Kitle İletişim Kuramları

advertisement
Kitle İletişim Kuramları
Enformasyon teorisi
Enformasyon teorisi içerik olarak iletişimi (komünikasyon) ele alır ve tamamen istatistiksel
bir teoridir.C. E. Shannon un "A Mathematical Theory of Communication" adlı 54 sayfalık
çalışması (1948, The Bell System Technical Journal vol.27, pp 379-423) bu teorinin
başlangıcı olarak ele alınır.
O yıllardaki temel sorun iyi bir iletişimin nasıl olabileceği (daha sonra görüleceği gibi sinyal
kanalda iletilirken bazı istenmeyen değişikliklere uğrar, daha iyi bir iletişimden kasıt bu
istenmeyen değişimlerin kontrol altına alınabilmesidir) ve şifreleme idi.
Bu amaçla yola çıkan Shannon önce iletişimin matematiksel bir modelini yapmayı düşündü
ve böylece enformasyon teorisinin temelleri atılmış oldu.
Peki, şu anda enformasyon teorisi ne durumda? Teorinin kullanım alanı hızla genişleyip kısa
sürede mühendisliğin dışına çıktı. Teori tamamen istatistiksel olduğu için isatistiksel fizik ile
paralellikler gösterir ve belirsizlik kavramı ile kuantum fiziğine yaklaşır ama bundan daha
fazlası da mevcut.
Enformasyonu bu kadar önemli yapan ne? Şüphesiz, Wheeler in sözünü ettiği enformasyon ile
Shannon un kastettiği enformasyon kavramsal olarak özdeş değil. Dolayısıyla en temel olan
enformasyonun iyi bir tanımı yapılmalı. Şimdilik bundan uzağız ama işe enformasyon
teorisinin temel kavramları ile başlayabiliriz...
Enformasyon, iletişim sürecinin temel bir kavramı olarak gözümüze çarpıyor; ancak teoride
bizim için önemli olan tam bir tanımdan çok enformasyonun ölçülebilir bir nicelik oluşu.
Enformasyon kaynağının sahip olduğu sonlu sayıdaki durumlarından birini dışarı vermesi
(mesaj) sonucu, hedefe doğru bir enformasyon aktarım sürecinin başladığını düşünebiliriz.
Kaynağın sonlu sayıdaki her bir durumunun ortaya çıkması (dışarı verilmesi) olasılıklarını
tanımlarsak, bu olasılıklar yardımıyla açığa çıkan enformasyon miktarini belirtebiliriz.
Genel anlamda iletişim sistemi 5 elemandan oluşur.
KAYNAK->VERİCİ->KANAL->ALICI->HEDEF
Enformasyon kaynağı; mesaj (ya da mesajlar dizisi) üreten herhangibir sistem olarak
düşünülebilir. Üretilen bu mesaj, sistemin sahip olduğu sonlu sayıdaki durumlarından birinin
dışarı verilmesidir.
Verici; kaynak tarafından üretilen mesajı, kanalda iletilebilecek biçime dönüştüren elemandır.
Mesajın kanalda iletilebilecek biçimine sinyal adı verilir.
Kanal; sinyalin alıcıya iletildiği ortamdır.
Alıcı; sinyali, hedef tarafından algılanabilecek biçime dönüştüren elemandır. Alıcı; sinyali
yeniden mesaj şekline dönüştürerek, vericinin yaptığı işlemin tersini yapmış olur.
Hedef; mesajın ulaştığı son noktadır.
En basit şekliyle iletişim sistemi; telefon aracılığı ile konuşan iki insan olarak düşünülebilir.
Bu durumda enformasyon kaynağı, konuşan insan; verici, telefon ahizesi; kanal, telefon
kabloları; alıcı, diğer taraftaki telefonun kulaklığı; hedef de diğer taraftaki insandır.
Sinyalin kanalda iletimi sırasında -ortamın özelliklerinden dolayı- bazı değişimler oluşur.
İstenmeyen bu değişimler gürültü olarak adlandırılır ve bu sebeple üretilen mesaj ile hedefin
aldığı mesaj birbirinden farklı olur.
Lasswell Formülü
Amerikalı bir siyaset bilimci olan Lasswell, bir iletişim eylemini tanımalamanın en uygun
yolunun şu sorulara cevap aramak olduğunu belirtir. “Kim, neyi, hangi kanaldan, kime, hangi
etkiyle söyler”
Lasswell’e göre iletişim çizgisel tek yönlü bir süreçtir. Şöyle ki; ileti verici tarafından mesaj
olarak çıkmakta kanal sayesinde alıcıya erişmekte ve böylece mesaj alıcı da değişikliğe yol
açmaktadır. Bu nedenle, iletişim temelde bir ikna etme süreci olarak değerlendirilmektedir.
Ayrıca Lasswell, mesajların her zaman etkileyici olduğunu varsayar. Yani, mesaj kaynak
tarafından gönderilmekte, kanal sayesinde hedefe erişmekte ve neticede değişikliğe yol
açmaktadır.
Suskunluk Sarmalı
Elisabeth Noelle-Neumann'ın geliştirdiği ve sınadığı, kamuoyunu ele alan daha büyük bir
kuramın bir ilkesidir ve kitle iletişimi için oldukça önemlidir; çünkü kitle iletişim araçlarının
bireyleri, toplumu susturabilme, kimi gruplara da konuşma cesareti verebilme gücü üzerinde
durur. Bu çalışmada Suskunluk Sarmalı Kuralı’nın oluşum ve gelişiminde sonuçlarından
büyük ölçüde yararlanılan sosyal psikoloji alanındaki "sosyal etki ve uyma" üzerine yapılan
iki araştırma ve Festinger’in bilişsel çelişki kuramı ile kitle iletişim araçları suskunluk sarmalı
ilişkisi açıklanacaktır. Kitle İletişim Araçları ve Suskunluk Sarmalı İlişkisi Kitle iletişim
araçlarının belirli konu başlıklarını kamunun görüş ve tartışma alanından uzaklaştırma
yeteneği üzerinde duran Suskunluk Sarmalı Kuramı(Spiral of Silence) Alman sosyolog
Elisabeth Noelle-Neumann tarafından geliştirilmiştir. Uzun bir süredir geliştirilen ve sınanan
(1974; 1984; 1991) bu kuram dört öğe arasındaki etkileşimle ilgilenir. Bu öğeler; kitle
iletişimi, kişilerarası iletişim ve toplumsal ilişkiler, düşüncenin bireysel olarak açıklanması,
bireylerin toplumsal çevrelerinde onları çevreleyen düşünce ortamı hakkında sahip oldukları
algılamadır (Alemdar ve Erdoğan, 1998, s.294). Suskunluk Sarmalı Kuramı kişisel
düşüncenin başkalarının ne düşündüğüne bağlı olduğunu ele alan temel sosyo-psikolojik
düşünceden kaynaklanır ve şu varsayımlara dayanır (Mutlu, 1988, s.321; Mc Quail ve
Windahl, 1997, s.135):
1. İnsanlar belli bir görüşü benimsemede yalnız olduklarını düşünüyorlarsa, bunu açık
olarak dile getirmekten kaçınırlar, ancak bu görüşlerinin paylaşıldığını ya da destek
göreceğini düşünüyorlarsa çevrelerindeki diğer insanlarla bu görüşleri hakkında
konuşurlar.
2. Birey belli bir görüşün toplumda ne kadar geçerli olduğunu saptamada kitle iletişim
araçlarını bir ölçüt olarak kullanabilir. Benimsediği görüş bu araçlarda yeteri düzeyde
yer almıyor, dile getirilmiyorsa, bunun yeterince kabul gören bir görüş olmadığı
sonucuna varır.
3. İletişim araçlarının hemen hepsi az ya da çok tekelci bir şekilde aynı kanıları dile
getirme eğiliminde olup, insanları toplumdaki kanı iklimine ilişkin çoğu kez yanlış bir
görüntüyle baş başa bırakmaktadırlar. Buradan hareketle;
4. Belli bir görüşe sahip birçok insan, toplumdan, bulunduğu çevreden dışlanma
korkusuyla görüşünü savunamayacaktır. Suskun kalındıkça bu
Kitle İletişim Araçları ve Suskunluk Sarmalı
Görüş olduğundan daha az yaygın ve geçerli sayılacak ve bu durum ise bir suskunluk
sarmalının oluşmasına neden olacaktır. Genel-geçer görüşlerden farklı görüşleri olan insanlar
giderek seslerini duyurmada daha az istekli olacak ve iletişim araçlarının görüşü giderek
baskın ve doğru olarak algılanacaktır.
Shannon ve Weaver Modeli (1949)
Bu matematik model çizgisel bir karakter arz etmektedir. Matematik bir model olmakla
birlikte araştırmacılar nezdinde yankılar uyandırmasının nedeni, modelin tümüyle basit
bağlantılardan kurulmasıdır.
Shannon iletişim incelemesindeki sorunu üç düzeyde açıklamaktadır:
İletişim simgeleri neyle açıklanabilir? (Teknik yönü incelenmektedir.)
Kabul görecek bir gösterge hangi simgelere yüklenebilir? (Anlamsal sorun) Kabul görme
anlamında yönelim, hangi etkili gösterge ile sağlanacak (Etki sorunu)
Teknik sorunlar vericiden alıcıya kadar tüm simgeler serisini içermektedir.
Anlamsal sorunlara gelince, vericinin niyetiyle alıcının yorumu arasındaki değişkenliği temsil
etmektedir veya kimlik söz konusudur.
Etki sorunu alıcılar üzerinde bırakılan nüfuz düzeyini kapsamaktadır. Yani Shannon ve
Weaver etki konusunu iletinin propaganda gücü gibi düşünmektedir. Her iletişimci her zaman,
elde edemese bile bir başkasını yönlendirmeyi amaçlamaktadır.
Gerbner’in Genel İletişim Modeli (1959)
Karmaşıklığına rağmen bu model, esas itibariyle, birbirleriyle ilintili iki önerme ortaya
koymaktadır.
Birincisi gerçeklik ile iletiyi birbirine ilintilemektedir. Böylece göstergelere ilişkin bizim bilgi
edinmemiz mümkün hale gelmektedir.
İkincisi iletişim iki boyutuyla birlikte ele alınmaktadır. Bunlardan birisi izlenim veya
algılamadır. Diğeri de denetim boyutu veya iletişimdir.
Yatay düzey: sürecin başında bir E olayı bulunmaktadır. M belirli bir gerçekliği algılayandır.
(bir kişi veya örneğin kamera, mikrofon gibi bir makine olabilir) E ile E1 arasındaki ilişki bir
ayıklama olarak anlaşılabilir. Zira M, E’nin tümünü kabul etmeyebilir. M bir nakinaysa
ayıklama onun kapasitesi ve kavrayışıyla belirlenmektedir. M bir kişiyse, ayıklama daha
karmaşık olacaktır. Zira birey otomatik olarak ve bir mekanik araç gibi uyarıyı kabul etmez.
Kabul süreci öznenin tüm yaşantısını kapsayan bir müzakere, etkileşiminin sonucudur.
Dikey düzey: Gerbner’in SE olarak adlandırdığı şey, E olayına ilişkin E1 tarafından
kavranmış olan simgenin nakledilmiş halidir. Olaya ilişkin bu simge doğal olarak ileti
kavrama ile adlandırılmaktadır. Bu iletinin temsil ettiği çerçeve S (simgeyi gösteren) ve E
(içeriği ihtiva eden) olarak ikiye ayrılmaktadır. Böylece öznenin seçtikleri arasında çok sayıda
S olabilir. E’yi en iyi temsil edebilecek S’yi bulmak iletişimci için en zor iştir.
Newcomb Modeli (1953)
Modelin temeli bireyler arası ilişkileri kapsamaktadır. Önermesi şöyledir:
A ve B iletişimciyle gönderendir. Bireyler söz konusu olduğu gibi devlet veya örgütler v.s. de
olabilir. X onların toplumsal çevrelerindeki bir olaydır (herhangi bir şey olabileceği gibi bir
kişi de olabilir). Birbiriyle ilintili olduğu zımnen belirtilen bu üç eleman bir sistem
oluşturmaktadır. Demek ki A değiştiğinde karşılıklı olarak birbiriyle ilintili olan B ve X de
değişmektedir.
Öneriye göre iletişimin esas işlevi, iki veya daha fazla kişinin dışsal çevrelerindeki olaylara,
onların aynı anda yönelimlerini sürdürmeyi sağlamaktır. İki oyuncu birbirlerine ve birlikte
X’e doğru yönelmektedirler. İletişim, olası tüm değişimlere ilişkin olarak, üç eleman
arasındaki konumun, bilgi ali verisinin sonucunda tayin edilmesi anlamında, bu yönelimin
yükümlenilmesi sureci olarak kabul edilebilir. Böylece muhtemel değişim ve uyum sağlanmış
olacaktır.
Westley ve Mac Lean Modeli
Araştırmacılara göre kişiler arası iletişimle, kitle iletişimi şu temel noktalarda birbirlerinden
ayrılmaktadırlar.


Kitle iletişiminde geri besleme yoluyla etkileme imkânı neredeyse hiç yoktur.
Kitle iletişiminde yayıncılar çok sayıdadır ve alıcıların tam tersi çevredeki öznelere
kendilerini yöneltmek çok sayıdaki benzer olaylardan ayıklamalar yapmak
zorundadırlar.
Westley ve Mac Lean, medyanın, izleyici-dinleyici-okuyucunun ihtiyaçlarını tatmin etmeye
yarayan ve aynı zamanda çevreye ilişkin bir görüş (paylaşılan) yaratmak için kullanılan bir
araç olduğunu ileri sürmektedirler.
Riley ve Riley Modeli (1959)
Riley ve Riley iletişim sürecinde çevrenin rolüne dikkati çekmek için uygulanabilir bir model
formüle etmeye çalışan ilk araştırmacılardır. Onlara göre kitle iletişimi toplumdaki parçalar
arasında işleyen toplumsal bir sistemdir.
Araştırmacılara göre iletişimciler özel iletilerle daima izleyici- dinleyici- okuyucuya nüfuz
etmeyi amaçlamaktadırlar. Dinleyici- okuyucu- izleyici üyeleri bu iletileri kabul etmekte ve
ne yapmak istediklerine karar verebilmektedirler. Etkileşim içinde olduğu başka birincil
grupların üyesi olan R'nin ilişkilerine dikkat çeken araştırmacılar, bu sürecin toplumsal
yönünü vurgulamaktadırlar. Birincil ve referans grupların iletişim sürecinde önemli bir rol
oynadığının altını çizmektedirler. Kişiler iletileri aldıkları anda, sosyal çevrelerinden
yalıtılmış atomlar değillerdir. Karar verirken onlara rehberlik eden referans gruplan ve birçok
değerleriyle, davranışlarını paylaştıkları birincil grupları (örneğin ailesi, çalışma grupları)
onları etkilemektedir. Referans grupları deyimi, bireylerin değerlerini ve tutumlarını ifade
etmelerine yardım eden grubu anlatmaktadır. Birincil gruplar aynı zamanda referans gruplar
olarak da işlev görebilmektedir. Birey, ister yayıncı isterse alıcı olsun birincil grupları
tarafından etkilenmektedir. İletişim, iletileri formüle ederken ve alırken etkilenebilir. Alıcı ise
iletiyi kabul ederken veya seçerken grubunun rehberliğine başvurabilir.
Shanon ve Weaver'in modeli: Kuram “cryptography” sorunuyla ilgili araştırma projesinin
parçasıydı; Sesli ve yazılı mesajların şifrelenmiş bir biçime dönüştürülmesiyle ilişkiliydi.
Böylece özel şifreyle kodlanmış mesajları düşman güçleri anla-yamayacaklardı (Rogers and
Valente, 1993:38-39). Gürültü, iletişim politikalarında, gürültünün ve kaynağının
saptanmasının yanı sıra ortadan kaldırılması veya azaltılması için de çok önemlidir. Örneğin,
dünyada öğrencilerin gösterileri toplumsal iletişimde egemen düzen için en önemli
"gürültülerden" biridir.. Birinci gürültü, toplanma ve gösteri yasaları, polis sopası/gazı, hapis
ve benzeri yollarla çözülmeye çalışılır. İnsan ilişkisine uygulandığında, oldukça baskıcı ve
maniple edici bir karaktere sahip olur. Egemenliği meşrulaştıran bir modeldir. Bu kuram
mutlak ve serbest kölelik iletişimine çok uygundur. Bu kuram iletişimin amacını sadece
mesajı gönderenin amacıyla sınırlamakta; böylece alıcıyı bir amaç için hedef durumuna
koymaktadır.
Download