Şekil ve fonksiyonları benzer olan belli bir görevi yapmak üzere bir araya gelmiş hücre gruplarına doku denir. Hücreler dokuları,dokular da bir araya gelerek organları,organlar ise organ sistemlerini oluştururlar. HAYVANSAL DOKULAR Hayvansal dokular 7 grupta incelenir. EPİTEL DOKU BAĞ DOKU KIKIRDAK DOKU KEMİK DOKU KAN DOKU KAS DOKU SİNİR DOKU EPİTEL DOKU Vücudun iç ve dış yüzeyini örten hücrelerden ve salgı yapabilen bezlerden oluşur. Epitel doku hücreleri arasındaki boşluklar çok azdır. Kan damarı bulunmaz. Beslenmesi, bağ dokusundan difüzyonla yapar. Bölünme yeteneğine sahip hücrelerden oluşur. Örn:ağız,burun ve anüsü döşeyen epitel ile derideki epitel ektoderm kökenli,solunum sistemi,sindirim sistemi ve sindirim sisteminin bezleri(pankreas,karaciğer v.s.)endoderm kökenli, kan damarlarının iç yüzeyini döşeyen endotelyal örtü gibi epitellerise mezoderm kökenlidir. Epitel Dokunun Görevleri Örtücü ve döşeyici bir yüzey oluşturan epitel doku alttaki dokuyu su kaybı, mikroorganizmaların istilası gibi kimyasal ve mekanik etkilerden korur. Vücudumuzun birçok yerinde epitel doku çeşitli maddelerin emiliminden sorumludur. İnce bağırsakta bazı maddelerin emilimi epitel dokuyla sağlanır. Süt,gözyaşı gibi salgıları üretir. Burunda bulunan koku hücreleri,dilde bulunan tat cisimcikleri gibi vücudunda bazı bölgelerinde bulunan epitel hücreleri çeşitli duyuların algılanmasından sorumludur. Yapı ve fonksiyonlarına göre epitel doku 3 gruba ayrılır. Örtü epiteli(Koruyucu epitel) Salgı epiteli(Bez epiteli) Duyu epiteli 1)Örtü Epiteli Vücudun iç ve dış yüzeylerini örter. Hücre tabakası sayısına göre ikiye ayrılır. Tek katlı epitel doku Çok katlı epitel doku Tek Katlı Örtü Epiteli Tek sıra halinde yan yana sıralanmış hücrelerden oluşur. Farklı görevler yapmak üzere özelleşmiş farklı şekillere sahiptirler. Hücre şekiline göre yassı,kübik ve silindirik epitel olmak üzere üçe ayrılır. Tek Katlı Yassı Epitel Yassı hücrelerden oluşur. Vücut boşluklarını örten yassı epitel hücrenin yüzeylerinde emilmeyi arttıran mikrovilluslar da bulunur. Kan damarlarının iç yüzü,kalp zarı,akciğer zarı, akciğer alveolleri,karın boşluklarının iç yüzü bu hücrelerle kaplıdır. Tek Katlı Kübik Epitel Küp şeklindeki hücrelerin yan yana sıralanmasıyla meydana gelir. Omurgalıların dış yüzeyini örten derilerinde, böbreklerinde ve tiroid bezlerinde bulunur. Tek Katlı Silindirik Epitel Silindir şeklinde hücrelerden oluşmuştur. Mide ve ince bağırsağın iç yüzeyinde bulunur. Soluk borusu ve üreme kanallarında olduğu gibi sil bulunduranlarına silli silindrik epitel denir. Yalancı Katlı Epitel Bir sıra hücre dizisinden meydana geldiği halde hücre çekirdeklerinin farklı düzeyde yer alması nedeniyle çok katlıymış gibi görünürler. Solunum yolları epitelinde ve bazı bezlerin boşaltım kanallarında bulunur. Çok Katlı Örtü Epiteli Hücreler birden fazla tabaka oluşturacak şekilde sıralanmıştır. Omurgalıların derisinde bulunur. Bu dokunun tabanındaki hücreler silindirik,ortadaki hücreler kübik,üst kısımdakiler ise yassıdır. 2)Bez(salgı) Epiteli Salgı epitelini oluşturan hücreler kan ve hücrelerarası sıvıdan farklı içerikte ve nitelikte sıvı üretmek için özelleşmiştir. Salgı epitel hücreleri bir araya gelerek salgı bezlerini oluştururlar. Salgı bezleri tüm vücutta değişik yerlerde bulunurlar ve salgılarını üretip hücre dışına verirler. Bu salgı ürünleri hücrenin kendisi tarafından kullanılmaz,fakat organizmaların başka kısımları için gereklidir. Salgı Bezlerinin Sınıflandırılması 1) Salgısını verdiği yere göre a)Ekzokrin Bezler:Bu bezlere kanallı bezler veya dış salgı bezleri de denir.Salgılarını bir kanal aracılığıyla dışarıya veya gerekli olan yüzeylere akıtırlar. Örneğin:bazı sindirim bezleri,mukus bezleri ve tükrük bezleri b)Endokrin Bezler:Bunlara kanalsız bezler veya iç salgı bezleri de denir.Kanal yoktur.Az üretilen salgı hemen en yakın kan veya lenf damarlarına verilir.Genelde hormon adı verilen salgıları kanla vücutta gerekli yerlere taşınır. Örneğin:tiroid bezi c)Karma Bezler:Endokrin ve ekzokrin bez özelliği gösteren bezlerdir.Pankreas ve eşey bezleri örnek verilebilir.Pankreas kan şekerini ayarlayan insülin ve glukagon hormonlarını üreterek kana verir(Endokrin bez özelliği) Aynı zamanda bütün besin çeşitlerinin sindirimini sağlayan,enzimleri de üreterek bir kanalla bağırsağa gönderir.( Ekzokrin bez özelliği) 2)Hücre sayısına göre a)Tek hücreli bezler:Tek tek hücreler şeklinde örtü epitel hücrelerinin aralarına dağılmış olarak bulunurlar.Örneğin:Goblet hücreleri(mukus hücreleri) b)Çok hücreli bezler:Bu bezler çok sayıda salgı yapan epitel hücrelerinden oluşurlar.Bu bezlerin bazısı kanallı bazısı ise kanalsız bezlerdir. Çok Hücreli Bez Çeşitleri 3)Duyu Epiteli Dış ortamdan gelen fiziksel,mekaniksel, kimyasal ve optik uyarıları alıp özel bir potansiyel enerjiye çeviren hücrelerdir. Örneğin:tat alma epiteli Deride bulunan serbest sinir uçları ile ağrı duyusu algılanır. Omurgalıların beyin ve omurilik sinir düğümlerinde de serbest sinir uçları bulunur. Duyu epiteline ait hücrelerde yenilenme yoktur. BAĞ DOKU Bu doku çeşitlerinin en belirgin ortak özelliği, hücreler arasında fazla ara madde içeren boşluklar bulunmasıdır. Bağ doku:yumuşak organların etrafını sararak onlara desteklik sağlar,vücudun savunulmasında etkilidir,yapısal bozuklukların onarılmasını sağlar ve diğer doku ve organların arasındaki boşlukları doldurur. Bağ Dokunun Görevleri Tüm dokular arasında bulunarak onları destekler ve birbirine bağlar.Destek görevini esas olarak lifler yapar. Merkezi sinir sistemini oluşturan sinir doku dışında tüm damarlar bağ dokusu ile kuşatılmıştır.Böylece kan ile değişik dokular arasındaki gaz ve madde alışverişinde bağ dokusunun aracılığı söz konusudur. Depolama görevi vardır.Yağ dokusunda yağ,ara madde içinde su ve elektrolitler,temel madde içinde proteinler depolanır. Makrofajlar,mast hücreleri ve kandan göç eden lenfosit,nötrofil ve eozinofiller aracılığıyla koruma görevi yapar.Vücuda giren yabancı madde ve mikroorganizmalara karşı vücudu korurlar.Ayrıca ara maddenin yoğunluğu vücuda giren mikroorganizmaların ilerlemesine engel olur. Tamir görevi yapar.İltihap veya incinme sonucu harap olan bölgeler bağ dokusu ile tamir edilir.Tamir fibroblostların aktifleşerek lif ve ara maddeyi yapması ile sağlanır.Kendini yenileyebilen dokular yaralanan bölgelerini mitozla çoğalmak suretiyle kapatırlar.Bu özelliği olmayan dokularda ise hasarlı bölge(kalp kası gibi) bağ dokusu ile doldurulur. Bağ Doku Lifleri Tüm fibroblastlar tarafından meydana getirilen üç tip bağ dokusu lifi vardır. 1)Kollajen lifler:Uzun,düz ve beyaz renkli liflerdir.Oldukça dayanıklı ve sağlam olan kollajen lifler,kollajen(collagen) adı verilen proteinden meydana gelmiştir.Kollajen insan vücudunda yaklaşık %30’luk bir oranla en bol olarak bulunan proteindir. 2)Elastik lifler:İnce,uzun,elastik ve sarı renkli liflerdir.Birbirlerine fibrilin denilen glikoprotein dallanmalarla bağlanmış elastin adı verilen proteinden meydana gelmiştir.Özellikle deri, kan damarı duvarı ve akciğer dokusu gibi esneme ve genişleme özelliği olan dokularda bol olarak bulunur. 3)Retiküler lif:Kollajen liflerden farklı olarak daha incedir ve dallanarak bir ağsı yapı oluşturmuşlardır.Yumuşak organlarda,dalak ve lenfte bol olarak bulunur. KIKIRDAK DOKU Sadece omurgalı hayvanlarda ve insanda bulunan hem sert hem de esnek bir doku tipidir. Yüksek omurgalılarda embriyo döneminde ve köpek balıkları gibi ilkel omurgalılarda tüm iskelet kıkırdaktan meydana gelmiştir. Yüksek omurgalılarda erginde,kıkırdaktan oluşan yapıların büyük bir çoğunluğu kemik dokusuna dönüşür. Erginde özellikle eklemlerde yer alarak eklemleri destekler ve kaygan bir ortam oluşturur. Kıkırdak dokusu hücreler,lifler ve matriks adı verilen hücreler arası maddeden meydana gelmiştir. Kondrosit olarak adlandırılan kıkırdak hücreleri matriksde lakün denilen küçük boşluklar içerisinde yerleşmişlerdir. Kıkırdak dokusu dıştan perikondrium adı verilen bağ dokusundan meydana gelmiş kıkırdak zarı ile çevrilmiştir. Kıkırdak dokunun büyümesi bu perikondrium sayesinde gerçekleşir. Kıkırdak dokusunda kan damarı bulunmaz. Dokunun beslenmesi kondrin adı verilen matriks boyunca ve difüzyonla gerçekleşir. 1.Hiyalin Kıkırdak Bu dokuda kondrositler gruplar halinde bulunabilir. Canlılarda en bol bulunan kıkırdak tipidir. Memelilerin embriyonal iskeletin tümünde, ergin hayatta kaburgalarının uç kısmında, burunda,soluk borusu(trake) ve bronşlarda hiyalin kıkırdak yer alır. 2.Fibröz Kıkırdak Ara maddesinde çok miktarda kollajen lif bulunur. Ara madde miktarı ve hücre sayısı azdır. Omurlar arası disklerde bulunan bu kıkırdak çeşitli basınç ve çekmeye karşı çok dirençlidir. 3.Elastik Kıkırdak Bulunduğu yapıya esneklik ve desteklik sağlar. Kulak kepçesi,kulak yolu ve östaki borusunda bulunur. Kıkırdak Dokunun Görevleri Yumuşak dokulara destek olmaktır. Kaburgalardaki kıkırdak dokunun elastik özelliğine sahip olması solunumda kolaylık sağlar. Eklem yüzeylerini kaplayarak kaygan yüzeyler oluştururlar. Bazı bölgelerde bulunan kıkırdaklar ise organların zarar görmesini engeller. Uzun kemiklerin boyuna büyümesini sağlar. KEMİK DOKU Kıkırdaklı balıklar(örneğin köpek balıkları) hariç diğer tüm omurgalılarda endo iskeleti oluşturan dokudur. Kemik doku kafatası ve göğüs kafesinde olduğu gibi hayati öneme sahip olan organları korur, vücuda şekil ve desteklik sağlar ve hareketin ortaya çıkmasına yardımcı olur. Tüm hayvansal dokular içinde en az su ihtiva eden dokudur. Erginde bu oran yaklaşık %20’dir. Kemik dokunun dört farklı hücre tipi bulunur. Kemik Çeşitleri Kısa kemikler:Boyları kısa olan kemiklerdir. Omurgamızda, el ve ayaklarımızda bulunur. Uzun kemikler:Boyları uzun olup silindire benzeyen kemiklerdir. Kollarımızda ve bacaklarımızda bulunur Yassı kemikler:Kalınlıkları az olup levha şeklindeki kemiklerdir. Kafatasımızda, kalçamızda ve göğüs kafesimizde bulunur. Kemik Dokunun Görevleri Kas ve eklemlerle birlikte hareketi sağlar. Kalp,akciğer ve beyin gibi organları korur. Kalsiyum,fosfor gibi mineralleri depolar. Kan hücrelerinin üretiminde ve kaslara tutunma yeri olarak görev yapar. KAN DOKU Kan hücreleri(alyuvar,akyuvar ve kan pulcukları) ile sıvı kısmından(plazma) meydana gelir. Kan dokuda hücreler arası madde sıvı özellik gösterir. Vücuttaki kan miktarı,vücut büyüklüğü ile orantılı olarak değişkenlik gösterir. Kan Plazması Kan dokunun sıvı olan ara maddesine plazma denir. Kanın yaklaşık olarak %55 lik kısmı plazmadan meydana gelir. Kan plazmasının %90-92 kadarı su ,%78 i protein,geri kalanı ise inorganik maddelerden oluşur. Plazmada bulunan proteinler albumin, fibrinojen ve globulinlerdir. Kanın pıhtılaşmasından sonra,hücrelerinden ayrılmış açık renkli kısmına serum denir. Kan Hücreleri ALYUVARLAR 1mm3 kanda erkeklerde 5.4 milyon; kadınlarda ise 4.8 milyon kadardır. Kırmızı kemik iliğindeki ana hücrelerden meydana getirilirler. Embriyo gelişiminin ilk zamanlarında karaciğer ve dalakta üretilirler. Daha sonra kemik iliği alyuvar üretmeye başlar ve bu olay hayat boyu devam eder. Üretildiklerinde çekirdekli olan hücreler,kana karışırken çekirdeklerini kaybederler. Alyuvarların yapısında kan kırmızı rengi veren ve demir içeren hemoglobin pigmenti bulunur. Alyuvarın ömrü yaklaşık ömrü 120 gündür. Alyuvar hücreleri,kanın akışıyla birlikte pasif olarak hareket edebilirler. Yüksek yerlerde yaşayan insanlarda alyuvar sayısı fazladır. Çünkü,yükseklerde az olan oksijen den yeterli oranda yaralanabilmek için alyuvar sayısı arttırılır. AKYUVARLAR 1mm3 kanda 4000-11000 arasında bulunurlar. Kan plazmasının içinde aktif olarak hareket edebilen,çekirdekli hücrelerdir. Hemoglobin taşımadıkları için renksiz görünürler ve çekirdeklidirler. Kemik iliğinde üretilip kana karıştıktan sonra bölünme yeteneklerini kaybederler. Kan dokuda granüllü ve granülsüz akyuvar olmak üzere iki grupta toplanır. Granüllü Akyuvar Sitoplazmaları granüllü ve çekirdekleri boğumludur. Taşıdıkları enzimleri kullanarak,hücre içine aldıkları mikroorganizmaları öldürürler. Bu akyuvar çeşitlerinin büyük kısmı,kemik iliğinde depo edilirler. Granüllü akyuvarlar;bazofil,eozinofil ve nötrofil olmak üzere üç çeşittir. Bazofiller:Yaralanma sırasında ağrı ve acının oluşmasına ve yaranın şişmesine neden olurlar. Kanın damar içinde pıhtılaşmasını engelleyen heparini ve damar geçirgenliğini artıran histamini salgılar.Uzun süreli iltihaplarda,kandaki sayıları artar. Eozinofiller:Vücuda yerleşen parazitlere karşı savunmada ve alerjik hastalıklarda sayıları artar. Çekirdekleri iki parçalıdır. Nötrofiller:Yalancı ayak oluşturarak,vücuda giren yabancı madde ve mikropları fagositozla yok ederler. Zatürre gibi bakteri enfeksiyonlarında sayıları artar. Granülsüz Akyuvarlar Kemik iliği,lenf düğümleri,dalak ve timüs gibi lenf organlarında üretilirler. Fasulyeye benzeyen büyük çekirdekleri ve az miktarda sitoplazmaları vardır. Monosit ve lenfosit olarak ikiye ayrılır. Monositler Kemik iliği ve dalakta yapılır. Ömürleri tükenmiş hücre ve dokuları parçalarlar. Tifo ve sıtma hastalıklarında sayıları artar. Lenfositler • Timus bezinde yapılan lenfositler daha sonra kemik iliği,lenf düğümleri ve dalağa giderek olgunlaşırlar. • Boğmaca,öldürücü anemi,güneş yanıklarında,veremde sayıları artar. • B ve T lenfositleri olmak üzere 2’ye ayrılır. Kan Pulcukları Kemik iliğinde büyük çekirdekli hücrelerin parçalanmasıyla oluşurlar. Çekirdekleri yoktur,renksiz ve küçüktür. Kanamalarda,kanın pıhtılaşmasını sağlayarak kan kaybını önlerler. Kan pulcukları karaciğer ve dalakta makrofaj hücreleri ile fagositozla yok edilir. Kan Grupları İnsanlarda A, B, AB ve O olmak üzere dört çeşit kan grubu bulunur. Kan grupları alyuvarlarda bulunan protein yapılarına göre belirlenir. Alyuvarlarda A proteini (aglutinojen=antijen) bulunduran kan A grubu, B proteini bulunduran kan B grubudur. Alyuvarlarda her iki proteini de bulunduran AB kan grubudur. O kan grubunun alyuvarlarında kan grubunu belirleyen protein yoktur. Hangi çeşit kan grubuna sahip olacağımızı, kalıtım yasaları belirler. Eğer alyuvarlarında A antijeni (proteini) yoksa anti-A, B antijeni yoksa anti-B antikoru yapar. Bunun nedeni, doğum sonrası yiyecekler, bakteriler ve diğer yollarla vücuda giren çok az miktardaki A ve B tipi antijenlerdir. Alyuvarlarında A ve B tipi antijeni taşımayan O kan grubunun plazmasında hem anti-A hem de anti-B antikorları bulunur. AB kan grubunun plazmasında ise hiç antikor bulunmaz. Kan grupları uyuşmayan insanlar birbirinden kan alıp veremez. Verici ve alıcı kan grupları arasında antijen-antikor reaksiyonu olmamalıdır. Bu reaksiyon alyuvarların birbirine yapışarak çökmesine yol açar. İnsanlarda ayrıca M ve N kan grupları da vardır. Bu gruplar birbirlerine karşı antikor oluşturmadıkları için kan naklinde önem taşımaz. Rh Faktörü Rh faktörü ilk kez Rhesus cinsi maymunda görülmüştür. Altı çeşit olan Rh antijenlerinden D tipi toplumda çok yaygındır. Alyuvarlarında bu antijeni bulunduranlar Rh pozitif, bulundurmayanlar 'Rh negatif olarak adlandırılır. Rh+ kanın plazmasında anti Rh yoktur. Rh- kanın ise anti Rh antikoru vardır. Rh faktörü kan naklinde önemli olduğu gibi hamile anne ile bebek arasında kan uyuşmazlığına sebep olur. Anne'nin kan grubunun Rh(-) olduğu ve babanın kan grubunun Rh(+) olduğu durumlarda eğer bebeğin kan grubu Rh(+) olmuş ise anne ile bebeğin arasındaki kan bağı nedeniyle bebekten anneye geçen alyuvarlar belli bir oranı geçtiğinde annenin kanında bu duruma karşı antikor oluşur. Oluşan bu antikor göbek kordonu yoluyla bebeğe geçer ve bebeğin kanındaki alyuvarları parçalar. Bu da bebekte hızlı bir alyuvar yıkımına ve dolayısıyla anne karnındaki bebekte aşırı bir kansızlık ile buna bağlı olarak kalp yetmezliğine ve vücutta su birikmesine yol açar.Doğum sonrasında ise bütün bunların üstüne sarılık eklenir. Hem annede hem de bebekte meydana gelebilecek bu rahatsızlıklar tedavi edilmediği taktirde öldürücü olabilir ya da kalıcı sakatlığa neden olabilir.Bu rahatsızlıga Eritroblastosis fetalis denir. KAS DOKU Hücre ara maddesi yoktur. Kas hücrelerinin zarlarına sarkolemma denir. Sitoplazmalarına sarkoplazma denir. Sarkoplazmada kasılmayı sağlayan miyofibril denilen telcikler bulunur. Kas hücreleri,mitokondri ve endoplazmik retikulum bakımından zengindir. Aktin ve miyozin proteinlerinden oluşmuştur. Kas dokunun diğer dokulardan ayrılan en önemli özelliği kasılıp gevşeme yeteneğine sahip olmasıdır. 1.Düz Kas Hücreleri mekik şeklinde ve tek çekirdeklidir. Düz kaslar otonom(irade dışı)sinir sisteminin kontrolünde istemsiz olarak çalışırlar. Hücrenin ortasında yassı ve uzun bir çekirdek bulunur. Bağırsak,mide ve kan damarları gibi iç organların yapısında bulunurlar. Görevine göre,farklı yapılarda olabilirler. 2.Çizgili Kas Hücreleri lif şeklinde olup çok çekirdeklidir. İskelet sisteminin hareketini sağlarlar. Merkezi sinir sistemine bağlı olarak isteğimizle çalışır. Kasılmaları hızlıdır, fakat çabuk yorulurlar. Çekirdekleri hücre zarının hemen altında bulunur. Sitoplazmalarındaki aktin ve miyozinlerin açık ve koyu bantlar halinde görünmelerinden dolayı çizgili kas adını alırlar. Aktinler ışığı az kırdığından açık renkli görünür. (anizotrop bölge veya A bandı) Miyozin proteinleri ise ışığı çok kırdığı için koyu renkli görülür.(izotrop bölge veya I bandı) 3.Kalp Kası Yapı olarak;çizgili kaslara, çalışma olarak;düz kaslara benzer. Hücreleri tek çekirdeklidir. Otonom sinir sisteminin kontrolünde çalışır. Bir veya iki tane olan çekirdekleri hücrenin ortasında bulunur. Çizgili kaslardan farklı boyuna bantlardan başka,enine bantlarda vardır. SİNİR DOKU Hücresi:Nöron Nöronlar uyartıların taşınmasında görev yapar. Nöronlar karmaşık yapı gösteren bağımsız anatomik ve fonksiyonel birimlerdir. Uyarıları almak,iletmek ve ilerletmek;belli bir hücresel aktiviteleri başlatmak ve bilgi moleküllerini salgılamaktan sorumludur. Hücre gövdesinden tek veya daha fazla sayıda çıkan kısa ve dallanmış uzantılara dendrit denir. Dendritler sinir hücresine gelen bilgiyi alır ve hücre gövdesine iletir. Nöron gövdesinden uzun ve tek bir uzantı çıkar.Bu uzantıya akson denir. Omurgalı hayvanlardaki sinir hücrelerinin çoğunda aksonları örten ince zarın üzerinde miyelin denilen bir örtü bulunur. Miyelin kılıf SCHWAN hücreleri tarafından oluşturulur ve sinir hücrelerinde yalıtımı sağlar. NÖRON ÇEŞİTLERİ Miyelin kılıfın akson üzerinde kesintiye uğradığı yerlere RANVİER boğumu adı verilir. Miyelin kılıf ve Ranvier boğumları uyartıların daha hızlı iletilmesini sağlar. İki sinir hücresi birbiriyle doğrudan bağlanmaz. Bir nöronun aksonu ile diğer nöronun dendritinin yada gövdesinin karşı karşıya geldikleri yere sinaps denir. Tüm uyarıların hücrede oluşturduğu uyartıya impuls denir.