TBMM B: 35 17 . 12 . 2010 O: 2 Kıymetli arkadaşlar, bir diğer husus: Sahillerimiz ne durumda? Boğazlarımız ne durumda? Arkadaşlar, boğazlarımız Montrö Antlaşması’nın da bize verdiği yetkilerle uluslararası kullanılan bir ortam fakat Montrö Antlaşması’nın yapıldığı günden bugüne tehditler değişmiş, boğazlardan giriş çıkış, seyrüsefer, trafik değişmiş, taşınan ürünler değişmiş. Bu anlaşma yapıldığı zaman, Rusya’nın nükleer atıklarını üçüncü dünya ülkelerine boğazlarımız ve denizlerimizin üzerinden geçirme ihtimali var mıydı? Yoktu. Bu anlaşma yapıldığı zaman, Hazar petrollerinin, Orta Asya petrollerinin ve doğal gazın, doğal gaz yataklarının ürünlerinin Batı pazarlarına bizim bu bölgelerimizden geçirme ihtimali var mıydı? O gün düşünülmüyordu. Kıymetli arkadaşlar, o zaman, Türkiye'nin çıkarları doğrultusunda öncelikle İstanbul Boğazı’nda o civardaki insanların can güvenliğini, mal güvenliğini, sağlığını emniyet altına almak için bu anlaşmaları gözden geçirmek gerekiyor. Sayın Hükûmetimiz bu anlamda ne yapıyor? Kıymetli arkadaşlar, bir diğer husus: Sahillerimiz gerçekten çok önemli, denizlerimizdeki balıklar, diğer deniz ürünleri, canlı hayat çok önemli. Ama bugün Karadeniz kendisinin 5 katı büyük bir havzaca kirlenmektedir. Biraz önce bahsettiğim doğal gaz ve diğer enerji ürünleri buralardan taşınmak isteniliyor. Bunlara doğal gaz ve petrol aramalarını eklerseniz, bu havzanın, özellikle Marmara’daki ve Karadeniz’deki kirlenmenin giderek insan sağlığı açısından sıkıntılı bir hâle geldiğini göz önüne alırsanız ve deniz ürünlerinde, balıklarda ve diğer deniz ürünlerinde yapılan analizlerdeki ağır metallerin artık insan sağlığını tehdit edecek bir noktaya doğru gittiğini göz önüne alırsak, arkadaşlar, bu iş biraz kenara itilmiş bir genel müdürlüğün ötesinde, yeniden görev tanımı yapılmış, yeni tehditlere karşı görevlendirilmiş, organize edilmiş, teşkilatlanmış bir Hudut ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ve bunun yanında belki birkaç genel müdürlük ve müstakil bir bakanlıkla halledilecek bir problemdir diye düşünüyoruz Milliyetçi Hareket Partisi olarak. Sayın İktidarı, Sayın Hükûmeti, bu konuda duyarlılığa davet ediyorum. Ve bu bütçenin ülkemize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çalış. Şimdi, şahsı adına, lehinde olmak üzere söz isteyen Nuri Uslu, Uşak Milletvekili. Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) NURİ USLU (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Çevre ve Orman Bakanlığı bütçesi üzerinde lehte söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Çevre ve Orman Bakanlığı, diyebilirim ki, bakanlıklarımız arasında yaptığı hizmetler ve çalışma alanları yönüyle çok önemli bir yere sahiptir. Çünkü, geniş anlamda çevrenin, doğal ve korunan alanların, ormanların ve mera alanlarının canlı yaşamının, özellikle de insanların ortak geleceğinde varlığından asla vazgeçilemez. Onlar olmazsa yaşam olamaz. Çevreyi oluşturan bu doğal kaynaklar, toprak, su, doğa ve hava yaşamın en önemli unsurlarındandır. Canlı yaşamının sürdürülebilir olması için, çevrenin sağlıklı yaşama koşullarını mutlaka taşıması gerekmektedir. Bu kapsamda, Anayasa’mızın 56’ncı maddesinde “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.” denilmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre ve Orman Bakanlığı, bu konularda toplumsal bilinç ve duyarlılığı yüksek oranda oluşturmuştur. 21’inci yüzyılda, bilim adamlarının söylediği gibi, zamanla farklı yerlerde bazı etkilerini görmeye başladığımız iklim değişikliği, sel, afet, kuraklık ve yağış bozukluğu ve benzeri düzensizlikler ve olumsuzluklar dünyanın birçok yerinde görülmektedir. Bu durumda bizim için en önem verilmesi ve dikkate alınması gereken konu da Türkiye'nin coğrafi konumu, arazi yapısı ve bitki örtüsü yönüyle iklim değişikliklerinden en yüksek oranda olumsuz bir şekilde etkilenecek bir yerde olmasıdır. – 644 – murat-bir.35 137–142