T. B. M. M. B : 111 23 , 5 . 1987 O: 1 da bilerek gerekçeyi yozlaştırmıştır ya da gerekçeyi büsbütün anlamsız hale getirmenin gayreti içindedir. Ben özendim, bu işin üzerinde durdum; bu ge­ rekçe nedir, ne değildir diye lügatları karıştırdım. Ge­ rekçe, bir yasanın maddelerinin hangi nedenlerle ha­ zırlandığını ve neleri karşılamak üzere hazırlandığını açıklamak için tasarıya konan husustur. Nitekim, Türk Dil Kurumu sözlüğü, Meydan Larousse ve Okyanus Türkçe Sözlükte, hukuk ve yasama alanında hazırla­ nacak yasa teklifinin veya tasarısının nedenlerini, maddelerinin nedenlerini, uygulama nedenlerini göster­ mekle birlikte, ayrıca, hukuktan doğan sorunlar orta yere çıkarsa, yorumlayıcılara imkân bırakmak üzere, nedenlerini bu gerekçeye yazmak zorundaydınız. yasanın 31 inci maddesi var; kamuoyunun serbestçe oluşabilmesi, kamuoyunun, o partilerin düşüncelerini bilebilmesi, bu Anayasa maddesinin tatbikine bağlı­ dır. Anayasanın 133 üncü maddesinde ise, bu kuru­ mun tarafsızlığı tartışılmazdır; ama getirdiğiniz ve de­ ğiştirdiğiniz, daha sonra Anayasa Mahkemesinden çar­ pılıp geri dönen kanundan sonra, yeni bir önerge ile yine bu maddeleri çiğneyerek karşımıza çıkıyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, böyle şey olur mu? Anaya­ sanın içerisinde yazılı olan tarafsızlık ilkesini, ka­ muoyunun serbestçe oluşma imkânlarını ortadan nasıl kaldırırsınız? Buna hakkınız yok. Böyle yasa çıkmaz ve bu şekilde çıkarırsanız da geri döner. Rejimle oy­ nuyorsunuz; tehlikeli biçimde oynuyorsunuz. Bu gerekçenin hazırlanış sebebi size göre belli, bize göre belli değildir. Kanun maddelerinin gerek­ çe düzenlenişleri son derece eksik ve hatalıdır. Yü­ rürlüğe girdikten sonra, uygulaması bile birçok so­ runlar doğuracaktır; yorumlanmasına ise, ışık tuta­ cak hiçbir nokta bulunmamaktadır. Bu, Türkiye Bü­ yük Millet Meclisi İçtüzüğünün 74 üncü maddesine de aykırıdır. Onun için, iktidar partisine, bu kürsü­ den şunu hatırlatmak istiyorum: Bu teklif, bu ge­ rekçe ile yüce Mecliste kanunlaşırsa, İçtüzük ve Ana­ yasa ihlali ile, Anayasa Mahkemesinden geri döner. Gerekçesiz bir teklifin veya tasarının Genel Kurul­ da görüşülmesinin anlamsızlığını özellikle belirtmek istiyorum. Şimdi diyelim ki, bir parti yepyeni bir program­ la ve çok iyi kadrolarla hazırlandı; belki - bu ka­ nunlara serpiştirdiğiniz - Türkiye genelinde üçte iki il ve ilçe bazlarında da teşkilatını kurdu; ama siz o par­ tiyi de seçime sokmuyorsunuz; seçime soksanız bile, konuşma imkânı vermiyorsunuz. Bu nasıl bir de­ mokrasi anlayışıdiır; nasıl bir uygulamadır? Değerli arkadaşlarım, bu, görülmüş şey değildir. Buna de­ mokrasi demezler. Millî iradenin oluştuğu yerlerde çoğunluk, azınlık meselesi olmaz. Millî iradenin teme­ linde azınlık da vardır, çoğunluk da vardır; asıl, millî irade o zaman vardır. Yoksa, belli sayılarda olanlar o gün - 6 Kasımda - seçime katılmamış ya da sonradan bu imkânları elde etmiş olmasına rağmen bu imkânları vermiyorsanız, anayasal haklarını ver­ miyorsanız, buna nasıl, «demokrasi» diyeceğiz; buna nasıl, «bir hür seçim, serbest seçim» diyeceğiz? Bu mümkün değil değerli arkadaşlarım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerekçeler, hiçbir dönemde, ANAP iktidarının bu dönemi kadar gayri ciddî ve laubali şekilde hazırlanmamıştır. Bu, ANAP iktidarının, millî iradeye, yüce Meclise bakış açısının en çarpıcı örneklerinden birisidir. Bu, bir anlamda Meclise saygısızlıktır, demokrasiye inançsız­ lıktır. Gerçek demokrasilerde, yürütmenin Bakanlar Kuruluna ait olduğunun belirtilmesine rağmen, dün burada yasalaştırdığınız bir kanunla, demokrasinin dışına çıkarak, Başbakana, yürütme hakkı getirdiniz. Bu, bir anlamda demokrasiyi çiğnemektir. Mecliste oy çokluğu ile çıkardığınız bu kanun tasarılarının ve tekliflerinin kanunlaşması sonucunda, yürütmede do­ ğacak aksaklıkların çözümsüzlükleri ise, mahkemele­ rin dosyalarını her gün daha kabarık hale getirecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelelim rad­ yo ve televizyonda yapılacak propagandaya. Şimdi, öteden beri 65 yıllık demokratik hayatımızda yerleş­ miş bir gelenek vardır. Bu gelenek, seçime katılan bütün partilere eşit olanakların tanınmasıdır. Aslın­ da, Anayasanın hükümleri de zaten böyledir. Ana- Televizyonda yapılan propaganda konusuna ge­ lince : Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kü­ tükleri Hakkında Kanunun 52 nci maddesine göre, bundan evvelki uygulamalarda partiler yedi defa ko­ nuşuyordu. Hem ekrandan kaçıyorsunuz, hem ek­ rana sahip olmak istiyorsunuz; ben bunu da anlamı­ yorum. Ekrandan kaçıyorsunuz, başkalarının ekrana çıkmasına hiç razı değilsiniz; istiyorsunuz ki, bu ek­ ranı kendi kucağımıza alalım, bütün vatandaşlara gidelim; ama, diğerleri bir şey söylemesinler; böyle bir seçim kazanalım, tekrar buraya gelelim. Bu size ne kazandıracak? Böyle bir dikenin üzerine olursanız ne yazar, oturmasanız ne yazar? VECIH1 ATAKLI (Şanlıurfa) — Dizi film çeviri­ yor. NURİ KORKMAZ (Devamla) — 4 üncü mad­ deyle getirdiğiniz, yurt dışındaki seçmenlerin oy kul-