SAKARYA ÜNİVERSİTESİ İSLAM TARİHİ II Hafta 11 Prof. Dr. Levent ÖZTÜRK Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi’ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Her hakkı saklıdır © 2012 Sakarya Üniversitesi 11 ÜNİTE Anadolu’da Kurulan İlk Müslüman Türk Devleti: Anadolu Selçuklu Devleti İÇİNDEKİLER 11.1. Siyasî Tarih HEDEFLER Bu üniteyi çalıştıktan sonra; Anadolu’ya gerçekleştirilen Büyük Selçuklu akınlarını ve özellikle Malazgirt Savaşı sonrasında gerçekleşen Anadolu’nun Türkler tarafından iskânını anlatabilecek, Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında rol oynayan Türk boylarını ve beyliklerini listeleyebilecek, Büyük Selçuklu Devleti’nden ayrılarak bağımsız hareket eden ve önce İznik’de ardından Konya’da müstakil bir devlet kuran Anadolu Selçuklu Devleti’nin tarihsel serüvenini özetleyebilecek, Anadolu Selçuklularının Haçlılara ve Bizans Devleti’ne karşı yürüttüğü mücadeleyi anlatabilecek, Anadolu Selçuklu Devleti’nin siyasî gücünü kaybetme sürecini analiz edebileceksiniz. 2 ÖNERİLER Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için okumaya başlamadan önce; • Hasan İbrahim Hasan, Siyasî Dinî Kültürel Sosyal İslâm Tarihi (trc. İsmail Yiğit v.dğr.), I-VI, İstanbul 1985-1986; Hitti, Philip K., Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1980; Öztürk, Levent, İslâm Toplumunda Hristiyanlar, İstanbul 2012 isimli kitaplardan ilgili halifeler dönemlerini okuyunuz. • Diyanet İslâm Ansiklopedisinden Selçuklular, Haçlılar maddelerini gözden geçiriniz. • 3 Anadolu’da Kurulan İlk Müslüman Türk Devleti: Anadolu Selçuklu Devleti 11.1. SİYASÎ TARİH Önceki ünitelerimizde Dandanakan Savaşı’ndan sonra Selçuklu birliklerinin, Bizans hâkimiyetinde bulunan Anadolu içlerine yoğun bir şekilde akınlarda bulunduklarını, Bizans Devleti’nin bu akınlara karşı mukavemetinin zayıfladığını öğrenmiştik. Bizans Devleti’nin bu akınları durdurmak ve Türkleri geldikleri Horasan bölgesine kadar geri döndürmek amacıyla büyük bir ordu hazırladıklarını ve Malazgirt ovasında yapılan meydan muharebesinde hezimete uğradıklarını da burada hatırlatmak istiyorum. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Selçuklular artık Anadolu’ya yurt tutmak üzere göç etmeye başladılar. Anadolu Selçuklu Devleti bu yoğun Türkmen göçlerinin sonucunda ortaya çıktı. Anadolu fetihlerinin baş ismi ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Selçukluların atası Selçuk beyin torunu Kutalmış’ın oğlu Süleymanşah’dır. Süleymanşah Kutalmış’ın Alparslan’a isyanı ve öldürülmesinden (1064) sonra, çocukları Süleymanşah, Mansur ve diğer kardeşleri Alp İlig ve Devlet, Melikşah’ın sultanlığının (1072-1092) başlarında 1073 yılında Urfa ve Birecik yakınlarına kaçmış veya sürülmüşlerdi. Onlar Selçuklu arazinde tutulmayarak sürülen ve hudutlarda yaşayan Türkmen gruplarıyla temas kurmuşlar; sultan ailesinden oldukları için onlar tarafından hükümdar olarak kabul edilmişlerdir. Kutalmış’ın çocuklarından muhtemelen Alp İlig ve Devlet, Selçuklu yönetimine muhalif gruplara destek vermişler, ancak Suriye’de Atsız tarafından yakalanarak Melikşah’a gönderilmişlerdi (1075). Bu arada Süleymanşah Haleb’i ve Antakya’yı kuşatma altına almış; ancak vergiye bağlamak suretiyle başarı elde edebilmişti. Bu arada Malazgirt Savaşı’ndan sonra yeni Bizans Kralı VII. Mikhail Dukas’ın (1071-1078) anlaşmayı tanımaması üzerine Alparslan tarafından Anadolu’ya gönderilen birlikler önemli faaliyetlerde bulunmuşlardı. Ancak hâlihazırda daha önce Anadolu’ya gelerek yerleşmiş olan Türkmen beyleri bulunuyordu. Ancak bu beylerin bu ilk faaliyetleri ve Alparslan tarafından gönderilen komutanların faaliyetleri hakkında bilgi bulunmamaktadır. Faaliyetleri en fazla bilinen Orta ve Kuzey-Batı Anadolu’da faaliyet gösteren Artuk Bey’dir. Süleymanşah ve Mansur, Suriye’de başarılı olamayacaklarını anlayarak Anadolu içlerine geldiler. Saltanat mücadelesi esnasında Melikşah’ın Artuk’u Anadolu’dan geri çağırması, iki kardeşe Anadolu’daki Türkmen grupları üzerinde hâkimiyet kurma fikrini 4 vermiş olmalıdır. Süleymanşah’ın ilk olarak Konya civarında faaliyet gösterdiği düşünülmektedir (1075). Kutalmışoğulları Bizans’ın taht mücadelelerinden istifade ettiler. 1078 yılında hükümdar olan Nikephoros Botaneiates onların yardımını alarak tahta oturmuş; krallığına karşı isyan eden Nikephoros Bryennios onların yardımıyla esir edildi. Bu başarılar sonucunda Kutalmışoğulları İzmit ve çevresinde varlık göstermeye başladılar. Bununla birlikte Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah Suriye ve Anadolu’daki gelişmeleri takip etmekte ve kendi otoritesi altında kalması için çaba sarf etmekteydi. Suriye’de Atsız’ın güçlenmesini kardeşi Tutuş’u oraya görevlendirmek suretiyle çözen Melikşah Anadolu’ya da Emir Porsuk’u gönderdi. Bir çatışma esnasında Mansur’u öldüren Emir Porsuk başka bir başarı sağlayamadan geri döndü. Bu durum Süleymanşah’ı daha da güçlendirdi. Buna bağlı olarak 1079-1080 yıllarında Türk fetihleri Marmara ve Karadeniz sahillerine kadar uzandı. 1080 yılında Bizans krallığını ele geçirmek isteyen Nikephoros Melissenos, Süleymanşah’ın desteği ile İznik’i karargâh edindi. Ancak Aleksios Kommenos, İstanbul’a girerek imparatorluğu elde etti (Nisan 1081). Aynı zamanda eniştesi olan Melissenos’u Sezarlık vadiyle ikna etti. Bu gelişmeye bağlı olarak Süleymanşah Melissenos’un elinde bulunan tüm kalelere hâkim oldu. Onları boşaltmayarak yerleşti. Böylece İznik 1080 yılında Türkiye Selçuklu Devleti’nin merkezi haline geldi. Süleymanşah, Bitinya bölgesinde İzmit, İznik ve Bursa’yı ele geçirmiş; deniz ve kara ticaretine müdahale eder duruma ulaşmıştı. Bizans Devleti’nin başındaki Norman ve Peçenek akınları Aleksios’u Süleymanşah’la anlaşmaya itti. 1081 yılında yapılan anlaşmaya göre Maltepe Dragos çayı sınır kabul edildi. Bizans Devleti’nin savaşlarına Süleymanşah da destek verdi. Süleymanşah’ın Bizans’la yapmış olduğu bu anlaşma onu Anadolu içlerine hâkim olmaya itti. 1082 yılında Tarsus’u ele geçirdi. Bir yıl sonra bütün Kilikya onun hâkimiyetine geçti (1083). Sonra Antakya’ya yöneldi. Ancak Antakya önemine binaen Suriye Meliki Tutuş ve Haleb Ukaylî Meliki Şerefüdevle tarafından da önemseniyordu. Bu bakımdan Süleymanşah İznik’e döndü. Yerine komutanlarından Ebü’lKâsım’ı bıraktı. Büyük bir ordu hazırladı. Ancak Anadolu içlerinde kendisine karşı çıkan emirler nedeniyle ordusu parçalanmak zorunda kaldı. Buna rağmen Süleymanşah, Aralık 1084’de Antakya’yı fethetti. Akabinde Ayıntab, Tel-bâşir, İskenderun ve Samandağı ele geçirdi. Antakya’yı almasıyla birlikte Haleb emiri Antakya’yı kuşatmış, ancak başarılı olamamıştı. Ancak Haleb Emiri Şerefüddevle kararlılığını sürdürdü. Bu iki orduyu karşı karşıya getirdi. İki ordu Halep ile Antakya arasında karşılaştı. Süleymanşah savaşı kazandı ve Haleb’i kuşatma altına aldı (Haziran 1085). Şerefüddevle’nin öldürülmesi ve Haleb’in kuşatılması Süleymanşah’ı Büyük Selçuklu Devleti’yle karşı karşıya getirdi. Halep, Melikşah ve Tutuş’tan yardım istedi. Süleymanşah bu arada çevredeki kaleleri de ele geçirdi. Tüm kuvvetleriyle Halep üzerine yürüdüğünde Tutuş’un ordusuyla geldiğini öğrendi. Haziran 1086’da iki ordu Ayn Selem denilen mevkide karşılaştı. Savaşı Tutuş kazandı. Süleymanşah intihar etti. Ebü’l-Kasım Dönemi Süleymanşah’ın ölümünden sonra İznik’te yerine vekil olarak bıraktığı Ebü’l-Kasım idareyi üstlendi. Ancak Süleymanşah’ın ölümü üzerine Bizans kralı Aleksios, Karadeniz 5 sahilinde Türklerin eline geçmiş olan kaleleri geriye aldı. Bu arada Süleymanşah’ın muhtelif yerlere tayin etmiş olduğu valileri bağımsız hareket etmeye başladı. Ebü’l-Kasım da kendisini sultan ilan ederek Marmara bölgesini yağmalamaya başladı. Bu arada Aleksios’un İznik’i ele geçirme teşebbüsü sonuçsuz kaldı. Ebü’l-Kasım, Gemlik’i ele geçirerek orada donanma inşa etmeğe başladı. Ancak bu teşebbüsü yarıda kaldı. Tüm donanması Bizanslılar tarafından imha edildi. Sonra İznik’e çekildi. Bizans kralı ile iyi ilişkiler kurdu. Bu arada Melikşah, Anadolu’da kontrolü ele geçirmek için Emir Porsuk komutasında bir ordu gönderdi. Bu ordu bağımsız hareket eden beyleri kontrol altına aldı. Ardından İznik’i üç ay boyunca kuşattı. Bunun üzerine Bizans’tan destek istedi. Gelen yardımcı kuvvetler sebebiyle Porsuk kuşatmayı kaldırdı. Ancak Melikşah, İznik’i almak üzere Urfa emiri Bozan’ı gönderdi. Kuşatma başarılı olmayınca kuşatma kaldırıldı. Bu arada Bizanslılarla baş başa kalacağını gören Ebü’l-Kasım, Melikşah’a müracaatla onun adına İznik’i yönetme talebinde bulundu. Ancak huzura kabul edilmedi ve Bozan’ın gönderdiği birlik tarafından yakalanarak öldürüldü. Ebü’l-Kasım’ın ölümünden sonra kardeşi Ebü’l-Gazi onun yerine geçti. Bu sırada Melikşah’ın ölümü üzerine Emir Bozan ordusuyla Suriye’ye döndü. Melikşah’ın ölümü üzerine İsfehan’da esir bulunan Süleymanşah’ın Kılıç Arslan ve Davud adındaki çocukları kaçma fırsatı buldular. 1093 yılında İznik’e geldiler. Ebü’l-Gazi, direnmeden tahtı Kılıç Arslan’a devretti. I.Kılıç Arslan Bu gelişmeler çerçevesinde Anadolu Selçuklu Devleti’nin başına 1093 yılında I. Kılıç Arslan geçti. Sadece İznik ve çevresi hâkimiyet alanındaydı. İzmir’de Çaka Bey hâkimiyetini sürdürüyordu. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde Dânişmendliler, Mengücükler ve Saltuklular hüküm sürüyordu. I.Kılıç Arslan birliği sağlamaya çalıştı. Çaka Beyle iyi ilişiler kurdu. Buna bağlı olarak Çaka Bey’in yardımıyla Marmara sahiline yeniden hâkim oldu. Çaka Bey de Çanakkale’ye doğru ilerledi. Bizans kralı bu durumdan endişelenerek I.Kılıç Arslan’la ittifak kurdu. Çaka Bey bu durumdan kurtulmak için I.Kılıç Arslanla görüşmeye gittiği zaman öldürüldü. I. Kılıç Arslan bundan sonra Bizans kralı ile anlaşma yaptığı için doğuya doğru seferler düzenleme imkânı buldu. 1095 yılında Malatya’yı kuşattı. Ancak bu sırada Avrupa’dan yola çıkan Haçlı orduları İznik’e ulaşmıştı. Kılıç Arslan geri dönmesine rağmen Haçlı orduları karşısında yenik düştü ve İznik’i kaybetti (Haziran 1097). Bunun üzerine Anadolu’ya çekilen Kılıç Arslan ilerleyen Haçlı ordularına karşı koymak için Danişmedliler ve Kayseri gibi bazı Anadolu beyleri ile birleşti. Haçlı ordularını Eskişehir önünde durdurmaya çalıştı. Ancak geri çekilmek zorunda kaldı (Temmuz 1097). Haçlı orduları Kılıç Arslan’ın düşmana zarar veren eylem ve saldırılarına rağmen Konya’ya kadar geldiler ve Ereğli’de ikiye ayrıldılar. Bizanslılar Batı Anadolu’daki şehirleri ele geçirdiler. Haçlı ordularının güneye inmesi üzerine I. Kılıç Arslan Konya’ya yerleşti ve burasını merkez edindi. Danişmedliler Malatya civarında Haçlı ordusunu mağlup ederek Bohemend’u esir ettiler. 1101 yılında yeni bir Haçlı ordusu Anadolu’ya girdi. Bohemund’u kurtarmak isteyen bir ordu, I. Kılıç Arslan ve Danişmendliler tarafından Merzifon yakınlarında imha edildi. Aynı yıl içinde iki ordu Konya Ereğlisi’nde ortadan kaldırıldı. Haçlıların her tarafa zarar veren adımları üzerine Bizans kralı Aleksios, I.Kılıç Arslan’la anlaşma yoluna gitti. 1103 yılında Ermenilerin 6 davetleri üzerine I.Kılıç Arslan Haçlıların elinden Maraş ve Elbistan’ı aldı. Danişmendlilerin ellerindeki Haçlı komutanlarını fidye karşılığı serbest bırakmaları, aldıkları paranın yarısını isteyen I.Kılıç Arslan’a olumsuz yaklaşmaları üzerine araları bozuldu. Bunun üzerine I.Kılıç Arslan Danişmendlilerin üzerine yürüyerek onları mağlup etti (1103). Danişmend Gazi Bey’in 1105’de ölümü üzerine Malatya’yı kuşattı. Yerine geçen oğlu Yağıbasan direnemeden şehri teslim etti. Bunun akabinde I.Kılıç Arslan bazı Anadolu beyliklerini kendisine tabi kıldı. Böylece Anadolu’da Büyük Selçuklu Devleti’ne tabi olan beyliklerle (Saltuklular, Sökmenler vb) Anadolu Selçuklu Devleti’ne tabi beylikler (Dilmaçoğulları, İnaloğulları vb.) oluştu. Bu Anadolu Selçuklu Devleti’nin Büyük Selçuklu Devleti’yle sınır komşusu ve çatışması anlamına geliyordu. Musul’a hâkim olma arzusu I.Kılıç Arslan ile Büyük Selçuklu emiri Çavlı’yı karşı karşıya getirdi. Kılıç Arslan 1107 Martında Musul’a girdi. Ancak Çavlı büyük bir ordu toplayarak Habur Nehri kenarında Kılıç Arslan’ın karşısına çıktı. I. Kılıç Arslan savaşı kaybedeceğini anlayınca nehirden geçmek istedi, ancak boğularak öldü (Haziran 1107). Çavlı onun oğlu Şehinşah’ı yakalayıp Muhammed Tapar’a gönderdi. Buna bağlı olarak Anadolu tahtı bir müddet boş kaldı. I.Kılıç Arslan’ın Tuğrul, Mesud ve Arap adında üç oğul daha vardı. Kılıç Arslan’ın eşi küçük oğlu Tuğrul’u Malatya’ya götürerek sultanlığını ilan etti. Bu boşluk esnasında Bizanslılar özellikle sahil kentlerini hâkimiyetleri altına aldılar. Şehinşah Bir müddet sonra Şehinşah 1110 yılında Konya’da tahta oturdu. Onun kaçtığı veya bizzat Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar tarafından Anadolu’ya gönderildiği düşünülmektedir. O, önce rakiplerini ortadan kaldırdı. Ardından Bizans Kralı Aleksios ile mücadele etti. 1113 yılında Bizans ordusu karşısında önemli başarılar elde etti. Ancak kardeşi Mes‘ûd’un kayınpederi olan Danişmendli Emir Gazi’nin desteği ile taht mücadelesine girişmesi üzerine Afyon civarında Şehinşah ile Aleksios arasında bir anlaşma imzalandı. Mes’ûd’un üzerine giden Şehinşah, adamlarının ihaneti üzerine kaçmak zorunda kaldı. Akşehir civarında yakalandı ve gözleri kör edildi (1116). Bununla birlikte Mes‘ûd tarafından 1118 yılında yayının kirişiyle boğduruldu. I.İzzeddin Mes‘ûd I.İzzeddin Mes’ûd, Dânişmendlilerin desteğinde Konya’da tahta oturdu. Bu arada Bizans tahtına da Aleksios’un oğlu II. Ioannes Komnenos (1118-1143) geçti. Denizli ve Uluborlu’yu geri aldı. Bu sırada Peçenekler Tuna’yı geçerek Trakya’ya yöneldiler. Bunun üzerine İstanbul’a geri döndü (1122). Sultan Mes‘ûd, kayınpederinin nüfuzu altından kurtulamadı. Dânişmendlilerin isteği üzerine Malatya kuşatmasına birlikte gitti. Kardeşi Tuğrul altı ay direndi. Ancak Malatya’yı Emir Gazi’ye teslim etti (Aralık 1124). Bu gelişme Anadolu’da Dânişmendilerin gücünü artırdı. Ankara ve Kastamonu civarına hâkim olan diğer kardeşi Arap büyük bir ordu toplayarak tahtı ele geçirmek istedi. Mesûd kardeşi karşısında başarısız oldu. Bunun üzerine Bizans kralına yardım istemeye gitti. Bir müddet sonra kayınpederi ile birleşerek kardeşini mağlup etti. Mücadelesine devam eden Arap, sonunda 7 başarılı olamayınca Bizans’a sığındı (1128). Sultan Mes’ûd iki kardeşinden de Dânişmendlilerin yardımıyla kurtuldu. Ancak Dânişmendli Emiri Gazi Haçlılara karşı kazandığı zaferlerle de büyük bir kudrete sahipti ve hem Abbâsî halifesi hem de Büyük Selçuklu sultanı tarafından melik olarak taltif edildi. Ancak bunun için merasim yapılmadan önce vefat etti. Oğlu onun yerine melik ilan edildi (1134). Bizans Kralı Ioannes 1137 yılında, Sultan Mes‘ûd’un hâkimiyetindeki yerleri de yakıp yıkarak Kilikya Ermenileri üzerine yürüdü. Torosları aşarak Mersin, Adana ve Misis’i ele geçirdi. Böylece Suriye yolu açıldı. Antakya üzerine yürüyerek kenti Haçlılardan aldı. 1138 yılında Haleb’i kuşattı ise de başarılı olamadı. Güneye inerek Şeyzer dahil birçok yeri hâkimiyeti altına aldı. Bu sırada Sultan Mes’ûd Kilikya’yı ele geçirmişti. Bizans kralı Sultan Mes ûd’la bir anlaşma yaparak İstanbul’a döndü ‘1138). Bu anlaşmaya karşın Selçuklu ve Dânişmendlilerin Bizans kalelerine akınları devam etti. 1139 yılında Ioannes yeniden sefere çıktı. Ancak başarı sağlayamadan geri döndü (1140). Bunun üzerine Sultan Mes ‘ûd Antalya civarına kadar ilerledi. Bizans kralı bu ilerleme üzerine 1142 yılında bu bölgeye sefere çıktı. 1143 yılı başlarında seferde iken öldü. Bu sırada Dânişmendli tahtında yaşanan mücadele, Sultan Mes’ûd’un onlar üzerindeki nüfuzunu artırdı. 1143 yılında Mesûd, Sivas, Malatya, Ceyhun ve Elbistan bölgelerini ele geçirerek Anadolu’da Dânişmendlilerin gücünü oldukça azaltmış oldu. Bizans tahtına oturan Manuel, Türklere karşı mücadelesini sürdürdü (1146). Menderes bölgesini geriye aldı. Konya üzerine yürüdü. Sultan Mes’ûd Bizans ordusu karşısında etkili olamadı. Bizanslılar da Konya’yı alamadı. Ancak daha önce ele geçirdiği bazı kaleleri Bizanslılara vermek zorunda kaldı. Bu arada ikinci Haçlı ordularının Avrupa’dan yola çıktığını öğrendi. İkinci Haçlı Seferi, Atabey Zengi’nin 1144 yılında Urfa’yı Haçlılardan alması üzerine başlatılmıştı. Bu seferin başında Alman İmparatoru III. Konrad ve Fransa Kralı VII. Louis bulunuyordu. İlk olarak Alman ordusu İstanbul’a ulaştı. Manuel onları Anadolu’ya geçirdi. Verdiği kılavuzlar onların Türkler tarafından yok edilmesini sağladılar. 25 Ekim 1147 yılında Eskişehir civarında Alman ordusu yok edildi. İstanbul’dan çıktıktan sonra yolda bu durumu öğrenen Fransız ordusu İznik’den sonra Efes-Denizli-Antalya yolunu takip etti. Ancak onlarda bölgedeki Türkmenler tarafından ağır kayıplara uğradılar. Bir kısmı gemilerle Suriye’ye ulaşabildi (1148). Antalya civarında orduları tarafından yolda bırakılan üç bine yakın yaralı bölgede bulunan Türkler tarafından tedavi edildi. Bu onların İslâm’a geçmelerini sağladı. Sultan Mes‘ûd’un başarıları üzerine Abbâsî Halifesi Müktefî (1136-1160) kendisine hilat, sancak gönderdi. Mes’ûd doğudaki Haçlı kalelerine de sefer düzenledi. Oğlu Kılıç Arslan ile birlikte Bizanslıların elindeki Maraş’ı aldı (1149). Daha sonra Behisni, Keysun, Ayıntab, Dulûk ve Ra ‘ban kentlerini ele geçirdi (1151). Behisni ve Keysun’un idaresine oğlu Kılıç Arslan’a verdi. 1152 yılında Dânişmendliler Sultan Mes’ûd’a isyan etmek istemişlerse de onun hâkimiyetini tanımak zorunda kaldılar. Böylece Dânişmendliler Anadolu Selçuklu Devleti’nin yönetimine girdi. 8 Bu yıllarda Ermeni Prensi II. Thoros Çukurova bölgesinde Bizanslıların elinde bulunan Tarsus, Adana, Masisa ve Anazarbos kentlerini ele geçirmişti (1151). O, Türk kentlerine de zaman zaman saldırılar düzenliyordu. Bunun üzerine 1153 yılında Sultan Mes’ûd onların üzerine sefer düzenledi. Dağlara çekilen Ermeniler zarar görmediler; ancak Sultana tabi olacaklarını belirttiler. 1154 yılında Mes‘ûd Çukurova bölgesine yeniden sefer düzenledi. Ancak Anadolu’da ortaya çıkan veba salgını Selçuklu ordusunu zor duruma soktu. Bunun üzerine Konya’ya geri döndü. Sultan Mes‘ûd o yıl içinde öldü (1155). Sultan Mes’ûd, Konya ve civarını kapsayan bir devletin sağlam temellerini atarak sınırlarını genişletmeye çalıştı. Onun döneminde Anadolu’da Dânişmendlilerin gücü zayıfladı. Anadolu Selçuklu döneminin imar faaliyetleri onun döneminde başladı. Mes‘ûd’un Kılıç Arslan, Devlet ve Şehinşah adında üç oğlu vardı. Kılıç Arslan’ı veliaht tayin etmişti. II.Kılıç Arslan II.Kılıç Arslan, tahta geçince önce kardeşlerinden Devlet muhalefet etti. Ancak o, ortadan kaldırıldı. Onu, diğer kardeşi Şehinşah, ardından Dânişmendliler izledi. İsyancılarla iki defa karşı karşıya gelen II.Kılıç Arslan, âlimlerin araya girmesiyle anlaşma yolunu tercih etti (1155). II.Kılıç Arslan, 1157 yılında Ermenî prensi ile mücadele ederek bölgede sükuneti sağlayarak Konya’ya döndü. II.Kılıç Arslan güçlendikçe karşısında yer alan Bizanslılar, Haçlılar, Dânişmendliler ve Zengîler birbirleriyle ittifak kurmaya başladılar. Bizans kralı Manuel’in organize ettiği bu ittifaklar zaman zaman değişiyordu. Hatta birisinde Dânişmendliler, Zengiler ve kardeşi Şehinşah birleşerek II.Kılıç Arslan’a saldırmışlardı. II.Kılıç Arslan onlarla yaptığı mücadelede zorlandı. Bunun üzerine bu ittifakı organize eden Bizans Kralı Manuel’le görüşmek üzere İstanbul’a gitti. Orada üç ay kaldı. Yapılan görüşmeler sonucunda Bizans Kralına ordu ve asker yardımında bulunacak olan Selçuklu Sultanı, rakiplerine karşı serbest hareket etme imkânı elde etti (1162). İstanbul’da bulunduğu sırada Dânişmendliler Harput ve Çemişkezek’i ele geçirip halkı burada sürmüşlerdi. Konya’ya dönem Sultan Mes ‘ûd önce Dânişmendlilerin üzerine yürüdü. Sivas’ı ele geçirdi. Dânişmendli emiri Yağıbasan II.Kılıç Arslan’ın kardeşi Şehinşah’ın yanına Çankırı’ya gitti ve orada öldü (1164). Bu dönemde Haçlı ordularının saldırıları devam ediyordu. Atabeg Nureddin Mahmud b. Zengî’nin girişimiyle Haçlı saldırıları esnasında Müslümanların kendi aralarında savaşmaları engellendi. Böylece Artuklular ve Dânişmendliler bir anlaşma yaptı. Bu arada Dânişmend emiri Yağıbasan’ın ölümü, II.Kılıç Arslan’a rakiplerini ortadan kaldırma imkanı verdi. Önce kardeşi Şehinşah’ı, ardından bazı Dânişmend emirlerini etkisiz hale getirdi (1169). Dânişmend emirlerinin bir kısmı Mahmud b. Zengî’nin yanına giderek Selçuklu’ya karşı ittifak oluşturdular. Dânişmend emiri Zünnûn Nureddin Mahmud’un desteği ile Sivas’ta tahta oturunca (1172), II.Kılıç Arslan Zengî’nin üzerine yürüdü. Ancak barış yapılması sağlandı. Buna göre Sivas’ta Zünnûn’un hâkimiyetini kabul eden II.Kılıç Arslan, Zengî’nin aldığı tüm yerleri geri vermesini sağladı (1173). Ertesi yıl Nureddîn Zengî’nin ölümü üzerine Anadolu’da durum II.Kılıç Arslan lehine gelişme gösterdi (1174). II.Kılıç Arslan başta Sivas ve Niksar olmak üzere birçok yeri hâkimiyeti altına aldı. Kardeşi Şehinşah ve Dânişmend emiri Zünnûn Bizans’a kaçtı. 9 Bizans Kralı Manuel, Anadolu’da Selçukluların güçlenmesinden ve Batı Anadolu’daki Türkmen saldırılarından rahatsızlık duymaya başladı. Kendisine sığınan Şehinşah ve Zünnûn’un kentlerini geri almak için bir sefer düzenledi. 1176 yılında düzenlenen Paflagonya (Sinop, Çankırı bölgesi) seferi, hezimetle sonuçlandı. Bunun üzerine Manuel büyük bir ordu hazırladı. Konya’ya yürüdü. Eğirdir Gölü’nün kuzeyinde Myriokephalon denilen yerde Bizans ordusu pusuya düşürüldü ve büyük bir hezimete uğradılar (Eylül 1176). Buna rağmen Bizans Kralı Manuel’in barış teklifi kabul edildi. Bu gelişmelerden sonra II.Kılıç Arslan doğuyla ilgilendi. 1178 yılında Malatya’ya girerek Dânişmendlilerin buradaki hâkimiyetine son verdi. Bundan sonraki gelişmeler Anadolu Selçuklu Devleti ile Eyyûbîleri karşı karşıya getirdi. Ancak kısa sürede barış sağlandı. Bundan sonraki gelişmeler çerçevesinde II.Kılıç Arslan, ordularının Batı Anadolu’ya göndermeye başladı. Akınlar Ege Denizi’ne kadar uzandı. 1180’de Manuel’in ölümü üzerine baskı artmış; Kütahya, Eskişehir, Uluborlu civarı Türk hâkimiyetine geçmiştir. II. Kılıç Arslan, sahillerin özellikle ticaret için önemini göz önünde bulundurarak Antalya’yı kuşattı. Ancak başarısız oldu (1182). Sultan 1185 yılında Likya sahillerine kadar olan yerleri hâkimiyeti altına aldı. Yaklaşık otuz yıllık mücadelesinden sonra 1186 yılında sahip olduğu coğrafyayı on bir oğlu arasında bölüştürdü. On bir şehzade sahip oldukları yerlerde bağımsız hareket ediyorlardı. Zaman zaman Bizans kalelerine yapılan akınlar söz konusu ise de taht mücadelesi kaçınılmazdı. 1189 yılında Selahaddin Eyyûbî’nin Kudüs’ü ele geçirmesi üzerine üçüncü Haçlı seferi düzenlendi. Bu seferin başında Alman Kralı Friedrich Barbarossa bulunuyordu. Bu Haçlı ordusuna karşı Selahaddin Eyyûbî, Bizans Kralı II.İsakios Angelos (1185-1195) ile Alman ordusunun geçmesine engel olma şartıyla anlaştı. II. Kılıç Arslan da aralarındaki dostluğa dayalı olarak Almanların Selçuklu topraklarından serbest geçmesi, yiyecek ihtiyaçlarını karşılamasını içeren bir anlaşma yaptı (1190). Bizans Kralı, Haçlı ordusuna boyun eğmek zorunda kaldı. Haçlı orduları Selçuklu topraklarına girdi. Her şey normal giderden Uluborlu civarında Türkmenler Haçlı ordusuna saldırdı. Sultan’ın iki oğlu Melikşah ve Mes’ûd komutasında bu ordu Haçlı ordusuna ağır kayıp verdirmesine rağmen sayıca yetersiz oldukları için Konya’ya çekildiler. Bunun üzerine Haçlı ordusu Konya’ya yöneldi (Mayıs 1190). Haçlı ordusu Konya’ya girdi. Konya’yı yakıp yıktılar. Sultan II.Kılıç Arslan ve oğlu Melikşah barış teklif ettiler. Barış gerçekleşti. Haçlı ordusu yoluna devam etti. Barbarossa Silifke çayını geçerken boğuldu. Sultan Kılıç Arslan 1192 yılında öldü. Yerine veliahdı olan en küçük oğlu Gıyâseddîn Keyhüsrev tahta oturdu. I.Gıyâsedin Keyhüsrev (I. Hükümdarlığı: 1192-1197) II. Kılıç Arslan’ın en küçük oğlu olan Gıyâseddin tahta çıkınca itiraz olmadı. Bu arada taht kavgasında en fazla öne çıkan Melikşah ölmüştü. Gıyâseddîn, Bizans Kralı Aleksios’un Türk tüccarları hapsetmesi üzerine bir sefer düzenleyerek Menderes Nehri boyunca Frigya’daki birçok yeri ele geçirdi. 10 Bu arada kardeşlerinden Tokat meliki Rükneddin Süleymanşah, diğer kardeşlerini yanına çekerek Konya’yı kuşatma altına aldı. Gıyâseddîn, Konya halkının çektiği sıkıntı üzerine kardeşiyle anlaşarak şehri terk etti ve ilerleyen yıllarda İstanbul’a gitti. II.Rükneddîn Süleymanşah Eylül 1197’de Konya’da tahta oturdu. Kardeşlerini yerlerinden etmeyeceğine dair söz vermesine rağmen önce Argunşah’ın elinden Amasya’yı Behramşah’ın elinde Niksar’ı aldı. Bu taht mücadelesinden istifade eden Ermeni Prensi, Kayseri’ye kadar uzanan akınlarda bulundu. Süleymanşah, yaptığı seferlerle onu Torosların güneyine attı (1199). 1200 yılında kardeşi Kayserşah’ın elinde bulunan Malatya’yı aldı. Ardından Harputta hüküm süren Artuklulara hâkimiyetini kabul ettirdi. Bu arada Gürcüler Erzurum’a kadar akın düzenlediler ve Kars’ı ele geçirdiler. Süleymanşah sefer düzenleyerek Erzurum’a geldi. Çevredeki emirliklerden destek toplamaya çalıştı. Saltuklu emiri Melikşah’ın Süleymanşah’ın huzuruna geç çıkması üzerine Süleymanşah onu hapsettirdi. Böylece Saltuklu beyliği ortadan kalktı (Mayıs 1202). Süleymanşah Gürcistan’a hareket etti. Türk ordusu Micingerd Kalesi civarında karargâh kurmuşken baskına uğradı ve büyük bir bozgun yaşadı. Behramşah esir düştü. Fidye karşılığı kurtarıldı. Süleymanşah Erzurum’a çekildi. Süleymanşah, bu yenilgiden sonra Anadolu’daki diğer beylikleri hâkimiyeti altına almak istedi. Ankara ve çevresinde hüküm süren Mes’ûd’un üzerine yürüdü. Uzun süren kuşatmadan sonra uç beyliğine razı olan Mes’ûd yolda Gayâseddîn tarafından öldürüldü. Süleymanşah da bu hâdiseden kısa bir süre sonra Gürcistan seferine giderken yolda öldü (Temmuz 1204). III.Kılıç Arslan (1204-1205) Süleymanşah’ın ölümü üzerine henüz çocuk yaşta olan III.İzzeddîn Kılıç Arslan Selçuklu tahtına oturdu. Sekiz ay kadar tahtta kaldı. Çocuk yaştaki bir kişinin saltanatından hoşlanmayan emirler Gıyâseddîn Keyhüsrev’i davet ettiler. Konya’yı bir ay kuşatan Gıyâseddîn başlangıçta başarı elde edemedi. Ancak Hem Aksaray hem de Konya’da adına hutbe okutuldu. III.Kılıç Arslan’ın öldürülmemesi şartıyla Konyalılar tahtı Keyhüsrev’e teslim ettiler. Keyhüsrev yeğenini Tokat melikliğine atadı. Böylece I.Gıyâseddîn Keyhüsrev tahtı ele geçirerek ikinci defa Selçuklu sultanı oldu. I.Gıyâsedin Keyhüsrev (II. Hükümdarlığı: 1205-1211) Şubat 1205’de Konya’ya giren Keyhüsrev Selçuklu tahtına ikinci defa oturdu. Yeğenini ortadan kaldırdı. Bir müddet sonra Anadolu’daki beylikler kendisine itaat ettiler. Tahta ikinci defa oturduğunda Latinler İstanbul’da bir haçlı devleti kurdular. Haçlıların İstanbul’u işgali sırasında Anadolu’da iki Haçlı kontluğu kuruldu. Bunlardan birisi Laskaris hanedanı tarafından İznik’te, diğeri Komnenoslar tarafından Trabzon’da kurulmuştur. Bu durum ticari hayatı oldukça etkilemiş, Laskaris ile yapılan anlaşma sonucunda ticarî hayat emniyet altına alınmıştı. 11 Bu Karadeniz’de olduğu gibi Akdeniz sahillerinde de bir hâkimiyet mücadelesini beraberinde getirdi. Antalya İtalyanların eline geçti. I. Gıyâseddin, tıpkı babası gibi Antalya’yı kuşattı. Ancak Kıbrıs’ta bulunan Haçlıların yardımı sebebiyle başarı sağlayamadı. Bununla birlikte Antalya çevresine asker yerleştirerek Antalya’yı kontrol altında tuttu. Gıyâseddin, Latinlerin baskısı sebebiyle bunalan Antalya halkının destek vermeleri üzerine Antalya’yı ele geçirdi (1207). Böylece Selçuklular deniz bağlantısına sahip oldular. Akabinde Venediklilerle ve Kıbrıslılarla çeşitli anlaşmalar yaptı. Sultan Gıyâseddîn 1211 yılında İznik Laskaris hanedanlığındaki taht kavgasına müdahil olmak üzere harekete geçti. Buna karşı çıkan Bizans ordusu ile Selçuklu ordusu Menderes kıyısında karşılaştı. Bu savaş sırasında Sultan Gıyâseddîn Keyhüsrev şehit oldu. I. İzzeddin Keykavus (1211-1220) I.Gıyâseddîn şehit düştüğünde geride üç oğlu vardı. Bunlar, İzzeddîn Keykâvus, Alâüddîn Keykubât ve Celâleddîn Keyferidûn idi. Devletin önde gelenleri yaptıkları görüşmeler sonucunda İzzeddîn Keykâvus’u tahta çıkarmaya karar verdi. Bu sırada devlet erkanı Kayseri’de bulunuyordu. Malatya meliki İzzeddîn Keykâvus Kayseri’de tahta oturdu (Temmuz 1211). Ancak kardeşi Alaeddin Keykubâd, müttefikleriyle onu Kayseri’de kuşattı. İzzeddîn bu durumdan müttefiklerin arasının açılmasıyla kurtuldu. Alâeddin Ankara’ya çekildi. İzzeddîn Keykâvus, Konya’ya gelerek tahta oturdu ve tebrik elçilerini kabul etti. Laskaris’in elçisi ve barış teklifi de kabul edildi. I.İzzeddîn Keykâvus, ilk olarak kardeşi Alâeddin ile ilgilenmek zorunda kaldı. Ankara’yı kuşatma altına aldı. Alâeddin kendisine ve halka zarar verilmemesi karşılığında şehri teslim etti (609/1212-1213). Alâeddin Malatya yakınlarında bir kalede hapsedildi. I.İzzeddin, durumunu sağlamlaştırdıktan sonra babası zamanındaki anlaşmaları daha da güçlendirdi. Kıbrıs ve Venediklilerle ticarî anlaşmalar imzaladı. Böylece Akdeniz ile güvenli ticaret ağı sağlandı. Ancak Karadeniz bölgesi böyle değildi. Karadeniz ile ticaret ağını kurabilmek için Sinop ve Samsun’un ele geçirilmesini gerekli gördü. Bu bölge, İznik ve Trabzon Haçlıları arasında mücadeleye sahne oluyordu. İznik Haçlılarının İstanbul’la mücadele ettiği bir sırada I. İzzeddin Sinop’u kuşattı ve Selçuklu topraklarına kattı (1214). Bu fetih sonrasında Sultan, Ermenilerin üzerine yürüyerek onları Torosların güneyine attı. Bu arada Antalya da elden çıkmıştı. Sultan Antalya üzerine de yürüyerek Antalya’yı yeniden fethetti (Ocak 1216). Sultan İzzeddîn, 1218 yılında Ermenileri itaat altına aldı. Bu Anadolu-Suriye ticaret yolunu emniyet altına almaya yardımcı oldu. Bunun akabinde Sultan İzzeddîn Keykâvus Eyyûbî meliklerinden Sümeysat hükümdarı Melik Efdal ile anlaşarak Haleb’e ilerledi. Ancak yolda müttefikler arasında yaşanan olumsuzluklar sonucunda Menbic’den geri dönmek zorunda kaldı (Ağustos 1218). İzzeddîn bir intikam seferi düzenledi. Ancak Viranşehir’de rahatsızlığı sebebiyle öldü (Ocak 1220). Alaaddin Keykubat (1220-1237) İzzeddîn’in yerine geçecek varisinin olmaması üzerine devlet büyükleri Alâeddin Keykûbâd’ın tahta geçmesine karar verdiler. Hapisten çıkarılan Alâeddin, Sivas’ta kardeşi I.İzzeddin’in yerine tahta oturdu. Ardından Konya’ya geldi. Tahta çıktığı sırada Moğol 12 istilası tüm İslâm dünyasını derinden etkisi altına almıştı. Moğolların olası bir istilasına karşı Alâeddin kaleleri güçlendirdi. Alaaddin Keykubat güneyde deniz gücünü artırdı. Kalonoros’u fethetti. Bu kente kendi adına nispetle Alâiyye adını verdi (1221). Önde gelen emirler nüfuzlarını artırmış ve güç elde etmişlerdi. Buna bağlı olarak Alâeddin’i tahttan alarak kardeşi Celâleddîn’i başa geçirmek istediler. Ancak istihbar edilen bu teşebbüs sonucunda emirlerin büyük bir kısmı öldürüldü veya hapsedildi. Böylece Alâeddin, emirlerin baskısından kurtulmuş oldu. Bu arada Ermeniler anlaşma şartlarını ihlal ederek tüccarlara zarar verdiler. Bunun üzerine Alâeddin iki koldan Ermenilerin üzerine ordu gönderdi. Ermeniler itaat altına alındı (622/1225). Doğu Anadolu’da Artuklular ve Eyyûbîler arasında oluşan ittifak ordusu ile Selçuklu ordusu arasında savaş yapıldı. Selçuklu ordusunun galibiyeti üzerine Kahta, Adıyaman, Çemizkezek Selçuklu topraklarına katıldı (1226). Ancak Sultan Alâeddîn Keykûbâd yaklaşan Moğol tehlikesini görerek Eyyûbîlerle dostluk kurmaya çalışmıştır (1227). Alaaddin Keykubat döneminin en önemli hâdiselerinden birisi Kırım’a yapılan deniz aşırı seferdir. Moğolların Kırım’ın Suğdak şehrini yağmalamaları üzerine halk Anadolu’ya göç etti. Buraya Trabzon’da hüküm süren Komnenoslar yerleşmeye çalıştı. Bunun üzerine Alaaddin Kastamonu uç beyi Hüsameddin Çoban’ı deniz birliğinin başında Kırım’a gönderdi. Donanma, Suğdak şehrini ele geçirdi (1227). Suğdak 1239 yılına kadar Selçukluların elinde kaldı. Ardından Moğolların hâkimiyetine girdi. Bu arada Moğol ordularının önünden kaçarak Azerbaycan’a gelen Celâleddîn Hârizmşah, Alâeddîn Keykûbâd ile dostluk ilişkisi kurdu. Ancak Celâleddîn’in Ahlat’ı kuşatması, Erzurum Meliki Cihanşah’ın ona tabi olması ilişkileri bozdu. Alâeddîn, Celâleddîn’e Ahlat kuşatmasını kaldırması için elçi gönderdi. Ancak bu kabul görmedi. Bunun üzerine Al3aeddîn, Eyyûbîlere elçi gönderdi. İki devlet ordularını birleştirdi. Celâleddîn Ahlat’ı ele geçirerek tahrip etti (Mayıs 1230). Bundan sonra iki Türk ordusu Erzincan’ın Akşehir kentine yakın Yassı Çemen ovasında karşılaştı. 10 Ağustos 1230 yılında Hârizmşahlar ağır bir yenilgi aldılar. Tarih sahnesinden silindiler. Bundan sonra Selçuklu ve Eyyûbî orduları Erzurum’a yürüdü. Sultan Alâeddin Erzurum’u, Eyyûbî Sultanı Melik Eşref ise Ahlat’ı hâkimiyetine aldı. Hârizmşahları takip eden Moğollar 1231 yılında Doğu Anadolu’ya girdiler. Eyyûbî ve Artuklu güçleri bu yürüyüşe dayanamadı. Birçok kent tahrip edildi. Bir Moğol birliği Sivas ve Malatya yakınlarına kadar ilerledi. Sultan Alâeddin, Moğol Hanı Ögedey’e elçi göndererek barış yaptı (1232). Ortaya çıkan anarşiyi ortadan kaldırmak için Doğu Anadolu’ya sefer düzenledi. Ahlat, Van ve Bitlis’i Selçuklu topraklarına kattı. Asayişi bozan Hârizmşah ordusunun bakiyelerini itaat altına alarak kendi ordusuna kattı. Alâeddîn’in Ahlat’ı alması Eyyûbîleri harekete geçirdi. Eyyûbî ordusu Haleb-Kayserî yolunu izleyerek Anadolu’ya girdi. Selçukluların güçlü bir orduyla harekete geçmeleri üzerine Eyyûbîler Adıyaman tarafına çekildiler. Melik Kâmil Artukluların yönlendirmeleri ile Harput’a yöneldiler. Harput önlerinde yapılan savaşı Selçuklular kazandı. Bir ay içinde 13 de Harput düştü. Artuklu Devleti ortadan kalktı (1234). Eyyûbî ordusu Mısır’a döndü. Akabinde Alâeddin ordularını Eyyûbîlerin hâkimiyetindeki kentlere sevk etti. Urfa, Siverek, Harran, Rakka ele geçirildi. Bir müddet sonra Eyyûbîler bu kentleri geri aldılar. Selçuklular Âmid’i de kuşatma altına aldılar. Ancak başarılı olamadılar (1236). Sultan Alâeddîn, Âmid için yeniden hazırlıklara başladı. Kayseri’de hazırlıklarını sürdürürken Moğol Hakanı Ögedey’in elçileri geldi (1236). Moğolların cihan hâkimiyetini tanımaları şartıyla barış teklifinde bulundu. Sultan Alâeddîn bunu kabul etti. Bu arada Eyyûbî Sultanı Melik Kâmil dışında tüm Eyyûbî melikleri Sultan Alâeddîn ile anlaşma yapmışlardı. Alâeddîn, hazırladığı orduya Kayseri’nin Meşhed ovasında resmigeçit yaptırdı. Küçük oğlu İzzeddîn Kılıç Arslan’ı veliaht tayin etti. Huzurunda bulunan yabancı elçilere verdiği ziyafette zehirlenerek öldü (Mayıs 1237). Sultan Alâeddîn öldüğü zaman geride üç oğlu vardı. Bunlar yaş sırasına göre Gıyâseddîn Keyhüsrev (16 veya 13-14), İzzeddîn Kılıç Arslan (8-9), Rükneddîn idi. II. Gıyâseddîn Keyhüsrev Sultan Alâeddîn’in veliahtı İzzeddîn olmasına rağmen devlet büyükleri Gıyâseddîn’i tahta oturttu. II. Gıyâseddîn Keyhüsrev veliaht İzzeddîn ve ona taraftar olan beylerden şüpheleniyordu. Bu şüphenin oluşturulmasında devlet üzerinde nüfuz kurmak isteyen Sadettin Köpek’in etkisi açıktı. Hârizmşahların reisi olan Kayır Han tutuklanarak hapsedildi (1237). Bunun üzerine Hârizmli askerler Selçuklu ordusunu terk ederek Urfa civarına yerleştiler. Bundan sonra Sadettin Köpek, pek çok beyi ortadan kaldırttı. Gıyâseddîn’in iki kardeşini de hapsettirmesini sağladı. Daha sonra her ikisi de öldürüldü. Bu olanlar Gıyâseddîn’i uyandırmış ve Sadettin Köpek’i öldürtmüştü (1238). Urfa çevresinde ticaret kervanlarını yağmalamaya başlayan Hârizmli askerler, önemli bir sorun teşkil etmeye başlamıştı. Gönderilen bir ordu ile itaat altına alındılar. Âmid 1240 yılında Selçukluların eline geçti. Moğolların önünden kaçan Türkmenler, genelde Güneydoğu Anadolu’da toplanıyordu. Bu bölgeye gelen Türkmenler, İslâmiyet’i henüz benimsememiş veya yeni kabul etmiş kişilerden oluşuyordu. Bölge siyasî ve iktisadî açıdan olumsuz şartlara sahip olduğu için Türkmenlerin mevcudiyeti de yeni bir sorun doğuruyordu. Baba İlyas Horasanî adındaki birisi Türkmenleri etrafında toplayarak Amasya’ya geldi. Selçuklu ordusu tarafından kuşatılmaları üzerine halifelerinden Baba İshak, Adıyaman civarında ayaklandı (1240). Her tarafı yağmalayan bu isyancıların üzerine Malatya subaşısı iki sefer düzenledi. Ancak yenildi. Bu isyancılar Sivas’ı ele geçirerek Baba İlyas’a ulaşmak için Tokat ve Amasya taraflarına yöneldiler. II.Gıyâseddîn Amasya Subaşısı Armağanşah’ı onların üzerine gönderdi. Armağanşah, Baba İlyas’ı ortadan kaldırdı. Ancak Baba İshak ve taraftarları karşısında hayatını kaybetti. Kendilerine Babaî denilen isyancılar Konya’ya yöneldi. Selçuklu ordusu bu isyancıları Kırşehir’in Malya sahrasında karşıladı. Bu savaşa Baba İshak başta olmak üzere tüm isyancılar yok edildi (1240). II.Gıyâseddin, bundan sonra ordusunu Meyyâfârikîn’e sevk etti. Şam Eyyûbî hükümdarı Melik Salih de yardımcı kuvvet gönderdi. Bu ordu, Eyyûbîlerden Şihâbüddîn Gazi 14 idaresindeki Meyyâfârikîn’i kuşattı. Abbâsî halifesi Mustansır’ın (1226-1242) araya girmesiyle taraflar anlaştı. Meyyâfârikîn Selçuklu’ya tabi oldu. Bu sırada Selçuklu sınırlarında bulunan Moğollar, Babaî isyanı sırasında Selçuklu askerî yapısının zayıf durumda olduğunu anlamışlardı. Sonuçta 1242 yılında Baycu Komutasındaki Moğol ordusu Selçuklu topraklarına girdi. Erzurum’u savaş yoluyla ele geçirdi ve tahrip etti. Moğol tehlikesini anlayan II.Gıyâseddîn çevre hükümdarlara yardım çağrısında bulundu. Ancak sadece Eyyûbî Haleb Sultanı II.Nâsır Selâhaddin (1237-1260) iki bin kişilik bir askerî birlik göndererek cevap verdi. II.Gıyâseddîn ordusunu toplayarak Sivas’a gitti. Moğollar da Sivas’a doğru yönelmişlerdi. II.Gıyâseddîn, Kösedağ denilen yerde karargah kurdu. Öncü birliklerin mağlubiyeti büyük bir panik yarattı. Başta II.Gıyâseddîn olmak üzere Selçuklu komutanlarının büyük bir kısmı kaçtı (Temmuz 1243). Moğollar Sivas, Kayseri ve Erzincan’ı ele geçirdiler. Selçuklu Devleti’ni bu başıboş durumdan Vezir Mühezzibüddîn Ali ve Amasya kadısı kurtardı. Azerbaycan’daki Moğol karargâhına giden iki devlet adamı Moğollara vergi vermek suretiyle bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşma sayesinde Anadolu tahribattan kurtuldu. Bu anlaşma Moğol Hanı Batu Han tarafından da onaylandı. Kösedağ bozgunu sonrasında Selçukluya tabi birçok bölge Moğollara itaat etti. Selçuklulara Moğol istilası ve sonrasında ihanet eden Ermenileri cezalandırmak üzere 1245 yılında bir sefer düzenlendi. Bazı yerler yeniden itaat altına alındı. Tarsus kuşatması esnasında II.Gıyâseddîn Alâiyye’de öldü (1245). II. İzzeddîn Keykâvus Gıyâseddîn öldüğünde geride İzzeddîn Keykâvus (on bir yaş), Rükneddîn Kılıç Arslan (dokuz yaş) ve Alâeddîn Keykubâd (yedi yaş) olmak üzere üç oğlu bulunuyordu. Gıyâseddîn, oğlu Alâeddîn’i veliaht tayin etmişti. Ancak devlet erkanı İzzeddîn’i tahta geçirdi. Selçuklu sultanı Moğolistan’a davet edildi. Ancak İzzeddîn’in yerine kardeşi Rükneddîn Kılıç Arslan’ın gitmesine karar verildi. Bir müddet sonra Devlet yetkilileri arasında nüfuz mücadelesi başladı. Vezîr Şemseddîn İsfehânî rakiplerini ortadan kaldırarak iki yıl Selçuklu Devleti’ni yönetti. Bu arada Rükneddîn Moğolistan’dan döndü. Bir müddet sonra Şemseddîn İsfehanî Moğollar tarafından öldürülerek yerine Bahâeddin Tercüman tayin edildi. Bu arada Rükneddîn, Moğol hanının emri üzere kendisinin sultan olduğunu iddia ediyordu. Devlet adamı Celâleddîn Karatay muhtemel savaşı önlemek için üç kardeşin aynı anda tahta oturmasını, hutbe ve sikkede yaş sırasına uyulmasını teklif etti. Ancak İzzeddîn ve Rükneddîn’in orduları Konya’nın Ruzbe ovasında karşılaştı. Savaşı İzzeddîn kazandı (Haziran 1249). Bundan sonra Celâleddîn Karatay’ın teklifi uygulandı. Ancak devlette çift başlılık söz konusuydu. Bazı kişiler Moğol hanlığından atama kararı alarak düzeni bozabiliyorlardı. Moğollar İzzeddîn Keykâvus’u yeniden Moğolistan’a davet ettiler. Bu sırada Celâleddîn Karatay’ın ölmesi üzerine bu yolculuktan vazgeçen İzzeddîn, yerine kardeşi Alâeddîn’i gönderdi. Ancak onun Moğol Hanı Mengü’den sultanlık elde edebileceği korkusu üzerine rakipleri tarafından Erzurum’da zehirlenerek öldü (1254). 15 Selçuklu tahtında iki hükümdar kalmıştı. İzzeddîn’in içki ve eğlenceye aşırı düşkünlüğü sebebiyle devlet ricali tarafından tercih edilmemesi sebebiyle Kılıç Arslan Kayseri’ye götürülerek tahta çıkarıldı. Bu iki taraf arasında savaşa neden oldu. Savaşı İzzeddîn kazandı. Rükneddîn hapsedildi. İzzeddîn Keykâvus tek başına tahta oturdu. Bu arada Moğol hükümdarı Mengü, İran ve Batı ülkelerinin yönetimini kardeşi Hülâgû’ya (1256-1264) verdi. Hülâgû, Azerbaycan’daki Mugan’ı kışlak olarak kullanmak isteyince Baycu Noyan Anadolu’ya girerek yeni bir kışlak bulmak istedi. Selçuklu devlet adamlarının bir kısmının ısrarı üzerine Baycu Noyan’la savaşıldı. Selçuklu ordusu savaşı kaybetti (Ekim 1256). Sultan II.İzzeddîn yakınları ile Konya’dan ayrılarak Alâiyye’ye kaçtı. Oradan Bizans’a sığındı. Baycu, Selçuklu tahtına Rükneddîn Kılıç Arslan’ı oturttu (Mart 1257). IV.Kılıç Arslan Mart 1257’de tahta oturan IV.Kılıç Arslan, birkaç ay saltanat sürdü. Hülâgû Han’ın Bağdat üzerine yürümesi ve sefere Baycu Noyan’ı da çağırması sebebiyle oluşan boşluk esnasında, II.İzzeddîn Keykâvûs, İznik Kralı II.Theodoros Laskaris’den destek sağlayarak Konya’ya girdi ve tahta oturdu (Mayıs 1257). IV.Kılıç Arslan, İzzeddîn’e karşı başarı sağlayamayacağını anlayarak Moğol hanına başvurdu ve sultanlık aldı. Buna bağlı olarak iki taraf tekrar saltanat mücadelesine girişti. İzzeddîn’in Ağustos 1258’de Merâğa’da Hülâğû’nun huzuruna çıktı. Moğol idaresi Kızılırmak sınır olmak üzere Selçuklu Devleti’nin ikiye bölünmesini ve iki sultan tarafından yönetilmesine karar verdi. Buna göre Kızılırmak’ın batısı II.İzzeddîn’e, doğusu ise IV.Kılıç Arslan’a ait olacaktı. Selçuklu Devleti, Moğollara vergi verecekti. İlerleyen yıllarda II.İzzeddîn’in, Moğollara vergisini göndermemesi üzerine Moğol ordusu Konya’ya yürüdü. Sultan Antalya’ya oradan da İstanbul’a kaçtı (1262). Böylece IV.Kılıç Arslan tek başına Selçuklu tahtını idare etmeye başladı. Bu dönemde Muîneddîn Pervâne devlet yönetiminde ön plana çıkmaya başladı. Taht mücadeleleri sırasında Trabzondaki Komnenoslar 1259’da Sinop’u aldılar. Anadolu Selçuklu Devleti için Karadeniz ticareti önem arz ediyordu. Abaka Han’dan izin alınarak Sinop’a sefer düzenlendi ve 1266 yılında Sinop tekrar Türklerin eline geçti. Pervâne, bu kentin kendisine verilmesini istedi. IV.Kılıç Arslan bunu kabullenmek zorunda kaldı. Orada Pervaneoğulları beyliği kurulmuş oldu. Pervâne, iktidarı tamamen eline almış vaziyette idi. Sultanı ortadan kaldırmaya karar verdi. Abaka Han’dan izin aldı. IV.Kılıç Arslan önce zehirlendi, ardından yayının kirişiyle öldürüldü (1266). Bu arada II.İzzeddîn Keykâvus, Altın Orda hükümdarının yanına götürülmüş ve 1280 yılında Kırım’da ölmüştür. III.Gıyâseddîn Keyhüsrev IV.Kılıç Arslan’ın öldürülmesinden sonra yerine küçük yaştaki oğlu Gıyâseddîn Keyhüsrev geçirildi. Muineddin Pervâne’nin devlet üzerindeki nüfuzu devam ediyordu. Pervâne Moğolların kendisi üzerinde kurdukları baskıdan kurtulmak için Sultan Baybars’la anlaşmaya çalıştı (1273). Ancak Baybars bir yıl sonra sefere çıkacağını belirtti ve ertesi yıl 16 sefere çıktı. Bu sefer Pervâne seferin bir yıl sonraya ertelenmesini istedi. Bunun üzerine Baybars Kilikya Ermenileri üzerine sefer düzenledi (1274). 1276 yılında Hatiroğlu Şerefeddîn, Moğollara karşı isyan etti ise de Memlük sultanlığından yeterli desteği bulamadı ve tutuklanarak öldürüldü. Memlük Sultanı Baybars 1277 Nisan’ında Haleb’den yola çıkarak Elbistan ovasına ulaştı. Moğol ordusu kesin bir şekilde mağlup edildi. Moğol ordusunda bulunan Pervâne, Kayseri’ye kaçarak III.Gıyâseddîn’i ve kendi ailesini alarak Tokat’a gitti. Baybars Elbistan ovasındaki başarısından sonra Kayseri’yi yöneldi ve şehre girdi. Pervâne bu arada Moğol hanı ile irtibata geçti. Askerleriyle Elbistan ovasına gelen Moğol Hanı Abaka, gördüğü manzara karşısında Anadolu’nun yağmalanması emrini verdi. Bu arada Pervâne tutuklandı ve ailesiyle birlikte öldürüldü (Ağustos 1277). Anadolu’da Türkmenlerin Moğol hâkimiyetine karşı isyanları devam etti. Karamanlılardan Mehmed Bey, II.Keykâvus’un oğlu olduğunu iddia ettiği Siyavuş’la Konya’ya gelerek şehri ele geçirmeye çalıştı. Karamanoğlu Mehmed Bey, Mayıs 1277 yılında Konya’ya girdi. Konya yağmalandı. Siyavuş tahta oturtuldu. Vezir olan Karamanoğlu Mehmed Bey, resmi yazışmalarda ve günlük hayatta Türkçeden başka dil kullanılmaması için karar aldı. Siyavuş ve Mehmed Bey’in Konya’daki hâkimiyeti iki ay kadar sürdü. Moğol ve Selçuklu ordusunun harekete geçtiğini öğrenince Konya’yı terk ederek Ermenek’e gittiler. Mehmed Bey Mut ovasında yakalanarak öldürüldü. Siyavuş da bir müddet sonra yakalanarak öldürülmüştür (1278). Kırım’da bulunan II.İzzeddîn Keykâvus, kendisinin ve çocuklarının tahta geçme ümidini kaybetmemiş; oğlu Mes‘ûd’u veliaht atamıştı.Babasının ölümü üzerine oğlu Mes ûd Anadolu’ya girdi (1280). Çobanoğulları onu Moğol Hanı Abaka’ya götürdü. Abaka Han, Doğu Anadolu’dan bazı yerleri kendisine verdi. Abaka Han’ın ölümünden sonra başa geçen Ahmed Teküdar, Müslüman birisiydi. O, Selçuklu topraklarını III.Gıyâseddîn Keyhüsrev ve Mesûd arasında bölüştürdü. Sultan III.Gıyâseddîn, ülkesinin ikiye bölünmesini kabul etmedi. Hanın huzuruna çıkmak üzere yola çıktı. Ancak İlhanlı taht mücadelesi nedeniyle başa Argun Han geçmişti. Argun Han, Mesûd’u sultan ilan etti. III.Gıyâseddîn’i de öldürttü (Mart 1284). II.Gıyâseddîn Mes‘ûd II.Gıyâseddîn Mes‘ûd 1284 yılında Konya’da tahta çıktı. Anadolu’ya gönderilen Moğol ordularının masrafları Selçuklu sultanlığı tarafından karşılanıyordu. II.Gıyâseddîn Mes‘ûd’un annesi iki torununu tahta çıkarmak için Karamanlılar ve Eşrefoğullarından yardım istedi. 1285 Mayıs’ında Gıyâseddîn Mes‘ûd’un çocukları tahta oturdu. Gıyâseddîn Kayseri’ye gitmek zorunda kaldı. Ancak bu ikisi kısa sürede yakalanarak Moğol idarecilerine gönderildi ve öldürüldüler. Moğol komutanı Mes‘ûd’la Konya’ya geldi (1286). Bu arada Germiyanoğulları Beyşehir tarafını yağmalamışlardı. Bunun üzerine Moğol ve Selçuklu orduları onları mağlup ettiler. Anadolu’da asayişi bozmakta olan Karaman, Germiyan ve Eşrefoğulları 1288 yılında Sultan II.Gıyâseddîn Mes‘ûd’a itaat ettiler. Bu dönemde Moğollar Selçuklu devletini tamamen kontrol altında 17 bulunduruyorlardı. Moğol Hanı Argun’un ölümü üzerine bölgeden ayrılmak zorunda kalan Moğol askerlerinin oluşturduğu boşluk sebebiyle 1291 yılında Karamanoğulları Konya’ya saldırdılar. Ancak Moğol askerleri dönerek Karamanoğulları, Eşrefoğullarının ve Menteşeoğullarının hâkim oldukları topraklara zarar verdiler. Bunun akabinde Kastamonu yöresinde ortaya çıkan isyan bastırıldı. Bu sırada Karamanoğulları tekrar akınlarına başladılar. Bu tarihlerde İlhanlı tahtında da mücadele yaşanıyordu. Anadolu’ya tayin edilen Moğol noyanları da isyan ettiği için kargaşa yaşanıyordu. II. Gıyâseddîn Mes‘ûd’un Gazan Hân’ın huzuruna gitmesi noyan Batu tarafından geciktirilmişti. Gecikmeyle de olsa Gazan Hân’ın huzuruna giden Mes‘ûd, hükümdarlıktan azledildi ve Hemedan’a sürüldü. III.Alâeddin Keykûbâd II.Mes‘ûd’un yerine yeğeni III.Alâeddin Keykûbâd geçirildi. Bu dönemde Anadolu dört mali bölgeye ayrıldı. Halk ağır vergiler altında ezildi. Ertesi senenin vergisi bile toplandı. Anadolu Moğol komutanlığı kendisine verilmeyen Sülemiş, Gazan Han’a isyan ederek (1299), Sivas’ı kuşattı. Ancak başarılı olamadı. Memlük topraklarına kaçtı. Tekrar Anadolu’ya girdi. Ancak yakalanarak öldürüldü. Bu isyan esnasında III.Alâeddin Keykûbâd’ın tarafsız kalması Gazan Han’ı memnun etmiş; onu sarayında ağırlamış; Hulâgû’nun kızıyla evlendirmişti. Sarayına döndükten sonra III.Alâeddin halktan aşırı derecede vergi toplamaya çalıştı. Halkın Moğol komutanı Abışga’ya şikâyeti üzerine tutuklanarak Gazan Han’a gönderildi. Yargılanarak idama mahkûm edildi. Ancak eşi sayesinde ölümden kurtuldu. Tahtından azledilerek İsfehan’a gönderildi (702/1302). II.Mes‘ûd (II. Hükümdarlığı: 1302-1308) Selçuklu tahtına Hemedan’da bulunan II.Mes‘ûd, ikinci kez tahta oturtuldu (1302). II.Mes‘ûd 1308 yılında öldü. Onun ölümü üzerine Selçuklu Devleti sona ermiştir. Bir diğer görüşe göre II.Mes‘ûd’dan sonra, tahta V.Kılıç Arslan oturmuş ve 1318 tarihine kadar tahtta kalmıştır. Bu görüşü ileri sürenler Anadolu’ya vali tayin edilen Demirtaş’ın 1318 yılında Selçuklu şehzadelerinin tümünü öldürtmesi ile Selçuklu Devleti’nin sona erdiğini kabul etmektedirler. Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasıyla birlikte Anadolu Beylikleri dönemi başladı. Bunlardan başlıcaları şunlardır: Pervaneoğulları, Sahipataoğulları, Karesioğulları, Germiyanoğulları, Saruhanoğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Hamidoğulları, Eşrefoğulları, İnançoğulları, Candaroğulları, Karamanoğulları ve Osmanoğullarıdır. Osmanoğulları Anadolu Selçuklu Devleti’nin batı uçlarında gelişti ve dünya hâkimiyeti mefkûresi izinde üç kıtada hüküm sürdü. ÖZET Anadolu’da Türklerin iskânı ile başlayan süreçte Dânişmendliler, Saltukoğulları ve Mengücükler büyük başarılar elde ettiler. Selçuklu Devleti’nde yaşanan taht kavgası sebebiyle Kutalmış’ın oğlu Süleyman’ın Anadolu’ya geçerek yürüttüğü siyasî faaliyetler sonucunda İznik’te Anadolu Selçuklu Devleti’nin temelleri atıldı. Haçlıların kenti ele geçirmesi üzerine Anadolu içlerine Konya’ya çekilen Anadolu Selçukluları doğuya ve 18 batıya hâkim olmak üzere mücadele verdiler. Ticaret yollarının hâkimiyeti onları kuzey ve güneyde bulunan limanların da ele geçirilmesini gerekli kıldı. Anadolu Selçuklu Devleti’nde Tokat ve Malatya, şehzade kentleri olarak ön plana çıktı. Anadolu Selçuklu Devleti Haçlı ordularına karşı koyarak Haçlıların İslâm coğrafyasının daha büyük bir kısmına hâkim olmalarını engellemiştir. Anadolu Selçuklu Devleti Moğolların hâkimiyetine girmiş ve onlar tarafından ortadan kaldırılmıştır. 11.3. DEĞERLENDİRME SORULARI 1. Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk başkenti aşağıdakilerden hangisidir? a. İzmit b. Konya c. Bursa d. İznik e. Sivas 2. Aşağıdakilerden hangisi Anadolu Selçuklu sultanlarından I.Kılıçaslan tahta oturduğu zaman Anadolu coğrafyasında hâkim olan güçlerden birisidir? a. Candaroğulları b. Menteşoğulları c. Aydınoğulları d. Pervaneoğulları e. Saltukoğulları 3. Aşağıdaki sultanlardan başlamıştır? hangisi döneminde Anadolu’da imar faaliyetleri a. I.Mes‘ûd b. Süleymanşah c. I.Kılıçarslan d. Ebü’l-Kâsım e. Şehinşah 4. İki aylık Konya hâkimiyeti döneminde Farsça yerine Türkçenin resmi dil olmasını sağlayan Türk beyi aşağıdakilerden hangisidir? a. Çaka Bey b. Emir Bozan c. Siyavuş d. Pervane 19 e. Mehmet Bey 5. Baba İlyas ve Baba İshak isyanları Anadolu Selçuklu sultanlarından hangisi döneminde ortaya çıkmıştır? a. III.Mes‘ûd b. III.Gıyâseddin c. II.Gıyâseddin d. I.Alâeddin e. I.Kılıçarslan Cevap Anahtarı: 1. d, 2. e, 3. a, 4. e, 5. c 1.4. KAYNAKLAR Aycan, İrfan-Sarıçam, İbrahim, Emeviler, 3. Baskı, Ankara 2002. “Emevîler”, DİA maddesi. “Abbâsîler”, DİA maddesi. Hasan İbrahim Hasan, Siyasî Dinî Kültürel Sosyal İslâm Tarihi (trc. İsmail Yiğit v.dğr.), I-VI, İstanbul 1985-1986; Hitti, Philip K., Siyâsî ve Kültürel İslâm Tarihi (trc. Salih Tuğ), İstanbul 1980; Öztürk, Levent, İslâm Toplumunda Hristiyanlar, İstanbul 2012. Sarıçam, İbrahim-Erşahin, Seyfettin, İslâm Medeniyeti Tarihi, Ankara 2011. 20 21