AYLIK BÜLTEN “TEK BEKLENTİ NOT ARTIRIMI EKİM 2012 Yıl:6 Sayı:71 “ M. Baki ATILAL Araştırma, Müdür [email protected] + 90 212 315 1071 Başak Erçevik Uzman Yardımcısı Adayı [email protected] + 90 212 315 1061 Araştırma Bölümümüzün Hazırladığı Diğer Raporlarımıza www.turkborsa.net www.turkishyatirim.com adreslerinden ulaşabilirsiniz. İÇİNDEKİLER NOT ARTIŞI SADECE BANKALARA MI YARAR ? 1 SANAYİİ ÜRETİMİNDE ŞOK DÜŞÜŞ 2 OVP 2012-2014 VE OVP 2013-2015 KARŞILAŞTIRMA 3 CARİ AÇIKTAKİ DÜŞÜŞ HIZ KAZANDI 4 LİBOR SKANDALI - KASA HER ZAMAN KAZANACAK MI? 5 EMTİALARDA PARASAL GENİŞLEME COŞKUSU 8 FED VE ECB UCU AÇIK DERSE BİZ DE ALTININ UCU AÇIK DERİZ 8 GÜMÜŞTE FED ETKİSİ EURO BÖLGESİ KAYGILARINA RAĞMEN SÜRÜYOR 11 BAKIRDA ANAHTAR SORU : ÇİN’DE YAVAŞLAMA SÜRECEK Mİ? 14 BUĞDAYDA STOK SEVİYELERİ FİYAT HAREKETLERİNİ BELİRLEYECEK 17 ABD’DE MISIR STOKLARI SON SEKİZ YILIN DÜŞÜĞÜNDE, VADELİ KONTRATLAR YÜKSELİŞTE 20 TALEP TARAFINDAN BASKILANAN PAMUK BÜYÜME BEKLENTİLERİNİ DİKKATE ALACAK 23 G7 VE SUUDİ ARABİSTAN PETROLÜ BASKILIYOR, SURİYE GERGİNLİĞİ ARTIRIYOR 27 İMKB SEKTÖR VE ŞİRKETLER 32 SERBEST İŞLEM PLATFORMU ( SİP ) 32 SPOR HİSSELERİ 34 AKSA AKRİLİK 41 AKSA ENERJİ 42 EMLAK KONUT 43 TÜRK HAVA YOLLARI 44 SODA SANAYİİ 45 NOT SADECE BANKALARI MI YARAR? Sanayi üretimindeki negatiflik Merkez bankasının faiz koridorunu beklentinin üzerinde indirim ve alt bantta bile indirim baskısının artmasına , cari açıktaki sert düşüş de kredi derecelendirme kuruluşları üzerindeki baskıyı artıracak beklentileri , Türkiye’nin notunun artırılacağı yönündeki beklentilerin de net bir şekilde artmasına neden olunca IMKB-100 endeksi de rekorlarını kırarak 70,000 eşiğine kadar yükselmekte zorluk çekmedi. Teknik olarak baktığımızda ise; 66,000 seviyesinden başlayan yükseliş önce 67,500 direncinin hacminin artması ile birlikte kırılmasına, not artırım beklentilerin yoğunlaşması Bankacılık endeksinin daha önceden geçemediği IMKB’de 68,500’e gelen direncin yine hacimli kırılmasına, ve IMKB-100 endeksinin 70,300 seviyesini hedeflemesine neden olmuştur. Fakat bu not beklentisi ağırlıklı yükselişte dikkat çekmek istediğimiz nokta; Bu dönemde IMKB-100 endeksindeki %4’lük yükselişe karşın Mali sektördeki yükselişin %6 ve Banka endeksindeki yükselişin %7,51 olmasına karşın geriden kalan tüm endekslerin IMKB-100’ün performasının gerisinde kaldığı hatta Sinai endeksindeki yükselişin %1,67 seviyesinde durduğudur. Eğer notumuzun artırımı çok çok yakındaysa , yatırım yapılabilir seviyeye çıkacaksak ( bence ekonomik gerçeklerle çoktan hak ettik ) bu olduğundan en basitinden sermaye maliyetinin düşmesi büyümeyi tetikleyecektir ama piyasa nedense hala 2013'de %4-%4,5 büyüme bekliyor. Notsuz bu yıl %3.2 büyüme , aynı şartların devam etmesi durumunda ki OVP en basit haliyle 2012 yılında cari açığın düşmesini ve açığın neredeyse tamamını enerji ithalatına bağlamışken ve de bu durumun korunması gerektiğinin altını çizerken nasıl oluyorsa bizim normalimiz olması gereken en azından %5'i öngöremiyoruz, hatta OVP'deki 2014 büyüme beklentisi %5'den %4'e çekilirken. Lütfen son sayfadaki çekinceyi okuyunuz Sayfa 1 SANAYİ ÜRETİMİNDE ŞOK DÜŞÜŞ Büyümenin öncü göstergelerinden olan sanayi üretimi Ağustos'ta dayanıklı tüketim malı ve sermaye malı imalatındaki daralma nedeniyle tüm artış beklentilerinin aksine yıllık bazda %1,5 daraldı. Artış beklenmesinin nedeni ise sanayi üretimi için öncü bir gösterge olan PMI Satın Alma Yöneticileri endeksinin 50'nin üzerinde seyretmesinden kaynaklandı. Böylece 2012 yılında ilk defa sanayi üretimi düşüş yaşamış oldu. (2009’dan bu yana aylık bazda ilk kez azaldı ) Yine Ağustos ve Eylül aylarında düşüşünü sürdüren kapasite kullanım oranlarının da ekonomik büyüme kanadına olumsuz etkisi olacaktır. Bu da TCMB’nin düşük fonlamaya devam edeceğini göstermektedir. Faiz koridoru tavanı da indirilmeye devam ederken politika faizinin de inmesini yönünde baskıların artmasına neden olacaktır. Diğer taraftan Üretimdeki azalma ayrıca ekonominin üçüncü çeyrekte de düşük bir hızla büyüdüğünü ve bir toparlanma olmadığını göstermektedir. 2 OVP 2012-2014 VE OVP 2013-2015 KARŞILAŞTIRMA Açıklanan O.V.P ise ilk etapta IMF beklentileri ile paralellik taşımaktadır. Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’da 2012 büyüme rakamını %3,2 olarak açıkladı. Bu yılın son çeyreğinde net ihracatın büyümeye katkısının azalması, iç talebin katkısının ise artmasının beklendiğini gördük. Küresel konjektürden dolayı ise 2013-2015 döneminde büyümeye dış talebin katkısının sınırlı kalması, büyümenin yurtiçi talep kaynaklı olması öngörülüyor. Yurt içi tasarrufları artırmak için bireysel emeklilik ve hayat sigortası daha cazip hale getiriliyor. Enflasyon bu yıl için %7,4 zaten son zamlarla TCMB'nin hedefi de 7.3-7.4 aralığına çıkmıştı. 2013'de ise %5,3 beklenti ise oldukça iddialı. Faiz dışı fazla hedefine ulaşmak için yapılması gereken iki yöntem var; Birinci yöntem gelirlerimizin artırılması ki bu ya yeni vergilerle ya mevcut vergi oranlarının artırılması ile yada ya da vergi dışı gelirlerin artırılması ile sağlanacak ( bu yıl 1.4 milyar 2013'de ise 9.5 milyarlık özelleştirme geliri beklentisi bulunmakta) vergi artışlarıyla ekonomin daralmaya devam ettiği beklenen verginin elde edilemediğini bu yıl bir kez daha yaşamamıştık oysa ki. İkinci yöntem ise faiz giderlerimizin haricindeki giderlerimiz olan maaş ödemeleri, genel giderler ve yatırım giderlerini düşürmek. Bu adımda da harcama kalemlerinden tasarruf etmemiz gerekecek ki bu da refah seviyesinin ve yatırımların daha da azalması demek ki seçim yılında nasıl gerçekleştirilecek ayrı bir soru işareti. 3 CARİ AÇIKTAKİ DÜŞÜŞ HIZ KAZANDI Sanayii üretimindeki Kasım 2009’dan sonraki ilk negatif gerilemenin ardından cari açıkta da Ekim 2009’dan bu yana ilk defa 1,181 mn dolarla aylık bazda en düşük açığı yakalamış olduk. ( Ekim 2009’da da 451 mn dolar fazla vermiştik.) 2012’in ilk sekiz aylık kümülatif cari açığı ise 36,1 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Böylece 2012 için OVP’de belirtilen 58,7 dolarlık açık beklentisinin altında kapanış yapmamız kesinleşmiş oldu. ( piyasa ortalaması 55 milyar dolar, dünkü veriden sonra bizim beklentimiz 52 milyar dolar). Net olarak görünen; dış ticaret dengesinin iyileşmesine karşın, ekonomideki yavaşlamanın, iç talepteki durgunluğun ithalatın azalmasına neden olduğu bunun da cari açıkla birlikte büyümenin de önüne set oluşturmakta olduğudur. Mevcut politikanın devamı halinde cari açığı artıracak tek risk petrol fiyatlarındaki yükselişin devam etmesi , zincir etki ise bunun zam ve enflasyon olarak geri gelme potansiyeli. 2010 yılında 46,6 milyar dolardan 2011’de 77,1 milyar dolarla tüm zamanların cari açık rekorunu kırdıktan sonra ekonomideki sert daralma ile tüm beklentilerin altında gerçekleşecek bir açık, kredi derecelendirme kuruluşlarının yatırım yapılabilir seviyeye notumuzu yükseltmemek için cari açığınız çok yüksek argümanlarının da ortadan kalkmasına neden olmakta. Fakat bunda bile bahane bulmak isterseler bulurlar. Ne bulabilirler derseniz; çok düşük tasarruf hacminiz var, sizin sürdürülebilir büyümeniz %5 seviyeleri olmalı, bunun içinde dış finansmana ihtiyacınız var. Dış konjektürde ortada biraz daha beklemeniz gerekir deyip , ardından da bunun için zaten GSMH’nin %5 seviyesini geçmeyecek bir sürdürülebilir cari açık sizin için uygundurlar diyerek halen %7 seviyesinde olan bu orana atıfta bulunarak yine her zamanki gibi beklemeye alabilirler. 4 LIBOR SKANDALI KASA HER ZAMAN KAZANACAK MI? İngiliz mali tekeli Barclays başta olmak üzere çok sayıda dev bankanın, uluslararası piyasalarda borçlanma maliyetlerini belirleyen LIBOR'u manipüle ettikleri ortaya çıkmasıyla birlikte bir çok ülkede peş peşe LIBOR soruşturmaları açıldı. Bu ayki yazımızda LIBOR ve ETKİLERİ üzerinde duracağız. 1986 yılında devreye giren LIBOR,kısa süreli bir faiz oranı olup, bir geceden başlayarak en çok 12 aylık hesaplanmaktadır. Dünyada finansal piyasalar arasında en iyi bilinen ve başta gelen gösterge faiz oranı LİBOR’dur. İnterbank oranı olarak da anılır LİBOR günümüzde, LİFFE, CME ve SIMEX gibi dünyanın önde gelen piyasalarında ve tezgahüstü piyasalarda işlem gören finansal araçlar ile türev ürünlerin faiz oranlarının hesaplanmasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Londra Bankalar Arası Faiz Haddi (LIBOR), hali hazırda 18 banka tarafından 15 vade ve 10 farklı para birimi için günlük olarak belirlenen bir orandır. Özellikle üç aylık dolar cinsinden LIBOR, bir bankanın o gün saat 11’de başka bankalardan üç aylığına dolar cinsinden borçlanmak için ödemeye razı olduğu faiz oranını belirtmektedir. Yani bu oran, bankaların borçlanma maliyetlerini ifade eden en temel göstergelerden bir tanesidir. Bugün itibarıyla, 18 banka her gün saat 11’de ödemeye hazır oldukları faiz oranını açıklıyorlar; en yüksek oranı veren 4 banka (yüzde 25) ile en düşük oranı veren dört banka (yüzde 25) çıkartılıyor; geriye kalanların ortalaması alınıyor ve o günün LIBOR’u ilan ediliyor. LIBOR bankaların anketi sonucu belirleniyor ve bu belirlemede de iki önemli faktör rol oynamaktadır. ilki, LIBOR'a baz teşkil eden faiz esasen Amerikan Merkez Bankası Fed'in açıklamış olduğu ve 2009 yılından beri de değiştirmediği yüzde 0 - 0.25 oranı. İkinci önemli etki ise piyasada dolara olan talep. Eğer piyasada dolar sıkışıklığı ya da herhangi bir malda veya kur cinsinde arzda bir sıkıntı varsa fiyat artıyor, fazlaysa da azalıyor. Bilindiği üzere uluslararası piyasalarda borçlanma oranı belirlenirken LİBOR’a spread denilen ve riski içeren bir marj eklenir. Piyasada likidite sıkışıklığının yaşanması, LİBOR üzerine eklenen Spread’in genişlemesindeki önemli faktörlerden biridir. LİBOR ile baz faiz oranı birlikte hareket etmektedir. Özellikle piyasa oynaklıklarının olduğu dönemlerde, LİBOR’un baz faiz oranına yol gösterme eğiliminde olduğu gözlenmektedir Grafiğimizde İngiltere Merkez Bankası tarafından belirlenen baz faiz oranı, 3 aylık LİBOR (interbank faiz oranı) ve 3 aylık spread dalgalanmalarını göstermektedir. 5 LIBOR SKANDALI Spread’deki tepe noktaları genellikle diğer iki faiz oranının yükselmesinden bir süre önce oluşmaktadır. Bu da spread’deki artışların, bir süre sonra diğer iki faiz oranında da artışlar görüleceğinin habercisi olduğu şeklinde yorumlanabilir. LİBOR oranındaki önemli artışlar, borç verenlerin verdikleri borcun geri ödenip ödenmeyeceği konusunda gittikçe daha endişeli olduklarının bir yansımasıdır. Özellikle piyasalarda kredi daralması olup olmadığı konusunda bilgi almak isteyenlerin başvuracağı kilit göstergelerden biridir. Gecelik LİBOR oranı finansal piyasalarda riskin barometresi olarak kabul edilir LIBOR skandalı İngiltere’nin en büyük bankalarından Barclays’le birlikte patlak verdi. Ancak hemen ABD’li bankalar da dahil olmak üzere diğer finansal kurumlar da mercek altına alındı. Bankalar 4 şekilde LIBOR’u manipüle edebilirler, 1. Piyasa gerçeklerini yansıtmayacak kadar yüksek oranda kotasyon vermek 2. Piyasa risklerine rağmen kredi verebilmek için aşırı düşük faiz oranıyla borç istemek 3. Kredi verilen bankanın finansal risklerini gözardı etmek yada görmezden gelmek. Böylelikle de büyük risklerin fiyatlanmasına engel olmak 4. Bankaların anlaşarak LIBOR’u yapay seviyelerde tutmaları. Haziran ayının sonunda Barclays ile ABD ve İngiltere’deki regülatörleri arasında yapılan bir anlaşmanın belgeleri arasında Barclays çalışanlarının (ve bazı başka bankaların da) son beş yıldır LIBOR’u manipüle ettikleri görülüyor. Müfettişler LIBOR ve ABD, Kanada, İsviçre ve Japonya’daki benzer oranların belirlenmesine hile karışıp karışmadığını araştırıyorlar. Karıştığını buluyorlar. 6 LIBOR SKANDALI LIBOR’un hileli olduğu ile ilgili iddiaların araştırıldığı çeşitli teftişlerde 20 civarında büyük bankanın adı geçiyor. Citigroup, Deutsche Bank, HSBC, JP Morgan Chase, RBS, UBS, ICAP incelemeye alınan bazıları… Barclays’in yaptığı hile iki türlü: Birincisi, Barclays’le çalışan türev araçları simsarları ve bankaların, türev araçlarından elde ettikleri kârları artırmak ya da zararlarını azaltmak üzere LIBOR’u etkilemeye çalışmış olmaları. İkinci hile türü ise Barclays’in ve daha başka pek çok bankanın da, bankalarının borçlanma maliyetleri konusunda hiç değilse son iki yıldır yanlış bilgi vermeleri ve maliyetleri kasıtlı olarak düşük göstermeleri. 2007 ortalarında başlayan büyük bunalımla birlikte bankaların birbirlerine kredi vermeyi neredeyse tamamen kestikleri biliniyor. Bu durumda LIBOR’un belirlenmesine temel olabilecek veriler de bir hayli azalıyor ve bankalar açıkladıkları oranlarla borçlanma maliyetlerini düşük göstererek bilançolarının olduğundan daha iyi durumda bulunduğu yanılsamasını yaratıyorlar. Hiç değilse son iki yıldır birbirleriyle anlaşan bankalar, topluca birbirlerinin bilançolarının makyajlanmasına yardımcı oluyorlar. Bob Diamond'ın sorgusunda, İngiltere merkez bankasının üst düzey bir yöneticisiyle (Paul Tucker), yaptığı telefon görüşmesi gündeme geliyor. Tucker, Diamond’a Barclays’in verdiği oranların yüksek olmasının Whitehall’da, yani İngiliz hükümeti nezdinde, endişe yarattığını söylüyor. Ertesi gün Barclays daha düşük bir teklif veriyor Yapılan çeşitli teftişlerde buna benzer manipülasyonların diğer uluslararası faiz oranlarının belirlenmesinde de söz konusu olduğu yönünde bulgular ortaya çıktı. İsviçre rekabet kurumunun şubat ayında yaptığı soruşturmada İsviçre menşeli bir banka olan UBS’nin, başka iki İsviçre bankası ve on yabancı mali aracı kurumla birlikte LIBOR ve TIBOR’u (Tokyo Bankalar Arası Faiz Haddi) manipüle etmeye çalıştığı tespit edildi. Yerel soruşturma başlatan ilk ülke Güney Kore oluyor ve Ülkenin Rekabet Kurumu (KFTC) bu konuda bir çalışma başlattığını açıklıyor. Fransa Merkez Bankası Başkanı Christian Noyer Libor faizi skandalı ile ilgili olarak Europe 1 radyosunda "skandalı öğrendiğinde 'şoke olduğunu' belirtirken adı karışanların yargılanması gerektiğini belirtmekten kaçınmıyor. Financial Times Deutschland’ın haberine göre ise Libor skandalı ile ilişkili bankalar için 6.2 milyar Dolar yükümlülük riski ortaya çıktı. Habere göre skandala karışmakla suçlanan 16 bankanın her biri için 400 milyon Dolar tutarında risk mevcut. Libor'dan sonra piyasalarda şimdi de Euribor'un manipüle edilmiş olabileceği tartışılıyor. İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King'in, dünyanın önde gelen merkez bankası başkanlarıyla Libor sabitlemelerinde reform önerilerini görüşmek üzere bir toplantı düzenleyeceği ve King, başkanların 9 Eylül'de akşam yemeği için biraraya gelmelerini istediği biliniyor. Fakat Skandallar bankaların daha sıkı denetlenmesi için kamuoyu baskısını artırırken, sistemin kredi verme iştahını da azaltıyor. 500-800 trilyon dolar civarında finansal işlemin üstüne endekslendiği LIBOR ve EURIBOR işlemleri bankacılık sisteminin en sık kullanılan ”benchmark” oranları. Bunlarla oynayabilen bankalar büyük karlar elde edebiliyor. Barclay’sin suçu kabul edip otoritelerle işbirliği yaptı ve 453 milyon dolar ceza ödeyerek kurtuldu. Büyük bankalar denetimin az olduğu bir ortamda, kuralları ve fiyatları kendi belirledikleri bir piyasada müşterilerine hizmet veriyor. Yani oyun sahası hep bankaların lehine şekilleniyor, Mali sermaye ile devletler bütünleşirken, Merkez bankaları ve düzenleyici kuruluşların tercihi ne olacak? Zinciri kıracaklar mı yoksa yine "batmak için çok büyük" ve " istikrarı sağlamak lazım" yaklaşımları ile kazanan kasa mı olacak? 7 FED VE ECB UCU AÇIK DERSE BİZ DE ALTININ UCU AÇIK DERİZ ALTIN Uzun süredir beklediği desteği Ağustos ayının sonlarında piyasalarda ECB ve FED’den ekonomik büyümeyi destekleyici hamleler geleceği beklentilerinin oluşması ile bulan altın, hızlı bir yükseliş hareketi gerçekleştirerek ECB faiz toplantısı öncesi 1.700 dolar/ons seviyesini aşmıştır. ECB toplantısı öncesi ECB yetkililerine dayandırılan ECB’nin sınırsız ve uzun süreli tahvil alım programı açıklayacağı haberleri Draghi’nin de kısa vadeli tahvil alımlarının mevcut mevzuatı ihlal etme anlamına gelmeyeceği açıklamaları Euro bölgesinden gelen imalat PMI’ların beklentileri karşılamaması da ECB’nin harekete geçeceği şeklinde yorumlanarak olumlu karşılanmış, 6 Eylül’de ECB toplantısının açıklaması öncesi altın ons fiyatı en yüksek 1.712 dolar seviyesini görmüştür. ECB’nin vadesine 3 yıl kalmış tahviller için şartlı bir alım programı (Tahvil alımı için ilgili ülkenin başvuruda bulunması sonrası ülke yönetimi, AB ve müdahil olmak isterse IMF arasında kararlaştırılacak program dahilinde tahvil alımı yapılacak.) açıklaması ile bir miktar da yükselerek 1.714 doları gören altının ons fiyatı buradan teknik kar realizasyonları ile karşılaşmış ve 1.688 dolara dek gevşemiştir. FED Başkanı Bernanke’nin işsizliği en büyük endişe olarak tanımlaması, piyasaların QE3 (3. Tur parasal genişleme) beklentileri için gözlerini Tarım Dışı İstihdam Verisine yöneltmesine neden olmuş, verinin beklentileri karşılamaması sonrası bunun FED’in 13 Eylül toplantısından ekonomiyi desteklemek için adım atılacağı yönünde bir sinyal olarak algılanması sonucunda altın hızlı bir yükseliş kaydederek 1.742 dolar/ ons seviyesini test etmesini sağlamıştır. 12 Eylül Alman Anayasa Mahkemesi ESM kararı, 13 Eylül FED toplantısı, 13 Eylül’de başlayacak G20 toplantısı, 14 Eylül Euro bölgesi maliye bakanları resmi olmayan toplantısı beklentileriyle altının ons fiyatı 1.720-1.740 bandında salınımına devam etmiştir. Almanya’nın ESM’ye katılıp katılmayacağının ve Alman Anayasası’na uygun olup olmadığının kararının verileceği 12 Eylül’de Alman Federal Anayasa Mahkemesinin kararı öncesi hem Çin başbakanının büyüme taahhütlerini yenileyip yeni teşviklerin uygulanabilirliğine ilişkin sinyal vermesi hem de ESM’nin anayasaya uygun bulunması ve şartlı onay alması ve FED’den iyimser beklentilerin sürdürülmesi ile 1,747 dolar/ons seviyesine dek hızlı bir yükseliş gerçekleştirerek son 6 ayın zirvesini test etmiştir. 8 FED VE ECB UCU AÇIK DERSE BİZ DE ALTININ UCU AÇIK DERİZ Altın fiyatları bu seviyelerden Amerikan Merkez Bankası Federal Rezerv’in Açık Piyasa Komitesi toplantısı ile ivme kazanarak sert bir yükseliş kaydetmiştir. FED’in 12-13 Eylül tarihlerinde yapılan toplantısından; Sıfıra yakın faizleri 2015 ortasına dek uzatma Operation Twiste devam Her ay 40 milyar dolarlık mortgage tahvili alımı (3. Tur parasal genişleme yani QE3) Kararlarının çıkması sonucunda altın 1.777 dolar/ons seviyelerine doğru hızlı ve sert bir şekilde yükselmiş, bu şekilde Şubat ayından beri ilk kez bu seviyeleri görmüştür. FED coşkusu piyasalarda kredi derecelendirme kuruluşu Egan Jones’un ABD’nin kredi notunu düşürmesi, Eurogroup toplantısından net bir karar çıkmaması, ortak bankacılık denetimi üzerinde uzlaşılamaması, İspanya’nın yeni kemer sıkma tedbirlerine gerek olup olmadığı konusunda karışık mesajlar vermesi ve Yunanistan’a ilişkin nihai kararın (yardım paketinin son dilimi için) Ekim ayına ötelenmesi sonucunda altın, zirve sayılan seviyelerden kar realizasyonları ile karşılaşarak 1.767 dolar düzeylerine dek inse de parasal genişlemenin coşkusu altın üzerinde etkisini devam ettirmiş ve fiyatlar yeniden 1.770 seviyelerinde gezinmeye başlamıştır. Yunanistan’ın yardım paketi ve İspanya’nın kurtarma yardımı isteyip istemeyeceğinin belirsizliğini koruduğu ortamda Çin’den de yavaşlayan ekonomisini destekleyici adımın gelmemiş olmasına ek olarak Çin ve Japonya arasında adalar nedeniyle yaşanan diplomatik krizin ticaret hacmini tehlikeye atarak Asya tarafından da küresel piyasaları baskı altına alınca altında yatırımcılar kar realizasyonlarına gitmeye başlamış ve bu şekilde spot altın ons fiyatı 1.752 dolar seviyelerine dek inmiştir. FED’in parasal genişleme hamlesinin Çin’in hareket alanını daralttığının konuşulmaya başlanması ve Çin Merkez Bankası’nın açıkladığı rapora göre, tüketici fiyatlarının Ağustos ayında son beş ayda ilk kez yükselmesi ile birlikte, bankanın genel fiyat seviyelerini temel olarak istikrarlı tutma konusuna daha fazla odaklandığının görülmesi ile Çin’den beklenenin aksine bir hamle gelmeyebileceği endişesi de altında kar realizasyonlarına neden olmuştur. 19 Eylül’de ise Japonya Merkez Bankasının varlık alım programını 10 trilyon yen artırmak suretiyle teşvik adımı atması ile altın kar realizasyonlarının sonlanıp yeniden alımların gelmesi ile tekrardan yükselmeye başlamış, spot altın ons fiyatı 1.799 dolara yükselirken New York Comex’te ise Aralık vadeli kontratlar 1.780 dolar seviyesinin üzerini test etmiştir. İspanya’nın kurtarma yardımına başvuracağı haberleri ile 1.787 dolara kadar yükselen spot altın ons fiyatı, Almanya ve Fransa’nın bankacılık birliği ve denetimine ilişkin farklı görüşler ortaya koyması, kesintilerde yaşanan anlaşmazlık sonucu troykanın Yunanistan’dan ayrılması ve İspanya’nın yardım istemede aceleci davranılmayacağını açıklaması sonucu kar realizasyonları ile 24 Eylül’de 1.757 dolar/ons seviyesine dek gevşemiştir. Bu kar realizasyonunda altının altı ayın yükseğine çıkarak bir yıldan fazlasının haftalık kazançlarının en iyisini gerçekleştirmesi de etkili olmuştur. Ancak yine de küresel çapta merkez bankalarının ekonomilerin desteklenmesi için parasal genişlemeye gitmesi ile zayıflayan para birimleri karşısında varlığını korumak isteyen yatırımcının altına yöneleceği görüşünün oluşmaya başlaması ile altında yükseliş eğilimi beklentisi bu düşüşün realizasyonla sınırlı kalıp yükseliş eğiliminde güçlü duruşun korunmasını sağlamış, ESM’nin ateş gücünün artırılması müzakerelerinin yürütüldüğünün bildirilmesi ve San Francisco FED Başkanı’nın da QE3’ün genişletilebileceği açıklamaları da altına destek olmuştur. 9 FED VE ECB UCU AÇIK DERSE BİZ DE ALTININ UCU AÇIK DERİZ Almanya-Hollanda ve Finlandiya maliye bakanlarının banka kurtarmaya sınır istemesi, ESM’yi yeni başvurularda son çare olarak yönelinmesi gereken bir merci olarak ifade etmeleri ve bunun yanında da Bundesbank başkanı’nın ECB’nin tahvil alımına ilişkin eleştirilerini sürdürmesi, zaten Yunanistan ve İspanya belirsizliklerine yeniden odaklanan piyasalarda umutları kırınca bu durum dolara avantaj kazandırmış ve altında yeniden 1.774’lerden 1,740’lara doğru bir gevşeme hareketinin görülmesine neden olmuştur. Altının 1.740 desteğinde tutunmasını sağlayan yine İspanya olmuştur. Çünkü; İspanya’da Eylül ayın sonunda açıklanan 2013 bütçesi ve kabul edilen reform planı (bu plan vergi artışı ve bütçe kesintilerini içeriyor.) piyasalarda olumlu karşılanarak euronun dolar karşısında değer kazanmasına yardım ederken bir yandan da hem beklentilerin iyileşmesi hem de dolardaki zayıflama ile Eylül ayının son işlem gününde 1.783 dolar/ons seviyesine dek yükseliş kaydetmiş, 6 haftanın en yüksek seviyesine ulaşarak 2010'dan beri en iyi çeyrek kazancını genişletmiştir. İspanya’nın bankacılık sektörü stres testi sonuçları Avrupa tarafında piyasalarda olumlu karşılanan bir gelişme olabilecekken Çin imalatının 2009'dan beri ilk kez iki ay üst üste gerilemesi ve Japonya’da Tankan büyük imalat endeksinin gerilemesi küresel yavaşlama işareti verince altın değer kaybetmeye başlamış, yatırımcıların kar realizasyonları da bu sürece eklenince Eylül ayını 1.772 dolar seviyesinden kapatan altın, Ekim ayının ilk işlem gününde 1.763 dolar düzeyine dek gevşemeyi sürdürmüş, ardından Avrupa’da açıklanan imalat PMI verilerinin sektörlerde toparlanma sinyali vermesi, özellikle İtalya ve İspanya’nın PMI’larındaki yükselişin yarattığı olumlu etki altını yeniden 1.770 dolar seviyelerine yöneltmiştir. Küresel çapta merkez bankalarının ekonomilerini teşvik için attıkları adımların enflasyonu körükleyeceğine dair spekülasyonların ETF'deki altın varlıklarının rekor kırmasına neden olması ile yükselişini sürdüren spot altın, ABD'den Japonya'ya merkez bankalarının kıymetli metale olan talebi destekleyeceği spekülasyonu ile ABD’de açıklanması beklenen Tarım Dışı İstihdam verisi öncesi yaklaşık 11 ayın yükseğine tırmanmıştır. ABD’de işsizlik oranının beklenmedik şekilde %8,2’lik beklentinin altında %7,8 olarak açıklanması piyasalarda risk iştahını artırınca altın, 11 ayın zirvesinden 1.770 dolara dek gevşemiştir. 8 Ekim’de Eurogroup toplantısı beklentileri ile yeni haftaya 1.780 dolar seviyelerinden başlayan altın, Dünya Bankasının Asya-Pasifik ve Çin için büyüme beklentilerini düşürmesinin piyasalarda moralleri bozması ve İspanya’da Kanarya adalarının da yardım isteyen özerke bölgelere katılması neticesinde bir miktar geri çekilmiş, izleyen günlerde de IMF’nin küresel büyüme beklentilerini aşağı çekmesi, Eurogroup ve AB Maliye Bakanları toplantılarının Yunanistan gündemini geçerek İspanya kurtarma yardımına ilişkin de yardıma ihtiyaç yok sonucuna varması ancak her iki ülke açısından da belirsizliklerin devam ediyor olması nedenleri ile altında aşağı yönlü hareket sürmüş ve spot altın ons fiyatı 1.760 dolar seviyelerine dek geri çekilmiştir. 11 Ekim’de S&P’nin İspanya’nın kredi notunu iki kademe birden düşürerek çöp seviyesinin üzerine getirmesi ile bu gerileme bir süre daha devam etse de sonrasında bu not indiriminin İspanya’nın kurtarma başvurusu sürecini hızlandırabileceği spekülasyonları ile yeniden yönünü yukarı çevirmiştir Sonuç olarak hem Çin hem de Hindistan’daki talep artışı, hem jeopolitik riskler hem de enflasyonist baskıya karşı korunma kalkanı olarak kullanılması, hem ECB’nin hem de FED’in ucu açık teşviklerde bulunması, bol likiditenin yarattığı avantaj sonucunda ucuz maliyetle altına yatırım yapılabilme imkanına kavuşulması – grafiğimizden de görüldüğü üzere- kısa vadede kar amaçlı geri çekilmeler olsa da 1.825 direnci kırıldığı taktirde 1.917 seviyesine kadar yükselişinde altını engelleyebilecek ciddi bir engel şu an için bulunmamaktadır. 10 GÜMÜŞTE FED ETKİSİ EURO BÖLGESİ KAYGILARINA RAĞMEN SÜRÜYOR GÜMÜŞ ECB faiz toplantısından tahvil alım programı açıklanacağı beklentisi ve bununla birlikte 31 Ağustos’ta yapılan Jackson Hole FED Yıllık Toplantısı ile gündeme gelen FED’den QE3 beklentisi gümüş fiyatlarını Ağustos’un son haftasında 30 dolar/ons seviyesinin üzerine taşımıştır. Bir sanayi metali olarak büyüme beklentilerine göre hareket etme eğilimi olan gümüş, küresel büyüme endişelerinin yerini parasal genişleme ile iyimser beklentilere bıraktığı Ağustos ayı sonlarında başlattığı yükseliş hareketini Eylül ayı başına da taşımıştır. ECB toplantısı yaklaştıkça da ECB Başkanı Draghi’nin de kısa vadeli tahvil alımlarının mevcut mevzuatı ihlal etme anlamına gelmeyeceği açıklamaları ve Avrupa’da imalat PMI’larının kötü gelmesi hamle beklentilerini yükseltirken, Çin’de hizmet sektörü PMI’ın da son bir yılın düşüğüne gerileyerek ECB ve FED beklentilerinin yanına bir dönem gündemi meşgul etmiş olan Çin’den parasal genişleme beklentisini de ekleyerek gümüş fiyatlarının ECB toplantısının olduğu 6 Eylül’de 33 dolar düzeyini test etmesini sağlamıştır. 12 Eylül Alman Anayasa Mahkemesi ESM kararı, 13 Eylül FED toplantısı, 13 Eylül’de başlayacak G20 toplantısı, 14 Eylül Euro bölgesi maliye bakanları resmi olmayan toplantısı gibi önemli gelişmeleri barındıran 10 Eylül-14 Eylül haftasına başlarken gümüş, Çin’den gelen sanayi üretim ve perakende satış verilerinin yavaşlamanın derinleştiğine işaret etmesi ve küresel çapta merkez bankalarından hamle beklentilerinin korunmaya devam etmesi ile yükseliş eğilimini koruyarak en yüksek 33,98 dolar seviyesini test ederek 34 dolar/ons sınırına dayanmıştır. Çin başbakanının büyüme taahhütlerini yenileyip yeni teşviklerin uygulanabilirliğine ilişkin sinyal vermesi ve birkaç saat sonra Alman Anayasa Mahkemesinin, ESM’ye anayasaya uygun olduğu yorumu ile şartlı onay vermesi doları zayıflatırken altına olduğu gibi gümüşe de aradığı desteği vermiş, 34 dolar sınırlarına yaklaşıp çekilen yükseliş eğilimindeki gümüş, ESM’nin verdiği güç ile 34 dolar seviyesini aşmıştır. Spot gümüş ons fiyatını 34,95 düzeyine yaklaştırarak 35 dolar sınırına dayandıran güç ise ABD’den gelmiştir. Amerikan Merkez Bankası FED, Sıfıra yakın faizleri 2015 ortasına dek uzatma, Operation Twiste devam ve ucu açık şekilde her ay 40 milyar dolarlık mortgage tahvili alımı (3. Tur parasal genişleme yani QE3) kararları almak suretiyle piyasalara istediklerini vermiş, yaratılan coşku ile dolardaki değer kaybı ve ECB’nin ardından FED’den de gelen somut adımların küresel anlamda büyümeye destek olacağı, bunun da sanayi metallerine talebi artıracağı algısı ile yükseliş hareketine devam etmiştir. 11 GÜMÜŞTE FED ETKİSİ EURO BÖLGESİ KAYGILARINA RAĞMEN SÜRÜYOR 17 Eylül’de yeni haftaya başlarken, hem Çin’in yavaşlaması endişelerinin Çin Merkez Bankası’ndan bir hamle ile bastırılmaması, hem EganJones’un ABD’nin kredi notunu bir kademe indirmesi, hem de Eurogroup toplantısından İspanya, Yunanistan ve ortak bankacılık denetim mekanizması uzlaşmasına varılamamasıyla gümüş, 34,53 dolar 5 günlük hareketli ortalama desteğini kırmıştır. Bu durağan görünümün düşüş eğilimine dönmesinde Euro bölgesi ve Çin endişeleri etkili olmuştur. FED’in QE3 hamlesinin Çin’in hareket alanını daralttığı endişesinin Çin Merkez Bankası’nın açıkladığı raporu ile bankanın genel fiyat seviyelerini temel olarak istikrarlı tutma konusuna daha fazla odaklandığının görülmesi ile desteklenmesi sonucu Çin’den beklenenin aksine bir hamle gelmeyebileceği endişesi gümüş üzerinde baskı oluşturmuştur. Yunanistan’ın yardım paketi ve İspanya’nın kurtarma yardımı isteyip istemeyeceğinin belirsizliğini koruduğu ortamda Çin ve Japonya arasında adalar nedeniyle yaşanan diplomatik krizin de ticaret hacmini tehlikeye atarak Asya tarafından da küresel piyasaları baskı altına almasıyla dolardaki yükseliş eğiliminin de etkisi ile gümüş 34,53 desteğini kırarak 33,36 dolar seviyesine kadar geri çekilme göstermiştir. Bu değer kaybının yerini yükseliş hareketine bırakmasına ise BOJ neden olmuştur. BOJ’un varlık alım programını 10 trilyon yen yükseltmek suretiyle yendeki aşırı değer kazancının ekonomi üzerindeki negatif etkilerini gidermek istemesi gümüşe de tekrar değer kazandırmaya başlamış ve spot ons fiyatı bu kez 35$’ı aşmayı başarmıştır Bu seviyelerden kar satışları ile karşılaşan gümüşte 17-21 Eylül haftasının son işlem gününde İspanya’nın tam kurtarma isteyeceğine dair haberlerle yeniden bir yükseliş görülmüştür. İspanya’nın tam kurtarma isteyeceğine dair haberlerle tekrar 35 doları aşan spot ons fiyatı Eylül’ün son haftasına başlarken Almanya ve Fransa’nın bankacılık birliği ve denetimine ilişkin farklı görüşler ortaya koyması, kesintilerde yaşanan anlaşmazlık sonucu troykanın Yunanistan’dan ayrılması ve İspanya’nın yardım istemede aceleci davranılmayacağını açıklaması neticesinde 33,59 dolar/ons düzeyine dek geri çekilmiştir. ESM’nin ateş gücünün artırılması müzakerelerinin yürütüldüğünün bildirilmesi ve San Francisco FED Başkanı’nın da QE3’ün genişletilebileceği açıklamalarının ön plana çıkması ile gümüş bu seviyelerden yeniden 34 doların üzerine çıkmıştır. Yunansitan ve İspanya belirsizliklerine yeniden odaklanan piyasalarda, Almanya-Hollanda ve Finlandiya maliye bakanlarının banka kurtarmaya sınır istemesi, bunun yanında da Bundesbank başkanı’nın ECB’nin tahvil alımına ilişkin eleştirilerini sürdürmesi algıyı yeniden bozup kötümser beklentileri güçlendirince gümüş tekrar 34 doların altına sarkmıştır. Eylül ayının son işlem günlerinde İspanya’da açıklanacak reform planı ve 2013 bütçesinin piyasaları yatıştıracağı beklentisi ile gümüş düşüşünü durdurarak yeniden değer kazanmaya başlamıştır. Yunanistan’da belli şartlarla da olsa koalisyon liderlerinin kesintiler üzerinde anlaşması da bu değer kazancı sürecinde etkili olmuştur. İspanya’da Euro bölgesi endişeleri ile yeniden %6’nın üzerine çıkan 10 yıllık devlet tahvili faizleri ve özerk bölge Katalonya’nın daha fazla otonomi için erken seçim kararı alması, borç krizinin anayasal krizle birleşmesi ihtimalini doğurunca bozulan beklentiler, açıklanan reform planı ile olumluya dönmüş, Katalonya’nın bağımsızlık için referandum kararı alması ve İspanya’nın kredi notunun Egan Jones tarafından bu yıl içinde 7.kez düşürülmesi bile bu iyimser havayı bozamamış, Eylül ayının son işlem gününde gümüş, en yüksek 34,87 dolar/ons seviyesini test etmiştir. 12 GÜMÜŞTE FED ETKİSİ EURO BÖLGESİ KAYGILARINA RAĞMEN SÜRÜYOR İspanya’nın bankacılık sektörü stres testi sonuçları Avrupa tarafında piyasalarda olumlu karşılansa da Çin’de HSBC imalat PMI’da ve Japonya’da büyük Tankan imalat endeksinde gerileme görülmesi küresel büyümeye ilişkin olumsuz sinyaller gönderince bir miktar geri çekilen sanayi metali, bu verilerin ardından Avrupa’da açıklanan (özellikle İtalya ve İspanya) imalat PMI verilerinin işaret ettiği toparlanmadan güç alarak 34 dolar seviyesinin üzerindeki hareketini korumuştur. İspanya’da borç krizinin anayasal krize dönüşme ihtimali, yükselen tahvil faizleri ve Egan Jones’un ülkenin kredi notunu düşürmesine karşın son iki işlem gününde açıklanan reform planı ve banka stres testleri sonuçlarının umut vermesi ile yakalanan olumlu hava ile gümüş Eylül ayının son günlerinde yükselişini sürdürürken, Çin’de HSBC imalat PMI’da ve Japonya’da büyük Tankan imalat endeksinde gerileme görülmesi küresel büyümeye ilişkin olumsuz sinyaller gönderince bir miktar geri çekilmiştir. Çin ve Japonya’dan gelen olumsuz imalat sinyallerinin ardından Avrupa’da açıklanan (özellikle İtalya ve İspanya) imalat PMI verilerinin işaret ettiği toparlanmadan destek bulan gümüş, 34 dolar seviyesinin üzerindeki hareketini korumayı başarmış, ABD’de açıklanan ADP istihdam raporu ve ISM İmalat Dışı Endeksin beklentileri aşarak istihdam piyasası ve hizmet sektörüne dair olumlu sinyaller vermesi ile ECB faiz kararı öncesi 35 dolar düzeyini test etmiştir. ABD’de Tarım dışı istihdam verisinin revize edilmiş önceki aya göre oldukça düşük gelmesinin etkisi ile ilk tepki olarak spot gümüş ons fiyatı 34,22 dolara inse de işsizlik oranının beklenmedik şekilde %7,8’e gerilediğinin görülmesi ile toparlanmaya başlayan gümüş yeniden 35 dolar düzeyine yönelmiştir. 8 Ekim’de başlanan yeni haftada gümüş de altına benzer şekilde yönünü aşağı çevirmiştir. Yeni haftaya IMF’nin küresel büyüme tahminlerini düşüreceği beklentisi ile başlanmış, Dünya bankası da Asya –Pasifik ve Çin için büyüme beklentilerini aşağı çekmiş, İspanya’da ise kanarya adaları yardım isteyen özerk bölgeler arasına katılmıştır. İzleyen günlerde IMF’nin küresel büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etmesi (her ne kadar beklenen bir gelişme olsa da), Euro bölgesi ve AB Maliye Bakanları toplantılarının da İspanya ve Yunanistan konusunda belirsizlikleri gidermemiş olması piyasaları baskı altına alırken endişe ortamı euronun dolar karşısında değer kaybetmesine neden olmuş, bunun yanında büyüme beklentilerinin bozulmasından da olumsuz etkilenen sanayi metali gümüş, 33,50 dolar/ons seviyelerine dek geri çekilme kaydetmiştir. 11 Ekim’de S&P’nin İspanya’nın kredi notunu iki kademe birden düşürerek çöp seviyesinin üzerine getirmesi ile bu not indiriminin İspanya’nın kurtarma başvurusu sürecini hızlandırabileceği spekülasyonları gümüşün yeniden 34 dolar seviyesini aşmasına neden olmuştur. Büyümeye odaklanan piyasalar doğal olarak gümüşün de görünümünü olumlu kılmaktadır. Bir aylık süreçte, 30-34,50 bandında hareket eden gümüşün yükselişini sürdürmesi global PMI ve ISM verilerinin düzenli bir trend yakalaması ile sağlanabilir. Fakat, 35,20 seviyesinde bulunan uzun vadeli direnç noktasının kırılması, 2013 büyüme beklentilerinin revize edilmesi ile mümkündür. Bu revizasyon, gümüşün 33,50 düzeltme hareketinden sonra 38 doları hedeflemesine neden olabilecektir. 13 BAKIRDA ANAHTAR SORU : ÇİN’DE YAVAŞLAMA SÜRECEK Mİ? BAKIR Ağustos ayının son gününde başlayan FED’in yıllık toplantısı Jackson Hole Sempozyumu’nda FED Başkanı Bernanke’nin parasal genişleme imkanı yaratabiliriz açıklaması küresel piyasalarda zaten taşınmakta olan beklentileri iyice yükseltmiştir. 3 Eylül’de Çin’de açıklanan hem resmi imalat PMI’ın hem de HSBC imalat PMI’ının ekonomide yavaşlamanın sürdüğüne işaret etmesinin Çin Merkez Bankası’ndan ekonomiyi destekleme yönünde adım atılmasına neden olacağı beklentisi oluşturması da bakır fiyatlarına destek olmuştur. Çin’e ek olarak Eylül ayının ilk haftasında yapılacak ECB toplantısında ECB’nin tahvil alım programı açıklayarak Euro bölgesi sorunlu ülkelerinin sürdürülemez borçlanma maliyetlerini düşürme yolunda adım atacağı ve bu şekilde Euro Borç Krizi ile ilgili kararlı hamleler yapacağı umudu, piyasaları, euroyu ve emtiayı desteklemiş, Ağustos sonunda Çin ekonomisinde gözle görülür hale gelen yavaşlamanın bakır talebini 1997’den bu yana en düşük seviyeye getireceği spekülasyonundan olumsuz etkilenen ve sonrasında yine Çin’den destek bularak yükselmeye başlayan bakır fiyatları, Merkez Bankalarından hamle beklentileri ile bu hareketini devam ettirmiş, ABD’de açıklanan ISM İmalat endeksinin sektörde daralmaya işaret etmesiyle bir miktar gerilese de ECB toplantısına kadar olan sürede yaklaşık olarak %2 değer kazanmıştır. ECB toplantısından tahvil alım kararı çıkması ve bunu izleyen günde de ABD’de açıklanan Tarım Dışı İstihdam Verisinin beklentinin altında kalması ile FED’in 13 Eylül’deki toplantısına dair beklentilerin giderek yükselmesi bakırdaki yükseliş eğiliminin sürmesini sağlamıştır. Bakır 03-07 Eylül haftasında, Çin'in yeni altyapı projelerini onaylamasının da etkisiyle yüzde 4.7 yükseliş kaydetmiştir. 10 Eylül’de yoğun gündemli yeni bir haftaya başlarken de Çin’den gelen sanayi üretim verilerinin son üç yılın en yavaş büyümesini göstererek ekonomide yavaşlamanın sürdüğüne işaret etmesi ile Çin Merkez Bankası’ndan da hamle beklentilerinin yükselmesi ve ABD istihdam verisi sonrası, politika yapıcıların ekonomiyi destekleyici adımlar atacağı beklentisinin güçlenmesi bakır vadelilerin 17 haftanın zirvesine ulaşmasına neden olmuştur. Üç ay vadeli bakır kontratı, Londra Metal Borsası'nda (LME) yüzde 0.6 yükselerek, 14 Mayıs'tan bu yana en yüksek seviye olan ton başına 8,019 dolara ulaşmıştır. Bu yükselişte Çin'in metro ve demiryolarını da içeren yeni altyapı projelerini onaylamasının da etkisi olmuştur. Ancak Alman Anayasa Mahkemesinin ESM kararı öncesi Çin'de bakır ithalatının Ağustos ayında, sanayi üretiminin son üç yılın en yavaş büyümesini göstermesi ile düşmesi ve ayrıca dünyanın en büyük bakır kullanıcısı Çin'de ekonominin yavaşlamakta olduğu yolunda artan işaretler ile bakır, 17 haftanın zirvesi sayılan seviyelerden gerilemeye başlamıştır. Üç ay vadeli bakır kontratları, Londra Metal Borsası'nda (LME), yüzde 1, New York Comex piyasasında ise yüzde 0.7 değer kaybetmiştir. Alman Anayasa Mahkemesinin ESM’yi anayasaya uygun bularak kalıcı istikrar mekanizmasına şartlı onay vermesi ayrıca Çin başbakanının büyüme taahhütlerinin arkasında durarak büyümeyi desteklemek üzere daha fazla parasal ve mali teşvik imkanı bulunduğunu ve ince ayar ile erken politikaları kullanacakları açıklamasından moral bulan bakır, değer kaybını tersine çevirerek FED faiz kararı öncesi yeniden yukarı yönlü hareket etmeye başlamıştır. 14 BAKIRDA ANAHTAR SORU : ÇİN’DE YAVAŞLAMA SÜRECEK Mİ? Bu yukarı yönlü hareket FED’den gelen sıfıra yakın faizleri 2015 ortasına dek uzatma, operation Twiste devam ve her ay 40 milyar dolarlık mortgage tahvili alımı (3. Tur parasal genişleme yani QE3) kararları ile ivme kazanmış, Fed'in dünyanın ikinci en büyük bakır tüketicisi olan ABD ekonomisini desteklemek için üçüncü tur parasal genişlemeye gitmesinin ardından bakır vadelileri yüzde 5.1 değer kazanmıştır. ABD'de parasal genişlemenin, dünyanın en büyük bakır tüketicisi Çin'de daha gevşek para politikası için imkanlarını daralttığı spekülasyonu ve bunun yanında Londra'da, fiyatların çok arttığı spekülasyonu sonrası fiziki talebin azalması ile bakır değer kaybetmeye başlamış, 17 Eylül’de üç ay vadeli bakır kontratı, Londra Metal Borsası'nda, yüzde 0.6 düşüş kaydetmiştir. Çin'in para politikasını beklenenin aksine gevşetmeyebileceği ve İspanya'nın yardım istemek zorunda kalabileceği endişelerinin küresel büyümede yavaşlama beklentilerini artırması sonucunda bakır bu düşüş hareketini devam ettirmiş, sonrasında Japonya Merkez Bankası’nın varlık alım programını genişletmesi ise bakıra yukarı yönlü destek vermiş ancak Çin İmalat PMI’ının gerilemesi ve Japonya’nın Ağustos ayı ihracatında %5,8 düşüş göstermesi sonucu %1 değer kaybetmiştir. 17-21 Eylül haftasının son işlem gününde Çin’in konsantre bakır ithalatının Ağustos ayında yıl bazında %2,8 arttığı ancak aylık bazda %1,3 azaldığı bildirilmiş, bu şekilde üç ay vadeli bakır Londra Metal Borsası’nda %0,7 değer kazanmıştır. Yeni haftaya başlarken ise İspanya’nın kurtarma yardımına başvurmada acele etmeyeceği, Yunanistan ile troyka arası anlaşmazlık ve Fransa ile Almanya’nın bankacılık denetimine ilişkin karşıt görüşlerine ek olarak Çin’de de onaylanan altyapı projeleri için fonlama eksikliğinden dolayı, ekonomik yavaşlamanın gelecek yıla sarkabileceğinin konuşulmaya başlanması ile bakır %1’in üzerinde değer kaybetmiştir. Çinli kullanıcıların gelecek haftaki bir hafta sürecek Ulusal Gün tatili öncesi stoklarını tazelemek için alım yapmaları ile birlikte bu değer kaybını sonlandırarak yükselişe geçmiş, üç ay vadeli bakır kontratı Londra Metal Borsası'nda (LME), yüzde 0.8, Aralık vadeli bakır kontratı ise New York Comex piyasasında, yüzde 0.6 değer kazanmıştır. 15 BAKIRDA ANAHTAR SORU : ÇİN’DE YAVAŞLAMA SÜRECEK Mİ? Bu değer kazancının kayba dönüşmesi ise küresel çapta merkez bankalarının attığı adımların büyüme getirmeyeceğinin düşünülmesi ile olmuştur. FED’in QE3 hamlesinin istenen sonuç yaratmayacağı şeklinde açıklamalar ekonomist ve yatırımcılardan sonra bölgesel FED başkanlarından da gelmeye başlayınca ve Avrupa tarafında da ECB’nin tahvil alım planına Bundesbank başkanından eleştiriler gelip de Bundesbank başkanı bu düşüncelerinde ECB Üyeleri arasında yalnız olmadığını vurgulayınca bakır da pek çok emtia gibi değer kaybetmiş, üç ay vadeli bakır kontratı LME’de %1,1 gerilemiştir. Bu gerilemeyi Euro bölgesi endişeleri öncülüğünde yükselerek yeniden %6’yı aşan İspanya tahvil faizlerinin yarattığı baskı ile sürdüren bakır, Eylül ayının son iki işlem gününde ise bakır İspanya’da açıklanması beklenen 2013 bütçesi ve yeni reform paketinin piyasaları yatıştıracağı beklentisi ile değer kazanmaya başlamış, 28 Eylül’de de İspanya'nın bütçe açığı hedeflerini tutturma taahhüdü ve ikinci en büyük bakır kullanıcısı ABD'de ekonomiden gelen iyileşme işaretlerinin talebin artacağı beklentilerini ile değer kazancını genişletmiştir. Üç ay vadeli bakır kontratı, Londra Metal Borsası'nda (LME), yüzde 0.9 yükselerek ton başına 8,245.25 dolara çıkmış, Aralık vadeli bakır kontratı ise New York Comex piyasasında, yüzde 0.3 yükselerek pound başına 3.7565 dolara ulaşmıştır. Bakır fiyatları, Çin'de fabrika üretiminin daralması (HSBC imalat PMI) ve Japonya'da en büyük imalatçı kuruluşlarının, ihracatı olumsuz etkileyen küresel yavaşlamadan dolayı daha kötümser hale gelmelerinin (Tankan büyük imalat endeksi) etkisi ile değer kaybederek Ekim ayına düşüşle başlamış, 3 ay vadeli bakır kontratı, Londra Metal Borsası'nda (LME) yüzde 0.4 düşerek ton başına 8,170 dolara inmiştir. Çin’de imalat PMI’ın ardından imalat dışı PMI’ın da Eylül ayında 53.7'ye gerilemesi ve Euro Bölgesi'nde de hizmet PMI’ın 47.2'den 46.1'e inmesi ile metallere yönelik talebin olumsuz etkileneceği endişeleri oluşmuş ve bu şekilde bakır düşüşünü sürdürmüştür. Ekim ayının ilk haftasının son işlem gününde ABD’de Tarım Dışı İstihdam verisi öncesi bakır, piyasalardaki iyimserliğe ayak uydurarak düşüşünü sonlandırmış ve yönünü yeniden yukarı çevirmiş, LME’de %0,2 değer kazanmıştır. Ekim ayının ikinci haftasına başlarken Dünya Bankası’nın Asya Pasifik ve Çin için büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize etmesinin yanında IMF’nin de küresel büyüme beklentilerini düşüreceği tahminleri, metal talebinin kısılacağı beklentisi oluşturarak bakırın da değer kaybetmesine neden olmuştur. Dünyanın en büyük tüketicisi konumundaki Çin’de yavaşlama endişeleri ve sert iniş korkuları buna karşın Çin Merkez Bankası’ndan ek tedbirler gelmeyişi bakır için tehdit unsuru olarak algılandığından bir sanayi metali olan bakırı olumsuz etkilemektedir. Eurogroup ve AB Maliye Bakanları toplantılarının İspanya ve Yunanistan konusunu çözüme kavuşturmamaları ve bunun yanında IMF’nin küresel büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize etmesi de bakırın yönünü aşağı çevirmesine neden olmuş ancak Çin’in yavaşlama endişelerine karşın ekonomiyi desteklemek üzere adım atabileceği spekülasyonları ile %0,7 yükselmiştir. IMF’nin Küresel İstikrar Raporu’nda da ABD’de mali uçurumun, Euro bölgesinde borç krizinin ve Çin’de sert iniş ihtimalinin dünya ekonomisi için en önemli üç tehdit unsuru olduğunu bildirmesi ve bunun yanında politika yapıcıların gereken önlemleri almada gecikmesi halinde global ekonominin yeni bir resesyona gireceğini ifade etmesi ve Alcoa Inc’in Çin’deki yavaşlama nedeniyle beklentilerini aşağı yönlü revize etmesi metal talebi için tehdit olarak algılanmış ve bakıra değer kaybı olarak yansımıştır. Çin’de araç satışlarının düşüş gösterdiğine işaret eden veri ile iki haftanın en düşük seviyesine gelen bakır, İspanya’nın notunun indirilmesinin kurtarma yardımı isteme sürecini hızlandırabileceği spekülasyonlarının dolara euro karşısında değer kaybettirmesinin de desteği ile iki haftanın düşüğünden yükselmeye başlamıştır. Bu yükselişte, Güney Kore ve Brezilya merkez bankalarının faiz oranlarını indirerek diğer merkez bankalarının küresel büyümeyi teşvik eforlarına katılması da etkili olmuştur. 16 BUĞDAYDA STOK SEVİYELERİ FİYAT HAREKETLERİNİ BELİRLEYECEK BUĞDAY Ağustos ayının son günlerinde dünyanın en büyük buğday ithalatçısı konumundaki Mısır’ın buğday ithalatında ABD yerine Rusya’ya yönelmesi ile değer kaybedip son gündeki Jackson Hole toplantısı ile yeniden yükselmeye başlayan buğday, Eylül ayını da değer kaybı ile karşılamıştır. Rusya’nın üretimde keskin düşüş beklentisine karşılık ihracatta kısıtlamaya gitmeyeceğine ilişkin açıklaması buğdaya Eylül ayının ilk işlem gününde sınırlı bir düşüş getirse de Eylül’ün kritik yoğun gündeminin başlangıcı olan ECB toplantısının yapılacağı 6 Eylül’e dek CBOT’da buğdayda düşüş eğilimi devam ettirilmiş, ECB toplantısı öncesi buğday %2,4 değer kaybetmiştir. 6 Eylül’de faizlerin değiştirilmediği ECB toplantısı sonrası Başkan Draghi’nin açıklamış olduğu şartlı tahvil alım programı piyasalara bahar havası getirirken buğday da bundan yarar sağlamış, ayrıca Rusya’nın bu yılki üretim beklentisini yaşanan kuraklık nedeniyle yaklaşık %5 düşürerek 40 milyon metrik tona çekmesi ve bunun yanında Mısır’ın 2010 yılından bu yana en büyük buğday ithalat siparişini vermesi buğdaya %2,7’lik bir değer kazancı sağlamıştır. Burada dikkati çeken nokta ise; Mısır’ın bu siparişi ABD dışına vermiş olmasıdır. ABD dışına verilmiş olan siparişle birlikte Chicago’da buğday kontratlarının değer kazanması hem diğer gelişmelerin de etksinin yadsınamayacak olduğunu hem de küresel olarak talep artışının piyasada olumlu karşılandığını ortaya koymaktadır. Buğdaydaki bu değer kazancı izleyen günlerde de Rusya başta olmak üzere ABD dışına kayan ihracat taleplerinin bu ülkelerdeki stokların azalmaya başlaması nedeniyle yeniden ABD’ye yönelmeye başlaması ile sürdürülmüş (Ukrayna da ihracat taleplerinin bu hızda devam etmesi halinde gelecek yılda ihracatta kısıtlamaya gidilebileceğini açıklamıştır.), 10 Eylül’de Aralık vadeli kontrat Chicago Board of Trade’de (CBOT) %0,6 değer kazanmıştır. 17 BUĞDAYDA STOK SEVİYELERİ FİYAT HAREKETLERİNİ BELİRLEYECEK 10 Eylül itibariyle yılbaşından bu yana değer kazancının yaklaşık %36 düzeylerine ulaşması ve bu değer kazancı ile yüksek fiyatların buğday talebini olumsuz etkileyeceği beklentisi ile bu değer kazancını izleyen günde iade etmişse de izleyen günlerde FED toplantısı öncesi dünyanın en büyük ikinci buğday ihracatçısı olan Avustralya’nın üretim tahminini kurak hava koşulları nedeniyle Haziran’daki tahminine göre %6,6 düşürmesi ile yeniden değer kazanmaya başlayan buğday, FED toplantısından operation twiste devam ve sıfıra yakın faizleri 2015 ortasına dek uzatma kararına ek olarak ucu açık parasal genişleme kararının da çıkması sonucunda küresel piyasalarda risk iştahının artması sonucu tüm emtialarda olduğu gibi değer kazanarak yükselişine devam etmiştir. 17 Eylül’de ise yeni haftaya başlarken Avustralya ve ABD’nin bölgesel yağışların başlamış olması nedeniyle gelecek üretim dönemi için hasat beklentilerini artırabilecekleri spekülasyonu ile buğday yönünü aşağı çevirmiş, %2’ye yakın değer kaybetmiş, FED’in hamlesinin ekonomiyi desteklemek adına yeterli gelmeyeceğine ilişkin spekülasyonların da güç kazanmaya başlaması ile buğday vadelileri, Ocak ayından bu yana en büyük değer kaybını yaşayarak %5 geri çekilmiştir. Rusya’da stokların azaldığının görülmesi ile birkaç gün devam eden düşüş hareketi sonrası buğday toparlanmaya başlamış, Aralık vadeli buğday kontratları Chicago’da %2,1 değer kazanmıştır. Rusya Federal İstatistik Bürosu, buğday stoklarının 1 Eylül itibariyle geçen yıla kıyasla %21 düşüş kaydettiğini bildirmiştir ve bu düşüş ihracatta kısıtlamalara gidilebileceği spekülasyonu ile buğdaya yükseliş getirmiştir ancak Çin’de açıklanan Eylül PMI’ın 11.ayında da düşüşe işaret etmesinin Çin’de ekonomik büyümeye dair beklentileri bozması ve Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nin yavaşlamanın 2013 ilk çeyreğe sarkacağının açıklanması ile yeniden yönünü aşağı çevirerek sınırlı da olsa bir düşüş kaydetmiştir. Rusya’da stokların azalmasının yarattığı tedirginlik, Ekonomi Bakanı Belousov’un dünyanın en büyük üçüncü buğday ihracatçısı olan Rusya’nın buğday ihracatını yurtiçi fiyatları kontrol edebilmek için kısıtlayabileceği açıklamaları ile endişeye dönüşmüş, buğday vadelileri %2,2 değer kazanmıştır. Eylül’ün son haftasına baktığımızda; Euro bölgesi sorunları ve Çin ekonomisinde yavaşlamanın emtia talebini azaltacağı spekülasyonu ile %1 değer kaybeden buğday vadeliler, Rusya’da yükselen buğday fiyatlarının talebin ABD’deki stoklara yönelmesine neden olacağı beklentisi ile yeniden yükselmeye başlamış, İspanya ve Yunanistan kaynaklı belirsizliklerin yarattığı endişe ortamı ile İspanya’nın 10 yıllık tahvil faizleri yeniden %6’ları aşınca küresel piyasalarda yeniden büyüme beklentileri bozulmuş ve bu nedenle buğday yeniden yönünü aşağı çevirmiştir. Bu gerilemede yaşanan kuraklığa rağmen çiftçilerin 4 yılın en yüksek hasadını yapabilecekleri beklentisi ve dolayısıyla USDA raporunda stok tahminlerinin de yükseltilebileceği spekülasyonu da etkili olmuş ancak 28 Eylül’de açıklanan USDA raporu bunun tersi bir durumu ortaya koymuştur. USDA raporunda 1 Eylül itibariyle stokların 4 yılın en düşüğüne geldiğinin ifade edilmesi yıl sonu stokların da zannedildiği gibi yüksek olmayabileceği sonucunu doğurunca buğday vadelileri yeniden değer kazanmaya başlamıştır. 18 BUĞDAYDA STOK SEVİYELERİ FİYAT HAREKETLERİNİ BELİRLEYECEK 28 Eylül’de açıklanan USDA raporu ile (Raporda 1 Eylül itibariyle stokların 4 yılın en düşüğüne geldiğinin ifade edilmesi ile yıl sonu stokların da zannedildiği gibi yüksek olmayabileceği algısı oluşmuştur.) yönünü yukarı çeviren buğday, %5,5’lik değer kazancının ardından %3,4 geri çekilerek Ekim ayına başlamıştır. Ekim ilk haftasında Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO küresel gıda fiyatlarının ABD ve Rusya’daki kuraklığın arzı düşürmesi nedeni ile önümüzdeki 6 ay boyunca muhtemelen yüksek kalacağı öngörüsünü açıklamış, dünya tahıl üretiminin de bu yıl 2,29 milyar ton düzeyine gerileyeceğini öngörmüştür. Tahıl üretiminde bu geri çekilme beklentisi buğday vadelileri yukarı yönlü desteklemiş, Ekim’in ikinci haftasında da küresel piyasalarda büyüme endişeleri ile (Dünya bankası ve IMF’nin aşağı yönlü küresel büyüme revizyonları) pek çok emtia aşağı yönlü hareket ederken buğday vadelileri yükseliş kaydetmiş ve bu yükseliş hareketini de izleyen günlere taşımıştır. Bu yükseliş hareketinde de, ABD Tarım Bakanlığı’nın (USDA) 11 Ekim’de yayınlaması beklenen raporunda üretim beklentilerini yeniden aşağı yönlü revize edebileceği spekülasyonları etkili olmuştur. ABD Tarım Bakanlığı(USDA), 11 Ekim’de yayınladığı Eylül ayı raporunda 2012/13 sezonu için Dünya buğday üretim beklentisini 658.73 milyon tondan 653.05 milyon tona indirmiş, benzer şekilde global tüketim beklentisini de 680.66 milyon tondan 678.22 milyon tona, stok tahminini 176.71 milyon tondan 173.0 milyon tona çekmiştir. Tüketim beklentisinin indirilmesine karşın üretimde daha büyük bir geri çekilme öngörülmesi sonucu stok tahminlerinin düşürülmesi buğday vadelilerin yukarı yönlü hareketine katkı sağlamıştır. 19 ABD’DE MISIR STOKLARI SON SEKİZ YILIN DÜŞÜĞÜNDE, VADELİ KONTRATLAR YÜKSELİŞTE MISIR Ağustos ayını ABD’de 1956’dan bu yana görülen en şiddetli kuraklığın ardından gelmeye başlayan yağışların yeterli olup olmayacağı, bu seneki mahsüle etki edip etmeyeceği ve kuraklığın etkilemiş olduğu mahsülün USDA (ABD Tarım Bakanlığı) tahminlerinin üzerinde mi altında mı olduğu spekülasyonları ile geçiren mısırda rallinin hız kesmesi ile Eylül ayının ilk haftasında %0,4 değer kaybı izlenmiştir. 4 Eylül’de USDA açıklamasına göre; ABD, Japonya’ya 180.000 metrik ton mısır satışı gerçekleştirmiştir. (ABD’de 100bin metrik tonu aşan ihracatların USDA’ya bildirilmesi gerekiyor.) Ayrıca kuraklık nedeni ile ralli yapan fiyatlara rağmen, dünyanın en büyük ikinci mısır tüketicisi olan Çin’de tarım alanında 3,4 milyar dolarlık yatırımı bulunan DWS Investments tarafından talebin güçlü kalmaya devam ettiğinin bildirilmesi de mısıra destek olmuştur. Buna karşın, emtia piyasalarında önemli ülkelerden Avustralya’nın büyüme rakamı (%0,7 beklentinin ve %1,3’lük 1. Çeyrek verisinin ardından 2. Çeyrekte ülke %0,6 büyümüştür) ve Çin PMI’larının da ülkede imalat sektörünün daralmaya işaret etmesi beklentileri bozarak GSCI emtia endeksinin %0,3 değer kaybetmesine, kuraklık rallisi ile 8 dolar/buşel seviyesini aşan mısırın ise %1,7 değer kaybederek 8 doların altına inmesine neden olmuştur. ECB toplantısının olduğu gün hem küresel çapta merkez bankalarından (FED, ECB, Çin Merkez Bankası) teşvik beklentisi öne çıkarak genelde emtiaya destek olurken, özel olarak mısır için de olumlu gelişmeler yaşanmış, USDA, ihracatçıların 217 bin metrik ton satış yaptığını bildirmiş, ayrıca ABD’de ethanol üretimi de –ki ethanol, mısırdan üretilmektedir- önceki haftaya göre %1,2 artmıştır. ECB’nin açıkladığı tahvil alım programının sürdürülemez seviyede olan borçlu ülkelerin faizlerinin düşürülmesi yoluyla rahatlatılması, bu sayede euro borç krizinde mesafe katedileceği beklentisi ve bunun küresel ekonomik büyümeye olumlu etki edeceği umudu da mısıra bir yandan destek olmayı sürdürmüştür. 20 ABD’DE MISIR STOKLARI SON SEKİZ YILIN DÜŞÜĞÜNDE, VADELİ KONTRATLAR YÜKSELİŞTE Çin Merkez Bankası, FED ve ECB’den beklentiler ile hedge fonlar da emtia piyasasında yükseliş beklentilerini yansıtır biçimde uzun pozisyon almaya başlamışlardır. Bu gelişmeler mısıra destek olsa da, yazının başında belirtildiği gibi mısır Eylül ayının ilk haftasında, Ağustos sonunda başlayan Isaac Kasırgasının getirdiği yağışların da etkisiyle nihai olarak değer kaybetmiştir. 10 Eylül’de yeni haftaya başlarken de mısırdaki bu değer kaybı - ABD’de hasatın hızlanması ile mısır maliyetlerinin azalmaya başlaması neticesinde- devam etmiş, mısır vadeliler CBOT’da 8,49 dolar/buşel ile 6 haftanın en düşük seviyesine ulaşmıştır. Bu rekor sayılabilecek düzeyde düşük seviye, USDA (ABD Tarım Bakanlığı) tahminleri ile daha da aşağı çekilmiştir. Yarım yüzyılın en kötü kuraklığını geçiren ABD’de Tarım Bakanlığı’nın üretimdeki kayıplara rağmen yükselen fiyatların düşüreceği talep nedeni ile yıl sonu stok öngörülerini artırmış,, bu tahmin ile Aralık vadeli buğday kontratları CBOT’da %0,6 daha değer kaybederek 7,67 dolar/buşel seviyesine dek gerilemiştir. FED’den gelen operation twiste devam, sıfıra yakın faizleri 2015 ortasına uzatma ve ucu açık parasal genişleme hamleleri ile %1,1’lik değer kazanmak suretiyle iki haftanın en büyük değer kazancını yaşayan mısır, 17 Eylül’de yeni haftaya başlarken %3,6 değer kaybederek Mayıs ayından bu yana en büyük düşüşünü yaşamıştır. Bu sert düşüşe de ABD Hükümetinin yaptığı bu yılki kuraklığın mahsüle tahmin edilenden daha az zarar verdiği açıklaması ve rekor düzeylere ulaşan fiyatların talebi frenleyeceği beklentisi neden olmuştur. 18 Eylül’de açıklanan ABD Tarım Bakanlığı raporunda ülkede ethanol üretiminin önceki hafta %2,2’lik bir sıçrama göstererek Haziran sonundan beri en büyük artışı gösterdiğinin görülmesi ile mısır yeniden yukarı yönlü destek bulmuşsa da ABD’nin ortabatı bölgesinde Ağustos ayı boyunca görülen yağmurların mahsüllerde yaşanacak zarar ve kaybı kısıtlaması ile %1,4 düşüş kaydetmiştir. Ayrıca Çin’de PMI verilerinin 11 aydır düşüş göstermesinin yanı sıra Çin Sosyal Bilimler Akademisi’nin de Çin ekonomisinde yavaşlamanın 2013 ilk çeyreğine dek devam ettirileceği öngörüsü de mısır fiyatlarında gerilemenin devam etmesine neden olmuştur. ABD’de Orta Batı’da hasatın hızlanarak stokları desteklemesi ile %0,5 daha değer kaybı ile son iki ayın en düşüğüne gerileyen mısır, bu değer kaybını genişleterek 11 haftanın en düşük seviyesine gelmiştir. Bu gerilemede de, ABD’de yazın yaşanan kuraklığın yükselttiği fiyatların USDA verilerine göre ABD’nin ihracatında gerilemeye neden olduğunun görülmesi etkili olmuştur. Eylül’ün son işlem günü olan 28 Eylül’de USDA stok ve üretim beklentilerini paylaştığı raporunu yayınlamış ve raporda ABD’de stokların beklenmedik şekilde gerileyerek sekiz yılın en düşüğüne gerilediğini ortaya koymuştur. Bu şekilde, Haziran ayından bu yana en büyük yükselişini yaşayan mısır vadelileri Chicago Board of Trade’de %5,6’lık bir sıçrama gerçekleştirmiştir. 21 ABD’DE MISIR STOKLARI SON SEKİZ YILIN DÜŞÜĞÜNDE, VADELİ KONTRATLAR YÜKSELİŞTE Eylül ayının son işlem gününde açıklanan USDA stok ve üretim beklentilerini içeren raporda ABD’de stokların beklenmedik şekilde gerileyerek sekiz yılın en düşüğüne indiğinin görülmesi sonucu %5,6 ile Haziran ayından bu yana en büyük yükselişini yaşayan mısır, bu yükselişi Ekim ayına da taşımış, yeni aya değer kazancı ile başlamıştır. Ekim ilk haftasının geri kalanında da mısır ile ilgili iki gelişme ön plana çıkmıştır ki bunlar da mısır fiyatlarına yukarı yönlü destek verebilecek niteliktedir. Birincisi, dünyanın en büyük 2.üreticisi olan Çin’de Ağustos ayında yaşanan tayfun sonrası eklili mahsülün zarar görmesi nedeni ile hasattaki artış tahmininin önceden öngörülenden daha düşük olduğu bildirilmiştir. İkinci gelişme ise FAO’nun tahminleri ile ilgilidir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü FAO küresel gıda fiyatlarının ABD ve Rusya’daki kuraklığın arzı düşürmesi nedeni ile önümüzdeki 6 ay boyunca muhtemelen yüksek kalacağı öngörüsünü açıklamış, dünya tahıl üretiminin de bu yıl 2,29 milyar ton düzeyine gerileyeceğini öngörmüştür. 5 Ekim’de ABD’nin Midwest bölgesinde hasatın hızlanması ve yaklaşık %70’inin tamamlandığının bildirilmesi ile %1,2 düşen mısır, ayın ikinci haftasına başlarken de değer kaybını sürdürmüş, ancak 11 Ekim’de açıklanması beklenen ABD Tarım Bakanlığı USDA raporunda üretim tahminlerinin aşağı yönlü revize edileceği tahmini ile yönünü yeniden yukarı çevirerek değer kazancını genişletmiştir. ABD Tarım Bakanlığı(USDA), 11 Ekim’de Eylül ayı raporunu yayınlamıştır. Rapora göre; 2012/13 sezonu için dünya mısır üretim beklentisi 841.06 milyon tondan 839.02 milyon tona indirilmiş, stok tahmini de 123.95 milyon tondan 117.27 milyon tona düşürülmüş, bu revizyonlar da mısır vadelilerin yükselişine devam etmesine neden olmuştur. 22 TALEP TARAFINDAN BASKILANAN PAMUK BÜYÜME BEKLENTİLERİNİ DİKKATE ALACAK PAMUK Küresel ekonomiye dair yavaşlama sinyalleri, Çin’in stoklarının bir kısmını serbest bırakabileceği haberleri, Hindistan’da muson yağışlarının 50 yılın ortalamasının %12 altında olması ve Hindistan’da yerel talebin azalacağı öngörüsü ile ihracat tahminlerinin artırılması sonucunda Ağustos ayının sonlarında Jackson Hole sempozyumuna dek değer kaybeden, sonrasında yukarı yönlü desteği Jackson Hole beklentileri ve FED Başkanı Bernanke’nin parasal genişleme yaratabiliriz açıklamasından bulan pamuk Ağustos ayının son iki işlem gününde başlattığı yükseliş hareketini Eylül ayına da taşımışsa da Eylül ayı başlarken pamukta yıl başından beri %18’lik bir değer kaybı göze çarpmaktaydı. FED’den beklentilerin yanı sıra Eylül ayının ilk haftasında yapılacak olan ECB PPK (Para Politikası Kurulu) toplantısında ECB’den Euro bölgesi ekonomisini destekleyici bir adım geleceği beklentisi ve ECB yetkililerine dayandırılarak verilen haberlerde ECB’nin sınırsız tahvil alımlarına başlayacağının yazılması, ECB Başkanı Draghi’nin Avrupa Parlamentosu’nda “2-3 yıl gibi kısa vadeli tahvil alımları mevcut mevzuatı ihlal ve devletleri finanse etme anlamı taşımaz.” açıklamalarının yarattığı beklentiyi güçlendirirken pamuk fiyatlarına da yukarı yönlü destek olmuştur. Bu yukarı yönlü harekette Eylül’ün ilk işlem gününde Çin’de açıklanan İmalat PMI verilerinin beklentilerin altında kalmanın yanında imalat sektöründe daralmaya işaret ederek teşvik beklentilerini canlandırması da etkili olmuştur. 6 Eylül’de yapılan ECB toplantısında üst limit belirtilmeksizin borç yükü fazla olan ülkelerin başvurmaları şartı ile devreye alınacak bir tahvil alım programının açıklanması küresel piyasalara ve emtiaya destek olmuş, ICE Futures’da Aralık vadeli pamuk kontratları da 76,19 cent düzeyine dek yükseliş kaydetmiş, izleyen günde de ABD’de açıklanan Tarım Dışı istihdam verisinin beklentilerin altında kalması ile işsizliği en büyük endişe olarak tanımlayan FED’den ekonomiyi desteklemek üzere bir adım geleceği beklentilerini daha da yükseltmiş bu şekilde Eylül ayının ilk haftasının son işlem gününde pamuk vadeliler, %0,5 değer kazanmıştır. Yıl başından bu yana genel olarak baskılanmış fiyatlar ile değer kaybının izlendiği pamuk için bu yıla ait beklentiler de mevcut şartlar altında bir ralliye işaret etmemektedir. USDA (ABD Tarım Bakanlığı) tahminlerine göre pamuk üretiminde kilit öneme sahip ülkelerden Çin, Avustralya, Brezilya ve Hindistan’da daha az üretim yapılacağı ve son 3 yılda ilk kez küresel çıktının azalacağı beklentisine rağmen ekonomik büyümede yavaşlama, talebi kısarak stoklarda artışa neden olacak ve 1 Ağustos ile başlayan yeni üretim yılında da küresel çapta üretim önceki senenin rekor sayılan üretimi olan 122,7 milyon metrik tonun %7 altında kalacak, talep ise 108 milyon metrik ton ile 9 yılın en düşük ikinci seviyesinde gerçekleşecektir. Küresel ekonomiyi baskı altına alan unsurlar pamuk fiyatlarını da etkilemektedir. Bu nedenle, ABD’de işsizlik ve konut sektöründe yavaşlama, Euro Bölgesi borç krizi, Çin’de son dönemde açıklanan verilerin Çin ekonomisinde yavaşlamanın derinleşerek sürdüğüne işaret etmesi gibi sıkıntılar talep tarafında baskı oluşturmaktadır. 23 TALEP TARAFINDAN BASKILANAN PAMUK BÜYÜME BEKLENTİLERİNİ DİKKATE ALACAK Talebin kısılmasına neden olacak unsurlar belli iken USDA’nın Çin, Avustralya, Brezilya ve Hindistan’da daha az üretim yapılacağı öngörüsüne de açıklık getirmek gerekirse Eylül ayının ilk haftası itibariyle; Avustralya’da hükümet, pamuk ekiminin gelecek 3 ay boyunca %12’den fazla düşebileceği öngörüsü Brezilya’da üretimin çiftçilerin ekili alanları soya fasulyesine kaydırması nedeniyle pamuk sahalarının %26 daralması beklentisi Hindistan’da son 50 yılın ortalamasının %12 altında bir düzeye işaret eden muson yağışları Çin’de pamuk sahalarının baskı altındaki fiyatların kazanç getirmemesi nedeniyle başka alanlara kaydırılması Küresel olarak ise; International Cotton Advisory Committee’nin 2012’de sentetik fiber üretiminde %4 artış beklentisi ve daha fazla tekstil üreticisinin daha düşük maliyet nedeni ile sentetik fibere yönelmesi şeklinde özetlenebilecek maddeler 2012 yılı için pamuk üretiminde azalma beklentilerine dayanak oluşturmaktadr. ABD de dahil olmak üzere üreticilerin yükselen fiyatlar nedeniyle soya fasulyesi ve mısır ekerek daha çok kazanç elde etmeyi değerlendirme ihtimali ve bu şekilde talebe ek olarak pamuk ekili alanlarda da daralma beklentisi söz konusudur. Bu durum ancak gelecek yıl fiyatları yükseltebilecektir. Fakat bu yıl için talebin düşük kalacağı beklentisi yalnızca USDA tarafından değil, Çin’li tekstil şirketlerince de dile getirilmektedir. Çin’in en büyük tekstil şirketi Weiqiao Textile Co’nun Yönetim Kurulu Başkanı Zhang Hangxia da ülkede talebin bu yıl %11 düşebileceğini öngördüğünü kaydetmiştir. 11 Eylül’de Cncotton.com da ekim alanlarında azalmaya bağlı olarak Çin'in pamuk üretiminin 2012-2013 sezonunda bir yıl öncesine göre yüzde 8.4 azalarak 6.91 milyon ton olabileceğini kaydetmiştir. Talepte de bir gelişme beklenmemesi hatta talepteki gerilemenin baskıladığı fiyatlar neticesinde üretiminin azaltılması sonucunda pamuk sınırlı da olsa değer kaybetmiştir. İzleyen günde ABD Tarım Bakanlığı (USDA) hazırladığı raporda, dünyanın en büyük ihracatçısı konumunda olan ABD’nin yıl sonu hasat tahminini %3,1 aşağı yönlü revize ederek 17,65 milyon balyadan 17,11 milyon balyaya indirmiş, yine aynı raporda ABD’nin ihracatının 1 Ağustos’ta başlayan ürün yılında hafifçe artmakla birlikte, dönem sonu stokların önceki yıla göre %58 fazla olacağını ve küresel stokların da Ağustos tahminine göre %2,5 daha fazla olacağını kaydetmiş, bu şekilde değer kaybı sürmüştür. 24 TALEP TARAFINDAN BASKILANAN PAMUK BÜYÜME BEKLENTİLERİNİ DİKKATE ALACAK FED’den gelen operation twiste devam, sıfıra yakın faizleri 2015 ortasına uzatma ve ucu açık parasal genişleme hamleleri küresel piyasalarda coşku ile karşılanarak risk iştahında önemli ölçüde toparlanma sağlarken pek çok emtiaya olduğu gibi pamuğa da destek vermiştir. ECB’nin ardından FED’den de bu şekilde ekonomik büyümeyi ve toparlanmayı sağlamaya yönelik hamleler gelmesi büyüme beklentilerini iyileştirirken büyüme beklentilerine duyarlı bir emtia olan pamuk da bu iyimser bekleyişlerden beslenerek düşüşünü durdurup yükselişe geçmiştir. Küresel piyasalarda 17 Eylül’de başlanan yeni haftanın ortalarından itibaren hem haftasonu yapılan Eurogroup toplantısında bankacılık denetimi ve Yunanistan konularında uzlaşı sağlanamaması, hem İspanya’nın yardım isteyip istemeyeceğinin belirsizliğini koruması hem de bunlara ek olarak Japonya ve Çin arasındaki diplomatik krizin Asya tarafından da piyasaları baskılaması sonucu FED iyimserliğinin kaybedilmeye başlaması ile pamuk vadelileri yeniden yönünü aşağı çevirmiştir. Çin’de Cotlook Ltd.’nin açıklamasına göre global çıktının talebi aşacak kısmının Çin’in satın almaları azaltması nedeniyle geçen ayki tahminden daha fazla olacağının bildirilmesi de bu aşağı yönlü harekete katkı sağlamıştır. Çin'in pamuk ithalatının Ağustos ayında yıl bazında yüzde 48 artış göstererek 305.546 ton olduğunun bildirilmesi olumlu etki yaratmışsa da Atlantik’te hava durumunun fırtına sezonunun yaklaşması ile mahsül üzerinde hasat endişeleri ile yaratılan hafif baskıyı da kaldırması ile pamuk vadeliler düşüşünü sürdürmüştür. Ayrıca Eylül ayının son haftasında Almanya-Finlandiya-Hollanda maliye bakanlarından ESM’nin yeni başvurularda yalnızca son çare olarak başvurulması gerektiği açıklamaları, İspanya’nın yardım isteyip istemeyeceği belirsizliği ve Yunanistan’da troykanın da Atina’dan ayrılıp sürecin devamına ilişkin soru işaretleri kalması ile küresel piyasalar Avrupa tarafında baskı altına alınırken, Japonya’da gerileyen sanayi üretimi ve Çin’de şirket karlılıklarında azalma ile devam ettiği görülen ekonomik yavaşlamanın Asya tarafından da küresel ekonomiyi baskılaması sonucunda büyüme endişelerinin yeniden baş göstermesi ile pamuk vadeliler değer kaybetmeye devam etmiştir. Eylül ayının son haftasında Almanya-Finlandiya-Hollanda maliye bakanlarından ESM’nin yeni başvurularda yalnızca son çare olarak başvurulması gerektiği açıklamaları, İspanya’nın yardım isteyip istemeyeceği belirsizliği ve Yunanistan’da troykanın da Atina’dan ayrılıp sürecin devamına ilişkin soru işaretleri kalması ile küresel piyasalar Avrupa tarafında baskı altına almıştır. Avrupa cephesinde oluşan büyümeye dair endişeler, büyüme beklentilerinden etkilenen pamuğu da baskılamış, Japonya’da gerileyen sanayi üretimi ve Çin’de şirket karlılıklarında azalma ile devam ettiği görülen ekonomik yavaşlamanın Ekim ayına başlarken de Japonya Tankan Büyük İmalat Endeksi ve Çin HSBC İmalat Endeksi ile de teyit edilmesi neticesinde küresel büyüme beklentilerinin Asya tarafından da baskılanması pamuk için görünümü bozmuştur. Hindistan’da ise Tarım Bakanlığı’nın 2012-2013 dönemi üretim beklentisini düşürmesi pamuğa %2’lik değer kazandırırken, New York’ta da teknik alımlar öne çıkmıştır.Yılın 3. Çeyreğine doğru artan satış baskısı ile önemli ölçüde geri çekilen fiyatların alım için cazip hale geldiğini düşünen yatırımcıların yönelimi ve Çin’in ABD’den ithalatını artırması ile pamuk, teknik yükselişini neredeyse Ekim’İn ilk haftası boyunca sürdürmüş, sonrasında ise 100 günlük hareketli ortalamayı test eden pamuk vadeliler buradan satışla karşılaşmıştır. 25 TALEP TARAFINDAN BASKILANAN PAMUK BÜYÜME BEKLENTİLERİNİ DİKKATE ALACAK 8 Ekim’de yeni hafta başlarken gündem büyüme beklentileri olmuştur. İlk olarak Dünya Bankası AsyaPasifik için büyüme beklentilerini aşağı çekmiş, ardından IMF Küresel Ekonomik Görünümü Raporu’nda küresel büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etmiştir. Aynı hafta süren Eurogroup ve AB Maliye Bakanları toplantısı da İspanya ve Yunanistan belirsizliklerinin çözümüne katkı sağlamamış, küresel piyasalar büyüme beklentileri ile baskı altına alınınca, büyüme beklentilerinin talebine etki etmesi nedeniyle pamuk vadeliler de aynı baskı ile yönünü aşağı çevirmiştir. 11 Ekim’de USDA’nın küresel üretim beklentilerini revize ettiği raporu yayınlanmış ve bu raporda USDA (ABD Tarım Bakanlığı), Eylül ayı raporunda 2012/32 sezonu için Dünya pamuk üretim beklentisini 116.32 milyon balyaya yükseltmiştir. (önceki : 114.03 milyon balya). USDA ayrıca "Dünya Pamuk Arz/Talep" raporunda, dünyada pamuk tüketim beklentisini de 76.52 milyon balyadan 79.11 milyon balyaya çekmiş, en büyük tüketici Çin’in tüketim beklentisinin de 38.0 milyon balyadan 36.0 milyon balyaya indirilmesi ile pamuk vadelilerde değer kaybı devam etmiştir. 26 G7 VE SUUDİ ARABİSTAN PETROLÜ BASKILIYOR, SURİYE GERGİNLİĞİ ARTIRIYOR PETROL Ağustos ayının son gününde başlayan Jackson Hole Sempozyumu’nda FED Başkanı Bernanke’nin parasal genişleme imkanı yaratabiliriz şeklinde yaptığı açıklamadan moral bulan her emtia gibi yönünü yukarı çeviren petrol, Ağustos ayı boyunca beklenen sıcak Eylül gündemi ile yükselişini sürdürmüştür. FED’den beklentilerin yanı sıra Eylül ayının ilk haftasında yapılacak olan ECB PPK (Para Politikası Kurulu) toplantısında ECB’den Euro bölgesi ekonomisini destekleyici bir adım geleceği umutları petrole destek olurken, tahvil alım planı ön plana çıkmaya başlamış bu şekilde Eylül’ün ilk iki işlem gününde 116 dolar düzeyine dek yükselen brent petrol varil fiyatı, daha sonra ABD’de açıklanan ISM İmalat verisinin hem beklentinin hem de eşik seviye olan 50’nin altında kalarak imalat sektöründe daralmaya işaret etmesi ve Alman yetkililerin tahvil alımına karşı tutumunu ısrarla yinelemeleri sonucu takınılan temkinli tutum nedeniyle gevşeyerek 112-113 aralığında dalgalanmıştır. ECB toplantısından önceki gün ECB yetkililerine dayandırılarak verilen haberlere ECB’nin sınırsız tahvil alımlarına başlayacağı, kamuoyuna bir tavan ilan etmeyeceği yazılınca piyasalarda yeniden bahar havası esmeye başlayarak petrol de bu havadan destek bulmuştur. ECB Başkanı Draghi’nin de Avrupa Parlamentosu’nda “2-3 yıl gibi kısa vadeli tahvil alımları mevcut mevzuatı ihlal ve devletleri finanse etme anlamı taşımaz.” dediği haberlerini de referans alan piyasaların ECB’den hamle beklentilerini iyiden iyiye artırmaları ve Amerikan Petrol Enstitüsü’nün Eylül’ün ilk haftasında açıklanan haftalık verilerine göre önceki hafta stokların 7.2 milyon varil azalarak 359.3 milyon varile düştüğünün görülmesi ile yeniden 115,69 dolar düzeyine dek yükselmiştir. 6 Eylül’deki ECB toplantısı öncesi temkinli duruş ile yeniden 112-113 dolar bant aralığına yönelen brent petrol, ECB Başkanı Draghi’nin şarta bağlı bir tahvil alım programı açıklaması ve program kapsamında başvuru yapan ülkelerin vadelerine 3 yıl kalmış tahvillerinin üst limit belirtilmeksizin ikincil piyasada alımı yapılacağının ilan edilmesi ve DOE petrol stoklarının önceki haftaya göre gerilediğinin görülmesi ile piyasalara bahar havası gelmesi sonucunda yeniden 116 dolar düzeyine yaklaşmıştır. 11 Eylül’de OPEC, Ağustos ayında petrol üretiminin 254.000 varil/gün arttığını, petrol talebinin ise bu yıl 900.000 varil/gün artmasını bekledikleri yani diğer bir ifade ile bu yıl için küresel petrol talep büyümesi tahmininin büyük ölçüde değişmediğini bildirmiştir. Talep cephesinden bir baskının olmayışı ve arz sıkıntısı yaşanmıyor oluşu petrol fiyatlarında hızlı yükselişlerin yaşanmamasına neden olmaktadır. Suudi Arabistan Petrol Bakanı Ali al-Naimi de, küresel arz, talep ve envanterlerin, petrol fiyatlarında yaşanan yükselişi haklı çıkarmadığını kaydetmiştir. Suudi Petrol Bakanı, petrol fiyatlarının, piyasa temel ilkeleri tarafından desteklenmediğini belirtmiştir, ralli yaşamayan ama yükseliş eğiliminde olan fiyatlar arz-talep dinamiklerinden çıkarak büyüme beklentilerine odaklandığı için al Naimi’nin açıklamaları fiyatların piyasa koşullarına duyarsızlaşmaya başladığı uyarısı anlamı taşımaktadır. ESM’nin Alman Anayasa Mahkemesi tarafından onaylanması sonucu Almanya’nın ESM’ye katılım sağlayabileceği ve bu şekilde Euro Bölgesi’nde sorunların çözümü için adımlar atılacağı umudunun büyüme beklentilerini iyileştirmesi ile petrol 12 Eylül’de 116 dolar/varil seviyesini aşmış, en yüksek 116,65 dolar seviyesini test etmiştir. 27 G7 VE SUUDİ ARABİSTAN PETROLÜ BASKILIYOR, SURİYE GERGİNLİĞİ ARTIRIYOR ABD Enerji Bilgi İdaresi EIA 12 Eylül’de ABD'nin petrol talebinin bu yıl yüzde 1.5 düşüşle son 15 yılın en düşük seviyesi olan 18.67 milyon varil/güne gerileyeceğini öngörmekte olduğunu, küresel petrol talebinin ise 2012 yılında, Çin'in öncülüğünde yüzde 0.9 artarak 89.09 milyon varil/gün olacağını tahmin ettiğini bildirmiştir. BRENT PETROL Bu öngörü ile brent petrol 116,84 dolara yükselmiş, FED’den gelen QE3 hamlesi sonrası ise yükselişin sürmesi ile 118 dolar sınırına dayanan petrol, en yüksek 117,92 dolar/varil düzeyini test etmiştir. FED’in 13 Eylül’de açıklanan Açık Piyasa Komitesi (FOMC) kararlarında sıfıra yakın faizlerin 2015 ortasına dek uzatılması, operation twiste devam etme ve ucu açık mortgage tahvili alım kararı yani 3. Tur parasal genişlemeye (QE3) gitme kararları, dünyanın en büyük petrol tüketicisi olan ABD ekonomisinin güçlenme işaretleri göstereceğine dair tahminleri destekleyince petrol bu şekilde dört ayın en yüksek seviyelerine tırmanmış, NYMEX petrol vadelileri de 100 dolar düzeyini aşmıştır. İzleyen günde de Ortadoğu'da devam eden gerilimin arza olumsuz yansıyacağı endişesi ve dolardaki zayıflama ile bu seviyelerde kalmayı başaran petrol, haftasonu yapılan Eurogroup toplantısında bankacılık denetimi ve Yunanistan konularında uzlaşı sağlanamaması, hem İspanya’nın yardım isteyip istemeyeceğinin belirsizliğini koruması hem de bunlara ek olarak Japonya ve Çin arasındaki diplomatik krizin Asya tarafından da piyasaları baskılaması sonucu FED iyimserliğinin kaybedilmeye başlaması ile gerilemeye başlamıştır. 28 G7 VE SUUDİ ARABİSTAN PETROLÜ BASKILIYOR, SURİYE GERGİNLİĞİ ARTIRIYOR Ayrıca 17 Eylül’de NYMEX'de Batı Teksas petrolünün varil fiyatı ani bir hareketle keskin bir düşüş yaşamıştır. Keskin düşüşe 'şişman parmak' olarak adlandırılan bir işlem hatasının yol açmış olabileceği konuşulurken benzer şekilde brent petrolde de 112 dolar düzeylerine doğru sert bir inişin yaşanması ve yaşanan değer kaybının telafi edilmemesinden küresel piyasalarda yeniden baş gösteren endişe ortamının petrol fiyatlarını – Orta Doğu’daki gerilime rağmen- baskıladığı anlaşılmaktadır. Japonya’nın varlık alım programını 10 trilyon yen genişletmesi ile pek çok emtia değer kazanırken petrol bu harekete katılmamıştır. Önceki günlerdeki sert düşüş hareketinin de bir işlem hatasından kaynaklanmadığı bildirildikten sonra Suudi Arabistan’dan gelen açıklama da bu sert düşüş hareketini açıklamaya zemin oluşturmuştur. G7 üyesi ülkelerin maliye bakanlarının Ağusto ayındaki toplantılarında yapılan petrol arzının artırılması çağrısını takiben Suudi Arabistan 19 Eylül’de yükselen fiyatların küresel ekonomi üzerinde etkileri konusunda endişelerini yansıtır şekilde ABD, Avrupa ve Asya'daki temel müşterilerine yıl sonuna kadar ekstra petrol arzı teklif etmiş, Opec delegeleri de, Riyad'ın fiyatları aşağı çekmeye çalıştığını belirtmişlerdir. NYMEX PETROL 117,92 dolardan; Suudi Arabistan’ın ek arz açıklaması, Merkel ve Hollande’ın bankacılık denetimi başlangıç tarihinde anlaşamaması, İspanya’nın yardım istemede hiçbir şekilde acele etmemesi, ABD'de petrol stoklarının arttığını gösterir veriler ve Federal Rezerv Philadelphia Başkanı Plosser'ın yeni teşvik planının muhtemelen ekonomik büyümeyi desteklemeyeceği öngörüsü petrolün düşüşü sürdürerek 7 haftanın düşüğüne gerilemesine neden olmuştur, bu şekilde brent petrol varil fiyatı 108 dolara, NYMEX petrol varil fiyatı ise 90 doların altına inmiştir. 29 G7 VE SUUDİ ARABİSTAN PETROLÜ BASKILIYOR, SURİYE GERGİNLİĞİ ARTIRIYOR İspanya odaklı Euro bölgesi borç krizi endişelerinin ve Yunanistan’da troyka ile anlaşmazlığın troykanın kendi içinde anlaşmazlığa dönüştüğü haberleri ile krizin çözümüne ilişkin beklentilerin kötüleşmesinin de etkili olduğu bu düşüş, İspanya ile yönünü tekrar yukarı çevirmiştir. İspanya’da kabul edilen 2013 bütçesi ve açıklanan reform tedbirleri, bunun yanı sıra şartlı da olsa Yunanistan’da koalisyon liderlerinin troyka raporu sonrası alınacak yardımın ön koşulu olan 13,5 milyar euroluk kesintilerde anlaştığının bildirilmesi, FED’in QE3 operasyonunun başarısına ilişkin tartışmalar sürerken piyasaların üzerinden en azından Euro böglesi baskılarını bir ölçüde de olsa almış ve bu şekilde iyileşen beklentiler ile petrol de hem spot hem vadeli piyasada değer kazancına yönelmiş, brent petrol varil fiyatı 112 doları aşarken 113 dolar sınırına dayanmış, Eylül ayının son işlem gününde İspanya’nın bankacılık stres testleri sonuçları beklenirken de 113 doları aşmıştır. İspanya’nın kredi notunun Moody’s tarafından çöp seviyesine indirileceği dedikodusu ile baskılanan petrol, Ekim’in ilk gününde Çin'de imalat PMI verisinin ve Japonya’da Tankan imalat endeksinin gerilemesi nedeniyle (İspanya bankacılık stres testlerinin bankaların yaşayabilir olduğunu göstermesine rağmen) 28 eylül tarihinde Aralık’tan beri en iyi çeyrek kazancı kapattıktan sonra 51 değer kaybederek 111,47 dolar seviyesine dek gerilemiş, diğer emtiaları toparlayan Avrupa imalat PMI verilerinin verdiği toparlanma sinyali brent petrol üzerinde kayda değer etki yaratamamıştır. İspanya'nın bir kurtarma başvurusuna hazırlandığı söylentilerinin yanında ABD envanterlerinin önceki hafta yükseldiği öngörülerinin etkisi ile dalgalı bir seyir izlese de ABD'de arzın üst üste dört hafta tırmandığının açıklanmasının ardından yönünü aşağı çevirmiştir. Amerikan Petrol Enstitüsü'nün açıkladığı raporda petrol stoklarının Eylül’ün son haftasında 462,000 varil yükseldiği görülmüş ve bu şekilde dünyanın en büyük petrol tüketicisi olan ABD’nin talebinin azaldığı spekülasyonu ile brent petrol, 112 dolar seviyelerinden 107 dolara dek düşüş kaydetmiştir. Suriye ve Türkiye arasındaki tansiyonun artması ile Ortadoğu'dan ihracatın sekteye uğrayabileceğine dair endişeleri, Türkiye sınırında Şanlıurfa ilçesi Akçakale’ye havan mermisi düşmesi ile gündeme gelince, önceki gün üç aydan fazlasının en çok düşüşünü gösteren petrol New York’ta yükselişe geçmiştir. Suriye tarafından Türkiye'ye ateş açılmasının ardından ülkenin Birleşmiş Milletler'in müdahalesini istemesi ile petrol vadelileri yüzde 0.7 kadar yükseliş göstermiş, brent petrol yükselişini ECB Başkanı Draghi’nin tahvil alım planının uygulamaya hazır olduğunu vurguladığı PPK toplantısı sonrası basın açıklaması ile euronun dolar karşısında değer kazancını genişletmesinin de desteği ile sürdürmüştür. 4 Ekim’de Suudi Arabistan Petrol Bakanı Ali İbrahim El Naimi, dünyadaki ekonomik yavaşlamaya rağmen petrol fiyatlarının hala yüksek olduğunu, oysa petrol sıkıntısı bulunmadığını ve ek taleplerin de karşılanabileceğini kaydetmiştir ki bu açıklamalar petrol fiyatlarının üzerindeki baskıyı artırarak ilerleyen dönemlerde de sert yükselişler olmayabileceği yönünde sinyaller vermektedir. Ekim’İn ilk haftasını tamamlarken ABD Tarım Dışı İstihdam verisi öncesi piyasalarda verinin FED Başkanı Bernanke tarafından en büyük endişe olarak tanımlanan işsizliğe dair olumlu sinyaller vereceği beklentisi, algıyı iyileştirince risk iştahında toparlanma ile petrol yeniden 112 dolar seviyesinin üzerini test etmiştir. ABD’de tarım dışı istihdam verisi önceki ayki verinin revize edilmesi sonucu geçen aya göre önemli oranda gerilemiş olsa da işsizlik oranının %7,8’e gerilemesi ile brent petrol varil fiyatı 112,99’a dek yükselip 113 dolar sınırına dayanmıştır. 30 G7 VE SUUDİ ARABİSTAN PETROLÜ BASKILIYOR, SURİYE GERGİNLİĞİ ARTIRIYOR Yeni haftaya başlarken IMF’nin küresel büyüme beklentilerini düşüreceği beklentisi, Dünya Bankası’nın Asya-Pasifik ve Çin için düşürdüğü büyüme tahminleri, Euro bölgesi endişelerinin İspanya ve Yunanistan odaklı olarak sürüyor olması gibi unsurlar 110,50 dolar seviyesine dek gevşetse de brent petrol varil fiyatı Ortadoğu’daki gerginlikten beslenmiş, ABD Başkanı Obama’nın da, İran'a yönelik yaptırımların sertleştirilmesini içeren bir kararname yayımlaması ile 114,70 dolar/varil seviyesine dek yükseliş kaydetmiştir. Petrolü 115 dolar seviyesinin üzerine çıkaran gelişme ise Suriye-Türkiye gerginliği olmuş, Orta Doğu’da oluşan bu baskı brent petrol fiyatlarının yukarı yönlü hareketine katkı yapmıştır. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta'nın, ABD'den Ürdün'e askeri danışmanlar gönderildiği ve Türkiye'ye Suriye'den taşabilecek muhtemel herhangi bir insani ve askeri olaya hazırlanma konusunda yardım teklif edildiği açıklamasının ardından Ortadoğu'da yükselen tansiyonun arza etki edebileceği endişeleriyle petrol fiyatları yüzde 0.8'e varan bir yükseliş kaydetmiştir. 2012 yılının başlarında İran gerginliği nedeni ile 130 dolar seviyelerine yaklaşan brent petrol varil fiyatının şimdiki Orta Doğu gerginliği ve bunun yanında İran’a yaptırımların ağırlaştırılması girişimlerine rağmen sert yükseliş kaydetmemektedir. Bunda da arz endişelerinin diğer petrol üreticisi ve ihracatçısı ülkeler tarafından yatıştırılıyor olması etkili olmaktadır. Suudi Arabistan Petrol Bakanı El-Naimi piyasanın tüm ihtiyacını karşılayacakları taahhüdünde bulunmuş, bunun ardından da Irak Petrol Bakanı petrol üretimini 2020’ye kadar günlük 10 milyon varile çıkaracaklarını açıklamıştır. Suudi Arabistan ve Irak en büyük iki üretici oldukları için bu ülkelerin üretime dair taahhütleri piyasayı rahatlatmakta ve sert-hızlı yükselişlere engel olmaktadır. 88,47 dolardan başlattığı yükseliş hareketini 117,92 dolara dek devam ettiren brent petrol, genel olarak büyüme beklentilerinin aşağı çekilmesi ve arzın arttırılacağı haberleriyle birlikte her ne kadar yükselen kanalın alt desteği 107,09 dolara kadar geri çekilme yaşamış olsa da tüm merkez bankalarının büyümeye odaklanması petrolün 110 dolar destek seviyesinin altına gelmesini engelleyecektir. Dolayısıyla petroldeki hareket bandının mevcut durumdaki 200 günlük hareketli ortalama olan 110 dolar ile 117,50 dolar arasında dalgalı seyirinin devamını beklemekteyiz. 31 SERBEST İŞLEM PLATFORMU (SİP) Hisse senetleri İMKB’de işlem görmeyen halka açık şirketlerin SPK kaydındaki paylarının İMKB’de işlem görmesi yönünde verilen karar ile İMKB Pay Piyasaları altında Serbest İşlem Platformu (SİP) oluşturulmuştur. İşlem görme şirketlerin finansal durumlarının ve halka açıklık yapılarının değerlendirilmesi sonucunda olmaktadır ve işlem görecek şirketleri SPK belirlemektedir. SPK tarafından Serbest İşlem Platformunda işlem görmesine karar verilen şirketlerin paylarının tamamının Kurul kaydında bulunması ve esas sözleşmelerinde, işlem görecek paylarının devir veya tedavülünü kısıtlayıcı ve pay sahibinin haklarını kullanmasına engel teşkil edici hüküm bulunmaması gerekiyor. Bunlara ek olarak SİP’te işlem görecek halka açık anonim ortaklıkların MKK'da ihraççı üye kaydı yaptırması, nitelikli elektronik sertifikalara sahip olması, ve söz konusu işlemlerin tamamlanabilmesini teminen SPK’ya, İMKB'ye ve MKK'ya başvurması zorunluluk arz ediyor. İlgili halka açık anonim ortaklıkların finansal raporları ile bunların hazırlanması ve ilgililere sunulmasında Sermaye Piyasasında Finansal Raporlamaya İlişkin Esaslar Tebliği hükümleri uygulanmakta ve bu ortaklıklar üç ve dokuz aylık finansal tablo ile ara dönemler için faaliyet raporu düzenleme yükümlülüklerinden muaflar. SİP’te işlemlere, Ostim Endüstriyel Yatırımlar ve İşletme AŞ hisselerinin işlem görmeye başlamasıyla 10 Mayıs 2012 itibariyle başlanmıştır. SİP’te işlemler, HSP pazarlarındaki seans saatleri içinde gerçekleşmekte ve gün içinde 4 kez emir toplanarak fiyat belirlenmekte ayrıca “tek fiyat sistemi” uygulanmaktadır. Tek fiyat sisteminde belli bir zaman dilimi boyunca eşleştirme yapılmaksızın emirler toplanmakta ve bu süre bitiminde en yüksek miktarda işlem gerçekleşmesini sağlayan fiyat seviyesinin hesaplanarak tüm işlemler bu fiyat seviyesinden gerçekleştirilmektedir. SİP’e dahil edilen şirketlerin payları, işlem görmeye başlayacağı ilk günün ilk seansında serbest marjla işlem görmekte, izleyen seansta ilk seansta oluşan ağırlıklı ortalama fiyatı üzerinden baz fiyat ve fiyat değişim sınırları hesaplanmaktadır. Tavan ve taban fiyat sınırlarının belirlenmesinde kullanılacak fiyat marjı % 10’dur. SİP’te işlem gören hisseler brüt takas uygulamasına dahildir ancak bu paylar için açığa satışa ve kredili menkul kıymet işlemleri söz konusu değildir. Halka arz seferberliği ile halka açık şirket sayısını artırmaya yönelik çabalar kapsamında ortak sayısı bakımından halka açık statüde bulunan şirketlerin borsaya kazandırılmasında SİP etkili olacak ve şirketler de işlem görmeye başlayarak bilinirliklerini artırarak kurum imajına katkı sağlayacak, daha kurumsal hale geleceklerdir. Yatırımcı açısından; SİP’te işlem yapabilmek için çalışılan aracı kurum ile Alım Satıma Aracılık Çerçeve Sözleşmesine ek olarak yatırımcının ‘riski kabul ettiğini beyan eder’ bir belge yani bir risk bildirim formu imzalamaları gerekmektedir. 32 SERBEST İŞLEM PLATFORMU (SİP) Burada bahsedilen risk söz konusu; şirket paylarında derinlik ve hacmin genellikle yeterli olmayışı nedeniyle volatilitenin yüksek oluşu ve fiyat hareketlerinde sert değişimler gözlenebiliyor olmasıdır. Payları SİP’te işlem görecek şirketlere ilişkin olarak SPK Kararı dışında İMKB tarafından ayrıca bir hukuki ve mali durum/faaliyetlere ilişkin inceleme yapılmadığı gibi payların işlem görmeye başlamasından sonra da söz konusu incelemeler yapılmamaktadır. Payları işlem gören şirketlerin SPK ve İMKB tarafından belirlenen düzenlemelere uymaması halinde ise payların işlem sıraları geçici veya sürekli olarak durdurulabilmektedir. Yatırımcıların SİP’te yatırım yaparken sadece yukarı yönlü sert hareketleri referans almamalarını, sert düşüşlerin de yaşanma ihtimalini göz önünde bulundurarak ve SİP’teki şirketler ile piyasanın düzenleme ve işleyiş koşullarını dikkate almalarını ve bu şekilde yatırım yapma kararı almalarını öneriyoruz. Çünkü bu piyasada derinlik olmadığından taşınan riskin boyutu da o derece yüksek oluyor. Ayrıca yatırım yaparken SİP’teki şirketlerin pay sıralarının derinlikten uzak olması nedeni ile fiyatın volatil ve spekülatif ataklara açık olduğu da unutulmamalıdır. Bu şirketlere SPK kararı sonrası İMKB tarafından mali ve hukuki bir inceleme yapılmadığı için, şirketin düzenlemelere aykırı hareketleri halinde yatırımcılar imzaladıkları risk bildirim formunda da belirtildiği gibi olası zararlarından dolayı SPK ve IMKB’yi sorumlu tutamayacaklardır. Dolayısıyla bu incelemeden uzak durum bile yatırımcıların SİP’te yatırım yaparken üstlendiği riski, diğer pay piyasalarında yatırım yaparken üstlendiği riske göre artırmaktadır. SİP’te işlem gören halka açık anonim ortaklıkların performansları açısından fikir vermesi bakımından; 26.09.2012 tarihi itibariyle İMKB Pay Piyasası Serbest İşlem Platformu’nda İşlem Gören Hisseler ve işlem görmeye başladıkları tarihten itibaren kapanış getirileri aşağıdaki tabloda belirtildiği gibidir; 33 SPOR HİSSELERİ Spor kulüpleri son birleşmelerden sonra gelir gider dengelerinin netleşmesini sağlayarak sadece gelirleri gözüken ve temettü bahçesi konumundan kurtulmuştur. Mali tabloların netleşmesi de onların IMKB’de tercih edilirliğini azaltmıştır. Genel olarak kulüplerin Avrupa kupalarına katılması, Türkiye kupasındaki ve Liglerdeki durumu doğal olarak reklam ve ürün gelirlerin artmasına ve mali tablolarının daha güçlenmesine yardımcı olmaktadır. Başarısızlık gelir kaybına neden olduğundan hisselerin performansına da direk olarak etki etmektedir. Avrupa kupalarına katılamama ve futbol takımındaki revizyonlar yatırımcıların gelir beklentisini olumsuz etkileyince BJKAS hisselerinde yılbaşından buyana %38,67’lik gerileme görmekteyiz. Avrupa kupalarından elenme ve futbol takımının şampiyonluk sansının düşük görülmesi yatırımcıların TSPOR hisselerinden uzaklaşmasına neden olmuş ve yılbaşından buyana hisse %9,78 gerileme kaydetmiştir. Fener bahçe hisselerinde ise geçtiğimiz yıl Soruşturmalardan dolayı çok ciddi kayıplar olmuştu. Hem takımın şampiyonluk yarısında son dakikaya kadar kalması hem geçen yıl katılamadığı Avrupa kupalarına bu sene katılacağını görmeleri, hisse’nin geçen seneki kötü performansından uzaklaşmasına ve yatırımcının hisseye yönelik talebinin artmasına neden olmuştur. Hisse yılbaşından buyana yatırımcısına %4,75 getiri sağlamıştır. Galatasaray hisseleri ise her ne kadar şampiyonluk kazanılıp Avrupa kupalarına direk kupalardan katılım elde edilmiş olsa ve Şampiyonlar liğine tek takımın katılması ile ekstra gelirde elde dilmiş olsa da kulübün yapmış olduğu birincisi %400 bedellli ve 25 TL rüçhan kullanım fiyatlı sermaye artırımı ve geçtiğimiz hafta açıkladığı %300 bedellli ve 10 TL’lik rüçhan kullanımını içeren bedelli sermaye artırım planı hisse fiyatlarında ciddi gerilemelere neden olmuş ve yatırımcı kulübün gelirlerindeki artış beklentisine karşın göreceli ağır sermaye artırımına katılmak istemediğinden hisse fiyatında gerileme yaşanmasına neden olmuştur. 34 SPOR HİSSELERİ MKK verilerine göre GSRAY hisselerinin %20,80’lik kısmı Deniz, %17,32’si İşbank ve %10,19’u Garanti Bankası ve %6,50’sı ise Akbank takasında görülmektedir. Son üç aylık perioda baktığımızda takasdaki azalımın denizbankta 411,360 lot ve Deutche Yabancı da 60,238 lot olduğunu görmekteyiz. Dolayısıyla yabancı satışının yoğun olduğu şeklinde bir yaklaşım bu veriler ışığından pek de geçerli değildir. 35 SPOR HİSSELERİ Özellikle yaz sezonunda tüm kulüplerin hisse performansının aşağı yönlü olduğunu görüyoruz. Hissedeki bu düşüşler Beklentilerinize göre alım fırsatı olabilir. Önce spor kulüplerinin gelir gider dengelerinin netleşmesine ve temettü fabrikası gibi görülmesi gerektiğini düşünerek birleşmelerine ve şeffaflaşmalarını destekleyen piyasalar, şirketlerin mali güçlülüğe kavuşmaları için yaptıkları sermaye artırımlarına düzenleyici kurum yasal çerçeveler içinde kaldığı sürece engel teşkil etmeyecektir. Yasalara uygunsuzluk varsa düzenleyici kuruluş zaten gereken yaptırımı yapacaktır. Yatırımcılar istedikleri hisseleri tercih etmekte özgürdür. IMKB’de sadece futbol kulüpleri bulunmamaktadır. Spor kulüplerindeki beklenti başarının kalıcı olmasının gelirlerinin de başarı oranında artmasıdır. Reklam, yayın, bilet ve taraftar ürünleri başarılar oranında artacaktır. Başarısız olan takımın performansında doğal olarak geride kalacaktır. Ortaya çıkan tablo şu: En çok borcu olan kulüp Galatasaray, en fazla zarar yazan Beşiktaş, kâr eden tek kulüpler ise Fenerbahçe ile TSPOR. 31 mayıs 2012 MALİ TABLOLARINA GÖRE; 36 SPOR HİSSELERİ FENER; Fenerbahçe’nin; 360 mn Aktif toplamına karşılık 244 mn TL’lik toplam borcu bulunurken bunun 138 mn TL’lik kısmı kısa vadelidir ve şirket 5,9 mn TL ner dönem karı elde etmiştir. 37 SPOR HİSSELERİ GSRAY; Galatasaray’ın ; 582 mn Aktif toplamına karşılık 833 mn TL’lik toplam borcu bulunurken bunun 241 mn TL’lik kısmı kısa vadelidir ve şirket 35,8 mn TL zarar açıklamıştır. (Borç artışının 442 milyon liralık kısmı Galatarasay Spor Kulübü’nün Arena’daki koltuk ve locaları 15 yıllığına borsa şirketi olan Galatasaray Sportif AŞ’ye devretmesinden kaynaklandı.) 38 SPOR HİSSELERİ BJKAS ; Beşiktaş’ın ; 126 mn Aktif toplamına karşılık 479 mn TL’lik toplam borcu bulunurken bunun 345 mn TL’lik kısmı kısa vadelidir ve şirket 150 mn TL net dönem zararı açıklamıştır. 39 SPOR HİSSELERİ TSPOR ; 245 mn Aktif toplamına karşılık 178 mn TL’lik toplam borcu bulunurken bunun 147 mn TL’lik kısmı kısa vadelidir ve şirket 5,7 mn TL net dönem karı elde etmiştir. 40 AKSA AKRİLİK KİMYA SANAYİİ Aksa Akrilik’in 2Ç12 net kârı 76,3 milyon TL olarak gerçekleşirken bu değer bir önceki çeyreğe göre %103, 1Y12 döneminde gerçekleşen 113,7 mn TL’lik kar’da 1Y11’e göre %61 artış kaydetmiş oldu. Şirketin olağandışı gelirlerin ve bununla ilişkili vergilerin düşülmüş haliyle düzeltilmiş karı ise 23,5 mn TL seviyesindedir. Şirket 2Ç12’de karbon fiber faaliyetlerinin bölünmesi ile ilgili olarak iştirakinin satışından 88,2 milyon TL kar kaydetmesi ve bu işleme ilişkin olarak kaydedilen yüksek vergi tutarı net karın daha yüksek gerçekleşmesine engel olmuştur. Şirketin 2Ç12 döneminde 1Ç12’ye göre %3,76 artış kaydedip 426 mn TL olarak gerçekleşen satışlarının 409 mn TL’lik kısmi elyaf satışlarından 17 mn TL’lik kısmı ise enerji satışlardan sağlanmıştır. Yıllık bazda brüt esas faaliyet karının %2,1 azalma kaydetmesi ise akrilik elyaf fiyatlarının geçen yıla göre %14 gerileme kaydetmesinden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan ise Aksa Akrilik’in 2Ç11 döneminde %94 olan kapasite kullanım oranı ise 2Ç12’de %99 seviyesine yükselmiştir. Aksa Akrilik’in FAVÖK’ü ise yıllık bazda %5 ve çeyrek bazlı %10 artışla 2Ç12’de 53,6 mn TL olarak gerçekleşti. Bu artışın kaynağı ise hem ham petrol fiyatlarındaki yılın ikinci çeyreğinde görülen gerileme hem ECRU TOW fiyatlarındaki yıllık %21’lik gerileme( 2Ç12’de 3022 dolar/ton) hem de ACN fiyatlarındaki %32’lik düşüş sayesinde ( 1899 dolar/ton) bir önceki çeyreğe göre ürün fiyatlarındaki artış olarak görmekteyiz. Enerji yatırımları sayesinde azalan maliyetlerde şirketin hem brüt kar marjı %13,4’den %14,5’e hem de %11,2 olan FAVÖK marjına ki şirketin stok zararına karşın %12,6 seviyesine yükselmesine destek vermiştir. Aksa Akrilik karbon fiber faaliyetlerinin bölünmesi ile ilgili olarak elde ettiği 88,2 mn TL’lik karında eklenmesiyle birlikte şirketin 1Ç12’de %14,7 ve 2Ç11’de %18,4 olan efektif vergi oranının %36,3’e yükselmesine neden olmuştur. Şirketin net borç pozisyonunda da çok hafif gerileme ile 1Ç12’deki 226 mn TL’den 2Ç12’de 221 mn TL’ye indiğini görmekteyiz. Aksa Akrilik, 308 bin ton/yıl akrilik üretim kapasitesi ile dünyanın tek çatı altında en büyük akrilik elyaf üreticisi konumuna devam ederken, , dünya akrilik elyaf pazarında %14 pazar payı ile lider konumda bulunurken, yurt içi akrilik pazar payı ise %72 seviyesindedir. Aksa Akrilik, 1.700 ton/yıl kapasiteli ikinci karbon elyaf tesisini Temmuz ayı sonunda devreye alması ile toplam karbon elyaf üretim kapasitesini 3.500 ton/yıl seviyesine çıkarmıştır. Kapasite artışının olumlu etkisini mali tablolarda bu dönemden itibaren göreceğiz. 100 MW’lık termik santralinin açılmasıyla birlikte toplamda 170 MW’a ulaşacak olan Aksa Akrilik bu yatırımın devreye girmesi ile de enerji maliyetlerinde kademeli olarak %40 tasarruf sağlamayı hedeflemesi aynı zamanda marjlarında yükselmesine katkı yapacaktır. Şirket 6,09x FK, 5,37x Firma değeri/FAVÖK çarpanı ile uluslar arası benzer şirket çarpanlarına göre sırasıyla %13 ve 14 iskontolu işlem görmektedir. %50 uluslar arası benzer şirket , %50 indirgenmiş nakit akımları ortalaması ile hedef fiyat olarak karşımıza çıkan 6,10 TL, hisse için mevcut 4,63 TL fiyata göre %24 iskonto içermektedir. 41 AKSA ENERJİ Aksa Enerji 2Ç12 sonuçlarında konsensus tahmini olan 12 mn TL net karın tam tersine altında, 10 mn TL net zarar açıklamıştır. Karın beklentilerin altında kalması hem 12 mn seviyesinde kaydettiği maddi duran varlık değer düşüklüğü karşılığından hem de faaliyet performansındaki zayıflıktan kaynaklanmış görünmekte. 2Ç12 döneminde açıkladığı 10 mn TL zararla birlikte şirket 1Y12 döneminde yaklaşık 136 mn TL’lik net kar rakamına ulaşmıştır. Geçen yılın aynı döneminde ise kur farkı ağırlıklı 93 mn TL zarar açıkladığını da hatırlatmak isteriz. Şirket 2Ç12 dönemindeki elektrik satış hacmindeki artış sayesinde ki bu da 1Y11 dönemindeki 1544 MW kapasitenin 1Y12 itibariyle 2036 MW’a çıkması sayesinde olmuştur, gelirlerini geçen yılın aynı çeyreğine göre %90 artırarak 340 mn TL’ye çıkarırken 1Y12’deki 866 mn TL’lik gelirde 1Y11’e göre %117’lik artışa işaret etmektedir. 2012’nin ilk çeyreğine göre baktığımızda gördüğümüz %35’lik satış gelirlerindeki gerileme ise mevsimsel etkiden kaynaklanmaktadır. Şirketin elektrik üretiminden sağladığı satışlar 1,839Gwh’ye yıllık bazda %165 artış, çeyrek bazında %36 düşüş kaydederek 1,870 milyon kWH seviyesinde gerçekleşti. Aksa Enerji’nin 2036Mwe olan kurulu kapasitesi bir önceki çeyreğe göre değişmezken, yılın ilk çeyreğinde %75 seviyesinde gerçekleşen Kapasite kullanım tüketimin zayıf olmasından dolayı 2Ç12’de %45 seviyesine gerileme kaydetmiştir. Diğer taraftan ortalama satış fiyatı ise 2Ç12’de %3 artış kaydetmesine karşın geçen yılın güçlü baz etkisi nedeniyle bir önceki yıla %16’lık düşüşle 0,181 TL/kwh seviyesinde gerçekleşmiştir. Yılın ilk çeyreğinde 95 mn TL olan net esas faaliyet karıda 2Ç12’de 26,8 mn TL’ye gerileyince, diğer taraftan da hem spot fiyatların beklenildiği kadar yükseliş kaydetmemesi , hem bakım ve onarım faaliyetlerin ağırlıklı bu çeyrekte yapılıyor olması, elektrik dışı segmentlerin katkısının düşüklüğü hem de mevcut kapasitenin %80’inin doğalgaz olması ve 2Ç12’de doğalgaza yapılan %18,7’lik zammın etkisi ile bir önceki çeyreğe göre %64 gerileme kaydeden ve 2Ç12 döneminde 43 mn TL’lik seviyesinde gerçekleşen FAVÖK ve 1Ç12’de %22,8 seviyesinden 2Ç12’de %12,7 gerileyen FAVÖK marjı ile karşılaşmasına neden olmuştur. Doların değer kazanması ile 1Ç12 döneminde 70 mn TL net finansal gelir elde eden Aksa Enerji, 2Ç12 sürecinde TL’nin dolar karşısında değer kaybetmesi ile ise 19 mn TL net finansal gider kaydetmiştir. Mevsimsel etki nedeniyle yılın ilk çeyreğinde güçlü, ikinci çeyreğinde zayıf, üçüncü çeyreğinde hem KKO’daki artış hem de ikili satış payının artması nedeniyle yine güçlü sonuçlar açıklamasını beklediğimiz AKSEN’de , bütçe için alınacak tedbirler arasında doğalgaza yaklaşık %25-30 zam yapılma ihtimalinin bulunması, Botaş’ın doğalgazı maliyetinin %30 altına sattığının bilinmesi ve bu olası artışın her ne kadar elektrik fiyatlarına yansıtılacak olsa da doğalgazla üretim yapan şirketler için baskı unsuru oluşturmasını beklemekteyiz. Aksen için %60 DCF, %40 benzer şirket çarpanlarına göre yaptığımız agırlıklandırmamızda ulaştığımız 4,30 TL hedef fiyatımız %15 iskonto içerdiğinden TUT yönünde tavsiyede bulunmaktayız. 42 EMLAK KONUT GYO Emlak Konut 2012 yılının ikinci çeyreğinde tüm beklentilerin üzerinde 63 mn TL net kar açıkladı. Karın beklentileri aşmasındaki etmenler ise 3Ç12 döneminde kaydetmesi beklenen Kayaşehir projesini 2Ç12 mali tablolarına yansıtmasından kaynaklandı. Dolayısıyla Şirket bu çeyrekte 257 milyon TL olan piyasa beklentisinin üzerinde 309 milyon TL satış geliri kaydetmesini de doğal karşılamak gerekir. EKGYO’nun FAVÖK marjı ise beklentiler dahilinde %16,5 seviyesinde gerçekleşti. Brüt kar marjı ise düşük karlılığa sahip olan KİK projelerinin katkısının artmasından dolayı beklentileri karşılayamadı fakat yine de, ciro tarafındaki olumlu sapma sonucunda 2Ç12’de 51 milyon TL FAVÖK’e ulaşmayı başardı. EKGYO’nun konut teslimi yerine projeden (%95 inşaat bitme kriteri var) elde ettiği geliri hemen mali tablolarına yansıtabilmesi diğer GYO’lardan en büyük farklılığıdır. Diğer taraftan EKGYO’nun konut teslim ve arsa satış gelirlerinin değişkenliği dönemsel karşılaştırmadaki en büyük sorunlarında biridir. Bu durum en güzel 1Ç12’de 26 mn TL’lik satış gelirinin teslimatlarla birlikte 392 mn TL’ye çıkmasından da görülmektedir. Bu gelişme aynı zamanda 4 mn zarar seviyesinden olan Esas Faaliyet karının 2Ç12’de 51 mn TL’ye kara dönmesinden de görülmektedir. EKGYO’nun yıllık 10,000 adet satış hedefi bulunmakta. Yılın ilk yarısında satılan adet ise 3.776 seviyesinden bulunmakta ve yılın kalanında hem eylül ayında 5,322 ünitelik Ağaoğlu Ayazağa Dreamland projesi, 400 ünitelik Şişli Likor fabrikası arazisi ile bu hedefin yakalanabileceğini, Kartal Sultanbeyli ve Finans Merkezinde arsa ihaleleri, EKGYO’nun hem önümüzdeki dönemde sırayla devreye alacağı yoğun proje portföyü hem satışa çıkardığı Maslak 1453 ( Eylül ayında yurtiçinde bu proje kapsamında 5.341 adet konut ve ticari üniteleri üzerinden 2.000 adet satış yapıldığı ve EKGYO’nun bu projenin toplam gelirlerindeki payının %35.5 olduğu ve 1.154 mn TL gelir elde edebilecektir) ve Bahçetepe projelerinde elde ettiği güçlü satış performansı , TOKİ’deki önceliği, NAD değerine göre iskontosunun %12 seviyelerinde bulunması, şirketin ön plana çıkan önceliklerini oluşturmaktadır. Şirket için hedef değerimiz 3,22 TL %19 iskontoya işaret ettiğinden ALIM yönündeki tavsiyemizi korumaktayız . 43 TÜRK HAVA YOLLARI Faliyet karlılığındaki ve finansal gelirlerindeki artış sayesinde yılın ikinci çeyreğinde 193 MN TL net kar açıklayan THYAO, hem doluluk oranlarındaki iyileşme hem petrol fiyatlarındaki düşüş hem zayıf TL hem de yolcu sayısındaki yıllık %19 artışla desteklenen marjlardaki artış hem de bakım ve personel giderlerindeki gerileme ile tüm dikkatleri üzerinde toplayan hisse olmuştur. Hem yeni açılan hatlara bağlı olarak artan yolcu sayısı hem Euro’nun TL karşısındaki değer kazancı THYAO’nun satış gelirlerinin yıllık %37 artışla 3,839 mn TL’ye ulaşmasını sağlamıştır. Bölümsel katkılara baktığımızda ise %37 artış kaydeden yolcu gelirlerinin yanında %32 artış gösteren kargo gelirleri ve %37 artış gösteren teknik/diğer gelirler kalemlerindeki artış operasyonel faaliyetdeki başarıya işaret etmektedir. Temmuz ayındaki olumsuz Ramazan etkisinin ardından dini bayramın Ağustos’a denk gelmesi Ağustos ayında THYAO’un olumlu veriler açıklamasına neden olmuştur. Toplam yolcu sayısı Ağustos’ta geçen yıla kıyasla %23, kargo-posta hacmi %29 artarken yolcu doluluk 5.1 puanlık iyileşmeyle %80 seviyesine çıkarken, Ocak-Ağustos döneminde ise yolcu artışı %19.7, kargo-posta büyümesi %26 ve yolcu doluluk artışı 5.2 puan artışla %77 olarak gerçekleşmiştir. Bu rakam tarihsel olarak Ocak – Ağustos döneminde THY’nin açıkladığı en yüksek veridir. Yolcu doluluk oranındaki bu artış arz edilen koltuk kapasitesinin %18,7 ve ücretli yolcu km’sinin %27,4 artmasından kaynaklanmıştır. Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu önümüzdeki dönemde geniş gövde uçak ihtiyacının temini kapsamında 2014 yılında 4 adet, 2015 yılında 6 adet ve 2016 yılında 5 adet olmak üzere toplam 15 adet A330-300 uçağının Airbus firmasından satın alınmasına karar verdiğini açıklaması ki daha önce ki 2010-2015 planlarındaki 105 uçaklık filo genişletme operasyonunda yer almamaktadır, THYAO’nun yüksek talep gören bazı mevcut hatlarda ve yeni hatların açılmasında dar gövdeli uçaklara kıyasla daha karlı bir iş modeli elde etmeyi amaçladığını göstermektedir. Diğer taraftan ise 179 uçakla filo yaşı 6,3 olan THYAO’nun yaş ortalaması aşağı çekilmiş olacak ve hem kapasite artışı hem doluluk oranında artış hem de yakıt tasarrufu elde etmesine imkan sağlayacağından Her ne kadar bu alımlar ek borç yükü yapacak olsa da ki mevcut durumda borç/sermaye oranı 2,15’dir, uzun vadede büyümeyi olumlu etkileyecek gelişmelerdir. Diğer taraftan THY Genel Müdürü Temel Kotil ilk yarıdaki karlılık trendini 3. çeyrekte de sürdürdüklerini, yıl sonunda 38 mn yolcu ve 7.8 milyar dolar ciro öngördüklerini , Balkan havayolları ile halen ilgilendiğini, SunExpress’teki payında artış planlamadığını, yılsonunda kadar 204 adet olan uçuş noktalarına 12 ekleme daha yapacaklarını belirtmesi de THYAO için olumlu diğer gelişmeler olarak dikkat çekmektedir. Bu arada geçtiğimiz günlerde THYAO’da e devletin sahip olduğu hisselerin satışına ilişkin Özelleştirme İdaresi’nin satışa yönelik herhangi bir plan değişikliği olmadığı yönündeki açıklamasını da hisse üzerinde baskının azalmasına neden olmuştur. THYAO için 4,62 TL olan hedef fiyatımız %14 iskonto içerdiğinden alım yönündeki tavsiyemizi korumaktayız. 44 SODA SANAYİİ Doğalgaz zammı marjları baskı altında tutmaya devam edecek. Soda sektöründe, 2011 yılında kriz sonrası toparlanma yaşanmış ancak yılın ikinci yarısından itibaren EURO bölgesinde görülen bölgesel daralmalar özellikle Avrupa pazarını olumsuz etkilemiştir. Batı Avrupa’da soda talebindeki gerileme sürmektedir. ABD’de inşaat sektöründeki durgunluk kısmen otomotiv ile dengelenmekte ve düz cam sektöründe soda kullanımı yatay seyretmektedir. Hindistan’da Talep artışı tüm kullanıcı sektörlerde görülse de en önemli artış cam ambalaj sektöründe yaşanmaktadır. Çin’de soda satışları düşük seyretmektedir. Stok azaltma ve talebi canlandırma amacıyla satış fiyatlarında indirime gidilmiştir. Krom Bileşikleri sektöründe ise; piyasadaki üretici sayısının ve üretim kapasitelerinin fazlalığı fiyat rekabetini de getirmektedir. Makine Sektörü; Kriz sonrasında makina sanayinin ağırlığı gelişmekte olan ülkelere ve doğuya doğru bir kayış göstermiş, bunun da etkisi ile gelişmekte olan ülkelerdeki makina imalatının pazar payı da artış eğilimine girmiştir. Gelişmekte olan ülkelerdeki makina imalatçılarının düşük fiyatlarla pazara girmeleri pazardaki rekabeti arttırmakta ve kar marjlarını düşürmektedir. Bölgemiz değerlendirildiğinde soda talebinin çevre ülkelerdeki politik istikrarsızlıklara rağmen çok olumsuz etkilenmediği ve toparlanmanın nispeten daha hissedilir bir süreç izlediği görülmektedir. Soda’nın satış gelirleri bir önceki çeyreğe göre %4 bir önceki yıla göre ise %29 artış kaydetmiştir. Bu olumlu görünüm fiyatlamadaki zorluklar, faaliyet dışı gelirlerin düşüklüğü ve net finansal gelirler nedeniyle karlılığa yansımamış ve şirketin karı bir önceki çeyreğe göre %38 ve bir önceki yıla göre %49 gerileme kaydetmiştir. Soda’nın FAVÖK marjıda 2Ç12’de %13,7 ile çeyrek bazda %12,9 gerileme kaydetmiştir. Bunda en önemli etkenlerden biri de satılan malın maliyeti içerisinde yaklaşık %50 seviyesinde olan enerji fiyatlarındaki artıştan kaynaklanmıştır. Nisan ayındaki %19’luk doğalgaz zammı marjları baskı alırken, Geçtiğimiz hafta doğalgaz ve elektriğe yapılan zamlar 4Ç12 döneminde de marjları baskı altında tutacaktır. Soda Sanayii 2012 tahminlerine göre 74 F/K ve 4,8 FD/FAVÖK çarpanı ile işlem görürken, 3,30 TL olan hedef fiyatımıza göre %13 iskontolu işlem gören hisse için TUT yönünde tavsiyede bulunmaktayız. 45 Araştırma Bölümümüzün Hazırladığı Diğer Raporlarımıza www.turkborsa.net www.turkishyatirim.com adreslerinden ulaşabilirsiniz. ÇEKİNCE : Bu rapordaki bilgi ve fikirler Turkish Yatırım tarafından güvenilir olduğuna inanılan kaynaklardan derlenerek hazırlanmıştır. Turkish Yatırım bu bilgilerin doğruluğu veya bütünlüğü konusunda bir garanti veremez. Raporda yer alan yatırım, bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı kurumlar, portföy yönetim şirketleri, mevduat kabul etmeyen bankalar ile müşteri arasında imzalanacak yatırım danışmanlığı sözleşmesi çerçevesinde sunulmaktadır. Bu rapordaki görüşler, tahmin ve projeksiyonlar raporu hazırlayan analistlerin fikirlerini yansıtmaktadır. Analist/ler görüş ve tahminlerini haber vermeksizin değiştirme hakkına sahiptirler. Bu rapor sadece bilgi vermek amacıyla hazırlanmıştır. Turkish Yatırım ve personeli bu rapordaki bilgilerin eksikliğinden veya yanlışlığından dolayı hiçbir şart altında sorumlu tutulamaz.