Başyazı Onlar için fark etti... Ergun Özen Hepimiz denizyıldızlarının hikayesini biliriz. Okyanus sahilerine giden bir yazar, sabaha karşı sahilde dans eder gibi hareketler yapan birini görür. Biraz yaklaştığında bu kişinin sahile vuran deniz yıldızlarını okyanusa atan genç bir adam olduğunu fark eder. Yazar, genç adama sorar: - Neden deniz yıldızlarını okyanusa atıyorsun? Genç adam yanıtlar: - Birazdan güneş yükselip, sular çekilecek. Onları suya atmazsam ölecekler. Yazar devam eder: - Kilometrelerce sahil ve binlerce deniz yıldızı var, ne fark eder ki? Genç adam yazarı dinledikten sonra yerden bir denizyıldızı alır ve okyanusa fırlattıktan sonra yanıtlar: - Onun için fark etti. İşte Garantililer de, milyonlarca denizyıldızından 1.130 tanesini denizle buluşturdu. Diğerlerinin de denize ulaşması için çalışmalarını sürdürüyor. *** Genel Müdür Yardımcılarımızdan Adnan Memiş'in önderliğinde ve Garanti çalışanlarının bağışlarıyla Darıca'da inşa edilen ilk Denizyıldızları İlköğretim Okulu, 4 yıl önce tamamlandı. 1998 yılından bu yana hizmet veren binanın inşaatı, mucizevi bir şekilde tam 150 günde tamamlanarak eğitime açıldı. Şu anda 1.130 öğrencinin eğitim gördüğü okulda, 32 derslik, spor salonu, bilgisayar laboratuvarı, resim dersliği , fen laboratuvarı, iki adet işlik, müzik dersliği, kütüphane, açık spor alanları bulunuyor. Denizyıldızları İlköğretim Okulu'nun 3 km yakınındaki Denizyıldızları II İlköğretim Okulu ve Lisesi'nin inşaatı ise devam ediyor. İlk inşa edilen okulun 3 katı büyüklüğünde, çokamaçlı büyük salon, spor salonu ve diğer etkinlikler için son derece iyi planlanmış bir "kampus"a sahip olacak yeni okulları, önümüzdeki eğitim-öğretim yılına yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu olağanüstü projeye maddi ve manevi desteklerini esirgemeyen tüm Garantililerle gurur duyuyorum. Çocuklarımızın eğitimi için yapılanların aslında geleceğimize yapıldığını bilen, böylesine değerli insanlarla aynı aileye mensup olmaktan çok mutluyum. Türkiye'nin yarınları yürekli insanların çabalarıyla aydınlanacak... Dünyada Ekonomi ARJANTİN: SON GELİŞMELER Yazan: Umut Çakıcı, Finansal Kurumlar Müdürlüğü, Kredi Analiz ve Yurtdışı Koordinasyon Uluslararası Finans Kuruluşları ile İlişkiler… Tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşamakta olan Arjantin’de 2003 başında IMF ile yeniden başlayan görüşmeler ülkeye kısa süreli de olsa nefes aldıracak gibi görünüyor. 24 Ocak’ta IMF Ocak-Ağustos 2003 döneminde vadeleri dolacak olan $6.78 milyar tutarındaki kredilerin, 17 Ocak’ta gerçekleştirilen $1 milyar tutarındaki borç geri ödemesinin ardından yeniden yapılandırıldığını açıkladı. Buna göre, toplam $3.8 milyarlık kredi dilimlerinin vadesi 1 yıl süre ile uzatılırken; $2.98 milyarlık kısmın orjinal vadelerinde geri ödenebilmesini teminen, 3,5-5 yıl vadeli yeni bir geçici stand-by kredisi verilmesi kararlaştırıldı. Anlaşmanın temel koşulu faiz dışı fazla / GSYİH oranının %2.5 olması. Bankaların yeniden yapılandırılması ya da özel dış yatırımcılarla görüşmelerin başlaması gibi önemli hedefler ise bulunmamakta. Bu karar, 1 senedir askıya alınmış olan Arjantin-IMF görüşmelerinin tekrar başlaması açısından oldukça önemli. Diğer taraftan, Inter-American Development Bank’e olan $ 681 tutarlı kredi geri ödemesini 8 Ocak’ta gerçekleştiremeyen Arjantin, IMF anlaşmasının ardından sözkonusu ödemeyi de yapabildi. Dünya Bankası ise, IMF ile yeni bir anlaşmanın sağlanması durumunda kendilerinin de $1 milyar tutarında yeni bir kredi sağlayacaklarını açıklamıştı. Son gelişmeler ışığında, $600 milyonu işssizlere yardım geri kalanı ise eğitime katkı projelerinde kullanılacak olan bu kredinin önümüzdeki günlerde verilmesi beklenmekte. Ekonomik Gelişmeler… 2001 yılında $141 milyar tutarındaki borcunu ödeyemeyeceğini açıklayarak “default” durumuna düşen Arjantin’de, 2002 ikinci yarıyıl ekonomik göstergeleri beklenenden iyi çıktı. Veriler, Arjantin ekonomisinin uzun vadede iyiye gittiğine işaret etmeseler de kısa vadede bir düzelme gösteriyorlar: Aralık ayı başından beri Arjantin Pesosu %10’un üzerinde değer kazandı ve bu artışın yavaşlayarak sürmesi bekleniyor. 2002’de ithalat %51 oranında azaldı ve bu durumdan ticaret dengesi olumlu yönde etkilendi. Özellikle 2002’nin son aylarında düşen enflasyonla birlikte hiperenflasyon tehditi şu an için bulunmamakta. Enflasyonun düşmesi sayesinde hükümet mali ve parasal büyüme politikalarını devreye sokabilir. Vergi gelirlerindeki artış da olumlu noktalardan. Devalüasyon ve yurtdışına para göndermedeki ciddi kısıtlamalar nedeniyle düşen ithalat sonrasında yerli mallara olan talep arttı. 2003 Ocak rakamları endüstri üretiminin Aralık ayına oranla %4, 2002 Ocak ayına oranla ise %16 artış kaydettiğini gösteriyor. Yapılan son anketler her 10 Arjantinli’den 8’inin yerli ürünleri tercih ettiklerini gösteriyor. Bu da Arjantin’in içinde bulunduğu durumdan çıkabilmesi için kendi iç dinamiklerine yöneldiğine işaret olarak değerlendiriliyor. Ancak bu olumlu havanın uzun sürmesi beklenmiyor. Dinamikler olumlu görünmesine rağmen bu durum tüketici taleplerine yansımıyor, kredi hacminde de bir artış gözlenmiyor. Merkez Bankası’nın 14 Şubat itibariyle net rezervleri $9.4 milyara inmiş durumda. Bu durumda ülkenin borçlarını çevirebilmesi mümkün görünmüyor. Ayrıca Arjantin Pesosu’nun değer artışı da ticaret dengesini olumsuz yönde etkileyebilir. 2002 Eylül ayında 1 US$ = 4 APS düzeyinde olan paritenin 1 US$ = 3 APS seviyesine kadar yükselmesi nedeniyle hükümet, Peso’nun değer artışına karşı bir takım tedbirler getirdi. Yaklaşan Devlet Başkanlığı Seçimleri… Arjantin için büyük önem taşıyan ve Mart ayında yapılması öngörülen Devlet Başkanlığı seçimleri 27 Nisan’a ertelenmiş durumda. IMF’nin Arjantin’e verdiği desteğin arkasında seçimlerin göreceli olarak istikrarlı ve demokratik bir ortamda yapılmasını sağlama amacı da bulunmakta. Seçimde tekrar aday olmayacak olan Devlet Başkanı Eduardo Duhalde, senelerdir politik rakibi olan Carlos Menem’in yeniden başkanlık koltuğuna oturmasını engellemek amacıyla adaylardan Nestor Kircher’i desteklemekte. Kircher merkez sol, Menem ise merkez sağ görüşe sahip. IMF ile sağlanan son anlaşma ülkeye kısa süreli de olsa rahat bir nefes alma fırsatı vereceğinden, seçim sonuçlarını Duhalde’nin isteği yönünde etkileyebilir. Menem ve Kircher’in yanısıra Rodriguez Saa, Elisa Carrio ve Ricardo Lopez Murphy de başkanlık seçiminin önemli adayları arasında. Seçimler, Arjantin’in dünyadaki konumu ve entegrasyonu açısından çok önemli. Milliyetçi adaylardan Rodriguez Saa ya da Elisa Carrio’nun seçilmesi durumunda Arjantin’in dünya piyasalarından daha da izole olma ihtimali bulunmakta ve bu durumda oluşacak yüksek enflasyon gelecek hükümetin ömrünü kısaltabilir. Dünyada Bankacılık JAPON BANKACILIK SEKTÖRÜ: Son Dönemdeki Gelişmeler, Beklentiler... Yazan: Merve Genç, Finansal Kurumlar Müdürlüğü, Krediler ve Yurtdışı Koordinasyon Garanti Dergisi'nin Kasım 2001 sayısında yayınlanan yazımızda, Japon bankacılık sektöründe yaşanan krizin nedenlerine ve bankalara 1997 sonrasında sağlanan sermaye enjeksiyonuna değinmiştik. Bu yazımızda ise sektörün bugün geldiği noktayı kısaca aktarmaya çalışacağız. Ekim 2002'de açıklanan yeni "Finansal İyileştirme Programı" Japon bankacılık sistemine 1997 sonrasında sağlanan sermaye enjeksiyonu bankaların finansal yapılarında genel bir iyileşme sağlamayı başaramamıştır. Hükümet 30 Ekim 2002 tarihinde "Finansal İyileştirme Programı" adı altında yeni bir paket açıklamıştır. Sözkonusu program esas itibariyle, muhasebe standartlarında gerçekleştirilecek yeni düzenlemelerle sektörün sorunlu krediler problemini daha etkin bir şekilde ele almayı hedeflemektedir. Tarihinin en derin resesyonlarından birini yaşayan Japonya'da bankaların ve özel sektörün sorunlu alacaklarının 840 milyar dolar seviyelerine ulaştığı tahmin edilmektedir. Açıklanan yeni kararlar ile bankaların sorunlu kredilerini iskontolanmış nakit akımı (discounted cash flow-DCF) yöntemi ile hesaplaması öngörülmektedir. İlk etapta 4 büyük bankacılık grubunun (Mizuho, UFJ, Sumitomo Mitsui ve Mitsubishi Tokyo) 2002 mali yıl sonu için bu yöntemi uygulaması istenmiş, ama bankalar bu konuda zorunlu kılınmamıştır. Diğer taraftan, bankaların içinde bulundukları finansal durumun tüm gerçekliği ile ortaya çıkması iç ve dış mevduat sahiplerinin güvenini sarsacaktır. Bu durumu gözönünde bulunduran Japon düzenleyici kuruluşları, vadesiz mevduata verilen %100 güvenceyi Nisan 2005'e kadar uzattıklarını açıklamışlardır. Bu açıklamanın ardından 2002'nin ilk yarısında vadeli mevduattan vadesiz mevduata büyük bir kayma yaşanmıştır. Beklentiler ve reform paketine gelen eleştiriler... Programın uygulanması halinde sektörün taşıdığı sorunlu kredi miktarı ortaya çıkarılacak ve gerekli karşılıklar ayrılarak bankaların aktif kalitelerinde belirgin bir düzelme yaşanacaktır. Sektörün iyileştirilmesi ve daha şeffaf hale gelmesi için bağımsız bir kuruluş olarak kurulan Financial Services Agency (FSA), Şubat ayında bankaların kredi portföylerini incelemeye başlayacaktır. Bu incelemeden sonra bankaların varlık kalitelerinin daha iyi anlaşılacağı ve büyük olasılıkla daha fazla sorunlu kredilerle karşılaşılacağı beklenmektedir. 2002 ilk yarıyılda kâr açıklayan bankaların, yeni muhasebe standartları nedeniyle 2002 mali yılı sonunda (2003 Mart) kar beklentileri ya çok düşük ya da sıfırdır. Bankaların bu dönemi atlatmak için uygulayacakları strateji, öncelikli olarak risk ağırlığı yüksek varlıklarını azatmak olacak gibi gözükmektedir. Bankaların sermaye durumlarındaki kötüleşmeye bağlı olarak yeni kredi verme imkânlarının daralması ise firmaların yatırım imkanlarını sınırlayacak ve zaten 1990'ların ortasından itibaren azalış trendinde olan tüketim eğilimi üzerinde olumsuz etki yaratarak mevcut resesyonu körükleyebilecektir. Japon otoritelerinin, bu gibi durumlarda her zaman bankalara sermaye enjeksiyonu ya da özel Merkez Bankası kredisinin kullandırılmasının mümkün olduğunu ifade etmiş olmalarına rağmen, sağlanacağı vaadedilen desteğin çok net olmaması reform paketinin en çok eleştirilen unsurlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Yine de reform paketinin beklenildiği kadar sert tedbirler içermemesi yaklaşık 2 aydır dip seviyelerde olan banka hisse fiyatlarını biraz olsun arttırmıştır. İç Ekonomi Savaştan En Ağır Turizm Etkilenecek Turizm Yatırımcıları Derneği Başkanı Tavit Köletavitoğlu, savaş söylentilerinin rezervasyon sayısında gerilemeye yol açtığını ancak şu aşamada hiçbir iptal talebinin gelmediğini söyledi. Köletavitoğlu bu yıl, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28 civarında bir rezervasyon artışı hedeflenmesine karşın savaş tedirginliğinden dolayı ancak yüzde 8’lik bir yükseliş yaşandığını kaydetti. Savaşın patlak vermesiyle rezervasyonlarda iptallerin olacağına değinen Köletavitoğlu, bu durumda savaşın potansiyel etkisinin reel etkiye dönüşeceğine dikkat çekti. Köletavitoğlu, Körfez Savaşı’ndan doğan zararın sadece turizmde 45 milyar dolar olduğunu ve 13 yıl zarfında bu zararın ancak yarısının karşılanabildiğini vurguladı. Savaşın özellikle uzun vadeli zararlar getirmesinden çekindiklerini belirten Köletavitoğlu, sıcak savaşın patlak vermemesini umduklarını dile getirdi. Perakende Daha İyimser GİMA Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Çapa ve Tansaş Genel Müdürü Servet Topaloğlu, savaş çıkması durumunda perakende sektörünün bundan negatif ya da pozitif yönde etkilenmeyeceğini söyledi. Savaş söylentilerinin olduğu bu dönemde gıda talebinde bir artış yaşanmadığını belirten GİMA Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Çapa, sıcak savaş durumunda da ekstra bir talep beklemediklerini ifade etti. Savaşın patlak vermesi halinde bunun bölgesel ve kısa süreceğine inandıklarının altını çizen Çapa, sadece Güneydoğu bölgesinde sınırlı alımların gelebileceğine dikkat çekti. Tansaş Genel Müdürü Servet Topaloğlu da savaş konusunun kanıksandığını, dolayısıyla tüketicilerin bu duruma tepki vermeyeceğini ifade etti. Emlak Savaş Ertesi Canlanabilir Uluslararası Emlakçılar Derneği Başkanı Reha Medin, olası Irak savaşı sonrasında her şeyin yoluna girmesiyle emlak piyasasında Türk Lirası bazında yüzde 20’lik fiyat artışı olacağını, yüzde 35’lik talep artışı beklediğini savundu. Emlak fiyatlarını değerlendiren Medin, “Emlak fiyatları şu anda olabilecek en alt seviyede. Savaş sonrası her şeyin yolunda gitmesi durumunda emlak sektöründe canlanma gözlenecek. Piyasa yüzde 10 kapasiteyle faaliyetlerini sürdürüyor, savaşın sonuçlanmasıyla yüzde 35’lik bir talep artışı bekliyorum. Talep artışıysa fiyatlarda Türk Lirası bazında yüzde 20 artışa neden olacak. Fiyatlarda dolar bazındaysa artış olmasını beklemiyorum” dedi. Türkkent Kooperatifleri Birliği Başkanı Oğuz Soydan ise, savaş beklentilerinin bir çok projeyi rafa kaldırmalarına neden olduğunu söyledi. Soydan da savaş beklentisinden kaynaklanan belirsizliklerin enflasyon ve döviz kuru tahminlerini zora sokarak, birçok yatırımın önünü kestiğini belirtti. Soydan, inşaat sektöründe, seçimlerden sonra düzelme olabileceği kanısının hakim olmasına karşın seçimlerden önce beliren savaş çıkma ihtimali nedeniyle projeler hazır olduğu halde yatırımlara başlanamadığının altını çizdi. Soydan, “Türkkent’in rafta bekleyen sadece bir projesinin bedeli 450 milyon dolar, buna benzer birçok proje var. bunların hepsini belirsizlikler nedeniyle uygulamaya koyamıyoruz” dedi. Yatırım Teşvikleri Otomatiğe Bağlanıyor Teşvik belgesine bağlı vergiye ilişkin teşviklerin KOBİ’ler de dahil tüm yatırımlara otomatik olarak uygulanması için çalışma başlatıldı. Hükümet, teşvik belgesine bağlı olarak uygulanan vergiye ilişkin teşviklerin KOBİ’ler dahil olmak üzere otomatik olarak tüm yatırımlara uygulanmasına yönelik bir düzenleme yapmaya hazırlanıyor. Çalışmanın koordinasyonunu Hazine Müsteşarlığı üstlenirken, DPT, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Sanayi Bakanlığı’na gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi için ortaklaşa çalışmaları görevi verildi. Yeni düzenlemenin hayata geçebilmesi için Gelirler, Kurumlar, Damga ve Gümrük vergi kanunları ile Harçlar Kanunu’nda değişiklik yapılacağı kaydedildi. En geç bir yıl içinde tamamlanması planlanan çalışma sonrasında teşvik sistemi şöyle işleyecek: KDV istisnası teşvik belgesine ihtiyaç duyulmaksızın uygulanır hale getirilecek. Bütçe kaynaklı yatırım ve işletme kredilerinin miktarı artırılacak. Bu krediler, Türkiye Kalkınma Bankası’nın koordinatörlüğünde tüm kamu ve özel bankalar ile özel finans kurumları aracılığıyla teşvik belgesiz olarak kullandırılacak. Yatırım indiriminden stopaj kaldırılacak. İhracat performansından bağımsız olarak sermaye artırımı, ortaklara ait gayrimenkulların irtifak haklarının şirket adına tescili ile kredilerin kullanımı ve geri ödenmesi esnasındaki damga vergisi ve harçlara muafiyet tanınacak. Yatırım indirimi oranı yüzde 30’a çekilecek. Yatırım malları ithalatı konusunda AB mevzuatına uyum çalışmaları tamamlanacak. Buna göre üçüncü ülkelerden yapılacak ithalatta ortalama yüzde 3 olan ortak gümrük tarifesi uygulanacak. ABD Gümrük Kolaylığı Düşünüyor ABD ile Türkiye arasında yürütülen pazarlıklarda, ilk somut adım “ticari kolaylıklar” kapsamında atılıyor. ABD Yönetimi, Türkiye’de oluşturulacak Nitelikli Sanayi Bölgelerinde üretilecek ayakkabı ve deri eşya için, gümrük oranını “sıfırlayabileceğini” belirtti. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Robert Pearson aracılığıyla daha önce iletilen,”ticari kolaylıklar” somut başlıklar haline getiriliyor. Buna göre, Nitelikli Sanayi Bölgeleri, Türkiye’nin istediği gibi şekillendirilecek. Türk tarafı özellikle tekstil ürünlerinin bu kapsama alınması konusunda ısrar etmiş, ABD ise bunun yerine “yüksek teknoloji ürünlerinin” bu bölgelerde üretilmesini talep etmişti. ABD, sonunda tutumunu esnetti ve tekstil konusunda da “ABD kumaşı kullanılması kaydıyla” ibaresini ekleyerek, Türk konfeksiyon sanayii için yeşil ışık yaktı. Geçtiğimiz yıl 57.Hükümet döneminde oluşturulmasına karar verilen ancak yapısı konusunda tam anlaşmaya varılamayan Nitelikli Sanayi Bölgeleri, Türkiye’nin istediği gibi şekillendirilecek. Bu konudaki görüşmeler, ABD Temsilciler Meclisi tarafından, Türkiye’nin üretmek istediği bazı malların reddedilmesinin ardından, yavaşlamıştı. Türk tarafı özellikle tekstil ürünlerinin bu kapsama alınması konusunda ısrarından vazgeçmemiş, ABD yönetimi ise bunun yerine “yüksek teknoloji ürünlerinin” bu bölgelerde üretilmesini talep ederek, kendi tekstil sanayiini koruyacağını belirtmişti. Irak konusunda Türk hükümetinin desteğini almak konusunda yoğun çaba harcayan ABD yönetimi sonunda tutumunu esnetti ve tekstil konusunda da “ABD kumaşı kullanılması kaydıyla” ibaresini ekleyerek, Türk konfeksiyon sanayii için de yeşil ışık yaktı. Sigaradan 6.3 Katrilyon Vergi Geçen yıl sigaradan 4.5 katrilyon lira vergi toplayan devlet, bu yıl da tiryakilerden 6.3 katrilyon lira toplamayı hedefliyor. Sigara tiryakileri devletin en önemli gelir kaynaklarından biri oldu. Tiryakiler geçen yıl devlete 4.5 katrilyon lirayı aşkın vergi ödedi. Emekli zamları ve bütçe açıkları nedeniyle ciddi kaynak arayışına giren AKP hükümeti, geçtiğimiz günlerde 6.2 katrilyon liralık yeni bir kaynak paketi açıkladı. Pakete göre sigara ve içkide ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) oranları yükseltilirken, bu artışla sigara ve içki fiyatlarına yüzde 20 zam yapılacak. Hükümet zamlarla 1 katrilyon 250 trilyon lira gelir elde etmeyi hedeflerken, 2002 yılı vergileri de sigara tiryakilerinin ne kadar büyük gelir kaynağı olduğunu gösteriyor. Sigara içenler, perakende satış fiyatları üzerine eklenen ÖTV, KDV ve gümrük ile tütün fonları ile Sigara satın alırken devlete anında vergi ödüyor. Sigara fiyatının yaklaşık yüzde 75’ini vergiler oluştururken, vatandaşlar geçtiğimiz yıl devlete tam 4.5 katrilyon lira vergi ödedi. Döviz kurlarında yıl içindeki değişimlere göre hesaplandığında da bu vergi miktarı 3 milyar doları geçiyor. Sigara kuruluşlarının son zamların ardından yaptığı çalışmaya göre devlete bu yıl tiryakilerin ÖTV ve KDV yoluyla vereceği verginin yaklaşık 6 katrilyon 294 trilyon lira olması bekleniyor. 4 Milyon Kişi Kayıtdışı Sosyal Sigortalar Kurumu’nun (SSK), 4 milyon kişinin kayıtdışı istihdam edilmesi nedeniyle her yıl 5 katrilyon 300 trilyon lira prim kaybı olduğu bildirildi. Türk - İş tarafından yapılan araştırmaya göre, zorunlu sigortalı sayısı 1999’da yüzde 5.2, 2000’de yüzde 1.1 ve 2001’de yüzde 15.8 azaldı. 2002’de ise SSK’ya bildirilen sigortalı sayısında yüzde 4 artış oldu ve sigortalı sayısı 5 milyon 53 bine ulaştı. Kayıtdışı çalışanların sayısı ise 2001 ve 2002’deki artışla birlikte 4 milyonu buldu. 4 milyon kişinin kayıtdışı çalıştırılması nedeniyle SSK’nın 5 katrilyon 300 trilyon lira prim kaybı, İşsizlik Sigortası Fonu’nun ise 472 trilyon lira kaybı olduğu belirtildi. Yabancıların Portföyü 3.7 Milyar Dolar Yabancı yatırımcıların İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'ndaki (İMKB) hisse senedi portföyünün değeri, ocak ayında 320 milyon dolara yakın artarak 3.8 milyar dolara yükseldi. Yabancıların portföyü, geçen yılın ocak ayının 2 milyar dolar altında bulunuyor. İMKB verilerine göre, yabancı yatırımcıların Borsadaki hisse senedi portföylerinin toplam tutarı, ocak ayında 319 milyon dolar artış gösterdi. Böylece, 2002 sonunda 3 milyar 450 milyon dolara kadar gerileyen yabancıların hisse senedi portföylerinin toplam değeri, ocak ayı sonunda 3 milyar 769 milyon dolara çıktı. Ekonomi Haberleri Yazan: Sertan KARGIN Makroekonomiye Bakış Enflasyon Son 30 yıldır ilk kez, enflasyon gerçekleşmesi, program tahminlerinden daha düşük oldu. Hatırlanacağı üzere, 57. Hükümet zamanında, 2002 enflasyonu TEFE'de %31, TÜFE'de ise %35 seviyesinde programlanmış; enflasyonda olumlu gidişat dikkate alınarak, Eylül ayında, TÜFE hedefi %30 seviyesine revize edilmişti. 2002 sonunda TEFE %30.8, TÜFE'nin de %29.7 seviyelerinde gerçekleşti. Döviz kurundaki stabilite ile birlikte, iç talebin de enflasyondaki düşüşte etkin rol oynadığını gözlemlemekteyiz. Bu noktada, 2000-2002 karşılaştırması, iç talebin enflasyon üzerindeki etkisine ışık tutmaktadır. 2000 yılında uygulanan kur bazlı stabilizasyon programında 1 Dolar + 0.77 Euro'dan oluşan döviz sepeti %20 artmıştı. Eski sepet değerleri bazında 2002'deki kur artışı ise %21.9'dur. Kur artışları hemen hemen aynı kalırken, 2000 yılında %39 olan TÜFE artışı, yaklaşık 10 puanlık bir düşüşle 2002'de %29.7 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu noktada, enflasyonun ikinci büyük bileşeni olan iç talep, hemen hemen aynı döviz kuru artış seviyesinde gerçekleşen söz konusu sapmayı açıklamaktadır. 2000'de %10 dolayında gerçekleşen toplam iç talep büyümesinin, 2002 yılının ilk dokuz ayı itibarı ile ortalama %5 dolayında daralma göstermesi, TÜFE'deki hızlı düşüşte etkili olmuştur. Enflasyondaki düşüş baz yıl etkisinden dolayı Ocak ayında da devam edecek gibi görünmektedir. Ocak ayında, TEFE'nin %29.5, TÜFE'nin ise %26.7 dolayında gerilemesi muhtemel görünmektedir. Ancak, bu seviyelerden sonra enflasyonu %20 seviyesine çekmek hiçte kolay olmayacaktır. Zira, zorlu dış koşullar, döviz kurundaki stabiliteyi 2003 yılında da koruyacak "döviz akımlarının" sağlanmasına yönelik ciddi soru işaretleri ortaya koyarken, Irak krizi petrol fiyatlarında bir sıçramalara yol açabilir. Kaldı ki, emekli zamları gibi 2003 yılı bütçesine ek yük (3 katrilyon Lira) getirecek uygulamalar sıkı maliye politikaları ile çelişmektedir. Öte yandan, 4. ve 5. gözden geçirmelerde ön koşul olan bazı yapısal kriterlerin de yerine getirilmemiş olması, olumsuz bekleyişlere yol açarak kur ve faizler üzerinde gerilme yaratabilir. Şurası unutulmamalıdır ki, 2000'deki dezenflasyon programında döviz kurunun üstlendiği "halka mesaj verme" görevini artık faiz dışı bütçe dengesi yerine getirmektedir. Büyüme 2001 yılında %9.4 oranında küçülen GSMH, 2002 yılının ilk dokuz ayında, %6.2 oranında büyüme göstermiştir. Yeniden sermayelendirme sürecinin tamamlanmasının ardından "Mali Kuruluşlardaki" daralmanın %9'lardan %3.2 seviyesine gerilemesi ümit vericidir. Ancak detaya bakıldığında, yüksek büyüme hızının temelde, baz yıl etkisinden, kamu harcamalarındaki reel artıştan, ihracat ve sanayi sektöründe canlı kalmaya devam eden stok yenileme talebinden kaynaklandığı gözlenmektedir. Büyümenin nasıl finanse edildiğine gelince: Bankacılık sistemi kredileri ilk dokuz ayda 35.7 katrilyon Lira ile yılbaşındaki seviyesinde kalmıştır. Ancak bankaların geçmiş dönemlerde tahsili gecikmiş hale gelen kredilere ayırdıkları karşılıklar (6 katrilyon Lira dolayında) ve ilk dokuz ayda tasfiye olan kredilerdeki artışı da dikkate aldığımızda kredi stokunda az da olsa reel bir artış var (%2 civarında). Hazine ilk dokuz ayda borçlandığı paranın %23'ünü (14.7 milyar Dolar) sistemde bıraktı. Buna karşılık sistemdeki likidite fazlası ilk dokuz ayda sadece 3 milyar Dolarlık artışla 1.3 milyar Dolardan 4.6 milyar Dolara yükseldi. (Kamu bankaları ve TSMF dahil) Mevduat faiz oranının ilk dokuz ayda ortalama 45-50% seviyesinde olmasına rağmen TL mevduattaki artış sadece %16 seviyesinde kalmıştır. Bu da büyümenin motoru konumunda olan sanayi üretiminde mevduatın kullanıldığına işaret etmektedir. Kapasite kullanım oranının %80-77 aralığında seyretmesi, buna paralel sanayi üretim artışının %7-8 aralığında kalmaya devam etmesi, ihracattaki yüksek performansın sürmesi ve bankacılık sisteminde artan kar rakamları, GSMH artışının 2002 sonunda %6.5 seviyesine ulaşacağına işaret etmektedir. Ancak sürdürülebilirliğe ilişkin soru işaretleri bulunmaktadır. IMF'den 2003 yılında mevcudun dışında (2.6 milyar Dolar) bir dış kaynak gelmeyeceğinden hareketle, program parametreleri altında, Hazine'nin rollover oranı en az %95 seviyesinde (GB tahmini) hesaplanmaktadır. Bu da rollover oranının en az 14 puan yükselmesi demektedir. Yani, IMF'den gelen kredinin azalmasının bir sonucu olarak, kamunun iç piyasadan kaynak talebi yükselebilecektir. Bu noktada, mali sistemin büyütülmesi gerekmektedir. Ancak, bankacılık sisteminde kredi stok büyüklüğü (GSMH'nın %13 ü civarında) ve özel kesime açılan krediler (toplam mevduatın %28'i dolayında), sürdürülebilir büyüme açısından cesaret verici görünmemektedir. Ayrıca, ters para ikamesi hedeflenen oranlarda sağlanamadı. Mevduatın %57'si DTH olarak tutulmaktadır. Bu nedenle, para yaratımında hızlanma olamamaktadır. Şu anda uygulanan para çapası (para tabanı hedeflemesi ve beklenen enflasyonla uyumlu nominal faiz politikası) enflasyon ataletinde yapısal bir kırılma sağlamış değildir. Son olarak, kamu harcamalarındaki büyüme, hedeflerden sapmalar, siyasetteki belirsizlik, dolarizasyon, dalgalanan kur sisteminde geriye dönük endekslemenin zayıflamasına engel olmaktadır. Dış Ticaret - Cari Denge 2001 yılı, Ocak-Eylül döneminde ihracat 23 milyar Dolar civarında iken, 2002'nin aynı döneminde %8.4'lük artışla 24.9 milyar Dolar dolayına ulaşmış bulunmaktadır. İthalat ise %12.8'lik artışla sırasıyla 31 milyar Dolardan 35 milyar Dolara çıkmıştır. Bununla birlikte ithalatın ihracatı karşılama oranı 2001 yılının Ocak-Eylül döneminde %74.2 iken, 2002'nin aynı döneminde %71.3 oranına gerilemiştir. Bu durum, 2001 yılındaki kriz ortamı nedeni ile yatırım kararlarını ertelenmesinden kaynaklanmıştır. Söz konusu kesimlerin yatırım kararlarını hayata geçirmeleri, ithalatta artışa neden olmuştur. Söz konusu trendin devam edecek gibi bir görüntü çizmesi, yıl sonu itibarı ile 32 milyar Dolar seviyesinden hedeflenen ihracatın (cif, bavul ticareti hariç) 34 milyar Dolara, 45 milyar Dolar seviyesinde planlanan ithalatın ise 47 milyar Dolara yaklaşması olası görünmektedir. 4.1 milyar Dolara ulaşacağı tahmin edilen bavul ticaret gelirleri ile toplam ihracat (FOB) rakamının 39 milyar Dolara yaklaşacağı düşünülmektedir. Turizmdeki olumlu gelişmelerin etkisiyle, 2002 yılında cari işlemlerin dengede kalması muhtemeldir. Kamu Maliyesi Vergi geliri yıl sonunda 59.2 katrilyon Lira ile hedefi (57.9 katrilyon Lira) aşmış olacak. Ancak, GSMH'daki nominal büyümenin, yıllık nominal büyüme hedefini (%54) 6 puan kadar aşacak gibi bir görüntü çizmesine rağmen, vergi gelirlerindeki yıllık nominal artış, hedefi ancak 2.2 puan aşacak gibi görünmektedir. Oysa, vergi tahsilatında 2000 ve 2001'deki performans sergilense idi, gerçekleşen vergi gelir artışı, hedeflenen artış düzeyini 7.8 puan üzerinde olabilecekti (ki bu da vergilerinin 59.2 katrilyon Lira yerine, 62.4 katrilyon Lira olması gerektiğine işaret eder). Bütçe ile bir diğer önemli nokta ise faiz giderlerindeki sapmadır. Döviz kurunun gerilemesi neticesinde dış borç faiz ödemelerinde sağlanan 1 katrilyon Liralık tasarrufa rağmen, toplam faizi yükü hedefi (42.8 katrilyon Lira) 9.3 katrilyon Lira aşarak 52.1 katrilyon Lira'ya ulaşacak. Faiz dışı fazladaki sapma hariç, diğer borç dinamiklerinin (büyüme, kur, faiz) program parametrelerinde çok da iyi bir performans sergilemesine rağmen, iç borç faiz ödemelerinde gerçekleşen 10 katrilyon Liralık sapma düşündürücüdür. Faiz dışı fazla rakamı, Maliye Bakanlığının hedeflediği 15.9 katrilyon Liranın oldukça altında kalacaktır. Tahminlere göre faiz fışı fazlada 14.1 katrilyon Lira ile 1.8 katrilyon Liralık bir sapma meydana gelecek gibi görünmektedir. Asıl önemli nokta, IMF tanımlı faiz dışı fazla seviyesidir. IMF tanımında GSMH'nın %5.4'ü seviyesinde (15.2 katrilyon Lira) olması beklenen konsolide bütçe faiz dışı fazla seviyesi, en az 5.5 katrilyon Liralık sapma ile 9.5 katrilyon Lira dolayında gerçekleşecek gibi bir görüntü çizmektedir. Bu da GSMH'nın %3.4'üne denk gelmektedir. (GSMH'nın %2 si kadarlık sapma) Bütçe dışı kalan kamu kesimi ile birlikte GSMH'nın %6.5'i seviyesinde belirlenen ve performans kriteri olarak tanımlanan faiz dışı fazla düzeyinde ise en iyi ihtimalle GSMH'nin %2.5 civarında bir sapma olacak gibi görünmektedir. 2003 yılında IMF tanımlı faiz dışı fazla hedefinin tutabilmesi için %110'luk bir artışa ulaşılması gerekmektedir. Bu da mümkün görünmemektedir. En iyi koşullar altında, kamu ve TSMF bankalarının likidite durumunu bozmayacak ve ayrıca Hazine'nin nakit dengesini sarmayacak piyasa rollover oranı 117.4% seviyesinde görünmektedir. Bu da 2002'deki 101.8% lik seviyenin bir hayli üzerindedir. Bankacılık sistemindeki mevcut karlılık ve büyüme potansiyeli, böyle bir rollover rasyosunun taşınabilir kılmaktan uzak görünmektedir. Piyasalar Kamu finansmanındaki bozulma ve büyümede programın üzerindeki artışa rağmen, Türkiye'nin döviz dengesinde bir sorun yok gibi görünmektedir. Cari denge yıl sonu itibarı ile en fazla 1.3 milyar Dolar seviyesinde açık verebilir. Bu açıdan bakıldığında, mevcut reel kur seviyelerinde, GSMH'nın %0.7 si civarında görünen cari denge açığının yönetilebilirliğinde sorun görünmemektedir. Ayrıca, reel ücret seviyesindeki düşüşün getirdiği verimlilik artışının önemli bir katkısı mevcuttur. Ancak, reel ücretlerdeki erime durduğunda, uzun vadeli ve düşük maliyetli yoğun dış kaynak girişi olmadığı sürece, mevcut reel kur seviyeleri ile benzer büyüme hızı ve cari denge açığını sürdürmek olası görünmemektedir. Piyasalara bakıldığında, gerek kur ve gerekse faizdeki mevcut denge seviyelerini ciddi oranda değiştirecek bir içsel itici güce rastlanılmamaktadır. Kurda dalgalanma yaratabilecek en önemli faktör Irak krizidir. Satın alma gücü paritesi ve faiz oranı paritesi açısından bakıldığında döviz kurunun mevcut seviyesi, Lira ne bir aşırı değerlenmeye ne de bir aşırı değer kaybına işaret etmemektedir. O/N faiz ile desteklenen Para Tabanı çapası, dış şokların kısmen de olsa piyasa faizleri tarafından absorbe edilmesine olanak sağlamaktadır. Şu an itibarı ile, mevcut para politikası Irak krizinin olumsuz yansımalarını piyasa faizleri ile emilmesine imkan tanımıştır. Bir miktar daha marj bulunmaktadır. Krizden, O/N faizler bir süre enflasyon hedefi ile uyumlu seviyelere gerilemeyebilir. Önümüzdeki birkaç ay durağanlık kazanabilir veya çok yavaş düşürülebilir. Kültür Sanat ABD’li Şairler Beyaz Saray’a Karşı New York’taki Lincoln Center’da düzenlenen ‘Beyaz Saray Şiir Sevmiyor’ adlı geceye, oyun yazarı Arthur Miller, aralarında Rita Dove, Billy Collins ve Stanley Kunitz’in de bulunduğu ‘Yılın Şairi’ ödüllü birçok ünlü sanatçı ve rapçi Mos Def katıldı. Amerikalı savaş karşıtı şairler, Beyaz Saray tarafından düzenlenecek bir şiir sempozyumunun politik gerekçelerle iptal edilmesi üzerine, New York’ta bir şiir gecesi düzenleyerek, Bush yönetimini ve ABD’nin olası Irak operasyonunu protesto etti. Başkan George Bush’un eşi Laura Bush’un, Beyaz Saray tarafından geçen Pazar düzenlenecek bir şiir sempozyumunu ‘şiirin siyasi amaçlar için kullanılmaması gerektiğine inandığı’ gerekçesiyle iptal etmesinin ardından, Amerikalı savaş karşıtı şairler de Bush yönetiminin savaş planlarını ve Beyaz Saray’ın şairler karşısındaki tutumunu protesto için şiir geceleri düzenlemeye başladılar. Ally McBeal Serisinin İkinci Soundtrack’i Ally McBeal serisinin ikincisi For Once My Life Tina Turner, Anastacia, Sting, Tom Jones ve Al Green gibi konukları ağırlıyor. Romantik avukat Ally McBeal ve arkadaşlarının dizisi Amerika’da gösterimden kalksa da, Türkiye’de halâ moda. Ally McBeal serisinin ilk soundtrack’i Songs from Ally Mcbeal istediği hedefi on ikiden vurunca, ikincisi de pek gecikmeden çıkageldi. Bildiğiniz üzere dizide Vonda Shepard, Ally ve arkadaşlarının takıldığı bir barda şarkı söylüyor. Soundtrack’ler ağırlıklı olarak bu parçalardan oluşuyor. Kısaca Ally McBeal demek biraz da Vonda Shepard demek oluyor. Shepard bu kez, Anastacia ve Robert Downey Jr. ile düette. Robert Downey Jr. ise Sting ile Every Breath you Take’i söylüyor. Bu arada Jr., dizinin yeni bölümlerinde oyuncu olarak karşımıza çıkacak. Diğer güzel konuklar arasında When The Heartache is Over ile Tina Turner, It’s Not Unusual ile Tom Jones, Boom Boom ile Chaayan var. Ve Ally McBeal’in çok sevdiği Al Green, sevilmesinin hakkını vererek How Can You Mend A Broken Heart parçasını söylüyor. Romantik hisler zirveye vururken, Green’in sesini takdir ediyorsunuz. Barry White’ı da unutmamalı. Kendisi dizideki etkili dans sahnesinden dolayı You are the first, the last my everything parçası ile albümdeki yerini alıyor. Gerisi ise yine Vonda Sheapard. New York doğumlu Shepard, bir türlü ‘Şimdi sıra bende!’ diyememiş ünlülerden. ‘Şarkıcı mı olsam, aktrist mi?’ derken, ikisini de tam tamına olamamış. Çizdiği usturuplu kadın edası, başka türlü bir amacı olmadığını kanıtlasa gerek. Ya da tam tersi (ki pek öyle görünmüyor), çaktırmayan freak’lerden kendisi. Bir söyleşisinde, karakter olarak, dizideki Ally ve Renee arasında durduğunu söylüyor. Kısaca, uçuk, kaçık, fantastik ama aynı zamanda mantıklı. 14 yaşında L.A’deki kulüplerde şarkılarını utangaç utangaç söylemeye başlayan Sheapard, bu sıkıntılı halini bir türlü üzerinden atamıyor aslında. Hal böyle olunca, şov dünyasının kendisiyle pek bir işi olmuyor. Vonda Sheapard (1989), The Radical Light (1992), It’s Good Eve (1996) albümlerini küçük plak şirketlerinden, hatta borç karşılığı çıkarıyor. Orta halli Amerikan countrysi ve folk-rock, elektronik ortamı selamlayan 90’ları kesmeyince, albümler de satmıyor tabii. Ama tüm bu şarkılar 2000’lerin kadını Ally McBeal ile buluşunca iş değişiyor. Barry White gibi yaşlı kaçabilecek amcalar ve Shepard’ın romantik country havası yeniden solunuyor. Dizideki müziklerin seçimini prodüktör-yazar-yönetmen David E. Kelly yapıyor. Kendisi Michelle Pfeiffer’ın eşi. Vonda Shepard da Michelle Pfeiffer’ın arkadaşı. Ally McBeal dizisindeki rolü bu ilişkiden geliyor ve Shepard yeniden doğuyor. Dizideki Searcin’ My Soul parçası ile yıldızı, hiç beklemediği şekilde parlıyor. Dizinin ilk soundtrack’i Songs From Ally McBeal 4 milyondan fazla satıyor. Oysa ki Sheapard, aynı parçayı 1992’de Radical Lights albümünde söylemişti. Elbette ki Shepard da, ‘Ally McBeal olmasaydı asla bu kadar hatırlanmayacağı’ gerçeğinin farkında. Kendisiyle yapılan söyleşilerden birinde, rapper P. Diddy ile çalışabileceğini söylüyor. P.Diddy bu konuda ne düşünür bilinmez ama Vonda Shepard kendi kıvamında da gider mi gider. ‘For Once My Life’daki diğer konukları da düşünürsek albüm edinmeye değer. Rahat, sakin, huzurlu bir ortam. Eminem Gündemden Düşmüyor Yeni gösterime giren ‘8 Mil’ filmi, filmin soundtrack’i ve ‘Eminem’i Anlama Kılavuzu’ adlı kitap şarkıcıyı yeniden gündeme taşıdı. Artık seveni de sevmeyeni de kabul ediyor: Eminem ve Sim Shady gibi alt kimlikleriyle tanınan Marshall Mathers, tartışmasız bir fenomen. Michael Jackson’un tükendiği şu dönemde süperstarlık mertebesini devralmış durumda. Eminem’in siyahların egemenliğindeki rap ve hip-hop dünyasında bir beyaz olarak bu kadar başarılı olması, bazı dinleyicilere garip geliyor. Oysa siyah hip-hop icracıların kadın ve paradan başka laf etmedikleri bomboş şarkıların arasında, keskin eleştirilerle yüklü Eminem şarkılarının bu kadar rağbet görmesi hiç de şaşırtıcı değil. Şarkıcı, The marshall Mathers LP ve Slim Shady EP albümleriyle inanılmaz bir çıkış yaptıktan sonra devamını The Eminem Show ile getirdi. Bu arada sinemaya da el attı ve Curtis Hanson’ın yönettiği 8 Mile/Sekiz Mil’de geçmişi itibariyle kendisini çok andıran Jimmy Smith Jr. Karakterini oynadı. Çoğu eleştirmen Eminem’in bu rolün altından yüzünün akıyla kalktığında hemfikir. 8 Mil’in soundtrack albümü de gayet iyi. Albümde Eminem’in yanı sıra Macy Gray, Nas ve Obje Trice gibi bombalar var. Eminem fenomeninin yansımaları Türkiye’de de karşılığını buldu. Stüdyo İmge, geçen yıl sabri Kaliç imzasıyla yayımladığı ‘Eminem: Gerçek Slim Shady Hakkında Küçük Bir Hikaye ve Tüm Şarkı Sözleri’ kitabın ardından ‘Eminem’i Anlama Kılavuzu’nu çıkardı. Kitapta Altay Öktem, Berrin Karakaş, Can Dündar, Doğu Yücel, Esin Küçüktepepınar ve Murat başer gibi yazarların kaleminden ‘Detroitli fakir çocuk Eminem’ üzerine yazıları okumak mümkün. Kurtlar İmparatorluğu Jean-Christophe Grangé’nin Fransa listelerinde bir numara olan yeni romanı ‘Kurtlar İmparatorluğu’, ülkücüler arasında geçen bir hesaplaşmayı işliyor. Leyleklerin Uçuşu, Kızıl nehirler ve Taş Meclisi ile Anglosakson yazarların tahtını sarsan Fransız yazar Grangé, geçtiğimiz günlerde yayımlanan son romanı Kurtlar İmparatorluğu/L’Empire des Loups ile Fransa’da çok satanlar listesinin ilk sırasına yerleşti. Yazarın satış rekorları kıran romanları yaklaşık 20 dile çevrilmiş ve kendi Spethen King’lerine kavuştuklarını düşünen Avrupalılar için de gurur kaynağı olmuştu. Grangé’nin en belirgin özelliği seyyahlığı. Romanlarına malzeme toplamak için tüm dünyayı dolaşan ve hatta ilkel kabileleri gözlemek için bir süre onlarla birlikte yaşayan Grangé, Türkiye’de de bilgi toplamayı ihmal etmemiş. Yazarın son romanı Kurtlar İmparatorluğu, Türkiye’deki ülkücü hareketi ve bu hareket etrafında gelişen olayları konu alıyor. Yaz başında Türkiye’de de yayımlanması düşünülen romanda Alpaslan Türkeş’ten Oral Çelik’e kadar pek çok isim yer alıyor. Kurtlar İmparatorluğu, ard arda işlenen cinayetlerle açılıyor. Yoğun olarak Türklerin yaşadığı paris’in 10. Bölgesi’nde işlenen cinayetlerin peşine düşen iki dedektif. Araştırmalar sırasında Bozkurtlar adındaki örgüt ortaya çıkarılıyor. Derin bellek kaybıyla yitirdiği geçmişinin peşine düşen bir kadın, Fransa’nın terörle mücadele konusunda yürüttüğü bir projede kobay olarak kullanıldığını öğreniyor. Kurtlar İmparatorluğu, ‘gizemli bir Paris ve şiddet dolu İstanbul’un karanlık dekorlarından Anadolu’nun en ücra köşelerine kadar av ve avcıların birbirine karıştığı bir roman’ sözleriyle tanıtılıyor. Tam bir grangé tarzı olan romanda bilimsel ve klasik polisiye, terör ve siyasi gerilim yine iç içe. Hayatta Joyce, Proust ve Flaubert’den başka bir şey okumamış bir Sorborne’luyken yazar olmaya karar veren ve kısa sürede 2 milyon okuru olan Grangé’nin en büyük itirazı Hollywood tarzı Fransız polisiye yazdığının söylenmesi: ‘Beni Stephen King ile karşılaştırıyorlar. Onun kitaplarını okumadım bile. Benzettikleri diğer Anglosaksonlarla da dünyalarımız çok farklı. Mesela Kızıl Nehirler Grenoble’da geçiyor; son romanım ise Paris’de ve Türkiye’de.’ Garanti’den Kültür Sanat Platform'da bu ayın programı... Garanti Galeri'de bu ayın programı... Osmanlı Bankası'nın Bankalar Caddesi'ndeki eski genel müdürlük binasında kurulan Osmanlı Bankası Müzesi, 19 Aralık 2002'de açıldı. Bankanın zengin arşivinden yararlanılarak, binada bulunan kasa dairelerinin içinde ve etrafında düzenlenen müze, Osmanlı İmparatorluğu'nun merkez bankası, emisyon bankası ve hazinedarı olarak görev yapan Osmanlı Bankası'nın ve dönemin tarihine ışık tutuyor. Dünyanın sayılı finans tarihi müzeleri arasında yerini almayı hedefleyen müzenin kuruluş çalışmaları Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi tarafından yürütüldü. Müzenin projesi, Tarihbilimci Prof. Dr. Edhem Eldem, Mimar Prof. Dr. İhsan Bilgin ve Tasarımcı Bülent Erkmen'den oluşan ekibin koordinasyonunda 9 ay gibi kısa bir sürede hayata geçirildi. Her gün 10:00-18:00 saatleri arasında ziyaret edilebilen müzeye giriş, öğrenci, öğretmen ve 65 yaş üzeri ziyaretçileri için 1 YTL diğer ziyaretçiler için ise 3 YTL'dir. www.obmuze.com Portre Aziz Nesin Hırçın, Duygulu, Yorulmak Bilmez Bir kalem... Asıl adı ‘Mehmet Nusret’ olan Aziz Nesin 20 Aralık 1915’te İstanbul, Heybeliada’da doğdu. 1935 yılında Kuleli Askeri Lisesi’ni bitirip Harp Okuluna geçti. 1937 yılında Ankara’da Harp Okulunu bitirip asteğmen oldu. İkinci Dünya Savaşı yıllarında, Trakya’da çadırlı ordugahta görev yaptı. 1942’de Erzurum Mustahkem Mevkii İstihkam Tb. Bölük Komutanlığına atandı. Bir bomba kazasında yaralandı. Erzincan’da depremde yıkılmış olan ordu cephaneliğinin boşaltılmasıyla görevlendirildi. 1944 yılında Ankara Harp Okulu’nda açılan ilk tank kursuna katıldı. Aynı yıl Zonguldak’ta uçaksavar top mevzileri yaptırmakla görevlendirildi. Aziz Nesin, 1945 yılında askerlikten ayrıldı. Karagöz Gazetesinde ve Yedigün Dergisinde redaktörlük ve yazarlık yaparak profesyonel yazarlığa başladı. Aynı yıl Tan gazetesinde köşe yazarlığı yapmaya başladı. İlk bağımsız eseri olan ‘Parti Kurmak Parti Vurmak’ adlı 16 sayfalık broşürü yine 1945’te çıktı. 1946’da Sabahattin Ali ile birlikte Markopaşa ve Gülmece gazetelerini çıkardı. Nesin, 1947 yılında yazılarından dolayı Bursa’ya sürgün edildi. İkinci kitabı Azizname’yi 1948’de çıkardı. Taşlamalardan oluşan bu kitap için İstanbul 2.Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldı. 4 ay tutuklu olarak süren dava sonunda mahkumiyet almadı. Başka bir yazısından dolayı açılan davada bu kadar şanslı olmadı Azizi Nesin; 1949 yılında İngiltere Prensesi Elizabeth, İran Şahı Rıza Pehlevi, Mısır Kralı Faruk birlikte Ankara’daki elçilikleri aracılığıyla Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na resmen başvurarak, bir yazısında kendilerini aşağıladığı iddiasıyla aleyhine dava açtılar. 6 ay hapse mahkum edildi. Aziz Nesin 1955 yılında İstanbul’daki azınlıkların ev ve dükkanlarının yıkımına karışmakla suçlandı ve sıkıyönetim tarafından tekrar tutuklandı. Daha sonra Halil Lütfü Dördüncü’nün ‘Yeni Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı. 1956 yılında İtalya’da (Bordighera’da) yapılan ve 22 ülkenin katıldığı Uluslararası Gülmece Yarışmasında ilk ödülü olan Altın Palmiye’yi ‘Kazan Töreni’ adlı öyküsüyle kazandı. Ertesi yıl aynı ödülü ‘Fil Hamdi’ adlı Öyküsüyle ikinci kez kazandı. İlk ödülünü 1960 yılında devlet hazinesine bağışladı. 1961 yılında Tanin Gazetesi’nde köşe yazarlığına başladı. Aynı yıl Zübük adlı haftalık gülmece gazetesini de çıkarmaya başladı. 1962’de sahibi olduğu Düşün Yayınevi, sebebi bilinmeyen bir şekilde yandı. İlk kez yurtdışına çıkışı 1965 yılında oldu. Pasaport alabildikten sonra davetli olduğu Berlin ve Weimar’daki Antifaşist Yazarlar Toplantısı’na katıldı. Altı ay süren bu ilk yurtdışı gezisinde, Polonya, Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulgaristan’a gitti. Aziz Nesin ölümüne kadar yurt içinde ve dışında birçok ödül kazandı. 1972’de kimsesiz çocuklara yardım amaçlı Aziz Nesin Vakfı’nı kurdu. 1977 yılında Türkiye Yazarlar Sendikası Başkanı seçildi. İlk ciddi rahatsızlığını Rusya’da geçirdi; 1982 yılında Vietnam’daki Asya-Afrika Yazarlar Birliği toplantısından dönüşte Moskova’da kalp hastalığından hastaneye kaldırıldı. Kalp Hastalıkları Araştırma Merkezi’nde bir ay kalarak tedavi gördü. 1985 yılında Tüyap’ın düzenlediği ‘Halkın Seçtiği Yılın Yazarı’ ödülünü kazandı. Başarılı ve çok ödüllü yazarlarımızdan Aziz Nesin, 5 Temmuz 1995 yılında katıldığı Çeşme’deki bir imza günü sonrası, sabaha karşı öldü. Aziz Nesin ölümünden sonra ardında çok sayıda şiir, fıkra, roman ve hikayeler bıraktı. Hikaye kitapları: Geriye Kalan (1948), İt Kuyruğu (1955), Yedek Parça (1955), Fil Hamdi (1955), Damda Deli Var (1956), Koltuk (1957), Kazan Töreni (1957), Toros Canavarı (1957), Deliler Boşandı (1957), Mahallenin Kısmeti (1957), Ölmüş Eşek (1957), Hangi Parti Kazanacak (1957), Havadan Sudan (1958), Bay Düdük (1958), Nazik Alet (1958), Gıdıgıdı (1959), Aferin (1959), Kördöğüşü (1959), Mahmut ile Nigar (1959), Gözüne Gözlük (1960), Ah Biz Eşekler (1960), Yüz Liraya Bir Deli (1961), Bir Koltuk Nasıl Devrilir (1961), Biz Adam Olmayız (1962), Sosyalizm Geliyor Savulun (1965), İhtilali Nasıl Yaptık (1965), Rıfat Bey Neden Kaçınıyor (1965), Yeşil Renkli Namus Gazı (1965), Bülbül Yuvası Evler (1968), Vatan Sağolsun (1968), Yaşasın Memleket (1969), Büyük Grev (1978), Hayvan Deyip Geçme (1980), 70 Yaşım Merhaba (1984), Kalpazanlık Bile Yapılamıyor (1984), Maçinli Kız için Ev (1987), Nah Kalkınırsın (1988) Romanları: Kadın Olan Erkek (1955), Gol Kralı Sait Hopsait (1957), Erkek Sabahat (1957), Saçkıran (1959), Zübük (1961), Şimdiki Çocuklar Harika (1967), Tatlı Betüş (1974), Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz (1977), Surname (1976), Tek Yol (1978) Anılar: Bir Sürgünün Hatıraları (1957), Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (1. bölüm 1966, 2. bölüm 1976), Poliste (1967), Yokuşun Başı (1982), Salkım Salkım Asılacak Adamlar (1987), Rüyalarım Ziyan Olmasın (1990) Masalları: Memleketin Birinde (1953), Hoptirinam (1960), Uyusana Tosunum (1971), Aziz Dededen Masallar Taşlama: Azizname (1970) Fıkralar: Nutuk Makinası (1958), Az Gittik Uz Gittik (1959), Merhaba (1971), Suçlanan ve Aklanan Yazılar (1982), Ah Biz Ödlek Aydınlar (1985), Korkudan Korkmak (1988) Gezi: Duyduk Duymadık Demeyin (1976), Dünya Kazan Ben Kepçe (1977) Oyunlar: Biraz Gelir Misiniz (1958), Bir Şey Yap Met (1959), Toros Canavarı (1963), Düdükçülerle Fırçacıların Savaşı (1968), Çiçu (1970), Tut Elimden Rovni (1970), Hadi Öldürsene Canikom (1970), Beş Kısa Oyun (1979). Bütün Oyunları (Adam Yayınları) (1982), (Barbaros’un Torunu, Hakkımı Ver Hakkı, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz oyunları basılmadı) Şiir kitapları: Sondan Başa (1984), Seviye On Ölüme Beş Kala (1986), Kendini Yakalamak (1988), Hoşçakalın (1990), Sivas Acısı (1995) Konuşmalar: İnsanlar Konuşa Konuşa (1988), Çuvala Doldurulmuş Kediler (1995). 1995’te çeşitli türdeki kitaplarından yaptığı seçmeler, Sizin Memlekette Eşek Yok mu? adıyla yayınlandı, Cumhuriyet Döneminde Türk Mizahı (1973) adında bir de antoloji düzenlemiş olan yazar, Türkiye’de ve başka ülkelerde yayımlanacak, oynanacak kitap ve oyunlarının telif hakları ve dileyenlerin yardım ve bağışlarıyla yürütülmek üzere, 1972’de bir Nesin Vakfı kurdu; bu vakfın amacı, vakfın yurduna her yıl alınacak dört kimsesiz ve yoksul çocuğu, ilkokuldan başlatarak yüksek okulu, meslek okulunu bitirinceye ya da bir meslek edininceye dek, her türlü gereksinimlerini sağlayarak barındırmak, yetiştirmektir. Vakıf her yıl bir edebiyat yıllığı çıkarıyor. İlk Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı 1976’da çıktı. Kazandığı ödüller, armağanlar; Türkiye’de; Üç Karagöz Oyunu (bas. 1968) ile Milliyet gazetesinin 6. Karacan Armağanı birinciliğini (1968), Çiçu ile Türk Dil Kurumu 1970 Tiyatro Ödülü’nü, Pırtlatan Bal oyunuyla Arkın Çocuk Edebiyatı Ödülleri ikinciliğini (1974) kazandı. Yurt dışında aldığı uluslararası ödüller ise altı tanedir: Üst üste iki yıl Altın Palmiye (İtalya 1956, 1957), Altın Kirpi (Bulgaristan, 1966), Krokodil (Sovyetler Birliği, 1969) ve Lotüs (Asya-Afrika Yazarlar Birliği tarafından Filipinler’in Manila kentinde, 1975) ödülleri. Son olarak Gabrovo kentinde (Bulgaristan) iki yılda bir düzenlenen Gülmece ve Yergi Şenliği’nde, Uluslararası Gülmece Kitapları Yarışması’nda Büyük Ödül’ü (Hitar Petar Ödülü, 1977) kazandı. Demirtaş Ceyhun ‘Çağımızın Nasrettin Hoca’sı Aziz Nesin’ adlı kitabında yazarla ilgili anılarını topladı (1984). Leonid Lenç: “Aziz Nesin, bugün, yazdığı ve yazmakta olduğu öyküler, anlatılar, yergi romanları ve oyunlarla ülkesinin onurudur. Fakat o sadece yazar değil, tıpkı yazarlık yeteneğinde olduğu gibi, zaptolunmaz bir toplumsal canlılığa sahip toplum eylemcisidir de.” (Literaturnaya Gazetta-16.3.1983) Cemal Süreya: “Aziz Nesin’in, çağdaşları arasında tek kaldığı kanısındayım... Kısacası, Aziz Nesin sivri, ama tek nitelikteki sanatıyla benzersiz kalıyor, tek kalıyor. Her olay, her yeni gereç onun için bir öykü kapısıdır.” (Politika-26.2.1976) Yaşar Kemal: “Aziz Nesin’in bütün özellikleri, daha da çok direnme gücü, onu, çağımızın büyük bir güldürü yazarı yapmıştır. Gülmesini bilen yaratık, sevmesini de, düşünmesini de, oynamasını da bilir. Aziz’de tıpkı Nasrettin Hoca gibi güldürürken düşündürür de.” (Nesin Vakfı Edebiyat Yıllığı, 1976) Bitki Olacaksam Çayır çimen olayım Aman baldıran değil Yol altında kalacaksam Gelin arabaları geçsin üstümden Çelik paletler değil Üstümde çocuklar koşuşsun Ne kaçan ne kovalayan Askerler değil Kerpiç yapacaksanız beni Okullarda kullanın Ceza evlerinde değil Soluğum tükenmez de kalırsa Islık öttürsünler Aman ha düdük değil Kalem yapın beni kalem Şiirler yazın sevgi üstüne Ölüm kararı değil Ölünce yaşamalıyım defne yapraklarında Sakın ola ki Silahlarda değil. Ateşte yürüyen adam/Aziz Nesin Bir Konu Bir Konuk Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin Garanti Bankası, Bonus Card üyesi 700 şirkete yönelik perakende, pazarlama konferans ve seminerleri vermek üzere Bonus Akademi'yi kurdu. 21 Ekim'de öğretim yılına başlayan Bonus Akademi'de, ilk konferansı pazarlama gurusu Jack Trout verdi. Bonus Akademi Programı'nı Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin'den dinliyoruz. Garanti Bankası bünyesindeki Bonus Card, üye şirketlerine yönelik eğitim ve seminerler vermek üzere Bonus Akademi'yi kurdu. Bonus Akademi kapsamında, üye şirketlerin üst düzey yöneticilerine satış, pazarlama, markalama, perakendecilikte tasarım gibi konularda seminerler ve konferanslar veriliyor. Toplantılara dünyaca ünlü uzman ve yöneticiler davet ediliyor. Bonus Akademi eğitimleri ünlü pazarlama gurusu Jack Trout'un katıldığı konferansla 21 Ekim 2002'de başladı. Trout'ı Conran Design ve Roger Blackwell izledi. Bu konferansların yanı sıra Boğaziçi Üniversitesi işbirliğiyle pazarlama seminerleri ve Humanitas işbirliğiyle de satış elemanı eğitimleri gerçekleştiriliyor. Bonus Akademi şirket sahipleri ve çalışanlarıyla birlikte, gelişen pazarlama teknik ve araçları konusunda sinerji oluşturmayı hedefliyor. Kurulma Amacı Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin, Bonus Akademi programını üye işyerlerinin sadece finansal alanda değil aynı zamanda pazarlama konusunda da ortağı olmak amacıyla başlattıklarını, perakende sektöründe rekabetin pazarlama araçlarında yoğunlaşması gerçeğinden hareket ettiklerini söylüyor. Sezgin, Bonus Akademi'nin üye işyerleri için önemli eğitim ve vizyon araçlarından birisi haline gelmesini istediklerini de ifade ediyor. Sezgin: Bonus Akademi, bir defalık ortaya çıkan, iki üç konuşmacıdan öteye geçmeyen bir program olarak tasarlanmadı. Hem pazarlama hem de operasyon tarafında işyerlerine sürekli yeni fikirler kazandıran bir platform haline gelmesini amaçlıyoruz. Bonus Card, işyeri için de müşteri sadakati yaratma ve karlılığı artırma aracı haline geldi. Sayıları ve çeşitliliği artan Bonus Card'ın kullanıldığı işyerlerinde, satışların, karlılığın, müşteriyle olan ilişkilerde tutarlılığın nasıl sağlanacağı üzerinde durduk. Boğaziçi Üniversitesi ve Humanitas işbirliğiyle işyerlerimize ve ortaklarımıza üçlü bir eğitim sunuyoruz. Bonus Akademi'nin en önemli özelliği bir vizyon ortaya koyması. Sadece kart sahipleri için değil, Bonus Card'ı kullanan işyerleri için de bir pazarlama platformu oluşturuyor. Tüketiciye, kart sahibine nitelikli hizmek verecek işyerlerinin ihtiyaçlarını anlamak ve bunlara yönelik çözümler bulmak, Bonus Card'ın hedefleri arasında. Yaratıcı Pazarlama Sezgin, Bonus Card'ın sağladığı pazarlama platformu ve çip teknolojisi sayesinde ekstra bir yatırıma gerek duymadan yaratıcı pazarlama stratejileri uygulamanın ve satışları artırmanın mümkün olduğunu dile getiriyor. Sezgin: Bonus Akademi'yle iki şeyi amaçlıyoruz. Bunlardan biri sunduğumuz pazarlama olanaklarının işyerleri tarafından kullanılması, anlaşılması. Diğeri ise işyerlerinin Garanti Bankası'nın ve Bonus Card'ın doğru partner olduğunu ve ticari aktivtelerini daha mantıklı yürütebileceklerini göstermek. Kimler Katıldı Jack Trout (Konumlandırma ve Farklılaşma Üzerine) dünyanın en tanınmış pazarlama stratejistlerinden biri. Son 30 yılda modern pazarlamanın yapılanmasını en çok etkileyen Konumlandırma kavramını oluşturdu. General Electric ve Uniroyal reklam departmanlarından başlayan kariyerini, 26 yıl birlikte çalıştığı Al Ries ile birlikte kurdukları reklam ajansı ve danışmanlık şirketinde sürdürdü. Fortune 500 şirketleri arasında yer alan AT&T, IBM, Burger King, Merrill Lynch, Xerox, Ericsson, Tetra Pak, Repsol, Hewlet Packard ve Procter & Gamble gibi pek çok kuruluş için pazarlama stratejileri oluşturan Trout, halen dünyanın en prestijli pazarlama firmalarından Trout and Partners'ın başkanlığını yapıyor. Jack Trout'un büyük ilgi uyandıran pek çok kitabı yayımlandı. Conrad Design (Müşteri Kazanma ve Müşteri Sadakatinde Tasarımın Rolü) 1956 yılında dünyanın en tanınmış tasarımcılarından, Habitat ve The Conran Shop mağazalarının yaratıcısı Sir Terence Conran tarafından kurulan Conran Design Group, marka kimliğini markanın bulunduğu ortamlara yansıtmadaki becerileriyle perakende ve ortam markalama konularında zengin ve başarılı bir geçmişe sahip. Dr. Roger D. Backwell (Tüketici davranışları ve Perakendecilik; Kuralları Koyan Müşteridir) Ohio State University'de pazarlama profesörü ve aynı zamanda Amerika'nın en başarılı şirketlerine danışmanlık hizmeti veren Blackwell Associates'in başkanı. Tüketici davranışları konusunu entelektüel seviyede ilk ele alanların ve bu konuda en fazla emek verenlerin başında gelen Roger Blackwell, aynı zamanda bu konuda en fazla satılan kitaplardan biri olan Consumer Behavior'ı yazdı. (Dünyadaki pek çok üniversitede ders kitabı olarak okutuluyor.) 2003'de Düzenlenecek Konferanslar Çağdaş Pazarlama Yönetimi, Boğaziçi Üniverstesi