Başyazı - Garanti

advertisement
Başyazı
Onlar için fark etti...
Ergun Özen
Hepimiz denizyıldızlarının hikayesini biliriz.
Okyanus sahilerine giden bir yazar, sabaha karşı sahilde dans eder gibi hareketler yapan birini görür.
Biraz yaklaştığında bu kişinin sahile vuran deniz yıldızlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu
fark eder. Yazar, genç adama sorar:
- Neden deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsun?
Genç adam yanıtlar:
- Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler.
Yazar devam eder:
- Kilometrelerce sahil ve binlerce deniz yıldızı var, ne fark eder ki?
Genç adam yazarı dinledikten sonra yerden bir denizyıldızı alır ve okyanusa fırlattıktan sonra yanıtlar:
- Onun için fark etti.
İşte Garantililer de, milyonlarca denizyıldızından 1.130 tanesini denizle buluşturdu. Diğerlerinin de
denize ulaşması için çalışmalarını sürdürüyor.
***
Genel Müdür Yardımcılarımızdan Adnan Memiş'in önderliğinde ve Garanti
çalışanlarının bağışlarıyla Darıca'da inşa edilen ilk Denizyıldızları İlköğretim Okulu,
4 yıl önce tamamlandı. 1998 yılından bu yana hizmet veren binanın inşaatı, mucizevi
bir şekilde tam 150 günde tamamlanarak eğitime açıldı. Şu anda 1.130 öğrencinin
eğitim gördüğü okulda, 32 derslik, spor salonu, bilgisayar laboratuvarı, resim
dersliği , fen laboratuvarı, iki adet işlik, müzik dersliği, kütüphane, açık spor alanları
bulunuyor.
Denizyıldızları İlköğretim Okulu'nun 3 km yakınındaki Denizyıldızları II İlköğretim Okulu ve
Lisesi'nin inşaatı ise devam ediyor. İlk inşa edilen okulun 3 katı büyüklüğünde, çokamaçlı büyük
salon, spor salonu ve diğer etkinlikler için son derece iyi planlanmış bir "kampus"a sahip olacak yeni
okulları, önümüzdeki eğitim-öğretim yılına yetiştirmeye çalışıyoruz.
Bu olağanüstü projeye maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen tüm Garantililerle gurur
duyuyorum. Çocuklarımızın eğitimi için yapılanların aslında geleceğimize yapıldığını bilen, böylesine
değerli insanlarla aynı aileye mensup olmaktan çok mutluyum.
Türkiye'nin yarınları yürekli insanların çabalarıyla aydınlanacak...
Dünyada Ekonomi
ARJANTİN: SON GELİŞMELER
Yazan: Umut Çakıcı,
Finansal Kurumlar Müdürlüğü, Kredi Analiz ve Yurtdışı Koordinasyon
Uluslararası Finans Kuruluşları ile İlişkiler…
Tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşamakta olan Arjantin’de 2003 başında
IMF ile yeniden başlayan görüşmeler ülkeye kısa süreli de olsa nefes aldıracak
gibi görünüyor. 24 Ocak’ta IMF Ocak-Ağustos 2003 döneminde vadeleri
dolacak olan $6.78 milyar tutarındaki kredilerin, 17 Ocak’ta gerçekleştirilen $1
milyar tutarındaki borç geri ödemesinin ardından yeniden yapılandırıldığını
açıkladı. Buna göre, toplam $3.8 milyarlık kredi dilimlerinin vadesi 1 yıl süre
ile uzatılırken; $2.98 milyarlık kısmın orjinal vadelerinde geri ödenebilmesini
teminen, 3,5-5 yıl vadeli yeni bir geçici stand-by kredisi verilmesi
kararlaştırıldı. Anlaşmanın temel koşulu faiz dışı fazla / GSYİH oranının %2.5
olması. Bankaların yeniden yapılandırılması ya da özel dış yatırımcılarla görüşmelerin başlaması gibi
önemli hedefler ise bulunmamakta. Bu karar, 1 senedir askıya alınmış olan Arjantin-IMF
görüşmelerinin tekrar başlaması açısından oldukça önemli. Diğer taraftan, Inter-American
Development Bank’e olan $ 681 tutarlı kredi geri ödemesini 8 Ocak’ta gerçekleştiremeyen Arjantin,
IMF anlaşmasının ardından sözkonusu ödemeyi de yapabildi.
Dünya Bankası ise, IMF ile yeni bir anlaşmanın sağlanması durumunda kendilerinin de $1 milyar
tutarında yeni bir kredi sağlayacaklarını açıklamıştı. Son gelişmeler ışığında, $600 milyonu işssizlere
yardım geri kalanı ise eğitime katkı projelerinde kullanılacak olan bu kredinin önümüzdeki günlerde
verilmesi beklenmekte.
Ekonomik Gelişmeler…
2001 yılında $141 milyar tutarındaki borcunu ödeyemeyeceğini açıklayarak “default” durumuna düşen
Arjantin’de, 2002 ikinci yarıyıl ekonomik göstergeleri beklenenden iyi çıktı. Veriler, Arjantin
ekonomisinin uzun vadede iyiye gittiğine işaret etmeseler de kısa vadede bir düzelme gösteriyorlar:
Aralık ayı başından beri Arjantin Pesosu %10’un üzerinde değer kazandı ve bu artışın yavaşlayarak
sürmesi bekleniyor.
2002’de ithalat %51 oranında azaldı ve bu durumdan ticaret dengesi olumlu yönde etkilendi.
Özellikle 2002’nin son aylarında düşen enflasyonla birlikte hiperenflasyon tehditi şu an için
bulunmamakta.
Enflasyonun düşmesi sayesinde hükümet mali ve parasal büyüme
politikalarını devreye sokabilir.
Vergi gelirlerindeki artış da olumlu noktalardan.
Devalüasyon ve yurtdışına para göndermedeki ciddi kısıtlamalar nedeniyle
düşen ithalat sonrasında yerli mallara olan talep arttı. 2003 Ocak rakamları
endüstri üretiminin Aralık ayına oranla %4, 2002 Ocak ayına oranla ise %16
artış kaydettiğini gösteriyor. Yapılan son anketler her 10 Arjantinli’den 8’inin
yerli ürünleri tercih ettiklerini gösteriyor. Bu da Arjantin’in içinde bulunduğu
durumdan çıkabilmesi için kendi iç dinamiklerine yöneldiğine işaret olarak
değerlendiriliyor.
Ancak bu olumlu havanın uzun sürmesi beklenmiyor. Dinamikler olumlu görünmesine rağmen bu
durum tüketici taleplerine yansımıyor, kredi hacminde de bir artış gözlenmiyor. Merkez Bankası’nın
14 Şubat itibariyle net rezervleri $9.4 milyara inmiş durumda. Bu durumda ülkenin borçlarını
çevirebilmesi mümkün görünmüyor. Ayrıca Arjantin Pesosu’nun değer artışı da ticaret dengesini
olumsuz yönde etkileyebilir. 2002 Eylül ayında 1 US$ = 4 APS düzeyinde olan paritenin 1 US$ = 3
APS seviyesine kadar yükselmesi nedeniyle hükümet, Peso’nun değer artışına karşı bir takım tedbirler
getirdi.
Yaklaşan Devlet Başkanlığı Seçimleri…
Arjantin için büyük önem taşıyan ve Mart ayında yapılması öngörülen Devlet
Başkanlığı seçimleri 27 Nisan’a ertelenmiş durumda. IMF’nin Arjantin’e
verdiği desteğin arkasında seçimlerin göreceli olarak istikrarlı ve demokratik
bir ortamda yapılmasını sağlama amacı da bulunmakta. Seçimde tekrar aday
olmayacak olan Devlet Başkanı Eduardo Duhalde, senelerdir politik rakibi
olan Carlos Menem’in yeniden başkanlık koltuğuna oturmasını engellemek
amacıyla adaylardan Nestor Kircher’i desteklemekte. Kircher merkez sol,
Menem ise merkez sağ görüşe sahip. IMF ile sağlanan son anlaşma ülkeye kısa
süreli de olsa rahat bir nefes alma fırsatı vereceğinden, seçim sonuçlarını
Duhalde’nin isteği yönünde etkileyebilir. Menem ve Kircher’in yanısıra
Rodriguez Saa, Elisa Carrio ve Ricardo Lopez Murphy de başkanlık seçiminin önemli adayları
arasında.
Seçimler, Arjantin’in dünyadaki konumu ve entegrasyonu açısından çok önemli. Milliyetçi adaylardan
Rodriguez Saa ya da Elisa Carrio’nun seçilmesi durumunda Arjantin’in dünya piyasalarından daha da
izole olma ihtimali bulunmakta ve bu durumda oluşacak yüksek enflasyon gelecek hükümetin ömrünü
kısaltabilir.
Dünyada Bankacılık
JAPON BANKACILIK SEKTÖRÜ: Son Dönemdeki Gelişmeler, Beklentiler...
Yazan: Merve Genç, Finansal Kurumlar Müdürlüğü, Krediler ve Yurtdışı
Koordinasyon
Garanti Dergisi'nin Kasım 2001 sayısında yayınlanan yazımızda, Japon bankacılık
sektöründe yaşanan krizin nedenlerine ve bankalara 1997 sonrasında sağlanan
sermaye enjeksiyonuna değinmiştik. Bu yazımızda ise sektörün bugün geldiği
noktayı kısaca aktarmaya çalışacağız.
Ekim 2002'de açıklanan yeni "Finansal İyileştirme Programı"
Japon bankacılık sistemine 1997 sonrasında sağlanan sermaye enjeksiyonu bankaların finansal
yapılarında genel bir iyileşme sağlamayı başaramamıştır. Hükümet 30 Ekim 2002 tarihinde "Finansal
İyileştirme Programı" adı altında yeni bir paket açıklamıştır.
Sözkonusu program esas itibariyle, muhasebe standartlarında gerçekleştirilecek
yeni düzenlemelerle sektörün sorunlu krediler problemini daha etkin bir şekilde
ele almayı hedeflemektedir. Tarihinin en derin resesyonlarından birini yaşayan
Japonya'da bankaların ve özel sektörün sorunlu alacaklarının 840 milyar dolar
seviyelerine ulaştığı tahmin edilmektedir. Açıklanan yeni kararlar ile bankaların
sorunlu kredilerini iskontolanmış nakit akımı (discounted cash flow-DCF)
yöntemi ile hesaplaması öngörülmektedir. İlk etapta 4 büyük bankacılık
grubunun (Mizuho, UFJ, Sumitomo Mitsui ve Mitsubishi Tokyo) 2002 mali yıl
sonu için bu yöntemi uygulaması istenmiş, ama bankalar bu konuda zorunlu
kılınmamıştır.
Diğer taraftan, bankaların içinde bulundukları finansal durumun tüm gerçekliği ile ortaya çıkması iç ve
dış mevduat sahiplerinin güvenini sarsacaktır. Bu durumu gözönünde bulunduran Japon düzenleyici
kuruluşları, vadesiz mevduata verilen %100 güvenceyi Nisan 2005'e kadar uzattıklarını
açıklamışlardır. Bu açıklamanın ardından 2002'nin ilk yarısında vadeli mevduattan vadesiz mevduata
büyük bir kayma yaşanmıştır.
Beklentiler ve reform paketine gelen eleştiriler...
Programın uygulanması halinde sektörün taşıdığı sorunlu kredi miktarı ortaya çıkarılacak ve gerekli
karşılıklar ayrılarak bankaların aktif kalitelerinde belirgin bir düzelme yaşanacaktır.
Sektörün iyileştirilmesi ve daha şeffaf hale gelmesi için bağımsız bir kuruluş olarak kurulan Financial
Services Agency (FSA), Şubat ayında bankaların kredi portföylerini incelemeye başlayacaktır. Bu
incelemeden sonra bankaların varlık kalitelerinin daha iyi anlaşılacağı ve büyük olasılıkla daha fazla
sorunlu kredilerle karşılaşılacağı beklenmektedir.
2002 ilk yarıyılda kâr açıklayan bankaların, yeni muhasebe standartları nedeniyle 2002 mali yılı
sonunda (2003 Mart) kar beklentileri ya çok düşük ya da sıfırdır. Bankaların bu dönemi atlatmak için
uygulayacakları strateji, öncelikli olarak risk ağırlığı yüksek varlıklarını azatmak olacak gibi
gözükmektedir.
Bankaların sermaye durumlarındaki kötüleşmeye bağlı olarak yeni kredi verme imkânlarının daralması
ise firmaların yatırım imkanlarını sınırlayacak ve zaten 1990'ların ortasından itibaren azalış trendinde
olan tüketim eğilimi üzerinde olumsuz etki yaratarak mevcut resesyonu körükleyebilecektir. Japon
otoritelerinin, bu gibi durumlarda her zaman bankalara sermaye enjeksiyonu ya da özel Merkez
Bankası kredisinin kullandırılmasının mümkün olduğunu ifade etmiş olmalarına rağmen, sağlanacağı
vaadedilen desteğin çok net olmaması reform paketinin en çok eleştirilen unsurlarından biri olarak
karşımıza çıkmaktadır. Yine de reform paketinin beklenildiği kadar sert tedbirler içermemesi yaklaşık
2 aydır dip seviyelerde olan banka hisse fiyatlarını biraz olsun arttırmıştır.
İç Ekonomi
Savaştan En Ağır Turizm Etkilenecek
Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Tavit Köletavitoğlu, savaş söylentilerinin
rezervasyon sayısında gerilemeye yol açtığını ancak şu aşamada hiçbir iptal
talebinin gelmediğini söyledi.
Köletavitoğlu bu yıl, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28 civarında bir
rezervasyon artışı hedeflenmesine karşın savaş tedirginliğinden dolayı ancak
yüzde 8’lik bir yükseliş yaşandığını kaydetti. Savaşın patlak vermesiyle
rezervasyonlarda iptallerin olacağına değinen Köletavitoğlu, bu durumda
savaşın potansiyel etkisinin reel etkiye dönüşeceğine dikkat çekti.
Köletavitoğlu, Körfez Savaşı’ndan doğan zararın sadece turizmde 45 milyar
dolar olduğunu ve 13 yıl zarfında bu zararın ancak yarısının karşılanabildiğini
vurguladı. Savaşın özellikle uzun vadeli zararlar getirmesinden çekindiklerini belirten Köletavitoğlu,
sıcak savaşın patlak vermemesini umduklarını dile getirdi.
Perakende Daha İyimser
GİMA Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Çapa ve Tansaş Genel Müdürü Servet Topaloğlu, savaş çıkması
durumunda perakende sektörünün bundan negatif ya da pozitif yönde etkilenmeyeceğini söyledi.
Savaş söylentilerinin olduğu bu dönemde gıda talebinde bir artış yaşanmadığını belirten GİMA
Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Çapa, sıcak savaş durumunda da ekstra bir talep beklemediklerini ifade
etti. Savaşın patlak vermesi halinde bunun bölgesel ve kısa süreceğine inandıklarının altını çizen Çapa,
sadece Güneydoğu bölgesinde sınırlı alımların gelebileceğine dikkat çekti.
Tansaş Genel Müdürü Servet Topaloğlu da savaş konusunun kanıksandığını, dolayısıyla tüketicilerin
bu duruma tepki vermeyeceğini ifade etti.
Emlak Savaş Ertesi Canlanabilir
Uluslararası Emlakçılar Derneği Başkanı Reha Medin, olası Irak savaşı sonrasında her şeyin yoluna
girmesiyle emlak piyasasında Türk Lirası bazında yüzde 20’lik fiyat artışı olacağını, yüzde 35’lik talep
artışı beklediğini savundu.
Emlak fiyatlarını değerlendiren Medin, “Emlak fiyatları şu anda olabilecek en alt seviyede. Savaş
sonrası her şeyin yolunda gitmesi durumunda emlak sektöründe canlanma gözlenecek. Piyasa yüzde
10 kapasiteyle faaliyetlerini sürdürüyor, savaşın sonuçlanmasıyla yüzde 35’lik bir talep artışı
bekliyorum. Talep artışıysa fiyatlarda Türk Lirası bazında yüzde 20 artışa neden olacak. Fiyatlarda
dolar bazındaysa artış olmasını beklemiyorum” dedi.
Türkkent Kooperatifleri Birliği Başkanı Oğuz Soydan ise, savaş beklentilerinin bir çok projeyi rafa
kaldırmalarına neden olduğunu söyledi. Soydan da savaş beklentisinden kaynaklanan belirsizliklerin
enflasyon ve döviz kuru tahminlerini zora sokarak, birçok yatırımın önünü kestiğini belirtti.
Soydan, inşaat sektöründe, seçimlerden sonra düzelme olabileceği kanısının hakim olmasına karşın
seçimlerden önce beliren savaş çıkma ihtimali nedeniyle projeler hazır olduğu halde yatırımlara
başlanamadığının altını çizdi. Soydan, “Türkkent’in rafta bekleyen sadece bir projesinin bedeli 450
milyon dolar, buna benzer birçok proje var. bunların hepsini belirsizlikler nedeniyle uygulamaya
koyamıyoruz” dedi.
Yatırım Teşvikleri Otomatiğe Bağlanıyor
Teşvik belgesine bağlı vergiye ilişkin teşviklerin KOBİ’ler de dahil tüm
yatırımlara otomatik olarak uygulanması için çalışma başlatıldı. Hükümet, teşvik
belgesine bağlı olarak uygulanan vergiye ilişkin teşviklerin KOBİ’ler dahil
olmak üzere otomatik olarak tüm yatırımlara uygulanmasına yönelik bir
düzenleme yapmaya hazırlanıyor. Çalışmanın koordinasyonunu Hazine
Müsteşarlığı üstlenirken, DPT, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı,
Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı’na gerekli
düzenlemelerin yapılabilmesi için ortaklaşa çalışmaları görevi verildi. Yeni
düzenlemenin hayata geçebilmesi için Gelirler, Kurumlar, Damga ve Gümrük
vergi kanunları ile Harçlar Kanunu’nda değişiklik yapılacağı kaydedildi.
En geç bir yıl içinde tamamlanması planlanan çalışma sonrasında teşvik sistemi şöyle işleyecek:
KDV istisnası teşvik belgesine ihtiyaç duyulmaksızın uygulanır hale getirilecek.
Bütçe kaynaklı yatırım ve işletme kredilerinin miktarı artırılacak. Bu krediler, Türkiye Kalkınma
Bankası’nın koordinatörlüğünde tüm kamu ve özel bankalar ile özel finans kurumları aracılığıyla
teşvik belgesiz olarak kullandırılacak.
Yatırım indiriminden stopaj kaldırılacak.
İhracat performansından bağımsız olarak sermaye artırımı, ortaklara ait
gayrimenkulların irtifak haklarının şirket adına tescili ile kredilerin kullanımı ve
geri ödenmesi esnasındaki damga vergisi ve harçlara muafiyet tanınacak.
Yatırım indirimi oranı yüzde 30’a çekilecek.
Yatırım malları ithalatı konusunda AB mevzuatına uyum çalışmaları
tamamlanacak. Buna göre üçüncü ülkelerden yapılacak ithalatta ortalama yüzde 3
olan ortak gümrük tarifesi uygulanacak.
ABD Gümrük Kolaylığı Düşünüyor
ABD ile Türkiye arasında yürütülen pazarlıklarda, ilk somut adım “ticari kolaylıklar” kapsamında
atılıyor. ABD Yönetimi, Türkiye’de oluşturulacak Nitelikli Sanayi Bölgelerinde üretilecek ayakkabı
ve deri eşya için, gümrük oranını “sıfırlayabileceğini” belirtti.
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson aracılığıyla daha önce iletilen,”ticari kolaylıklar” somut
başlıklar haline getiriliyor. Buna göre, Nitelikli Sanayi Bölgeleri, Türkiye’nin istediği gibi
şekillendirilecek. Türk tarafı özellikle tekstil ürünlerinin bu kapsama alınması konusunda ısrar etmiş,
ABD ise bunun yerine “yüksek teknoloji ürünlerinin” bu bölgelerde üretilmesini talep etmişti. ABD,
sonunda tutumunu esnetti ve tekstil konusunda da “ABD kumaşı kullanılması kaydıyla” ibaresini
ekleyerek, Türk konfeksiyon sanayii için yeşil ışık yaktı.
Geçtiğimiz yıl 57.Hükümet döneminde oluşturulmasına karar verilen ancak yapısı konusunda tam
anlaşmaya varılamayan Nitelikli Sanayi Bölgeleri, Türkiye’nin istediği gibi şekillendirilecek. Bu
konudaki görüşmeler, ABD Temsilciler Meclisi tarafından, Türkiye’nin üretmek istediği bazı malların
reddedilmesinin ardından, yavaşlamıştı. Türk tarafı özellikle tekstil ürünlerinin bu kapsama alınması
konusunda ısrarından vazgeçmemiş, ABD yönetimi ise bunun yerine “yüksek teknoloji ürünlerinin”
bu bölgelerde üretilmesini talep ederek, kendi tekstil sanayiini koruyacağını belirtmişti.
Irak konusunda Türk hükümetinin desteğini almak konusunda yoğun çaba harcayan ABD yönetimi
sonunda tutumunu esnetti ve tekstil konusunda da “ABD kumaşı kullanılması kaydıyla” ibaresini
ekleyerek, Türk konfeksiyon sanayii için de yeşil ışık yaktı.
Sigaradan 6.3 Katrilyon Vergi
Geçen yıl sigaradan 4.5 katrilyon lira vergi toplayan devlet, bu yıl da tiryakilerden 6.3
katrilyon lira toplamayı hedefliyor. Sigara tiryakileri devletin en önemli gelir
kaynaklarından biri oldu. Tiryakiler geçen yıl devlete 4.5 katrilyon lirayı aşkın vergi
ödedi. Emekli zamları ve bütçe açıkları nedeniyle ciddi kaynak arayışına giren AKP
hükümeti, geçtiğimiz günlerde 6.2 katrilyon liralık yeni bir kaynak paketi açıkladı.
Pakete göre sigara ve içkide ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) oranları yükseltilirken, bu
artışla sigara ve içki fiyatlarına yüzde 20 zam yapılacak. Hükümet zamlarla 1 katrilyon 250 trilyon lira
gelir elde etmeyi hedeflerken, 2002 yılı vergileri de sigara tiryakilerinin ne kadar büyük gelir kaynağı
olduğunu gösteriyor.
Sigara içenler, perakende satış fiyatları üzerine eklenen ÖTV, KDV ve gümrük ile tütün fonları ile
Sigara satın alırken devlete anında vergi ödüyor. Sigara fiyatının yaklaşık yüzde 75’ini vergiler
oluştururken, vatandaşlar geçtiğimiz yıl devlete tam 4.5 katrilyon lira vergi ödedi.
Döviz kurlarında yıl içindeki değişimlere göre hesaplandığında da bu vergi miktarı 3 milyar doları
geçiyor. Sigara kuruluşlarının son zamların ardından yaptığı çalışmaya göre devlete bu yıl tiryakilerin
ÖTV ve KDV yoluyla vereceği verginin yaklaşık 6 katrilyon 294 trilyon lira olması bekleniyor.
4 Milyon Kişi Kayıtdışı
Sosyal Sigortalar Kurumu’nun (SSK), 4 milyon kişinin kayıtdışı istihdam edilmesi
nedeniyle her yıl 5 katrilyon 300 trilyon lira prim kaybı olduğu bildirildi.
Türk - İş tarafından yapılan araştırmaya göre, zorunlu sigortalı sayısı 1999’da
yüzde 5.2, 2000’de yüzde 1.1 ve 2001’de yüzde 15.8 azaldı. 2002’de ise SSK’ya
bildirilen sigortalı sayısında yüzde 4 artış oldu ve sigortalı sayısı 5 milyon 53 bine
ulaştı. Kayıtdışı çalışanların sayısı ise 2001 ve 2002’deki artışla birlikte 4 milyonu
buldu. 4 milyon kişinin kayıtdışı çalıştırılması nedeniyle SSK’nın 5 katrilyon 300
trilyon lira prim kaybı, İşsizlik Sigortası Fonu’nun ise 472 trilyon lira kaybı
olduğu belirtildi.
Yabancıların Portföyü 3.7 Milyar Dolar
Yabancı yatırımcıların İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki (İMKB) hisse senedi portföyünün
değeri, ocak ayında 320 milyon dolara yakın artarak 3.8 milyar dolara yükseldi. Yabancıların
portföyü, geçen yılın ocak ayının 2 milyar dolar altında bulunuyor. İMKB verilerine göre, yabancı
yatırımcıların Borsadaki hisse senedi portföylerinin toplam tutarı, ocak ayında 319 milyon dolar artış
gösterdi. Böylece, 2002 sonunda 3 milyar 450 milyon dolara kadar gerileyen yabancıların hisse senedi
portföylerinin toplam değeri, ocak ayı sonunda 3 milyar 769 milyon dolara çıktı.
Ekonomi Haberleri
Yazan: Sertan KARGIN
Makroekonomiye Bakış
Enflasyon
Son 30 yıldır ilk kez, enflasyon gerçekleşmesi, program tahminlerinden daha
düşük oldu. Hatırlanacağı üzere, 57. Hükümet zamanında, 2002 enflasyonu
TEFE'de %31, TÜFE'de ise %35 seviyesinde programlanmış; enflasyonda olumlu
gidişat dikkate alınarak, Eylül ayında, TÜFE hedefi %30 seviyesine revize
edilmişti. 2002 sonunda TEFE %30.8, TÜFE'nin de %29.7 seviyelerinde
gerçekleşti.
Döviz kurundaki stabilite ile birlikte, iç talebin de enflasyondaki düşüşte etkin rol
oynadığını gözlemlemekteyiz. Bu noktada, 2000-2002 karşılaştırması, iç talebin
enflasyon üzerindeki etkisine ışık tutmaktadır. 2000 yılında uygulanan kur bazlı
stabilizasyon programında 1 Dolar + 0.77 Euro'dan oluşan döviz sepeti %20 artmıştı. Eski sepet
değerleri bazında 2002'deki kur artışı ise %21.9'dur. Kur artışları hemen hemen aynı kalırken, 2000
yılında %39 olan TÜFE artışı, yaklaşık 10 puanlık bir düşüşle 2002'de %29.7 seviyesinde
gerçekleşmiştir. Bu noktada, enflasyonun ikinci büyük bileşeni olan iç talep, hemen hemen aynı döviz
kuru artış seviyesinde gerçekleşen söz konusu sapmayı açıklamaktadır. 2000'de %10 dolayında
gerçekleşen toplam iç talep büyümesinin, 2002 yılının ilk dokuz ayı itibarı ile ortalama %5 dolayında
daralma göstermesi, TÜFE'deki hızlı düşüşte etkili olmuştur.
Enflasyondaki düşüş baz yıl etkisinden dolayı Ocak ayında da devam edecek gibi görünmektedir.
Ocak ayında, TEFE'nin %29.5, TÜFE'nin ise %26.7 dolayında gerilemesi muhtemel görünmektedir.
Ancak, bu seviyelerden sonra enflasyonu %20 seviyesine çekmek hiçte kolay olmayacaktır. Zira, zorlu
dış koşullar, döviz kurundaki stabiliteyi 2003 yılında da koruyacak "döviz akımlarının" sağlanmasına
yönelik ciddi soru işaretleri ortaya koyarken, Irak krizi petrol fiyatlarında bir sıçramalara yol açabilir.
Kaldı ki, emekli zamları gibi 2003 yılı bütçesine ek yük (3 katrilyon Lira) getirecek uygulamalar sıkı
maliye politikaları ile çelişmektedir.
Öte yandan, 4. ve 5. gözden geçirmelerde ön koşul olan bazı yapısal kriterlerin de yerine getirilmemiş
olması, olumsuz bekleyişlere yol açarak kur ve faizler üzerinde gerilme yaratabilir. Şurası
unutulmamalıdır ki, 2000'deki dezenflasyon programında döviz kurunun üstlendiği "halka mesaj
verme" görevini artık faiz dışı bütçe dengesi yerine getirmektedir.
Büyüme
2001 yılında %9.4 oranında küçülen GSMH, 2002 yılının ilk dokuz ayında, %6.2 oranında büyüme
göstermiştir. Yeniden sermayelendirme sürecinin tamamlanmasının ardından "Mali Kuruluşlardaki"
daralmanın %9'lardan %3.2 seviyesine gerilemesi ümit vericidir. Ancak detaya bakıldığında, yüksek
büyüme hızının temelde, baz yıl etkisinden, kamu harcamalarındaki reel artıştan, ihracat ve sanayi
sektöründe canlı kalmaya devam eden stok yenileme talebinden kaynaklandığı gözlenmektedir.
Büyümenin nasıl finanse edildiğine gelince:
Bankacılık sistemi kredileri ilk dokuz ayda 35.7 katrilyon Lira ile yılbaşındaki seviyesinde kalmıştır.
Ancak bankaların geçmiş dönemlerde tahsili gecikmiş hale gelen kredilere ayırdıkları karşılıklar (6
katrilyon Lira dolayında) ve ilk dokuz ayda tasfiye olan kredilerdeki artışı da dikkate aldığımızda
kredi stokunda az da olsa reel bir artış var (%2 civarında).
Hazine ilk dokuz ayda borçlandığı paranın %23'ünü (14.7 milyar Dolar) sistemde bıraktı. Buna
karşılık sistemdeki likidite fazlası ilk dokuz ayda sadece 3 milyar Dolarlık artışla 1.3 milyar Dolardan
4.6 milyar Dolara yükseldi. (Kamu bankaları ve TSMF dahil)
Mevduat faiz oranının ilk dokuz ayda ortalama 45-50% seviyesinde olmasına rağmen TL mevduattaki
artış sadece %16 seviyesinde kalmıştır. Bu da büyümenin motoru konumunda olan sanayi üretiminde
mevduatın kullanıldığına işaret etmektedir.
Kapasite kullanım oranının %80-77 aralığında seyretmesi, buna paralel sanayi üretim artışının %7-8
aralığında kalmaya devam etmesi, ihracattaki yüksek performansın sürmesi ve bankacılık sisteminde
artan kar rakamları, GSMH artışının 2002 sonunda %6.5 seviyesine ulaşacağına işaret etmektedir.
Ancak sürdürülebilirliğe ilişkin soru işaretleri bulunmaktadır.
IMF'den 2003 yılında mevcudun dışında (2.6 milyar Dolar) bir dış kaynak gelmeyeceğinden hareketle,
program parametreleri altında, Hazine'nin rollover oranı en az %95 seviyesinde (GB tahmini)
hesaplanmaktadır.
Bu da rollover oranının en az 14 puan yükselmesi demektedir. Yani, IMF'den gelen kredinin
azalmasının bir sonucu olarak, kamunun iç piyasadan kaynak talebi yükselebilecektir.
Bu noktada, mali sistemin büyütülmesi gerekmektedir. Ancak, bankacılık sisteminde kredi stok
büyüklüğü (GSMH'nın %13 ü civarında) ve özel kesime açılan krediler (toplam mevduatın %28'i
dolayında), sürdürülebilir büyüme açısından cesaret verici görünmemektedir.
Ayrıca, ters para ikamesi hedeflenen oranlarda sağlanamadı. Mevduatın %57'si DTH olarak
tutulmaktadır. Bu nedenle, para yaratımında hızlanma olamamaktadır.
Şu anda uygulanan para çapası (para tabanı hedeflemesi ve beklenen enflasyonla uyumlu nominal faiz
politikası) enflasyon ataletinde yapısal bir kırılma sağlamış değildir.
Son olarak, kamu harcamalarındaki büyüme, hedeflerden sapmalar, siyasetteki belirsizlik,
dolarizasyon, dalgalanan kur sisteminde geriye dönük endekslemenin zayıflamasına engel olmaktadır.
Dış Ticaret - Cari Denge
2001 yılı, Ocak-Eylül döneminde ihracat 23 milyar Dolar civarında iken,
2002'nin aynı döneminde %8.4'lük artışla 24.9 milyar Dolar dolayına ulaşmış
bulunmaktadır. İthalat ise %12.8'lik artışla sırasıyla 31 milyar Dolardan 35
milyar Dolara çıkmıştır. Bununla birlikte ithalatın ihracatı karşılama oranı
2001 yılının Ocak-Eylül döneminde %74.2 iken, 2002'nin aynı döneminde
%71.3 oranına gerilemiştir. Bu durum, 2001 yılındaki kriz ortamı nedeni ile
yatırım kararlarını ertelenmesinden kaynaklanmıştır. Söz konusu kesimlerin
yatırım kararlarını hayata geçirmeleri, ithalatta artışa neden olmuştur. Söz
konusu trendin devam edecek gibi bir görüntü çizmesi, yıl sonu itibarı ile 32
milyar Dolar seviyesinden hedeflenen ihracatın (cif, bavul ticareti hariç) 34
milyar Dolara, 45 milyar Dolar seviyesinde planlanan ithalatın ise 47 milyar
Dolara yaklaşması olası görünmektedir. 4.1 milyar Dolara ulaşacağı tahmin edilen bavul ticaret
gelirleri ile toplam ihracat (FOB) rakamının 39 milyar Dolara yaklaşacağı düşünülmektedir.
Turizmdeki olumlu gelişmelerin etkisiyle, 2002 yılında cari işlemlerin dengede kalması muhtemeldir.
Kamu Maliyesi
Vergi geliri yıl sonunda 59.2 katrilyon Lira ile hedefi (57.9 katrilyon Lira) aşmış olacak. Ancak,
GSMH'daki nominal büyümenin, yıllık nominal büyüme hedefini (%54) 6 puan kadar aşacak gibi bir
görüntü çizmesine rağmen, vergi gelirlerindeki yıllık nominal artış, hedefi ancak 2.2 puan aşacak gibi
görünmektedir. Oysa, vergi tahsilatında 2000 ve 2001'deki performans sergilense idi, gerçekleşen
vergi gelir artışı, hedeflenen artış düzeyini 7.8 puan üzerinde olabilecekti (ki bu da vergilerinin 59.2
katrilyon Lira yerine, 62.4 katrilyon Lira olması gerektiğine işaret eder). Bütçe ile bir diğer önemli
nokta ise faiz giderlerindeki sapmadır. Döviz kurunun gerilemesi neticesinde dış borç faiz
ödemelerinde sağlanan 1 katrilyon Liralık tasarrufa rağmen, toplam faizi yükü hedefi (42.8 katrilyon
Lira) 9.3 katrilyon Lira aşarak 52.1 katrilyon Lira'ya ulaşacak. Faiz dışı fazladaki sapma hariç, diğer
borç dinamiklerinin (büyüme, kur, faiz) program parametrelerinde çok da iyi bir performans
sergilemesine rağmen, iç borç faiz ödemelerinde gerçekleşen 10 katrilyon Liralık sapma
düşündürücüdür.
Faiz dışı fazla rakamı, Maliye Bakanlığının hedeflediği 15.9 katrilyon Liranın oldukça altında
kalacaktır. Tahminlere göre faiz fışı fazlada 14.1 katrilyon Lira ile 1.8 katrilyon Liralık bir sapma
meydana gelecek gibi görünmektedir. Asıl önemli nokta, IMF tanımlı faiz dışı fazla seviyesidir. IMF
tanımında GSMH'nın %5.4'ü seviyesinde (15.2 katrilyon Lira) olması beklenen konsolide bütçe faiz
dışı fazla seviyesi, en az 5.5 katrilyon Liralık sapma ile 9.5 katrilyon Lira dolayında gerçekleşecek gibi
bir görüntü çizmektedir.
Bu da GSMH'nın %3.4'üne denk gelmektedir. (GSMH'nın %2 si kadarlık sapma) Bütçe dışı kalan
kamu kesimi ile birlikte GSMH'nın %6.5'i seviyesinde belirlenen ve performans kriteri olarak
tanımlanan faiz dışı fazla düzeyinde ise en iyi ihtimalle GSMH'nin %2.5 civarında bir sapma olacak
gibi görünmektedir. 2003 yılında IMF tanımlı faiz dışı fazla hedefinin tutabilmesi için %110'luk bir
artışa ulaşılması gerekmektedir. Bu da mümkün görünmemektedir. En iyi koşullar altında, kamu ve
TSMF bankalarının likidite durumunu bozmayacak ve ayrıca Hazine'nin nakit dengesini sarmayacak
piyasa rollover oranı 117.4% seviyesinde görünmektedir. Bu da 2002'deki 101.8% lik seviyenin bir
hayli üzerindedir. Bankacılık sistemindeki mevcut karlılık ve büyüme potansiyeli, böyle bir rollover
rasyosunun taşınabilir kılmaktan uzak görünmektedir.
Piyasalar
Kamu finansmanındaki bozulma ve büyümede programın üzerindeki artışa
rağmen, Türkiye'nin döviz dengesinde bir sorun yok gibi görünmektedir. Cari
denge yıl sonu itibarı ile en fazla 1.3 milyar Dolar seviyesinde açık verebilir.
Bu açıdan bakıldığında, mevcut reel kur seviyelerinde, GSMH'nın %0.7 si
civarında görünen cari denge açığının yönetilebilirliğinde sorun
görünmemektedir. Ayrıca, reel ücret seviyesindeki düşüşün getirdiği
verimlilik artışının önemli bir katkısı mevcuttur.
Ancak, reel ücretlerdeki erime durduğunda, uzun vadeli ve düşük maliyetli
yoğun dış kaynak girişi olmadığı sürece, mevcut reel kur seviyeleri ile benzer
büyüme hızı ve cari denge açığını sürdürmek olası görünmemektedir. Piyasalara bakıldığında, gerek
kur ve gerekse faizdeki mevcut denge seviyelerini ciddi oranda değiştirecek bir içsel itici güce
rastlanılmamaktadır.
Kurda dalgalanma yaratabilecek en önemli faktör Irak krizidir. Satın alma gücü paritesi ve faiz oranı
paritesi açısından bakıldığında döviz kurunun mevcut seviyesi, Lira ne bir aşırı değerlenmeye ne de
bir aşırı değer kaybına işaret etmemektedir. O/N faiz ile desteklenen Para Tabanı çapası, dış şokların
kısmen de olsa piyasa faizleri tarafından absorbe edilmesine olanak sağlamaktadır. Şu an itibarı ile,
mevcut para politikası Irak krizinin olumsuz yansımalarını piyasa faizleri ile emilmesine imkan
tanımıştır. Bir miktar daha marj bulunmaktadır. Krizden, O/N faizler bir süre enflasyon hedefi ile
uyumlu seviyelere gerilemeyebilir. Önümüzdeki birkaç ay durağanlık kazanabilir veya çok yavaş
düşürülebilir.
Kültür Sanat
ABD’li Şairler Beyaz Saray’a Karşı
New York’taki Lincoln Center’da düzenlenen ‘Beyaz Saray Şiir Sevmiyor’ adlı geceye, oyun yazarı
Arthur Miller, aralarında Rita Dove, Billy Collins ve Stanley Kunitz’in de bulunduğu ‘Yılın Şairi’
ödüllü birçok ünlü sanatçı ve rapçi Mos Def katıldı.
Amerikalı savaş karşıtı şairler, Beyaz Saray tarafından düzenlenecek bir şiir sempozyumunun politik
gerekçelerle iptal edilmesi üzerine, New York’ta bir şiir gecesi düzenleyerek, Bush yönetimini ve
ABD’nin olası Irak operasyonunu protesto etti.
Başkan George Bush’un eşi Laura Bush’un, Beyaz Saray tarafından geçen Pazar düzenlenecek bir şiir
sempozyumunu ‘şiirin siyasi amaçlar için kullanılmaması gerektiğine inandığı’ gerekçesiyle iptal
etmesinin ardından, Amerikalı savaş karşıtı şairler de Bush yönetiminin savaş planlarını ve Beyaz
Saray’ın şairler karşısındaki tutumunu protesto için şiir geceleri düzenlemeye başladılar.
Ally McBeal Serisinin İkinci Soundtrack’i
Ally McBeal serisinin ikincisi For Once My Life Tina Turner, Anastacia, Sting,
Tom Jones ve Al Green gibi konukları ağırlıyor.
Romantik avukat Ally McBeal ve arkadaşlarının dizisi Amerika’da gösterimden
kalksa da, Türkiye’de halâ moda. Ally McBeal serisinin ilk soundtrack’i Songs from
Ally Mcbeal istediği hedefi on ikiden vurunca, ikincisi de pek gecikmeden çıkageldi.
Bildiğiniz üzere dizide Vonda Shepard, Ally ve arkadaşlarının takıldığı bir barda
şarkı söylüyor. Soundtrack’ler ağırlıklı olarak bu parçalardan oluşuyor. Kısaca Ally
McBeal demek biraz da Vonda Shepard demek oluyor.
Shepard bu kez, Anastacia ve Robert Downey Jr. ile düette. Robert Downey Jr. ise
Sting ile Every Breath you Take’i söylüyor. Bu arada Jr., dizinin yeni bölümlerinde oyuncu olarak
karşımıza çıkacak. Diğer güzel konuklar arasında When The Heartache is Over ile Tina Turner, It’s
Not Unusual ile Tom Jones, Boom Boom ile Chaayan var. Ve Ally McBeal’in çok sevdiği Al Green,
sevilmesinin hakkını vererek How Can You Mend A Broken Heart parçasını söylüyor. Romantik
hisler zirveye vururken, Green’in sesini takdir ediyorsunuz. Barry White’ı da unutmamalı. Kendisi
dizideki etkili dans sahnesinden dolayı You are the first, the last my everything parçası ile albümdeki
yerini alıyor. Gerisi ise yine Vonda Sheapard.
New York doğumlu Shepard, bir türlü ‘Şimdi sıra bende!’ diyememiş ünlülerden. ‘Şarkıcı mı olsam,
aktrist mi?’ derken, ikisini de tam tamına olamamış. Çizdiği usturuplu kadın edası, başka türlü bir
amacı olmadığını kanıtlasa gerek. Ya da tam tersi (ki pek öyle görünmüyor), çaktırmayan freak’lerden
kendisi. Bir söyleşisinde, karakter olarak, dizideki Ally ve Renee arasında durduğunu söylüyor.
Kısaca, uçuk, kaçık, fantastik ama aynı zamanda mantıklı.
14 yaşında L.A’deki kulüplerde şarkılarını utangaç utangaç söylemeye başlayan Sheapard, bu sıkıntılı
halini bir türlü üzerinden atamıyor aslında. Hal böyle olunca, şov dünyasının kendisiyle pek bir işi
olmuyor. Vonda Sheapard (1989), The Radical Light (1992), It’s Good Eve (1996) albümlerini küçük
plak şirketlerinden, hatta borç karşılığı çıkarıyor. Orta halli Amerikan countrysi ve folk-rock,
elektronik ortamı selamlayan 90’ları kesmeyince, albümler de satmıyor tabii. Ama tüm bu şarkılar
2000’lerin kadını Ally McBeal ile buluşunca iş değişiyor. Barry White gibi yaşlı kaçabilecek amcalar
ve Shepard’ın romantik country havası yeniden solunuyor.
Dizideki müziklerin seçimini prodüktör-yazar-yönetmen David E. Kelly yapıyor. Kendisi Michelle
Pfeiffer’ın eşi. Vonda Shepard da Michelle Pfeiffer’ın arkadaşı. Ally McBeal dizisindeki rolü bu
ilişkiden geliyor ve Shepard yeniden doğuyor. Dizideki Searcin’ My Soul parçası ile yıldızı, hiç
beklemediği şekilde parlıyor. Dizinin ilk soundtrack’i Songs From Ally McBeal 4 milyondan fazla
satıyor. Oysa ki Sheapard, aynı parçayı 1992’de Radical Lights albümünde söylemişti. Elbette ki
Shepard da, ‘Ally McBeal olmasaydı asla bu kadar hatırlanmayacağı’ gerçeğinin farkında. Kendisiyle
yapılan söyleşilerden birinde, rapper P. Diddy ile çalışabileceğini söylüyor. P.Diddy bu konuda ne
düşünür bilinmez ama Vonda Shepard kendi kıvamında da gider mi gider. ‘For Once My Life’daki
diğer konukları da düşünürsek albüm edinmeye değer. Rahat, sakin, huzurlu bir ortam.
Eminem Gündemden Düşmüyor
Yeni gösterime giren ‘8 Mil’ filmi, filmin soundtrack’i ve ‘Eminem’i
Anlama Kılavuzu’ adlı kitap şarkıcıyı yeniden gündeme taşıdı. Artık seveni
de sevmeyeni de kabul ediyor: Eminem ve Sim Shady gibi alt kimlikleriyle
tanınan Marshall Mathers, tartışmasız bir fenomen. Michael Jackson’un
tükendiği şu dönemde süperstarlık mertebesini devralmış durumda.
Eminem’in siyahların egemenliğindeki rap ve hip-hop dünyasında bir beyaz
olarak bu kadar başarılı olması, bazı dinleyicilere garip geliyor. Oysa siyah
hip-hop icracıların kadın ve paradan başka laf etmedikleri bomboş şarkıların arasında, keskin
eleştirilerle yüklü Eminem şarkılarının bu kadar rağbet görmesi hiç de şaşırtıcı değil.
Şarkıcı, The marshall Mathers LP ve Slim Shady EP albümleriyle inanılmaz bir çıkış yaptıktan sonra
devamını The Eminem Show ile getirdi. Bu arada sinemaya da el attı ve Curtis Hanson’ın yönettiği 8
Mile/Sekiz Mil’de geçmişi itibariyle kendisini çok andıran Jimmy Smith Jr. Karakterini oynadı.
Çoğu eleştirmen Eminem’in bu rolün altından yüzünün akıyla kalktığında hemfikir. 8 Mil’in
soundtrack albümü de gayet iyi. Albümde Eminem’in yanı sıra Macy Gray, Nas ve Obje Trice gibi
bombalar var.
Eminem fenomeninin yansımaları Türkiye’de de karşılığını buldu. Stüdyo İmge, geçen yıl sabri Kaliç
imzasıyla yayımladığı ‘Eminem: Gerçek Slim Shady Hakkında Küçük Bir Hikaye ve Tüm Şarkı
Sözleri’ kitabın ardından ‘Eminem’i Anlama Kılavuzu’nu çıkardı. Kitapta Altay Öktem, Berrin
Karakaş, Can Dündar, Doğu Yücel, Esin Küçüktepepınar ve Murat başer gibi yazarların kaleminden
‘Detroitli fakir çocuk Eminem’ üzerine yazıları okumak mümkün.
Kurtlar İmparatorluğu
Jean-Christophe Grangé’nin Fransa listelerinde bir numara olan yeni romanı
‘Kurtlar İmparatorluğu’, ülkücüler arasında geçen bir hesaplaşmayı işliyor.
Leyleklerin Uçuşu, Kızıl nehirler ve Taş Meclisi ile Anglosakson yazarların
tahtını sarsan Fransız yazar Grangé, geçtiğimiz günlerde yayımlanan son romanı
Kurtlar İmparatorluğu/L’Empire des Loups ile Fransa’da çok satanlar listesinin
ilk sırasına yerleşti. Yazarın satış rekorları kıran romanları yaklaşık 20 dile
çevrilmiş ve kendi Spethen King’lerine kavuştuklarını düşünen Avrupalılar için
de gurur kaynağı olmuştu.
Grangé’nin en belirgin özelliği seyyahlığı. Romanlarına malzeme toplamak için
tüm dünyayı dolaşan ve hatta ilkel kabileleri gözlemek için bir süre onlarla
birlikte yaşayan Grangé, Türkiye’de de bilgi toplamayı ihmal etmemiş. Yazarın son romanı Kurtlar
İmparatorluğu, Türkiye’deki ülkücü hareketi ve bu hareket etrafında gelişen olayları konu alıyor. Yaz
başında Türkiye’de de yayımlanması düşünülen romanda Alpaslan Türkeş’ten Oral Çelik’e kadar pek
çok isim yer alıyor. Kurtlar İmparatorluğu, ard arda işlenen cinayetlerle açılıyor. Yoğun olarak
Türklerin yaşadığı paris’in 10. Bölgesi’nde işlenen cinayetlerin peşine düşen iki dedektif. Araştırmalar
sırasında Bozkurtlar adındaki örgüt ortaya çıkarılıyor. Derin bellek kaybıyla yitirdiği geçmişinin
peşine düşen bir kadın, Fransa’nın terörle mücadele konusunda yürüttüğü bir projede kobay olarak
kullanıldığını öğreniyor. Kurtlar İmparatorluğu, ‘gizemli bir Paris ve şiddet dolu İstanbul’un karanlık
dekorlarından Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar av ve avcıların birbirine karıştığı bir roman’
sözleriyle tanıtılıyor. Tam bir grangé tarzı olan romanda bilimsel ve klasik polisiye, terör ve siyasi
gerilim yine iç içe.
Hayatta Joyce, Proust ve Flaubert’den başka bir şey okumamış bir Sorborne’luyken yazar olmaya
karar veren ve kısa sürede 2 milyon okuru olan Grangé’nin en büyük itirazı Hollywood tarzı Fransız
polisiye yazdığının söylenmesi: ‘Beni Stephen King ile karşılaştırıyorlar. Onun kitaplarını okumadım
bile. Benzettikleri diğer Anglosaksonlarla da dünyalarımız çok farklı. Mesela Kızıl Nehirler
Grenoble’da geçiyor; son romanım ise Paris’de ve Türkiye’de.’
Garanti’den Kültür Sanat
Platform'da bu ayın programı...
Garanti Galeri'de bu ayın programı...
Osmanlı Bankası'nın Bankalar Caddesi'ndeki eski genel müdürlük binasında
kurulan Osmanlı Bankası Müzesi, 19 Aralık 2002'de açıldı. Bankanın zengin
arşivinden yararlanılarak, binada bulunan kasa dairelerinin içinde ve
etrafında düzenlenen müze, Osmanlı İmparatorluğu'nun merkez bankası,
emisyon bankası ve hazinedarı olarak görev yapan Osmanlı Bankası'nın ve
dönemin tarihine ışık tutuyor.
Dünyanın sayılı finans tarihi müzeleri arasında yerini almayı hedefleyen müzenin kuruluş çalışmaları
Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi tarafından yürütüldü. Müzenin projesi, Tarihbilimci
Prof. Dr. Edhem Eldem, Mimar Prof. Dr. İhsan Bilgin ve Tasarımcı Bülent Erkmen'den oluşan ekibin
koordinasyonunda 9 ay gibi kısa bir sürede hayata geçirildi.
Her gün 10:00-18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilen müzeye giriş, öğrenci, öğretmen ve 65 yaş
üzeri ziyaretçileri için 1 YTL diğer ziyaretçiler için ise 3 YTL'dir. www.obmuze.com
Portre
Aziz Nesin
Hırçın, Duygulu, Yorulmak Bilmez Bir kalem...
Asıl adı ‘Mehmet Nusret’ olan Aziz Nesin 20 Aralık 1915’te İstanbul,
Heybeliada’da doğdu. 1935 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirip Harp
Okuluna geçti. 1937 yılında Ankara’da Harp Okulunu bitirip asteğmen
oldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Trakya’da çadırlı ordugahta görev
yaptı. 1942’de Erzurum Mustahkem Mevkii İstihkam Tb. Bölük
Komutanlığına atandı. Bir bomba kazasında yaralandı. Erzincan’da
depremde yıkılmış olan ordu cephaneliğinin boşaltılmasıyla
görevlendirildi. 1944 yılında Ankara Harp Okulu’nda açılan ilk tank
kursuna katıldı. Aynı yıl Zonguldak’ta uçaksavar top mevzileri
yaptırmakla görevlendirildi.
Aziz Nesin, 1945 yılında askerlikten ayrıldı. Karagöz Gazetesinde ve Yedigün Dergisinde redaktörlük
ve yazarlık yaparak profesyonel yazarlığa başladı. Aynı yıl Tan gazetesinde köşe yazarlığı yapmaya
başladı. İlk bağımsız eseri olan ‘Parti Kurmak Parti Vurmak’ adlı 16 sayfalık broşürü yine 1945’te
çıktı. 1946’da Sabahattin Ali ile birlikte Markopaşa ve Gülmece gazetelerini çıkardı. Nesin, 1947
yılında yazılarından dolayı Bursa’ya sürgün edildi. İkinci kitabı Azizname’yi 1948’de çıkardı.
Taşlamalardan oluşan bu kitap için İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. 4 ay tutuklu
olarak süren dava sonunda mahkumiyet almadı. Başka bir yazısından dolayı açılan davada bu kadar
şanslı olmadı Azizi Nesin; 1949 yılında İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi, Mısır
Kralı Faruk birlikte Ankara’daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na resmen
başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı iddiasıyla aleyhine dava açtılar. 6 ay hapse mahkum
edildi.
Aziz Nesin 1955 yılında İstanbul’daki azınlıkların ev ve dükkanlarının yıkımına karışmakla suçlandı
ve sıkıyönetim tarafından tekrar tutuklandı. Daha sonra Halil Lütfü Dördüncü’nün ‘Yeni Gazetesi’nde
köşe yazarlığına başladı. 1956 yılında İtalya’da (Bordighera’da) yapılan ve 22 ülkenin katıldığı
Uluslararası Gülmece Yarışmasında ilk ödülü olan Altın Palmiye’yi ‘Kazan Töreni’ adlı öyküsüyle
kazandı. Ertesi yıl aynı ödülü ‘Fil Hamdi’ adlı Öyküsüyle ikinci kez kazandı. İlk ödülünü 1960 yılında
devlet hazinesine bağışladı.
1961 yılında Tanin Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı. Aynı yıl Zübük adlı haftalık gülmece
gazetesini de çıkarmaya başladı. 1962’de sahibi olduğu Düşün Yayınevi, sebebi bilinmeyen bir şekilde
yandı. İlk kez yurtdışına çıkışı 1965 yılında oldu. Pasaport alabildikten sonra davetli olduğu Berlin ve
Weimar’daki Antifaşist Yazarlar Toplantısı’na katıldı. Altı ay süren bu ilk yurtdışı gezisinde, Polonya,
Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulgaristan’a gitti. Aziz Nesin ölümüne kadar yurt içinde ve dışında
birçok ödül kazandı. 1972’de kimsesiz çocuklara yardım amaçlı Aziz Nesin Vakfı’nı kurdu. 1977
yılında Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı seçildi. İlk ciddi rahatsızlığını Rusya’da geçirdi; 1982
yılında Vietnam’daki Asya-Afrika Yazarlar Birliği toplantısından dönüşte Moskova’da kalp
hastalığından hastaneye kaldırıldı. Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi’nde bir ay kalarak tedavi
gördü. 1985 yılında Tüyap’ın düzenlediği ‘Halkın Seçtiği Yılın Yazarı’ ödülünü kazandı. Başarılı ve
çok ödüllü yazarlarımızdan Aziz Nesin, 5 Temmuz 1995 yılında katıldığı Çeşme’deki bir imza günü
sonrası, sabaha karşı öldü. Aziz Nesin ölümünden sonra ardında çok sayıda şiir, fıkra, roman ve
hikayeler bıraktı.
Hikaye kitapları: Geriye Kalan (1948), İt Kuyruğu (1955), Yedek Parça
(1955), Fil Hamdi (1955), Damda Deli Var (1956), Koltuk (1957), Kazan
Töreni (1957), Toros Canavarı (1957), Deliler Boşandı (1957), Mahallenin
Kısmeti (1957), Ölmüş Eşek (1957), Hangi Parti Kazanacak (1957),
Havadan Sudan (1958), Bay Düdük (1958), Nazik Alet (1958), Gıdıgıdı
(1959), Aferin (1959), Kördöğüşü (1959), Mahmut ile Nigar (1959),
Gözüne Gözlük (1960), Ah Biz Eşekler (1960), Yüz Liraya Bir Deli
(1961), Bir Koltuk Nasıl Devrilir (1961), Biz Adam Olmayız (1962),
Sosyalizm Geliyor Savulun (1965), İhtilali Nasıl Yaptık (1965), Rıfat Bey Neden Kaçınıyor (1965),
Yeşil Renkli Namus Gazı (1965), Bülbül Yuvası Evler (1968), Vatan Sağolsun (1968), Yaşasın
Memleket (1969), Büyük Grev (1978), Hayvan Deyip Geçme (1980), 70 Yaşım Merhaba (1984),
Kalpazanlık Bile Yapılamıyor (1984), Maçinli Kız için Ev (1987), Nah Kalkınırsın (1988)
Romanları: Kadın Olan Erkek (1955), Gol Kralı Sait Hopsait (1957), Erkek Sabahat (1957), Saçkıran
(1959), Zübük (1961), Şimdiki Çocuklar Harika (1967), Tatlı Betüş (1974), Yaşar Ne Yaşar Ne
Yaşamaz (1977), Surname (1976), Tek Yol (1978)
Anılar: Bir Sürgünün Hatıraları (1957), Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (1. bölüm 1966, 2. bölüm 1976),
Poliste (1967), Yokuşun Başı (1982), Salkım Salkım Asılacak Adamlar (1987), Rüyalarım Ziyan
Olmasın (1990)
Masalları: Memleketin Birinde (1953), Hoptirinam (1960), Uyusana Tosunum (1971), Aziz Dededen
Masallar
Taşlama: Azizname (1970) Fıkralar: Nutuk Makinası (1958), Az Gittik Uz
Gittik (1959), Merhaba (1971), Suçlanan ve Aklanan Yazılar (1982), Ah Biz Ödlek Aydınlar (1985),
Korkudan Korkmak (1988)
Gezi: Duyduk Duymadık Demeyin (1976), Dünya Kazan Ben Kepçe (1977)
Oyunlar: Biraz Gelir Misiniz (1958), Bir Şey Yap Met (1959), Toros Canavarı (1963), Düdükçülerle
Fırçacıların Savaşı (1968), Çiçu (1970), Tut Elimden Rovni (1970), Hadi Öldürsene Canikom (1970),
Beş Kısa Oyun (1979). Bütün Oyunları (Adam Yayınları) (1982), (Barbaros’un Torunu, Hakkımı Ver
Hakkı, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz oyunları basılmadı)
Şiir kitapları: Sondan Başa (1984), Seviye On Ölüme Beş Kala (1986), Kendini Yakalamak (1988),
Hoşçakalın (1990), Sivas Acısı (1995)
Konuşmalar: İnsanlar Konuşa Konuşa (1988), Çuvala Doldurulmuş Kediler (1995).
1995’te çeşitli türdeki kitaplarından yaptığı seçmeler, Sizin Memlekette Eşek Yok mu? adıyla
yayınlandı, Cumhuriyet Döneminde Türk Mizahı (1973) adında bir de antoloji düzenlemiş olan yazar,
Türkiye’de ve başka ülkelerde yayımlanacak, oynanacak kitap ve oyunlarının telif hakları ve
dileyenlerin yardım ve bağışlarıyla yürütülmek üzere, 1972’de bir Nesin Vakfı kurdu; bu vakfın
amacı, vakfın yurduna her yıl alınacak dört kimsesiz ve yoksul çocuğu, ilkokuldan başlatarak yüksek
okulu, meslek okulunu bitirinceye ya da bir meslek edininceye dek, her türlü gereksinimlerini
sağlayarak barındırmak, yetiştirmektir. Vakıf her yıl bir edebiyat yıllığı çıkarıyor. İlk Nesin Vakfı
Edebiyat Yıllığı 1976’da çıktı.
Kazandığı ödüller, armağanlar; Türkiye’de; Üç Karagöz Oyunu (bas. 1968) ile Milliyet gazetesinin 6.
Karacan Armağanı birinciliğini (1968), Çiçu ile Türk Dil Kurumu 1970 Tiyatro Ödülü’nü, Pırtlatan
Bal oyunuyla Arkın Çocuk Edebiyatı Ödülleri ikinciliğini (1974) kazandı.
Yurt dışında aldığı uluslararası ödüller ise altı tanedir: Üst üste iki yıl Altın Palmiye (İtalya 1956,
1957), Altın Kirpi (Bulgaristan, 1966), Krokodil (Sovyetler Birliği, 1969) ve Lotüs (Asya-Afrika
Yazarlar Birliği tarafından Filipinler’in Manila kentinde, 1975) ödülleri. Son olarak Gabrovo kentinde
(Bulgaristan) iki yılda bir düzenlenen Gülmece ve Yergi Şenliği’nde, Uluslararası Gülmece Kitapları
Yarışması’nda Büyük Ödül’ü (Hitar Petar Ödülü, 1977) kazandı. Demirtaş Ceyhun ‘Çağımızın
Nasrettin Hoca’sı Aziz Nesin’ adlı kitabında yazarla ilgili anılarını topladı (1984).
Leonid Lenç: “Aziz Nesin, bugün, yazdığı ve yazmakta olduğu öyküler, anlatılar, yergi romanları ve
oyunlarla ülkesinin onurudur. Fakat o sadece yazar değil, tıpkı yazarlık yeteneğinde olduğu gibi,
zaptolunmaz bir toplumsal canlılığa sahip toplum eylemcisidir de.” (Literaturnaya Gazetta-16.3.1983)
Cemal Süreya: “Aziz Nesin’in, çağdaşları arasında tek kaldığı kanısındayım... Kısacası, Aziz Nesin
sivri, ama tek nitelikteki sanatıyla benzersiz kalıyor, tek kalıyor. Her olay, her yeni gereç onun için bir
öykü kapısıdır.” (Politika-26.2.1976)
Yaşar Kemal: “Aziz Nesin’in bütün özellikleri, daha da çok direnme gücü, onu, çağımızın büyük bir
güldürü yazarı yapmıştır. Gülmesini bilen yaratık, sevmesini de, düşünmesini de, oynamasını da bilir.
Aziz’de tıpkı Nasrettin Hoca gibi güldürürken düşündürür de.” (Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı, 1976)
Bitki Olacaksam
Çayır çimen olayım
Aman baldıran değil
Yol altında kalacaksam
Gelin arabaları geçsin üstümden
Çelik paletler değil
Üstümde çocuklar koşuşsun
Ne kaçan ne kovalayan
Askerler değil
Kerpiç yapacaksanız beni
Okullarda kullanın
Ceza evlerinde değil
Soluğum tükenmez de kalırsa
Islık öttürsünler
Aman ha düdük değil
Kalem yapın beni kalem
Şiirler yazın sevgi üstüne
Ölüm kararı değil
Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında
Sakın ola ki
Silahlarda değil.
Ateşte yürüyen adam/Aziz Nesin
Bir Konu Bir Konuk
Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin
Garanti Bankası, Bonus Card üyesi 700 şirkete yönelik perakende, pazarlama konferans ve seminerleri
vermek üzere Bonus Akademi'yi kurdu. 21 Ekim'de öğretim yılına başlayan Bonus Akademi'de, ilk
konferansı pazarlama gurusu Jack Trout verdi.
Bonus Akademi Programı'nı Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü
Mehmet Sezgin'den dinliyoruz.
Garanti Bankası bünyesindeki Bonus Card, üye şirketlerine yönelik eğitim ve
seminerler vermek üzere Bonus Akademi'yi kurdu. Bonus Akademi
kapsamında, üye şirketlerin üst düzey yöneticilerine satış, pazarlama,
markalama, perakendecilikte tasarım gibi konularda seminerler ve konferanslar
veriliyor. Toplantılara dünyaca ünlü uzman ve yöneticiler davet ediliyor. Bonus
Akademi eğitimleri ünlü pazarlama gurusu Jack Trout'un katıldığı konferansla
21 Ekim 2002'de başladı. Trout'ı Conran Design ve Roger Blackwell izledi.
Bu konferansların yanı sıra Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle pazarlama seminerleri ve Humanitas
işbirliğiyle de satış elemanı eğitimleri gerçekleştiriliyor.
Bonus Akademi şirket sahipleri ve çalışanlarıyla birlikte, gelişen pazarlama teknik ve araçları
konusunda sinerji oluşturmayı hedefliyor.
Kurulma Amacı
Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin, Bonus Akademi programını üye
işyerlerinin sadece finansal alanda değil aynı zamanda pazarlama konusunda da ortağı olmak amacıyla
başlattıklarını, perakende sektöründe rekabetin pazarlama araçlarında yoğunlaşması gerçeğinden
hareket ettiklerini söylüyor.
Sezgin, Bonus Akademi'nin üye işyerleri için önemli eğitim ve vizyon araçlarından birisi haline
gelmesini istediklerini de ifade ediyor.
Sezgin: Bonus Akademi, bir defalık ortaya çıkan, iki üç konuşmacıdan öteye geçmeyen bir program
olarak tasarlanmadı. Hem pazarlama hem de operasyon tarafında işyerlerine sürekli yeni fikirler
kazandıran bir platform haline gelmesini amaçlıyoruz. Bonus Card, işyeri için de müşteri sadakati
yaratma ve karlılığı artırma aracı haline geldi. Sayıları ve çeşitliliği artan Bonus Card'ın kullanıldığı
işyerlerinde, satışların, karlılığın, müşteriyle olan ilişkilerde tutarlılığın nasıl sağlanacağı üzerinde
durduk. Boğaziçi Üniversitesi ve Humanitas işbirliğiyle işyerlerimize ve ortaklarımıza üçlü bir eğitim
sunuyoruz.
Bonus Akademi'nin en önemli özelliği bir vizyon ortaya koyması. Sadece kart sahipleri için değil,
Bonus Card'ı kullanan işyerleri için de bir pazarlama platformu oluşturuyor. Tüketiciye, kart sahibine
nitelikli hizmek verecek işyerlerinin ihtiyaçlarını anlamak ve bunlara yönelik çözümler bulmak, Bonus
Card'ın hedefleri arasında.
Yaratıcı Pazarlama
Sezgin, Bonus Card'ın sağladığı pazarlama platformu ve çip teknolojisi sayesinde ekstra bir yatırıma
gerek duymadan yaratıcı pazarlama stratejileri uygulamanın ve satışları artırmanın mümkün olduğunu
dile getiriyor.
Sezgin: Bonus Akademi'yle iki şeyi amaçlıyoruz. Bunlardan biri sunduğumuz pazarlama olanaklarının
işyerleri tarafından kullanılması, anlaşılması. Diğeri ise işyerlerinin Garanti Bankası'nın ve Bonus
Card'ın doğru partner olduğunu ve ticari aktivtelerini daha mantıklı yürütebileceklerini göstermek.
Kimler Katıldı
Jack Trout (Konumlandırma ve Farklılaşma Üzerine) dünyanın en tanınmış pazarlama
stratejistlerinden biri. Son 30 yılda modern pazarlamanın yapılanmasını en çok etkileyen
Konumlandırma kavramını oluşturdu. General Electric ve Uniroyal reklam departmanlarından
başlayan kariyerini, 26 yıl birlikte çalıştığı Al Ries ile birlikte kurdukları reklam ajansı ve danışmanlık
şirketinde sürdürdü.
Fortune 500 şirketleri arasında yer alan AT&T, IBM, Burger King, Merrill Lynch, Xerox, Ericsson,
Tetra Pak, Repsol, Hewlet Packard ve Procter & Gamble gibi pek çok kuruluş için pazarlama
stratejileri oluşturan Trout, halen dünyanın en prestijli pazarlama firmalarından Trout and Partners'ın
başkanlığını yapıyor. Jack Trout'un büyük ilgi uyandıran pek çok kitabı yayımlandı.
Conrad Design (Müşteri Kazanma ve Müşteri Sadakatinde Tasarımın Rolü) 1956 yılında dünyanın en
tanınmış tasarımcılarından, Habitat ve The Conran Shop mağazalarının yaratıcısı Sir Terence Conran
tarafından kurulan Conran Design Group, marka kimliğini markanın bulunduğu ortamlara
yansıtmadaki becerileriyle perakende ve ortam markalama konularında zengin ve başarılı bir geçmişe
sahip.
Dr. Roger D. Backwell (Tüketici davranışları ve Perakendecilik; Kuralları Koyan Müşteridir) Ohio
State University'de pazarlama profesörü ve aynı zamanda Amerika'nın en başarılı şirketlerine
danışmanlık hizmeti veren Blackwell Associates'in başkanı. Tüketici davranışları konusunu
entelektüel seviyede ilk ele alanların ve bu konuda en fazla emek verenlerin başında gelen Roger
Blackwell, aynı zamanda bu konuda en fazla satılan kitaplardan biri olan Consumer Behavior'ı yazdı.
(Dünyadaki pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutuluyor.)
2003'de Düzenlenecek Konferanslar
Çağdaş Pazarlama Yönetimi, Boğaziçi Üniverstesi
Download