İslam Dininin Temel Kaynakları • “Kur’an, tüm insanlar için hidayet kaynağıdır.” (Bakara suresi, 185. ayet.) 1.1Kur’an-ı Kerim Kur’an-ı Kerim, Allah’ın, peygamberler silsilesinin son halkasını teşkil eden Hz. Muhammed’e, Arapça olarak peyderpey, vahiy yoluyla ve Cebrail vasıtasıyla indirilmiş olan; nesilden nesile bize kadar tevatüren hiçbir değişikliğe uğramadan gelen, Mushaflarda yazılı, Fatiha suresi ile başlayıp Nas suresi ile sona eren, okunması ile ibadet edilen ve sevap kazanılan ilahî kelamdır. Kur’an-ı Kerim’in pek çok yerinde bu mukaddes kitap, Kur’an ismiyle anılır. Bazı örnekler şöyledir: “İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu.” (En’am suresi, 19. ayet.) “Biz onu, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Yusuf suresi, 2. ayet.) • “Gerçekten bu Kur’an en doğru olan yola götürür.” (İsra suresi, 9 ayet.) • Yüce Allah’ın, Hz. Muhammed’e • indirdiği bu kitabı, muhtelif surelerde yerine göre değişik isimlerle andığı da görülür. Bunların başında “el-Kitâb”, “Ümmü’l-Kitâb”, “Kitâb-ı mübîn, “el-Furkân”, “el -Mesânî”, “Kelâmullah”, “Hüdâ”, “Şifâ”, “Rahmet”, “Müjde”, • “Mev’iza”,“Zikir”, “Nûr” bunların başlıcalarındandır. • Kur’an-ı Kerim, Hz. Peygamber’e 23 senede ve bölümler hâlinde, vahiy yoluyla indirilmiştir. Vahiy sözlükte “hızlı ve gizli işaret etmek, gizlice söz söylemek, ilham” manalarına gelir. Terim olarak ise “Allah’ın bir emir, hüküm ya da bilgiyi doğrudan veya elçi vasıtasıyla peygamberine bildirmesi” diye tanımlanır. • Son Peygamber Hz. Muhammed’e indirilmiş olan vahiyler, vahiy kâtiplerine yazdırılmak, ibadette okunmak ve ezberlenmek suretiyle korunmuştur. Bu korunma yöntemleri • Hz. Peygamberden sonra güçlenerek devam etmiştir. Bugüne kadar yaşanan on beş asırlık İslam tarihinin bütün dönemlerinde yüz binlerce hafız tarafından bu mukaddes metin ezberlenmiş, milyonlarca Müslüman tarafından beş vakit namazda ve namaz dışında okunmuş ve sayısız defa yazıya geçirilmiş, hatta binlerce meal ve tefsir çalışması yapılmıştır. • Kur’an-ı Kerim, “açık alamet, işaret, nişan” manalarına gelen, surelerin içinde lafız açısından ayrı olan, bir veya birkaç cümleden oluşan ayetlerden ibarettir. Ayet, uzun ya da kısa Kur’an ifadelerine verilen isimdir. • Ayetlerin düzenlenmesi vahiyle belirlenmiştir. Melek Cebrail, indirilen her ayetin hangi surenin neresine konulacağını Hz. Peygambere söylemiş, o da vahiy kâtiplerine bildirmiştir. Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim üzerinde noktalama çalışmaları yapılırken ayetlerin belirlenmesine bazı küçük farklıklar olmuş, söz gelimi bazı âlimlerin müstakil ayet olarak belirlediği bir ibare bazı âlimlerce iki ayet olarak düşünülmüş, böylece ayetlerin sayısı konusunda küçük farklılıklar ortaya çıkmıştır. Bunlardan bizim kültürümüze, akılda kolay kalacağı için ayet sayısını 6666 olarak veren görüş yerleşmiştir. Bugün basılan nüshalardaki ayet sayısı ise 6236’dır. • Kur’an-ı Kerim sureleri genel olarak Mekkî ve Medenî şeklinde ikiye ayrılmıştır. Bu bağlamda Mekke’de • nazil olan ayetlere Mekkî, Medine’de nazil olan ayetlere Medenî denmiştir. Yine hicretten önce nazil olan • ayetler Mekkî, hicretten sonra nazil olan ayetler de Medenî adını almıştır. Mekkî sure ve ayetlerin içeriği • ağırlıklı olarak inanç esasları ve ahlaki değerler; Medine’de inen sure ve ayetlerin içeriği de daha çok ibadetler • ve sosyal hayatla ilgili konulardan oluşmuştur. • Kur’an’ın ilk inen ayetleri Alak suresinin ilk beş ayetidir. Bundan sonra yaklaşık 23 yıl içerisinde Kur’an bölüm bölüm indirilerek tamamlanmıştır. Onun bölüm bölüm indirilmesi, anlaşılmasını ve uygulanmasını kolaylaştırmıştır. Kur’an ayetleri indirilirken hem ezberleniyor hem de yazılıyordu. Sahabeler, inen ayetleri öğrenmek ve ezberlemek için büyük gayret gösteriyordu. Ayrıca namazda da Kur’an’dan belli bölümler okunması gerekiyordu. Peygamberimiz inen her ayeti “vahiy kâtipleri” olarak bilinen kişilere yazdırmış ve • kontrol etmiştir. Kur’an ayetleri başta papirüs, deri, beyaz yassı taş gibi çeşitli yazı malzemelerine yazılmıştır. Cebrail, her yıl ramazan ayında o zamana kadar inen ayetleri Peygamberimize okumuş, daha sonra da Peygamberimiz Cebrail’e okumuştur. Bu uygulama Peygamberimizin vefatından önceki ramazan ayında iki defa tekrar etmiştir. • Hz. Peygamber’in vefatından sonra yapılan savaşlarda şehit olan Müslümanlar arasında çok sayıda Kur’an hafızı da bulunuyordu. İşte bu durum Hz. Ömer’i telaşlandırdı. O, başka savaşlarda da aynı sonucun doğabileceğini, hafızların azalmasıyla da Kur’an’a zarar gelebileceğini düşünerek Halife Hz. Ebubekir’e başvurdu ve Kur’an’ın bir kitap hâlinde bir araya getirilmesini önerdi. Halife Hz. Ebu Bekir, Peygamberimizin başkâtibi durumunda olan Zeyd b. Sabit başkanlığında bir komisyon kurarak Kur’an’ı bir kitap hâlinde toplamalarını emretti. Müslümanlara çağrıda bulunularak ellerindeki nüshaları getirmeleri istendi. Ancak getirilen ayet ve surelerin kabul edilebilmesi için bunların getiren tarafından ezberlenmiş olması, Hz. Peygamber’in huzurunda yazılmış bulunması ve bunun da en az iki şahitle ispat edilmesi şartları arandı. Bir yıl kadar süren ciddi bir çalışmadan sonra Kur’an’ı bir araya getirme işlemi tamamlandı ve toplanan nüshaya Mushaf adı verildi. • Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerindeki fetihler sırasında İslamiyet yeni yeni beldelere yayılıyor ve değişik kültürlere mensup kitleler Müslümanlığı kabul ediyorlardı. Müslümanlar • arasında herhangi bir anlaşmazlığa fırsat vermek istemeyen Hz. Osman, gerekli bilgi paylaşımlarından sonra yine Zeyd b. Sabit başkanlığında bir komisyon kurdu. Hz. Ebu Bekir devrinde derlenen ve Hz. Hafsa’da bulunan Mushaf esas alınarak yeni mushafların yazılıp çoğaltılmasını istedi. Komisyon ciddi bir çalışma sonunda istenilen görevi tamamladı. Esas nüsha Hz. Hafsa’ya geri verildi. • Yazılan Mushaf’lardan birisi Medine’de bırakıldı ve adına “İmam Mushafı” adı verildi. Diğerleri de Mekke, Kufe, Basra, Şam, Yemen ve Bahreyn’e gönderildi. Böylece bu ilahî kitap, hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze kadar gelmiştir. Kur’an-ı Kerim’in Temel Özellikleri • 1. Kur’an-ı Kerim lafzı, üslubu ve içeriği bakımından büyük ve ebedî bir mûcizedir. Diğer peygamberlerin mûcizeleri, dönemleri geçince bittiği, onları yalnız o dönemde yaşayanlar gördüğü hâlde Kur’an mucizesi kıyamete kadar sürecektir. • 2. Kur’an-ı Kerim Hz. Peygamber’e toptan değil, zamanın ve olayların akışına göre, Allah tarafından, Kadir Gecesi’nden itibaren, Cebrail vasıtasıyla Arapça olarak 610-632 yılları arasında parça parça indirilmiştir. • 3. Kur’an-ı Kerim, en son kutsal kitaptır ve ondan sonra başka bir ilahî kitap gelmeyecektir: “...Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim...” 3 (Mâide suresi, 3. ayet.) mealindeki ayet, bu duruma delildir. • 4. Kur’an, bize kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiştir, kıyamete kadar da bu özelliğini koruyacaktır. • 5. Kur’an-ı Kerim’in kapsadığı yüce gerçekler kıyamete kadar bütün insanların ve çağların ihtiyacını karşılayacak değerdedir. Çünkü o insanoğlunun ihtiyaç duyduğu her konuda yol gösterir. Onda, insanlar için gerekli olan her türlü örnek anlatılmıştır. • 6.Kur’an-ı Kerim kolayca ezberlenebilir niteliktedir. Nitekim tarih boyunca yüz binlerce insan onu ezberlemiştir. Ezberlenerek hafızalara yazılmış, ayrıca Müslümanların inanç ve amelî dünyalarına taşınarak hayata yansıtılmıştır. 1.2.Sünnet “Peygambere itaat eden, Allah’a itaat etmiş sayılır.” (Nisa suresi, 80. ayet.) • Sözlükte sünnet; “tutulan yol, davranış, hüküm, âdet, kanun” gibi anlamlara gelir. Kur’an’da yer alan şu • ayet bu anlamları destekler: “Daha önce gelip geçenler hakkında da Allah’ın kanunu (sünnetullah) böyledir. • Allah’ın kanununda asla değişme bulamazsın.” (Ahzab suresi, 62. ayet.) • Dinî bir kavram olarak sünnet, Kuran’dan sonra dinî kaynakların ikincisi olup, Hz. Peygamber’in söz, fiil ve takrirleri/onaylarıdır. “Söz, haber, yeni şey” anlamlarına gelen hadis ise sünnetle eş anlamlı sayılabilir. • Hadislerin bütünü sünneti oluşturmaktadır. • Sözlü sünnet: Hz. Peygamberin herhangi bir konuda yaptığı açıklamalardır. “Kâle Rasululah/Allah’ın elçisi şöyle dedi.” diye başlayan hadisler bu gruba girer. Örneğin “Ramazan hilâlini görünce orucu tutun, şevval hilalini görünce orucu yiyin.”, “Bir kimse uyuyarak ya da unutarak namazını geçirirse hatırlayınca kılsın.” şeklindeki hadisler sözlü sünnete örnektir. • Fiilî sünnet: Herhangi bir konuda Hz. Peygamberin yaptıklarının sahabe tarafından görülüp aktarıldığı haberlerdir. “Allah’ın elçisi abdesti şöyle alırdı.” şeklinde nakledilen ifade buna örnek olarak verilebilir. Sahabenin namazın kılınışı ve haccın yapılışı ile ilgili olarak Hz. Peygamberden naklettikleri şu haberler fiilî sünnete örnektir: “Ben nasıl namaz kılıyorsam siz de öyle kılın!” “Hacla ilgili ibadetlerinizi benden öğrenin!” • Takrîrî sünnet: Hz. Peygamberin, huzurunda sahabe tarafından söylenen sözler ya da işlenen davranışları reddetmeyip susması, onaylaması veya güzel karşılamasıdır. Örneğin su bulunmadığı zaman teyemmümle namaz kılan bir sahabi, namazdan sonra su bulduğu hâlde namazı iade etmemiş, Hz. Peygamber de bunu onaylamıştır.