Vedat AKBULAK - Asya Ahileri

advertisement
T.C.
İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ
Ders ÖĞRETMENİ:
Vedat AKBULAK
ATATÜRK’ÜN HAYATI
Atatürk’ün 1881’de doğduğu Selanik, Osmanlı
Devleti’nin çok uluslu yapısında değişik ırk ve
dine mensup Osmanlı halklarının yaşadı bir
şehirdi. Bir liman şehri olan Selanik,
Avrupa ve İstanbul’u birbirine bağlayan
demir yollarına sahipti.
Şehrin bu
özelliği Avrupa’da meydana gelen
yeniliklerin ve olayların takip edilmesini
kolaylaştırıyordu.
Babası Ali Rıza Efendi, annesi
Zübeyde Hanım’dır. Baba tarafından
dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV.
Yüzyıllarda Anadolu’dan Makedonya’ya
yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir.
Anne tarafından dedesi; Feyzullah
Ağa ise Konya Karaman’dan Rumeli’ye
gelen Konyar Yörüklerindendir.
Atatürk’ün anne ve babası evliliklerinde Ali Rıza Efendinin baba evine
yerleştiler. Evliliklerinde; Fatma, Ahmet, Ömer, Mustafa, Makbule ve
Naciye isminde çocukları oldu. Mustafa Kemal’inin Makbule adındaki kız
kardeşi haricindekiler küçük yaşta vefat etmişlerdir.
Mustafa Kemal’in babası, Zübeyde Hanım’ın isteğini dikkate alarak önce
mahalle mektebine ardından da Şemsi Efendi
okuluna gönderdi.
Mustafa Kemal’in babasının ölümü üzerine
büyük sorunla karşı karşıya kalan annesi önce
çocuklarını yanına alarak Selanik yakınlarında
Langaza’daki Rabla Çiftliği’nde çalışan ağabeyinin
yanına gitti. Daha sonra Mustafa Kemal’in annesi
Selanik’te bulunan kız kardeşinin yanına döndü.
Burada bir süre Selanik Mülkiye Rüştiyesi’ne
(sivil ortaokul) devam etmekteyken Selanik
Askeri Rüştiyesi’nin sınavını kazandı.
Selanik
Askeri
Rüştiyesinin,
Mustafa
Kemal’in yetişmesinde önemli bir yeri vardır.
Mustafa bu okulda, üstün başarı ve yeteneği ile
öğretmenlerinin dikkatini çekti. Yüzbaşı Mustafa
Efendi ondaki farklılığı görerek kendisine Kemal adını verdi.
Mustafa Kemal, Selanik Askeri Rüştiyesini bitirdikten sonra Manastır
Askeri İdadisi’ne (Askeri Lise) girdi (1895). Bu okulun da Mustafa Kemal’in
fikir hayatının oluşmasında ve gelişmesinde önemli etkileri olmuştur.
1899’da bu okuldan mezun olan Mustafa Kemal, İstanbul’a gelerek Harp
Okuluna girdi (1899). Mustafa Kemal, 11 Ocak 1905’ de Harp akademisini
kurmay yüzbaşı olarak bitirdi.
Askerlik Hayatı:
Mustafa Kemal’in ilk görev yeri, kurmay yüzbaşı rütbesi ile 1905 yılında
atandığı Şam’daki V. Ordu olmuştur. İlk katıldığı savaş Trablusgarp Savaşı
(1911) dır.
Mustafa Kemal, Balkan Savaşı’nda Çanakkale Boğazı’nı savunmakla görevli
Bolayır Kolordusunun Harekât Şubesi Müdürlüğünü yaptı. Bu görevi
sırasında bölgeyi yakından tanıdı. Bu durum, gelecekte, Çanakkale Savaşlarında
kendisine büyük yararlar sağladı.
Balkan Savaşı’ndan sonra Mustafa Kemal, Sofya Askeri Ataşeliğine atandı.
Birinci Dünya Savaşı’ çıktığında Mustafa Kemal Sofya’da bulunmaktaydı. Birinci
Dünya Savaşı sırasında Tekirdağ’da kurulacak olan 19. Tümen Komutanlığı
verildi. 25 Nisan 1915’te Gelibolu Yarımadası’na çıkarma yapan İtilaf güçleri
karşılarında Mustafa Kemal’i bulmuşlardı. Mustafa Kemal emrindeki askerlere:
“Size ben taarruz değil, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar
geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar
kaim olur.” Anafartalar, Conkbayır ve Arıburnu’ndaki başarılarından dolayı
kendisine “Anafartalar Kahramanı” unvanını kazandırdı. Çanakkale Zaferi’nden
sonra Mustafa Kemal, 1916’da 16. Kolordu Kumandanlığına tayin edildi. 27
Şubat
1916’da
Kolordusuyla
birlikte
Diyarbakır’a
nakledilirken,
tuğgeneralliğe (mirlivarlığa) yükseltildi. Doğu cephesi görevi sırasında Muş ve
Bitlis’i Rus ordusundan geri aldı.
Mustafa Kemal Burada II. Ordu kumandanlığına vekil olarak getirildi.
1917’de de Kafkas Cephesi’ndeki II. Ordu Kumandanlığına ve sonra da Yıldırım
Orduları Grubunda VII. Ordu Kumandanlığına tayin edildiyse de Mustafa kemal
bu ordunun disiplinli olmadığını bir rapor hazırlayarak İstanbul’a geldi.
1917’de Veliaht Vahdettin’in Almanya gezisine katıldı. Mustafa Kemal
Almanya gezisinden sonra yeniden Filistin’deki VII. Ordu Kumandanlığına
getirildi. Filistin Cephesi’nde Osmanlı ordusu, insan ve malzeme yönünden
kendisinden çok üstün İngiliz kuvvetlerine karşı koyamadı ve düzenli bir şekilde
ordusunu Halep’e çekerek burada düşman ilerleyişini durdurdu.
Mustafa Kemal 31 Ekim 1918’de Liman von Sanders’in yerine Yıldırım
Orduları Grubu Kumandanlığına tayin edildiği günden bir gün sonra Sadrazam
İzzet Paşa tarafından İstanbul’a çağrıldı. 13Kasım 1918 günü İstanbul’a geldi.
Mustafa Kemal ülkeyi kurtarmak için 19 Mayıs 1919'da Anadolu'ya geçti.
Halkın
işgal
kuvvetlerine
karşı
direnişini
örgütledi.
23 Nisan 1920 'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Ankara'da toplanmasını
sağladı.
Kurtuluş Savaşı sırasında ülkeyi yöneten bu meclisin başkanlığına seçildi.
Komutasındaki ordular Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruz'u başarıyla
sonuçlandırarak düşmanı yurttan kovdu. Saltanatı ve Halifeliği kaldırdı. 29 Ekim
1923'te cumhuriyeti kuran Mustafa Kemal ilk cumhurbaşkanı seçildi. Barış
döneminde de ülkeyi başarıyla yönetti. Bütün ülkelerle dostça ilişkiler kurmayı
amaç edindi. Ulusal bilinci geliştirmek için 1931'de Türk Tarih
Kurumu'nu,1932'de Türk Dil Kurumu'nu kurdu. Eğitim alanında, siyasi, sosyal,
ekonomi kalanda birçok inkılâplar yaptı. 1934'te TBMM bir yasayla Mustafa
Kemal'e "Atatürk" soyadını verdi. 10 Kasım 1938'de İstanbul'da Dolmabahçe
Sarayı'nda ölen Atatürk 'ün cenazesi Ankara'ya getirildi; bir süre için Etnografya
Müzesi'ndeki geçici kabre kondu. 1953'te de Ankara'da Anıtkabir'de toprağa
verildi.
Ö z e t :
Atatürk’ün gittiği okullar ve Askeri Hayatı
Mahalle mektebi
Şemsi Efendi Okulu
Bu okulda okuduğu sırada babasının ölümü üzerine annesiyle birlikte Langaza’da
Rabla Çifliğine gitti.
Selanik Mülkiye Rüştiyesi
Selanik Askeri Rüştiyesi
Manastır Askeri İdadisi
1898’de İstanbul’a gelerek Harp Okuluna kayıt oldu.
10 Ocak 1902’de teğmen rütbesi ile Harp Akademisinde öğrenimine başladı.
11 Ocak 1905’te Harp Akademisini Kurmay Yüzbaşı rütbesiyle bitirdi.
1905’te Şam’a atandı.
Şam’da Vatan ve Hürriyet Cemiyetini kurdu. Ve bu cemiyetin bir şubesini
de Makedonya’da açtı.
1907’de Şam’daki stajını tamamlayan Mustafa Kemal aynı yıl Kol
Ağası Rütbesiyle Makedonya’ya tayın edildi.
Ordunun mutlak suretle siyasetten arındırılması fikrinden dolayı İttahat
ve Terakki Cemiyeti ile arası açıldı ve Trablusgarp’a düzeni sağlamak
bahanesiyle Selanik’ten uzaklaştırıldı.
Trablusgarp’da kendisine verilen görevi başarıyla tamamlayan Mustafa
Kemal, Selanik’e döndü ve 1909’da 3. Ordu’nun Selanik tümeni Kurmay
Başkanlığına atandı. Bu görevdeyken 31 Mart Vakası gerçekleşti. II.
Abdulhamit Tahtan indirilerek V. Mehmet Reşat tahta geçirildi. Meşrutiyet
karşıtlarının İstanbul’da çıkardığı isyanı bastırmak için Selanik’ten gönderilen
hareket ordusunda kolağası rütbesiyle görev yapmıştır.
1913’te İttahat ve Terakki Cemiyeti ile fikir farklılığı nedeniyle Sofya
ataşemiliterliğine atandı.
Mustafa Kemal’in etkilendiği yazar ve düşünürler:
Manastır Askeri idadisindeki tarih öğretmeni ve aynı zamanda topçu
kolağası, Mehmet Tevfik Bilge’nin sayesinde tarihe ilgi duymuş.
Arkadaşı Ömer Naci Atatürk’ün edebiyata ilgi duymasını sağlamıştır.
Yakın Arkadaşı Fethi Okyar’ın yardımı ile Fransız İhtilali’nin öncüleri Voltaire
(Volter), J.J. Rouseau (Russo) gibi yazarları tanımıştır. İhtilalin getirdiği
milliyetçilik ve milli egemenlik ilkeleri onun için birer ilham kaynağı olmuştur.
Yurt içinde etkilendiği yazarlar:
Namık Kemal, Tevfik Fikret, Ziya Gökalp, Celal Nuri gibi bazı fikir
ve sanat adamlarının eserlerini okumuştur.
XIX. YÜZYILDA OSMALI DEVLETİ’NİN GENEL DURUMU
Bu yüzyılda Osmanlı Devleti çöküş, parçalanma ve yıkılış sürecini yaşamaktaydı.
Bu yüzyılda Osmanlı Devleti kendisini yıkılıştan kurtarmak için denge politikasını
sürdürmekteydi.
1826 yılında II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağı kaldırılması Vakay-i Hayriye
olarak adlandırıldı. Yerine
Asakir-i Mansure-i Muhammediye ordusu
kuruldu. Kurulan bu ordu oldukça tecrübesizdi. Bu fırsatı değerlendiren Ruslar
önce Balkanlardaki bazı ulusları kışkırttı sonrada Osmanlı devleti ile savaşa
girişti. Osmanlı donanmaları Nevarin’de Ruslar tarafından yakıldı.
Ruslarla Edirne antlaşması yapıldı ve Balkan devletlerine bazı ayrıcalıklar verildi.
Yunanistan’ın Bağımsızlığı kabul edildi.
Mısır Valisi isyan etti. İsyanı bastıramayınca, önce Ruslardan sonra da Fransa ve
İngilizlerden yardım istendi. Mısır Valisi ile Kütahya Antlaşması yapıldı
(1833). Bu anlaşmayla Mısır Valisi’nin bazı istekleri kabul edildi.
Fransızlar Cezayir’i işgal etti (1830)
İngilizlerle Balta Limanı Ticaret Sözleşmesi (1838) yapıldı. Bu anlaşma ile
Osmanlı adete İngiltere’nin yarı sömürgesi haline geldi.
1853-1856 yıllarında Ruslarla Kırım yüzünden savaş çıktı ve bu savaşta
Osmanlılar Rus saldırıları karşısında Avrupa’dan yardım istendi. İngiltere, Fransa
ve bazı diğer Avrupa devletlerinin yardımları ile Ruslar püskürtüldü ve Paris
Antlaşması yapıldı. Bu antlaşma ile Osmanlılar Avrupa’nın koruyuculuğuna girdi
ve ilk defa borç para aldı.
1875’de aldığı borçları ödeyemez hale geldi. Bu nedenle “Moratoryum” ilan
ederek dış borçlarının ödemelerini durdurduğunu ilan etti.
1881’de “Muharrem Kararnamesi” adı verilen bir yönetmelikle, Osmanlı
Devleti’nin borçlarını tahsili için “Duyun-u Umumiye İdaresi” kuruldu.
Böylece Osmanlı Devleti’nin mali kaynaklarına yabancı devletler el komaları
nedeniyle Batılı devletlerin yarı sömürgesi haline geldi.
Fransızlar Tunus’u İşgal etti (1881)
İngilizler Mısır’ı işgal etti (1882).
Osmanlı Devleti yüzyılın başlarında; Rusya’ya karşı İngiltere ve Fransa ile
birlikte hareket etmekteydi.
Yüz yılın sonlarında Almanya’nın güçlenerek İngiliz çıkarlarını tehlikeye
sokunca İngiltere Almanya’ya karşı Rusya ile ittifak kurarak Rusları Balkanlarda
ve Osmanlı toprakları üzerinde serbest bırakınca Osmanlılar da; Rusya, İngiltere
ve Fransa’ya karşı Almanya ile birlikte hareket etti.
Yine Osmanlı devleti Fransız İhtilali’nden olumsuz etkilenmiş. Özellikte Balkan
ulusları isyan ederek Osmanlıdan birer birer kopmaya başlamışlardı
Osmanlı Devleti bu durum karşısında; dış güçlerin içişlerine karışmasını
önlemek ve toprak bütünlüğünü koruyarak parçalanmamak için; 1839’da
Tanzimat Fermanı’nı, 1856’da ıslahat Fermanının, 1876’da Kanun-u Esasi’yi
kabul ederek Meşruti yönetime geçmesine rağmen, yine de dağılmaktan
kendisini kurtulamamıştı.
19. yüzyılda Osmanlı toplumunda eğitim ve öğretimden kaynaklanan bir
kültür çatışması görülmekteydi. II. Mahmut eski eğitim tarzı olan medreselere
dokunmamış; bununla birlikte Batı tarzında eğitim veren okullar açılmıştır. Bu da
medreselerden mezun olanlar ile batı tarzında mezun olanlar arasında bir
kültürel çatışma meydana getirmişti.
Osmanlı ekonomisi de kötü durumdaydı. Batı’da meydana gelen Sanayi
inkılabını takip edememiş, kapitülasyonlar nedeniyle Osmanlı Devleti açık pazar
haline gelmişti. Osmanlı Devleti 1854’de ilk defa dışarıdan borç para almak
zorunda kalmıştır. Alınan borçlar geri ödeyemediğinden 1881’de Duyun-u
Umumiye (Genel Borçlar) idaresi konularak Osmanlı’nın gelir kaynaklarına el
konulmuştur.
19. yüzyıldaki bu genel tablo Osmanlı devletinin hızla bir çöküş dönemine
girdiğini gösterir. Bu durumu gören bir kısım aydınlar Osmanlı devletini çöküşten
kurtarmak amacıyla bazı görüşler ortaya atmışlar.
Osmanlı Devleti’ni çöküşten kurtarmak amacıyla ortaya atılan başlıca fikir
akımları;
-Batıcılık
-Osmanlıcılık
-İslâmcılık (Ümmetçilik-Panislamizm)
-Türkçülük (Turancılık-Pantürkizm)
-Adem-i Merkeziyetci (federalcilik)
MEŞRUTİYET DÖNEMİ SİYASİ OLAYLAR VE GELİŞMELER
I. MEŞRUTİYET (23-ARALIK 1876):
Meşrutiyet; Parlamentolu Krallık, Taçlı Parlamento da denir. Hükümdarın
yanında bir meclis ve anayasa vardır. Hükümdarın yetkileri kısılmıştır.
İlanı: 31-Ağustos 1876 tarihinde Osmanlı tahtına geçen II. Abdülhamid Yeni
Osmanlılara (Jön Türkler) verdiği sözü tutarak 23-Aralık 1876'da Meşrutiyeti ilan
etti.
Böylece Türk tarihinde ilk defa millet temsilcilerinden oluşan Meclis-i Mebusan
seçimleri yapıldı. Kanuni- Esasi kabul edildi. İlk defa halkın yönetime katıldığı
anayasal düzene geçildi.
Sebebi: Genç Osmanlılara göre azınlıkların ayaklanmalarını önlemek ve güçlü
devletlerin Osmanlıların iç işlerine karışmasını önlemek için meşrutiyete
geçilmesi gerekiyordu.
NOT: Meclis açma kapama yetkisi padişaha, yasama yetkisi Ayan Meclisi ile
Mebusan Meclisine, Yürütme yetkisi Bakanlar Kurulu ’na aitti.
Ayan Meclisini padişah seçiyor. Seçim 4 yılda bir yapılıyor. Angarya kalkıyor.
Mesken dokunulmazlığı ve kişi hürriyeti geliyor. 1877- 1878’de Osmanlı Rus
savaşları nedeniyle mebusan üyelerinin sağlıklı karar alamamaları ve fikir
ayrılığına girmeleri nedeniyle padişah tarafından Mebusan Meclisi kapatıldı.
II. MEŞRUTİYET (24-TEMMUZ-l908)
II. Abdülhamid’in Osmanlı-Rus savaşını sebep göstererek Meclisi-Mebusanı
kapatması ve bu olayın aydınlar tarafından tepkiyle karşılanmasına neden
olmuştu.
Aydınlar gizli dernekler kurarak anayasa mücadelesine başlamıştı.
Reval buluşmasında İngiltere ve Rusya’nın Osmanlı topraklarını paylaşmaları
Osmanlı aydınlarını harekete geçirdi.
Dış güçlerin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasını önlemek için I.
Meşrutiyet’te olduğu gibi azınlıklara seçme ve seçilme hakkı vererek devletin
dağılmasını önlemekti.
Enver Bey ve Niyazi Bey gibi bazı subayların Makedonya'da isyan çıkarması
ülkede karışıklıklara neden oldu. Ülkede karışıklıklar ve gösteriler artmaya
başlayınca Padişah II. Abdülhamid anayasayı yeniden yürürlüğe koymak
zorunda kaldı. 24-Temmuz-1908 ‘de yeniden seçimler yapıldı.
Böylece II. Meşrutiyet'in ilanı ile Türk siyasi hayatında ikinci defa çok partili
döneme geçilmeye çalışıldı.
Bu durum Türk tarihinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Türk tarihinde
parlamento yönetime geçişin basamakları olarak görebiliriz. Türk Tarihinde
Demokratik yönetime geçiş aşamaları aşağıdaki şekilde olmuştur:
-Sened-i İttifak,
-Tanzimat Fermanı,
-Islahat Fermanı.
- I. Meşrutiyet,
- II. Meşrutiyet
Padişahın otoritesini sınırlamıştır
Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, I. ve II. Meşrutiyet amaçlarının devleti
yıkılmaktan kurtarmak olması anayasacılık yönünde yapılan ıslahatlardır.
I. Meşrutiyet, II. Meşrutiyet seçme ve seçilme hakkı kazanan halkın Türk
tarihinde ilk defa yönetime katılmasını sağlamıştır.
II. MEŞRUTİYETİN SEBEP OLDUĞU SİYASİ SONUÇLAR
Ülke içinde meydana gelen karışıklıklar karşısında dış güçler ve içerideki yıkıcı
unsurlar harekete geçerek Osmanlı devletini savaşa sürüklediler. Bu durum
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasıyla son buldu.
-1878 Berlin Antlaşması’yla Bosna- Hersek 'i denetleme hakkına sahip olan
Avusturya II. Meşrutiyet’in kavramlarından rahatsız olduğunu bildirerek Bosna Hersek'i topraklarına kattığını ilan etti.
-Berlin Antlaşması ile özerklik kazanan Bulgar Prensliği, 1908 'de bağımsızlığını
ilan etti. Osmanlı devleti bu duruma müdahale edemedi.
-Yunanistan Girit’i işgal etti.
-31-Mart Olayı vuku buldu.
-Trablusgarp’a İtalyanlar saldırdı.
-Balkan savaşları çıktı ve bu savaşlarda doğu Trakya hariç Avrupa’daki
topraklarımızı kayıp ettik.
Not:
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı
sonunda
imzalanan
Ayastefanos
Antlaşması ile Sırbistan, Karadağ ve
Romanya bağımsız olurken Tuna’dan Ege
Denizi’ne kadar uzanan Büyük Bulgar
Krallığı kuruldu. İngiltere ve Avusturya
kendi çıkarları gereği itirazı üzerine
imzalanan Berlin Antlaşması ile Bulgar
Prensliği’nin sınırları yeniden belirlenirken
ıslahat yapılması koşuluyla Makedonya
Osmanlı Devleti’ne bırakıldı. 1902’de
burada çıkan ayaklanmalar üzerine
Osmanlı yönetimi ıslahatlar yapmak
zorunda kaldı.
31 - MART OLAYI 13-Nisan -1909
SEBEBİ: II. Meşrutiyete karşı bir ayaklanmadır.
SONUÇ: Selanik'te toplanan Hareket Ordusu İstanbul'a geldi. Ayaklanmayı
bastırdı. Komutanı; Mahmut Şevket Paşa, harekat subayı Mustafa Kemal’di.
Özelliği: Düzene yani devletin sistemine karşı bir ayaklanmadır.
TRABLUSGARP (İTALYA SAVAŞI) 1911
SEBEBİ: Siyasi birliğini geç sağlayan İtalya’nın hammadde ve pazar arayışıyla
sömürge elde etme istemesi. İtalya, önce Fransa ve İngiltere’nin onayını almış
ve Osmanlı Devletinden Trablusgarp’ı istemiştir. Sonra İtalyanlar Trablusgarp’ı
işgal etmişlerdir.
GELİŞMESİ: Donanma yeterli olmadığından denizden kuvvet gönderilemedi.
Mısır İngiliz işgalinde olduğu için Trablusgarp’ın işgaline engel olunamamış ve
müdahale edilememiştir.
Trablusgarp’ın savunması için gizlice sivil kıyafetiyle karadan giden gönüllü
Osmanlı subayları burada; yerli halkı teşkilatlandırarak, İtalyanlara karşı
direnmelerini sağlamışlardır. Bu gönüllü subaylar arasında Mustafa Kemal’ de
bulunmaktaydı.
Mustafa Kemal ve arkadaşları; Derne, Tobruk ve Bingazi’de İtalyanlara karşı
başarılar kazandılar ve İtalyanlar adete kıyıya mıhlandılar. İtalyanlar fazla
ilerleyemediler. Bunun üzerine İtalyanlar; On İki Aday’ı işgal ettiler.
SONUCU: I. Balkan Savaşının çıkmasıyla Trablusgrap’taki subaylar geri
dönmüş; Trablusgrap savunmasız kalmıştır. Ouch (Uşi) Antlaşması imza
edilmiştir.
OUCH (UŞİ) ANTLAŞMASI-1912
1912’de imzalanan Uşi Antlaşmasına göre;
On iki ada geçici olarak, Balkan savaşları bitinceye kadar İtalya’da kalacaktı.
Trablusgrap kesin olarak İtalyanlara bırakılmıştır. (İtalyanlar Oniki Ada’yı
boşaltmadılar, 1945’de İtalyanlar On İki Ada’yı, Yunanistan’a bıraktılar.
NOT: Uşi Antlaşması’yla Osmanlı Devleti Kuzey Afrika ’daki son toprağını da
kaybetmiştir.
BALKAN SAVAŞLARI 1912-1913
l. BALKAN SAVAŞI
SEBEPLERİ:
1) Fransız İhtilali sonucu yayılan milliyetçilik akımı
2) Rusya'nın sıcak denizlere inme politikası gereği Balkan uluslarını kışkırtması
3) Bazı Batılı ülkelerin Balkanları kışkırtması
SAVAŞIN BAŞLAMASI: Rusya'nın temel amacı sıcak denizlere inmekti. Bu
amaçla; Rusya Balkanlar’da Panslavizm politikasını takip etti. Rusya; Sırbistan,
Bulgaristan, Karadağ ve Yunanistan'ın aralarında bir bağlaşma yapmasını
sağladı.
Balkan Devletleri, Osmanlı Devleti'nin Makedonya'da yenilik yapmamasını
istediler, bu istekleri Osmanlılar tarafından kabul olmayanıca bunu gerekçe
göstererek Osmanlıya karşı savaş açtılar. İlk saldıran ülke Karadağ'dı.
SONUÇLARI: Osmanlı Devleti savaşı kaybetmiştir. Çünkü; Askerlerinin bir
bölümünün terhis edilmesi, Ordu komutanları arasında oluşan siyasi görüş
ayrılıkları.
- Edirne ve Kırklareli kaybedilmiştir.
-Arnavutluk bağımsızlığını kazanmıştır. (Balkanlarda bağımsızlığını kazanan son
devlettir. )
Büyük Devletlerin araya girmesiyle yeni Balkan haritasını belirlemek amacıyla
LONDRA KONFERANSI toplanmıştır. (Aralık 1912 ) Alınan kararlara göre;
-Midye - Enez hattının Batısı, Balkan Devletlerine bırakıldı.
-Ege Adaları, Yunanistan'a bırakıldı.
Bab-ı Ali Baskını: I.Balkan Savaşı sırasında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin
Mebusan Meclisi’ni basarak hükümeti devirip yönetimi ele geçirdi ve böylece
ülkede diktatör rejimini kurdu. 1913 İttihat ve Terakki Fırkası 1918 yılına kadar
iktidarda kaldı.
II. BALKAN SAVAŞI
SEBEBİ:
I. Balkan Savaşı’ndan sonra Balkan Devletleri arasında yapılan paylaşımda en
büyük payı Bulgaristan'ın alması üzerine Balkan Devletleri aralarında savaş
başladı.
SAVAŞA KATILAN DEVLETLER:
Bulgaristan, Yunanistan, Karadağ, Sırbistan ve Romanya’dır (Romanya;
Bulgaristan'dan pay almak için katılmıştır. )
Bu durumdan yararlanan Osmanlı Devleti Midye - Enez hattını aşarak Kırklareli
ve Edirne'yi geri aldı.
SONUÇLARI:
-Bulgaristan yenildi ve toprak kaybetti.
-Osmanlı Devleti, Kırklareli ve Edirne'yi geri aldı.
Osmanlı Devleti ile Bulgaristan İstanbul Antlaşması’nı yaptı. (1913)
-Osmanlı Devleti ile Yunanistan Atina Antlaşması’nı yaptı. (1913)
Balkan Devletleri Bulgaristan ile Bükreş Antlaşması’nı yaptı. (1913)
• Osmanlı Devleti Balkan Savaşlarından Sonra; Arnavutluk’u, Makedonya'yı,
Batı Trakya'yı, Ege Denizindeki Adaları’nı bırakmak zorunda kaldı.
Türklerin Avrupa Kıtası’ndaki varlığı Doğu Trakya ile Sınırlı kaldı
Bu olaylardan sonra İttihat ve Terakki Partisi orduda yenilikler yaptı.
Almanya'dan getirilen subaylarla Osmanlı - Alman yakınlaşması biraz daha
artmıştır.
Soru ve Cevaplarınız:
Osmanlılar hangi anayasaları kabul etmiştir?
Kanun-i Esasi ve Teşkilat-ı Esasi
Osmanlı imparatorluğunun parçalanmasını önlemek için ortaya atılan
“Osmanlıcılık” fikri neden tutmamıştır?
Azınlıklar sanıldığı gibi Osmanlı Devleti’nden ayrılarak kendi bağımsızlıklarını ilan
etmişlerdir.
Güçlü devletler ve Fransız İhtilali’nin etkisi ile azınlıkları sürekli olarak
kışkırtmışlar ve Azınlıklar ayaklanarak bağımsızlıklarını ilan etmek istemişlerdir.
Tanzimat ve Islahat fermanında azınlıklara verilen haklar yeterli
bulunmamış ve Meşrutiyet yönetimi ilan edilerek azınlıklar yönetimde söz sahibi
olmuşlar ama buna rağmen yine de Türklerle birlikte yaşamak istememişlerdir,
Dış güçlerin kışkırtması ile bağımsızlıklarını istemişlerdir.
BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI
1871 yılında Alman birliği kurulduğu zaman, Almanya sömürgesi olmayan güçlü
bir Avrupa ülkesi idi. En büyük rakibi İngiltere’ydi. Fransa ile aralarında
sömürgecilik rekabetinden ayrı olarak sınır sorunları da vardı. Almanlar; İtalya
ile Avusturya arasındaki anlaşmazlığı çözerek (1883) üçlü Bağdaşma (ittifak)
oluşturdular (Almanya, Avusturya-Macaristan, İtalya)
Üçlü bağdaşmanın kurulması karşısında, Fransa ile Rusya arasında buna
benzer bağdaşma gerçekleştir.1905 yılında Japonlar Rusları Mançurya’da
yenilgiye uğratması, Almanların lehine dönüştü. Gelişmeleri dikkatle takip eden
İngiltere en büyük rakibi karşısında yerini aldı ve 1907 yılında üçlü anlaşma
(İtiliâf) grubunu kurdu (İngiltere, Fransa, Rusya)
Savaş Başlamadan Önce;
İtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa, Rusya
İttifak Devletleri: Almanya, Avusturya-Macaristan İmp., İtalya
Savaş Başladıktan Sonra
İtilaf Devletleri: İngiltere, Fransa, Rusya Sırbistan, İtalya, Yunanistan
Romanya, Japonya, Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri
İttifak Devletleri: Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Osmanlı
Devleti, Bulgaristan
Kısaca Savaşın Nedenlerini şöyle Sıralayabiliriz:
İngiltere ile Almanya arasındaki ekonomik yarış gelir.
Fransa 1871’de Almanlara yenilmenin acısını unutamıyor, bu yenilginin öcünü
almak istiyordu.
İngilizlerin Rusları Balkanlar’da serbest bırakması Avusturya-Macaristan
imparatorluğunun işine gelmiyordu. Çünkü bu imparatorluk içindeki İslâv
ırkından olanları etkiliyordu.
Rus çıkarlarını korumaya alışan Sırbistan, Avusturya-Macaristan içinde yaşayan
İslâvların topraklarında hak iddia ediyordu.
Uyarı: Savaşın asıl nedeni; İngiltere’nin başını çektiği bir gruplaşma karşısında
Almanya’nın yarattığı gerilimdir.
Savaş’ın Çıkışı:
Temeli ekonomik rekabete ve sömürgeciliğe dayanan bu gruplar arasındaki
gerginlik giderek arttı. 1914’te Avusturya veliahdının bir Sırp milliyetçisi
tarafından Saraybosna’da vurulması üzerine; Avusturya - Macaristan
İmparatorluğu katillerin Sırbistan'a sığındığını ileri sürerek bu devlete 28
Temmuz 1914 'de savaş ilan etti. Rusya Sırbistan'ın yanında yer aldı. Fransa,
Rusya'yı destekledi. Bunun üzerine Almanya da Rusya'ya savaş ilan etti. Daha
sonra İngiltere, imzalamış olduğu anlaşma gereğince Fransa ve Rusya'nın
yanında savaşa katıldı.
Osmanlı Devleti’nin Savaş’a Katılması:
Osmanlı Devleti, henüz Balkan yenilgisinin sıkıntıları içinde idi ve devlete hakim
bulunan Enver Paşa, Osmanlı Devletini; bir oldu bitti karşısında bırakarak savaşa
sürükledi. Osmanlı Devleti başlangıçta tarafsızlığını ilan etmişti, ancak olaylar
Osmanlı Devleti’ni savaşın içine sürüklemişti.
Osmanlı İmparatorluğunun savaşa girmemesi İtilaf Devletleri’nin işine
gelmiyordu. Çünkü Osmanlı Devleti Savaşa girecek olsa cepheler genişleyecek
bu da İtilaf Devletlerinin işini zorlaştıracaktı.
• Almanya ise Osmanlı İmparatorluğu’nun savaşa girmesiyle yeni bir cephe
açılacak, böylece İngiliz ve Rus birliklerinin Osmanlı cephesine kaydırılmasıyla
yükünü hafifleyecekti.
Bununla beraber Almanya;
• Boğazların İtilaf Devletleri’ne kapatılacağı için Ortadoğu'da egemenliği
İngilizlere kaptırmayacağını düşünüyordu.
Osmanlı Devleti ise;
Harbiye Nazırı Enver Paşa’nın ve yetkililerin savaşı Almanya'nın kazanacağına
inanmaları, kaybedilen toprakların geri alınacağının düşünülmesi,
İngiltere’nin Balkan Savaşları’nda Osmanlı Devletinin karşısında yer alması ve
Rusya'nın yayılmacılığına göz yumması sebebiyle Osmanlılar Almanya'ya
yaklaşmıştı.
Çanakkale'nin dışında demirlemiş olan İngiliz filosu bir Türk gemisinin yolunu
kesti.
Müttefikler tarafından Türkiye'ye karşı resmen ilân edilmiş bir savaş yoktu fakat
bu ülkelerin davranışları artık eskisi gibi değildi. İngiltere ile Fransa, Kırım Savaşı
sonrasındaki politikalarını değiştirmiş ve Türkiye'yi Avrupalı bir müttefik gibi
görmemeye başlamıştı; Rusya'nın emelleri de artık ortaya çıkmıştı. Türkiye için
en büyük tehlikenin Rusya idi.
Akdeniz’de bulunan iki Alman savaş gemisi Goben ve Breslav, İngiliz
donanmasının önünden kaçarak Çanakkale Boğazı önüne geldi. Daha sonra
Osmanlı kara sularına girdi. Osmanlı Devleti bu gemilerin satın alındığını bildirdi.
Gemilere Yavuz ve Midilli adları verildi.
Müttefik devletlerden Osmanlı hükümeti Osmanlıya saldırmama garantisini
almaya muvaffak olamadılar. Osmanlı Devleti’nin Bağımsızlığı ve toprak
bütünlüğü tehlike altında idi!
Birkaç gün sonra, Karadeniz'deki hadise cereyan etti. İlk gelen haberler, Rus
donanmasının İstanbul Boğazı'nın birkaç mil ötesine mayın döktüğünün
belirlendiği ve Yavuz ile Midilli'nin müdahalede bulunduğu yolunda idi. Rus
donanması Almanya'dan gelen gemilerin kumandanı olan Amiral Souchon'un
uyarısına kulak vermeyince ateş açılmış, Rus gemilerinin Sivastopol'a kaçmaları
üzerine Souchon bunları kovalamış, Sivastopol'u bombalamış ve geri dönmüştü.
Bu olay, Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşına girmesine sebep oldu. Bu
durum karşısında Rusya, Fransa ve İngiltere; Osmanlı Devleti’ne savaş ilân
ettiler. Başlangıçta; Bağdaşma (İttifak) grubunda yer alan İtalya, bir süre
tarafsız kaldıktan sonra, kendilerine vaat edilen Batı Anadolu’daki topraklara
yerleşme hayaliyle Anlaşma (İtilaf) grubuna geçerek taraf değiştirdi. İtilâf
Devletleri, İttifak devletlerini zor durumda bırakmak ve yeni cepheler açmak için
Yunanistan ve Romanya’yı da yanlarına aldılar. Bulgaristan da II. Balkan
Savaşı’nda kaybettiği toprakları geri almak için; Bağdaşma grubunda yer aldı.
Avrupa’daki karışıklıklardan yararlanmaya çalışan Japonya da Asya’da Alman
sömürgelerine saldırarak savaşa girmiş oluyordu.
Osmanlı Devleti Birinci dünya savaşında başlıca şu cephelerde
savaşmıştır.
-Kafkasya Cephesi
-Çanakkale Cephesi
-Süveyş (Mısır) cephesi
-Filistin-Suriye Cephesi
-Irak Cephesi
-Galiçya ve Makedonya Cephesi
CEPHELER
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda Savaştığı Cepheler:
1- Kafkas Cephesi:
Enver Paşanın yönetiminde Osmanlı ordusunun Rusya'ya karşı açtığı
taarruz cephesidir.
Sarıkamış'ta soğuk hava şartları sebebiyle doksan bin asker şehit verilmiştir.
Ruslar Erzurum, Muş, Bitlis, Trabzon ve Erzincan'ı ele geçirmişlerdir.
1917'de Rusya'da Bolşevik İhtilali çıkınca Rusya savaştan çekildi.
Sovyet Rusya ile imzalanan Brest- Litovsk Antlaşması ile Kafkas Cephesi
kapandı (3- Mart -1918). Bu antlaşmada Almanya'da yer aldı. Antlaşmaya
göre;
Sovyet Rusya daha önce 1878 Berlin Antlaşması ile aldığı Kars, Ardahan, ve
Batum'u Osmanlı Devleti’ne geri vermiştir.
• Almanya'nın doğusundaki cephe kapanmıştır.
NOT: Osmanlı Devleti’nin Sovyet Rusya ile imzaladığı ilk ve tek antlaşmadır. (
İhtilalden sonra kurulan rejimle )
• Çanakkale savaşlarından sonra 15. Kolordu komutanlığına atanan Mustafa
Kemal Paşa; Ruslar’ı yenmiş, Bitlis ve Muş'u kurtarmıştır(1916).
2- Çanakkale Cephesi
İtilaf Devletleri’nce açılan bir cephedir.
Sebepleri:
Ekonomik durumu bozuk olan Rusya'ya yardım etmek
Boğazları ve İstanbul'u alarak Osmanlı Devleti’ni saf dışı bırakmak.
Gelişmesi ve Sonuçları: Çanakkale Boğazına yapılan saldırı 18-Mart- 1915
'de püskürtüldü. Daha sonra Anafartalar, Conkbayırı ve Arıburnu
muharebeleri kazanıldı.
Böylece Gelibolu yarımadasının düşman eline geçmesi önlendi. Mustafa Kemal’in
Çanakkale Zaferi’ndeki komutanlığı onun askeri dehasını ispatlamıştır. Çanakkale
Savaşı sonucu nedeni ile;
-Birinci Dünya Savaşı uzamıştır.
-Rusya çökmüş ve savaştan çekilmiştir.
3- Güney
Cephesi
Bu cephede Kanal, Suriye, Irak, Filistin cephelerinde mücadele edilmişti.
Özellikle “Kanal Cephesinin” açılması;
• İngiltere'ye sömürgelerinden gelecek yardımları önlemek ve Süveyş Kanalını
ele geçirerek İngiltere'yi Mısır’dan çıkarmak amacına yönelik açılmış taarruz
cephesidir.
4- Batı Cephesi
Bu cephede Osmanlı birlikleri Galiçya, Romanya ve Makedonya 'da
savaştılar. Müttefiklerine yardım ettiler.
Birinci Dünya Savaşı’nın Sona Ermesi
İngiltere denizlerde tam bir egemenliğe sahipti ve sömürgelerinden devamlı
ham madde ve insan gücü yardımı almaktaydı. Ham madde azlığından
ekonomisi giderek bozulan Almanya, düşmanlarıyla baş edebilmek için
geliştirmiş olduğu denizaltıları savaşa soktu. İtilâf Devletlerine ham madde ve
asker taşıyan gemileri batırmaya başladı.
Savaşın başında tarafsızlığını belirten ABD, daha sonra İtilâf Devletlerine
silah, cephane ve ham madde satmaya başladı. Bunu önlemek isteyen Almanya,
denizaltı savaşlarına girişti ve ABD’nin sivil ticaret gemilerini batırdı. Bunun
üzerine ABD, İtilâf Devletleri safında, Almanya’ya savaş açtı (2 Nisan 1917).
Böylece savaşın kaderi değişti. Bunun sonucunda Almanya ve müttefikleri,
savaşı bırakmak zorunda kaldılar.
Almanya Versailles (Versay),
Avusturya Saint-German (Sen Jerman),
Macaristan Trianon (Triyanon),
Bulgaristan Neuilly (Nöyyi),
Anlaşmalarını imzalayarak savaştan çekildiler. Osmanlı Devletine ise; Mondros
Ateşkes Antlaşmasın’dan sonra 10 Ağustos 1920’de Sevr Barış
Antlaşması’nı imzalatmaya çalışmışlardır.
I. Dünya savaşının sonuçları:
28 Haziran 1914’te başlayıp 11 Kasım 1918’e kadar devam eden bu savaş
Avrupa’da başlamasına rağmen, sömürgeler yoluyla 5 kıtaya yayılmıştır. Savaş
sonunda; Osmanlı Devleti, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, Rus
Çarlığı ve Alman İmparatorluğu yıkılmıştır.
Birinci Dünya Savaşı Sonucunda:
Çekoslovakya,
Avusturya,
Macaristan,
Yugoslavya
Polonya,
Ukrayna,
Litvanya ve Estonya
devletleri kurulmuştur.
Bu savaşta ilk kez; uçak, denizaltı, zehirli gaz ve zırhlı araç kullanılmıştır.
Demokratik rejimler ön plana çıktı. Dünya devletleri bu derecede büyük
savaşları engellemek amacıyla I. Dünya Savaşı sonrasında Milletler
Cemiyeti’ni oluşturdular. Fakat I. Dünya Savaşı sonunda gerçek bir barış
sağlanamayınca, antlaşmaların sonuçları bir sürse sonra II. Dünya Savaşı’nın
çıkmasına neden oldu.
•İttifak Devletleri yenildiler ve İngiltere en önemli rakibi Almanya’nın yenilmesi
ile savaştan en kârlı çıkan devlet oldu.
•Avusturya Macaristan İmparatorluğu parçalandı.
•Avusturya, Macaristan, Polonya, Yugoslavya, Çekoslovakya
Devletleri Kuruldu.
•Osmanlı Devleti’nden Ürdün, Arabistan Irak, Suriye Devletleri koparak bağımsız
oldu.
•Ülkeler arası barışın sağlanması için “Milletler Cemiyeti” kuruldu.
•Sömürgecilik nitelik değiştirip manda ve himayecilik adıyla yayıldı.
•Çok milletli imparatorluklar yıkıldı.
•Yeni rejimler uygulamaya konulmuş, “Cumhuriyet Rejimi” yaygınlaşmıştır.
•Türklerin toprakları işgal edilmiş, Türk Milleti Kurtuluş Savaşını başlatmış ve
yeni bir devlet kurmuştur.
Osmanlı İmparatorluğunu Paylaşma Tasarıları
Gizli Antlaşmalar
Mondros Mütarekesi’ni, işgalleri ve Sevr Antlaşması’nı anlayabilmek için
İtilaf Devletleri’nin kendi aralarında yaptıkları antlaşmaları kavramak gereklidir.
Uyarı:(Bu Antlaşmalar Henüz I. Dünya savaşı devam ederken imzalanmıştır. )
1-İstanbul Antlaşması 1915
a) İngiltere - Fransa - Rusya arasında yapılmıştır.
b) Rusya'nın savaşa girmesi karşılığı İstanbul ve Doğu Anadolu'nun kendilerine
verileceği vaat edilmiştir.
2- Londra Anlaşması 1915
İngiltere - Fransa - İtalya arasında yapılmıştır.
İtalya'nın İttifak Devletleri’nden ayrılması karşılığı Anadolu'nun güney kıyıları
vaad edilmiştir.
3- Sykes - Picot ( Seyk- Piko ) Antlaşması 1916
İngiltere ve Fransa arasında yapılmış fakat sonra Rusya'ya verilecek
yerlerde belirlenmiştir.
Bu Antlaşmaya göre;
İngiltere; Irak ve Ürdün'ün koruyuculuğunu üstleniyor ve bütün Mezopotamya'yı
nüfuz bölgesi yapıyordu.
Fransa; Suriye, Çukurova, Hatay bölgelerini nüfuz bölgesi yapacak Rusya'ya ise;
Boğazlar ve Doğu Anadolu'nun verilmesi öngörülüyor.
4- Şerif Hüseyin- Mac Mahon Antlaşması 1916
Mısır valisi Mac Mahon ile Mekke Emiri Şerif Hüseyin arasında imzalanmıştır.
Türklere karşı isyan etmesi karşılığı Araplara ( Şerif Hüseyin ve oğullarına )
devlet kurulacağı vaad edilmiştir.
5-Sn. Jean De Mauri Enne Ant. (Sen Jan dö Moren Ant.) 1917
a) İtalyanların Anadolu'da kendilerine vaat edilen yerlerin belirlenmesini istemesi
üzerine imzalanmıştır,
b) Antalya'dan İzmir'e kadar olan yerler ve arka tarafları İtalyanlara verilecekti.
Not: 1917'de Rusların savaştan çekilmesi gizli antlaşmaların yerine getirilmesini
engellemiş, fakat İngilizler ve Fransızlar çıkarlarını korumuşlardır.
Birinci Dünya Savaşı Sonunda Osmanlı Devleti’nin Durumu Ve
Mondros Ateşkes Antlaşması
Osmanlı Padişahı; V. Mehmet Reşat I. Dünya Savaşı’nın son yılında ölmüştü.
Yerine VI. Mehmet Vahdettin geçmişti.
Savaş Osmanlı Devleti’nin birlikte bulunduğu İttifak (Bağlaşma) devletlerinin
yenilgisiyle son buldu. Bulgar Kralı tahtı bırakarak ülkeden ayrıldı. Almanya ve
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ateşkes önerisinde bulunarak savaştan
çekildiler. Her iki ülkede rejim değişikliği oldu ve Cumhuriyet ilan edildi. Savaşın
kayıp edildiğini anlayan ve Osmanlı Devleti’ni savaşa sürükleyen İttihat ve
Terakki Cemiyeti’nin önde gelenleri ülkeyi gizlice terk ettiler.
Ahmet İzzet Paşa başkanlığında bir yeni hükümet kurularak ateşkes
önerisinde bulunuldu. Antlaşma Limni adasının Mondros limanında Rauf Bey’in
(Bahriye Nazırı) başkanlığındaki bir heyet tarafından imzalandı (Anlaşma
devletleri adını İngiliz Amiral Caılthorpe imzalamıştır) 30 Ekim 1918.
Osmanlı Devleti için çok ağır şartların yer aldığı anlaşmanın başlıca
maddeleri şunlardır.
1. Çanakkale ve İstanbul boğazları açılacak, Karadeniz’e serbestçe geçiş
sağlanacak ve bu yerlerdeki istihkâmlar İtilâf Devletleri tarafından işgal
edilecekti.
2. Osmanlı Ordusu terhis edilecek, orduya ait silah ve cephaneler İtilâf Devletleri
tarafından denetim altına alınacaktı.
3. Sahil koruma için kullanılacak küçük gemiler dışındaki Osmanlı donanması
İtilâf Devletleri’nin gösterecekleri limanlarda gözaltında tutulacaktı.
4. İtilâf Devletleri, güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması
halinde herhangi bir stratejik noktayı işgal edebileceklerdi. ( 7. Madde:
anlaşmanın en ağır maddesi idi. Buna göre istedikleri her yeri işgal edebilirlerdi.)
5. Hükümet yazışmaları dışındaki bütün haberleşme, İtilâf Devletleri tarafından
kontrol edilecek; Toros tünelleri işgal edilecekti.
6. İtilâf Devletleri, Osmanlı demir yolları ve ticaret gemilerinden
yararlanabileceklerdi.
7. Hicaz, Yemen, Suriye, Irak, Tarablusgarp ve Bingazi’deki Türk birlikleri en
yakın İtilâf Devletleri’ne teslim olacaktı.
8. Doğu Anadolu’daki altı vilayette (Erzurum, Sivas, Elazığ, Van, Bitli ve
Diyarbakır) bir karışıklık çıkması halinde, İtilâf Devletleri bu vilayetlerin her hangi
bir kısmını işgal edebileceklerdi. (Madde 24: Bu madde ile Doğu Anadolu’da bir
Ermeni Devleti kurma fikri yatmaktadır.)
Mütareke Dönemi:
Mütareke Dönemi; Kurtuluş tarihinde 30 Ekim 1918’den 19 Mayıs 1919’a
kadar geçen 6 aylık döneme denir. Bu dönem ümitsizlik devlet otoritesinin çok
zayıfladığı, azınlıkların şımardığı, sıkıntılı bir bekleyiş dönemidir. 13 Kasımda
İstanbul’a düşman donanmasının girdiği yine Mustafa Kemal de; “Geldikleri
gibi giderler!” demiştir.
Osmanlı Devleti’ni yıkma ve parçalama planları geçen yüz yıldan başlamakla
beraber ilk kez kâğıt üzerinde paylaşma girmeleri Mart 1915’te başlamış ve 26
Nisan 1916’da Sykes-Picot (Seyko Piko) Antlaşmasına göre aşağıdaki şeklini
almıştır. Yani; İngiltere, Fransa, İtalya, Rusya savaştan kendilerinin galip
çıkacaklarını anlayınca, Osmanlı toprakları için şöyle bir paylaşma planı
çizmişlerdi.
İngiltere: Akka, Hayfa Limanları, Irak ve Ürdün bölgesini
Fransa: Kilikya, Kayseri, Harput, Suriye ve Musul
Rusya: Boğazlar, Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu Bölgesi verilecekti.
İtalya’nın saf değiştirmesi ile İtalya’ya da; Batı Akdeniz, Ege ve Konya’ya
kadar olan yerler verilecekti.
Fakat; Rusya 1917 İhtilali ile savaştan çekildiği için paylaşma planında
değişme oldu. Doğu Anadolu’da Bağımsız bir Ermeni Devleti düşünüldü.
Boğazlar ise ortak bir yönetim altına alınacaktı. İtalya’ya vaat edilen bazı yerler
Yunanistan’a verilmiştir.
1917’de Rusya’da meydana gelen Bolşevik İhtilali sonunda, Çarlık yönetimi
yıkılmıştır. Yeni yönetim, savaştan çekilme kararı almıştır. Nitekim Sovyet
Raysa, İttifak Devletleri’yle Brest Litowsk Antalması’nı imzalayarak savaştan
çekilmiştir (3 Mart 1918)
Bu antlaşma ile Sovyet Rusya; Osmanlı Devleti’nden Berlin Antaşması’yla (1878)
alınan Kars, Ardahan ve Batum’u da geri vermiştir.
Tehcir Kanunu: Tehcir; zorunlu göç anlamındadır. Doğu Anadolu’daki Rus
işgali sırasında Ermenilerin, Ruslarla işbirliği yapmaları üzerine çıkarılmıştır.
Anadolu’daki Ermeniler Suriye’ye zorunlu göçe tabii tutulmuşlardır.
1915 Ermeni Olayları:
I.Dünya Savaşı’nın şiddetlenerek sürdüğü ve Eli silah tutan Türk erkeklerinin
cephelerde bulunmasını fırsat bilen Ermeni vatandaşları Rusya ve Batılı
devletlerin kışkırtması sonucu seferberlik ilanına rağmen askere gitmediler.
Askerde olan Ermeniler firar ederek isyan eden Ermeni çetelerine katıldılar.
Hınça ve Taşnak komitelerinin öncülüğünde Anadolu’nun bir çok yerinde isyan
başlattılar. Osmanlı kuvvetlerini arkadan vuran Ermeniler, Osmanlı birliklerinin
harekâtını engellemek için ikmal yollarını kestiler, köprü ve yolları imha ettiler,
ordunun geçeceği güzergahlardaki yerleşim yerlerini tahrip ettiler. Böylece
amaçları Osmanlı Ordusu’nun yiyecek, su ve gıda bakımından yoksun kalmasına
neden olmuşlardır. Çünkü Osmanlı ordusunun geçeceği güzergahlardaki köyler
yakılarak su kanalları tahrip edildi. Büyük katliamlar yapıldı. Van, Iğdır,
Nahçivan,, Kayseri, Maraş, Muş, Bitlis’te büyük katliamlar yaptılar. Ermeniler
böylece Rus işgalini kolaylaştırmışlardır.
I. Dünya Savaşı’nın en şiddetli olarak sürdüğü Çanakkale Cephesinde ölüm
kalım mücadelesi verilmekteydi. Osmanlı Devleti Osmanlı – Rus işbirliğini
engellemek için bir takım tedbirler almıştır. Bunun için 24 Nisan 1915’te
“Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, belgelerine el konulması ve komite
başkanlarının tutuklanmasını bir genelge ile tüm komutanlıklara bildirdi. Bu
genelge üzerine İstanbul’da Hınçak ve Taşnak komite büroları kapatılarak
üyeleri tutuklandı. Ermenilerin 1915 olaylarının yıl dönümü olarak andıkları 24
Nisan günü bu genelgenin yayımlandığı gündür.
Alınan bu önlemler sonuç vermeyince 27 Mayıs 1915’te Tehcir (Göç) Kanunu
çıkarıldı. Bu yasa ile Rusya ve İngiltere ile iş birliği yaparak katliama girişen
Ermeniler bulundukları yerlerde tehlike oluşturdukları için yaşadıkları illerinden
güvenli bir Osmanlı toprağı olan Suriye’ye göç ettirildiler. I. Dünya Savaşı’nın
sona ermesi halinde uygulanmak üzere tehcir Kanunu’na tabi tutulan
Ermenilerin dönüşlerini düzenleyen Geri Dönüş Kararnamesi yayınlanmıştır.
Savaşın Bitişi Ve Yapılan Antlaşmalar
Savaştan çekilen ilk devlet Sovyet Rusya’dır. Bir süre sonra ABD Wilson
İlkelerini yayınlayarak savaşa girdi. Almanya’dan aldığı desteği kesilince
Bulgaristan ateşkes isteyerek savaştan çekildi. Avusturya – Macaristan’da ise iç
karışıklıklar nedeniyle savaştan çekildi. Bulgaristan’ın Savaştan çekilmesiyle
Almanya ile Osmanlı Devleti’nin irtibatı koptu. İstanbul ve Boğarların İhtilaf
devletlerinin tehlikesi altına girince Osmanlılar da barış istemek zorunda kaldılar.
Batı Cephesinde yenilgiyi uğrayan Almanya’nın da barış isteğiyle savaş bitti.
İşgal Edilen Yerler:
İtilaf Devletleri 13-Kasım -1918 'de İstanbul'a çıkarma yaptılar.
İngilizler; Musul, Urfa, Maraş ve Antep'i işgal ettiler. Fransızlar: Adana
dolaylarını işgal ettiler.
İtalyanlar: Konya ve Antalya dolaylarını işgal ettiler.
Yunanlılar:
İzmir'den
başlayarak
bütün
Batı
Anadolu'yu işgal ettiler.
Uyarı: İngilizler Fransızlarla anlaşarak Urfa, Maraş ve
Antep'i Fransızlara devrettiler.
WİLSON İLKELERİ
Amerika Birleşik Devletleri Cumhurbaşkanı Wilson'un savaşa girmeden
önce
barışın hangi şartlarda sağlanması gerektiğini “Wilson İlkeleri” ile yayınladı.
Fakat uyan olmadı. 8- Ocak - 1918'de ilan edilen 14 maddenin önemli
maddeleri;
Osmanlı Devleti'nde Türklerin oturdukları bölgelere kesin egemenlik hakkı,
tanınmalıdır. Diğer milletlere ise kendini yönetme hakkı verilmelidir.
Boğazların güvenliği sağlandığı taktirde bütün devletlerin ticaret gemilerine açık
olmalıdır.
Devletler kendi aralarında gizli antlaşmalar imzalamayacaktır. Galip devletler
yenilenlerden savaş tazminatı ve toprak almayacaktır.
Devletler arasındaki anlaşmazlıkları barış yolu ile çözümleyecek milletler arası bir
teşkilat kurulacak.
Not: Bu amaçla Cemiyeti - Akvam kurulmuştur.
Not: Bu ilkeleri istemeyerek kabul eden İtilaf Devletleri, aslında bunları
çıkarlarına ters buluyorlardı. Fakat İtilaf Devletleri, bu ilkeleri kendi çıkarlarına
göre uygulamışlardır.
Not: Wilson İlkeleri'nin yayınlanmasının temel amacı; ABD'nin Avrupa ve
Ortadoğu'da güç sahibi olmak istemesidir.
-Wılson ilkeleri Türkler açısından iyi sonuç doğurmamıştır. Çünkü Osmanlı
hükümeti Wilson İlkelerine güvenerek Mondros ve Sevr antlaşmalarını
imzalamaları Anadolu’da yüz binlerce Türk’ün katledilmesine neden olmuştur.
Azınlıklar Wilson İlkelerine uygun kendi devletlerini kurmaları için Anadolu’daki
Türkleri katlederek veya baskı yaparak göçe zorlamışlardır. Bu da Anadolu’da
yüz binlerce masum halkın katledilmesine neden olmuştur.
BİRİNCİ DÜNYÜ SAVAŞI SONRASI GELİŞMELER VE KURTULUŞ
SAVAŞI’NIN BAŞLAMASI
Paris Barış Konferansı (18 Ocak1919)
Konferansın toplanma amacı; mağlup olan devletlerle yapılacak antlaşmaların şartlarını belirlemek ve Osmanlı
Topraklarını kendi aralarında paylaşmak
1919 yılı başlarında İtilaf Devletleri temsilcileri Paris'te toplanarak Osmanlı İmparatorluğu’nu nasıl
paylaşacaklarını görüşmeye başladı. Yenilen devletlerin durumları görüşüldü.
Paris Barış Konferansı’nda Yunanistan ön plana çıkarak İngilizlerin desteğiyle daha önce İtalya'ya vaat edilen Batı
Anadolu'nun Yunanlılara verilmesi kararı güçlendi. Doğu Trakya ve İzmir çevresi böylece Yunanistan’a verildi.
Not 1: İtalyanlar; İngiltere ve Fransa'ya kızarak güney kıyılarımızı tek başına işgal ettiler. Daha sonraki dönemde
ve Anadolu’daki gelişmeler karşısında hiçbir şey demeden Anadolu’dan çekilmişlerdir.
Not 2: İngiltere ve Fransa Wilson ilkelerinin ortaya çıkardığı etkiyi kırabilmek için Paris Konferansında Manda
fikrini ortaya attılar.
İZMİR'İN İŞGALİ 15-MAYIS-1919
Sebebi
-Paris Konferansı’nda Yunan İşgali’nin İtilaf Devletleri’nce onaylanması,
-İngiltere'nin İstanbul'un güneyinde güçlü bir İtalya istememesi
-İzmir'in işgalini Mondros Anlaşması’nın 7. Maddesine dayandırmaları
Yorum: İtilaf Devletleri, İzmir'in işgalini haklı göstermek için Türklerin Hıristiyanlara baskı yaptığını ve İzmir’deki
Rumların hayatının tehlikede olduğunu ileri sürmüşlerdir.
• 7. Maddeyi gerekçe gösteren Yunanistan, Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayan devletlerarasında yoktu.
Sonuç: Hasan Tahsin takma adlı Osman Recep tarafından ilk kurşun atılmıştır.
• İşgallere yapılan tepki milli şuurun uyanmasını sağlamış ve tepkiyi değerlendiren Mustafa Kemal "İşgallerin
haksızlığı" ilkesinden yola çıkarak Kurtuluş Savaşını başlatmada itici güç olarak kullanmıştır.
Not: İzmir’in İşgal edilme kararı Paris Konferansı’nda alınmıştır (18 Ocak 1919).
13 Mayısta düşman donanmaları İzmir’e geldi.
14 Mayısta Mondros Mütarekesine göre İzmir’in işgal edileceği İzmir valisine bildirildi. 15 Mayıs 1919’da da İzmir
Yunanlılar tarafından işgal edilmeye başlandı.
Albay Süleyman Fethi Bey; “Zito Venizelos” demediği için şehit edildi.
1.
2.
3.
4.
5.
İzmir’in İşgali’nin Sonuçları:
Yurt genelinde mitingler yapıldı
Mustafa Kemal bu arada Samsun’a gitmişti. Buradan çektiği telgraflarla işgali protesto edilmesini istemiştir.
İzmir’in işgalinin Kurtuluş Savaşı’nın başlaması yönünde önemlidir.
Kuvay-i Milliye’nin doğuşu sağlandı.
Milli birlik ve beraberliği güçlendirmiştir.
Amiral Bristol Raporu
(12-Ekim -1919)
Batı Anadolu'da genişleyen Yunan işgaline karşı başlayan Türk direnişi İtilaf Devletleri’nce heyecan yarattı.
Durumu incelemek üzere Amerikalı Amiral Bristol başkanlığında İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan
bir heyet görevlen dirildi. Rapora göre:
-Hıristiyan halkın can güvenliğinin olmadığı bilgisi yanlıştır.
-Yapılan katliamların sorumluluğu Yunanlılarındır.
-Yunan askerleri geri çekilmeli İtilaf güçleri gelmelidir.
-İzmir'de Türk çoğunluğu bulunduğundan bu yerler Yunanlılara verilemez. (Yunanlılar, Hıristiyanların çoğunlukta
olduğunu iddia etmişti.)
İşgaller Karşısında Osmanlı Yönetiminin Tutumu
Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra başlayan işgaller ve özellikle İtilaf Devletleri gemilerinin
İstanbul'u baskı altına alması Osmanlı yönetimi üzerinde karamsar bir hava meydana getirdi. İşbaşına gelen
hükümetler bir savunma ve karşı koyma hareketine geçilmesini istemiyordu. Anlaşmazlıkların müzakere yoluyla
halledileceğine inanıyorlardı.
Osmanlı yönetimi her şeyden evvel, hilafet ve saltanatın varlığını güvenceye almanın yollarını arıyordu. İtilaf
Devletleri, Osmanlı yönetiminden ciddi bir tepki görmeyince, işgal hareketlerini daha geniş bir alana yayma
cesaretini buldular. Bu durum, başsız kalmış hissine kapılmış Türk milletini, haklarını kendi gücüyle korumak için
harekete geçirdi.
İşgaller Karşısında Mustafa Kemalin Duruma Bakışı
Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği sırada Suriye Cephesi’nde Yıldırım Orduları Grubu
Komutanı olarak görev yapıyordu. Ateşkes anlaşması imzalanınca İstanbul'a döndü. Ülkenin karşı karşıya
bulunduğu durumun çok ciddi olmasını bilmesine rağmen karamsar değildi. Türk milletinin esareti kabul
etmeyeceğine inanıyor, milletin kendi gücüyle düşmana karşı çıkabileceğini düşünüyordu. Bu sebeple, İstanbul
önlerinde demirli duran İtilaf Devletleri’nin filosunu görünce yanındaki yaverine, "Geldikleri gibi giderler! "
demişti. Bu sözler onun milletine olan güvenini, inancını ve uzak görüşlülüğünü göstermekteydi. Mustafa Kemal,
İstanbul'da bulunduğu süre içerisinde padişah ve hükümet üyeleriyle görüşmeler yaptı. Onlara işgaller karşısında
neler yapılması gerektiğini anlattı. Diğer yandan, şimdi müze olan Şişli’deki evinde, başta Ali Fuat Paşa, Kazım
Karabekir Paşa, Fevzi Paşa ve İsmet Bey olmak üzere güvendiği arkadaşlarıyla toplantılar yaptı. Bu toplantılarda,
girişilecek mücadelenin esasları ele alındı. O sıralarda çeşitli kurtuluş çareleri ortaya atılıyordu.
Bazı kimseler İngiltere'nin himayesini, bazıları ise Amerika'nın mandasını istemeyi uygun görüyorlardı. Onlara
göre Osmanlı Devleti, ancak bu yolla ayakta kalabilir ve bütünlüğünü koruyabilirdi. Bunlardan başka bölgesel
kurtuluş yollan arayanlar vardı. Milli cemiyetlerin bir kısmı bu anlayışın sonucunda ortaya çıkmıştı.
Türk milletinin, şerefli bir millet olarak yaşamasını temel ilke sayan Mustafa Kemal, hu görüşleri doğru
bulmuyordu. Çünkü o günlerde Osmanlı Devleti'nin temelleri çökmüş, ömrü tükenmişti. Osmanlı ülkesi tamamen
parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk'ün barındığı bir ata yurdu kalmıştı. Bu durum karşısında sağlam ve gerçek
karar, millet egemenliğine dayanan, kayıtsız, şartsız, bağımsız bir Türk Devleti kurmaktı.
Bu düşüncelere sahip olan Mustafa Kemal, milli mücadelenin, milletin azim ve kararıyla kazanılacağına
inanıyordu.
CEMİYETLER
Kuva-i Milliye kurulmuştur bu askeridir.
Azınlıklar ise itilaf devletlerinin desteği ile kendi devletlerini kurmak istiyordular. İşgaller karşısında Anadolu’da
amaçları yönünden faydalı ve zararlı olan üç cemiyet çeşidi vardır.
1. Azınlıklar tarafından kurulan Cemiyetler
2. Milli Varlığa düşman Cemiyetler
3. Milli Cemiyetler
AZINLIKLARIN KURDUĞU CEMİYETLER
Azınlıklar tarafından kurulan Cemiyetler; Rumlar, Ermeniler ve Museviler tarafından kurulan Cemiyetlerdir.
Amaçları; Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü zor durumdan faydalanarak işgal devletlerinin desteği ile ve onlarla
işbirliği yaparak Türk topraklarının bir kısmını ele geçirmekti.
Amaçlarına ulaşmak için
-Devlet içinde iç karışıklıklar ve isyanlar çıkardılar.
İtilaf devletleriyle işbirliği yaparak Osmanlı Devleti’ni içten çökertmeye çalıştılar.
-Türk halkına karşı saldırıya giriştiler.
Rum ve Ermeni çetelerinin amacı;
1. Halkı korkutup göçe zorlamak
2. Hükümeti zayıf düşürmek.
3. Orduyu zayıflatmak
4. Rus ordusuna destek sağlamak
5. Kendi varlıklarını kanıtlamak
Mavri- Mira
Amacı:
Eski Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak
Ege Bölgesi’nde ilerleyen Yunan birliklerine yardım etmek
Bu cemiyetin amaçlan doğrultusunda çalışan alt kuruluşlar ise; -Yunan Kızılhaçı
-Göçmenler Cemiyeti
-Yunan Komitesi ve Trakya Komitesidir.
Rum Pontus Cemiyeti
Amacı:
Patrikhaneye bağlı olarak çalışan cemiyetin amacı; İnebolu'dan Batum'a kadar uzanan bölgede bir Rum Pontus
Devleti kurmaktı.
Etniki Eterya Cemiyeti
1814’de kurulmuş olan bu cemiyete, Yunanistan’ın bağımsızlığı için alışmıştır. Ancak 1929’da Yunanistan,
Edirne Antlaşması’yla bağımsız olunca faaliyetleri durmuştur. 20 . Yüzyılın başlarında tekrar faaliyetlerine
başlayarak Pontus Rum Cemiyeti’yle birlikte aynı amaç için çalışmıştır.
Amacı:
Yunanlıların bağımsızlığını sağlayan bu cemiyet, Mavri Mira Cemiyeti ile işbirliği yapıyordu.
Bu olaylar olurken Ermeniler de boş durmuyorlardı.
Taşnak Sutyun ve Hınçak Komitesi:
Doğu Anadolu bölgesinde bağımsız bir Ermenistan Devleti kurmayı amaçlamıştır.
Ermeni Patriği Zaven Efendi, Rumlarınkine benzer bir teşkilat oluşturmuş. Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti
kurmak için çaba harcıyordu. Ermenilerin Doğu Anadolu'da çoğunlukta olduklarını belirterek İtilaf Devletleri’nden
yardım istiyordu.
Ancak, Amerikalı General Harbord ( Harbırd ) bölgede inceleme yaptıktan sonra bir rapor hazırladı. General
Harbord raporunda; Bütün Doğu Anadolu'yu araştırdığını ve hiç bir yerde Ermenilerin çoğunlukta olmadıklarını
tespit ettiğini belirtti.
Yahudilerin Kurduğu Cemiyet:
-Makabi
-Alyans
-İsrailit’tir
MİLLİ VARLIĞA DÜŞMAN CEMİYETLER
Kürt Teali Cemiyeti: Merkezi İstanbul'da olan cemiyet işgalci kuvvetlerden yardım alıyordu. Amacı; Yabancı
devletlerin koruyuculuğu altında Kürt devleti kurmaktı.
Teali İslam Cemiyeti: Merkezi İstanbul'daydı. Konya ve çevresinde faaliyet gösteriyor, Saltanat ve Hilafetin
gücünü artırmaya çalışıyor, Anadolu'da başlayan milli harekete karşıydı.
İngiliz Muhipler Cemiyeti: Merkezi İstanbul'daydı. Acık amacı, Osmanlı Devletini İngiliz mandasına sokmak,
gizli amacı ise memlekette milli harekete güç veren milli şuuru yok etmek.
Sulh ve Selameti Osmaniye Fırkası: Damat Ferid Hükümetini desteklemiş, vatanın kurtuluşunu padişah ve
halifenin buyruklarına bağlı kalarak sağlama düşüncesindedir.
Hürriyet ve İtilaf Partisi: Anadolu'daki milli harekete karşıdır.
Not: Türklüğe zararlı faaliyet içinde bulunan bu cemiyetler, Osmanlı Devleti'nin varlığını sürdürebilmesi için
yabancı bir devletin himayesi altına girmesi gerektiğini ileri sürüyorlardı.
Yaptıkları faaliyetlerle milletin direnme azminin ve moral gücünün zayıflamasına sebep oluyorlardı.
MİLLÎ CEMİYETLER
Milli cemiyetlerin ortak özellikleri; bulundukları bölgenin
tarih, coğrafya ve nüfus yönünden Türk olduğunu
ispatlamaktı.
1- Trakya Paşaeli Cemiyeti: Merkezi Edirne'de olan bu
cemiyetin amacı; Yunanistan'ın Trakya'yı ele geçirmesine
engel olmaktı. Bunun için Türklerin direnişini sağlamak
ve silahla karşı koymak için hazırlıklar yapmıştır. İlk
kurulan direnme cemiyetidir.
2- İzmir Redd-i İlhak Cemiyeti: İzmir'in Yunanlılara
İlhakını engellemek için kurulmuştur. İzmir halkını
mitinge çağırdı.
3-İzmir Müdafa-i Hukuk-ı Osmaniye Cemiyeti: Bu cemiyette yörenin tamamıyla Türk olduğunu savunmuş
ve İzmir'in işgal edileceğinin duyulması üzerine faaliyetini artırmış dünya kamuoyunu etkilemeye çalışmıştır.
4- Kilikyalılar Cemiyeti: İstanbul'da kuruldu. Cemiyetin amacı Adana ve çevresini işgal eden düşmana karşı
direniş hareketlerini teşkilatlandırmaktı.
5-Milli Kongre Cemiyeti: Milli Cemiyetler arasında önemli bir yeri vardır. Kuruluş amacı: “Türk Milletinin
haklarını yayın yoluyla dünya kamuoyuna duyurmaktı.”
Kuva-i Milliye” deyimini kullanan ilk siyasi kuruluş olan bu cemiyet İstanbul'da çeşitli toplantılar düzenledi.
6-Trabzon Muhafaza-i Hukuku- Milliye cemiyeti:
Trabzon ve çevresinin Rumlara verilmesini engellemek.
Rum Pontus Devleti’nin kurulmasını engellemek
7- Doğu Anadolu Müdafa-i Hukuk Cemiyeti: İstanbul'da kurulmuştur. Doğu Anadolu'da bir Ermeni devleti
kurulmasına karşıdır. Erzurum'da şube açmıştır.
Erzurum Kongresi’nde alınan kararlarda:
-Hiç bir sebeple bulundukları yerden ayrılmamak.
-Derhal ilmi, dini ve ekonomik alanda teşkilatlanmak.
-Doğu Anadolu'ya yapılacak saldırıya karşı birleşmek.
Milli cemiyetler, fedakar ve vatansever Türkler tarafından kuruldu. Cemiyetlerin kuruluşunda Türklük duygusu
hakim oldu. Ancak bu cemiyetler, vatanın bütününü değil, adlarından da anlaşıldığı gibi, belli bir bölgeyi
kurtarmayı amaç edinmişlerdi. Bu yolla Türk milletinin bağımsızlığını sağlamak çok zor, hatta imkansızdı. Bu
sebeple milli güçleri aynı amaç etrafında birleştirmek gerekiyordu. Bu birleşme, Sivas Kongresi'nde ve Mustafa
Kemal Paşa'nın önderliğinde
gerçekleşmiştir.
Milli Cemiyetlerin Özellikleri:
-İşgallere karşı Türk milletinden gelen ilk tepkidir.
-Kuva-i Milliye hareketi, bu cemiyetlerin çalışmaları sonucu vücut bulmuştur.
-Başlangıçta basın yayın yoluyla mücadeleyi seçmişlerse de ileriki dönemde çoğunluğu silahlı mücadele yönüne
kaymıştır.
-Bu cemiyetlerin oluşumunda bağımsızlığın korunması ve milliyetçilik düşüncesi etkendir.
-Cemiyetlerin milli mücadele açısından en olumsuz yönü, bölgesel kurtuluşu amaçlamaları ve birbirinden kopuk
hareket etmeleridir. Bu olumsuzluk, direnme cemiyetlerinin Sivas Kongresi’nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti’nin çatısı altında birleştirilmesiyle giderilmiştir.
MİLLİ CEMİYETLERİN İZMİR'İN İŞGALİNE TEPKİSİ
İzmir'in işgal edildiği haberi aynı gün Hükümet tarafından duyulduğunda şaşkınlık yarattı. Çünkü İngiliz Yüksek
komiseri Sadrazam Damat Ferit Paşa'ya daha birkaç gün önce, İzmir'in işgal edilmeyeceğine dair söz vermişti.
İzmir'in işgali
Hükümet bildirisi olarak 16 mayıs tarihli İstanbul gazetelerinde yer aldı. Reddi İlhak Heyeti yurdun tüm yanına
çektiği telgraflardaki " İşgal başladı. İzmir ve yöreleri ayakta ve heyecandadır. İzmir son ve tarihi gününü yaşıyor.
Son umudumuz milletimizin göstereceği direnişe bağlıdır. Mitingler yaparak telgrafla her yere baş vurunuz. Vatan
ordusuna katılmaya hazırlanınız” sözleriyle duyurdu.
İzmir Müdafaa-i Hukuk-u Osmaniye Cemiyeti ise, İstanbul'daki devlet adamlarına ve ABD temsilcisine çekilen
bildiride, “Avrupa on milyon Müslüman ve Türk'ün idam ve imhasına karar vermişse milletimiz buna uymayacak
ve vatan uğrunda, kahramanca çarpışarak ölmeye hazır bulunacaktır. Tarih bütün bir milletin varlığını savunmak
için nasıl öldüğünü gösterecektir” deniyordu. Türk basını baskılara rağmen haberi milletin duygularını yansıtacak
biçimde verdi.
Haberin duyulması tüm yurtta bomba gibi patladı. Toplantılar yapılmaya başlandı. 19 Mayısta İstanbul'da
dükkanlar kapandı. Göğüslerinde "İzmir Türk kalacaktır" rozeti taşıyan binlerce insan Fatih belediyesi önünde
toplandılar. Aydınlar halkı coşturan konuşmalar yaptılar. Bir Türk kadını, Halide Edip Adıvar konuşmasında:
"Müslümanlar Türkler, Türk ve Müslüman bu gün en kara gününü yaşıyor. Gece karanlık bir gece... fakat insan
hayatında sabahı olmayan gece yoktur, yarın belki, parlak bir sabah olacaktır. " diye haykırıyordu. 22 Mayısta
Kadıköy ve 23 Mayısta ise büyük bir insan selinin oluşturduğu Sultan Ahmet mitingi yapıldı. Erzurum'da İzmir'in
işgali duyulur duyulmaz, padişaha, hükümete ve yabancı devlet temsilcilerine protesto telgrafı çekildi.
Aynı felaketin, kendi başlarına gelebileceğini. Ermeni istekleri uğruna İtilaf devletlerinin, Türk'ün hakkını
çiğnemekten çekinmeyeceğini gören Erzurum Müdafaa-i Hukuk-u Milliye Cemiyeti. Erzurum ve çevresinde
mitingler düzenlediler. Kütahya'da yapılan mitinge Müslüman olmayanlar, da katıldılar. Trakya'da ise heyecan ve
endişe bir arada idi. Burası her an Yunanlılar tarafından işgal edilebilirdi. Katliamı görüp İzmir'den içerilere göç
edenler olayları anlatarak bir elektrik akımı gibi düşmana silahla karşı konulması ruhunu etkilediler.
Kısaca şunu söyleye biliriz:
İşgallerin gelip geçici olmadığı anlaşılmıştır
Osmanlı yönetimi işgale kayıtsız kalınca, halk kendi haklarını savunmak için hareket geçti.
-Hasan Tahsin’in attığı ilk kurşun, ulusal bilincin yani “Kuvay-i Milliye ruhunun doğmasına neden oldu.
Download