JEAN BAUDRILLARD Ça¤›m›z›n önde gelen entelektüel figürlerinden, Frans›z felsefeci ve toplumbilimci, postmodern yönelimleriyle dikkat çeken toplum ve kültür elefltiricisi Jean Baudrillard, 1929 y›l›nda Reims’de do¤du. Bir memur ailesinin çocu¤u ve ailenin üniversiteye giden ilk üyesiydi. Sorbonne Üniversitesi’nde Alman edebiyat› okudu. Bir lisede Almanca ö¤retmenli¤i yaparken, Nanterre Üniversitesi’nde Henri Lefebvre ile çal›flmaya bafllad›. Burada doktora tezini tamamlad›. Bertolt Brecht’in fliirlerini, Peter Weiss’›n tiyatro oyunlar›n› ve Wilhelm E. Mühlmann’›n “Üçüncü Dünya’n›n Devrimci Cennetleri”ni çeviren yazar, ders ve konferans vermek üzere baflta ABD ve Japonya olmak üzere dünyan›n pek çok ülkesini ziyaret etti. 2001 y›l›ndan beri de ‹sviçre’deki European Graduate School’da ders veriyor. Günümüz düflün dünyas›n›n en “çarp›c›” isimlerinden olan Baudrillard, kitaplar›nda esas olarak simülasyon, y›¤›nlar›n zihniyeti, “öteki”, bafltan ç›karma gibi konular› ele ald›. Üretimin, rasyonel bir etkinlik olmad›¤›n› ileri sürdü; tüketicinin, reklam vb. yollarla aldat›lmas›n› göz boyay›c› bir oyun ve hem üretimi hem de tüketicinin iste¤ini tehdit eden bir ö¤e olarak yorumlad›. Körfez Savafl› s›ras›nda Frans›z televizyonunda görüfllerine en çok baflvurulan düflünür olarak kitle iletiflim araçlar›nda bir “star” haline geldi. Körfez Savafl›’ndan önce gerçekte savafl olmayaca¤› kehanetinde bulunmufl, savafl›n ard›ndan da hakl› ç›kt›¤›n› iddia etmiflti. ‹nsanlar›n bir amaç u¤runa çarp›flarak öldükleri savafl›n gerçekli¤inin yerini, asl›nda savafl›n olmad›¤› bir dünyada televizyon ekranlar›ndan bütün dünyaya gösterilen bir « kopya » savafl alm›flt›. ‹talya, Meksika, Brezilya ve Japonya gibi ülkelerde yap›tlar›n›n büyük bir bölümü çevrilmifltir. Türkçedeki ilk kitab› Metinler ve Söylefliler (G.S. Fakültesi Yay. ‹zmir, 1988), çeflitli yap›tlar›ndan al›nm›fl metinlerin çevirisidir. Bafll›ca yap›tlar›: Le Système des Objets (1968); La Société de Consommation (1970; Tüketim Toplumu, çev.: Hazal Deliceçayl›-Ferda Keskin, Ayr›nt› Yay›nlar›, 1997); Pour une Critique de l’Économie Politique du Signe (1972); Le Miroir de la Production (1973; Üretimin Aynas›, çev.: O¤uz Adan›r, Dokuz Eylül Yay›nlar›, 1998); L’Échange Symbolique et la Mort (1976; Simgesel De¤ifl Tokufl ve Ölüm, çev.: O¤uz Adan›r, Bo¤aziçi Üniversitesi Yay›nevi, 2002); Oublier Foucault (1977; Foucault’yu Unutmak, çev.: O¤uz Adan›r, Dokuz Eylül Yay›nlar›, 1998); L’effet Beaubourg (1977); A l’Ombre des Majorités Silencieuses (1978; Sessiz Y›¤›nlar›n Gölgesinde ya da Toplumsal›n Sonu, çev.: O¤uz Adan›r, Do¤u Bat› Yay›nlar›, 2003); Le P.C. ou les Paradis Artificiels du Politique (1978); De la Séduction (1979; Bafltan Ç›karma Üzerine, çev.: Ayflegül Sönmezay, Ayr›nt› Yay›nlar›, 2001); Simulacres et Simulation (1981; Simülakrlar ve Simülasyon, çev.: O¤uz Adan›r, Do¤u Bat› Yay›nlar›, 2003); Les Stratégies fatales (1983; Çaresiz Stratejiler, çev.: O¤uz Adan›r, Bo¤aziçi Üniversitesi Yay›nevi, 2002); La Gauche Divine (1984); Amérique (1986; Amerika, çev.: Yaflar Avunç, Ayr›nt› Yay›nlar›, 1996); L’autre par lui-même (1987); La Transparence du Mal (1990; Kötülü¤ün fieffafl›¤›-Afl›r› Fenomenler Üzerine Bir Deneme, çev.: Ifl›k Ergüden, Ayr›nt› Yay›nlar›, 2004); Cool Memories I, II (1990; Siyah Anlar, çev.: Ayflegül Sönmezay, Ayr›nt› Yay›nlar›, 1999); La guerre du Golf n’a pas eu lieu (1991); L’illusion de la fin (1992); Le crime parfait (1994; Kusursuz Cinayet, çev.: Necmettin Sevil, Ayr›nt› Yay›nlar›, 1998); Cool Memories III-1990, IV-2000 (Cool An›lar (1990-2000), çev.: Yaflar Avunç, Ayr›nt› Yay›nlar›, 2002); Ecran total (1997; Tam Ekran, çev.: Bahad›r Gülmez, Yap› Kredi Yay., 2001); L’Echange impossible (1999, ‹mkâns›z Takas, çev.: Ayflegül Sönmezay, Ayr›nt› Yay., 2005). Ayr›nt›: 485 Lacivert kitaplar dizisi: 28 Cool An›lar V (2000-2004) Jean Baudrillard Frans›zcadan çeviren Ayflegül Sönmezay Yay›ma haz›rlayan Ifl›k Ergüden Kitab›n özgün ad› Cool Memories V (2000-2004) Éditions Galilée/2005 bas›m›ndan çevrilmifltir © Éditions Galilée Bu kitab›n Türkçe yay›m haklar› Ayr›nt› Yay›nlar›’na aittir. Kapak illüstrasyonu Asuman Ercan Kapak düzeni Deniz Çeliko¤lu Düzelti Ayten Koçal Bask› ve cilt Sena Ofset (0 212) 613 38 46 Birinci bas›m 2006 Bask› adedi 2000 ISBN 975-539-484-2 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Ca¤alo¤lu - ‹stanbul Tel.: (0 212) 512 15 00 Faks: (0 212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected] Jean Baudrillard Cool An›lar V (2000-2004) L A C ‹ V E R T K ‹ T A P L A R ‹fi ‹fiTEN GEÇT‹KTEN SONRA VER‹LEN SÖZLER Darian Leader SEVG‹N‹N HALLER‹ Stephanie Dowrick ÖPÜfiME Metafizikten Eroti¤e Adrianne Blue KAHKAHA BENDEN YANA Sören Kierkegaard AR‹STOS Yaflam Üzerine Notlar John Fowles SALOME Yaflam› ve Yap›tlar› Angela Livingstone BAfiTAN ÇIKARMA ÜZER‹NE Jean Baudrillard BEN‹ AYAKTA GÖMÜN Çingeneler ve Yolculuklar› Isabel Fonseca GECE Gece Hayat›, Gecenin Dili, Uyku ve Rüyalar A. Alvares COOL Bir Tavr›n Anatomisi Dick Pountain & David Robins HAYATIMIN F‹LOZOFUNA AfiK MEKTUPLARI Monique Charles COOL ANILAR (1990-2000) Jean Baudrillard KEND‹N‹ ALDATMA Herbert Fingarette GÖ⁄Ü DELEN ADAM Papalagi fiÖHRET Chris Rojek ANAHTARLAR VE K‹L‹TLER K›sa Düzyaz›lar Michel Tournier T‹K TAK Zamana Kaçamak Bir Bak›fl Jay Griffiths VAMP‹R KAZANOVA Susie Orbach Griffiths KÖTÜLÜ⁄ÜN fiEFFAFLI⁄I Afl›r› Fenomenler Üzerine Bir Deneme Jean Baudrillard D ‹ Z ‹ S ‹ DÜfi SÖYLEMLER‹ Pierre Sorlin APTALLIK ANS‹KLOPED‹S‹ Matthijs van Boxsel ÖPÜfiME, GIDIKLANMA VE SIKILMA ÜZER‹NE Hayat›n Didiklenmemifl Yanlar›na Dair Psikanalitik Denemeler Adam Phillips KARfiILIKSIZ AfiK Kovalamak ve Kovalanmak Üzerine Gregory Dart LANET Son Tabuyla Yüzleflme: Âdet Kanamas› Karen Houppert B‹R Ç‹FT SÖZ Julian Barnes ÜÇLÜ Duygusal Bir Laboratuvar Briant & Crétinon & Stoessel ‹MKÂNSIZ TAKAS Jean Baudrillard COOL ANILAR V (2000-2004) Jean Baudrillard e her tanr›, t›pk› tanr›lar›n Tanr›s› gibi, kendi eylem orta- Vm›ndan çok daha engindir. Denge noktas› diye bir fley yok. Dengenin eflit oldu¤u yan›lsamas›n› yaratan tek fley titreflim; çünkü titreflim s›ras›nda her fley, her iki yanda uçlara yönelir. Denge, yaln›zca s›f›r sonuçlu bir denklemin çözüldü¤ü anda varolur: Ölüm an› m›d›r bu? Hiç resim yapmad›m: Resme fazlaca sayg› duyuyorum. Hiç siyaset yapmad›m: ‹ktidar› ele geçirmeyecek kadar fazla sayg› duyuyorum iktidara. 5 Hiç felsefe yapmad›m: Düflünceye ihanet etmeyecek kadar fazla sayg› duyuyorum düflünceye. Hakikate hiç göz koymad›m: Hakikati tehlikeye atmayacak kadar fazla sayg› duyuyorum hakikate. Gerçekli¤e hiç inanmad›m: ‹nanmayacak kadar fazla sayg› duyuyorum gerçekli¤e. Ölümü hiç hayal etmedim: Sürpriz olarak kalmal›. Sarhoflluk her fleyle mümkün, iyi fleylerle oldu¤u kadar kötüleriyle de; suyla ya da flarapla. Ayyafll›k da her fleyle mümkün safl›k ayyafll›¤›, üstünlük ayyafll›¤›, fedakârl›k ayyafll›¤›; sarhofllu¤u taklit ettikçe i¤rençlefliyor ayyafll›k. Hangi koflullarda öldü¤ünüz, öteki dünyada varolma koflullar›n›z› sonsuza dek belirliyor. Mutsuz öldüyseniz, ebediyen mutsuz kal›yorsunuz. Kaza sonucu öldüyseniz, ebediyen o kazay› yaflay›p duruyorsunuz. Sevdi¤iniz insanla ayn› anda öldüyseniz, ebediyen onun yan›nda yafl›yorsunuz. Art›k onu sevmiyorsan›z, u¤ursuz kaderinize yan›n! Baflka bir zihin burcunda, zaman›n bir tür uzama dönüfltü¤ü ve o uzamda bütün yönlerde hareket edilebildi¤i, sonra da bafllang›ç noktas›na geri dönüldü¤ü, vb. hayal edilebilir mi? Ya da tam tersine uzam, zaman gibi bir fleye dönüflebilir mi: Uzam, katetti¤imiz yoldan geriye dönememek ya da yola ç›kt›¤›m›z noktaya asla yeniden ulaflamamak gibi, tersinmez olabilir mi? Veyahut, t›pk› zaman gibi kendi mutlak ufkuna, sonsuzlu¤a ulaflabilir mi? Uzam için sonsuzlu¤un eflde¤eri ne olabilir? Hareketin yads›nmas›, hareketsizlik ya da sürekli hareket, uzam›n sonsuzlu¤u olabilir mi? 6 fiu kad›na bir bak›n; fincanlarla ve tabaklarla hokkabazl›k yap›yor. O kadar akrobatik bir oyun ki, iflin içinde sahtekârl›k oldu¤u düflüncesine kap›l›yorsun. Ne var ki bu düflünce, performans›n çevikli¤ine halel getirmiyor; hatta, ironik bir katk›da bile bulundu¤u söylenebilir. Rüyamda bir erkek arkadafl›m› gördüm. K›sa bir süre sonra tekrar rüyama girdi; geçen gece onu rüyamda gördü¤ümü anlatt›m. Rüyan›n an›s›, baflka bir rüyada yeniden çevrime giriyor. Acaba koflut bir dolafl›m zinciri mi var, bir rüyadan öbürüne ve bir geceden di¤erine ba¤lanan? Yapay varl›klardan oluflan gelecek kuflaklar, eli mahkûm, insan ›rk›n› ortadan kald›racaklar; t›pk› insan ›rk›n›n hayvan türlerini ortadan kald›rmas› gibi. Geriye dönük olarak, maymun muamelesi yapacaklar bize ve bizden geldikleri için utanç duyacaklar. ‹nsanlar› kapatt›klar› hayvanat bahçeleri kurup, yok olmakta olan bütün türler gibi bizi de koruma alt›na almaya çal›flacak ve çocuksu bilim-kurgu kahramanlar›na dönüfltürecekler. ‹statistiki ölüm oran› hiçbir anlam tafl›m›yor. As›l önemlisi görünmez ölümlülük yüzdesi; hem di¤erinden çok daha yüksek hem de hesaplanmas› imkâns›z, çünkü ölüm hep burada ve her yerde giderek büyüyüp bütün toplumsal yap›ya ekleniyor. Keza, görünür yolsuzluk göstergesini de (maskelenmesine katk›da bulundu¤u) görünmez yolsuzlukla karfl›laflt›ramay›z. Siyasal kay›ts›zl›k yüzdesi tarafs›zl›k yüzdesinden çok daha yüksek. Görünmez aptall›k yüzdesine gelince; görünür aptall›klarla k›yas kabul etmez. Buna karfl›l›k, belki de gizli zekâ yüzdesi ile tutku ve hayal gücü yüzdesi görünürde olan›n çok daha üstündedir. 7 K›z›lderililer korku çukuru kazarlar: Çukur kaz›p en dibine oturur ve oradan gökyüzüne bakarlar. Hiçbir fley kapatamaz görüntüyü. Bizim korku çukurumuz televizyon. Sessizlik, gö¤ün mavisi, bulutlar, kufllar, gelece¤e dair iflaretler, havan›n durumu; hepsi ekranda. Çukurumuz da var, çukurumuzun kapa¤› da; mükemmel bir yuva. Rehine teröristin davas›n› benimserse; yenen yenilenin davas›n› benimserse; cellat kurban›nkini, efendi de köleninkini benimserse –böyle bir salg›n her iki yönde evrenselleflti¤inde yasalar›n kurdu¤u adaletten baflka bir adalet devreye girecektir, adaletin kurdu¤u dengeden baflka bir denge: Eflitsizli¤in en fliddetli yafland›¤› iliflkiler de dahil olmak üzere, bütün iliflkilerin kay›ts›z flarts›z tersinir hale geldi¤i bir denge yaflanacakt›r. Her fley hareketlidir –su hareketli –hava hareketli –kan›m›z damarlarda dolafl›yor –zaman dur durak bilmiyor. Hareketsiz olan yaln›zca insan. Enerjimizi çok daha sa¤l›kl› kullanman›n en iyi yolu, alçakl›¤›m›z› iyi bir davan›n, cesaretimizi de kötülerin hizmetine sunmakt›r. Palermo müzesinde Ölümün Zaferi. Ölüm getiren savafl at› ya da barok hayalet… Asl›nda, ölümü hayal etmek imkâns›z. Hayal etmek için an›lar olmal›. Leucate. Ayn› papaz, ayn› kilise. Buran›n tek büyük yenili¤i, iki türde yap›lan Kudas Ayini. Müminler, ayn› kutsal kadehten içmekte tereddüt etseler bile Tanr› onlara k›zmaz. Kald› ki, ken8 di ekmeklerini papaz›n flarab›na da bat›rabilirler. Bütün bu yeni ritüel müminlerin ço¤unun gözünden kaç›yor. Önce Musa’n›n mühürledi¤i, sonra ‹sa’n›n ve daha sonra Kudas’›n kan›nda y›kanan Ahit üstüne dinsel söylefliler yap›l›yor. Yaln›zca ‹sa manevi lekeleri y›kayabiliyor. Yeniden sessizlik. Ve, pekâlâ köyün orospusu olabilecek biri –sar›fl›n bir yarat›k; soluk yeflil mini etek giymifl, dekoltesi cüretkâr– içeriye giriyor ve parmaklar›n›n ucunda Meryem flapeline süzülüyor; Meryem için mum yakt›ktan sonra karanl›kta kalm›fl yan flapellerden birinde duas›na gömülüyor. Kimselere görünmeden ç›k›p gidiyor. Kutsal Ahdi imzalayanlar, asl›nda bu köyde yaflayan insanlar. Yazarlar hakk›nda yap›lan her tür yak›flt›rma, onlar›n kiflilik özellikleri, biyografileri flu gerçe¤i gizliyor: Yaln›zca kötü yaz›lar›n yazar› vard›r, iyi yaz›lar›n yazar› olmaz. Denizci mezarl›¤›n›n flapelinde, gemiler batt›ktan sonra konulmufl büyük adaklar bir gün çal›n›nca, flafl›rt›c› güzellikteki benzerlerini a fresca* yeniden yapm›fllar. Peki ya orijinalleri ortaya ç›karsa? Orijinalini buldu¤umuzda, gerçek dünyan›n kopyas›n› ne yapaca¤›z? Geçti¤imiz biny›l›n sonunda, türün mükemmel bir örne¤i imal edildi: Cep telefonlu insan. Ancak gelece¤in say›sal protezi karfl›s›nda o bile yok olup gidecek ve yerini telepatik hayaletler alacak. Biny›l öncesinin olaylar› uzay›n bofllu¤unda bin ›fl›k y›l› öncesinde kald›. Hiroflima bile bizden altm›fl ›fl›k y›l› geride. Hatta * Her fley olup bittikten sonra anlam›nda Latince sözcük. (ç.n.) 9 az önce yaflad›¤›m›z an bizden bir ›fl›k saniye uzakta. O halde mevcudiyet diye bir fley yok. Aram›zdaki mesafe sonsuz küçük de olsa hiçbir fley hiçbir zaman mevcut de¤il: Ne duvar ne de karfl›m›zdaki insan. Hatta bizim varoluflumuz bile; kendi varoluflumuzun ça¤dafl› oldu¤umuzu söylemek çok zor. Sirius’a göre, güncelli¤in tekdüzeli¤i, rüyan›n ritimlerine ayak uyduruyor. Sanatç›n›n kendini be¤enmiflli¤i (John Cage, Bob Wilson?). “We dream for those people who have no dreams of their own to keep them alive.” Hep ayn› küçümseme. Hayallere ve zihinsel becerilere yöneldi¤i için daha da kötü. “Sanatç›lar”daki hayal kurma enerjisinin ve üst s›n›flar›n bilinçd›fl›nda görülen canl›l›¤›n, di¤er tüm ölümlülerdeki enerjiden ve canl›l›ktan bambaflka bir fley oldu¤undan bile kuflkulanabilir insan. Neyse; bu yaklafl›mda hiç olmazsa demokrasinin belli bir biçimi var. Kim oldu¤unu bilmedi¤imiz Filipinli bir bilgisayar kullan›c›s›n›n I LOVE YOU virüsünü bulaflt›r›p dünya biliflim a¤›n› altüst edebilmesinin nedeni, bilgisayar›n bizi sevmesi ve kendini terk edilmifl hissetti¤i için biliflim a¤›n›n intihar etmesini sa¤layarak intikam almas›yd›; t›pk› 2001 Uzay Yolu Maceras›’nda Hal’›n yapt›¤› gibi. Zekâ, yavafllaman›n bünyesinde yafl›yor. Ama önce h›z›n verdiklerini almak laz›m. Hiç kuflkusuz bilim, muhteflem bir e¤retileme kayna¤›d›r. Zaman›n çifte oku, suyun belle¤i, apoptoz, kara delikler, karfl›tmadde – bunlardan daha güzel e¤retileme var m› (Sokal’a sun10 gu)? Bu f›rsat› niçin sonuna kadar kullanmayal›m. Kavramlar›n krizaliti olan bu e¤retilemeleri. ‹nsan kendine, dünyaya ve gerçekli¤e homeopati dozlar›nda inanmal›. Biraz boflinanç, evet – birazc›k da gerçeklik inanc›, evet – ama, kötülü¤ü kötülükle iyilefltirebilecek kadar›; fazlas› de¤il. Fonda Hiçkimse’ye (Nobody) flöyle diyor: “Önce biri ol, bana meydan okuma hakk›n› ancak böyle bulabilirsin.” (Sanki varolufl, flöyle diyormufl gibi: Do¤ma zahmetine katlan bakal›m, yaflama hakk›na ancak böyle kavuflabilirsin.) Bir de flunu söylüyor Fonda: “Ancak biri olsan bile, Hiçkimse seni er geç yenecek.” Nitekim, Hiçkimse Biri’ni hep yeniyor. Ve böylelikle Nobody, ondan çok daha h›zl› ç›k›yor. (My name is Nobody, Sergio Leone.) Danalar› hayvani unlarla besliyorlar, sonunda deli dana iskeletine dönüflüyor hayvanlar ve biz bu iskeletleri çimento fabrikalar›nda yak›yoruz; sonuç olarak nefesimize kar›fl›yor bu tozlar. Atefl hâlâ bafl e¤meyen bir güç ve intikamlar›n en korkuncu ondan gelecek: Y›ld›zlar›n atefli ve so¤uklu¤u alacak en büyük intikam›. Do¤an›n bütün ö¤eleri, hep tanr›lar›n seçmeli alan› oldu. ‹ntikam almak için de onlar› kullanacaklar. Yaz› yazman›n tuhaf, insanl›k d›fl› bir ifllev oldu¤unu hiç unutmamak gerek; dilin kendisinin insanl›k d›fl› bir yans›mas› oldu¤unu unutmamal›. Evcil bir tür olan dil, yaz›yla vahfli bir türe dönüflüyor yeniden. 11 Sonu, oluflum süreciyle bütünlefltirmek: Yas tutmaktan kaç›nman›n tek yolu. T›pk› hazz› ço¤altan bir ayna gibi sonun tad›n› ç›karmak. Bu anlamda ölümün, büyülü bir ifllemci olarak iflin içine sokulmas› bile düflünülebilir. ‹nsan›n tan›m› yok, yaln›zca insan düflüncesinin bir tan›m› var. O halde insan, kendisiyle ilgili tek bir ideal tan›ma sahip olabilir – onun hakk›nda bundan baflka ne söylenebilir ki? Mutsuzlu¤un kökeninde hep bir kaza vard›r. Mutlulu¤un kökeninde hep bir rastlant›. Ö¤lene do¤ru h›zla gece oluyor, sanki yeryüzünden gelmifl de gökyüzünden inmemifl gibi, sanki kapkara bir ›fl›k kayna¤›ndan gelip 2 000 km/sa h›zla yeryüzünü yalayan bir ›fl›k demeti gibi. Tutulum rüzgârlar› kör karanl›klarda do¤uyor; kas›rgadaki sessiz rüzgâr›n ta kendisi. Ve so¤uk, Günefl tac›ndan afla¤›ya iniyor. Path of totality. “Onun a¤z›ndan dökülen sözcüklerin kimi kez hakiki ve derin fleyleri dile getirdikleri de oluyordu…” (Schnitzler, La Transparence impossible.) Özdeyifller; beyindeki flu elektriklenmenin, sinirlerden beyne ulafl›p onu arfl›nlayan flu say›s›z mikroskobik düflüncenin hakk›n› en iyi onlar veriyor. fiu Brown hareketinin; Lichtenberg’in dedi¤i gibi, “merceklerin, perdahlanmam›fl cam›n ötesinde”ki cisimciklerin etkinli¤inin hakk›n› en iyi onlar veriyor. 12 Birer salak gibi, günün olaylar›n› görüyoruz rüyalar›m›zda. Trenin penceresinden atlay›p kendini öldüren kad›n›n hikâyesini okuyorum. Ayn› gece, biraz de¤iflik haliyle rüyamda görüyorum. Oysa önce bu rüyay› görüp, sonra da ertesi günün gazetelerinde olayla ilgili haberleri okumak çok daha orijinal olurdu. Baflkal›k, hiç kimsenin kendini g›d›klay›p da gülmeyi becerememesidir. Nas›l ki, gö¤ün mavisi için “nesnel” bir varolufltan söz edilemezse (mavi mavidir, o kadar), ruhun hareketleri üstüne nesnel bilgi de edinilemez. Onunla ilgili sezgiler vard›r yaln›zca: Ruhsal gökyüzünün mavisi. Hani flu kad›nlar var ya; hani bizim –fizi¤imizi olmasa bile– zihnimizi cofltururlar ve onlarla so¤ukkanl› konuflmalar yapmay› beceremeyiz; öyle bir durumda kal›r›z ki, onlar›n hofluna gitmek zorunda hissederiz kendimizi. Vaktiyle hakl› gördüklerimizi art›k hakl› görmemek. Barthes: Dil faflisttir, çünkü bize sürekli olarak konuflmam›z› buyurur. ‹liflki ifllevi, faflist ifllev. Gösterenin fanatizmi (Ferlosio). Alman dili, Alman kentleriyle ayn› anda yok edildi (Sloterdijk). Bizdeki varolufl duygusu, siyah ›fl›¤a duyarl› bir levhad›r. Hem kendinden nefreti içerir, hem de bu duygunun derhal onar›lmas›ndan ibarettir. 13 Rüyalar gerçek hayattan gelen arzular›n yerine geldi¤i bir ortam olmaktansa, gerçekler rüyalardan do¤an arzular›n yerine geldi¤i bir ortam olmal›yd›. Rüyalar arama motoru olmal›yd›lar. Biyolojik babal›¤› küçümseyen aborjinler rüyan›n döl vermesine öncelik tan›rlar. Böylece gerçeklik çok daha esrarl› bir hal al›r; rüya da, bilinçd›fl›n›n çöplü¤ü olmaktan kurtulur. Güzelli¤i yücelik mertebesinde tutmakla yetinmek ve merhametli bir iflte onun eflde¤erini bulmamak ahlâkd›fl› bir tutumdur. Nas›l ki zihinsel özürlünün, do¤mufl olmaktan ileri gelen zararlar ve ç›karlar için hak iddia etmesi gerekiyorsa, her yurttafl da do¤al bir hak olarak zekâ talebinde bulunabilmeliydi; dolay›s›yla, en kötü ihtimalle, aptall›k karfl›s›nda bir destek ödene¤i isteyebilirdi. En zoru, kan›tlar› bir araya getirmek olurdu herhalde. Ölüm her fleyi hale yola sokuyor, çünkü dünya, sizin yoklu¤unuzda yaflanmay› çok daha az hak ediyor. T›pat›p nükte gibi, kiflilik özellikleri gibi ya da yüzün çizgileri gibi, fragman da çeliflkili anlam parçac›klar›ndan ve bu parçac›klar›n keyifli çak›flmalar›ndan oluflur. Özdeyifl, y›ld›zl› bir gökyüzü gibidir; beyaz kalan parçalar y›ld›zlar›n aras›ndaki boflluklard›r. Ö¤leden sonras› olmayan günler icat etmeli; flafak vaktinden önce duran geceler, giderek artan bir ritimle birbirini izleyen mevsimler, bafllamadan sonlanan y›llar ve sonsuza dek birbirinin yerini alan nefle ve bedbahtl›k. 14 Çeflitli tak›my›ld›zlar›n sinsice ama ayn› zamanda u¤ursuz suç ortakl›klar›yla, morötesi ›fl›klar tayf›nda felsefenin öznesi beliriverdi. ‹stisnai olan fleyler yaflamay› pek az hak ediyorlar. Baya¤› olanlar ise ölmeyi bile hak etmiyor. O kadar baya¤› bir insand› ki, Bernard ad›n› bile hak etmiyordu. Cömertlik edas›yla söylenen Warhol usulü flu ünlü “çeyrek saatlik zafer” sözü, asl›nda epeyce afla¤›lay›c› –reklamc›l›¤›n vasatl›¤›na destek vermekten baflka bir fley de¤il. Üstelik, t›pk› rahimdeki yumurta stoku gibi “zafer” stoku da s›n›rl›; bu yüzden de sap›na kadar antidemokratik. Bütün bir saat boyunca ünlü olarak kalabildi¤inde, bundan sonraki üç saati ünden yoksun geçiriyorsun; oysa onlarda da çeyrek saat ünlü olma hakk›n vard›. Her fley ifllevsellefliyor. ‹roni elefltiri ifllevinde yitip gidiyor, söz ise iliflki ifllevinde. Daha da kötüsü: Elefltiri, etik, estetik, birbirlerinin ifllevine dönüflüyorlar; bir süre sonra yarars›z ifllevler halini alacaklar. Demokrasi davas›n›n usta düflünürleri, halk›n sap›na kadar aristokrat ilkelerden yola ç›kt›¤›n› bilseler epey flafl›r›rlard›. Her ne kadar demokrasi davas›n›n “gerçek” arzusu eflitlik, özgürlük ve refah olsa da, halk›n özlemlerinin manevi itici gücü, halk›n arzusunun karanl›k hedefi, eskiden oldu¤u gibi flimdi de zafer, servet ve kurbanlard›r. Belki de en iyisi in utero* bilinç ameliyatlar› yapmakt›r; yan› s›ra ironi, elefltiri, zekâ ameliyatlar›. Genelde varoluflun en k›r›l15 gan ve en tehlikeli niteliklerine yönelik ameliyatlar. Böylelikle, bilinçd›fl›ndan da kurtulmufl olurduk; genomun di¤er tüm düzensizlikleri gibi o da sökülüp ç›kar›ld›¤›nda gelecek kuflaklar epey rahat ederlerdi kuflkusuz. Bütün bu ifllemler için uzmanlaflm›fl bir Psiko-Genetik Enstitüsü kurmak gerekir; Burç ameliyatlar›n›n yap›ld›¤› Burç Cerrahisi Enstitüsü’nün hemen yan›na. Kuram, bir kurgu ya da fabl biçimini ald›¤›ndaki halinden daha güzel olam›yor hiçbir zaman. fiu genç kad›n›n hikâyesi (Amélie Nothomb); fleklinin bozuldu¤unu sand›¤› için her fleyden elini ete¤ini çekmifl –kendini görebilece¤i bütün nesneleri elinden alm›fllar; ayna yok, yans›ma yok, termometrelerdeki c›van›n yans›mas› bile. Palagonya düflesinin ikiz kardefli; dük, kar›s›n›n çevresini biçimleri bozan aynalarla donatm›fl; korkunç görünsün ve kibirlenmekten vazgeçsin diye. Güzelli¤in hapsedilmesi, kendini görme hakk› karfl›s›nda gösterilen bu fliddet, “il sacrificio della bellezza”, yaln›zca erke¤in gözünde kad›n›n yaratt›¤› tehlikeyi de¤il, ayn› zamanda kad›n›n kendi görüntüsü karfl›s›nda düfltü¤ü tehlikeyi de kaps›yor. Bir istatisti¤e göre, uçakta ölümcül kaza geçirme riski bir milyon 600 binde bir. Yani, her gün uça¤a biniyorsan›z, ancak bin y›l sonra yere çak›lma riski tafl›yorsunuz. Her ne kadar rakamlar bizi rahatlatmak istese de, asl›nda dehflete kap›lmam›za yol aç›yorlar; çünkü, sonsuz küçük olsa bile riskin gerçek oldu¤unu vurguluyor, böylelikle hepimizin kendimiz için girdi¤i sanal bahsi, yani s›f›r risk bahsini –aksi takdirde uça¤a binmezdik– bozuyorlar. Sözü edilen bin y›l, sonlu bir ufka, ölüm ufkuna dönüflüyor; salt rastlant›dan ç›k›p olas›l›klar dünyas›na girer girmez bize yaklaflmaya bafll›yor. * Rahim içi anlam›nda Latince ibare (ç.n.). 16