türk siyasetinde reklam gerçeği : cem uzan örneği

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANA BİLİM DALI
RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BİLİM DALI
TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ : CEM UZAN
ÖRNEĞİ
Abdullah ÖZPOLAT
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Danışman
Doç. Dr. Sedat ŞİMŞEK
Konya 2016
ii
ÖNSÖZ
iii
Türk siyasi tarihinde Reklamın ne kadar önemli olduğunu ve 2002
Seçimlerinde yapmış olduğu reklam çalışmalarıyla sürpriz bir başarı sağlayan Cem
Uzan ve Parti’sinin reklamları üzerine yaptığım çalışmada; bana destek olan
danışmanım Doç. Dr. Sedat ŞİMŞEK’e, derslerini almaktan mutluluk duyduğum ve
akademik olarak aydınlanmamı sağlayan değerli hocalarım Prf. Dr. Aytekin CAN’a,
Doç. Dr. Meral SERARSLAN’a, Doç. Dr. Birol GÜLNAR’a, Yrd. Doç. Enderhan
KARAKOÇ’a, Yrd. Doç. Dr. Mete Kazaz’a saygılarımı ve sonsuz teşekkürlerimi
sunarım.
Akademik hayatın başında bana destek olan sevgili babama ve hayatım
boyunca emeğini, desteğini esirgemeyen kıymetli anneme minnetlerimi ve sonsuz
sevgimi sunarım.
Hayatta en büyük zevkim durmadan okumak, yeni şeyler öğrenmek ve
bunları dünya insanları ile paylaşmaktır. Balzac’ın “Bilimin efendisi olmak istersen,
çalışmanın uşağı olacaksın.” sözünün, pasifize edilme tehlikesi ile karşı karşıya olan
insanlığa ışık olması temennisiyle…
iv
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Öğrencinin
Adı Soyadı
Numarası 124223001011
ABDULLAH
ÖZPOLAT
RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Danışmanı
DOÇ. DR. SEDAT ŞİMŞEK
Tezin Adı
TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ: CEM
UZAN ÖRNEĞİ
ÖZET
Son yüzyılda mal ve hizmet üreten hatta siyaset propagandasında kullanılan
önemli araçların başında reklam gelmektedir. Aynı zamanda hayatımızın her
alanında karşımıza çıkmaktadır. 1990'lı yıllardan itibaren gerek kitle iletişim araçları
gerekse internet üzerinde hemen her yerde reklamlara rastlamak mümkündür. Bu
araştırmada Türk siyasetine reklamın etkileri üzerinde durulmaya çalışılacaktır. Bu
bağlamda
reklamın
tam
anlamıyla
siyasette
boy
gösterdiği
seçimlerden
bahsedilecektir. Bu seçimler arasında hiç kuşkusuz en etkili reklamın kullanıldığı
seçim 2002 genel seçimleri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu seçimde yeni siyasete
atılmış olup beklenenden fazla bir oy potansiyeli yakalayan Genç Parti ve genel
başkanı Cem Uzan’ın reklamlardan nasıl yararlandığı konusu üzerinde durulacaktır.
Genç Parti’nin seçimlerde kullanmış olduğu reklam mecralarından başta gazeteler
olmak üzere ve etkilenmek istenen hedef kitle ve aldığı oy oranına yansımalarına
bakılmaya çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Reklam, Cem Uzan, Genç Parti, Siyaset, Seçim.
v
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Öğrencinin
Adı Soyadı
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Numarası 134205001001
ABDULLAH
ÖZPOLAT
DEPARTMENT OF RADİO, TELEVİSİON AND
CİNEMA
Danışmanı
DOC.DR. SEDAT ŞİMŞEK
Tezin Adı
ADVERTİSİNG THE FACT THAT İN TURKISH
POLİTİCS: CEM UZAN EXAMPLES
SUMMARY
Producing good sand services in the last century or even the beginning of an
important toolused in political propaganda comes advertisements. Italsoconfrontsus
in every aspect of ourlives. Since the 1990s, the mass media should be possible to
seet heads as well as almost everywhere on the internet. This research willat tempt to
focus on theTurkish political advertising impacts This is thecontext in which the
elections will be discussed at length in politics literally ad. This election is un
doubtedly the choice between the 2002 general elections the most effective
advertising available emerges. Thrown new policy is expected to capture more than a
potential vote in this election, leader of the Youth Party and wil lfocus on the issue of
how to benefit from Cem Uzan ads. They have used the Youth Party in the elections,
including that of advertising channels and newspapers in particular will be affected
to the desired target audience is exam inedand the ratio of votes received by
reflection.
Key Words: Advertising, Cem Uzan, Youth Party, Politica, Election.
vi
İÇİNDEKİLER
Bilimsel Etik Sayfa............................................................................................................ i
Tez Kabul Formu .............................................................................................................. ii
Önsöz/Teşekkür ................................................................................................................ iii
Özet .................................................................................................................................. iv
Summary ........................................................................................................................... v
İçindekiler ......................................................................................................................... vi
Tablolar Listesi ................................................................................................................. ix
GİRİŞ................................................................................................................................. i
BİRİNCİ BÖLÜM............................................................................................................. 2
1.REKLAM , REKLAMIN ÖNEMİ, REKLAMIN ÖZELLİKLERİ ve
SİYASETTEKİ YERİ ....................................................................................................... 2
1.1.Reklam Kavramı ...................................................................................................... 2
1.2. Reklamın Tarihçesi ................................................................................................. 3
1.2.1.Dünyada Reklamın Tarihçesi ............................................................................. 3
1.2.2. Türkiye'de Reklamın Tarihçesi ......................................................................... 4
1.3. Reklamın Önemi ..................................................................................................... 6
1.4. Reklamın Fonksiyonları ........................................................................................ 10
1.4.1. Reklamın Bilgi Verme Fonksiyonu ................................................................. 11
1.4.2. Reklamın İkna Etme Fonksiyonu .................................................................... 12
1.4.3. Reklamın Hatırlatma Fonksiyonu.................................................................... 12
1.4.4. Reklamın Değer Katma Fonksiyonu ............................................................... 12
1.6. Reklamın Toplum Üzerindeki Etkileri ................................................................... 14
1.7. Reklam ve Siyaset İlişkisi ..................................................................................... 17
1.7.1. Dünya Siyasetinde Reklam ............................................................................. 18
1.7.2. Türkiye Siyasetinde Reklam ........................................................................... 19
İKİNCİ BÖLÜM ............................................................................................................. 21
2.SİYASET, SİYASET TARİHİ, SİYASİ İDEOLOJİLER, SİYASİ PARTİLER,
CEM UZAN VE GENÇ PARTİ ...................................................................................... 21
2.1. Siyaset kavramı ..................................................................................................... 21
vii
2.2. Siyaset’in Tarihsel Gelişimi .................................................................................. 23
2.2.1.Dünya'da Siyaset'in Doğuşu ve Gelişimi .......................................................... 23
2.3. Siyasi İdeolojiler ................................................................................................... 24
2.3.1. Liberalizm ...................................................................................................... 25
2.3.2. Muhafazakârcılık ............................................................................................ 26
2.3.3. Sosyalizm ....................................................................................................... 27
2.3.4. Faşizm ............................................................................................................ 28
2.3.5. Anarşizm ........................................................................................................ 29
2.4. Siyasi Yönetim Biçimleri ...................................................................................... 30
2.4.1. Cumhuriyet ..................................................................................................... 30
2.4.2. Demokrasi ...................................................................................................... 31
2.4.3. Federasyon ..................................................................................................... 32
2.4.4. Meşrutiyet ...................................................................................................... 34
2.4.5. Monarşi .......................................................................................................... 34
2.4.6. Teokrasi.......................................................................................................... 35
2.5. Siyasi partiler ve Sistemleri ................................................................................... 35
2.5.1. Siyasal Parti Çeşitleri...................................................................................... 37
2.5.2. Siyasi Parti Sistemleri ..................................................................................... 39
2.6. Türk Siyasi Tarihi ................................................................................................. 42
2.6.1. 19. Yüzyıl Osmanlı Devletinde Siyasal Akımlar ve Türk Siyasetine
Girişleri .................................................................................................................... 42
2.6.2. 1.TBMM ve İlk Siyasi Gruplar ....................................................................... 44
2.6.3. 1.TBMM Önemi ve Özellikleri .......................................................................... 48
2.6.4. 2.TBMM ve Çok Partili Sisteme Geçiş Denemeleri ............................................ 48
2.6.9. 1946 İlk Çok Partili Seçim ................................................................................. 51
2.6.10. 1950-1961 DP İktidarı ...................................................................................... 52
2.6.7. 1960-1973 Çalkantılı Yıllar ................................................................................ 53
2.6.8. 1973-1980 Milliyetçi Cephe Dönemi.................................................................. 54
2.6.9.12 Eylül Harekatı ................................................................................................ 55
2.6.10. 1982 Referandumu ........................................................................................... 55
2.6.11. 1982 Anayasası ................................................................................................ 56
2.6.12. 1983 Seçimleri ................................................................................................. 56
viii
2.6.13. Yasaklar Referandumu ..................................................................................... 57
2.6.14. 1987 Genel Seçimleri ....................................................................................... 57
2.6.15. 1991 Seçimleri ................................................................................................. 58
2.6.16. 1995 Seçimleri ................................................................................................. 59
2.6.17. 1999 Seçimleri ................................................................................................. 59
2.6.18. 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri ......................................................................... 60
2.7. Cem Uzan Ve Genç Parti ...................................................................................... 61
2.7.1 Cem Uzan Kimdir? ............................................................................................. 61
2.7.2. Genç Parti’nin Kuruluşu Öncesi Ve Uzan Grubunun 46. Yıl Kutlamaları ........... 64
2.7.3. Genç Parti .......................................................................................................... 67
2.8. Araştırma Kapsamına Alınan Gazeteler Hakkında Genel Bilgi .............................. 70
Star Gazetesi ................................................................................................................... 70
Sabah Gazetesi ................................................................................................................ 70
Hürriyet Gazetesi ............................................................................................................ 71
Cumhuriyet Gazetesi ....................................................................................................... 71
Zaman Gazetesi ............................................................................................................... 72
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM......................................................................................................... 87
3.“TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ: 2002 SEÇİMLERİ CEM UZAN
VE GENÇ PARTİ ÖRNEĞİ”ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA .......................................... 72
3.1. Çalışmanın Metodolojisi ....................................................................................... 73
3.1.1. Problem .......................................................................................................... 73
3.1.2. Amaç .............................................................................................................. 72
3.1.3.Önem............................................................................................................... 74
3.1.4.Varsayımlar ..................................................................................................... 75
3.1.5. Sınırlılıklar ..................................................................................................... 75
3.1.6. Tanımlar ......................................................................................................... 75
3.1.7. Araştırma Yöntemi ......................................................................................... 76
3.1.8 Evren Örneklem .............................................................................................. 80
3.2. Araştırmanın Bulguları ve Bulguların Yorumlanması ............................................ 81
3.2.1. 2002 Genel Seçimleri ve Genç Parti Seçim Kampanyaları .............................. 81
3.2.2. Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tirajları .................................... 88
3.2.3. Gazetelerde Genel Olarak Partilerin Yer Almaları .......................................... 89
ix
3.2.4. Gazetelere Göre Partilerin Yer Bulma Oranları ............................................... 94
3.3. Genç Parti’ye Ait Veriler ................................................................................. 101
3.3.1 Hoparlör İşkencesi ......................................................................................... 119
3.3.2 Milletvekili Adaylarının Tam Listesini İçeren Reklam ................................... 121
3.3.3.Üniversite Sayısı ile İlgili Reklam ................................................................. 123
3.3.4. İlköğretim Kitapları İle İlgili Reklam ............................................................ 124
3.3.5. Türkiye’yi Bu Hale Getirenleri Cezalandırmak İstiyor Musunuz? Reklamı ... 126
3.3.6 Biz Reklamı................................................................................................... 127
3.3.7. Bugün Son Gün Reklamı .............................................................................. 129
YORUM VE DEĞERLENDİRME................................................................................ 131
SONUÇ VE ÖNERİLER............................................................................................... 132
KAYNAKÇA ................................................................................................................ 135
EKLER ....................................................................................................................... 158
x
DİZİNİ
Tablo 1: 2002 Kasım Genel Seçimleri Oy Oranları Ve Kullanılan Oy Sayıları ....... 81
Tablo 2: Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tiraj Sayıları .................... 88
Tablo 3: Gazetelerde Partilerin Yer Alma Oranları ............................................... 89
Tablo 4: Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerdeki Haberlerin Sayısı .......... 91
Tablo 5: Araştırmada Yer Alan Gazetelerde Bulunan Reklamların Sayısı ............. 93
Tablo 6: Star Gazetesi Yer Alan Siyasi Reklam Ve Haberler ................................ 94
Tablo 7: Sabah Gazetesi Haber Ve Reklam Sayıları .............................................. 96
Tablo 8: Hürriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar .................... 97
Tablo 9: Cumhuriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklam Sayısı ........ 99
Tablo 10: Zaman Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar .................. 100
Tablo 11: Genç Parti’nin Gazetelerde Yer Alan Haberlerinin Sayısı ve Sayfadaki
Yüzdelik Oranı .................................................................................................... 102
Tablo 12: Genç Parti’nin Gazetelerdeki Reklam Sayısı ve Sayfada Yer Alma
Yüzdelik Oranı ..................................................................................................... 103
Tablo 13: Genç Parti’nin Gazetelerde Hangi Sayfalarda Yer Aldığı .................... 104
Tablo 14: Gazetelerdeki Haber ve Reklamlarda Fotoğraf Kullanımını ................ 106
Tablo 15: Genç Parti’nin Fotoğraf Kullanıma Göre Başlık Türleri ....................... 108
Tablo 16: Genç Parti’nin Haber ve Reklamlarının Başlık Türleri ........................ 111
Tablo 17: Gazetelerde Yer Alan Başlıklarda Ön Planda Kullanılma .................... 113
Tablo 18: Genç Parti’nin Gazetelerde Sütun Olarak Yer Alma Oranı .................. 115
xi
GİRİŞ
Reklam, hayatımızın her yerinde karşımıza çıkan bir ürünü ya da hizmeti
almaya yönlendiren en önemli iletişim aracı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Çığırtkanlıkla başlayan bu serüven günümüzde kitle iletişim araçlarının da
yardımıyla her türlü teknoloji kullanılarak gelişmesine devam etmektedir.
Siyaset, dünyanın varoluşundan itibaren başlayan bir serüven olarak
karşımıza çıkmıştır. Tarihin her döneminde siyaset yapıldığı söylenebilir. Siyaset bir
yönetim sanatıdır ve insanlarda her zaman bir devlet ve lidere tarih boyunca ihtiyaç
duyduğunu söylenebilir.
Son yüzyılda artık kendini iyice belli eden siyasi mekanizmalar birbirleri ile
rekabet ederken fayda sağlayabilecekleri her şeyden faydalanmak istemişlerdir. Bu
anlamda reklam da siyasetin bir parçası olmaya başlamıştır. Birçok siyasi organ ve
kuruluşlar şüphesiz reklamların faydalı bir seçim yatırımı olduğunu kabul etmeye
gördükleri sonuçlar neticesinde varmışlardır.
Türk siyaseti tarihine baktığımızda reklamın siyasete ilk adımını radyonun
kullanılmaya başladığı dönemlerde Demokrat Parti’nin radyo vasıtasıyla kendi
reklamını yaptığı dönem olarak kabul edebiliriz. Ancak 2002 seçimleriyle bütün
partiler belirli reklam ajanslarıyla anlaşıp seçimlere profesyonel bir reklam
anlayışıyla girdiğini söyleyebiliriz.
Genç parti ve genel başkanı Cem Uzan 2002 seçimlerinde reklam sayesinde
ve reklam niteliğinde yayınlanan haberleriyle seçimlerde hiç kimsenin beklemediği
bir oy oranını kazanmıştır. Reklamcı Ali Taran ile anlaşan Genç Parti seçimlerde her
alanda reklam yapmayı başarmıştır.
1
BİRİNCİ BÖLÜM
1.REKLAM , REKLAMIN ÖNEMİ, REKLAMIN ÖZELLİKLERİ
ve SİYASETTEKİ YERİ
Son yüzyılda mal ve hizmet üreten hatta siyaset propagandasında kullanılan
önemli araç reklamdır. Aynı zamanda hayatımızın her alanında karşımıza
çıkmaktadır. 90'lı yıllardan itibaren gerek kitle iletişim araçları gerekse internet
üzerinde hemen her yerde reklamlara rastlamak mümkündür.
1.1.Reklam Kavramı
Reklam kelimesi Fransızca "Reclame" kelimesinden Türkçe'ye geçmiştir.
Reklamın Latince kökeni çağırmak anlamına gelen "Domare"sözcüğünden türeyen
"Advertere" kelimesidir. Reklam; malların hizmetlerin ya da insan faaliyetlerinin
herhangi bir yönüyle ilgili enformasyon ya da mesajların sağlanması durumudur
(Şimşek, 2008: 17). Başka bir tanımda Reklam, tam zamanında ve yerinde ikna edici
ve bilgilendirici mesajların firmalar, kar amacı gütmeyen kuruluşlar ve kamu
kurumlarının ürünleri, hizmetleri, organizasyonları ve fikirleri hakkında izleyicileri
veya hedef kitleyi bilgilendirmek ya da ikna etmek için kitle iletişim araçlarının
herhangi birinde yerleştirmelerinin ya da düzenlemelerin satın alınma durumudur
(Tayfur, 2008: 4) .
Türk Dil Kurumu tarafından Reklam ise şöyle tanımlanmıştır: “Bir şeyi halka
tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak için denenen her türlü
yoldur” (Elden, 2009:136-137).
Reklam terimleri ve kavramları sözlüğüne göre reklam; insanları gönüllü
olarak belli bir davranışta bulunmaya ikna etmek, belirli bir düşünceye yöneltmek,
dikkatlerini bir ürüne, hizmete, fikre ya da kuruluşa çekmeye çalışmak, onunla ilgili
bilgi vermek, ona ilişkin görüş ve tutumlarını değiştirmelerini veya belirli bir görüşü
benimsemelerini sağlamak amacıyla oluşturulan iletişim araçlarından yer ya da süre
satın almak yoluyla sergilenen veya başka biçimlerde çoğaltılıp dağıtılan ve bir ücret
2
karşılığında oluşturulduğu belli olan duyurudur (Elden, 2009: 136-137).
Radyo Televizyon Mevzuatı'nda geçen reklam tanımı şudur: Bir ürün veya
hizmetin satılmasını, satın alınmasını ya da kiralanmasını sağlamaya; bir davayı ya
da fikri yaymaya ya da reklamcının istediği başka etkileri oluşturmaya matuf, ücret
karşılığı ya da benzeri bir durumla reklamcıya iletim zamanında tahsis edilen
kamuya yönelik duyurulardır (Kocahanoğlu akt. Şimşek, 1995: 31).
Yukarıdaki tanımlar ışığında iletişimin en görülebilir biçiminin reklam
olduğunu anlayabiliriz. Reklamın bütünleşik pazarlama iletişiminin sac ayaklarından
biri olduğu söylenebilir.
Reklam, tüketici ve üreticiyi bir araya getiren onlar arasında köprü olan bir
süreçtir. Üreticilerin ürünleri satabilmeleri için hedef kitlelerinin ürünlerinden
haberdar olmalarını sağlamaları gerekir. Ürünleri almak isteyen veya ihtiyaç duyan
tüketiciler yani hedef kitle alacakları ürünün özelliklerini hatta fiyatını satın almadan
önce bilmek ister (Tayfur, 2008: 4).
1.2. Reklamın Tarihçesi
Reklam anlayışı insanlık tarihinde değiş tokuş veya alım satım faaliyetlerinin
ortaya çıkmasıyla başlamıştır. Bu bağlamda mağara devrinin bitimiyle tüccar ve
tacirlerin mallarını sokak sokak gezerek tanıtmaya çalışmaları reklamın ortaya
çıktığını gösterebilir.
1.2.1.Dünyada Reklamın Tarihçesi
Dünyada reklamcılığın ilk olarak sözlü başladığı söylenebilir. Eski Yunanda
kasaba tellalları sokaklarda esir ve sığır satarken seslenerek duyuru yapmaktadırlar.
İlk yazılı reklam ise Mısır'da Papirüs üzerine yazılmış sahibinden kaçan bir kölenin
geri dönmesini isteyen bir ilan olduğu düşünülmektedir (Şimşek 2006:20). Aynı
zamanda Yunan şehirlerinde meydan ve köşe başlarındaki taşlardan çeşitli malların,
sirklerin ve de gladyatör yarışmalarının ilanları reklamın ilk örneklerindendir (Ertike,
2010: 30-32). Bu bilgiler sayesinde bugüne kadar ulaşmış olan Babil, Yunan, Eski
Mısır ve Roma kalıntılarının içerisinde bazı reklam araçlarına rastlanmaktadır.
Bunlara bir örnek olarak Mısır'daki esirlerin fiyatlarının ve özelliklerinin kazılı
3
olduğu duvar yazıları verilebilir (Şimşek, 2006: 20).
Günümüz
reklamcılığının
matbaanın
icadıyla
başladığı
söylenebilir.
İngiltereli bir matbaacının bastığı kitapları satamaması sonucunda kitapları tanıtan
ilanlar basmış ve bunları kilisede ayin günlerinde dağıtmıştır. Bu da reklamcılık
tarihinin ilk basılı reklamı olarak karşımıza çıkmaktadır (Ertike, 2010: 30-32).
Avrupa'da kapitalizmin gelişmesiyle birlikte Ren Nehri etrafında ticaret
yapan bankerler ve tüccarlar için reklamcılık önem kazanmıştır. Reklamcılığın yazılı
basında önem kazanması ise 1605 yılında Hollanda da Niuewe Tijdingen gazetesi ve
1612'de Paris, 1665'de Londra’da yayınlanmaya başlayan gazeteler aracılığıyla
başlamıştır. İlk reklam ajansı fikri ise Gazette'nin kurucusu Fransız Theophrasta
Denaudot ortaya atılmıştır (Şimşek 2006: 20). İngiltere'de ilk reklam ajansı 1786'da
kurulmasına rağmen 1800'lerde James White tarafından kurulan reklam ajansı daha
iyi bilinmektedir. Amerika'da ise 1847'de Volney Palmer tarafından kurulmuştur. Bu
dönemdeki ajanslar gelirlerini gazetelere verilen reklamlardan komisyon alarak
sağlıyorlardı (Ertike 2010: 30-32).
1907 yılında radyo yayınlarının başlamasıyla reklam için yeni bir medya
doğmuştur. 20'li yıllardan itibaren radyo reklam için güçlü bir medya olmuştur
(Tayfur 2008:5-8). Bu yıllar itibariyle reklamcılık büyük bir hızla gelişmeye
başlamış pazarlama sektörü de reklama çok daha fazla önem vermeye başlamıştır.
Televizyonun icadıyla birlikte reklam yeni bir medyaya daha kavuşmuş ve
gelişmesini devam ettirmiştir.
Günümüzde gerek uydu yayıncılığı gerekse son yıllarda reklamın
vazgeçilmez araçlarından biri olan internet ortamı sayesinde reklam hayatımızın
içerisine tam anlamıyla girmiştir.
1.2.2. Türkiye'de Reklamın Tarihçesi
Ülkemizde reklamcılık dünyayla paralel bir şekilde gelişme göstermiştir.
Başta ekonomik ve ticari gelişmeler olmak üzere her alanda ilerleme kaydetmiştir.
Ülkemizde ilk reklam örnekleri dünyada da olduğu gibi sözlü olarak ortaya
4
çıkmıştır. Bunlara örnek olarak tellallar, çığırtkanlar, işportacılar ve tezgâhtarlar
gösterilebilir. Türk zekâsı ve esprisi sayesinde ilginç reklam sloganları gelişmiş,
bunlardan bir kısmı günümüze kadar gelmiştir. Bunlara örnek olarak:
"Elimi kestim kan akıyor kan" cümlesiyle karpuz satılmaya çalışılmış,
"Bal kutusu bunlar" diyerek kavun satılmaya çalışılmış,
"Batan geminin malları bunlar" işportacıların değişmez sloganları olmuştur (Tayfur
2008:5-8).
Osmanlı döneminde "Tiryak" isimli her derde deva olan ilacın reklamı için
basılan el ilanları ilk basılı reklam olarak karşımıza çıkmaktadır. 1908 yılına kadar
olan dönemde reklamların birçoğu doktor ve ilaçlarla ilgili olup batılı firmalar
tarafından verilmiştir. Bu dönemde kurulan ilk reklam şirketi 1909 yılında en önemli
uluslararası reklam ajansı olduğu düşünülen Havas'ın Kahire Şubesi Müdürü
Hoeffer'in liderliğinde kurulan Huli ve Samanon isimli iki ortağı olan "İlancılık
Kollektif Şirketi"dir (Şimşek, 2006: 26-27).
Ülkemizde basılı ilk reklamlar 1841 yılında yayın hayatına başlayan Ceride-i
Havadis gazetesinde yer almıştır. 1860 yılında çıkarılmaya başlayan Tercuman-ı
Ahval gazetesinde ilanlar büyük yer bulmaya başlamıştır. Bu ilanlar duyuru
niteliğindedir. Gazeteleri ticari reklamcılığa yönelten 1896 yılında yayın hayatına
başlayan Servet-i Finun gazetesi olmuştur. 1940'lı yıllarda okur-yazar oranının
artması gazetelerde reklamcılığın gelişmesine yardımcı olmuştur (Tayfur, 2008: 8).
Ülkemizde çok partili sisteme geçişin ardından ekonomide liberalizmin
benimsenmesiyle reklamcılık vazgeçilmez bir unsur olmaya ve siyasi propaganda
aracı olarak kullanılmaya başlamıştır. Bunun örnekleri arasında Demokrat Parti'nin
radyoya verdiği propaganda içerikli reklamlar sayılabilir.
Radyo yayıncılığının başlamasıyla birlikte ülkemiz için de radyo bir reklam
medyası olarak kullanılmaya başlamıştır. Radyolarda reklamın tam anlamıyla
kullanılmaya başladığı yıl 1957dir. Türkiye'de televizyon reklamcılığı 1972 yılından
itibaren hızla gelişmeye ve yaygınlaşmaya başlamıştır. İlk defa 3 Mart 1972'de
5
televizyon reklamı kullanılmıştır. Televizyon yayıncılığı bu nedenle Türkiye'de
reklamcılık sektörünün çağ atlamasına neden olmuştur. Günümüzde dünyada olduğu
gibi bütün kitle iletişim araçları ve özellikle internet ortamları sayesinde reklamcılık
büyük bir ekonomik mecra olarak kendini göstermekte ve yerini korumaktadır.
1.3. Reklamın Önemi
Reklam, işletmelerin pazarlama çabaları içinde giderek önem kazanan bir
faaliyet
haline
gelmiştir.
Televizyonun
toplum üzerindeki
etkisi,
iletişim
teknolojisindeki gelişmeler ve ticaret hacminin büyümesine bağlantılı olarak artan
rekabet ortamı, son yıllarda reklamın önemini çok daha fazla artırmıştır. Piyasadan
pay almak isteyen her firma artık reklamcılık faaliyetlerini kendisi için zorunlu hale
getirmiştir. Temelde reklam, mal ve hizmet üreten işletmeler için ürünlerini tanıtma
yoluyla satışlarını arttırmada katkıda bulunması bakımından önemlidir. Ancak,
sadece işletmelerin reklam yaptığını söylemek doğru olmaz. Sosyal amaçlı örgütler,
siyasi partiler, kamu kurum ve kuruluşları da reklâm yaparlar. Siyasi partiler kendi
adaylarını seçilmesi için reklam kampanyaları düzenlerler. Sosyal amaçlı örgütler
ise, çevrenin korunması, aile planlaması, sigara ve alkol kullanımının önlenmesi,
enerji tasarrufu, AİDS’ten korunma gibi konularda reklama başvurabilirler. Kamu
kurum ve kuruluşları, kamu hizmet reklamları ile halkın desteğini sağlamak ve halkı
bilinçlendirmek amacıyla reklamdan yararlanırlar. Tüm bu çabalar toplumun
örgütlenmesi ve bilgilendirilmesi açısından önemlidir (Fidan ve Ark., 1998: 16).
Reklam alanında önemli kavramların başında marka kavramı gelmektedir.
Marka kavramının tanımını Çedikçi (2008) çalışmasında “bir başka işletmenin mal
veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle
sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle
görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen baskı yoluyla çoğaltılabilen
her türlü işaret marka kavramını ifade etmektedir.” olarak yapmıştır. Bu tanımdan
yola çıkarak markanın önemi konusuna bakacak olursak; dünyada ve ülkelerinde söz
sahibi olan markalar, artık rakiplerinin önüne geçme, rakiplerinden farklılaşma ve
satışlarını artırma konusu gibi klasik amaçlarının ötesinde işletmelerin bilançosunda
tek başına gösterilen bir aktif değer haline gelmeyi amaçlamaktadır. Bu yüzden
firmalar için güçlü bir marka olmak en önemli amaçlarından biri olmuştur. Güçlü ve
6
değerli markalar yaratmak hem firma hem de ülke açısından büyük önem
taşımaktadır.
Tüketiciler markalara bir tutum sergilemektedir da markaya karşı tutumun iki
bileşene sahip olduğunu savunmaktadır: Birincisi marka hakkındaki inançlardan
etkilenen bilişsel bileşen; ikincisi de, markayı beğenmek, sevmek, yakınlık duymak
gibi duyguları barındıran duygusal bileşen. Eğer tüketicinin marka özelliklerine dair
bilgisi azsa ve bu bilginin işlenmesi için gereken bilgi işleme çabası düşük ise, o
zaman marka tutumlarının belirlenmesinde beğenmenin görece önemi artmaktadır.
Başka bir ifadeyle, düşük ilgilenim durumunda marka tutumlarının biçimlenmesinde
duyguların rolü daha önemli olmaktadır (Ray ve Batra akt., Çakır 1983: 544).
Tutundurma yöntemleri arasında önemli bir yere sahip bulunan reklam, çoğu
endüstriler için mamulün başarısında temel teşkil etmektedir. Mamuller arasında
fiziksel farklılıkların çok fazla olmadığı alanlarda daha çok geçerli olan bu kural, bir
firma mamulünün diğer firmanın mamulünden farklı olduğunu ileri süren bir strateji
seçilerek başarıya ulaşmaktadır (Önce, 1988: 33).
Günümüzde reklam ve pazarlama, iletişimin diğer elemanları gibi işletmeler
ve tüketiciler açısından vazgeçilmez bir olgu haline gelmiştir. Hızla değişen pazar
şartları,rekabetin günden güne artması durumunda benzer malları üreten çok
sayıdaki firmaların başarısı büyük ölçüde pazarlama iletişimin ve elemanlarını
profesyonel bir nitelikte kullanmasına bağlıdır (MEGEP, 2007: 4).
Reklam, üretici ve tüketici için birleştirici bir unsurdur. Aynı zamanda
üreticinin markası ile tüketici arasında yapılan reklamlarla bir bağ kurulmuş olur.
Tüketici bu şekilde markanın bilincine reklam sayesinde varır. Reklam tüketicinin
dikkatini çekmeli, tüketici üzerinde ilgi uyandırmalı, ürünü almak için tüketicide
istek uyandırmalı ve bu ürünü almak için harekete geçirmelidir.
Reklamın temel özelliklerinden biri, işletmeleri rekabete zorlamasıdır.
İşletmeleri, mallarını geliştirmeye, yenilikler bulmaya ve maliyetlerini düşürmeye
zorlar. Bir işletme yeni ürün geliştirirse, bunun reklamı, rakiplerini de bu konuda
7
özendirici bir etki yaratır (Tolungüç, 2000: 121). Bu da ülkedeki üretim artışına
neden olur. Reklam ayrıca üretim ile tüketim arasındaki denge fonksiyonu görevini
de üstlenmektedir; üretim arzının fazla, talebin düşük seyrettiği durumlarda reklam
devreye girerek talebi artırıcı rol oynar. Bir başka deyişle reklam, arzın talebe
davetidir. Reklam, talebi kışkırtır ve harekete geçirir, reklam yoluyla talebin ilgisi ve
dikkati artırılır (Sungur,2007: 95).
Etkili bir reklam yaratmak için; reklamın akılda kalıcı, çarpıcı, yaratıcı, açık
ve anlaşılır olması, bilgilendirici olması ve diğer reklamlardan farklı olması gerekir.
Bir üretici firmanın reklam hedefleri şu şekilde sıralanabilir:
- Marka farkındalığı yaratmak,
- Marka imajı yaratmak,
- Rekabetçi iddiaları karşılamak,
- Markanın üstün özellikleri ve yararına ilişkin bilgileri geliştirmek,
- Yanlış bilgi ve izlenimleri gidermek,
- Marka ve ambalajın tanınırlığını sağlamak,
- Yeni markalar ve ürün dizisi genişlemeleri için platform oluşturmak (Sungur, 2007:
98).
Her işin bir amacı vardır. Daha fazla para kazanmak için de reklam yapılır
ancak tamamı bunun için değildir. Ürünü hiç kullanmamış tüketiciyi müşteri
potansiyeline katmak, kitleleri kendisine bağlamak, ismini akıllara yazmak, rakip
firmaların müşterilerini çekmek ve de mevcut müşterileri elinde tutmaya devam
etmek
reklamın
en
önemli
amaçlarındandır.
Bu
amaçlar
doğru
şekilde
kullanıldığında tüketicide ilgi uyandırır ve ürünü almak için harekete geçmesi
sağlanır.
Günümüzde ağır rekabet koşullarının hakim olduğu pazar yapılarında
işletmeler ve markalar arasında yoğun bir rekabet yaşanmaktadır. Bu yüzden üretici
8
firmalar yaptıkları reklamlarda kimi zaman rakiplerinin saldırısına yanıt vermekte,
kimi zaman da rakiplerine saldırıda bulunmaktadırlar. Bir markanın pazarda zayıf
markalara göre daha yüksek bir fiyat talebine olanak sağlaması ve satışların fiyat
artışlarına daha az duyarlı hale gelmesini sağlaması reklamın diğer bir önemidir
(Elden, 2009: 144).
Yukarıda yazdıklarımızdan anlaşılacağı gibi reklamın bir tüketiciyi haberdar
etmek, ürünü tercih etmesini sağlamak ve sağdık tüketicileri markaya bağlı tutmak
gibi görevleri vardır. Bu yüzden doğru mesaj stratejileri belirlemek gerekir. Mesaj
stratejisini belirlerken hedef kitlenin iyi bir şekilde analiz edilmesi gerekir. Hedef
kitlenin temel olarak demografik, psikolojik ve sosyo-kültürel faktörlerinin analiz
edilmesi gerekir. Bu faktörlerden en önemlisi de demografik faktörlerdir.
Demografik faktörleri yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim, meslek, gelir ve
coğrafi yerleşim olarak sınıflandırılabilir.
Yaş: Bir ürün ya da hizmetin reklam içeriklerinin belirlenmesinde, reklam
ortamlarının seçilmesi gibi reklam kampanyalarının karar aşamasında tüketicinin
yani hedef kitlenin yaşları etkili bir demografik faktördür (Özkardeş, 2004:81)
Cinsiyet: Ürün çeşitleri ve marka tercihleri satın alma biçimleri açısından
cinsiyet farklılıklarına bağlıdır. Bir ürünün hangi cinsiyete hitap ettiği reklamın inşa
aşamasında önemli bir demografik yapıdır.
Medeni Durum: Bekar ya da evli olmak hatta torun sahibi olma ürün
seçiminde etkilidir. Yeni çocuk sahibi olmuş bir çift çocuk bezi reklamlarına
bakarken çocuğu büyümüş aileler çocuğunun evliliğine yönelik reklamlardan
etkilenirler. Bu yönüyle medeni durum reklamın inşasında etkili bir demografik
faktördür.
Eğitim: Bir reklamın hedef kitleyi belli bir yönde harekete geçirmesi hedef
kitlenin eğitim düzeyine bağlıdır. Eğitim reklamın yorumlanması ve kolay
anlaşılması için etkili olan demografik bir unsurdur.
Meslek: Hedef kitle mesleği gereği kendisinde ilgi uyandıran reklamlara
9
yönelir. Örnek olarak bir marangozun elektrikli testere reklamlarına göstermiş
olduğu ilgi ve satın alma isteği verilebilir.
Gelir: Hedef kitlenin satın alma biçimleri ve elde ettiği gelirin ne kadarını
reklamı yapılacak ürüne ayırdığının belirlenmesi açısından gelir önemli bir
demografik faktördür. Hedef kitle gelir düzeyine göre reklamı yapılan ürünü alma ya
da almama eğilimi gösterir.
Coğrafi Yerleşim: Hedef kitlenin yaşadığı bölgenin kültürel ve karakteristik
özellikleri tüketicinin davranışlarını etkileyeceğinden önemli bir demografik yapıdır
(Monroe, 1986: 42).
1.4. Reklamın Fonksiyonları
Reklamlar bilgi verme, ikna etme, hatırlatma, değer katma gibi fonksiyonlara
sahiptir. Bu fonksiyonlar sayesinde reklamlar tüketici üzerinde etkisini artırmaktadır.
Bu fonksiyonların tam anlamıyla etkili bir biçimde çalışması için reklamın karar
verme sürecini etkileyen faktörlerinden doğru bir biçimde yararlanması gerekir. Bu
faktörler kısaca şöyledir:
Kaynak: İletişimin kaynağın fikrini alıcının anlayabileceği bir şekilde kodlamasıyla
başlamaktadır. Kaynak kişi ya da bir kurum olabilir. Ürünün sadece üretilmesi satış
için yeterli değildir. Ürünün tanıtılması, özelliklerinin bilinmesi, satın alma isteğinin
sağlanması için kaynak önemli bir faktördür.
Mesaj: Mesaj yaratma aşamasında reklamın hedef kitlesinin doğru biçimde
tanımlanması, reklamın yaratıcılığına ilişkin çalışmaların yeterli seviyede titizlikle ve
olabildiğince özgün biçimde tasarlanması gerekir. Reklam kendisiyle ilgili olan
mesajı tüketiciye ulaştırabilirse başarılı sayılır. Reklamın etkileme gücünün artması
ve reklam stratejilerinin başarı sağlaması için reklamcıların ilk olarak reklam
mesajını ortaya koymaları gerekir.
Kanal: Bir reklam mesajının hangi kanalla hangi kitle iletişim aracıyla alıcıya
aktarılacağı en önemli faktörlerden birisidir. Doğru bir kanal seçilmediğinde
10
verilmek istenen mesajda verilemeyebilir. Aynı şekilde zamanın da doğru seçilmesi
gerekmektedir. Kanal, mesajın kaynaktan alıcıya doğru iletilmesini sağlayan araçtır.
Son yıllarda en çok kullanılan reklam kaynağı televizyon olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Alıcı: Reklamda alıcı, hedef kitlenin kendisidir. Hedef kitleler yani tüketiciler mesajı
ne kadar doğru algılayıp ne kadar bilgi edinirlerse reklam görevini o kadar yerine
getirmiş olur. Hedef, ihtiyaç ve reklamı yapılan malı satın alma gücünde olan
tüketici ve potansiyel tüketici kitlesidir. Tüketicilerin aldıkları reklam mesajlarına
geri bildirimleri de üretici firmalar açısından önemlidir. Bu geri bildirimler sayesinde
mesajın doğru ya da yanlış ulaştığını ve hedefleri rekabet ortamları, satış gibi
bilgilere bu sayede ulaşırlar (Odabaşı, 1995: 24-26).
1.4.1. Reklamın Bilgi Verme Fonksiyonu
Ürün veya hizmetin pazara sunulduğu ilk süreçlerde özellikle dikkati üstüne
çekme, özellik ve kullanımı hakkında bilgi verme ve benzerlerinden ayırt edici
özelliklerini belli etmek amacıyla yapılan reklamlar, “bilgi verme” işlevini üstlenir
(MEGEP, 2007: 29). Bilgi verici reklamlar ürünün pazarlama talebini artırıcı özelliği
vardır.
Bilgilendirme reklamlarının amaçlarını şöyle sıralayabiliriz:

Yeni ürünler hakkında piyasayı ve tüketicileri bilgilendirmek

Ürünün kullanılması sırasında yaşanan sorunların çözümü için ulaşılabilir
servisleri tarif eder.

Ürün ya da hizmet üzerinde oluşan yanlış izlenimleri düzeltmeyi amaçlar.

Ürünün fiyatında artış ya da düşüş olması durumunda piyasayı ve tüketiciyi
bilgilendirir.

Tüketicilerin ürün karşısındaki çekingen tavrını azaltmaya çalışır.

Alınan ürünün nasıl kullanılacağı hakkında bilgi verir.

Firmaya imaj oluşturmaya çalışır (Tayfur, 2008: 17-18).
11
1.4.2. Reklamın İkna Etme Fonksiyonu
Üretici firmanın kendi ürününün diğer ürünlerden ayrıt edici özellikleri
kanıtlayarak ve karşılaştırarak veya hedef kitlenin duygularına hitap ederek marka
bağımlılığı yaratılması yoluyla ikna edilmesi fonksiyonudur (MEGEP, 2007: 29).
İkna etme fonksiyonunun amaçlarını şöyle sıralayabiliriz:

Marka tercihi oluşturmaya çalışır

Tüketiciyi ürünü satın almaya ikna etmeye çalışır.

Markanın tercih edilmesi noktasında tüketiciyi cesaretlendirmeye çalışır.

Tüketicinin ürünün özellikleri hakkındaki düşüncelerini olumlu yönde
etkilemeye çalışır (Tayfur, 2008: 17-18).
1.4.3. Reklamın Hatırlatma Fonksiyonu
Tüketiciler
tarafından
benimsenmiş
olan
markalara
ilişkin
olumlu
izlenimlerin zaman zaman hatırlatılması yoluyla, ikna işlevlerinin pekiştirilmesi
yoluna gidilir. Hatırlatma işleviyle reklamlar daha önceden belirlenmiş gün olay ve
özel durumlarda dahil edilerek hedef kitlesiyle iletişimi sağlar (MEGEP,2007:29).
Hatırlatma fonksiyonunun amaçlarını şöyle sıralayabiliriz:

Yakın zamanda reklamı yapılan ürüne ihtiyaç duyulabileceğini vurgulamaya
çalışır.

Ürünün satışının az olduğu sezon dışı dönemlerde tüketicinin zihninde
kalmasını sağlamaya çalışır.

Ürünün nerden satın alınabileceği konusunda tüketiciye bilgilendirme
yapmak.

Tüketicinin ürünü diğerlerinden farklı bir hale getirmeye çalışarak en üst
düzeyde aklında tutmaya çalışır (Tayfur, 2008: 17-18).
1.4.4. Reklamın Değer Katma Fonksiyonu
12
Reklamlar aynı zamanda markaların değerini arttırma hususunda onları daha
üstün ve seçkin göstererek reklamı yapılmayan bir ürüne göre prestijli hâle getirir.
Bu işlevi ve reklamlar “değer yaratıcı” ve “değer katıcı” işlev görürler (MEGEP,
2007: 29).
1.5. Reklamın Özellikleri
Reklam üretici firmalar için önemli bir olgudur. Üretici firmalar reklam
sayesinde satışlarını artırmayı ve rakipleriyle mücadelenin üstesinden gelmeye
çalışırlar. Reklamın kendine has bazı özellikleri vardır.

“Reklam, pazarlama iletişimi içerisinde yer alan bir unsurdur.

Reklam, belirli ücret karşılığında yapılır.

Reklam, reklamı verenden tüketiciye doğru akan bir ilişkiler bütünüdür.

Reklam, bir kitle iletişimidir.

Reklam yapan kişi, kuruluş bellidir.

Reklam ile tüketici bilgilendirmeye ve ikna edilmeye çalışılır.

Reklam mesajlarında mallar, hizmetler, ödüller, sorunlara çözümler
vardır.

Reklam diğer pazarlama iletişimi elemanları ile işletmenin belirlediği
strateji doğrultusunda saptanan pazarlama hedeflerine ulaşmak için
koordineli bir şekilde çalışır”(MEGEP, 2007: 5).
Bir başka kaynağa göre reklamın özellikleri şöyledir:

“Markayı meşrulaştırmak özelliği

İmaj yaratma özelliği

Yaratıcı ifade özelliği

Karşılaştırma özelliği

Geniş kitlelere sunabilme özelliği

Gayri şahsilik özelliği

Harekete geçirebilme özelliğidir” (Tayfur, 2008: 14).
Reklamın amaçları aynı zamanda özeliklerini de karışımıza çıkarmaktadır.
Reklamın amaçları reklamın hangi özelliklere sahip olacağı konusunda bize yardımcı
olacaktır. Reklamın amaçlarına bakacak olursak; en başta müşteriyi ikna etmek gelir.
13
Bir diğer başta gelen amaçlardan biriside satışları artırmaya çalışmaktır. Üretilen
ürünün hedef kitle tarafından duyulmasını ve benimsenmesini amaçlar. Hedef kitle
ürün hakkında bilgi sahibi edilerek olumlu bir imaj yaratmayı amaçlar. Markaya
bağımlılığı artırmayı da amaçları içerisindedir. Ürünün kullanımının alışkanlık haline
gelmesi ve her zaman ihtiyaç duyulmasını sağlamayı amaçlar. İşletmenin saygınlık
kazanmasını amaçlar. Diğer markalarla mücadeleye yardımcı olur (Kasım, Ocak
2004: 138).
Reklam bir iletişim aracıdır. Reklamın iletişim işlevini yerine getirebilmesi
için paralı yayın araçlarından başka bir değişle kitle iletişim araçlarından
faydalanmak zorundadır. Reklam üretici ile tüketici arasındaki iletişim sağlama
işlevini de göstermektedir (Şimşek, 2008: 24-26).
Bu anlatım sonucunda reklamın üretici ile tüketici arasındaki sıkı bağda
özelliklerini kullanarak ürünün ya da hizmetin pazarda yer bulması ve satılmasına
fayda sağladığı ortadır. Reklam özellikleri gereği üretici ve tüketici arasında bir
köprü kurar, tüketiciyi alacağı ürün hakkında bilgi sahibi eder, duygusal bir bağ
kurmasını amaçlar.
1.6. Reklamın Toplum Üzerindeki Etkileri
Reklamlar, bir yandan belli bir ürün ya da hizmetin satın alınması teşvik
ederek hem kapitalizmin ekonomik yeniden üretime hizmet ederken, diğer yandan da
sahip oldukları içerikleriyle kapitalizmin toplumsal yeniden üretimine hizmet eden
bir toplumsallaşma işlevi görür. Toplumsallaşma bireyin topluma uyumlu hale
gelmesini sağlayan bir süreçtir.
Tüketim toplumunda bireyin bireylerin ihtiyacı olan toplumsal bağlar maddi
olarak sahip olunanlar ile kurulur. Tüketim toplumlarında bireyler ne tükettiklerine
göre sınıflandırılırlar. Giydikleri elbise, bindikleri araçlar, seçilen yiyecekler gibi
unsurlar bu konuda belirleyici unsur ve hangi ekonomik gruba dahil olma ihtiyacı
olduğunu gösterir (Dağtaş, 2009: 20). Reklamlar da hedef kitleyi oluştururken bu
unsurlara dikkat ederler.
Tüketim toplumunda reklamlar aracılığıyla gerçekleşen toplumsallaşmanın en
önemli unsuru bireyselliğin ve farklılığın teşvik edilmesidir (Dağtaş, 2009: 23).
14
Tüketim nesneleri ve mallarına sahip olma durumu bireyselleştirici, dayanışma kırıcı
ve tarihsizleştiricidir.
20. yüzyıl kapitalizmi endüstriyel yaşamın örgütlenmesi açısından 1950-1970
ve 1970’ten sonrası olarak iki dönemde ele alınmakta ve bu dönemlere “fordizm ve
postfordizm” olarak adlandırılmıştır. Fordizmi şu temel unsurlar anlatmaktadır.

Üretimin standartlaştırılması

Otomasyon yolu ile kitlesel üretim yapılması

Sosyal refah devletinin düzenleyici ve kontrol edici rolü

Üretimde merkezi örgütlenme
Fordist dönemin tüketimine baktığımızda tüketimin kitlesel olduğu görülür.
Dayanıklı tüketim malları ve otomobil gibi oldukça maddi şeyler tüketilmiştir. Bu
dönemdeki reklam metinlerinde psikolojik tatminler, doyumlar ve bilinçaltına hitap
eden içerikler hakim olmuştur. Reklam metinlerindeki hakim sorular şöyledir: “Bu
ürünün tüketilmesiyle tüketiciler ne gibi duygular yaşar?; Tüketici bu tüketim ile
nasıl mutlu olur?” (Dağtaş, 2009: 27).
Postfordist üretim biçiminin temel özellikleri şöyle sıralanabilir.

Taleplerde farklılaşma,

Üretimde farklılaşma

Esnek üretim

Küçük ölçekli üretim

Üretim sürecinde yatay işbölümü ve yönetsel ademi merkezileşme

İş ve işgücü istihdamı esnekliği (Suğur, 1999: 139-143).
Postfordizmle birlikte büyüyen hizmet sektörü içinde, özel sektöre bağlı
hizmetliler sınıfı, özellikle de çok uluslu şirketlerin bünyesinde çok büyük ücretlerle
çalışan “yeni orta sınıfı” meydana getirmiştir (Konyar, 2000: 22). Postfordist
dönemdeki tüketim eğilimlerine baktığımızda tüketim kitlesel olmaktan çıkmış ve
pazar ayrışmıştır. Temel tüketim birimi birey haline gelmiştir (Dağtaş, 2009: 31). Bu
dönemde reklam metinlerindeki hakim soru tüketenin “kim” olacağı olmuştur.
Türkiye’de 1980 sonrasında ortaya çıkan yeni orta sınıflar; yaşam
koşulları iyileşen ve üst gelir grupları arasında yer alan ücretli kesimler, özellikle de
küresel ekonomiye entegrasyon süreciyle yükselen finans ve hizmet sektöründe ve
15
ekonominin dış bağlantılarıyla ilgili konumlarda istihdam edilen uzman ve yönetici
kadrolarından kastedildiğini anlamak mümkündür.
Öncü’ye göre kesimler “sadece istihdam piyasasındaki özgün konumlarından
değil, aynı zamanda yeni dönemin küresel tüketici kültürünün davranış kodlarının
toplumda benimsenmesini sağlayacak işlevi gören ideal tüketiciler oldukları ya da
öyle sunuldukları için yeni orta sınıflardır.” (Öncü, 1999: 28)
Reklamın toplumla öyle bir bağı vardır ki, toplumların tarihlerine bakılırken o
toplumun reklam tarihine bakılarak kültürel ve toplumsal değişimlerini anlamak
mümkün olabilir. Çünkü reklamlar toplumların değerlerine ve kültürlerine göre
yapılmaktadır. Bunun da dışında reklamlar toplumsal değişmelere direk müdahale
halindedir. Değişim gerektiren bir sektör ya da teknolojik gelişmeler reklamın halkı
bilgilendirme işlevi ile birlikte toplum üzerinde etkili olur. Bir toplumun kültürleri
yaşatması da yine bilgilendiği ve hatırladığı reklamlara bağlı olarak gerçekleşir.
Reklamın ürün ve hizmet hakkında bilgi vermek yoluyla insanları eğiterek
sosyal fayda yarattığı genellikle kabul edilir. Reklamın olmadığı dönemlerde sosyal
gruplar arasında farklar vardır. Reklam, kitlesel üretimi teşvik ederek ürünlerin birim
fiyatlarının düşmesine neden olmakta refahı arttıran ürünlerin daha da geniş kitleler
tarafından satın alınmasını mümkün kılmaktadır (MEGEP, 2007: 42).
Reklam bu anlattıklarımız ışığında toplumu etkilerken bazı bilim dallarıyla
ilişki içerisinde olur. Bu bağlamda reklamın toplum için en çok ilişki kurduğu
bilimler; sosyoloji, sosyal psikoloji ve propaganda bilimleridir.
Sosyoloji toplum bilimi olduğu ve reklamlar da topluma ve toplumun belirli
bir kitlesine hitap ettiği için bu bilim dalıyla iç içe gelmek durumunda kalır.
Sosyoloji bilimi sayesinde üretici firmalar toplumun kültürel ve davranışları
hakkında bilgi sahibi olurlar ve bu bilgiler ışığında reklamlarında verecekleri mesajı
belirlerler.
Sosyal psikoloji bilimi ise konuları arasında olan tutum oluşumu ve değişimi,
sosyal etki ve algı, ikna edici iletişim konuları, reklamcıların ve reklam
araştırmacılarında oldukça ilgi uyandıran reklamın hazırlanışında etkili olacağına
inandıkları konulardır. Reklamların etki sürecini açıklamaya çalışan araştırmacılar
sosyal psikolojiden yararlanırlar (Elden, 2009: 174).
16
Propaganda tanımı gereği kamuoyuna belli bir sosyo-politik görüşü
benimsetmek, bir örgütü ya da bir politikayı desteklemeye teşvik etmek amacının
olduğu bir etkinliktir (Elden, 2009: 165-167). Propagandanın reklamla ilişkisi kitle
iletişim araçlarını beraber kullanmaları ve özellikle seçim zamanlarında son yıllarda
gerek yazılı, gerekse görsel basında reklam çekimleri yapmalarıdır. Kitle iletişim
araçlarından en çok kullanılan reklam medyası televizyondur ve siyasetçilerde bu
medyayı reklam amaçlı kullanmaya başlamışlardır.
1.7. Reklam ve Siyaset İlişkisi
Medya ve siyaset günümüzde birbirinden ayrılamayan iki kavramdır. Medya
ve siyasetin birbirine yakınlığı karşılıklı belirleme ilişkisi içinde tanımlanabilir.
Günümüzde, medya ve siyaset ilişkisi iki tarafın tarihsel süreç içinde değişimi ile
gerçekleşmiştir. Bunlardan ilki, demokrasinin, temsili demokrasilere dönüşmesi;
diğeri ise yüz yüze konuşmanın, medya iletişimi ile yer değiştirmesidir. Medya ve
siyaset ilişkisi bu dönüşümün hikâyesidir (Yaşın, 2013: 3).
Siyasi reklamın tanımını; bir siyasi partinin ya da adayın kitle iletişim
araçlarında yer veya zaman satın alarak, seçmenleri siyasi inançları, tutumları ve
davranışlarını etkilemek bakımından, siyasi mesaj vermek amacıyla kullanması
sürecidir (Tokgöz, 1991: 1).
Siyaset ve reklam tarihte her zaman birlikte iş birliği içinde olmuş iki
olgudur. Genellikle seçim dönmelerinde karşımıza billboardlar, gazeteler ve en çokta
televizyon da gerek manipüle edilmiş haberler, gerekse televizyon reklamlarıyla
karşımıza siyasi reklamlar çıkar. Reklamın siyasette önem kazanmasındaki en önemli
olgu bir fikri, ideolojiyi fazla çaba harcamadan geniş bir kitleye yayması ve reklamın
işlevleri sayesinde bunun başarılı olduğunu görmüş olmalarından kaynaklandığı
söylenebilir.
Seçim kampanyalarının başını çeken siyasi reklamlar, reklamı yapılan siyasi
parti ve adaylarının ülkeyi nasıl yöneteceği, toplum adına alacakları siyasi kararları
ve ülkede sorun olan hangi konulara çare bulacakları konusunda seçmeni
bilgilendirir (Taş ve Ark. & Şahım, 1996: 97).
17
Kitle iletişim araçları günümüzde haberlerin serbest olarak akması, siyasal
olayların doğru ve kesin olarak akması, siyasal olayların doğru ve kesin olarak
kitlelere yayılması için temel teşkil eder. Bu araçlar, bağımsız olarak çalıştıkları
varsayılırsa, yurttaşlara, sorunların ifade edilip, önderlerine ulaşabilme, önderlerle
birlikte çalışarak, düzen değişikliği getirme bakımından fırsat eşitliği sağlar. Aynı
zamanda, toplum içinde kitle iletişim araçları, siyasal seçkinlerin ve halkın ilgisini
kazanıp, onların davranışlarını etkileme yeteneğini hazırlamaktır. Haber ve bilgi
alışverişinin toplum yönetiminde kendini duyuran bir etken olması, bu faaliyetin
kamusal yönü üzerinde dikkatleri toplamaktadır
1.7.1. Dünya Siyasetinde Reklam
Siyasal
reklamların
fazlasıyla
vurgulanması
1952
ABD
başkanlık
seçimlerinde gerçekleşen Başkan adayı Dwight d. Eisenhower’in televizyonda
siyasal amaçlı 60 saniyelik belli bir ücret karşılığında yaptırdığı spot reklamlardır.
Siyasal reklamcılığın bu tarihlerde başlamış olması hiç kuşkusuz televizyonun icadı
ve yayılmaya başlaması ve yayın hayatına girmesiyle doğru orantılı olmuştur. Siyasal
reklamlar yeni uzmanlık alanları ortaya çıkarmış günümüzde siyasi danışmanlık
olarak geçen o yıllarda “Siyasi İletişim Danışmanlığı” ve “Siyasi Pazarlama
Uzmanlığı” adları altında ortaya çıkmıştır. Bu alanlar sayesinde siyaset üzerinde
adaylar danışmanlık hizmeti almaya başlamış ve beraberinde birçok siyasi soruyu da
getirmiştir(Taş ve Ark. & Şahım, 1996: 99).
Seçim kampanyaları, meclislere yasa yapma ya da yerel yönetimlere
yönetenleri seçmek üzere, ülke çapında ya da ülkenin belli yörelerinde yapılan
seçimlerde siyasal partilerin, ilgili yasal düzenlemeler çerçevesinde seçimleri
kazanmak üzere yürüttükleri propaganda çalışmalarında kullanılan yöntem ve
tekniklerin tümüdür (Aziz, 2003: 68).
Amerika’da siyasal reklam televizyonla paralel bir şekilde gelişme
göstermiştir. Hemen hemen her seçimde 1960’lı yıllardan sonra siyasi reklamlar
görmek mümkündür. Fransa’da seçim kampanyaları üzerine değil daha çok seçim
haberleri üzerine yayınlar gerçekleşmiştir. İngiltere’de ise televizyonun siyasi reklam
18
olarak kullanılması 1951 yılında gerçekleşmiş ve her siyasi partiye 15 dakikalık
konuşma
hakkı
tanınmıştır.
Ancak
televizyon
haberlerinde
siyasete
izin
verilmemiştir. Sonraki yıllarda televizyonun yayın hayatının artması ile ABD’de
olduğu gibi bütün bu ülkelerde de artış göstermiştir (Taş ve Ark. & Şahım, 1996:
101-103).
1.7.2. Türkiye Siyasetinde Reklam
Türkiye’de siyasi reklam Demokrat parti’nin 1950 genel seçimlerinde
radyodan yaptığı propagandalarla başlamıştır. “Yeter söz Milletindir” sloganı
radyolarda yankılanmış ve etkili olmayı başarmış Demokrat Parti iktidar olmuştur.
Bu siyasi reklamların çıkışı 1945 yılındaki Basın-Yayın Turizm Genel Müdürlüğü ile
ilgili yasa değiştirilerek radyoda seçim kampanyası yapılabilir ibaresi eklenmiştir.
1954 yılında ise yine Demokrat parti tarafından yürürlükten kalkmıştır.
1961 Anayasası ile birlikte tekrar yürürlüğe giren yasa ile devam eden
senelerde gerçekleştirilen seçimlerde radyo reklamları kullanılmaya başlanmış, aynı
zamanda broşür, afiş gibi yazılı araçlardan da fayda sağlanmaya başlanmıştır (Taş ve
Ark. & Şahım, 1996: 104-107).
1977 yılından itibaren televizyon da propaganda yapılma hakkı tanınmıştır.
Bu döneme kadar yapılan reklamlardan televizyon ve radyolar ücret almamışlardır.
Bu gecikmenin sebebi Türkiye’de televizyonun diğer ülkelerle aynı şekilde bir
gelişim göstermemesinden kaynaklandığı söylenebilir.
1977 seçimlerinde Adalet Partisi için Cenajans tarafından hazırlanan seçim
kampanyası Türkiye’de siyasal reklâmcılığın başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Bu kampanya sırasında Cenajans, “AP’nin gazete ve dergi reklâmlarını hazırlamış,
20 bin ses kaseti ve 5 milyon el ilanı dağıtmış ve duvarları mor afişlerle donatmıştır.
Ajansın yöneticileri ilk iş olarak en etkili rengin hangisi olacağı konusunda
araştırmalar yapmışlar ve uzman kişilerin önerilerine uyarak moru seçmişlerdir. Bu
seçimden sonra ajans birçok duvara düz mor renkte afişler astırmıştır. Bu boş afişler
insanlarda büyük ilgi uyandırmış, birkaç gün sonra da afişler sokağın bir başındaki
mor afişin üzerine A harfini, öteki başındaki afişin üzerine de P harfini yazarak birer
AP afişi oluşturmuşlardır” (Topuz, 1991: 15–16).
19
1980’li yıllara dek siyasal kampanyalar, doğrudan veya dolaylı olarak siyasal
aktörlerin kendileri tarafından yürütülürken, 80’li yılların ortalarından itibaren
profesyoneller tarafından hazırlanmaya başlandı. Reklam ajansları, kamuoyu
araştırma şirketleri, genel olarak bilinç endüstrisi siyasal ürünleri pazarlamak için
afişleri, bayrakları, balonları, bildirileri vb. birer manipülasyon aracı haline
dönüştürdüler ve etkili siyasal reklamlar hazırladılar (Bostancı, 1995: 82).
12 Eylül darbesi sonrasında gerçekleşen seçimlerde yeniden kurulan partiler
seçimlerinde gazetelere ilan vererek seçim kampanyalarını sürdürmüşlerdir.
Anavatan Partisi bu dönemde diğer partilere nazaran daha çok haber ve reklam
vererek kitleler üzerinde kabul görmüş ve iktidar olmuştur. Bu yıllarda kurulan
ajanslar vasıtasıyla ülkemizde paralı siyasi reklamlar ortaya çıkmıştır.
Siyasal reklamcılığın siyasi hayatta önemli hale gelmesi 1991 seçimlerinde
Anavatan Partisi’nin Fransız reklamcı Seguela ile ilişki kurmasına rastlamaktadır.
Aynı zamanda birçok reklam ajansı da siyasal reklamın bu dönemde gelişmesine
yardımcı olmuşlardır. Seguela ile birlikte seçim kampanyasına giren adayların
amaçları; çoğunluğun oylarını toplayarak seçilmek, seçimi kazanamasa bile iyi
oranda oy alıp güçlenmek ve hiç şansı olmasa bile kendi ideoloji ve düşüncesini
kitlelere anlatmak, sonraki seçimler için destek beklemek amaçlarıyla kitle iletişim
araçlarını kullanmaya başlamışlardır(Taş, Şahım, 1996: 107-110).
2002 yılında yapılan seçimlerde televizyon reklamları neredeyse tamamen
siyasi reklamlara dönmüştür. Birçok parti ilk defa seçime bu dönemde girmiştir.
2002 seçiminin unutulmayan reklamları ilk defa seçime giren Genç Parti ve Genel
Başkanı Cem Uzan’ın Kitle İletişim Araçlarının hemen hepsinde kullandığı
reklamlardır. Günümüzde siyasi reklam her seçim döneminde daha çoğalarak
karşımıza çıkmaya devam etmektedir.
20
İKİNCİ BÖLÜM
2.SİYASET, SİYASET TARİHİ, SİYASİ İDEOLOJİLER, SİYASİ
PARTİLER, CEM UZAN VE GENÇ PARTİ
Siyaset insanlığın doğumundan beri bir şekilde yapılmış bir olgudur.
Dünyanın hangi ülkesi olursa olsun, mutlaka siyasetle kurulmuş siyasetle yıkılmıştır.
Siyaset her ülke için bir can damarı olmuştur. Peygamberler döneminde dahi siyaset
ön planda olmaya devam etmiştir. 21. yüzyılda da birçok siyasi gelişme olmuş
siyaset ilk yıllarında olduğu gibi kitleleri harekete geçirme amacına devam etmiştir.
2.1. Siyaset kavramı
Siyaset, belli bir toplumda çatışma halinde olan çıkarların uzlaştırılması
faaliyetidir. Siyaset Bilimi geçmişte dar anlamda devlet ve iktidar kavramları üzerine
araştırmalar yapmaktayken günümüzde, siyasal kararların tahlili, sosyal grupların
karar ve etki ilişkilerindeki rolü, siyasal katılma, sosyal yapı ve iktidar ilişkisi,
siyasal değişme ve gelişme gibi konuları da incelemektedir. Siyaset kelimesi daha
sonra şehirlerin ve insanların yönetimi anlamında kullanılmış ve insanları yönetme
sanatını ifade etmiştir.
"Siyaset, en geniş anlamda, insanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları
yapmak, korumak ve değiştirmek için gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir. Siyaset
akademik bir konu olmakla birlikte aslında hiç şüphesiz bu faaliyetin incelenmesidir.
Bu çerçevede, siyaset, çatışma ve işbirliğiolgularıyla karmaşık bir ilişki
içindedir.Siyasetin temel özelliği, genellikle rakip görüşlerin ve birbiriyle rekabet
halindeki çıkarların uzlaştırıldığı bir çatışmayı çözme süreci olarak tasvir edilir.
Ancak, siyaset, bu geniş anlamıyla, tüm çatışmaların çözüme kavuşturulduğu veya
kavuşturulabildiği faaliyet olarak değil, bunun başarılmasından çok, bir çatışma
çözme arayışı olarak düşünülebilir. Bununla birlikte, çeşitliliğin ve kıtlığın
kaçınılmazlığı, siyaseti insanlık durumunun zorunlu bir boyutu haline getirir"
(Heywood, 2013: 22).
21
Siyaset güncel sözlükte: Devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıyla ilgili
özel görüş veya anlayış. Politika güncel sözlükte 1.Anlamı: Devletin etkinliklerini
amaç,
yöntem ve içerik olarak düzenleme ve gerçekleştirme esaslarının
bütünü. 2.Anlamı: Davranış biçimi, düşünce yapısı. 3.Anlam mecaz: Bir hedefe
varmak için karşısındakilerin duygularını okşama, zayıf noktalarından veya
aralarındaki uyuşmazlıklardan yararlanma vb. yollarla işini yürütme. Kelimenin
kökeni Arapçadır ve at eğitimi anlamına gelmektedir. Yunancada “Polis” kelimesi
de siyaset kelimesinin eş anlamlısı kabul edilebilen politikanın kökenidir.
Siyaset ve politikanın birbirine yakın ve iç içe olan iki kelime olduğu
savunulmaktadır. Bu manada politikanın tanımı; gerçekte hem bir çatışma ve iktidar
kavgasıdır, hem de toplumun bütün üyelerinin yararına olabilecek bir düzen yaratma
amacıdır (Heywood, 2013: 24).
Siyaset Bilimi’nin henüz bağımsız bir disiplin olarak gelişmediği ve siyasi
konuların daha çok kamu ve anayasa hukuku arasında yer aldığı dönemlerde siyaset
veya politikanın devlet yönetimi, devlet yönetimine ilişkin faaliyetlerin tümü,
devletin diğer devletlerle ilişkileri ve vatandaşlığa ilişkin işler anlamında
kullanıldığını söyleyebiliriz. Siyaseti bir süreç olarak değerlendiren D. Easton,
siyaseti “maddi ve manevi değerlerin otoriteye dayalı olarak dağıtılması süreci”
şeklinde tanımlanmıştır (Dursun, 2008: 4-6).
Siyaset ilgi çekici bir yönü vardır; çünkü insanlar birbirleriyle uyuşmazlık halindedirler. İnsanlar nasıl yaşamaları gerektiği konusunda aynı fikre sahip değildirler.
Kim neyi almalıdır? İktidar ve kaynaklar nasıl dağıtılmalıdır? Toplum işbirliği
temeline mi dayanmalıdır, yoksa çatışma“siyasi”
temeline mi?. Aynı zamanda
insanlar, bu gibi sorunların nasıl çözüme kavuşturulacağı konusunda da aynı fikre
sahip değildirler. Kollektif kararlar nasıl alınmalıdır? Söz kimde olmalıdır? Her bir
kişinin ne kadar etkisi olmalıdır? Ve bunun gibi. Aristoteles’e göre, insanların kendi
hayatlarını iyi hale getirmek ve iyi Toplum’u yaratmak için giriştikleri faaliyet olarak
siyaseti “en üstün bilim” yapan budur. Siyaset, her şeyden önce sosyal bir faaliyettir;
o daima bir diyalogdur, asla bir monolog değildir. Robinson Crusoe gibi yalnız
bireyler basit bir ekonomi geliştirebilirler, bir sanat oluşturabilirler ama siyaset
yapamazlar. Siyaset ancak bir başka insanın, Cuma’nın gelişiyle ortaya çıkar. Ne var
ki, siyasetin özünde yatan uyuşmazlık, aynı zamanda onun doğası ve nasıl
22
incelenmesi gerektiği konularında da geçerlidir. İnsanlar karşılıklı sosyal etkileşimi
yapanın ne olduğu konusunda olduğu gibi, siyasi faaliyetin en iyi nasıl analiz
edilebileceği ve açıklanabileceği mevzusunda da aynı fikre sahip değildirler
(Heywood, 2013: 21).
2.2. Siyaset’in Tarihsel Gelişimi
Siyaset insanlığın doğuşundan itibaren bir şekilde oluşmuş ve günümüze
kadar çok büyük değişikliklere uğrayarak ulaşmıştır. Siyaset'in bir bilim olarak
oluşumu ise felsefe filozoflarının çalışmaları sonucunda oluşan siyaset felsefesidir.
Bilimsel olarak da bilim adamları tarafından Siyaset bilimi kavramı oluşturuldu.
2.2.1.Dünya'da Siyaset'in Doğuşu ve Gelişimi
İnsanlığın çoğalmaya başlamasından sonra ve bugüne kadar gelen tarihi
eserlere bakıldığında insanlar, otorite, inanç ve itaat etme gibi şeyler hakkında
inançlara sahiptirler. siyasetin doğuşuna baktığımızda karşımıza felsefe filozofları
çıkar ve siyaseti bir felsefe olarak görürler. Siyasetin bir bilim olması 18. yüzyıla
dayanmaktadır (Donald, David, 2004: 26).
Tarihteki kanıtlara baktığımızda görülüyor ki , örgütlü siyasal toplumlar, bir
merak ve bilgeliği arama anlamında filozoflardan önce de vardı.Uzun zaman önce
insanlar otorite, adâlet ve itaat gibi şeyler hakkında inançlara sahiptiler. Bu inançların
kanıtı, Antik halkların geleneklerini oluşturan çok sayıda yazılı ve sözlü kaynaklarda
bulunur: Eski Ahit’ten ve Viking efsanelerinden, Yunan şairlerine ve piyes
yazarlarına kadar efsaneler, destanlar ve folklor hepsi bunların kanıtı olarak
karşımıza çıkmaktadır (Donald, David, 2004: 27).
Siyasî analizin kökleri Eski Yunan’a ve genellikle “siyaset felsefesi” olarak
isimlendirilen geleneğe kadar götürülebilir. Siyaset felsefesi, temelde etik, yerleşik
veya normatif sorunlarla meşgul olur ve “bu şudur”dan ziyade “bu şu olmalıdır”
veya “şöyle olsun”la ilgilidir. Platon ve Aristoteles, genellikle bu geleneğin kurucu
babaları olarak kabul edilirler. Onların fikirleri Augustine ve Aquinas gibi Ortaçağ
teorisyenlerinin yazılarında yeniden gün yüzüne çıkmıştır (Heywood, 2013: 30-32).
23
Aristoteles’in siyasî düzenleri sınıflandırma çabası, Machiavelli’nin siyasî
hüner konusundaki realist yaklaşımı ve Montesquieu’nun hükümet ve hukuka ilişkin
sosyolojik teorileri siyaset üzerine yapılan ilk teorilerdir. Bu tür teoriler, bugün karşılaştırmalı devlet sistemleri olarak adlandırılan çalışma alanı için temel oluşturmuş
ve bu disipline esaslı bir kurumsal yaklaşım teşkil etmiştir. Özellikle ABD ve
İngiltere’de egemen analiz geleneği haline gelmiştir (Heywood, 2013: 32-36). Bu
teoriler siyasî gerçekliğe duygusal olmayan ve tarafsız bir temel oluşturma
çabasından doğmuştur. Bu bağlamda bakıldığında siyasetin doğmaya başladığı
yıllardan itibaren bir otorite kurma ve teokratik bir anlayışla yönetme isteği ortaya
çıktığı söylenebilir. 18. yüzyıl itibari ile de siyaset bir bilim olarak görülmeye
başlandı ve üniversitelerde siyaset bilimi adı altında eğitim verilmeye başlandığı
görülmektedir. son yıllarda ise görülen siyasi teorilere bakacak olursak; Siyasi iktisat,
kamu tercihi teorisi, rasyonel tercihler teorisi gibi teoriler karşımıza çıkmaktadır.
2.3. Siyasi İdeolojiler
“İdeoloji” kavramı 1796’da Fransız filozof Destutt de Tracy tarafından icat
edildi. Tracy bu kavramı, bilinçli düşünce ve fikirlerin kaynaklarını açığa çıkarmayı
amaçlayan yeni bir “fikirler bilimi”ni (ideoloji) ifade etmek için kullandı.Marksist
anlamda ideolojinin tanımlayıcı vasfı, onun sahteliğindedir: ideoloji, alt sınıfları
şaşırtarak ve yanıltarak, tüm sınıflı toplumların taşıdığı çelişkilerin üzerini örter
(Heywood, 2013: 58-60). Bu tanımlar ışığında ideoloji günümüzde belirli siyasi
partilerin parti politika ve tüzükleri olarak ifade edilebilir. Bireyler kendi içlerinde
oluşturdukları kendi ideolojilerine en yakın olanı seçerek o siyasi grup ya da partiye
oy vererek ya da parti için aktif olarak çalışarak desteklerini verirler. Bu bilgiler
ışığında ideolojinin özelliklerini şöyle sıralayabilmek mümkündür:

Genellikle bir “dünya görüşü” şeklinde mevcut düzene ilişkin bir
değerlemede bulunur.

Bir iyi toplum vizyonu çerçevesinde arzulanan bir gelecek modeli sağlarlar.

Siyasal değişimin nasıl olabileceği ve nasıl olması gerektiği konusunda bir
çerçeve çizerler.
24

İdeolojiler, değişmez düşünce sistemleri değildir. Birçok noktada bir
diğeriyle çakışan değişken fikirler bütünüdür (Heywood, 2013: 58-60).
2.3.1. Liberalizm
Siyasi ideolojilere ilişkin herhangi bir anlatımın liberalizmle başlaması
gerektiği öne sürülür. Bunun sebebi liberalizmin sanayileşmiş Batının ideolojisi
olması ve genellikle bir dizi rakip değer ve inancı kucaklamaya elverişli bir metaideoloji1 olarak tanımlanmasıdır. Her ne kadar liberalizm 19. yüzyılın başlarına kadar
tekamül etmiş bir siyasi inanç olarak ortaya çıkmamışsa da, liberal teoriler ve ilkeler
ondan önceki üç yüz yıl boyunca değişip farkına varılabilir biçimde gelişmişti.
Liberalizm, feodalizmin yıkılışının ve onun yıkıldığı yerde bir piyasanın veya
kapitalist toplumun gelişmesinin ürünü olarak karşımıza çıkar. Erken dönem
liberalizmi şüphesiz yükselen bir sanayi orta sınıfının isteklerini yansıtıyordu ve
liberalizm ve kapitalizmin o zamandan beri yakından bir ilişki içerisinde olduğu
söylenebilir (Heywood, 2013: 61).
Liberalizm, bireyin özgürlüğünü, özerkliğini, temel haklarını güvence altına
almayı hedefleyen ve bu sebeple siyasal iktidarın sınırlandırılması üzerinde duran bir
düşüncedir. Bu düşünce farklı olarak, bireylerin kendi tercihlerinde, inançlarında,
günlük yaşamı etkileyen ekonomik ve siyasi olaylarda özgür olma isteğinin
sonucunda gelişmiştir. Bu bakış açısıyla liberalizmle serbest piyasa ekonomisi ve
demokrasi arasında yakın bir ilişki bulunduğu söylenebilir (Elma, 2002:
118).Ortaçağ feodalitesinden sonra Batı’da yükselen baskıcı ve güçlü merkezi
krallıkların katı ve adaletsiz yönetim anlayışları Batılı toplumları özgürlük
mücadelelerine, Batı aydınlarını da özgürlükçü teorilere yönlendirmiştir.
17. yüzyılda mutlakiyetçi görüşlere ağır bir darbe indiren John Locke, liberal
devlet düzeninin de öncüsü olarak sahneye çıkmıştır. İngiliz düşünür Locke, 1690 da
yayımlanan “Sivil Hükümet Üzerine İki İnceleme” adlı eseriyle liberalizmin
öncülüğünü yapmış ve günümüzde “Klasik Liberalizm” dediğimiz doktrinini,
“evrensellik” temeli üzerine kurmuştur. Locke’a göre toplum halinde yaşayan
1
Meta İdeoloji: İdeolojik tartışmanın onun üzerinde yer aldığı daha yüksek veya ikinci bir tür ideoloji.
25
insanlar üç temel doğal hakka sahiptirler. Bunlar: “Hayat hakkı, mülkiyet hakkı ve
özgürlük hakkıdır.” Locke insanın bütün doğal haklarının korunmasını, bunun içinde
devletin gerekli olduğunu savunmuştur (Philippe Raynaund akt. Sevil, 2003: 535).
“Liberalizmin ahlâkî ve ideolojik tutumu, kendine özgü değer ve inanç
kümesine teslimiyetle açığa çıkar. Bu değerlerin en önemlileri şunlardır:

Birey

Özgürlük

Akıl

Adâlet

Hoşgörü ve farklılık (Heywood, 2013: 63).”
2.3.2. Muhafazakârcılık
Muhafazakârlığın bir fikir akımı olarak ortaya çıkmasında 3 tarihsel olguyla
gerçekleşmesinin etkisi çok büyüktür. Bunlar; Fransız devrimi, Sanayi devrimi ve
Aydınlanma hareketidir. bu olguların bireyler üzerinde oluşturduğu kargaşa alt-üst
ortamı ve endişe ortamı ve istikrarın ve gelenekçiliğin erdemlerini yücelten bir fikir
akımı olan "Muhafazakârlık" akımını ortaya çıkardı.
Muhafazakârlığın temel amacı gerek sosyal, gerek siyasi ve gerek ekonomik
alanda meydana gelebilecek köklü değişmelere karşı durma ve korumadır.
Muhafazakârlığın ilkeleri ise şu şekilde sıralanabilir:

Her şeyin merkezinde Tanrı varır. Her şeyin kaynağı odur, insan değildir.

İnsan doğası, siyaset açışından göz ardı edilmemesi gereken bir veridir.
oluşturulacak
siyasi
teoriler
insan
doğasının
yeterli
ve
sağlıklı
değerlendirmesine dayanarak oluşturulmalıdır.

Kendi doğası insana, siyasal etkinliklerinde ve hükümetlerin insan adına
yapabileceklerine sınırlar getirir. Bu sınırlar insanların sınırlı olan muhakeme
yeteneğinden kaynaklanır.

İnsan gelişimi ancak istikrarlı bir sosyal ortamda gerçekleşebilir.

Muhafazakâr öğretide bu dünya ya da düzen mümkün olanların en iyisidir.
26

Özgürlük kavramı, bağımsız çalışmanın ve kazancın en doğal güvencesi
olarak görülür.

Her toplumsal soruna uygun bir çözüm bulunacağına dair olumlu bir bakış
açısı vardır (Ergil, 1986: 275-282).
2.3.3. Sosyalizm
Özel mülkiyeti reddeden, kollektif mülkiyeti tercih eden, liberalizmin kişiye
önem veren yaklaşımını kabul etmeyen ve genel olarak iktisadi tarafı ağır basan bir
sistem. Sosyalizm genel anlamda kapitalizme karşı olarak gelişmiştir. Sosyalizmi
tarihin ilk çağlarına kadar götürmek mümkündür. Yunanlı filozof Eflatun bir tür
aristokratik sosyalizmi savunmuştur. Bu sosyalizm toplumun belirli bir kısmını
ilgilendirmektedir. Bu bakımdan toplumun tamamına yayılma eğilimi göstermemiştir
(Kıvılcımlı, 1970: 61-63).
Sosyalist fikirler 17. yüzyılın “Levellers ve Diggers”ine veya Thomas
More’un “Ütopya”sına veya hatta Platon’un Devlet’ine kadar geriye götürülebilirse
de, sosyalizm 19. yüzyılın başlarına kadar, siyasi bir inanç olarak şekillenmiş değildi.
Sosyalizm sanayi kapitalizminin ortaya çıkışına karşı bir tepki olarak gelişti.
Önceleri fabrika üretiminin yaygınlaşmasının tehdit ettiği esnaf ve zanaatkarların
çıkarlarını dile getirdi; ancak bundan kısa bir süre sonra büyüyen sanayi işçi sınıfıyla
bağlantılı hale geldi. Hedefi, piyasa mübadelesine dayalı kapitalist ekonomiyi
kaldırmak ve yerine nitelik bakımından ondan farklı olan ve genellikle ortak
mülkiyet ilkesi üzerine inşa edilen sosyalist toplumu koymaktı. Sosyalizmin bu
şeklinin en etkili temsilcisi, fikirleri 20. yüzyıl komünizmi için temel oluşturan Karl
Marx’tı (Kıvılcımlı, 1970: 63-66).
Aydınlanmanın, Fransız Devrimi'nin liberal ve eşitlikçi ideallerinin ve endüstrileşme sürecinin ürünü olup, sömüren sınıf ya da sınıfları tasfiye ederek, insanın
insan tarafından istismar edilmesinin önüne geçmeyi, toplumda bireyler arasında
karşılıklı bir işbirliği ve yardımlaşma yaratmayı amaçlayan ve üretim araçlarının
ortak mülkiyetiyle belirlenen toplumsal sistem olarak bir
27
başka şekilde
tanımlanabilir. Var olan toplumsal düzeni adaletsiz olduğu gerekçesiyle mahkum
eden, ahlâki değerlere uygun düşen yeni bir düzenin savunuculuğunu yapan, bu
idealin gerçekleştirilebilir bir ideal olduğuna inanan, söz konusu ideale ulaşma
yolunda, insan doğasını ya da kurumları yeni baştan şekillendirecek bir eylem
programı öneren ve bir devrim ya da ihtilalcinin bu eylem programını hayata
geçireceğine inanan siyasi düşünce ya da ideoloji olarak sosyalizm karşımıza çıkar
(Sanal 2014:1).
Sosyalizmin unsurları ise şöyledir:

Sosyalizmin odağında, ortak bir insaniyetin varlığıyla bağlantılı bir sosyal
varlık olarak insan görüşü vardır.

Ortak insanlığı paylaşan beşeri varlıklar olarak insanlar, birbirlerine yoldaşlık
veya kardeşlik hissiyle bağlıdırlar.

Eşitlik, sosyalizmin merkezi değeridir. Sosyalizm bazen eşitlikçiliğin bir türü
ve eşitliğin diğer değerlere önceliğine duyulan inanç olarak tasvir edilir.

Eşitliğe duyulan sempati, aynı zamanda maddi menfaatlerin sadece çalışma
veya liyakat temelinde değil, ihtiyaç temelinde dağıtımına ilişkin sosyalist
inancı da yansıtır.

Sosyal sınıf (Heywood, 2013: 72-75).
2.3.4. Faşizm
Faşizmin belli başlı iki ifadesi, 1922-43 yıllarındaki İtalya’da Mussolini’nin
Faşist
diktatörlüğü
ve
1933-45
yıllarındaki
Almanya’da
Hitler’in
Nazi
diktatörlüğüdür. Faşist ideal, ödev, şeref ve kendini feda etme duygusuyla
güdülenen, hayatını milletinin veya ırkının şanına adamaya hazır ve en yüce lidere
sorgusuz sualsiz bir itaatle bağlı “yeni insan”ın, bir kahramanın idealidir(Heywood ,
2013: 95).
Faşizmin gerçek anlamda bir ideolojiye dönüşmesi I. Dünya Savaşı ve
sonrasında gerçekleşmiştir. Faşist ideolojinin daha çok inanç ve eyleme dayandığını
söylemek yerinde olur. Faşizm, her şeyden önce “tepkici” bir ideolojidir.
Aydınlanmaya ve onun çizdiği eşit, evrensel ve rasyonel birey, katılımcı ve
28
geleceğini belirleyen toplum modeline tepki olarak doğmuş bir ideolojidir. Adeta,
hızlı değişimden ve modernleşmeden duyulan bir korkunun ürünüdür. Ancak, bu,
onu gerici veya muhafazakâr bir ideoloji yapmamaktadır. Tersine faşizm modern ve
devrimci bir ideolojidir. Romantizm gibi statükoyu savunan veya geçmişe özlemi
vurgulayan bir yönü vardır. Faşizm romantizmden etkilenmiştir, ancak “geçmiş”in
faşizm için anlamı, romantizm için anlamından farklıdır. “Geçmiş” yeniden
kurulmayacak, yeniden kurulacak olan toplumun birlikteliği için “geçmiş” bir
dayanak olarak kullanılacaktır (Con, 2008: 19-21).
Günümüzde her ne kadar insanlığın gelişimini ve geleceğini politik
düşüncelerden ayrı olarak ele alınmaktaysa da, ne sürekli bir barış olasılığına ne de
bunun faydalı olacağına inanılmaktadır.
2.3.5. Anarşizm
William Godwin’in görüşleriyle belirmeye başlayan ve Proudhon ile ilk defa
gün yüzüne çıkan anarşizm, temel olarak Avrupa düşüncesi içinde şekillenmiştir. 19.
yüzyıl Avrupa’sının çalkantılı siyasi ortamında Aydınlanma Hareketi’nin sonucu
olarak dinsel otoritenin sorgulandığı bir dönemde, anarşizm bütün Otorite’lerin
sorgulamasına girişmiştir. Anarşist bakış açısı içinde toplumdaki sorunların kaynağı
hiyerarşide görülmektedir; hiyerarşinin var olduğu bir yaşam özgürlüklerin
kısıtlandığı, insan gelişiminin engellendiği toplumları doğurmaktadır. İnsan
doğasının iyiliğine güvenmek, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışmaya dayalı
toplumların
hiyerarşiyi
ortadan
kaldıracağına
inanmak
anarşizmin
temel
varsayımlarındandır (Uğur, 2010: 136).
Günümüzde anarşizm; "devletin bütün şekillerine karşı olan ve eğer tam
kişisel ve toplumsal özgürlük isteniyorsa devletin yürürlükten kaldırılması gerektiğini
belirten siyasi" teori olarak kabul edilmektedir. Başka bir tanımda ise anarşizm
"anarşistlerin veya anarşinin eylemleri veya ilkeleri";anarşist "resmi gücün
olmadığını söyleyen, anarşiyi savunan, yerleşik düzeni devirmeye çalışan", anarşi ise
"siyasi düzensizlik, en üstün gücün iyi işlernemesi (yetersizlik) veya yokluğundan
dolayı kanunsuzluk durumu, hükümetin yokluğu; hiçbir alanda otoritenin kabul
edilmemesi veya otoritenin yolduğu, ahiili veya entelektüel düzensizlik H"olarak
ifade edilmektedir (Çuhadar, 2007: 78).
29
Siyasi ideolojiler arasında anarşizm, ulusal düzeyde bile hiçbir anarşist
partinin iktidara gelmeyi başaramamış olması anlamında, alışılmış bir siyasi ideoloji
değildir. Devlete karşı liberal yaklaşım, bireycilik ve özgürlük ile tercih üzerine
temellendirilmiştir. Liberallerden farklı olarak William Godwin gibi bireyci
anarşistler, özgür ve rasyonel insanların kendiişlerini barışçı ve kendiliğinden bir
süreç içinde idare edebileceklerine ve hükümetin istenmeyen türden bir zorlamayı
ifade ettiğine inandılar (Heywood, 2013: 96).
2.4. Siyasi Yönetim Biçimleri
Siyasi yönetim biçimlerine bakacak olursak
karşımıza Cumhuriyet,
Demokrasi, Federasyon ve Konfederasyon, Meşrutiyet, Monarşi ve Teokrasi olarak
çıkmaktadır. Dünya da birçok ülke demokrasi ve cumhuriyet yönetim biçimleriyle
idare edildiğini söyleyebiliriz. Daha birçok yönetim biçimi olmasına karşın en çok
karşımıza çıkan biçimler yukarıdaki gibidir.
2.4.1. Cumhuriyet
Cumhuriyet, hükümet başkanının, halk tarafından belli bir süre için ve belirli
yetkilerle seçildiği yönetim biçimi olarak tanımlanabilir. Cumhuriyet yönetimlerinin
temeli
seçimdir. Egemenliğin halka
ait
olduğu
yegane
yönetim
biçimidir. Cumhuriyet rejiminde kanunları koyacak kişiler, yani meclis seçim ile
belirlenir. Sınıf ve bay-bayan ayrımı olmaksızın herkesin yönetime katıldığı yönetim
biçimidir. Özetle; halkın kendi kendisini yönetebildiği, egemenliğin ulusa ait olduğu
ve herkesin eşit haklara sahip ve özgürce haklarını kullanabildiği yönetim biçimi
olarak Cumhuriyet’i tanımlayabiliriz (Karadağ, 2004: 225-227).
Cumhuriyetin dilimizdeki anlamında halk, topluluk, kamu anlamlarına gelen
ve Arapça kökenli olan cumhur sözcüğü yer almaktadır. Bu anlamda cumhuriyet,
halka veya kamuya ait ya da onunla ilgili anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla,
cumhuriyet kavramı, günümüzde Türkçe’de bir yönetim biçimini karşılamak için
kullanılmakla birlikte“res publica ve republic” sözcüklerinin diğer anlamlarını da
içermektedir. Ancak, kavramın bu anlamda yerel tarihsel bir temeli bulunmamaktadır
(Karadağ, 2004: 225-227).
30
Yukarıdaki açıklamalar ışığında Cumhuriyet yönetim biçiminin özelliklerini
şöyle sıralayabiliriz:

Halkın kendi kendisini yönetmesi ilkesine dayanır.

Çok partili sistemi öngörür.

Türk İnkılabının siyasal görünüşüdür.

Cumhuriyet yönetimlerinin temeli seçimdir.

Egemenliğin halka ait olduğu tek yönetim biçimidir.

Cumhuriyet rejiminde yasaları koyacak kişiler, yani meclis seçim ile
belirlenir.

Sınıf ve cins ayrımı olmaksızın herkesin yönetime katıldığı yönetim
biçimidir.
Cumhuriyetçi yönetim hem düşünsel, hem de eylemsel olarak siyasal
etkinlikle erdem arasındaki sıkı bir ilişki vardır. Cumhuriyetçi yönetim, nasıl ki
erdemli yurttaşlardan oluşuyorsa, cumhuriyetçi politikalar da yurttaşlık erdemini
geliştirmektedir. Bu bakımdan hümanizm,insanı yurttaşlığa dayalı bir yaşama
katılarak kendisini gerçekleştirebilen bir varlık olarak görür (Karadağ, 2004: 225227).
2.4.2. Demokrasi
Demokrasi, tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını
şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimi olarak tanımlanabilir.
Yunanca "dimokratia" sözcüğünden türemiştir. Türkçeye, Fransızca "démocratie"
sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmesine
rağmen, üniversiteler, işçi ve işveren organizasyonları ve bazı diğer sivil kurum ve
kuruluşlar da demokrasi ile yönetilebilirler
Demokrasi en genel tanımıyla halkın halk tarafından yönetilmesi,
egemenliğin millete veya halka ait olmasıdır. Bu çerçevede demokrasi iktidarın
halkın elinde olmasına vurgu yapan bir kavramdır. Atatürk ise demokrasiye ilişkin
olarak “Demokrasi prensibi, hakimiyete istismar eden vasıta ne olursa olsun esas
olarak milletin hakimiyete sahip olmasını ve sahip kalmasını icap ettirir”,
31
“Demokrasi esasına müstenit hükümetlerde, hakimiyet halka, halkın ekseriyetine
aittir. Demokrasi prensibi, hakimiyetin millete ait olduğunu, başka yerde
olamayacağını iltizam eder. Bu suretle, demokrasi prensibi, siyasi kuvvetin,
hakimiyetin menşeine ve meşruiyetine temas etmektedir” demiştir (Tunç, 2008: 1115).
Demokrasinin yukarıdaki bilgiler ışığında özellikleri ve unsurlarını şöyle
sıralayabiliriz:

Demokrasinin gerçekleşmesinin en önemli gereklerinden biri siyasal temsil
imkanın eşit ve adil alarak kabul edilmiş olmasıdır.

Temel hak ve özgürlükler, hükümetler tarafından lütfedilen haklar değildir.
Hükümetler bu hakları korumakla görevlidirler.

Vazgeçilmez haklardan kabul edilen eşitlik demokrasilerde yasa önünde
eşitlik olarak gelişmiştir.

Açık ve Sorumlu Hükümet bu sorumluluğun bir cephesi yasal sorumluluk,
diğeri ise siyasi sorumluluktur.

Demokratik devletler aynı zamanda evrensel hukuk kurallarıyla örtüşen bir
yapıda olmak zorundadır.

Egemenliğin ulusa ait olması gerekir.

Kuvvetler ayrılığı kuramı, Bunlar yasama, yürütme ve yargı güçleridir.

Siyasi partiler ve seçimler

Kamu özgürlükleri (Kozan, 2002: 25-31).
2.4.3. Federasyon
Coğrafi yapılarına göre oluşmuş birden fazla devletin kendi istekleriyle bir
araya gelerek dışarıya karşı tek bir siyasal güç olarak görülmeleri ve bu amaçla
kurdukları örgütün oluşturan devletlerin üzerinde olması; iç işlerinde ise, yine
aralarındaki anlaşmaya göre geniş veya dar ölçüde özerk olmalarına "Federasyon"
adı verilir. Bu devlet içinde yaşayan çeşitli uluslar da büyük bir özerklik içinde ama
aynı devlet içinde dışarıya karşı birliklerini bozmadan yaşamlarını sürdürebilirler.
32
Federasyon yönetim şeklinin özellikleri ise şöyledir:

Federal devletin en temel ilkelerinden biri, iktidarın iki yönetim alanı
arasında bölünmesidir. Bu yönetim alanlarından biri, ülkenin bütün
yurttaşlarını ve toprağın bütününü kapsayacak şekilde düzenlediği için
“genel” veya “federal” yönetim olarak adlandırılır. Diğer yönetim alanında
ise en az iki olmak üzere birden fazla yönetim birimi vardır. Bu yönetimlere
“federe” yönetimler denir.

Federal devlette yurttaşların siyasi yaşama katılımı biri federe, diğeri federal
olmak üzere iki boyutludur. Ülkenin bütünlüğünü ilgilendiren konularda,
federal devletin bütün yurttaşlarının ve federe birimlerin halklarının
iradelerini aramak zorunluluktur.

Federasyonda merkezi devlet tek başına egemen olmadığı gibi, kendisini
meydana getiren birimleri fesih edecek, düzenleyecek ya da tekrar
tanımlayacak hukuki bir yetkiye sahip değildir. Federasyonlarda egemenlik
federe yönetimler ve federal yönetimlerin toplamından oluşan federal devlete
aittir (Kızılyürek, Erhürman, 2009: 10).
Konfederasyon, bağımsız devletler tarafından, egemenliklerini muhafaza
etmek şartıyla, ortak ve sınırlı menfaatlerini sağlamak maksadıyla, bir antlaşma ile
kurulan devletler topluluğu Konfederasyonda, devletler ancak belli ve sınırlı
maksatlarla birleşmişlerdir. Konfederasyonu meydana getiren konfedere devletlerin
devletlik vasfı, konfederasyon halinde de devam eder. Yukarıdaki tanımların dışında
Konfederasyon federasyonların bir araya gelmesinden oluşan bir yönetim şekli
anlamını da kapsar.
Federasyon ile konfederasyon arasında farklar vardır. Konfederasyonda üye
devletler egemenliklerini ayrı ayrı sürdürür. Federasyonda, kurucu siyasal birimler
egemenliği paylaşır. Konfederasyonda kişiler, yalnızca üye devletlere vatandaşlık
bağı ile bağlıdır. Federal devlette ise, hem federal hem de federe vatandaşlık söz
konusudur. Konfederasyonda üye devletlerin ayrılma hakkı vardır. Federal devlette
bu hak tanınmamıştır. Konfederasyonda, konfederal organlar yetkilerini üye
33
devletlerden alır. Federal devlette, federal ve federe yönetimler yetkilerini
anayasadan alır (Kızılyürek, Erhürman, 2009: 18-21).
2.4.4. Meşrutiyet
Meşrutiyet yönetimi, mutlak otorite sahibi bir yöneticinin (padişah, kral) yanı
sıra devlet yönetiminde bir meclisin de söz sahibi olmasını gerektiren bir yönetim
şeklidir. Monarşi yönetim şekline göre daha demokratik olmakla birlikte tam
demokratik bir yönetim şekli değildir, zira kralın istediği zaman meclisi kapatma
yetkisi vardır. Osmanlı Devleti’nde iki kez meşrutiyet yönetimine geçilmiştir.
Bunlar; Birinci Meşrutiyet ve İkinci Meşrutiyet’tir. Kuvvetler ayrılığı prensibinin
hâkim olduğu idare tarzı şeklinde gelişen meşrutiyet ilk önce İngiltere’de ortaya çıktı
ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde tatbik edilmeye başlandı.
2.4.5. Monarşi
Monarşi, bir hükümdarın devlet başkanı olduğu, hâkimiyetin kaynağı bir tek
şahısta(Kral, padişah, han v.s.) olduğu kabul edilen bir yönetim biçimidir. Saltanatın
bir başka adıdır. Bu hükümdar, Türkçe'de kral, imparator, şah, padişah, prens, emir,
kont, oymak beyi gibi çeşitli adlar alabilir. Bir monarşiyi diğer yönetim
biçimlerinden ayıran en önemli özellik, devlet başkanının bu yetkiyi yaşamı boyunca
elinde bulundurmasıdır Monarşi, yüzyıllar boyu, dünyada en yaygın yönetim biçimi
olageldi. Bunlar çoğu zaman, geleneksel tanıma en yakın, tanrısal hakka dayanan
monarşilerdi: prens, iktidarı tek başına elinde tutar ve Tanrı'dan başka kimseye hesap
vermek zorunda değildir; çünkü otoritesini ondan almıştır. Monarşi'nin özelliklerini
şu şekilde sıralamak mümkündür:

Yönetim, aynı hanedan içinden çıkan kişilerce yapılır.

Yönetim, babadan oğula geçer.

Karar verme yetkisi tek kişide toplanır.
34
2.4.6. Teokrasi
Teokrasi dine dayalı yönetim biçimini tanımlamak için kullanılan terim.
Daha doğru bir anlatımla, dini otorite organlarının siyasi otorite organları yerine
devlet idaresini elde tuttuğu devlet biçimidir. Her ne kadar farklı algılanış
biçimleri ve yorumları mevcut olsa da, teokrasi en yalın anlamda "devlet
işlerinden bir tür ruhban sınıfının sorumlu olduğu ve devlet işlerinin dini
temellere dayandırılmaya çalışıldığı sistem" olarak tanımlanabilir.
Teokrasi ile kavramlaştırılan dine bağlı siyasî idarî sistemlerde din,
toplumsal sistemi belirleyen tek kuvvet olup siyasî iktidar din adamlarının elinde
ve tekelindedir. Toplumda bütün düzenlemeler din tarafından yapılmakta ve idarî
kadrolar din adamlarınca kullanılmaktadır. Toplumsal ilişkileri ve örgütlenmeyi
düzenleyen bütün hukuk normları, dine dayandırılmış olup dinin dışında hiçbir
şey hukuka kaynaklık edememektedir. Devletin siyasî ve idarî kurumlan ile
hukuk yapısı dinden ayrılmış bulunmamaktadır.
1. Teokratik yönetim biçimlerinde din/tanrı siyasal iktidarın tek meşru
kaynağıdır.
2. Teokratik
yönetim
için
belirleyici
kriter
hukukun
dine
göre
düzenlenmesidir.
3. İktidarı elinde tutan kişi ya da grupların din adamı veya din tarafından
kutsanmış kişiler olması gerekir.
4. İktidarın meşruiyetinin tanrıya dayandırılması gerekir.
2.5. Siyasi partiler ve Sistemleri
Modern anlamda Siyasi partilerin ortaya çıkışları yeni sayılır.Siyasi partiler
çok hızlı gelişme göstermiş ve hemen her ülkede siyasal hayatın temel unsurları
olmayı başarmıştır. Siyasi Parti'yi "Bir program etrafında toplanmış, siyasi iktidarı2
elde etmek ya da paylaşmak amacını güden, sürekli bir örgüte sahip kuruluşlar"
olarak tanımlamak mümkündür (Kapani, 1996: 159). Başka bir tanımda ise Siyasal
2
İktidar: Devlet yönetimini elinde bulundurma ve devlet gücünü kullanma yetkisi ve bu yetkiyi elinde bulunduran kişi ve
kuruluşlar.
35
parti, bilinçli ve temel amacı, hükümet mekanizmasını denetlemek üzere, kamu
görevine ya da siyasal iktidara tek başına ya da başkalarıyla ortak olarak kadrolar
yerleştirmek ve onları görevde tutmak olan bir örgüttür (Özgül, 2002: 28). Türkçede
parça bölüm anlamına gelen Osmanlıca’da fırka kelimesiyle karşılık bulan Fransızca
kökenli partiyi “kendini siyasal bir etiketle tanımlayan yasal ve meşru yollardan,
sürekli ve istikrarlı bir örgüt aracılığıyla seçmenlerin desteğini sağlayarak devlet
mekanizmasının kontrolünü ele geçirmeye ve elde tutmaya çalışan siyasal bir
topluluk” olarak da tanımlayabiliriz (Mutlu, 2005: 7).
Tarihi bakımdan çağdaş nitelikteki ilk siyasi parti örgütlenmeleri, değişik ve
kendine özgü koşullarda ABD’de gerçekleşmiştir. Bu ülkede halen faaliyette bulunan
iki büyük partinin ortaya çıkışları, Federal Anayasanın kabulü ile birlikte 18.yüzyılda
gerçekleşmiştir. 1787 tarihli Federal Anayasanın hazırlanışı sırasında oluşan
federalist ve anti federalist gruplar iki siyasi partinin doğuşuna da temel etken
olmuştur (Mutlu,2005:8).
Siyasi partilerin doğuşunda ve gelişmesinde, demokrasi ideolojisinin
yaygınlaşması ve bununla birlikte parlamentoların3 yetkilerinin ve oy haklarının
genişletilmesi etkili olmuştur. Siyasi Partinin doğuşuna neden olan bir başka
önemli etmen de hiç kuşkusuz, Toplumsal yapının değişmesi sonucu oluşan sosyal
gelişme gösterilebilir. Modernleşme siyasal katılmayı, siyasal katılma da siyasal
örgütlenmeyi beraberinde geliştirdiği söylenebilir (Kapani,1996:161).
Ülkemizde, günümüzdeki anlamıyla olmamakla birlikte, ilk siyasi örgütlerin
cemiyetler kanununa dayandırılarak; İttihat ve Terakki Fırka-i Siyasiye ile Osmanlı
Demokrat Fırkası Cemiyeti adlarıyla, II. Meşrutiyet’ten sonra cemiyet ağırlıklı,
ancak parti sayılabilecek siyasi örgütlerin kurulduğu görülmektedir (Özgül,
2002:30).
Siyasi partilerin fonksiyonlarına bakacak olursak karşımıza şunlar
çıkmaktadır:
3
Parlamento: Başlıca görevi yasama, devlet bütçesini çıkarma, hükümeti denetleme olan ve üyeleri halkoyu ile belirli bir süre
için seçilen meclis veya meclisler, yasama kurulu, yasama meclisi, yasama organı.
36

Siyasi partiler toplumdaki çeşitli çıkar ve istemlerin birleştirilmesi ve kanalize
edilmesini sağlamalıdır.

Siyasi partiler rejimlerin tümüne yakınında halk kitleleri ile iktidar arasında bir
köprü vazifesi görürler.

Siyasi partiler kendi içlerinde seçtikleri başkan ve yöneticileri de demokratik
bir
ortamda
seçimle
üyeleri
arasında
oy
kullanımı
yapılarak
gerçekleştirilmelidir.

İktidara geldikleri andan itibaren devletin siyasal karar organlarını üstlenirler.
Yasama iktidar partisine ve meclisteki oy çoğunluğuna göre yapılır
(Kapani,1996:165-168).
Seçim sistemleri, ülkelerdeki siyasal örgütlenmeleri ve parti sayısını etkiler.
Seçim sistemlerinin bir başka işlevi, meclis aritmetiğinin oluşmasında en önemli
etken olmalarındandır. İktidar partisi gelecekte daha çok temsilciyi meclise
sokabilecekleri, muhalefet ise iktidarı azınlık haline getirebilecekleri, bağımsızlar ve
küçük partiler de kendi temsilcilerini meclise taşıyabilecekleri bir seçim sistemi
oluşturma çabaları içindedirler (Özgül, 2002: 59).
Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisi olan siyasi partilerin siyasi
hayatımızdaki yeri ve önemi herkesçe bilinir. Cumhuriyet döneminde çok partili
demokratik hayatın başladığı 1945 yılından bu yana ülkemizde 180’den fazla siyasi
parti kurulmuştur.
2.5.1. Siyasal Parti Çeşitleri
Siyasal partiler kuruluş nedenleri ve yönetim biçimlerine bakılarak Kadro
Partileri, Kitle Partileri, Bireysel Temsil partileri, Sosyal Bütünleşme Partileri,
Toptan Bütünleşme Partileri olarak sınıflandırmak mümkündür.
2.5.1.1. Kadro Partileri:
Genel oy ilkesinin kabulünden önce ortaya çıkan eski tip siyasi partilerdir.
Kaynağını parlamento içerisinden alır. Bu nedenle üye sayısını artırma ya da siyasi
örgütlenme amaçları yoktur. Günümüzde bu partiler yok denecek kadar azdır. Genel
37
anlamda Liberal ve Muhafazakar partiler bu tip partilere örnek gösterilebilir
(Kapani, 1996:168-169). Bu partilerde, seçmene yön verecek seçimin itici gücü
olarak kampanyaları yürütecek teknisyenler
ile kampanyanın finansmanını
sağlayacak paralı kişilerde partinin üye grubunu teşkil eder. Üyenin tamamen
bireysel niteliklerine önem veren bu partilerde seçim dönemleri haricinde fazla bir
etkinlik olmaz (Mutlu, 2005: 12). Az sayıda, saygın ve varlıklı bir zümrenin
kuruculuk ettiği bir siyasi kurumdur.
2.5.1.2. Kitle Partileri:
20. yüzyılın başlarında kitlelerin oy kullanmaya başlamasıyla ortaya çıkmış
parti tipidir. Üye sayılarını artırmak ve siyasi örgütlenme önemlidir. Sosyalist
akımların bir ürünü olan parti tipidir. Seçim hazırlıklarına üyelerinden topladıkları
aidatla kaynak bulurlar. İdeolojileri belirgin olan parti tipidir. Teşkilat ve örgütleri
disiplinli bir şekilde oluşturulur. Günümüz siyasi partileri bu tipe örnek teşkil
edebilir (Kapani,1996:169-172). Ferdiyetçi ve siyasi alanda hür ve yarışmacı bir
sistemin unsurları olmalarına karşılık, otoriter ve tek partili rejime yönelik bir
sistemin unsurlarıdır. Ülkenin tamamını kapsayan, küçük yerleşim birimlerinden
merkeze kadar, geniş ve hiyerarşik bir içyapıya sahiptir (Şafak, 2012: 16). Üye ile
organik bağı daha fazla olan bu partilerde üyenin siyasi eğitimi de daha fazla önem
taşımaktadır. Parti Merkezinin bölgesel örgütler üzerindeki otoritesinin daha çok
hissedildiği kitle partilerinde siyasal faaliyet sadece seçim dönemleriyle sınırlı
kalmamakta bir süreklilik arz etmektedir (Mutlu, 2005: 12).
2.5.1.3. Bireysel Temsil Partileri:
Gerek disiplin gerekse ideoloji yönünden zayıf olan parti tipidir. Sadece
seçim zamanlarında aktif hale gelen partilerdir. Günümüzde bu tip partilere ABD
(Amerika Birleşik Devletleri) 'deki Cumhuriyetçi ve Demokrat parti örnek
gösterilebilir (Kapani, 1996:172-173). Mümkün olduğu kadar geniş seçmen
topluluğuna hitap etmeyi hedefleyen bu partilerin aday göstermek ve seçilmelerini
38
sağlamak temel işlev olarak görülür. Seçilen adaylarda sıkı bir parti disiplinine tabi
olmayıp kendi vicdanları ile baş başa bırakılmış gibilerdir(Mutlu, 2005: 12).
2.5.1.4. Sosyal Bütünleşme Partileri:
Üyelerini ideolojik ve örgütsel bir çatı altında toplayan, onlarla düzenli
ilişkiler kuran ve onların sosyal hayatlarıyla yakından ilgilenen parti tipidir.
2.5.1.5.Toptan Bütünleşme Partileri:
Parti ve üyeleri arasında çok sıkı bağların kurulduğu bir parti tipidir.
Hiyerarşik bir disiplin söz konusudur. Bu Hiyerarşi kontrol ve düzenlemeyi de
beraberinde getirmektedir. İdeoloji bu partiler için çok önemlidir (Kapani,
1996:173-174).
2.5.2. Siyasi Parti Sistemleri
Siyasal partiler her ülkede değişik şekil ve durumlarda bir arada bulunurlar.
Sosyal, ekonomik, siyasal ve kültürel etmenler bunda önemli rol oynamaktadır. Bu
anlamda Siyasi parti sistemlerini; Tek partili, İki partili ve Çok partili olmak üzere
sınıflandırmak mümkündür.
2.5.2.1.Tek Partili Sistem
Siyasi iktidarın devamlı ya da uzunca bir süre tek bir partinin elinde ve
denetiminde
bulunduğu
sistemdir.
Bu
sistemde
parti
ve
devlet
sanki
bütünleşmiştir. Partinin görevi, parti politikasını devlet yapısı içinde egemen
kılmak ve herkese benimsetmektir. Tek parti, açıklığı ve siyasi muhalefeti kabul
etmediği gibi, kendi içinde de muhalefete yer verilmez. Aynı zamanda tek parti
sisteminde demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından birisi olan seçim de özelliğini
kaybetmekte ve sadece tek partinin belirlemiş olduğu temsilci adayları listelerinin
sandığa atılmasından öteye gidildiği söylenemez (Şafak, 2012: 16).
39
Seçimlerin ve parlamento denetiminin pek anlamının olmadığı bu sistemde,
hukuk kuralları da genellikle uygulanmayan kalıplardan ibarettir. Gerçek iktidar
partide olduğu için partinin tüzük ve kararları anayasa ve hukukun üstündedir
(Mutlu, 2005: 15).
Bu sistemde ülkede tek parti olur. Bu yüzden seçimlerde bir yarışma söz
konusu değildir. Kendi içinde üye ve parti yöneticileri değişebilir. Bu sistem kendi
içerisinde ikiye ayrılır: Gerçek tek partili ve Karmaşık tek partili sistem.
Gerçek tek partili sistemde tek parti vardır. Başka bir parti kurmak
yasal olarak yasaktır. Tekelci bir sistem olarak karşımıza çıkar. Hükümet üzerinde
rekabet, yarışma ve paylaşımın reddedildiği bir sistemdir. Karmaşık tek parti
sisteminde ise; görünüşte çok parti vardır. Ancak bir parti diğerlerinden her zaman
üstündür. Diğerleri onun alt partisi gibidir. Bu üstünlüğün olması sebebiyle tek parti
sistemi değişmez (Kapani,1996:178-181).
2.5.2.2. İki Partili Sistem
Bir ülkede ikiden fazla parti mevcut olmakla beraber, iktidar yarışması esas
itibariyle iki büyük parti arasında yapılıyorsa ve küçük partiler iktidara
ağırlıklarını koyabilme gücünden yoksun kalıyorsa o ülkede iki partili sistemden
söz edilebilir (Kapani,1996:181).
Çift parti sisteminde, üçüncü bir büyük partiye yer yoktur. Üçüncü parti
büyük parti durumuna gelince, iki büyük partiden az oy alanın yerini alır. Yerini
aldığı parti ise, küçük parti durumuna düşer. Temsili demokrasinin basit bir şekilde
işlediği bir sistem olan çift parti sisteminin verimli bir şekilde işleyebilmesi bu
sistemde yer alan iki büyük partinin, rejim üzerinde anlaşmalarına bağlıdır (Şafak,
2012: 16).
Sistemin en önemli özelliği büyük partilerden birinin parlamentoda mutlak
çoğunluğu sağlayarak tek başına iktidar olabilmesiyle gösterilebilir. Siyasal
istikrarın sağlanmasının gerektiği bir sistemdir. İktidar- Muhalefet diyalogunu ve
yer değiştirme durumlarını öngören bu sistemde seçmenler karşısında siyasal
sorumlulukta açık ve belirgin bir şekilde belirlenir. İktidar yaptıklarının ve
40
yapamadıklarının hesabını açıkça seçmen kitlesine vermek durumunda olduğu bir
sistemdir (Kapani,1996:183-184).
2.5.2.3. Çok Partili Sistem
İkiden fazla partinin siyasi yarışta birbiriyle eşit şartlarda yarıştığı, iktidar
dengesini etkileme gücüne sahip olan partilerden oluşan sistem çok partili sistem
olarak tanımlanabilir. Bu sistemde ılımlı ve aşırı çok parti sistemler olmak üzere
iki kısımdan meydana gelir (Kapani, 1996: 184).
Çok farklı görüşlerin temsiline imkân veren bu sistemde, hükümet
kurulmasında çoğu kez güçlüklerle karşılaşılır ve ortak hükümet kurma yoluna yani
koalisyona gidilir. Bunun sonucunda da zayıf ve istikrarsız hükümetler ortaya çıkar
(Şafak, 2012: 17).
Çok parti sistemi çoğu zaman, partilerin yokluğu ile karıştırılır.
Kamuoyunun çok sayıda, fakat istikrarsız, gelip geçici ve oynak gruplara
bölünmüş olduğu bir ülke, gerçek çok parti kavramına uygun düşmez; böyle bir
ülke, hala partilerin tarih öncesi çağındadır (Mutlu, 2005: 18-19).
Ilımlı çok parti sisteminde iki ana kutup arasında bir kümelenme görülür.
Bu kümeler seçim zamanlarında beraber hareket ederek ortak bir fikir
oluşturduklarında iki partili sistem yakınlaşmış olurlar. Burada farklı iki kutup söz
konusu ve bu kutuplara yönelme görülür. Buradaki kutuplaşma ideoloji
kutuplaşması değil merkeze yakın olan partiler arasındadır. Aşırı sağ veya sol
kutuplar için geçerli değildir. Bu tür sisteme İsveç ve Norveç'te rastlanılabilir.
Merkeze yakın sağ ve sol partilerin mücadelesinin söz konusu olduğu ülkelerdir
(Kapani,1996:184-185).
Aşırı çok partili sistemde ılımlı sistemin aksine ideolojilerin öne çıktığı bir
sistemdir. Görüş ayrılıklarının olduğu bir sistemdir. Bu sistemde hükümetler genel
anlamda, merkez partilerinin koalisyonu olarak karşımıza çıkarlar. Diğer partiler
41
ideolojilerini ön plana çıkarttığı için iktidar değişimi de kısır döngü şeklindedir.
Bu sistemin tipik örneği İtalya'da görülür (Kapani,1996:185-186).
2.6. Türk Siyasi Tarihi
Türk siyasi tarihi varoluştan beri süre gelen süreçte her zaman siyasetle iç içe
olmuştur. Araştırma da Osmanlı Dönemi ile itibaren bilimsel olarak yapılmaya
başlanan Türk Siyasetinden bahsedilmiştir.
2.6.1. 19. Yüzyıl Osmanlı Devletinde Siyasal Akımlar ve Türk Siyasetine
Girişleri
Fransız İhtilali ile birlikte Türk aydınları hürriyet, eşitlik, milliyetçilik,
demokrasi gibi kavramlarla tanışmışlardır. Bu kavramlar yeni bir arayış içerisinde
olan Türk entelektüellerini derinden etkilemekle kalmamış, fiili olarak harekete
geçmelerine de ortam hazırlamıştır. Bu hareketlenmeye ortam hazırlayan bir başka
faktörün de 19.Yüzyılın siyasi havası olduğunu belirtmek gerekir.
19.Yüzyılda Osmanlı devleti gerek dış politikada gerek iç politikada bitmek
bilmeyen kaoslara sürüklenecektir. Dışarıda yaşanan toprak kayıplarıyla uğraşan
Osmanlı devleti, içeri de ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa gibi isyancılarla uğraşmak
zorunda kalır. Tüm bu zor şartlara bizzat şahit olan Türk aydınları ise Fransız
ihtilalinin etkileri sonucunda İmparatorluğu ayakta tutabilmek için çeşitli fikirleri
ortaya atmaya çalışmışlardır. Bunlar İmparatorluğun son yüzyıllarını damgasını
vuracak olan Osmanlıcılık, İslamcılık ve Türkçülük ideolojileri olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Osmanlıcılık düşüncesi 2. Mahmut döneminde ortaya çıkmıştır. Balkanlarda
ortaya çıkan Yunan isyanı, Sırp isyanı gibi olaylar ve en sonunda Yunanlıların
bağımsızlıklarını
ilan
etmeleri
2.
Mahmut’un
Osmanlıcılık
kavramına
yoğunlaşmasına neden olmuştur. Osmanlıcılık tanım itibariyle, padişahın gözetimi
altında yaşayan milletlerin, din ve ırk farkına göre ayırmaksızın idari, dini, hukuki ve
siyasi haklardan eşit faydalanmasıdır. Başka bir tarifle; Osmanlı devletinin yönetimi
42
altındaki farklı etnik kimlikleri aynı çatı altında birlikte, beraber tutma projesidir
(Demir, 2011: 335).
Bu ideoloji ile birlikte Osmanlı devleti sınırlarında yaşayan bütün toplumların
ırkına ve dinine bakılmaksızın eşit şekilde yaşaması ve İmparatorluğa bağlı
kalınmaları sağlanmak istenmiştir. Tabi olarak bu bir keyfiyetten değil mecburiyetten
doğmuştur. Temel hedef Osmanlı Devletinin sınır bütünlüğünü korumak ve gün
geçtikçe güç kaybeden İmparatorluğun dağılmasını engellemeye çalışmaktır. Bu
sebeple azınlıkların bağlılığını güçlendirmek için Mustafa Reşit Paşa tarafından
hazırlanan Tanzimat Fermanı 1839 yılında ilan edilmiştir. Bunu daha sonra Ali ve
Fuat Paşaların hazırladıkları Islahat Fermanı(1856) takip etmiştir. Bu fermanlarla
birlikte Osmanlıcılığın devletin resmi ideolojisi olma özelliği de pekişmiştir.
Nitekim Osmanlıcılık ideolojisi Balkan savaşlarında Osmanlı Devletinin
yenilgisiyle son bulmuştur (Kuran, 1992: 221). Osmanlıcılık ideolojisi bir dönem,
devlet adamı ve aydınlar tarafından ciddi bir şekilde savunulmuş ve başarılı olması
için büyük bir çaba sarf edilmiştir. Bütün bu çabalar başarısızlıkla sonuçlanmış olsa
da, siyasal düzlemde ve düşünce dünyasında önemli toplumsal düşüncelerin
kazanılmasında yarar sağladığı görülmektedir (Demir, 211: 344).
Bu dönemde ortaya çıkan diğer bir akım ise İslamcılıktır. İslamcılık akımı
Tanzimat döneminde iktidara muhalif çevrede ortaya çıkan bir bunalım toplumu
hareketidir. İslamcı bir aydın olan Said Halim Paşa ise terimi: “İslam’ın din ve
dünyayı, maddiyatı ve maneviyatı kapsayan sosyal bir din olduğu kabul edilmekle,
İslamlaşmak demek, İslam’ın itikat, ahlak, içtimaiyat ve siyaset sistemini, daima
zaman ve muhitin ihtiyacına en muvafık bir surette tefsir ve buna uymaktır.” diye
tarif eder (Sarıkaya, 1991: 24).
Bu hareketin başlıca yayın organı ise “Sebilürreşad” dergisi olmuştur.
Mehmet Akif, Said Halim Paşa gibi ünlü isimler ise bu akımın önemli
savunucularından olarak karşımıza çıkmaktadır (Sarıkaya, 1991: 24).
İslamcılık akımı da başta 1. Dünya Savaşı olmak üzere çeşitli savaşlarda
Osmanlı Devletinin Müslüman topluluklardan gereken desteği görememesi
43
sonucunda iflas etmiştir. Ayrıca İmparatorluk bünyesinde yaşayan Türk olmayıp
fakat Müslüman olan toplulukların da İmparatorluktan kopmalarıyla beraber bu akım
yerini gerek bu döneme gerekse Cumhuriyet dönemine damgasını vuracak olan
Türkçülük akımına bırakmıştır (Demir, 211: 346).
Osmanlıcılık ve İslamcılık akımlarının devleti kurtarmaya yetecek çareler
bulamadığı anlaşıldığında, aydınlar, devletin bekasını sağlayabilecek yeni bir hareket
olarak
Türkçülük
fikrine
sarılmışlardır
(Köçer,
2003:
11).
Türkçülüğün
benimsenmesindeki en önemli etkenlerden biri de İmparatorluk toprakları içerisinde
sadece Anadolu’nun elde kalması ve bu bölge halkının yalnızca Türklerden oluşuyor
olmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Bu fikir Ön Asya ve Karadeniz’den gelen Gaspıralı İsmail, Akçuraoğlu
Yusuf, Ağaoğlu Ahmed gibi Türkçülerle birlikte Anadolu da yaşayan Mehmet Emin
Yurdakul, Ömer Seyfeddin, Ali Canip, Hamdullah Suphi gibi fikir adamlarıyla
birlikte gelişim göstermiştir. Tüm bu ortak fikirler ise ilk kez Ziya Gökalp tarafından
sistemleştirilmiş
ve Cumhuriyetin temel
yapı taşlarını oluşturacak zemin
hazırlanmıştır (Köçer, 2003: 12-14).
19.Yüzyılda gücünü büyük bir hızla yitiren Osmanlı Devleti, yukarıda kısaca
özetlemeye çalıştığımız ideolojilerle ayakta durmaya çalışmıştır. Fakat ne yazık ki
Osmanlı Devleti de bütün İmparatorlukların ortak kaderini yaşayarak yıkılmaktan
kurtulamamış ve yerini tarih sahnesinde Türkiye Cumhuriyetine bırakmıştır.
Türkiye Cumhuriyetini de aslında yukarıdaki ideolojilerin bir sonucu olarak
kabul etmek mümkündür. Her ne kadar yeni devletin temelleri Türkçülük ideolojisi
etrafında şekillense de İslamcı ve Osmanlıcı fikir adamları da 1.Mecliste yerlerini
almışlar ve 2.Mecliste tasfiye edilene kadar bu fikirlerin savunucusu olarak yeni
devletin kuruluşunda önemli rol oynamışlardır.
2.6.2. 1.TBMM ve İlk Siyasi Gruplar
İstanbul’un işgal devletleri tarafından işgal edilmesi ve son Osmanlı Mebusan
meclisinin kapatılması ile birlikte meclis çalışmaları son bulmuş ve millet iradesi de
böylece yok sayılmaya başlanmıştır. İstanbul’un işgaliyle Türk milletinin yok
44
sayılmak istendiğini gören Mustafa Kemal 17 Mart 1920’de Temsil Heyeti başkanı
olarak ordu komutanlarına gönderdiği bir genelge ile Ankara’da yeni bir meclisin
açılacağını duyurmuş ve ilan etmiştir. Kazım Karabekir Paşa gibi komutanların da
görüşleri dikkate alınarak 19 Mart’ta yayımlanan ikinci bir genelge ile birlikte
seçimin hangi şartlarda nasıl yapılacağı açıklanarak seçim süreci girilmiş ve meclisin
açılması çalışmalarına hızlı bir şekilde başlanmıştır(Atatürk, 2012: 287-289). Bu
genelge ışığında 19 Mart 1920 tarihinde seçimler başlamıştır. Ancak ülkenin
içerisinde bulunduğu savaş durumu ve olağanüstü hal durumu sistemin tam
anlamıyla işleyiş göstermesine mani olmuştur. Trabzon Valisi Hamit Bey gibi
yöneticilerin bazı bölgelerde seçimleri engellemeye yönelik girişimleri de olmuştur
(Yüzgeç, 2006: 34).
23 Nisan 1920 de Ankara’da açılan TBMM’nin çalışmalarına İstanbul’dan
gelen ve diğer illerden gelen yeni seçilmiş 115 milletvekili katılmıştır. Meclis-i
Mebusan milletvekillerinin kademeli olarak TBMM’ye katılmasından ve farklı
sebeplerden dolayı birinci meclisin mebus sayısının, sürekli değişmekle birlikte, 360
civarında olduğu söylenebilir (Özçelik, 2012: 2487).
23 Nisan 1920 yılını tek başına ilk TBMM’nin kuruluş yılı olarak
değerlendirmek mümkün değildir. Bu tarih aynı zamanda Türkiye Milli Kurtuluş
hareketinin kendi devletini kurduğu tarih olarak da nitelendirilebilir. Bu tarihte Milli
Mücadele, artık bir halk hareketi olmaktan çıkmış, bir halk devletinin ekseni
etrafında gelişme göstermeye başlamıştır. Bu eksen, Türkiye Büyük Millet
Meclisi’dir ve yarın ki kurulacak olan Türkiye Cumhuriyeti, bu halk devletinin
tekamülü olarak tabii temeline oturacaktır (Aydemir, 249: 2011).
Birinci Büyük Millet Meclisindeki, milletvekilleri arasında bulunan anlayış
ve fikir farklılıkları onları kendileri gibi düşünenlerle bir araya getiriyor ve ortak
hareket etme kararı almaya itiyordu. Zaman içerisinde bu görüş ayrılıkları iyice boy
göstermiş ve yapılan tartışmalarda ortak mutabakat sağlanamaması üzerine, 1920
yılının ortalarında mecliste vekiller arasında gruplaşmalar başlamıştır. Mecliste, yeni
bir devlet kurulurken meydana gelen düşünce ve görüş ayrılıkları yanında siyasi
akımlar ve faaliyetler de gruplaşmalara sebep olmuştur (Yüzgeç, 2006: 71).
45
2.6.2.1. Tenasüd Grubu
Grubun büyük bir kısmı İttihat ve Terakki Fırkasına mensup kişiler tarafından
oluşmuştur. Başkanları Yusuf İzzet Paşa olmakla birlikte, grup ismini Ulus
Meydanında yer alan bir kahvehaneden almıştır. İttihat ve Terakki’nin geçmiş siyasi
varlığı dolayısıyla en tecrübeli grup olarak görülmüşler ve partileşmeye gerek
duymamışlardır.
Grubun amacı adından da anlaşılacağı üzere mecliste bulunan milletvekilleri
arasında dayanışmayı sağlamaktır. En çok bilinen faaliyetleri, Mecliste Mesleki
temsil esasını kabul ettirmek için yaptıkları çalışmalardır. Yalnız bunun sınıf
çatışmalarına
sebebiyet
vereceği
düşünüldüğünden
suçlamalara
yol
açmıştır(Ağaoğlu, 1964: 85).
2.6.2.2. Halk Zümresi
İttihatçıların çoğunluğunun üye olduğu sol eğilimli bir gruptur. Ülkenin
kurtuluşunun devrimcilikle sağlanabileceğini savunan kişilerin bir araya gelmesiyle
oluşmuştur.(Yüzgeç, 2006: 72)1920 yaz sonunda örgütlenmesini tamamlamış olan
Halk Zümresi, siyasi programını, Kemalist dönemin önemli isimlerinden gazeteci
Yunus Nadi Bey’in Anadolu’da Yeni Gün gazetesinin 8 Eylül 1920 tarihli
nüshasında yayınlar. Zümre’nin teorisyenleri arasında İttihat ve Terakki’nin eski
İstanbul murahhası Kör Ali İhsan Bey ile gene eski İttihatçılardan Muhittin (Birgen)
Bey bulunmaktaydı. Bu Halkçılık Programında, halk egemenliği gibi Rousseau’cu
bir ilkenin yanı sıra yeni olarak, Bolşevik devriminden mülhem bir antikapitalizme
de rastlanır ( Özden, 2006: 91-92).
Halk Zümresinin yaptığı önemli faaliyetler arasında, hükümet programı
olarak hazırladığı ve meclise sunduğu Halkçılık programı vardır. Bunu geçici bir
heyet hazırlamıştır. Programın özünü; bütün milletin çıkarları temsil edilmeli, ulema
ve aydınlar kendi çıkarlarını düşünmeden ziyade halkı aydınlatmayı düşünmelidir,
yönetim tüm halkı kapsayıcı olmalıdır. Bu grup, emperyalizme karşı ulusal
bağımsızlığı, saltanata karşı da ulusal egemenliği savunmuştur (Demirel, 1994: 489).
46
2.6.2.3.Islahat Grubu
Osmanlı Devleti içerisinde reform yapan gruplarca ve İttihatçılar tarafından
oluşturulmuş muhafazakâr eğilimli bir gruptur. Osmanlı Devleti’nin teşkilat ve
müesseselerinde
günün
gereği olan
bazı
yeniliklerin
yapılması görüşünü
savunuyorlardı (Demirel, 1994: 489).
Bu grup İslam gelenekleri çerçevesinde bir Islahat yanlısı idiler. Aynı
zamanda saltanat yanlısı olmaları da onları diğer gruplardan ayıran diğer bir özellik
olarak dikkati çeker. Fakat bu grup meclis içerisinde fazla etkili olamamıştır.
2.6.2.4. İstiklal Grubu
Çoğunluğunu gençlerin ve devrimci askerlerin oluşturduğu bu grup, mecliste
30–40 milletvekilinin bir araya gelmesiyle oluşturulmuştur. Bu grup mecliste
‘‘Terakkiperver–Milliyetperver’’ akımı temsil etmişlerdir. Grup kendisini ileri
görüşlü, hamleci ve Mustafa Kemal hayranı olarak nitelendirmektedir. Grup
içerisinde Liberallerden, devlette sosyalizm yanlısı olanlara kadar geniş bir düşünce
yelpazesi mevcuttu (Demirel, 1994: 59).
İstiklal grubunun üyelerinin kimler olduğu bilinmemekle beraber, Mustafa
Kemal’in gayri resmi grubu olarak nitelendirilmektedir. Grubun programı da mevcut
değildir (Yüzgeç, 2006: 72).
2.6.2.5. Müdafaa-i Hukuk Grubu
Müdafaa-i Hukuk grubu ilerleyen dönemlerde ikiye ayrılmıştır. Mustafa
Kemal Atatürk’ün yanında olanlar birinci grup, karşısında olanlar ise ikinci grup
olarak adlandırılmışlardır.
Mecliste çıkan çok sesliliğe bir son vermek amacıyla Atatürk bütün grupları
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk grubu saflarına katılmaya davet etmiştir. Bu
gruplar Misak-ı Milli ve Anayasa etrafında birleşerek bir bütünlük sağlayarak birinci
grubu oluşturmuşlardır.
47
Bu grubun Saltanat ve Padişah düşmanlığı yaptığını düşünenler ise ikinci
grubu oluşturarak birleşmişlerdir. Bu iki grup arasında mecliste sert tartışmalar
yaşanmış ve meclis daha disiplinli bir yapıya kavuşmuştur. İkinci grubu ilk ve ciddi
ana muhalefet olarak da değerlendirmek mümkündür.
2.6.3. 1.TBMM Önemi ve Özellikleri
a) Yeni bir Anayasa ilan etmesi bakımından Kurucu Meclis olarak
adlandırılır.
b) Milletvekilleri seçimle seçilmiştir. Bu yüzden demokratik bir Meclis’tir.
c) Osmanlı Devleti ile yapılacak olan anlaşmaları reddetmesi sebebiyle yeni
bir devletin temellerini atmıştır.
d) Yasama, Yürütme, Yargı yetkilerini olağanüstü şartlar dolayısıyla
bünyesinde bulundurmuştur. Bu sebeple ihtilalci meclis olarak da
adlandırmak mümkündür.
e) Ulusal Egemenliği gerçekleştirmiştir.
f) İşgallere karşı direnen bütün grupları bir araya toplamasıyla birleştirici
özelliğini ön plana çıkmıştır.
g) İlk siyasi başarısı Gümrü Antlaşması olarak karşımıza çıkmaktadır.
h) 1. Mecliste yapılan ilk ve tek inkılap Saltanatın kaldırılmasıdır. Diğer
İnkılapların hepsi 2. Meclis bünyesinde gerçekleştirilmiştir (Özçelik,
2012: 2491).
2.6.4. 2.TBMM ve Çok Partili Sisteme Geçiş Denemeleri
1. Meclis’in yoğun ve zor şartlar altında çalışmış olması sebebiyle yıprandığı
görüşü o dönemde dile getirilmekteydi. Bunun yanı sıra 1. Meclis’in Lozan
görüşmeleri sırasındaki duruşu, saltanat yanlıların önemli bir sayıyı teşkil etmeleri ve
Atatürk’ün inkılapları gerçekleştirecek bir ekibe ihtiyaç duyması yeni bir meclisin
oluşturulmasını zorunlu hale getirdi.
48
1920–1923 yılları arasında faaliyet gösteren ve yeni Türk Devleti’nin
şekillenmesi yolunda önemli inkılâplara imza atan Birinci Mecliste 1 Nisan 1923‟te
yapılan görüşmelerden sonra oy birliği ile seçimlerin tekrarlanmasına karar
verilmiştir. Meclis son oturumunu 16 Nisan 1923‟te yaparak görevini sonlandırmıştır
(Özçelik, 2012: 2492).
1923 seçimleri iki kademeli olarak haziran-temmuz aylarında gerçekleştirildi.
Bu seçimlere siyasi partilerle değil, Müdafaa-i Hukuk Grubu ile gidilmiştir. Mustafa
Kemal, 1923 seçimlerinde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu adaylarının
kazanması adına önemli çalışmalar yapmıştır. Gümüşhane dışında hemen her yerde
seçimleri Müdafaa-i Hukuk adayları kazanmayı başarmıştır. Seçimleri kazanan tek
bağımsız aday Gümüşhane Milletvekili Zeki Bey olmuştur. Birinci Meclis
üyelerinden 125’i İkinci Meclise de yerlerini korumuşlardır. Bu 125 kişiden 114’ü
birinci grup üyesi milletvekillerinden oluşmaktadır (Özçelik, 2012: 2492).
Ankara’dan milletvekili seçilen Mustafa Kemal II. TBMM’de de meclis
başkanı olarak seçilmiştir. Lozan Antlaşması’nın onaylanması, Cumhuriyet’in ilanı,
halifeliğin kaldırılması ve 1924 Anayasası‟nın kabulü gibi siyasi inkılâpların yanında
sosyal, ekonomik, kültürel ve hukuki inkılâplar gerçekleştiren II. Meclis 1 Kasım
1927 tarihine kadar çalışmalarını sürdürmüştür (Özçelik, 2012: 2492).
2.6.5. Cumhuriyet Halk Fırkası
Halk Fırkası, Atatürk liderliğinde daha çok Müdafaa-i Hukuk 1. grubunda
yer alan milletvekillerini çatısı altında birleştirerek kurulmuş bir siyasi partidir. Halk
Fırkası aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasi partisi olarak bilinmektedir.
Tek parti dönemi olarak adlandırılan sürece kendinden çok bahsettirecek olan bu
parti Türkiye’de gerçekleştirilen bütün inkılapların da öncüsü olarak karşımıza
çıkmaktadır.
49
Partinin adı 10 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası (CHF) olarak
değiştirilmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün yönettiği Cumhuriyet Halk Fırkası kısa
sürede modernleşme hareketleriyle toplumu dönüştürmeye başlamıştır. Fakat
Cumhuriyet Halk Fırkasının yaptığı devrimlere karşı çıkan daha muhafazakâr bir
grup, bu partiden ayrılarak 17 Kasım 1924’te Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasını
kurmuştur ( Örmeci, 2011: 2).
2.6.7. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası
Çok partili siyasal hayata geçişin ilk denemesi olarak görülen Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkasının kurulması Türkiye’de oldukça önemlidir. Fırkanın Genel
Başkanı General Kazım Karabekir, ikinci başkanlık Hüseyin Rauf Orbay ve Genel
Sekreteri de Ali Fuat Cebesoy’ görevlerini üstlenmişlerdi. Hepsi Kurtuluş Savaşı
kahramanı olan bu isimler aslında Mustafa Kemal’in de yakın arkadaşlarıydı fakat
onun yaptıklarını bazı noktalarda onaylamıyorlardı (Akşin, 2008: 194).
TPCF mecliste rakamsal olarak koltuk sayısı az olmasına rağmen, hükümeti
gerektiği yerlerde eleştirmeyi başarıyla yapıyordu. Şubat 1925’e kadar olan süreçte
TPCF hükümete değil, hükümetteki demokratik olmayan ve otoriter eğilimlere
(gazetelerin kapatılması, seçimlere hükümetin müdahale etmesi vb.) hücum eden bir
muhalefet işlevi gördüğü söylenebilir.
Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kurulduktan birkaç ay sonra Doğu
Anadolu’da patlak veren Şeyh Sait isyanı, İstiklal Mahkemeleri’nin geniş yetkilerle
kurulmasına, Takrir-i Sükûn Kanunu’nun çıkmasına neden olmuştur. İstiklal
Mahkemeleri, Terakkiperver Fırka mensuplarının irticai faaliyetleri hakkında
hükümeti uyarmaya çalışmış, önce Diyarbakır İstiklal Mahkemesi kendi yetki
alanında bulunan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası şubelerinin kapatılmasına karar
vermiştir. Hükümet ise, Takrir-i Sükûn Kanunu’na dayanarak, 3 Haziran 1925
tarihinde bütün memlekette irticayı tahrik etti, gerekçesiyle Terakkiperver
Cumhuriyet Fırkasının kapatılmasını kararlaştırmıştır (Akşin 2008: 196).
2.6.8. Serbest Cumhuriyet Fırkası
50
TPCF kadar iyi bir muhalefet partisi niteliği taşıyamayan Serbest Cumhuriyet
Fırkasının en temel özelliği, Mustafa Kemal’in Fethi Okyar’a “ricası” sonucu
kurulmuş bir parti olmasıdır (Altınkaş, 2012: 9).
1930 yılında, hoşnutsuzluğun farkında olan Mustafa Kemal, raporların ve
ülkede sıkça yaptığı kendi inceleme gezilerinin sonucunda, toplumsal hoşnutsuzluğu
belli bir yöne yönlendirmek ve rehavet içerisindeki Cumhuriyet Halk Fırkasını
harekete geçirmek gibi çifte bir amaçla kendisine bağlı kalacak
bir muhalefet
partisinin kurulmasına izin vermeye hatta kurmalarına yardım etmeye karar vermiştir
(Zürcher, 1998: 260).
Devamlı kontrol altında faaliyet gösterecek muhalif bir parti görümünde olan
Serbest Cumhuriyet Fırkasının özellikle Batı Anadolu’da yoğun ilgi görmesi ve üye
sayısının kısa sürede on binleri bulması, İsmet Paşa Hükümeti’ni rahatsız etmeye
başlamıştır. Özellikle Cumhuriyet Halk Fırkası içerisindeki radikal grup, Mustafa
Kemal Paşa’nın iki parti arasındaki tarafsız durumunu değiştirmesi ve Serbest
Cumhuriyet Fırkasının kapatılması için çaba göstermeye başlamıştır. Fethi Bey’in
İzmir gezisinde yaşanan olaylar ve SCF’li yöneticilerin 1930 Belediye Seçimlerinde
hükümet tarafından kendilerine haksızlık edildiği noktasındaki iddialarını Meclis’e
taşımaları, ilişkilerin daha da gergin bir hal almasına sebep olmuştur. Sonuç olarak,
halen Cumhuriyet Halk Fırkasının genel başkanı olduğunu açıkça ifade eden Mustafa
Kemal Paşa’yla siyasi alanda karşı karşıya gelme riski olduğunu gören Fethi Okyar,
17 Kasım 1930 günü partisini kapatma kararı almıştır. Böylece, Cumhuriyetin ikinci
çok partili sistem denemesi de yalnızca 3 ay 10 gün gibi kısa bir sürede başarısız
olmuştur (Ertem, 2010: 88).
2.6.9. 1946 İlk Çok Partili Seçim
İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra, 18 Temmuz 1945’te Milli
Kalkınma Partisi’nin kurulmasıyla Türkiye’de tek partili dönem sona erdi ve çok
partili yaşama geçildi. Bu dönem pek çok parti kurulmuş olmakla birlikte dönemin
en önemli partisi, Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) kopan milletvekilleri
tarafından, 7 Ocak 1946’da kurulan Demokrat Parti’ (DP) olarak karşımıza
51
çıkmaktadır. Demokrat Parti’nin kurulduğu dönemde iktidar ve muhalefet arasındaki
ilişkiler gayet olumlu bir çizgide ilerleme göstermekteydi. Fakat DP’nin kısa zaman
içinde teşkilatını hızla genişletmesi iktidar partisini rahatsız etmeye başladı.
Gelişmeler; İnönü’nün, belki de uzun yıllar için sadece küçük bir muhalefet partisi
görevini üstleneceğini düşündüğü DP’nin, bu rolün çok ötesinde hedefleri
gerçekleştirebilecek ve hatta iktidarı ele geçirebilecek kadar güçlü bir parti olduğunu
göstermekteydi (Burgaç, 2013: 164).
Demokrat Parti, 1930 yılında SCF Aydın İl Başkanlığı, 1931 yılında CHF İl
Başkanlığı görevlerini yerine getiren ve 1931 seçimlerinin en genç mebusu olan
Adnan Menderes öncülüğünde Celal Bayar, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan
tarafından kurulmuştur (Eroğul, 1998: 29).
Dönemin önemli siyasetçilerinden Osman Bölükbaşı, Mehmet Ali Aybar ve
Fevzi Çakmak da DP saflarına katılarak 1946 seçimlerine katılmışlardır. 1946
seçimlerinin en önemli özelliği ilk çok partili seçim sistemi olarak yapılan seçim
olmasıdır. 1946 seçimlerinde açık oylama yapılmasına karşın gizli sayım metodu
kullanılmıştır. Açık oylama olması sebebiyle sandıkların başında seçmene baskı
yapılmıştır ve gizli sayım yapılması da sayım esnasında hile yapıldığı iddialarını
gündeme taşımıştır (Eroğul, 1998:30-32).
Çeşitli iddialar eşliğinde gerçekleştirilen 1946 seçimlerinde CHP 391, DP ise
61 Milletvekili çıkarmıştır. Adnan Menderes ise Aydın’dan milletvekili seçilememiş
ve meclise Kütahya milletvekili olarak girmiştir. 1946 seçimlerinde genel olarak
DP’nin de ilk seçimi olması dolayısıyla fazla iddiası olmadığı görülmüştür.
2.6.10. 1950-1961 DP İktidarı
İlk seçim tecrübesinde CHP’nin karşısında büyük farkla kaybeden DP,
1946’dan itibaren hürriyet ve demokrasinin sembolü haline gelerek, verdiği
mücadelede milli iradenin sancaktarlığından, demokrasinin öneminden sıklıkla söz
etmiş olup, DP’li adaylar yurdu karış karış gezerek halk ile her zaman ve zeminde
iletişim kurmak için büyük çaba harcamışlardır (Demir, 2010: 206).
52
Türk Demokrasi tarihinde gizli oy, açık tasnif usulüne göre gerçekleştirilen
ilk seçim olan 1950 seçimlerinde DP 408, CHP 69 milletvekili çıkarmıştır. Bu seçim
sonucunda DP, kuruluşundan itibaren her türlü aşırılıktan imtina ederek, kanun
dışına çıkmadan, halka dayalı, ortak tarihe ve kültüre vurgu yapan pragmatist bir
siyaset izleyerek iktidara gelmiş, bu şekilde de büyük bir toplum mühendisliğinin
yaşandığı 27 yıllık tek parti iktidarına kansız ve muvazaasız olarak son vermiştir
(Şeyhanlıoğlu, 2011: 193).
Seçim sonuçları kesinleştiğinde asker arasında huzursuzluk olmaya
başlamıştır. Hatta bir askeri darbe dahi düşünülmüştür. Fakat İsmet İnönü buna karşı
çıkar ve halkın iradesine saygı duyarak müdahaleyi engeller. Seçimlerin ardından
toplanan ilk meclis oturumunda Celal Bayar Cumhurbaşkanlığına, Refik Koraltan ise
Meclis Başkanlığına seçilmişlerdir. Baş vekâlet için Celal Bayar’a Adnan Menderes
tarafından Fuat Köprülü önerilmiştir. Fakat Celal Bayar bunu reddeder ve Adnan
Menderes 50 yaşında Başvekil olmuştur. Ayrıca DP’nin ilk kabinesi de kamuoyu
tarafından ‘şöhretler kabinesi’ olarak bilinmektedir (Demir, 2010: 209).
.
2.6.7. 1960-1973 Çalkantılı Yıllar
1961 yılında Demokrat Parti iktidarına ordu son vermiş ve bu olay
Cumhuriyet tarihinin ilk darbesi olarak kayıtlara geçmiştir. 1961 darbesi Adnan
Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ın idamı ve çok sayıda siyasetçinin
cezaevine atılmasına sebep olmuştur. Ordu bunu demokrasiye balans ayarı çektik
diyerek halka duyurmuştur. Bir süre ülkeyi idare eden Milli Birlik Komitesi kısa süre
sonra seçimlerin yeniden tekrarlanmasına olanak sağlamış ve bu seçimler sonucunda
İsmet İnönü’nün başında bulunduğu Cumhuriyet partisi 1961 seçimlerinde birinci
parti olarak sandıkta zaferini ilan etmiştir (Dursun, 2000: 89-91).
1965 yılına gelindiğinde ise Türk Siyasi Tarihine damga vuracak isim olan
Süleyman Demirel Adalet Partisi’nin başına geçerek Adnan Menderes’in varisliğine
soyunmuştur. Nitekim seçimler sonucunda büyük bir üstünlükle tek başına iktidara
53
gelmeyi başarmıştır. Bu başarısını 1969 seçimlerinde de sürdürerek yeniden ve daha
fazla milletvekiliyle Adalet Partisi iktidar olmuştur. İktidar siyasi olarak başarısını
sürdürmekle birlikte giderek artan siyasi olaylar ve sokağın kaynaması Demirel’in
sonunu getirmiş ve ordu 1971 yılında yeniden yönetime el koymuştur. Fakat bu sefer
doğrudan asker yönetime gelmemiş Nihat Erim başbakanlığında bir partiler üstü
hükümet kurulmuştur. Bu partiler üstü hükümeti ise 1973 Genel seçimlerine kadar
sürecek olan Ferit Melen ve Naim Talu tarafından kurulan hükümetler izlemiştir
(Dursun, 2000: 105-108).
2.6.8. 1973-1980 Milliyetçi Cephe Dönemi
1973yılında yapılan Genel Seçimlerde Karaoğlan fırtınası esmiş ve Bülent
Ecevit’in başında bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi 1. Parti olarak sandıktan
çıkmıştır. Böylece başbakanlık koltuğuna oturan Karaoğlan sandıkta ki zaferini
Kıbrıs Barış Harekatıyla da taçlandırarak yoluna devam etmiştir. Fakat artan yoğun
muhalefet baskısı ve muhalefet partilerinin birleşerek koalisyon oluşturmalarıyla
Ecevit’in başbakanlığı son bulmuş, Demirel başkanlığında AP, MSP ve MHP’nin yer
aldığı Milliyetçi Cephe hükümeti kurulmuştur (Özdemir,1989: 239-240).
Türkiye
1977
seçimlerine
Milliyetçi
Cephe
hükümeti
tarafından
götürülmüştür. Fakat Ecevit yeniden sandıkta zaferini ilan etmiş ve hükümeti
kurmuştur. Fakat muhalefet tarafından yeniden hükümet düşürülmüş ve 2. Milliyetçi
Cephe hükümeti yeniden Süleyman Demirel tarafından kurulmuştur. Bu arada Ecevit
boş durmamış ve siyasi tarihe ‘’Motel Operasyonu’’ olarak giren hareketle Ecevit
yeniden başbakanlık koltuğuna oturmuştur. 1979 yılında ise son kez Milliyetçi Cephe
hükümeti kurulmuştur (Turan, 2000: 364-365).
Bu dönemde yaşanan siyasi istikrarsızlıklar, bu istikrarsızlıkların toplumsal
güveni azaltması ve ekonomiyi gün geçtikçe kötüye götürmesi, artan toplumsal ve
siyasi olaylar yeni bir darbeyi de beraberinde getirmiştir. Genel Kurmay Başkanı
Kenan Evren öncülüğünde emir-komuta zincirinde gerçekleştirilen bu darbe Türk
Siyasi Tarihinin kara bir olarak anılan darbe olmuştur.
54
2.6.9.12 Eylül Harekatı
12
Eylül
Darbesi veya 1980
İhtilali, Türk
Silahlı
Kuvvetlerinin 12
Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî müdahaleye
verilen
isimdir. 27
Mayıs
1960
darbesi ve 12
Mart
1971
muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime
üçüncü kez el koymasıdır. Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu
hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatıldı, 1970 sonrasında
değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden
tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü. 12 Eylül
1980 ardından partiler kapatıldı, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında
tutuldu, ardından yargılandı. İhtilal öncesi çok ciddi bir güvenlik sorunu ülkede boy
göstermekteydi. Dönemin gazeteleri her gün cinayet haberleriyle doluydu.
Üniversiteler, sinema kuyrukları sağ sol teşkilatların hücre evleri her gün bir baskın
ve cinayet haberiyle gazetelerde manşet olmaktaydı (Tanör, Barotov, Akşin, 2000:
26-60) .
2.6.10. 1982 Referandumu
Türkiye ikinci kez 1982 Anayasası’nın halkoyuna sunulması üzerine sandık
başına gitti. İkinci referandum, 1980 askeri müdahalesinin ardından hazırlanan 1982
Anayasası için 7 Kasım 1982’de yapıldı. Halk oylamasına sunulan anayasa ile
birlikte Kenan Evren’in cumhurbaşkanlığı onaylanıyor, eski siyasilere de 10 yıl
siyaset yasağı getiriliyordu. 7 Kasım günü sandık başına giden seçmen sürprizlerle
karşılaştı. Askeri rejim vatandaşın hayır oyu kullanamaması için bir uyanıklık daha
düşünmüştü. Oy pusulalarının içine konulacağı şeffaf zarfın dışından içerdeki oyun
mavi olup olmadığı görülebilir tasarlandı. Vatandaşın vereceği oyun anlaşılması
sandıktan anayasaya yüzde 91 oranında ‘evet’ çıkmasında ve ‘hayır’ların sadece
yüzde 8.63’te kalmasında etkili olmuştur. Halk oylamasında, kayıtlı 20 milyon 722
bin 602 seçmenin, yüzde 90.32’sini temsil eden 18 milyon 718 bin 115 seçmen
sandığa gitti. Kullanılan oylardan 18 milyon 600 bin 313’ü geçerli, 117 bin 802 oy
geçersiz sayıldı.1982 Halkoylaması’nda, hava koşulları nedeniyle bazı sandıklardaki
oylar YSK’ya ulaştırılamadığı gerekçesiyle 219 bin oy da yok sayıldı. YSK, seçim
55
sonuçlarını açıklarken, Kurul’a ulaşamayan 730 sandıkta, toplam en fazla 219 bin
seçmenin oy kullanabileceğini, sonuçların ne zaman alınacağının da belli olmadığını
belirterek, bu oyların beklenmemesine karar verdi. Kurulun kararında, “Beklenmesi
hiçbir yarar sağlamaz. Bu oyların tümü ret oyu olarak kabul edilse bile bu halin
geçerli tüm oylar içinde yüzde 90’ı aşan kabul oylarının oranını ve böylece oluşan
hukuksal sonucu etkilemeyeceği ve değiştirmeyeceği tartışma kabul etmez şekilde
açık ve kesin bir gerçektir” denildi. Sonuç olarak 1982 Anayasası, yüzde 91.37
oranında ‘evet’ oyuyla kabul edildi.
2.6.11. 1982 Anayasası
12 Eylül 1980 darbesi sonrasında hazırlanmış ve 18 Ekim 1982 tarihinde
kabul edilerek yürürlüğe girmiş olan Anayasadır. Bu anayasayı hazırlayan ve
taslağını kabul eden danışma
meclisi,
1961 Anayasasını
hazırlayan kurucu
meclisin aksine, tümüyle tayin yoluyla oluşmuştur. 1982 Anayasası, 1.626.431 "red"
(yüzde 8.63) oyuna karşılık, 17.215.559 "kabul" (yüzde 91.37) oyuyla kabul
edildi. Bu oran 1961 Anayasasının %61.5 olan "evet" oylarına göre çok yüksek bir
kabul
gördüğünü
yansıtmaktadır.
Bu
yüksek
kabul
oranının
sebepleri
arasında MGK'nin partiler üstü görünümü, medyanın baskı altında tutulması, siyasî
partilerin kapatılmış ve değişik görüşlerin ortadan kaldırılmış olması, 1980 öncesinin
halkta derin izler bırakması, şiddet olaylarına tepki, eski siyasî iktidarlara güvensizlik
ve referandumum sonucunun "hayır" çıkması dahilinde olacakların belirsizliği
sayılabilir.
2.6.12. 1983 Seçimleri
Türkiye’nin siyasal yaşamında büyük bir öneme sahip olan 6 Kasım 1983
tarihli Genel Seçim, Askeri Müdahale sonrası yapılan ilk ve %92 oranında
gerçekleşen katılım ile Türkiye’deki en yüksek katılımlı ikinci Genel Seçimi olması
nedeniyle özel bir önem taşımaktadır. Bu seçim ile Türkiye’nin siyasal yaşamı
normalleşme sürecine girmesi üzerine önemli bir aşama kaydetmiştir.
Yapılan
Genel
Seçim
sonrasında, Turgut
Özal’ın
başkanı
olduğu ANAP oyların yüzde 45,14’ü ile 211 sandalye sayısına ulaşarak yüzde 52,88
56
temsil oranı ile tek basına iktidara gelmiştir. Sandıktan ikinci çıkan parti
ise HP olmuş, yüzde 30,46 oy, 117 milletvekili ile yüzde 29,32 temsil oranı elde
etmiştir. MDP ise beklenenlerin aksine yüzde 23,27 oy, 71 milletvekili ve 17,80
temsil yüzdesi ile üçüncü ve son parti olmuştur. Kurulan 45. Hükümetin Başbakanı
Turgut Özal oldu (Özgül,2002:137-139).
2.6.13. Yasaklar Referandumu
Türkiye tarihinde yapılan 3. halk oylaması, 1982 Anayasası’nın Geçici 4.
maddesi ile getirilen 10 ve 5 yıllık siyasal yasakların kalkıp kalkmaması konusunda 6
Eylül 1987’de düzenlendi. Bu referandumda Türkiye, 82 Anayasası’na Milli
Güvenlik Konseyi’nin sonradan eklediği aralarında Demirel, Ecevit, Erbakan ve
Türkeş’in de olduğu eski siyasetçilere 10 yıl boyunca siyaseti yasaklayan geçici
dördüncü maddenin kaldırılmasını oyladı. 1987 Halkoylaması’nda renkler ‘evet’ için
mavi ve ‘hayır’ için ise turuncuydu. Turgut Özal’ın başını çektiği Turuncu cephenin
sloganı, “Hayır da Hayır Vardır” olmuştu. Özal’ın karşısında ise mavi cephenin
başındaysa Süleyman Demirel bulunuyordu. Bu halkoylamasında, toplam 24 milyon
436 bin 821 seçmen oy kullandı. Böylelikle referanduma katılım yüzde 94.6 oldu.
Kullanılan oyların 1 milyon 88 bin 965’i geçersiz sayıldı. Geçerli 23 milyon 347 bin
856 oyun 11 milyon 711 bin 461’i “Evet”, 11 milyon 636 bin 395’i “Hayır” çıktı.
Böylece, geçici 4. madde yürürlükten kalktı. Bu referandum öncesinde 12
Temmuzda Seçmen kütüğünün belirlenmesi için sokağa çıkma yasağı uygulandı. %
50.1 ile çok az bir farkla “evet” oyunun çıkması üzerine Turgut Özal erken seçim
kararı almıştır.
2.6.14. 1987 Genel Seçimleri
Turgut Özal’ın erken seçim kararı alması üzerine TBMM 18. Dönem
Milletvekillerinin seçimi yapılmıştır. Siyasi yasaklıların referandumla yasakları
bitmiş ve bu seçime katılmışlardır. Ancak partilerinin siyasi yasakları devam ettiği
için seçime katıldıkları partiler farklılık göstermiştir. Bunlar CHP yerine Sosyal
Demokratik Halkçı Partisi(SDHP)adıyla, Süleyman Demirel AP yerine Doğru Yol
Partisi (DYP) adıyla, Necmettin Erbakan MSP yerine Refah Partisi (RP) adıyla,
Alparslan Türkeş MHP yerine Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) adıyla seçime
57
girmişlerdir. Eski partisiyle sorun yaşayan Bülent Ecevit de bu seçimlere yeni bir
oluşum sonucu kurduğu Demokratik Sol Parti (DSP) adıyla seçimlere katılmıştır.
Yapılan seçimler sonucunda ANAP % 36.31, SDHP % 24.74, DYP % 19.13
oy alarak barajı aşan üç partiyi oluşturmuşlardır. Buradan da anlaşılacağı üzere siyasi
yasakları kalkan liderlerden sadece Süleyman Demirel’in partisi barajı aşma
başarısını göstermiştir. Milletvekili sayıları ise; ANAP 292, SDHP 99, DYP 59
olarak dağılım göstermiştir. % 10 barajının koyulduğu bir seçimdir. Bu yüzden
ANAP’ın oyları düşmesine rağmen Milletvekili sayısında bir artış vardır. Aynı
zamanda bu seçimde milletvekili sayısı da 450’ye yükseltilmiştir (Duman, İpekşen,
2013:127-128).
2.6.15. 1991 Seçimleri
Özal 1989'daki cumhurbaşkanlığı seçiminde aday oldu. Sosyal Demokrat
Halkçı Parti ve Doğru Yol Partisi meclise girmeyerek seçimi boykot etti. İlk turda
Turgut Özal 247, ANAP Burdur Milletvekili Fethi Çelikbaş 18 oy aldı. 17 oy boş
çıkarken 3 oy geçersiz sayıldı. İkinci turunda 284 milletvekilinin katıldığı oylamada
adaylardan Başbakan Turgut Özal 256 oy alırken, Çelikbaş 17 oy aldı. 2 oy geçersiz
sayılırken 9 oy boş çıktı. 31 Ekim 1989 tarihinde gene muhalefetin katılmadığı 3. tur
oylamasında Turgut
Özal 263 oy alarak Türkiye Cumhuriyeti'nin 8'inci
Cumhurbaşkanı oldu. 9 Kasım 1989 tarihinde resmi olarak görevine başladı. Bu
seçimden akılda kalan ise alışamadık diyenlere, “alışırsınız, alışırsınız” demesidir.
ANAP Genel Başkanı da yapılan kongre sonucunda Mesut Yılmaz oldu (Duman,
İpekşen, 2013:129).
Genel seçimlerde 19. Dönem TBMM Milletvekilleri seçildi. Seçimlere DEP,
SHP listelerinden girmiş, MÇP ve IDP, RP listelerinden seçime girmiştir. Seçimler
sonucunda DYP % 27.03, ANAP % 24.01, SHP 20.75, RP % 16.87, DSP % 10.74 oy
alarak meclise girmiştir. Hükümeti Süleyman Demirel Başbakanlığında DYP ve SHP
koalisyonu kurmuştur(Özgül,2002:141-142).
1993 yılında Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın vefat etmesi üzerine mayıs
ayında
Cumhurbaşkanlığı görevine
Süleyman
58
Demirel getirildi.
Süleyman
Demirel’den boşalan DYP Genel Başkanlık görevine yapılan kongre sonucunda
Tansu Çiller getirilmiştir.
2.6.16. 1995 Seçimleri
24 Aralık 1995 tarihinde 79 ilde, 83 seçim çevresinde % 10'luk ülke
barajı uygulanarak yapılan seçimlerde 34,155,981 seçmen toplam 138.608 sandıkta
oy kullanmışlardır. Bu genel seçim ile TBMM 20. dönem milletvekilleri seçilmiştir.
Yapılan seçimler sonucunda RP % 21.37, ANAP % 19.65, DYP % 19.18,
DSP % 14.64, CHP % 10.64 oy alarak meclise girme hakkı kazanan partiler
olmuştur. BBP partisi Seçime ANAP listelerinden, BSP ve SİP HADEP listesinden
seçime katılmıştır. Kurulduğundan itibaren medyanın büyük desteğini gören YDH
bu ilgiye rağmen katıldığı 1995 Genel Seçimleri'nde büyük bir hezimete uğradı.
Aldığı 133,889 oyla, % 0.48'lik oy oranında kaldı. Bu partinin Genel Başkanı Cem
Boyner’dir. CHP Genel Başkanı olarak seçime Deniz Baykal katılmıştır. RP genel
başkanı Necmettin Erbakan önce ANAP ile koalisyon kurmayı denedi, bu
olmayınca,
kısa
ömürlü
bir
ANAP-DYP
koalisyonu
kuruldu.28
Haziran 1996'da Refahyol kuruldu ve 8 Temmuzda güvenoyu aldı. Fakat bu
hükümet 28 Şubat 1997 MGK Toplantısı kararları sonrasında istifaya zorlandı.
Yerine
hükümeti
ANAP
Lideri Mesut
Yılmaz kurdu
ve ANASOL-D
Hükümeti kuruldu(Özgül,2002:142-144).
2.6.17. 1999 Seçimleri
18 Nisan 1999 tarihinde yapılan ve TBMM 21. dönem milletvekillerinin
belirlendiği genel seçimdir. 64 385 000 nüfuslu Türkiye'de 80 ilde ve 84 seçim
çevresinde, %10 barajı uygulanarak gerçekleştirilen seçimlerde 550 milletvekili
TBMM'ye girmiştir. Seçimler sonucunda DSP % 22.18, MHP % 18, FP % 15.40,
ANAP % 13.22,DYP % 12 oy alarak meclise girme hakkı kazanmıştır. 1950'den
sonra yapılan serbest seçimler arasında katılan siyasi parti sayısının en fazla olduğu
seçimdir.22 yıl aradan sonra bağımsız adaylar TBMM'ye seçildi.18 Nisan 1999
Genel Seçimlerinden sonra hükümeti kurma görevi 9. Cumhurbaşkanı Süleyman
Demirel tarafından DSP (Demokratik Sol Parti) Genel Başkanı Bülent Ecevit'e
59
verildi. Ecevit, DSP, MHP (Milliyetçi Hareket Partisi) ve Anavatan Partisi (ANAP)
ile 28 Mayıs 1999 tarihinde üçlü koalisyon hükümetini kurdu. Böylece Türk siyasi
yaşamında 17. koalisyon hükümeti kurulmuş oldu. Bu hükümetle, MHP Alparslan
Türkeş’in ölümü üzerine Genel Başkan olan Devlet Bahçeli’nin Sağda birlik
çağrısıyla 21 yıl sonra hükümete girdi(Duman, İpekşen, 2013:131).
2.6.18. 3 Kasım 2002 Genel Seçimleri
2002 yılının ilk aylarında AB uyum yasası konuşuluyordu. Bu yasalar
hükümet ortakları MHP ile ANAP arasında tartışmaya neden olurken, TCK'nın 159
ve 312. maddelerini yeniden düzenleyen hükümlere MHP'nin ret oyu vermesiyle
hızlanan süreç, özellikle idam cezasının kaldırılması, ana dilde öğrenim ve yayın
konularında ''kriz'' belirtileri verdi. ANAP, bu düzenlemelerin AB üyelik süreci
açısından önemine işaret ederken, MHP, bunları ''ön şart ve dayatma'' olarak
nitelendirdi. Başbakan Ecevit ise konuyu TBMM zemininde çözmeye çalışarak,
tartışmanın hükümet sorununa dönüşmesini önlemeye çalıştı. Ecevit’inde rahatsızlığı
nedeniyle hükümeti evinden idare etmeye çalışması erken seçimi kararını hızlandırdı.
Bahçeli bu süreçte katıldığı bir kurultayda 3 Kasımda erken seçime gidilmesini
önerdi. Bu erken seçim kararını hızlandırdı. TBMM’de öngörülen erken seçim
önerisi DSP hariç diğer partilerinin desteği ile karara bağlanmıştır(Duman, İpekşen,
2013:132).
Yapılan seçim sonucunda AKP 34,28 CHP 19,38 oy alarak barajı aşan iki
parti olmuştur. DYP 9.54, MHP 8.35 ANAP 5.13, DSP 1.21 oy alarak baraj altında
kalmıştır. Seçimle ilgili notlara bakacak olursak;

Çok partili sisteme geçişten sonra ikinci kez sadece 2 parti meclise girdi

Adalet ve Kalkınma Partisi 550 milletvekilliğinden 365’ini almayı başardı.

Adında Komünist olan bir parti Türkiye tarihinde ilk defa seçime girdi.

Alınan sonuçların ardından DYP Genel Başkanı Tansu Çiller ve ANAP
Genel Başkanı Mesut Yılmaz görevlerinden istifa ettiler.

AKP tek başına iktidar oldu.
60

Hükümet kurma görevi Cumhurbaşkanı Sezer tarafından Abdullah Gül’e
verildi.

58. Hükümet Abdullah Gül Başbakanlığında kuruldu.

Siirt’in Pervani ilçesine bağlı Doğan köyünde sandık kurulu oluşturulmamış,
bir sandık kırılmış, üç sandıkta kayıtlı 706 seçmen köylerine hizmet
götürülmemesi gerekçesiyle seçimleri boykot etmiş oy kullanmamıştı. İşte
AKP bunları gerekçe gösterip seçimlerin iptalini istemişti. Yüksek seçim
kurulu AKP’nin itirazını kabul edip seçimlerin tekrarına karar vermişti. Bu
sırada siyasi yasağı doğan Recep Tayyip Erdoğan Milletvekili seçilmişti. Bu
olayın ardından Abdullah Gül 58. Hükümetin istifasını Cumhurbaşkanına
sundu ve Cumhurbaşkanı istifayı onayladı. 59. Hükümet Recep Tayyip
Erdoğan Başbakanlığında kuruldu.
2.7. Cem Uzan Ve Genç Parti
Ülkemizde tanınmış iş adamlarından ve de medya patronlarından olan Cem
Uzan 2002 Seçimlerine kurmuş olduğu Genç Parti ile girmiştir. Gerek kendi medyası
ve parasal gücünü seçim kampanyalarında çok açık bir şekilde kullanmıştır.
2.7.1 Cem Uzan Kimdir?
Uzanlar’ın hikayesi, ailenin Balkan Savaşları sırasında Saraybosna’dan
Sakarya’ya göç etmesiyle başladığı bilinmektedir.. Saraybosna’da çiftçilik ile
uğraşırken Türkiye’ye gelmek zorunda kalan bu ailenin oğullarından Kemal Uzan
1935’te doğmuş, 1956 yılında ilk şirketini kurmuştur. İstanbul Teknik Üniversitesi
İnşaat Fakültesi mezunu olan Kemal Uzan ilk şirketini kurduğu yıldan itibaren çeşitli
müteahhitlik işleri üstlenmiş ve sektörde tanınan bir isim olmuştur (Şener, 2004: 16).
22 Aralık 1964 yılında oynanacak Türkiye-Bulgaristan maçına yetiştirilmek üzere
Ali Sami Yen Stadı’nın genişletilmesi ihalesini alarak, projeyi hayata geçirmesi ilk
büyük işi ve başarısıdır. Maç esnasında tribünlerin çökmesi ve 84 kişinin
yaralanması sonucunda, bu başarı gölgede kalmıştır. Bu olay, aynı zamanda Kemal
Uzan isminin daha geniş çevrelerde duyulmasına da yol açmıştır (Şener, 2004: 14).
Tarih bizlere hep göstermiştir ki , “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” . Bu deyimden
61
hareketle Kemal Uzan’ın Türkiye’de bir tribün çöküşüyle isminden söz ettirmeye
başlaması bağdaştırmak mümkündür.
Kemal Uzan, 1960’lı yıllarla beraber medya sektörüne yönelmiştir. 1949
yılında, Habib Edib Törehan tarafından kurulmuş olan “Yeni İstanbul” gazetesinin
sahibi 1965’e gelindiğinde Kemal Uzan’ın kardeşi Yavuz Uzan olarak değişir ve
Uzanlar medya sektörüne bu gazeteyle girmiş olurlar. Bir yıl sonra, gazetenin “yeni”
sahibi gerçekteki asıl sahibi olan Kemal Uzan olmuştur. Gazetenin yazar kadrosunda
Necip Fazıl Kısakürek, Osman Turan, Fethi Tevetoglu, Yüksel Serdengeçti, Rauf
Tamer, Metin Toker gibi isimler vardır. Gazete kurulduğu ilk günlerde olduğu gibi,
Uzanlar’a geçtiği günlerde de sağ görüşlü bir yayın çizgisi izlemiştir. 1968 yılında
Kemal Uzan, gazetenin kadrosunda değişikliğe gitmeye yeni bir kadro kurmaya karar
vermiştir. Cumhuriyet Gazetesi’nden Erol Dallı’yı o zaman için rekor sayılabilecek
bir ücretle genel yayın müdürü olarak transfer etmiştir. Dallı’nın ekibinde Halit
Kıvanç, Güneri Civaoğlu, Turhan Selçuk, Kurtul Altuğ, Nail Güreli, Hasan Yılmaer
vardır. O zamana kadar, 40 bin satan “Yeni İstanbul” bu kadroyla ve yeni promosyon
uygulamalarıyla birlikte tirajını 100 bine çıkarmıştır (Boratav, 1989: 82-84).
Uzan Grubu’nun yükselişi üzerinde, Türkiye’nin siyasal ve sosyo-ekonomik
dönemsel karakteristiklerinden bağımsız olmadığı da bir gerçektir.. “1954-1961
yılları savaş sonunun genişleme konjonktürünün ve liberal dış ticaret politikalarının
son bulduğu; ekonominin göreli bir durgunluk içinde dalgalanmalara tabi olduğu;
ihraç mallarına yönelik talepteki düşme ve dış kaynakların belli bir düzeyi asmaması
yüzünden doğan dış tıkanmaya tepki olarak ithalat sınırlamalarına gidildiği bir
dönem olarak tanımlanabilir.”(Boratav, 1989: 85).
90’lı yıllarda Uzanların sahip oldukları medya ve telekomünikasyon
yatırımları şunlardır:
Medya Yatırımları

Star Televizyon Hizmetleri A.S: 1991

Ulusal Basın Gazetecilik: 1999

Park Medya Filmcilik: 1999
62

Birikim Gazetecilik ve Matbaacılık: 1998

Medya Pazarlama: 1999

RT. Net: 1998

Rumeli Yazılım: 2000

Standart Pazarlama: 2000

Star Digital: 1999
Telekomünikasyon Yatırımları

Telsim: 1994

KKTC Telsim: 1995

Rumeli Telekom: 1993

Rumeli Teknik: 1996

Ünitel: 1995

Aktif Kablo: 1998

Kartel: 1998

Artel: 1996

JPP: 1997

Rumeli Tanıtım: 1999.
Yukarıdaki yatırımlardan anlaşılacağı üzere, Uzan Grubu medya ve
telekomünikasyon sektöründe 90’lı yıllarda medyanın patronu sayılabilecek bir hale
gelmişlerdir. Bu ileriki safhalarda karşılaşacağımız siyasi boyutta bir güç olarak
karşımıza çıkmaktadır.
1960 yılında İstanbul’da doğan Cem Uzan ise, 1980 yılında İstanbul Alman
Lisesi’nden
mezun
olmuş
ve
yüksek
öğrenimini
ABD’de
Pepperdine
Üniversitesi’nde iş ve yönetim üzerine tamamlamıştır. Üniversite eğitimi sonrasında,
Türkiye’ye dönen ve Şahenk Grubu’ndan satın alınan İmar Bankası’nda iş hayatına
başlayan Uzan, grubun çeşitli kademelerinde görev de kaldıktan sonra, “Magic BoxStar” ile medya sektörüne giriş yapmış olur. Cem Uzan, 90’lı yıllarda kurduğu “Tele
On ve Kanal 6” gibi televizyon kuruluşları ile bu sektörde hatırı sayılır bir medya
63
patronu haline gelmeye başlamışken, 1999 yılında “Star” gazetesi ile yazılı basın
alanına yeniden giren Uzan Grubu da, sayıları artan televizyon ve radyo kuruluşları
ile gazeteleri sayesinde,
90’ların sonunda Türkiye’nin en büyük
medya
holdinglerinden biri haline gelmeyi başarmışlardır (Şener, 2004: 16-18).
İsmini, 1990 yılında Turgut Özal’ın büyük oğlu Ahmet Özal’la birlikte
kurdukları, Türkiye’nin ilk özel televizyonu Magic Box-Star ile duyuran Cem Cengiz
Uzan, “Forbes Dergisi”nin 2002yılında yaptığı araştırmalara göre dünyadaki en
zengin 312. kişi olan Kemal Uzan’ın büyük oğludur. Baba Uzan, 1950’li yılların
ortasında inşaat mühendisi olarak inşaat ve müteahhitlik firması kurarak is hayatına
başlarken, 1980’lerde İmar Bankası’nın satın alınması ve Adabank’ın kurulmasıyla
finans sektörüne adım atmıştır. 1965 yılında ‘Yeni İstanbul’ gazetesini satın alarak
Babıali deneyimi de yaşayan Kemal Uzan, 80’li ve 90’lı yıllarda çimento, inşaat,
finans, medya, enerji, demir-çelik, telekomünikasyon ve spor gibi sektörlerdeki
yatırımlarıyla Türkiye’de ve dünyada en zengin kişiler arasına girmeyi başarmıştır
(Şener, 2004: 16-18).
Genç Parti'nin kurucusudur. Kurulmasından kısa bir süre sonra 3 Kasım 2002
seçimlerinde beklenmedik bir başarı elde etmiştir. Bu başarısı Genç Parti'yi Meclis'e
taşıyamamış olsa da, AKP'nin tek başına iktidar olmasına dolaylı olarak katkıda
bulunduğu görüşü dile getirilmiştir.
2.7.2. Genç Parti’nin Kuruluşu Öncesi Ve Uzan Grubunun 46. Yıl Kutlamaları
Nedim Şener’in kitabında yer verdiği, Uzan Ailesine yakın olduğunu belirten
bir kişinin yazdığı mektup, Uzanların neden siyasete girdiklerini şöyle açıklıyor:
“Uzanların siyasete girmelerinin zorunlu sebeplerinden birincisi, 2001 yılında
Amerikan Motorola’nın Telsim’i davaetmesi durumudur. İkincisi ise, Uzan
Grubunun ticarette yaptığı usulsüzlüklerin ortaya çıkmaması için hiçbir sermaye
grubu ile ilişkiye girmemesi ve bu konuda ülkede bağımsız hareket etmesinden
kaynaklanmaktadır. Eğer ülkedeki herhangi birsermaye grubu ile sıkı ticaret yapmış
olsalar, ticarette yaptıkları usulsüzlükler ortaya çıkacak ve haklarında yasal işlem
64
yapılacaktır. İşte bu 2 sebepten dolayı kendilerine siyaseten destek olmak amacıyla
politikaya soyunmuşlardır.” (Şener, 2004: 28).
Cem Uzan’ın ve Kemal Uzan’ın bu kutlamalardan önce Berke barajının
açılışı esnasında yaptığı konuşmalarda siyasete atılacağının sinyali verildiği
söylenebilir. Bunu konuşmaların şu kısımlarından çıkarmak mümkündür.
Kemal Uzan:
“Sistem hatalıdır. Bizim Hazine Müsteşarlığımız kuzu, Dünya Bankası ve IMF
kurttur. Kredi sözleşmeleri kurdun kuzuyu çıtır çıtır yemesi için hazırlanmıştır.
Dünya Bankası ve IMF’nin Cumhuriyet dönemi öncesinde Düyun-u Umumiye ile
Galata Bankerlerinden hiçbir farkı yoktur. Türkiye Lozan Antlaşması ile kazandığı
ekonomik kararları bağımsızca alabilme özgürlüğünü artık kaybetmektedir. IMF ve
Dünya Bankası kim oluyor ki Türkiye Büyük Millet Meclisi üzerinde hakimiyet
kurmaya çalışıyor?” 4628 sayılı Enerji Piyasaları Kanunu’nun da IMF baskısıyla
çıktığını belirten Uzan, bu kanunun “Bir kapütülasyon kanunu” olduğunu iddia
eder(Şener,2004:29). Kemal Uzan’ın bu kadar sert açıklama yapmasındaki
sebeplerin başında Uzanlar Grubunun İmtiyaz sözleşmesi sayesinde kazandığı
hakların bu kanunla birlikte geçersiz hale gelmesi olduğu düşünülebilir.
Cem Uzan:
“Berke, Türk insanının, Türk işadamının, Türk mühendisinin, Türk teknisyeninin ve
Türk isçisinin becerisinin sembolüdür.” Türk insanının geçmişte dünya çapında
eserler meydana getirdiğine söyleyen Uzan, “Yeter ki bize dayatılmaya çalışılan
şartların önünde boyun eğmeyelim. ‘Siz Türksünüz, bu isten anlamazsınız, bu isi
yapamazsınız’ diyenlerin önünde el pençe divan durmayalım. ‘Evet Türk’üz, ama bu
isten anlarız ve bu isi doğru yaparız’ diyebilelim” tespitini yapar. “Alnımız açık
basımız dik duralım. Türk olmaktan gurur duyalım” diyen Cem Uzan “daha nice
Berkeler” yapmak gerektiğine söyler ve bunun için “ne IMF’ye, ne Dünya
Bankası’na ne de yabancıların hibelerine” ihtiyaç duyulduğunu vurgular. Uzan’ın
bütün isteği, bürokratik engellerin kaldırılmasıdır. Cem Uzan konuşmasını bitirirken,
son olarak, içinde bulunulan durum ne kadar umutsuz olursa olsun, “bilgimize ve
65
becerimize olan inancımızı” yitirmemek ve “kendimize güvenmek” gerektiğinin altını
çizer (Şener, 2004: 32).
Siyasi hayata atılmadan önce Cem Uzan, şirketlerinin 46. yıl kutlamaları
çerçevesinde kimi illerde düzenlenen ve İbrahim Tatlıses, Nalan, Burcu Güneş, Ebru
Yaşar gibi sanatçıların katıldıkları konserlerde, son çıkacak sanatçıdan önce sahneye
gelerek siyasi nitelikli konuşmalar yapmış ve böylece, nabız yokladığı gibi siyasete
de yavaş yavaş ısınmıştır. Bu kutlamalarda Uzan, sahneye bir pop-star gibi ‘Gençlik
Marşı’ eşliğinde çıkarken, sahnede, her defasında “milliyetçi-popülist bir şablona
göre ülke meseleleriyle ilgili konuşma yapmış ve yine ‘Gençlik Marşı’ eşliğinde
sahneden inmiştir. Bu organizasyonlar, Uzan’ın siyasete atılacağının sinyali olarak
değerlendirilirken, aynı zamanda, daha partisi bile ortada yokken her şeyi
planladığının bir göstergesi olarak yorumlanmış ve hatta, bir bakıma
seçim
kampanyası olarak değerlendirilmiştir (Taşçıoğlu, 2007: 134-135).
Uzan’ın geniş kitlelere seslenmesinde etkili olan hiç kuşkusuz konserler
olmuştur. Ünlü sanatçıların katıldığı konserli kutlamalar, büyük bir seyirci kitlesi
çekmeyi başarırken, aynı zamanda, Uzan’ın kendi televizyonlarından konuşma ve
konserleri canlı yayınlanmıştır (Ercan,Tanşu, 2002: 7-8).
Her kutlama bir ertesi günkü Star Gazetesi’nde çoğu kez ilk sayfada haber
olarak yer almıştır. Bu haberlerin başlıkları, Cem Uzan’ın yaptığı konuşmalardan
seçilen ifadelerle oluşturulmuştur. Uzan’ın yaptığı konuşmaların tam metni de,
gazetenin genellikle 15 ve 16. sayfalarındaki “Derin Haber” kısmında verilmiştir.
Star Gazetesi’nin eki Star Box’da ise, o günkü kutlamalarda sahne alacak sanatçılara
ve kutlamaların yayınlanacağı saate yer verilmiştir. Kutlamalardaki “sonraki
durak”lar da yine Star Gazetesi vasıtasıyla kamuoyuna duyurulmuştur. Düzenlendiği
her ilde büyük kalabalıkların iştirak ettiği kutlamalar, televizyondan da yayınlanması
ile milyonlara ulaşmıştır(Türk, 2007: 34). Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere
Uzanlar medya organlarını siyasi anlamda sonuna kadar kullanarak kitlelere daha
rahat ve daha kalabalık ortamlarda ulaşmayı başarmışlardır.
Cem Uzan’ın, Uzan Grubu’nun 46. yıl kutlamalarının ilk ayağını Samsun’da
ve Mayıs ayında gerçekleştirmesi bize oldukça anlamlı olduğu izlenimi vermiştir.
66
Böylelikle, 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla başlayan Kurtuluş
Savaşı’na atfen, bir tür "Yeni Kurtulus Savası” başlatıldığının işareti verilmiş olur.
Burada kurulmak istenilen analojide IMF, Avrupa ve ABD “isgalci güçler”,Türkiye
“hasta adam”, basın kendi şirketleri hariç olmak kaydıyla “mütareke basını”,
Ankara da neredeyse “İşbirlikçi İstanbul Hükümeti” olarak kodlanmaktadır. Hiçbir
zaman açıkça zikredilmemiş olsa da, bu analojinin mantıksal sonucu “Mustafa
Kemal Atatürk-Cem Uzan” eşleşmesidir (Türk, 2007: 42-43). Bunun bir diğer
göstergesini bazı yazılarda geçen Atatürk ile saç ve göz benzerliği kurulması da
kanıtlar niteliktedir. 46. yıl kutlamalarında gittiği bütün illerde aşağı yukarı aynı
konuşmaları yaparak iktidarın yanlış politikasını vurgulamaya çalışarak siyasete giriş
sinyali vermeye devam etmiştir. Ayrıca gittiği bütün illerin belirgin özelliklerini
vurgulayarak alandaki kitlenin dikkatini üzerine çekmeyi başarmıştır. Buna örnek
olarak Aydın konuşmasında "Efeler Diyarı Aydın", İzmir konuşmasında "Egenin
İncisi İzmir"i göstermek mümkündür.
2.7.3. Genç Parti
Uzan Grubu’nun 46. yıl kutlamalarıyla birlikte, kamuoyunda su soru sıklıkla
sorulmaya başlamıştır: “Cem Uzan siyasete girmeye mi hazırlanıyor?”. Bununla
birlikte, Cem Uzan’ın bir sonraki seçimlere bağımsız bir aday olarak mı, yoksa bir
parti kurarak mı katılacağı gibi farklı görüş ve düşünceler oluşmaya başlamıştır.
Cem Uzan’ın siyasi kariyeri ile ilgili tereddütler ve soru işaretleri 10 Temmuz 2002
tarihli Star Gazetesi’nin ilk sayfasında “Büyük Gün Bugün” başlığı altında yer alan
haberle birlikte büyük ölçüde ortadan kalkmıştır. Haberde “Türkiye’nin merakla
beklediği an geldi, çattı... Cem Uzan ülkenin önünü açacak, gençleri ayağa
kaldıracak tarihi açıklamasını bugün yapacak. Türkiye saat 21:30’da ekran başına
kilitlenecek.” açıklaması yapılmış ve konuşmanın yayınlanacağı kanalların adı
verilmiştir.
Yayın saatinde Cem Uzan 12 dakikalık bir konuşma yapmıştır. Bu konuşma
kendi medya organları ve diğer birçok medya organında aynı anda yayına girmiştir.
Konuşma; Star, Show TV, NTV, TV8, Kanal 6, Star 2, Haberturk, Number1,
Skyturk, M-1, Best TV, Flash TV, Bursa AS TV, Ege TV, Tatlıses TV, Adana
67
Tempo TV, Trabzon Zigana TV kanallarından aynıandayayınlanmıştır. AGB 4 'nin
yaptığı ölçüme konuşma esnasında dokuz milyon kişi Cem Uzan'ın konuşmasını
dinlemiştir.
Cem Uzan'ın konuşmasının bir kısmı şöyledir:
- “Bu aksam sizlerin karsısına; çalışmak isteyen ama iş bulamayan Türk gençleri
adına, yatırım yapmak isteyen ama yapamayan Türk iş adamları adına, üniversiteye
girmek isteyen ama giremeyen Türk öğrencileri adına, yarınına güvenle bakamayan:
Türk işçisi, Türk memuru, Türk çiftçisi adına... Türk mühendisi, Türk doktoru, Türk
öğretmeni, Türk esnafı, Türk bilim adamı adına...Türk emeklisi, Türk ev kadını ve
Türk çocuğu adına çıkıyorum. Kısaca, Türkiye’de mutsuz, umutsuz, huzursuz,
güvensiz ve sağlıksız yaşamak zorunda bırakılan Türk insanı adına çıkıyorum.” “Bu
aksam karşınızda, Türkiyesi’nden memnun olmayan bir Türk vatandaşı olarak
bulunuyorum. Atalarına, şehitlerine, gazilerine borcu olduğunu bilen bir Türk evladı
olarak bulunuyorum. Ve biliyorum ki; en az 64 milyonu temsil ediyorum. Kalan bir
milyon da bizler gibi düşünmeyen, Türklüğüyle gurur duymayan, Müslümanım
demeye ağzı varmayan, Türkiye’yi küçümseyen, kendi menfaatlerini Türkiye’nin
menfaatlerinin önünde tutan, dolayısıyla da, Türkiye’nin bugünkü durumundan
memnun olan bir gafiller topluluğu...” “Türk, Türk’e güvenemez oldu. Türk, Türk
malına güvenemez oldu. Sonunda Türk, Türkiye’ye güvenemez oldu. Büyük
Türkiye’nin, büyük Türk milletinin düşürüldüğü duruma bakın: İşsiz, umutsuz,
fakir...” “IMF’nin ekonomisine bulaştığı hangi memleket ayağa kalkabilmiştir?
“Yabancılar, Onlara her alanda rakip olmamızdan korkuyorlar. Sanayide, tarımda,
hayvancılıkta, teknolojide, mimarlıkta, mühendislikte, tıpta, sanatta, hatta ve hatta
sporda... Çünkü Türkiye’nin başarıları; Türklüğün ve İslamiyet’in propagandası
olacak. Ondan korkuyorlar. Türkiye’nin tarihinden korkuyorlar. Türkiye’nin
gençliğinden,
dinamikliğinden,
çalışkanlığından,
zekasından
korkuyorlar.”
Türkiye’nin kanını emenlere, emdirenlere, Türkiye’yi sömürge, yani yabancılara
bagımlı hale getirenlere ‘Dur’, ‘Yeter’, ‘Haddini astın’, ‘Bardagı tasırdın’ diye
bagırmanın zamanı gelmistir. Artık birilerinin çıkıp, Türkiye’yi, Türkiye’nin önünü
4
AGB: Televizyon ratinglerini tespit eden kuruluş.
68
tıkayanlardan kurtarması gerekiyor... İste o birilerinden “Biri” benim. Cem Uzan...”
“Türkiye’nin yönetimine talibim" Oturmayacağız... Hayır oturmayacağız. Ayağa
kalktık
bir
kere...Yürüyeceğiz
sonuna
kadar...Evet,
yürüyeceğiz...
Çekilin
yolumuzdan... Açın Türkiye’nin önünü... Durduramazsınız... Türkiye geliyor.”
diyerek konuşmasına son verir. Bitirişte kullandığı cümleler ilerde yapacağı
mitinglerinde sonunda vurgulanacak sloganlar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Konuşmanın hemen ardından ekranda Genç Parti'nin Logosu belirir ve nitekim parti
kamuoyuna duyurulmuş olur.
31 Temmuz 2002 günü toplanan TBMM’nin erken seçim kararını aniden
alması ve partinin seçime girebilecek ölçüde örgütlenmesini gerçekleştirememiş
olması dolayısıyla, Uzan alternatif arayışlara yönelmiştir. İlk üretilen formül, 20
milletvekilinin transfer edilerek TBMM’de gurubu bulunan bir parti haline gelinmesi
olmuştur. Fakat, bu formül geçerlilik kazanamayınca, Yeniden Doğuş Partisi (YPD)
Genel Başkanı Ahmet Rüştü Çelebi ikna edilerek istifa ettirilmiş ve 2 Ağustos’ta
partinin olağanüstü kongreye gitmesi sağlanmıştır. Uzan aday olmasına rağmen,
secimi Mehmet Ali Akgül kazanmış ve partinin adı ve amblemi GP’nin adı ve
amblemiyle değiştirilmiştir. Fakat, yapılan değişikliğe Yargıtay vize vermeyince, 23
Ağustos’ta YDP üçüncü kez olağanüstü kongreye gitmiş ve bu kez parti, GP’nin
ismini ve amblemini alırken, programını benimsemiş ve genel başkanlığa Cem Uzan
getirilmiştir. Böylece, GP’nin 3 Kasım 2002 genel seçimlerine girmesinin önünde bir
engel kalmamıştır(Taşçıoğlu,2007:136-137).Cem Uzan ilk mitingini Konya'da
yapmıştır. Yaptığı bütün siyasi mitinglerde 46. yıl kutlamalarında olduğu hemen
hemen aynıdır.
2002 Genel seçimlerinde partiler Amerika’daki seçim kampanyalarına
özenerek reklam ajanslarıyla çalışma içerisine girmişlerdir. Hem medyanın yoğun
kullanıldığı, hem de reklam ajanslarının ağırlığının arttığı bu seçimlerde, Anavatan
Partisi Terminal Ajans ile işbirliğine giderken, kampanyada yeni iletişim
teknolojilerinden internette tanıtıma ağırlık verilmiştir. Ak Parti, Arter Ajans ile
çalışırken, parti tarafından iletişim kanalı ve turu olarak da ağırlıkla miting tercih
edilmiş ve Genç Parti’den sonra en çok miting yapan parti olarak karşımıza
çıkmaktadır. Doğru Yol Partisi ise Cenajans ile çalışmış ve kampanya sırasında parti
69
bünyesinde ‘Seçim iletişim Merkezi’ kurulmuştur. İktidar partisi olarak secime giren
Milliyetçi Hareket Partisi ise, Advise Ajans ile işbirliğine giderken, yeni iletişim
kanallarının yanında, National Geographic dergisine partiyle ilgili siyasal reklam
yayınlatmıştır (Aziz,2003:91-92).
2.8. Araştırma Kapsamına Alınan Gazeteler Hakkında Genel Bilgi
Araştırmamız kapsamında hem seçimler hem de siyasi partilerin reklam
verdiği gazeteler araştırılmış ve araştırma evrenimize girecek gazeteler, Star, Sabah,
Hürriyet, Cumhuriyet ve Zaman gazeteleri olarak belirlenmiştir. Bu gazeteler
arasında belirli siyasi görüşlere hitap eden gazeteler ve yansız haber yapıldığı
düşünülmüş gazeteler seçilmeye çalışılmıştır. Araştırma evrenimizde örneklem
aldığımız
gazetelerle
ilgili
kısaca
bilgiler
aktarmanın
faydalı
olacağını
düşünülmüştür.
Star Gazetesi
Star gazetesi günlük yayın yapan ulusal bir gazetedir. Haftalık ortalama 100
bin satmaktadır.
Star gazetesi, 8 Mart 1999 tarihinde Cem Uzan tarafından kurulmuştur.
Sloganı “Milli İradenin Sesi” olan gazete Cem Uzan’ın Genç Parti’yle siyasete
atılmasından sonra partinin yayın organı haline geldiği düşünülmektedir. 2004
yılında içerisinde Star gazetesini de bünyesinde bulunduran tüm Uzan grubu
kuruluşlarına TMSF el koymuştur. Daha sonra Ethem Sancak tarafından Star Medya
Grubu A.Ş’nin satın alınmasıyla değişime gitmiş ve günümüzde de oldukça iyi bir
satış istatistiği bulunmaktadır.
Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ahmet Kekeç, Mehmet Metiner, Aziz
Üstel, Sibel Eraslan, Ardan Zentürk, Ahmet Taşgetiren, Yiğit Bulut, Beril Dedeoğlu,
Orhan Miroğlu, Cem Küçük, Halime Kökçe(Sanal:2016:1)
Sabah Gazetesi
Sabah gazetesi ülkemizde en çok satılan gazeteler arasındadır. Turkuaz
Medya Grubu bünyesinde yayın yapmaktadır.
70
Sabah gazetesi, 22 Nisan 1985’te yayın hayatına başlayan Dinç Bilgin
tarafından kurulan bir günlük gazetedir. Ülkemizde en çok satılan gazeteler arasında
olan Sabah gazetesine 2007 yılında TMSF’nin en koymasından önce haftalık
ortalama 500 bin satarken TMSF’den sonra haftalık ortalama 350 bin satmaya
başlamıştır. Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ayşe Özyılmazel, Bülent Aras,
Emre Aköz, Engin Ardıç, Erdal Şafak, Hasan Bülent Kahraman, Haşmet Babaoğlu,
Hıncal Uluç, Hilal Kaplan, Murat Yılmaz, Mahmut Övür, Mehmet Barlas, Melih
Altınok, Meliha Okur, Okan Müderrisoğlu, Refik Erduran, Salih Memecan, Şelale
Kadak, Yavuz Donat(Sanal: 2016: 1).
Hürriyet Gazetesi
Hürriyet Gazetesi Doğan Medya Holding bünyesinde olan başlıca
gazetelerden birisidir. Türkiye’de en çok satılan 5 gazete arasındadır.
Hürriyet Gazetesi, 1 Mayıs 1948 tarihinde Sedat Simavi tarafından kurulmuş
olup dünden bugüne birçok kez el değiştirmiştir. İlk sayısını “Ürdün ve Irak orduları
Filistin’e girdi” manşetiyle yayınlayan Hürriyet, günümüzde ülkemizin en çok satılan
gazeteleri arasındadır. 1994 yılında Doğan Medya Holding tarafından satın alınan
Hürriyet gazetesinin internet siteside ülkemizde en çok tıklanan haber siteleri
arasındadır. Haziran 2011’de 9,5 milyon tekil ziyaretçi ile Avrupa’da en çok ziyaret
edilen dördüncü haber sitesi olmuştur.
Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ertuğrul Özkök, Doğan Hızlan,
Mehmet Yakup Yılmaz, Sedat Ergin, Yalçın Doğan, Ahmet Hakan, Taha Akyol,
Yalçın Bayer, İsmet Berkan, Hakan Ünsal, Ferudun Niğdelioğlu, Prof. Dr. Osman
Müftüoğlu, Tuna Kiremitçi, Ayşe Arman (Sanal: 2016: 1).
Cumhuriyet Gazetesi
Cumhuriyet gazetesi en eski gazetelerden birisidir. Gazetenin isim babası
Atatürk’tür. Cumhuriyet gazetesi, 7 Mayıs 1924’te kurulmuş olup geçmişten
günümüze oldukça popüler isimleri bünyesinde barındırmıştır. Gazetenin ilk
sayısında gazetenin önemli isimlerinden biri olan Yunus Nadi’nin Musta Kemal
Atatürk ile yaptığı röportajı yayınlanmıştır. 1928’den sonra ilk sayfasında Ramiz
71
karikatürleri, ikinci sayfalarında bilim adamlarının yazılarına yer ayrılan Cumhuriyet
gazetesinde bu gelenek uzun yıllar boyunca devam etti. Başından çeşitli olaylar,
kapatılmalar geçse de bugüne kadar gelen ve bugünde yayın yapmaya devam eden
Cumhuriyet gazetesinin genel yayın yönetmeni Can Dündar’dır.
Güncel başlıca köşe yazarları Can Dündar, Emre Kongar, Özgür Mumcu,
Hikmet Çetinkaya, Nuray Mert, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Ali Sirmen, Aydın
Engin, Çiğdem Toker olmakla birlikte daha bir sürü köşe yazarı bulunmaktadır
(Sanal: 2016: 1).
Zaman Gazetesi
Zaman gazetesi Feza Gazetecilik bünyesinde yayın yapan, haftalık ortalama
550 bin satarak Türkiye’nin en çok satan günlük gazetesi konumundadır. Zaman
gazetesi, 3 Kasım 1986 tarihinde gazeteci yazar Fehmi Koru’nun yönetiminde
kurulmuştur. Gazete 35 ülkede, 10 farklı dilde, 2 farklı alfabede yayınlanmakla
birlikte 10 ülkede basılmaktadır. 2011 yılında en çok basılan gazete olmuştur. Aynı
zamanda Zaman gazetesi Türkiye’deki ilk internet sitesine sahip gazetedir. Çeşitli
olaylardan ötürü Zaman gazetesi sık sık hedef gazete olmuştur. Genel yayın
yönetmeni Cihan Haber Ajansı Genel Müdürü Abdülhamit Bilici’dir.
Güncel köşe yazarları ise şu kişilerdir: Ahmet Kurucan, Bülent Korucu,
Ekrem Dumanlı, Mustafa Edib Yılmaz, Mustafa Ünal, Mümtazer Türköne, Nuriye
Akman, Sevgi Akarçeşme, Süleyman Sargın, Turhan Bozkurt (Sanal: 2016: 1).
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3.“TÜRK SİYASETİNDE REKLAM GERÇEĞİ: 2002 SEÇİMLERİ CEM
UZAN VE GENÇ PARTİ ÖRNEĞİ”ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
72
3.1. Çalışmanın Metodolojisi
3.1.1. Problem
Siyasete giren Cem Uzan’ın başarılı olabilmek için yapmış olduğu reklam
kampanyalarının başarısının ölçülmesi üzerinde durulacaktır.
Son yüzyılda mal ve hizmet üreten hatta siyaset propagandasında kullanılan
önemli araçların başında reklam gelmektedir. Aynı zamanda hayatımızın her alanında
karşımıza çıkmaktadır. 1990'lı yıllardan itibaren gerek kitle iletişim araçları gerekse
internet üzerinde hemen her yerde reklamlara rastlamak mümkündür. Bu araştırmada
Türk siyasetine reklamın etkileri üzerine durmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda reklamın
tam anlamıyla siyasette boy gösterdiği seçimlerden bahsedilecektir. Bu seçimler
arasında hiç kuşkusuz en etkili reklamın kullanıldığı seçim 2002 genel seçimleri olarak
karşımıza çıkmaktadır. Bu seçimde yeni siyasete atılıp beklenenden fazla bir oy
potansiyeli yakalayan Genç Parti ve genel başkanı Cem Uzan’ın reklamlardan
nasıl yararlandığı konusu üzerinde durulacaktır.
Sonuç olarak; Genç Parti’nin seçimlerde kullanmış olduğu reklam mecralarından
başta gazeteler olmak üzere ve etkilenmek istenen hedef kitle ve aldığı oy oranına
yansıması tartışılacaktır..
3.1.2. Amaç
Araştırmanızın temel amacı, Türk siyasi tarihinde 2002 seçimlerinde Genç
Parti tarafından kullanılan reklamların hedef kitleye ve oy oranına yansımasının
araştırılmasıdır. Bir diğer araştırma amacımızda tarih boyunca reklamın siyasette ne
denli etkili olduğunun açıklanmaya çalışılmasıdır. Bu amaçlar doğrultusunda şu
araştırma sorularına yanıt aranacaktır:
73

Reklamın kitleler üzerinde etkileri nelerdir?

Hangi tür reklamlar kitleleri harekete geçirir?

Yapılan reklam çalışmaları ne kadar süre de etkili olmuştur?

Türk siyasetinde reklam ne zaman kendini göstermeye başlanmıştır?

Siyasi reklamlar hangi mecralarda kullanılmıştır?

Siyasi reklamlar hangi kitle iletişim araçlarında daha çok karşımıza
çıkmaktadır?

Dünya siyasetinde ilk reklam başarısı nasıl sağlanmıştır?

Türk siyasetinde ilk reklam başarısı nasıl sağlanmıştır?

Siyasi reklamlarda reklam ajanslarının rolü nedir?

Genç Parti ve Cem Uzan hangi reklam kampanyalarını kullanmıştır?

Genç Parti ve Cem Uzan’ın parti kuruluşu esnasındaki reklam çalışmaları
nasıl olmuştur?

Genç Parti ve Cem Uzan reklamlarını hangi kitle iletişim araçlarıyla hedef
kitleye ulaştırmıştır?

Bu reklam araçlarından hangisinden daha iyi bir geri bildirim almıştır?

Genç Parti ve Cem Uzan reklam kampanyalarını hangi hedef kitlelere
yönelik yapmıştır?
3.1.3.Önem
Yapılan alan yazı incelemesinde konu ile ilgili çalışmaların sayıca yetersiz
olduğu gözlenmiştir. Genel anlamda bu araştırma reklamın siyaset üzerinde ne kadar
fazla etkisi olduğu konusunda durulacaktır. Türk siyasi tarihinde reklamların başarı
anlamında ne kadar etkili olduğu üzerinde ve bu bağlamda Cem Uzan’ın 2002
seçimlerinde kullandığı gazete reklamlarının hedef kitle üzerinde bıraktığı etkinin
önemi üzerinde durulacaktır.
74
3.1.4.Varsayımlar
Bu araştırma da

Türkiye ve dünya siyasetinde reklam çok etkili bir propaganda aracı olarak
kullanılmaktadır.

Türkiye’de gerçekleştirilen 2002 genel seçimlerinde Genç Parti’nin
başarısının arkasında reklam propagandası yatmaktadır.

Genç Parti en fazla reklam çalışmasını gazeteler üzerinden yapmıştır.
3.1.5. Sınırlılıklar

Bu araştırma sadece Türk siyasi tarihinde reklamın etkileri üzerinde
durulacaktır.

Bu araştırma Türkiye’de gerçekleşen 2002 seçimlerinde reklamın etkilerini
araştıracaktır.

Bu araştırma 2002 seçimlerinde Genç Parti ve Cem Uzan’ın reklam
kampanyaları ile sınırlandırılacaktır.

Bu araştırma da Cumhuriyet, Star, Hürriyet, Sabah ve Zaman gazetelerinde
yer alan reklamlar ve haberler üzerinde durulacaktır.
3.1.6. Tanımlar
Reklam: Bir şeyi halka tanıtmak, beğendirmek ve böylelikle sürümünü sağlamak
için denenen her türlü yoldur.
Siyaset: İnsanların hayatlarını düzenleyen genel kuralları yapmak, korumak ve
değiştirmek için gerçekleştirdikleri faaliyetlerdir.
Hedef kitle: Verilmek istenen mesajın ulaşması hedeflenen grup veya topluluk.
Medya: Büyük iletişim ve yayın organlarının tümü.
Seçim: Kanunlar, yönetmelikler uyarınca kanun koymak ve yönetmek için bir veya
daha çok aday arasından belli birini veya birkaçını seçme.
Kia: Kitle iletişim araçları. Radyo, televizyon, dergi, gazete gibi basın, yayın
organlarının tümü.
Tiraj: Gazete ve dergi gibi medya organlarının basım sayısı.
75
3.1.7. Araştırma Yöntemi
Bu araştırmada çeşitli yöntemlerden faydalanılmıştır. Bu yöntemlerden biri
nicel araştırma yöntemlerinden olan içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. İçerik
çözümlenmesinde çalışmaların güvenirliği açısından aynı metin birden çok kodlayıcı
tarafından kodlanır(Gökçe 2001: 126) ve elde edilen veriler karşılaştırılır.
çalışmanın daha sağlam bir zemine oturtulması adına ikinci bir uygulamanın
araştırmamızın diğer bir parçasını oluşturan reklamların çözümlenmesinde ise Jack
Derrida’nın . Post Yapısalcı çözümleme tekniğinden faydalanılmıştır.
Araştırmaya başlamadan önce reklamlarda ve haberlerde aranmasına karar
verilen kriterler bir liste haline getirilip reklam ve haber için değerlendirme formu
hazırlanmıştır. Reklam ve haberlerde tespit edilen bu kriterler önceden hazırlanmış
formlar üzerine tek tek işaretlenmiştir. Evren ve örneklem kısmında belirtilen
kriterler doğrultusunda incelen her reklam ya da haber için bu formlarda yer alan
bilgiler dikkatli bir şekilde özgün olarak hazırlanan başka bir forma aktarılarak
kodlanmıştır. Bilimsel doğru bir sonuca varabilmek için elde edilen veri girişleri ve
istatistiksel analizlerin yapılması için SPSS 22 paket programı kullanılmıştır. Analiz
neticelerine göre çalışmanın problemi oluşturulan hipotezler eşliğinde açıklığa
kavuşturulmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak, elde edilen veriler sonuç ve bulgular
kısmında tartışılarak değerlendirilmiştir.
Araştırmada Kullanılan İçerik Analizi Yöntemi
Bu araştırmanın uygulama kısmında içerik analizi yöntemi kullanılacaktır.
İçerik çözümlemesi metinleri analiz etmek için kullanılan bir araştırma yöntemidir
(Hansen Akt. Çebi, 2003: 60). Bu anlamda içerik analizi yönteminin tanım
aşamasına geçmeden önce tarihçesiyle ilgili bilgi vermek faydalı olabilir.
İçerik çözümlemeleri uygulamaları çok eski tarihlere dayanmaktadır. Ancak
sistematik gelişimini 20 yüzyılın ortasında tamamladığına rastlanmaktadır. Bağımsız
bir araştırma yöntemi olan İçerik Analizi bu niteliğini 1941 yılında Chicago
Üniversitesinde kitle iletişiminde otorite olarak kabul gören Lasswell, , Walpen,
Lazarsfeld, Stanton gibi ünlenmiş bilim insanlarının katıldığı konferansla kazandığı
76
söylenebilir. 1955 yılında Osgood tarafından Monticello-İllıonois’ de düzenlenen
“İçerik
Çözümlemesinde
karşılaşılan
sorunlar.”
İsimli
konferans
içerik
çözümlemesinin geliştirilmesi sağlayan bir konferans olarak değerlendirilebilir. 1967
yılında Philadelphia’daki konferansta ise içerik analizi yönteminin sınırları üzerine
gerçekleşen bir konferans düzenlenmiştir. İçerik analizi yönteminin kullanıldığı ilk
çalışma olarak Speed’in “New York Gazetelerinin Konu Analizi” isimli çalışması
olduğu iddia edilse de ilk olarak 1925 yılında “Prusya Okul Kitaplarında Askeri
Stereotipler” isimli çalışmasıyla Laswell’in yaptığı çalışma gösterilmektedir. Birçok
kaynakta içerik çözümlemesi kavramı bir yöntem,teknik ya da metot olarak
isimlendirilmektedir. Ancak yöntem ve teknik kavramları birbirlerinden dikkatli bir
şekilde ayrılması gereken iki farklı kavramdır. Çünkü teknik kelimesi çoğu zaman
araştırma yönteminin geliştirilmesi için kullanılan genel bir yaklaşımı ifade ederken,
Yöntem ise bir araştırmanın zihinsel sürecini ifade eder. Bu sebeple içerik analizinin
her zaman yöntem manasında kullanılmasında fayda vardır (Gökçe, 2001: 15).
Çalışmada kullanılacak olan içerik analizi sayısal veriler ve bu verilerdeki
sıklık niteliklerine değer veren bir araştırma yöntemi şeklidir (Türkoğlu, 2000: 22).
Fakat bu yöntemin bilimsel olarak kullanımına başlanmasında en çok katkı şüphesiz
Berelson’a aittir. Berelson ise “İçerik Çözümlemesi’ni: İletişim yazılı-açık
(Manifest) içeriğinin objektif sistematik (Dizgeli) ve sayısal (Kantitatif) tanımlarını
yapan bir araştırma tekniğidir” diye tanımlar. Bu tanımda geçen objektiflik,
sistematik ve kantitatif(sayısallaştırma) kavramlarını şöyle açıklanabilir.
Objektiflik Kavramı: Bir araştırma herkes tarafından paylaşılabilir bir şekilde
yapılabilirse objektif olabilir. Sadece objektif olan araştırmalara içerik çözümlemesi
yöntemi uygulanabilir. Bir araştırmanın objektif olabilmesi için çözümleme
sınıflamalarının benzer içeriklere uygulanabilecek ve benzer sonuçlara ulaşılabilecek
şekilde kesin olarak tanımlanmaları gerekmektedir.
Sistematiklik Kavramı: Bu kavram iki değişik anlamı ifade eder. Sistematiklik bir
deyişle araştırma sonucunun araştırma stratejisine çevrilmesinde yöntemin açık ve
düzenli olarak uygulanmasına diğer bir deyişle bu araştırma malzemesine kesintisiz
bir şekilde uygulanması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu çevrilme işlemi ise
77
varsayımların formüle edilmesi, araştırma evrenin belirlenmesi, çözümleme
ölçeğinin ve ölçme biriminin belirlenmesi, sınıflama sisteminin oluşturulması,
araştırmanın
güvenirliliğinin
ve
geçerliliğinin
kontrol
edilmesi
konularını
içermektedir.
Sayısallaştırma(Kantitatiflik): Sayısallaştırmanın ilk şartı içerik çözümlemesinin
bekli de en ayırıcı özelliğidir. Çünkü içerik çözümlemesinin en başta gelen özelliği;
içerik bünyesindeki çözümlenebilir sınıflamaların sınırlarının ne olduğu, hangi
noktaların göreli(nispi) olarak vurgulandığı ya da ihmal edildiğidir. Sayısallaştırma
kavramı ölçme işlemini içermektedir. Bilgileri yoğunlaştırmak ve bu şekilde
karşılaştırabilirliğinin
sağlanması
bakımından
düzenli
bir
işlevi
yerine
getirebilmektir. Fakat sayısallaştırma içerik çözümlemesinin en belirgin özelliği
olarak kabul edilmesinin yanı sıra en çok tartışmaya neden olan özelliği
konumundadır. İçerik analizinin, söz gelimi göstergebilimsel analize göre en temel
üstünlüklerinden biri çok büyük miktardaki metinlerin veya medya içeriğinin
incelenmesine imkan vermesidir. Bununla birlikte, kitle iletişim araçları (Radyo, Tv
vb.) çok büyük miktarlarda metin, ses, görüntü ve reklam üretmektedirler.
Kavramaya ve daha çok uygulamaya ilişkin nedenlerden ötürü içerik analizine,
çözümlenecek
araştırma
materyalinin
belirlenmesi
ve
daraltılması
ile
başlanmaktadır(Hansen akt. Çebi,2003:62).
Araştırmada Kullanılan Jack Derrida’nın Post Yapısalcı Çözümleme Tekniği
Postyapısalcı düşünür Jacques Derrida’nın başyapıtı olarak görülen
yapısökümcülük temelde, metinlerin derin yapılarına ulaşıp, yapıları moleküllere
ayrıştırmaya çalışan bir yöntem olarak tanımlanabilir. Yapısöküm, “felsefi ve
yazınsal metinlerdeki çelişkili anlam ve içerik mantıklarını ayıklayan, çekip çıkaran
yaratıcı etkinliktir” (Mutlu, Erol, 2004:301).
Yapısökümcü gelenek dili ve yapıyı sorunsallaştırmak suretiyle öncelikle
metin içerisindeki ussal/usdışı, doğru/yanlış, iyi/kötü gibi metafiziksel karşıtlıkları
bozmaya çalışır, fakat metafizikte var olan bu karşıtlıkları ortadan kaldırmak, bir
başına yeterli olmayacaktır.
78
Madan Sarup’a göre (Sarup, 2010: 80),
“Tersyüz etme ile yerdeğiştirme yoluyla işleyen yapısöküm, birbirine
benzeyen felsefe karşıtllıklarında her zaman için bir şiddet hiyerarşisinin söz
konusu olduğunu ileri sürer. Terimlerden biri daima kendi öncelikli konumnu
pekiştirirken diğerini denetimi altına alır. Böylesi bir karşıtlığı yapısöküme
uğratırken yapılacak ilk iş hiyerarşiyi yıkmaktır. Bundan bir sonraki
aşamada, tersyüz edilmiş terimin yeri değiştirilmeli, öncelikle terim
“söküme” alınmalıdır. Öyleyse yapısöküm çabası, kendisinden çok şey
beklenen son biçimini almış metni bir yere yerleştirmek, karar verilemezlik
anını keşfetmek, gösterenin olumlu hareketiyle serbest kalan metni incelikle
araştırmak, yerleşik hiyerarşinin sırf yerinin değiştirmek amacıyla tersyüz
etmek, yazılı olanları yeniden oluşturmak için parçalarına ayırmak
işlemleriyle özetlenebilir” (Sarup, 2010: 80).
Yapısökümle görünür kılınan semantik öğeler, her ne kadar metnin satıhının
altında kalan ideolojilerle örülü mesajları da beraberinde görünür kılsa da, Derrida’ya
göre ayrıştırılan bu öğeler bizleri hiç bir suretle nihai, durağan ya da tikel bir
anlamlandırma ya da yorumlamaya götürmede başarılı olamaz. Bunu, Derrida’nın
yapısökümünün başat hipotezlerini sıralayarak gerekçelendirebiliriz.
Derrida’ya göre;

“Dil, anlam istikrarsızlığı ve belirlenimsizliğinin silinmez izlerini taşır”
(Kaplan, Neşe & Kaplan, Ali 2007:114). Dil, kullanıcılarına statik bir anlam
ya da anlamlar bütünü sunamaz,

“Dildeki bu anlam istikrarsızlığı ve belirlenimsizliğini karşısında hiçbir
analiz yönteminin, örneğin felsefe veya eleştirinin metin yorumu açısından
herhangi bir otorite iddiasında bulunamayacağını belirtir” (Kaplan, Neşe &
Kaplan, Ali 2007: 114). Hiçbir analiz yönteminin vardığı epistemolojik
bulgu, doğruluğu su götürmez ya da genel-geçer bir niteliğe sahip olamaz,
79
“İşte tüm bu nedenlerle “yorum”, alışıldık anlamıyla “analize” benzemeyip,

bir tür “oyun”u andıran serbest bir alandır” (Kaplan, Neşe & Kaplan, Ali,
2007:114).
Özetle, verili bir metni yapısöküme tabi tutmak, metnin kıyısında köşesinde
hatta dışında kalmış semantik öğeleri gün yüzüne çıkarmamızı sağlarken, elde edilen
parçalarla metnin yeniden üretimi amaçlanmaz. Yapısöküm sürecinin ardından elde
edilen anlam ya da anlam bütünlükleri, ölümü ilan edilen metin tasarımcısını,
anlamın yeniden üretilmesi sürecinde soyutlamakta, metinle okuyucuyu baş başa
bırakmaktadır.
Metnin
yorumlanmasıyla
ortaya
çıkacak
olan
tüm
çoklu-
anlamlandırmalar, bütüncül ve sonlu bir anlamlandırma süreci olmaktan hayli
uzaktır,
bir
diğer
ifadeyle,
yazarın
aktardığı
anlam
okuyucununkiyle
örtüşmemektedir. “Yazarın amaçladığı anlam okuyucunun algıladığına ikincildir
(önemsizdir) (Erdoğan, İrfan, 2013). Anlam, okuyucu tarafından süreğen bir şekilde
çoğaltılır, anlam bir nevi okuyucuya özeldir.
3.1.8 Evren Örneklem
Araştırmanızın evrenini 2002 yılında yapılan genel seçimlerde kullanılan
reklam kampanyaları, örneklemimizi ise Star, Sabah, Hürriyet, Cumhuriyet ve
Zaman gazetesi oluşturmaktadır. Bu gazetelerin ulaştığı toplam tiraj sayısı 1 522 996
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Araştırma kapsamına yer alan gazetelerin haberleri 1 Ekim 2002 ile 5 Kasım
2002 tarihleri arasıyla sınırlandırılmıştır. Bu tarihler aralığında siyasetle ilgili toplam
808 adet haber ve reklama rastlanılmıştır.
Araştırmada yer alan gazetelerin kapsama alınma seçim döneminde tiraj
olarak diğer gazetelerden daha yüksek olmaları nedeniyle seçilmiştir. Gazetelerdeki
reklamlar sayfa sayfa değerlendirilmeye alınmıştır. Bu yüzden bazı gazetelerde iki
sayfa olarak görülen reklam ve haberler ayrı ayrı 2 reklam ya da haber olarak
değerlendirilmiştir.
80
3.2. Araştırmanın Bulguları ve Bulguların Yorumlanması
3.2.1. 2002 Genel Seçimleri ve Genç Parti Seçim Kampanyaları
Tablo 1: 2002 Kasım Genel Seçimleri Oy Oranları Ve Kullanılan Oy Sayıları
PARTİ
TOPLAM OY
OY YÜZDESİ
SAYISI
GENÇ PARTİ
2.285.598
7.25
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
2.635.787
8.36
ANAVATAN PARTİSİ
1.618.465
5.13
DOĞRUYOL PARTİSİ
3.008.942
9.54
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
6.113.352
19.39
384.009
1.22
16.707.233
49.11
32.753.386
100
DEMOKRATİK SOL PARTİ
DİĞER PARTİLER VE GENEL
HABERLER
GENEL TOPLAM
81
2002 Genel seçimlerine genel bir bakışta iki partinin ülke barajı olan %10
Barajını geçtiğini görüyoruz. Bu partiler seçim sonucunda tek başına iktidara gelen
ve araştırma kapsamında yer almayan Adalet ve Kalkınma Partisi ve Ana Muhalefet
görevini üstlenme şansını yakalayan Cumhuriyet Halk Partisi olmuştur. 1999 Genel
Seçimleri sonucunda koalisyon kuran Demokratik Sol Parti Genel Başkanı Bülent
Ecevit Başbakanlığında, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi’nin de yer
aldığı hükümet 2002 seçimlerinde baraj altında kalarak meclisten kendilerini uzakta
tutmuşlardır. Bunlar dışında Doğruyol Partisi’de yıllar sonra küçük bir oy oranıyla
meclis dışında kalmıştır. Bu köklü partilerin almış olduğu oy oranlarına bakıldığında
aynı orana yakın oy alıp meclis dışı kalan ancak başarılı sayılan yeni kurulmuş genç
bir parti olan Genç Parti’dir.
Genç Parti almış olduğu 2.285.598 oy ve %7.25’lik oranıyla tüm ülke de
beklenmedik bir başarı sağlamıştır. Yaptığı mitinglerle rekor kırmayı başarmış ve
medyanın gücünü kullanarak ülkede ses getirecek bir başarıya imza atmıştır. Genç
Parti’nin Genel Başkanı Cem Uzan zaten daha önceden kazandığı medyatik duruşu
seçimlerde de sergilemiş Genç Parti’den çok kendi adıyla bu oyların büyük bir
kısmını aldığı söylenebilir.
1999 genel seçimlerinde başarılı olup barajı aşan tüm partiler bu seçimde
baraj altında kalmışlardır. Bunun sebepleri arasında o dönem yaşanan ekonomik
krizler ve depremlerdeki yetersiz çalışmalar gösterebilir. Partileri teker teker
değerlendirmeye alırsak daha sağlıklı bir sonuç ortaya koyabiliriz. Demokratik Sol
Parti bir önceki seçimin neredeyse 20 katı daha az oy alarak en büyük hezimeti gören
siyasi parti olmuştur. Bunun baş sebebi hiç kuşkusuz dönemde yaşanan kriz olduğu
söylenebilir. Ancak parti Genel Başkanı Bülent Ecevit’in sağlık problemleri seçmen
üzerinde ikinci bir olumsuz etki yarattığı gerçeği de karşımıza çıkmaktadır. Dönemde
gazetelere baktığımızda daha çok sağlık problemleri ve “Ecevit bırakıyor mu?”
Soruları seçimde oy oranındaki düşüşteki diğer etkenler olarak düşünülebilir.
Dönemin iktidar ortağı Milliyetçi Haraket Partisi iktidar ortağı olduğu 1999
Genel Seçimlerindeki oyunun hemen hemen yarısını bu seçimde alarak ülke
barajının altında kalmıştır. Bu oy oranındaki düşüşün en baştaki sebebi yine
82
dönemde yaşanmış olan ekonomik krizler ve bu krizler neticesinde onarmaya yönelik
çalışmalarının başarısız olması gösterebilir. Ancak MHP’nin oy oranındaki düşüşün
bir diğer nedeni ise Abdullah Öcalan’ın idam cezasını kaldırılmasında imzasının
bulunması gizli bir baş aktör olarak karşımıza çıktığı söylenebilir.
Kendisini Merkez sağ hatta merkez partiler olarak nitelendiren Doğruyol
Partisi ve Anavatan Partisi de basında yoğun bir şekilde yer almalarına rağmen
seçmenin yeni bir alternatif olarak ve merkez parti olarak görmeye başladığı Adalet
ve Kalkınma Partisi’ne oy kullanma eğilimi gösterdikleri düşünülebilir. Bunun
yanında seçmenin değişimden yana olduğu da çok anlaşılır bir şekilde ortadır. Bu
değişim iktidar değişimi ve Genel Başkan değişimleri olarak seçim sonuçlarında
karşımıza çıktıkları söylenebilir. İşte böyle bir ortamda Cem Uzan da bir alternatif
olma çabası içerisine girmiş ve hiç kimsenin beklemediği bir oy potansiyeline
ulaştığı düşünülebilir.
Bu seçimlerde GP adına, reklamcı Ali Taran ve ajansı ATCW tarafından GP
lideri Cem Uzan merkezli bir kampanya yürütülmüştür. Milliyetçi ve popülist bir
strateji üzerine inşa edilen kampanyada, Uzan Grubuna bağlı medya kuruluşları
yoğun olarak kullanılırken, GP lideri Uzan düzenlediği 140 dolayında miting ile bu
alanda bir rekor kırmıştır. Bir günde ortalama iki il veya ilçede halkın karşısına
çıktığından buralara helikopterle giden Uzan’ın, miting yapacağı yerdeki hazırlıkları
kendi grubuna bağlı halkla ilişkiler birimi üstlenmiştir. Miting görüntüleri 10 kamera
tarafından kaydedilmiş ve miting ile ilgili görüntüler ve bilgiler, kendi grubuna bağlı
2 gazete, 2 dergi, 3 televizyon kanalı ve 7 radyo tarafından halka ulaştırılmıştır.
Ayrıca, grubun elindeki mobil telefon operatörü Telsim tarafından, hangi il veya
ilçede miting düzenleniyorsa, oradaki abonelere miting duyurusu ile ilgili kısa
mesajlar çekilmiştir(Taşlıcalı,2002: 19).
Cem Uzan mitinglerde her üç-dört cümlede bir, ünlemli tekrarlar yapılmıştır.
“…mahvettiler, mahvettiler!, yeter, yeter!, …and içtik, and içtik!, vergi sıfır olacak,
sıfır!, bilhassa bedava vereceğiz, bedava!” gibi tekrarlar vaadlerin ve kampanya
mesajlarının akılda kalıcılığını artırmıştır. En önemlisi, yarı şaka yarı ciddi herkesin
söyleme alıştığı parti sloganıdır. Diğer partilerin kendileriyle özdeşleşecek bir slogan
83
üretemediği bir ortamda “Açın Türkiye’nin önünü!, durduramazsınız!, Türkiye
Geliyor!” sloganı imaj oluşturmada önemli bir etkiye sahip olmuştur (Bora,
2002:55).
Cem Uzan’ın politik kampanyasının en önemli dinamiklerinden birisi hiç
şüphesiz seçmenle yüz yüze diyalog olmuştur. Mitinglerinde insanların ellerine
dokunması, onlarla hatıra fotoğrafı çektirmesi, seçmenlerinden kopuk bir izlenim
veren diğer liderlerle karşılaştırıldığında önemlidir. Uzan'ın dokunması yapay
bulunabilir, ama yine de etkili olmuştur. Bu liderin halkla yakınlığını ve halkın içine
girmekten korkmayışını temsil etmektedir. “Türk insanının ‘dokunma’ ve ‘karşılıklı
konuşmaya’ ne kadar önem verdiği dikkate alınırsa Cem Uzan’ın kampanyasındaki
bu stratejisi başarı sağlamıştır. Cem Uzan’ı başarıya götüren ve imaj oluşturma
yolunda bir başka önemli unsur, beden dilini çok iyi kullanmasıdır. Çünkü
“Türkiye’de iletişim, diğer bir çok ülkede olduğu gibi, sözlerden çok beden üzerinde
yoğunluk kazanmaktadır” . Yine kolları geriye doğru katlanmış, kravatsız Kennedy
vari beyaz gömleğiyle “sade, şeffaf, genç ve dinamik lider”; ceketsiz ve sivil
kostümüyle de “halka halktan biri” imajı verilmeye çalışılmıştır.
Genç Parti’nin kuruluşundan bugüne sergilediği “lider partisi” kategorisinin
ötesinde; tamamıyla bir “kişi parti” ile ya da “partileşmiş kişiyle” karşılaşıldığı
söylenebilir. Mussolini’nin “Kara Ceketli”ler İtalya’sından belki de tek farkı, Cem
Uzan’ın kendisinin kravatsız ve kolları yarıya kadar sıyrılmış beyaz bir gömleği
tercih etmesinde yatmaktadır(Yaylagül, Dağtaş, Yıl Belirtilmemiş:487).Ecevit’in işçi
kasketi, Demirel’in fötr şapkası, Özal’ın dolmakalemi gibi Uzan’ın da kısa sürede
kitlelere benimsettiği kravatsız beyaz belli anlamlar taşımaktadır:
“Kolları sıvalı, kravatsız ve yakası stilize bir şekilde kaykılmış beyaz gömlek
önemli mesajlara sahiptir: Sade ve şık, ak-pak, genç, dinamik, atak, delikanlı…
Kravatsız ve ceketsizliğiyle halka yakın, ama gömleğinin markalı, beyazlığıyla aynı
zamanda öncü ve elit….” (Bora, 2002: 54-55).
Partinin amblemine bakacak olursak; beyaz zemin üzerinde bulunan ve
birbirine bakan iki kırmızı hilalin arasında duran kırmızı bir yıldızdan ibarettir.
84
Amblemde kullanılan öğeler, Türk bayrağı ve MHP amblemini çağrıştırdığından,
partinin, ‘milliyetçi’ bir temel üzerine oturduğu ve bu kesime hitap ettiği izlenimini
oluşturmuştur. "Milliyetçi Tavır", kampanya süresince gerek liderin konuşmalarına,
gerekse partinin siyasal reklamlarına da yansımıştır. Yine partinin adı da özellikle
seçilmiş ve birçok genç vekil adayları ile anlaşılmıştır. Bu isim aynı zamanda ilk
defa oy kullanacak genç kitle üzerinde de kuşkusuz etkili olmuştur.
Cem Uzan diğer partilerden farklı olarak sınır-ötesi propaganda bile yapmış
ve dünyanın en büyük e-posta hizmeti veren kuruluşları arasında yer alan hotmail ve
yahoo haber portalı aracılığıyla da propagandasını sürdürmüştü.
Genç Parti’nin seçim kampanyalarını diğerlerinden ayırt eden en önemli
özellik düzenleniş ve sunuluş biçimidir. Gerçekten de bu kampanya bir siyasi
propaganda
uzmanı tarafından
değil de
bir
başarılı reklamcı tarafından
hazırlanmıştır. Seçimlerden aldığı sonuç göz önüne alınırsa bu reklamın başarılı
olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Kullanmış olduğu bu reklamlar sayesinde tüm
kitleleri hareket geçirme anlamında başarılı olunmaya çalışılmıştır.
Genç partinin çok konuşulan ve en çok ön planda olan seçim reklamları
şunlardır: “Mazot 1 YTL olacak”, “ÖSS ve Harçlar Kalkacak”, “Fındık 8 YTL
Olacak”, “Emekliye 14 Maaş”, “Gıdada KDV Kalkacak”, “Bu İş Yürek İster”,
“İssizlik Bitecek”, “Ezilenler İktidar Olacak”, “Önce Türk Milleti”, “Her işsize 350
YTL Maaş”
“Mazot 1 YTL olacak” reklam propagandasında çiftçilere yönelik bir
kampanya karşımıza çıkmaktadır. O dönemde çiftçilerin en büyük sıkıntıları pahalı
olan mazot fiyatlarıydı. Gerekli araştırmalar ve çalışmalar sonucunda yapılan
kampanya sayesinde belirli bir kitleyi etkilemede başarılı olunduğu görülmektedir.
Çiftçiler dışında otobüs firmaları, Nakliye firmaları da etkilenmeye çalışıldığı
söylenebilir. En genel anlamda ise dünyanın en pahalı yakıtının kullanıldığı
düşünüldüğünde bütün seçmene yönelik bir seçim kampanyası olarak düşünmek
yanlış olmaz.
85
“ÖSS ve Harçlar Kalkacak” reklam propagandasında gençlere yönelik bir
kampanya karşımıza çıkmaktadır. ÖSS kampanyasıyla ve de partinin isminde de
geçen "Genç" kelimesiyle ilk defa oy kullanacak genç kesim etkilenmeye
çalışılmıştır. Yine aynı şekilde Harçların kalkacak olması kampanyasıyla Üniversite
de okuyan genç kitlenin oyuna talip olunmaya çalışılmıştır. Bu dershaneler
tarafından kötü karşılansa da farklı alanlarda dershane sahiplerine getireceği yenilik
ve kolaylıklarla onlarında oyuna talip olduğu söylenebilir. Seçim dönemi
değerlendirildiğinde üniversite sınavına başvuru 1500.000 kişi civarındayken,
kazananlar yaklaşık olarak 350.000 kişi civarındadır. Üniversite sınavına giriş
sınavının kaldırılması bu açıdan büyük bir kitle olan, yani üniversiteyi kazanamayan
genç nesil olarak karşımıza çıktığı söylenebilir.
“Fındık 8 YTL Olacak” kampanyası ile o dönemde fındık üreticilerinin
yakındığı Fiskobirlik'in verdiği fındık fiyatların düşük olduğunu vurgulayıp, fındık
üreticisinin yüzünü güldürmek ve oyuna talip olmak için yapılan bir reklam
kampanyasıdır. Fiskobirlik’in o dönem alım fiyatı 1,5 Türk Lirası olarak karşımıza
çıkmaktadır. Cem Uzan’ın vaadi olarak 8 Türk Lirası fiyatı fındık üreticilerinin
devlet istediği rakamdan da fazladır. Bu anlamda düşündüğümüzde hem bölgesel
hem de fındık üreticilerine yönelik bir reklam kampanyası olduğunu söyleyebiliriz.
“Emekliye 14 Maaş” kampanyası ile ülkede emekli kesimin oylarına talip
olunmaya çalışılmıştır. Günümüzde de gündemde yerini koruyan bu reklam
kampanyası sayesinde ülkemizde büyük bir kesim olan emekliler üzerinde etkili
olmaya çalışıldığı aşikardır. Dönemdeki ve günümüzde emekli olan insanların yaşam
standartları çalıştıkları döneme nazaran hemen hemen yarı yarıya düşmektedir. Bu
yüzden reklam kampanyasının emeklilerin en önemli problemi olduğunu söylemek
yanlış olmaz.
“Gıdada KDV Kalkacak” kampanyası ile tüm yurtta yaşayan insanlara
yönelik bir reklam kampanyasıdır. Zorunlu tüketim malzemeleri olarak da
tanımlayabileceğimiz gıda ürünleri üzerinden yapılan KDV’nin kaldırılması
seçmenlerin daha ucuz bir şekilde gıda malzemelerini almalarını sağlayacak bir
reklam kampanyası olduğu da söylenebilir.
86
“Her işsize 350 YTL Maaş” kampanyası ile ülkedeki işsiz sınıfın oyuna talip
olunmaya çalışılmıştır. Bu sayede işsiz olan sınıfın en azından iş bulana kadar
geçimini sağlamaya yönelik başarılı bir reklam kampanyası olduğunu söyleyebiliriz.
Diğer reklam kampanyalarına baktığımızda düzenden memnun olmayan,
iktidarı beğenmeyen ve devletin düzgün yönetilmediğini her mitingde vurgulayan
“Açın Türkiye’nin önünü!, durduramazsınız!, Türkiye Geliyor!”sloganını kullanıp,
milli duygulara sahip kitlelerin oylarına talip olduğunu gösteren reklam
kampanyaları olduğu söylenebilir. Bu sayede reklamın kitleler üzerine etkili olduğu
vurgulanmaya çalışılmıştır.
Konda Araştırma ve danışmanlık şirketinin yaptığı anketleri 3 Kasım
seçimlerinden 2 ay öncesinden başlayacak şekilde 4 adet araştırma gerçekleştirdi. Bu
araştırmalarda mevcut iktidarda olan koalisyon partilerinin baraj altında kaldığı, Ak
Parti’nin iktidar olacağı, CHP’nin dışında da Cem Uzan’ın Genç Partisi’nin sadece
barajı aşacağı gözüküyordu.
3 Kasım öncesi yapılan ilk 3 araştırmada Cem Uzan’ın oyu yükselmekte,
hatta yüzde 18 bandına varmaktaydı. Ancak Hasan Cemal’in yazısında da belirttiği
Tarhan Erdem’in ortaya koyduğu sebeplerden dolayı Genç Parti’nin oyu son
araştırmada da beliren şekilde düşmeye başladı. Bu sebepler seçimler esnasında Cem
Uzan'a yapılan suçlamalardır.
2002 seçimleri araştırmaların da gösterdiği gibi koalisyon partilerini
parlamento dışında bırakan bir tablo ile sonuçlandı. Son araştırmada yüzde 15'lerden
yüzde 9’a düşen Genç Parti’nin düşüşü sandığa kadar devam etti ve yüzde 7,25 oy
alabildi.
87
3.2.2. Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tirajları
Tablo 2: Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerin Tiraj Sayıları
GAZETE ADI
EKİM 2002
KASIM 2002
TİRAJI
TİRAJI
STAR
407.682
383.688
SABAH
283.419
358.501
HÜRRİYET
426.074
431.955
CUMHURİYET
39.592
43.043
ZAMAN
242.368
305.809
Araştırmada yer alan gazetelerinin Ekim ve Kasım 2002 tarihlerindeki
tirajları yukarıdaki tabloda gösterilmektedir. Bu gazeteler arasında Ekim ayında en
çok tiraj yapan gazete 426.074 ile Hürriyet gazetesi olmuştur. Bu gazeteyi takiben
Star gazetesi 407.682 lik tiraj ile ikinci durumda yer almaktadır. Aynı tirajların
yakınlarına Kasım ayında da rastlanmıştır. En az tiraj yapan gazete 39.592 ile
Cumhuriyet gazetesidir. Sabah ve Zaman gazeteleri seçim döneminde 200.000 tiraj
bandındayken seçimlerden sonra 300.000’lere ulaşmıştır. Bu da seçim döneminde
daha çok siyasi haber yapan gazetelerin okunduğunu gösterebilir.
Cem Uzan’ın patronu olduğu Star gazetesi tirajlarda ikinci olması Genç
Partinin daha fazla kitleye ulaşmasında etkili olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Genel mana da bağımsız olan gazete seçim süresince bir parti gazetesi gibi tavır
sergilemiştir. Bu gazetede yer alan haber ve reklamlarla okuyucu kitlelerine
partilerini anlatma şansını bulmuşlardır. Star gazetesinin tirajları kuşkusuz Genç
Parti’nin oy oranı üzerinde etkili olmuştur.
88
Gazetelerin hitap ettikleri kitlelerin değişiklik gösterdiği söylenebilir. Zaman
gazetesi muhafazakar olarak kabul gören bir kitleye hitap etmekte aynı zamanda da
bir dini cemaatin gazetesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Cumhuriyet gazetesi ile
ülkemizde “solcu” olarak nitelendirilen ancak aydın kesiminde okuduğu bir kitleye
sahip gazete olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma kapsamında yer alan diğer
gazetelere baktığımızda daha orta da ve magazinsel haberlere yer verdiği düşünebilir.
Bu yüzden de partilerin gazetelerde yer alma oranları gazetelere göre değişiklik
göstermektedir.
3.2.3. Gazetelerde Genel Olarak Partilerin Yer Almaları
Tablo 3: Gazetelerde Partilerin Yer Alma Oranları
PARTİ
SAYISI
YÜZDESİ
GENÇ PARTİ
133
16.46
MİLLİYETÇİ HAREKET
PARTİSİ
117
14.48
ANAVATAN PARTİSİ
99
12.25
DOĞRUYOL PARTİSİ
79
9.77
CUMHURİYET HALK
PARTİSİ
102
12.62
DEMOKRATİK SOL PARTİ
60
7.42
DİĞER PARTİLER VE GENEL
HABERLER
218
26.98
GENEL TOPLAM
808
%100
89
Yukarıdaki tablo 2002 seçimlerinde yer alan siyasi partilerin seçim ve sonrası
olan 1 Ekim 2002 tarihinden 5 Kasım 2002 tarihine kadar olan dönemde haber ve
reklam olarak gazetelerde ne kadar yer bulduklarını gösteren tablodur. Bu tarihler
arasında reklamların etkili olduğu düşünülmüştür. Tabloyu incelediğimizde Genç
Parti seçmiş olduğumuz gazetelerde 133 yer bulma ile %16.46 lık bir yüzdeye
sahiptir. Milliyetçi Hareket Partisi 117 haber ve reklam ile %14.48 lik bir yüzdeye
sahip olmuştur. Anavatan Partisi 99 yer bulma ile 12.25 Doğruyol Partisi ise 79 yer
bulma ile %9.77 yer bulma imkanına sahip olmuştur. Cumhuriyet Halk Partisi 102
yer bulma ile 12.62, Demokratik Sol Parti ise 60 yer bulma ile %7.42 lik yüzdeye
sahiptirler. Diğer partiler ise 218 yer bulma ile %26.98 lik bir yüzdeye sahip
olmuşlardır.
Tabloya genel bir bakış yaptığımızda Genç Parti’nin %16.46 lık oranla diğer
araştırma yapılan partilere göre gazetelerde daha fazla yer bulduğunu söyleyebiliriz.
Bunun sebepleri arasında Cem Uzan’ın bir medya patronu olması gösterilebilir. Aynı
zamanda yapmış olduğu miting sayıları ve seçim kampanyaları da bunda etkisini
gösterdiği düşünülebilir. Yapılan haber ve reklamların genelinde ön planda olan ise
parti genel başkanı Cem Uzan’dır. Gerek başlıklarda gerekse fotoğraflarda sürekli ön
plana çıkarılmıştır. Araştırmamızın ilerleyen kısımlarında bunu daha net bir şekilde
gösterme imkanı bulunacaktır.
Genç partinin ardından gelen parti ise bu seçimlerde miting yerine reklam
vermeyi tercih eden Milliyetçi Hareket Partisi olmuştur. 3. Sırada yer alan ve birçok
seçimde reklama daha çok önem veren parti ise Anavatan Partisi olmuştur. Tablo da
808 yer bulmadan büyük bir kısmı 218 yer bulmayla oluşturan diğer partiler ve genel
haberlerde ise siyasi haber niteliği taşıyan ve araştırma dışında kalan partilerin
tümünün oluşturduğu kısımdır.
Araştırma kapsamına alınan diğer partilere bakacak olursak en az yer bulan
parti Demokratik Sol Parti olmuştur. Bunun en büyük nedeni partinin genel başkanı
olan Bülent Ecevit’in geçirmekte olduğu sağlık problemleri gösterilebilir. Dönemin
iktidar ortağı Anavatan Partisi daha önceki seçimlerde de olduğu gibi reklam ve
habere önem verdiğini anlamak mümkündür. Doğruyol Partisi ise reklama çok önem
90
vermeden daha çok haberlerde yer bulmuştur. Kasım seçimlerinde ana muhalefetlik
görevinin verildiği Cumhuriyet Halk Partisi ise 102 yer bulmanın içinde daha çok
haberlerde yer almıştır.
Tablo 4:Araştırma Kapsamında Yer Alan Gazetelerdeki Haberlerin Sayısı
PARTİ
HABER SAYISI
YÜZDESİ
GENÇ PARTİ
83
13.74
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
69
11.42
ANAVATAN PARTİSİ
49
8.11
DOĞRUYOL PARTİSİ
68
11.25
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
86
14.23
DEMOKRATİK SOL PARTİ
43
7.11
DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER
206
34.10
GENEL TOPLAM
604
%100
Araştırma kapsamında yer alan gazetelerde 604 adet siyasi habere yer
verilmiştir. Bu haberlerden yapılacak olan seçimlerde ana muhalefet partisi olan
Cumhuriyet Halk Partisi %14.23 oranında haberlerde kendine yer bulmuştur. Yeni
kurulmuş bir parti olarak Genç Parti ise %13.74’lük oranı ile Cumhuriyet Halk
Partisinin ardından en çok yer bulan ikinci parti olarak karşımıza çıkmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi ise %11.42’lik oranla üçüncü en çok yer bulan partidir.
Merkez partiler olarak kendini nitelendiren partilerin oranındaki azlık ikiye
bölünmüşlükten ve aynı düşünceleri savunduklarından kaynaklndığı düşünülebilir.
Aynı şekilde Demokratik Sol Partinin yer alma oranında en düşük seviye de olması
91
Genel Başkan Bülent Ecevit’in sağlık problemleri nedeniyle seçim çalışmalarında
çok aktif yer almaması gösterilebilir.
ANAP ve DYP genel olarak haberlerde yaptıklarını mitinglerle karşımıza
çıkmaktadır. Haber başlıkları ise en iyisinin kendileri olduğunu anlatma çabasıdır.
Bunun yanında diğer partileri karalama politikaları izlediğini gösteren haber
başlıkları da görülmektedir. MHP’nin haber başlıklarına baktığımızda istikrardan
yana başlıklar karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında Milliyetçiliği ifade edecek
ideolojik başlıklar ve konuşmalar yaptığı da görülmektedir. Aynı zamanda birçok
başlıkta da Merkez sağ vurgusu yapılmaya çalışılmıştır. CHP’nin ise başlıkları genel
anlamda tek başına iktidarlık üzerine ve DSP’nin oyları kazanmak amaçlı alternatif
olduklarını vurgulayıcı nitelikte olduğunu söyleyebiliriz.
Genç Parti siyasi arenaya yeni girmiş bir parti olarak haberlerde kendine bu
kadar yer bulması tabiki seçim sürecinde yapmış olduğu kampanyalar ve medya
sahibi olmasından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Bunların yanında o dönemde
medya da kendine çok fazla yer bulma şansını yakalayan Genç Parti genel başkanı
Cem Uzan da bunda etkili olmuştur. Genç Parti ile ilgili haber başlılarında genelde
parti genel başkanı Cem Uzandan alıntı yapılarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da
partiden çok Cem Uzan’ın ön planda olduğunu gösteren kanıtlardan sayılabilir.
Tablo 5: Araştırmada Yer Alan Gazetelerde Bulunan Reklamların Sayısı
92
PARTİ
REKLAM SAYISI
YÜZDESİ
GENÇ PARTİ
50
%24.50
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ
48
%23.52
ANAVATAN PARTİSİ
50
%24.50
DOĞRUYOL PARTİSİ
11
%5.39
CUMHURİYET HALK PARTİSİ
16
%7.84
DEMOKRATİK SOL PARTİ
17
%8.33
DİĞER PARTİLER VE GENEL HABERLER
12
%5.88
204
%100
GENEL TOPLAM
Araştırma kapsamına aldığımız gazetelerde toplam 204 adet reklama yer
verildiği görülmüştür. Bunlardan aynı oranda %24.50’lik kısımlarını paylaşan iki
parti Genç Parti ve Anavatan partisi en çok yer alan partiler olarak karşımıza
çıkmaktadır. Bu iki partinin ardından %23.52’lik bir oranla Milliyetçi Hareket Partisi
yer almaktadır. Bu üç parti reklam sayısı olarak diğer partilere büyük oranda fark
atmışlardır.
ANAP reklamlarında genelde geleceğe yönelik sloganlar kullanmış bunun
yanında diğer partilerden farklı olduğunu anlatmaya çalışan sloganlar hatta bazıların
da diğer partileri yerici sloganlar kullandığı görülmüştür. Bunların yanında hükümet
ortağı olarak istikrarın devam etmesini vurgulayan reklamları da yer almaktadır.
MHP genel siyasi politikalarında bu seçimlerde daha çok medya da yer alma kararı
aldığı ile ilgili haberler zaten gazetelerde yer bulmuştur. Bu anlamda mitinglerden
çok gazete reklamlarıyla seçmenlere seslenme fırsatı bulacağını düşünmüştür. Parti
ideolojisi doğrultusunda reklamlarda Milliyetçilik ve istikrarın tek başına MHP
iktidarı ile gerçekleşeceği vurgulanmaya çalışıldığı söylenebilir. Sol parti olarak
93
nitelendirilen partiler reklamlarda kendilerine çok yer bulamadıklarının nedeni
medyada daha çok haber olarak yer almalarından kaynaklandığı söylenebilir.
Genç Parti gazetelerdeki reklamlarında diğer partilere yazıların sayfalardaki
kapladığı alan hesaplandığında çok büyük bir üstünlük sağladığı görülmektedir.
Gerek kullandığı reklam kampanyaları gerekse sloganlarıyla 2002 seçimlerine damga
vurmayı başardığı söylenebilir. Bu reklamlar arasında en etkileyicisi olarak
karşımıza çıkan ve araştırma yapılan gazetelerde yer alan Bütün Milletvekilleri
adaylarının isimlerinin yazdığı ve 2 tam sayfa yer bulan reklam kampanyasının
olduğunu söylemek yanlış olmaz.
3.2.4. Gazetelere Göre Partilerin Yer Bulma Oranları
Araştırmanın bu kısmında hangi gazete de hangi partinin ne kadar yer
bulduğunun cevabı verilmeye çalışılmıştır.
Tablo 6: Star Gazetesi Yer Alan Siyasi Reklam Ve Haberler
SİYASİ PARTİ
HABER
REKLAM TOPLAM YÜZDE
GENÇ PARTİ
67
16
83
47.97
MİLLİYETÇİ HAREKET
13
12
25
14.45
ANAVATAN PARTİSİ
1
0
1
0.57
DOĞRUYOL PARTİSİ
11
0
11
6.35
CUMHURİYET HALK
11
0
11
6.35
5
0
5
2.89
31
3
34
19.65
142
31
173
%100
PARTİSİ
PARTİSİ
DEMOKRATİK SOL PARTİ
DİĞER PARTİLER VE GENEL
HABERLER
GENEL TOPLAM
Star gazetesinde yer alan haber ve reklamları gösteren yukarıdaki tabloda
toplam 173 adet haber ve reklam yapıldığı görülmektedir. Bunların %47.97 lik kısmı
94
GP’ye aittir. MHP % 14.45 , ANAP %0.57, DYP %6.35, CHP %6.35, DSP %2.89,
diğer partiler genel haberler ise %19.65 ini oluşturmaktadır.
Gazetede yer alan en büyük kısmı, medyanın da sahibi olduğu parti büyük bir
oranla 83 haber ve reklamla GP olmuştur. GP’yi sırasıyla MHP %14,75 oranla takip
etmiş, %6,35 oranlar alan iki parti DYP ve CHP takip etmişlerdir.
Gazetede partilere verilen reklam sayılarına bakıldığında ilk sırayı 16 reklam
veren GP almaktadır. GP’nin ardından MHP 12 adet reklam vermiştir. Toplam 31
reklamın yer aldığı gazetede diğer partiler kendilerine ancak 3 reklamda yer
bulmuşlardır. Dönemin partilerinden olan ANAP, DYP, DSP, CHP’nin bu gazetede
reklamlarına rastlanmamıştır.
Yukarıdaki tablo ve açıklamalardan da çok açık bir şekilde anlaşılacağı gibi
Star gazetesi neredeyse bu medyanın patronu olan Cem Uzan ve Genel Başkanı
olduğu GP’ye yanlı haber yaptığını söylemek yanlış olmaz. Bu gazete yer alan haber
ve reklamların tamamına yakını tam sayfa olarak karşımıza çıkmıştır. Cem Uzan ve
Genç parti dün ne yapmış ise ertesi gün bu gazetenin manşetinde ve seçim dönemine
yakın bir tarihte oluşturulmuş bir sayfa olan “Derin Haber” başlıklı sayfada yer
bulmuştur. Gazetede en çok kendine yer bulan MHP’de diğer partilerden ayrı bir
değere sahip olduğu görülmüştür.
Tablo 7: Sabah Gazetesi Haber Ve Reklam Sayıları
SİYASİ PARTİ
HABER
95
REKLAM TOPLAM
YÜZDE
GENÇ PARTİ
7
13
20
11.29
MİLLİYETÇİ HAREKET
14
13
27
15.25
ANAVATAN PARTİSİ
14
16
30
16.94
DOĞRUYOL PARTİSİ
13
3
16
9.03
CUMHURİYET HALK
15
3
18
10.16
DEMOKRATİK SOL PARTİ
12
5
17
9.60
DİĞER PARTİLER VE GENEL
47
2
49
27.68
122
55
177
%100
PARTİSİ
PARTİSİ
HABERLER
GENEL TOPLAM
Yukarıdaki tabloda görüldüğü üzere Sabah gazetesinde toplam 177 haber ve
reklama yer verilmiştir. Araştırma kapsamında yer alan partilere bakıldığında en çok
yer almayla ilk sırayı Anavatan partisi %16.94 oranla almıştır. Anavatan Partisini
sırasıyla Milliyetçi Hareket Partisi %15.25 ve Genç Parti %11.29 ile gazete de ikinci
ve üçüncü olarak yer bulmuşlardır.
Genç Parti’nin gazete de yer alma oranına baktığımızda 21 adet haber ve
reklam verdiğini görmekteyiz. Bunlardan 12 tane reklam olarak 8 tanesi ise gazete
haberi olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazete de yer alan haber başlıklarına
baktığımızda olumsuz tek haber dışında parti üzerinden değil de daha çok Cem Uzan
üzerinden politika izlendiğini anlamak mümkündür.
Yayın anlayışı olarak kendisini gerek hükümet ve iktidar gerekse diğer
partiden uzakta ve sadece okuyucu kitlesine göre yapan bir gazete olarak
değerlendirilebilecek sabah gazetesinde her siyasi partiye aynı oranda yer verme
çabası partiler arasındaki oranlarda uçurum olmamasından anlamak mümkündür.
Kendisini Türkiye’nin partisi olarak gören ve merkez sağ partisi olduğu düşünülen
ANAP, MHP ve GP bu gazete de kendilerine biraz daha fazla yer bulmuşlardır.
Anavatan partisini gazetede ön plana çıkaran yazı türü reklamlar olarak karşımıza
çıkmaktadır.
96
Milliyetçi Hareket Partisi’nin gazetedeki oranına bakıldığında ilk başta
belirtildiği gibi miting yerine reklamlara ve gazetelerde yer bulmaya zaman
harcadığını söylemek mümkündür. Bu doğrultuda Sabah gazetesi ve ilerde diğer
tablolarda görülebileceği gibi parti o dönem seçim yatırımların büyük bir kısmını
reklamlara ayırmış ve araştırma kapsamına aldığımız gazetelerde birbirine yaklaşık
oranlar ve sayılarda yer bulmuştur.
Sabah gazetesinin toplam 55 reklama yer vermiştir. Bu reklamlardan 16
tanesi ANAP vererek en yüksek reklam veren parti olmuştur. GP ve MHP 13’ er adet
reklam vererek ANAP’ı takip etmişlerdir. Bu partiler dışında kalan partiler çok az
oranda reklam vermişlerdir.
Genç Parti’nin vermiş olduğu reklam sayısına
bakıldığında; bunun yeni kurulmuş ve ilk defa seçime girmiş bir parti için sabah
gazetesinde çok iyi bir oran olduğu söylenebilir.
Tablo 8: Hürriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar
SİYASİ PARTİ
HABER
REKLAM
TOPLAM
YÜZDE
GENÇ PARTİ
1
9
10
%6.84
MİLLİYETÇİ HAREKET
8
12
20
%13.69
ANAVATAN PARTİSİ
10
21
31
%21.23
DOĞRUYOL PARTİSİ
14
7
21
%14.38
CUMHURİYET HALK
19
5
24
%16.43
9
4
13
%8.90
25
2
27
%18.49
86
60
146
%100
PARTİSİ
PARTİSİ
DEMOKRATİK SOL PARTİ
DİĞER PARTİLER VE GENEL
HABERLER
GENEL TOPLAM
Hürriyet Gazetesinde haber ve reklam olarak siyasi partiler 146 kez
kendilerine yer bulmuşlardır. Bu yer bulmaların 86 haber, 60 ise reklam olarak yer
almıştır. Siyasi partiler içerisinde Anavatan Partisi Sabah Gazetesinde olduğu gibi
%21.23’lük bir oranla en çok yer bulan siyasi parti olmuştur. Cumhuriyet Halk
Partisi de %16.43’lik oranla ikinci parti olarak karşımıza çıkmaktadır. Doğruyol
97
Partisi ise %14.38’lik bir oranla Cumhuriyet Halk Partisi’nin ardından üçüncü sırada
gazete de yer bulmuştur.
Araştırma kapsamına aldığımız gazeteler arasında Tirajı en yüksek gazete
olan Hürriyet gazetesinde Anavatan partisi ve Doğruyol Partisi gibi partilerin
ağırlıklı bir şekilde yer bulmaların sebebi okuyucu kitlelerinden kaynaklandığı
düşünülebilir. Çünkü Hürriyet gazetesinin genel yayın ilkelerine bakıldığında hiçbir
siyasi oluşum ya da ideoloji adına yayın yapmadığını görülebilir. Gazete daha çok
ticari amaçlı yayın yapan bir yayın olduğu söylenebilir.
Anavatan Partisi genel toplamdaki üstünlüğünü vermiş olduğu 21 reklam ile
dedevam ettirmiştir. Bu partiyi reklamlara önem veren parti olarak karşımıza çıkan
Milliyetçi Hareket Partisi 12 reklam verme ile takip etmiştir. Reklam verme de 3.
sırayı Genç Parti 9 reklam ile almıştır. Diğer partiler arasında Doğruyol Partisi 7
reklam vererek araştırma kapsamında yer alan diğer gazetelere göre bu gazete de
daha çok reklam satın almıştır. Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokratik Sol Parti
birbirlerine yakın oranda reklam vermiş ve en az veren partiler arasında yer almıştır.
Genç Parti’nin bu gazetede kendine istediği oranda yer bulamadığını
söylenebilir. Yer aldığı %6.84’lük oranın içinde sadece 1 haberde kendine yer
bulmuştur. Kalan 9 yer bulma verilen reklamlardan oluşmaktadır. Hürriyet Gazetesi
tarafsız davranışını yine kendisi gibi bir medya sahibi bir siyasi parti için bozmadığı
da söylenebilir.
Tablo 9: Cumhuriyet Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklam Sayısı
SİYASİ PARTİ
GENÇ PARTİ
MİLLİYETÇİ HAREKET
HABER
3
13
PARTİSİ
98
REKLAM TOPLAM
6
9
0
13
YÜZDE
%7.37
%10.65
ANAVATAN PARTİSİ
7
4
11
%9.01
DOĞRUYOL PARTİSİ
10
0
10
%8.19
CUMHURİYET HALK
20
4
24
%19.67
DEMOKRATİK SOL PARTİ
10
4
14
%11.47
DİĞER PARTİLER VE GENEL
41
0
41
%33.60
104
18
122
%100
PARTİSİ
HABERLER
GENEL TOPLAM
Yukarıdaki tabloda Cumhuriyet gazetesinde siyasi partilerin toplamda 122
tane haber ve reklama yer verildiğini gösterilmiştir. Bunlardan %19.67 lilk oranı
Cumhuriyet Halk Partisi’ne ait ve en yüksek yer alma da bu partiye aittir. Ardından
sırasıyla %11.67’lik oranla Demokratik Sol Parti ve 10.65 ile Milliyetçi Hareket
Partisi gelmektedir.
Cumhuriyet gazetesindeki haber sayılarının araştırma kapsamında yer alan
partiler açısından düşünüldüğünde gazetenin sol parti olarak nitelendirilen partilere
daha çok yer verdiğini söylenebilir. Bunu da iki partinin %31.34’lik oranda yer
bulmasından anlamak mümkündür. Gazetenin genel haberlerinden de seçim dönemi
olsun daha önceki dönemler olsun bu siyasi partilere yakın haberler yapıldığı
değerlendirilebilir.
Gazete de daha çok haberler yer bulmuştur. Bu haberlerin çoğu yanlı olmayan
haberler olarak karşımıza çıkmaktadır. MHP’nin 13 haber sayısı ile ikinci parti
olarak çıkmasından anlamız mümkün olabilir. Ancak MHP’nin yer almalarına
baktığımızda sadece haberlerde yer aldığını görebilmekteyiz. Doğruyol ve Anavatan
partilerine baktığımızda ise sadece 4 adet ANAP reklamlarına rastlanmış DYP’ye ait
reklama yer verilmemiştir. Bu bağlamda iki partinin toplamı 17 haber ile iki parti
daha çok haber olarak kendine gazetede yer bulmuştur.
Gazete’nin kendi yansıttığı siyasi ideoloji ve kendine yakın olan partileri
gazetede çıkan reklamlardan görüldüğü değerlendirilebilir. Gazetede yer alan 19 tane
reklamın çoğunluğunu Genç Parti ve sol parti olarak değerlendirilen partilerin
99
oluşturduğu söylenebilir. Ancak sol partilere verilen reklamların Gazete sayfalarına
oranına baktığımızda bu partilerin üstünlüğü görülmektedir.
Genç Parti’nin Cumhuriyet Gazetesinde yer alma oranı %7.37 ‘dir. Genç
Parti bu oranla gazete de en az yer bulan parti olarak karşımıza çıkmaktadır.
Gazetedeki haber başlıklarına baktığımızda bir olumsuz haber hariç olumlu
bahsedildiği söylenebilir. Zaten gazete de 3 tane haberi bulunmaktadır. Genç
Parti’nin daha çok bu gazete de reklamlarla yer bulmaya çalıştığını söyleyebiliriz.
Bu bağlamda 6 reklam ile en çok reklam veren partide Genç Parti olarak
görülmektedir.
Tablo 10: Zaman Gazetesinde Yer Alan Siyasi Haber Ve Reklamlar
SİYASİ PARTİ
HABER
GENÇ PARTİ
REKLAM TOPLAM
YÜZDE
5
6
11
5.78
21
11
32
16.84
ANAVATAN PARTİSİ
13
13
26
13.68
DOĞRUYOL PARTİSİ
20
1
21
11.05
22
3
25
13.15
9
2
11
5.78
59
5
64
33.68
149
41
190
%100
MİLLİYETÇİ
HAREKET
PARTİSİ
CUMHURİYET
HALK
PARTİSİ
DEMOKRATİK SOL PARTİ
DİĞER
PARTİLER
VE
GENEL
HABERLER
GENEL TOPLAM
Zaman gazetesinde yer alan siyasi haber ve reklamların toplamı 190 tanedir.
Bunların %16.84 ‘lük kısmını kapsayan Milliyetçi Hareket Partisi kendine en çok yer
bulan parti olarak karşımıza çıkmaktadır. Araştırma kapsamına alınan partilerden
olan Anavatan Partisi %13.68 lik oranla ikinci parti olarak karşımıza çıkmıştır.
Anavatan Partisinden sadece bir yer alma farkıyla üçüncü olarak Cumhuriyet Halk
Partisi kendisine %13.15’lik bir oranda yer bulmuştur. İlk çıktığı dönemden beri
100
belirli bir dini gruba hizmet etmekte olan gazete de her zaman siyasi haberlere yer
bulmanın mümkün olduğu söylenebilir.
Gazetede fazla yer bulan ilk iki parti ve araştırmaya dahil etmediğimiz
muhafazakar partileri değerlendirmeye aldığımızda yarıdan fazla haberin sadece
muhafazakar partilere ait olduğunu söylenebilir. Yine o dönem CHP’de başlayan
değişim ve Milletvekilleri adayları arasında yer bulan muhafazakar insanlar CHP’nin
daha çok yer bulmasında etkili olduğu söylenebilir.
Gazeteye verilen reklamlara baktığımızda; vermiş olduğu 13 reklam ile
Anavatan partisi ilk sırada yer aldığı görülmüştür. Bu partiyi 11 reklam veren
Milliyetçi Hareket Partisi yer almaktadır. Genç Parti vermiş olduğu 6 reklam ile
üçüncü sırada kendine yer bulmuştur.
Genç Parti %5.78’lik oranla Zaman Gazatesi’nin en az yer alan iki
partisinden biri olarak görülmektedir. Bu oranın karşılığı olan 11 yer bulmadan 5’İ
haber 6’sı reklam olarak karşımıza çıkmaktadır. Gazete de yer alan haber başlıklarına
bakıldığında daha çok ön planda olanın Cem Uzan olduğunu değerlendirilebilir. Cem
Uzan’ın her gazete de olduğu gibi kendisinin haber yapılması hiç kuşkusuz Genel
Başkanı olduğu Genç Parti’den daha çok tanınmış bir obje olduğundan dolayı ön
planda olduğu söylenebilir.
3.3. Genç Parti’ye Ait Veriler
Tablo 11. Genç Parti’nin Gazetelerde Yer Alan Haberlerinin Sayısı ve
Sayfadaki Yüzdelik Oranı.
GAZETE ADI
HABER
YÜZDELİK
SAYISI
ORAN
67
%80.72
SAYFADA YER ALMA
YÜZDELİK ORAN
STAR GAZETESİ
101
%63.1
SABAH GAZETESİ
7
%8,43
%3
HÜRRİYET GAZETESİ
1
%1,20
%0,2
CUMHURİYET
3
%3,61
%0,3
ZAMAN GAZETESİ
5
%6,02
%0,8
TOPLAM
83
%100
%67,4
GAZETESİ
Yukarıdaki tablo, Genç Parti’nin araştırma kapsamına alınan gazeteler toplam
ne kadar habere yer verildiğini ve gazete sayfalarındaki yer almanın yüzdelik oranını
göstermektedir. Genç Parti gazetelerin haberlerinde 83 kez kendine yer bulmuştur.
Bunlardan 67 tanesi %80,72’lik oran ile Genç Parti Genel Başkanın sahibi olduğu
Star Gazetesinde yer almıştır. Sabah gazetesinde Genç Parti’nin 7 haberine yer
verilerek ikinci gazete olmuştur. Araştırma kapsamına alınan diğer gazetelerde daha
az yer bulmuştur. Hürriyet Gazetesinde sadece tek habere yer verilmiştir.
Gazetelerdeki sayfaların yüzdelik oranına bakıldığında haber olarak Genç
Parti %67,4 oranında bir yüzdelik yakaladığı görülmüştür. Bu yüzdelik oranın
oluşmasında en büyük oranı %63,1’lik oranla Star Gazetesi olmuştur.
Genç Parti’nin yukarıdaki tablolardan da anlaşılacağı gibi Star Gazetesinde
kendine diğer gazetelerden 10 kata yakın bir şekilde daha fazla yer bulduğu
söylenebilir.
Sayfada yer alma oranlarına bakıldığında da hemen hemen tüm
sayfalardan yarıdan fazla yer bulduğu anlaşılabilmektedir.
Tablo 12.Genç Parti’nin Gazetelerdeki Reklam Sayısı ve Sayfada Yer Alma
Yüzdelik Oranı
GAZETE ADI
SAYFADA YER ALMA
REKLAM
YÜZDELİK
SAYISI
ORAN
STAR GAZETESİ
16
%32
%11,1
SABAH GAZETESİ
13
%26
%8,9
YÜZDELİK ORAN
102
HÜRRİYET GAZETESİ
9
%18
%6,1
CUMHURİYET GAZETESİ
6
%12
%2,7
ZAMAN GAZETESİ
6
%12
%3,8
TOPLAM
50
%100
%32,6
Yukarıdaki tablo, Genç Parti’nin araştırma kapsamında yer alan gazetelerde
ne kadar reklam verdiği ve bu reklamların sayfalarda ne kadar yüzdelik oran
kapladığını gösteren bir tablodur. Gazetelere Genç Parti toplam 50 tane reklam
vermiştir. Bunlardan 16 tanesi %32’lik oranla Star Gazetesine aittir. Star gazetesini
13 tane reklam %26’lık oranla Sabah gazetesi takip etmektedir.
Sayfalarda yer almanın yüzdelik oranlarına bakıldığında Star Gazetesinin
üstünlüğü %11,1’lik oranda açıkça ortada olduğu değerlendirilebilir.
Yine aynı
şekilde Sabah Gazetesi %8,9’luk oranla takip etmiştir.
Genç Parti’nin vermiş olduğu reklamlara bakıldığında belirli gruplara yayın
yapan gazetelerde en az yer aldığı görülmektedir. Tarafsız ve ticari amaç güden bir
gazete olan Hürriyet Gazetesinde de 9 Reklam verilerek geniş kitlelere ulaşılmaya
çalışıldığı değerlendirilebilir.
Tablo 13. Genç Parti’nin Gazetelerde Hangi Sayfalarda Yer Aldığı
GAZETENİN ADI
YAZININ TÜRÜ
YAZININ GAZETEDEKİ YERİ
Star Gazetesi
Haber
Birinci Sayfa
17
12,8%
İç Sayfalar
50
37,6%
Total
67
50,4%
İç Sayfalar
16
12,0%
Total
16
12,0%
Birinci Sayfa
17
12,8%
İç Sayfalar
66
49,6%
Reklam
Total
103
SAYISI
YÜZDESİ
Total
Sabah Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Hürriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Cumhuriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Zaman Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Total
Haber
Reklam
83
62,4%
İç Sayfalar
7
5,3%
Total
7
5,3%
Birinci Sayfa
1
0,8%
İç Sayfalar
12
9,0%
Total
13
9,8%
1
0,8%
İç Sayfalar
19
14,3%
Total
20
15,0%
İç Sayfalar
1
0,8%
Total
1
0,8%
İç Sayfalar
9
6,8%
Total
9
6,8%
İç Sayfalar
10
7,5%
Total
10
7,5%
İç Sayfalar
3
2,3%
Total
3
2,3%
İç Sayfalar
6
4,5%
Total
6
4,5%
İç Sayfalar
9
6,8%
Total
9
6,8%
İç Sayfalar
5
3,8%
Total
5
3,8%
Birinci Sayfa
1
0,8%
İç Sayfalar
5
3,8%
Total
6
4,5%
Birinci Sayfa
1
0,8%
İç Sayfalar
10
7,5%
Total
11
8,3%
Birinci Sayfa
17
12,8%
İç Sayfalar
66
49,6%
Total
83
62,4%
2
1,5%
İç Sayfalar
48
36,1%
Total
50
37,6%
Birinci Sayfa
Birinci Sayfa
104
Yukarıdaki tablo Genç Parti’nin gazeteler de yer alan haber ve reklamlarının
hangi sayfada yer aldığı göstermektedir. Toplam 133 yer almanın 19 tanesi birinci
sayfada, 114 tanesi ise iç sayfalarda kendine yer bulmuştur. 19 tane birinci sayfada
yer almanın 2 tanesi reklamlarda, 17 tanesi ise haberlerde yer almıştır. İç sayfalara
bakıldığında 66 tanesi haber olarak, 48 tanesi ise reklam olarak değerlendirilmiştir.
Star gazetesine baktığımızda toplam 83 yer almanın 17 tanesi birinci sayfada
yer almış ve bunlardan 16 tanesi manşetten verilmiş, kalan 1 tanesi ise sürmanşet
olarak verilmiştir. Birinci sayfada yer alan bütün yazıların türü haber olarak
karşımıza çıkmıştır. İç sayfalarda yer alan 66 yazının 50 tanesi haber kalan 16 tanesi
ise reklam olarak bulunmuştur. Star gazetesinin tutumu Genç Parti’nin adı reklama
olmasa da genelde haberler üzerinden reklamını yaptığını göstermektedir. Gazete de
yer alan başlıklara bakıldığında Cem Uzan’ın reklamlarda kullandığı başlıkları bile
haber olarak gazete de birinci sayfada kendine yer bulduğu görülmüştür.
Sabah gazetesine bakıldığında toplam 20 yer bulmanın sadece 1 tanesi birinci
sayfada yer almıştır. Birinci sayfada Genç Parti’nin reklamı boy göstermiştir. İç
sayfalarda yer alan 19 yazının 7 tanesi haber kalan 12 tanesi reklam olarak karşımıza
çıkmıştır.
Diğer 3 gazeteye baktığımızda ise sadece zaman gazetesinde birinci sayfada 1
kez yer aldığını görmekteyiz. Bu da reklam kullanımı olarak karşımıza çıkmıştır.
Zaman gazetesinin iç sayfalarında yer alan yazıların 5 tanesi reklam diğer 5 tanesi ise
haber olarak görülmüştür. Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde Genç Parti’nin
kendine birinci sayfada yer bulamadığı görülmüştür. Bu sonucunda gazetelerin
ideolojik yapılarından kaynakladığını söylenebilir.
Tablo 14. Gazetelerdeki Haber ve Reklamlarda Fotoğraf Kullanımını
GAZETENİN ADI
YAZININ TÜRÜ
YAZININ GAZETEDEKİ YERİ
Star Gazetesi
Haber
Birinci Sayfa
17
12,8%
İç Sayfalar
50
37,6%
Total
67
50,4%
İç Sayfalar
16
12,0%
Total
16
12,0%
Reklam
105
SAYISI
YÜZDESİ
Total
Sabah Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Hürriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Cumhuriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Zaman Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Total
Haber
Reklam
Birinci Sayfa
17
12,8%
İç Sayfalar
66
49,6%
Total
83
62,4%
İç Sayfalar
7
5,3%
Total
7
5,3%
Birinci Sayfa
1
0,8%
İç Sayfalar
12
9,0%
Total
13
9,8%
1
0,8%
İç Sayfalar
19
14,3%
Total
20
15,0%
İç Sayfalar
1
0,8%
Total
1
0,8%
İç Sayfalar
9
6,8%
Total
9
6,8%
İç Sayfalar
10
7,5%
Total
10
7,5%
İç Sayfalar
3
2,3%
Total
3
2,3%
İç Sayfalar
6
4,5%
Total
6
4,5%
İç Sayfalar
9
6,8%
Total
9
6,8%
İç Sayfalar
5
3,8%
Total
5
3,8%
Birinci Sayfa
1
0,8%
İç Sayfalar
5
3,8%
Total
6
4,5%
Birinci Sayfa
1
0,8%
İç Sayfalar
10
7,5%
Total
11
8,3%
Birinci Sayfa
17
12,8%
İç Sayfalar
66
49,6%
Total
83
62,4%
2
1,5%
İç Sayfalar
48
36,1%
Total
50
37,6%
Birinci Sayfa
Birinci Sayfa
106
Yukarıdaki tabloda Genç Parti’nin gazetelerde yer alan haber ve
reklamlarında fotoğraf kullanımı gösterilmiştir. Genç Parti gazetelerde yer aldığı 133
haber ve reklamın 96’sı fotoğraflı 37’si fotoğrafsız yer almıştır. Buradan büyük
oranda haber ve reklamlarda fotoğrafın kullanıldığını söylenebilir.
Star Gazetesinde yer alan 83 yazısından 73’ü fotoğraflı sadece 10 tanesi
fotoğrafsız olarak ortaya çıkmıştır. Buradan da yazıların daha etkileyici olmasında
görsellik de katıldığını söylenebilir. Star gazetesinde yer alan 67 haberin tamamında
fotoğraf kullanılmıştır.
Star gazetesinde yer alan 16 reklamın 6’sında fotoğraf
kullanılmış, kalanında ise parti ablemi kullanılmıştır.
Sabah gazetesinde toplam 20 yer almadan yarısında fotoğraf olduğu
görülmüştür. Bu fotoğrafların 7 tanesi haberlerde geri kalanı 3 tane ise reklamlarda
kendini göstermiştir. Sabah gazetesinde toplam 8 habere yer verilmiştir. Fotoğraf
koyulmayan haber ise köşe yazısıdır. Gazete de yer alan 12 reklamın 3’ünde fotoğraf
kullanılmış geri kalanında ise parti amblemi yer almıştır.
Cumhuriyet ve Hürriyet gazetelerinde daha çok fotoğrafsız şekilde kendine
yer bulmuştur. Hürriyet gazetesinde yer alan yazılardan sadece bir haberi bulunan
Genç Parti’nin o haberi de fotoğraflı olarak verilmiştir. Gazetede yer alan 9
reklamından ise 3’ünde fotoğraf kullanılmış kalan 6 tanesinde ise parti amblemi
gösterilmiştir. Cumhuriyet gazetesinde yer alan Genç Parti haberlerinin tamamında
fotoğraf kullanılmamıştır. Reklamlarında ise 2’sinde fotoğraf kullanılmış geri
kalanlarında ise parti amblemi kullanılmıştır. Zaman gazetesinde ise fotoğraflı
yazılar hemen hemen fotoğrafsızların iki katı kadardır. Bu gazete de yer alan toplam
5 haberin 3’ünde fotoğraf kullanılmıştır. Zaman gazetesinde yer alan 6 reklamın
5’inde fotoğraf kullanılmış sadece 1 tanesinde parti amblemi kullanılmıştır.
Tablo 15: Genç Parti’nin Fotoğraf Kullanıma Göre Başlık Türleri
GAZETENİN ADI
YAZININ TÜRÜ
FOTOGRAFIN İÇERİĞİ
Star Gazetesi
Haber
Portre
8
6,0%
Gösteri
39
29,3%
107
N
% of Total N
Reklam
Total
Sabah Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Hürriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Cumhuriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Toplantı
20
15,0%
Total
67
50,4%
Portre
2
1,5%
Gösteri
4
3,0%
Diğer
10
7,5%
Total
16
12,0%
Portre
10
7,5%
Gösteri
43
32,3%
Toplantı
20
15,0%
Diğer
10
7,5%
Total
83
62,4%
Portre
4
3,0%
Gösteri
2
1,5%
Diğer
1
0,8%
Total
7
5,3%
Portre
1
0,8%
Gösteri
3
2,3%
Diğer
9
6,8%
Total
13
9,8%
Portre
5
3,8%
Gösteri
5
3,8%
Diğer
10
7,5%
Total
20
15,0%
Portre
1
0,8%
Total
1
0,8%
Portre
2
1,5%
Gösteri
1
0,8%
Diğer
6
4,5%
Total
9
6,8%
Portre
3
2,3%
Gösteri
1
0,8%
Diğer
6
4,5%
Total
10
7,5%
Diğer
3
2,3%
Total
3
2,3%
Portre
2
1,5%
Diğer
4
3,0%
108
Total
Zaman Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Total
Haber
Reklam
Total
Total
6
4,5%
Portre
2
1,5%
Diğer
7
5,3%
Total
9
6,8%
Portre
1
0,8%
Gösteri
1
0,8%
Diğer
3
2,3%
Total
5
3,8%
Portre
2
1,5%
Gösteri
3
2,3%
Diğer
1
0,8%
Total
6
4,5%
Portre
3
2,3%
Gösteri
4
3,0%
Diğer
4
3,0%
Total
11
8,3%
Portre
14
10,5%
Gösteri
42
31,6%
Toplantı
20
15,0%
Diğer
7
5,3%
Total
83
62,4%
Portre
9
6,8%
Gösteri
11
8,3%
Diğer
30
22,6%
Total
50
37,6%
Portre
23
17,3%
Gösteri
53
39,8%
Toplantı
20
15,0%
Diğer
37
27,8%
Total
133
100,0%
Yukarıdaki tabloda Genç Partinin yer aldığı yazılardan fotoğraflı olan ve
olmayanlarının başlık türleri ile karşılaştırdığımız analiz gösterilmektedir. Tabloya
göre fotoğrafı olan yazıların 51 tanesinde alıntı yapılmış, 19 tanesinde yoruma yer
verilmiş, 26 tanesinde ise betimleme yapılmıştır. Buradan şu sonuca varılabilir.
109
Betimleme yapılan bütün yazılarda fotoğraf mevcuttur.
Yorum yapılan birçok
haberde de genellikle fotoğraf mevcuttur.
Fotoğrafı olmayan yazılara bakıldığında da hiç betimleme yapılmamıştır.
Daha çok alıntı yapılmıştır. Bunun nedeni ise Genç Parti’nin genel anlamda
reklamlarında parti amblemini kullanmasından kaynaklandığı söylenebilir. Bunlar
dışında 5 tane yorumda da fotoğraf kullanılmadığını görülmüştür.
Genç Parti’nin bu verilerden seçim kampanyalarında ve haberlerinde
genellikle fotoğraf kullanıldığını ve bunun daha güçlü bir etki sağladığını
söylenebilir.
Portre kullanımına bakıldığında toplam 23 portre kullanıldığı görülmüştür.
Bunlar
haberlerde 14, reklamlarda ise 9 kez portre kullanımı yapıldığı
görülmektedir. Bu anlamda Genç Parti’nin haberlerinde Cem Uzan’ın ön planda
olduğu değerlendirilebilir. Genç Parti’nin reklamlarının %18’lik kısmında Cem
Uzan’ın portresi kullanıldığı görülmüştür.
Gösteri kullanımı 53 kez yapılmıştır. Bunlardan 42 tanesi haberlerde, 11
tanesi reklamlarda kullanılmıştır. Gösteri olarak değerlendirdiğimiz fotoğrafların
hemen hepsinde Cem Uzanda yer almaktadır. Bu kullanımlarda Cem Uzan’ın halk
ile içi içe olduğunun vurgulanmaya çalışıldığı düşünülebilir. Genç Parti’nin
reklamlarının %22’lik kısmını Gösteri fotoğrafları oluşturmuştur.
Toplantı kullanımı 20 kez yapılmıştır. Bu kullanımların hepsi haber olarak
ortaya çıkmıştır. Bu fotoğraflar genellikle partinin saha çalışmaları olan esnaf
ziyaretleri, Pazar ziyaretleri, kahve toplantıları olarak görülmüştür. Toplantı
kullanımı sadece Star Gazetesinde yapılmıştır. Bunun sebebi de gazetenin partinin
bütün çalışmalarını duyurmasından kaynaklandığı söylenebilir.
Diğer kullanımlar 37 kez yapılmıştır. Bunların birçoğunda da partinin
amblemi yer almıştır. Bunlardan 7 tanesi haberlerde, 30 tanesi ise reklamlarda
görülmüştür. Toplam reklamlar değerlendirildiğinde %60lık bir oran ortaya
çıkmaktadır. Bu anlamda bu 30 kullanımın parti amblemi olarak kullanıldığı
110
görülmüştür. Aynı zamanda reklamlarda Cem Uzan’dan çok partiye önem verildiği
de söylenebilir.
Tablo 16: Genç Parti’nin Haber ve Reklamlarının Başlık Türleri
YÜZDELİK
GAZETENİN ADI
Star Gazetesi
Sabah Gazetesi
Hürriyet Gazetesi
Cumhuriyet Gazetesi
SAYISI
ORAN
Alıntı
45
33,8%
Yorum
13
9,8%
Betimleme
25
18,8%
Total
83
62,4%
Alıntı
14
10,5%
Yorum
5
3,8%
Betimleme
1
,8%
Total
20
15,0%
Alıntı
9
6,8%
Yorum
1
,8%
Total
10
7,5%
Alıntı
6
4,5%
Yorum
3
2,3%
Total
9
6,8%
111
Zaman Gazetesi
Alıntı
9
6,8%
Yorum
2
1,5%
Total
11
8,3%
Alıntı
83
62,4%
Yorum
24
18,0%
Betimleme
26
19,5%
133
100,0%
Total
Total
Yukarıdaki tabloda Genç Parti’nin araştırma kapsamındaki gazetelerdeki
başlıklarının türüne bakılmıştır. Başlık türleri alıntı, yorum, betimleme olarak
belirlenmiştir. Bu anlamda 133 yazının başlıklarına baktığımızda bunlardan 83 tanesi
alıntı, 26 tanesi betimleme, 24 tanesi yorum olarak değerlendirilmiştir.
Tablo incelediğinde yapmış olduğumuz analizde 83 tane alıntı yapıldığı
görülmüştür. Analizimiz reklamları alıntı olarak değerlendirmiştir. Bu yüzden
alıntıların tamamına yakını reklamlardan oluşmaktadır. . Bu alıntıların yarısından
fazlasını Star gazetesinde görmekteyiz. Yine medya kullanımda her alanda ikinci
sırada çıkan gazete Sabah alıntı da ikinci olarak karşımıza çıkmıştır. Hürriyet ve
zaman gazetelerinde aynı oranda alıntı yapıldığı görülmüştür. En az alıntının olduğu
gazete ise 6 tane alıntı ile Cumhuriyet Gazetesi olmuştur.
Yorumlar değerlendirilirken gazetedeki haberlerin tarafsızlığı ve haberde
yapmış oldukları yorumlar dikkate alınarak değerlendirilmiştir. Bu anlamda en çok
yoruma yine Star Gazetesinde yer verilmiştir. Aynı şekilde ikinciliği yine Sabah
gazetesi almıştır. Araştırma kapsamına aldığımız diğer gazetelerde ise çok az oranda
yoruma rastlanılmıştır. Bu gazeteler arasında Hürriyet Gazetesinde sadece 1 tane
yoruma yer verilmiştir.
Betimleme olarak nitelendirdiğimiz sınıflandırma da ise haberlerin anlatılış
biçimindeki betimlemelere bakılarak değerlendirilmiştir. Hiç kuşku yok ki
betimlemelerin tamamına yakını Star gazetesinde yer almıştır. 26 tane betimleme
yapılmış bunun 25 tanesi Star gazetesinde yer almıştır. Sabah gazetesine bakıldığında
112
ise sadece 1 tane betimleme yapıldığı görülmüştür. Diğer araştırma kapsamında yer
alan gazetelerde betimlemeye rastlanmamıştır. Bu sonuçta bize Star ve Sabah
Gazetesinin Genç Parti’nin yanında olduğunu gösterdiği söylenebilir.
Tablo 17: Gazetelerde Yer Alan Başlıklarda Ön Planda Kullanılma
GAZETEDE YER ALAN
BAŞLIKLARDA KİM ÖN
YÜZDELİK
GAZETENİN ADI
YAZININ TÜRÜ
PLANDA.
Star Gazetesi
Haber
Cem Uzan
30
22,6%
Genç Parti
37
27,8%
Total
67
50,4%
Genç Parti
16
12,0%
Total
16
12,0%
Cem Uzan
30
22,6%
Genç Parti
53
39,8%
Total
83
62,4%
Cem Uzan
7
5,3%
Total
7
5,3%
Genç Parti
13
9,8%
Total
13
9,8%
Cem Uzan
7
5,3%
Genç Parti
13
9,8%
Total
20
15,0%
Genç Parti
1
0,8%
Total
1
0,8%
Cem Uzan
1
0,8%
Genç Parti
8
6,0%
Total
9
6,8%
Cem Uzan
1
0,8%
Reklam
Total
Sabah Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Hürriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Total
113
SAYISI
ORAN
Genç Parti
9
6,8%
10
7,5%
Cem Uzan
2
1,5%
Genç Parti
1
0,8%
Total
3
2,3%
Cem Uzan
1
0,8%
Genç Parti
5
3,8%
Total
6
4,5%
Cem Uzan
3
2,3%
Genç Parti
6
4,5%
Total
9
6,8%
Cem Uzan
4
3,0%
Genç Parti
1
0,8%
Total
5
3,8%
Genç Parti
6
4,5%
Total
6
4,5%
Cem Uzan
4
3,0%
Genç Parti
7
5,3%
Total
11
8,3%
Cem Uzan
43
32,3%
Genç Parti
40
30,1%
Total
83
62,4%
Cem Uzan
2
1,5%
Genç Parti
48
36,1%
Total
50
37,6%
Cem Uzan
45
33,8%
Genç Parti
88
66,2%
133
100,0%
Total
Cumhuriyet Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Zaman Gazetesi
Haber
Reklam
Total
Total
Haber
Reklam
Total
Total
Yukarıdaki tablo, gazetelerde yer alan yazılarda daha çok kimin üzerinden
haber yapıldığını göstermektedir. Bu mana da araştırma evrenimizde yer alan
gazetelerde 133 yer almadan 88’i Genç Parti üzerinden yapılmış, 45 tanesi ise Cem
Uzan üzerinden yapılmış olarak karşımıza çıkmaktadır. Cem Uzan’dan en çok
bahseden gazete Star gazetesi olmuştur. En az bahseden ise bir yazıda yer verilerek
Hürriyet Gazetesi olmuştur. Daha önce yapmış olduğumuz açıklamalarda yer alan
114
Cem Uzan’ın ön planda olduğu vurgusunu bozacak bir analiz olsa da yazıların
içeriklerine baktığımızda yine Cem Uzan’ın daha çok ön planda olduğu görülmüştür.
Cem Uzan toplamda 45 kez başlıklarda yer almıştır. Bunlardan 43 tanesi haber,
sadece 2 tanesi ise reklam olarak ortaya çıkmıştır. Buradan anlaşılacağı gibi Cem
Uzan reklamlardan çok haberlerde ön plana çıkmıştır. Bu iki reklam Cumhuriyet ve
Hürriyet gazetelerinde birer tane olarak görülmüştür.
Genç parti toplam 88 kez başlıklarda yer almıştır. Bunların 40 tanesi haber,
48 tanesi ise reklamlarda görülmüştür. Toplam 50 reklamı olan Genç Parti’nin
tamamına yakınında Genç Parti başlıkları verildiği gözlemlenmiştir.
Yapılan analiz çalışmalarında Cem Uzan’ın haberlerde daha çok ön planda
kullandığı söylenebilir. Reklamlarda kullanılan bütün fotoğraflar Cem Uzan
üzerinden verilmiştir. Sabah ve Star gazetesinde yer alan yazılarda Cem Uzan’ın ön
planda olduğu yazılar daha fazladır. Diğer üç gazetede ise tam tersi bir durum
gözlemlenmiştir.
Tablo 18: Genç Parti’nin Gazetelerde Sütun Olarak Yer Alma Oranı
GAZETENİN ADI
Star Gazetesi
2,00
2,50
3,00
4,00
5,00
Total
Sabah Gazetesi
1,00
2,00
2,50
3,00
4,00
5,00
Total
Hürriyet Gazetesi
1,50
2,00
2,50
5,00
SAYISI
6
8
4
33
32
83
1
6
6
2
2
3
20
1
2
5
2
115
YÜZDELİK ORAN
4,5%
6,0%
3,0%
24,8%
24,1%
62,4%
,8%
4,5%
4,5%
1,5%
1,5%
2,3%
15,0%
,8%
1,5%
3,8%
1,5%
Cumhuriyet
Gazetesi
Zaman Gazetesi
Total
Total
1,00
2,00
2,50
3,00
Total
1,00
1,50
2,50
Total
1,00
1,50
2,00
2,50
3,00
4,00
5,00
Total
10
1
4
3
1
9
4
1
6
11
6
2
18
28
7
35
37
133
7,5%
,8%
3,0%
2,3%
,8%
6,8%
3,0%
,8%
4,5%
8,3%
4,5%
1,5%
13,5%
21,1%
5,3%
26,3%
27,8%
100,0%
Yukarıdaki tablo, Genç Parti’nin gazetelerde sütun olarak yer alma sayıları ile
ilgilidir. Sütun sayıları 5 olarak belirlenmiştir.
Toplamlara baktığımızda Genç
Parti’nin 37 kez gazetelerde 5 sütunu birden kapladığını görmekteyiz. Bu
kullanımların bir çoğu da tam sayfa olarak karşımıza çıkmaktadır.
Star gazetesine baktığımızda daha çok 4 ve 5 sütun olarak yer bulduğu
görülmüştür. Bunların da birçoğu tam sayfa şeklinde karşımıza çıkmıştır. Diğer sütun
sayılarına baktığımızda çok ciddi bir kullanım farkı olduğu görülmektedir.
Genç Parti Sabah gazetesinde daha çok 2 ve 2,5 sütun olarak yer bulmuştur. 5
sütun olarak da 3 kez yer bulmuştur. Cumhuriyet ve Zaman gazetelerinde 5 sütunun
tamamının hiç kullanılmadığı görülmüştür. Hürriyet gazetesinde iki kez 5 sütun
birden kullanılmıştır.
Bu analizler dışında gazetelerde yer alan olumlu olumsuz görüş sorusunun
cevabında 4 olumsuz haber 129 olumlu haber yapıldığı görülmüştür. Olumsuz olarak
nitelendirdiğimiz haberlerin başlıkları şu şekildedir.
116

İşçi Partili Uzan’ın mesajını ihbar etti.” Bu haber başlığı Sabah gazetesinin
11 Ekim tarihli sayısında iç sayfalarda etek haber olarak verilmiştir. Haberde
Genç Parti’den çok Uzan üzerinden siyaset yapıldığı görülmektedir. Haberde
olumsuz olarak vurgulanmak istenen aslında yine bir reklam kaynağıdır. Cem
Uzan sahibi olduğu operatör olan Telsim’i kullanan hemen herkese mesaj
atmış ve operatörü parti propaganda aracı olarak kullanmıştır. Bu sırada İşçi
Partili bir seçmenin telefonu mesaj gitmiş, Seçmen Cem Uzan’a dava
açmıştır.

“Telsim davası gangster romanı.”. Bu haber başlığı Sabah gazetesinin 23
Ekim tarihli sayısında iç sayfalarda etek haber olarak yer almıştır. Telsim
Davası Cem Uzan’ın sahibi olduğu operatörle ilgili olan bir davadır. Haberde
Uzanların Amerika’yı üç milyon dolar dolandırdığı ile ilgili bir haberdir.
Haberde Uzan ailesinin suçu kabul etmediği de yazılsa da ilk okunuşta
olumsuz bir haber olarak görülmektedir. Bunun dışında haber kullanılan
fotoğraf ise Cem Uzan’ın Genç Parti ile yaptığı bir miting fotoğrafıdır. Bu
yüzden haber olumsuz da olsa siyasi bir reklam içerdiğini söyleyebiliriz.

“YSK Uzan’ın Kanallarını Kapattı.”Bu haber başlığı Sabah gazetesinin 25
Ekim tarihli sayısında tek sütunluk bir yerde iç sayfalarda etek haber olarak
yer almıştır. Haberin içeriğinde Cem Uzan’ın kanallarını siyasi parti kanalı
gibi kullandığını vurgulamaya çalışmıştır.

Uzan’a Hayır Deyince Telefonu Kapandı” Bu haber başlığı Cumhuriyet
gazetesinin 19 Ekim tarihli sayısında tek sütunluk bir kısımda iç sayfalarda
yer alan etek haber olarak yer almıştır. Haberde Genç Parti’nin Milletvekilliği
teklifi yaptığı bir vatandaşın olumsuz cevabı sonrası Uzan’ın operatörü olan
Telsim hattının borcu olmamasına rağmen kapatıldığı yazılmaktadır.
Olumsuz haberlere batlığımızda 3 tanesi Sabah gazetesinde karşımıza
çıkmıştır. Ancak haberler olumsuz olsa da aktarılışları ve kullanılan fotoğrafları ile
olumlu izlenimi verme çabasında olduğunu söyleyebiliriz. Bu olumsuz haberlerin
ardından bir gün sonra yine iç sayfalarda tam sayfa 4 sütun yer alan “Bir Cem Uzan
Klasiği” başlıklı haberde Cem Uzan hakkında olumlu tutumların sergilendiği ve
117
yorumlandığı bir haber olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sayede Cem Uzan Sabah
gazetesinde kendine üst üste olumlu ya da olumsuz şekilde yer alma şansı
bulmuştur.
Gerçekten olumsuz olarak nitelendirebileceğimiz tek haberi yanlı siyasi bir
gazete olarak kabul gören Cumhuriyet gazetesinde yer almıştır. Uzan’ın diktatör bir
lider olduğunu düşündürebilecek şekilde düzenlenmiş bir haber olduğu söylenebilir.
Analizimiz sonucunda Cem Uzan ve Genç Parti’nin gazetelerde en çok yer
aldığı tarih seçim yasakları girmeden iki gün önce olan 24 Ekim tarihi olarak
karşımıza çıkmıştır. Bu tarihte bütün gazetelerde toplam 12 kez kendine yer
bulmuştur. Bunlardan 5 tanesi Star Gazetesinde, 3 tanesi Sabah Gazetesinde, 2
tanesi Cumhuriyet Gazetesinde, Hürriyet ve Zaman Gazetelerinde de birer tane
yazıda yer almıştır.
Cem Uzan ve Genç Parti seçim yasaklarının gireceği hafta gazetelerde yer
alma oranını ilk haftalara göre net bir şekilde iki katına çıkartmıştır. Seçim
yasaklarından önce gerek reklam gerekse haberlerle gazetelerde kendine geniş yer
bulmalarını sağlamaktadır. Bu anlamda yukarıda açıkladığımız 24 Ekim tarihi de
bu döneme denk gelmektedir. Ancak seçim yasaklarının girmesi ile birlikte kendi
medyası olan Star gazetesi haricinde sadece bir kez Hürriyet gazetesinde yer
almıştır.
Gazetelerde Cem Uzan ve Genç Parti ile ilgili yazılarda en çok kullanılan
başlık bir reklamın başlığı olan “Hoparlör İşkencesi” başlık olarak karşımıza
çıkmaktadır. Tam 11 kez gazetelerde yer bulmuştur. Bu başlığın ardından 8 kez
kullanılan “Devletin Güç Ve Yetkilerini Yanlız Ve Yanlız Milletin Çıkarları İçin
Kullanacağımıza Namusumuz Ve Şerefimiz Üzerine Söz Veriyoruz.”İki tam sayfalık
reklam yer almaktadır. Dönemin yanlı haber yaptığı düşünülen iki gazetesi
Cumhuriyet ve Zaman gazetesi haricinde Cem Uzan’ın sahibi olduğu Star
gazetesinde 2 kez yayınlanmış diğer gazetelerde ise bir kez yayınlanmıştır.
Bunların ardından 5 kez yayınlanma şansı bulan bir diğer reklamda “Bugün Son
Gün”başlıklı seçim yasaklarına girmeden 26 Ekimde tüm araştırma kapsamına
aldığımız gazetelerde yer alan reklamdır.
118
3.3.Genç Parti’nin Reklamlarında Post Yapısalcı Reklam Çözümleme Örnekleri
3.3.1 Hoparlör İşkencesi
119
Burada ürünü Genç Parti olarak görüldüğünde, seçimlerde genel olarak
kullanılan hoparlörlü seçim otobüslerinin neden kullanılmadığından dolayı oluşan
yanlış izlenimi düzeltmek için yapılmış bir reklam olarak ortaya çıktığı düşünülebilir.
Aynı zamanda diğer siyasi partilerin bu sistemi kullanılmasının da eleştirildiği ve
120
seçmenle aynı fikirde olduğu izlenimi verildiği de açık bir şekilde görülmektedir.
Reklamda yer alan yazıya içerik olarak baktığımızda toplumun seslerden rahatsız
olduğunu anlatan bir metin olduğu görülmektedir.
Genç Parti’nin araştırma evrenine dahil edilen gazetelerde 11 kez kullanılan
bu reklam en çok kullanılan reklam olarak görülmüştür. Gazetelerde kullanımlarına
baktığımız da Star, Sabah ve Cumhuriyet gazetelerinde 3’er kez yer almış Hürriyet
gazetesinde 2 kez kendine yer bulmuş, Zaman gazetesinde ise hiç yer almamıştır
Reklamın yazı kısmını okuduğumuzda tamamen seçmenlerin hemen hepsinin
günlük hayatta karşılaştığı seçim rahatsızlıklarından yakınan bir tavır sergileyerek
seçmende ilgi uyandırmaya çalıştığı da söylenebilir. Ayrıca reklamda Genç Parti’nin
diğer partilerden farklı olduğu da yazının son kısmında vurgulanmaya çalışılmıştır.
Bu cümle de şöyledir: “Genç Parti’nin diğerleriyle arasındaki anlayış farkını, böyle
bir konuda da, bilesiniz diye bu ilanı verme gereğini duyduk”.
Reklamda kullanılan görsel de ise yazının başlığının üstüne çarpı atılarak
bunun yanlış bir kullanım olduğu görselle de vurgulanmaya çalışıldığı söylenebilir.
Bu reklam gazetelerin hepsinde iç sayfalarda kendine yer bulmuş, her gazete de 2,5
sütun ve sayfanın %25’lik bir alanını kapsamıştır.
Diğer görsellere bakıldığında Cem Uzan’ın imzasının bulunduğu Genç Parti
Amblemi görülmektedir. Burada mecazı anlamda işin ciddiyetini vurgularcasına
“Ben buna imzamı atarım” izlenimi verilemeye çalışıldığı düşünülebilir. Genç
Parti’nin pusuladaki yeri de açık bir şekilde anlatıldığı bir görsel daha kullanıldığı
görülmektedir.
3.3.2 Milletvekili Adaylarının Tam Listesini İçeren Reklam
121
Bu reklamda Genç Parti’nin 550 Milletvekili Adayı’nın isimleri ve aday
oldukları illerin yer aldığı görülmektedir. Genç Parti’nin gazetelerde 8 kez yer bulan
bu reklamı görüldüğü üzere gazetelerin iç sayfalarında ve iki tam sayfa kullanımı ile
karşımıza çıkmaktadır. Bu reklam Star gazetesinde 4 kez, Sabah ve Hürriyet
gazetelerinde 2 kez yer bulmuştur.
Reklamın başlığına bakıldığında, Seçilmiş olan milletvekillerinin mecliste
ettiği yemine yakın bir şekilde hazırlanmış bir söz metnidir. Seçmen üzerinde
inandırıcılığı artırmak için yapılmış bir reklam olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Ayrıca reklamda yer alan Cem Uzan imzaları inandırıcılığı daha da artırmak için
kullanıldığı bir mühür olarak düşünülmüş ve “ben bu işe imzamı atarım”
deyiminden vurgu yapılmaya çalışıldığı söylenebilir.
Burada tüm adayların isimleri verilerek seçmene yaşadığı şehirde kimlerin
aday olduğunu gösterdiği söylenebilir. Ayrıca reklamın bir diğer vurucu kısmı seçim
kampanyaları boyunca her zaman ön planda olan Cem Uzan’ın reklamda Genç Parti
122
kadar isminin yer aldığı da görülmektedir. Aynı zamanda seçmenin adayların isimleri
üzerinden oy verme öncesi daha fazla bilgi sahibi olmasının hedeflendiği
düşünülebilir.
3.3.3.Üniversite Sayısı ile İlgili Reklam
Bu reklamda başlığından da anlaşılacağı üzere ülkemizdeki üniversite
sayısının dört yılda dört katına çıkartılacağı ile ilgilidir. Bu reklam Genç Parti’nin ön
plana çıkan reklamları arasında yer almaktadır. Gazetelerde yarım sayfa ve 2,5 sütun
yer alan bir reklamdır.
123
Seçimin gerçekleştiği dönemde üniversite sınavına giren öğrencilerin ancak
%20’lik kısmı üniversite sınavını kazanabilmektedir.
Kalan %80’lik kısım
1.000.000’a yakın bir öğrenci kitlesi olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda
düşünüldüğünde reklamın belirli bir kitleyi ikna etmeye yönelik bir çaba içerdiği de
söylenebilir.
Reklamın içeriğine bakıldığında, seçmene soru sorularak hazırlanmış bir
reklam olduğu görülmektedir. Bu anlamda reklamın alt kısmında yer alan pusulanın
altına yapılan açıklama da bunun bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu metin
şöyledir: “O halde 3 Kasım’da Mührü bu Yuvarlağa Basacaksınız”dır. Bu metinden
de anlaşılacağı üzerine reklamın ana metnindeki soruya verilen bir yanıt olarak
değerlendirilebilir.
3.3.4. İlköğretim Kitapları İle İlgili Reklam
124
Reklam ilköğretim kitaplarının ücretsiz verileceği ile ilgilidir. Ülkemizde o
dönemde ilköğretim kitapları veliler tarafından ücretli bir şekilde tedarik ediliyordu.
Maddi durumu iyi olmayan ailelerin çocukları bu kitapları tedarik etmekte
zorlanıyordu. Bu reklamda üniversite reklamında olduğu gibi sayfanın %50’lik
kısmında 2.5 sütun kaplamış şekilde kullanılmıştır.
125
Reklam Cem Uzan’ın görselliği ile betimlenmiştir. Görsele bakıldığında bir
izdiham izlenimi verilmiş ve Cem Uzan’ın halkla bütünleştiği izlenimi verilmeye
çalışıldığı söylenebilir. Seçilen bu görsel de bütün seçmenin Cem Uzan’a ulaşma
isteği de vurgulanmaya çalışıldığı söylenebilir.
Bir önceki Üniversite reklamında olduğu gibi bu reklamda da seçmene soru
sorarak hazırlanmış ve pusula görselinde de cevabı verildiği görülmüştür.
3.3.5. Türkiye’yi Bu Hale Getirenleri Cezalandırmak İstiyor Musunuz?
Reklamı
Bu reklamda daha önce hükümette yer alan partilerin ülkeyi o dönemki haline
getirdiği iddiası mevcuttur. O yıllarda ülkemiz iki ekonomik kriz atlatmıştır.
Sorumlusu direk olarak hükümet ortakları olduğu iddiasının savunulduğu bir
reklam olarak değerlendirilebilir. Sayfanın %50 lik kısmını kapsayan reklam 3
sütuna yerleştirilmiştir.
126
Reklam, Cem Uzan’ın görseli ile güçlendirilmiştir. Görsel, Cem Uzan’ın bir
miting esnasında çekilmiş bir fotoğrafıdır. Fotoğrafa bakıldığında, Cem Uzan’ın
sinirli bir halde olduğu görülmektedir. Halkın da hükümete karşı sinirli olduğu
düşünülerek ve Cem Uzan’ın halkın sesi olduğu vurgusunun yapılmaya çalışıldığı
düşünülebilir.
Bu reklamda dönemin iktidar ortaklarının ekonomik krizler karşısında ve
diğer olumsuzluklar karşısında başarısız olduğu ve hak ettikleri cezanın kendi
partisi tarafından verileceğine ikna etme çabasında olan bir Cem Uzan’dan söz
edilebilir.
Bir önceki ilköğretim reklamında olduğu gibi bu reklamda da seçmene soru
sorarak hazırlanmış ve pusula görselinde de cevabı verildiği görülmüştür.
3.3.6 Biz Reklamı
127
Reklam, Genç Parti’nin adayları ile ilgili demografik özelliklerin verildiği bir
yazıyı içermektedir. Başlık da bu anlamda “Biz” olarak seçilmiştir. Reklam, sayfanın
%80’lik kısmında 4 sütun üzerinde yer almaktadır. Reklamın son kısmında partinin
ismi ile doğru orantılı olduğunu kanıtlamaya “Milletin Genç Vekilleri” başlığı ile
çalışmışlardır.
128
Haberde görsele yer verilmemiştir. Bunun sebebi haberin tüm Genç Parti’yi
içermesi olarak gösterilebilir. Çünkü diğer reklamlarda sloganlar yer almış Cem Uzan
görselinden yararlanılmıştır.
Bu reklamda Genç Parti’nin hakkında bilgiler verildiği görülmüştür. Seçmene
söz verilen reklama benzer bir reklamdır. Diğer bütün reklamları içerecek şekilde
hazırlandığı söylenebilir. O metine yakın bir metin kullanımı vardır.
3.3.7. Bugün Son Gün Reklamı
129
Bu reklam, seçim yasaklarının girdiği tarih olan 26 Ekim tarihinde araştırma
kapsamına aldığımız tüm gazetelerde yer almış bir reklamdır. Reklamda bugün son gün
başlığı kullanılmasının sebebi de seçim yasaklarının başlayacak olmasından
kaynaklanmaktadır. Bu reklam sayfanın %50’lik kısmı ile 2,5 sütun olarak tüm
gazetelerde yer bulmuştur.
Reklamın içeriğine bakıldığında, seçim yasakları başlamadan seçmene yapılan
son reklam olarak kullanıldığını içeren bilgilerin yer aldığı bir yazıdır. Ayrıca yazıda
seçimin ülkemizin için hayırlı olması da yer almaktadır. Reklamda herhangi bir görsel
kullanılmamış her reklamda yer alan amblem bu reklamda da yer aldığı görülmektedir.
Reklamların geneline baktığımızda vardığımız sonuç; hemen hepsinde reklamın
bütün işlevleri kullanılmaya çalışılmıştır. Cem Uzan üzerinden siyaset yapılmaya
çalışılmış, kullanılan görseller de Cem Uzan’ın halka bütünleşmiş izlenimi seçilmiş ve
halktan biri olduğu vurgulanmaya çalışılmıştır. Hemen her reklamda da Cem Uzan adı
da imzası da boy göstermiştir.
130
YORUM VE DEĞERLENDİRME
Seçimde alınan sonuçlar değerlendirildiğinde reklam çalışmalarının en çok
Genç Parti tarafından doğru kullanıldığı görülmektedir. Seçim sonuçlarında dönemin
iktidar ortağı partiler hatta koalisyon partilerinin hiçbiri barajı aşamamıştır. Başta
Milliyetçi Hareket Partisi olmak üzere Anavatan Partisi ve Doğruyol Partisi’de
reklama önem vermişlerdir. Ancak halkın gözünde izlenen yanlış politikalar bu
reklamların ters tepmesine neden olmuştur. Çünkü bir önceki dönem milleti mecliste
temsil edenler birçok konuda gerek fikir ayrılığı gerekse başarısızlıkları sonucunda
seçmen üzerinde güvenlerini yitirdiği düşünülebilir. Bunun bir kanıtı da 1999 Genel
Seçimlerinden birinci parti çıkan Demokratik Sol Parti seçmenin oy eğilimindeki
kayma ve bu partiye olan güvensizlik sonucunda en az oy alan partiler arasına girmiş
1999 seçimlerin %22 oy alan parti 2002 seçimlerinde %1,22 gibi bir oy almıştır.
Reklamın seçmen üzerindeki etkisinin partiye olan güven ya da güvensizlikten
kaynaklandığını da yukarıdaki örnekten kanıtlanabilir.
Seçim yasakları girdiği tarihe kadar verilen reklama bakıldığında, en çok
kullanılan reklam “Hoparlör İşkencesi” başlıklı reklam olarak ortaya çıkmıştır. Bu
reklamın içeriğinde de seçim otobüsünün Genç Parti tarafından kullanılmadığı ve
nedenlerinin anlatıldığı bir reklamdır. Seçim yasakların girmeden önceki son reklam
ise araştırma kapsamına alınan tüm gazetelerde aynı boyut ile hepsinde “Bugün Son
Gün” başlığı ile verilmiş ve seçmenden açıkça son kez 3 Kasım’da oy istendiği
görülmüştür.
Seçim yasağının başlamasının ardından Genç Parti’nin reklamlarının
başlıklarını Star Gazetesinin manşetlerinde kendine yer bulduğu görülmüştür. Bunun
yanında gazetenin orta sayfalarında oluşturulmuş “Derin Haber” adlı siyasi
sayfalarının tamamında Genç Parti’nin faaliyetleri ve reklamı yapılmaya devam
edildiği de değerlendirilebilir. Star Gazetesi genel olarak değerlendirildiğinde Genç
Parti adına yapılan yanlı haberlerinde reklam niteliğinde olduğu söylenebilir.
131
Yapılan araştırma SPSS 22 programında yapılan analizler sonucunda 1 Ekim
2002 tarihi ile 5 Kasım 2002 tarihleri arasında araştırma örneklemini oluşturan
gazete ve siyasi partilerin toplam 204 reklam verdikleri ve 604 adet haberde yer
aldıkları bulunmuştur. Her sayfa bir reklam ya da haber olarak değerlendirilmiştir.
Yapılan analizler neticesinde, en çok haber ve reklamın yer verildiği gazete
190 adet ve %23,51’lik oran ile Zaman Gazetesi olmuştur. Bu gazeteyi sırasıyla
Sabah Gazetesi 177, Star Gazetesi 173 yer verme ile takip etmiştir. En az yer veren
gazete ise120 adet ve %14,85’lik oran ile Cumhuriyet Gazetesi olmuştur.
Araştırma kapsamına yer alan gazetelerde, en çok reklam alan gazete 60 adet
ve %29.41’lik oranla Hürriyet Gazetesi olmuştur. Bu gazeteyi sırasıyla 55 reklam ile
Sabah gazetesi, 41 reklam ile Zaman Gazetesi takip etmiştir. En az reklam veren
gazete 18 reklam ve %8,82’lik oranla Cumhuriyet Gazetesi olmuştur. Star Gazetesi
31 reklam almış bunların yarısından fazlasının Genç Parti’ye ait olduğu görülmüştür.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Yapılan bütün çalışmalar gösteriyor ki siyasi arenada reklam sayesinde
kitlelere daha basit ve rahat şekilde ulaşılmaktadır. Yeni kurulmuş bir partinin aldığı
oy oranına bakıldığında bunun açıkça ortada olduğu görülmektedir. Reklam
kampanyalarının yanında diğer iletişim tekniklerinin bir arada kullanılması da bunda
etkili olduğu söylenebilir. Genel Başkan'ın fiziki ve sosyal özellikleri de alınan oy
oranına etkisi değerlendirilebilir. Partinin Ambleminde etkili olduğunun bu seçimde
ortaya çıktığı söylenebilir.
Cem Uzan’ın siyasete atılmadan önceki konuşmaları ve ardından büyük bir
sürpriz olacağını söyleyen televizyon kanalları, sonrası ortaya çıkan bir çok
televizyon kanalından aynı anda yapılan yayında siyasete atılacağını ve Genç Parti’yi
kurduğunu açıklaması ile bir anda Türkiye’de televizyon izleyen kitlesine partisini
kurduğunu gösterdiği söylenebilir. Buradan da anlaşılabileceği gibi televizyon
reklam ya da programları herhangi bir durumu, olguyu veya siyasi bir organı
tanıtmakta en iyi kitle iletişim silahı olarak karşımıza çıkmaktadır.
132
Cem Uzan’ın siyasi reklamlarına bakıldığında her nesilden, her gruptan
insanlara yönelik mesajlar içermektedir. Bu mesajlar genellikle halkın memnun
olmadığı hükümet ve devlet politikaları olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağlamda
Cem Uzan’ın reklamlarıyla insanların içinde bulunduğu sıkıntı ya da problemlere
inmeye çalışarak onlara doğru tercih olduğunu anlatmaya çalıştığı söylenebilir. Bunu
iletişimin bir terimi olan “katarsis” yani izleyicinin kendinden bir şeyler bulması
dahil
hissetme
olgusunu
seçmenlere
tarafından
yaratılmaya
çalışıldığı
değerlendirilebilir.
“Mazot 1 Tl olacak” reklamıyla çiftçinin problemi, “Öss ve Harçlar
Kaldırılacak” reklamıyla öğrenci sorunlarına, “Emekli’ye 14 Maaş” sloganıyla
emeklilerin maaş sorununa, “Her İşsizse 350 Tl Maaş” sloganıyla işsizlere,
“Gıda’da KDV Kalkacak” reklamıyla da tüm halkı etkilemeye ve konuşmalarındaki
ikna kabiliyeti ile de inandırmaya çalışılmıştır.
Bu reklam başlıklarının yanında gazetelerde geçen reklamlarda buna yakın
başlıklar yer bulmuştur. Reklamı kitle iletişim araçlarının hepsinde ayrı ayrı önem
verilerek profesyonel anlamda kullanıldığı görülmektedir.
Yukarıda Genç Parti’nin kullanmış olduğu vaatler sonraki dönemlerde diğer
partilere örnek teşkil ettiği söylenebilir. Bu anlamda Genç Parti vaatlerinin günümüz
siyasetinde önemli bir yeri olduğu düşünülebilir, bunlara örnek olarak; “Mazot 1 Tl
olacak”, “Öss ve Harçlar Kaldırılacak”, “Emekli’ye 14 Maaş”, “Her İşsizse 350 Tl
Maaş”…. Bunun yanı sıra Gazete reklamlarında yer verilen “İlköğretim Kitapları
ücretsiz verilecek.”, “Üniversitesi Sayısı Artırılacak” gibi vaatler sonraki dönemde
hayata geçirilmiştir.
2002 Genel seçimleri genel anlamda da diğer partilerinde reklama önem
vermeleriyle reklamın ön planda olduğu bir seçim olarak da karşımıza çıkmaktadır.
Ancak dönemin hükümet partilerine olan güvensizlik verdikleri reklamlara da
yansımış ve hükümette olan hiçbir parti barajı aşma başarısını yakalayamamıştır. Bu
anlamda reklamdan en çok geri bildirim alan parti Cem Uzan olarak karşımıza
çıkmaktadır. Diğer partilerin oy kaybettiği seçimlerde yeni kurulmuş bir partinin
133
aldığı oy oranı herkesin dikkatini çekmeyi başarmıştır. O dönemde halk üzerinde
espri kaynağı olmayı da başarmış olan Cem Uzan’ın bazı reklamları abartılmış ancak
farkında olmadan bu paylaşımlar da bir reklam etkisi yaratmayı başardığı
söylenebilir.
Önümüzdeki seçimler ya da yapılacak her şeyde reklamın daha çok
hayatımıza gireceğini söylemek hiç yanlış olmaz. Reklam çağın bir gereği olarak
medyanın da en güçlü silahı olma özelliğini daha da pekiştirerek hayatımıza girmeye
devam edeceği düşünülebilir.
Son yıllarda yapılmış olan seçimlerde başta televizyon olmak üzere kitle
iletişim araçlarında reklam kullanımı artmıştır. . Bu araştırma kapsamında yer alan
2002 seçimlerinden sonraki süreçte reklam üzerine çalışmalara daha çok yer verildiği
söylenebilir.
Aynı zamanda teknolojik gelişmeler neticesinde internet ve sosyal medyalar
üzerinden siyasi reklamlar yapılmaya başlanmıştır. Bu anlamda son 2015 Genel
Seçimlerde sosyal medyalar reklam için yeni bir kitle iletişim aracı olma yolunda
ilerlediği söylenebilir.
Önümüzde yıllarda yapılacak seçimlerde daha profesyonel anlamda
kullanılması beklenen reklam mecraları sayesinde siyasi partiler oy oranlarında ciddi
yükselişler bekleyecekleri söylenebilir. Yeni teknolojilerle destekleneceği umulan
reklam mecraları siyasi arena da kendini bir güç olarak göstermeye devam edeceği
düşünülebilir.
Yapılan araştırmaya bakıldığında, diğer dönem ve yıllarda da seçim
çalışmalarında reklamın kullanıldığı ve nasıl bir geri bildirim alındığı konusunda
bilgi verilmeye çalışılmıştır. Tüm bu çalışmalar gösteriyor ki reklam her alanda
olduğu gibi siyasi arenada da etkili bir silah olarak kendini göstermektedir.
134
KAYNAKÇA
AĞAOĞLU, Samet (1964) Kuva-yi Milliye Ruhu,(1. Baskı), İstanbul: Yapı Kredi
Yayınları.
ALTINKAŞ, Evren. (Mart 2012). Cumhuriyetin İlk Yıllarında İki Demokrasi
Deneyimi: TPCF
ve SCF Akademik Bakış Dergisi İktisat ve Girişimcilik
Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat –
KIRGIZİSTAN Sayı: 29 , 1-19.
ATATÜRK, Mustafa Kemal .(2012). Nutuk, (5.Baskı), Ankara: Atatürk Araştırma
Merkezi
Yayınları
135
AZİZ, Aysel .(2003). Siyasal İletişim (1. Baskı) Ankara: Nobel Yayınları
BORA, Tanıl.(Ekim 2002). Cem Uzan ve Neo-fasizmin Yeni Yüzü: Sirket
Konserlerinden
Partiye, Birikim Dergisi, Sayı 162, 53-61
BORATAV, Korkut. (1989). Türkiye İktisat Tarihi 1908-1995, (1.Baskı). İstanbul:
Gerçek Yayın evi
BOSTANCI, Naci (1995), Toplum Kültür ve Siyaset (1. Baskı), Ankara: Vadi
Yayınları
BURGAÇ, Murat.(2013-Bahar), 1946 Genel Seçimlerinde Propaganda,Çağdaş
Türkiye Tarihi
Araştırmaları Dergisi,26, 163-184.
CON, Emre .(2008). Alman ve İtalyan Modelleri Bağlamında Faşist Devlet Sistemi,
Trakya
Üniversite YL Tezi
Cumhuriyet Gazetesi www.gazeteler.org/cumhuriyet-gazetesi-hakkında
ÇAKIR, Vesile. (2002). Reklamların Beğenilmesinin Tüketicilerin Marka
Tutumlarına Etkisi, Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
ÇEBİ,
S.
Murat.(2003).
İletişim
Araştırmalarında
İçerik
Çözümlemesi,(Derleme),Alternatif Yayınları, Ankara.
ÇEDİKÇİ, Tuğba.(2008). Türkiye ekonomisinde markalaşmanın yeri ve önemi;
tekstil sektöründe bir uygulama. İstanbul Kültür Üniversitesi, İstanbul.
ÇUHADAR, Cengiz .(2007). Tarihi Süreç İçerisinde Felsefi Bir Kavram Olarak
Anarşizm, Dini
Araştırmalar, Cilt 10 (30) 75-89
DAĞTAŞ, Banu. (2009). Reklam Kültür Toplum (1. Baskı). Ankara: Ütopya Yayın
evi
DEMİR, Şerif (2010), Türk Siyasi Tarihinde Adnan Menderes,(1. Baskı)
İstanbul:Paraf Yayınları.
DEMİR, Şerif (Yıl Belirtilmemiş) Tanzimat Döneminde Bir Devlet Politikası
Olarak
Osmanlıcılık,Türkiyat araştırmaları dergisi 331-348
Demirden Yüzgeç, Ayşegül .(2006).Birinci Büyük Millet Meclisi’nin Yapısı Ve
Faaliyetleri (1920–1923), T.C. Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Tarih
Anabilim Dalı YL Tezi
136
DEMİREL, Ahmet.( 1994). Birinci Meclis’te Muhalefet (İkinci Grup), ,İstanbul:
İletişim
Yayınları
DONALD G, Tannenboum ve DAVİD, Schultz (2004). Siyasi Düşünceler Tarihi:
Filozoflar ve Fikirleri .(7. Baskı) Ankara: Adres Yayınları.
DUMAN, Doğan ve İpekşen Sun, Serçin. (2013,Yaz). Türkiye’de Genel Seçim
Kampanyaları (1950-2002), Türkçe Öğrenmek Dergisi Cilt 8, (7), 117-135.
DURSUN, Davut .(2008). Siyaset Bilimi, T.C. Anadolu Üniversitesi (2671), 1-89.
DURSUN, Davut. (2000). Ertesi Gün (Demokrasi Krizlerinde Basın ve Aydınlar), (1.
Baskı), İşaret Yayınları, İstanbul.
ELDEN, Müge. (2009) . Reklam ve Reklamcılık(1. Baskı). İstanbul: Say Yayınevi
ELMA, Fikret.(2002). Liberal Düşünce Geleneğinin Oluşumu ve John Locke, Qafqaz
Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü, Cilt 2 (1) , 118-126
ERCAN, Esra ve TANŞU, Okan. (2002). Cem Uzan ve Genç Parti Olgusu, (1.
Baskı) Ankara:
Kondrad Adenaver Vakfı Yayınları.
ERDOĞAN, İrfan, Post-yapısalcılık: Yürüyen Kervan İçin Büyülü Laf Ebeliği,
http://irfanerdogan.com/makaleler4/poststructurl.htm internet adresinden, 10.01.2015
tarihinde edinilmiştir
ERGİL, Doğu .(1986) Muhafazakar Düşüncenin Temelleri (1. Baskı). Ankara: S
yayınları
ERİC JAN, Zürcher.(1998). Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, (1.Baskı),İstanbul:
İletişim
Yayıncılık.
EROĞUL, Cem. (1998). Demokrat Parti (Tarihi ve İdeolojisi), İmge Kitap Evi,
Ankara
ERTEM, Barış. (Aralık 2010). "Siyasal Bir Muhalefet Denemesi Olarak Serbest
Cumhuriyet Fırkası", Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler
Araştırmaları Dergisi,Ciltl. 1, 2, 71-92.
ERTİKE, Serttaş Aybike. (2010). Reklam (2. Baskı). Ankara: Detay Yayıncılık
FİDAN, Metin ve YILMAZ Şahap. (1998). Reklamcılık (1. Baskı). İstanbul: Tubitay
Yayınları
137
GÖKÇE, Orhan.(2001). İçerik Çözümlemesi (Genişletilmiş 3. Baskı), Selçuk
Üniversitesi Vakfı Yayınları: 36, Nurol Matbaacılık, Ankara.
HEYWOOD, Andrev .(2013). Siyasal İdeolojiler (5. Baskı). Ankara: Liberte Yayın
evi
Hürriyet Gazetesi www.gazeteler.org/hürriyet-gazetesi-hakkında
KAPANİ, Münci. (1996). Politika Bilimlerine Giriş, (8.Baskı). Ankara: Bilgi Yayın
Evi.
KAPLAN, Neşe & KAPLAN, Ali (2007), Jacques Derrida ve Yapısökümü’nü
Anlamak,(1.Baskı), Beta yayıncılık, İstanbul
KARADAĞ, Ahmet .(2004). Türk Aydınlarında Cumhuriyeti Farklı Siyasal
Duruşlar ve Farklı Sonuçlar,T.C Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 14
(2), 225-254
KASIM, Metin.(Ocak,2004). Ürün Reklam Tanıtım Açısından Gazatelerdeki
Otomobil
Reklamlarının incelenmesi. Selçuk Üniversitesi İletişim Dergisi 2,
137-144
KIVILCIMLI, Hikmet .(1970). Bilimsel Sosyalizmin Doğuşu,(1.Baskı),Tarihsel
Matbaacılık, İstanbul
KIZILYÜREK, Niyazi ve ERHÜRMAN, Tufan. (2009). Kıbrıs'ta Federalizm
Öznesini Arayan Siyaset, Lefkoşa: Işık Kitap evi
KOZAN, Murat .(2002). Türkiye'nin Merkeziyetçi Yapısının Siyasal Demokrasi
Üzerindeki
Olumsuz Etkisi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Y.L Tezi
KÖÇER, Mehmet.(2003). Osmanlı Devleti’nde Türkçülük Akımının Ortaya Çıkması,
Doğu Anadolu bölgesi araştırmaları,3
KURAN, Ercüment .( 1992). ‘’19.Yüzyılda Türkiye'de Kültür Değişmesi’’Erdem,
Ankara: 221
MEGEP(Mesleki Egitim ve Ogretim Sisteminin Guclendirilmesi Projesi). (2007).
Reklamcılıkta Temel Kavramlar. Ankara: MEB (Milli Eğitim Bakanlığı)
138
MONROE, Kent.(1986). The Influnce of Price Diffirences and Brand Familiarty of
Brand Preferences, Journal of Comsumer Research, 3, 1
MUTLU, Abdullah. (2005).Kurumsallaşmış Demokrasilerdeki Siyasi Partiler
Sistemi ile
Ülkemizdeki
Siyasi
Partiler
Sisteminin
Karşılaştırmalı
Değerlendirmesi ve Özgün Model Arayışları, T.C. İç İşleri Bakanlığı Araştırma,
Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı,Uzmanlık Tezi.
MUTLU, Erol .(2004). İletişim Sözlüğü, (1. Baskı). Bilim Sanat Yayınları, Ankara
ODABAŞI, Yavuz. (1995). Pazarlama İletişimi, Anadolu Üniversitesi İşletme
Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
ÖNCE, Günal.(1988). “Reklam Sonuçlu Bir Satış Değildir”, Dünyada ve Türkiye’de
Reklamcılık ve Reklamın Gücü, Bilgi Yayınevi: Ankara.
ÖRMECİ, Ozan (2011), “Türkiye’de Çok Partili Hayata Geçiş ve Karşılaşılan
Sorunlar”,
TUİÇ Akademi Akşin, Sina, Kısa Türkiye Tarihi, (1.Baskı) İstanbul :
Türkiye iş
Bankası Kültür Yayınları
ÖZÇELİK Mücahit.(2012). 1.ve II. Dönem TBMM’de Niğde Milletvekilleri ve
Faaliyetleri, Turkish Studies - International Periodical For The Languages,
Literature and History
of Turkish Ankara: Volume 7/4, 2485-2500.
ÖZDEMİR, Hikmet. (1989). Türkiye Tarihi( 4 Çağdaş Türkiye 1908-1980), Cem
Yayın Evi, Ankara.
ÖZDEN Mehmet. (2006). Türkiye’de Halkçılığın Evrimi(1908-1918), T.C Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Sayı 16,
ÖZGÜL, Bülent. (2002). Seçim ve Seçim Sistemleri, Türkiye.deki Seçim Sistemi
Uygulamaları ve Bir Model Önerisi, Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Y.L Tezi.
ÖZKARDEŞ, Oya .(2004). Evlilik ve Çocuk, (1.Baskı), Remzi Kitap Evi, İstanbul
Sabah Gazetesi www.gazeteler.org/sabah-gazetesi-hakkında
SARIKAYA,M , Saffet. (1999). "Osmanlı Türkiye'sindeki İslamcılık Düşüncesine
Genel Bir
Bakış", Arayışlar, Sayı:1,, Isparta.
139
SARUP, Madan.(2010). Postyapısalcılık ve Postmodernizme Eleştirel Bir Giriş,
İstanbul: Kırk Gece Yayınları
SEVİL, Necmettin. (2003). Liberalizm Siyaset Felsefesi Sözlüğü, (1. Baskı). İletişim
Yayınları, İstanbul
Star Gazetesi www.gazeteler.org/star-gazetesi-hakkında
SUNGUR, Suat. (2007).“Reklamın Büyülü Dünyası: Sahte İmajların Gerçek Yüzü”,
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Sayı: 6 (2007), 87-101.
ŞAFAK, Ali. (2012) Türk Demokrasisi - Siyasi Partiler, Parti Kültürü ve Seçim
Sistemi
Üzerine, T.C. Turgut Özal Üniversitesi Ekonomi ve Politika Dergisi
Cilt 1 (2) 1-29.
Şener, Nedim. (2004). Uzanlar Bir Korku İmparatorluğunun Çöküşü, (1.
Baskı). İstanbul: Güncel Yayıncılık.
ŞEYHANLIOĞLU, Hüseyin. (2011).Türk Siyasal Muhafazakârlığının
Kurumsallaşması ve Demokrat Parti,(1.Baskı). Ankara:Kadim Yayınları.
ŞİMŞEK, Sedat .(2006).Reklam ve Geleneksel İmgeler,(1. Baskı), İstanbul: Nüve
Kültür Merkezi (Çınar Ofset).
ŞİMŞEK, Sedat.( 2008), Küresel Marka Reklamları (1. Baskı) İstanbul: Literatürk
yayınları
TANÖR B., BORATAV K., AKŞİN S. (2000). Türkiye Tarihi (5. Cilt), Cem Yayın
Evi, Ankara.
TAŞ, Oktay ve ŞAHIM Tarık. (1996) Reklamcılık ve Siyasal Reklamcılık (1. Baskı).
Ankara:
Aydoğdu Ofset
TAŞÇIOĞLU, Raci. (2007).Seçim Kampanyalarındaki Dönüşüm: ‘Amerikanlaşma’
“Bağlamında 3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde Genç Parti Seçim Kampanyası, T.C
Ankara
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Halkla İlişkiler Ana Bilim Dalı,
Doktora Tezi
TAŞLICALI, Memduh. (2002)BeyazYakalı: Cem Uzan Fenomeni, (1.
Baskı).İstanbul: Karakutu Yayınları.
TAYFUR, Gıyasettin. (2008). Reklamcılık (3. Baskı). İstanbul: Nobel Yayıncılık
TOKGÖZ, Oya.(1991). Türkiye'de 1983 ve 1987 seçimlerinde kullanılan siyasi
reklamlar. Amme İdaresi Dergisi, Cilt 24 (1), ss. 14-28.
140
TOLUNGÜÇ, Ahmet. (2000). Turizmde Tanıtım ve Reklam. Ankara: MediaCat
Kitapları.
TOLUNGÜÇ, Ahmet.(2000).Pazarlama Reklam İletişim, Ankara Üniversitesi
İletişim Fakültesi
Yayınları: Ankara.
TOPUZ, Hıfzı (1991), Siyasal Reklamcılık, (1. Baskı), İstanbul: Cem yayınevi
TUNÇ, Hasan .(2008). Demokrasi Türleri ve Müzakereci Demokrasi, T.C. Gazi
Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 12 (1-2), 1113-1132
TURAN, Şerafettin. (2000). Türk Devrim Tarihi (Çağdaşlık Yolunda Yeni Türkiye),
Bilgi Yayın Evi, İstanbul.
TÜRK, H. Bahadır. (2007). Genç Partiyi Anlamak, T.C. Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler
Enstitüsü Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı, Doktora Tezi
TÜRKOĞLU, Nurçay.(2000). Görüyorum “Gündelik Yaşamda İmgelerin Gücü”,(1.
Baskı). Der Yayınları, İstanbul.
UĞUR, Gökhan .(2010). Dünden Bugüne Anarşizm ve Anarşizmin Çözmesi Gereken
Sorunlar,
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Cilt: 12,
(1), 134-158.
www.Türkçebilgi.com/Ansiklopedi/Sosyalizm 22..09.2014
YAŞIN, Cem.(2013). Medya Siyaset Kültür, T.C. Anadolu Üniversitesi yayını
(2831), 2-33.
YAYLAGÜL, Levent ve DAĞTAŞ Erdal. (Yıl Belirtilmiş). Medya Patronluğundan
Başbakanlığa Yükselme İstekleri:Cem Uzan Ve Genç Parti Örnek Olayı,
Zaman Gazetesi www.gazeteler.org/zaman-gazetesi-hakkında
141
EKLER
ARAŞTIRMA KAPSAMINA ALINAN DİĞER PARTİLERE AİT REKLAM
VE HABER ÖRNEKLERİ
EK. 1
142
EK.2
143
EK. 3
144
EK. 4
145
EK. 5
146
EK. 6
147
EK. 7
148
EK.8
149
EK.9
150
EK.10
151
152
Download