‹NCELEME 21. yüzy›l›n kabusu küresel ›s›nma ve kurakl›k Küresel ›s›nman›n etkileri her geçen gün farkl› biçimlerde hissediliyor. Uzmanlar 2007 y›l›n›n flimdiye kadar kay›tlara geçen en s›cak y›l olabilece¤ini söylüyor H alk aras›nda son günlerde en çok geçen cümlelerden biri “Bu havalara bir haller oldu”. Peki neden? Neden ocak ortas›nda bahardan kalma günler yafl›yoruz? Neden dünyan›n baflka bir köflesinde, Amerika’n›n s›cak iklimiyle bilinen güney eyaletlerinde kar ya¤›yor? Neden Avrupa’da s›radan kar ya¤›fllar› art›k sürpriz olarak yorumlan›yor? Cevap: Küresel ‹klim De¤iflimi… Son günlerde gündemden hiç düflmeyen, Davos’ta politikac›lar›n ana gündem maddelerinden biri haline gelen “Küresel ‹klim De¤iflimi” ne demek? ‹klimlere, mevsimlere ait tüm ezberimizin bozulmas›na yol açan ›s›nma, dünyay› etkiliyor. Küresel ›s›nma, dünya atmosferi ve okyanuslar›n›n ortalama s›cakl›klar›nda belirlenen art›fl için kullan›lan bir terim. Bu olay son elli y›ld›r iyice saptanabilir duruma geldi ve önem kazand›. Dünyan›n atmosfere yak›n yüzeyinin ortalama s›cakl›¤› normalde 14 santigrat derece. 1914'ten bu yana kay›t tutan ‹ngiliz Meteoroloji Dairesi’ne göre son 150 y›lda küresel ›s›nman›n en çok artt›¤› y›l 1998. O y›lki art›fl 0,52 dereceydi, bilim adamlar› bu y›lki art›fl› ise 0,54 olarak öngörüyor ve 2007’nin son 150 y›l›n en s›ca¤› olaca¤› yorumunu yap›yor. TEHD‹T G‹DEREK BÜYÜYOR Küresel ›s›nman›n bafll›ca sebebi sera gazlar›n›n atmosfere sal›n›m›ndaki art›fl. Atmosfere karbondioksit (CO2) ve metan (CH4) gazlar›n›n eklenmesi dünya yüzeyinin s›cakl›¤›n› yükseltiyor. Karbondioksitin ›s›y› tutma özelli¤i var. Dünyaya gelen günefl ›fl›nlar› tekrar d›flar› yollan›rken, karbondioksite tak›l›yor ve dünyadan ayr›lmas› gereken ›s› karbondioksit nedeniyle atmosferde kal›yor. Böylece atmosferdeki karbondioksit art›fl› yüzeyi ›s›t›yor ve kutuplara yak›n bölgelerde buzlar›n erimesine yol aç›yor. Buzlar eridikçe, yerini kara veya aç›k sular al›yor. Her ikisi de buzdan daha az yans›t›c› oldu¤u için daha fazla günefl ›fl›n› emiyor. Bu da dünya yüzeyinin ›s›nmas›na, buzullar›n erimesine ivme kazand›r›yor. Sera gazlar›n›n sal›n›m›ndaki en önemli faktör petrol ve yan ürünlerinin afl›r› tüketimi, yani insan kaynakl› kullan›mlar. So60 EKONOM‹K FORUM k Ocak 2007 mut örnekler vermek gerekirse; otomobil egzoslar›ndan ç›kan partiküller ve fabrika bacalar›ndan ç›kan gazlar... Çünkü tüketim ürünlerinin hepsi atmosfere sera gaz› yayan bu fabrikalarda üretiliyor. K›sacas› kulland›¤›m›z hemen her fley asl›nda dünya yüzeninin giderek ›s›nmas›na yol aç›yor. Tahminler, içinde bulundu¤umuz yüzy›lda ortalama s›cakl›¤›n 1 derece artabilece¤ine iflaret ediyor. Art›fl 1 derece dolay›nda kal›rsa, olumsuz etkinin s›n›rl› gerçekleflmesi bekleniyor. Kuzey ülkelerinde hayat daha konforlu hale gelirken, güney ülkelerinde hayat›n bir miktar güçleflmesi bekleniyor. S›cakl›k iki dereceden fazla artarsa kaotik felaket senaryolar›n›n olas›l›¤› art›yor. Kas›rgalar, seller, kurakl›k ve baz› bölgelerin yaflanamaz olmas› gibi. Uzmanlar›n en korkunç senaryosu ise önümüzdeki yüz y›l içinde ortalama s›cakl›¤›n 5,6 derece artabilece¤ine iliflkin olan›. Bu do¤an›n tahrip olmas› anlam›na geliyor ve olabilecekleri anlatmak için “Sonucu 11 fliddetindeki bir depremin dünyan›n her noktas›n› sallamas› gibi olacak” örne¤i veriliyor. KYOTO PROTOKOLÜ Üzerinde çok konuflu- lan Kyoto Protokolü, sera gazlar›n›n atmosfere sal›n›m›n› azaltmak için oluflturuldu. Ad›n› Japonya’n›n Kyoto flehrinden alan protokol, Birleflmifl Milletler ‹klim De¤iflikli¤i Çerçeve Anlaflmas›n›n yasal olarak ba¤lay›c› bir eki niteli¤inde. Protokole üye ülkeler atmosfere sald›klar› sera gaz› miktarlar›nda indirime gitmeyi kabul ediyor. Protokol 1997’de oluflturuldu, ancak 2005 y›l›n›n fiubat ay›nda yürürlü¤e girebildi. Çünkü Kyoto Protokolü, 1990 y›l› itibariyle, Sera gaz› emisyonlar›n›n en az yüzde 55’inden sorumlu olan 55 ülkenin onay›n› gerektiriyordu. Rusya’n›n 2004 Kas›m ay›nda protokolü onaylamas›n›n ard›ndan bu rakamlara ulafl›ld› ve protokol yasal aç›dan ba¤lay›c› olarak yürürlü¤e girdi. Buna göre, protokolü onaylayan 38 sanayileflmifl ülke, baflta karbondioksit ve metan olmak üzere, atmosfere sald›klar› sera gazlar›nda, 2012 y›l›na kadar, 1990 y›l›ndaki düzeyinden toplam yüzde 5,2 oran›nda bir indirime gitmeyi kabul etti. Ancak atmosfere en fazla sera gaz› salan Amerika Birleflik Devletleri ve di¤er bir önde gelen sanayileflmifl ülke Avustralya Kyoto Protokolü’nü halen imzalamad›. Kyoto Protokolü sanayileflmifl ülkelerin önüne, sera gaz› emisyonlar›nda 2012 y›l›na kadar ne kadar indirime gideceklerini belirleyen somut hedefler koyuyor. Amerika Birleflik Devletleri böyle bir hedef konmas›na karfl› ç›k›yor. Küresel ›s›nmaya iliflkin bilimsel verileri sorgulad›¤› gibi, çözümün sera gaz› sal›n›m›nda indirime gitmek de¤il, temiz enerji kaynaklar›n› gelifltirmek oldu¤unu savunuyor. Kyoto Protokolü’nü onaylayan sanayileflmifl ülkeler ise 2012 y›l›na kadar üstlendikleri hedefleri yerine getiremeyebilecekleri uyar›s›nda bulunuyor. Türkiye, 24 May›s 2004’te BM ‹klim De¤iflikli¤i Çerçeve Sözleflmesi’ne taraf oldu. KÜRESEL ISINMA TEHL‹KE S‹NYALLER‹N‹ VER‹YOR Küresel ›s›nmadan sorumlu olan gazlar›n yay›l›m›, Kyoto anlaflmas›n›n yan› s›ra uzun vadeli politikalarla s›n›rlanmaya çal›fl›l›yor. Ancak özellikle enerji ihtiyac›n›n her geçen gün artt›¤› geliflmekte olan ülkeler, bu sorumlulu¤u yerine getirmekte zorlan›yor. Uzmanlar, küresel ›s›nma h›z›n›n önceki y›llara oranla düfltü¤ünü aç›klasa da çevreci gruplar, buzullardaki erime, beklenmedik f›rt›nalar ve s›cakl›ktaki ani art›fllar ya da 1996 hariç son on y›l›n, 19. yüzy›ldan beri tespit edilen en yüksek s›- cakl›k ortalamalar›na ulaflmas›n›n “yeterince tehlikeli iflaretler” oldu¤unu vurguluyor. Dünyam›z biraz ›s›nsa ne olur sorusunun ilk yan›t› yaflanacak iklim de¤iflikliklerinin yarataca¤› etkiler. ‹klim de¤ifliklikleri insano¤lunun biraz ›s›nmay› hafife almamas› gerekti¤ini gösteriyor. Atmosfere insan faaliyetleri nedeniyle h›zla yay›lan metan, ozon ve kloroflorokarbon gibi gazlar›n, ›s› tutma özellikleri nedeniyle meydana gelen küresel ›s›nman›n, buzullar›n erimesi ve okyanuslar›n yükselmesi gibi ciddi sonuçlar do¤uracak iklim de¤iflimlerine neden olmas› bekleniyor. Küresel ›s›nman›n, do¤an›n dengesini geri dönülemez biçimde bozarak, hayvan türlerinin yüzde 40’›n›n yok olmas›n›n, kitlesel göçlere ve susuzlu¤a yol açmas›n›n yan› s›ra büyük bir ekonomik felaketi de tetiklemesi bekleniyor. Dünya Bankas›’n›n eski ekonomi uzmanlar›ndan Sir Nicholas Stern, ekonomik ve sosyal faaliyetlerin bozulmas›n›n ard›ndan ortaya ç›kan sonucun “20’nci yüzy›l›n ilk yar›s›ndaki büyük savafllar ve büyük buhranla ortayan ç›kan krize benzeyece¤i” uyar›s›nda bulundu. Stern’in haz›rlad›¤› rapora göre, ülkeler y›ll›k gayrisafi milli has›lalar›n›n yüzde birini küresel ›s›nmayla mücadeleye ay›rmazsa bunun befl ile yirmi kat›n› daha sonra ödemek zorunda kalacak. KÜRESEL ISINMANIN TÜRK‹YE’DEK‹ SONUCU SUSUZLUK VE KURAKLIK Küresel ›s›nma bütün dünyay› üzerinde yaflanmaz bir yer haline getirirken, ne yaz›k ki biz de bundan pay›m›z› alaca¤›z. Küresel ›s›nman›n Türkiye’yi muaf tutaca¤›n› sanma safl›¤›ndan kurtulmam›z gerekiyor. Bütün bir toplum olarak, bilim insanlar›, politikac›lar, sivil toplum ve yaz›l›-görsel bas›n olarak, küresel ›s›nmay› art›k bizi etkilemeyecek, sadece kutup ay›lar›n› ve okyanustaki birkaç küçük adan›n halk›n› ilgilendiren önemsiz, hatta magazin sayfalar›nda verilecek bir olay gibi görmekten vazgeçmek zorunday›z. Worldwatch Enstitüsünün kurucusu Dr. Lester Brown'›n son kitab› “Dünyay› Nas›l Tükettik”te anlatt›¤› gibi (Türkiye ‹fl Bankas› Kültür Yay›nlar›, A¤ustos 2006) kal›c› buz kütlelerinin erimesine neden olan küresel ›s›nman›n Türkiye gibi ›l›man iklim kufla¤›nda bulunan ülkeler için en önemli sonucu yer alt› su kaynaklar›nda su seviyesinin ciddi biçimde düflmesi, bu nedenle de akarsu, göl ve sulak alanlarda yaflanacak su azalmas›na ba¤l› ortaya ç›kacak susuzluk ve kurakl›k… Bunun tar›msal üretim ve içme kullanma Küresel ›s›nman›n ticarete etkisi Küresel ›s›nman›n yol açt›¤› iklim de¤iflikli¤inin günlük al›flverifle etkisi gazetelerde yer alan haberlerle somut olarak ortaya ç›k›yor. Daha çok k›fl aylar›nda tüketilen sahlep, ›hlamur, meyve ve bitki çaylar›, past›rma, turflu ve kestane sat›fllar› önceki y›llara göre geriledi. Durumdan M›s›r Çarfl›s› esnaf› ve çevresindeki esnaf da tedirgin. Ünlü bir baklava üreticisi firma havalar›n s›cak geçmesi nedeniyle sat›fllar›n›n düfltü¤ünü belirtiyor. Bu arada k›fll›k giysi ve ayakkab›lar da vitrinlerde indiriliyor. S›cak geçen günler insanlar›n kal›n giysi ve so¤uk aylarda gerekli olan ayakkab›lara olan taleplerini azalt›yor. TGSD Baflkan› Aynur Bektafl, bu y›l manto, kaban, mont gibi a¤›r haz›r giyim ürünlerinin önceki y›llara göre çok sat›lmad›¤›na de¤inerek, sektörün buna haz›rl›ks›z yakaland›¤›n› ve iç piyasada stok mal tutan, koleksiyon mal yapanlar›n ürünlerinin depolarda kald›¤›n› söylüyor. Bektafl, bunun sonucunda üreticilerde yüzde 30 oran›nda sermaye kayb› yafland›¤›n› belirterek, makro ekonomik aç›dan bak›ld›¤›nda ise küresel ›s›nman›n flirketlerde yeniden yap›lanmay› gerekli k›laca¤›n› vurguluyor. Türkiye ‹nflaat Sanayicileri ‹flveren Sendikalar› Yönetim Kurulu Baflkan› fiükrü Koço¤lu da “Küresel ›s›nma ile birlikte e¤er erozyon, çölleflme söz konusuysa bu ülke ekonomisine daha fazla maliyet demektir. Daha fazla maliyet de bir yerde fakirli¤e sebebiyet verir. Bu nedenle daha az inflaat yap›lacak, daha az ev sat›n al›nacakt›r. K›fl k›fl gibi olmal›, yaz mevsimi de yaz gibi olmal›” diyor. Bu arada ‹stanbul Eminönü’de soba satan esnaf son iki ayda soba sat›fllar›n›n yüzde elli geriledi¤ini belirtti. Ocak 2007 l EKONOM‹K FORUM 61 > ‹NCELEME Kyoto dünyay› kurtar›r m›? Enerji santralleri, fabrikalar ve otomobillerin bafl sorumlu oldu¤u ve sera etkisi yaratan gazlar›n atmosfere sal›n›m›n› azaltmak konusunda ba¤lay›c› ilk anlaflma olan Kyoto, 1997'de Japonya'da yap›lan BM toplant›s›nda do¤du. 16 fiubat 2005'te yürürlü¤e giren Kyoto Protokolü'nün, geliflmifl ülkelerin neden oldu¤u zararl› gazlar›n yüzde 61,6's› üzerinde ba¤lay›c›l›¤› bulunuyor. Dünyada atmosfere en fazla sera gaz› yayan ABD, Kyoto'nun mali olarak çok fazla yük getirdi¤i ve geliflmekte olan ülkeleri "yanl›fl" yönlendirdi¤i gerekçesiyle 2001'de anlaflmadan çekildi. ABD ve Avustralya'n›n d›flar›da kalmas›n›n, “fazla sorumlulu¤u olan” 35 geliflmifl ülkenin, 2008-2012 dönemine kadar gaz sal›n›m›n› 1990’daki miktarlar›n›n yüzde 5 alt›na indirmesiyle ulafl›lmas› beklenen düzelmeye engel teflkil etti¤i belirtiliyor. Ayr›ca, atmosferi en çok kirleten ülke olarak kendi ba¤›ms›z önlemlerini alan ABD'nin, AB ülkelerinde ulafl›lan durumdan çok daha ileride oldu¤u kaydediliyor. BM verilerine göre, AB 2004 itibariyle 1990 miktarlar›n›n binde 6 gerisine inmiflken, ABD'de yüzde 15'i aflan bir gerileme görüldü¤ü ifade ediliyor. Uzmanlar, zararl› gazlar›n atmosfere sal›n›m›nda küresel düzeyde 2030’a kadar yüzde 60, 2050’ye kadar ise yüzde 80 oran›nda azalma olmas› gerekti¤inin alt›n› çizerken, en fazla yükümlülük alt›na giren AB ülkelerinin bile, yüzde 8 oran›nda azalma hedeflemesinin yetersiz oldu¤u söyleniyor. suyu aç›s›ndan ne kadar kritik sonuçlar do¤uraca¤› tahmin edilebilir Türkiye sadece Akflehir gölünü de¤il, Meke Gölü, Sultansazl›¤›, Tuz Gölü gibi birçok önemli sulak alan›n› kaybediyor. Bir yandan da Türkiye anormal bir s›cak dalgas› yafl›yor. Ülkenin dört bir yan›nda ormanlar yan›yor. K›y›lar normalde görülmeyen bir yo¤unlukta denizanalar› taraf›ndan iflgal ediliyor. Gerçeklerle yüzleflmekten daha ne kadar kaçaca¤›z? Türkiye ne yaz›k ki küresel ›s›nman›n öldürücü darbesini almakta olan ülkelerden biri bugün. Türkiye küresel ›s›nma nedeniyle susuzluk, kurakl›k, s›cak hava dalgalar› ve sellerle bo¤uflmak zorunda kalan ve önümüzdeki y›llarda daha da fazla kalacak bir ülke. TÜRK‹YE HIZLA K‹RLEN‹YOR… Birleflmifl Milletler’in yay›mlad›¤› bir rapora göre; atmosfere en çok zehirli gaz b›rakan ülke ABD, sera etkisi yaratan gazlar›n sal›n›m›nda en h›zl› art›fl gösteren ülke ise Türkiye. BM ‹klim De¤iflikli¤i Sekreterli¤i'nin yapt›¤› çal›flmada, Çözüm temiz enerjiye yat›r›mda Dünyan›n gelece¤i için kayg›lanan herkesin hemfikir oldu¤u önlemler aras›nda ise fosil at›klardan uzaklaflarak, do¤aya yeni yükler getirmeyen günefl, rüzgar gibi temiz enerji kaynaklar›na yönelinmesi ile enerji tasarrufuna katk› koyacak “bireysel” önlemlerle bu çabaya destek verilmesi yer al›yor. Sorunun çözümü yönünde ekonomistlerin temel önerisi, tahmin edilebilece¤i gibi fiyatlama mekanizmas›n›n devreye sokulmas›. Gaz emisyonunu engellemek için Kyoto protokolündeki gibi miktar s›n›rlamas› de¤il karbondioksit vergisi gibi fiyat› artt›racak öneriler yap›l›yor. Bunun kullan›m miktar›n› azaltmas› ve rasyonel hale getirmesi, ayn› zamanda alternatiflerin devreye girmesini h›zland›rmas› bekleniyor. Konuyla ilgili bilim adamlar›n›n önerileri ise teknik anlamda alternatifleri ortaya koymaya çal›fl›yor. Örne¤in, kömür kullan›m›ndan ortaya ç›kan karbondiosit gazlar›nn yer alt›nda ya da okyanus diplerinde depolanmas› önerileri var. Bunun bir maliyeti olmakla birlikte yine de kömürü ucuz k›lmaya devam edece¤i söyleniyor. Avrupa da yayg›nlaflt›¤› gibi rüzgar enerjisi kullan›m› ya da çevreye az zarar veren Hybrid gibi otomobil teknolojileri kullan›m›n›n daha ticarilefltirilmesi acil olarak yap›lmas› gerekenler aras›nda geliyor. Hâlâ baz› fleyler için geç de¤ilmifl gibi görünüyor. 62 EKONOM‹K FORUM k Ocak 2007 1990-2004 y›llar› aras›nda 40 ülke de¤erlendirilmifl ve Türkiye yüzde 72,6 art›flla birinci s›rada. Hem Türkiye'de, hem de yurtd›fl›nda yap›lan ölçümler Türkiye’nin, küresel ›s›nmada büyük pay› sera gaz› emisyonlar›ndaki art›fl. Sera etkisi yaratan gazlar›n en büyük sorumlusu olarak da enerji santralleri, fabrikalar ve otomobiller gösteriliyor. Bilim adamlar›, büyük ve say›s› artan orman yang›nlar› ve buzullar›n erimesiyle sahillerin dolaca¤›n› öngörüyor. Tar›m arazilerindeki ürün de¤iflikli¤i de büyük nüfus hareketlerini yani göçleri ve bulafl›c› hastal›klar› art›racak. Türkiye’nin güney sahillerindeki günefl deniz kum turizmi Samsun ve Trabzon’a kayacak. Türkiye’nin küresel ›s›nmas›yla karfl›m›za ç›kan istatistik sonuçlar› da çarp›c›. Küresel ›s›nmadan en çok etkilenecek bölgenin Akdeniz olaca¤› belirtiliyor. Baflta Çukurova olmak üzere Konya Havzas› ve Ege Bölgesi küresel ›s›nman›n olumsuz sinyallerini flimdiden vermeye bafllad›. Çukuroval›lar baharda ekilmesi gereken pamuk, m›s›r gibi ürünlere verilecek su olmad›¤›n› söylüyor. Çukurova'n›n kuzeybat›s›ndaki Konya Ovas› ise çoktan çölleflme belirtileri göstermeye bafllad›. Bölgedeki mevcut kaçak kuyular, bilinçsiz sulama ile düflen ya¤›fl miktar›n›n azl›¤› ovay› tehdit ediyor. Çukurova için pamuk, Konya için fleker pancar›, Ege için ise kiraz art›k hayal olacak. Ege Bölgesi flimdilik flansl› ancak baz› kesimlerinde belirtiler üreticileri ürkütüyor. Erik a¤açlar› çiçek açt›, kiraz k›fl uykusuna yatmadan tomurcuk vermeye bafllad›. Türkiye, küresel ›s›nman›n özellikle ya¤›fl›n azalmas›, s›cakl›¤›n ve dolay›s›yla kurakl›¤›n artmas›na ba¤l› olarak arazi kullan›m flekli ve tar›m metotlar› ile su kaynaklar›n›n kullan›m› ve su kalitesi konusunda özen göstermek zorunda. Ülkemizde adeta bir gelenek haline gelen ormanlar›n ve meralar›n tahrip edilmesine karfl› önlemler al›nmak durumunda. Önemli karbon yutak alan› olan bu alanlar›n amac› d›fl›nda kullan›lmalar› hem verimli yüzey topra¤›n›n yok olmas›na, hem de yarat›lan erozyonla su kaynaklar›n›n siltasyonla kalitelerinin bozulmas›na ve baraj göllerinin h›zl› dolmas›na yol açmakta. Yanl›fl arazi kullan›m› ya¤›flla gelen suyun topra¤a s›zmas›n› da önlemekte yüzey ak›fla geçerek sele ve yeralt› su kaynaklar›n›n beslenememesine yol açmakta. ‹nsanlar›n tatl› su ekosistemlerine ve hizmetlerine etkileri ‹nsan faaliyetleri Etkileri ARAZ‹LER‹N DÖNÜfiTÜRÜLMES‹ VE BOZULMASI • Ya¤mur suyunun yüzeyden süzülme, yer alt› kaynaklar›n› yenileme ve su kayb›. (evapotranspirasyon) aras›ndaki da¤›l›m›n›n de¤iflmesi. • Debinin miktar›, kalite ya da zamanlamas›n›n etkilenmesi. • Rezervuarlarda çökelme. • Do¤al ortamlar›n bozulmas› ve canl› türlerinin yok olmas›. Dünya genelinde, 106 önemli boflaltma havzas›n›n yaklafl›k üçte birinde, arazilerin en az yar›s› tar›m ya da kentsel, endüstriyel amaçl› kullan›lmaya baflland›. Avrupa’daki 13 boflaltma havzas›nda, orijinal bitki örtüsünün en az yüzde 90’› yok oldu. Dünyadaki orijinal sulak alanlar›n tahminen yüzde 25-50’si tar›m amac›yla ya da baflka amaçlarla kurutuldu. BARAJ YAPIMI Mühendisler, dünya nehirleri üzerinde, 1950’de say›s› befl bin olan büyük barajlar›n say›s›n› 45 bine ç›kard› (ortalama infla h›z›, günde iki baraj). Günümüzde barajlar dünyadaki büyük nehir sistemlerinin yar›s›ndan fazlas›n› (292 sistemden 172’sini) ve ABD, Kanada, Avrupa ve eski Sovyetler Birli¤i’ndeki büyük nehir sistemlerinin dörtte üçünden fazlas›n› etkiliyor. BENT VE SET YAPIMI Mühendisler dünya genelinde binlerce kilometrelik bent ve kanal infla etti. BÜYÜK ÖLÇEKL‹ AKIfi DE⁄‹fi‹KL‹KLER‹ Kentlere ve tar›m alanlar›na su sa¤lanmas› için nehirlerin ak›fl yönleri de¤ifltirildi. Colorado, ‹ndus, Nil ve Sar› Irmak da dahil olmak üzere çok say›da büyük nehir art›k uzun süreler boyunca denize hemen hemen hiç dökülmüyor. YERALTI SULARININ ÇEK‹LMES‹ Kentler, çiftçiler ve di¤er topluluklar, Asya, Kuzey Afrika, Ortado¤u ve ABD’deki önemli tar›m alanlar›ndaki yeralt› sular›n› tüketti. KONTROLSÜZ TOPRAK, HAVA VE SU K‹RL‹L‹⁄‹ Son on y›llarda yapay gübre ve böcek zehri fazlas›n›n topra¤a kar›flmas›, sanayi tesislerinden sentetik kimyasallar›n ve a¤›r metallerin at›lmas›, enerji tesislerinden aside yol açan kirleticilerin boflalt›lmas› nedeniyle oluflan kirlilik artt›. Azotlu gübre kullan›m› 1960’tan bu yana sekiz kat ço¤ald›. ‹KL‹M‹ DE⁄‹fiT‹REN K‹RLET‹C‹LER‹N YAYILMASI Fosil yak›tlar›n kullan›lmas› 2004’te havaya yedi milyar tondan fazla karbon yay›lmas›na neden oldu (1960’taki miktar›n yaklafl›k üç kat›). Atmosferdeki ortalama karbondioksit birikimi, sanayileflme öncesi döneme oranla yüzde 35 artt›. 1880’den bu yana kaydedilen en s›cak on y›l›n tamam› 1990 sonras›nda yafland›. EGZOT‹K TÜRLERIN ORTAYA ÇIKMASI Ekosistemleri istila ederek dinamikleri de¤ifltirebilen yabanc› canl› türlerinin yay›lmas›, insanlar›n ve ürünlerin dünya genelindeki hareketinin ço¤almas›yla birlikte artt›. • Nehirlerin bölünmesi ve do¤al debi modellerinin de¤iflmesi. Bugün barajlar ve rezervuarlar, denize do¤ru yönelen nehirlerin debisinin yaklafl›k yüzde 35’ini engelliyor (1950’deki oran yüzde beflti.) Bir seferde, y›ll›k küresel ya¤mur fazlas›n›n yüzde 15’ini tutabiliyorlar. • Su s›cakl›¤›nda, besin ve çökelti iletiminde de¤ifliklik. Rezervuarlar, k›y› bölgelere gitmesi gereken 100 milyar ton çökeltiyi içlerine hapsetti. • Bal›klar›n göçünün engellenmesi; do¤al ortamlar›n bozulmas› ve canl› türlerinin yok olmas›. • Nehirlerin taflk›n ovalar›ndan kopmas›yla, bal›klar ve di¤er su organizmalar›n›n do¤al ortamlar›n›n yok edilmesi ve yeralt› sular›n›n yenilenme oran›n›n azalmas›. • Taflk›n ovalar›nda insan yerleflimlerinin teflvik edilerek, selden zarar görme riskini art›rmas›. • Nehirlerin debisinin zararl› olacak düzeyde tüketilmesi. • Nehir k›y›lar›ndaki do¤al ortamlar›n bozulmas›, bal›k tarlalar›n›n zarar görmesi ve canl› türlerinin yok olmas›. • Su kalitesinin bozulmas›. • K›y› ekosistemlerinin ve nehirlerin döküldü¤ü göllerin bozulmas›. • Taban suyu seviyelerinin düflmesi. • Kaynaklar›n ve nehir taban› debilerinin azalmas› ya da yok olmas› ihtimali. • Yer alt› aküferlerinin tükenme olas›l›¤›. • ‹çme suyunun kalitesi ve güvenli¤inin kalmamas›. • Do¤al ortam ve canl› türlerinin yok olmas›. • Ötrofikasyon ve yetersiz oksijenin oldu¤u “ölü alanlar›n” yay›lmas›. • Nehir ve göllerin kimyas›n›n de¤ifltirilerek, do¤al ortamlara, bal›klara ve do¤al yaflama zarar verilmesi, insan sa¤l›¤›na yönelik tehlikelerin artmas›. • Ya¤›fl ve emilmeyen nehir suyu modelleri de dahil olmak üzere, küresel su döngüsünün de¤iflmesi. • Buzullar›n ve kar kütlelerinin erimesiyle, gelecekteki su kaynaklar›n›n azalmas›. • Bal›k ve do¤al yaflam ortamlar›n›n de¤iflmesi. • Sellerin ve kurakl›klar›n say›s›n›n ve fliddetinin artmas› olas›l›¤›. • Nehirlerde giderek daha fazla baraj ve yön de¤ifltirme çal›flmalar› yap›lmas›, topraklar›n de¤ifltirilmesi, su ve hava kirlili¤inin artmas›, iklim de¤iflikli¤i potansiyelinin yükselmesi nedeniyle, hemen hemen bütün ekosistem hizmetlerinin tehlikeye düflmesi. NÜFUS VE TÜKET‹M ARTIfiI Dünya nüfusu 1950’den beri iki kattan fazla artarak 2004’te 6,4 milyara ulaflt›. Bu dönemde, küresel su tüketimi yaklafl›k üç kat, kereste kullan›m› iki kattan fazla, kömür, petrol ve do¤algaz tüketimi hemen hemen befl kat artt›. • Nehirlerde giderek daha fazla baraj ve yön de¤ifltirme çal›flmalar› yap›lmas›, topraklar›n de¤ifltirilmesi su ve hava kirlili¤inin artmas›, iklim de¤iflikli¤i potansiyelinin yükselmesi nedeniyle, hemen hemen bütün ekosistem hizmetlerinin tehlikeye düflmesi. Ocak 2007 l EKONOM‹K FORUM 63