tc gazi üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı

advertisement
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
MUHASEBE-FİNANSMAN BİLİM DALI
YAPILANDIRILMIŞ FİNANS NAKİT AKIMI MODELLEMELERİ
VE TÜRKİYE İÇİN YAPISAL BİR ÖNERİ
DOKTORA TEZİ
Hazırlayan
Soner GÖKTEN
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Kamil BÜYÜKMİRZA
Ankara - 2014
T.C.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
MUHASEBE-FİNANSMAN BİLİM DALI
YAPILANDIRILMIŞ FİNANS NAKİT AKIMI MODELLEMELERİ
VE TÜRKİYE İÇİN YAPISAL BİR ÖNERİ
DOKTORA TEZİ
Hazırlayan
Soner GÖKTEN
Tez Danışmanı
Prof. Dr. Kamil BÜYÜKMİRZA
Ankara - 2014
i
ÖZET
GÖKTEN, Soner. Yapılandırılmış Finans Nakit Akımı Modellemeleri ve
Türkiye için Yapısal Bİr Öneri, Doktora Tezi, Ankara, 2014.
Yapılandırılmış finans Türkiye için yeni sayılabilecek ve kısa bir
zamanda sıklıkla uygulanması muhtemel bir alandır. Buna karşın, bu tür
finansal mühendislik uygulamalarının 2007 yılındaki ABD kaynaklı finansal
krizden gelen kötü şöhreti çok sayıda soru işaretinin beraberinde gelmesine
neden olmaktadır. Çalışmada söz konusu kötü şöhretin temel nedenleri,
bünyesinde nakit akımı yönetim şeklini ve amaçları ortaya koyan dört adet
varsayımsal model vasıtasıyla somutlaştırılmaya çalışılmaktadır. Çalışma
Magnetar Ticareti olarak isimlendirilen sermaye yapısı arbitrajının ortaya
çıkardığı kötü sonuçları göstermektedir. Çünkü bu tür bir ticaret sonunda
servet maksimizasyonunun sağlanabilmesi için diğer tüm yatırımcıların
temerrüde düşmesi gerekmektedir. Türkiye, bu tür yöntemlerden korunmak
için sentetik yapıların kurulmasına olanak tanımamalıdır.
Anahtar Sözcükler:
1. Yapılandırılmış Finans
2. Finans Mühendisliği
3. Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
4. Sentetik Finansal Araçlar
5. Sermaye Yapısı Arbitrajı
ii
ABSTRACT
GÖKTEN, Soner. Structured Finance Cash Flow Models and A
Structural Suggestion for Turkey, Ph.D. Thesis, Ankara, 2014.
Structured finance is one of the newest areas for Turkey that seems to
be applied frequently in a short time. Notwithstanding, these financial
engineering issues carry lots of questions in the frame of its disrepute comes
from 2007 USA based financial crises. In that study, the main reasons of this
bad reputation are tried to be objectified by presenting four different
hypothetical models including their cash flow management and aims. The
study shows the possible hazards of capital structure arbitrage that can be
summarized as ‘Magnetar Trade’ via partially funded collateral debt
obligations. This way of trade reaches its wealth maximization aim if all the
others go into default on their investments. In order to protect from these
kinds of methods, Turkey should not make synthetic structures possible.
Key Words:
1. Structured Finance
2. Financial Engineering
3. Collateralized Debt Obligations
4. Synthetic Financial Instruments
5. Capital Structure Arbitrage.
iii
ÖNSÖZ
Yapılandırılmış finans ve finans mühendisliği bilinirliği giderek artan
kavramlardır. Başta ABD olmak üzere, finans sistemi gelişmiş ülkelerde
yapılandırılmış finans uygulamaları ciddi seviyede işlem hacimlerine
ulaşmıştır. 2007 yılının sonu itibariyle etkisi hissedilen finansal krizin çıkış
nedeni olarak lanse edilen bu uygulamaların anlaşılması, özellikle finans
merkezi olma çabasındaki Türkiye’nin gelecekte nelerle karşılaşabileceğinin
net olarak görülebilmesini sağlayacaktır. Bu çerçevede tezin yapılandırılmış
finans konusunda özellikle kapsamlı bir Türkçe kaynak olarak literatüre katkı
yapacağı inancındayım.
Tez çalışması boyunca bana yol gösteren danışman hocam sayın
Prof. Dr. Kamil BÜYÜKMİRZA’ya çalışma süresince bana her türlü desteği
veren sayın Prof. Dr. Nevzat AYPEK’e sonsuz teşekkürlerimi ve saygılarımı
sunarım. Tez izleme komitemde bulunan sayın Prof. Dr. Ahmet AKSOY ile
Prof. Dr. Mustafa Ömer İPÇİ hocalarıma da bana verdikleri destek ve
yardımlardan ötürü çok teşekkür ederim. Ayrıca, özellikle türev araçlar
çerçevesinde yaptığı katkılardan ötürü Prof. Dr. Kürşat YALÇINER hocama
da teşekkürlerimi sunarım. Tez çalışmam boyunca beni sürekli destekleyerek
yüreklendiren ve tezi yazarken fikirlerinden yararlandığım Pınar OKAN
GÖKTEN’e de ayrıca teşekkür ederim.
iv
İÇİNDEKİLER
ÖZET .............................................................................................................. i
ABSTRACT ................................................................................................... ii
ÖNSÖZ ......................................................................................................... iii
İÇİNDEKİLER ............................................................................................... iv
KISALTMALAR DİZİNİ ................................................................................ vii
TABLOLAR DİZİNİ ....................................................................................... ix
ŞEKİLLER DİZİNİ ......................................................................................... xi
GİRİŞ ............................................................................................................. 1
BİRİNCİ BÖLÜM
YAPILANDIRILMIŞ FİNANS
1.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE ....................................................................... 3
1.1.1. Yapılandırılmış Finansın Amaçları .................................................... 6
1.1.2. Kullanılan Araçlar ............................................................................. 9
1.1.2.1. Faiz Oranı Türevleri ................................................................... 9
1.1.2.2. Kredi Türevleri ......................................................................... 10
1.1.3. Kullanılan Teknikler ........................................................................ 11
1.1.3.1. Menkulkıymetleştirme .............................................................. 11
1.1.3.2. Alta Sıralama ........................................................................... 14
1.1.3.2.1. Derecelendirme ve Yapılandırılmış Finans ...................... 15
İKİNCİ BÖLÜM
FAİZ ORANI VE KREDİ TÜREVLERİ
2.1. FAİZ ORANI TÜREVLERİ .................................................................... 19
2.1.1. İleriye Yönelik Faiz Oranı Sözleşmeleri (FRAs) .............................. 19
2.1.2. Faiz Oranı Vadeli İşlem Sözleşmeleri ............................................. 25
2.1.2.1. Eurodolar Mevduat Sertifikası Vadeli İşlem Sözleşmeleri ........ 28
2.1.2.2. Devlet Tahvili Vadeli İşlem Sözleşmeleri ................................. 30
2.1.3. Temel (Vanilya) Faiz Oranı Swapı (IRS) ........................................ 34
v
2.1.3.1. Çeşitli Faiz Oranı Swap (IRS) Çözümleri ................................. 38
2.1.4. İleriye Yönelik Faiz Oranı Sözleşmesi Opsiyonları ......................... 41
2.1.4.1. Tavan Opsiyonları .................................................................... 44
2.1.4.2. Taban Opsiyonları.................................................................... 47
2.1.4.3. Yaka Opsiyonları...................................................................... 49
2.1.4.4. Koridor Opsiyonları .................................................................. 51
2.1.5. Swap Opsiyonları ........................................................................... 51
2.2. KREDİ TÜREVLERİ ............................................................................. 53
2.2.1. Kredi Temerrüt Swapları (KTS) ...................................................... 54
2.2.1.1. Tek-İsimli Kredi Temerrüt Swapları .......................................... 57
2.2.1.2. Endeks Kredi Temerrüt Swapları ............................................. 60
2.2.1.3. Sepet Kredi Temerrüt Swapları ................................................ 62
2.2.1.3.1. Sıralı Sepet Kredi Temerrüt Swapları ................................ 63
2.2.1.3.2. Ast Sepet Kredi Temerrüt Swapları .................................. 65
2.2.1.3.3. Üst Sepet Kredi Temerrüt Swapları ................................... 69
2.2.1.3.4. İçsel Risk Sınıflandırması .................................................. 71
2.2.2. Varlık Swapları ............................................................................... 71
2.2.3. Toplam Getiri Swapları ................................................................... 73
2.2.4. Kredi Bağlantılı Tahvil..................................................................... 75
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TEMİNATLANDIRILMIŞ BORÇ YÜKÜMLÜLÜKLERİ (TBY)
3.1. GENEL OLARAK YAPILANDIRMA ..................................................... 78
3.1.1. Bilanço İçi Yapılandırma ................................................................. 81
3.1.2. Bilanço Dışı Yapılandırma .............................................................. 82
3.2. MENKULKIYMETLEŞTİRME ............................................................... 86
3.3. KREDİ ZENGİNLEŞTİRME .................................................................. 92
3.3.1. İçsel Kredi Zenginleştirme .............................................................. 92
3.3.1.1. Alta Sıralama .......................................................................... 93
3.3.1.2. Aşırı Teminatlandırma .............................................................. 99
3.3.1.3. Pozitif Fark ............................................................................ 101
3.3.2. Dışsal Kredi Zenginleştirme .......................................................... 101
vi
3.4. NAKİT TEMİNATLANDIRILMIŞ BORÇ YÜKÜMLÜLÜKLERİ
(NTBY) ............................................................................................... 103
3.4.1. Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Türleri ................... 103
3.4.1.1. Pasif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri ............... 104
3.4.1.2. Aktif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri ................ 113
3.5. SENTETİK TEMİNATLANDIRILMIŞ BORÇ YÜKÜMLÜLÜKLERİ
(STBY) ............................................................................................... 119
3.5.1. Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Türleri .............. 120
3.5.1.1. Tam Fon. Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri ... 121
3.5.1.2. Kısmi Fonlanmış Sentetik Teminatlandırılmış Borç
Yükümlülükleri ....................................................................... 132
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DEĞERLENDİRME VE TÜRKİYE İÇİN YAPISAL BİR ÖNERİ
4.1. 2007 FİNANSAL KRİZİ VE YAPILANDIRILMIŞ FİNANS .................. 144
4.1.1. Temerrüt Korelasyonu ve Sistematik Risk .................................... 145
4.1.2. Magnetar Ticareti: Sermaye Yapısı Arbitrajı ................................. 149
4.2. TÜRKİYE İÇİN YAPISAL BİR ÖNERİ ................................................ 153
4.2.1. Türkiye'deki Yapılandırılmış Finans Düzenlemeleri ...................... 154
4.2.1.1. Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği ........................................ 159
4.2.1.2. Menkulkıymetleştirmelere İlişkin Risk Ağırlıklı Tutarların
Hesaplanması Hakkında Tebliğ ............................................. 162
4.2.2. Türkiye için Yapısal Bir Model Önerisi .......................................... 165
SONUÇ ...................................................................................................... 172
KAYNAKÇA .............................................................................................. 175
vii
KISALTMALAR DİZİNİ
$
: ABD Doları
@
: Oranından
A
: Anapara
A&F
: Anapara ve Faiz
ABD
: Amerika Birleşik Devletleri
ANTBY
: Aktif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
ANTBYM
: Aktif Nakit T. Borç Yükümlülükleri Modeli
BDDK
: Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu
BIS
: Uluslararası Ödemeler Bankası
bp
: Baz Puan
CBOT
: Chicago Ticaret Kurulu
CME
: Chicago Vadeli İşlem Borsası
D
: Değer
F
: Faiz
FRAs
: İleriye Yönelik Faiz Oranı Sözleşmeleri
G
: Gösterge Faiz
GKO
: Geri Kazanım Oranı
GYO
: Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı
H
: Havuz
IRS
: Faiz Oranı Swapı
ISDA
: Uluslararası Swap ve Türev Araçlar Birliği
İFK
: İpotek Finansman Kuruluşu
İTMK
: İpotek Teminatlı Menkul Kıymet
KBT
: Kredi Bağlantılı Tahvil
KFK
: Konut Finansman Kuruluşu
KH
: Kredi Havuzu
KTO
: Kümülatif Temerrüt Oranı
KTS
: Kredi Temerrüt Swapı
L
: LIBOR
LIBOR
: Londra Bankalararası Para Piy.Faiz (Borçlanma) Oranı
viii
MK
: Menkul Kıymet
MS
: Mevduat Sertifikası
NTBY
: Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
OECD
: Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı
ÖAK
: Özel Amaçlı Kuruluş (Araç)
PNTBY
: Pasif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
PNTBYM
: Pasif Nakit T.Borç Yükümlülükleri Modeli
RA
: Risk Ağırlığı
SEC
: ABD Sermaye Piyasası Kurulu
SKTS
: Sepet Kredi Temerrüt Swapı
SPK
: Sermaye Piyasası Kurulu
STBY
: Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
STBYM
: SentetikTeminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Modeli
TBY
: Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
TCMB
: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası
TMK
: Teminatlı Menkul Kıymet
TVD
: Toplam Varlık Değeri
TVH
: Toplam Varlık Havuzu
V
: Varlık
Vb.
: Ve Benzeri
VDMK
: Varlığa Dayalı Menkul Kıymet
VRP
: Vade Risk Primi
VTMK
: Varlık Teminatlı Menkul Kıymet
W
: Ağırlık
ix
TABLOLAR DİZİNİ
Tablo 1. İleriye Yönelik Faiz Oranı Sözleşmesi (FRA) Şartları .................... 21
Tablo 2. FRA Korunmasının Etkileri ............................................................ 23
Tablo 3. CME Üç Aylık Eurodolar MS Vadeli İşlem Sözleşmeleri Özellikleri 29
Tablo 4. Eurodolar MS Vadeli İşlem Sözleşmesi Korunmasının Etkileri ...... 30
Tablo 5. Teslimata Konu Tahviller (Varsayımsal Örnek) ............................. 33
Tablo 6. Sterlin Faiz Oranı Swapı (Vanilya)................................................. 35
Tablo 7. Swap Korunmalı Net Kredi Ödemeleri ........................................... 37
Tablo 8. Swap Pozisyonları İçin Sistematik Karar Süreci ............................ 41
Tablo 9. 'Karda' 'Zararda' ve 'Başabaş' Opsiyonlar ..................................... 42
Tablo 10. Tavan Opsiyonu Şartları .............................................................. 44
Tablo 11. Tavan Opsiyonu Korunması ........................................................ 46
Tablo 12. Taban Opsiyonu Şartları.............................................................. 47
Tablo 13. Taban Opsiyonu Korunması ........................................................ 48
Tablo 14. Ast Sepet KTS Uzlaşma Örneği .................................................. 66
Tablo 15. Sentetik Değişken Ödemeli Tahvil Yıllık Getirisi .......................... 73
Tablo 16. Bilanço İçi ve Dışı Yapılandırma Arasındaki Farklar .................... 83
Tablo 17. PNTBYM Yapılandırma Öncesi Karlılık ..................................... 106
Tablo 18. PNTBYM Getiri Karşılaştırması ................................................. 110
Tablo 19. PNTBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık .................................... 112
Tablo 20. Aktif Portföy Yönetimi Öncesi Faiz Gelir ve Giderleri................. 113
Tablo 21. Aktif Portföy Yönetimi Sonrası Faiz Gelir ve Giderleri ............... 115
Tablo 22. ANTBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık .................................... 117
Tablo 23. Tam Fonlanmış STBYM Yapılandırma Öncesi Karlılık .............. 123
Tablo 24. Tam Fonlanmış STBYM Getiri Karşılaştırması .......................... 126
Tablo 25. Tam Fonlanmış STBY Modeli Sonrası Sermaye Yükümlülüğü . 128
Tablo 26. Tam Fon. STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - Ana Kuruluş 129
Tablo 27. Tam Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık – ÖAK . 130
Tablo 28. Tam Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - Bileşik 131
Tablo 29. Kısmi Fonlanmış STBYM Getiri Karşılaştırması ........................ 138
Tablo 30. Kısmi Fonlanmış STBY Modeli Sonrası Sermaye Yükümlülüğü 140
x
Tablo 31. Kısmi Fon. STBYM Yap. Sonrası Karlılık - Ana Kuruluş ............ 141
Tablo 32. Kısmi Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - ÖAK 142
Tablo 33. Kısmi Fon. STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - Bileşik ....... 143
xi
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 1. Faiz Oranı Türevleri ........................................................................ 10
Şekil 2. Kredi Türevleri ................................................................................ 11
Şekil 3. Kredi Riski Transferi Yolları ............................................................ 12
Şekil 4. Korunmalıya Karşın Korunmasız Borçlanma Oranı ........................ 24
Şekil 5. Temel Faiz Oranı Swapı Ödeme Ayakları ...................................... 36
Şekil 6. Kredi Kullanımı ve Faiz Oranı Swapı .............................................. 36
Şekil 7. IRS Çözümü: Korunma (Uzun Pozisyon)........................................ 38
Şekil 8. IRS Çözümü: Maliyet Minimizasyonu (Kısa Pozisyon) ................... 39
Şekil 9. IRS Çözümü: Getiri Maksimizasyonu (Kısa Pozisyon) ................... 40
Şekil 10. Tavan Opsiyonu Korunması ......................................................... 46
Şekil 11. Taban Opsiyonu Korunması ......................................................... 48
Şekil 12. Yaka Opsiyonu Korunması ........................................................... 50
Şekil 13. Tek-İsimli Kredi Temerrüt Swapı .................................................. 58
Şekil 14. Sıralı Sepet Kredi Temerrüt Swapı ............................................... 64
Şekil 15. Sıralı Sepet KTS'ler ve Koruma Satıcısı Riski .............................. 65
Şekil 16. Varlık Swap Uygulaması............................................................... 72
Şekil 17. Toplam Getiri Swap Uygulaması .................................................. 74
Şekil 18. Kredi Bağlantılı Tahvil Uygulaması ............................................... 76
Şekil 19. Bilançonun Ekonomik Yapısı ........................................................ 80
Şekil 20. Bilanço Dışı Yapılandırma ............................................................ 83
Şekil 21. Menkulkıymetleştirme Katılımcıları ............................................... 89
Şekil 22. Nakit Akımı Şelalesi ...................................................................... 96
Şekil 23. Alta Sıralama ve Finansal Sermaye Dilimleri ................................ 97
Şekil 24. NTBY Ailesi ................................................................................ 103
Şekil 25. Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - Cari Durum ..... 105
Şekil 26. Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - Doğrudan Satış108
Şekil 27. Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - Alta Sıralama .. 109
Şekil 28. Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - İhraç ............... 111
Şekil 29. ANTBYM Toplam Getiri Swap Uygulaması ................................ 114
xii
Şekil 30. ANTBYM Varlık Swap Uygulaması ............................................ 115
Şekil 31. Aktif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli ............................ 118
Şekil 32. STBY Ailesi................................................................................. 121
Şekil 33. Tam Fonlanmış STBY Varsayımsal Yap. Modeli - Cari Durum .. 122
Şekil 34. Tam Fon. STBY Varsayımsal Yap. Modeli - KTS Pozisyonu ...... 124
Şekil 35. Tam Fon. STBY Varsayımsal Yap. Modeli - Alta Sıralama ......... 126
Şekil 36. Tam Fonlanmış STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - İhraç 127
Şekil 37. Kısmi Fon. STBY Varsayımsal Yap. Modeli - KTS Pozisyonu .... 134
Şekil 38. Kısmi Fon. STBY Varsayımsal Yap. Modeli - Alta Sıralama ....... 137
Şekil 39. Kısmi Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - İhraç....... 139
Şekil 40. Temerrüt Korelasyonu ve Sistematik Risk İlişkisi ....................... 146
Şekil 41. Yıllar İtibariyle Küresel TBY İhracı .............................................. 148
Şekil 42. ABD'de Yıllar İtibariyle TBY İhraçları .......................................... 150
Şekil 43. Magnetar Ticareti ........................................................................ 152
Şekil 44. Türkiye için Yapısal Bir Model Önerisi ........................................ 167
GİRİŞ
Yapılandırılmış
finans,
‘yeniçağın
finansal
inovasyonu’
olarak
nitelendirilen bir gelişmişlik sembolü mü? Yoksa riski görünmez kılarak ahlaki
çöküntüye sebep olan ve kar odaklarının iştahını kabartan bir kurnazlık mı?
ABD’deki krizin nedeni olarak gösterildikten sonra kan kaybeden bu alan
2007 öncesinde finans dünyasının en şöhretli oyuncağıydı. Finans
mühendisliği olarak isimlendirilen ve ün kazanan sıfat, çok sayıda uzmanın
kartvizitinde yer alıyordu. Ta ki yapılandırılmış finansın çıktısı olan meşhur
ürün ‘teminatlandırılmış borç yükümlülükleri’ sahip oldukları AAA derecesini
bir günde kaybedene kadar.
Çalışma Türkiye için yeni olarak nitelendirilebilecek yapılandırılmış
finans
faaliyetlerini
kavramsal,
teorik
ve
pratik
boyutta
incelemeyi
amaçlamaktadır. Bu bağlamda söz konusu alana doğru yelken açan
Türkiye’nin karşılaşabileceği olası risklerin önüne geçilebilmesini sağlayacak
yapısal bir model önerisinde bulunulmaktadır.
Çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde yapılandırılmış
finans kavramsal olarak ele alınmaktadır. İkinci bölümde sırasıyla faiz oranı
ve kredi türevleri irdelenmektedir. Çünkü faiz oranı ve kredi türevleri
yapılandırılmış finans faaliyetinin uygulanabilmesi için başvurulması zorunlu
olan araçlardır.
Üçüncü bölümde öncelikle yapılandırma işlemi çerçevesinde kullanılan
teknikler irdelenmektedir. Çalışmanın takip eden kısımlarında dört adet
varsayımsal yapılandırma modeli kurgulanmış ve yapılandırılmış finans
faaliyetinin nakit akım yönetimin ne şekilde yapıldığı ve ne amaçlandığı
somut bir şekilde sunulmaya çalışılmıştır. Bu modeller: (1) ‘Pasif Nakit
Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Yapılandırma Modeli’, (2) ‘Aktif Nakit
Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Yapılandırma Modeli’, (3) ‘Tam
Fonlanmış Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Yapılandırma
Modeli’
ve
(4)
‘Kısmi
Fonlanmış
Sentetik
Teminatlandırılmış
Borç
2
Yükümlülükleri Yapılandırma Modeli’dir. İlk iki model adından anlaşılacağı
üzere ‘Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri’ başlığı altında, diğer iki
model ise ‘Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri’ başlığı atında
ortaya konulmaktadır.
Dördüncü bölümde sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
modeli sayesinde geliştirilen sermaye arbitrajı işlemi irdelenmektedir. Kısaca
Magnetar Ticareti olarak bilinen bu uygulama, yapılandırılmış finansın yol
açabileceği tehlikeleri gözler önüne sermektedir. Tez çalışması, Türkiye için
sunulan yapısal bir model önerisiyle son bulmaktadır.
BİRİNCİ BÖLÜM
YAPILANDIRILMIŞ FİNANS
1.1. KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Finans mühendisliği kapsamında değerlendirilen finansal yenilikçilik,
finansal ürünlerin çeşitliliğinin artmasını sağlamıştır. Bu sayede yatırımcılar
arzu ettikleri risk-getiri bileşimine sahip finansal aracı piyasada rahatlıkla
bulabilmişlerdir. Yenilikçi finansal araçlara örnek olarak verilebilecek olan
ipoteğe dayalı menkul kıymetler, teminatlandırılmış borç yükümlülükleri ve
kredi temerrüt swapları vb. aynı zamanda finansal krizlerin birer nedeni
olarak da gösterilmektedir (Kim ve diğerleri, 2012: 662). Bu açıdan
bakıldığında ise finansal yenilikçiliğin ekonomiler açısından olumsuz sonuçlar
yaratabileceği de söylenebilmektedir.
Finansal yenilikçilik ile yapılandırılmış finans kavramları özellikle son
on yılda iç içe girmiştir. Bunun temel nedeni finansal yeniliklerin neredeyse
tamamının
yapılandırılmış finans faaliyetlerinde
kullanılıyor olmasıdır.
Çalışmanın hedefi yapılandırılmış finansın işleyiş şeklini ve buna bağlı olarak
karşılaşılabilecek sorunları somutlaştırarak sunmak ve Türkiye için yapısal bir
öneri ortaya koymak olduğundan, yapılandırılmış finansın ne olduğunu ifade
etmek çalışmanın anlaşılabilir olması açısından son derece önemlidir.
New York Şehir Barosu'nun İflas ve Kurumsal Yeniden Yapılanma
Kurulu tarafından yazılan, “Yapılandırılmış Finansta Yeni Gelişmeler” başlıklı
raporda
(NDSF,
2000:101)
yapılandırılmış
finans
şu
şekilde
tanımlanmaktadır: “Yapılandırılmış finans bir merkeze, çekirdek ilkeye
dayandırılmaktadır: Tanımlanmış bir grup varlık yapısal olarak izole edilir ve
böylece varlıklar ana kuruluşun iflas riskinden bağımsız bir şekilde finansman
işleminde kullanılır. Varlıkları izole etmek vasıtasıyla ana kuruluş, diğer
alternatif olan yatırımcılara doğrudan menkul kıymet ihracı suretiyle
4
katlanacağından daha düşük maliyetli menkul kıymetler geliştirir ve bu
sayede sermaye piyasalarına daha kolay erişim elde eder. Yapılandırılmış
finanstan sağlanan faydalardan biri finansman maliyetindeki azalmadır. Tipik
bir yapılandırılmış finans işlemine dâhil olan tarafların, hepsi değilse bile
çoğu şu şekildedir (bunlar birden fazla sayıda olabilmektedir): ana kuruluş,
özel amaçlı kuruluş, kredi zenginleştiriciler (yani finansal garantörler), hizmet
şirketi (alacakların tahsilâtını ve doğrudan nakit akımı dağıtımını yapan; diğer
durumlarda tahvil sahipleri için vekil gibi faaliyet gösteren), yediemin veya
teminat kuruluşu, menkul kıymet ihracı için yüklenici ve derecelendirme
kuruluşudur.”
Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) bünyesinde bulunan Küresel
Finansal Sistem Kurulu'nun "Derecelendirmelerin Yapılandırılmış Finanstaki
Rolü: Konular ve Uygulamalar" başlıklı raporunda (BIS, 2005:5) ise
yapılandırılmış
finansın
üç
anahtar
özelliğinden
bahsedilmektedir:
“Yapılandırılmış finans üç anahtar özellik vasıtasıyla tanımlanabilir: (1)
Varlıkların havuzlanması (ister nakit bazlı ister sentetik olarak üretilsin), (2)
varlık havuzuna dayalı olan yükümlülüklerin dilimlenmesi (bu özellik
yapılandırılmış finansı geleneksel ödeme-aktarmalı menkulkıymetleştirmeden
farklılaştırmaktadır), (3) teminatlandırılmış varlık havuzunun kredi riskini ana
kuruluşun kredi riskinden ayırmaktır ki, söz konusu işlem sıklıkla sonlu-ömre
sahip, bağımsız özel amaçlı kuruluş (ÖAK) kullanımı vasıtasıyla yapılır.”
Yukarıda
ifade
edilen
iki
tanımdan
anlaşılabileceği
üzere
yapılandırılmış finans ana kuruluşun sahipliğinde bulunan bir grup varlığın
riskini ana kuruluştan ayrıştırmaya çalışmaktadır. Bunun için birçok taraf
sürece dahil olmaktadır ve varlıkların seçimi (havuzlama), dilimleme ve kredi
riski transferi yapılandırılmış finansın ana faaliyet konularını oluşturmaktadır.
Buna karşın söz konusu tanımlardan elde edilen bu bilgilerin yapılandırılmış
finans nedir sorusuna yönelik açık bir cevap olabileceklerini söylemek zordur.
Çünkü tanımlarda yer bulan her bir ifade başlı başına ayrı tanımları olan birer
kavramdır. Zaten çalışmanın amaçlarından birisi de söz konusu tanımların
5
okuyanlar açısından anlaşılabilir hale gelmesidir. Çünkü yapılandırılmış
finansın kavramsal olarak anlaşılabilmesi çok sayıdaki faaliyetin, aracın ve
tekniğin bir bütün olarak ne şekilde kullanıldığını anlamaya bağlıdır.
Finansal yenilikçilik, yapılandırılmış finansı, içerisine her türlü yeni
araç ve tekniğin konulduğu bir torba haline getirmiştir. Bu nedenle daha
esnek bir tanım yapılabilir. Fabozzi ve diğerleri (2006:1) yapılandırılmış
finansı şu şekilde tanımlamaktadırlar: "Bir ana kuruluşa ilişkin finansman,
likidite, risk transferi vb. ihtiyacının halihazırda mevcut finansal ürün veya
araç ile karşılanamaması durumunda uygulanan tekniklerdir. Bu nedenle, söz
konusu ihtiyaca cevap verebilmek için, halihazırda var olan ürünler ve
teknikler mühendislik işlemine tabi tutularak amaca-özel ürün veya süreç
haline getirilmelidir. Bu yüzden, yapılandırılmış finans esnek bir finansal
mühendislik aracıdır.”
Ortaya konulan tanım yapılandırılmış finansı adeta yatay ve dikey
olarak hızla genişleyen bir veri tabanı görünümüne sokmaktadır. Diğer bir
deyişle, şayet ana kuruluş kendine özgü finansal taleplerini mevcut araç ve
yöntemlerle karşılayamıyorsa finansal mühendislik devreye girecek ve ihtiyaç
duyulan ürün ya da teknik geliştirilecektir. Tanımın taşıdığı esneklik
yapılandırılmış finans içerisindeki finansal yenilikçiği ön plana çıkarsa da, bu
sefer de yapılandırılmış finansın mevcut uygulama boyutunu göz ardı
etmektedir. Bu nedenle de söz konusu tanım açıklayıcılığı bakımından zayıf
kalmaktadır.
Anlaşılabileceği üzere yapılandırılmış finans kullanım alanındaki
genişliğinden ötürü çok farklı tanımlarla karşımıza çıkabilmektedir. Diğer bir
deyişle, literatürde yapılandırılmış finans için küresel çerçevede ortak bir
tanım bulabilmek söz konusu değildir. Davis (2005:5-10) çalışmasında
herkesin üzerinde hemfikir kalabileceği bir yapılandırılmış finans tanımına
ulaşmaya çalışmıştır. Bunun için sektörün önde gelen 53 uzmanına1 iki soru
1
Phil Adams, Barclays Capital; Mark H. Adelson, Nomnura Securities International; Beth Barlett,
Nomura Securities International; Terry Benzschawel, Citigroup; Ronald Borod, Brown Rudnick;
6
yöneltmiştir:
(1)
Yapılandırılmış
finans
tanımız
nedir?
(2)
Sizce
yapılandırılmış finans alanının sınırları nedir? 25 kişiden geri dönüş aldığı
çalışmasında, birbirlerinden farklı ve birleştirilemeyen cevaplara ulaşmıştır.
Bu nedenle ortak bir tanım geliştirmek yerine yapılandırılmış finans kavramını
beş ana başlık altında kategorize ederek anlatmaya çalışmıştır: (1) Temel
kavramsal tanımlar, (2) Kullanılan araçlar ve teknikler, (3) Yapılandırılmış
finansın ne zaman ve nerede kullanıldığı, (4) Yapılandırılmış finans
sayesinde sağlanan faydalar ve (5) Menkulkıymetleştirme.
Davis
(2005:5-10)'in
çalışmasına
paralel
olarak
yapılandırılmış
finansın tanımını yapmaya çalışmaktansa ne olduğunu anlatmaya çalışmak
çok daha doğru bir yaklaşımdır. Diğer bir deyişle yapılandırılmış finansın net
ve kesin bir tanımını ortaya koymak yerine, söz konusu alanın kavramsal
çerçevesini, diğer bir deyişle nerede başlayıp nerede bittiğine ilişkin sınırları
tartışmak daha faydalı olacaktır. Bu nedenle tezin bu bölümünde
yapılandırılmış finansın kavramsal çerçevesi üç alt başlıkta tartışılmaya
çalışılmaktadır: (1) Yapılandırılmış Finansın Amaçları, (2) Kullanılan Araçlar
ve (3) Kullanılan Teknikler.
1.1.1. Yapılandırılmış Finansın Amaçları
Yapılandırılmış finansın ortaya çıkma nedenini anlamaya çalışmanın
en kestirme yolu, yapılandırılmış finansın gelişmesine neden olan amaçların
ortaya konulmasıdır. Diğer bir ifadeyle, yapılandırılmış finansın hangi
amaçlara ulaşmak için kullanıldığına değinmekte fayda vardır.
Moorad Choudhry, KBC Financial Products; Edward DeSear, McKee Nelson LLP; Frank J. Fabozzi,
Yale University School of Management; J. Paul Forrester, Mayer, Brown, Rowe & Maw LLP;
Edward Gainor, McKee Nelson LLP; Brian P. Gallogy, Brown Rudnick; Stav Gaon, Citigroup; Paul
Geertsema, Barclays Capital; Barry P. Gold, Citigroup; Jeffrey J. Griffiths, Columbia University/Bear
Stearns; Andreas Jobst, International Monetary Fund; Jason Kravitt, Mayer, Brown, Rowe Maw LLP;
Douglas Lucas, UBS; Jeffrey Prince, Citigroup; Madeleine M. L. Tan, Brown Rudnick; Janet
Tavakoli, Tavakoli Structured Finance, Inc.; Jon Van Gorp, Mayer, Brown, Rowe & Maw LLP;
Lawrence E. Uchill, Brown Rudnick; Hans Vrensen, Barclays Capital; Jacob Worenklein, U.S. Power
Generating Company; ve Boris Ziser, Brown Rudnick.
7
Das (2001:8-15) yapılandırılmış finansın uygulanmasındaki temel
gereksinimlerin yasal düzenlemelere karşı yeni alternatifler oluşturma, kredi
zenginleştirme, yatırımcıya özgün çözümler yaratma ve piyasalara daha ucuz
maliyetli ihraç gerçekleştirebilme olduğunu ifade etmektedir. Kavanagh
(2003:1) ise yapılandırılmış finansın amaçlarını risk yönetimi, kaynak
yönetimi, alternatif finansman kaynaklarına ulaşma ve kaldıraçlı işlemler
yapabilme olarak sınıflandırmaktadır. Neftçi (2008:514-515)'ye göreyse
yapılandırılmış finansın en az dört temel amacından bahsetmek gerekir:
Getiri
zenginleştirme,
kredi
zenginleştirme,
özgün
ödeme
yapısının
oluşturulması ve varlık/kaynak yönetimindeki ihtiyaçların karşılanmasıdır.
Yapılandırılmış finans uygulayıcıları, bankalar (finansal kuruluşlar)
veya şirketler olabilmektedir. Yapılandırılmış finans 1970'lerde şirketlerin,
1980'ler
ve
sonrasında
ise
bankaların
(finansal
kuruluşların)
ilgi
göstermesiyle günümüze kadar gelmiştir (Kavanagh, 2003:3-6). Tez
çalışmasında
yapılandırılmış
finansın
şirketlerce
uygulanışa
değinilmemektedir. Çalışmanın özünü banka (finansal kuruluş) uygulamaları
oluşturmaktadır. Bu bağlamda yapılandırılmış finansın amaçlarına (1) getiri
zenginleştirme, (2) kredi zenginleştirme ve (3) varlık/kaynak yönetimi
ihtiyaçlarının karşılanması olmak üzere üç alt başlıkta değinilmektedir.
Getiri zenginleştirme faaliyetleri yapılandırılmış finans sayesinde
mevcut veya geleneksel finansal ürün ve araçlar vasıtasıyla elde edilebilecek
kazancın
üzerinde
bir
getiri
sağlanmasını
amaçlamaktadır.
Örneğin
yapılandırılmış finans sayesinde bankalar, öz kaynak karlılıklarını geleneksel
yöntemlere kıyasla daha fazla artırabilmektedirler.
Kredi zenginleştirme borç verenin karşı karşıya kaldığı geri ödememe
riskini azaltan tekniklerin uygulamasıdır. Kredi riski olarak da isimlendirilen
geri ödememe riski (temerrüt riski veya kredi riski), kredi kullanan kişinin
ödeme alışkanlığını terk etmesi olarak tanımlanabilir (Yalçıner, 2006:100).
Yapılandırılmış finansın amacı olarak kredi zenginleştirmeyle yapılmak
istenilen,
varlığa
dayalı
bir
menkul
kıymetin
pazarlanabilirliğinin
8
sağlanabilmesi doğrultusunda kredi derecelendirme notunun artırılmasıdır.
Örneğin yapılandırılmış finans sayesinde bankaların varlıkları içerisinde
bulunan konut, taşıt kredilerinden alacaklar veya kredi kartı faizlerinden
alacaklar yeniden paketlenerek olduğundan daha düşük bir risk grubunda
değerlendirilebilmektedirler.
Varlık/kaynak
yönetimindeki
ihtiyaçların
karşılanması
finansal
kuruluşların yapılandırılmış finans sayesinde üç ana noktadaki ihtiyaçlarını
çözmelerini amaçlamaktadır. Bunlar; (1) fon ihtiyacı, (2) faiz oranı ve/veya
vade uyuşmazlığı ve (3) aşırı riskli varlıkların aktiften çıkarılmasıdır.
Finansal kuruluşlar kar maksimizasyonu çerçevesinde sürekli olarak
kaynak arayışı içerisindedirler. Elde ettikleri kaynakları ise yeni kredi olarak
kullandırırlar. Buna karşın geleneksel araçlarla (mevduat, bono/tahvil ihracı
vb.) ulaşılabilecek tasarrufun limitli oluşu, fon elde etmek için yeni yöntemlere
gerek duyulmasına neden olmaktadır. Yapılandırılmış finans sayesinde
finansal kuruluşlar ihtiyaç duyulan fonlara ulaşabilmektedirler (CarbóValverde ve diğerleri, 2012:82).
Finansal
kuruluşların
varlıklarını
oluşturan
kredi
alacakları
ile
kaynaklarını oluşturan mevduat, bono/tahvil ihracı vb. arasında faiz oranı
(değişken-sabit) ve/veya vade (kısa-uzun) uyuşmazlığı olabilmektedir. Bu
durum nakit akımı yönetimi açısından finansal kuruluşlarda ciddi risk
yaratabilmektedir. Yapılandırılmış finans sayesinde finansal kuruluşlar faiz
oranı ve vade uyuşmazlığı durumlarını çözmeyi amaçlamaktadırlar.
Varlıkların risk ağırlıklarının hesaplanmasını ve buna göre sermaye
ayrılmasını öngören Basel standartlarının ortaya çıktığı 1988 yılından bu
yana, son derece önemli bir olgu haline gelen minimum sermaye yeterliliği
kavramı; ülkelerin denetim ve gözetim kurumlarınca 2000'lerden günümüze
finansal kuruluşların kontrolü açısından temel unsur haline gelmiştir.
Finansal kuruluşlar açısından ayırdıkları sermaye atıl bir fondur ve söz
konusu tutarın artması öz kaynak karlılığını negatif etkilemektedir. Bu
9
nedenle finansal kuruluşlar varlıkları içerisinde bulunan yüksek risk ağırlığına
sahip kredi alacaklarını aktiflerinden çıkarmak istemektedirler.
Kısaca yapılandırılmış finans finansal kuruluşlara getiri zenginleştirme,
kredi
zenginleştirme
ve
varlık/kaynak
yönetimindeki
ihtiyaçlarını
karşılayabilme fırsatı sunmaktadır. Tez bu amaçlara ne şekilde ulaşıldığını
modeller vasıtasıyla göstermeye çalışmaktadır. Söz konusu modeller ise
çeşitli araç ve tekniklere gerek duymaktadır. Bu bağlamda kullanılan araç ve
teknikler
yapılandırılmış
finansın
kavramsal
çerçevesinin
anlaşılması
açısından son derece önemlidir.
1.1.2. Kullanılan Araçlar
Yapılandırılmış finans uygulamalarında faiz oranı türevleri ve kredi
türevleri olmak üzere iki grup araç kullanılmaktadır.
1.1.2.1. Faiz Oranı Türevleri
Finansal kuruluşlar açısından faiz oranı hiç şüphesiz ki yapılandırılmış
finans uygulamalarında temel unsurdur. Yapılandırılmış finans sonucunda
ihraç edilecek ürünler geleneksel bir araçla türev aracın birleşiminden
oluşmaktadır (Das, 2001:2). Faiz oranı türevleri ise yapılandırılmış finans
uygulamalarında sıkça kullanılan araçlardır. Tez çalışmasında ikinci bölümde
üzerinde durulacak faiz oranı türevleri Şekil 1'de sunulmaktadır.
10
Şekil 1: Faiz Oranı Türevleri
İleriye Yönelik Faiz
Oranı Sözleşmesi
(FRAs)
Forward & Futures
Faiz Oranı Vadeli
İşlem Sözleşmeleri
Faiz Oranı Türevleri
Swap
Temel Vanilya Faiz
Oranı Swapı (IRS)
Opsiyonlar
İleriye Yönelik Faiz
Oranı Sözleşmesi
Opsiyonları
Tavan Opsiyonları
Taban Opsiyonları
Yaka Opsiyonları
Koridor Opsiyonları
1.1.2.2. Kredi Türevleri
Yapılandırılmış finansın bütününü bir tanım içerisine sığdırmak son
derece zordur. Bununla birlikte yapılandırılmış finansın işlevleri arasından en
önemlisini seçerek söz konusu işlevi yapılandırılmış finansı açıklamak için
kullanmak, yapılandırılmış finans kavramının anlaşılabilirliği açısından
kestirme bir yoldur. Jobst (2007:3) yapılandırılmış finansın en önemli işlevinin
sermaye
piyasasına
dayalı
risk
transferi
olduğunu
ve
bunun
için
menkulkıymetleştirme ile kredi türevlerinin kullanıldığını söylemektedir.
Finansal
kuruluşların,
riskli
varlıklarını
aktiflerinden
ayırma
amaçları
düşünüldüğünde risk transferinin önemi anlaşılabilmektedir. Çünkü kredi
türevleri varlıklara ait risklerin üçüncü tarafa devrini sağlarlar. Şekil 2'de risk
transferi için kullanılan finansal araçlar gösterilmektedir. Kredi türevleri
çalışmanın ikinci bölümünde detaylarıyla açıklanmaktadır.
11
Şekil 2: Kredi Türevleri
Tek-İsimli KTS
Kredi Temerrüt
Swapları
Endeks KTS
Sıralı Sepet KTS
Varlık Swapları
Sepet KTS
Ast Sepet KTS
Kredi Türevleri
Toplam Getiri
Swapları
Üst Sepet KTS
Kredi Bağlantılı
Tahviller
1.1.3. Kullanılan Teknikler
Menkulkıymetleştirme ve alta sıralama, bütün yapılandırılmış finans
uygulamalarında kullanılan temel tekniklerdir. Her ne kadar alta sıralama
faaliyeti kredi zenginleştirme ana başlığı altında yer alsa da, yapılandırılmış
finansı menkulkıymetleştirmeden ayıran temel tekniklerden bir tanesidir.
1.1.3.1. Menkulkıymetleştirme
Yapılandırılmış finans uygulamaları türev araçlar yanında çeşitli
tekniklerden de faydalanmaktadır. Menkulkıymetleştirme bu tekniklerden bir
tanesidir ve en basit şekilde tanımlamak gerekirse, bir havuzda toplanan
varlıklara
dayalı
olarak
ödeme
gerçekleştiren
menkul
kıymetlerin
oluşturulmasıdır (Jobst, 2007:3; Jobst, 2008:48). Menkulkıymetleştirme,
ABD'de 1970-80'li yıllarda devlete bağlı kuruluşlar tarafından ipotekli konut
kredilerinin bir havuz içerisine alınmasıyla başlamıştır (Jobst, 2008:48). Çok
sayıda ipotekten oluşan ipotek grubuna dayalı olarak ihraç edilen bu menkul
12
kıymetler, ödeme aktarmalı menkul kıymet olarak isimlendirilmekte ve bu
sistemde ipotek grubuna ait faiz ve anaparalar tahsil edilmekte, tahsilatlardan
hizmet bedelleri ve garanti ödemeleri düşülmekte ve bakiye tutar menkul
kıymet sahiplerine ödenmektedir (Yalçıner, 2006: 65-66).
Ödeme aktarmalı menkul kıymet sisteminde, anlaşılabileceği üzere
seçilmiş varlık havuzundan menkul kıymet sahiplerine ödeme aktarımı
yapılmaktadır. Bu haliyle söz konusu sistem esasen bir tür para piyasası
işlem demeti olarak düşünülebilir. Buna karşın yapılandırılmış finans, risk
transferini esas alan bir sermaye piyasası işlemi demetidir ve risk transferinin
tek yolu ödeme aktarımı değildir. Diğer bir ifadeyle, risk transferi ödeme
aktarım sisteminden çok daha fazlasıdır ve bu nedenle menkulkıymetleştirme
yapılandırılmış finansın ihtiyaç duyduğu tekniklerden biridir. Şekil 3
yapılandırılmış finans ile menkulkıymetleştirmenin sınırlarını ve buna bağlı
olarak farklarını ortaya koymaktadır.
Şekil 3: Kredi Riski Transferi Yolları
Kaynak: JOBST. A.A.; “A Primer on Structured Finance”, Journal of Derivatives and Hedge
Funds, 13(3); ICFAI Journal of Risk Management, 2007, s:5.
13
Şekilden
görülebileceği
üzere
menkulkıymetleştirme
sonucunda
ortaya çıkan finansal araç şayet varlığa dayalı veya ipoteğe dayalı menkul
kıymetler
ise,
söz
değerlendirilmemektedir.
konusu
Buna
araçlar
karşın
kredi
'Nakit
türevleri
içerisinde
Teminatlandırılmış
Borç
Yükümlülükleri' (NTBY) olarak adlandırılan finansal araç her ne kadar
menkulkıymetleştirme sonucunda elde edilmiş olsa da kredi türevleri
içerisinde
değerlendirilmektedir.
Bunun
temel
nedeni
NTBY'lerin
oluşturulmasında ödeme aktarımına tabi tutulacak varlık havuzunun, ana
kuruluş aktifinden çıkartılmasıdır. Bu işlem, menkulkıymetleştirme işlemine
tabi tutulacak varlıklara ait risklerin tamamıyla ana kuruluştan ayrıştırılmasını
sağlamaktadır. Bu nedenle NTBY'ler tam anlamıyla kredi riski transferi
sağladıklarından, kredi türevleri arasında değerlendirilmektedirler.
Kredi temerrüt swapları ve toplam getiri swapları finans sistemi
içerisinde halihazırda mevcut olduklarından, bu araçlar 'Saf Kredi Türevleri'
olarak isimlendirilmektedir. Bununla birlikte 'Kredi Bağlantılı Tahviller' (KBT)
ve 'Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri' (STBY), 'Hibrit Araçlar'
olarak
nitelendirilmektedirler.
menkulkıymetleştirme
Bunun
tekniğinin
ve
nedeni
kredi
söz
konusu
türevlerinin
araçların
beraberce
kullanılmasıyla oluşturulmasıdır. Diğer bir deyişle, hibrit araçlar olarak
nitelendirilen bu menkul kıymetler yapılandırılmış finans ürünleridir.
Uygulamada birbirinin yerine kullanılabilen bu iki kavram, teoriye ve
oluşturulan ürünlerin niteliklerine bakıldığında farklılaşmaktadır. Bu bağlamda
menkulkıymetleştirme ve yapılandırılmış finans arasındaki farklılık aşağıdaki
gibi maddeler halinde özetlenebilir:

Menkulkıymetleştirme sonucunda elde edilen ödeme aktarmalı menkul
kıymet sisteminde, varlık havuzunun ana kuruluşun aktifinden
ayrıştırılması söz konusu olmayabilir (bilanço içi yapılandırma). Buna
karşın şayet varlık havuzu ana kuruluşun aktifinden ayrıştırılıyorsa
(bilanço dışı yapılandırma), kurulan ödeme aktarmalı sistemin ürünleri
14
nakit yapılandırılmış borç yükümlülükleridir ve bunlar yapılandırılmış
finans ürünleridir.

Varlık havuzunun kredi riskleri ana kuruluşun aktifinden kredi türevleri
vasıtasıyla ayrıştırılıyor ve menkulkıymetleştirme neticesinde kredi
bağlantılı tahvil ile sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
oluşturuluyor
ise;
bu
uygulamadaki
menkulkıymetleştirme
yapılandırılmış finansın bir alt unsurudur.
1.1.3.2. Alta Sıralama
Yapılandırılmış finans faaliyetleri ekonomik varlıkların bir havuzda
toplanmasını ve havuzdan elde edilen nakit akımlarına bağlı olarak yapılacak
ihraçlar
için
"önceliklendirilmiş
sermaye
yapısı"nın
oluşturulmasını
içermektedir (Coval ve diğerleri, 2008:2).
Sermaye yapısının önceliklendirilmesiyle ifade edilmeye çalışılan,
havuzdan elde edilecek nakit akımlarının tahsil önceliğinin borç verenler
arasında düzenlenmesidir. Diğer bir ifadeyle, havuzdan elde edilen nakit
akımı için bir sıralama mevcuttur. Sıranın en üstündeki alttakilere göre
öncelik hakkına sahiptir.
Örnek vermek gerekirse, varlık havuzunda 20 adet kredi alacağının
mevcut olduğunu varsayalım. Bu kredilerin ürettikleri toplam nakit akımı ise
10 kişi arasında paylaştırılsın. Ancak bu 10 kişi için üç adet grup tanımlansın.
Birinci grup en öncelik grup olsun ve nakit akımlarını ilk önce o tahsil etsin.
Bunun anlamı birinci grubun olası bir temerrüt durumunda oluşacak kayıptan
en az etkilenecek grup olmasıdır. Çünkü toplam nakit akımı tutarı azalacak
ancak oluşacak kayıptan öncelikle sıralamanın en altında bulunan grup zarar
görecektir. Bu olaya 'alta sıralama' (subordination) denilmektedir. Oluşturulan
her bir gruba 'dilim' (tranche), grup oluşturmaya ise 'dilimleme' (tranching)
denilmektedir.
15
Varlık havuzu aktif olarak düşünüldüğünde dilimler, menkul kıymet
ihracıyla ve öz kaynak yatırımıyla oluşturulacak sermaye yapısının
katmanlarıdır. Sıralamada en üstteki grup nakit akımları tahsilinde en
öncelikli gruptur. Öz kaynak, sıralamanın en altındaki gruptur ve olası bir
temerrüt nedeniyle nakit akımlarındaki kayıptan en önce etkilenecek dilimdir.
Bu durum esasen bir tür hak önceliği sıralamasıdır. Diğer bir ifadeyle, varlık
havuzundan üretilen nakit akımları üzerindeki haklar önceliklendirilerek
dağıtılmaktadır. Dolayısıyla sıralamanın en altındaki öz kaynak diğer
dilimlerden arta kalan hakları bünyesinde barındırmaktadır (DeMarzo,
2005:1).
An ve diğerleri (2013:3) alta sıralama faaliyetinin öncelikli gruplara
kredi riski açısından koruma sağladığını ve sıralamanın altına indikçe o grup
için kredi riskinin artığını ifade etmektedirler. Gerçekten de alta sıralama
faaliyetinin temel hedefi kredi riskliliği bakımından düşük gruplar yani dilimler
yaratmaktır. Tezin üçüncü bölümünde gerek alta sıralama faaliyetinin
gerekse de dilimlemenin ne şekilde yapıldığı modellemeler içerisinde ortaya
konulmaktadır. Bununla birlikte anlaşılabileceği üzere alta sıralamanın
özellikle derecelendirme kuruluşları açısından büyük önemi vardır. Çünkü
yapılandırılmış finans uygulamalarında derecelendirme kuruluşları tarafından
kredi notu dilimlere verilmektedir.
1.1.3.2.1. Derecelendirme ve Yapılandırılmış Finans
Derecelendirme işlemi borçlunun kredi riskini diğer bir ifadeyle
temerrütte düşme olasılığını veya beklenen zararı sistematik olarak
değerlendiren bir işlemdir. Tahvil derecelendirmesi klasik derecelendirme
olarak
adlandırılmaktadır.
Buna
karşın
yapılandırılmış
finans
uygulamalarında, klasik derecelendirmeden farklı olarak, alta sıralama işlemi
sonucunda oluşturulan dilimler derecelendirilmektedir (BIS, 2005: 14,15).
Tahvil derecelendirme işleminde faaliyetine devam eden bir kuruluşun nakit
16
akımı üretme kapasitesi dikkate alınırken, yapılandırılmış finansta dikkate
alınması gereken çok sayıda nakit akımı üreten varlık söz konusudur.
Bununla
birlikte
menkulkıymetleştirmedeki
derecelendirme
ile
yapılandırılmış finans uygulamasında yapılan derecelendirme işlemleri
arasında da farklılık vardır. Varlık havuzuna dayalı olarak sadece ödeme
aktarmalı bir sistem kurgulayan menkulkıymetleştirmede varlık havuzuna ait
temerrüt olasılığı değerlendirilmekteyken; varlıkların kredi riskini tamamen
ana kuruluştan ayıran, alta sıralama işlemiyle dilimler oluşturan ve bu
dilimlere karşılık menkul kıymet ihracı gerçekleştiren yapılandırılmış finansta
her bir dilimin temerrüt olasılığı değerlendirilmektedir.
menkulkıymetleştirmede
varlık
havuzu
bir
Diğer bir ifadeyle,
bütün
olarak
değerlendirilmekteyken, yapılandırılmış finansta varlık havuzuna ait nakit
akımının tahsiline yönelik farklı önceliklere sahip dilimler birbirinden ayrı
değerlendirilmektedir. Derecelendirme kuruluşlarının yapılandırılmış finansta
son derece önemli bir rol oynamasının temel nedeni, varlık havuzuna
nazaran dilimlere dayalı farklı menkul kıymetler ihraç edilmesidir.
Şayet menkulkıymetleştirme vasıtasıyla ödeme aktarmalı bir yapı
kurulu ise, diğer bir deyişle varlık bir havuz haline getirilmekteyse ve tüm
havuza ait bir menkul kıymet oluşturuluyorsa; havuzdaki varlıklara ilişkin
sahip olunan özel bilgilerin sağlayacağı avantaj ortadan kaybolmaktadır. Bu
avantajı kaybetmemek adına dilimleme yapılarak özel bilgilerin kullanılması
sağlanır (DeMarzo, 2005:7-11). Burada ifade edilen özel bilgiler ise en basit
şekliyle varlıkların sahip olduğu farklı kredi riskleridir. Bu kredi riskleri ise
genellikle ana kuruluş tarafından bilinmektedir.
Örneğin çok sayıda kredi alacağından oluşan bir varlık havuzu olsun.
Ana kuruluş konumundaki banka hangi kredilerin diğerinden daha az riskli
olduğunu bilmektedir. Şayet bütün bir havuz derecelendirmeye tabi tutulursa
yüksek riske sahip kredi alacakları düşük riskli olanların pozitif etkisini
ortadan kaldıracaktır. Buna karşın alta sıralama sayesinde pozitif riskli kredi
alacakları için ayrıcalıklı bir dilim tanımlanabilirse; söz konusu dilime ait
17
menkul kıymetler AAA kredi notu alabilirler. Bu durumun ne kadar iyi olduğu
veya ne kadar kötü sonuçlar doğurabileceği tezin üzerinde duracağı diğer
önemli bir konudur.
2007
yılının
son
çeyreğinde
ortaya
çıkan
finansal
krizde,
yapılandırılmış finans ürünü menkul kıymetlerin kredi dereceleri birden
düşmüştür. Moody's tarafından derecelendirilen ve notu düşürülen dilim
sayısı 34,346'dır ve bunların neredeyse üçte biri başta AAA derecesi almıştır
(Benmelech ve Dlugosz, 2010:161). Bu nedenle ABD'de yaşanan kriz çoğu
uzman tarafından kredi derecelendirme kriz olarak da adlandırılmaktadır.
Elamin (2012:2) çalışmasında tahvil derecelerinin yapılandırılmış
finans derecelerine göre çok daha doğrulanabilir olduğunu söylemektedir ve
bunun nedeninin yapılandırılmış finansın doğasından kaynaklandığını ifade
etmektedir; çünkü yapılandırılmış finans derece notlarına ait bilgilerin
tahvillere nazaran çok daha az halka açık bilgi taşıdığını belirtmektedir. Bu
bağlamda, finansal sistemi alta sıralama işlemi vasıtasıyla dilim oluşturmaya
iten unsur ile derecelendirme kuruluşlarının hata yapmalarına neden olan
unsur aynıdır, asimetrik bilgidir.
Ekonomik birimlerden bir tarafın diğerine oranla daha fazla bilgiye
sahip olması durumu “asimetrik bilgi” kavramı ile ifade edilmektedir ve
asimetrik bilginin geçerli olduğu durumlarda etkileşim içerisinde bulunan
ekonomik aktörlerden daha çok bilgiye sahip olan taraf haksız bir üstünlük
kazanmaktadır (Çetinkaya,
2006:151). Alta sıralama işlemi vasıtasıyla
dilimler oluşturularak bir bakıma ana kuruluşun sahip olduğu özel bilgi
kullanılmaktadır. Diğer bir ifadeyle ana kuruluş ile dilimlere ait menkul
kıymetlere yatırım yapanlar arasında var olan asimetrik bilgi sayesinde; varlık
havuzunun sahip olduğu kredi derecesinden çok daha yüksek derecelere
sahip dilimler yaratılabilmektedir.
Tez çalışması, bu işlemlerin ne şekilde yapıldığını, ortaya koyduğu
modellerle somutlaştırmaya çalışmaktadır. Diğer bir ifadeyle yapılandırılmış
18
finans uygulamaları için çeşitli yol haritaları ortaya koyarak; işlemlerin hangi
adımlarla uygulanması gerektiğini sistematik olarak anlatmaya çalışmaktadır.
Bu bağlamda tezin ikinci bölümünde yapılandırılmış finansta kullanılan türev
araçlar irdelenmektedir. Faiz oranı ve kredi türevleri detaylı olarak
açıklanmaya çalışılmaktadır. Üçüncü bölümde ise 'Nakit Teminatlandırılmış
Borç
Yükümlülükleri',
'Kredi
Bağlantılı
Tahviller'
ve
'Sentetik
Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri' olmak üzere yapılandırılmış finansın
ürünlerinin ne şekilde oluşturulduğu dört varsayımsal model çerçevesinde
anlatılmaya
çalışılmaktadır.
Bu
ürünlerin
oluşturulmasında
kullanılan
teknikler, menkulkıymetleştirme ve alta sıralama ise aynı bölüm içerisinde
irdelenmektedir.
Bu bölümde yapılandırılmış finansın kavramsal çerçevesi anlatılmaya
çalışılmıştır. Bünyesinde barındırdığı işlem ve araçların fazlalığı nedeniyle
yapılandırılmış finans kavramı için herkesin hemfikir olacağı bir tanım
geliştirmenin zorluğundan bahsetsek de; bu bölümde teze özgü olarak
aşağıdaki gibi bir yapılandırılmış finans tanımı geliştirilmiştir:
"Yapılandırılmış finans ana kuruluştaki varlıkların kredi riskini transfer
eden,
menkulkıymetleştirme ve kredi türevlerini beraberce kullanarak fon
temini için hibrit finansal araçlar oluşturan bir sistemdir."
İKİNCİ BÖLÜM
FAİZ ORANI VE KREDİ TÜREVLERİ
2.1. FAİZ ORANI TÜREVLERİ
Faiz oranı türevleri, referans faiz oranına dayalı olarak kavramsal bir
anapara tutarı üzerinden tarafların ödeme ya da tahsilat gerçekleştirmelerini
sağlayan finansal ürünlerdir. Faiz oranı türevlerinin temel amacı faiz oranı
riskinden korunmaktır ve söz konusu riski yönetmektir. Bu bölümde ileriye
yönelik faiz oranı sözleşmeleri, temel faiz oranı swapı, tavan, taban, yaka ve
koridor opsiyonları olmak üzere ileriye yönelik faiz oranı sözleşmeleri
opsiyonları ve swap opsiyonları detaylıca irdelenmektedir.
2.1.1. İleriye Yönelik Faiz Oranı Sözleşmeleri (FRAs)
İleriye yönelik faiz oranı sözleşmeleri (FRAs - forwards); standart bir
vadeye dayalı olarak, tezgah üstü piyasada işlem gören ve kavramsal bir
anapara tutarı üzerinden ileriye yönelik olarak faiz oranını sabitleyen
sözleşmelerdir (Jarrow & Oldfield, 1981:374; Poskitt, 2008a:401). Ana
paraların el değiştirmediği vadeli faiz anlaşmalarında iki tarafın da temel
amacı faiz oranlarında meydana gelebilecek dalgalanmalardan kendini
korumaktır. Taraflar ters yönde faiz oranı değişim beklentisi içinde olup,
birbirlerine ileride belirlenecek (ortaya çıkacak) faiz farkı ödemesini
sözleşmeye bağlamaktadırlar (Yalçıner ve diğerleri, 2008:212). Burada bir
taraf alıcı diğer taraf ise satıcıdır. Şayet referans veya mukayese faiz oranı
sözleşme vadesi sonunda sözleşmede belirtilen oranın üzerine çıkmış ise
alıcı taraf, yani gelecek sözleşmelerinde uzun pozisyon alan taraf kazançlı
çıkar. Tersi durumda ise satıcı taraf yani gelecek sözleşmelerinde kısa
pozisyonda olan taraf kazançlı çıkar. (Chrisholm, 2004:23).
20
Faiz oranı riskine karşı türev ürünleri kullanan bankalar borç alanların
kredi taleplerini, türev ürünleri kullanmayanlarınkine göre daha rahat
karşılarlar (Purnanandam, 2007:1795). Çünkü borç alanlar faiz oranlarının
artış olasılığına karşı korunmak için, para piyasası yatırımcıları ise faiz
oranlarındaki düşüşe karşı korunmak için ileriye yönelik faiz oranı
sözleşmesinde taraf olmaktadırlar.
Faiz oranı vadeli işlem sözleşmelerinin aksine tezgah üstü piyasada
işlem gören ileriye yönelik faiz oranı sözleşmeleri iki taraf arasında müzakere
edildiğinden, FRA’larda karşı taraf riski mevcuttur – karşı taraf riski sözleşme
taraflarından birinin üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirememe riskidir.
Söz konusu riskin üstesinden gelebilmek günümüzde FRA’la bankalar
aracığıyla yapılmaktadır. Bu sayede karşı taraf riski ortadan kaldırılmaya
çalışılmaktadır.
İleriye yönelik faiz oranı sözleşmelerinin korunma amaçlı kullanımını
gösterebilmek için, 200 milyon ABD Doları tutarında kredi kullanmış bir şirket
düşünelim. Söz konusu şirketin kredi faiz oranı altı-aylık ABD Doları
LIBOR’u 2+ 50 baz puan (%0,50) ve faiz ödemesi yükümlülüğü altı ayda bir
olmak üzere yılda iki kez olsun. Burada LIBOR, referans piyasada altı ay
boyunca sabitlenen ve gelecek 6 aylık dönemde yeniden sabitlenecek bir
oranı ifade etmektedir. 50 baz puanlık ek unsur ise, bankanın şirkete
uyguladığı kazanç veya riskten korunma primidir.
Şirket yönetimi, üzerinde taşıdığı borçlanma maliyetinin temel
değişkeni olan LIBOR’un belirtilen 6 aylık dönem içerisinde artacağından
tedirgin olmaktadır. LIBOR’daki yüksek düzeyde bir artış, şirketin mali
durumunu ciddi ölçüde negatif yönlü etkileyecektir. Söz konusu negatif yönlü
2
LIBOR – the London Interbank Offered Rate - Londra Bankalararası Para Piyasasında, kredibilitesi
yüksek bankaların birbirlerine çeşitli para birimleri üzerinden borç verme işlemlerinde uyguladıkları
faiz oranıdır. Londra saati ile 11:00' de sabitlenen bu oran piyasalar tarafından referans faizi olarak
kullanılmaktadır. Şöyle ki, ticari bankalar birbirlerine LIBOR düzeyinden borç verirlerken,
müşterilerine fonu LIBOR’a belirlenen marj oranı çerçevesinde ek bir sabit faiz oranı ekleyerek
satarlar. Söz konusu marj bankaların kazancını ve temsili olarak müşteriye özgü iflas riskini ifade
eder.
21
olasılıktan korunmak için şirketin ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesi alması
kararlaştırmıştır. Kurumsal borçlu şirket açısından sözleşme şartları Tablo
1’de gösterilmektedir.
Şirketin ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesine dayalı korunma
pozisyonunun örnek olay içerisindeki işleyişine geçmeden önce, kısaca
korunma kavramından bahsetmek yerinde olacaktır. Korunma işlevi portföy
değerinin zaman itibariyle sabit tutulmaya çalışılmasıdır. Diğer bir deyişle,
portföy değerinin varyansının minimize edilmesine yönelik faaliyetler
korunma amacı taşımaktadır. Bunun için en temel ve geleneksel yaklaşım
cari piyasada alınmış olan pozisyonun tersi durumunun vadeli piyasalarda
alınmasıdır:
pozisyonda)
Şayet cari piyasada alıcı-uzun pozisyonda (satıcı-kısa
ise;
vadeli
piyasada
satıcı-kısa
pozisyonda
(alıcı-uzun
pozisyonda) bulunmak durumundadır. Örnek olaydaki kurumsal borçlu şirket,
cari piyasada kısa pozisyondadır. Yani, kredi maliyetindeki artış şirketi
negatif
yönde
etkileyecektir.
Bu
nedenle
ileriye
yönelik
faiz oranı
sözleşmesinde uzun pozisyona girerek en yalın ve temel şekliyle korunma
faaliyetini gerçekleştirmek istemektedir. Şöyle ki, ileriye yönelik faiz oranı
sözleşmesinde alıcı durumda olarak referans faiz oranındaki artıştan kazanç
sağlayabilecek ve olası kaybına karşı elde edeceği kazançla portföy değeri
varyansını minimize edebilecektir.
Tablo 1: İleriye Yönelik Faiz Oranı Sözleşmesi (FRA) Şartları
Kavramsal Anapara Tutarı:
200 Milyon ABD Doları
Pozisyon:
FRA Alıcısı (uzun Pozisyon)
Sözleşme Faiz Oranı:
%3
Başlangıç Tarihi:
İmza Tarihi İtibariyle
Uzlaşma Tarihi:
6 Ayda Bir
Vade:
12 Ay
Sözleşme Dönemleri:
6 Aylık İki Dönem
Referans Oran:
6 Aylık ABD Doları LIBOR’u
22
Sözleşme özellikleri incelendiğinde, sözleşme alıcısı konumundaki
kurumsal borçlu şirketin birinci altı aylık dönem için karşı karşıya kalabileceği
iki senaryo (biri kazanç biri kayıp olmak üzere) şu şekildedir: (1) Şayet altı ay
sonunda ABD Doları LIBOR’u referans piyasada sözleşme faiz oranı olan
%3’ün üzerinde sabitlenirse şirket uzlaşma tarihinde nakit girişi sağlayacak
yani kazanç elde edecektir; (2) tersi durumda ise nakit çıkışına maruz
kalacak yani kısa pozisyondaki tarafa ödeme gerçekleştirecektir. İlgili ödeme
miktarları kavramsal anapara tutarı vasıtasıyla hesaplanmaktadır.
Varsayalım ki birinci uzlaşma tarihinde altı-aylık ABD Doları LIBOR’u
referans piyasada %4 olarak sabitlensin. Söz konusu cari LIBOR, sözleşme
oranı olan %3’ün üzerinde olduğu için ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesi
satıcısı, uzun pozisyonda olan şirkete ödeme gerçekleştirecektir. Bu
çerçevede ilk uzlaşma dönemi itibariyle taraflar arasında gerçekleştirilecek
nakit akımı miktarı;
(
)
Kurumsal borçlu şirket, ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesi vasıtasıyla
elde ettiği bu kazancı; borcuna karşılık yapacağı faiz ödemesindeki kaybının
karşılamak için kullanabilecektir. Şirketin kredi maliyeti altı-aylık ABD Doları
LIBOR’u + 50 baz puan (%0,50)’dan – LIBOR referans piyasada %4 olarak
belirlendiğinden ötürü - %4,5 olacaktır. Bu çerçevede borcuna karşılık
ödeyeceği faiz oranı;
Şirket ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesi neticesinde elde ettiği 1
milyon ABD Doları'nı borç ödemesinde telafi olarak kullanacak ve bu sayede
net borç maliyetini 3,5 milyon ABD Doları (4,5 milyon ABD Doları - 1 milyon
ABD Doları) seviyesine getirmiş olacaktır. Bu çerçevede efektif borçlanma
23
oranı; altı aylık dönem için yüzde 1,75 (3,5 milyon $ / 200 milyon); bir sene
içinse yüzde 3,50 olarak gerçekleşmiş olacaktır.
İleriye yönelik faiz oranı sözleşmesi örneğinde, cari piyasada kısa
pozisyonda olan kurumsal borçlu şirket; vadeli piyasada uzun pozisyon
alarak 6 aylık süre boyunca efektif borçlanma maliyetini sabitlemiştir. Nakit
akımları itibariyle, çeşitli altı aylık LIBOR oluşumları için hesaplanan nakit
akımı ve efektif borçlanma oranları Tablo 2'de belirtilmektedir.
Tablo 2: FRA Korunmasının Etkileri
(yüzde)
Borçlanma
Oranı
(yüzde)
Faiz
Ödemesi
(milyon $)
FRA
Ödemesi
(milyon $)
Net Nakit
Akmı
(milyon $)
Efektif Borçlanma
Oranı
(yüzde)
2,00
2,50
-2,50
-1,00
-3,50
3,50
2,50
3,00
-3,00
-0,50
-3,50
3,50
3,00
3,50
3,50
4,00
-3,50
-4,00
0,00
0,50
-3,50
-3,50
3,50
3,50
4,00
4,50
-4,50
1,00
-3,50
3,50
LIBOR
Korunma sonucunda tablodan görülebileceği gibi LIBOR ne olursa
olsun, efektif borçlanma oranı sabitlenmektedir. Örneğin LIBOR %2,5 olursa,
altı aylık LIBOR oranı sözleşme oranı olan yüzde 3'ün altında kalacaktır. Bu
durumda uzun pozisyondaki şirket, kavramsal anapara tutarını kullanmak
vasıtasıyla oranlar arasındaki negatif farkın altı aylık kısmına tekabül eden
bedeli kısa pozisyondaki tarafa ödeyecektir. Sonuç olarak LIBOR'un
düşmesinden dolayı cari piyasada avantaj elde eden şirket, vadeli piyasada
ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesinden dolayı uğradığı zararla kümülatif
olarak altı aylık dönem itibariyle 3,5 milyon nakit çıkışına maruz kalmıştır.
Nihayetinde
şirketin
efektif
borçlanma
oranı
yüzde
3,5
olarak
gerçekleşecektir.
Şayet LIBOR %3,5 olursa, altı aylık LIBOR oranı sözleşme oranı olan
yüzde 3'ün üzerinde olacaktır. Bu durumda uzun pozisyondaki şirket,
kavramsal anapara tutarını kullanmak vasıtasıyla oranlar arasındaki pozitif
farkın altı aylık kısmına tekabül eden bedeli kısa pozisyondaki taraftan tahsil
24
edecektir. Sonuç olarak LIBOR'un artmasından dolayı cari piyasada
dezavantaj elde eden şirket; vadeli piyasada ileriye yönelik faiz oranı
sözleşmesinden dolayı sağladığı karla kümülatif olarak altı aylık dönem
itibariyle 3,5 milyon nakit çıkışına maruz kalacaktır. Nihayetinde şirketin
efektif borçlanma oranı yüzde 3,5 olarak gerçekleşecektir. Şekil 4’de olası
LIBOR değerleri itibariyle korunmalı ve korunmasız vaziyetteki borçlanma
oranları grafik halinde gösterilmektedir.
Şekil 4: Korunmalıya Karşın Korunmasız Borçlanma Oranı
Borçlanma Oranı
4,50
4,00
3,50
Korunmalı Oran
Korunmasız Oran
3,00
2,50
2,00
2,50
3,00
LIBOR
3,50
4,00
İleriye yönelik faiz oranı sözleşmesi örnek olayında; portföy değeri
sabitlemesi tam olarak gerçekleşmekte; diğer bir anlatımla portföy değeri
varyansı sıfırlanmaktadır. Bu tür bir korunma mükemmel korunma şeklinde
ifade edilir.
Mükemmel korunmanın gerçekleşebilmesi için vadeli göstergeler ile
cari göstergeler arasındaki değişimin aynı olması gerekmektedir. Diğer bir
deyişle, cari piyasadaki 1 birimlik pozitif (negatif) yönlü değişim karşılığında
vadeli piyasada da 1 birimlik pozitif (negatif) yönlü değişim gerçekleşmelidir.
Bu sayede vadeli fiyat ile cari fiyat arasındaki fark zaman itibariyle sabit
kalmaktadır. Dolayısıyla cari (vadeli) piyasada katlanılan zarar miktarı vadeli
25
(cari) piyasadan elde edilen kar miktarı ile eşit olacağından portföy başlangıç
değeri değişime uğramayacaktır (Hull, 2005:47).
2.1.2. Faiz Oranı Vadeli İşlem Sözleşmeleri
Vadeli İşlem Sözleşmeleri (futures), bir varlığın önceden belirlenmiş
gelecekteki alım veya satım fiyatına dayalı olarak nakit akımı değişimi için
yapılan sözleşmelerdir. Pozisyonlar arasındaki uzlaşma günlük olarak,
piyasa hareketlerine ve önceden belirlenmiş alım ve satım fiyatlarına bağlı
olarak gerçekleştirilir. Vadeli işlem sözleşmelerinde alıcı (satıcı) taraf uzun
pozisyon (kısa pozisyon) şeklinde nitelendirilmektedir ve vade sonunda
dayanak varlığı önceden belirlenmiş fiyattan almayı (satmayı) taahhüt
etmektedir. Uzun (kısa) pozisyondaki taraf aynı miktarda sözleşmede satıcı
(alıcı) konumuna geçerek pozisyonunu kapatabilir (Cusatis, 2005:97).
Vadeli işlem sözleşmeleriyle (futures) gelecek sözleşmeleri (forwards)
arasında benzerlikler ve farklar mevcuttur. Chambers (2009:52-55), vadeli
işlem sözleşmeleri ve gelecek sözleşmeleri arasındaki farklılıkları aşağıdaki
gibi 17 başlık altında sınıflandırarak liste halinde sunmuştur:
1. Sözleşme Büyüklüğü: Futures sözleşmeler standart büyüklüğe (tutara)
sahiptirler. Forward sözleşmelerin büyüklüğü kişisel görüşmeler
sonucunda saptanmaktadır.
2. Organizasyon: Futures sözleşmeler iyi organize edilmiş ve kurallara
bağlanmış resmi borsalarda işlem görürler. Forward sözleşmeler
kişiseldir ve işlemler bankalar ve finans kuruluşları tarafından
yürütülür.
3. Teslim: Futures sözleşmeler vade sonunda teslim edilebilecekleri gibi,
bunun yerine alım satımları da yapılabilir. Futures sözleşmelerde
teslim bir amaç değildir. Forward sözleşmeler vade sonunda teslimi
gerektirir. Burada amaç teslimdir.
26
4. Teslim Tarihi ve Teslim Prosedürü: Futures sözleşmelerde belirli
teslim tarihleri söz konusudur. Teslim belirli yerlerde yapılır. Forward
sözleşmelerin teslimi taraflar arasında ortaklaşa belirlenecek bir tarih
ve yerde yapılır.
5. Fiyat
Değişkenliği:
Futures
sözleşmelerde
işlem
büyüklüğüne
bakılmadan fiyat bütün katılımcılar için aynıdır. Forward sözleşmelerde
fiyatlar kredi riski, işlem hacmi gibi nedenlerle değişiklik gösterebilir.
6. Fiyatların Belirlenmesi: Futures sözleşmelerde fiyatlar piyasa güçleri
tarafından belirlenir. Forward sözleşmelerde fiyatlar banka ile yapılan
görüşmeler sonucunda belirlenir.
7. İşlem Yöntemi: Futures sözleşmelerde işlemler borsanın seans
odalarında yapılır. Forward sözleşmelerde işlemler kişisel alıcı ve
satıcı arasında telefon, fax gibi araçlar kullanılarak yapılır.
8. Fiyatların Açıklanması: Futures sözleşmelerde fiyatlar halka açık
olarak yayınlanır. Forward sözleşmelerde fiyatlar halka açık olarak
yayınlanmaz.
9. Pazar Yeri ve İşlem Saatleri: Futures sözleşmelerde işlemler borsa
tarafından belirlenen çalışma saatleri içinde merkezileştirilmiş borsa
seans odalarında dünya çapında iletişimde bulunarak yapılır. Forward
sözleşmelerde işlemler dünya çapında tezgah üstü olarak, 24 saat
boyunca telefon ve faksla yapılır. Forward sözleşmeler örgütsüz
piyasa işlemleridir.
10. Depozito ve Majlar: Futures sözleşmelerde işlemler için başlangıç
marjı ve günlük dengeleme için değişim marjına gerek duyulur.
Forward sözleşmelerde alınan borçlar karşılığında gösterilen, ipotek
tutarı pazarlıkla belirlenebilir. GÜnlük fiyat değişiklikleri için herhangi
bir marj alınmaz.
11. Takas İşlemleri: Futures sözleşmelerde borsa ile bağlantılı merkezi bir
takas odası vardır. Burada günlük düzenlemeler, nakit ödemeler ve
teslim gibi işlemler yapılır. Ödememe riskine karşı takas odasının
27
güvencesi vardır. Forward sözleşmelerde takas odası gibi bir
uygulama yoktur. Risklere karşı da bir güvence söz konusu değildir.
12. İşlem Hacmi: Futures sözleşmelerinde işlem hacmine ilişkin bilgiler
yayınlanır. Forward sözleşmelerinde işlem hacmine ilişkin bilgileri
saptamak zordur.
13. Günlük Fiyat Dalgalanmaları: Futures sözleşmelerinde FTSE-100
endeksi dışında günlük fiyat limitleri vardır. Forward sözleşmelerinde
günlük fiyat limiti yoktur.
14. Pazar Alışkanlığı ve Pozisyonu İptal Etme Kolaylığı: Futures
sözleşmelerde standardize edilmiş sözleşmeler nedeniyle, pazar
alışkanlığı oldukça yüksek ve diğer pazar katılımcılarıyla pozisyon
kapatmak
oldukça
kolaydır.
Forward
sözleşmelerde
değişken
sözleşme dönemleri nedeniyle, pazar alışkanlığı ve pozisyon kapatma
kolaylığı sınırlıdır. Pozisyonlar genellikle diğer pazar katılımcılarıyla
değil, asıl işlem yapılan tarafla kapatılır.
15. Kredi Riski: Futures sözleşmelerde takas odası kredi riskini üstlenir.
Forward sözleşmelerde taraflardan birinin kredi riskini diğer taraf
üstlenmek zorundadır.
16. Pazarı Belirleme (Günlük Nakit akımı): Futures sözleşmelerin önemli
özelliklerinden biri günlük ödemelerle düzenlemelerin yapılmasıdır.
Forward sözleşmelerde vade sona erene kadar herhangi bir ödeme
söz konusu değildir.
17. Düzenlemeler: Futures sözleşmeleri piyasalarında işlemler borsalar
tarafından düzenlemeye tabi tutulmaktadır. Forward sözleşmelerde
piyasalar kendi düzenlemelerini kendileri yaparlar.
Faiz
oranı
vadeli
gruplandırılabilmektedir.
işlem
Eurodolar
sözleşmeleri,
mevduat
vadesine
sertifikası
vadeli
göre
işlem
sözleşmeleri piyasalardaki en popüler kısa vadeli faiz oranı vadeli işlem
sözleşmeleridir. Devlet tahvili vadeli işlem sözleşmeleri ise uzun vadeli faiz
28
oranı vadeli işlem sözleşmeleri için en temel örnektir. Bu bağlamda, takip
eden kısımlarda Eurodolar mevduat sertifikası ve devlet tahvili vadeli işlem
sözleşmelerinin uygulaması ortaya konulmaktadır.
2.1.2.1. Eurodolar Mevduat Sertifikası Vadeli İşlem Sözleşmeleri
İlk kez Aralık 1981'de Chicago Vadeli İşlemler Borsası'nda (CME)
işlem görmeye başlayan Eurodolar mevduat sertifikası vadeli işlem
sözleşmeleri 1 milyon ABD Doları değerindeki kavramsal anapara tutarı
üzerine uygulanan 3-aylık LIBOR'a dayalı olarak işlem gören nakdi-uzlaşmalı
sözleşmelerdir (Posskitt, 2008b:321). Eurodolar ABD dışındaki mevduatlarda
tutulan ABD Doları anlamına gelmektedir ve Eurodolar mevduat sertifikası
vadeli işlem sözleşmeleri gelecekteki kısa vadeli faiz oranı değişimlerine
karşın bir vekil değişken görevi görmekte, dayanak varlığı vadeli mevduat
olduğu için sadece nakdi uzlaşmaya imkan tanımaktadır (Cusatis, 2005:122).
Eurodolar mevduat sertifikası vadeli işlem sözleşmeleri sayesinde
ileriye
yönelik
faiz
oranı
sözleşmelerinde
olduğu
gibi
faiz
oranı
sabitlenebilmektedir. Bu açıdan iki türev araç özellikle kısa vadeli işlemlerde
birbirlerine çok benzemektedir. Buna karşın, ileriye yönelik faiz oranı
sözleşmelerinin aksine, Eurodolar MS vadeli işlem sözleşmeleri fiyatı faiz
oranı cinsinden ifade edilmemektedir. Bu sözleşmelerin fiyatları endeks
tabanına dayanmakta olup sözleşme fiyatı 100 birim eksi LIBOR şeklinde
kote edilmektedir (Fabozzi ve diğerleri, 2006:25). Buradan hareketle,
örneğin, LIBOR %4,02 ise sözleşmenin fiyatı 95,98 olacaktır.
Sözleşme fiyatının endeks temelinde belirlenmesi, fiyat hareketlerinde
fiyat adımı olgusunu ortaya çıkarmaktadır. Chicago Vadeli İşlem Borsası
Uluslararası Para Piyasasında işlem gören Eurodolar MS vadeli işlem
sözleşmeleri için fiyat adımı 0,01 olarak belirlenmiştir. Bu miktar yıllık faiz
oranının %0,01'ine, yani faiz oranı tanımlaması gereği bir baz puana denk
gelmektedir. Dolayısıyla, 1 milyon ABD Doları kavramsal ana para tutarına
29
sahip üç aylık Eurodolar MS vadeli işlem sözleşmesine ilişkin bir fiyat
adamının ABD Doları cinsinden değeri; 1 milyon $ × 0,01 × 3/12 işleminde
25$ olacaktır (Nawalkha, 2007:57). Bunun anlamı, örneğin, sözleşme fiyatı
95,98'den 95,99'a çıkarsa, alınan pozisyon göre sözleşme başına 25$'lık
kazanç ya da kayıp oluşacaktır.
Chicago Vadeli İşlem Borsası (CME) Uluslararası Para Piyasasında
işlem gören üç aylık Eurodolar MS vadeli işlem sözleşmelerinin özellikleri
Tablo 3'de tabloda gösterilmektedir.
Tablo 3: CME Üç Aylık Eurodolar MS Vadeli İşlem Sözleşmeleri Özellikleri
Sözleşme Ayları
1 milyon ABD Doları değerinde ana para tutarına sahip üç ay vadeli
Eurodolar mevduatı
Mart, Haziran, Eylül ve Aralık + takip eden üç ay
Son İşlem Zamanı
İlgili ayın üçüncü çarşambasından iki iş günü öncesi, Londra saati ile 11:00
Kotasyon Fiyatı
100 eksi LIBOR
Fiyat Adımı Birimi
0,01
Fiyat Adımı Değeri
25$
Son Uzlaşma
Son işlem zamanında saat 11:00'da belirlenen üç aylık LIBOR'a göre yapılır
İşlem Birimi
Eurodolar mevduat sertifikası vadeli işlem sözleşmelerinin teslim
ayları Mart, Haziran, Eylül ve Aralıktır (Hull, 2005:137). Vadeler ise her teslim
ayının üçüncü çarşambası dolmaktadır. Bu bağlamda Mart vadeli bir
sözleşme, Aralık ayının üçüncü çarşambası başlayan ve üç ay (90 gün)
sonra bitecek Eurodolar vadeli mevduatını sembolize etmektedir. Bununla
birlikte Eurodolar mevduat sertifikası vadeli işlem sözleşmelerinde pozisyon
alanlar vade sonundan iki gün önce Londra saati ile 11:00'da pozisyonlarını
sonlandırırlar. Çünkü sözleşme dönemine ilişkin nakdi uzlaşmaya esas olan
gerçek üç aylık ABD Doları LIBOR'u bankalar arası piyasada belirlenerek
gelecek üç ay için sabitlenir. Buradan hareketle, ilgili ayın üçüncü
çarşambası söz konusu sözleşmenin değeri son kez belirlenir.
Bu çerçevede üç aylık ABD Doları LIBOR'u üzerinden 1 milyon $ kredi
kullanan bir şirket olduğunu varsayalım. Haziran ortasında kredi kullanan
şirket Eylül ayı içerisinde belirlenecek LIBOR'a dayalı olarak faiz oranı
30
ödemesi gerçekleştirecektir ve LIBOR'da gerçekleşecek muhtemel artışa
karşın Eurodolar MS vadeli işlem sözleşmesinin kullanımını vasıtasıyla
korunmak
istemektedir.
Bu
nedenle
Tablo
3'te
belirtilen
özellikler
çerçevesinde 96,00 uzlaşma fiyatından sözleşme satarak kısa pozisyona
girmiştir.
Korunma pozisyonuna giren şirket takip eden üç ay sonunda, referans
piyasada belirlenen gerçek LIBOR 4,1 üzerinden hesaplanan 95,90 uzlaşma
fiyatıyla pozisyonunu sonlandırmıştır. Diğer bir deyişle faiz oranı artmış; artan
kredi faiz maliyetini vadeli işlem borsasından sağladığı kazanç sayesinde
telafi etmiştir. LIBOR gerçekleşme alternatifleri çerçevesinde kümülatif
kazanç/kayıp durumu Tablo 4'te gösterilmektedir.
Tablo 4: Eurodolar MS Vadeli İşlem Sözleşmesi Korunmasının Etkileri
Kredi
Faiz
Ödemesi
Son
Uzlaşma
Fiyatı
Fiyat
Adımı
Değişimi
(yüzde)
($)
(endeks)
(milyon $)
($)
Kredi Faiz
Ödemesi +
Takas Odası
Nakit Çıkışı
($)
3,80
9.500
96,20
20
500
10.000
4
3,90
9.750
96,10
10
250
10.000
4
4,00
10.000
96,00
0
0
10.000
4
4,10
10.250
95,90
-10
-250
10.000
4
4,20
10.500
95,80
-20
-500
10.000
4
LIBOR
Takas
Odası Nakit
Çıkışı
Efektif
Borçlanma
Oranı
(yüzde)
Tablodan görülebileceği üzere şirket kısa pozisyonda olduğu için,
uzlaşma fiyatındaki artış aradaki farkın parasal tutarı kadar nakit çıkışı;
negatif artış ise aradaki farkın parasal tutarı kadar nakit girişi yaratacaktır. Bu
çerçevede
şirket
senelik
efektif
borçlanma
maliyetini
%4'te
sabitleyebilmektedir.
2.1.2.2. Devlet Tahvili Vadeli İşlem Sözleşmeleri
Organize borsalar arasında işlem gören devlet tahvili vadeli işlem
sözleşmeleri içerisinde
en bilineni
ABD devlet
tahvili vadeli işlem
31
sözleşmeleridir. Uzun dönemli faiz oranı araçları içerisinde dünyadaki en
fazla işlem hacmine sahip olan ABD devlet tahvili vadeli işlem sözleşmeler
Chicago Ticaret Kurulu’nda (Chicago Board of Trade – CBOT) işlem görürler
ve bu sözleşmelerde vadesi 15 3 yıl ya da 15 yıldan fazla olan devlet
tahvillerini teslimatı söz konusudur (Bollerslev ve diğerleri, 2000:40). Dünya
genelindeki diğer piyasalarda işlem gören uzun vadeli faiz oranı vadeli işlem
sözleşmelerinin yapısı, genellikle CBOT’da işlem gören ABD devlet tahvili
vadeli işlem sözleşmeleri örnek alınarak tasarlanmıştır. Bu çerçevede tez
çalışmasında devlet tahvili vadeli işlem sözleşmeleri uygulaması ABD devlet
tahvili örneği üzerinden açıklanmaktadır.
ABD devlet tahvili vadeli işlem sözleşmeleri, nominal değerin yüzdesi
ve yüzde birin 32’de ‘x’i şeklinde kote edilirler (CME, 2013:2). Örneğin: 11129 olmak üzere;
[
(
)]
Şayet nominal değer 100.000 ABD Doları ise, 111-29 kotasyon fiyatı
aşağıdaki şekilde hesaplanmaktadır.
Söz konusu vadeli işlem sözleşmelerinde fiyat adımı %1’in 32’de
biridir. Buradan hareketle, 100.000 ABD Doları nominal değerindeki bir
pozisyonda 1 fiyat adımı (100.000 × 0,0003125 )
31,25 ABD Doları’na
karşılık gelmektedir. CBOT devlet tahvili vadeli işlem sözleşmelerinde nakdi
uzlaşmada günlük piyasa uyarlaması, ilgili kotasyon (uzlaşma) fiyatındaki
artış ve azalışa bağlı olarak gerçekleşmektedir. Örneğin, 100.000 ABD Doları
nominal değere sahip sözleşmede 108-02 fiyattan alım yapan (uzun
pozisyon) bir piyasa katılımcısı; uzlaşma fiyatının 108-16’ya çıkması
durumunda;
3
Vadesi 6,5 ve 10 yıl arasında değişen devlet tahvillerinin dayanak varlık olduğu sözleşmelere, hazine
senedi vadeli işlem sözleşmeleri denilmektedir. CBOT devlet tahvili vadeli işlem sözleşmeleri bunlara
göre vadesi daha uzun sözleşmelerdir.
32
(
)
(
)
(
)
Bu sözleşmelerin dayanak varlığı 20 yıl vadeli 100 bin ABD Doları
nominal değerli ve %6 kupon ödemeli kavramsal (hayali) devlet tahvilidir
(Fabozzi ve diğerleri, 2006:25). Bu sözleşmeler taraflara nakdi teslimat
yerine fiziki teslimat imkanı tanımaktadır. Gerçekte var olan tahviller, özellik
olarak kavramsal devlet tahviline genellikle benzemezler. Bu nedenle
Chicago Ticaret Kurulu’nca teslimata konu olabilecek gerçek devlet
tahvillerinin bulunduğu bir liste yayınlanır.
Taraflar arasında fiziki teslimat olabilmesi için listede yayınlanan
tahvillerin değerlerinin kavramsal tahville karşılaştırılabilir hale getirilmesi
gerekmektedir. Bunun için, Teslimata konu olabilecek tahvillerin göreceli
değerlerini, sanki o tahviller her yatay %6'lık getiri eğrisine sahipmiş gibi
düzeltme yaparak fiyatlayan dönüştürme çarpanı kullanılmaktadır (Grieves
ve diğerleri, 2010:2; Das, 2006:58). Bu bağlamda, fiziki teslimat anında, ilgili
devlet tahvili için taraflarca kabul edilecek fiyat; en son gerçekleşen uzlaşma
fiyatı ile dönüştürme çarpanına bağlı olarak oluşmaktadır;
4
Örneğin, 100.000 ABD Doları nominal değere sahip bir sözleşme için
uzlaşma fiyatı 86-00 ve dönüştürme çarpanı5 1,3800 ise;
4
Fiziki teslimat bedeli hesaplanırken, ek olarak buraya tahakkuk etmiş faiz de dâhil edilebilir. Zira
devlet tahvilleri faiz hesaplaması yasal olarak gerçek gün esasına göre hesaplanmaktadır. Bununla
birlikte organize piyasalarda söz konusu hesaplama 30 günlük ay esası temelinde yapılabilmektedir.
Bu nedenle, söz konusu fark formüle artı olarak dâhil edilebilecektir.
5
Dönüştürme çarpanı, piyasada işlem gören tahvilin bugünkü değerinin borsa standartlarına (%6
yatay getiri eğrisi) göre hesaplanması; ve bulunan değerin nominal değere bölünmesi suretiyle elde
edilmektedir. Örneğin, listede yayınlanan; %10 faizli, yılda bir kupon ödemeli, 20 yıl vadeli ve
vadesine 2 ay kalmış bir tahvil olsun. Kavramsal tahvile benzetmek amacıyla bu tahvilin %10 faizle 6
ayda bir kupon ödediği varsayılır, %6 iskonto oranıyla bugünkü değeri hesaplanır;
33
Diğer bir anlatımla, teslimat günü kısa pozisyondaki taraf; 100.000
ABD Doları nominal değerine sahip gerçek tahvilleri uzun pozisyondaki tarafa
teslim edecek; bunun karşılığında 118.680 ABD Doları tahsil edecektir.
Teslimat ayı sürecinde piyasada işlem gören çok sayıda tahvil, devlet
tahvili vadeli işlem sözleşmeleri kapsamında fiziki teslimata konu olabilecek
tahviller listesinde yayınlanır.
Dolayısıyla kısa pozisyondaki taraf için en
önemli hususlardan bir tanesi fiziki teslimat için en ucuz tahvilin seçilmesidir.
Teslimat için en ucuz tahvil, piyasadaki cari kotasyon fiyatı ile fiziki teslimat
fiyatı arasındaki farkın en küçük olduğu tahvildir.
(
)
Şöyle ki, kısa pozisyondaki taraf vadeli piyasadan fiziki teslimat fiyatı
düzeyinde tahsilat yapacak; cari kotasyon fiyatı üzerinden de tahvil alımı
gerçekleştirerek uzun pozisyondaki tarafa verecektir. Tahsilât ve alım
tutarları arasındaki fark ise maliyeti olacaktır. Tablo 5, vadeli piyasa
tarafından açıklanan teslimata uygun tahviller listesin örnek olması açısından
sunulmaktadır.
Tablo 5: Teslimata Konu Tahviller (Varsayımsal Örnek)
Tahvil Cari Kotasyon Fiyatı Dönüştürme Çarpanı
A
89.50
1,0228
B
120.75
1,4054
C
106.50
1,2252
∑
Söz konusu bugünkü değeri nominal değere bölmek suretiyle (169,34/100); 1,6934 değerindeki
dönüştürme çarpanı elde edilmiş olur.
34
Şayet en son gerçekleşen uzlaşma fiyatı 83-08 veya 83,256 ise;
(
)
(
)
(
)
Dolayısıyla teslimat için en ucuz tahvil, ‘B’ tahvilidir. Diğer bir deyişle
kısa pozisyondaki taraf B tahvilini teslimat için seçer ve maliyetini minimize
etmiş olur.
2.1.3. Temel (Vanilya) Faiz Oranı Swapı (IRS)
Swap, gelecekteki nakit akımlarının iki taraf arasında değişimini
sağlayan bir anlaşmadır. Geleneksel faiz oranı swapında sadece faiz
ödemeleri değiştirilmekte anaparalar değiştirilmemektedir ve bu özelliğinden
dolayı faiz swapı, işletmelerin faiz oranları riskinden korunmasına ve daha
ucuz maliyetli kaynak kullanmalarına imkan sağlamaktadır (Aksoy ve
Tanrıöven, 2007:475). Diğer bir deyişle, vanilya faiz oranı swapında taraflar
birbirlerinin kredi derece farklılıklarından faydalanmakta ve finansman
maliyetlerini minimize etmektedir. Şöyle ki şirketler borçlanmak için finansal
piyasalara başvurduklarında, yüksek derece notuna sahip olanlar düşük
derece notuna sahip olanlara nazaran hem değişken hem de sabit olarak
daha düşük faiz oranlarıyla borçlanabilirler; bu bağlamda düşük derece
notuna sahip olan şirket prim ödeme karşılığında diğer şirketin rekabetçi
üstünlüğünden faydalanır ve her iki şirket de finansman maliyetlerini
azaltabilir (Saunders, 1999:57; Li ve Mao, 2003:1512).
Faiz oranı swaplarının en bilinen türü, sabit/değişken faiz oranı
üzerinden ödemeli swap anlaşmalarıdır ve ‘temel vanilya – (plain vanilla)’
olarak adlandırılır. Temel faiz oranı swapında (IRS), bir taraf diğer tarafa
6
Yukarıdaki kısımlarda ifade edildiği üzere 83-08, 83+(8/32) olduğundan, 83,25 şeklinde
gösterilebilmektedir.
35
belirli bir zaman dahilinde kavramsal bir anapara tutarı üzerinden önceden
belirlenmiş sabit faiz oranı karşılığı nakit akımı ödemeyi taahhüt ederken;
diğer taraftan aynı zaman dilimi için ve aynı kavramsal anapara tutarı
üzerinden değişken faiz oranı karşılığı nakit akımı tahsil eder (Eales ve
Choudhry, 2003:73-74; Hull, 2005:149). Bu tür anlaşmalarda da değişken
veya dalgalı olarak nitelendirilebilecek faiz oranı için referans değer
LIBOR’dur.
Sabit/değişken faiz oranı swaplarının bir değişik türü de çapraz-kur
swaplarıdır. Bu swap türünde taraflarca yapılacak ödemeler hem iki farklı kur
hem de sabit/değişken faiz oranı kullanılarak hesaplanmaktadır.
Temel (Vanilya) faiz oranı swap anlaşmalarında kavramsal anapara
tutarı el değiştirmemektedir. Söz konusu tutar değişken ve sabit faiz
oranlarına
göre
karşılıklı
ödenecek
tutarların
hesaplanması
için
kullanılmaktadır. Taraflardan biri LIBOR diğeri ise sözleşmede belirlenen
sabit faiz oranını ödemektedir (Chance ve Brooks, 2009:423-426).
Temel faiz oranı swap işleminin uygulamasını ortaya koymak için, A
ve B şirketlerinin, özellikleri Tablo 6'da sunulan swap anlaşmasında taraf
oldukları varsayılmaktadır.
Tablo 6: Sterlin Faiz Oranı Swapı (Vanilya)
Kavramsal anapara tutarı:
£ 100 milyon
Sabit faiz ödeyicisi:
A %5 sabit öder
Değişken faiz ödeyicisi:
B 12-aylık sterlin LIBOR’u öder
Ödemeler (her iki ayak):
Yıllık, yılsonunda
Başlangıç tarihi:
Bugün
Vade:
10 yıl
Sabitlenen birinci LIBOR:
% 3,75
Tabloya baktığımızda ilk ödemeye ilişkin LIBOR'un sabitlendiği
görülmektedir. %3,75 olan bu oran taraflarca sözleşme başında ortaklaşa
36
belirlenmektedir.
Bu bağlamda birinci ödemede A tarafı 5 milyon Sterlin
öderken B tarafı ise 3,75 milyon Sterlin ödeyecektir. Sonraki ödeme
ayaklarında ise yani takip eden yıllarda B tarafı A tarafına referans piyasada
sabitlenen 12 aylık LIBOR üzerinden hesaplanan tutarı ödeyecektir. Sonraki
yıllarda gerçekleşecek ödeme ayaklarına ilişkin gösterim Şekil 5'te
sunulmaktadır.
Şekil 5: Temel Faiz Oranı Swapı Ödeme Ayakları
%5
A
B
LIBOR
Swap anlaşmasının ilk ödeme ayağında A tarafı B’ye 1,25 milyon
Sterlin’lik fazladan ödeme yapmaktadır. Buradaki temel soru, A tarafının bu
tür bir ek maliyete niye katlandığıdır. Bunun nedeni A şirketinin korunma
amacıdır.
Kurgulanan bir örnek olay üzerinden, A tarafı için söz konusu swap
anlaşmasının
korunma
amacı
bağlamında
yaratabileceği
faydaları
açıklayalım. A tarafının hâlihazırda 100 milyon Sterlin’lik, vadesine 10 yıl
kalmış bir kredi borçlusu olduğunu varsayalım. Söz konusu kredinin
ödemeleri her yıl sonunda yapılıyor ve kredi faizi 12 aylık LIBOR + 75 baz
puan (%0,75)’dır. Bu nedenle A tarafı, B bankasıyla swap anlaşması
yapmaktadır. Bir önceki şekilde sunulan nakit akımı ilişkisine, A tarafının
borcuna ait ödemeleri eklendiğinde aşağıdaki şekil ortaya çıkmaktadır.
Şekil 6: Kredi Kullanımı ve Faiz Oranı Swapı
%5
A
B
LIBOR
LIBOR +
%0,75
Kredi
37
Şayet 12 aylık Sterlin LIBOR’u %6 olarak sabitlenirse, ilk yıl itibariyle A
şirketi kredi tutarına karşılık olarak 6,75 milyon Sterlin ödeme yapmak
durumundadır. Bununla beraber, A tarafı aynı zamanda 5 milyon Sterlin sabit
swap ödemesi yapacaktır ve 6 milyon Sterlin değişken swap tahsilatı
gerçekleştirecektir. Dolayısıyla ilgili yıl için net borçlanma maliyeti 5,75 milyon
Sterlin olacaktır.
A şirketinin kullandığı kredi tutarının 100 milyon Sterlin olduğu hesaba
katılırsa; swap anlaşması neticesinde A şirketinin kredi maliyeti %6,75 yerine
%5,75 olarak gerçekleşecektir. Farklı LIBOR düzeyleri için, A şirketinin kredi
maliyetlerinin ne şekilde sabitlendiği aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.
Tablo 7: Swap Korunmalı Net Kredi Ödemeleri
4,00
Kredi
Oranı
(%)
4,75
Kredi
Ödemesi
(mil. £)
-4,75
Sabit Swap
Ödemesi
(mil. £)
-5,00
Değişken Swap
Tahsilatı
(mil. £)
4,00
Net Kredi
Ödemesi
(mil. £)
-5,75
5,00
5,75
-5,75
-5,00
5,00
-5,75
6,00
6,75
-6,75
-5,00
6,00
-5,75
7,00
7,75
-7,75
-5,00
7,00
-5,75
LIBOR
(%)
Tablodan görülebileceği üzere söz konusu yıl için LIBOR düzeyi ne
olursa olsun, şirketin yükümlülük altında bulunduğu net ödeme tutarı aynı
kalmaktadır. Diğer bir deyişle, şirket swap anlaşması yaparak LIBOR+0,75
bp olan değişken faiz oranını, yani maliyetini, yıllık sabit %5,75’e
bağlamaktadır.
LIBOR düzeyi gelecekte hızlıca ve aniden yükseliş gösterse dahi, A
şirketi söz konusu yükselişten kaynaklanan nakit ihtiyacını swap anlaşması
sayesinde temin ederek kredi ödemesine kaynak yaratabilecektir. Kısacası A
şirketinin ödediği LIBOR ile tahsil ettiği LIBOR birbirini götürmekte, geriye
kalan %5 ile %0,75’in toplamı olan %5,75 A şirketinin faiz maliyetini
oluşturmaktadır.
38
2.1.3.1. Çeşitli Faiz Oranı Swap (IRS) Çözümleri
Piyasa oyuncuları birçok ve çeşitli amaç doğrultusunda swap
anlaşmalarında pozisyon alırlar. Swaplar doğrudan taraflarca müzakere
edilebilir ve son derece esnek özelliklere sahiptir. Diğer bir deyişle, swap
anlaşmalara konu bir çok faktör, tarafların beklentileri doğrultusunda
belirlenebilmektedir. Bu esneklik, tarafların karşılaştıkları çeşitli sorunlarına
'borçlanma maliyetleri yönetimi', 'sabit/değişken faiz değişimi' veya 'spekülatif
amaç' vb. çerçevesinde çözüm üretebilmelerini sağlamaktadır (Mitra ve
diğerleri, 2013:102). Aşağıda çeşitli senaryolara ilişkin faiz oranı swap
çözümleri sunulmaktadır:

Korunma: Kuponlu tahvil (sabit faiz ödemeli tahvil) sahibi bir yatırımcı
için faizlerdeki artış tahvilin değerini negatif olarak etkileyecektir.
Tahvili portföyünde tutmak isteyen yatırımcı, tahvilin olası değer kaybı
riskine karşılık olarak sabit faizle ödeme yapacağı ve değişken faizle
tahsilat
gerçekleştireceği
bir
faiz
oranı
swap
anlaşması
gerçekleştirebilir. Bu anlaşma sayesinde, faizlerdeki olası artış
nedeniyle tahvil değerinde oluşacak kaybı, swap anlaşmasından elde
edeceği pozitif nakit akımıyla dengeleyebilecektir.
Şekil 7: IRS Çözümü: Korunma (Uzun Pozisyon)
sabit
Yatırımcı
sabit
Aracı
değişken
Kuponlu
Tahvil

Maliyet Minimizasyonu: Yüksek kredibiliteye sahip bir şirket, proje
finansmanı sağlamak istemektedir. Bankadan kullanacağı kredi
karşılığında LIBOR + RP (RP: şirketin risk primi) ödeyecektir.
Değişken faizli borç maliyetini daha aşağı seviyelere çekmek isteyen
39
şirket, ihtiyaç duyduğu fon miktarı kadar kuponlu tahvil ihraç eder ve
aynı düzeydeki kavramsal anapara tutarıyla LIBOR ile ödeme yaptığı,
sabit faizli tahsilat gerçekleştirdiği bir swap anlaşmasında taraf olur.
Şirketin yüksek kredibilite değeri, göreceli olarak düşük kupon
ödemesi gerçekleştirebilmesini sağlamaktadır ve swap anlaşmasından
tahsil ettiği sabit faiz tutarını kupon ödemelerinin finansmanında
kullanır. Bu işlem sonucunda şirkete nakit çıkışı yaratan tek unsur
swap anlaşmasında yükümlü olduğu LIBOR ödemesi olacaktır. Bu
sayede şirket ek risk primi ödemesi yapmayarak borç maliyetini daha
aşağıya çekebilir.
Şekil 8: IRS Çözümü: Maliyet Minimizasyonu (Kısa Pozisyon)
sabit
Şirket
sabit
Aracı
LIBOR
Kuponlu
Tahvil

Getiri Maksimizasyonu: Bir yatırımcı parasını vadeli mevduata
yatırmıştır. Faizlerin düşeceği yönünde beklentiye sahip olan yatırımcı,
böyle bir durumda vadeli mevduata ilişkin yeniden yatırım getirisinin
tatminkâr olmayacağından hareketle; mevduat tutarı kavramsal
anapara tutarına eşit olan ve değişken faiz ödeyicisi, sabit faiz
tahsilatçısı olduğu bir swap anlaşmasına girer. Swap anlaşması
süresince; mevduat vadesi sonlarında tahsil ettiği faizi miktarını
değişken ödeme ayağında finansman olarak kullanır. Şayet faizler
düşerse, swap anlaşmasından tahsil ettiği sabit faiz ödemesi değişken
faize denk gelen tutarın üzerinde kalacaktır.
40
Şekil 9: IRS Çözümü: Getiri Maksimizasyonu (Kısa Pozisyon)
sabit
Yatırımcı
değişken
Aracı
değişken
Vadeli
Mevduat
Yukarıda ortaya konulan senaryolar ilk bakışta karışık gibi görünse de,
karar süreci sistematize edildiği takdirde uygulamasının son derece pratik
olduğu anlaşılabilecektir. Bunu yapabilmek için öncelikle swap pozisyonlarını
taraflar açısından, gelecek/vadeli işlem sözleşmelerinde olduğu şekilde
tanımlamak fayda yaratacaktır.
Swap anlaşmalarında sabit-faiz ödeyicisi ‘Uzun Pozisyon’da olarak
nitelendirilirken;
sabit-faiz
tahsilâtçısı
‘Kısa
Pozisyon’da
olarak
nitelendirilmektedir. Bunun temel nedeni uzun pozisyondaki tarafın değişkenfaiz alıcısı; kısa pozisyondakinin ise değişken-faiz satıcısı şeklinde
düşünülmesidir.
Klasik korunma teorisinin ana prensibi, vadeli piyasadaki pozisyonun
tam tersi pozisyonun cari piyasada veyahut cari piyasadaki pozisyonun tam
tersi pozisyonun vadeli piyasada alınmasıdır. Dolayısıyla, swap alıcısı cari
piyasada sabit-faiz tahsilatçısı ya da değişken-faiz ödeyicisi olmalıdır. Swap
satıcısı içinse durum tam tersidir ve söz konusu farklılıklar aşağıdaki tabloda
gösterilmektedir.
41
Tablo 8: Swap Pozisyonları İçin Sistematik Karar Süreci
‘Uzun Pozisyon’ veya ‘Swap Alıcısı’
Swap Anlaşmasında
Cari Piyasada
 Sabit-Faiz Ödeyicisi
 Sabit-Faiz Tahsilâtçısı (Yatırım)
 Değişken-Faiz Tahsilâtçısı
 Değişken-Faiz Ödeyicisi (Borçlanma)
‘Kısa Pozisyon’ veya ‘Swap Satıcısı’
Swap Anlaşmasında
Cari Piyasada
 Sabit-Faiz Tahsilâtçısı
 Sabit-Faiz Ödeyicisi (Borçlanma)
 Değişken-Faiz Ödeyicisi
 Değişken-Faiz Tahsilâtçısı (Yatırım)
Yukarıda sunulan örnek olaylarda hangi swap pozisyonunun alınması
gerektiği, ortaya konulan sistematik karar süreci sayesinde son derece
basitleşmiştir. Zira taraflar açısından dört seçenek söz konusudur:
I.
İlgili taraf cari piyasada yaptığı yatırımdan sabit-faiz tahsil ediyorsa,
swap anlaşmasında uzun pozisyonda olmalıdır,
II.
İlgili taraf cari piyasada yaptığı yatırımdan değişken-faiz tahsil
ediyorsa, swap anlaşmasında kısa pozisyonda olmalıdır,
III.
İlgili taraf cari piyasadaki borçlanmasına karşılık değişken-faiz
ödüyorsa, swap anlaşmasında uzun pozisyonda olmalıdır,
IV.
İlgili taraf cari piyasadaki borçlanmasına karşılık sabit-faiz ödüyorsa,
swap anlaşmasında kısa pozisyonda olmalıdır.
2.1.4. İleriye Yönelik Faiz Oranı Sözleşmesi Opsiyonları
Opsiyonlar alıcı ve satıcı arasında yapılan, opsiyonu satın alan tarafın
belirli bir fiyat üzerinden opsiyon konusu varlığı alma ve satma hakkına sahip
olduğu ve satıcının bu opsiyon karşılığında alıcıdan opsiyon fiyatı da denilin
bir prim tahsil ettiği sözleşmelerdir (Chambers, 2009:57).
Alım opsiyonu
alcısına belirli bir dayanak varlığı belirli bir fiyattan alma hakkı verirken, satım
42
opsiyonları alcısına satma hakkı vermektedir. Gupta (2006: 352-356)
çalışmasında opsiyon uygulamalarında sıklıkla kullanılan beş temel kavramı
aşağıdaki gibi açıklamaktadır:

Opsiyon Sözleşmesinin Tarafları: Alıcı ve satıcı olmak üzere iki taraf
vardır. Satıcı alıcıya belirli bir varlığı belirli bir bedel karşılığında alma
ya da satmak hakkını vermektedir.

Kullanım Fiyatı: Opsiyon satıcısı tarafından dayanak varlığın alınacağı
veya satılacağı fiyattır. Bu fiyat üzerinden alıcı sahip olduğu opsiyonu
kullanabilir.

Vade: Opsiyon sözleşmesinin geçerliliğini yitirdiği tarihtir. Alıcı
opsiyonu kullansın ya da kullanmasın satıcıya ödediği prim vade
sonunda geri alınmamaktadır. Alıcı sahip olduğu opsiyonu sadece
vade tarihinde kullanabiliyorsa bu tür sözleşmelere Avrupa tipi
opsiyon, şayet vade sonuna kadar istediği zaman kullanabiliyorsa
bunlara Amerikan tipi opsiyon denilmektedir.

'Karda', 'Zararda' ve 'Başabaş' Opsiyon: Opsiyon sözleşmeleri vade
sonuna kadar belirli zamanlarda karda, zararda veya başabaş
olabilirler. Alım ve satım opsiyonlarının dayanak varlığın piyasa fiyatı
ve kullanım fiyatı ilişkisi çerçevesinde durumlarını ortaya koyan tablo
aşağıda sunulmaktadır.
Tablo 9: 'Karda' 'Zararda' ve 'Başabaş' Opsiyonlar
Alım Opsiyonu
Satım Opsiyonu
Karda
Piyasa Fiyatı > Kullanım Fiyatı
Piyasa Fiyatı < Kullanım Fiyatı
Başabaşş
Piyasa Fiyatı = Kullanım Fiyatı
Piyasa Fiyatı = Kullanım Fiyatı
Zararda
Piyasa Fiyatı < Kullanım Fiyatı
Piyasa Fiyatı > Kullanım Fiyatı
Kaynak: Gupta, S.L., 2006. Financial Derivatives: Theory, Concepts and
Problems. New Delhi: Prentice Hall of India, s.352.
43
Faiz oranı opsiyonları alıcısına belirli bir süre içinde veya sonunda
belirli bir faiz üzerinden aborç verme ya da borçlanma hakkını veren, faiz
taşıyan menkul değerlere dayalı olarak düzenlenen opsiyonlardır ve faiz
oranı opsiyonun sahip olmadaki amaç, faiz oranı riskinden korunmak isteğidir
(Yalçıner ve diğerleri, 2008:312-313).
Gelecek sözleşmeleri, vadeli işlem sözleşmeleri ve swap anlaşmaları
faiz oranı riskinden korunma sağlamakta ancak tarafları faiz oranında
meydana gelebilecek avantajlı değişimlerin yaratacağı pozitif etkiden
mahrum bırakmaktadırlar (Chisholm, 2004:77). Diğer bir deyişle, bunların
tümü tek yönlü değişime karşı avantaj sağlamaktadır. Örneğin faizdeki artış
ihtimaline karşın ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesinde uzun pozisyonda
olan taraf, borçlanma maliyetini sabitleyebilmektedir. Ancak tersi durumda,
yani faizdeki olası bir düşüş durumunda, bunun yaratacağı avantajı
kullanamamaktadır.
Opsiyonlar ise diğer türev araçlardan farklı olarak opsiyon alıcısına iki
yönlü
fayda
sağlamaktadır.
Çünkü
korunma
amacına
bağlı
olarak
oluşabilecek beklenmeyen duruma karşın (örneğin borçlu şirket için faizdeki
düşüş) pozisyon alan tarafa fayda sağlayabilmektedir. Belirli bir finansal
araca bağlı belirli bir hak sunan gömülü opsiyonlar (embedded options) bu
amaçla özellikle bankalar tarafından sıklıkla uygulanmaktadır (Lee ve Stock,
2000:170; Fabozzi, 2007:14). İleriye yönelik faiz oranı sözleşmesi opsiyonları
da alıcılarına söz konusu sözleşmelerde uzun veya kısa olma hakkını
verdiklerinden;
gömülü
sağlayabilecekleri
opsiyonlar
stratejilere
bağlı
gibi
taraflara
olarak
iki
yönlü
fayda
pozisyon
alma
fırsatı
sunmaktadırlar.
Tezgah üstü opsiyonlar, özellikle finansal kuruluşlar tarafından
kurumsal
müşterilerinin
özgün
ihtiyaçlarını
karşılayabilmek
amacıyla
kullanılmaktadır (Kolb ve Overdahl, 2003:130). İleriye yönelik faiz oranı
sözleşmesi opsiyonları da tezgah üstü opsiyonlardandır. Dolayısıyla bu
opsiyonlara kısaca tezgah üstü faiz oranı opsiyonları da denilebilmektedir. Bu
44
opsiyonlarda kullanım fiyatı, ileriye yönelik faiz oranı sözleşmelerindeki
sözleşme faiz oranıdır. Opsiyon vadesi ise, ileriye yönelik faiz oranı
sözleşmesinin uzlaşma tarihidir.
İleriye yönelik faiz oranı sözleşmesi opsiyonları veya diğer bir ifadeyle
tezgah üstü faiz oranı opsiyonları, belirlenen sözleşme faiz oranları itibariyle
çeşitli isimler almışlardır. Bunlar tavan, taban, yaka ve koridor opsiyonlarıdır.
2.1.4.1. Tavan Opsiyonları
Tavan opsiyonu, değişken faizle kullanılmış kredilerde maliyeti
sınırlamak amacıyla kullanılmaktadır (Arditti, 1996:133). Diğer bir ifadeyle,
faizlerin artma ihtimaline karşı korunmak isteyen değişken faiz borçlusu,
tavan opsiyon alarak ileriye yönelik faiz oranı sözleşmelerinde uzun taraf
olma hakkına sahip olur. Bu bağlamda, hem tavan hem de taban opsiyonları
ileriye yönelik faiz oranları üzerine kurgulanan sözleşmelerdir (Gupta ve
Subrahmanyam, 2005:710).
200 milyon ABD Doları tutarında kredi kullanmış bir şirket olduğunu
varsayalım. Söz konusu şirketin kredi maliyeti yani kredi faiz oranı altı-aylık
ABD Doları LIBOR’u + 50 baz puan (%0,50)'dır. Şirket, faiz oranındaki
muhtemel artışlara karşı korunmak için, özellikleri Tablo 10'da belirtilen tavan
opsiyonunda alıcı olmaktadır.
Tablo 10: Tavan Opsiyonu Şartları
Kavramsal Anapara Tutarı:
200 Milyon ABD Doları
Kullanım Fiyatı:
%3
Prim Oranı:
%0,15
Uzlaşma Tarihi:
6 Ayda Bir
Vade:
FRA Birinci Uzlaşma Tarihi: 6 ay sonra
45
Altı ay sonra ABD Doları LIBOR’u referans piyasada %4 olarak
sabitlenmiştir. Bu durumda şirket opsiyonu kullanır ve ileriye yönelik faiz
oranı
sözleşmesinde
uzun
pozisyona
(
"
)
geçer.
Bu
durumda
şirket
" işleminden 1 milyon ABD
Doları nakit girişi sağlayacaktır.
Tavan opsiyon için kavramsal anapara tutarının %0,15'i kadar prim
harcaması
yapıldığı
düşünüldüğünde,
şirketin
(
"
net
karı
) 700 bin ABD
Doları olacaktır. Bu tutarı, %4,5'lik borcunu karşılamak için kullandığında
şirketin efektif borçlanma oranı; altı aylık dönem için yüzde 1,9 (3,8 milyon $ /
200 milyon)'dur.
Şayet
şirket
tavan
opsiyon
yerine
ileriye
yönelik
faiz oranı
sözleşmesinde uzun taraf olsaydı, prim maliyetine katlanmayacak; bu
doğrultuda da efektif borçlanma oranı, altı aylık dönem için yüzde 1,75 (3,5
milyon $ / 200 milyon) oranında sabitlenecektir. İlk bakışta daha avantajlı
görünen ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesi, faizdeki olası düşüş durumunda
bu avantajını yitirmektedir. Şöyle ki, şayet altı-aylık ABD Doları LIBOR’u
referans piyasada %1,5
olarak
sabitlenirse;
tavan
opsiyonda
uzun
pozisyonda bulunan şirket hakkını kullanmayacaktır. Bu çerçevede opsiyon
pozisyonu maliyeti 300 bin ABD Doları olacaktır ve borcunu %2 üzerinden
ödeyecektir. Dolayısıyla, primle birlikte efektif borçlanma oranı; altı aylık
dönem için yüzde 1,15 (2,3 milyon $ / 200 milyon) olacaktır.
Buna karşın şirket ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesinde olsaydı,
aradaki %1,5'lik farkı kısa pozisyon tarafına ödeyecek; her ne kadar borcu
%2 gibi gözükse de efektif borçlanma oranı; altı aylık dönem için yüzde
1,75'de sabit kalacaktı.
Nakit akımları itibariyle, çeşitli altı aylık varsayımsal LIBOR oluşumları
için hesaplanan efektif borçlanma oranları, Tablo 11'de ve Şekil 10'da (1)
korunmasız pozisyon, (2) ileri yönelik faiz oranı sözleşmesine dayalı
46
korunmalı pozisyon ve (3) tavan opsiyona dayalı korunmalı pozisyon için
karşılaştırmalı olarak gösterilmektedir.
Tablo 11: Tavan Opsiyonu Korunması
(%, EBO: Altı Aylık Efektif Borçlanma Oranı)
Korunmasız FRA Korunması Tavan Opsiyon
LIBOR
EBO
EBO
Korunması EBO
1,50
1,00
1,75
1,15 zararda
2,00
1,25
1,75
1,40 zararda
2,50
1,50
1,75
1,65 zararda
3,00
1,75
1,75
1,90 başabaş
3,50
2,00
1,75
1,90 karda
4,00
2,25
1,75
1,90 karda
4,50
2,50
1,75
1,90 karda
Şekil 10: Tavan Opsiyonu Korunması
Altı Aylık Efektif Borçlanma Oranı (%)
2,40
2,20
2,00
1,80
1,60
1,40
1,20
1,00
1,50
2,00
2,50
3,00
3,50
LIBOR Sabitlemeleri (%)
Korunmasız Pozisyon
FRA Korunmalı Pozisyon
Tavan Opsiyon Korunmalı Pozisyon
4,00
4,50
47
Görülebileceği üzere tavan opsiyonunda uzun taraf, LIBOR sözleşme
faiz oranının üzerinde olduğunda opsiyonu kullanmaktadır. Tersi durumda ise
opsiyonu kullanmayarak faiz oranındaki azalıştan fayda sağlayabilmektedir.
2.1.4.2. Taban Opsiyonları
Taban opsiyonları, tavan opsiyonlarının tersine borç veren açısından
getiriyi garanti altın almaktadır (Kolb ve Overdahl, 2003:133). Tavan
opsiyonunda kullanmış olduğumuz örneği, küçük bir değişiklik yaparak
burada da kullanabilmek mümkündür. Şöyle ki, bu sefer aynı şirket 200
milyon ABD tutarında değişken faiz oranlı tahvil satın almıştır. Tahvilin ilk
kupon ödemesi 6 ay sonradır ve kupon faiz oranı LIBOR'a endekslidir.
Şirket faizin düşme olasılığına karşı korunmak, bununla birlikte faiz
artışlarından da yaralanmak istemektedir. Bu nedenle, iki yönlü fayda
sağlayan taban opsiyonunda uzun pozisyona girerek, ileriye yönelik faiz
oranı sözleşmesinde kısa pozisyon olma hakkını satın alacaktır. Taban
opsiyonu şartları aşağıdaki gibidir.
Tablo 12: Taban Opsiyonu Şartları
Kavramsal Anapara Tutarı:
200 Milyon ABD Doları
Kullanım Fiyatı:
%1
Prim Oranı:
%0,15
Uzlaşma Tarihi:
6 Ayda Bir
Vade:
FRA Birinci Uzlaşma Tarihi: 6 ay sonra
Nakit akımları itibariyle, çeşitli altı aylık varsayımsal LIBOR oluşumları
için hesaplanan efektif borçlanma oranları, Tablo 13'te ve Şekil 11'de (1)
korunmasız pozisyon, (2) ileri yönelik faiz oranı sözleşmesine dayalı
korunmalı pozisyon ve (3) tavan opsiyona dayalı korunmalı pozisyon için
karşılaştırmalı olarak gösterilmektedir.
48
Tablo 13: Taban Opsiyonu Korunması
(%, EGO: Altı Aylık Efektif Getiri Oranı)
Korunmasız FRA Korunması
LIBOR
EGO
EGO
0,25
0,125
0,50
Tavan Opsiyon
Korunması EGO
0,35 zararda
0,50
0,250
0,50
0,35 zararda
0,75
0,375
0,50
0,35 zararda
1,00
0,500
0,50
0,35 başabaş
1,25
0,625
0,50
0,48 karda
1,50
0,750
0,50
0,60 karda
1,75
0,875
0,50
0,73 karda
Şekil 11: Taban Opsiyonu Korunması
Altı Aylık Efektif Getiri Oranı (%)
0,825
0,725
0,625
0,525
0,425
0,325
0,225
0,125
0,25
0,75
1,25
LIBOR Sabitlemeleri (%)
1,75
Korunmasız Pozisyon
FRA Korunmalı Pozisyon
Taban Opsiyon Korunmalı Pozisyon
Görülebileceği üzere taban opsiyonunda uzun taraf, LIBOR, sözleşme
faiz oranının altında olduğunda opsiyonu kullanmaktadır. Tersi durumda ise
opsiyonu kullanmayarak, faiz oranındaki artıştan fayda sağlayabilmektedir.
49
2.1.4.3. Yaka Opsiyonları
Tavan opsiyonlar, sıklıkla taban opsiyonlarla birlikte kullanılır ve bu tür
bir uygulama yaka opsiyonları ortaya çıkarmaktadır (Kolb ve Overdahl,
2003:133). Bu bağlamda, yaka opsiyonu tavan ve taban opsiyonlarda
birbirlerinin karşıtı alınan pozisyonlar ile oluşturulan bir stratejidir. Şöyle ki;
yatırımcılar tavan opsiyonu satıp taban opsiyonu alırken, borçlular tavan
opsiyonu alıp taban opsiyonu satarlar.
Yaka opsiyonu faiz oranı için bir alt ve bir de üst limit oluşturmaktadır.
Diğer bir deyişle, yaka opsiyonları sayesinde faiz oranının değişkenliği iki
kullanım fiyatı arasında gerçekleşmektedir. Bu durum pozisyon alan taraf
için hem riski hem de potansiyel kazancı limitler (Adam, 2009:242; Das ve
Statman, 2013:143).
Alınan ve satılan opsiyonların vadeleri ve prim tutarları aynı ise,
opsiyon satışından elde edilen prim geliri ile alınan opsiyonun prim bedeli
ödenerek herhangi bir ön ödeme yapılmadan yaka opsiyonu uygulanmış olur
ve bu uygulama "sıfır maiyetli yaka" stratejisi olarak adlandırılmaktadır
(Linden, 2005:90). Diğer bir ifadeyle, yaka uygulamasında pozisyonlar ters
olduğundan, bir opsiyonda prim alıcısı olan aynı zamanda diğer opsiyonda
prim ödeyicisi durumundadır. Bu bağlamda alım yaptığı opsiyonda prim
ödemekte, sattığından ise prim tahsil etmektedir. Bu nedenledir ki, toplam
prim maliyeti sıfır olmaktadır.
Varsayalım, yıllık LIBOR + 50 baz puan (%0,50)'dan 200 milyon ABD
Doları borçlu olan şirket, %3 kullanım fiyatlı tavan opsiyonu alarak ve %1
kullanım fiyatlı taban opsiyonu satarak sıfır maliyetli yaka stratejisi
uygulamaktadır. Şayet LIBOR %4 düzeyinde sabitlenirse; şirket opsiyonunu
kullanacak ve %1'lik farkı ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesi vasıtasıyla
tahsil edecektir. Bu bağlamda yıllık efektif borçlanma oranı %4+%0,5-%1
işleminden %3,5 olarak gerçekleşecektir.
50
Şayet LIBOR %2 düzeyinde ise, tavan opsiyonundaki uzun taraf olan
borçlu da; taban opsiyonundaki uzun taraf olan yatırımcı da ileriye yönelik
faiz
oranı
sözleşmelerindeki
pozisyon
haklarını
kullanmayacaklardır.
Dolayısıyla borçlunun yıllık efektif borçlanma oranı %2+%0,5 işleminde %2,5
olarak gerçekleşecektir.
LIBOR'un %0,75 düzeyinde sabitlenmesi durumunda ise, yatırımcı
ileriye yönelik faiz oranı sözleşmesinde kısa taraf olma hakkını kullanacak;
aradaki %0,25'lik farkı şirketten tahsil edecektir. Bu durumda şirketin yıllık
efektif borçlanma oranı %0,75+%0,25+%0,5 işleminde %1,5 olacaktır. Borçlu
açısından söz konusu olasılıkların sonuçlarını özetleyen grafik Şekil 12'de
sunulmaktadır.
Yıllık Efektif Borçlanma Oranları (%)
Şekil 12: Yaka Opsiyonu Korunması
4
3,5
3
2,5
2
1,5
1
0
1
2
3
4
5
LIBOR (%)
Görülebileceği üzere borçlanan için maliyetler, yatırımcı için de
kazançlar belirli bir aralık içerisine hapsedilmiştir. Diğer bir deyişle LIBOR ne
olursa olsun, opsiyon tarafları açısında alt sınır ve üst sınırlar tanımlanmıştır.
Bu opsiyon her iki taraf içinde makul bir planlama şansı yaratırken faizin
hareketinden de iki yönlü ancak kısmi olarak fayda sağlanabilmesine imkan
tanımaktadır.
51
2.1.4.4. Koridor Opsiyonları
Belirli bir faiz oranı üzerinden faiz oranı tavanı satın alıp, daha yüksek
oranda faiz oranı tavanı satmak işlemi faiz koridor sözleşmesi olarak
isimlendirilir. Sözleşmeyi satın alan taraf, alıcı konumu nedeniyle prim
ödemekte, satıcı konumu nedeniyle de prim tahsil etmektedir. Bir faiz tavanı
sözleşmesinin alıcısı, bir de faiz taban sözleşmesinin satıcısı konumundaki
tarafın amacı, hem prim ödeyen hem de prim tahsil eden konumda olması
nedeniyle, ödediği primi düşürmek ve aynı zamanda riske karşı korunma
seviyesine üst bir sınır getirmiş olmaktır (Yalçıner ve diğerleri, 2008:319).
Alıcının
fiyatların
yükseleceği,
satıcının
fiyatların
düşeceği
beklentisinde olması şeklindeki genel kurala uygun olarak, faiz koridoru
sözleşmesinin alıcısı, değişken faiz oranının yükseleceğini ancak, bu
yükselmenin belirli bir düzeyden daha fazla olmayacağını düşünmekte ve üst
sınırı teşkil eden bu düzeyden itibaren faiz oranı satıcısı konumunda olmayı
tercih etmektedir. Nedeni, faiz farkından yararlanmak ve tahsil edeceği primle
riski devretmenin maliyetini azaltmaktır (Örten ve Örten, 2001:458).
2.1.5. Swap Opsiyonları
Swap opsiyonları, swap ve opsiyonların birleşmesinden oluşmaktadır
(Das, 1996:46). Swap opsiyonları, swap anlaşmalarına girme hakkı
vermektedir (Stapleton ve Subrahmanyam, 1993:1088).
Ödeyici (payer-type veya put) swap opsiyonunun alıcısı, swapta uzun
pozisyondan
olma
hakkına
sahiptir
(Chambers,
2009:139).
Swap
anlaşmalarında uzun pozisyon tarafı sabit faiz ödeyicisi-değişken faiz
tahsilatçısıdır. Bu bağlamda uzun pozisyon tarafı, cari piyasada (1) sabit faiz
tahsilatçısı konumunda olduğu bir yatırım yapmıştır veya (2) değişken faiz
ödeyicisi olduğu bir borçlanma gerçekleştirmiştir.
52
Tahsilatçı (receiver type veya call) swap opsiyonu, alıcıya swapta kısa
pozisyonda olma hakkı verir (Chambers, 2009:139). Swap anlaşmalarında
kısa pozisyon tarafı ise sabit faz tahsilatçısı-değişken faiz ödeyicisidir. Bu
bağlamda kısa pozisyon tarafı cari piyasada (1) değişken faiz tahsilatçısı
konumunda olduğu bir yatırım yapmıştır veya (2) sabit faiz ödeyicisi olduğu
bir borçlanma gerçekleştirmiştir.
LIBOR + 50 baz puandan 200 milyon ABD Doları tutarında kredi
kullanan bir şirket cari piyasada değişken faiz ödeyicisi olduğundan,
korunmak için swap anlamasında değişken faiz tahsilatçısı; diğer bir değişle
uzun pozisyon tarafı olacaktır. Şayet swap oranı7 %5 ise, LIBOR ne olursa
olsun şirket borçlanma oranını %5+%0,5=%5,5'te sabitlemektedir. Bu sayede
şirket, LIBOR'daki hızlı yükselişlere karşın korunma sağlamaktadır. Ancak
tersi durumlardan, yani LIBOR'daki azalışlardan fayda sağlayamamaktadır.
Yukarıdaki örnekte şirket swap anlaşmasında pozisyon almaktadır.
Bunun yerine şirket kullanım fiyatı %5 olan bir ödeyici swap opsiyonu
anlaşması alıcısı olmuştur. Prim ise kavramsal anapara tutarının %0,15'i
kadardır. Bu sayede vade sonunda swap anlaşmasında uzun pozisyon
olabilme hakkına sahiptir. Şayet LIBOR %4 olarak belirlenirse şirket swap
anlaşmasında uzun pozisyon olma hakkını kullanmayacak ve efektif
borçlanma maliyeti %4+%0,5+%0,15 işleminde %4,65 olacaktır. Diğer bir
deyişle faizdeki düşüşten fayda sağlayabilecektir.
Şayet LIBOR %6 olarak sabitlenirse şirket swap anlaşmasında uzun
pozisyonda olma hakkını kullanacak, kullanım fiyatının %5 olması nedeniyle
efektif borçlanma oranı %5+%0,5+%0,15 işleminden %5,65 olacaktır. Diğer
bir deyişle, faizlerin artma olasılığına karşın korunma sağlamasının yanında
faiz düşüşlerinden de avantaj sağlayacaktır.
7
Swap anlaşmalarında sabit faiz ödeme ayağının tutarını belirleyen faiz oranıdır. Piyasa tarafından
belirlenir ve ilan edilir. Söz konusu oran swap opsiyonları için kullanım fiyatı özelliği taşımaktadır.
53
Anlaşılabileceği gibi swap opsiyonları da, diğer opsiyonlarda olduğu
gibi iki yönlü fayda sağlamaktadır. Diğer bir ifadeyle, swap opsiyonları
kullanımı ile sıfır maliyetli yaka stratejisi (yaka opsiyonu kullanımı) arasında
benzerlik vardır. Bununla birlikte iki uygulama arasında iki tane fark ortaya
konabilir ve bu farklardan her biri sadece bir tarafın lehinedir: (1) sıfır maliyetli
yaka stratejisi herhangi bir prim maliyeti barındırmaz ki bu onun lehine olan
farktır; (2) swap opsiyonları korunma sağlamasının yanında faiz oranındaki
lehte değişime karşı da avantaj elde edilebilmesine imkan tanırken, sıfır
maliyetli yaka stratejisinde sağlanabilecek fayda limitlidir. Bu fark ise swap
opsiyonu lehinedir.
Bahse konu iki fark değerlendirildiğinde, swap opsiyonu veya yaka
opsiyonu seçiminin piyasadaki volatiliteyle ilişkili olduğu görülebilecektir
(Jagannathan ve diğerleri, 2003:144-145). Bu çerçevede swap opsiyonu ya
da yaka stratejisi kullanımı için şu şekilde bir görüş ortaya konabilir: Şayet
faizlerin volatilitesi göreceli olarak daha az ise, bir aralık yani bant
tanımlamak daha uygun olacaktır. Aksi durumda, yani belirsizlik fazla ise, bu
durum katlanılacak prim nedeniyle ekstra bir maliyet getirse de, swap
opsiyonları yaka stratejisine göre daha avantajlı olabilir.
Çalışmada vadeli işlem sözleşmeleri opsiyonlarına ilişkin ayrı bir
başlık açılmamıştır. Çünkü, vadeli işlem sözleşmeleri opsiyonlarının çalışma
sistematiği diğerleriyle aynıdır ve yapısal olarak ileriye yönelik faiz oranı
sözleşmesi opsiyonlarıyla benzerdir.
2.2. KREDİ TÜREVLERİ
Özellikle finansal kuruluşlar açısından tarif edilecek olursa, sistematik
faktörlerle ilişkili aktif ve pasifteki değer değişimleri sistematik risk olarak
ifade edilmektedir. Sistematik riske karşı korunma sağlanabilir ancak
tamamen ortadan kaldırılamaz (Santomero ve Babbel, 1997:239). Faiz
54
oranlarının genel düzeyi sistematik bir risktir ve faiz oranı türevleri söz
konusu riske karşı korunma sağlamaktadır.
Kredi riski ise borç alan ile karşı taraf arasındaki işlemlere dayalı
olarak temerrüt olasılığını ifade etmektedir. Özellikle finansal kuruluşlar
açısından son derece önemli olan kredi riskini ölçmek ve yönetmek adına
finansal
kuruluşlar ciddi
seviyelerde
kaynaklar
ayırmaktadırlar
(Hull,
2005:481). Kredi riskini yönetmek için veya kredi riskinden korunmak için
kredi türevleri kullanılmaktadır.
Kredi türevleri, bir kuruluşun kredi riskini diğer tarafa transfer etmesine
imkan sağlayan ve bunun karşılığında prim adı altında ödeme yapılan ve
böylece kredi riskinin kaynağını oluşturan varlıktan kurtulmaya yarayan
finansal araçlardır (Choudhry, 2010:180). Bu bağlamda, kredi türevleri
dayanak varlıkların kredi riskini diğer tüm risklerden ayrıştırmaktadır (Kimber,
2004:140).
Tez çalışmasının bu kısmında kredi türevleri (1) Kredi Temerrüt
Swapları, (2) Varlık Swapları, (3) Toplam Getiri Swapları ve (4) Kredi
Bağlantılı Tahviller olmak üzere dört alt başlıkta incelenmektedir.
2.2.1. Kredi Temerrüt Swapları (KTS)
Kredi türevleri içerisinde işlem hacmi en fazla olan araç kredi temerrüt
swaplarıdır. Kredi temerrüt swapları, mevcut bir borçluluk durumuna ilişkin
olarak koruma satıcısı ile koruma alıcısı arasındaki iki taraflı anlaşmalardır;
borçlunun temerrüde düşmesi durumunda oluşacak zararı telafi etmeyi
taahhüt eden koruma satıcısına bunun karşılığı olarak koruma alıcısı
tarafından periyodik ödemelerde bulunulmaktadır (Campello ve Matta,
2012:639).
Tanımda ifade edilen borçluluk durumu, kredi temerrüt swaplarının
dayanak aldıkları referans finansman işlemini ifade etmektedir. Söz konusu
55
işlem ihraççısı bağlamında 'referans kuruluş' veya ürün bağlamında 'referans
varlık' olarak tanımlanmaktadır. Referans varlık; işletme kredisi, banka
kredisi, ülke kredisi veya tahvil gibi bir finansal varlık veya bunlardan oluşan
bir portföy olabilir (Karabıyık ve Anbar, 2006:50). Bu bağlamda kredi temerrüt
swapları “koruma alıcısı” olarak isimlendirilen bir tarafın, “koruma satıcısı”
olarak isimlendirilen diğer tarafa ödediği prim karşılığında üçüncü bir tarafın
kullanmış olduğu kredi veya ihraç etmiş olduğu bir tahvile ilişkin başta geri
ödememe riski olmak üzere alacaklı tarafın parasını koruma altına alan kredi
türev işlemidir (Clarke, 2002:2). Bu tanımdan hareketle kredi temerrüt
swapları, kredi riskini borçlu dışında üçüncü bir tarafa transfer etmek
amacıyla geliştirilen özel kredi türev ürünleri olup, işlevsel olarak bir sigorta
işlemidir (Turguttopbaş, 2013:38).
Kredi temerrüt swapları belirli bir finansman işlemi (referans varlık)
üzerine düzenlenmelerinin yanında genellikle referans kuruluş üzerine
düzenlenmektedir (Flavell, 2010: 84,85). Bu bağlamda koruma ya da sigorta
altına alınan genellikle ihraççının ya da borçlunun yani referans kuruluşun
kendisidir. Dolayısıyla referans kuruluşun kredibilitesi temel belirleyicidir.
Dolayısıyla referans kuruluşun temerrüt olasılığı artıkça, koruma alıcısı
tarafından koruma satıcısına ödenen periyodik prim ödemesi tutarı da artar
(Skinner ve Nuri, 2007:456). Ayrıca referans kuruluşta yaşanan beklenmedik
bir temerrüt, ilgili kuruluşa ilişkin olarak düzenlenen kredi temerrüt swapının
priminde ciddi seviyede yukarı sıçramaya neden olur (Jorion ve Zhang,
2007:863). Prim tutarını belirleyen veya etkileyen bu tür durumlar ise kredi
olayı olarak nitelendirilmektedir.
KTS'ler temerrüt durumuna karşın bir tür sigorta poliçesi görevi
görmektedir. Bilindiği gibi her poliçede olası zarara neden olabilecek
durumlar tanımlanmakta ve çerçevesi çizilmektedir. Diğer bir deyişle, zararın
tanziminini gerekli kılacak koşullar, taraflar açısından net olmalıdır. Bu
bağlamda,
KTS'lerin
uzlaşma
seçeneği
yaratacak
durumları
da
tanımlanmalıdır. Kredi temerrüt swaplarında koruma satıcısının, koruma
56
alıcısının
zararını
karşılamasını
gerektirecek
durumlara
'kredi
olayı'
denilmektedir.
Kredi temerrüt swapı işlemleri, diğer türev işlemlerde olduğu gibi,
'Uluslararası Swap ve Türev Araçlar Birliği'nin8 (The International Swaps and
Derivatives Association-ISDA) standartlaştırdığı hukuki dokümantasyon
çerçevesinde
gerçekleştirilmektedir
(Turguttopbaş,
2013:39).
ISDA
dokümantasyonunda, kredi türev swaplarına ilişkin olarak belirlenebilecek
kredi olayları; referans kuruluşun iflas etmesi, ödemesiz sürenin (grace
period) bitiminde eşik tutarın ödenmemesi, yükümlülüğün hızlandırılmış
ödemesi, koruma satanın temerrüde düşmesi, borcu kabul etmeme ve
yeniden yapılandırma olarak sayılmaktadır (Ateş, 2004:8).
2003 ISDA dokümantasyonu ve sonrasında getirilen ek tanımlamalar
dikkate alındığında tipik bir kredi temerrüt swapına konu edilen kredi olayları
aşağıda özetlenmektedir (Turguttopbaş, 2013:43-44):

İflas: Konsolidayon, birleşme dışındaki fesih halleri, ödeme aczi veya
borçlarını
ödeyememe
durumu,
konkordato,
15
gün
içinde
reddedilmemiş olan ödeme aczi veya iflas hükmüne bağlanan
onaylanmış ödeme aczi davaları veya iflas kanunu çerçevesindeki
davaları, konsolidayon veya birleşme dışındaki likiditasyon durumları,
kayyum veya benzeri bir temsilci atanması, teminatın işletilmesi veya
bir kararın yürürlüğe konulması veya benzer bir dava veya
konkordatodur.

Ödememezlik: Referans kuruluşun anapara veya faiz ödeyememe
durumunu ifade etmektedir. Genellikle her bir kredi temerrüt swap
işlemi için ilgili konfirmasyonda söz konusu ödeyememezliğin temerrüt
kabul edilmesi için bir eşik tutar belirlenmekte olup, böyle bir özel
8
ISDA, türev piyasalarda işlem gören tüm dayanak varlıklarla ilgili swap ve opsiyonların kavramsal
tanımlamalarını standardize eden bir örgüttür. ISDA 1985 yılında kurulmuştur. Kurumun öncelikli
amacı, türev araçlarının tedbirli ve etkin gelişimini sağlamaktır.
57
belirleme mevcut değilse, eşik tutar 1 milyon ABD Doları olarak kabul
edilmektedir.

Yükümlülüğün Muacceliyet Kazanması: Temerrüt benzeri bir sebeple
referans kuruluşun herhangi diğer bir yükümlülüğünün muacceliyet
(derhal tamamının ödenmesi hali) kazanmasıdır. Söz konusu şartın
dokümantasyona dahil edilmesinde amaç, kredi temerrüt swapı
kapsamındaki yükümlülüklerde de ödeyememezliğin söz konusu
olmasından önce risk satın alan tarafı güvence altına almaktır.

Borcun İnkarı / Moratoryum: Referans kuruluşun mevcut borcunun
tamamını
veya
bir
kısmını
silmek
durumunda
kalması
ile
gerçekleşmektedir. Referans taraf, eğer devlet niteliğinde ise, bu
durum moratoryum olarak isimlendirilmektedir.

Yeniden Yapılanma: 2003 ISDA kredi türevleri tanımlandırmalarında
yeniden yapılandırma dört durumda gerçekleşmiş sayılmaktadır; (1)
Referans varlığın faiz oranında veya borç tutarında bir indirime
gidilmesi, (2) faiz, anapara veya prim ödeme tarihinin ertelenmesi
veya
ötelenmesi,
(3)
bir
yükümlülüğün
ödeme
sıralamasında
önceliğindeki bir değişiklik nedeniyle daha düşük öncelikli bir duruma
düşmesi ve (4) faiz veya anapara ödemesinin döviz cinsi veya
kompozisyonunda bir değişiklik olmasıdır.
Tez çalışmasında kredi temerrüt swapları türleri itibariyle, tek-isimli
kredi temerrüt swapları, endeks kredi temerrüt swapları ve sepet kredi
temerrüt swapları olmak üzere üç alt başlıkta irdelenmektedir.
2.2.1.1. Tek-İsimli Kredi Temerrüt Swapları
Tek-isimli kredi temerrüt swapları iki taraflı bilanço dışı sözleşmelerdir
ve taraflardan biri (koruma satıcısı) diğer tarafa (koruma alıcısı) belirli bir süre
için, referans kuruluştaki (üçüncü taraf) olası bir kredi olayına karşı prim
58
karşılığında koruma önermektedir (Chaplin, G., 2005:55). Anlaşılabileceği
üzere burada tek bir referans kuruluş veya varlık için kredi riski transferi söz
konusudur.
Tek-isimli
kredi
temerrüt
swapının
işleyişi
Şekil
13'te
gösterilmektedir.
Şekil 13: Tek-İsimli Kredi Temerrüt Swapı
Sabit Ödeme Ayağı
Prim
Koruma
Alıcısı
Nakdi/Fiziksel Uzlaşma
Koruma
Satıcısı
Temerrüt Ayağı
Referans
Kuruluş/Varlık
Not: Şekil, yazar tarafından kurgulanmıştır.
Görülebileceği üzere kredi temerrüt swaplarında iki ödeme ayağı söz
konusudur; (1) koruma alıcısı tarafından koruma satıcısına yapılan düzenli ve
sabit prim ödemelerini kapsayan sabit ödeme ayağı ve (2) koruma satıcısı
tarafından koruma alıcısına yapılan, kredi olayının gerçekleşmesi şartına
bağlı olan ödemeyi kapsayan temerrüt ayağıdır (Jankowitsch ve diğerleri,
2008: 1271). Sabit ödeme ayağında prim ödemeleri genellikle gerçek gün
sayısı/360 esasına dayalı olarak yılda dört kez yapılır ve bu seri ödemeler
kredi temerrüt swapı sözleşmesinin vade sonunda veya kredi olayının
gerçekleşmesini takiben sona erer (O'Kane, 2008:84).
Ödeme ayaklarını işleyişini varsayımsal bir örnekle canlandırmaya
çalışalım. Referans kuruluş ABC'nin 20 milyon ABD Dolar nominal değere
sahip tahvili üzerine kredi temerrüt swapı düzenleniyor. Kredi temerrüt
swapının prim ödemelerine esas swap oranı9 250 baz puan (%0,025)'dır. Bu
çerçevede koruma alıcısı tarafından koruma satıcısına ödenecek prim tutarı;
9
Kredi temerrüt swaplarında yapılan ödemelere prim, swap oranı veya swap spread'i
denilebilmektedir.
59
(
)
olacaktır.
Herhangi bir kredi olayı gerçekleşmedikçe, koruma alıcısı koruma
satıcısına swap vadesi boyunca üç ayda bir prim ödemesi yapacaktır. Şayet
kredi olayı gerçekleşirse, koruma satıcısı koruma alıcısının zararını telafi
edecek, diğer bir ifadeyle uzlaşma gerçekleştirilerek kredi temerrüt swap
anlaşması sonlandırılacaktır.
Diğer bir ifadeyle, temerrüt ayağı ödemesi nakdi veya fiziksel uzlaşma
yoluyla yapılabilir (O'Kane, 2008:85). Nakdi uzlaşmada, koruma satıcısı karşı
tarafa nakdi bir ödeme gerçekleştirmektedir ve bu tutar N (referans varlığın
nominal değeri) ve PD (referans varlığın piyasa değeri) değerleri ile
aşağıdaki şekilde ifade edilebilmektedir.
Kredi olayının gerçekleşmesi durumunda referans varlığın piyasa
değeri azalacaktır. Bu durumda kredi temerrüt swapının görevini yerine
getirmesi için kaybedilen değerin geri kazanılması gerekmektedir. Bu açıdan
bakıldığında nakdi uzlaşma tutarı; N (referans varlığın nominal değeri) ve
GKO (geri kazanım oranı) ile aşağıdaki şekilde de ifade edilebilmektedir.
Beklenen geri kazanım oranı, prim tutarını belirleyen en önemli
unsurlardan birisidir. Prim tutarı ile referans kuruluşun kredi derecelendirme
notu birbiriyle yakından ilişkili olduğu için, bir bakıma beklenen geri kazanım
oranı koruma satıcısının olası kaybını ortaya koymaktadır (Houweling ve
Vorst, 2005: 1202; Alexander ve Kaeck, 2008:1010; Zinna, 2013:24).
Nakdi uzlaşma, koruma satıcısının ilgili referans varlığa sahip
olmaksızın pozisyonunu kapatabilmesini sağlayan önemli bir mekanizmadır.
Buna karşın, referans varlığın cari piyasa değerinin hesaplanışında ortaya
60
çıkabilecek uyuşmazlıklar nedeniyle tek-isimli kredi temerrüt swaplarında
çoğunlukla fiziksel uzlaşma tercih edilmektedir.
Fiziksel uzlaşmada koruma satıcısı taraf, nominal değer üzerinden
koruma alıcısı tarafın elindeki referans varlıkları satın alır. Bu teslimatın
gerçekleşme şekli, sigorta ile kredi temerrüt swapı arasındaki keskin bir farkı
ortaya koymaktadır. Sigorta işleminde koruma alan taraf, ilgili varlığa sahip
olmak zorundadır. Buna karşın kredi temerrüt swapında koruma alan taraf
için bu tür bir sahipliğin mevcut olması gerekmez. Bu nedenledir ki, kredi
temerrüt swapları spekülatif olarak kullanılabilmektedir. Koruma alıcısı, kredi
olayının gerçekleşmesi durumunda, referans varlıkları 't' zamanında
piyasadan satın alacak ve karşı tarafa satacaktır. Buradaki işlem aynı
zamanda bir arbitraj niteliği göstermektedir.
Arbitraj işleminin varlığı koruma alıcısı için nakdi uzlaşma tutarının
hesaplanışı üzerindeki belirsizlikleri ortadan kaldırmaktadır. Diğer bir deyişle,
geri kazanım oranının tahminine bağlı olan nakdi uzlaşmaya kıyasla fiziksel
uzlaşma geri kazanımın elde edilmesi bakımından çok daha kesin sonuç
ortaya koymaktadır. Fiziksel uzlaşmanın bu avantajına karşın, ilgili referans
varlık/varlıklarının likidite potansiyeline bağlı olarak sadece tek-isimli kredi
temerrüt swaplarında uygulanabilir olması önemli bir dezavantajdır.
2.2.1.2. Endeks Kredi Temerrüt Swapları
Endeks kredi temerrüt swapları, belirli bir endeksteki varlık havuzuna
ilişkin kredi koruması sağlarlar. Bu açıdan tek-isimli kredi temerrüt swaplarına
çok benzerler. Ancak endeks kredi temerrüt swaplarında, endeks üyesi bir
referans
kuruluşta
yaşanan
kredi
olayı
tek-isimlilerin
aksine
swap
anlaşmasının sonlandırılmasını gerektirmez. Kredi olayı sahibi olan referans
kuruluş endeksten çıkartılır ve koruma alıcısı tarafından prim ödemeleri daha
düşük bir nominal tutar üzerinden hesaplanarak ödenmeye devam edilir
(Alexander ve Kaeck, 2008:1008).
61
Anlaşılabileceği üzere endeks kredi temerrüt swapları, birden çok
referans kuruluşa ait varlık içeren standardize sepetlere ilişkin kredi riskinin
transferini sağlamaktadır. Örneğin halihazırda en aktif ticarete konu olan
endeks kredi temerrüt swapları, Kuzey Amerikan Yatırım Yapılabilir
Kategorisi Endeksi (North American Investment Grade Index CDXNAIG) ve
iTraxx Avrupa Endeksi'dir (iTraxx Eur). Kuzey Amerikan Yatırım Yapılabilir
Kategorisi Endeksi (North American Investment Grade Index), bünyesinde
eşit ağırlıklı olmak üzere, 125 Kuzey Amerika şirketi barındırmaktadır (Wang
ve diğerleri, 2009:202).
100 milyon ABD Doları nominal değer üzerinden endeks kredi
temerrüt swapında koruma alındığını varsayalım. Söz konusu swap, 80 adet
eşit ağırlıklı referans kuruluşa ait dayanak varlıkları kapsamaktadır. O halde
her bir varlığın endeks içerisinde ağırlığı %1,25 olmaktadır. Swap oranı 250
baz puan ise, çeyrek dönemlerde yapılan prim ödemesi;
(
)
olacaktır.
Şayet 100 referans kuruluştan biri için kredi olayı gerçekleşirse,
nominal değer %1,25 düşecek ve 98,75 milyon ABD Doları olacaktır. Bu
durumda takip eden prim ödemesi;
(
)
'e düşecektir.
Endeks kredi temerrüt swapları, fiziki uzlaşma ile nakdi uzlaşma
arasındaki farklılıklara ve kullanışlılığa ilişkin önemli ipuçları çıkarmamızı
sağlamaktadır. Anlaşılabileceği üzere, bünyesinde 80 adet referans kuruluşu
barındıran bir swapta, fiziki uzlaşma yapmak son derece zordur. Likidite riski
ise bu zorluğu yaratan temel noktadır (Das ve Hanouna, 2009:113).
Örneğimizde, şayet fiziki uzlaşma yapılmak istenseydi, koruma
alıcısının elinde 125.000 ABD Dolar nominal değere sahip XxX referans
kuruluşun dayanak varlığından halihazırda olması gerekirdi. Hangi kuruluş
62
için kredi olayı yaşanılacağı da bilinemeyeceğine göre, koruma alıcısının
sahipliğinde 80 adet referans kuruluş için ayrı ayrı 125.000 ABD Dolar
nominal değere sahip dayanak varlık olmalıydı. Bu durum mantıklı olmadığı
gibi mümkün de değildir.
Fiziksel uzlaşmayı yerine getirebilmek için bir diğer alternatif ise,
koruma alıcısının arbitraja yönelmesidir. Diğer bir deyişle, kredi olayının
gerçekleşmesini takiben referans varlığın piyasadan alınarak koruma
satıcısına nominal değer üzerinden satılmasıdır. Bu işlemin başarıyla
gerçekleştirilmesi için ilgili varlığın piyasada yüksek bir likiditeye sahip olması
gerekmektedir. Ancak bu tip varlıklar için piyasada genellikle yüksek bir
likiditen bahsedilememektedir. Yüksek likidite mevcut olsa dahi, miktar
uyuşmazlığı yaşanabilir. Bu bağlamda, özellikle endeks temerrüt swapları
için, fiziksel uzlaşma teorik olarak mümkün görünse de, pratikte nakdi
uzlaşma ön plana çıkmıştır.
2.2.1.3. Sepet Kredi Temerrüt Swapları
Sepet KTS'ları çoklu koruma ve çoklu kredi transferi araçlarıdır.
Bunlardaki referans yükümlülükler sepet içerisindeki tüm referans kuruluşlara
ait olabileceği gibi spesifik bir kısmını da içerebilmektedir. Teorik olarak sepet
KTS'ları portföy içerisindeki tüm referans varlıklara ait temerrüt riskine karşı
korunma sağlanabilmesi için tasarlanmışlardır. Ancak hiç şüphesiz ki bu tür
bir risk transferinin maliyeti koruma alan için çok yüksek olacaktır. O halde
makul olan portföy içerisindeki bir varlığa veya spesifik bir gruba ait temerrüt
riskinin swap işlemine konu olmasıdır. Zira bu temerrüt gerçekleşirse swap
sona erecektir. Buradaki temel soru, portföydeki hangi varlığın veya hangi
spesifik varlık gurubunun temerrüt koruması kapsamında seçildiğidir.
Portföy düzeyinde uygulanan kredi temerrüt swaplarında gerçek risk
bütünleşik temerrütlerdir (joint defaults), diğer bir değişle çok fazla
63
temerrüdün bir arada gerçekleşme olasılığıdır. Sepet kredi temerrüt swapları
bu tür riski yönetmek için geliştirilmiştir (Schönbucher, 2003:43).
Sepet kredi temerrüt swapları, koruma satıcısının koruma alıcısına
olan yükümlülüğünün yerine getirilme şekline göre çeşitlenmektedir ve bunlar
Sıralı Sepet Temerrüt Swapları (Nth-to-Default Basket Swaps), Ast Sepet
Temerrüt Swapları (Subordinate Basket Default Swaps) ve Üst Sepet
Temerrüt Swapları (Senior Basket Default Swaps) şeklindedir (Wang ve
diğerleri, 2009:202).
2.2.1.3.1. Sıralı Sepet Kredi Temerrüt Swapları
Sıralı sepet KTS'larında referans varlık portföyü içerisindeki N'inci
temerrüt gerçekleştiği zaman uzlaşmaya gidilir. Diğer bir deyişle, N'inci
temerrüt durumunda sözleşme sonlandırılmaktadır (Alexander ve Kaeck,
2008:1008). Burada hangi varlığın temerrüde düştüğünün bir önemi yoktur,
önemli olan temerrüde düşen varlığın sırasıdır.
Koruma satıcısı sadece N'inci referans kuruluşun temerrüde düşmesi
durumunda koruma alıcısına ödeme yapar; ondan önceki ilk veya N-1'inci
referans kuruluş temerrüdünde herhangi bir ödemede bulunmaz (Wang ve
diğerleri, 2009:202). Sıralı sepet temerrüt swaplarının ödeme ayakları Şekil
14'te gösterilmektedir.
Varsayımsal olarak 10 farklı referans kuruluş tarafından ihraç edilmiş
tahvilden oluşan bir portföy olsun. Birinci Sıralı Sepet KTS'de, portföy
içerisindeki ilk temerrüt gerçekleştiğinde uzlaşma sağlanmaktadır. Burada
hangi referans kuruluşun tahvilinin temerrüde düştüğü önemli değildir.
Önemli olan uzlaşmanın ilk temerrüt durumunda gerçekleşecek olmasıdır ki;
sonrasında birinci sıralı KTS sona erecektir. Bunun bir basamak yukarısı
İkinci Sıralı Sepet KTS'dir. Bu swapta referans portföyde gerçekleşen ikinci
temerrüt sonucunda uzlaşma yapılır. Üçüncü, dördüncü, ... , N'inci Sıralı
64
Sepet KTS'ler de benzer olarak uzlaşmanın yapılacağı portföy içerisindeki
temerrüt sayısını betimlemektedirler.
Şekil 14: Sıralı Sepet Kredi Temerrüt Swapı
Sabit Ödeme Ayağı
Prim
Koruma
Alıcısı
Nakdi Uzlaşma
Koruma
Satıcısı
Sepet
Temerrüt Ayağı
Referans Kuruluşlar
N'inci Temerrüt
Not: Şekil, yazar tarafından kurgulanmıştır.
Kuruluşlar,
çeşitli
amaçlarını
gerçekleştirmek
için
sıralı
sepet
KTS'larda pozisyon alabilirler 10 . Burada önemli olan unsur, sıra sayısı
yükseldikçe koruma satıcısı için riskin azaldığıdır. Şekil 15'de sıralı sepet
kredi temerrüt swaplarının sıra derecesi ile koruma satıcısının riski
arasındaki ilişki gösterilmektedir.
Risk derecesi ile kredi temerrrüt swaplarının sırası arasındaki ilişkinin
geçerli olabilmesi için, referans kuruluşlar arasında temerrüt korelasyonunun
10
Örnek Olay: ABC bankasının 50 farklı firmaya kredi verdiğini düşünelim. Bankanın risk yönetimi
departmanı mevcut kredilerin %10 oranında batık kredi olacağını öngörmektedir. Bu nedenle banka 5
kredi için karşılık ayırmıştır. Banka yönetimi için söz konusu karşılık yeterli görülmemektedir. Buna
karşın bankanın karlılık hedefleri 6 kredi için karşılık ayırtılabilmesine imkan tanımamaktadır. Banka
risk yönetimi departmanı, aynı tutarda kredi havuzunu bünyesinde barındırdığını varsaydığımız bir
6'ıncı sıralı kredi temerrüt swapında koruma alıcısı olabilecektir. Bu sayede altıncı krediye denk gelen
tüm miktarı karşılık olarak ayırmayacak; spread ödemeleriyle 6 adet batık krediye karşı hazırlıklı
olacaktır. Zira ilk 5 kredide meydana gelecek temerrüt karşılıktan kompanse edilecek; olası altıncı
kredi ise swap anlaşmasıyla teminat altına alınacaktır.
65
bulunmaması
gerekmektedir
(Arora
ve
diğerleri,
2012:281).
Çünkü
portföydeki referans kuruluşlar arasında mükemmel temerrüt korelasyonu
olması durumunda, birinci sıralı sepet KTS ile N'inci sıralı sepet KTS
arasında satıcı risk yüklenimi açısından hiçbir farklılık bulunmaz.
Koruma Satıcısı için Risk Azalır
Şekil 15: Sıralı Sepet KTS'ler ve Koruma Satıcısı Riski
N'inci
Sıralı Sepet KTS
Uzlaşma
Dördüncü
Sıralı Sepet KTS
Uzlaşma
Üçüncü
Sıralı Sepet KTS
Uzlaşma
Uzlaşma
İkinci
Sıralı Sepet KTS
Birinci
Sıralı Sepet KTS
Not: Şekil, yazar tarafından kurgulanmıştır.
2.2.1.3.2. Ast Sepet Kredi Temerrüt Swapları
Sepet KTS'ları temerrüt korelasyonuna bağlı ürünlerdir. Sepet
içerisindeki referans kuruluşların birlikte temerrüde düşme yatkınlığının bir
ölçüsü olan temerrüt korelasyonun düşük olması, sepet içerisindeki referans
kuruluşların birbirlerinden bağımsız temerrüt olasılıklarına sahip olduklarını
göstermektedir. Şayet temerrüt korelasyonu fazla ise referans kuruluşlar tek
başlarına değil beraberce temerrüde düşeceklerdir. Referans kuruluşların
farklı sektörden olması temerrüt korelasyonunu düşürmektedir. (O'Kane,
2001:48).
Temerrüt korelasyonu düşük ise, referans kuruluşların bireysel
temerrüt olasılıklarından faydalanarak sepet içerisinde çeşitli dilimler
oluşturulabilir. Diğer bir ifadeyle, sepet içerisindeki temerrüt durumlarına
66
ilişkin çeşitli şartlar ortaya konulur ve temerrüt ihtimali zorlaştırılabilir. Bu
çerçevede, sepet içerisinde temerrüt olasılığı daha düşük ve buna bağlı
olarak prim maliyeti daha ucuz olan bir risk transferi sağlanabilir. Dolayısıyla,
ast ve üst sepet kredi temerrüt swapları yapısal olarak sepet içerisinde dilim
oluşturmak için kullanılmaktadırlar ve yapılandırılmış finans tekniklerinden
alta sıralama faaliyetinin temelini oluşturmaktadırlar.
Ast sepet KTS'ları portföy içerisinde yer alan dayanak varlıklar için
sundukları korumada şu iki şart yer almaktadır; (1) her bir referans kuruluş
başına yaşanabilecek muhtemel temerrüt için üst bir ödeme limiti mevcuttur,
(2) swap anlaşmasının vadesiyle sınırlı olmak üzere portföydeki tüm referans
kuruluşlar için bir toplam üst ödeme limiti mevcuttur (Fabozzi ve diğerleri,
2006:52). Bu bağlamda, ast sepet KTS'lerde uzlaşma sayısı ve niteliği
referans kuruluş sayısı ve referans kuruluş başına ödeme limitine
bağımlıyken, swap anlaşmasının sonlandırılması toplam ödeme limitine
bağımlıdır. Tablo 14'de varsayımsal olarak sunulan bir portföyde gerçekleşen
temerrütler ve temerrüt sonucunda oluşacak muhtemel kayıplar yer
almaktadır.
Tablo 14: Ast Sepet KTS Uzlaşma Örneği
Temerrüt
Kayıp
ABC Referans Kuruluş
2 Milyon ABD Doları
XYZ Referans Kuruluş
7 Milyon ABD Doları
KLM Referans Kuruluş
4 Milyon ABD Doları
Ast Sepet KTS'ının referans kuruluş başına maksimum 4 milyon ABD
Doları, toplamda da maksimum 7 milyon ABD Doları ödeme yaptığını
varsayalım. Çeşitli temerrüde düşme sıralarına göre swap anlaşması
uzlaşma ve sonlandırma senaryoları aşağıdaki gibi olacaktır:
67
Senaryo 1:
Temerrüde Düşme Sırası: ABC - KLM – XYZ
Birinci Uzlaşma: ABC referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 2 milyon
$'dır. Bu limitler dahilindedir, yani 2 milyon $ ≤ 4 milyon $ ve 2 milyon $ ≤ 7
milyon $'dır. Bu bağlamda birinci uzlaşmada koruma satıcısı tarafından 2
milyon $ karşı tarafa ödenir. Toplam üst ödeme limiti çerçevesinde (7-2) 5
milyon ABD Doları bakiye kalmıştır.
İkinci Uzlaşma: KLM referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 4 milyon
$'dır. Bu limitler dahilindedir, yani 4 milyon $ ≤ 4 milyon $ ve 4 milyon $ ≤ 5
milyon $'dır. Dolayısıyla koruma alıcısına 4 milyon $ ödenir ve bakiye (5-4) 1
milyon $’a inmiştir.
Üçüncü Uzlaşma: XYZ referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 7 milyon
$'dır. Söz konusu tutar limitleri geçmektedir. Diğer bir deyişle, hem referans
kuruluş başına ödenebilecek 4 milyon $’ı hem de kalan 1 milyon $’lık
bakiyeyi geçmektedir. Bu nedenle koruma alıcısına 1 milyon ABD Doları
ödeme yapılarak sözleşme sonlandırılacaktır.
Senaryo 2:
Temerrüde Düşme Sırası: ABC - XYZ - KLM
Birinci Uzlaşma: ABC referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 2 milyon
$'dır. Bu limitler dahilindedir, yani 2 milyon $ ≤ 4 milyon $ ve 2 milyon $ ≤ 7
milyon $’dır. Bu bağlamda birinci uzlaşmada koruma satıcısı tarafından 2
milyon $ karşı tarafa ödenir. Toplam üst ödeme limiti çerçevesinde (7-2) 5
milyon ABD Doları bakiye kalmıştır.
İkinci Uzlaşma: XYZ referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 7 milyon
$'dır. Söz konusu tutar limitleri geçmektedir. Diğer bir deyişle, hem referans
kuruluş başına ödenebilecek 4 milyon $’ı hem de kalan 5 milyon $’lık
68
bakiyeyi geçmektedir. Bu nedenle koruma alıcısına 4 milyon ABD Doları
ödenir ve bakiye (5-4) 1 milyon $’a inmiştir.
Üçüncü Uzlaşma: KLM referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 4 milyon
$'dır. Söz konusu tutar 4 milyon $ ≤ 4 milyon $ koşulunu sağlamaktadır.
Ancak bakiye 1 milyon $ kaldığından; koruma alıcısına 1 milyon ABD Doları
ödeme yapılarak sözleşme sonlandırılacaktır.
Senaryo 3:
Temerrüde Düşme Sırası: KLM - XYZ
Birinci Uzlaşma: KLM referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 4 milyon
$'dır. Bu limitler dahilindedir, yani 4 milyon $ ≤ 4 milyon $ ve 4 milyon $ ≤ 7
milyon $'dır. Bu bağlamda birinci uzlaşmada koruma satıcısı tarafından 4
milyon $ karşı tarafa ödenir. Toplam üst ödeme limiti çerçevesinde (7-4) 3
milyon ABD Doları bakiye kalmıştır.
İkinci Uzlaşma: XYZ referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 7 milyon
$'dır. Söz konusu tutar limitleri geçmektedir. Diğer bir deyişle, hem referans
kuruluş başına ödenebilecek 4 milyon $’ı hem de kalan 3 milyon $’lık
bakiyeyi geçmektedir. Bu nedenle koruma alıcısına 3 milyon ABD Doları
ödeme yapılarak sözleşme sonlandırılacaktır.
Senaryo 4:
Temerrüde Düşme Sırası: XYZ - KLM
Birinci Uzlaşma: XYZ referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 7 milyon
$'dır. 7 milyon $ ≤ 7 milyon $ bakiye koşulunu sağlamakta ancak referans
kuruluş başına ödenebilecek 4 milyon $’lık limiti geçmektedir. Bu bağlamda
birinci uzlaşmada koruma satıcısı tarafından 4 milyon $ karşı tarafa ödenir.
Toplam üst ödeme limiti çerçevesinde (7-4) 3 milyon ABD Doları bakiye
kalmıştır.
69
İkinci Uzlaşma: KLM referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 4 milyon
$'dır. Söz konusu tutar 4 milyon $ ≤ 4 milyon $ koşulunu sağlamaktadır.
Ancak bakiye 3 milyon $ kaldığından; koruma alıcısına 3 milyon ABD Doları
ödeme yapılarak sözleşme sonlandırılacaktır.
Görülebileceği üzere portföydeki referans kuruluşların temerrüde
düşme sıralarındaki farklılaşmaya göre uzlaşma sayıları, nakit girişleri
(ödeme)
ve
sözleşmelerin
sonlandırılma
zamanları
değişkenlik
göstermektedir.
2.2.1.3.3. Üst Sepet Kredi Temerrüt Swapları
Üst sepet KTS'larında her bir referans kuruluş için bir üst ödeme limiti
mevcuttur, ancak söz konusu ödemeler belirlenen bir eşik aşılıncaya kadar
yapılmaz (Anson ve diğerleri, 2004:53). Diğer bir ifadeyle, koruma alıcısına
ödeme yapılabilmesi için bir eşik limit bulunmaktadır. Eşik limit üzerinde
yapılabilecek maksimum ödeme miktarı ise, her bir referans kuruluş
temerrüdü için yapılan ödemeler toplamından eşik limitin çıkarılmasıyla
bulunan tutara eşittir.
Eşik limit, üst sepet KTS'larının koruma satıcısı nezdinde riskini önemli
seviyede azaltan, mevcut portföyün kredi kalitesini artıran önemli bir
unsurdur. Şöyle ki; en basit haliyle beş referans kuruluştan oluşan bir portföy
düşünelim. Bunların her birinin temerrüde düşme olasılıkları %10 olsun. Tek
başlarına oldukça riskli olan bu referans kuruluşlar üst sepet grubu içerisinde
bir araya getirilmiş olsunlar. Bu durumda koruma satıcısı için yeni bir risk
tanımlanacak olursa; nakit çıkışı ancak bu beş referans kuruluşun tamamının
temerrüde düşme olasılığına göre tanımlanacaktır. Dolayısıyla temerrüt riski,
0,55=0,03125, %3,125 olmaktadır. Bunu sağlayan mekanizma eşik limittir ve
yapılandırılmış finansın önemli bir temel taşıdır.
70
Bu bağlamda sepet kredi temerrüt swapı satıcısı, yani yaratıcısı,
birbiriyle temerrüt korelasyonu bulunmayan referans kuruluşlardan oluşan
sepetler oluşturmalıdır (Tavakoli ve diğerleri, 2001:175).
Ast sepet KTS'ları için kullanılan varsayımsal referans kuruluşlar ve
onlara
ait
muhtemel
kayıplar,
üst
sepet
KTS'larının
işleyişinin
örneklendirilmesi için kullanılabilecektir. Senaryo 1'deki temerrüde düşme
sırası:
ABC-KLM-XYZ
aynen
geçerli
olup;
referans kuruluş
başına
maksimum 4 milyon ABD Doları ödeme yapılmaktadır ve eşik limit 8 milyon
ABD Doları'dır. Aşağıda her bir kuruluşun temerrütte düşmesi durumunda
anlaşma gereği yapılması gerekenler belirtilmektedir.
ABC Temerrüdü: ABC referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 2 milyon
$'dır. 2 milyon $ ≤ 4 milyon $’dır. Buna karşın ödeme yapılabilmesi için eşik
limit 8 milyon $’dır. Dolayısıyla 2 milyon $ tahtaya yazılmış ancak uzlaşma
gerçekleşmemiştir.
KLM Temerrüdü: KLM referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 4 milyon
$'dır. 4 milyon $ ≤ 4 milyon $’dır. Ancak eşik limit geçilmemiştir. Bu bağlamda
mevcut bakiyeye 4 milyon $ daha eklenmiş ve kayda giren tutar 6 milyon $
olmuştur.
XYZ Temerrüdü: XYZ referans kuruluşundan kaynaklı kayıp 7 milyon
$'dır. Bu durum 4 milyon $’lık referans kuruluş başına ödeme limitini
geçmektedir. Bu nedenle en fazla 4 milyon $ ödenecektir ve bakiye (2+4+4)
10 milyon ABD Doları'na çıkacaktır. Koruma satıcısı karşı tarafa eşik limit
haricinde 2 milyon $ ek ödeme gerçekleştirir ve sözleşme sonlandırılır.
Yukarıda belirtildiği gibi 2 milyon $, her bir referans kuruluş temerrüdü için
yapılan ödemeler toplamından eşik limitin çıkarılmasıyla bulunan tutara eşittir
[(
)
].
71
2.2.1.3.4. İçsel Risk Sınıflandırması
Tüm değişkenler standart ve sabit olmak üzere, sepet KTS'larının
koruma satıcısının yüklendiği risk açısından yüksekten düşüğe doğru
sıralanışı aşağıdaki gibidir:
Ast sepet KTS'ında toplam limit koruma satıcısı için her durumda risk
altındadır. Buna karşın sıralı sepet KTS'larında ilgili sıra gerçekleştiği anda
ilgili ödeme tek bir uzlaşmada gerçekleşmektedir. Sıra sayısı artıkça koruma
satıcısının riski azalmaktadır.
Üst sepet KTS'de ise eşik limit çerçevesinde ortaya çıkan bütünleşik
temerrüt olasılığı nedeniyle, koruma satıcısının riski minimum seviyededir.
Genellikle, ast ve üst SKTS'larının aynı anda yer aldığı kredi temerrüt
swapları oluşturulmaktadır. Örneğin, portföyde her biri 1 milyon ABD Doları
büyüklüğünde 10 adet kredi alacağı olsun. Söz konusu portföyün ilk altı
temerrüdü için ast küme tanımlanır. Diğer bir deyişle, ilk altı temerrüt ast
sepet KTS'ı gibi işlem görmektedir. Geriye kalan 4'ü içinse üst sepet KTS'ı
kuralları işler. Tanımlanan üst kümenin koruma satıcısı açısından riski son
derece
düşük
karşılaşabilmesi
olacaktır.
için
Çünkü
öncelikle
altı
koruma
adet
satıcısının
temerrüdün
nakit
çıkışıyla
gerçekleşmesi,
sonrasında ise kalan 4 adet kredinin tümünde temerrüt oluşması lazımdır.
2.2.2. Varlık Swapları
Temel (vanilya) faiz oranı swapları ile varlık swapları arasında çok
sayıda benzerlik vardır. Vanilya faiz oranı swapında olduğu gibi, varlık swapı
da iki taraf arasında belirli bir zaman için yapılan ve sabit ile değişken faiz
ödemelerinin kavramsal bir anapara tutarı üzerinden el değiştirdiği
anlaşmalardır. Bununla birlikte aralarında önemli bir fark vardır. Vanilya faiz
72
oranı swapında değişken faiz oranı olan LIBOR ve sabit faiz oranı piyasa
güçleri tarafından belirlenmektedir. Buna karşın varlık swapında sabit faiz
oranı dayanak varlık durumundaki sabit ödemeli tahvilin kupon faiz oranına
veya kredi oranına göre belirlenir ve bunun karşılığında elde edilecek LIBOR
üzerine swap anlaşmasının fiyatını sembolize eden spread ilave edilir
(Bomfim, 2005:54).
Bu bağlamda, varlık swapları aslında dayanak varlık faiz gelirine
dayalı olarak uygulanan bir vanilya faiz oranı swapıdır. Kavramsal anapara
tutarı ise tahvilin nominal değerine eşittir. Varlık swapları özellikle sentetik
değişken ödemeli ürünler oluşturmak için kullanılmaktadır. Örneğin %5,50
faiz oranlı, yılda bir kupon ödemeli, 10 milyon ABD Doları değerinde 5 yıl
vadeli riskli bir tahvil yatırımcı tarafından başabaştan alınıyor. Sonrasında
yatırımcı vanilya faiz oranı swapında uzun pozisyona giriyor ve her yıl karşı
tarafa tahvilin kupon ödemesine eşit olacak şekilde kavramsal anapara tutarı
üzerinden ödemede bulunuyor. Bunun karşılığında LIBOR ve üzerine
eklenen swap anlaşması fiyatı olan spread'i tahsil edecektir. Söz konusu
uygulama Şekil 16'da gösterilmektedir.
Şekil 16: Varlık Swap Uygulaması
LIBOR + s
Kısa Pozisyon
Uzun Pozisyon
%5,50 sabit
%5,50 kupon
ödemesi
Tahvil
Yatırımcı gerçekleştirdiği işlemlerle, (1) sabit ödemeli tahvilde
pozisyon alarak, (2) vanilya faiz oranı swapında uzun pozisyon alarak;
LIBOR+s getirili, değişken ödemeli tahvil oluşturmaktadır. Bu bir finansal
mühendislik işlemidir. Bu ve benzeri faaliyetlerle oluşturulan ve somut
73
olmayan bu ürünler sentetik sıfatıyla isimlendirilir. Sentetik değişken tahvilin
yatırımcıya sağlayacağı yıllık getiri Tablo 15'de gösterilmektedir.
Tablo 15: Sentetik Değişken Ödemeli Tahvil Yıllık Getirisi
Sabit ödemeli tahvil getirisi
%5,50
- Swap ödemesi
%5,50
+ Swap tahsilatı
LIBOR + s
TOPLAM TAHSİLAT
LIBOR + s
Varlık swapları gerçek anlamda birer kredi türevi değillerdir. Bununla
birlikte varlık swapları, dayanak varlık sahibi açısından faiz oranı riskiyle
kredi riskini ayrıştırmaktadır. Çünkü varlık swapındaki taraflardan biri sabit
faizli menkul kıymet veya kredi içerisindeki faiz oranı riskini karşı tarafa
transfer etmekte ve söz konusu dayanak varlıkta sadece kredi riski bileşeni
kalmaktadır (Bomfim, 2005:53; Skinner, 2005:275) .
Özellikle finansal kuruluşlar, varlıkları içerisinde yer alan kredi
alacaklarına ilişkin olarak sıklıkla varlık swapı uygulamasına gitmektedirler.
Bunun temel nedenlerinden birisi aktif/pasif yönetimi gereği, tahsilatı ile
yükümlülüğü arasındaki faiz uyuşmazlığını ortadan kaldırmak ve dayanak
varlık içerisindeki kredi riski ile faiz oranı riskini birbirinden ayırmaktır (Xu,
2011:2143). Örnekte de görülebileceği üzere; sabit ödemeli tahvile sahip
tarafın varlık swapı uygulaması sayesinde değişken ödemeli sentetik tahvile
kavuşmak istemesinin altında yatan temel neden de muhtemelen değişken
faizle yükümlülük altında olmasıdır.
2.2.3. Toplam Getiri Swapları
Toplam getiri swapı, iki taraf arasında finansal varlık getirisinin
değiştirildiği anlaşmadır (Choudhry, 2010s180). Toplam getiri swaplarında,
varlık swaplarında olduğu gibi taraflar arasında takas edilen faiz getirileri
74
arasında yapısal farklılığın (değişkene karşın sabit) olması gerekmez.
Toplam getiri swaplarında sabit faizli bir getiri, sabit faizli bir getiri ile veya
değişken faizli bir getiri, değişken faizli bir getiri ile değiştirilebilir (François ve
Hübner, 2004:999).
Toplam getiri swaplarında tüm riskler transfer edilmektedir - kredi riski,
faiz oranı riski vb. Bu bağlamda toplam getiri swapları kredi türevinden daha
fazlasıdır (Bomfim, 2005:83). Diğer bir deyişle, her iki taraf birbirilerinin kredi
riskini taşıdıkları için toplam getiri swapları sayesinde kredi riski transferi
yanında dayanak tahvil ya da kredinin kalitesi de koruma altına alınır (Batten
ve Hogan , 2002:260). Şöyle ki her iki tarafın birbirlerine ilettikleri getirilere ait
dayanak varlıklar kaliteli olmak durumundadır.
Toplam getiri swapları özellikle finansal kuruluşlar açısından aktif/pasif
yönetimi temelinde faiz riskine karşı korunmak veya sentetik pozisyonlar
yaratmak için kullanılmaktadır. Örneğin, Banka A'nın varlıkları arasında
'Gösterge(G)+400bp' faiz geliri üreten kredi alacağı bulunsun. Buna karşılık
Banka A'nın LIBOR cinsinden ödemesi söz konusudur. Banka B ise LIBOR
cinsinden
tahsilat
gerçekleştirmekte
olup
G
cinsinden
ödemede
bulunmaktadır. Faiz oranı riskine maruz kalan iki banka, Şekil 17'de
görülebileceği gib aralarında toplam getiri swap anlaşması düzenlemişlerdir.
Şekil 17: Toplam Getiri Swap Uygulaması
L+200bp
Banka A
Banka B
G+400bp
G+400bp
Finansal Varlık
Görülebileceği üzere Banka A, G cinsinden değişken faiz gelirini
LIBOR cinsinden değişken faiz gelirine dönüştürmüştür. Bu sayede LIBOR
cinsinden yükümlülüğüne karşı oluşabilecek faiz oranı uyuşmazlığı sorunun
75
bertaraf edebilmiştir. Banka B ise LIBOR üzerine swap anlaşması tutarı olan
bir spread eklemek suretiyle sentetik olarak G cinsinden faiz üreten bir
yatırımda bulunmuştur. Diğer bir ifadeyle G cinsinden faiz üreten finansal
varlık Banka B'nin bilançosunda olmasa dahi; sentetik olarak ilgili varlığın
tüm riskleri transfer edilmiş olmaktadır.
2.2.4. Kredi Bağlantılı Tahvil
Kredi türevleri fonlanmış ve fonlanmamış olarak iki gruba ayrılır. Tipik
örneği kredi temerrüt swapları olan fonlanmamış kredi türevlerinde koruma
satıcısı koruma alıcısına herhangi bir ön ödemede bulunmamaktadır.
Fonlanmış kredi türevlerinde ise koruma satıcısı, koruma alıcısına ön
ödemede bulunmaktadır. Fonlanmış kredi türevlerinin tipik örneği ise kredi
bağlantılı tahvillerdir (Choudhry, 2004:413).
Kredi bağlantılı tahvillerin işleyişi içerisinde koruma alıcısı, kredi
bağlantılı tahvilin ihraççısıdır. Koruma alıcısı taraf referans varlıklardan getiri
elde etmektedir. Bununla birlikte söz konusu varlıklarda yaşanabilecek kredi
olayına karşı, ihraç geliriyle yüksek kredi derecesine sahip teminat havuzu
oluşturmaktadır (Bomfim, 2005:123-124). Bu bağlamda, kredi bağlantılı tahvil
uygulamaları fonlanmış kredi koruması olarak da isimlendirilebilmektedir.
Örneğin; 100 milyonluk referans varlık için KBT vasıtasıyla koruma
sağlamak isteyen bir kuruluş, bunun için öncelikle 100 milyonluk kredi
bağlantılı tahvil ihracı gerçekleştirir. Elde ettiği anapara ile referans
varlıklarına ilişkin yaşanabilecek kredi olaylarının yaratacağı zarara teminat
olmak üzere piyasadan devlet tahvili alır. Şekil 18'den görülebileceği üzere,
kuruluş kredi bağlantılı tahvilini alan yatırımcılara yapacağı RKBT ödemesiyle
fonlanmış kredi koruması gerçekleştirmektedir.
76
Şekil 18: Kredi Bağlantılı Tahvil Uygulaması
Referans
Varlık
KBT
Rreferans
100 mil
Kuruluş
Yatırımcı
RKBT
100 mil
Rteminat
Teminat
Havuzu
Not: Şekil, yazar tarafından kurgulanmıştır.
Şekilden görülebileceği üzere KBT yatırımcıları esasen birer koruma
satıcısıdır. Çünkü KBT ihracı çerçevesinde kuruluşa ödedikleri anapara
tutarları, referans varlıkların temerrüt riskine karşı oluşturulan teminat
havuzunun finansmanında kullanılmıştır. Diğer bir deyişle fonlanmış kredi
koruması sağlayabilmek için gereken ön ödeme, kuruluş tarafından yapılan
kredi bağlantılı tahvil ihracı vasıtasıyla temin edilmiştir.
Kredi bağlantılı tahvil sisteminin fonlanmış kredi koruması maksadıyla
çalıştırılabilmesi
için,
kuruluş
tarafından
yatırımcılara
piyasadaki
alternatiflerinden daha iyi bir getiri elde etme şansı sunulmalıdır.
Yüksek kredi derecesi sağlamak için, devlet tahvillerinden (sıfır
temerrüt riski) oluşan teminat havuzu getirisinin yatırımcılara aktarılması
KBT'ler için cazibe yaratamaz. Bu nedenle RKBT=f(Rteminat,Rreferans)'tır. Diğer
bir deyişle;
yatırımcılara yapılan ödemeler için teminat havuzu getirisinin
üzerine referans varlıklardan elde edilen getirilerin bir bölümü dahil edilir.
Dahil edilecek kısım ise teorik olarak aynı referans varlıklar için katlanılacak
KTS primidir. Çünkü söz konusu referans varlıkların koruması için KBT
77
yerine KTS pozisyonu alınmış olsaydı; koruma alıcısı koruma satıcısına
belirli bir prim ödeyecektir. Dolayısıyla KBT yatırımcılarına ödenecek tutar;
teminat havuzundan elde edilen faiz getirisi ve emsal KTS primi toplamından
oluşacaktır.
Kredi bağlantılı tahviller, yapılandırılmış finans faaliyetleri açısından
kredi temerrüt swaplarıyla birlikte en önemli kredi türevleridir. Çünkü kredi
temerrüt swapları ve kredi bağlantılı tahviller beraberce kullanılarak sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülüklerinin oluşturulmasını sağlamaktadırlar
(Whaley, 2006:694).
Tez çalışmasının takip eden bölümünde yapılandırılmış finans
uygulaması içerisinde tekniklere değinilmektedir. Sonrasında, (i) pasif nakit
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri yapılandırma modeli, (ii) aktif nakit
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri modeli, (iii) tam fonlanmış sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri modeli ve (iv) kısmi fonlanmış sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri olmak üzere dört temel model,
varsayımsal örnekler üzerinden oluşturulmaktadır.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
TEMİNATLANDIRILMIŞ BORÇ YÜKÜMLÜLÜKLERİ (TBY)
3.1. GENEL OLARAK YAPILANDIRMA
Tez çalışmasının bu bölümünde yapılandırılmış finansta uygulanan
tekniklere değinilerek, yapılandırılmış finans ürünlerinin oluşturulmasını
sağlayan modeller somut bir şekilde ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bunun
için öncelikle genel anlamda yapılandırmanı ne olduğu ve finansal
kuruluşların bilançosu üzerinde ne tür değişiklikler yarattığı ifade edilmeye
çalışılacaktır.
Finansal varlık, bir veya daha fazla gerçek varlık tarafından üretilen
nakit akımları üzerindeki haktır ve finansal varlık şayet kuruluş tarafından
ihraç edilirse, ihraççı kuruluş açısından bu varlığa finansal sermaye
denilmektedir (Culp, 2006:7). Diğer bir deyişle, yatırılan sermaye (varlıklar)
tarafından gelecekte üretilecek nakit akımları üzerindeki haklar, finansal
araçlar 11 vasıtasıyla üçüncü tarafa satılabilir ve bu hakların değerlerinin
toplamı finansal sermayeyi oluşturmaktadır. 32 ve 39 nolu UMS'na göre nakit
alacak, sözleşmeyle ilgili olumlu fark ve ortaklık belgesi finansal varlık 12
olarak kabul edilmiştir (Örten ve Örten, 2001:4).
Haklar, öz kaynak ve borç olmak üzere nitelik olarak ikiye ayrılır. Bu
bağlamda finansal sermayenin borç kısmının, yani borç verenlerin, üretilen
nakit akımları üzerinde tahsilat önceliği söz konusudur. Bu durum borç ile öz
kaynağı ayırıcı niteliklerden (A) firma geliri üzerinde talep hakkı ve (B)
11
Birbiri ile finansal ilişkide bulunan iki işletmenin var olduğu nazara alındığında, bunlardan birinin
finansal varlıklarında, diğerinin finansal borçlarında veya öz kaynağında aynı tutarda artış meydana
getiren ödeme araçlarına finansal araç denir (Örten ve Örten, 2001:3).
12
Tez çalışması, birinci bölümde ifade edildiği gibi finansal kuruluşları esas almaktadır. Bu bağlamda
takip eden tüm şekiller finansal kuruluşlar ile ilgili olup, "varlık" terimi ile ipotek, taşıt vb. kredi
alacakları, kredi kartı alacakları gibi finansal varlıklar kastedilmektedir.
79
firmanın
varlıkları
üzerinde
talep
hakkı
şeklinde
aşağıdaki
gibi
açıklanabilmektedir (Akgüç, 1998: 482,483):
A. Firmanın geliri üzerindeki talep hakkı:
(i) Talepte öncelik açısından: Borç verenlerin, firmanın geliri üzerinde,
firmanın sahip veya sahiplerine kıyasla öncelik hakları vardır. Firmaya
borç verenlere karşı tüm yükümlülükler yerine getirildikten sonra
paydaşlara, firmanın bazı ortaklarına kardan pay almak konusunda
öncelik tanınmış ise imtiyazlı pay sahiplerine de kar dağıtımı
yapıldıktan sonra, ancak kardan pay verilebilir.
(ii) Talepte belirlilik açısından: Firma, kar elde etsin veya etmesin,
kullandığı yabancı kaynaklara karşılık olarak belirli oranda faiz
ödemek zorunda olup, ödenecek faiz, kar-zarar ortaklığı belgesi, kara
iştiraklı tahviller gibi finansal varlıklar dışında, firmanın gelirine bağlı
bir değişme göstermez.
(iii) Talep tutarı açısından: Firmaya borç verenlerin, talep tutarı belirli,
sınırlı olduğu ve anapara ve faiz ödemeleri sürelerinde yerine
getirilmediğinde, yasal yollara başvurmak hakları bulunduğu halde;
firma sahip veya ortaklarının kardan alacakları pay, yıllar itibariyle
dalgalanma gösterebilir.
B. Firmanın varlıkları üzerindeki talep hakkı:
Bu durum daha çok firmanın tasfiyesi halinde söz konusudur.
Firmanın tasfiyesi halinde, firmanın varlıkları üzerinde borç verenlerin,
firmanın sahip ve ortaklarına kıyasla öncelik hakları vardır. Firmanın
bütün borçları ödendikten sonra ancak kalan bakiye, firmanın ortakları
arasında paylaştırılır.
Yukarıda ifade edilen B maddesinde, firmanın ortaklarının tüm borç
verenlere ödeme yapıldıktan sonra, bakiye kalması durumunda gelirden pay
alabilecekleri ifade edilmektedir. Bu bağlamda bilançonun ekonomik yapısı
80
çerçevesinde, nakit akımı üzerindeki hakları itibariyle öz kaynak sahipleri
borç verenlerden kalan, 'artık' nakit akımını tahsil ederler (Meneguzzo ve
Vecchiato, 2004:39). Bu nedenle, yapılandırılmış finans literatürü içerisinde
öz kaynak artık (residual) olarak ifade edilebilmektedir. Tez çalışmasında ise
öz kaynak, 'artık hak' terimiyle ifade edilmektedir.
Akgüç (1998: 482,483), borç verenler ve öz kaynak sahipleri
açısından gelir veya nakit akımları üzerindeki haklara ilişkin ayırıcı
niteliklerde öncelik prensibinden bahsetmiştir. Culp (2006:10) ise söz konusu
ayrım için üç temel prensip ortaya koymaktadır. Bunlar; (1) öncelik, (2)
üstünlük ve (3) alta sıralama derinliğidir. Bu üç prensip beraberce Şekil
19'daki gibi bilançonun ekonomik yapısını oluşturmaktadır.
FİNANSAL
SERMAYE
Teminatlı Varlıklar
Teminatlandırılmış Yükümlülük
Teminatsız Borç
Artık Hak
Öz Kaynak (Hisse Senedi)
Alta Sıralama / Risk
YATIRILAN
SERMAYE
Üstünlük / Öncelik
Şekil 19: Bilançonun Ekonomik Yapısı
Kaynak: CULP. C. L.; Structured Finance & Insurance: The Art of Managing Capital and
Risk, New Jersey: John Wiley & Sons, 2006, s: 10,270,271.
Üstünlük prensibi nakit akımları üzerindeki haklara ilişkin önceliği ifade
etmektedir. Alta sıralama derinliği ise üstünlüğün tersini ifade etmekte olup,
derinlikteki artış söz konusu hakkın üstlerdekine nazaran daha fazla temerrüt
riski içerdiğini göstermektedir.
Herhangi bir kuruluşun sermaye yapısı içerisinde, haklar sadece
öncelik prensibi bakımından ayrıştırılmıştır. Diğer bir deyişle, üstünlük
81
prensibi çerçevesinde hak sahibi açısından önem arz eden tek husus,
likiditasyon durumundaki tahsilat önceliğidir. Dolayısıyla, bu tür bir yapı
içerisinde kuruluşa ait tüm riskler hak sahiplerine transfer edilmiş olmaktadır.
3.1.1. Bilanço İçi Yapılandırma
Şekil 19'da gösterilen durum esasen bilanço içi yapılandırmanın
sonucunda oluşmaktadır. Burada varlıkların bir bölümü, belirli borç verenler
için teminat13 altına alınmaktadır. Bu sayede söz konusu teminatlı varlıklara
dayalı nakit akımları üzerinde diğer borç verenler hak iddia edemezler. Diğer
bir ifadeyle, teminatlı varlıklar diğer hak sahipleri için tahsilata konu
edilememektedir. Bu açıdan teminatlandırılmış yükümlülükler, diğer sermaye
gruplarına kıyasla öncelik prensibi çerçevesinde daha 'üst' bir sınıftır.
Bilanço içi yapılandırmanın, yani teminatlı varlık ve teminatlandırılmış
yükümlülük yaratmanın temel amacı daha düşük maliyetle finansman
sağlayabilmektir. Çünkü teminatlandırılmış yükümlülükler teminatsız borçlara
nazaran daha düşük risk primi içermektedirler (Berger ve diğerleri, 2011:1).
Diğer bir deyişle, teminatlandırılmış yükümlülük diliminde yer alan hak
sahipleri açısından karşı karşıya oldukları kredi riski azalmaktadır.
Bilanço içi yapılandırma faaliyeti, müşterilerin ve hak sahiplerinin
asimetrik bilgi nedeniyle mağdur olmalarına neden olmaktadır (Culp,
2006:271). Çünkü asimetrik bilginin varlığı müşteriler ve hak sahiplerin
varlıklar üzerindeki ana kuruluş inisiyatiflerini takip etmelerini önlemektedir.
Bir başka değişle, teminatlı varlıkların kullanım şekli, söz konusu varlıklar
üzerindeki uzun dönemli planlamalar ve varlıkların görünürlüğü; tüm
varlıklarla iç içe olduklarından mümkün olamamaktadır. Buna karşın söz
konusu yapılandırma faaliyetinin bilanço dışında yapılması bu tür sorunların
çözümünü sağlayabilir.
13
Borca karşılık olarak, kredi alacağı, mülk, gayrimenkul gibi varlıkların ipotek, rehin vb. işlemlerle
teminat altına alınmasıdır.
82
3.1.2. Bilanço Dışı Yapılandırma
Blanço
dışı
teminatlandırılacak
yapılandırmada
alacaklar
seçilir
ve
ana
'özel
kuruluş
amaçlı
tarafından,
kuruluş'
olarak
nitelendirilen diğer bir tarafa devir sözleşmesi aracılığı ile devredilir. Özel
amaçlı kuruluş, devir karşılığında alacaklar için ödenmesi gereken bedeli
kaynak
şirkete
yapılandırılmış
öder (Hakyemez,
finans
2012:31).
literatüründe
'doğrudan
Buradaki
satış'
devir faaliyeti
şeklinde
ifade
edilmektedir. Özel amaçlı kuruluş doğrudan satış bedelini, gerçekleştireceği
menkul kıymet ihracından tahsil edeceği fonla ödemektedir. Söz konusu
ihraç teminatlı varlıklara dayalı nakit akımları üzerindeki haklardır. Şekil 20'de
bilanço dışı yapılandırma uygulaması gösterilmektedir.
Bilanço içi yapılandırmada teminatlandırılacak varlıklar ana kuruluş
bilançosunda kalmakta, buna karşın bilanço dışı yapılandırmada ilgili varlıklar
özel
amaçlı
kuruluşa
satılarak
menkulkıymetleştirme
işlemine
tabi
tutulmaktadır. Söz konusu menkul kıymetler teminatlandırılmış yükümlülükleri
temsil etmektedir ve Tablo 16'da gösterildiği gibi, yapılandırmanın bilanço içi
ya da dışı yapılmasına göre değişik isimler almaktadırlar. Şayet bilanço içi
yapılandırma söz konusuysa ve ihraç edilen menkul kıymetler teminata
bağlanıyorsa bunlara 'Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler'; eğer varlıklar ihraç
edilen menkul kıymetlerin teminatı olarak gösteriliyorsa bunlara 'Nakit Akımlı
Menkul Kıymetler' denilmektedir. Eğer bilanço dışı yapılandırma söz konusu
ise ihraç edilen menkul kıymetlere 'Ödeme Aktarmalı Menkul Kıymetler'
denilmektedir (Tantan, 1996:394).
83
Tablo 16: Bilanço İçi ve Dışı Yapılandırma Arasındaki Farklar
Bilanço İçi Yapılandırma
Varlığa Dayalı
Menkul Kıymetler
(Asset Backed Securities)
Bilanço Dışı Yapılandırma
Nakit Akımlı
Menkul Kıymetler
(Pay-through Securities)
Varlıklar ana kuruluşun bilançosunda kalır
Ödeme Aktarmalı
Menkul Kıymetler
(Pass-through Securities)
Varlıklar ana kuruluşun
bilançosundan çıkarılır
Kaynak: TANTAN. S.; Menkul Kıymetleştirme: ABD Uygulamaları ve Bankacılık Sektörüne
Etkileri, Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, Yayın No:44,1996, s.394.
Şekil 20: Bilanço Dışı Yapılandırma
YATIRILAN
SERMAYE
FİNANSAL
SERMAYE
Varlıklar
Teminatsız
Borç
Üstünlük
Yapılandırma Öncesi
Ana Kuruluş
Artık Hak
Yapılandırma Sonrası
Varlıklar
FİNANSAL
SERMAYE
Teminatsız
Borç
Artık Hak
Üstünlük
YATIRILAN
SERMAYE
Özel Amaçlı Kuruluş
Not: Şekil, yazar tarafından kurgulanmıştır.
YATIRILAN
SERMAYE
FİNANSAL
SERMAYE
Teminatlı
Varlıklar
Teminatlandırılmış
Yükümlülük
Üstünlük
Ana Kuruluş
84
Bilanço dışı yapılandırmada müşteriler ve hak sahipleri açısından
asimetrik bilginin varlığı, bilanço içi yapılandırmaya nazaran daha azdır.
Diğer bir ifadeyle, teminat altına alınacak varlıklar bilanço dışında özel amaçlı
kuruluş olarak nitelendirilen üçüncü bir tarafın bünyesinde olduğu için, daha
görünür ve kontrol edilebilir olmaktadır (Thomas, 1999:324). Çünkü söz
konusu varlıkların sahipliği, ana kuruluştan tamamen ayrılmaktadır.
Sahipliğin farklı bir yasal kuruluş olan özel amaçlı kuruluşa geçmesi
çok önemlidir. Bu sayede ana kuruluş, özel amaçlı kuruluş ve transfer edilen
varlıklar
için
'iflastan
uzaklaştırma'
(bankruptcy
remoteness)
oluşturabilmesine imkan tanımaktadır (Ayotte ve Gaon, 2011:1300). İflas
riskinden uzaklaştırma, özel amaçlı kuruluşun bilançosuna geçen teminatlı
varlıklara ait nakit akımları üzerindeki hakların, ana kuruluşun kredi riskinden
tamamen bağımsız hale gelmesidir. Başka bir ifadeyle, ana kuruluş iflas etse
dahi, söz konusu varlıklara ait nakit akımları teminatlandırılmış yükümlülükleri
oluşturan hak sahiplerine aktarılmaya devam edecektir (Larsson, 2013:29).
İflastan
uzaklaştırma
amacıyla
bilanço
dışı
yapılandırma
faaliyetlerinde bulunmak sadece finansal kuruluşlar açısından değil diğer
işletmeler açısından da önemlidir.
Maden sahalarına sahip bir işletme olduğunu varsayalım. İşletmenin
iflastan uzaklaştırma amacıyla bilanço dışı yapılandırma yapmasına neden
olabilecek iki senaryo geliştirilebilir.
Birinci senaryoda, işletmenin mevcut maden rezervleri için fazla
miktarda arama ve sondaj harcaması gerçekleştirdiğini ancak mevcut rezerv
kalitelerinin söz konusu harcamaları karşılayabilecek düzeyde olmadığı kabul
edilsin. Bu durumda, işletme mevcut borç yükü çerçevesinde düşük kredi
değerliliğine sahiptir. Buna karşın ön arama sonuçları itibariyle yüksek
değerde
bir
maden
rezervine
rastlanılmıştır
ancak
henüz
sondaj
yapılmamıştır. İşletme bu maden rezervinin sondajı için ihtiyaç duyduğu fonu
temin etmeye kalkarsa, mevcut borç yükü ve kredi değerliliği finansman
85
maliyetini artıracaktır. Bu durumda işletme, söz konusu maden rezervini
üçüncü bir tarafa doğrudan satacak, yeni şirket (özel amaçlı kuruluş)
teminatlı varlık durumundaki maden rezervine ait gelecekteki nakit akımları
üzerindeki hakları ihraç ederek ana kuruluştan ayrı bir finansman
gerçekleştirecektir.
Bu
sayede
işletmenin
kredi
riski,
yeni
şirketten
uzaklaşmış; ilgili saha için gerek duyulan fon ihtiyacı düşük maliyetle finanse
edilmiş olacaktır.
İkinci senaryoda ise, işletmenin mevcut sahaları son derece yüksek
kalitede rezerv içermektedir. Ana kuruluşun finansal yapısı kuvvetli ve
derecelendirme notu yüksektir. Bunun yanı sıra işletmenin portföyünde
henüz arama ve sondaj gerçekleştirmediği sahalar mevcuttur. İşletme, söz
konusu sahaların arama ve sondaj finansmanını, yeni bir şirket (özel amaçlı
kuruluş) vasıtasıyla gerçekleştirebilir. Bu sayede ana kuruluş, yeni sahalara
ait operasyonu mevcut operasyonlardan ayırarak, yeni sahalara ait
potansiyel kredi riskini kendisinden ayırabilecektir.
Görülebileceği üzere her iki senaryoda da bilanço dışı yapılandırma
sayesinde, ana kuruluş ile özel amaçlı kuruluş arasındaki kredi riski
birbirinden ayrılmaktadır. Diğer bir ifadeyle (1) gelecekte yüksek düzeyde
nakit akımı üretme kapasitesine sahip varlıklar düşük derecelendirmeye
sahip ana kuruluştan ayrıştırılarak veya (2) riski yüksek varlıklar yüksek
derecelendirmeye sahip ana kuruluştan ayrıştırılarak iflastan uzaklaştırma
gerçekleştirilmektedir.
Tez çalışması finansal kuruluşları esas almaktadır. Yapılandırılmış
finans tekniklerinden menkulkıymetleştirmenin temel amacı, ilgili varlıkların
kredi riskini ana kuruluştan ayırmak; diğer bir deyişle iflastan uzaklaştırma
sağlamaktır.
Takip
eden
kısımda
menkulkıymetleştirme tarafları irdelenmektedir.
menkulkıymetleştirme
ve
86
3.2. MENKULKIYMETLEŞTİRME
Yapılandırılmış finans çerçevesinde menkulkıymetleştirme işlemi (1)
kredi alacakları gibi finansal varlıkların bir havuzda toplanması, (2) söz
konusu varlık havuzunun kredi riskinin, genellikle sonlu-ömre sahip bir özel
amaçlı kuruluş vasıtasıyla ana kuruluş kredi riskinden ayrıştırılması ve (3)
varlık havuzuna dayalı dilimlenmiş (tranched) yükümlülüklerin özel amaçlı
kuruluş tarafından ihraç edilmesi olmak üzere üç temel faaliyeti içermektedir
(Mitchell, 2004:8).
Kredi
riskinin
transferi
menkulkıymetleştirme
faaliyetinin
yapılandırılmış finans bağlamında en önemli işlevidir. Menkulkıymetleştirme
neticesinde kredi riski kaynaklı mağduriyet yaşayanlar, bankalar ya da
finansal kuruluşlar yerine, ihraç edilen menkul kıymetlere yatırım yapanlar
olmaktadır. Diğer bir deyişle, finansal kuruluşlar tarafından verilen kredilere
ait riskler başka yatırımcılara transfer edilmektedir. İpotek, taşıt ve kişisel
kredi alacakları ile sendikasyon kredi alacaklarına ilişkin kredi riskleri,
1990'lardan başlayarak günümüze kadar banka bilançolarından transfer
edilerek çıkartılmıştır (Chorafas, 2005:138).
Bu nedenle yapılandırılmış
finansın gelişmesindeki temel oyuncular bankalar ve finansal kuruluşlardır.
Choudhry
(2004:298)
çalışmasında,
bankaların
bilançolarını
menkulkıymetleştirme yoluyla yapılandırmalarının üç temel nedeni olduğu
ifade etmektedir. Bunlar (1) Finansman, (2) sermaye yönetimi ve (3) risk
yönetimidir.
Bankaların, finansman amacıyla menkulkıymetleştirme yapmalarına (i)
varlıklarda
hızlı
büyümeyi
desteklemek,
(ii)
finansman
kaynaklarını
çeşitlendirmek ve finansman maliyetini düşürmek ve (ii) vade uyuşmazlığını
minimize etmek istekleri sebep olmaktadır (Choudhry, 2004:299). Bankalar
kar edebilmek için kaynak bulurlar ve bunları kredi olarak kullandırırlar. Bu
bağlamda, kredi havuzlarını sürekli olarak büyütmek arzusundadırlar ve
bunun için ihtiyaç duyacakları fonları temin etmeleri gerekmektedir.
87
Menkulkıymetleştirme sayesinde mevcut olan bir kredi alacağını nakde
çevirerek yeni kredi için ihtiyaç duyulan fon ihtiyacı karşılanmaktadır.
Bankaların fon kaynakları az çeşitlendirilirse, bankalar piyasanın zorda
kaldığı zamanlarda ciddi risk ile karşı karşıya kalırlar. Bu nedenle bankalar,
ihtiyaç duydukları fonu temin ederken perakende, toptan ve bankalar arası
piyasa olmak üzere bu kaynakların kullanımında çeşitlendirme yaparak
optimum bir bileşim yakalamaya çalışırlar. Menkulkıymetleştirme burada kilit
rol oynar (Choudhry, 2004:299). Çünkü doğrudan satış yoluyla özel amaçlı
kuruluşa geçen varlıklara dayalı olarak oluşturulan ve ihraç edilen menkul
kıymetler sayesinde, fon kaynakları adeta tabana yayılmış olmaktadır.
Yapılandırılmış
finans
esas
olarak
kredi
riskinin
transferini
içermektedir. Özel amaçlı kuruluşa transfer edilen varlıklar sayesinde, ana
kuruluş ile özel amaçlı kuruluşun kredi risklilikleri birbirinden bağımsız hale
gelmektedir. Bu bağlamda, alta sıralama faaliyeti sayesinde özel amaçlı
kuruluş tarafından ihraç edilecek menkul kıymetler için kredi zenginleştirme
yapılabilmekte ve söz konusu menkul kıymetler ana kuruluş çatısı altında
yapılabileceğinden daha yüksek kredi derecelendirme notuna sahip olarak
ihraç
edilebilmektedir.
Dolayısıyla,
bankalar
finansman
maliyetlerini
düşürmektedirler.
Bankalar
sermaye
menkulkıymetleştirme
yönetimi
yapmaktadırlar.
kabiliyetlerini
Bu
sayede,
artırmak
için
özellikle,
de
Basel
standartları olarak bilinen ve genel olarak %100 risk ağırlıklı varlıkların
minimum %8'i oranında sermaye ayrılmasını öngören kuralın çerçevesi
dışına çıkabilmektedirler. Çünkü özel amaçlı kuruluşlar yasal olarak birer
banka olmadıkları için Basel standartlarına tabi değildirler (Choudhry,
2004:299). Bankaların minimum sermaye çerçevesinde ayırdıkları her fon
atıl olarak durur ve öz kaynak karlılığını azaltır. Menkulkıymetleştirme
sayesinde bankalar ayırdıkları fon miktarı azaltarak öz kaynak karlılığını
artırabilmektedirler.
88
Risk yönetimi çerçevesinde bankalar, göreceli olarak daha fazla kredi
riskine sahip varlıkları bilançoları dışına taşımaktadırlar. Bu varlıklara ait
kredi riski özel amaçlı kuruluşa transfer edilerek, yukarıda ifade edildiği gibi
bankaların minimum sermaye gereksinimi için ayırdıkları fon azaltılmaktadır
(Choudhry, 2004:300; Loutskina, 2011:666). Bu bağlamda, yapılandırılmış
finans çerçevesinde menkulkıymetleştirmeye konu olacak varlıkların yüksek
kredi derecesine sahip olmaları aranmamaktadır. Önemli olan kredi derecesi
düşük, orta ve yüksek varlıklardan makul bir havuz oluşturmaktır. Çünkü tez
çalışmasının takip eden kısmında detaylıca irdelenen alta sıralama faaliyeti
sayesinde bu tür bir havuzda bulunan varlıklara dayalı olarak ihraç edilecek
menkul kıymetlerin derece notları artırılabilmektedir.
Menkulkıymetleştirme işlemi genellikle çok sayıda katılımcının bir
arada çalışmasını gerektirmektedir. Menkulkıymetleştirme işlemi katılımcıları
şunlardır:
 Yapılandırıcı,
 Ana Kuruluş,
 Özel Amaçlı Kuruluş,
 Emanetçi,
 Gözlemci,
 Yüklenici,
 Derecelendirme Kuruluşu,
 Hukuk Müşaviri'dir.
Katılımcıların sayısı ve nitelikleri, ilgili menkulkıymetleştirme işleminin
yapısına, karmaşıklığına, büyüklüğüne vb. çok sayıda faktöre bağlıdır. Şekil
21'de
menkulkıymetleştirme
betimlenmektedir.
işlemi
katılımcıları
ve
aralarındaki
ilişki
89
Şekil 21: Menkulkıymetleştirme Katılımcıları
İhraç Geliri
Hizmet / Ücret
Satın alma Bedeli
Menkul Kıymet
İhracı
MK'lar
Satın alma Bedeli
Hizmet / Ücret
Varlıkların
Doğrudan Satışı
ANA KURULUŞ
A&F Ödemesi
Hizmet / Ücret
Varlıklardan Nakit Akımı
Varlıkların Saklanması
Hizmet / Ücret
Not: Şekil, yazar tarafından kurgulanmıştır.
Menkulkıymetleştirme işleminde, transfer edilecek finansal varlıkların
sahibine ana kuruluş denilmektedir. Ana kuruluş finansal varlıkları özel
amaçlı kuruluşa satar ve bunun karşılığında bir bedel tahsil eder (Caprio,
2013:565). Yapılandırıcı ise menkulkıymetleştirme işleminin fikir yaratıcısı ve
süreç yöneticisidir.
Ana kuruluş adına menkulkıymetleştirme fikrini geliştiren, yapı
tasarımını
yapan
ve
süreçle
ilgili
tüm
operasyonel
danışmanlığı
90
gerçekleştiren yapılandırıcı adına yürütülen faaliyetlerin hukuksal yönünü
kontrol eden hukuk müşaviridir.
Ana kuruluş ile yapılandırıcı aynı tüzel kişi olabilmektedir. Özellikle
bankalar, şayet menkulkıymetleştirmeyi kendileri için yaparlarsa, genellikle
hem ana kuruluş hem de yapılandırıcı rolünü birlikte oynarlar. Her ne kadar
tez çalışması finansal kuruluşlar üzerine olsa da, yapılandırma türlerinde
değinildiği
gibi,
ana
kuruluşlar
bankalar
haricindeki
şirketler
de
olabilmektedirler.
Özel amaçlı kuruluş (ÖAK), doğrudan satış kapsamında varlıkları
satıcından devralan ve sonra menkul kıymet ihracı gerçekleştiren, bağımsız
yasal bir kuruluştur. Ana kuruluş aynı zamanda özel amaçlı kuruluşun sahibi
olabilmektedir (Kimber, 2004:182). Bu bağlamda, özel amaçlı kuruluş
menkulkıymetleştirme işleminde adeta başrol oyuncusudur.
Genellikle özel amaçlı kuruluşların ömürleri sınırlıdır, çünkü özel
amaçlı kuruluşların vadeleri teminatlı varlıkların nakit akımı üretme sürelerine
bağlıdır (Mitchell, 2004:8). Buna karşın bazı durumlarda özel amaçlı
kuruluşlar sonsuz ömre sahip şirketler olabilirler. Amerika Birleşik Devletleri
ipotekli
konut
piyasasında
gerçekleştirilen
menkulkıymetleştirme
işlemlerinde, devlet kuruluşları olan 'Fannie Mae' ve 'Freddie Mac'; bizzat
özel amaçlı kuruluş rolünü üstlenirler. Söz konusu kuruluşlar birer
garantördür ve varlıklardan sağlanan nakit akımları şayet ihraç edilen menkul
kıymetlerin anapara ve faiz (A&F) ödemelerini karşılayamaz ise, ilgili fark bu
kuruluşlarca sağlanır.
Emanetçi, menkulkıymetleştirme işleminde finansal varlıklardan elde
edilen nakit akımlarının özel amaçlı kuruluş adına toplanmasından
sorumludur
(Caprio,
2013:568).
Diğer
bir
deyişle,
emanetçi
menkulkıymetleştirme sürecinde yediemin görevini üstlenen finansal kuruluş
veya saklama bankasıdır. Emanetçi, hakları taahhüt edilmiş teminatlı
91
varlıklara ilişkin nakit akımını yatırımcılara A&F şeklinde iletilmek üzere özel
amaçlı kuruluşa transfer eder.
Emanetçinin varlığının temel nedeni, finansal varlıkların güven altına
alınması ve bu güvenlik önleminin potansiyel yatırımcılara sunulmasıdır.
Buna karşın söz konusu güvenlik önlemiyle yetinmeyen yatırımcılar
olabilecektir. Gözlemci, yatırımcılar adına onların hakkını korumaktadır.
Onlar adına emanetçi ve özel amaçlı kuruluş tarafından yapılan işlemleri
takip edebilir ve denetleyebilir. Genellikle emanetçi ve gözlemci rolleri
beraberce
bir
kuruluş
tarafından
üstlenmektedir.
Akreditif
hesabı
çerçevesinde bankalar tarafından verilen hizmetin güven ve denetim
açısından
gözlemci
sağladıkları,
tarafından
menkulkıymetleştirme
sunulan
hizmetlerin
sürecinde
yatırımcılara
emanetçi
ve
sağladıklarıyla
benzerlik göstermektedir.
Yüklenici, özel amaçlı kuruluş tarafından ihraç edilen menkul
kıymetlerin pazarlama ve dağıtım faaliyetlerinden sorumludur. Süreç
içerisinde en az bir yükleniciye ihtiyaç duyulmaktadır. İşlemin büyüklüğü ve
karmaşıklığına dayalı olarak yüklenici sayısı artabilir.
Teminatlı varlıklara ait gelecekteki nakit akımları menkul kıymetler için
yapılacak anapara ve faiz ödemeleri için temel kaynaktır. Diğer bir deyişle
menkul kıymetlerin performansı, teminatlı varlıkların performansına bağlıdır.
Bu nedenle ilgili varlıların kümülatif risk grafiklerinin elde edilmesi
gerekmektedir.
durumlarına
Derecelendirme
bağlı
olarak
kuruluşları
menkul
söz
kıymetlerin
konusu
varlıkların
derecelendirmesini
yapmaktadırlar. Bu açıdan derecelendirme kuruluşları, menkulkıymetleştirme
sürecinde, hedeflenen risk getiri profillerine ait yatırımcılar için birer test
kuruluşlarıdır.
Yapılandırılmış finans çerçevesinde ana kuruluşun sahipliğinde
bulunan varlıklara ait kredi riski özel amaçlı kuruluşa transfer edilmektedir.
Özel amaçlı kuruluşa bünyesinde gerçekleştirilen kredi zenginleştirme
92
faaliyetleri sayesinde ihraç edilecek menkul kıymetlerin kredi dereceleri
artırılabilmektedir. Takip eden kısımda başta alta sıralama faaliyeti olmak
üzere, bunu sağlayan kredi zenginleştirme faaliyetleri irdelenmektedir.
3.3. KREDİ ZENGİNLEŞTİRME
Kredi zenginleştirme, menkulkıymetleştirme neticesinde ihraç edilecek
menkul
kıymetlerin
kredi
derecelerinin
yatırımcıların
beklentilerini
karşılayabilecek seviyeye çıkartılması için yapılan faaliyetlerdir (Smith,
2012:269). Menkulkıymetleştirmeye tabi tutulacak varlıkların kredi dereceleri
düştükçe, kredi zenginleştirme ihtiyacı artar.
Kredi zenginleştirme (1) alta sıralama, (2) aşırı teminatlandırma, (3)
pozitif fark ve (4) havuz sigortası yöntemlerinden oluşmaktadır (Choudhry,
2004:303-304; Benmelech ve Dlugosz, 2009:619).
Tez çalışmasında söz konusu yöntemler içsel kredi zenginleştirme
yöntemleri
ve
dışsal
kredi
zenginleştirme
yöntemleri
olmak
üzere
sınıflandırılarak irdelenmektedir.
3.3.1. İçsel Kredi Zenginleştirme
Yapılandırma sürecindeki katılımcı tarafından gerçekleştirilen kredi
zenginleştirme
faaliyetleri
içsel
kredi
zenginleştirme
olarak
sınıflandırılabilmektedir. Bu bağlamda alta sıralama, aşırı teminatlandırma ve
pozitif
fark
yöntemleri
değerlendirilmektedir.
içsel
kredi
zenginleştirme
sınıfında
93
3.3.1.1. Alta Sıralama
Menkulkıymetleştirme işlemi içerisinde yapılandırıcının zamanını ve
dikkatini en fazla alan faaliyet, özel amaçlı kuruluş tarafından ihraç edilen
menkul kıymetlere ait risk sınıflandırmasının tasarımıdır. Risk sınıflandırması
tasarımı
ile
finansal
sermayenin
dilimlere
(tranche)
ayrılması
kastedilmektedir. Bu işleme dilimleme (tranching) denilmektedir ve dilimlerin
oluşumu alta sıralama (subordination) faaliyetinin bir sonucudur.
Bölümün ilk kısmında bahsedilen bilançonun ekonomik yapısı
çerçevesinde, varlıklarda meydana gelecek değer kaybı doğrudan finansal
sermayeye, yani varlıkların gelecekte üreteceği nakit akımları üzerindeki
haklara dayalı olarak ihraç edilen finansal varlıklara sahip olan yatırımcılara
yansımaktadır. Bu bağlamda, firmanın finansal varlıklarını satın alan
yatırımcılar, işlevsel olarak bir bakıma firmanın varlıklarında oluşacak değer
kaybına karşı firmaya sigorta yapmış olmaktadırlar.
Bu durumu en yalın şekliyle örneklendirmeye çalışalım. 1000 birimlik
gerçek varlığı karşılığında 1000 birimlik finansal varlık ihracı gerçekleştiren
bir firma olsun. Şayet varlıkların piyasa değeri 800 birime düşerse, firma hak
sahiplerine
önceden
onlardan
tahsil
etmiş
olduğu
200
birimi
geri
vermeyecektir. Bu bağlamda 200 birim yatırımcılar tarafından karşılanmış
olacaktır.
Dolayısıyla varlıklarda oluşan değer kaybı firma tarafından değil,
yatırımcılar tarafından karşılanmaktadır. Bu bağlamda söz konusu durum
içerisinde yatırımcılar adeta sigorta şirketi, finansal varlıklar ise sigorta
poliçesi işlevi göstermektedir.
Alta sıralama faaliyeti en basit şekliyle, varlıklarda oluşacak değer
kayıplarının hangi hak sahibi grubundan başlayarak karşılanacağını ortaya
koyan sıralamanın oluşturulmasıdır. Bu sıralama, birimci kısımda belirtilen
alta sıralama derinliği prensibinin bir ürünüdür ve alta sıralama derinliği
94
öncelik prensibinin tersidir. Her bir grup ise birer finansal sermaye dilimidir.
Bu bağlamda, finansal sermaye dilimleri öncelik ve üstünlük prensipleri
çerçevesinde oluşur ve hak sahiplerinin oluşan kayıpları karşılama sıralarını
göstermektedir.
Finansal sermaye dilimleri, borç ve öz kaynak olarak temel iki ana
grupta düşünüldüğünde hiç şüphesiz ki varlıklarda oluşacak kayıp öncelik
prensibi doğrultusunda ilk olarak ortaklar tarafından karşılanacaktır. Bu
bağlamda 'artık hak' dilimi (residual tranche) öz kaynakları ifade etmektedir.
Borç verenler ise kendi içerisinde üstünlük prensibi çerçevesinde farklı
dilimlere ayrılabilmektedir. Diğer bir ifadeyle varlıklarda oluşacak değer kaybı
durumunda, 'artık hak' sahiplerinden sonra söz konusu kaybı öncelikli olarak
karşılayacak bir alt grup yaratılabilir. Buna 'ast borç' dilimi (subordinate
tranche)
denilmektedir.
Oluşacak
değer
kaybını
karşılama
sırası
çerçevesinde bir sonraki alt grup 'ara borç' dilimi (mezzanine tranche) olarak
adlandırılır. Değer kaybını en son sırada yüklenecek borç alt grubu ise,
teminatlı varlıkların gelecekte üreteceği nakit akımları üzerinde en öncelikli
tahsilat hakkına sahip olan 'üst borç' dilimidir (senior tranche). Kısaca,
varlıklarda oluşacak olası değer kayıpları (temerrüt) öncelikle ast dilim
tarafından sonrasında ise üst dilimlerce karşılanmaktadır (Benmelech ve
Dlugosz, 2009:618).
Literatürde alta sıralama faaliyeti (subordination), üst/alt sınıflandırma
(senior/junior
classing)
veya
dilimleme
(tranching)
olarak
ifade
edilebilmektedir. Varlıklardaki kayıpların çeşitli dilimlere belirli bir sıra ile
dağıtılmasını sağlayan mekanizmaya 'nakit akımı şelalesi' (cash waterfall)
denilmektedir ve buna göre varlık havuzuna dayalı nakit akımları öncelik
prensibine dayalı olarak dilimler arasında belirli bir sıra ile dağıtılmaktadır
(Choudhry, 2004:304; Meneguzzo ve Vecchiato, 2004:39).
Teorik olarak ifade edilen bu durumu örneklemek için finansal
sermayesi üç dilimden oluşan bir firma olduğunu varsayalım. Söz konusu
95
dilimler; (1) üst borç, (2) ast borç ve (3) artık hak şeklindedir. Üst borç 200
birimlik, ast borç ise 600 birimlik nominal değere sahip kuponsuz tahvile
dayalı olarak oluşturulmuştur. Ek olarak firma 200 birimlik hisse senedi ihracı
gerçekleştirerek finansal sermayesini yapılandırmıştır.
Tüm borçların vadelerinin aynı tarihte biteceğini ve o tarih itibariyle
firma
varlıklarının
likidite
edilerek
anapara
geri
ödemelerinin
gerçekleştirileceğini varsayalım. Böyle bir durumda vade sonunda oluşan
değer kayıpları öncelikle artık hak sahiplerince, sonrasında ast borç
dilimindeki hak sahipleri tarafından ve son olarak da üst borç dilimindekiler
tarafından karşılanacaktır. Diğer bir ifadeyle, yatırılan sermayedeki ilk 200
birimlik kayıp hisse senedi sahiplerince karşılanır ve üst borç ile ast borç
dilimindekiler anaparalarını tam olarak alır. Şayet varlıklardaki değer kaybı
500 birim olursa, geri kalan 300 birim, ast borç dilimindekiler tarafından
karşılanacaktır. Bu durumda, ast borç dilimindekiler vade sonunda
anaparalarının
yarısını
alabilecekler;
üst
borç
dilimindekiler
ise
anaparalarının tamamını tahsil edeceklerdir. Şayet varlıklardaki değer kaybı
800 birimin üzerinde gerçekleşirse, artık hak ve ast borç dilimlerinde yer alan
yatırımcılar vade sonunda herhangi bir anapara ödemesi alamayacak; üst
borç diliminde yer alan yatırımcılar ise anaparalarının bir kısmını tahsil
edebileceklerdir.
gösterilmektedir.
Bu
durum
ve
nakit
akımı
şelalesi
Şekil
22'de
96
Şekil 22: Nakit Akımı Şelalesi
Vade Sonunda
Toplam Kayıp
1000
900
800
700
600
500
400
300
200
100
0
200 Üst Borç
801 ≤∗≤
600 Ast Borç
201 ≤∗≤
200 Artık Hak
0 ≤∗≤
Vade Sonunda
Varlık Değeri
0
100
200
300
400
500
600
700
800
900
1000
Kaynak: Kaynak: CULP. C. L.; Structured Finance & Insurance: The Art of Managing
Capital and Risk, New Jersey: John Wiley & Sons, 2006, s: 289.
Nakit akımı şelalesi, finansal sermaye dilimlerinin temerrüt riski
derecesini belirler. Yani, üstteki dilimler alttaki dilimlerden daha az temerrüt
riskine sahip olacaklardır. Çünkü üst dilimlere doğru çıkıldıkça, varlıkların
kümülatif temerrüt olasılığı azalacaktır.
Kümülatif temerrüt olasılığı, varlıkların birlikte temerrüde düşme
olasılığıdır. Örneğin, 1000 birim nakit akımı 200'er birim nakit akımı üretme
kapasitesine sahip beş adet varlığa dayalı olarak üretiliyor olsun. Aralarındaki
temerrüt korelasyonu sıfır olmak üzere; her bir varlığın temerrüt olasılığı 0,05
ise; birinci varlığın yani artık hak dilimi sahiplerinin temerrüde düşme olasılığı
da 0,05 olacaktır. Ast borç dilimi sahiplerinin tam temerrüde (hiç ödeme
alamama durumu) düşmesi için, 800 birim nakit akımı üretme kapasitesine
sahip varlık havuzunun beraberce temerrüde düşmesi gereklidir. Bu
durumunda örneğimizden hareketle bahse konu varlık adedi dört olacaktır.
Dolayısıyla ast borcun tam temerrüde düşme olasılığı 0,05 4 olacaktır ve bu
olasılık artık hak diliminin kredi riskinden çok daha düşüktür. Doğal olarak üst
borç dilimi en düşük kredi riskine sahip olacaktır ki bu da 0,055’dir.
Özetle, nakit akımı şelalesi diğer tüm değişkenler sabitken finansal
sermaye dilimlerini yaratan temel dinamiktir. Bu dinamiğin kullanılarak
97
finansal sermayenin kredi dereceleri farklılaşacak şekilde çeşitli dilimlere
ayrılması işlemi alta sıralama faaliyetinin bir sonucudur.
Örneğin basit bir ödeme aktarmalı menkulkıymetleştirme yapısı
düşünelim. Banka taşıt kredileri için menkulkıymetleştirme gerçekleştiriyor
olsun. Bu yapılandırmada, ilgili krediler özel amaçlı kuruluşa doğrudan satış
yöntemiyle devredilmekte; özel amaçlı kuruluş ise kredi ödemelerine dayalı
olarak menkul kıymet ihraç etmektedir. İhraç geliri ise söz konusu varlıkların
doğrudan satış bedeli olarak bankaya ödenmektedir. Özel amaçlı kuruluş
finansal sermayeyi, kredi alacakları havuzundan elde edilecek nakit
akımlarına dayalı olarak üç dilime ayırmıştır. Bunu yapabilmek içinse alta
sıralama tekniğinden faydalanmaktadır. Şekil 23'te bu işlemin sonucu görsel
olarak sunulmaktadır.
Şekil 23: Alta Sıralama ve Finansal Sermaye Dilimleri
FİNANSAL
SERMAYE
YATIRILAN
SERMAYE
BBB
BB
Artık Hak
Ara Borç
Alta Sıralama Derinliği
AA
A
Kümülatif Temerrüt (%)
Üst Borç
Ast Borç
Artık Hak
Öz Kaynak
Olasılık (%)
Kaynak: CULP. C. L.; Structured Finance & Insurance: The Art of Managing Capital and
Risk, New Jersey: John Wiley & Sons, 2006, s: 293.
98
Görülebileceği üzere, kredi alacakları havuzu özel amaçlı kuruluşun
yatırılan sermayesini, diğer bir deyişle aktifini oluşturmaktadır. Alta sıralama
faaliyeti sonucunda da finansal sermaye üç dilime ayrılmıştır. Özel amaçlı
kuruluş, kredi alacaklarının kümülatif temerrüt dağılımından faydalanarak
kredi notu daha yüksek bir üst borç dilimi yaratabilmektedir. Bu sayede de
finansman maliyetini düşürebilmektedir. Çünkü varlık havuzunda yaşanacak
temerrütler sonucunda oluşacak olası kayıplar öncelikle artık hak, ast borç ve
ara borç dilimlerince karşılanmaktadır (Deng ve diğerleri, 2011:69). Bu
bağlamda özel amaçlı kuruluş aslında üç farklı menkul kıymet ihraç
etmektedir. Bunlar üst borç dilimine ait menkul kıymetler, ara borç dilimine ait
menkul kıymetler ve üst borç dilimine ait menkul kıymetlerdir.
Bu menkul kıymetlerin kredi dereceleri ve buna bağlı olarak
yatırımcıya sundukları getiri oranları da birbirlerinden farklıdır. Dolayısıyla,
yapılandırılmış finans çerçevesinde yapılan alta sıralama faaliyeti sonucunda
yatırımcılara söz konusu finansal sermaye dilimlerini temsil eden menkul
kıymetler ihraç edilmektedir ve bunların ismi 'teminatlandırılmış borç
yükümlülükleri'dir (TBY) (Collateralized Debt Obligations-CDOs). Bu nedenle
söz konusu finansal sermaye dilimleri literatürde TBY dilimleri olarak da
adlandırılmaktadır (Wojtowicz, 2014:4). Bu bağlamda yapılandırılmış finans
çerçevesinde derecelendirme kuruluşları, TBY dilimlerine derece notu
atamaktadırlar.
Özel amaçlı kuruluş, yüksek kredi derecesine sahip üst borç dilimi
oluşturabilmek için varlık havuzu içerisinde kredi kalitesi kötü varlıkları
finanse edecek dilimler yaratmalıdır. Bunların bir kısmı için yüksek getiri
fırsatı sunarak sermaye piyasasından gönüllü yatırımcı bulabilir. Buna karşın
yüksek kredi riskine sahip varlıkların büyük bölümü için bu tür bir şansı
olmaz. Dolayısıyla, söz konusu varlıkları artık hak dilimi çerçevesinde kendi
finanse etmek durumunda kalmaktadır. Aşırı teminatlandırma söz konusu öz
kaynak ihtiyacının teminini sağlamaktadır.
99
3.3.1.2. Aşırı Teminatlandırma
Aşırı teminatlandırma, varlık havuzunun toplam değerinin, ihraç edilen
menkul kıymetlerin toplam nominal değerinden fazla olması durumunu ifade
eder (Choudhry, 2004:303). Bu bağlamda bu durumu sağlamayı amaçlayan
faaliyetler, birer aşırı teminatlandırma faaliyetidir. Örneğin, bilanço içi
yapılandırmada ana kuruluşun teminatlı varlıklardan daha az menkul kıymet
ihracında bulunması aşırı teminatlandırmanın tipik örneğidir. Bu tür bir
uygulamada aktif ile pasif arasındaki fark ana kuruluş, yani öz kaynak
tarafından karşılanmaktadır.
Kredi riskinin tam olarak transferini içeren bilanço dışı yapılandırma
faaliyetinde
ise,
varlıkların
transfer
edildiği
özel
amaçlı
kuruluşun
bilançosunda aşırı teminatlandırmanın neden olduğu farkı kapatmak için öz
kaynak ihtiyacı söz konusu olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, üst borç dilimi
oluşturabilmek için kredi derecesi düşük varlıklar öz kaynakla finanse
edilmelidir. Bu nedenle yapılandırılmış finans faaliyetlerinde alta sıralama
faaliyetine ek olarak aşırı teminatlandırma uygulanmaktadır.
Varlık havuzunun değerinin 1000 birim olduğunu ve özel amaçlı
kuruluşa doğrudan satışı yapıldığını varsayalım. Bununla birlikte üst dilim
yaratabilmek için özel amaçlı kuruluş, toplamda 800 birimlik menkul kıymet
(teminatlandırılmış borç yükümlülüğü) ihraç edebilmektedir. Varlık havuzunun
değeri ihraç edilen menkul kıymetlerin nominal değerinden fazla olduğu için,
burada aşırı teminatlandırma durumu söz konusudur. Buna karşın, doğrudan
satışın tamamlanabilmesi için özel amaçlı kuruluş 1000 birimlik finansal
sermayeye
ihtiyaç
duymaktadır.
Bu
bağlamda,
200
birimlik
farkın
karşılanabilmesi için öz kaynak finansmanı sağlanmalıdır.
Ortaklık öz kaynak finansmanın en kestirme yoludur. Diğer bir ifadeyle
ana kuruluş, bilanço içi yapılandırmada olduğu gibi ihtiyaç duyulan fonu ortak
olarak temin edebilir. Buna karşın, özel amaçlı kuruluşun ömrü sınırlıdır ve
iflastan uzaklaştırma sağlamaktadır. Bu nedenle ana kuruluşun özel amaçlı
100
kuruluşa ortak olarak öz kaynak finansmanı sağlaması, yapılandırmanın
amacıyla çelişmektedir. Dışarıdan üçüncü bir tarafın ortak olması ise teorik
olarak mümkün görünse de uygulanabilir değildir. Çünkü özel amaçlı kuruluş,
varlık havuzu içerisindeki en düşük kredi derecesine sahip varlıklar için öz
kaynak arayışındadır ve bu varlıkları finanse etmeyi isteyecek üçüncü bir
tarafın bulunabilmesi ihtimali mantıklı değildir. Bu nedenle öz kaynak, yani
artık hak için fon yaratmanın başka yolları söz konusudur. Ana kuruluş artık
hak dilimini, özel amaçlı kuruluşla yasal bir bağ kurmadan finanse edebilir.
Örneğimizden devam edersek, doğrudan satış işleminin 1000 birim
üzerinden değil de; 800 birim üzerinden gerçekleştiğini düşünelim. Diğer bir
deyişle, 1000 birim değerindeki varlık karşılığında özel amaçlı kuruluş
tarafından bankaya 800 birim ödenecektir. Dolayısıyla görünürde herhangi
bir öz kaynak finansmanı yapılmamakla birlikte, iskontolu satış sayesinde
fiiliyatta 200 birimlik artık hak dilimi temin edilmektedir. İskontolu satış ana
kuruluş bilançosunda zarara neden olmamaktadır. Çünkü ana kuruluş bu
işlemde kısmen faiz gelirinden vazgeçer ve alacak havuzunun içerisine
şüpheli hale düşmüş veya düşmesi muhtemel yüksek kredi riskine sahip
varlıklar ekler.
Ana kuruluş tarafından artık hak finansmanı için uygulanabilecek ek
bir yöntem, nakdi teminat hesabı uygulamasıdır. Bu yöntemde özel amaçlı
kuruluş tarafından artık hak dilimi ayrı bir hesaba bağlanmaktadır. Ana
kuruluş söz konusu hesaba, artık hak dilimi payı kadar nakit yatırır. İskontolu
satışa ek olarak uygulanabilecek bu yöntemde, şayet varlıklarda herhangi bir
temerrüt olmaz ise, ilgili tutarın tümü vade sonunda ana kuruluş tarafından
geri alınabilmektedir. Özel amaçlı kuruluşun ömrünün sınırlı olması, nakdi
teminat hesabının rahatlıkla uygulanabilmesini sağlamaktadır.
101
3.3.1.3. Pozitif Fark
Özel amaçlı kuruluş artık hak finansmanı için iskontolu satış veya
nakdi teminat hesabı uygulamalarına ek olarak pozitif farkları (Excess
Spread) kullanmaktadır. Pozitif fark dayanak varlıklardan elde edilen getiri ile
ihraç edilen menkul kıymetlere ödenen faiz arasındaki farktır. Dönemler
itibariyle elde edilen pozitif farklar, giderlerin veya olası kayıpların
karşılanması için kullanılmaktadır. Özel amaçlı kuruluşun ömrünün sonunda
herhangi bir pozitif fark kalırsa, bu tutar nakdi teminat hesabına aktarılır ve
ana kuruluşa geçer (Choudhry, 2004:304).
Brüt pozitif fark rehin varlıklardan elde edilen faiz kazancı ile ödenen
faiz kazancı arasındaki farktır. Söz konusu farktan alınan hizmetlere karşın
ödenen ücretler düşülürse bahse konu tutar net pozitif fark şeklinde
adlandırılmaktadır.
Normal kuruluşlarda elde edilen pozitif fark kar payı olarak
dağıtılmaktadır. Buna karşın yapılandırma faaliyetinde menkulkıymetleştirme
işlemcisi olarak görev yapan özel amaçlı kuruluş tarafından elde edilen pozitif
fark, gelecekteki muhtemel temerrüt risklerine karşı alıkonulmaktadır. Şayet
herhangi bir temerrüt gerçekleşmez ise artık hak içerisinde biriken tutar kar
payı olarak sahiplere dağıtılacaktır.
3.3.2. Dışsal Kredi Zenginleştirme
Özel amaçlı kuruluş, varlık havuzunun ürettiği nakit akımlarına dayalı
olarak ihraç ettiği menkul kıymetlere ait ödemeleri ve diğer giderleri
gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla varlık havuzundan elde edilen nakit akımları
ile yükümlülüklerini karşılayamama riskini azaltabildiği her faaliyet, bir tür
kredi zenginleştirme faaliyetidir. Dışsal kredi zenginleştirme faaliyetinin
temelinde, özel amaçlı kuruluşun söz konusu riski dışarıdan temin edeceği
102
garantilerle veya üçüncü taraflarla gerçekleştireceği korunma işlemleriyle
azaltması söz konusudur.
Havuz sigortası (pool insurance), havuzdaki teminatlı varlıklarda
yaşanabilecek anapara kaynaklı kayıpları kapsayan ve sigorta şirketleri
tarafından sunulan bir sigorta politikasıdır (Choudhry, 2004:304). Bu
bağlamda varlıklarda yaşanabilecek muhtemel kayıplara karşı sigorta
yapılması, özel amaçlı kuruluşa ek maliyet yaratmakla birlikte söz konusu
varlık havuzunun kredi derecesini olumlu yönde etkilemektedir.
Faiz oranı türevleri özellikle özel amaçlı kuruluşun karşı karşıya
olduğu faiz oranı riskine karşı kullanılmaktadırlar. Şayet varlık havuzundaki
alacaklardan elde edilecek faizin türü, teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
ile aynı değilse, örneğin değişken faizle tahsilat ve sabit faizle ödeme gibi,
faiz oranı türevleri söz konusu uyuşmazlığı ortadan kaldırmak için
kullanılabilecektir.
Tezin bu kısmına kadar yapılandırılmış finans bünyesinde kullanılan
araçlar ve teknikler irdelenmiştir. Takip eden kısımlarda dört temel model,
somut olarak ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bunlar:

Aktif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Yapılandırma
Modeli (ANTBYM),

Pasif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Yapılandırma
Modeli (PNTBYM),

Tam Fonlanmış Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
Yapılandırma Modeli (Tam Fon. STBYM),

Kısmi Fonlanmış Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
Yapılandırma Modelidir (Kısmi Fon. STBYM).
Bu modeller sayesinde (i) nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
(NTBY), (ii) kredi bağlantılı tahviller (KBT) ve (iii) sentetik teminatlandırılmış
borç yükümlülükleri (STBY) oluşturulabilmektedir. Başka bir ifadeyle, söz
103
konusu araçlar yapılandırılmış finans modellerinin çıktılarıdır. Varsayımsal
örnekler çerçevesinde oluşturulan modellerin, finansal kuruluşlar açısından
sağladığı avantajlar ve etkiler sayısal olarak gösterilmeye çalışılmıştır.
Takip eden kısımda nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleriyle
yapılandırılmış finans modellerine giriş yapılmaktadır.
3.4. NAKİT TEMİNATLANDIRILMIŞ BORÇ YÜKÜMLÜLÜKLERİ (NTBY)
Ödeme aktarmalı menkulkıymetleştirme, ana kuruluş bünyesindeki
varlıkların özel amaçlı kuruluşa doğrudan satış yoluyla transferini ve
sonrasında ilgili varlık havuzuna dayalı olarak menkul kıymet ihracını
kapsamaktadır. Şayet bu tür bir bilanço dışı yapılandırmada alta sıralama
yoluyla kredi zenginleştirme yapılıyorsa ve finansal sermaye dilimleri ayrı ayrı
ihraç ediliyorsa buna nakit yapılandırma denilmektedir. Nakit yapılandırmada
ihraç
edilen
dilimlere
ait
menkul
kıymetlerin
isimleri
ise
nakit
teminatlandırılmış borç yükümlülükleridir (NTBY).
3.4.1. Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Türleri
Nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleri, Şekil 24'te gösterildiği
gibi, pasif ve aktif olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Şekil 24: NTBY Ailesi
Nakit Teminatlandırılmış Borç
Yükümlülükleri - NTBY
Pasif NTBY
Aktif NTBY
104
Nakit yapılandırmada karşılaşabilecek en önemli risklerden bir tanesi
faiz oranı riskidir. Temel kaynağı ise varlık havuzundaki alacaklardan elde
edilen faiz ile NTBY sahiplerine ödenen faizin türü arasındaki uyuşmazlıktır.
Şöyle ki, varlık havuzundaki alacaklardan elde edilen faiz oranı değişken ve
NTBY sahiplerine ödenen faiz oranı sabit ise; ortaya çıkan faiz türü
uyuşmazlığı faiz oranı riskinin kaynağını oluşturur. Şayet yapılandırıcı söz
konusu faiz riskine karşı faiz oranı türevleri vasıtasıyla önlem alıyor ve
herhangi bir pozitif fark amaçlamıyor ise, burada bahsi geçen pasif
NTBY'lerdir.
Bununla birlikte yapılandırıcı, pozitif fark sağlayarak ek getiri sağlama
amacında olabilir. Bu durumda varlık havuzu bir portföy olarak düşünülür ve
yapılandırıcı adeta bir portföy yöneticisi gibi hareket eder. Diğer bir deyişle
faiz oranı türevleri sadece faiz riskine karşı korunmak amacıyla değil,
spekülasyon amaçlı da kullanır. Söz konusu yönetimsel farklılık, bu tür
yapılandırma modellerinin aktif nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
modeli şeklinde adlandırılmasına neden olmaktadır.
Takip
eden
kısımda
öncelikle
pasif
nakit
teminatlandırılmış
yapılandırma modeli oluşturulmaktadır.
3.4.1.1. Pasif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
Yapılandırılmış finans geldiği durumu, pasif NTBY yapılarının ortaya
çıkışına borçludur. Bu yapıların sık uygulanır hale gelmesinin temel etmeni
ise yaşanan kredi krizleri sonrasında oluşan bankacılık düzenlemeleridir.
Bilindiği üzere Basel Standartları temel olarak finansal kuruluşların verdikleri
kredilere karşı sermaye yapılarının ne şekilde tesis edileceğine ilişkin temel
ilkeleri ortaya koymaktadır. Detaylar göz ardı edildiğinde temel ilke yüzde yüz
risk ağılığına tabi bir kredi için minimum yüzde sekiz oranında sermaye
ayrılmasıdır. Hiç şüphesiz ki sermaye ayırmak finansal kuruluşlar açısından
105
atıl fon anlamına gelmektedir ve sermaye oranı artıkça finansal kuruluşların
öz kaynak karlılığı azalmaktadır.
Pasif NTBY yapıları sayesinde finansal kuruluşlar (1) finansman(likidite), (2) aktif pasif risk yönetimi şeklinde özetlenebilecek olan
yapılandırılmış finans amaçlarına ulaşabilirler. Varsayımsal bir pasif NTBY
yapılandırma modeli (PNTBYM) çerçevesinde söz konusu amaçlara ne
şekilde ulaşılabildiği rahatça gözlemlenebilir.
Şekil 25'te mevcut durumu ortaya konulan finansal kuruluş, 100 milyon
TL’lik kredi vermiştir. Kredi havuzunun risk ağırlığı (RA) yüzde yüzdür. Şayet
kredilerin hiçbiri temerrüde düşmez ise; havuz miktarının yüzde onundan
(W14:0,1) LIBOR+200bp15, yüzde onundan (W:0,1) GOSTERGE+100bp16 ve
geri kalan yüzde sekseninden (W:0,8) sabit %8 faiz geliri elde edecektir.
Şekil 25: Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - Cari Durum
Yapılandırma Öncesi
Ana Kuruluş
Varlıklar
Kaynaklar
Hazır Değer: 8 mil.TL
Kaynak: 100 mil.TL
KH:100 mil.TL
(RA: %100)
[W:0,1@L+200bp]
[W:0,1@G+100bp]
[W:0,8@%8]
14
[W:0,8@%6,5]
[W:0,2@L+90bp]
Öz Kaynak
8 mil. TL
W, ilgili kredinin toplam portföy içerisindeki ağırlığını ifade etmektedir.
LIBOR (L):TRLIBOR'u ifade etmektedir. Modelde L'nin %7,4 olarak sabitlendiği varsayılmaktadır.
16
GOSTERGE (G):TR Risksiz Faiz Oranını ifade emektedir. Modelde G'nin %5,75 olduğu
varsayılmaktadır.
15
106
Finansal kuruluş 100 milyon TL’lik kredi kaynağının yüzde seksenini
sabit %6,5
17
faizle mevduattan, geri kalan kısmını ise LIBOR+90bp'lik
başabaş bono ihracından elde etmiştir. Diğer tüm değişkenler sabit ve
giderler göz ardı edilmiş iken, ana kuruluşun öz kaynak karlılığı aşağıdaki
tabloda hesaplanmaktadır.
Tablo 17: PNTBYM Yapılandırma Öncesi Karlılık
Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Kredi Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık Faiz Oranı Faiz Geliri
L+200bp 10%
9,40%
0,940
G+100bp 10%
6,75%
0,675
8,00% 80%
8,00%
6,400
Toplam Faiz Geliri (mil.):
8,015
Kredi H: 100 mil. TL
LIBOR: 7,40%
Gösterge 5,75%
Finansman Gideri
Ağırlık Faiz Oranı Faiz Gideri
L+90bp 20%
6,65%
1,330
6,50% 80%
6,50%
5,200
Toplam Faiz Gideri (mil.): 6,530 TL
Kaynaklar: 100 mil. TL
LIBOR: 7,40%
Gösterge 5,75%
Öz Kaynak (mil. TL): 8
Kar (mil. TL): 1,485
Öz kaynak Karlılığı: 18,56%
Görülebileceği üzere finansal kuruluş 100 milyon TL kredi karşılığında
8,015 milyon TL faiz geliri elde etmekte; bunun karşılığında 6,530 milyon TL
faiz giderine katlanmaktadır. Kredi havuzunda herhangi bir temerrüt
17
Tez çalışmasında, ilgili kredi, mevduat ya da menkul kıymetin faiz oranını betimlemek için @
işareti kullanılmıştır.
107
gerçekleşmez ise, söz konusu işlemlerden finansal kuruluş 1,485 milyon TL
kar elde etmektedir. Basel düzenlemeleri çerçevesinde yüzde yüz risk
ağırlığına tabi kredi havuzu için sekiz milyon sermaye (100 milyon TL × %8)
ayırmak durumunda olan finansal kuruluşun öz kaynak karlılığı %18,56
şeklinde gerçekleşmektedir.
Görünürde karlı olan işlem, finansal kuruluş hissedarları için yeterli
değildir. Öz kaynak karlılığını artırmak için finansal kuruluş daha fazla kredi
verecek fon bulmalı ve/veya bu fonları daha düşük kredi riskine sahip
kuruluşlara kullandırmalıdır. Çünkü (1) kredi hacminin büyümesi elde edilen
karın miktar olarak artırılması, (2) düşük riske sahip krediler ise, sermaye
karşılık oranının minimize edilmesine bağlı olarak daha fazla öz kaynak
karlılığı anlamına gelmektedir.
Kredi
hacminin
büyütülerek
elde
edilen
karın
miktar
olarak
artırılabilmesi için finansal kuruluşun likidite sağlaması gerekmektedir. Diğer
bir deyişle, mevcut kredi havuzunu özel amaçlı kuruluşa satarak yeni krediler
verebilir. Bahsi geçen geleneksel yöntem, bünyesinde herhangi bir kredi
zenginleştirme içermeyen, tipik bir ödeme aktarmalı menkulkıymetleştirmedir
ve burada, ihraç edilen menkul kıymetlerin getirilerini mevcut yatırım
alternatiflerine göre yatırımcılar için cazip kılmak mümkün değildir.
Öz kaynak karlılığının artırılması için finansal kuruluş kredi havuzu
içerisindeki varlıkların risk ağırlıklarını azaltma yönünde geleneksel araçlar
kullanabilecektir. Rehin ve ipotek söz konusu araçlardan bazılarıdır. Buna
karşın, risk ağırlıklarını azaltabilmenin bir limiti vardır. Ayrıca söz konusu
araçların, kredilerin risk ağırlıklarının minimizasyonu açısından önemli
derecede çalışır olmadıkları yaşanan krizlerde tecrübe edilmiştir.
Yapılandırılmış finans geleneksel yöntemlerin istenen amaçlara
ulaşılabilmesi için yeterli olmadığı durumlarda, bünyesinde barındırdığı
finansal yenilikçilik sayesinde çözüm üretmektedir. Yukarıda bahsedilen
geleneksel yöntemler de, arzulanan finansman ve öz kaynak karlılığı
108
maksimizasyonu
için
yeterli
değildir.
Bu
bağlamda,
pasif
nakit
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri modelleri, gerek likidite sağlamak
gerekse de sermaye yeterliliği kısıtlamalarının üstesinden gelebilmek için
kullanılabilmektedir. (Carlstrom ve Samolyk, 1995:628). Şekil 26'da, pasif
NTBY modeli için ilk adım olan doğrudan satış resmedilmektedir.
Şekil 26: Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - Doğrudan Satış
İçsel Kredi Zenginleştirme@2 mil.TL
Ana Kuruluş
İskontolu
Doğrudan
Satış
@98 mil. TL
Özel Amaçlı Kuruluş
Varlıklar
Finansal Sermaye
Hazır Değer: 2 mil. TL
Nakdi
Teminat
Hesabı
NTBYD: 98mil.TL
VHD: 98 mil. TL
(Piyasa Değeri: 100 mil
TL.)
Artık Hak: 2mil.TL
A: [100 mil.TL]
F: [W:0,1@L+200bp]; [W:0,1@G+100bp]; [W:0,8@%8]
Emanetçi - Gözlemci
KH: 100 mil.TL
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Finansal kuruluşun doğrudan satışa konu varlıklarının değeri 100
milyondur. 100 milyon TLkredi havuzu büyüklüğü (anapara) ve 8,015 milyon
TL ise elde edilecek faiz geliridir. Varlıkların doğrudan satış yöntemiyle özel
amaçlı kuruluşa satışı esnasında içsel kredi zenginleştirme yapabilmek için
aşırı teminatlandırma uygulanmıştır. Bu doğrultuda, iskontolu satış tercih
109
edilerek varlıklar 100 milyon TL yerine 98 milyon TL’ye satılmış, nakdi
teminat hesabı vasıtasıyla artık hak için gerek duyulan 2 milyon TL finanse
edilmiştir. Özel amaçlı kuruluşun bilançosuna geçen varlıklar, emanetçide
saklanarak güvence altına alınmaktadır. Pasif NTBY modeli çerçevesinde,
söz konusu varlıklar herhangi bir ticarete konu olmayacak, yapılandırma
sürecinin vade sonuna kadar emanetçide rehin edileceklerdir. Gözlemci ise
söz konusu rehin varlıklardan elde edilen anapara (A) ödemelerinin ve faiz
(F) gelirlerinin sorunsuz bir şekilde aktarımını yatırımcılar açısından
denetleyecektir. Bundan sonraki adım, Şekil 27'de görülebileceği üzere, özel
amaçlı kuruluşun finansal sermayesine ilişkin alta sıralama ve dilimleme
işleminin gerçekleştirilmesidir.
Şekil 27: Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - Alta Sıralama
Özel Amaçlı Kuruluş
Teminatlı Varlıklar
Finansal Sermaye Dilimleri
Üst Borç:90,16 mil.TL
[98 mil.TL×0,92]
F: [@G+150bp]
Kümülatif Temerrüt (%)
AA
BBB
Ara Borç:3,92 mil.TL
[98 mil.TL×0,04]
F: [@L+100bp]
BB
Ast Borç:3,92 mil.TL
[98 mil.TL×0,04]
F: [@L+200bp]
Artık Hak:2 mil.TL
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
110
Havuzdaki varlıkların kümülatif temerrüt olasılıkları ve alta sıralama,
finansal sermaye dilimlerinin temel belirleyici olmaktadır. Bu çerçevede nakit
akımı şelalesi tasarımı yapılmaktadır. En yüksek temerrüt olasılığı, 2 milyon
TL’lik artık hak dilimiyle teminat altına alınmıştır. Kalan 98 milyon TL’lik tutar
ihraç edilecek NTBY'lerinin cari değerini belirlemektedir. Başabaş NTBY
ihracı için piyasa koşulları çerçevesinde yatırımcılara cazip gelecek dilimler
oluşturulmalıdır.
NTBY cari değerinin %4'ünü içeren ast borç dilimi için L+200bp
getiriye sahip 3,92 milyon TL’lik NTBY; %4'ünü içeren ara borç dilimi için
L+100bp getiriye sahip 3,92 milyon TL’lik NTBY ve %92'sini içeren üst borç
dilimi için G+150bp'lik getiriye sahip 90,16 milyon TL’lik NTBY ihracı
tasarlanmıştır. Tablo 18'de, alta sıralama sonucunda ortaya çıkan dilimlerin
getirileri, ana kuruluşun 100 milyon kaynak elde etmek için sunduğu
alternatiflerle karşılaştırılmaktadır.
Tablo 18: PNTBYM Getiri Karşılaştırması
Ana Kuruluş Alternatifleri Getiri
NTBY Alternatifleri Getiri
Mevduat
NTBYÜST
G+150bp: %7,25
NTBYARA
L+100bp: %8,40
L+90bp: %6,65 NTBYAST
L+200bp: %9,40
%6,50
Bono
L: %7,4
G: %5,75
Görülebileceği üzere, alta sıralama sonucunda elde edilen dilimler
çerçevesinde
ortaya
çıkan
menkul
kıymetler
alternatiflerine
kıyasla
yatırımcılar için önemli birer seçenek durumundadırlar. Çünkü piyasada
riskten kaçınan ve vadeli mevduatı tercih eden bir yatırımcı için NTBYÜST'de
alacağı pozisyon kendisine piyasa koşulları çerçevesinde 75bp daha fazla
getiri elde etme imkânı tanımaktadır.
Risk iştahı yüksek bir yatırımcı için durum farklı değildir. NTBYAST'da
pozisyon alan bir yatırımcı, ilk 2 milyon TL’lik temerrüt güvence altına alınmış
111
olan dilimdeki hak sahipliği sayesinde %9,40'lık bir getiri elde edebilecektir.
Piyasada riskten kaçınan yatırımcı profilinin yüksek oluşu alta sıralama
işleminde ast ve ara borç dilimlerinin küçük oranlarda tutulması eğilimine
neden
olmaktadır.
Pasif
nakit
teminatlandırılmış
borç
yükümlülüğü
yapılandırması, Şekil 28'den görülebileceği üzere, son adım olan ihraç ile
tamamlanmaktadır.
Şekil 28: Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - İhraç
Ödeme:
98 mil.TL
Ana Kuruluş
İskontolu
Doğrudan
Satış
Nakdi Teminat
Hesabı: 2 mil.TL
NTBY
NTBY
Özel Amaçlı
Kuruluş
Artık
Hak
Yüklenici
İhraç Geliri:
98 mil.TL
A: 98 mil.TL
A&F
Yatırımcılar
A&F
Teminatlı Varlıklar
Varlık Değeri: 100 mil.TL
.
A&F
NTBYÜST@G+150bp
Emanetçi - Gözlemci
NTBYARA@L+100bp
NTBYAST@L+200bp
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Başabaş NTBY ihracından elde edilen gelir ile tamamlanan pasif nakit
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri yapılandırma modeli sayesinde, ana
kuruluş aşağıdaki iki temel amacını gerçekleştirmiştir.

Finansman: Finansal kuruluş elde ettiği likit fon (98 milyon TL)
sayesinde
yeni
krediler
verebilecektir.
Bu
yapıyı
geleneksel
112
yöntemlerden ayıran temel özellik, NTBY'lerin sunduğu cazip getirilere
dayalı olarak göreceği talep sayesinde, ihtiyaç duyulan fonun rahatça
temin edilmesidir. Ayrıca, alta sıralama faaliyeti sayesinde üst borç
dilimini kredi derecesinin yüksek olması; finansman maliyetini
azaltmaktadır.

Aktif-pasif yönetimi: Finansal kuruluş yapılandırma öncesinde %8
sermaye
ayırmak
durumundadır.
Buna
karşın
pasif
NTBY
yapılandırma modeli sayesinde sadece 2 milyon TL (Kredi havuzunun
%2'si) teminat ayırarak; ilgili krediler için öz kaynak karlılığını %39
düzeyine
çıkarabilmektedir.
Tablo
gösterilmektedir.
Tablo 19: PNTBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık
Pasif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Teminatlı Varlıklar Faiz Geliri
Ağırlık Faiz Oranı
Faiz Geliri
L+200bp 10%
9,40%
0,940
G+100bp 10%
6,75%
0,675
8,00% 80%
8,00%
6,400
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
8,015
Kredi H: 100 mil. TL
LIBOR: 7,40%
Gösterge 5,75%
NBTY Gideri
Ağırlık Faiz Oranı
Faiz Gideri
G+150bp 92%
7,25%
6,537
L+100bp
4%
8,40%
0,329
L+200bp
4%
9,40%
0,368
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
7,234
NTBYD: 98 mil.TL
LIBOR: 7,40%
Gösterge 5,75%
Öz kaynak (mil.TL): 2
Yapılandırma Karı (mil.TL): 0,781
Öz kaynak Karlılığı: 39,03%
19'da
hesaplamalar
113
3.4.1.2. Aktif Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
Varlık havuzundan elde edilen faiz geliri ile NTBY sahiplerine
ödenecek faiz arasındaki fark, yapılandırmanın doğal karıdır. PNTBY
varsayımsal yapılandırma modeli çerçevesinde elde edilen yapılandırma karı
0,781 milyon TL düzeyinde gerçekleşerek %39,03 düzeyinde öz kaynak
karlılığı elde edilmesine olanak tanımıştır. Söz konusu modelde, piyasada
mevcut olan arbitraj faaliyetleri değerlendirilmemektedir. Şayet varlık havuzu,
faiz oranı ve kredi türevleri vasıtasıyla aktif portföy yönetimine tabi tutulursa,
olası nakit akımı riski bertaraf edilebilmekte ve pasif modele göre daha fazla
yapılandırma karı elde edilebilmektedir. Bunun ne şekilde gerçekleşeceğini
göstermek adına, pasif NTBY yapılandırma modeli aktif yönetime tabi
tutulmaktadır. Tablo 20'de, aktif NTBY yapılandırma modelinin dayanağını
oluşturan faiz gelir ve giderleri gösterilmektedir.
Tablo 20. Aktif Portföy Yönetimi Öncesi Faiz Gelir ve Giderleri
ANTBY Faiz Yapısı
Dilim
Varlık Havuzu Faiz Yapısı
Nominal D. (mil.TL) Faiz Gideri
W
Nominal D.(mil.TL)
Faiz Geliri
Üst
90,16
G+150bp 10%
10,00
L+200bp
Ara
3,92
L+100bp 10%
10,00
G+100bp
Ast
3,92
L+200bp 80%
80,00
8%
Artık Hak
2,00
Bu çerçevede faiz geliri ve giderine ait fonksiyonlar aşağıdaki şekilde
oluşmaktadır.
(
)
(
)
(
)
(
(
)
(
)
)
(
)
(
)
114
LIBOR (L) türünde, özel amaçlı kuruluş 10 milyon TL üzerinden L
tahsil ederken, dilim sahiplerine 7,84 milyon TL üzerinden L ödeme
gerçekleştirmektedir. Gösterge (G) türünde ise 90,16 milyon TL üzerinden G
ödemede bulunurken sadece 10 milyon TL üzerinden G tahsil etmektedir.
Dolayısıyla LIBOR cinsinden faiz tahsilinde pozitif, Gösterge cinsinden faiz
ödemesinde ise negatif farklılık söz konusudur. Söz konusu farklılıklar hem
önemli derecede faiz oranı riski yaratmakta hem de ciddi arbitraj fırsatları
doğurmaktadır.
Özel amaçlı kuruluşun portföy yöneticisi, söz konusu risklere karşı
korunmak ve arbitraj fırsatlarından faydalanarak pozitif fark yaratmayı
amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, varsayımsal aktif nakit teminatlandırılmış
borç yükümlülükleri yapılandırma modeli çerçevesinde, portföy yöneticisi
öncelikle LIBOR satıcısı ve gösterge alıcısı olduğu bir toplam getiri swapı
anlaşmasında pozisyon alacaktır. Kavramsal anapara tutarı 2,16 milyon TL
olan (10 milyon TL - 7,84 milyon TL) toplam getiri swapının işleyişi Şekil
29'da gösterilmektedir.
Şekil 29. ANTBYM Toplam Getiri Swap Uygulaması
G+400bp
ÖAK
Aracı
L+200bp
L+200bp
Teminatlı
Varlıklar
Toplam getiri swapı uygulaması sayesinde 7,84 milyon TL üzerinden L
ödemeye karşılık gelen 10 milyon TL üzerinden L gelir haricindeki fazladan
LIBOR
tahsilatı,
2,16
milyon
TL
üzerinden
G+400bp'lik
tahsilata
dönüştürülmektedir. Buna karşın söz konusu Gösterge cinsinden tahsilat
yeterli değildir. Çünkü özel amaçlı kuruluşun 90,16 milyon TL üzerinden G'lik
115
yükümlülüğü mevcuttur. Bu çerçevede cari piyasada sabit faiz tahsilatçısı
durumunda
olduğu
80
milyonTL@%8'lik
nakit
girişini
G
cinsine
dönüştürmelidir. Bu çerçevede, Şekil 20'da gösterildiği üzere, kavramsal
anapara tutarı 80 milyon TL olan varlık swapında uzun pozisyon almalıdır.
Şekil 30. ANTBYM Varlık Swap Uygulaması
G
ÖAK
Aracı
%5,75
%5,75
Teminatlı
Varlıklar
Görülebileceği üzere varlık swap işlemi neticesinde uzun pozisyondaki
özel amaçlı kuruluş karşı tarafa sabit %5,75 faiz öderken, karşılığında
Gösterge faizi almaktadır. Bu şekilde 80 milyonTL@%8'lik tahsilat; 80 milyon
TL üzerinden G+225bp'ye 18 dönüştürülmektedir. Tablo 21, toplam getiri
swapı
ve
varlık
swapı
uygulamaları
sonrasındaki
faiz
gelir
gider
karşılaştırmasını göstermektedir.
Tablo 21. Aktif Portföy Yönetimi Sonrası Faiz Gelir ve Giderleri
ANTBY Faiz Yapısı
Dilim
Varlık Havuzu Faiz Yapısı
Nominal D. (mil.TL)
Faiz Gideri
W
Nominal D. (mil.TL)
Faiz Geliri
Üst
90,16
G+150bp 7,84%
7,84
L+200bp
Ara
3,92
L+100bp 2,16%
2,16
G+400bp
Ast
3,92
L+200bp
10%
10
G+100bp
Artık Hak
2,00
80%
80
G+225bp
18
Özel amaçlı kuruluşun varlık swapı öncesinde 80 milyon TL (%8)'lik sabit faiz tahsilatı vardır.
Varlık swapında karşı tarafa 80 milyon TL (%5,75) ödemede bulunan kuruluş; 80 milyon TL
üzerinden G tahsil edecektir. Bu çerçevede kuruluşun faiz tahsilatı 80[G+(%8-%5,75)] işleminden, 80
milyon TL üzerinden G+225bp olacaktır.
116
Özel amaçlı kuruluş tarafından yapılan toplam getiri ve varlık swap
uygulamaları neticesinde, faiz gelir ve gider fonksiyonları aşağıda görüldüğü
şekilde değişime uğramaktadır:
19
değişken
(
)
(
değişken
)
(
değişken
)
(
)
(
)
(
) sabit
değişken
(
)
(
değişken
)
sabit
Fonksiyonlar analiz edilecek olursa, aktif yönetim neticesinde özel
amaçlı kuruluş üzerindeki faiz oranı riski tamamen giderilmiş olmaktadır.
Şöyle ki, 7,84 milyon TL üzerinden L'lik ödeme 7,84 milyon TL üzerinden L'lik
tahsilatla, 90,16 milyon TL üzerinden G+150bp'lik ödeme 90,16 milyon TL
G+150bp'lik tahsilatla, 0,1176 milyon TL’lik sabit ödeme ise 0,7108 milyon
TL’lik sabit tahsilat ile garanti altına alınmıştır. Dolayısıyla, tahsilat ve ödeme
tarihlerinde LIBOR ve Gösterge her ne olursa olsun, özel amaçlı kuruluşun
faiz oranı türlerindeki farklılıktan kaynaklanacak olası bir likidite sıkıntısı
bertaraf edilmektedir.
Buna ek olarak özel amaçlı kuruluş, aktif NTBY
yapılandırma modeli (ANTBYM) çerçevesinde toplamda 0,788 milyon TL’lik
(
(
19
)
)
(
(
(
(
)
)
(
(
)
)
)
)
(
(
)
)
(
(
)
)
(
)
117
bir
kar
elde
etmektedir.
Söz
konusu
hesaplamalar
Tablo
22'de
gösterilmektedir.
Tablo 22: ANTBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık
Aktif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Teminatlı Varlıklar Faiz Geliri
Ağırlık Faiz Oranı
Faiz Geliri
L+200bp 7,84%
9,40%
0,737
G+400bp 2,16%
9,75%
0,211
G+100bp 10,00%
6,75%
0,675
G+225bp 80,00%
8,00%
6,400
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
8,015
Kredi H: 100 mil.TL
LIBOR: 7,40%
Gösterge 5,75%
NBTY Gideri
Ağırlık Faiz Oranı
Faiz Gideri
G+150bp
92%
7,25%
6,537
L+100bp
4%
8,40%
0,329
L+200bp
4%
9,40%
0,368
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
7,234
NTBYD: 98 mil.TL
LIBOR: 7,40%
Gösterge 5,75%
Öz kaynak (mil.TL):
Yapılandırma (Pasif) Karı (mil.TL):
Pozitif Fark (Aktif) (mil.TL):
Toplam (Pasif+Aktif) Kar (mil.TL):
Öz kaynak Karlılığı:
2
0,781
0,008
0,788
39,41%
Hatırlanacağı üzere söz konusu karlılık pasif NTBY yapılandırma
modelinde 0,781 milyon TL olarak gerçekleşmektedir.
Aktif NTBY
yapılandırma modeli sonucunda elde edilen 0,008 milyon TL’lik ek getiri,
pozitif fark olarak, içsel kredi zenginleştirme çerçevesinde, olası temerrütlere
karşı artık hak dilimi içerisinde, ek bir teminat olarak tutulacaktır. Şayet
118
yapılandırma süreci sonucunda varlık havuzunda herhangi bir temerrüt
gerçekleşmez
ise,
ana
kuruluş
nakdi
teminat
hesabındaki
tutarı,
yapılandırma karını ve aktif yönetim çerçevesinde oluşan pozitif farkı geri
alacaktır. Bu çerçevede ANTBYM çerçevesinde ilgili krediler için öz kaynak
karlılığı %39,41 düzeyinde gerçekleşecektir. Şekil 31, anlatılan tüm
uygulamalarla birlikte, Aktif NTBY modelini görsel olarak sunmaktadır.
Şekil 31: Aktif NTBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Nakdi Teminat
Hesabı: 2 mil.TL
Artık
Hak
Ana Kuruluş
Pozitif
Fark
İskontolu
Doğrudan
Satış
Yükleni
ci
İhraç Geliri:
98 mil.TL
Ödeme:
98 mil.TL
NTBY
A: 98 mil.TL
NTBY
Swap
Aracısı
2,16mil.TL@(G+400bp)
80mil.TL@G
Özel Amaçlı
Kuruluş
2,16mil.TL@(L+200bp)
80mil.TL@%5,75
Teminatlı Varlıklar
Varlık Değeri: 100 mil.TL
.
A&F
Yatırımcılar
A&F
A&F
80mil.TL@G+150bp
Emanetçi - Gözlemci
3,92mil.TL@L+100bp
3,92mil.TL@L+200bp
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleri yapısal olarak ödeme
aktarmalı menkulkıymetleştirmeyle büyük benzerlikler taşımaktadır. İkisi
arasındaki temel farklılık, NTBY modellerinde alta sıralama neticesinde elde
edilen finansal dilimlere ait menkul kıymetlerin ihraç edilmesidir. Bununla
119
birlikte günümüzde yapılandırılmış finansı popüler hale getiren sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleridir.
3.5.
SENTETİK
TEMİNATLANDIRILMIŞ
BORÇ
YÜKÜMLÜLÜKLERİ
(STBY)
Sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri, risk ve nakit özellikleri
açısından nakit teminatlandırılmış borç yükümlülüklerine benzemekle birlikte,
varlıkların risk transferi kredi türevleri vasıtasıyla yapılmaktadır (Fabozzi ve
Goodman,
2001:198;
Bomfim,
2005:133).
Diğer
bir
deyişle,
nakit
yapılandırmada varlıkların doğrudan satış yöntemiyle özel amaçlı kuruluşa
fiziki transferi söz konusuyken, sentetik yapılandırmada varlıklar ana
kuruluşun bilançosundan fiziki olarak değil, sentetik olarak çıkarılmaktadır.
Sentetik yapılandırmada ana kuruluşun bilançosundaki varlıklara
ilişkin kredi riski, kredi temerrüt swapları vasıtasıyla özel amaçlı kuruluşa
devredilir. Burada ana kuruluş ilgili referans varlıklar için koruma alıcısı, özel
amaçlı kuruluş ise koruma satıcısıdır (Choudhry, 2004:385; Dwyer ve Tkac,
2009: 1299). Bu işlemin gereği olarak ana kuruluş özel amaçlı kuruluşa
dönemsel KTS primi ödeyecek, özel amaçlı kuruluş ise elde ettiği primlere
dayalı olarak sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri (STBY) ihraç
edecektir.
Anlaşılabileceği gibi ana kuruluş bilançosundaki varlıklar fiziksel olarak
transfer edilmemekte, varlıklara ait kredi riski özel amaçlı kuruluşa devir
olmaktadır. Bu nedenle sentetik yapılandırmada finansman amacının yerini
aktif/pasif ve risk yönetimi amacı almaktadır. Diğer bir ifadeyle, kredi riskinin
transferi sentetik yapılandırma açısından en önemli gerekçedir.
120
Sentetik yapılandırmanın nakit yapılandırmaya göre tercih edilme
nedenini belirleyen temel avantajlar aşağıda sıralanmaktadır (Fabozzi ve
diğerleri, 2006:149):
 Sentetik işlemler ve sentetik işlemlere dayalı finansal ürünlerin piyasa
ihracı, doğrudan satış yöntemi temelindeki nakit yapılandırma
işlemlerine kıyasla çok daha hızlı tasarlanabilir ve gerçekleştirilebilir,
 Sentetik üst borç dilimi için fonlama (teminatlandırma) gereksinimi
yoktur,
 Kredi temerrüt swap işlemi genellikle dayanak varlıkların fiziki
transferinin maliyetinden çok daha ucuzdur,
 Sentetik yapılandırmada işlem maliyetlerine ilişkin yasal ödemeler çok
daha azdır,
 Finansal kuruluşlar kredi havuzlarını bilançolarından çıkarmadıkları
için müşteri ilişkilerini aksatmadan devam ettirebilirler,
 Sentetik aktarmaya konu olabilecek kredi havuzu üyesi çeşidi; nakit
yapılandırmadakilere göre çok daha fazladır,
 Kredi temerrüt swapları vasıtasıyla özgün kredi derece grupları
yaratılabilir.
Yukarıda ifade edilen avantajlar paralelinde günümüzde yapılan
yapılandırmaların
büyük
bir
bölümü
sentetik
işleme
dayalı
olarak
gerçekleştirilmektedir.
3.5.1. Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri Türleri
Sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri türleri, kredi riski
transferinde kullanılan kredi türevinin fonlanmış ya da fonlanmamış olmasına
göre değişkenlik göstermektedir. Şekil 32'de sentetik teminatlandırılmış borç
yükümlülükleri türleri sunulmaktadır.
121
Şekil 32: STBY Ailesi
Sentetik Teminatlandırılmış Borç
Yükümlülükleri - NTBY
Tam Fonlanmış
STBY
Fonlanmamış
STBY
Kısmi Fonlanmış
STBY
Kredi temerrüt swapları fonlanmamış kredi korumasına, kredi
bağlantılı tahviller ise fonlanmış kredi korumasına imkan tanıyan kredi
türevleridir. Sentetik yapılandırmada şayet ilgili finansal sermaye dilimi
fonlanmış kredi korumasına sahipse, ihraç edilen menkul kıymetler kredi
bağlantılı tahvillerdir. Buna karşın söz konusu dilim fonlanmamış kredi
korumasıyla ihraç ediliyorsa, burada ihraç edilen menkul kıymetler esasen
birer kredi temerrüt swapıdır.
Takip
eden
kısımda
öncelikle
tam
fonlanmış
sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri modellenmektedir.
3.5.1.1. Tam Fon. Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
Tam fonlanmış sentetik teminatlandırılmış
borç yükümlülükleri,
doğrudan satış olmaksızın finansal kuruluşların sermaye gerekliliklerini
azaltarak, atıl fon ayırma zorunluluklarını ortadan kaldıran bir finans
mühendisliğidir. Adından anlaşılabileceği üzere, sentetik yapılandırma
faaliyetinin tam fonlama mekanizması içerisinde yapılıyor olması, kredi
bağlantılı tahvil (KBT) kullanımını gündeme getirmektedir. Dolayısıyla tam
fonlanmış yapılandırma neticesinde ortaya çıkan STBY'ler esasen birer kredi
bağlantılı tahvildir.
122
Tam fonlanmış sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülüklerinin
işlerliği ve ana kuruluş açısından elde edilen faydalar, varsayımsal bir
yapılandırma modeli çerçevesinde somutlaştırılabilinecektir.
Şekil 33'te mevcut durumu gösterilen finansal kuruluş, görülebileceği
üzere 100 milyon TL’lik kredi kullandırmıştır. Kredi havuzunun risk ağırlığı
(RA) yüzde yüzdür. Şayet kredilerin hiçbiri temerrüde düşmez ise, kredi
havuzunun tamamından %9 faiz geliri elde etmektedir.
Şekil 33: Tam Fonlanmış STBY Varsayımsal Yap. Modeli - Cari Durum
Yapılandırma Öncesi
Ana Kuruluş
Varlıklar
Kaynaklar
Hazır Değer: 8 mil.TL
Kaynak: 100 mil.TL
KH:100 mil.TL
(RA: %100)
[W:1@%6,5]
[W:1@%9]
Öz Kaynak
8 mil.TL
Finansal kuruluş 100 milyon TL’lİk kredi kaynağının tamamını sabit
%6,5 faizle mevduattan sağlamaktadır. Diğer tüm değişkenler sabit ve
giderler göz ardı edilirse, ana kuruluşun öz kaynak karlılığı Tablo 23'te
hesaplanmaktadır.
123
Tablo 23: Tam Fonlanmış STBYM Yapılandırma Öncesi Karlılık
Tam Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Kredi Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
9,00%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
Faiz Geliri
9,00
9,00
Finansman Gideri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
6,50%
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
Kaynaklar: 100 mil.TL
Faiz Gideri
6,50
6,50
Öz Kaynak (mil.TL): 8
Kar (mil.TL): 2,5
Öz kaynak Karlılığı: 31,25%
Görülebileceği üzere finansal kuruluş 100 milyon TL kredi karşılığında
9 milyon faiz geliri elde etmekte, bunun karşılığında 6,5 milyon TL faiz
giderine
katlanmaktadır.
Kredi
havuzunda
herhangi
bir
temerrüt
gerçekleşmez ise, söz konusu işlemlerden finansal kuruluş 2,5 milyon TL kar
elde etmektedir. Basel düzenlemeleri çerçevesinde yüzde yüz risk ağılığına
tabi kredi havuzu için 8 milyon TL sermaye (100 milyon TL × %8) ayırmak
durumunda olan finansal kuruluşun öz kaynak karlılığı %31,25 olarak
gerçekleşmektedir.
Ana kuruluş, tam fonlanmış sentetik yapılandırma sayesinde,
doğrudan satış olmaksızın daha yüksek bir öz kaynak karlılık oranına
ulaşabilecektir. Şekil 34, tam fonlanmış STBY modeli için ilk adım olan kredi
temerrüt swap pozisyonuna girilmesini betimlemektedir.
124
Şekil 34. Tam Fon. STBY Varsayımsal Yap. Modeli - KTS Pozisyonu
İçsel Kredi Zenginleştirme@1 mil.TL
Ana Kuruluş
(D: 100 mil.TL)
Koruma Alıcısı
Pozisyonu:
KTS Primi
@%2
Özel Amaçlı Kuruluş
Varlıklar
Finansal Sermaye
Nakdi
Teminat
Hesabı
Hazır Değer: 1mil.TL
STBYD (KBT): 99mil.TL
VHD: 99 mil.TL
Artık Hak: 1mil.TL
A: [99 mil.TL]
F: W:1@%5,75
Emanetçi - Gözlemci
Teminat V: 99 mil.TL
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Finansal kuruluşun sentetik işleme konu varlıklarının değeri 100
milyon TL’dir. Ana kuruluş söz konusu varlıklara ilişkin olarak özel amaçlı
kuruluş ile kredi temerrüt sözleşmesi düzenlemekte ve %2'lik prim
karşılığında koruma alıcısı pozisyonuna girmektedir. Diğer bir deyişle
varlıklarını %2'lik prim karşılığında sigortalamaktadır. Koruma satıcısı (ÖAK)
ise, varlıklarda gerçekleşecek herhangi bir kredi olayına karşı, nakdi veya
fiziksel uzlaşma yoluyla ana kuruluşun kredi havuzundaki kaybı karşılamayı
taahhüt etmektedir.
125
Sentetik risk transferi işleminin yanı sıra, içsel kredi zenginleştirme
çerçevesinde artık hak için gerek duyulan 1 milyon TL, nakdi teminat hesabı
vasıtasıyla finanse edilmektedir. Sentetik yapılandırma faaliyetinin tam
fonlanmış olmasından ötürü, kredi bağlantılı tahvil (KBT) ihracı neticesinde
elde edilecek nakit akımı ile piyasadan risksiz menkul kıymetler (devlet tahvil
ve bonosu) alınarak teminat olarak tutulur. Bu çerçevede 1 milyon TL’lik artık
hak ve karşılığı olan nakit teminat haricinde, 99 milyon TL’lik KBT ihracı
gerçekleştirilir ve karşılığından risksiz menkul kıymetlerden oluşan teminatlı
varlık havuzu meydana getirilir 20 . İşlemler neticesinde ÖAK, Şekil 35'teki
finansal sermaye dilimlerine sahip olacaktır.
Havuzdaki varlıkların kümülatif temerrüt olasılıkları ve alta sıralama
faaliyeti, finansal sermaye dilimlerinin temel belirleyicileridir. Bu çerçevede en
yüksek temerrüt olasılığı, 1 milyon TL’lik artık hak dilimiyle teminat altına
alınmıştır.
Kalan 99 milyon TL’lik tutar için başabaştan kredi bağlantılı tahvil
ihracı
gerçekleştirilmiştir.
Artık
hak
dilimi
haricinde
tek
bir
dilim
oluşturulmaktadır. Söz konusu dilim fonlanmış STBY dilimidir. Çünkü şayet
elde edilen KBT ihraç geliri ile herhangi bir teminat varlık havuzu
yaratılmamış olsaydı; ana kuruluşun, kredi havuzu korumasına ilişkin olarak,
değişen kümülatif temerrüt farklılıklarından dolayı tek bir dilim yaratılabilmesi
söz konusu olamazdı. Buna karşın piyasadan satın alınan risksiz menkul
kıymetlerden oluşturulacak bir teminat varlık havuzu sayesinde, artık hak
dilimi haricinde kalan kümülatif temerrüt olasılığı minimize edilerek, tek bir
dilim yaratılabilmektedir.
20
Modelimizde KBT ihraçlarının başabaştan gerçekleştirildiği varsayılmaktadır.
126
Şekil 35: Tam Fon. STBY Varsayımsal Yap. Modeli - Alta Sıralama
Özel Amaçlı Kuruluş
Kümülatif Temerrüt (%)
Teminat Varlık Havuzu Sayesinde
Kümülatif Temerrüt Minimizasyonu (%)
Teminatlı Varlıklar
Finansal Sermaye Dilimleri
Tek Dilim:99 mil.TL
"Fonlanmış
STBY Dilimi"
[KBT İhracı]
F: [@%7,70]
Artık Hak:1 mil.TL
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
KBT'lerden oluşan fonlanmış STBY dilimi yatırımcısına %7,70 getiri
sağlamaktadır. Söz konusu dilimin finansmanı elde edilen KTS priminden
(@%2) ve teminat varlık havuzundaki risksiz menkul kıymetlerden (@%5,75)
sağlanmaktadır (Iscoe ve Kreinin, 2007: 3358). Tablo 24, alta sıralama
sonucunda ortaya çıkan fonlanmış STBY diliminin getirisi ile ana kuruluşun
100 milyon TL kaynak elde etmek için sunduğu alternatifi karşılaştırmaktadır.
Tablo 24: Tam Fonlanmış STBYM Getiri Karşılaştırması
Ana Kuruluş Alternatifi Getiri
Mevduat
STBY Alternatifi
Getiri
%6,50 Fonlanmış STBY (KBT) : %7,70
127
Tablodan görülebileceği üzere, alta sıralama sonucunda elde edilen
dilim çerçevesinde ortaya çıkan KBT, alternatifine kıyasla yatırımcılar için
önemli bir seçenek durumundadırlar. Çünkü piyasada riskten kaçınan ve
vadeli mevduatı tercih eden bir yatırımcı için KBT'de alacağı pozisyon
kendisine piyasa koşulları çerçevesinde 120bp daha fazla getiri elde etme
imkânı tanımaktadır.
Tam
fonlanmış
sentetik
teminatlandırılmış
borç
yükümlülüğü
yapılandırması, Şekil 36'dan görülebileceği üzere, son adım olan ihraç ile
tamamlanmaktadır.
Şekil 36: Tam Fonlanmış STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - İhraç
Nakdi Teminat
Hesabı: 1 mil.TL
Ana Kuruluş
Pozitif Fark:
0,07 mil. TL
Artık
Hak
KTS
P@%2
Yükleni
ci
İhraç Geliri:
99 mil.TL
Nakdi
Uzlaşma
STBY (KBT)
Teminat
Varlık
Havuzu
(Devlet BS)
Özel Amaçlı
Kuruluş
Teminat Varlıkların Alımı
Varlık Değeri: 99 mil.TL
.
STBY
(KBT)
A: 99 mil.TL
A&F@%7,70
Yatırımcılar
A&F@%5,75
Emanetçi - Gözlemci
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Başabaş KBT ihracı ve teminat varlık havuzu oluşturulması ile
sonuçlanan tam fonlanmış STBY yapılandırma modeli sayesinde, ana
kuruluş
öz
kaynak
karlılığını,
ÖAK
etkisi
hariç,
%50
seviyesine
çıkartabilmektedir. Basel II standartları ve 28.06.2012 tarihinde BDDK
128
tarafından
yayınlanan
'Menkulkıymetleştirmelere
İlişkin
Risk
Ağırlıklı
Tutarların Hesaplanması Hakkında Tebliğ' uyarınca; en düşük seviyedeki
kredi derecesine sahip 21 varlık veya varlık grupları için risk ağılığı %1250
olarak alınmaktadır. Bunun yanı sıra, şayet kredi havuzu içerisindeki varlıklar
risksiz menkul kıymetler (OECD devlet tahvil ve bonoları) ile teminat altına
alınıyorsa, %0 risk ağırlığına sahip olmaktadırlar (BDDK, 2012).
Bu
bilgiler
ışığında,
varsayımsal
tam
fonlanmış
sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri modeli çerçevesinde ortaya çıkan
sermaye yükümlülüğü Tablo 25'te hesaplandığı şekilde oluşmaktadır.
Tablo 25: Tam Fonlanmış STBY Modeli Sonrası Sermaye Yükümlülüğü
Dilim
Oranları
Dilimler
Fonlamış STBY Dilimi
(KBT Koruması)
Artık Hak
Risk
Ağırlıkları
Min.
Sermaye
Sermaye
Gereksinimi
99%
×
0%
×
8%
=
0%
1%
×
1250%
×
8%
=
1%
Tablodan görülebileceği gibi, ana kuruluş 100 milyon TL’lik kredi
havuzu için 1 milyon TL (100×%1) sermaye ayırmaktadır. Varsayımsal
yapılandırma modelimizde nakdi teminat hesabı vasıtasıyla artık hak dilimi
finansmanı için ayrılan kısmın altında yatan sebep de budur: En riskli varlık
gurubu için ihtiyaç duyulan minimum sermaye (artık hak) gerekliliğidir.
Sermaye yeterliliğini düzenleyen standartlar itibariyle ana kuruluşun
fonlanmış STBY dilimine karşılık gelen varlık grubu için sermaye ayırmasına
gerek olmadığı Tablo 25'ten görülebilmektedir. Çünkü tam fonlanmış sentetik
yapılandırma çerçevesinde, KTB ihracına dayalı gelir vasıtasıyla risksiz
menkul kıymetlerden oluşan bir teminat varlık havuzu oluşturulmuştur. Kredi
bağlantılı tahvil koruması olarak adlandırılabilecek bu husus, ana kuruluşun
99 milyon
TL’lik kısım
için
sermaye ayırması gerekliliğini
kaldırmaktadır.
21
Maksimum kümülatif temerrüt olasılığına sahip.
ortadan
129
Özel amaçlı kuruluş etkisi dikkate alınmadığında, tam fonlanmış STBY
yapılandırma modeli sayesinde ana kuruluşun öz kaynak karlılığında
meydana gelen pozitif değişim, Tablo 26'dan görülebilmektedir.
Tablo 26: Tam Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - Ana
Kuruluş
Tam Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Kredi Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
9,00%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
Faiz Geliri
9,00
9,00
Finansman Gideri
Ağırlık
Faiz Oranı Faiz Gideri
100%
6,50%
6,50
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
6,50
Kaynaklar: 100 mil.TL
KTS Prim Gideri
Ağırlık
Prim Oranı Prim Gideri
100%
2,00%
2,00
Toplam Prim Gideri (mil.TL):
2,00
Kredi H: 100 mil.TL
Öz kaynak (mil.TL): 1
Yapılandırma Karı (mil.TL): 0,50
Öz kaynak Karlılığı: 50%
Tam fonlanmış STBY yapılandırma modeli çerçevesinde ana kuruluş,
yapılandırma faaliyetini kendisine bağlı özel amaçlı kuruluş vasıtasıyla da
yapabilir. Dolayısıyla yapılandırma süreci içerisinde elde edilen pozitif farkı
göz ardı etmemek gerekir.
Şayet, kredi havuzu içerisindeki varlıklardan herhangi birinde temerrüt
meydana gelmez ise, pozitif fark artık hak içerisine dâhil edilir ve süreç
sonucunda ana kuruluş nakdi teminat hesabı ve pozitif fark toplamından
130
oluşan tutarı geri alır. Tablo 27, özel amaçlı kuruluş bünyesinde oluşan pozitif
farkın hesaplanışı göstermektedir.
Tablo 27: Tam Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık – ÖAK
Tam Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
KTS Prim Geliri
Ağırlık
Prim Oranı
100%
2,00%
Toplam Prim Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
Teminat Varlık Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
5,75%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
TVH: 100 mil.TL
STBY (KBT) Gideri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
7,70%
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
KBTD: 99 mil.TL
Prim Geliri
2,00
2,00
Faiz Geliri
5,69
5,69
Faiz Gideri
7,62
7,62
Artık Hak (mil.TL): 1
Pozitif Fark (mil.TL): 0,07
Tablodan görülebileceği üzere yapılandırma süreci içerisinde 0,07
milyon TL’lik pozitif fark elde edilmiştir. Şayet teminat varlık havuzu aktif
portföy yönetimine tabi tutularsa pozitif fark daha da artabilir. Ancak bu tür
yapılarda tavsiye edilen, faiz türevlerinden faydalanarak teminat varlık
havuzu getirisinin varyansının minimize edilmesidir.
Tablo 28'de yapılandırma karı ve pozitif farkın beraberce etkisi
gösterilmektedir. Söz konusu bileşik etki dikkate alındığında, sentetik
yapılandırma
sayesinde
çıkartılabilmektedir.
öz
kaynak
karlılığı
%57
seviyesine
131
Tablo 28: Tam Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - Bileşik
Tam Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Kredi Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
9,00%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
KTS Prim Geliri
Ağırlık
Prim Oranı
100%
2,00%
Toplam Prim Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
Teminat Varlık Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
5,75%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
TVH: 100 mil.TL
Faiz Geliri
9,00
9,00
Prim Geliri
2,00
2,00
Faiz Geliri
5,69
5,69
Finansman Gideri
Ağırlık
Faiz Oranı Faiz Gideri
100%
6,50%
6,50
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
6,50
Kaynaklar: 100 mil.TL
KTS Prim Gideri
Ağırlık
Prim Oranı Prim Gideri
100%
2,00%
2,00
Toplam Prim Gideri (mil.TL):
2,00
Kredi H: 100 mil.TL
STBY (KBT) Gideri
Ağırlık
Faiz Oranı Faiz Gideri
100%
7,70%
7,62
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
7,62
KBTD: 99 mil.TL
Öz kaynak (mil.TL):
Yapılandırma Karı (mil.TL):
Pozitif Fark (mil.TL):
Toplam Kar (mil.TL):
Öz kaynak Karlılığı:
1
0,50
0,07
0,57
57%
132
3.5.1.2. Kısmi Fonlanmış Sentetik Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
Kısmi fonlanmış sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
yapılandırma modeli basitçe tam fonlanmış ve fonlanmamış STBY
modellerinin
bileşimidir.
Dolayısıyla,
çalışmada
fonlanmamış
sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri için ayı bir bölüm kurgulanmamıştır.
Söz konusu yapılandırma sistemi kısmi fonlanmış STBY yapılandırma modeli
çerçevesinde ele alınmaktadır.
Finansal çözümler noktasında sınır tanımayan yapılandırılmış finans
uygulamaları, tükenmek bilmeyen karlılık iştahı çerçevesinde kısmi fonlanmış
STBY yapılandırma modellerini finans çevresine sunmuşlardır. Bu modeller
vasıtasıyla öz kaynak karlılığı maksimum seviyede artırılabilmiştir. Diğer bir
ifadeyle, tam fonlanmış STBY modelinde elde edilen öz kaynak karlılığını
daha da artırmak amacıyla, kısmi fonlanmış STBY modelleri kullanılmaktadır.
Söz konusu durumun ne şekilde gerçekleştirildiğini ortaya koyabilmek için, bir
önceki bölümde ele alınan tam fonlanmış STBY yapılandırma modeli öncesi
durum aynen korunmuştur.
Varsayımsal bir kısmi fonlanmış STBY
yapılandırma modeli geliştirilerek, işlemsel farklılıklar ortaya konulmaya
çalışılmaktadır.
Kısmi fonlanmış STBY yapılandırma modeli çerçevesinde ana kuruluş
kredi havuzunun bir kısmını ÖAK ile gireceği KTS işlemi çerçevesinde
koruma altına alırken, kalan kısmı için doğrudan piyasa oyuncuları ile KTS
işlemi gerçekleştirmek suretiyle koruma altına alacaktır. Buradaki piyasa
oyuncuları genellikle sigorta şirketleri veya yatırımcılarına daha yüksek getiri
sağlamayı amaçlayan fonlar gibi kurumsal oyunculardır. Peki, bu tür bir
uygulamayı etkin kılan temel nedenler nelerdir? Bu sorunun cevabını ana
kuruluş ve yatırımcılar açısından ayrı ayrı ele almak gereklidir.
Ana kuruluşun ÖAK ile gerçekleştirdiği KTS işleminde fonlama şartı ön
plandadır. Diğer bir deyişle, ÖAK, sağladığı korumaya karşılık olarak teminat
varlık havuzu oluşturmaktadır. Bu husus beraberinde ÖAK'ın bir ön ödeme
133
yani fonlama gerektiren KBT ihracını zorunlu kılar. Çünkü ÖAK, KBT
ihracından elde ettiği anapara ile teminat varlık havuzunu finanse etmektedir.
KBT ihracına talep sağlamak içinse teminat varlık havuzundan elde ettiği faiz
gelirinin üzerine ana kuruluştan elde ettiği KTS primlerini dâhil ederek piyasa
koşullarının üzerinde getiri sağlamayı taahhüt eder.
Diğer taraftan, ana kuruluşun doğrudan piyasa oyuncuları ile
gerçekleştirdiği KTS işleminde herhangi bir fonlama şartı mevzubahis
değildir. Diğer bir deyişle, ana kuruluşa koruma sağlayan piyasa oyuncuları
herhangi bir anapara bağlamaksızın kavramsal tutar üzerinden getiri elde
ederler. Söz konusu piyasa oyuncularının bu tür pozisyon almalarını
mantıksal kılan iki temel unsur vardır: (1) Sigorta şirketleri veya büyük fonlar
anapara yatırma gereksinimi olmadan getiri elde ederek karlılıklarını
artırabilirler, (2) finans dünyasının mühendislik harikası konumundaki KTS'ler
sayesinde
koruma
sağladıkları
varlık
havuzunun
temerrüt
riski
azaltılabilmektedir.
Hiç şüphesiz ki, ortaya konulan unsurlar finansal açıdan tartışma
götürmemektedir. Risk-getiri optimizasyonu çerçevesinde ele alınan fayda
teorisi kapsamında, her iki taraf için kazan kazan ilişkisinin varlığı aşikârdır.
Bu sistemde temel nokta, modellenen KTS yapısı sayesinde fonlanmamış
kredi
havuzu
şeklinde
tanımlanabilecek
dilimin
temerrüt
riskinin
düşürülebilmesidir.
Kısmi fonlanmış sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
varsayımsal yapılandırma modeli kapsamında, ana kuruluş, 100 milyon TL’lik
kredi havuzunun 15 milyon TL’lik kısmı için ÖAK ile geriye kalan 85 milyon
TL’lik kısmi içinse piyasa oyuncuları ile KTS pozisyonuna girmektedir. Şekil
37'de, kısmi fonlanmış STBY modeli için ilk adım olan kredi temerrüt swap
pozisyonuna girilmesi görsel olarak sunulmaktadır.
134
Şekil 37: Kısmi Fonlanmış STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - KTS
Pozisyonu
Koruma Alıcısı Pozisyonu: KTS Primi @%0,50
Yatırımcılar
(D: 85 mil.TL)
İçsel Kredi Zenginleştirme@1 mil.TL
Ana Kuruluş
(D:15 mil.TL)
Koruma Alıcısı
Pozisyonu:
KTS Primi
@%10
Özel Amaçlı Kuruluş
Varlıklar
Finansal Sermaye
Nakdi
Teminat
Hesabı
Hazır Değer: 1mil.TL
STBYD (KBT): 14
mil.TL
VHD: 14 mil.TL
Artık Hak: 1mil.TL
A: [14 mil.TL]
F: W:1@%5,75
Emanetçi - Gözlemci
Teminat V: 14 mil.TL
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Şekilde göze çarpan temel husus, ÖAK ile yapılan KTS pozisyonu
kapsamında ortaya çıkan %10'luk prim ile, piyasa oyuncularıyla doğrudan
gerçekleştirilen KTS pozisyonu temelinde ortaya çıkan %0,5'lik prim
arasındaki farklılıktır. Hatırlanacağı üzere tam fonlanmış STBY yapılandırma
modelinde ana kuruluş kredi havuzunun tamamı için ÖAK'a %2'lik bir prim
ödemekteydi. Burada ÖAK ile yapılan KTS işleminde prim %8'lik bir artış
gösterirken, piyasayla doğrudan yapılan KTS işleminde %1,5'lik bir düşüş
135
göstermiştir. İşte tam burada sorular cevap bulmaktadır, çünkü bunu
sağlayan mekanizma KTS yapılarındaki farklılıktır.
Kümülatif temerrüt oranlarına göre kredi havuzu dağılımı 22 aşağıdaki
gibi olsun:
 X) Toplam 85 milyon TL kredi havuzu değerinde 17 adet 'A'
derecesine sahip referans kuruluş,
 Y) 14/3 milyon TL kredi havuzu değerinde 1 adet 'BB' derecesine
sahip referans kuruluş,
 Z) Toplam 14/3 × 2 milyon TL kredi havuzu değerinde 2 adet 'B'
derecesine sahip referans kuruluş,
 Q) 1 milyon TL kredi havuzu değerinde 1 adet "zayıf" kredi derecesine
sahip referans kuruluş.
Öngörülebileceği üzere, ara borç dilimi eşit ağırlıklı olmak üzere Y ve
Z maddelerinde belirtilen kredi derecelerine sahip 3 referans kuruluşa ait
kredilerden oluşur. Referans kuruluşlar arasındaki temerrüt korelasyonu sıfır
⁄ )
ise, söz konusu ara borç dilimine ait beklenen risk (
%15,8'dir. Yapılandırma modelinin tam fonlanmış kısmını oluşturan ara borç
dilimi KTS primi, modelimizde %10 olarak öngörülmüştür. Bu prim düzeyinin
aslında yüksek bile kaldığı, otaya konulan durum itibariyle kolayca
anlaşılabilmektedir.
ÖAK ile gerçekleştirilen KTS işlemindeki KBT koruması (teminat varlık
havuzu oluşturulması) primin beklenen riske göre daha düşük olmasındaki
temel nedendir. Ayrıca KTS pirimi bir tür sigorta işlemidir. Doğası gereği
sigorta primleri beklenen riske karşın daha düşük olmalıdır. Diğer bir deyişle
22
Basel-II Uzun Vadeli Referans Üç Yıllık Kümülatif Temerrüt Oranları (KTO)
S&P Kredi Notları
(Moody's Kredi Notları)
Üç yıllık KTO'nın 20 yıllık ortalaması
AAA-AA
(Aaa-Aa)
%0,10
A
(A)
%0,25
BBB
(Baa)
%1,00
BB
(Ba)
%7,50
B
(B)
%20,00
136
ÖAK ile gerçekleştirilen KTS işleminde prim düzeyinin %10'da daha aşağıda
gerçekleşmesi son derece olağandır. Buna karşın ihtiyatlılık çerçevesinde
modelimizdeki KTS primi %10 olarak tanımlanmıştır.
Kısmi fonlanmış sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
yapılandırma modelinde ana kuruluş, piyasa oyuncularıyla doğrudan
gerçekleştirilen KTS işleminde %0,5'lik bir prim elde edebilmek maksadıyla,
100 milyon TL’lik kredi havuzu için bir üst sepet kredi temerrüt swapı
tanımlamaktadır. Söz konusu swap şartları mantıksal çerçevede aşağıdaki
gibi oluşur:

Üst SKTS için eşik limit 14 milyon TL’dir.

Üst SKTS için üst limit 85 milyon TL’dir.
Yukarıda belirtilen şartlar itibariyle kısmi fonlanmış STBY yapılandırma
modelindeki üst borç dilimi esasen X maddesindeki referans kuruluşların
havuz değerinden oluşmaktadır. Ara borç dilimine ait beklenen temerrüt riski
göz ardı edildiği takdirde, üst borç dilimindeki kuruluşlar arasındaki temerrüt
korelasyonu 1 dahi olsa, nakdi uzlaşma için mevzubahis maksimum risk
%0,25'tir. Dolayısıyla koruma satıcısı %0,25 olasılıkla 85 milyon TL’lik
ödemede
bulunacaktır.
Buna
karşın
üst
SKTS
tanımlamasından
anlaşılabileceği üzere koruma satıcısı ancak 14 milyon TL’lik temerrüdün
gerçekleşmesi durumunda, takip eden temerrütler için nakdi uzlaşma
gerçekleştirecektir. 100 milyon TL’lik kredi havuzu içerisinde 14 milyon TL’lik
temerrüde düşmesi en fazla olasılık dâhilinde olanlar, Y ve Z maddelerinde
belirtilen referans kuruluşlardır. Diğer bir deyişle ara borç diliminin kendisidir.
Bu analitik sistem çerçevesinde koruma satıcısı ancak ve ancak ara
borç
dilimindeki
tüm
üyeler
temerrüde
düşer
ise
nakdi
uzlaşma
gerçekleştirecektir. 14 milyon TL değerindeki ara borç diliminde yer alan
referans kuruluşlar arasındaki temerrüt korelasyonu sıfır varsayıldığında, ara
borç dilimine ait bütünleşik temerrüt olasılığı (0,2×0,2×0,075) %0,3
olmaktadır. Dolayısıyla üst sepet temerrüt swapı işleminde koruma satıcısı
137
durumundaki piyasa oyuncuları en kötü senaryo itibariyle %0,3 olasılıkla
nakdi uzlaşma seçeneğiyle karşı karşıya kalacaklar; %0,3×%0,25 olasılıkla
da nakdi uzlaşma gerçekleştireceklerdir.
Q maddesindeki referans kuruluşa ait yüksek temerrüt riski, 1 milyon
TL’lik nakdi teminat ile güvence altına alındığından, üst ve ara borç
dilimlerine ait KTS primini olumsuz yönde etkilemeyecektir. Sonuç olarak
kısmi fonlanmış STBY yapılandırma modeline ait alta sıralama Şekil 38'de
gösterilmektedir.
Şekil 38: Kısmi Fonlanmış STBY Varsayımsal Yap. Modeli - Alta Sıralama
Özel Amaçlı Kuruluş
Teminatlı Varlıklar
Finansal Sermaye Dilimleri
Kümülatif Temerrüt (%)
Üst Borç:85 mil.TL
"Fonlanmamış
STBY Dilimi"
[SKTS İhracı]
Temerrüt
Minimizasyonu (%)
Ara Borç:14 mil.TL
"Fonlanmış STBY Dilimi"
[KBT İhracı]
P: [@%0,50]
F: [@%7,70]
Artık Hak:1 mil.TL
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Şekilden görülebileceği üzere kısmi fonlanmış SBTY yapılandırma
modelinde iki dilim vardır. Üst borç dilimi modelin fonlanmamış STBY kısmı
oluşturmakta ve piyasa oyuncularına üst SKTS primi olan %0,5'lik getiri
138
sağlanmaktadır. Piyasa oyuncuları herhangi bir anapara yatırma gereksinimi
duymadan; ana kuruluşa önerdikleri koruma karşılığında söz konusu getiriyi
%3×%0,25'lik bir risk karşılığında elde etmektedirler.
Kalan 14 milyon TL’lik tutar için başabaştan kredi bağlantılı tahvil
ihracı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu dilim modelin fonlanmış STBY kısmıdır.
KBT'lerden oluşan fonlanmış STBY dilimi yatırımcısına %7,70 getiri
sağlamaktadır. Söz konusu dilimin finansmanı elde edilen KTS priminden
(@%10) ve teminat varlık havuzundaki risksiz menkul kıymetlerden
(@%5,75) sağlanmaktadır. Tablo 29'da, alta sıralama sonucunda ortaya
çıkan
fonlanmış
STBY
dilimlerinin
getirisi
ile
diğer
alternatifler
karşılaştırılmaktadır.
Tablo 29: Kısmi Fonlanmış STBYM Getiri Karşılaştırması
Piyasa Alternatifi
Getiri
KTS
≤%0,25 Fonlanmamış STBY (Üst SKTS) : %0,50
Ana Kuruluş Mevduat %6,50
STBY Alternatifi
Fonlanmış STBY (KBT)
Getiri
: %7,70
Tablodan görülebileceği üzere, alta sıralama sonucunda elde edilen
dilimler çerçevesinde ortaya çıkan KBT, alternatifine kıyasla yatırımcılarına
120bp daha fazla getiri elde etme imkânı tanımaktadır.
Fonlanmamış STBY dilimi vasıtasıyla ortaya çıkan üst SKTS ise (100
milyon TL’lik kredi havuzu için eşik limit, 14 milyon TL ve üst limit, 85 milyon
TL iken) alternatifine kıyasla yatırımcılarına en az 25bp daha fazla getiri
imkânı sunacaktır. Çünkü 85 milyon TL kredi değerine sahip 'AAA-AA'
dereceli referans kuruluşlar ayrı bir havuz olarak maksimum %0,25 temerrüt
riskine maruzdur. Bu bağlamda söz konusu havuz için tasarlanacak bir KTS
işleminde ortaya çıkan prim '≤%0,25' olmalıdır.
Kısmi
fonlanmış
sentetik
teminatlandırılmış
borç
yükümlülüğü
yapılandırması, Şekil 39'dan görülebileceği üzere, son adım olan ihraç ile
tamamlanmaktadır.
139
Şekil 39: Kısmi Fonlanmış STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli - İhraç
Nakdi Teminat
Hesabı: 1 mil.TL
Pozitif Fark:
1,22 mil.TL
Artık
Hak
Üst SKTS P@%0,50
Ana Kuruluş
KTS
P@%10
Nakdi
Uzlaşma
Özel
Amaçlı
Kuruluş
Teminat
Varlık
Havuzu
(Devlet BS)
Teminat Varlıkların Alımı
Varlık Değeri: 14 mil.TL
.
OECD
Bankası
STBY
(SKTS)
P@%0,50
Nakdi
Uzlaşma
KBT A&F@%7,70
Yatırımcılar
STBY (KBT)
STBY A: 14
(KBT) mil.TL
A&F
@%5,75
Emanetçi - Gözlemci
İhraç Geliri: 14
mil.TL
Yüklenici
Not: Şekil, varsayımsal örnek doğrultusunda yazar tarafından kurgulanmıştır.
Yapılandırma modelinde, yatırımcılar ile ana kuruluş arasındaki üst
SKTS işlemine OECD Bankası'nın dâhil edilmesi dikkati çekmektedir. Basel II
standartları çerçevesinde üst borç diliminin oluşumunu sağlayan SKTS işlemi
OECD ülkelerindeki bir finansal kuruluş ile yapılırsa, söz konusu varlıklar için
risk ağırlığı %20 olmaktadır. Aksi takdirde risk ağırlığı %100 olarak kabul
edilir.
Ayrıca, SKTS işleminde koruma satıcısının kredi derecesi ana
kuruluşun kredi derecesinden daha düşük olamaz. Bu iki unsur, ana
kuruluşun OECD ülkesi menşeli finansal kuruluşu kısmi fonlanmış STBY
yapılandırma modeline dahil etmesini zorunlu kılabilir. Diğer bir deyişle, şayet
ana kuruluş kredi derecesi çerçevesinde gereklilikleri karşılayamıyor ise,
SKTS işlemini OECD ülkesi menşeli finansal kuruluş ile gerçekleştirecektir.
Bu yöntem literatürde kredi derecesi koruması olarak adlandırılmaktadır.
Çeşitli
durumlarda
kredi
derecesi
koruması
devlet
kuruluşu
ile
140
yapılabilmektedir. Belirli bir amaca yönelik olarak şayet devlet, tasarrufların
belirli maksattaki kredilere kaydırılmasını istiyorsa; bu tür bir koruma
sağlayabilmektedir. ABD'de bulunan Freddie Mac bu tür korumaya güzel bir
örnektir ve tasarrufların konut kredilerine yönlendirilmesinde büyük rol
oynamıştır
(Kobayashi
ve
Osano,
Basel
2012:660).
II
standartları
çerçevesinde kredi derecesi koruması şayet devlet kuruluşu vasıtasıyla
yapılıyor ise, varlıkların risk ağırlığı %0 olarak dikkate alınır.
Tez
çalışmasında
bahsedebilmek
amacıyla
kredi
derecesi
OECD
bankası
koruması
yönteminden
varsayımsal
yapılandırma
modelimize dâhil edilmiştir. Bu bilgiler ışığında; kısmi fonlanmış sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri modeli çerçevesinde ortaya çıkan
sermaye yükümlülüğü Tablo 30'da hesaplanmaktadır.
Tablo 30: Kısmi Fonlanmış STBY Modeli Sonrası Sermaye Yükümlülüğü
Dilimler
Fonlamamış STBY Dilimi
(SKTS Koruması)
Fonlamış STBY Dilimi
(KBT Koruması)
Artık Hak
Dilim
Oranları
Risk
Ağırlıkları
Min.
Sermaye
Sermaye
Gereksinimi
85%
×
20%
×
8%
=
1,36%
14%
×
0%
×
8%
=
0%
1%
×
1250%
×
8%
=
1%
Tablodan görülebileceği gibi, ana kuruluş 100 milyon TL’lik kredi
havuzu için 2,36 milyon TL (100×%2,36) sermaye ayırmaktadır.
Sermaye yeterliliğini düzenleyen standartlar itibariyle ana kuruluş,
fonlanmış STBY dilimine
karşılık
gelen
varlık grubu
için
sermaye
ayırmamakta, fonlanmamış STBY dilimi içinse %1,36 sermaye ayırmaktadır.
En riskli varlık gurubu için ihtiyaç duyulan minimum sermaye (artık hak) ise 1
milyon TL’dir.
141
Özel amaçlı kuruluş etkisi dikkate alınmadığında, ana kuruluşun öz
kaynak karlılığı yapılandırma sonrasında Tablo 31'de hesaplandığı gibi
oluşmaktadır.
Tablo 31: Kısmi Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - Ana
Kuruluş
Kısmi Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Kredi Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
9,00%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
Faiz Geliri
9,00
9,00
Finansman Gideri
Ağırlık
Faiz Oranı Faiz Gideri
100%
6,50%
6,50
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
6,50
Kaynaklar: 100 mil.TL
KTS Prim Gideri
Ağırlık
Prim Oranı Prim Gideri
Üst Dilim
85%
0,50%
0,43
Ara Dilim
15%
10,00%
1,50
Toplam Prim Gideri (mil.TL):
1,93
Kredi H: 100 mil.TL
Öz kaynak (mil.TL): 2,36
Yapılandırma Karı (mil.TL): 0,58
Öz kaynak Karlılığı: 24,36%
Kısmi fonlanmış STBY yapılandırma modeli çerçevesinde ilk bakışta
ana kuruluşun öz kaynak karlılığında negatif bir değişim gözlenebilir. Buna
karşın şayet, kredi havuzu içerisindeki varlıklardan herhangi birinde temerrüt
meydana gelmez ise, tam fonlanmış STBY yapılandırma modeline göre çok
daha yüksek bir pozitif fark elde edilecektir. Bu getiri artık hak içerisine dahil
edilir ve süreç sonucunda ana kuruluş nakdi teminat hesabı ve pozitif fark
toplamından oluşan tutarı geri alır (Bak:Tablo 2).
142
Tablo 32: Kısmi Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - ÖAK
Kısmi Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
KTS Prim Geliri
Ağırlık
Prim Oranı
15%
10,00%
Toplam Prim Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
Teminat Varlık Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
5,75%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
TVH: 14 mil.TL
STBY (KBT) Gideri
Ağırlık
Prim Oranı
100%
7,70%
Toplam Prim Gideri:
KBTD: 14 mil.TL
Prim Geliri
1,50
1,50
Faiz Geliri
0,81
0,81
Prim Gideri
1,08
1,08
Artık Hak (mil.TL): 1
Pozitif Fark (mil.TL): 1,22
Tablodan görülebileceği üzere yapılandırma süreci içerisinde 1,22
milyon TL’lik pozitif fark elde edilmiştir.
Tablo 33'te yapılandırma karı ve pozitif farkın beraberce etkisi
gösterilmektedir. Söz konusu bileşik etki dikkate alındığında, yapılandırma
sayesinde
öz
kaynak
karlılığının
%76,36
seviyesine
çıkartıldığı
görülmektedir. Diğer bir deyişle, ilk bakışta olumsuz görünen yapılandırma
etkisinin, pozitif fark dikkate alındığında ana kuruluş açısından öz kaynak
karlılığında kayda değer ölçüde artış sağladığı anlaşılabilmektedir.
143
Tablo 33: Kısmi Fonlanmış STBYM Yapılandırma Sonrası Karlılık - Bileşik
Kısmi Fon. STBY Varsayımsal Yapılandırma Modeli
Kredi Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
9,00%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
KTS Prim Geliri
Ağırlık
Prim Oranı
15%
10,00%
Toplam Prim Geliri (mil.TL):
Kredi H: 100 mil.TL
Teminat Varlık Havuzu Faiz Geliri
Ağırlık
Faiz Oranı
100%
5,75%
Toplam Faiz Geliri (mil.TL):
TVH: 14 mil.TL
Faiz Geliri
9,00
9,00
Prim Geliri
1,50
1,50
Faiz Geliri
0,81
0,81
Finansman Gideri
Ağırlık
Faiz Oranı Faiz Gideri
100%
6,50%
6,50
Toplam Faiz Gideri (mil.TL):
6,50
Kaynaklar: 100 mil.TL
KTS Prim Gideri
Ağırlık
Prim Oranı Prim Gideri
Üst Dilim
85%
0,50%
0,43
Ara Dilim
15%
10,00%
1,50
Toplam Prim Gideri (mil.TL):
1,93
Kredi H: 100 mil.TL
STBY (KBT) Gideri
Ağırlık
Prim Oranı Prim Gideri
100%
7,70%
1,08
Toplam Prim Gideri:
1,08
KBTD: 14 mil.TL
Öz kaynak (mil.TL):
Yapılandırma Karı (mil.TL):
Pozitif Fark (mil.TL):
Toplam Kar (mil.TL):
Öz kaynak Karlılığı:
2,36
0,58
1,22
1,80
76,36%
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
DEĞERLENDİRME VE TÜRKİYE İÇİN YAPISAL BİR ÖNERİ
4.1. 2007 FİNANSAL KRİZİ VE YAPILANDIRILMIŞ FİNANS
Yapılandırılmış finans çok sayıda uzman tarafından 2007 yılının son
çeyreğinde yaşanan ve bütün dünyayı etkisi altına alan finansal krizin temel
nedeni olarak gösterilmektedir (Crotty, 2008: 3,4; Schuetz, 2011: 16). Tez
çalışmasının bu bölümünde, öncelikle, yapılandırılmış finansın ABD merkezli
2007
finansal
krizi
üzerindeki
etkisi
tartışılmaktadır.
Bu
bağlamda,
yapılandırma modellerinin ekonomi üzerinde yaratabilecekleri olumsuz
koşullar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Sonrasında, Türkiye'de gelecek
yıllarda
uygulanması
beklenen
yapılandırılmış
finans
faaliyetlerinin,
ABD'dekine benzer olumsuz durumlara neden olmaması için yapılması
gerekenler, Türkiye için geliştirilen yapısal bir model üzerinden, öneri olarak
sunulmaktadır.
Blundell-Wignall ve Atkinson, (2009:536),
2007 finansal krizinin
nedenlerinin (1) küresel makro likidite politikaları ve (2) finansal sektör
kuruluşlarının işleyişine yönelik düzenlemelerdeki sorunlar olmak üzere iki
başlık altında gruplandırılabileceğini ve söz konusu iki neden arasındaki
ilişkinin şu şekilde tarif edilebileceğini ifade etmektedirler: “Likidite politikaları
ağzına kadar su ile dolu barajlara benzerler. ABD’de %1 ve Japonya’daki
%0’lık faiz oranları, Çin’deki sabit kur oranı veya devlet kontrollü fon
yatırımları gibi küresel likidite düzeyini bozan olgular beraberce barajın
dolmasına ve taşmasına neden olmuştur. Diğer bir deyişle, fiyat balonları
oluşmuş ve aşırı kaldıraçlı pozisyonlar alınmıştır. Buna karşın krizin temel
nedeni, ikinci başlık olan finansal sektör kuruluşlarının işleyişine yönelik
düzenlemelerdeki sorunlardır. Zira bu başlık barajın duvarını oluşturmaktadır.
Duvar sağlam ise su fazlalığı büyük bir tehlikeye yol açmadan tahliye
olacaktır. Aksi takdirde, yani duvar çatlarsa veya yıkılırsa doğrudan yüksek
145
bir ivmeyle tahliye olacak su, büyük problemlere yol açacaktır. Duvarı
dayanıksız hale getiren ve 2004 yılından itibaren büyük bir ivmeyle duvar
üzerindeki baskını artıran unsular ise; çoğu sentetik işlem içeren bilanço dışı
menkulkıymetleştirme faaliyetleridir. ”
Takip eden kısımda, yapılandırılmış finansın 2007 yılının son
çeyreğinde yaşanan ABD merkezli kriz üzerindeki etkisini ortaya koyabilmek
için temerrüt korelasyonu, sistematik risk ve yapılandırılmış finans arasındaki
ilişki irdelenmektedir.
4.1.1. Temerrüt Korelasyonu ve Sistematik Risk
Allen ve diğerleri (2012:519) 2007 finansal krizinin, kredi temerrüt
swapları kaynaklı finansal araçlara ve finansal kurumlar arasındaki
bağlantıya dayalı olan bir sistematik risk oluşumunu gün yüzüne çıkarttığını
ifade etmektedirler. Diğer bir deyişle, finansal kuruluşlar tarafından
uygulanan yapılandırmış finans faaliyetlerinin sistematik risk oluşumuna
neden olduğunu söylemektedirler. Çünkü bankalar ve finansal kuruluşlar
bireysel olarak varlık portföylerinde çeşitlendirme yaparlarsa, bu faaliyet
temerrüt riskini minimize eder. Buna karşın, tüm bankalar beraberce benzer
bir çeşitlendirmeye giderlerse bu durum sistematik riski artırır (Wagner, 2010:
373; Ibragimov ve diğerleri, 2011: 333; Oordt, 2012: 2).
Krizde gerçekleşen durum da budur. Bunun nedeni ise yapılandırma
işlemine tabi tutulan varlıklar arasındaki temerrüt korelasyonudur. Bu
bağlamda temerrüt korelasyonu, yaşanan finansal krizi ve buna bağlı olarak
yapılandırılmış finans faaliyetlerini uygulayacak ülkeleri ne gibi tehlikelerin
beklediğini ortaya koyabilmek açısından son derece önemlidir.
Varlıklar
oluşumunda
arasındaki
oynadığı
rol
temerrüt
üzerine
korelasyonunun,
çok
sayıda
sistematik
çalışma
risk
yapılmıştır.
Yapılandırılmış finans ise sistematik risk oluşumunu ve finansal kuruluşların
146
sistematik riske karşı duyarlılıklarını artırmaktadır. Covel ve diğerleri (2008)
çalışmalarında, geleneksel tahvil ile teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
arasındaki farkları ortaya koyarak, finansal sermaye dilimlerinin sistematik
riske karşı duyarlılığının geleneksel tahvile göre çok daha fazla olduğunu
ifade etmektedirler. Çünkü geleneksel tahviller sadece bir adet referans
kuruluşla ilgiliyken, TBY'ler çok sayıda referans kuruluşa ait varlık
havuzlarına bağımlıdırlar.
Bu bağlamda teminatlandırılmış borç yükümlülüklerinin dayanağını
oluşturan varlıklar arasındaki temerrüt korelasyonun artması, teorik olarak
var olmayan ancak pratikte ortaya çıkan bir sistematik risk olgusunu
gündeme getirmektedir. Diğer bir ifadeyle, esasen çeşitlendirmeyle ortadan
kaldırılabilecek bir görünümüne sahip olan toplam riskin, benzer hareketlerin
tekrarlanması nedeniyle kendi içerisinde temerrüt korelasyonunu pozitif yönlü
artırdığı
ifade
yaratmaktadır.
edilmektedir.
Söz
Şekil
bu
40'da
konusu
durum
artış
görsel
ise
sistematik
olarak
risk
anlatılmaya
çalışılmaktadır.
Şekil 40: Temerrüt Korelasyonu ve Sistematik Risk İlişkisi
Temerrüt
Korelasyonu=0
Durumu
Referans
Kuruluş
A
Temerrüt
Olasılığı
Temerrüt
Korelasyonu= +1
Durumu
Sistematik Risk Oluşumu
Referans
Kuruluş
B
Temerrüt
Olasılığı
RKA RKB
Referans kuruluşlar arasındaki temerrüt korelasyonu, bütünleşik
temerrüt olasılığını doğrudan etkilemektedir. Şöyle ki, şayet referans
147
kuruluşlar arasında herhangi bir temerrüt korelasyonu söz konusu değilse,
referans kuruluşların temerrüde düşmesi arasında tamamen rastlantısal bir
ilişki mevcuttur. Böyle bir durumda, bütünleşik temerrüt olasılığı, her bir
referans kuruluşa ait temerrüt olasılığının diğer referans kuruluşun temerrüt
olasılığı ile çarpımına eşit olmaktadır. Diğer bir deyişle, bütünleşik temerrüt
olasılığı ciddi seviyede azaltılabilir. Ancak bu varsayım gerçek hayatla
tutarlılık göstermemektedir. Çünkü bunun için referans kuruluşların hem
sektörel hem de bulunduğu ülke olarak birbirinden tamamen farklı olması
gerekir.
Yapılandırıcılar konumundaki finansal kuruluşlar, ister nakit ister
sentetik yapılandırmada olsun, bütünleşik temerrüt olasılığını azaltmak için,
teorik olarak birbirleriyle negatif veya az temerrüt korelasyonuna sahip
referans kuruluşları seçme eğiliminde olmalıdırlar. Buna karşın pratikte bu tür
bir seçim yapabilmenin mümkün olup olmadığı büyük bir soru işaretidir.
Şayet yapılandırma, bir elin parmaklarını geçmeyecek bir kaç finansal
kuruluş tarafından gerçekleştirilseydi,
piyasadaki referans kuruluşlar
arasından yapılan seçimlerin olması gerektiği şekilde yapılıp yapılmadığı
incelenebilirdi. Buna karşın yapılandırma faaliyetlerinin sayısı, bu tür bir
değerlendirme yapılmasına imkan tanımamaktadır.
2005 ve 2006 yılları, TBY ihraçlarının en yüksek hacimlere ulaştığı
yıllardır. 2005 yılında, 312 milyar ABD $ değerinde yeni ihraç olmuş ve bir
önceki seneye göre %102 artışla rekor kırılmıştır. 2006 yılında TBY ihraçları
yarım trilyon ABD $'nın üzerine çıkmıştır (Thompson ve diğerleri, 2007:8;
Shivdasani ve Wang, 2011:1292; Higgins, 2013:227). Şekil 41, TBY
ihraçlarının küresel bazda yıllar itibariyle değişimini göstermektedir ve söz
konusu ihraçların yarısından fazlası ABD menşelidir.
148
Şekil 41: Yıllar İtibariyle Küresel TBY İhracı
(milyar $)
Kaynak: HIGGINS. K.L.; Financial Whirlpools: A Systems Story of the Great Global
Recession, Elsevier, 2013, s:228.
Şekilden
görülebileceği
üzere
krizden
iki
sene
öncesinden,
yapılandırılmış finans uygulamalarında ciddi artışlar yaşanmıştır. Diğer bir
deyişle, piyasada ne kadar referans kuruluşa ait kredi varsa veya ne kadar
konut kredisi varsa, bunlar paketlenerek TBY şeklinde halka arz edilmiştir. Bu
açıdan teorik olarak finansal kuruluşlar tarafından uygulanması beklenen
çeşitlendirme faaliyeti, başka bir deyişle minimum varyans sağlayabilmek için
gerekli olan negatif veya az temerrüt korelasyonu arayışı, uygulanamaz bir
hale gelmiştir.
Piyasalar
genellikle
bankaların
bünyesindeki
varlıkların
kredi
riskliliklerinden tek tek, tam ve doğru bir şekilde haberdar olmak yerine;
kendisine iletilen genel görünümle yetinmektedir (Morgan, 2002). Bu durum
DeMarzo (2005)'nun yapılandırılmış finans açısından, çalışmasında ortaya
koyduğu asimetrik bilginin varlığının nedenidir. Yapılandırılmış finans, söz
149
konusu asimetrik bilgiden fazlasıyla faydalanmış, bankaların varlıkları
üzerindeki şeffaflığı ortadan kaldırmış ve piyasanın olası iflas riskine karşın
zamanında uyarılmasını önlemiştir.
Duffie (2004), bankaların ve sigorta şirketlerinin, referans kuruluşların
temerrüt korelasyonlarına ilişkin erken uyarı sistemi görevi görecek entegre
bir sistem ve model geliştirmeleri gerektiğini savunmuştur. Buna karşın,
halihazırda bunu sağlayacak bir sistem ve model geliştirilememiştir. Bunun
zorluğu ise son derece aşikârdır. Çünkü bunu gerçekleştirebilmek için
piyasadaki tüm bankalar ve finansal kuruluşların varlıklarını incelemek
gereklidir.
Sonuç olarak, temerrüt korelasyonu, piyasadaki tüm bankaların ve
finansal kuruluşların benzer hareketi neticesinde pratikte sistematik riske
dönüştüğünden dolayı anlamını kaybetmiştir. Diğer bir deyişle, finansal
kuruluşların, varlık havuzları oluştururken, temerrüt korelasyonlarına dikkat
etmeleri anlamsız hale gelmiştir. Peki, o halde finansal kuruluşlar kendilerini
bu tür risk ile niye karşı karşıya bırakmak istesinler? Diğer bir ifadeyle
engellenemeyecek bir sonun ve zararın içerisinde niye yer alsınlar?
Bu sorunun cevabı Magnetar Fonu ticaretinde saklıdır. Bu ticaret
sayesinde sermaye yapısı arbitrajı yapılabilmiştir ve söz konusu durum
yapılandırılmış finansın ne tür zararlar verebileceği noktasında önemli
ipuçları taşımaktadır.
4.1.2. Magnetar Ticareti: Sermaye Yapısı Arbitrajı
2006-2007
döneminde
ihraç
edilen
teminatlandırılmış
borç
yükümlülükleri, çok yüksek düzeyde temerrüt korelasyonu gösterdiler ve kriz
sonrasında toksik varlıklara dönüştüler (Mählmann, 2012: 1478). Diğer bir
deyişle, değer olarak sıfır düzeyini gördüler. Bu açıdan 2005 yılının ABD’deki
TBY uygulamaları açısından büyük bir önemi vardır; çünkü 2005 yılı itibariyle
150
TBY piyasası ciddi bir dönüşüm yaşamıştır. Söz konusu dönüşümden
kastedilen, nakit yapılandırma modellerinin yerini sentetik yapılandırma
modellerinin almaya başlamasıdır. Diğer bir deyişle TBY modelleri içerisine
kredi temerrüt swapları dahil edilmiştir. Sentetik TBY ihracının gelişimi Şekil
42'de gösterilmektedir.
Şekil 42: ABD'de Yıllar İtibariyle TBY İhraçları
Kaynak: FCIC; Credit Derivatives and Mortgage-related Credit Derivatives, Financial Crisis
Inquiry Commission Preliminary Staff Report, 2010, s:11.
Sentetik TBY’lerin arzı 2004 yılında 10 milyar $ iken, 2005 yılında 35
milyar $’a ve 2006 yılında 117 milyar $’a ulaşmıştır. Söz konusu rakamlar
sentetik TBY arzlarının 2004 yılında toplam arzın %17’sini oluştururken 2005
yılında %33’ünü ve 2006 yılında %54’ünü oluşturduğunu göstermektedir.
Söz konusu oran, finansal krizin doğum yılı olan 2007 yılında %61’e
ulaşmıştır (FCIC, 2010:11).
Sentetik yapılandırma modelleri sayesinde, kredi alacakları bankalar
ve
finansal
kuruluşların
aktiflerinden
fiziki
olarak
çıkmadan
menkulkıymetleştirmeye tabi tutularak ihraç edilebilmiştir. Bu durum, söz
konusu yıllarda banka ve finansal kuruluşların aktifinde ciddi seviyelerde
151
artışa neden olmuştur (Barajas, 2010). ABD kredi piyasasındaki borçların
toplamı 1980'lerde GSMH'nın %168 iken 2007'de %3a50'nin üzerine
çıkmıştır; finansal varlıklar ise 1980'lerde GSMH'nın beş katından daha az
iken 2007 yılında on katından fazla bir değere sahiptir (Crotty, 2008: 10).
Bu bağlamda, sentetik yapılandırma modelleri sayesinde bankalar ve
finansal kuruluşlar, varlık havuzlarındaki kredi alacaklarına ilişkin temerrüt
korelasyonlarını ve buna bağlı sistematik risk oluşumunu önemsemeden kar
amaçlı hareket etmişler, süreklilik gösterir şekilde menkulkıymetleştirme
gerçekleştirmişlerdir. Dolayısıyla ABD’de ortaya çıkan krizde, finansal
kuruluşların masum olduğunu söylemek bir hayli zordur. Ayrıca, söz konusu
kuruluşların, sahip oldukları uzmanlık ve bilgili birikimi düşünüldüğünde,
gidişatın yaratabileceği olumsuzlukları öngöremeyeceklerini ifade edebilmek
gerçekçi olmayacaktır. Krize giden yolda sorulması gereken temel soru, kriz
sonrası SEC tarafından sorulmuştur: “Acaba bazı finansal kuruluşlar,
referans varlıkların tümünde temerrüt oluşmasını istemiş olabilirler mi?”
Magnetar, 2005 yılında ABD Evanston, Illinois’de kurulmuş ve özellikle
yılları
2006-2007
arasında
teminatlandırılmış
borç
yükümlülükleri
piyasasında aktif olarak yer almış serbest bir yatırım fonudur. Yapılandırılmış
finans faaliyetlerinde sermaye yapısı arbitrajının yaratıcısı olduğundan, söz
konusu teknik, Magnetar ticareti olarak bilinmektedir.
Finansal krizde yapılandırılmış finans adı altında piyasanın ne şekilde
manipüle
edilebileceğini
kamuoyunda
duyulma
gözler
serüveni,
önüne
2009
seren
yılında
Magnetar
ticaretinin
Hollanda
menşeeli
Rabobank’ın Merril Lynch’i Norma isimli TBY nedeniyle mahkemeye
vermesiyle başlamıştır. Zira Norma yapılandırmasında Magnetar Fonu
yapılandırıcı
rolü
oynamıştır.
2013
itibariyle
halen
doğrudan
SEC
soruşturmasına konu olan Mgnetar Fonu ile JP Morgan, Mizuho, S&P gibi
çok sayıda finansal kuruluş mevcuttur ve bu soruşturmalar Magnetar
Dosyası’nda birleştirilmiştir (Mählmann, 2013:539-541).
152
Magnetar
ticareti
esas
olarak,
kısmi
fonlanmış
sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri yapılandırma modelleri içerisinde, artık
hak diliminde uzun, fonlanmamış dilimde de kısa pozisyon alınmasını
öngörmektedir. Başka bir ifadeyle, Magnetar ticareti çerçevesinde finansal
kuruluş başka bir kısmi fonlanmış STBY modelinde öz kaynak yatırımcısı,
kendi kısmi fonlanmış STBY modelinde ise doğal olarak KTS üzerinden
koruma alıcısı olmaktadır. Söz konusu ticaret stratejisi Şekil 43'te gösterildiği
gibi, ABC Finansal Kuruluşu üzerinden canlandırılmaktadır.
Şekil 43: Magnetar Ticareti
ABC STBYM
Üst Borç
“fonlanmamış dilim”
KISA POZİSYON
500 birim KTS
koruma alıcısı,
P@%0,50
XYZ STBYM
Üst Borç
“fonlanmamış dilim”
Ara Borç
“fonlanmış dilim”
Artık Hak
“öz kaynak”
UZUN POZİSYON
100 birim
hisse senedi alımı,
𝑟 = %20
Ara Borç
“fonlanmış dilim”
Artık Hak
“özkaynak”
Varsayımsal ABC fonu, kendi yapılandırma modelinde kısa, XYZ
yapılandırma modelinde ise uzun pozisyon alarak sermaye yapısı arbitrajı
yapmak niyetindedir. Aşağıda üç temel senaryo ortaya konulmaktadır:
1. Her iki pozisyona ait dilimlerde temerrüt gerçekleşmemiştir. Bu
durumda ABC fonu 7,5 birim (20-2,5) kazanç sağlayacaktır.
153
2. Sadece uzun pozisyona ait dilim temerrüde düşmüştür23. Bu durumda
ABC fonu 102,5 birim (-100-2,5) zarara uğrayacaktır.
3. Her iki pozisyona ait dilimler temerrüde düşmüştür. Bu durumda ABC
fonu 397,5 birim (500-100-2,5) kazanç sağlayacaktır.
Belirtilen senaryolardan anlaşılabileceği gibi, Magnetar Ticareti
kapsamında dayanak varlıklara ilişkin sistematik risk adeta bir fırsat haline
gelmektedir. Tüm varlıkların temerrüdünü sağlayacak şekilde varlık havuzları
oluşturulması ve kuruluşların sermaye yapısı arbitrajı sağlayacak şekilde
karşılıklı tersine pozisyon almaları, kriz durumunda ciddi miktarda kazanç
sağlanabilmesine olanak tanımıştır. ABD’deki kriz sonrasında batan sigorta
şirketlerinin
tümünün
koruma
satıcısı
olması
bir
tesadüf
olarak
görülmemelidir.
Tez çalışmasının takip eden kısmında, yapılandırılmış finansın neden
olabileceği olumsuzluklara karşın, Türkiye için yapısal bir model önerisi
sunulmaktadır.
4.2. TÜRKİYE İÇİN YAPISAL BİR ÖNERİ
Yapılandırılmış finans uygulamaları Türkiye için yeni bir alandır. Diğer
bir deyişle, ABD ve Avrupa uygulamalarına bakıldığında henüz Türkiye'de
bilanço dışı yapılandırma faaliyetleri ve özellikle sentetik yapılandırma
gerçekleştirilmemektedir.
Buna
karşın,
Türkiye
finansal
uygulamalar
çerçevesinde hızla gelişmektedir. Türkiye, gerek yasal düzenlemeler gerekse
de altyapı olarak gelişmiş ülkelerdeki finansal uygulamaların önünü açmak
için gayret göstermektedir. Yapılandırılmış finans uygulamaları açısından da
2012
ve
2014
yılları,
özellikle
yasal
düzenlemelerin
oluşturulması
çerçevesinde önem arz eden bir yıl olmuştur.
23
Unutulmamalıdır ki, nakit akımı şelalesi ve alta sıralama çerçevesinde sadece üst borç diliminin
temerrüde düşmesi söz konusu değildir.
154
Tez çalışmasının bu kısmında, öncelikle yapılandırılmış finans
çerçevesinde
Türkiye'de
yapılan
yasal
düzenlemeler
özetlenecektir.
Sonrasında ise söz konusu düzenlemeler çerçevesinde, Türkiye'de gelecek
yıllarda gerçekleştirilecek yapılandırılmış finans uygulamaları için öneri olarak
yapısal bir model ortaya konulacaktır.
4.2.1. Türkiye'deki Yapılandırılmış Finans Düzenlemeleri
Türkiye'de
yapılan
yasal
düzenlemelerin
başlığında
menkulkıymetleştirme kavramı kullanılmaktadır. Tezin bu kısmının başlığında
ise görüleceği gibi yapılandırılmış finans kavramı kullanılmaktadır. Çünkü
gelecek
yıllardaki
uygulamalar,
tez
çalışmasında
gösterildiği
üzere
menkulkıymetleştirmeden fazlasını kapsayacaktır.
13.05.1992 tarih ve 21227 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe giren 29.04.1992 tarih ve 3794 sayılı 'Sermaye Piyasası
Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına, Bakanlar Kanunu'nun Bir Maddesinin
Değiştirilmesine ve 35 Sayılı KHK'nin Bazı Maddelerinin Yürürlükten
Kaldırılmasına Dair Kanun' ile menkulkıymetleştirme konusundaki ilk yasal
düzenlemeler yapılmıştır (Öcal, 1994:59).
Sermaye Piyasası Kanunu'na eklenen 13/A maddesi ile varlığa dayalı
menkul kıymet ihraç esasları düzenleme yetkisi Sermaye Piyasası Kurulu'na
(SPK) verilmiştir. 13/A Maddesi şu şekildedir: Alacaklar ve duran varlıklar
karşılık gösterilerek 'Varlığa Dayalı Menkul Kıymetler' ihraç edilebilir. Bunları
ihraç edecek kuruluşlar, ihraç şartları, karşılık gösterilebilecek alacak ve
varlık türleri, ihraç limiti, değerleme ilke ve esasları, nitelikleri Kurul tarafından
çıkarılacak tebliğlerle düzenlenir. Bu çerçevede SPK tarafından Seri:III No.14
sayılı 'Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerin Kurul Kaydına Alınmasına ve Genel
Finans Ortaklıklarının Kuruluş ve Faaliyet İlkelerine Dair Esaslar Tebliği'
31.07.1992 tarihinde yayımlanmıştır.
155
Seri: III No. 14 Tebliği'nin yayınlanmasından sonra VDMK ihraçları
başlamışsa da, kısaltmasının okunuşundan dolayı “vıdımık” olarak anılan bu
menkul kıymetlerin, Amerika'da asılları olan ve tez çalışmamızda belirttiğimiz
menkul kıymetlerle (asset backed securities) ilgisinin bulunduğunu söylemek
pek mümkün değildir. VDMK, 1990’lı yılların başlarında bir süre ucuz
(mevduat munzam karşılığına tabi olmayan) mevduat olarak aslı ile ilişkisiz
biçimde bankalar tarafından kullanıldıktan sonra bu menkul kıymetlerin
ihraçları tamamen durmuştur (Doğru, 2007:45).
3794 sayılı Kanun'un ilgili maddesi, 5582 sayılı 'Konut Finansmanı
Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" ile
yürürlükten kaldırılırken, Seri:III No.14 sayılı Tebliğ de Seri:III No.35 sayılı
Tebliğ ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu düzenlemelere ek olarak Sermaye
Piyasası Kanunu 13/A ve 38/B maddeleri gereği ipotek teminatlı menkul
kıymetleri düzenlemek amacıyla Seri:III No.33 sayılı Tebliğ ile Seri: III No.34
sayılı Tebliği yayınlanmıştır (Hakyemez, 2012:45). Bu bağlamda Türkiye'de
menkulkıymetleştirme faaliyetleri, 2014 yılına kadar 5582 sayılı Kanuna
dayalı olarak SPK tarafından 2007 yılında yayımlanan üç temel tebliğ
çerçevesinde düzenlenmiştir. Bunlar:

Seri:III No:33 Sayılı İpotek Teminatlı Menkul Kıymetlere İlişkin Esaslar
Hakkında Tebliğ,

Seri:III No.34 Sayılı Konut Finansmanı Fonlarına ve İpoteğe Dayalı
Menkul Kıymetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ,

Seri:III No.35 Sayılı Varlık Finansmanı Fonlarına ve Varlığa Dayalı
Menkul Kıymetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ'dir.
Seri:III No.33 Sayılı Tebliği 04.08.2007 Tarihli, 26603 Sayılı Resmi
Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğin amacı, ipotek teminatlı
menkul kıymetlere ilişkin esasları Sermaye Piyasası Kanunu’nun 13/A
maddesine dayanılarak düzenlemektir. Tebliğ çerçevesinde, 19/10/2005
tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 3 üncü maddesinde tanımlanan
156
bankalar ile Kanun’un 39/A maddesinde tanımlanan ipotek finansman
kuruluşları, ihraççı olabilmektedir. Tebliğde menkulkıymetleştirmeye tabi
olabilecek ipotekli kredilerin nitelikleri tanımlanmaktadır. Buna göre ihraççı,
kendi kaynaklarından kullandırdığı veya konut finansmanı kuruluşlarından
devraldığı ipotekli krediler ile T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi
Başkanlığı’ndan devraldığı alacaklardan aşağıda sayılan şartları taşıyanları
teminat defterine kaydedebilir (İTMKT, 2007).
a) Kredinin, 21/2/2007 tarihli ve 5582 sayılı "Konut Finansmanı Sistemine
İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un
yürürlüğe girmesinden önce açılmış olması halinde, Kanunun geçici
11 inci maddesi uyarınca, konut finansmanı kapsamında kabul
edilmesi,
b) 5582 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra açılan kredilerin bu
kanunda öngörülen nitelikleri taşıması,
c) Kredinin anapara ve faiz geri ödemelerinin ihraççı tarafından ipotekle
teminat altına alınması,
d) Kredinin teminatı olan taşınmazın Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde
olması ve yapı kullanma izni bulunması,
e) Kredinin teminatı olan taşınmazın kredi sözleşmesi süresi boyunca;
27/12/1999 tarihli ve 587 sayılı "Zorunlu Deprem Sigortasına Dair
Kanun Hükmünde Kararname"nin 2 nci maddesi hükmü gereğince
zorunlu deprem sigortası yaptırma zorunluluğu bulunması halinde bu
yükümlülüğün yerine getirilmiş olması, ayrıca ihraççıya teminat
varlıklara eklenmek üzere tazminat üzerinde rehin hakkı tanıyacak
şekilde, deprem, yangın ve her türlü doğal afet rizikolarına karşı
sigortalanması,
f) Kredinin teminat defterine kaydedildiği tarih itibariyle vadesi gelmiş
tüm ödemelerinin yapılmış olması,
157
g) Kredinin teminatı olan taşınmazın piyasa değerinin hesaplanmış
olmasıdır.
Seri:III No.34 Sayılı Tebliği 04.08.2007 Tarihli, 26603 Sayılı Resmi
Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğin amacı, konut finansmanı
fonlarının kuruluş ve faaliyetlerine ve ipoteğe dayalı menkul kıymetlere ilişkin
esasları 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 38/B maddesine
dayanılarak düzenlemektir. Tebliğde konut finansmanı fonu, ihraç edilen
ipoteğe dayalı menkul kıymetler karşılığında toplanan paralarla, İDMK
sahipleri hesabına inançlı mülkiyet esaslarına göre oluşturulan malvarlığı
şeklinde tanımlanmaktadır. Fon’un, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde
kurulması zorunludur. Fon’un tüzel kişiliği bulunmamaktadır ve fon malvarlığı
kurucunun, hizmet sağlayıcının ve diğer kredi verenlerin malvarlığından
ayrıdır. İpoteğe dayalı menkul kıymet, fon portföyündeki varlıklar teminat
gösterilerek ihraç edilen borçlanma senedidir.
İçtüzüğünde belirtilmek
koşuluyla fon, aşağıdaki varlıkları portföye (varlık havuzuna) dahil edebilir
(KFFT, 2007).
a) İpotekli konut kredileri,
b) İpoteğe dayalı menkul kıymetler ile Kanun’un 13/A maddesine
dayanarak ihraç edilecek ipotek teminatlı menkul kıymetler,
c) İpotekli konut kredilerinden elde edilen nakdin değerlendirilmesi
amacına yönelik olarak, nakit benzeri kısa vadeli yatırımlar,
d) Türev araçlardan kaynaklanan haklar ve teminatlar,
e) Kurulca uygun görülecek diğer varlıklardır.
Seri III No. 34 Tebliği ile “düzenlenen ipoteğe dayalı menkul kıymetler,
yatırım fonu niteliğindeki konut finansmanı fonları tarafından ihraç edilen, bu
bakımdan da ABD’de ve Fransa’daki “trust”lar tarafından ihraç edilen, bir
alacak hakkı değil, mal varlığına (menkul kıymetleştirilen alacaklara) katılım
hakkı sağlayan ve ABD’de “pass-through” olarak adlandırılan varlığa dayalı
menkul kıymetlere denk düşen menkul kıymetlerdir (Doğru, 2007:46).
158
Seri:III No.35 Sayılı Tebliği 27.08.2007 Tarihli, 26980 Sayılı Resmi
Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğin amacı, varlık finansmanı
fonlarının kuruluş ve faaliyetleri ile varlığa dayalı menkul kıymetlerin Kurul
kaydına alınmasına, ihracına ve kamunun aydınlatılmasına ilişkin esasları
28/7/1991 tarihli ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 22 nci
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile 38/C ve 39 uncu maddelerine
dayanılarak düzenlemektir. Varlık finansmanı fonu, ihraç edilen varlığa dayalı
menkul kıymetler karşılığında toplanan paralarla, VDMK sahipleri hesabına
inançlı
mülkiyet
esaslarına
göre
oluşturulan
malvarlığı
şeklinde
tanımlanmaktadır. Seri:III No:34 ile benzer olarak, fonun Türkiye Cumhuriyeti
sınırları içinde kurulması zorunludur. Fonun tüzel kişiliği yoktur ve fon
malvarlığı
kurucunun,
hizmet
sağlayıcının
ve
kaynak
kuruluşun
malvarlığından ayrıdır. VDMK, fon portföyündeki varlıklar karşılığında ihraç
edilen borçlanma senedidir. İçtüzüğünde belirtilmek koşuluyla, fon portföyüne
aşağıdaki varlıklar dahil edilebilir (VFFT, 2007).
a) Bankaların
ve
finansman
şirketlerinin,
ipotekli
konut
kredileri
haricindeki tüketici kredilerinden, ipotekli kredilerden, motorlu kara
taşıtları kredilerinden, proje finansmanı kredilerinden ve kurumsal
kredilerinden kaynaklanan alacaklar,
b) İlgili mevzuat uyarınca finansal kiralama yapmaya yetkili kuruluşların
yaptıkları finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar,
c) T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nın gayrimenkul
satışından kaynaklanan alacakları,
d) Fon
portföyünde
yer
alan
varlıklardan
elde
edilen
nakdin
değerlendirilmesi amacına yönelik olarak yapılan nakit benzeri kısa
vadeli yatırımlar,
e) Kurulca uygun görülecek diğer varlıklardır.
SPK’nın Seri: III No. 14 Tebliği’ne göre ihraç edilen menkul
kıymetlerin, menkulkıymetleştirme ile pek ilgisi olmaması; Seri III No. 34
159
Tebliği’nin uygulanmasına ise henüz başlanmamış olması nedeniyle
menkulkıymetleştirmenin şu ana kadar belki de Türkiye’deki gerçek
anlamdaki tek uygulaması, Türk şirketlerinin, özellikle Türk bankalarının
alacaklarının, yurt dışı piyasalarda menkul kıymetleştirilmesi olmuştur. Söz
konusu işlemlerde bir Türk şirketinin alacakları, yurt dışında kurulu bir özel
amaçlı kuruluşa (ÖAK) temlik edilmekte ve söz konusu ÖAK, Türk şirketinin
alacakları karşılığında yurt dışı piyasalarda varlığa dayalı menkul kıymet
ihraç etmektedir. Kaynak şirket dışındaki katılımcıların yabancı olması ve
menkul kıymetlerin yurt dışında ihraç edilmesi yüzünden bu işlemde
kullanılan bazı sözleşmeler ve menkul kıymet ihracı Türk hukukuna tabi
olmamaktadır (Doğru, 2007:46).
Diğer bir ifadeyle, Türkiye'de henüz
yapılandırılmış finans faaliyetleri uygulanmamış ve yapılandırılmış ürün ihracı
gerçekleşmemiştir.
6362 Sayılı yeni Sermaye Piyasası Kanunu 30 Aralık 2012 tarih ve
28513 Sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Söz konusu
Kanunu'nun 59, 60 ve 130 uncu maddelerine dayanılarak düzenlenen ve
21.01.2014 Tarihli, 28889 Sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren
'Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği' ile menkulkıymetleştirme düzenlemeleri
tek bir çatı içerisinde birleştirilmiştir.
4.2.1.1. Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği
Seri:III No.59.1 Sayılı 'Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliği'nin amacı,
teminatlı menkul kıymetlerin nitelikleri ve ihracı ile teminat sorumlusuna,
teminat
varlıklar
ve
teminat
uyumuna
ilişkin
usul
ve
esasların
düzenlenmesidir. Bu bağlamda 'Varlık Teminatlı Menkul Kıymetler' (VTMK)
ile 'İpotek Teminatlı Menkul Kıymetlere' (İTMK) ilişkin düzenlemeler tek bir
tebliğde birleştirilmiştir. Dolayısıyla, karşımıza çıkan teminatlı menkul kıymet
kavramı, tez çalışmasında ifade edilen teminatlandırılmış yükümlülükleri ve
bunlara ilişki ikincil piyasa işlemlerini düzenlemektedir.
Diğer bir ifadeyle,
160
TMK, ihraççının genel yükümlülüğü niteliğinde olan ve teminat varlıklar
karşılık gösterilerek ihraç edilen borçlanma aracı niteliğinde bir sermaye
piyasası aracıdır ve İTMK ile VTMK’yı ifade etmektedir. Teminatlı varlıklar
ise, teminat defterine kaydedilmek suretiyle VTMK ve İTMK ihracına karşılık
gösterilebilecek, aşağıda belirtilen varlıkları ifade etmektedir (TMK, 2014).
(1) VTMK ihracına konu varlıklar, teminat defterine kaydedilmek suretiyle;
a) Bankaların ve finansman şirketlerinin tüketici kredileri ile ticari
kredilerinden kaynaklanan alacakları,
b) 6361
sayılı
Kanun
sözleşmelerinden
çerçevesinde
doğan
alacaklar
yapılan
ile
finansal
kiralama
sigortalanmış
faktoring
sözleşmelerinden doğan alacaklar,
c) TOKİ’nin taşınmaz satışından kaynaklanan taksitli ve sözleşmeye
bağlanmış alacakları,
d) GYO’ların portföylerindeki gayrimenkullerin satışından veya
bu
gayrimenkullere ilişkin satış vaadi sözleşmelerinden kaynaklanan
teminatlı alacakları ile GYO’ların kira sözleşmelerinden kaynaklanan
alacakları,
e) Hazine Müsteşarlığının borçlusu olduğu ticari bankalar tarafından
proje bazlı finansman ihtiyacı kapsamında tahsis edilen uzun vadeli
yabancı para cinsinden krediler,
f) İkame varlıklar,
g) Nitelikleri Kurulca belirlenecek diğer varlıklardır.
(2) İTMK ihracına konu varlıklar, teminat defterine kaydedilmek suretiyle;
a) Bankaların ve finansman şirketlerinin, ilgili sicilde ipotek tesis edilmek
suretiyle teminat altına alınmış, Kanunun 57 nci maddesinde
tanımlanan konut finansmanından kaynaklanan alacakları,
161
b) Kanunun 57 nci maddesinde tanımlanan konut finansmanından
kaynaklanmak kaydıyla, 6361 sayılı Kanun çerçevesinde yapılan
finansal kiralama sözleşmelerinden doğan alacaklar,
c) Bankaların, finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketlerinin ilgili
sicilde ipotek tesis edilmek suretiyle teminat altına alınmış ticari kredi
ve alacakları,
d) İFK tarafından yapılacak ihraçlarla sınırlı olmak üzere TOKİ’nin konut
satışından kaynaklanan taksitli ve sözleşmeye bağlanmış alacakları,
e) İkame varlıklar,
f) Nitelikleri Kurulca belirlenecek diğer varlıklardır.
Tebliğ, tez çalışmasında belirtilen aktif yapılanma modellerine ilişkin,
türev araç vasıtasıyla yapılan korunma ve portföy yönetimi işlemlerine de
değinmiştir. Bu bağlamda, Tebliğ uyarınca, aşağıda sayılan şartları taşımak
kaydıyla, toplam yükümlülüklerin karşılanabilmesi veya teminat varlıklar ile
TMK arasındaki durasyon açığının giderilmesi amacıyla faiz veya kur riskine
karşı koruma sağlayacak forward, future, opsiyon ve swap sözleşmelerinden
kaynaklanan hak ve yükümlülükler teminat defterine kaydedilebilmektedir
(TMK, 2014).
a) Türev aracın borsalarda alım satıma konu olması veya karşı tarafının
kurulduğu ülke yetkili otoritesi tarafından yetkilendirilmiş bir banka,
kredi kuruluşu, sigorta şirketi veya merkezi takas kuruluşu olması ve
kredi derecelendirme kuruluşlarınca belirlenen yatırım yapılabilir
seviyenin en yüksek ilk üç kademesine denk gelen yabancı para
cinsinden uzun vadeli derecelendirme notuna sahip olması,
b) Türev araçlara ilişkin sözleşmelerde, TMK itfa edilinceye kadar
ihraççının iflası durumunda dahi karşı tarafın sözleşmeyi tek taraflı
feshedemeyeceğine ilişkin hüküm bulunması,
c) Karşı tarafın, türev aracın teminat defterine kaydedilmesine onay
vermesi,
162
d) İhraççı ile karşı taraf arasında yapılan netleştirmelerin, teminat
defterine kayıtlı olan türev araçlar ve karşı taraf ile gerçekleştirilen
diğer tüm işlemler bakımından ayrı ayrı yapılmasıdır.
Tebliğ uyarınca, VTMK; bankalar, İFK’lar, finansal kiralama şirketleri,
faktoring şirketleri, finansman şirketleri, GYO’lar, kendi kanunlarınca menkul
kıymet ihraç etmeye yetkili kamu kurum ve kuruluşları ile nitelikleri Kurulca
belirlenecek diğer kuruluşlarca ihraç edilebilir. İTMK ise yalnızca KFK ile İFK
tarafından ihraç edilebilmektedir. (TMK, 2014). Diğer bir ifadeyle banka ve
ipotek finans kuruluşlarının yanında, Tebliğ'de ifade edilen diğer kuruluşların
da TMK ihraççısı olabilmelerine imkan tanınmıştır.
Sermaye Piyasası Kurulu menkulkıymetleştirmeyle ilgili düzenlemeleri
yapmakta birlikte, varlık ve risk transferlerine ilişkin hesaplamalar ile söz
konusu faaliyetler neticesinde bankaların ayırmaları gereken minimum
sermaye yeterliliklerine ilişkin hesaplamalara ilişkin düzenlemeler Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından yapılmaktadır.
Yapılandırılmış finans uygulamaları açısından operasyonel çerçevenin
çizilmesi anlamına gelen bu hesaplamalara ilişkin düzenleme, 2012 yılında
yayımlanmıştır.
4.2.1.2.
Menkulkıymetleştirmelere
İlişkin
Risk
Ağırlıklı
Tutarların
Hesaplanması Hakkında Tebliğ
BDDK tarafından, 'Menkulkıymetleştirmelere İlişkin Risk Ağırlıklı
Tutarların Hesaplanması Hakkında Tebliğ' 28.06.2012 Tarihli, 28337 Sayılı
Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Tebliğin amacı, bankaların
menkulkıymetleştirme pozisyonlarından kaynaklanan risk ağırlıklı tutarların
hesaplanmasına ilişkin usul ve esasları 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı
Bankacılık Kanunu’nun 43, 45, ve 93 üncü maddeleri ile Bankaların Sermaye
Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmeliğin 7 inci
maddesine dayanılarak düzenlemektir (BDDK., 2012).
163
Tebliğde, tez çalışmasında ortaya konulan yapılandırma modelleri
çerçevesinde açıklanan tüm hususlar yer almaktadır.

Tebliğde finansal sermaye dilimleri, menkulkıymetleştirme işlemlerinde
dikkate alınacak temel pozisyon olarak ifa edilmektedir. Risk ağırlıkları
ise
ilgili
menkulkıymetleştirme
pozisyonları
çerçevesinde
hesaplanmaktadır. Bu bağlamda derecelendirmeye tabi tutulan her bir
dilim,
Tebliğ
içerisinde
derecelendirilmiş
pozisyon
şeklinde
adlandırılmaktadır.

Kredi riski transferinde hem nakit hem de sentetik yapılandırmaya izin
verilmektedir.
Tebliğde
nakit
menkulkıymetleştirme
geleneksel
menkulkıymetleştirme şeklinde adlandırılmaktadır. Nakit yapılandırma
modellerinde doğrudan satışa imkan tanınmaktadır. Bu durum
Tebliğ'de, 'ilgili varlıkların menkulkıymetleştirme kurucusu bankanın
yükümlülüğünde olmayacak şekilde ekonomik devri' şeklinde ifade
edilmektedir.

Tez çalışmasında özel amaçlı kuruluş olarak belirtilen taraf Tebliğ'de
özel amaçlı menkulkıymetleştirme şirketi şeklinde adlandırılmaktadır.

Tebliğde sentetik menkulkıymetleştirme şeklinde adlandırılan sentetik
yapılandırmada,
kısmi
fonlanmaya
veya
tam
fonlamaya
izin
vermektedir. Tez çalışmasında ifade edildiği şekliyle söz konusu
durum da Tebliğ'de de fonlanmış kredi koruması ve fonlanmamış kredi
koruması
şeklinde
adlandırılmaktadır.
Tebliğ,
diğer
kredi
zenginleştirme teknikleriyle birlikte tüm bu yöntemleri kredi riski
azaltımı şeklinde isimlendirmektedir.

Tebliğde dilimler, diğer bir deyişle borç sınıfları en kıdemli (senior), ara
(mezaanine) ve az kıdemli (junior) şeklinde ifade edilmektedir. Tez
çalışmasında ise söz konusu dilimler üst, ara ve ast şeklinde
adlandırılmaktadır.
164

Tebliğ finansal dilimlerin derecelendirilmesi zorunluluğunu getirmekte
ve
iki
derecelendirme
şirketi
tarafından
gerçekleştirilen
derecelendirmelerde düşük olan kredi derecesinin kabul edileceğini
belirtmektedir.
Anlaşılabileceği üzere söz konusu Tebliğ, banka ve finansal
kuruluşlara tez çalışmasında ortaya konulan dört yapılandırma modelini de
yasal olarak uygulama olanağı tanımaktadır.
Ayrıca Tebliğin 2012'de
yayımlandığı düşünüldüğünde, Türkiye'de bu zamanda kadar gerçek
anlamda
herhangi
bir
yapılandırılmış
finans
faaliyetinin
(menkulkıymetleştirme) yapılmadığı anlaşılabilecektir. Bu bağlamda, söz
konusu Tebliğ ile nakit yapılandırma tecrübesi dahi olmadan, Türkiye'de
kısmi fonlanmış sentetik yapılandırma modeline imkan tanıyan böyle bir
yasal düzenlemenin oluşturulması sağlıklı bir piyasanın teşkili açısından
sıkıntı yaratabilecektir. Çünkü örnek alınan ABD'de dahi, yapılandırılmış
finans uygulamaları 1970'lerden başlayarak, 30 sene süresince gelişmiştir.
Ayrıca bir önceki kısımda ifade edildiği gibi, ABD'de yaşanan 2007 finansal
krizinin
temel
nedeni
olarak
sentetik
yapılandırma
faaliyetleri
gösterilmektedir.
Yapılandırılmış
finans
uygulamalarının
bankalara
ve
finansal
kuruluşlara kar, finansman ve aktif/pasif yönetimi çerçevesinde avantajlar
sağladığı düşünülürse; Türkiye'de yayımlanan düzenlemeler sonrasında
yakın zaman içerisinde söz konusu menkulkıymetleştirme faaliyetlerinin
başlayacağı aşikardır. Buna karşın yayımlanan düzenlemelerin, dünyada
yaşanan örnekleri ve tecrübeleri bünyelerine alarak çeşitli uygulamalara izin
vermemeleri gerekmektedir. Takip eden kısımda, yapılandırılmış finans
uygulamaları açsından Türkiye için yapısal bir model önerilmektedir.
165
4.2.2. Türkiye için Yapısal Bir Model Önerisi
Yapılandırılmış finans uygulamaları, ileride Türkiye açısından 2007
benzeri bir krizin hazırlayıcısı olmamalıdır. Diğer bir ifadeyle, büyüme için
gereken kredilerin finansmanı çerçevesinde yarattığı faydalar dışında
ekonomiye
zarar
verecek
uygulama
şekillerinden
kaçınılmalıdır.
Bu
bağlamda tez çalışmasının bu bölümünde, ileride Türkiye'de uygulanması
beklenen yapılandırma faaliyetlerinin nerede başlayıp nerede bitmesi
gerektiğini ortaya koymaya çalışan, yani sınırlarını çizen; ayrıca ekonominin
istikrarlı bir şekilde yönetilebilmesi için söz konusu yapılandırılmış finans
uygulamalarına dahil olması gereken kuruluşlar, Şekil 44'te sunulan, yapısal
bir model önerisi ile ortaya konulmaya çalışılmaktadır.
Önerilen yapısal model çerçevesinde, şekilden görülebileceği üzere,
Türkiye'deki yapılandırılmış finans faaliyetlerinde rol alacak kuruluşlar
aşağıda belirtilmektedir;
 Ana Kuruluş: Seri:III No.59.1 Sayılı 21.01.2014 Tarihli, 28889 Sayılı
Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 'Teminatlı Menkul
Kıymetler Tebliğ'inde belirtilen, VTMK veya İTMK ihraç eden
kuruluşlardır.
 Özel Amaçlı Kuruluş: 28.06.2012 Tarihli, 28337 Sayılı Resmi Gazete
yayımlanarak yürürlüğe giren, 'Menkulkıymetleştirmelere İlişkin Risk
Ağırlıklı Tutarların Hesaplanması Hakkında Tebliğ'inde belirtilen,
teminatlı varlıkların ekonomik devrini nakit veya sentetik olarak
üzerine alan, özel amaçlı menkulkıymetleştirme şirketleridir.
 Derecelendirme Kuruluşları: Seri:III No.59.1 Sayılı 21.01.2014
Tarihli, 28889 Sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren
'Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliğ'inde ve 28.06.2012 Tarihli, 28337
Sayılı
Resmi
Gazete
'Menkulkıymetleştirmelere
yayımlanarak
İlişkin
Risk
yürürlüğe
Ağırlıklı
giren,
Tutarların
166
Hesaplanması
Hakkında
Tebliğ'inde
belirtilen
derecelendirme
kuruluşlarıdır.
 Yüklenici: Seri:III No.59.1 Sayılı 21.01.2014 Tarihli, 28889 Sayılı
Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 'Teminatlı Menkul
Kıymetler Tebliğ'inde ifade bulan ve TMK'ların ihracında görev
alabilecek nitelikli yatırımcılardır.
 Emanetçi-Gözlemci: Seri:III No.59.1 Sayılı 21.01.2014 Tarihli, 28889
Sayılı Resmi Gazete yayımlanarak yürürlüğe giren 'Teminatlı Menkul
Kıymetler Tebliğ'inde yer bulan 'nakit yöneticisini', 'takasbankı' ve
'teminat sorumlusunu' ifade etmektedir. TMK (2014)'e göre nakit
yöneticisi, teminat varlıklara ilişkin nakdin yönetilmesi hizmetini veren
banka veya İFK’yı; takasbank, İstanbul Takas ve Saklama Bankası
Anonim Şirketini ve teminat sorumlusu, teminat defteri ve teminat
varlıkların bu Tebliğ ile belirtilen esaslar çerçevesinde kontrolünden
sorumlu olan sermaye piyasasında bilgi sistemleri bağımsız denetim
faaliyetinde bulunmakla yetkili bağımsız denetim kuruluşunu ifade
etmektedir.
Şekil 44: Türkiye için Yapısal Bir Model Önerisi
Nakdi Uzlaşma (SY)
Ana Kuruluş
Satış
Bedeli
(NY)
KTS
Primi
(SY)
Türev Araçlar
Doğrudan
Satış (NY)
Teminat
Varlık
Havuzu
(Devlet BS)
A&F
(NY)
Nakdi
Uzlaşma
(SY)
NTBY, İhraç Geliri (NY)
Korunma
Yükleni
ci
NTBY, A&F (NY)
Özel Amaçlı Kuruluş
Milli Derecelendirme
Kuruluşu(ları)
GARANTÖR
KURULUŞ
KBT, İhraç Geliri (SY)
Derecelendirme
KBT, A&F (SY)
KBT İhraç
Geliri
(SY)
KBT İhraç Geliri (SY)
Teminatlı
Varlıklar
(NY)
A&F(SY)
A&F(NY)
Yatırımcılar
Emanetçi - Gözlemci
A&F(SY)
KBT: Kredi Bağlantılı Tahvil
KTS: Kredi Temerrüt Swapı
SY: Sentetik Yapılandırma İşlemi
167
NTBY: Nakit Teminatlandırılmış Borç Yükümlülükleri
A&F: Anapara ve Faiz
NY: Nakit Yapılandırma İşlemi
168
Şekil 44'de ortaya konulan model ile Türkiye'de uygulanacak yapılandırılmış
finans faaliyetlerinin çerçevesinin ne olması gerektiğine ait öneriler ve söz
konusu model içerisinde yer alması gereken ancak mevcut düzenlemelerde
yer
bulmayan
kuruluşlarla
ilgili
görüşler
aşağıda
maddeler
halinde
sunulmaktadır.
 'Menkulkıymetleştirmelere
Hesaplanması
İlişkin
Hakkında
Risk
Tebliğ',
Ağırlıklı
kısmi
Tutarların
fonlanmış
sentetik
yapılandırma faaliyetlerine imkan tanımaktadır. Bu nedenle Türkiye
için risk yaratacak uygulamaların önünü açmaktadır. Tebliğ ile gelen
bu esnekliğin ortadan kaldırılması gerekmektedir. Çünkü, kısmi
fonlanmış sentetik teminatlandırılmış borç yükümlülüklerinde herhangi
bir teminattan bahsedilmemektedir. Sentetik olarak transfer edilen
kredi riski banka veya finansal kuruluşların yüksek öz kaynak karlılığı
sağlamalarının dışında ekonomiye fayda yaratmamaktadır. Diğer bir
deyişle,
kısmi
fonlanmış
sentetik
teminatlandırılmış
borç
yükümlülükleri, gerçek varlıklardan oluşan herhangi bir teminat varlık
havuzuna dayanmadıklarından, sanal teminatlandırma yapılmasına
olanak sağlamaktadırlar. Bu durum karşılığı olmayan bir teminata
ilişkin ihraç gerçekleştirilmesine neden olmaktadır.
'Menkulkıymetleştirmelere
İlişkin
Risk
Ağırlıklı
Bu nedenle
Tutarların
Hesaplanması Hakkında Tebliğ' kapsamında izin verilen kısmi
fonlanmış sentetik yapılandırma faaliyetlerine izin verilmemelidir.
 Türkiye
için
önerilen
yapısal
modelde,
nakit
yapılandırma
uygulamalarına izin verilmektedir. Çünkü söz konusu yapılandırmaya
dayalı olarak ihraç edilen teminatlı menkul kıymetler, gerçek varlıklar
üzerinden oluşturulan teminatlı varlıklara dayanmaktadır.
 Yapısal
modelden
görülebileceği
üzere,
sentetik
yapılandırma
itibariyle sadece tam fonlanmış sentetik teminatlandırılmış borç
yükümlülükleri modelinin uygulanmasına izin verilmektedir. Çünkü,
tam fonlanmış sentetik yapılandırma bünyesinde tam fonlanmış kredi
169
korumasını
içermektedir.
Bu
nedenle
kredi
tam
bağlantılı
fonlanmış
(KBT)
sentetik
yapılandırma
sonucunda
tahvil
ihraç
edilmektedir.
KBT ihracından elde edilen gelir kullanılarak teminat
varlık havuzu oluşturulmaktadır. Bu nedenle tam fonlanmış sentetik
yapılandırma sağladığı teminat bakımından nakit yapılandırmaya
benzemektedir. Buna karşın model çerçevesinde tam fonlanmış
sentetik yapılandırmalarda teşkil edilecek teminat varlık havuzu
sadece
Devlet
Borçlanma
oluşturulmalıdır.
Senetlerinden
Düzenlemelerde de bu hususa dikkat edilmeli ve tam fonlanmış
sentetik yapılandırmada teminat olarak sadece Devlet Borçlanma
Senetlerine izin verilmelidir. Çünkü Türkiye halihazırda özel sektör
tahvillerinin yoğun olarak ihraç edilebildiği ve işlem gördüğü bir ülke
durumunda
değildir.
Sentetik
yapılandırma
çerçevesinde
yaşanabilecek temerrüde karşı, KTS işlemindeki nakdi uzlaşmayı
yerine getirebilmek için, özel amaçlı kuruluşun söz konusu tahvilleri
değer kaybına uğramadan hızlıca nakde dönüştürebilmesi gerekebilir.
Bu durumda söz konusu teminat varlık havuzunun likidite riski
taşımaması gerekmektedir.
 Yapılandırılmış finans uygulamalarında yaşanacak olumsuzluklarda,
ekonominin mağdur olmaması adına garantör kuruluş modele dahil
edilmiştir. Mevcut düzenlemelerde, önerdiğimiz şekilde bir garantör
kuruluştan
bahsedilmemektedir.
Modeldeki
garantör
kuruluş,
yapılandırma faaliyetleri sürecinde; (1) temerrütler nedeniyle nakit
yapılandırmada yatırımcıya A&F ödenemez ise veya (2) temerrütler
nedeniyle özel amaçlı kuruluş tarafından ana kuruluşa nakdi uzlaşma
gerçekleştirilemez ise devreye girerek gerekli fonu ilgili kişi ve
kuruluşlara aktarmaktadır.
Söz konusu garantör kuruluş bir bakıma ABD'deki Freddie Mac
veya Fannie Mae'nin üstlendiği rolü üstlenmektedir. Buna karşın
önerilen modelde garantör kuruluş, işlevsel olarak Freddie Mac veya
Fannie Mae gibi özel amaçlı kuruluş faaliyetinde bulunmamaktadır ve
170
verdiği garantiler bütün yapılandırılmış finans ürünleri içindir. Ayrıca bu
kuruluşun devlet veya devlet destekli bir kuruluş olması gerektiği de
aşikardır.
İlk bakışta bu tür bir devlet garantisinin, serbest ekonomi
uygulaması olan yapılandırma faaliyetlerinde yer bulmasının, işlemin
doğası gereği mümkün olamayacağı düşünülebilir. Buna karşın,
ABD'de yaşanan 2007 finansal krizi yapılandırmış ürünlerdeki devlet
garantisinin
varlığını
gün
yüzüne
çıkarmıştır.
Derecelendirme
kuruluşları tarafından, yatırım yapılamaz seviyeye düşürülen ve
değersizleşerek toksik varlıklara dönüşen yapılandırılmış finans
ürünleri; nihayetinde ABD Merkez Bankası tarafından satın alınmış,
karşılığında piyasaya nakit enjekte edilerek likidite sağlanmıştır. Bu
nedenle, olası durumlarda ihtiyaç duyulacak devlet desteğinin süreç
içerisinde hızlıca sağlanabilmesi için garantör kuruluş öneride
bulunduğumuz model içerisine dahil edilmektedir.
Garantör kuruluş oluşturulurken,
ihtiyaç duyulan öz kaynak
fonu için, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası liderliğinde diğer kamu
ve özel bankaların katılacağı bir fon temin edilebilir. Bankaların
yapabilecekleri yapılandırmanın sınırı da, ilgili fondaki katkılarına göre
matematiksel olarak belirlenebilir. Böyle bir oluşum, bankaların ahlaki
çöküntüden uzak kalmasını sağlayabilir. Çünkü olası temerrüt
durumunda fon verenlerin tümü söz konusu maliyete katlanacaktır. Bu
bağlamda garantör kuruluş BDDK, TCMB ve SPK katılımcılarının
oluşturduğu bir yapılandırılmış finans üst kurulu şeklinde faaliyet
gösterebilir.
 Finansal sermaye dilimlerinin derecelendirilmesi, yapılandırılmış finans
uygulamaları için çok özellikli bir konudur. Ayrı bir alan olan
yapılandırılmış finans derecelendirmesi, bugün halen sağlıklı olarak
yapılıp yapılamadığı tartışılan bir husustur. Yapılandırılmış finans
ürünlerine
atanan
derece
notlarındaki
değişimler
tüm
sistemi
171
etkileyebilmektedir. Söz konusu ürünlerin değersiz alacağa dönüşmesi
ise ülke genelinde yaşanacak bir kredi krizinin çıkmasına neden
olabilir. Bu tür bir imkan, ülke dışındaki kredi derecelendirme
kuruluşlarının inisiyatifine bırakılmamalıdır. Bu nedenle, önerilen
model
çerçevesinde
yapılandırma
sistemi
içerisine
milli
derecelendirme kuruluşu veya kuruluşları dahil edilmiştir. Modelde
kurgulanan milli derecelendirme kuruluşu, mevcut düzenlemelerde yer
alan kuruluşlardan yapısal olarak farklıdır.
Türkiye şayet yapılandırılmış finans faaliyetlerinin önünü açmak
istiyorsa, muhakkak kendi derecelendirme kuruluşlarını yaratmalıdır.
Bu kuruluşların en az bir tanesi devlet kuruluşu olmalıdır ve bu kuruluş
kendisine verilecek görevle diğer derecelendirme kuruluşların lideri
gibi, diğer bir ifadeyle derecelendirme üst kurulu gibi hareket etmelidir.
Tez çalışması çerçevesinde önerilen yapısal modelin öngördüğü
gerekli
düzenlemelerin
yapılması
ve
ihtiyaç
duyulan
kuruluşların
oluşturulması sayesinde, Türkiye'de gelecekte yapılacak yapılandırılmış
finans faaliyetlerinin olumsuz sonuçlar doğurmayacağına inanılmaktadır.
Model çerçevesinde sunulan önerilerin, yeni kredi finansmanı için gelecekte
oluşturulacak
sağlıklı
yapılandırma
modelleri
büyümesine pozitif katkı sunacağı düşünülmektedir.
sayesinde
Türkiye'nin
SONUÇ
Tez çalışmasında dört yapılandırma modeli somut olarak ortaya
konulmaktadır. Bunlar (1) Pasif nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
yapılandırma modeli, (2) aktif nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleri
yapılandırma modeli, (3) tam fonlanmış sentetik teminatlandırılmış borç
yükümlülükleri yapılandırma modeli ve (4) kısmi fonlanmış sentetik
teminatlandırılmış borç yükümlülükleri yapılandırma modelidir. Bu modeller
sayesinde bankalar ve finansal kuruluşların finansman ve aktif/pasif yönetimi
çerçevesinde amaçlarına ne şekilde ulaştıkları; öz kaynak karlılığı artışı ve
likidite başta olmak üzere ne gibi avantajlar sağladıkları detaylıca ifade
edilmiştir. Bununla beraber, ABD'de yaşanan 2007 finansal krizinin temel
nedeni olarak yapılandırılmış finans uygulamaları gösterilmektedir. Sentetik
yapılandırılmış finans uygulamaları ise söz konusu krizin tetikleyicileridir.
Yapılandırılmış finansın özellikle kredi temerrüt swapları bağlantılı
mühendisliğini içeren sentetik yapılandırma faaliyetleri, asimetrik bilginin
varlığını kullanarak riskli varlıkların risksizmiş gibi gösterilmesine neden
olmaktadır. Havuz içerisindeki varlıklar, tüm finansal kuruluşların beraber
hareket etmeleri sonucunda sistematik risk ile karşı kaşıya kalmışlardır. Diğer
bir deyişle, teorik olarak çeşitlendirmeyle yok edilebilecek olan riskler,
sistematik riske dönüşmüşlerdir.
Türkiye'de, ABD'de ve Avrupa'da uygulanan menkulkıymetleştirme
faaliyetlerine imkan tanıyan düzenlemeler, ilk olarak 2007 yılında SPK
tarafından yayımlanan Seri:III No:33-34-35 Tebliğleri ile oluşturulmuştur.
2014 yılında yayımlanan Tebliğ ile de bugünkü halini almıştır. 28.06.2012
tarihinde BDDK tarafından yayınlanan 'Menkulkıymetleştirmelere İlişkin Risk
Ağırlıklı Tutarların Hesaplanması Hakkında Tebliğ' ile beraber Türkiye'de, tez
çalışmasında sunulan yapılandırma modellerinin uygulanmasına imkan
tanıyan yasal alt yapı meydana getirilmiştir. Hali hazırda özel amaçlı kuruluş
vasıtasıyla, finansal sermaye dilimleri üzerinden ihracı esas alan bir
menkulkıymetleştirme Türkiye'de yapılmamıştır. Bununla birlikte bankalar
173
açısından sağladığı avantajlar düşünüldüğünde, bunun gelecek yıllarda
yapılacağı aşikardır. Henüz bu uygulamaları tecrübe etmemiş olan Türkiye
için özellikle sentetik yapılandırmaya imkan tanıyan düzenlemelerinin hayata
geçirilmiş olması gelecekte olumsuz sonuçlar yaratabilecektir.
Nakit teminatlandırılmış borç yükümlülükleri modellerinde ikinci ve
üçüncü varlık havuzları üzerinden ihraçlara izin verilmediği ve teminat
varlıkların sıkı kontrol altında tutulmasına dikkat edilebildiği sürece bu
modellemelere izin verilebilir. Dolayısıyla, nakit yapılandırma modelleri için
ciddi seviyede bir risk söz konusu değildir. Buna karşın sentetik yapılandırma
modelleri, gerçek anlamda teminat bulundurmadığı için, diğer bir deyişle
sentetik kredi riski transferini sağladıkları için, ekonomiler açısından zayıf
halkalar yaratmaktadırlar.
Tez çalışmasında, Türkiye için yapısal bir model önerisi ortaya
konulmaktadır. Bu model kapsamında, Türkiye'de gelecekte uygulanacak
yapılandırılmış finans faaliyetleri için bir çerçeve oluşturulmuştur. Diğer bir
ifadeyle, yapılandırılmış finans uygulamalarının sınırlarının nerede başlayıp
nerede biteceği belirlenmiştir. Ayrıca ortaya konulan yapısal model
çerçevesinde, yapılandırılmış finans faaliyetlerini denetleme, düzenleme ve
bu faaliyetlere garantör olarak katılması gereken kuruluşlar belirtilmektedir.
Türkiye için önerilen yapısal model çerçevesinde, aşağıda belirtilen önerilerin
uygulanması
ileride
karşılaşılabilecek
olumsuz
sonuçların
önüne
geçilebilmesini sağlayacaktır.

Kısmi
fonlanmış
sentetik
yapılandırma
faaliyetlerine
izin
verilmemelidir. Tam fonlanmış sentetik yapılandırma faaliyetlerine,
teminat varlık havuzunun sadece devlet borçlanma senetlerinden
oluşturulması durumunda izin verilebilir.

Türkiye,
yapılandırma
faaliyetlerinde
derecelendirme
yapacak
ve/veya derecelendirme kuruluşlarının notlarını onaylayan bir üst
kurul gibi faaliyette bulunacak kendi milli derecelendirme kuruluşunu
oluşturmalıdır.
174

Yapılandırma uygulamaları içerisine dahil olacak, olası zararları
tanzim edecek ve süreci denetleyecek devlet destekli bir garantör
kuruluş oluşturulmalıdır.
175
KAYNAKÇA
ADAM. T.; “Capital Expenditures, Financial Constraints, and the Use of
Options”, Journal of Financial Economics, May, 92(2), 2009, s. 238–251.
AKGÜÇ. Ö.; Finansal Yönetim, 7. Baskı, İstanbul: Avcıol Basım-Yayın,
1998.
AKSOY. A. ve TANRIÖVEN, C.; Sermaye Piyasası Yatırım Araçları ve
Analizi. 3. Baskı, Gazi Kitabevi, 2007.
ALEXANDER. C. ve KAECK. A.; “Regime Dependent Determinants of Credit
Default Swap Spreads”, Journal of Banking & Finance, June, 32(6), 2008,
s. 1008–1021.
ALLEN. F., BABUS, A. ve CARLETTİ. E.; “Asset Commonality, Debt Maturity
and Systemic Risk”, Journal of Financial Economics, June, 104(3), 2012,
s. 519–534.
AN. X., DENG. Y., NICHOLS. J.B. ve SANDERS. A.B.; “Credit Risk and
Subordination Levels in Commercial Mortgage-backed Securities”, IRES
Working Paper Series, 2013, IRES2013-008, January. Available at
http://www.ires.nus.edu.sg/workingpapers/IRES2013-008.pdf.
ANSON. M.J.P., FRANK. J., FABOZZİ. F.J., CHOUDHRY. M. ve CHEN. RR.; Credit Derivatives: Instruments, Applications, and Pricing, John
Wiley & Sons, 2004.
ARDITTI. F.D.; Derivatives: A Comprehensive Resource for Options,
Futures, Interest Rate Swaps and Mortgage Securities, Financial
Management Association Survey and Synthesis Series, Harvard Business
School Press, 1996.
176
ARORA. N., GANDHI. P. ve LONGSTAFF. F. A.; “Counterparty Credit Risk
and the Credit Default Swap Market”, Journal of Financial Economics,
February, 103(2), 2012, s. 280–293.
ATEŞ. G.; “Gelişmekte Olan Piyasalarda Kredi Temerrüt Swapları”, Active
Dergisi, 34, 2004, s. 9-20.
AYOTTE. K. ve GAON. S.; “Asset-Backed Securities: Costs and Benefits of
‘Bankruptcy Remoteness’”, Review of Financial Studies, 24(4), 2011, s.
1299–1336.
BARAJAS. A., CHAMI. R., COSIMANO. T. ve HAKURA. D.; “U.S. Bank
Behavior in the Wake of the 2007–2009 Financial Crisis”, IMF Working
Paper, Middle East and Central Asia Department and IMF Institute,
WP/10/131, May, 2010.
BATTEN. J. ve HOGAN. W.; “A Perspective on Credit Derivatives”,
International Review of Financial Analysis, 11(3), 2002, s. 251–278.
BDDK;
“Menkul
Kıymetleştirmelere
İlişkin
Risk
Ağırlıklı
Tutarların
Hesaplanması Hakkında Tebliğ”, BDDK, 28337 Sayılı Resmi Gazete, 28
Haziran 2012.
BENMELECH. E. ve DLUGOSZ. J.; “The Alchemy of CDO Credit Ratings”,
Journal
of
Monetary
Economics,
Carnegie-Rochester
Conference,
Volume(56), 2009, s. 617–634.
BENMELECH. E. ve DLUGOSZ. J.; “The Credit Rating Crisis”, National
Bureau of Economics Research Macroeconomics, April, Volume:24,
University of Chicago Press, 2010, s. 161-207.
BERGER. A.N., FRAME. W.S. ve IOANNIDOU. V.; “Reexamining the
Empirical Relation between Loan Risk and Collateral: The Roles of Collateral
Characteristics and Types”, Federal Reserve Bank of Atlanta Working
Paper, 2011-12, September. Available at: frbatlanta.org/pubs/WP.
177
BIS; “The Role of Ratings in Structured Finance: Issues and Implications”,
Report submitted by a Working Group established by the Committee on
the Global Financial System, January, 2005, s. 1-63.
BIELECKI. T.R. ve RUTKOWSKI. M.; Credit Risk: Modeling, Valuation
and Hedging, Springer, 2004.
BLUNDELL-WIGNAL. A. ve ATKINSON. P.; “Origins of the Financial Crisis
and Requirements for Reform”, Journal of Asian Economics, Issue 20,
2009, s. 536-548.
BOLLERSLEV. T., CAI. J. ve SONG. F.M.; “Intraday Periodicity, Long
Memory Volatility, and Macroeconomic Announcement Effects in the US
Treasury Bond Market”, Journal of Empirical Finance, 7, 2000, s. 37-55.
BOMFIM.
A.N.;
Understanding
Credit
Derivatives
and
Related
Instruments, Elsevier Academic Press, 2005.
CAMPELLO. M. ve MATTA. R.; “Credit Default Swaps and Risk-Shifting”,
Economics Letters, December, 117(3), 2012, s. 639–641.
CAPRIO. G.; Handbook of Key Global Financial Markets, Institutions,
and Infrastructure, Elsevier, 2013.
CARBO-VALVERDE.
S.,
MARQUES-IBANEZ.
D.
ve
RODRIGUEZ-
FERNANDEZ. F.; “Securitization, Risk-Transferring and Financial Instability:
The Case of Spain”, Journal of International Money and Finance,
February, 31(1),2012, s. 80–101.
CARLSTROM. C. ve SAMOLYK. K.; “Loan Sales as a Response to MarketBased Capital Constraints”, Journal of Banking and Finance, 19, 1995, s.
627-646.
CHAMBERS. N.; Türev Piyasalar, 3. Baskı, BetaBasım Yayım Dağıtım,
2009.
178
CHANCE. D.M. ve BROOKS. R.; Introduction to Derivatives and Risk
Management, Eighth Edition, South-Western Gengage Learning, 2009.
CHAPLIN. G.; Credit Derivatives: Risk Management, Trading and
Investing, John Wiley & Sons, 2005.
CHISHOLM. A. M.; Derivatives Demystified, Wiley Finance, 2004.
CHORAFAS. D.N.; The Management of Bond Investments and Trading of
Debt, Elsevier Butterworth-Heinemann, 2005.
CHOUDHRY. M.; Corporate Bonds and Structured Financial Products,
Elsevier Butterworth-Heinemann, 2004.
CHOUDHRY.
M.;
The
Repo
Handbook,
Second
Edition, Elsevier
Butterworth-Heinemann, 2010.
CLARKE. S.; “Kredi Türevleri: Pazarda Büyüme Sürdürülebilecek Mi?”,
Active Dergisi, Sayı:25, 2002, s. 1-4.
CME; “Understanding Treasury Future”, CME Group Education Materials,
January,
2013.
Available
at
http://www.cmegroup.com/education/files/understanding-treasury-futures.pdf
COVAL. D.J., JUREK. J. ve STAFFORD. E.; “The Economics of Structured
Finance”, Harvard Business School Working Paper 09-060, 2008, s.1-36.
CROTTY. J.; “Structural Causes of the Global Financial Crisis: A Critical
Assessment of the "New Financial Architecture", Working Paper, University
of Massachusetts, Department of Economics, No. 2008-14.
CULP. C. L.; Structured Finance & Insurance: The Art of Managing
Capital and Risk, New Jersey: John Wiley & Sons, 2006.
CUSATIS. P. ve THOMAS. M.; Hedging Instruments & Risk Management.
New York: McGraw-Hill, 2005.
179
ÇETİNKAYA. Ş.; “Asimetik Bilgi ve Para Politikasının Etkinliği”, Celal Bayar
Üniversitesi İİBF Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Spring, 13(2), 2006, s.
151-163.
DAS. S. R. ve HANOUNA. P.; “Hedging Credit: Equity Liquidity Matters”,
Journal of Financial Intermediation, January, 18(1), 2009, s. 112–123.
DAS. S. R. ve STATMAN. M.; “Options and Structured Products in
Behavioral Portfolios”, Journal of Economic Dynamics and Control,
January, 37(1), 2013, s. 137–153.
DAS. S.; Structured Notes and Derivative Embedded Securities,
London:Euromoney Publications, 1996.
DAS. S.; Structured Products & Hybrid Securities, 2nd Edition, John
Wiley & Sons, 2001.
DAS. S.; Derivative Products and Pricing: The Das Swaps and Financial
Derivatives Library. John Wiley & Sons, 2006.
DAVIS. H. A.; “The Definition of Structured Finance: Results from a Survey”,
Journal of Structured Finance, Fall, 11(3), 2005, s. 5-10
DEMARZO. P.; “The Pooling and Tranching of Securities: A Model of
Informed Intermediation”, Review of Financial Studies, Spring, 18(1), 2005,
s. 1-35.
DENG. Y., GABRIEL. S. A. ve SANDERS. A. B.; “CDO Market Implosion and
the Pricing of Subprime Mortgage-Backed Securities”, Journal of Housing
Economics, June, 20(2), 2011, s. 68–80.
DOĞRU. H.; “Basel II ve IAS 39 Muhasebe Standardı Çerçevesinde Menkul
Kıymetleştirme İşleminin Türkiye’de Banka ve Diğer Kaynak Şirketlerin
Bilanço ve Sermaye Yeterliliği Yükümlülüklerine Etkileri”, Bankacılar
Dergisi, Sayı 62, 2007, s. 44-58.
180
DUFFIE. D.; “Comments: Irresistible Reasons for Better Models of Credit
Risk”, Financial Times, 16 April 2004.
DWYER. G. P. ve TKAC. P.; “The Financial Crisis of 2008 in Fixed-Income
Markets”, Journal of International Money and Finance, December, 28(8),
2009, s. 1293–1316.
EALES. B.A. ve CHOUDHRY. M.; Derivative Instruments, Elsevier
Butterworth-Heinemann, 2003.
ELAMIN. M.; “Believe Only What You See: Credit Rating Agencies,
Structured Finance, and Bonds”, FRB of Cleveland Working Paper, No. 1222, October 29, 2012. Available at SSRN: http://ssrn.com/abstract=2168463
FABOZZI. F. J.; Fixed Income Analysis, Second Edition, New Jersey: John
Wiley & Sons, 2007.
FABOZZI. F. J., DAVIS. H. A. ve CHOUDHRY. M.; Introduction to
Structured Finance, New Jersey: John Wiley & Sons, 2006.
FABOZZI. F. ve GOODMAN. L.; Investing in Collateralized Debt
Obligations, New York: John Wiley & Sons, 2001.
FCIC; “Credit Derivatives and Mortgage-Related Credit Derivatives”,
Financial Crisis Inquiry Commission Preliminary Staff Report, 2010.
Available at: www.fcic.org.
FLAVELL. R.R.; Swaps and Other Derivatives, Second Edition, John Wiley
& Sons, 2010.
FRANÇOIS. P. ve HUBNER. G.; “Credit Derivatives with Multiple Debt
Issues”, Journal of Banking & Finance, May, 28(5), 2004, s. 997–1021.
GRIEVES. R., MARCUS. A.J. ve WOODHAMS. A.; “Delivery Options and
Convexity in Treasury Bond and Note Futures”, Review of Financial
Economics, 19, 2010, s. 1-7.
181
GUPTA. A. ve SUBRAHMANYAM. M. G.; “Pricing and Hedging Interest Rate
Options: Evidence from Cap–Floor Markets”, Journal of Banking &
Finance, March, 29(3), 2005, s. 701–733
GUPTA. S.L.; Financial Derivatives: Theory, Concepts and Problems.
New Delhi: Prentice Hall of India, 2006.
HAKYEMEZ. C.; Menkulkıymetleştirmede Örnek Ülke Uygulamaları ve
Türkiye için Öneriler, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü İşletme Bölümü Anabilim Dalı, 2012.
HIGGINS. K.L.; Financial Whirlpools: A Systems Story of the Great
Global Recession, Elsevier, 2013.
HOUWELING. P. ve VORST. T.; “Pricing Default Swaps: Empirical
Evidence”, Journal of International Money and Finance, December, 24(8),
2005, s. 1200–1225.
HULL. J. C.; Options, Futures and Other Derivatives, Sixth Edition ed.
New Jersey: Pearson Prentice Hall, 2005.
IBRAGIMOV. R., JAFFEE. D. ve WALDEN. J.; “Diversification Disasters”,
Journal of Financial Economics, Issue 99, 2011, s. 333–348.
ISCOE. I. ve KREININ. A.; “Valuation of Synthetic CDOs”, Journal of
Banking and Finance, November, 31(11), 2007, s. 3357–3376.
İTMKT; İpotek Teminatlı Menkul Kıymetlere İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ
(Seri:III, No:33). Resmî Gazete Sayı : 26603, 4/08/2007.
JAGANNATHAN. R., KAPLIN. A. ve SUN. S.; “An Evaluation of Multi-Factor
CIR Models Using LIBOR, Swap Rates, and Cap and Swaption Prices”,
Journal of Econometrics, September-October, 116(1-2), 2003, s. 113–146.
182
JANKOWITSCH. R., PULLIRSCH. R. ve VEZA. T.; “The Delivery Option in
Credit Default Swaps”, Journal of Banking & Finance, July, 32(7), 2008, s.
1269–1285.
JARROW. R. A. ve OLDFIELD. G. S.; “Forward Contracts and Futures
Contracts”, Journal of Financial Economics, December, 9(4), 1981, s.
373–382.
JOBST. A.A.; “A Primer on Structured Finance”, Journal of Derivatives and
Hedge Funds, 13(3), 2007, ICFAI Journal of Risk Management. Available at
SSRN:
http://ssrn.com/abstract=832184
or
http://dx.doi.org/10.2139/ssrn.832184
JOBST. A.A.; “Back to Basics: What is Securitization?”, Finance and
Development, 45(3), September, 2008, s.48-49
JORION. P. ve ZHANG. G.; “Good and Bad Credit Contagion: Evidence from
Credit Default Swaps”, Journal of Financial Economics, June, 84(3), 2007,
s. 860–883.
KARABIYIK. L. ve ANBAR. A.; “Kredi Temerrüt Swapları ve Kredi Temerrüt
Swaplarının Fiyatlandırılması”, MUFAD Muhasebe ve Finansman Dergisi,
Temmuz, Sayı:31, 2006, s. 49-60.
KAVANAGH. B.T.; “The Uses and Abuses of Structured Finance”, Policy
Analysis, No.479, July 31 2003, s.1-15.
KFFT; “Konut Finansmanı Fonlarına ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetlere
İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ” (Seri:III, No:34), Resmî Gazete, Sayı :
26603, 4/08/2007.
KIM. T., KOO. B. ve PARK. M.; “Role of Financial Regulation and Innovation
in the Financial Crisis”, Journal of Financial Stability, August, 2012, s. 662672.
183
KIMBER. A.; Credit Risk: From Transaction to Portfolio Management,
Elsevier Butterworth-Heinemann, 2004.
KOBAYASHI.
M.
ve
OSANO.
H.;
“Nonrecourse
Financing
and
Securitization”, Journal of Financial Intermediation, October, 21(4), 2012,
s. 659–693.
KOLB. R. ve OVERDALH. J.A.; Financial Derivatives, Third Edition, John
Wiley & Sons, 2006.
LARSSON. C. F.; “What Did Frederick the Great Know about Financial
Engineering? A Survey of Recent Covered Bond Market Developments and
Research”, The North American Journal of Economics and Finance,
August, Volume 25, 2013, s. 22–39.
LEE. J. H. ve STOCK. D.; “Embedded Options and Interest Rate Risk for
Insurance Companies, Banks and Other Financial Institutions”, The
Quarterly Review of Economics and Finance, Summer, 40(2), 2000, s.
169–187.
LI. H. ve MAO. C. X.; “Corporate Use of Interest Rate Swaps: Theory and
Evidence”, Journal of Banking and Finance, August, 27(8), 2003, s. 1511–
1538.
LINDEN. D. V.; “Denomination of Currency Decisions and Zero-Cost Options
Collars”, Journal of Multinational Financial Management, February, 15(1),
2005, s. 85–98.
LOUTSKİNA. E.; “The Role of Securitization in Bank Liquidity and Funding
Management” , Journal of Financial Economics, June, 100 (3), 2011, s.
663–684.
MAHLMANN. T.; “Did Investors Outsource Their Risk Analysis to Rating
Agencies? Evidence from ABS-CDOs”, Journal of Banking and Finance,
Issue 36, 2012, s. 1478–1491.
184
MAHLMANN. T.; “Hedge Funds, CDOs and the Financial Crisis: An Empirical
Investigation of the ‘Magnetar Trade’", Journal of Banking & Finance, Issue
37, 2013, s. 537-548.
MENEGUZZO. D. ve VECCHIATO. W.; “Copula Sensitivity in Collateralized
Debt Obligations and Basket Default Swaps”, Journal of Futures Markets,
January, 24(1), 2004, s. 37–70.
MITCHELL. J.; “Financial Intermediation Theory and the Sources of Value in
Structured Finance Markets”, Working Paper No. 71, Belgium: National
Bank of Belgium, 2004.
MITRA. S., DATE. P., MAMON. R. ve WANG. I-C.; “Pricing and Risk
Management of Interest Rate Swaps”, European Journal of Operational
Research, 228, 2013, s. 102-111.
MORGAN. D.; “Rating Banks: Risk and Uncertainty in an Opaque Industry”,
American Economic Review, 92(4), 2002, s. 874–888.
NAWALKHA. S.K., BELIAEVA. N.A. ve SOTO. G.M.; Dynamic Term
Structure Modeling: The Fixed Income Valuation Course, John Wiley &
Sons, Inc, 2007.
NDSF; “New Developments in Structured Finance”, Report by the
Committee on Bankruptcy and Corporate Reorganization of the
Association of the Bar of the City of New York, 56 Bus. Law. 95, 2000, s.
96-125.
NEFTÇİ. S. N.; Principles of Financial Engineering, 2nd Edition, Elsevier
Academic Press, 2008.
O'Kne. D.; “Credit Derivatives Explained: Market, Products and Regulations”,
Lehman Brothers Structured Credit Research, March, Lehman Brothers
International (Europe), 2001.
185
O'Kane. D.; Modelling Single-Name and Multi-Name Credit Derivatives,
John Wiley & Sons, 2008.
OORDT. M.V.; “Securitization and the Dark Side of Diversification”, De
Nederlandsche Bank Working Paper, No. 341, March 2012.
ÖCAL. N.; Türkiye'de Menkul Kıymetleştirme Uygulaması, Etkileri,
Sorunlar ve Çözüm Önerileri, Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Muhasebe-Finansman Anabilim Dalı, 1994.
ÖRTEN. R. ve ÖRTEN. İ.; Türev Finansal Araçlar ve Muhasebe
Uygulamaları, Gazi Kitabevi, 2001.
POSKITT. R.; “Interest Rate Futures and Forwards: Evidence from the
Sterling Futures and FRA Markets”, Journal of International Financial
Markets, Institutions and Money, December, 18(5), 2008a, s. 399–412.
POSKITT. R.; “The Truth About Interest Rate Futures and Forwards:
Evidence from High Frequency Data”, Global Finance Journal, 18, 2008b,
s. 319-336.
PURNANANDAM. A.; “Interest Rate Derivatives at Commercial Banks: An
Empirical Investigation”, Journal of Monetary Economics, September,
54(6), 2007, s. 1769–1808.
SANTOMERO. A.M. ve BABBEL. D.F.; “Financial Risk Management by
Insurers: An Analysis of the Process”, The Journal of Risk and Insurance,
64(2), 1997, s. 231-270.
SAUNDERS. K. T.; “The Interest Rate Swap: Theory and Evidence”, Journal
of Corporate Finance, March, 5(1), 1999, s. 55–78.
SCHONBUCHER. P.J.; Credit Derivatives Pricing Models: Models,
Pricing and Implementation, John Wiley & Sons, 2003.
186
SCHUETZ. S.A.; “Determinants of Structured Finance Issuance: A CrossCountry Compariso”, University of Lüneburg Working Paper Series in
Economics,
No:197,
February
2011.
Available
at:
www.leuphana.de/institute/ivwl/publikationen/working-papers.htm.
SHIVDASANI. A. ve WANG. Y.; “Did Structured Credit Fuel the LBO
Boom?”, Journal of Finance, Volume 66, 2011, s. 1291–1328.
SKINNER. F. S. ve NURİ. J.; “Hedging Emerging Market Bonds and the Rise
of the Credit Default Swap”, International Review of Financial Analysis,
16(5), 2007, s. 452–470.
SKINNER. F.; Pricing and Hedging Interest & Credit Risk Sensitive
Instruments. Elsevier Butterworth-Heinemann, 2005.
SMITH. S.; International Encyclopedia of Housing and Home, Elsevier, 2012.
STAPLETON. R. ve SUBRAHMANYAM. M.; “The Analysis and Valuation of
Interest Rate Options”, Journal of Banking & Finance, December, 17(6),
1993, s. 1079–1095.
TANTAN. S.; Menkul Kıymetleştirme: ABD Uygulamaları ve Bankacılık
Sektörüne Etkileri, Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, Yayın No:44, 1996.
TAVAKOLI. J.M.; Credit Derivatives and Synthetic Structures: A Guide to
Instruments and Applications, John Wiley & Sons, 2001.
THOÖAS. H.; “A Preliminary Look at Gains from Asset Securitization”,
Journal of International Financial Markets, Institutions and Money,
August, 9(3), 1999, s. 321–333.
THOMPSON. A., CALLAHAN. E., O’TOOLE. C. ve RAJENDRA. D.; “Global
CDO
Market:
Overview and
Outlook”,
Global
Securitisation
and
Structured Finance, 2007, Sponsored by DeutcheBank, s.8-14. Available
at: www.globalsecuritisation.com.
187
TMK; “Teminatlı Menkul Kıymetler Tebliğ” (Seri:III, No:59.1), Resmî Gazete,
Sayı : 28889, 21/01/2014.
TURGUTTOPBAŞ.
N.;
“Kredi
Temerrüt
Swapları
ve
İlgili
Riskin
Gerçekleşmesi Durumunda Uygulanan Hukuki Prosedür”, Bankacılar
Dergisi, Mart, Sayı:84 , 2013, s. 37-54.
VFFT; Varlık Finansmanı Fonlarına ve Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlere
İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğ (Seri:III, No:35). Resmî Gazete Sayı : 26980,
27/08/2007.
WAGNER. W.; “Diversification at Financial Institutions and Systemic Crises”,
Journal of Financial Intermediation, Issue 19, 2010, s. 333–354.
WANG. D., RACHEV. S. T. ve FABOZZI. F. J.; “Pricing of Credit Default
Index Swap Tranches with One-Factor Heavy-Tailed Copula Models”,
Journal of Empirical Finance, March, 16(2), 2009, s. 201-215.
WHALEY. R.E.; Derivatives: Markets, Valuation, and Risk Management,
New Jersey, John Wiley & Sons, 2006.
WOJTOWICZ. M.; “CDOs and the Financial Crisis: Credit Ratings and Fair
Premia”, Journal of Banking and Finance, February, 39, 2014, s. 1-13.
XU. R.; “A Lattice Approach for Pricing Convertible Bond Asset Swaps with
Market Risk and Counterparty Risk”, Economic Modelling, September,
28(5), 2011, s. 2143–2153.
YALÇINER. K.; İpotek Karşılığı Menkulleştirilmiş Krediler (İKMEKMortgage), Gazi Kitabevi, 2006.
YALÇINER. K., TANRIOVEN. C., BAL. H., AKSOY. E.E. ve KURT. Ç.;
Finansal Teknikler ve Türev Araçlar, Gazi Kitabevi, 2008.
ZINNA. G.; “Sovereign Default Risk Premia: Evidence from the Default Swap
Market”, Journal of Empirical Finance, March, Volume 21, 2013, s. 15–35.
Download