SİYASİ LİDERLER VE MEDYA BİLGE BAĞCI Kitle iletişimi araştırmalarının incelendiği üç dönemden ilki, 1910'larda başlayıp 1940'a kadar süren evredir; bu evrede, kitle toplumunun ortaya çıkması, 1.Dünya Savaşı döneminde kitle iletişim araçlarının propaganda ve manipülasyon amaçlı kullanımları ve totaliter rejimlerin yükselişi gibi etmenlerin etkisiyle, güçlü medya karşısında pasif, "atomize olmuş kişiler" görüşünün başatlık kurduğu söylenir. 1940-1960'lar arası olan ikinci evre kitle iletişiminin bir disiplin olarak geliştiği dönemdir. Bu dönem ABD'de yapılan etki araştırmaları ve bu araştırmaların sonucunda "medyanın etkisinin sınırlı olduğu" bulgusuyla tanımlanır.1960'ın sonundan itibaren (üçüncü evre) Avrupa kaynaklı, gerek uzun vadeli etkileri ve kurumsal yapıları kendine sorun edinen bir ölçüde reformist denebilecek "ana damar" çalışmalar, gerekse radikal, Neo-Marksist çerçevede eleştirel yaklaşımlar yayılmaya başlar. Medya alanındaki eleştirel yaklaşımlar bağlamında, yapısalcı yaklaşımlar, medyayı ideolojik bir güç olarak tanımlarken; ekonomi politik yaklaşım, medyayı ekonomik temele yaptıkları vurguyla kapitalist üretim dinamiklerini sorunsallaştırırlar. Öte yandan, ekonomi politik yaklaşıma karşı güçlenen kültürel çalışmalar, medyayı toplumsal rızanın kazanıldığı ya da kaybedildiği bir mücadele alanı olarak görürler. Yapısalcılar dünyanın ne olduğunu değil, insanların bu dünyayı nasıl anlamlandırdıklarını keşfetme çabası içindedir. Birmingham Kültürel Çalışmalar Merkezinin 1968-1979 yılları arasında yöneticiliğini yapan Stuart Hall'e göre; televizyon içeriğini nasıl işlediğimizin gerçek belirleyicileri; bireylerin çeşitli gruplar ve sınıflar arasında yaşarken biriktirdikleri ideolojiye, dile, kavramlara, kategorilere, düşünce imgelerine ve temsil sistemlerine bağlıdır. Hall, medyanın toplumdaki tahakküm ilişkileri içinde sürekli olarak inşa edilen ve tekrar tekrar üretilerek pazara sunulan temsil pratikleri ile iktidar ilişkilerini ve ürünlerini meşrulaştırdığını söyler. Medya, yayıncılık ilkelerinde nesnellik, yansızlık ve dengeyi kutsallaştırır. Bu nedenle her zaman iki zıt görüşe yer verilir ve program sunucusu olgun ve tarafsız görünüm içerisindedir. Zıt görüşleri ise izleyene ıslah edilmesi gereken aşırılıklar olarak sunulur. Ama medya Televizyonda da gazetede de belli öncüller, dokunulamazlar ve sınırlar içerisinde hareket eder. İşte bu öncüller ve dokunulamazlar bizim ortak duyumuzdur. Ortak duyuya uymayan görüşler ise Hall'un da belirttiği gibi 'sapkınlar' olarak değerlendirilir ve medyadan dışlanır.(E, 2004) İktidarı iletişimin bir aracı olarak tanımlayan Niklas Luhmann'ın iktidar kavramı, "sembolik olarak genelleştirilmiş iletişim aracını” ifade etmektedir. Luhmann'a göre, egemen iletişim, birisinin haber verme (duyurma, bildirme) eylemi ile ötekinin eylem hakkında verdiği karar tarafından karakterize edilmektedir. İktidar, iletişimin bu türünü, iktidar sahibi ve iktidara tabi olan açısından olası yapmaktadır. Sembolik olarak genelleştirilmiş bir iletişim aracı olan iktidar, basitleştirilir ve iletişimin karmaşık yapısı içinde, genelleştirilmesi nedeniyle, çeşitli durumlarda iletişime giren kişiler tarafından aynı şekilde yorumlanan bir işleve sahip olur. Van Dijk Söylemin ve İktidarın Yapıları adlı makalesinde; birçok iktidar sahibinin (ve konuşmalarının) haber medyasında yeknesak bir şekilde yer aldığını ve böylece iktidarlarının daha da onaylanabileceğini ve meşrulaştırılabileceğini vurgular. Seçmeci kaynak kullanımı, tekdüze haber temposu, ve haber başlığının seçimi yoluyla haber medyası hangi haber aktörlerinin kamuya yeniden sunulacağına, onlar hakkında neler söyleneceğine karar verir. Gazeteciler başkalarının iktidarlarının nasıl tasvir edileceğini ve aynı zamanda sözgelişi kendi örgütlerini öbürlerinden bağımsız kılarak kendi örgütlerinin iktidarına nasıl katkıda bulunacaklarını öğrenirler. Van Dijk, haber çalışanlarının hakim siyaset karşısında eleştirel olduklarını söyleyenleri şöyle yanıtlıyor: "Başat haber medyasında temel normlara, değerlere ve iktidar düzenlemelerine karşı açık bir meydan okuma çok nadiren gelişir". Van Dijk farklı toplumsal grupların (azınlıklar, göçmenler, 3.Dünya ülke insanları) haberlerde nasıl temsil edildikleri üzerine söylem analitik çalışmalar yapmış, temsil ediliş biçimlerinin, güçlü grupların-ulusların temsil ediliş biçiminden tamamen farklı olduğu sonucuna ulaşmıştır. Bu çalışmaların sonucunda; bu gruplara, başat kitle medyasında çok az yer verildikleri, sorunlu, yetersiz/geri, yardıma muhtaç ve Batının mekan, konut, iş, eğitim gibi değerli kaynaklarını tehdit eden insanlar olarak sunulduklarına dair saptamalar yapılmıştır. Manufacturing Consent (Rıza Üretimi) adlı kitaplarında Chomsky ve Herman; tüm haberlerde baskınlıkları hissedilen "elit konsensüs’ün” olayları nasıl belli bir ideolojik bakış açısıyla sunduğunu ortaya koyarlar. Zira, medya baronları toplumdaki güçlü ekonomik ve kültürel "elitin" manipülatif haberlerini ön plana çıkartarak "kültürel hegemonyanın" varlığını sürdürebilmesi için gerekli zemini hazırlamaktadırlar. Propaganda yaklaşımlarında, habercilikte ulusal iktidar odaklarına hizmet etmenin temelinde sistemli ve siyasal bir kimlik yaratma çabaları görülmektedir. (İnceoğlu, 2006) Bütün bu kuramların ve düşüncelerin ışığında siyasi liderlerin ya da siyasi partilerin medyada yansıtılma biçimlerinde iki temel etken göze çarpıyor. Bunlar: Siyasi liderlerin imajları ve siyasal kampanyalar. SİYASİ LİDER İMAJLARININ SEÇİMLERDE ETKİSİ Günümüzde birçok unsurun değişmesi ile birlikte, liderlerin taşıması gereken özellikler, liderlerin davranışları ve tutumları da değişime uğradı. Bu noktada siyasi liderlerin yardımına 'imaj' yetişmektedir. İmaj, toplum üzerinde bir etki oluşturmak için siyasi liderler tarafından bir silah gibi kullanılmaktadır. Hitap ettiği topluluklara uygun imaj tasarlayan ve yönetim gerçekleştiren liderler tarafından bir silah gibi kullanılmaktadır. Hitap ettiği topluluklara uygun imaj tasarlayan ve yönetim gerçekleştiren siyasi liderler o topluluklar tarafından daha çok tercih edilmektedirler. Bu nedenle adaylar kişisel imajlarına dikkat etmek durumundadırlar. Fiziksel özellikler, karakter, mizaç, yürüyüş, duruş biçimi, eğitim, giyim tarzı gibi simgeler kişinin imajını oluşturmada etkili faktörlerdir. Bu doğrultuda siyasi liderlerin kullandıkları aksesuarlarıyla hatırlanmaktadırlar. Süleyman Demirel'in kalabalıklara salladığı şapka, Bülent Ecevit'in mavi gömleği ve kasketi, Necmettin Erbakan'ın parlak kravatları, Mesut Yılmaz'ın fuları, Cem Uzan'ın seçim kampanyası boyunca beyaz gömlek giymesi gibi kullanılan aksesuarlar ve özdeşleştirilen renkler siyasileri diğer adaylardan ayıran ve seçmenin hafızasında kolaylıkla kalabilecek sembollerdir. Türk Siyasetinde Etkili Olmuş Parti Liderleri Örnekleri Bülent Ecevit Örneği: Bülent Ecevit 70'li yıllara kadar alışık olunan politikacıların aksine düzgün, yapmacıksız tavırları ve çok özenli kullandığı Türkçe ile kısa sürede bir idol olmayı başarmıştır. Pek çok siyasetçinin bilerek ya da farkında olmaksızın kötü kullandığı Türkçe'den en iyi Ecevit yararlanmış ve dile katkıları olmuştur. Bülent Ecevit, mavi renkli gömleği ve gökyüzüne uçurduğu güvercinlerle yetmişli yıllardaki barış, özgürlük ve kardeşlik ihtiyacına cevap vermiştir. Süleyman Demirel Örneği: Süleyman Demirel Türk siyasi tarihinin önemli isimlerindendir. Demirel'in Türk siyasi yaşamına katılması ise, 1962'de Adalet Partisi'ne üye olmasıyla başlamıştır. Bu yıllarda Demirel, 1960'lı yılların başında ABD şirketi olan müteahhitlik firması Morrison Knudsen Inc'in Türkiye temsilciliğini yapmıştır. Bu dönemde Demirel adı, Morrison adı ile çok fazla anılır olduğu için Demirel, “Morrison Süleyman” lakabı ile anılmaya başlamıştır. Bu lakabına karşı, özellikle 1970'li yılların başında kendisince de benimsenip onaylanan yakıştırma ise Çoban Sülü'dür. Bu yakıştırma daha çok, Demirel'i destekleyen yayın organlarınca onun 'halktan biri' olduğunu vurgulamak için takılmış bir lakaptır. Demirel'in imajı 'baba' ile doruğa çıkmıştır. Turgut Özal Örneği: Turgut Özal'ın seçim kampanyasını birlikte yürüttüğü reklam ajansının dikkatini, deneme çekimlerinde, Özal'ın el hareketlerinin neredeyse yüzünün tamamını kapattığı fark edildiğinde elinde bir kalem tutması uygun görülür. Bu kalem sadece bu dezavantajlığı ortadan kaldırmakla kalmamıştır, hesap kitap bilen, işine hakim imajını da pekiştirmiştir. Tansu Çiller Örneği: Çiller genellikle giydiği beyaz kıyafetleri ile dikkat çekmiştir. Kürsüye iki eli ile yaslanması erkeksi bir imaj vermektedir. Dil sürçmeleri ile dikkat çekerken ilginç göndermelerde bulunmaktadır. Unutulmayan imaj nesnesi, eşarbıdır. Erkeksi üslubu, beden dilini erkeksi kullanımı hafızalardadır. Siyasi liderlerin imajları onların kimlikleri haline gelmiştir. Çoğu zaman bir partiden bahsettiğimizde onu siyasi lideriyle hatırlarız ya da siyasi liderden bahsettiğimizde gözümüzde onun kimliği olarak canlanan imajıyla anımsarız. Kimi zaman imajları onları halkın gözünde birinci göstermiş kimi zaman da sonuncu sırada bırakmıştır. Siyasi liderler imajlarını halka, medya aracılığıyla aktarırlar. Miting alanlarında, Televizyon programlarında, çekildikleri fotoğraflarda vs. Medyanın bu konuda büyük aktör olması büyük bir çıkar ilişkisi ekseninde gerçekleşir. Medya, istediği siyasi lideri bazen baskı bazen ise karşıt görüş halinde halka sunar. Sürekli bir gelişim ve dönüşüm içerisindedir. SİYASAL KAMPANYALAR Demokratik toplumlarda siyasal hayata katılmanın iki temel aracı vardır. Bunlar siyasal partiler ve seçimlerdir. Ortak görüşü paylaşan insanların örgütlü olarak halk adına iktidarı kullanması siyasal partilere; oy verme davranışları, siyasal adayların belirlenmesi ve demokratik ortamın geliştirilmesi de seçimlere önem kazandırmaktadır. Demokrasilerin hem partiler hem de seçim sistemleri açısından ele alındığında gelişen ve genişleyen bir yapıya sahip olduğu görülmektedir. Özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren kitle iletişim araçlarının hızlı gelişimi ve yaygınlaşması ve buna bağlı olarak yüz yüze ilişkilerin zayıflaması hayatın biçim değiştirmesine yol açmıştır. İnsanoğlunun yaşamındaki bu değişim siyasal partilerin seçim kampanyalarına da yansımış, daha kapsamlı ve planlı çalışmayı hedefleyen örgütsel çalışmalara yerini bırakmıştır. Pazarlama metotlarının siyaset alanına uygulanabilirliği konusundaki arayışlar, “politik pazarlama” kavramını ortaya çıkarmıştır. Kitle seçimleri ve medyanın gelişmesinin doğal sonucu olarak ortaya çıkan bu kavram ilk olarak 1950-1960’lı yıllarda ABD’de kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizdeki gelişmelere bakıldığında ise, siyasal kampanyaların 1977’den itibaren şekil değiştirmeye başladığına tanık olunmaktadır. Reklam ajanslarının bu kampanyalarda kullanılmasının ardından propagandanın etkinliğini artırması, seçmen sayısındaki artışlarla beraber de kitle iletişim araçlarının yaygın kullanımı başlamıştır. Değişen ve gelişen kampanyalar, pazarlamanın getirdiği yeni boyutla siyasal parti liderlerinin, parti programlarının, adayların ve hatta partilerin bir ürün gibi tasarlanarak satışa sunulduğu bir hal almıştır. Bu sunum karşılığında siyasal partilerin beklediği, müşteri konumundaki seçmenin oyunu alabilmektedir. Amerika, Almanya'ya karşı savaşa girme kararı aldı ve Basından Amerika'nın savaş emellerinin desteklenmesi istendi. Wilson sadece Amerika'da değil Avrupa’da da özgürlüğü yaymak istiyor düşüncesi ortaya atıldı ve Wilson insanları özgürleştiren biri olarak gösterildi. Onu halk kahramanı haline getirdiler. Fransa’da televizyon siyasal yaşama 1960’larda girmiş ama siyasal liderler tarafından etkin olarak kullanılmaya başlanması 70’lı yılların ortalarına bulmuştur. 70 ve 80’li yıllarda yapılan seçimlere damgasını vuran Fransız dahi reklamcı Jacques Seguela çeşitli kampanyalarda önemli başarılar elde etmiş ve özellikle 81 seçimlerinde “La force tranquille” (Sakin güç) ve yaratıcı dehasıyla ile Mitterand’ın seçilmesinde bir hayli etkili olmuştur. Başlarda oldukça büyük bir handikap olarak görülen Mitterrand’ın utangaç, içe kapanık tarzı Seguela’nın ince dokunuşu ve “Sakin güç” sloganı ile önemli bir avantaja dönüşmüştü. Bu oldukça basit görünen ama Fransa iletişim tarihine altın harflerle yazılan fikir, Mitterrand’a iki dönem süren bir iktidarın yolunu açtı. 78 yaşında görevi bırakan Mitterrand Fransız devlet başkanları arasında en uzun süre görev yapan başkan oldu. Genç Parti’nin 3 Kasım 2002 Genel Seçimlerinde yürüttüğü politik kampanya ve seçmen nezrinde oluşturulmaya çalışılan Cem Uzan imajıdır. Öyle ki, girdiği ilk kez seçimde % 7 gibi beklenmedik bir oy oranına ulaşan Genç Parti’nin seçim kampanyası tamamen ''lider odaklı olup, Cem Uzan’ın hemen alınıp tüketilmeye yönelik bir ürün olarak tasarlanması'' dikkat çekicidir. Türk siyasi hayatında ilk olarak Turgut Özal ile başlayan bu süreç Cem Uzan ile daha da ön plana çıkmıştır. Cem Uzan toplumun alışık olduğu geleneksel siyaset adamın olmanın ötesinde, üretimden tüketime müşteriye sunulmaya hazır bir ticari bir ürün olduğuna göre; burada bir soru karşımıza çıkmaktadır. Acaba seçmen ya da pazar mantığı içerisinde değerlendirilecek olunursa tüketici kitle, bu ürünü alıp hemen tüketmekte midir? İşte bu sorunun yanıtı açısından Genç Parti imaj kampanyası güzel bir örnek oluşturmaktadır. Yıldız’ın (2003) ifadesiyle bırakın %7’yi, bu yöntemle, kısa bir süre önce kurulmuş bir partinin %2-3’ün üzerinde aldığı her oran bile, imaj kampanyasının başarılı olduğunu göstermektedir. Ayrıca günümüzde politikanın imaj çalışması odaklı bir girişim türüne dönüşme eğilimin kazandığı gücü göstermesi bakımından da ilgi uyandırmaktadır. Büyük Yalan Teorisinin yaratıcısı, Hitlerin Halkı Aydınlatma ve Propaganda bakanıDr. Joseph Goebbels ismi ise siyasi kampanya denildiğinde akla gelen ilk isimlerden biridir. Öyle ki Hitler’in propagandası yaparken bunu alenen ve açık bir şekilde sözleriyle de ifade eder: ⦁ Basın hükümetin kullandığı dev bir klavyedir. ⦁ Bir şeyi ne kadar sık tekrarlarsanız insanlar ona o kadar erken inanırlar. ⦁ Politik konuşmanın tek amacı insanları söylediklerinizin doğru olduğuna inandırmaktır. ⦁ Bir yalanı bin defa söylerseniz yalan, yalan olmaktan çıkar; gerçeğin ta kendisi olur. ⦁ Kitlelere olanı değil duymak istediklerini söylemek siyasetin ana prensibidir. ⦁ Bir liderin ömrü halka kurdurduğu rüyanın ömrü kadardır. Siyasi iletişimde televizyon reklamcılığı 1952’de Müttefik Kuvvetler Başkomutanı Dwight Eisenhower’ın seçim kampanyası ile başladı denilebilir. “i like ike” ve “Eisenhower Amerika’ya yanıt veriyor” yapımları ile efsanevi başkan Tv reklamcılığı ve siyasi iletişim adına çok önemli bir çağın başladığını işaret ediyordu. Bir başka örnek olarak ise Ak Parti’nin 22 Temmuz genel seçimi kampanyası için hazırlanan reklamlarda, 2002’den bu yana yapılan icraatlar ve gelecek dönemdeki projelere vurgu yapılmıştır. Ana temaya pozitif bir anlayış hakimdir. AK Parti’ye Cumhurbaşkanı seçtirmemeye dönük eylemlerin halka anlatılması ise daha çok Başbakan Erdoğan’ın mitinglerinde ve basınla olan diyaloglarda vurgulanmıştır. AK Parti, 22 Temmuz genel seçiminde yürüttüğü kampanya çalışmaları ve siyasal reklamlarında ekonomi, sağlık, eğitim, ulaşım, demokratik haklar, konut sorunu, terör ve sosyal güvenlik gibi Türkiye’nin kronikleşen meselelerini farklı boyutlarıyla tartışmıştır. Gazete reklamları için yüksek tirajlı gazeteler (Hürriyet, Milliyet, Sabah) daha çok tercih edilmiştir. Ayrıca seçim sürecinin son haftasına girildiğinde siyasal reklam yayınına ağırlık verilerek kampanya mesajlarının akılda kalıcılığının sağlanması hedeflenmiştir. AK Parti’nin imaj reklamlarında Erdoğan’ın liderlik karizmasına ve parti imajına dayalı içerik üretilmiştir. Tayyip Erdoğan’ın çeşitli büyüklükte fotoğraflarının kullanıldığı siyasal reklamlarda, güçlü karizmatik lider imajı öne çıkarılmıştır. Kalabalık bir seçmen grubu ile Erdoğan’ın görüntüsünü içeren fotoğraflarla, seçmenlerin çoğunun seçimlerde AK Parti’ye oy vereceği anlatılmak istenmiştir. Böylelikle ikna edilmeye çalışılan kararsız seçmenin AK Parti’yi desteklemesi için kanaat oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu tarz reklamlarda AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın doğrudan kişisel özellikleri sunulmazken; geçmiş dönemde yapılan icraatların takdimi niteliğindeki “biz” ifadeli genel bir sesleniş liderin ağzından verilmiştir. (Kübra Güran Yiğitbaşı) İmaj reklamlarının hepsinde “Güven ve İstikrar İçinde Durmak Yok Yola Devam” “Birlik ve Beraberlik içinde Durmak Yok Yola Devam” gibi parti sloganlarıyla bütünleşen tarzda Tayyip Erdoğan’ın hareket halindeki fotoğrafının kullanılması dikkat çekicidir.AK Parti’nin “Durmak Yok Yola Devam” sloganı sürekliliğe, güven ve istikrara gönderme yapan başarılı bir slogan olarak uzun süre kullanılmıştır. Bu sloganla AK Parti, 3 Kasım 2002 tarihinden sonraki icraatlarını “yol” ve “yürüme” metaforlarıyla ifade etmiştir. Bu kampanya döneminde “Her şey Türkiye için”, “Yeter Karar Milletindir!” ve “Yolun Açık Türkiye” gibi sloganlar da kullanılmış- tır. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 2005 yılı Diyarbakır konuşması ile çözüm iradesini açıkça ortaya koymasından bu yana Kürt sorunu ve daha sonra Çözüm Süreci olarak adlandırılan süreç, hükümet ve ülke gündeminin önemli konularından biri olmuştur. Bu gündemin bir yansıması sayılabilecek ve bir cevap niteliği taşıyacak şekilde ayrılıkların reddedilerek birliği vurgulayan ve AK Parti’nin hassasiyetlerini aktaran “Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan, Tek Devlet” sloganı da bu seçim sürecinde kullanılmıştır. Ayrıca Demokrat Parti’nin mirası olarak siyasal yaşamda yer edinen “Yeter Söz Milletindir” sloganı, aynı mirasın AK Parti tarafından sürdürüldüğünün vurgulanması amacıyla “Yeter Karar Milletindir”e dönüşmüştür. Sloganların ekonomik istikrar, toplumsal beraberlik, gelecek hedefi, umut vurgusu, güvenlik-özgürlük dengesi ve sağ muhafazakar siyasal kültüre sahip çıkma bağlamında şekillendiği görülmektedir. Sonuç Ve Değerlendirme:Dünyada 4.güç olarak ilan edilen medya unsuru çeşitli aygıtlarla hayatımızın da ayrılmaz bir noktası haline gelmektedir.Kitle İletişim araçları halkı bilgilendirme amaçlı kullanılmasının yanında siyasal propaganda aracı olarak da kullanılmaktadır. Siyasi partiler halkı etkilemek için medyayı bir araç olarak kullanırken Medya da kendi varoluşu içerisinde siyasi partilerden etkilenerek kendini beslemektedir. Görülen odur ki, Siyasi Liderler Ve Medya kavramı artık bir bütünün ayrılmaz parçası haline gelmiştir. Kaynakça E, A. (2004). "Medya-Güç İdeoloji Ekseninde Merve Kavakçı Haberlerinin İki Farklı Sunumu", Haber, Hakikat ve İktidar İlişkisi. Ankara: Elips Yayıncılık. İnceoğlu, Y. (2006, Ekim 27). bianet.org. http://bianet.org/bianet/medya/86980-medya-iktidar-iliskilerinintarihsel- adresinden alındı Kübra Güran Yiğitbaşı, A. Ö. (tarih yok). Türkiye'de Siyasal İletişim. SETA.