kitap hali.indd

advertisement
Ekonomik Yaklaşım, Cilt : 23, Özel Sayı, ss. 13-38
FİNANSAL ŞİŞKİNLİĞİN ARKA PLANI
Şiir YILMAZ*
Özet
Amerika Birleşik Devletlerinde patlak veren 2008 finansal krizi, küresel
ekonomide yaşanmakta olan değişimlerden soyutlanarak ele alınamaz. Gelişmekte
olan ülke ekonomilerinin imalat sanayi dallarında rekabet gücünü ele geçirmeleri,
gelişmiş ekonomilerin üretmek yerine üretimin el değiştirmesine yönelik işlemlere
yönelmelerine ve üretimlerini dış pazar yerine iç pazarda pazarlamak için talebi
pompalamalarına yol açmıştır. Finansal kesimin bir balon gibi şişmesinin ardında
değişen ekonomik güç dengelerini aramak gerekir.
Anahtar Kelimeler: Finansal Kriz, Finansal Şişkinlik, Finansal Küreselleşme, Aşırı
Üretim, Doğu Asya ve Güney Doğu Asya Yükselen Ekonomileri
JEL Sınıflaması: F44, F65, G01
The Background of Financial Bubbles
Abstract
2008 financial crisis in USA cannot be analyzed without considering the
challenge of developing economies (especially the emerging economies of Asia) in
the manufacturing goods. The competitive advantage shifted from developed to the
developing countries has resulted in rising profits in service sectors, accelerating
de-industrilisation in developed countries. So, new financial instruments and more
liberalisation in financial markets are required in order to enhance and direct
demand for non tradables. Financial bubbles are the outcome of changing
competitiveness among the global players and the real reasons for financial crises
should be sought in global manufacturing activities.
Keywords: Financial Crises, Financial Bubbles, Financial
Overproduction, Emerging Economies of East and South East Asia
JEL Classification: F44, F65, G01
*
Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, İ.İ.B.F., İktisat Bölümü.
Globalization,
14
Şiir YILMAZ
Giriş
2008 krizi ABD’de tutsat kredilerinin geri dönmemesi üzerine bir kredi krizi
biçiminde patlak verdi. Bu kredi krizi, batan banka ve finansal aracı kuruluşlarla
birlikte banka krizine, banka krizi, reel ekonomik krize ve giderek dünya ekonomik
krizine dönüştü. Krize yol açan neden olarak, ABD ekonomisinde, ipotekli konut
finansmanı ile başlayan finansal şişkinlik gösterilmektedir. Gerçekten de karşılığı
olmayan finansal kağıtlar üzerinden üretilen bir zenginlik söz konusu olmuştur.
Üstelik bu yalnızca ABD ekonomisine özgü bir durum da değildir. Ancak balonun
patladığı ülke, ABD olunca yıkım büyük ve küresel boyutta ortaya çıkmıştır.
Finansal krizleri açıklayan kuramların ortak bir yanı, nedeni ne olursa olsun,
finansal şişkinliğin fiyatlarda, özellikle finans piyasasında alım satıma konu olan
aktiflerin fiyatlarında yükselmeye, balon fiyatların ortaya çıkmasına neden olacağı
ve bu balonların patlamasıyla birlikte bir finansal krizin ortaya çıkacağını ileri
sürmeleridir. Finansal krizi, finansal şişkinlikle açıkladıktan sonra ise bu krizin
patlak vermesiyle birlikte reel ekonomide yaşanan ve yaşanabilecek gelişmeler
gündeme gelmekte ve çözüm için finansal şişkinliğin ortaya çıkmasını önleyecek
politikalar veya önlemler üzerinde durulmaktadır.
Finansal şişkinliğin nedeni genellikle uluslar arası sermaye hareketlerinin
denetimsizliği, finansal araçların çeşitlenmesi ve denetimsiz olarak piyasaya
sürülmesi gibi finans piyasalarına özgü işleyiş özellikleri ile açıklanmakta ve
düzeltici politikalar da gene bu şişkinliğin ortadan kaldırılması için alınması gereken
önlemlerle sınırlı kalmaktadır. Peki, finansal şişkinlik yalnızca aracı kuruluşların
başıbozuk çalışması, türev piyasalarının denetim dışı olması veya kredi
kuruluşlarının ölçüsüz rating hesapları ile açıklanabilir mi? Finans piyasaların
kendine özgü iç dinamiklerinin ötesinde, finansal şişkinliğe yol açan, hatta finansal
şişkinlikle var olan, finansal şişkinlik olmazsa ayakta kalamayacak bir reel ekonomi
olabilir mi? Bir başka deyişle, finansal şişkinlik, dünya ekonomisinde yaşanan
gelişmelerin zaman zaman, oldukça da sık aralarla ülkelere dayattığı bir durum
mudur? Çalışmamızda bu sorulara bir yanıt aramak üzere yola çıkılmakta ve bir
karşılık verilmeye çalışılmaktadır. Çalışmamız ABD’de 2008-2009 krizine
odaklanacağından kriz öncesi yaşanan gelişmeler ele alınacaktır.
Finansal Şişkinliğin Gerçek Nedeni
Finansal kriz kuramlarının ortak yanı finansal şişkinliği, krizin nedeni olarak
göstermeleridir. Kapitalist bir ekonomide finans kesimi de kuşkusuz kârlılığını
artırma çabası içinde olacaktır. Bilgi eksikliği, bilginin taraflar arasında eşit olmayan
dağılımı(asimetrik bilgi), tarafların dürüst olmaması (ahlaki tehlike) ve yanlış
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
15
kararların alınmasına (ters seçim) bağlı olarak yaşanan belirsizlik ortamı, finansal
piyasaların kendilerine özgü bir istikrarsızlık ortamında çalışmalarına yol
açmaktadır. Bu durumda kârlılığı artırmanın yolu kuşkusuz yeni finansal araçların
piyasaya sunulmasıdır. Finansal kurumlar arası rekabet ve bu rekabetin denetimsiz
olması türev araçların aşırı artışına ve finansal şişkinliğe yol açmaktadır. Finansal
kriz kuramları, bir başka deyişle, finansal piyasa aksaklıklarından kaynaklanan ve bu
yapısal aksaklıkların düzelmesi ile birlikte sona erecek krizlerden söz etmekte, bu
krizlerin reel ekonomide yol açtığı yıkıcı etkilere ise geçici gözüyle bakılmaktadır.
Gerçekten de finansal krizler, finansal piyasaların reel kesimin parasal ihtiyacını
karşılayamaz duruma düşmesiyle birlikte patlak vermektedir. Kriz anına
gelindiğinde artık döviz kuru, faiz oranı gibi kaynak dağılımına yön verecek
göstergeler gerçek değerlerini göstermemektedir. Döviz kurunun aşırı değerlenmesi
ile yaşanan krizlere para veya döviz krizi; taşınır veya taşınmaz malların
değerlerindeki yükselme sonucu borçların geri ödenememesiyle yaşanan krize
bankacılık krizleri denilmektedir. İki tür krizin bir arada görüldüğü durumlar ise ikiz
kriz olarak adlandırılmaktadır. Krizden çıkış yolu olarak da finansal şişkinliği
gidermeye yönelik para ve maliye politikası araçları önerilmektedir.
Finansal krizlere alternatif bir bakış açısı, reel kesimdeki daralmanın, finans
kesimindeki kârlara duyulan gereksinimi arttırması ve bu durumun finansal
şişkinliğe yol açmasıdır. Bu görüşte olanlar, reel ekonomide kârların azalmakta
oluşunu finansal krizlerin nedeni olarak göstermektedirler. ‘’1960’ların ortalarından
itibaren Batı’da kâr oranlarının sallantıda olması, altın çağın sonuna gelindiğini
apaçık ortaya koyuyordu. Sermayenin yayılma göstermesi daha yüksek getiri
oranlarına ihtiyaç duymaktaydı. Sanayide kâr oranlarındaki durağan durum giderek
derinleşirken finansal kâr fırsatlarının artış göstermesi ile kayıplar giderilmiştir.
Finansallaşma, böylelikle sermayenin yayılma, kâr, yeniden genişleme arayışlarını
karşılamıştır (Yeldan, s.5-7)’’. ABD’de 1979 yılında toplam şirket kârları içinde
finansal şirketlerin kârı %21,1 iken bu oran 2002’de iki katına çıkarak %41.2
olmuştur, 2006’da düşüş öncesinde %37.2 idi. (US Bureau of Economic Analysis
2008: Tablo 1.14 aktaran Kotz, s.311). Görüldüğü gibi, yüksek kâr fırsatları sunan
kesim, finansal kesimdir. Ancak finansal etkinlikler yeni değerler yaratmaz, reel
sektörde yaratılan değerlerin yeniden değerlendirilmesini sağlarlar. Bu yeniden
değerlendirme süreci pozitif finansal kârlar bıraksa da bu kârlar gerçek dünyada
yaratılmış değerlere benzemez. Finansal balonlara yol açan işte bu yeniden
değerlendirmedir ( Yeldan, s.11). Yatırımlar mali servetlere doğru kaydıkça
borçluların giderek büyüyen mali birikimin faizlerini ödemek için kullanmaları
gereken reel birikim ve kârlar nisbi olarak giderek daha çok geri kalır. Böylece
riskler daha çok büyür, faiz hadleri daha çok yükselir ve mali birikimi daha da çekici
16
Şiir YILMAZ
hale getirir. Böylece mali birikim reel birikimden ayrılır…Sermayenin daha yüksek
getiri oranları araması mali piyasaların uluslar arasılaşmasına, daha sonra mali
birikimin küreselleşmesine katkıda bulunmuştur. Mali birikim ile reel birikimin
kopuşunun dünya çapında gerçekleşmesi mali krizlerin yerel kalmasının mümkün
olmaması anlamına gelmektedir. (Arın, s.576-7). İşte, neo-liberal küreselleşme
olarak adlandırılan bu sürecin başat özelliği finans kesiminin sanayinin önüne
geçmesi ve finansal kararlara özgü kısa-dönemcilik, parasallaşma, esneklik, müthiş
bir akışkanlık gibi ereklerin sanayileşme, sürdürülebilir kalkınma, sosyal devlet
eliyle yoksulluğun ortadan kaldırılması gibi uzun dönemli ereklerin unutulmasıdır
(Yeldan, s.2)
Kârların azalmasına yol açan etken ise aşırı üretimdir. Aşırı üretim söz
konusu olduğunda para sermayenin daha da hızlı artış gösterdiği görülür. İşgücünün
gerçek sömürüsü giderek daha az kâr bırakırken kapitalistler ödeme güçlerini
korumak ve/veya üretim süreçlerini daha etkin çizgide yeniden yapılandırmak için
ödünç para kullanmaya zorlanırlar, kimileri de yatırım yapmayı bırakıp para tutmaya
(bu da bankacılık sisteminin rezervlerinde erimeye), sermaye birikimini üretken
yollardan değil, sermaye piyasasında spekülasyon yapmak gibi finansal etkinliklerle
sürdürmeye çalışırlar (Marx 1954:368 aktaran Kettell, s.26). 1980’lerde,1990’larda,
2000’lerde gerçekten bütün tipik özelliklerinin sergilendiği, temel bir aşırı üretim
krizi ile karşı karşıyayız. Gelirler, yüksek likiditeye ve spekülatif tasarruflara sahip
olan gruplarla sınıfların lehinde yeniden dağıtılmış durumda; zaten bu yüzden,
gelirler tekrar efektif talep biçiminde dolaşıma girmiyor da spekülasyona akıyor,
düzenli biçimde patlayıp duran balonlar yaratıyor (Arrighi, s..42)
Finansal şişkinliği aşırı üretim sonucu sanayileşmiş ülkelerde kâr oranlarının
düşme göstermesini perdelemek için kapitalizmin bulduğu çıkış yolu olarak ele
aldığımız zaman hangi ürünlerin, ne ölçüde aşırı üretimi gibi sorulara yanıt
vermemiz gerekmektedir. Son on yılda görülen odur ki işlenmiş ürünlerin dışında
diğer malların, özellikle tarımsal ürünler ile doğal kaynak yoğun ürünlerin aşırı
üretiminden söz etmek zordur. Buna karşılık, işlenmiş ürünlerde dünya
piyasalarında yaşanan rekabet, gelişmiş ülke ekonomilerinin bu alanı terk etmeleri
gibi bir sonucu beraberinde getirmiştir. Gelişmiş ülkeler işlenmiş ürün talebini dış
piyasalardan sağlarken, iç talebi ticarete konu olmayan mallara yönlendirerek canlı
tutmaya çalışmaktadırlar. Finansal şişkinliğin nedenini bu yüzden dünya
ekonomisinin değişen dengelerinde aramak gerekir. Bu nedenle araştırmamız dünya
ekonomisinde, işlenmiş mal dışsatımcıları olarak yer alan gelişmekte olan ülkeler ile
70’li yılların gelişmiş ülkeleri arasında yapılan karşılaştırmaya dayanacaktır.
17
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
Dünya Ekonomisindeki Son Gelişmeler
Dünya ekonomisi ve buna bağlı olarak dünya ticareti son yirmi yıl içinde hem
yüksek üretim artışlarına, hem de ticaret hacmindeki artışlara sahne olmaktadır.
Dünya ticareti, üretim artışlarının ötesinde artış göstermekte, bu artış özellikle
işlenmiş ürün ticaretinde ortalamanın üzerinde gerçekleşmektedir. Dünya imalat
sanayi dışsatımındaki artış, hem toplam dış satım içerisindeki payı, hem de yıllık
artış oranları itibariyle imalat sanayi üretim artışlarının ötesinde bir gelişme
göstermektedir.
Tablo 1: Dünya Mal Ticareti ve Üretimi 2000-2006
Artış Oranı (%)
Dünya Mal Dış satımı
Tarımsal Ürünler
Petrol ve diğer madenler
İmalat sanayii ürünleri
Dünya Mal Üretimi
Tarım
Madencilik
İmalat Sanayii
Dünya GSYİH
2000-06
5.5
4.0
3.0
6.0
2.5
2.0
1.5
3.0
3.0
2004
9.5
4.0
6.0
11.0
5.0
5.0
4.5
5.5
4.0
2005
6.5
6.0
3.5
7.5
3.5
1.5
1.5
4.0
3.5
2006
8.0
6.0
3.0
10.0
3.0
1.0
1.0
3.5
3.5
Kaynak: World Trade Organization, International Trade Statistics, 2008.
İmalat sanayi dışsatımı, dışsatımda söz sahibi olan ülke sayısındaki artışla da
paralel gitmektedir.
Tablo 2: Belli Başlı İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkeler
Değer
Dünya İhracatı İçindeki Payı
2006
1980
1990
2000
Dışsatımcılar
417.8
29.2
Avrupa Birliği (25)
116.1
8.8
AB (25) dışı
287.3
0.1
1.0
4.5
Çin
136.8
19.5
17.3
15.9
ABD
124.7
2.8
4.3
5.2
Hong Kong, Çin
3.4
2.0
1.6
0.4
yerli dışsatım
121.2
0.8
2.7
4.8
reeksport
118.0
3.2
6.4
7.6
Singapur
49.5
2.5
4.9
4.3
yerli dışsatım
68.6
0.7
1.5
3.3
reeksport
2006
28.8
8.0
19.8
9.4
8.6
0.2
8.4
8.1
3.4
4.7
18
Şiir YILMAZ
99.5
83.7
67.9
64.5
46.6
29.4
26.1
14.8
Japonya
Kore Cumhuriyeti
Malezya
Tayvan
Meksika
Tayland
Filipinler
Kanada
21.1
2.0
1.4
3.2
0.1
0.0
0.1
2.0
22.5
4.8
2.7
4.7
1.5
1.2
0.6
1.9
11.2
6.1
5.4
6.0
3.5
1.9
2.6
2.1
6.9
5.8
4.7
4.4
3.2
2.0
1.8
1.0
Kaynak: World Trade Organization, International Trade Statistics, 2008.
İmalat sanayi dışsatımındaki gelişme, üretim artış oranını neredeyse ikiye
katlamıştır. Bu durum, üretimin iç pazardan çok, dış pazar için yapıldığının bir
göstergesi olarak da yorumlanabilir. Ancak imalat sanayi dış satımında görülen bu
gelişme dünya ekonomileri arasında bir işbölümüne işaret etmemektedir, çünkü
uluslar arası ticaret, dışsatımcı ülkelerin benzer malları üretip aynı anda hem dış
alımcı, hem dışsatımcı oldukları iki yönlü veya endüstri içi ticaret dediğimiz
biçimde gelişmektedir. İmalat sanayinin hemen tüm alt dallarında aynı dışsatımcı
ülkelerin söz sahibi olduklarını veya olmaya başladıklarını görmek mümkündür.
Gene imalat sanayi dışsatımında gözlemlenen bir başka çarpıcı gelişme de bölge içi
ticaretin artmış olmasıdır.
Tablo 3: Bölge İçi ve Bölgeler Arası Mal Ticareti 2006 (%)
Varış Bölgesi
Çıkış Bölgesi
K.Amerika
G.O.
Amerika
Avrupa
BDT
Afrika
O.Doğu
Asya
K. Amerika
53.9
6.4
16.6
0.5
1.3
2.5
18.7
G.O. Amerika
31.4
25.9
20.1
1.4
2.6
1.8
14.4
Avrupa
8.7
1.3
73.6
2.9
2.4
2.6
7.4
B.D.T.
5.7
1.8
57.9
18.9
1.3
3.1
10.7
Afrika
22
3.1
40.8
0.4
9
1.7
20
Orta Doğu
11.2
0.7
15.9
0.5
3.2
11.1
52.6
Asya
21.6
2.1
18.4
1.5
2.1
3.4
50
Kaynak: World Trade Organization, International Trade Statistics, 2008.
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
19
Bütün bu gelişmeleri üretimin uluslar arasılaşması sürecinden bağımsız
olarak ele alıp açıklamak doğru olmaz. 1960’ların ortalarından itibaren teknolojisi
standartlaşmış ürünlerin ucuz emek ülkeleri dediğimiz ülkelere kaydırıldığı
bilinmektedir. 1980’ler, ucuz emek ülkelerinin, devlet eliyle izledikleri bilinçli
kalkınma politikaları sayesinde bir takım sanayi mallarının dışsatımcısı olarak dünya
sahnesine çıktıkları yıllardır. Ancak 1990’lar bir başka gelişmeye de tanık olmuştur:
Bilişim teknolojisinin olanaklarının gelişmesiyle birlikte artık sınai üretim alt
süreçlere ayrılabilmekte ve yalnızca emek-yoğun üretim süreçleri veya
standartlaşmış ürünlerin üretimi değil, sermaye ve teknoloji-yoğun üretim süreçleri
bile farklı bölgelere aktarılabilmektedir. Bu uluslar arasılaşma sürecinin temel
belirleyeni 1960’lı yıllarda olduğu gibi ucuz emek değil, ucuz ama nitelikli işgücü
ve taşıma giderleridir. Taşıma giderleri, bir bütünün parçalarını birleştirmenin
maliyetini belirlemenin ötesinde, malları, satın alma gücü ile desteklenmiş geniş
pazarlara ulaştırmak açısından da önem kazanmıştır. Bölge içi ticaretteki artışı bu
açıdan değerlendirmek gerekir. Dünya ticaret sahnesine katılan Malezya, Tayland,
Endonezya, Hindistan gibi gelişmekte olan yükselen ekonomiler imalat sanayinin,
telekomünikasyon, elektronik, otomotiv, kimya gibi teknoloji yoğun olarak bilinen
tüm sanayi dallarında başlıca dışsatımcı ülkeler arasına girmiş bulunmaktadırlar.
Yalnızca geleneksel emek yoğun sanayiler olarak bilinen tekstil ve giyim eşyası
sektörlerinde bu ülkelerin yanı sıra emek zengini (Vietnam ve Pakistan, Tunus, Fas
gibi) ülkelerin de başlıca dışsatımcı ülkeler arasında yer aldığı görülmektedir.
(Ayrıntılı bilgi için bk. WTO, International Trade Statistics).
Bu gelişmelerin akla gelebilecek en doğal sonucu, işlenmiş mal bolluğunun
fiyatları aşağı çekmesini beklemek olmalıdır. Nitekim mal grupları içinde fiyatı en
düşük oranda artan grup işlenmiş mallardır. İşlenmiş mal fiyatlarının görece sürekli
ucuzluyor olması, petrol veya diğer değerli maden dışsatımcısı olmayan veya belli
başlı tarım ürünlerinin dışsatımını yapmayan ülkeler açısından, satın alma gücünde
düşme anlamına gelir. Buradan çıkışın tek yolu dışsatımı artırabilmektir. Nitekim
Doğu ve Güney Doğu Asya ülkeleri, ticaret hadlerindeki bu olumsuz gidişi
dışsatımlarını daha çok artırarak dengeleyebilmişlerdir.
20
Şiir YILMAZ
Tablo 4: 2002-2005 yıları arasında Fiyat Artışları (%)
120
100
80
60
40
İmalat Sanayi
Ürünleri
Ham Petrol
Mineraller,
demir ve diğer
madenler
Tarımsal
Hammaddeler
Yiyecekler
Tropikal
İçecekler
Yiyecek ve
Tropikal
İçecekler
Ticarete Konu
Mallar
0
Yağlı
Tohumlar
20
2002-2005
Kaynak: UNCTAD Trade and Development Report, 2008.
İşlenmiş mal dış satımcıları arasında ilk sıralarda AB ve ABD’yi
görmekteyiz. AB ile ABD’nin yanı sıra ilk on beş içine giren ülkelerin, Çin’in
olağanüstü atılımı bir yana bırakılacak olursa, dünya dış satımı içindeki paylarının
önemsiz olduğu sonucuna varmak mümkündür. Ancak AB ülkelerine tek tek
bakacak olursak, Batı Avrupa’nın en eski sanayileşmiş ve geleneksel işlenmiş mal
dışsatımcısı ülkeleri dışında AB’nin birçok ülkesinin belli başlı işlenmiş mal
dışsatımcısı ülke özelliğini göstermeyeceği kolayca fark edilebilecektir. Bu nedenle
yukarıdaki Tablo 2’yi yeni baştan düzenleyecek olursak 2000 ve 2009 yılları
arasındaki ekonomik değişimi gözler önüne serebiliriz.
21
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
Tablo 5: Başlıca İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkeler
2000
2009
650,2
Toplam
içinde %
17,8
458,7
12,5
Japonya
449,7
12,3
Fransa
245
6,7
Ülkeler
Toplam X
1
ABD
2
Almanya
3
4
5
Ülkeler
Toplam X
1
Çin
1477
Toplam
içinde %
17,0
2
Almanya
1042
12,0
3
ABD
944
10,9
4
Japonya
680
7,8
İngiltere
229,6
6,3
5
Kore
412
4,8
6
Çin
219,9
6,0
6
Hollanda
400
4,6
7
İtalya
209,9
5,7
7
Fransa
399
4,6
8
HongKong
192,5
5,3
8
HongKong
373
4,3
ihracat
22,1
0,6
ihracat
7
0,1
reexport
170,4
4,7
reexport
366
4,2
9
Kanada
175,6
4,8
9
İtalya
362
4,2
10
Kore
154,6
4,2
10
Belçika
292
3,4
11
Belçika
147,6
4,0
11
İngiltere
274
3,2
12
Tayvan
140,9
3,9
12
Singapur
254
2,9
13
Meksika
138,6
3,8
ihracat
14
Hollanda
124,4
3,4
reexport
15
Singapur
118
3,2
13
Tayvan
234
2,7
2,6
2,1
ihracat
63,6
1,7
14
Meksika
222
reexport
54,4
1,5
15
Kanada
186
16
Polonya
-
-
16
İspanya
184
2,1
17
İspanya
-
-
17
İsviçre
173
2,0
18
İsveç
-
-
18
Tayland
142
1,6
19
İsviçre
-
-
19
Hindistan
138
1,6
20
Malezya
-
-
20
Malezya
133
1,5
21
Tayland
-
-
21
Polonya
123
1,4
22
Hindistan
-
-
22
İsveç
115
1,3
23
Çek Cum.
-
-
23
Çek Cum.
112
1,3
TOPLAM
3655,2
TOPLAM
8671
Kaynak: WTO, International Trade Statistics 2001 ve 2011 ve UNCTAD Handbook of
Statistics 2011’den yararlanarak oluşturulmuştur.
22
Şiir YILMAZ
Dünya Ekonomisinde Değişen Dengeler
2008 Dünya krizini açıklamak için 2008 öncesi gelişmelere bakmakta yarar
görmekteyiz. Bu nedenle çalışmamız 2008 öncesinin sayısal verileri üzerinden
yapılacaktır.
Tablo 6: 2005-2007 Yılları Arasında Başlıca Dışsatımcı Ülkelerin Dış Ticaret
Dengesi(Milyar dolar)
400
Çin
Almanya
Japonya
Hollanda
Singapur*
İrlanda
Kanada
Malezya*
Tayvan*
HongKong
Kore
İsveç
Belçika
İsviçre
Meksika
Finlandiya
İtalya
Polonya
Portekiz
Yunanistan
Fransa
Türkiye
İspanya
Hindistan
-200
ABD
0
İngiltere
200
-400
-600
-800
-1000
Dış Ticaret Dengesi
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics ve UNCTAD
Handbook of Statistics 2008’den derlenmiştir.
Not: HongKong, Malezya, Tayvan ve Singapur verileri 2006 yılına aittir.
Dış ticaret açıkları veren ülkelerin çoğunluğu bir zamanların gelişmiş
ülkeleridir. Buna karşılık dünya ticaret sahnesine yeni katılan ülkeler dış ticaret
fazlası veren ülkelerdir. ABD ekonomisine yakından baktığımız zaman bu ülkenin
dış ticaret açıkları ve cari işlemler açığı sorunlarıyla karşı karşıya olduğunu
görmekteyiz. Bu ülkeler, özellikle Doğu ve Güney Doğu Asya ülkelerinden gelen
işlenmiş malların rekabeti ile baş edememekte ve dış ticaret açıkları vermektedirler.
Bu dış ticaret açıklarına, cari işlemler açıkları da eşlik etmektedir. Gelişmiş ülkeler
arasında dış ticaret dengesi bakımından eski yerlerini koruyan sadece Almanya ile
Japonya’dır. Almanya, Doğu Avrupa ülkeleri ile girdiği sıkı ticari ilişki sonucu dış
ticaret fazlası vermeyi sürdürmektedir. Almanya’nın kendisi açısından düşük
değerlenmiş Avro ile ticaret yapıyor olmasının da dış ticaret fazlası üzerinde katkısı
23
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
olabilir. Japonya’nın dış ticaret fazlası ise Asya krizi sonrası tasarrufa öncelik veren
politikası ile açıklanmaktadır.
Cari işlemler açıklarına bakıldığında da durum, gelişmiş ülkeler açısından çok
farklı değildir. Bu durumu gelişmiş ekonomilerdeki tüketim fazlası, buna karşılık
gelişmekte olan ekonomilerdeki yüksek tasarruf eğilimi ile açıklamak yanlış değilse
bile yetersizdir. Gelişmiş ekonomilerde görülen dış ticaret açıkları bu ekonomilerde
toplam harcamaların, toplam gelirden daha fazla olduğunu gösterir, ancak bu
ülkelerin dış ticaret açıklarını kapatamama nedenleri gelişmekte olan ülkelerdeki
yüksek tasarruflar ile açıklanamaz; çünkü dış ticaret fazlası veren bu ülkeler,
gelişmiş ülkeler ile aynı malların üreticisi ve dışsatımcısıdırlar. Üstelik aynı malları,
büyük olasılıkla daha ucuza mal edebilmektedirler. Kaldı ki gelişmekte olan
ülkelerde tasarruf oranlarının yüksekliği, bu ülkelerin tasarruflarını gelişmiş
ekonomilerin değerli kağıtlarına bağlamalarını sağlamaktadır. Tasarruflarını değerli
kağıtlara yatırmaları değil, yatırmamaları gelişmiş ülkeler açısından çok daha kötü
sonuçlara yol açabilirdi.
Tablo 7: Belli Başlı İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkelerin Cari İşlemler Açıkları /GSYİH
(2007yılı) Dışsatım Artış % (1997-2007)
20
15
10
Türkiye
İsviçre
Hindistan
Meksika
Kore
Kanada
Japonya
Çin
ABD
Almanya
Hollanda
İsveç
İrlanda
Belçika
Finlandiya
Çek Cum.
Danimarka
Slovakya
Avusturya
Macaristan
Luksemburg
İtalya
Polonya
Portekiz
Fransa
Yunanistan
-5
İspanya
0
İngiltere
5
-10
-15
Dışsatım artış
Cari İşlemler Dengesi
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics.
Araştırmamıza konu olan ülkelerin hizmet ticaretleri dış ticaret dengesinin
tamamen tersi bir görünüm sergilemektedir. Hizmet ticareti açısından fazla veren
24
Şiir YILMAZ
ekonomiler eski gelişmiş ekonomilerdir. Hizmet kalemleri arasında en önemli yeri
bankacılık işlemlerinin tuttuğu dikkate alınacak olursa gelişmiş ülkelerin mal
dışalımlarını finansal araç satışı ile karşıladıkları sonucuna varmak mümkündür.
Ancak gelişmiş ülkelerdeki bu hizmet ticareti fazlası, cari işlemler açığını kapamaya
yetmemektedir, çünkü dış ticaret açıklarını, faktör gelirleriyle, özellikle de yatırım
gelirleriyle karşılayabilme durumunda değillerdir.
Kâr transferlerinin eski gelişmiş ülkeler açısından pozitif bakiye vermesi,
öteden beri, bu ülkelerdeki cari işlemler açığının sürdürülebileceği tezini beslemiş
bir olgudur. Özellikle, ABD’nin cari işlemler açığını kâr transferleri ile
sürdürebileceği beklentisi hep geçerli olmuştur. Gerçekten de ABD’nin dış
yatırımlarından elde ettiği gelirin, dış yatırımcıların ABD’deki yatırımlarından elde
ettikleri gelirden daha yüksek olduğu ileri sürülmektedir. Bunun doğal sonucu,
gelişmiş ülkelere yönelik doğrudan yatırımların devam etmemesidir; ancak dış
yatırımcıların hâlâ gelişmiş ülkelere yatırım yapmaları, bu ülkeleri, özellikle
ABD’yi, ‘’büyüme potansiyeli’’ olan ekonomi olarak görmelerinden
kaynaklanmaktadır (Eichengreen,s.649).
Tablo 8: Başlıca İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkelerin Hizmet Ticaret Dengesi(2005-2007)
milyar $ ve Hizmet Dışsatımı Artış % (1997-2007)
120
100
80
60
40
ABD
İsviçre
İspanya
Yunanistan
Türkiye
İsveç
Danimarka
Belçika
Çek Cum.
Macaristan
İtalya
Meksika
Çin
Finlandiya
-40
Kore
-20
Almanya
0
HongKong
20
-60
Hizmet Ticaret Dengesi
Dışsatım artış%
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics ve UNCTAD
Handbook of Statistics 2008’den derlenmiştir.
Not: HongKong, Malezya, Tayvan ve Singapur verileri 2006 yılına aittir.
25
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
Tablo 9: Başlıca İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkelerin Kâr Transferleri 2006 yılı, (Milyon $)
350000
Yurt dışı
Yurt içi
300000
250000
200000
150000
100000
Türkiye
Tayland
G.Afrika
Kore
Rusya
Meksika
Malezya
Hindistan
Tayvan
Çin
-150000
Hong Kong
Brezilya
ABD
İngiltere
Hollanda
İtalya
Japonya
-100000
Fransa
-50000
Kanada
0
Almanya
50000
-200000
Kaynak: UNCTAD Handbook of Statistics 2008.
Cari İşlemler Açığı sözünü ettiğimiz ülkelerin dış dünyaya olan borcunu
gösterdiğine göre bu borç, hangi yollarla ve nasıl kapatılabilmektedir? Bu konuda
bir fikir edinebilmek için öncelikle dış tasarruflara, örneğin doğrudan yatırımların
durumuna bakmamız gerekir. Doğrudan yatırımları çeken ülkeler arasında eski
gelişmiş ülkeler gene ön sıralarda yer almış olsalar da giren ve çıkan yatırımları
karşılaştırdığımızda girişlerin, özellikle Avrupa’nın sanayileşmiş ülkeleri açısından
çıkışların gerisinde kaldığı görülmektedir. Buna karşılık gelişmekte olan işlenmiş
mal dışsatımcısı ülkelerde doğrudan yatırım girişleri çıkışların ötesindedir. Bu
tabloyu yorumlarken, giren yatırımların yeni yatırımlar mı, yoksa mevcut bir tesisin
satın alınması biçiminde mi olduğuna da ayrıca dikkat etmek gerekmektedir.
26
Şiir YILMAZ
Tablo 10: Belli Başlı İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkelerde Doğrudan Yatırımların
GSYİH’ya oranı (2006 yılı)
250000
Giriş
Çıkış
200000
150000
100000
İrlanda
Slo vakya
Yu nan istan
T ayvan *
Japo nya
T ayland *
Polon ya
Danim arka
Avusturya
İsveç
T ürkiye
İsviçre
Meksika
Brezilya
Singapur*
İtalya
Rusya Fed.
Belçika
İspanya
Ho llanda
Almanya
Çin
Kanada
Fransa
Lü ksemb urg
-50000
ABD
0
İngiltere
50000
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics ve UNCTAD
Handbook of Statistics 2008’den yararlanarak oluşturulmuştur.
Not: Singapur,Tayland, Tayvan verileri 2006 yılına ilişkindir.
Son yıllarda dolaylı yatırımların, hemen her ülkede toplam dış yatırımlar
içindeki payının artmakta olduğunu gözlemlemekteyiz. Dolaylı yatırım giriş ve
çıkışlarını doğrudan yatırım giriş ve çıkışlarına oranladığımızda bir zamanların
gelişmiş sanayi ülkelerinde dolaylı yatırım girişleri doğrudan yatırım girişlerine ağır
basarken, gelişmekte olan ülkelerde dolaylı yatırım çıkışları doğrudan yatırım
çıkışlarına göre daha ağırlıkta görünmektedir (bk. Ekler: Tablo 1) Bu da gelişmekte
olan ülkelerin, gelişmiş ülkelerin çıkardığı değerli kağıtlara yatırım yaparak bu
ülkeleri finanse ettiklerinin bir başka kanıtıdır.
Doğrudan yatırımların bir kısmı mevcut kuruluşların el değiştirmesi
biçiminde gerçekleşmektedir. Olayı bu açıdan incelediğimizde, gelişmekte olan
ülkelerin gelişmiş ülkelerdeki bir takım tesisleri satın almaya başladıklarını
görmekteyiz. Ekler: Tablo 2, yatırılan sermaye miktarına göre şirket satın almaya
başlayan gelişmekte olan ülkelere ilişkin bir fikir verme amacıyla düzenlenmiştir.
Ülkeler arası dış finansman ihtiyacı artık özel kesimdeki bireysel
yatırımcıların değerli kağıtlara talep yaratması ile gerçekleşmektedir. Gelişmiş ve
gelişmekte olan ülkeler arasındaki global dengesizlik ister gelişmekte olan
27
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
ekonomilerdeki yüksek tasarruf oranlarından, isterse gelişmiş ekonomilerin ithalat
iştahından kaynaklanmış olsun, gelişmiş ülkeler ihraç ettikleri varlıklara alıcı
bulmaktadırlar. Özel kesimin ABD’nin dış yükümlülükleri içindeki payı 1980’den
2004’e %70’den %86’ya yükselmiştir, bu arada özel kesimin ABD dış
varlıklarındaki payı da aynı dönem için %75’den %96’ya varmıştır (Vasudevan,
s.292).
Gelişmekte olan ülkelerdeki rezerv birikiminin söz konusu ülkelerin kısa
vadeli yükümlülüklerini aşan kısmını aşırı rezerv birikimi olarak niteleyen
Greenspan-Guidotti ölçütüne göre hesaplanan oranlar, petrol dışsatımcısı ülkeleri
dışlayacak olursak, aşırı rezerv birikiminin gelişmekte olan işlenmiş mal dışsatımcısı
ülkelerde toplandığını göstermektedir.
Tablo 11: Greenspan- Guidotti Kuralına Göre Aşırı Rezervler
Ülkeler
Çin
Tayvan
Kore
Rusya
Hindistan
Malezya
Cezair
Meksika
Tayland
S.Arabistan
Aşırı Rezervler
Aşırı Rezervler
milyon dolar
2005 (3.çeyrek)
GSYİH % olarak
2004
724,08
210,134
136,711
118,154
107,703
58,613
50,516
47,083
35,489
73,897
41%
69%
18%
20%
15%
50%
60%
7%
21%
29%
Kaynak: Lawrence H. Summers, 2007, s.16
ABD’nin dolar üzerinden ihraç ettiği değerli kağıtlara yatırımların devam
ediyor olmasının nedeni Doğu ve Güney Doğu Asya ülkelerinin (özellikle Çin,
Kore, Tayvan ve Singapur) paralarını dolara bağlamış olmalarıdır, bir bakıma
doların değerine doğrudan müdahale ederek ABD’nin dış açığını finanse
etmektedirler.
28
Şiir YILMAZ
Gelişmiş
Sanayileşme
Ülkelerde
Sanayisizleşme/Gelişmekte
Olan
Ülkelerde
Belli başlı işlenmiş mal dışsatımcısı gelişmiş ekonomilerde, toplam katma
değer içinde sanayide yaratılan katma değer payının düşmekte olduğunu, buna
karşılık bankacılık, sigortacılık, emlakçılık, ticaret gibi alanlarda yaratılan katma
değerin toplam katma değer içinde daha yüksek bir pay aldığını görmekteyiz. Bu
durum, eski gelişmiş ülkelerin, üretim yapmak yerine, üretilen malların el
değiştirmesi, sermaye devrinin sağlanması işinde yoğunlaşmakta olduklarını
göstermektedir.
Tablo 12: Toplam Katma Değer İçinde Sanayi Katma Değerinin Payında Önemli Düşüş Olan
Ülkeler (1990 ve 2007 Karşılaştırması)
40
35
30
25
20
15
10
5
Rusya
Federasyonu
Almanya
Polonya
Japonya
2007
Güney Afrika
1990
Türkiye
İtalya
Belçika
ABD
İngiltere
Fransa
0
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics.
Tabloda yer alan ülkeler arasında Türkiye gibi finansal serbestleşmenin
olumlu olumsuz tüm sonuçlarını yaşayan ülkelerin yer alması, finansal serbestliğin
beraberinde ticarete konu olmayan sektörlerde,özellikle gayrimenkul alımlarında
artışa yol açtığı tezini doğrulamaktadır (bk:Yentürk, s.464-67)
29
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
Tablo 13: Toplam Katma Değer İçinde Bankacılık, Sigortacılık, Emlâkçılık ve Diğer
İşletmecilik Alanlarında Katma Değer Payı Artan Ülkeler (1990 ve 2007 Karşılaştırması)
35
30
25
20
15
10
1990
Fransa
ABD
İngiltere
Almanya
Belçika
İrlanda
İtalya
Japonya
Güney Afrika
Kore
Türkiye
Rusya
Federasyonu
0
Polonya
5
2007
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics.
Nitekim, bu ülkelerdeki ortama büyüme hızı ile imalat sanayindeki ortalama
büyüme hızlarını karşılaştırdığımızda, sanayideki büyüme hızının ortalamanın
altında kaldığı, buna karşılık yeni sanayileşmiş ülkelerde bu durumun tam tersinin
yaşandığı görülmektedir. Eski gelişmiş sanayi ülkelerinde ortalamanın üstünde
büyüme hızı gösteren kesim hizmetler kesimidir. Hizmetler tanımına tarım, imalat
sanayi, enerji, ulaştırma ve alt yapı yatırımları, inşaat gibi kalemlerin dahil
edilmediği düşünülecek olursa, mali ve ticari işlerin ağırlıkta olduğu hizmet
üretiminde yoğunlaşan gelişmiş ülke ekonomileri ile karşı karşıya olduğumuz
görülecektir.
30
Şiir YILMAZ
Tablo 14: 2002-2007 Yılları Arasında Başlıca İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkelerin Büyüme Oranları
12
10
8
6
4
İtalya
Portekiz
Hollanda
Fransa
Japonya
Danim arka
ABD
Belçika
M eksika
İmalat Sanayi Ort. Büyüme %
İngiltere
Avustralya
İspanya
Brezilya
Polonya
Macaristan
Y unanistan
Kore
Ortalama Büyüme %
-6
Çek Cum .
E ndonezya
Tayland
Hong Kong
M alezya
Türkiye
-4
Singapur
-2
Çin
0
Hindistan
2
Hizmetler Ort. Büyüme %
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics ve UNCTAD Handbook of
Statistics 2008’den yararlanarak oluşturulmuştur.
Bu ekonomilerde yatırımların sabit sermaye oluşumuna katkısına ilişkin
rakamlar da yukarıda sözünü ettiğimiz durumu desteklemektedir.
Tablo 15: Makine Donanım Alanında Gayrisafi Sermaye Oluşumu Azalan Ülkeler: Son Üç Yılın
Ortalaması GSYİH’a Oranı %
16
Başlangıç
Bitiş
14
12
10
8
6
4
2
0
Kore
Çek Cum.
Polonya
Hollanda
İngiltere
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics.
ABD
31
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
Yatırım yapmaktan çok, tüketen ülkeler söz konusudur. Bu ülkelerde tasarruf
oranlarının düşüklüğü, gelir düzeyinin düşüklüğü sonucu değil, tersine tüketimin her
türlü yolla özendirilmesi sonucudur. ‘’Tüketim, kredi kartları, bireysel krediler,
kitlelerin spekülatif araçlara yönlendirilmesi, türev araçlarının sürekli artış ve
çeşitlilik göstermesi gibi yollarla pompalanmaktadır. Finansal şişkinliğin temel
nedeni iç talebi canlı tutarak mevcut üretimin sürdürülmesini sağlamaktır. Çalışan
sınıflar tüketici kredileri, konut kredileri, kredi kartları, özel emeklilik fonları vb.
araçlarla finansal sektörün bir parçası haline getirilmişlerdir. Dolayısıyla bu
piyasalarda ortaya çıkan bir krizin aşılmasıyla bu geniş kitlelerin de sorunlarının
çözüleceği beklentisinin yaygın bir şekilde insanlara yerleştirilmesi toplumsal
muhalefetin önünü kesmektedir (Prof. Costas Lapavistas’dan aktaran M. Durmuş,
s.209)’’.
Tablo 16: Konut Yapımı Alanında Gayrisafi Sabit Sermaye Oluşumu Artan Ülkeler: Son üç
yılın ortalaması, GSYİH’a oranı %
16
Başlangıç
14
Bitiş
12
10
8
6
4
2
0
İrlanda
İspanya
Avustralya
Kanada
ABD
Danimarka
İsveç
Slovakya
Kaynak: OECD Factbook 2009:Economic Enviromental and Social Statistics.
Neo liberal kapitalizmin piyasalara getirdiği rekabetçilik, işgücünün çok daha
korumasız, çok daha pazarlık gücünden yoksun olarak düşük ücretlerle
çalıştırılabildiği bir ortam yaratmıştır. Üretim artışlarının yaşandığı bu genişleme
dönemlerinde temel sorun talep eksikliği olmuştur. Gelişmiş ülkeler, gelişmekte
olan ülkelerdeki düşük ücretlerle rekabet edemediklerinden dış pazarlara yönelerek
32
Şiir YILMAZ
bu sorunu hafifletememişlerdir. 1980-2007 arasında yaşanan her genişleme dönemi,
hanehalklarının daha fazla borçlandırıldığı yıllar olmuştur. 1982 yılında ABD’de
hanehalkları borcunun harcanabilir gelire oranı %59 iken bu oran 1990’da%77.5’ e,
2000’de %91.1’e, 2007 öncesinde balon olup %128.8’e çıkmıştır (Kotz, s.314).
Gelişmekte olan ülkelerde finansallaşmayı hızlandıran, finansallaşma
hızlandıkça sanayileşmeyi unutturan gelişmeler yaşanırken, gelişmiş ülkelerde
sanayisizleşme ve dış borçların giderek artması, iç talebi canlı tutmanın yolu olarak
finansal şişkinlik yaratılmasını gerekli kılmaktadır.
Geleceğe İlişkin Öngörüler
Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki bu ayrışmanın sonuçları neler
olabilir?
1.
Eski gelişmiş sanayi ülkelerinin, dışarıda serbest dış ticaret şampiyonluğu
yaparken kendi içlerinde koruyucu dış politikası önlemlerine ağırlık
vermeleri beklenir. Nitekim yapılan araştırmalar, ticarette teknik engeller
diye adlandırılan sağlık, çevre, güvenlik vb. alanlara ilişkin uluslar arası
standartların tarife dışı önlemler olarak yaygın bir biçimde kullanıldıklarını
göstermektedir. Gelişmekte olan ülkelerin ticaretinde, tarife dışı önlemlerin
en çok hissedildiği ürün grupları arasında ikinci sırayı makine ve
elektronik, üçüncü sırayı kimya, dördüncü sırayı tekstil ürünleri almaktadır.
Makine ve elektronik ürünleri içinde etkilenenler çoğunlukla elektrikli
aletlerden (telefon, televizyon, mikro dalga) oluşmakta, bunları
bilgisayarlar ve bilgisayarların parçaları izlemektedir (T. Ongun, s. 118120).
2.
Eski gelişmiş sanayi ülkeleri dış kaynak gereksinimlerinin karşılanabilmesi
için tüketim itişli politikaların yeni sanayileşmiş ülkelerde özendirilmesi
yollu bir söylem benimseyebilirler. Özellikle Çin’e iç talebi canlandırması
yönünde yapılan politika önerileri dikkat çekicidir. (bk:Y. Akyüz (2009)).
3.
Eski gelişmiş sanayi ülkeleri, dış kaynak gereksinimlerini karşılamak için
mevcut uluslar arası finans kurumlarının olanaklarını zorlayabilirler. Son
yıllarda IMF’na baş vuranlar Yunanistan başta olmak üzere Portekiz,
İspanya, İtalya gibi Avrupa Birliği ülkeleri olmaktadır.
4.
Eski gelişmiş sanayi ülkeleri kıtlaşmakta olan doğal hammadde üreticisi
ülkelere yatırımlarını kaydırarak doğal mal dışsatımcısı olma yoluna
girebilirler. Su kaynaklarına yönelmek gibi…
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
5.
33
Yeni sanayileşmiş ülkeler, ucuzlamakta olan dışsatım ürünlerinde satın
alma güçlerini sürdürebilmek için, ucuz işgücü arayışları içine girebilir,
yatırımlarını giderek daha az gelişmiş ülkelere kaydırabilir (Buna örnek
olarak Çin’in Afrika kıtasındaki yatırımları gösterilebilir) veya doğal
kaynak arayışı içinde eski gelişmiş ülkelerle karşı karşıya gelebilirler.
Yukarda sıralanan bu maddelerin hepsi daha bugünden dünya ekonomisinin
gündemine girmiş bulunmaktadır. Bu maddeler, eski ve yeni sanayi ülkelerini karşı
karşıya getirebilecek niteliktedir. Kotz’un da belirttiği gibi, 2008 yılında ABD’de
başlayan ve globalleşen kriz, neo liberal kapitalist sistemin kendine özgü bir krizi
değilse, çözüm, finans kurumlarına ve finansal sisteme yeni düzenlemeler
getirilmesi ve bu konuda devlete daha çok görev verilmesi ile sonuçlanabilir. Buna
karşılık, 2008 krizi bir sistem krizi ise, neo liberal kapitalizm bu türden krizlerle
kesintiye uğraya uğraya varlığını sürdüremez, bugün içinde bulunduğumuz sisteme
alternatif yeni bir sistem modeli geliştirmeden kapitalizm ayakta kalamaz
(Kotz,s.306).
Sonuç
İşlenmiş mal üretiminin gelişmekte olan ülkelere kayması ile birlikte gelişmiş
ülkeler, bu ürünlerdeki maliyet üstünlüklerini kaybetmişler ve doğal olarak hizmet
sektörlerine yönelmişlerdir. Gelişmiş ülkelerde yaşanmakta olan bu sanayisizleşme,
dış ticaret başta olmak üzere, cari işlemler açıklarına ve dış borç sorunlarına yol
açmaktadır. Gelişmiş ülkeler, kendi sanayilerini yaşatmak ve ağırlaşarak ortaya
çıkabilecek işsizlik sorunuyla baş edebilmek için ticarete konu olmayan (konut
sanayi gibi) kesimleri pompalayarak iç talebi canlandırmakta, yeni finansal araçlar
icat ederek kâr oranlarını yüksekmiş gibi göstermektedirler. İşte, bu nedenle 2008
dünya krizinin temelinde mevcut ekonomik güç merkezlerinin yer değiştirmesi
yatmaktadır. ABD’deki krizin benzerlerine, önümüzdeki yıllarda diğer gelişmiş
ülkelerde de rastlanması kuvvetle olasıdır.
KAYNAKÇA
AKYÜZ, Yılmaz (2009), “Küresel Ekonomik Beklentiler: Resesyon Geçmiş
Olabilir Ama Nereye Kadar?”, çev. Sibel Çaşkurlu, Ekonomik Yaklaşım, C. 21, S.
75, 1-25.
ARIN, Tülay (2003), “Türkiye’de Mali Küreselleşme ve Mali Birikim ile
Reel Birikimin Birbirinden Kopması”, İktisat Üzerine Yazılar I, Küresel Düzen:
34
Şiir YILMAZ
Birikim, Devlet ve Sınıflar, Korkut Boratav’a Armağan, der: A. H. Köse, F. Şenses,
E. Yeldan, İletişim Yayınları.
ARRIGHI, Giovanni (2009), Sermayenin Dolambaçlı Yolları, David
Harvey’le Söylesi, çev. Osman Akınhay, Agora Kitaplığı, İstanbul.
DURMUŞ, Mustafa (2009), Kapitalizmin Krizi: 2009 Krizinin Eleştirel Bir
Çözümlemesi, Tan Kitabevi Yayınları, Ankara, 2009.
EICHENGREEN, Barry (2006), “Global Imbalances: The New Economy,
The Dark Matter, the Savvy Investor, and the Standard Analysis”, The Journal of
Economic Modeling, Vol. 28, No. 6, 645-652.
KETTELL, Steven (2006), “Circuits of Capital and Overproduction: A
Marxist Analyis of the Present World Economic Crisis” , Review of Radical
Political Economics, Vol. 38, No. 1, 24-44.
KOTZ, David M. (2009), “The Financial and Economic Crisis of 2008: A
Systemic Crisis of Neoliberal Capitalism”, Review of Radical Political Economics,
Vol. 41, No. 3, 305-315.
OECD (2009), OECD Factbook 2009: Economic, Environmental and Social
Statistics, OECD Publishing (doi: 10.1787/factbook-2009-en).
ONGUN, M. Tuba (2009), Sanayileşme ve Uluslararası Ekonomik İlişkiler,
Gazi Kitabevi, Ankara.
SUMMERS, Lawrence H. (2007), ‘’Reflections on Global Account
Imbalances and Emerging Markets Reserve Accumulation’’, esocialsciences.com,
Working Paper No:1042.
WTO (2001), International Trade Statistics, 2001.
WTO (2008), International Trade Statistics, 2008.
WTO (2011), International Trade Statistics, 2011.
UNCTAD (2008a), Handbook of Statistics 2008, United Nations Publication.
UNCTAD (2008b), Trade and Development Report, 2008, United Nations
Publication.
UNCTAD (2008c), World Investment Report, 2004, United Nations
Publication.
UNCTAD (2011), Handbook of Statistics 2011, United Nations Publication.
VASUDEVAN, R. (2009), “Dollar Hegemony, Financialization, and the
Credit Crisis” Review of Radical Political Economics, Vol. 41, No. 3, 291-304.
35
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
YELDAN, Erinç (2009), “On the Nature and Causes of the Collapse of the
Wealth of Nations, 2007/2008: The End of a Façade Called Globalization”,
www.bilkent.edu.tr/ yeldane, erişim tarihi: 22/05/2012.
YENTÜRK, Nurhan (2003), “Birikimin Kaynakları”, İktisat Üzerine Yazılar
II, İktisadi Kalkınma, Kriz ve İstikrar: Oktar Türel’e Armağan, der. A. H. Köse, F.
Şenses, E. Yeldan, İletişim Yayınları.
EKLER
TABLO-1
Ülkeler
1
2
3
4
5
6
7
8
Belli Başlı İşlenmiş Mal Dışsatımcısı Ülkelerde Yabancı Sermaye
Doğrudan
Giriş
Yatırımlar
Çıkış
Dolaylı
Giriş
Yatırımlar
Çıkış
Dolaylı/
Dolaylı/
Doğrudan Doğrudan
Giriş
Çıkış
Avustralya
1990
8111
-1013
6971
380
-0,4
0,8
2006
26599
-23694
97375
-44210
1,8
3,6
1990
653
-1701
3239
-1608
0,9
4,9
2006
157
-4017
43316
-30753
7,6
275,9
1990
7581
-5229
15964
-2239
0,4
2,1
2006
69068
-45391
28675
-69405
1,5
0,4
1990
1132
-1482
4068
-1168
0,7
3,6
2006
3343
-8202
7890
-26033
3,2
2,4
1990
812
-2782
5696
-469
0,2
7,1
2006
5311
-1706
19122
-35449
21,1
3,6
1990
13183
-34824
43219
-8409
0,2
3,3
2006
81045
-116409
265847
-338591
2,9
3,3
1990
3004
-24484
12291
-13991
0,6
4,1
2006
43410
-78949
200920
-199086
2,5
4,6
5401
-4226
18738
-9374
2,3
3,5
Avusturya
Kanada
Danimarka
Finlandiya
Fransa
Almanya
Yunanistan
1990
2006
36
9
Şiir YILMAZ
İrlanda
1990
627
-365
266
-465
1,3
0,4
2006
-882
-14708
251426
-269093
18,3
-285,1
10 İtalya
1990
6411
-7394
19216
-19325
2,6
3,1
2006
38884
-42407
115307
-48503
1,1
2,9
1990
1777
-50497
46680
-37798
0,7
26,3
2006
-6784
-50171
198556
-71036
1,4
-29,3
11 Japonya
12 Hollanda
1990
10676
-13718
-1367
-3547
0,2
-0,1
2006
7197
-46474
59482
-43830
0,9
8,3
13 Norveç
1990
1003
-1470
1548
-987
0,7
1,5
2006
6916
-20505
39018
-113454
5,5
5,6
1,6
14 Portekiz
1990
2610
-163
961
2006
7366
-3507
12086
-8101
2,3
0,4
15 İspanya
1990
13984
-3522
10382
-1357
0,4
0,7
2006
20167
-88726
240716
-9978
0,1
12,1
16 Türkiye
1990
684
16
681
-134
-8,3
1,1
2006
20070
-934
11402
-4029
4,3
0,6
1990
33504
-20124
23846
-29952
1,5
0,7
2006
139745
-128676
294361
-368488
2,9
2,1
1990
48490
-37200
22010
-28771
0,7
0,4
2006
180580
-235359
1017440
-426088
1,8
5,6
1990
3487
-830
-241
0,3
2006
78095
-17830
42861
-110419
6,2
0,5
42891
-43459
17376
-50563
1,2
0,4
17 İngiltere
18 ABD
19 Çin
20 HongKong
1990
2006
37
Finansal Şişkinliğin Arka Planı
21 Meksika
1990
2634
3369
-7354
1,3
2006
19212
-5759
1296
32387
-23151
9124
6248
-0,3
0,3
1990
789
-1052
662
-500
0,5
0,8
2006
3645
-7126
8435
-26908
3,8
2,3
1990
5575
-2034
573
-1610
0,8
0,1
2006
24191
-8631
7276
-21450
2,5
0,3
1990
-76
-28
338
-332
11,8
-4,4
2006
-184
-6536
21814
-2231
0,3
-118,5
0,1
22 Rusya
1990
2006
23 Kore
24 Singapur
25 Güney Afrika
Kaynak: UNCTAD Handbook of Statistics 2008 verilerinden hesaplanmıştır.
38
TABLO-2
50 Milyar $ ve üstü
10-49 Milyar $
1-10 Milyar $
Şiir YILMAZ
Şirket Satın Almaları Yoluyla Sermaye Çıkışları (2006)
Hollanda
Fransa
İngiltere
Hong Kong
Çin
Virjin Adaları
Japonya
Almanya
İtalya
İspanya
Kanada
İsveç
Belçika
Norveç
İrlanda
Tayvan
Singapur
Kore
Endonezya
Malezya
Hindistan
Birleşik Arap Emirlikleri
Meksika
Rusya
Azerbaycan
Danimarka
Avusturya
İzlanda
Lüksemburg
Finlandiya
İsrail
Polonya
Yunanistan
Macaristan
Portekiz
Kaynak: UNCTAD World Investment Report 2008.
Download