ÖZEL SAYISI

advertisement
xll /l;wuLtı'
··~··•.ıtll····~···:ı•ttdl
lV!!_· )flll/uu Mb::ii:/!vuüu 140 o.
r)
~ E:----~+·
-ÖZEL SAYISI-
DiYANET iŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI - 856
ilMi ESERlER -138
Tashih
İsmail DERİN
Grafik & Tasarım
EmreYILDIZ
Mücella TEKiN
İsa YÜCEL
Baskı
Cem Veb Ofset
Tel: {0312) 385 37 27
2.Baskı,
Ankara - 2012
Din İşleri Yüksek Kurulu Kararı: 13.09.2011/57
ISBN
2012-06-Y-0003-856
ISBN: 978-975-19-5234-9
Sertifika No:12930
© Diyanet İşleri Başkanlığı
İletişim
Dini Yayınlar Genel Müdürlüğü
Basılı Yayınlar Daire Başkanlığı
Üniversiteler Mah. Dumlupınar Bulvarı
No:147/A 06800 Çankaya/ANKARA
Tel: O 312 295 72 93-94
Faks: O 312 284 72 88
e-posta: [email protected]
Dağıtım ve Satış
Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü
Tel. {0312) 295 71 53- 295 71 56
Faks: (0312) 285 18 54
e-posta: [email protected]
KURJ\N'IN BiLiMSEL TEFSiRi
ÜZERiNE BAZI MÜLAHAZALAR*
<&W
.....
•
:::
~
ı. GiRiş
andan itibaren anlaşılınaya ve tefsir edilmeye
ua.;?ıaı.L111l.;;>L11. Bu hareket kesintiye uğramadan günümüze kadar sürmüştür, bundan sonra da devam edecektir. Zaten aksini düşünmemiz de
mümkün değildir. Çünkü Kur'an'ın hayatla irtibatının kurulması ve
mesajının aktüel hale getirilmesi, ancak anlaşılması ve buna bağlı olarak
tefsirinin sürekli yapılması ile mümkündür. Yeni zamanlarda yeni tefsirlerin konusu olmayan bir ilahi kelamın, insanlığın hayatına ışık tutması
ve ona yol göstermesi elbette ki mümkün değildir. Aksi bir durum, bir
anlamda, insanın Kur'an'ı anlamaktan vazgeçmesi demektir. Yeni tefsirler üretemeyen topluluklann, hayata ya bir zamanlar Kur'an adına şart­
ıann gereği oluşturulmuş ve önemli bir işlev görmüş ama son asırlarda
anlamsızlaşmaya başlamış fikir ve yorumlada bakmalan gerekecek;
yahut da günümüzde olduğu şekliyle Müslümanlann, insana, topluma,
hayata ve evrene çoğunlukla yabancı kesimlerin dünya görüşleri ile bakmalan kaçınılmaz hale gelecektir. Elbette ki, sürekli olmasını söylediği­
miz bu tefsir faaliyeti, Kur'an'ın sabitelerinin değişime ve dönüşüme
uğratılması anlamına gelmemektedir. Aksine onun bütün insanlığa olan
mesajlannın anlaşılan bir dil ve diriltki bir sunumla aktanlmasını ifade
etmektedir.
nazil
olduğu
19. ve 20. asırlar, siyasi ve kültürel yönleriyle Müslümanlan çok da
sevindiren ve mutlu eden zamanlar olmamıştır. Bu talihsiz süreç ne yazık ki
halen devam etmektedir. Son asırlarda siyasi, sosyal ve ~ltürel planda yaşa­
nan bu çalkarrtı ve gelgitlerin yarısımalan bütün yönleriyle Kur'an tefsirlerini
etkilemiştir iddiası mübalağa olarak görülmemelidir. Bu bağlamda müfessir*
Doç. Dr.
İbrahim Hilmi
KARSLI, DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Oyesi
DiYANET iLMi DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
·ı:[ 440 ~}>=========================<:·
ler, İslam dünyasının yaşadığı siyasi krizden nasıl çıkacağı, gerçek bağımsızlı­
ğın nasıl sağlanacağı, fakirlik, ekonomik ve teknolojik problemierin nasıl aşı­
lacağı, ümmetin maddi ve manevi üretimde nasıl harekete geçirileceği, yeni
kuşaklann eğitiminin nasıl sağlanacağı konulannı Kur'an tefsirlerinde ele
almış ve problemlere değişik çözümler önermişlerdir. Kısaca ilgi kurduklan
ayetlerin tefsirinde, Müslümanlan özellikle eğitime, çalışmaya, cihada, fikri
ve ekonomik üretime katkı sağlamaya teşvik etmişlerdir.
Modem dönemlerde Kur'an tefsirlerinde sadece sosyal ve siyasi konular
ele alınmamış, kültürel meselelere de önemli bir yer verilmiştir. Hatta denebilir ki, Batı'da felsefe ve düşüncede meydana gelen gelişmeler, özellikle akıl,
bilim ve din ilişkisinde Kur'an ayetlerinin yorumlannda önemli farklılaşmala­
ra sebep olmuştur. Bu bağlamda mucizevi konulardan ve evrenden bahseden
ayetlerin tefsirlerinde gelenekte pek de görülmeyen önemli fikir ve yaklaşım­
lar ileri sürülmüştür. Batıda tabiat bilimlerinde ve buna bağlı olarak teknoloji
alanında görülen ilerlemeler, bazı müfessirlerin bu tür konulardan bahseden
ayetler üzerinde yoğunlaşmalanna sebep olmuştur. Hatta Müslümaniann kalkınmalannın sihirli formülünün, bu ayetleri gerçek manada anlamaya ve
tabiat bilimleri ile bunlar arasında irtibat kurulmaya bağlı olduğu ileri sürülmüştür.
İşte "bilimsel ya da fenni tefsir" olarak isimlendirdiğimiz bu eğilim, tabi-
at bilimlerine ait terimlerin, Kur'an ibarelerinde var olduğunu kabul eden,
değişik bilim ve felsefi görüşleri ondan çıkarmaya çalışan tefsir ekolüdür. Bu
metodu savunanlara göre, Kur' an, dini, itikadi ve arneli ilimler yanında deği­
şik çeşitleri ile şu anda mevcut ve gelecekte disiplin haline gelecek doğa
bilimlerini de ihtiva etmektedir. Söz konusu yaklaşımın çerçevesi özellikle
20. asırda daha da yaygınlaştı ve genişledi. 1
Aşağıda göreceğimiz şekilde
tabiat bilimleri ile Kur'an ayetleri arasında
bağlantılar kurma yani bilimsel tefsirin kökleri Gazali'ye kadar götürülür.
Ekolü savunduklan söylenen bu ve benzeri alimlerden birtakım görüşler
nakledilmektedir. Ancak kanaatimizce bu tür yaklaşımlar, bahsedilen tefsir
tarzını meşrulaştırma çabalan olarak görülmelidir. Zira bu ifadeleriyle onlann
bugünkü anlamda bilimsel tefsiri kastettiklerini söylemek ne kadar mümkündür? Dolayısıyla esas itibariyle bilimsel tefsir eğilimi, modem dönemlere
has yeni bir olgu olarak kabul edilmelidir. Aşağıda görüleceği üzere konu
1
Çeşitli örnekler için bk. Adnan eş-Şerif, Min 'ilmi'l-feleki'l-Kur'anf, Daru'l-'ilmi'l-melayin, 2.b.,
Beynlt 1993, 164-167; Adnan eş-Şerif, Min 'ulomi'l-ardi'l-Kur'ant, Daru'l-'ilmi'l-melayin, 2.b.,
Beynlt 1994,230-234.
KUR'AN'IN BiLii\·\SEL TEFSiRi ÜZERiNE BAZI MÜLAHAZALAR
~>========================;{) 441 }·
lehte ve aleyhte değişik tartışmalara sebep olmuştur. İlgili görüşleri tasnif ettiğimizde üç yaklaşımın öne çıktığını söylemek mümkündür. Bunlar da,
ı-Bilimsel tefsiri savunanların görüşleri, 2-Bilimsel tefsiri kabul etmeyenlerin
görüşleri, 3-Şartlı olarak bilimsel tefsiri kabul edenlerin görüşleri, başlıklan
altında toplanabilir.
2- BİLİMSEL TEFSİRİ SAVUNANLARlN GÖRÜŞLERİ
Tefsir tarihine dair kaynaklann
verdiği
malumata göre, bu konuyu en
geniş şekilde ilk dda teorik düzeyde ele alan ve İslami ilimler sahasında onu
savunan İmam Gazalt'dir. O, İhya'da tilavetin adabına dair dördüncü bapta
alimlerden Kur'an'ın yetmiş yedi bin iki yüz ilmi ihtiva ettiğini nakleder.
Çünkü ondaki her bir kelime bir ilimdir. Sonra bunun dört katı alınır. Zira
her bir kelimenin zahir, batın, had ve matla'ı vardır. 2 Yine o, sözlerinin devamında İbn Mesud'dan "Kim öncekilerin ve sonrakilerin ilmini elde etmek
isterse, Kur'an üzerinde derin derin düşünsün" rivayetini nakleder ve sözlerini şu sonuca bağlar: "Kısaca bütün ilimler Allah'ın sıfat ve fiilieri içerisindedir. Kur'an'da da O'nun zat, sıfat ve fiillerinin açıklaması vardır. İlimler sınır­
sızdır. Kur'an'da onların esasına dair işaretler vardır. 3
bazı
Meşhur
alimlerden Suyütt de, teorik düzeyde bilimsel tefsir ekolünü
O, Kur'an'ın bütün ilimleri içerdiğini ispatlama sadedinde
ayet ve hadislerden şu delilleri getirir: "Bu Kitab'da hiçbir şeyi eksik bırakma­
mışızdır" (En'am, 6/38). "Sana her şeyi açıklayan bu Kitab'ı indirdik" (Nahl,
16/89). Aynca şu hadisleri nakleder: Hz. Peygamber bir defasında "ilerde fitneler çıkacaktır" der. Bunun üzerine kendisine şu soru sorulur: "Bunlardan
kurtulmanın yolu nedir?" Hz. Peygamber "Allah'ın Kitabı'dır, onda sizden
öncekilerin ve sizden sonrakilerin haberi, aranızdakiproblemlerinde çözümü vardır" der. Yine Suyütt bu bağlamda Hz. Peygamber'den "Allah, kitabın­
da bir şeyi ihmal etseydi, zerreyi, hardal tanesini ve sivrisineği onda zikretm ezdi" sözlerini nakleder. 4
savunarılardandır.
2
3
4
Bu rivayeti, Abdullah Draz şu
şekilde izah etmektedir: Her harfin bir haddi, yani Allah'ın o ayetten
amaçlamış olduğu muradının bir "son nokta"sı vardır. Murad olunan her son nokta için de bir
matla', yani başlangıç ve maksadı Allah'ın muradı llzerinde anlamaya ulaştıracak bir "çıkış noktası"
vardır. Bk. Ebü İshak eş-Şaubt, el-Muvafakat, thk., Abdullah Draz, Daru'l-Marife, 2.bs., Beyrüt,
1416/1996, lll, 346.
Muhammed Hüseyin ez-Zehebt, et-Tefsir ve'l-mufessirlln, Daru'l-hadts, Kahire 2005/1426, II, 417.
Celaluddin Abdurrahman es-Suyütl, el-İtkanfi ulanıi'l-Kur'an, Daru İbn Keslr, Beyrut 198711407,
II, 1025 vd.; Celaluddin Abdurrahman es-Suyütı, el-İklil fi İstinbclti't-tenvl, Daru'l-kutubi'lilrniyye, 2.b., Beyrüt, 1985/1405, 5. XIX. asırda bilimsel tefsiri, yazmış olduğu Keşfü'l-Esrılr isimli
eserinde savunanlardan biri Muhammed b. Ahmed el-İskenderant'dir. Eser hem sistematik hem de
DiYANET
ilıv\i
DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
20. asırcia bilimsel tefsiri baştan sona Kur'an'a uygulayan Şeyh Tantavı
Cevhert olmuştur. O yazmış olduğu el-Cevahir ft Tefstri'l-Kur'an adlı 25 ciltlik hacimli eserinde bolca bilimsel tefsir örnekleri vermektedir. 5 Müellif eserin değişik yerlerinde bu konudaki görüşlerini açıklamaktadır. Buna göre
Kur'an'da 750 ayetin bilim ve fenle ilgili olduğu, buna karşılık fıkha ait olan
ayetlerin 150'yi geçmediğini ifade eder. İslam sadece Araplar için değil, birçok millet için gelmiştir. Kur'an sureleri modem bilimin ortaya koyduğu
konulan tamamlamaktadır. Müslümanlar tabiat bilimlerine davet eden Kur'an
ayetleri üzerinde düşünmelidirler. İslam konusunda önceki anlayışsız ve gafil
fakihler alıkarn ve akide ayetlerine ağırlık vererek çok sayıdaki bu ayetleri
ihmal etmeleri sebebiyle hata etmişlerdir. Onlann miras ayetleri üzerinde
yaptıklan çalışmayı Müslümanlar bugün tabiattan bahseden ayetler üzerinde
yapmalıdırlar. Çünkü bunlann incelenmesi miras ayetlerinin incelenmesinden daha faziletlidir. Miras ayetleri farzı kifayedir; diğerleri ise marifetullahın
artmasına sebep olduğu için her mümine farzdır. 6
20. asırcia Batı dünyasında Kur'an-bilim ilişkisi konusunda en dikkati
çeken isimlerden birisi sonradan Müslüman olan Maurice Bucaille'dir.
Aslında o çalışmasını sadece Kur'an'a hasretmemiş; çağdaş tabiat bilimlerinin
ışığında Tevrat, İnciller ve Kur'an'ı mukayeseli bir şekilde incelemiştir.
Kendisini hayrete düşüren konu, Kur'an'ın tabiatla ilgili tespitlerinin çağımiZ­
daki telakkilere uygun düşmesidir.. Oysa Kitab-ı Mukaddes'te ,bu konularda
açık hatalar mevcuttur. Yine 7. ası;daki bir insanın, en ufak bir fikir sahibi
bile olamayacağı konularda Kur'an'ın önemli tespitlerde bulunması oldukça
manidardır.
Maurice Bucaille'a göre, Kur'an'la karşı karşıya gelen bir kimseyi etkileyen diğer bir husus da, ele alınan konulann Astronomi, jeoloji, Botanik,
Embriyoloji vb. değişik bilimlerin alanına giren konular olmasıdır. Şayet
Kur'an'ın müellifi 7. yüzyıldaki bir insan olsaydı, çağdaş bilimsel sonuçlara
uygunluğu yeni tespit edilen pek çok hususu nasıl yazmıştı. Maurice
rnuhteva yönünden eleştirilrnektedir bkz. Abdurrahman Ateş, "Keifü'l-Esriir: Bilimsel Tefsir Hareketinin XIX. Asırdaki ilk Muharriki", Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Der. cilt XLIV. (2003),
sayı 1, s. 133.
5
Bu tefsirin eleştirisine dair bkz. Muhammed b. Lutfi es-Sebbağ, Lemelıaı fi ulflmi'l-Kur'an, elMektebu'l-ishirni, 3.b., 1990/1410, 304-307. Halid Abdurrahman el-'Akk, Üsulu't-tefsir ve
kavaiduhu, 3.b., Daru'n-nefais, Beyr11t 1994, 252-254.
6
Ez-Zehebi, II, 443. Bediuzzarnan Said Nursi de, Kur'an'ın, bütün zaman ve rnekanlarda yaşayan
insanlara hitap ettiğini dolayısıyla gelecekte gerçekleşecek gelişmelere de işaret edebileceğini ifade
eder. Bu da, onun ileride keşfedilecek ilmi hakikat ve teknik gelişmelerden, rerniz, ima ve işaretle
bahsetmesi anlamına gelmektedir. Bkz. Bediuzzarnan Said Nursi, Sözler, Yeni Asya N eş., Gerrnany,
1994, 359, 375; Bediuzzarnan SaidNursi, İş(lr~t_u'H'ciiz, Sözler Yay:-;-İstanbuLIS190, 238, 134,
KUR'AN'IN L\iliMSEL TEFSiRi ÜZERiNE BAZI ıv\Ült\Ht\ZALAR
~~=====================<'i~
Bucaille'a göre, tabiat bilimlerine dair ayetlerin tefsirinde geçmiş müfessirler
kesinlikle hata etmişlerdir. Bu tür ayetlerin doğru tefsir ve tercümeleri çok
sonralan yani çağımızda ancak yapılabilmiştir. Dolayısıyla bu tür ayetleri tercüme edebilmek için sadece iyi derecede dil ve lügat bilgisine sahip olmak
yeterli değildir. Aynca çok çeşitli bilimsel konulara da vakıf olmak gerekmektedir.7
Bilimsel tefsiri savunduğu ileri sürülen bilgirrlerin görüşlerini değerlen­
dirme bağlamında şunlar söylenebilir: Daha önce naklettiğimiz şekilde
Gazalt, Kur'an'ın birçok ilmi ihtiva ettiğini belirtir. ifadenin bu şekilde dile
getirilmesi problem oluşturmakta ve çeşitli itirazlann yapılmasına sebep
olmaktadır. Çünkü Kur'an, değişik ilimleri içermemektedir. Belki bu ilimierin
alanına giren bazı konulara temas etmektedir. Kısaca Kur'an, çok değişik
ilimleri değil, bu ilimiere ait çok değişik bilgileri ihtiva etmektedir. Dolayısıyla
bu iki olgu farklı şeyleri ifade etmektedir. Nitekim Gazali'nin, Kur'an'ın bu
ilimierin sadece aslına temas ettiğini belirtınesi de buna işaret etmiş olabilir.
Yine Gazali, bilimlerin hepsinin Allah'ın marifet denizinden bir avuç
ifade eder ve örneklerle konuyu izah etmeye çalışır. Mesela hastalık ve şifa Allah'ın fiillerindendir. 8 Bu fiili de, ancak tıp ilmi sahasında uzman
olanlar bilir. Yine güneş ve ayın hareketinin belirli bir hesaba göre olduğun­
dan bahseden ayeti9 aniayacak olanlar da, bu ilirnde yani astronomide uzman
olan kimselerdir. Bu ifadelerden anlaşılmaktadır ki, Gazali, günümüzde
örneklerine çokça rastlandığı gibi, kelimesi kelimesine Kur'an ayetleri ile
bilimsel veriler arasında uyum arayan bir görüşü veya bir bilimsel kavramı
ondan çıkarmayı savunmamaktadır. Veya "Şu ayet, şu bilimsel teoriye delalet
etmektedir" şeklinde bir yaklaşıma sahip bulunmamaktadır. Aksine o,
Kur'an'ın temas ettiği "hastalık", "tedavi", güneş ve ayın hareketlerindeki
"hesap" gibi kavramıann açılımının, ancak ilgili bilim daUanna müracaat
etmekle elde edilebileceğini söyler. Bu tespitin de tenkit edilecek bir tarafı
bulunmamaktadır. Çünkü Kur'an, gerçekten bugün bilimsel bir disiplin haline gelmiş veya ileride gelmesi muhtemel insan ve evrenle ilgili birçok konuya
detaya girmeden veciz bir şekilde temas eder. İşte bu ayetlerin tefsirinde,
Allah'ın nihayetsiz ilmi, sonsuz kudreti, yaratmadaki mükemmelliği ve insana olan sayısız nimetinin daha iyi kavranması için, ilgili bilimlerin kabul görolduğunu
7
B
9
Maurice Bucaille, Kitab-ı Mukaddes, Kur'an ve Bilim, tre. Suat Yıldınm, T.Ö.V. Yayınevi, İzmir 181183.
"Hastalandığımda o bana şifa verir." (Şıi'ara, 26/80)
"Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir." (Rahman, 55/5)
443}
DiYANET iLMi DERGi • KUR'AN ÖZEL St\YISI
~:[ 444 ~:ı->======================Ç-+
müş
izahlanndan istifade edilebilir. Zaten Kur'an'ın, yaratılışın
bilgi vermesindeki temel hedefi de bundan başkası değildir.
sırlanna
dair
Yip.e Gazalt'nin konuyla ilgili fikirleri incelendiğinde, bilimler sahasında
meydana gelen birtakım gelişmelere Kur'an'ın asırlar öncesinde işaret ettiği
gibi bir iddiası yoktur. Başka bir arılatımla, günümüzde olduğu şekliyle kendi
dönemi itibariyle bilimsel bilgiyi Kur'an'dan keşfetme diye bir gayret içerisinde bulunmamaktadır. O, sadece son ilahi :kelamın bilgi içeriğinin zenginliği
konusunda kendi arılayışı çerçevesinde bir yorum geliştirmektedir. Bu açrdan
baktığımızda o, Kur'an'ın temas ettiği ve değişik bilimlerin alanına giren bilgileri, kendisinden sonra yaşayan Şatıbi gibi, Cahiliye Araplannın bildikleri
ile sımrlandırmamakta; bugün anlaşılan anlamda "Şu ayet, şu bilimsel geliş­
meye delalet etmektedir" şeklinde bir yaklaşıma da sahip bulunmamaktadır.
Bilimsel tefsir sahasında 20. asırcia en dikkati çeken isim, Tantavı
Cevhert'dir. Ayetlerle ilişkili gördüğü birçok bilimsel bilgiye tefsirinde yer
vermektedir. E~eri adeta bir bilimler ansiklopedisi görüntüsü vermektedir.
Fakat ayetlerle bu bilgiler arasındaki irtibatın ne olduğu konusunda aydrrıla­
tıcı .ve tatmin ediCi açıklamalar yapmamaktadır. Bu ve benzeri eserlerin
Müslümaniann ?üratle uyanmalanna vesile olacağı, netice olarak· gelecekte
insanlığın daha önce hiç tanımadığı bir kuşak yetişeceğini iddia eder. Ne var
ki, aradan bir asır geçmesine ve bu konularda birçok eser yazılmasına rağmen
İslam dünyası hala bu eşsiz nesli yetiştirememiş ve parlak döneı:ni yaşayama­
mıştır. Diğer taraftan, Kur'an'ın, modem bilimin ortaya koyduğu bilgileri
tamamladığı konusundaki tespiti de izah edilmeye muhtaçtır. Anlaşılan o ki,
müellif bu ifadeleriyle, bilimsel gelişmelerin hala ulaşamadığı, fakat Kur'an'ın
içerdiği birçok hakikatin bulunduğuna işaret etmektedir. Herhalde Tantavı
Cevhert'nin bu fikirleri ileri sürmesincieki en temel tutarsızlık, Kur'an'ın bu
konudaki amacı ile tabiat bilimlerinin amacının adeta aymyrnış gibi ele alın­
masıdır.
Modem dönemlerde Müslüman aydınlar, İslam dünyasının içerisinde
bulunduğu geri kalmışlıktan kurtulmak için, Kur'an'a dönmesinin gerekli
olduğunu daima ifade etmişlerdir. Bu anlamda kalkınma ve Kur'an ilişkisi,
daha önce tefsir literatüründe görmediğimiz bir temadır. Ancak Tantavı
Cevhert'de bu söylemin farklı bir anlam kazandığı görülmektedir. Bu da,
Müslümarılarm özellikle tabiattan bahseden ayetleri arılama üzerinde yoğun­
laşmalandır. Çünkü ona göre İslam dünyası ancak bu durumda fakirlik ve
geri kalmışlıktan kurtulabilecektir.
KUR'AN'IN BiLiMSEL TEFSiRi ÜZERiNE BAZI MÜLAHAZALAR
+?======================Ç{{
Kur'an'ın
tabiat bilimlerinde gelişmeyi teşvik eden öncüHere sahip oldusöylemek mümkündür. Çünkü muhataplannı müteaddit defalar evrendeki olgular üzerinde düşünmeye çağırmaktadır. Bu anlamda tabiattaki ayetlerin anlaşılması noktasında muhataplanna oldukça önemli bir bilinç kazandırmaktadır. Dolayısıyla onunla hemhal olan bir zihnin, tabiada ilgili ayetler
üzerinde düşünmeye hazır hale geleceği açıktır. Nitekim 3. ve 4. asırlarda,
Müslümanlarm tabiat bilimlerindeki gelişmelerinin ardında, Kur'an'ın eğittiği
bu aklın önemli bir rol oynadığı anlaşılmaktadır. İşte bilim konusunda dün
olduğu gibi bugün de Kur'an'ın yapabileceği en önemli rehberliklerden biri
budur. Anlaşılacağı gibi bu, tabiada ilgili bilgilerin ilahi kelamdan elde edileceği anlamına gelmemektedir. Bu anlamda Kur'an, esas itibariyle bir bilgi
kaynağı değildir. Tabiada ilgili bilgilere ulaşmanın yolu deney ve gözlem
metodudur.
ğunu
Netice olarak, tabiat bilimlerinin alanına giren ayetlerle ilgilenmek, bunlar üzerinde yoğunlaşmak, Müslüman bilim adamlarını bu konular üzerinde
inceleme yapmaya teşvik eder. Çünkü Kur'an bunlar üzerinde düşünmeye
davet etmektedir. Yine modem bilimin vardığı neticelere Kur'an'ın işaret ettiğini söylemek, belki bu bilimleri tahsil edenleri ilgili ayetleri anlamaya teşvik
edebilir, böyle bir katkı sağlayabilir. Fakat ayetlerle bu bilimlerin vardığı neticeler arasında irtibatlar kurmanın, İslam dünyasının kalkınmasında bir katkı
sağlayacağını ileri sürmek, mesnetsiz bir iddiadan öteye geçmemektedir.
3- BİLİMSEL TEFSİRİ KABUL ETMEYENLERiN
GÖRÜŞLERİ
Bilimsel tefsir ekolünü önceki alimlerden benimseyenler olduğu gibi,
kabul etmeyenler de vardır. Bunlann en önemlilerinden biri de meşhur
usülcü Şatıbl'dir. Muvafakat isimli eserinde görüşlerini geniş bir şekilde açık­
lar. Buna göre şeriat ümmidir. Çünkü onun ilk muhataplan böyle idi.
Dolayısıyla maslahatlan dikkate alarak sadece Araplann tanıdığı ilimiere
değinmiş tir. 10 Görüşlerinin devamında Kur'an'a öncekilerin ve sonrakilerin
ilimlerini izafe edenleri eleştirir ve bu iddiayı çürütmeye çalışır. Çünkü ona
göre bu kimseler haddi aşmaktadırlar. Zira sahabe, tabiin ve onlan takip
edenler, Kur'an'ı ve onun tlimlerini en iyi bilen insanlardı. Ancak onlann hiç
10
Nureddin 'Itr, Kur'an'ın içermediği konuların önemli olduğunu ifade eder. Mesela nazil olduğu
asırda sernarun nizanuyla ilgili hakim nazariyelere yer vermediği, daha sonralan bilim tarafından
bunların doğru olmadığırun da onaya konulduğunu ifade eder. Dolayısıyla eğer Kur'an semavi bir
kelam olmasaydı, dönemindeki nazariyeler muhakkak ona sirayet ederdi. Bkz. 'Uiumu'l-Kur'ani'lkerrm, Daru'l-hayr, Dımeşk 1993/1914, 234.
445}
DiYANET iLMi DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
.',.\444/.,_~===================4
/_ yr=
müş
izahlanndan istifade edilebilir. Zaten Kur'an'ın, yaratılışın
bilgi vermesindeki temel hedefi de bundan başkası değildir.
sırlanna
dair
Y~e Gazali'nin konuyla ilgili fikirleri incelendiğinde, bilimler sahasında
meydana gelen birtakım gelişmelere Kur'an'ın asırlar öncesinde işaret ettiği
gibi bir iddiası yoktur. Başka bir anlatımla, günümüzde olduğu şekliyle kendi
dönemi itibariyle bilimsel bilgiyi Kur'an'dan keşfetme diye bir gayret içerisinde bulunmamaktadır. O, sadece son ilahi kelamın bilgi içeriğinin zenginliği
konusunda kendi anlayışı çerçevesinde bir yorum geliştirmektedir. Bu açıdan
baktığımızda o, Kur'an'ın temas ettiği ve değişik bilimlerin alanına giren bilgileri, kendisinden sonra yaşayan Şatıbi gibi, Cahiliye Araplannın bildikleri
ile sınırlandırmamakta; bugün anlaşılan anlamda "Şu ayet, şu bilimsel geliş­
meye delalet etmektedir" şeklinde bir yaklaşıma da sahip bulunmamaktadır.
Bilimsel tefsir sahasında 20. asırda en dikkati çeken isim, Tantavı
Ayetlerle ilişkili gördüğü birçok bilimsel bilgiye tefsirinde yer
vermektedir. Eseri adeta bir bilimler ansiklopedisi görüntüsü vermektedir.
Fakat ayetlerle bu bilgiler arasındaki irtibatın ne olduğu konusunda aydınla­
tıcı Ne tatmin edici' açıklamalar yapmamaktadır. Bu ve benzeri eserlerin
Müslümanlarm ~üratle uyanmalanna vesile olacağı, netice olarak gelecekte
insanlığın daha önce hiç tarnmadığı bir kuşak yetişeceğini iddia eder. Ne var
ki, aradan bir asır geçmesine ve bu konularda birçok eser yazılmasına rağmen
İslam dünyası hala bu eşsiz nesli yetiştirememiş ve parlak dönemi yaşayama­
mıştır. Diğer taraftan, Kur'an'ın, modem bilimin ortaya koyduğu bilgileri
tamamladığı konusundaki tespiti de izah edilmeye muhtaçtır. Anlaşılan o ki,
müellif bu ifadeleriyle, bilimsel gelişmelerin hala ulaşamadığı, fakat Kur'an'ın
içerdiği birçok hakikatin bulunduğuna işaret etmektedir. Herhalde Tantavı
Cevheıi'nin bu fikirleri ileri sürmesincieki en temel tutarsızlık, Kur'an'ın bu
konudaki amacı ile tabiat bilimlerinin amacının adeta aynıymış gibi ele alın­
Cevheıi'dir.
masıdır.
Modem dönemlerde Müslüman aydınlar, İslam dünyasının içerisinde
bulunduğu geri kalmışlıktan kurtulmak için, Kur'an'a dönmesinin gerekli
olduğunu daima ifade etmişlerdir. Bu anlamda kalkınma ve Kur'an ilişkisi,
daha önce tefsir literatüründe görmediğimiz bir temadır. Ancak Tantavı
Cevheıi'de bu söylemin farklı bir anlam kazandığı görülmektedir. Bu da,
Müslümanlarm özellikle tabialtan bahseden ayetleri anlama üzerinde yoğun­
laşmalandır. Çünkü ona göre İslam dünyası ancak bu durumda fakirlik ve
geri kalmışlıktan kurtulabilecektir.
KUR'AN'IN BiLiMSEL TEFSiRi ÜZERiNE BAZI MÜLAHAZALAR
~>======================Ç{;
Kur'an'ın
tabiat bilimlerinde gelişmeyi teşvik eden öncüHere sahip oldusöylemek mümkündür. Çünkü muhataplannı müteaddit defalar evrendeki olgular üzerinde düşünmeye çağırmaktadır. Bu anlamda tabiattaki ayetlerin anlaşılması noktasında muhataplanna oldukça öneınli bir bilinç kazandırmaktadır. Dolayısıyla onunla hemhal olan bir zihnin, tabiatla ilgili ayetler
üzerinde düşünmeye hazır hale geleceği açıktır. Nitekim 3. ve 4. asırlarda,
Müslümanlarm tabiat biliınlerindeki gelişmelerinin ardında, Kur'an'ın eğittiği
bu aklın öneınli bir rol oynadığı anlaşılmaktadır. İşte bilim konusunda dün
olduğu gibi bugün de Kur'an'ın yapabileceği en önemli rehberliklerden biri
budur. Anlaşılacağı gibi bu, tabiatla ilgili bilgilerin ilahi kelamdan elde edileceği anlamına gelmemektedir. Bu anlamda Kur'an, esas itibariyle bir bilgi
kaynağı değildir. Tabiatla ilgili bilgilere ulaşmanın yolu deney ve gözlem
metodudur.
ğunu
Netice olarak, tabiat biliınlerinin alanına giren ayetlerle ilgilenmek, bunlar üzerinde yoğunlaşmak, Müslüman bilim adamlannı bu konular üzerinde
inceleme yapmaya teşvik eder. Çünkü Kur'an bunlar üzerinde düşünmeye
davet etmektedir. Yine modem bilimin vardığı neticelere Kur'an'ın işaret ettiğini söylemek, belki bu bilimleri tahsil edenleri ilgili ayetleri anlamaya teşvik
edebilir, böyle bir katkı sağlayabilir. Fakat ayetlerle bu bilimlerin vardığı neticeler arasında irtibatlar kurmanın, İslam dünyasının kalkınmasında bir katkı
sağlayacağını ileri sürmek, mesnetsiz bir iddiadan öteye geçmemektedir.
3- BİLİMSEL TEFSİRİ KABUL ETMEYENLERiN
GÖRÜŞLERİ
Bilimsel tefsir ekolünü önceki alimlerden benimseyenler olduğu gibi,
kabul etmeyenler de vardır. Bunlann en önemlilerinden biri de meşhur
usülcü Şatıbi'dir. Muvafakat isimli eserinde görüşlerini geniş bir şekilde açık­
lar. Buna göre şeriat ümmidir. Çünkü onun ilk muhataplan böyle idi.
Dolayısıyla maslahatlan dikkate alarak sadece Araplann tanıdığı ilirolere
değinmiştir. 10 Görüşlerinin devamında Kur'an'a öncekilerin ve sonrakilerin
iliınlerini izafe edenleri eleştirir ve bu iddiayı çürütmeye çalışır. Çünkü ona
göre bu kimseler haddi aşmaktadırlar. Zira sahabe, tabiln ve onlan takip
edenler, Kur'an'ı ve onun ~limlerini en iyi bilen insanlardı. Ancak onlann hiç
10
Kur'an'ın içermediği konuların önemli olduğunu ifade eder. Mesela nazil olduğu
asırda semanın nizamıyla ilgili hilkim nazariyelere yer vermediği, daha sonralan bilim tarafından
bunların doğru olmadığının da onaya konulduğunu ifade eder. Dolayısıyla eğer Kur'an semavi bir
keliim olmasaydı, dönemindeki nazariyeler muhakkak ona sirayet ederdi. Bkz. 'Ulumu'l-Kur'ani'l-
Nureddtn 'Itr,
kerim, Daru'l-hayr, Dımeşk 1993/1914, 234.
445 }-
DiYANET iLivii DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
{[ 446
~:H=======================)·
birinden, Kur'an'da var olduğu iddia edilen bu ilimler hakkında bize herhangi bir şey ulaşmamıştır. Aksine onlar, sadece Araplarca maruf olan ilimler,
Kur'an'da sabit olan alıkarn ve ahirete taalluk eden konularla ilgilenmişlerdir.
Eğer bahsedilen ilimler konusunda malumadan olsa idi, meselenin esasına
delalet edecek şekilde bazı bilgiler elbette ki bize ulaşırdı. Ancak böyle olmamıştır. Dolayısıyla bu, Kur'an ile ilgili ileri sürülen iddianın doğru olmadığına
delil oluşturmaktadır. Şatıbi ilmi tefsiri savunanlann ileri sürdüğü diğer
gerekçelere de cevap vermekte, bu çerçevede En'am 38 ve Nahl89. ayetlerinde kastedilenin, kulun ibadet hayatı ve diğer dini sorumluluklan olduğUnu
belirtmektedir. Yine En'am 38'de geçen "kitab" kelimesinden maksadın
Levh-i Mahfuz olduğunu, müfessirlerin bu ayette Kur'an'ın bütün aklı ve
nakli ilimleri içerdiğini gerektirecek herhangi bir şey zikretmediklerini söylemektedir.11
Bilimsel tefsir konusunda Zehebi de Şatıbi gibi olumsuz düşünenlerden
biridir. Delillerini şu üç başlık altında ileri sürer: a) Dil açısından: Bilindiği
gibi lafızlann delaleti durağan olmayıp tarihi süreçte semantik bir gelişme
gösterirler. Bu 'bağlamda kelimelerin lügavi manalan yanında şer'I ve örfi
manalan da vardır. Bu manalardan bazılannı Kur'an'ın nazil olduğu dönemde
Araplar biliyorlardı. Bazılannı da bilrniyorlardı. Çünkü bunlar sonradan kelimeye yüklenen manalardı. Bu itibarla Kur'an'ın ilk muhataplan tarafından
bilinmeyen bumanalann lafızlara yülzlenmesi böylece garip bir a,rılam geniş­
lemesine gidilmesi makul değildir. b),Belağat açısından: Kur'an'ın en önemli
özelliklerinden biri olan belağat, kelamın şartlaralortama uygun olarak söylenınesi şeklinde tarif edilir. Eğer biz, bilimsel tefsir metodunu kabul edecek
olursak, Kur'an'ın bütün ilimleri ihtiva ettiğini ve lafızlannın sonradan ortaya
çıkan bu manalan taşıdığını kabul etmiş oluruz. Bu durumda bizi Kur'an'ın
belağatma halel getirme ve Arabın anlayışını göz ardı etme durumuyla karşı
karşıya bırakır. Eğer Kur'an'ın ilk muhataplan, Allah'ın kendilerine söylemeyi
murat ettiği bu manalan bilmiyor idiyseler, bu zorunlu olarak Kur'an'ın belağat özelliğine sahip olmadığı sonucuna bizleri götürür. c) İtikad açısından:
Kur'an bütün zamarılarm kitabıdır. Bu, her Müslümanın ona bu şekilde inanması, onun hakkında şüphe içerisinde bulunmamasını gerektirir. Ancak
Kur'an'ın manalannı her şeye hamleden ve onu tıp, astronomi, geometri,
kimya ve bunlara ilave olarak değişik ilirolerin kaynağı olarak kabul eden
bilimsel tefsiri kabul edecek olursak, Müslümanlan Kur'an'la ilgili inançlan
ll
Ez-Zehebi, II, 426.
-·~,-
KUR'AN'IN BiLiMSEL TEFSiRi ÜZERiNE BAZI lv!ÜLAHAZALAR
şüpheye düşürmüş
oluruz. 12 Çünkü ilmi kaide ve nazariyeler
değişmeyen ve sürekliliğini devam ettiren olgular değildir. Birçok nazariye
vardır ki bir zamanlar bilginler tarafından kabul edilmekte idi. Ancak bir
zaman sonra hata olduğu ortaya çıkınca ondan vazgeçilmiştir. 13
konusunda
Daha önce belirttiğimiz gibi, bilimsel tefsir konusunda ilk defa en ciddi
yapan Şatıbi'dir. O, bu konuda Gazali'nin fikirlerinden aynlmaktadır. Hatta isim vermeden onu eleştirdiği anlaşılmaktadır. İki alimin fikirlerinin farklı olmasının temel nedeni, Kur'an tasavvurlannın değişikliğinden
kaynaklanmaktadır. Kısaca ifade edecek olursak, Gazalt bu konuda vahyin
kaynağını esas almaktadır. Başka bir anlatımla, Allah'ın fiil ve sıfatlan ile
Kur'an arasında bir ilişki kurmakta, söz konusu fiil ve sıfatlar bütün ilimleri
içerdiğine göre onlann açıklaması olan Kur'an da bilinen ve bilinmeyen birçok ilmi içermektedir. Konuyla ilgili daha önce naklettiğimiz rivayetleri de,
bu husustaki fikirlerini destekleyecek şekilde ileri sürmektedir. Şatıbt ise,
Kur'an'ın anlaşılmasında kaynağından ziyade muhatap kitlesini dikkate
almaktadır. Çünkü muhatap kitlenin ümmi olması dolayısıyla şenatın da
ümmi olduğunu söyler. Dolayısıyla her iki müellif, farklı Kur'an tasavvurlanna sahip olduklanndan onun arılaşılması ve tefsiri konusunda da farklı neticelere varmaktadırlar.
eleştiriyi
Şöyle ki, birine göre Kur'an, mevcut ve ileride keşfedilecek bütün ilimlerin asıllannı ihtiva etmekte; diğerine göre ise o, sadece nazil olduğu dönemlerde Araplann bildiği ilimiere kendi amaçlan doğrultusunda işaret etmektedir. Konuyu, "tarihseki" ve "evrenseki" bakış açısı kavramlanyla da izah
etmek mümkündür. Tarihseki bakış açısında ilk muhataplann içerisinde
yaşadıklan olgu, bilgi ve arılam dünyalan belirleyicidir. Evrenseki bakış açı­
sında ise Kur'an'ın, kıyamete kadar insanlığın bilim ve uygarlık sahasında
elde edeceği gelişmelere işaret edebileceği kabul edilir.
12
13
Tabiat bilimlerinin değişken bir özellik ortaya koymasının bu eğilimin zaaf yönlerinden olduğu
konusunda bk. es-Sebbağ, 294. '!tr, 236. Malunut Şeltut'un ekolle ilgili eleştirileri için yine bk. esSebbağ 300.
ez-Zehebi, II, 430-432. Sebbağ, Kur'an-bilim ilişkisinde şüphe olmayan hususun, modem bilimin
vardığı sonuçlarla bu ilahi kelam arasında bir zıtlığın bulunmaması olduğunu ifade eder. İşte bu,
onun Allah katından olduğuna delalet etmektedir. es-Sebbağ, 300. Dücane Cündioğlu, bilimsel
tefsir tarzını "helenistik bir eğilim" ve "zaaf" olarak değerlendirmekte, bu metodun, inıaru kuvvetlendirrnek iddialanyla bazı çevreler tarafından teşvik edildiğini, ancak Kur'an'ın hidayet ve rehberliğinin anlaştlınasırun önünde öneınli bir engel oluşturduğunu ifade etmektedir. Bkz. Dücane Cündioğlu, "Tefsirde Helenizm, 'Bilimsel Tefsir' Zaafı ve Eleştirisi", Bilgi ve Hikmet, sy. 4, (Güz-1993),
172.
DiYANET iLMi DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
·ı:[ 448 ~}>======================+
Şatıbl'nin işaret ettiği
gibi, Kur'an'ın bilinen ve bilinmeyen ilimleri ihtiva
ileri sürmek, tartışmaya açık bir durumdur. Bu tür fikirler,
muhtemelen konuyla ilgili nakledilen rivayetlerin etkisiyle ileri sürülen
göıi).şlerdir. Bunlan, Kur'an'ın çok değişik ilimler alanına giren konulara
temas etmesi şeklinde anlamamız mümkündür. Bu açıdan Kur'an, bir bilim
kitabının bahsettiği anlamda bilimsel teorilerden söz etmemekte, varlık ve
yaratılışa ait gerçeklerden hareketle Yaratıcı'nın güç ve kudretini anlatmaya
çalışmaktadır. İşte bütün bunlardan bahs_ederken, daha sonra keşfedilen bazı
bilimsel gerçekiere işaretler de bulunabilmektedir. Yahut en azından bazı
ayetler bu tür yorumlara müsait olabilmektedir. 14 Kısaca Kur'an, sosyal bilimler ve fen bilimlerini içennemekte, ancak bunlann alanına giren değişik
konulara ve nüzul dönemi sonrasında keşfedilen birtakım konulara işaret
edebilmektedir.
ettiği iddiasını
Bütün bunlan söylerken, Kur'an'ın ilk muhataplan, onlann içerisinde
düzeyi, kullandıklan dil, lafız ve terkipiere yükledikleri
anlamlar göz ardı edilmediği gibi, yine bu ilahi kelamın hakikatin bir tezahürü, göklerde ve yerde hiçbir şey kendine gizli kalmayan Allah'ın kitabı olduğu da ihmal edil~emektedir. Kısaca onun tarihsel boyutu ilahi oluşuna feda
edilmediği gibi, ilahi oluşu da tarihsel yönü dolayısıyla göz ardı edilmemektedir. Kur'an'ın esas maksadı, bir bilim kitabında olduğu şekliyle bilimsel gerçekleri ortaya koymak değildir. Aksine Allah'ın nihayetsiz ilim ve kudretini
ortaya koymaktır. Fakat varlık ve yaratılışa dair sonradan ortaya çıkabilecek
birtakım ima ve işaretleri de içennesi mümkündür. Çünkü evrenle ilgili olgulardan bahseden sıradan bir insan değil, aksine "alim" ve "habir" olan Allah'tır.
yaşadıklan uygarlık
Allah, evren ve yaratılıştan bahsederken, hak ve hakikate göre beyarılar­
da bulunmaktadır. Aksini düşünmemiz de söz konusu değildir. Çünkü ilahi
kelama hiçbir şekilde bir tutarsızlık ve batıl sızmamıştır. 15 Bu açıdan baktığı­
mızda, her ne kadar Kur'an, nazil olduğu dönemde evrenin işleyişi ile ilgili
muhataplann bakış açılannı dikkate alsa da, tabiat olgulanna dair gerçekle
uyuşmayan birtakım ifadeleri içennesi mümkün değildir. Başka bir arılatımla,
14
Mesela lariyat 49. ayet bu şekilde değerlendirilebilir. "Düşünüp ibret alasınız diye her şeyden iki
eş yaratuk." Geçmiş müfessirler ayette geçen "zevceyn" kelimesini, gece-gündüz, karanlık-aydınlık,
erkek-dişi şeklinde karşıt iki şey anlamlannda yorumlarnışlardır. Ancak bugün ayette geçen kelimenin, maddenin en küçük yapı taşı olan atomun negatif yüklü elektron ve pozitif yüklü protonlan
şeklinde yorumlanması mümkündür. Y'ıne Hicr 22. ayetini de örnek vermek mümkündür. "Rüzgan
da aşılayıcı olarak gönderip yukandan su indirerek sizi onunla suladık ... " Ayet, önce rüzgarlarm
aşılamasından Oevakıh), daha sonra da yağmurun yağmasından söz etmektedir. Modem bilim,
rüzgann, bulutlardaki pozitif ve negatif yüklerin etkileşimine sebep oldugu, böylece gök gürlemesi,
şimşek ve yağmurun meydana geldiğini ortaya koyınaktadır.
15
Bkz. Bakara, 2!2; Nisa, 4/82; Fussilet, 41/42.
KUR'AN'IN BiLiı'v\SEL TEFSiRi ÜZERiNE BAZI MÜLAHAZALAR
~;======================s-?;) 449 }·
bu konularda onlann sahip olduğu yanlış anlayışlara yer verilmemiştir.
Durum böyle olduğuna göre, ilk muhataplann bilgisi dahilinde olmayan,
fakat daha sonralan değişik bilimsel çalışmalarla gerçekliği ortaya çıkan birtakım hakikatiere Kur'an'da işaret edilebileceği sonucuna vanyoruz.
Günümüzde tabiat bilimleri ile Kur'an ayetleri arasında kurulan irtibatlardan Ashap bahsetmemiştir. Bu, Kur'an'ın bunlara işaret etmeyeceği anlamı­
na gelmez. Çünkü Kur'an tefsirinde onlann temas etmediği birçok konuya
sonraki müfessirler tefsirlerinde yer vermişlerdir. Bunun sayısız örneğini vermek mümkündür. Aksi bir durum, Kur'an tefsirini onlann anlayışıyla dondurmak anlamına gelirdi. Üstelik Ashab'ın, Kur'an'ın işaret etmesi muhtemel
olan bu tür konulardan bahsetmesi mümkün olmadığı gibi, buna ihtiyaçlan
da yoktu. Çünkü bunlar, ancak sonraki asırlarda bilimlerde meydana gelen
gelişmelere bağlı olarak anlaşılabilmektedir. Veya ayetlerin bu tür gelişmelere
işaret edebileceği belirtilmektedir. Başka bir anlatımla, bilimsel gerçek ortaya
çıkmadan önce, sadece ayetteki lügavi verilerden böyle bir sonuca varmak
mümkün değildir. Kaldı ki, ashabın Kur'an'dan hareketle tabiattaki gerçekleri
keşfetme diye bir çabalan da yoktu. Dolayısıyla bu ayetler, esas itibariyle
zahiri anlamlanyla Allah'ın ilim, kudret ve yaratmadaki mükemmelliğini
onlara hatırlatarak tevhit konusunda bir derinlik kazanmalannı sağlıyordu.
Kur'an'ın ilk muhataplan, ayetlerin zahirini anlıyor, iman! hayatlan ile
ilgili dersleri bunlardan çıkanyorlardı. Aksini düşünmemiz de doğru değildir.
Çünkü Kur'an onlann diliyle gelmişti. Bu itibarla Maurice Bucaille'ın, eski
müfessirlerin tabiatla ilgili bazı ayetleri anlamadıklan veya onlan yanlış
yorumladıklan hususu, delilden yoksun bir iddiadır. Aksi bir durum,
Kur'an'ın bazı ayetlerinin 12-13 asır boyunca anlaşılmadığı, ancak modem
dönemlerde manalannın çözülebildiği anlamına gelmektedir. Böyle bir önerıneyi kabul etmek mümkün değildir. Çünkü ayetlerin apaçık olduğu bizzat
Kur'an tarafından ortaya konulmaktadır. Ayrıca Tefsir Usulü'nde ayetlerin
anlam ve delaletini tespit etmede ilk müfessirlerin izah ve açıklamalannın
muteber kabul edilmesi de, bahsedilen görüşün mesnetsizliğini göstermektedir.
4- BİLİMSEL TEFSİRİ ŞARTLI OLARAK KABUL
EDENLERiN GÖRÜŞLERİ
Birbirini nakzeden bu iki yaklaşıma ilave olarak bilimsel tefsir metodunu şartlı olarak kabul eden bilginler de vardır. Seyyid Kutub bunlardan biridir. O, kimya, astronomi ve benzeri bilimlerle alakah verilere göre Kur'ani
DiYr\NET iL,v\i DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
.. :[ 450 ~:;.>=======================<~
değerlendirmenin
ve kastetmediği şeyleri ona hamietmenin çok
belirtir. Kutub, bilimsel tefsir hareketine eleştiriler yöneltmekle beraber, Kur'an'ı yorumlama çalışmalannda bilimin verilerinden istifade etmenin önemine de işaret eder. Burada dikkat edilmesi gereken husus,
bir nazariyeyi esas kabul ederek "İşte Kur'an'ın kastettiği, ayetin nihai delaleti
budur" demenin doğru olmadığıdır. Zira Kur'an'ın hükümleri nihat ve mutlaktır, beşerin tabiatla ilgili vardığı sonuçlar ise izaft ve mukayyettir. Öyleyse
bilimsel verilerden istifade edilir. 16 Müminlerin afak ve enfuste bilimin ortaya
koyduğu ilahi ayetler üzerinde tefekkür etmeleri, ortaya konulan bilinisel
gerçeklerle zihin dünyalannda Kur'ant delaletin sınırlannı genişletip derinleş­
tirmeleri sağlanır. 17
hakikatleri
yanlış olduğunu
Tefsir sahasında ülkemizin yetiştirdiği seçkin simalardan M. Harndi
da, belirli şartlar çerçevesinde bilimsel tefsiri kabul ettiğini söyleyebiliriz. Bu şartlan da şu şekilde sıralamamız mümkündür: 1- Bu tür yorumlan
inanç haline getirmek ve kabul etmeyenleri küfürle itharn etmek doğru değil­
dir. 18 2- Nazil olduğu dönemlerde Kur'an, astronomiye ait bazı teorileri iptal
etmiştir. Bunlar,· Kur'an'ın tabiat bilimlerine zaferi anlamına gelmektedir. 19 3Kur'an tefsirini herhangi bir zamanın bilim veya felsefesi sınırlan içine çekerek fikir ve vicdanlan daraltmak doğru değildir. 20 Çünkü vahyin sınırlan bilimin sınırlanndan çok geniştir. 21 4- Kur'an'ın zahir anlamı bilimsel verilere
aykın düşerse, Kur'an'ı onlara değil, onlan Kur'an'a uyarlamaya çalışmak
gerekir. Yoksa sırf bilime uygun olsun .diye ayeti o yönde yoruml~mak doğru
Yazır'ın
değildir. 22
ı6
Kur'an'ın
ı7
Seyyid Kutu b ,Jr Zıldli'l-Kur'an, Daru'ş-Şurük, ı 7.b., ı992/ı 412, I, ı80-ı84. Suat Yıldınm da bazı
ilkeler çerçevesinde bilimsel tefsirin mümkün olabileceğini söyler. Bilimsel çalışmalann, Kur'an'ın
işaret ettiği bazı hakikatleri onaya koyrnasını, Kur'an'ın i'cazı olarak kabul eder. Bu bağlamda, astronomi, fızik, jeoloji, botanik, genetik, daktiloskopi, biyoloji, hıfzı sıhha vb. ilim dallannda keşfe­
dilen birçok gerçeğe Kur'an'ın işaret ettiğini belirtir. Bk. Suat Yıldınm, Kur'an-ı Kerim ve Kur'an
İlimlerine Giriş, Ensar Neş., 2.bs., İstanbul ı985, 202-213.
bilim konusundaki metodu hakkında geniş bilgi için bkz. Zerzür, 237-240.
ı8
M. Harndi Yazır, Halı Dini Kur'an Dili, Diyanet İşleri Başkanlığı Neşriyau, İstanbul ı936, VII, 5ı94.
ı9
Yazır, ıv,
20
Yazır,
VII, 5194.
2ı
Yazır,
II, 855.
22
Yazır, ıv,
3354.
3555. Geniş bilgi için bk. Recep Orhan Özel, Elıııalılı Hanıdi Yazır'ııı Bilimsel Tefsirdli-
ği, Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilinıler Enstitüsü, Sivas 2002; İsmail Albayrak, Kldsilı Modernizınde Kur'an'a Yalılaşınılar, Ensar Neşr., İstanbul 2004, ı93-ı99. Bilimsel i'cazı benimseyenler-
den biri de Süleyman Ateş'tir. O, Kur'an'daki ayetlerden bir kısmının ne Kitab-ı Mukaddes'te ne de
Arap kültüründe bilindiğini, ilk defa Kur'an tarafından onaya konulduklannı ifade eder. Bunlar da
evrendeki yasalara, sosyolojik ve psikolojik kanunlara işaret eden mucizevi beyarılardır. Bk. Süleyman Ateş, Yüce Kur'an'ııı Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuk)ar Neşriyat, İstanbul-1988, Xl·; 532.
KUR'AN'IN L\iLilv\SEL TEFSiRi UZERiNE HAZI M0LAHAZALAR
· > = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = > { ) 451 }·
Yine Zerzür, bilimsel tefsir tarzının sahih olabilmesi için şu şartlan taşı­
ifade eder: a) Kur'an'ın bilimsel teorilerle değil, kabul görmüş ve değişmesi mümkün olmayan hakikaderle tefsir edilmesi gerekir.
Mesela dünyanın güneş, ayın da dünyanın etrafında dönmesi, artık inkar
edemeyeceğimiz gerçeklerdendir. Gelecekte olsa olsa bunlann yörüngeleri
daha iyi bir biçimde belirlenebilir. b) Yine bilimsel hakikaderle Kur'an'daki
mucizevi anlatımlar tefsir edilmemelidir. Çünkü bu ayetlerin konusu, evren,
tabiat ve yaratılışla ilgili ayetlerden farklılık göstermektedir. Mucizevi konular
tabiattaki kanun ve işleyişe bir ölçüde muhalefetle sabit olan gerçekliklerdir.
Mesela Hz. Meryem'in Hz. İsa'ya hamile kalmasını, onun hem erkeklik hem
de dişilik özelliği gösteren hünsa oluşuyla açıklamak bu yanlış tefsir tarzına
bir örnek oluşturmaktadır. c) Yine tefsir usulü bilginlerine göre, nazil olduktan sonra ortaya çıkan kavrarnlara göre Kur'an'ı izah edecek olursak, bu
durumda onu tahrif yahut da hükümlerini ilga etmiş oluruz. Bu bağlamda
Bedir savaşında peygamberle beraber savaşan meleklerin, günümüz savaşla­
nnda uçak vasıtasıyla yere inen askerlere benzetilmesi yanlış bir yorumlama
ması gerektiğini
örneğini oluşturmaktadır. 23
5- SONUÇ
1- Tabiatla ilgili bilgi ve bilimler Kur'an'ın esas konulanndan değildir.
Bu çerçevede gelen Kur'ani beyanlar, daha ziyade tevhit ve diriliş gibi ana
konulan açıklama ve örneklendirme sadedinde gelen ayetlerdir. Bu ayetlerde
bilimsel bir dil kullanılmamış, herkesin anlayabileceği bir anlatım tarzı tercih
edilmiştir. Çünkü bilimlerin tafsilatına inildikçe avaının anlayışını zorlayan
detay ve girift konular söz konusudur. Oysa Kur' an, eğitimli, eğitimsiz bütün
insanlara hitap etmektedir. Yine bilinlin gelişen ve değişen bir olgu olmasının
da, Kur'an'ın bu konularda detaya girmemesinde etkili olduğunu söylemek
mümkündür. Aksi takdirde bilgiyi, inceleme ve araştırınayı dondurmuş olurdu. Bu itibarla Kur'an, tabiat ve evrenin işleyişi, burada geçerli olan kanunlarm araştıruması ve ortaya konulması gibi konulan, insanın kendi çalışma ve
incelemelerine bırakmıştır. Kısaca Kur'an, tabiatla ilgili konulara kendi esas
amacı olan hidayete erdirme, insanı dünya ve ahiret saadetine kavuşturma
yönünde yer vermekte, dolayısıyla tabiat bilimlerinde olduğu şekliyle bilimsel hakikatleri açıklama, evrendeki işleyişin neden ve nasıl cereyan ettiği
konulannda insanı bilgilendirme gibi bir amaç gütmemektedir.
23
Adnan Muhammed Zerzür, Medhal ila
1995/1416, 243-248.
Tefsiri'l-Kur'aıı
ve
'ulümilıi,
l.b., Daru'l-Kalem,
Dımeşk
DiYANET iLt-.·\i DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
·{ 452 ) } ; = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = = < ·
2- Kur'an'ın nazil olduğu dönemlerde Araplar arasında yaratılış ve evrenin işleyişi ile ilgili gerçeği yansıtmayan ve hurafe kabilinden birtakım inanç
ve anlayışlar rnevcuttu. Ancak her şeyi bilen mutlak bilgi sahibi Allah'a ait
olması: yine herhangi bir şüphe ve batılı hanndırmaması sebebiyle Kur'an
bunlara yer vermerniştir. Nitekim nazil olmasından sonra, uzun asırlar geçmiş ve değişik bilim dallannda oldukça önemli keşif ve ilerlemeler kaydedilmiştir. Fakat bütün bu gelişmelere rağmen, hala bilim çevrelerinde genel
kabul görmüş ilmi verilerin Kur'an'la çelişki arz etmediği, aksine onu teyit
ettiği rnüşahede edilmektedir. Bu da onun, ilahi kaynaklı ve hakikati içeren
bir kitap olmasının açık göstergelerindendir.
bilimler sahasında yapılacak araştırmalara bir esin
kaynağı olduğu rnuhakkaktır. Bu anlamda, insan ve evrenin yaratılışının
henüz bilinmeyen yönlerine Kur'an işaret ve imalarda bulunarak bilim adamlanna yeni hedef ve varlık alanlannı göstermekte, onlan farklı ufuklara taşı­
yıp hayal dünyalannı zenginleştirmektedir. Yine Kur'an, evrenin değişik yönleri ve yaratılışla ilgili hususlara dikkatleri çekerek bunlar üzerinde insanlan
düşünmeye davet etmektedir. İşte, tarihte Müslüman bilim adarnlannın,
müspet bilimiere yaptıklan azımsanmayacak katkılann arka planında, Kur'an
kültürüne dayalı bu tür faktörlerin etkili olduğu açıktır.
3-
Kur'an'ın beşert
4- Nüzül sürecinde rnuhataplannı imanı değerlere davet ederken,
Kur' an, insanın yaratılışı ve evrenin iŞleyişine dair konulara çokÇa yer vermiş­
tir. Dolayısıyla Kur'an'ın tefsiri ve yorumlanması faaliyetlerinde ilgili ayetlerde
beşert tecrübe ve bilimsel verilerden istifade edilmesi doğru bir yaklaşırndır.
Bu durum, onun kaynağıyla alakalıdır. Diğer bir ifadeyle, ilahi kelarnın, göklerin, yerin ve bütün malılükatın esranndan haberdar olan Allah'a ait olması
ve mutlak hakikati içermesi sebebiyle, insan, evren vb. konularda sonradan
keşfedilen birtakım gerçekiere ima ve işaretlerde bulunması mümkündür.
Aksi takdirde, beşer üstü bir kaynağa ait olan Kur'an'ı, tarihsel bir okumayla
hak etmediği şekilde oldukça sınırlı bir anlayış çerçevesine hapsetmiş oluruz
ki bu da onun sıradan beşert, kültürel bir ürün kategorisine indirgenmesi
anlamına gelir.
5- Bilimsel tefsir etkinliğinde dikkat edilmesi gereken başka bir husus
da şudur: Kur'an'ın bir nassı ile bilimsel bir teori arasında irtibat kurup "İşte
Kur'an'ın kastettiği budur, ayetin nihai delaleti budur" dernek doğru değildir.
Aksi takdirde vahyin sınırlannı dondurmuş oluruz. Bilimsel tefsir de, neticede diğer yorumlar gibi doğru olma ihtimali yanında yanlış olma ihtimali de
olan bir yorum faaliyetidir. Diğer tara{tan vahyin sınırlan fen- bilimlerinin
KUR'AN'IN BİLitv\SEL TEFSİRİ ÜZERİNE BAZI tv\ÜLAHAZALAR
·~=====================<{~
sınırlanndan
çok geniştir. Biri nihai ve mutlaktır, diğeri ise izafi ve sınırlıdır.
Dolayısıyla Kur'an'a "Falan nazariye uyar, diğeri uymaz" kabilinden ilmi hakikatler ve nazariyeler mevzuunda müspet veya menfi bir yaklaşımda bulunmadan, ayetleri derinliğine ve genişliğine tefsir etmek için ilmi buluşlardan
istifade edilir. Başka bir ifadeyle, müminlerin, iç dünyalannda ve dış alemde
bilimin ortaya koyduğu ilahi ayetler üzerinde tefekkür etmeleri, ortaya konulan bilimsel gerçeklerle zihin dünyalannda Kur'ani delaletin sırurlanın geniş­
letip derinleştirmeleri bağlarnından tabiada ilgili konulara yer verilebilir.
6- Günümüzde bazı kesimlere göre Kur'an nassı, adeta bir şifre olarak
değerlendirilmekte, buna bağlı olarak zamanın ilerlemesi, evren ve yaratılışın
sırlanna insanın vuküfiyeti ölçüsünde, ayetlerdeki esrann da çözüleceği kabul
edilmektedir. Bu öncüiden hareket eden okuma biçimi, Kur'an'ın tarihsel
yönünü ikinci plana bırakmaktadır. Bu durum, zaman zaman nüzül dönemi
muhataplannın ve sonraki asırlarda yaşayan Müslümanlann, Kur'an'ın ihtiva
ettiği bazı gerçekleri anlamadıklanmn ileri sürülmesine de yol açmaktadır.
Bu, her şeyden önce, Kur'an'ın "apaçık bir kitap" olduğu gerçeğiyle uyuşma­
maktadır. Yine bu durum, ilgili ayetlerin, ancak 13-14 asır sonra anlaşılabil­
diğini kabul etmemizi gerektirir ki bu da sadece bir iddiadır. Aksi takdirde,
Kur'an'ın mucizeVi bir yönünün, asırlar boyunca geçen onlarca kuşak açısın­
dan bir anlam ifade etmediği sonucuna vannz. Aynca Kur'an'ın ilk hitabının
Araplara yönelik olduğu, lafız ve terkipierin esas delaletinin burada aranması
gerektiği hususlanrıın da, Tefsir Usulü'nün temel ilkelerinden olduğu unutulmamalıdır. Başka bir anlatımla, doğru ve sahih anlama varabiirnek için,
mümkün olduğu ölçüde ilk muhataplann ve kuşaklann tefsirlerine müracaat
etmemiz gerekmektedir.
veya fen bilimleri sahasında yeterince
uzmanlaşamamış bazı araştıncılar bilimsel yorumlama yöntemiyle bu iki alan
arasında inibat kurmaya çalışmaktadırlar. Bu ise, bilimsel yorumlamamn
eleştirilen yönlerinden birini oluşturmaktadır. Zira ilmi nitelikten uzak
yüzeysel yorumlann yapılmasına sebep olmaktadır. Dolayısıyla bu sahada
çalışan araştıncılarm her iki alanda da yeterli düzeyde bilgi ve birikime sahip
olmalan, araştırma yapabilecek seviyede temel ilmi alt yapıyı alımş olmalan
gerekmektedir.
7- Günümüzde Kur'an
Kısaca
sahasında
ifade etmek gerekirse, bilimsel tefsir tarzını, ne ortaya konulan
örneklerini bütünüyle kabul ne de Kur'an'ın muhtevasını nüzul dönemi
Araplannın anlayışıyla sınırlandırarak tamamen reddetmek mümkündür.
Dolayısıyla mutedil bir çizgide konuya yaklaşmak isabetli görülmektedir.
453}
DiYANET ilıv\i DERGi • KUR'AN ÖZEL SAYISI
·{ 454
~}:=======================<·
Şöyle
ki, bilim alemi tarafından kabul gören kesinleşmiş bilimsel gerçekiere
istinat etmek, terkip ve lafızlara kaldıramayacaklan manalan yüklememek,
ayetin sibak-siyakım dikkate almak, yapılan yorumu ayetin değişmez genel
geçer nihai delaleti olarak görmemek, Kur'an'ın esas hedefi olan hidayet amacım gölgelememek ve yukanda zikredilen diğer sakıncalı yönleri de dikkate
almak gerekmektedir.
. ·-,
Download