T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI İSLAM HUKUKU KAYNAKLARINDA EVLİLİKTE DENKLİK MESELESİ VE GÜNÜMÜZ TÜRK TOPLUMUNDAKİ YANSIMASI Latife ÇAKIR Danışman Prof. Dr. Nasi ASLAN YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA-2006 Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğüne, Bu çalışma, jürimiz tarafından Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul edilmiştir. Başkan: Prof. Dr. Nasi ASLAN Danişman Üye: Prof. Dr. Ali Osman ATEŞ Üye: Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI ONAY Yukarıdaki imzaların, adı geçen öğretim elemanlarına ait olduklarını onaylarım. ...../..../.... Prof. Dr. Nihat KÜÇÜKSAVAŞ Enstitü Müdürü Not:Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir. i ÖZET İSLAM HUKUKU KAYNAKLARINDA EVLİLİKTE DENKLİK MESELESİ VE GÜNÜMÜZ TÜRK TOPLUMUNDAKİ YANSIMASI Latife ÇAKIR Yüksek Lisans Tezi, Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Danışman : Prof. Dr. Nasi ASLAN Kasım 2006, 102 sayfa Bu araştırmada İslam Hukuku’nda yer bulan denklik, özel terimiyle “kefâet” ve günümüz Türk toplumundaki yansımaları, yani bu toplumda eş seçiminde denkliğe verilen önem araştırılmaya çalışılmıştır. Çalışmada, İslam Hukuku’nda denklik kavramının ne anlam ifade ettiği, İslam hukukçularının ve mezheplerin denkliğe yaklaşımının yanı sıra günümüz toplumunda evlilik, eş seçimi ve aile konularına da kuramsal olarak yer verilmiş olmakla birlikte, yapılan anket çalışmasıyla günümüz bayanlarının denkliğe yaklaşımlarının ne yönde olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır. Erkeğin, soy, İslam’a giriş, dindarlık, meslek, hürriyet, mal ve fizikî-ruhî kusurlardan uzak olması gibi hususlarda evleneceği kadınla eşit veya ondan daha üstün olması gerektiğini ifade eden “kefâet”, İslam hukukçularının çoğunluğunca kabul edilen ve kadının menfaatini koruma amacıyla oluşturulan bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Bu doğrultuda denkliğin olmaması halinde kadına veya velîlerine nikahı feshetme hakkının da verilmiş olduğu görülmektedir. Günümüz kadınının (küçük bir örneklem de olsa) denklik unsurlarına önem verme düzeyleri ve değişen şartlarla birlikte denklik ile ilgili yeni şartlar öngörüp öngermedikleri, denk olmamaktan ötürü eşleriyle problem yaşayıp yaşamadıkları ve günümüzde denkliğin aranılıp aranılmaması ile ilgili düşünceleri de araştırmada tespit edilmeye çalışılan diğer bir husustur. Anahtar Kelimeler: İslam Hukuku, Kefâet, Denklik, Evlilik, Türk Toplumu, Kadın. ii ABSTRACT THE MATTER OF PARİTY(EQUALİTY) IN MARRIAGE IN THE SOURCES OF ISLAMIC LAW AND ITS REFLECTION ON CURRENT TURKISH SOCIETY Latife ÇAKIR Master Thesis, Basic Islamıc Sciences Supervisor: Prof. Dr. Nasi ASLAN November 2006, 102 pages In this research we have tried to explore the equality (parity) in marriage or “kefaet” as a religious term which takes place in Islamıc Law and its reflection in the current Turkish society i.e. the import ance given to choice of spouse in this society. In the study what equality (parity) as a term means in Islamıc Law,choice of spouse, marriage and family with the approaches of Islamic lawyers and Islamic Sects to equality has been mentioned theoretically. Besides the approaches of women at present day to to equality in marriage have been determined with this survey. Kefaet which is defined as man’s being equal or in beter condition than the woman, who he is going to marry, on various subjects such as race, entrance to Islam, piety, profession, Independence, physical and spiritual deficiency, has been evaluated as a fact which is formed to preserve the benefits of the women is accepted by most of the Islamic lawyers. According to this, if there is no equality, woman has given a right to repeal the nuptial. The level of the importance given to the elements of equality by the women and with the changing conditions whether they offer new conditions or not, whether they have problems with their husbands(spouses) or not because of unequality and their ideas about equality being seeked for or not are the questions we have been trying to find answers for. Key Words: Islamic Law, “Kefaet”(equality in marriage), Equality/Parity, Marriage, Turkish Society, Woman. iii ÖNSÖZ Bu çalışma İslam Hukuku kaynaklarında evlilikte eşler arası denkliği ve günümüz Türk toplumunda denkliğin nasıl algılanıp değerlendirildiğini araştırmayı amaçlamaktadır. Bilindiği üzere İslam dini aile kurumunun oluşumu, sağlıklı işleyişi ve korunmasına büyük önem vermiştir. Bu dinin temel referansları olan Kur’ân-ı Kerim ve Hz. Peygamber’in hadislerinden elde edilen çıkarımlar bu hususu teyit edici niteliktedir. İslam dininin aileye verdiği bu önem, hukukçularca da aynı titizlikle dikkate alınmış, evliliğin başlangıcından sona ermesine değin sağlıklı işleyişi ve devamlılığının sağlanması amacıyla çeşitli kriterler oluşturulmuştur. Denklik şartı da bu amaca hizmet eden bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Değişen tanım ve içeriğine karşın günümüzde hâlâ en önemli sosyal kurumlardan biri olma özelliğini koruyan aile, kültürel kimliğin, insanî değerlerin ve tarihî sürekliliğin koruyucu ve aktarıcısı olması bakımından birçok araştırmaya konu olmuştur ve taşıdığı bu önemden ötürü bundan sonra da olması beklenmektedir. Bu araşırma da bu kapsamda değerlendirilebilir. Çünkü bu çalışma, aile çalışmaları içerisinde belki de bir detay sayılabilecek evlilikte eşler arası denkliği hem İslam Hukuku kaynaklarına göre hem de Müslüman Türk toplumu açısından incelemek istemektedir. Bir kısmı teorik bir kısmı ise uygulamaya dönük olan bu çalışmanın bu sahadaki başka çalışmalar için bir adım olacağı ümidindeyiz. Araştırmamda, teşvik ve cesaretlendirmelerinden ötürü danışman hocam Prof. Dr. Nasi ASLAN’a, uygulama çalışmaları noktasında yardımları ile yalnız bırakmayan değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Asım YAPICI’ya, benimle birlikte çalışmamda emeği geçen tüm dostlarıma teşekkürlerimi sunmak benim için onurlu bir görevdir. iv İÇİNDEKİLER ÖZET.............................................................................................................................i ABSTRACT .................................................................................................................ii ÖNSÖZ........................................................................................................................iii KISALTMALAR .........................................................................................................vi TABLOLAR LİSTESİ ................................................................................................vii GİRİŞ ...........................................................................................................................1 I. BÖLÜM 3 TEORİK ÇERÇEVE 3 1.1. İslam Hukukunda Denklik ......................................................................................3 1.1.1. Kefâetin Tanımı ...........................................................................................3 1.1.2. Kefâetin Dayanağı........................................................................................5 1.1.3. Kefâetin Hükmü...........................................................................................6 1.2. Kefâetin Kapsamı ve Mezheplerin Bu Konudaki Görüşleri...................................10 1.2.1. Hanefî Mezhebine Göre Kefâet ..................................................................11 1.2.1.1. Nesepte Denklik.............................................................................11 1.2.1.2. İslam’a Girişte Denklik ..................................................................14 1.2.1.2. Dindarlık ve İyi Ahlaka Sahip Olmada Denklik..............................14 1.2.1.3. Meslekte Denklik ...........................................................................15 1.2.1.4. Hürriyette Denklik .........................................................................16 1.2.1.5. Malda Denklik ..............................................................................17 1.2.2. Şafiî Mezhebine Göre Kefâet .....................................................................18 1.2.2.1. Nesep .............................................................................................19 1.2.2.2. Fizikî-Ruhî Sağlamlık ....................................................................19 1.2.2.3. Hürriyet..........................................................................................20 1.2.2.4. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................21 1.2.2.5. Meslek ...........................................................................................21 1.2.2.6. Mal ................................................................................................21 1.2.3. Mâliki Mezhebine Göre Kefâet ..................................................................22 1.2.3.1. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................22 1.2.3.2. Eşin Bir Takım Ayıplardan Fizikî ve Ruhî Durumunu İlgilendiren Hastalık ve Kusurlardan Uzak Olması.............................................22 1.2.4. Hanbelî Mezhebine Göre Kefâet ................................................................22 1.2.4.1. Nesep .............................................................................................23 v 1.2.4.2. Dindarlık ve İyi Ahlak....................................................................23 1.2.4.3. Meslek-Sanat .................................................................................23 1.2.4.4.Hürriyet...........................................................................................24 1.2.4.5. Servet-Mal .....................................................................................24 1.2.5. Evlilikte Eşlerin Mezhep Farklılığı.............................................................24 1.3. Denklikle İlgili Diğer Tartışmalar.........................................................................26 1.3.1. Denkliğin Şart Koşulduğu Taraf.................................................................26 1.3.2. Denkliği İstemeye Hak Sahibi Olanlar........................................................26 1.3.3. Denkliğin Şart Koşulduğu Vakit.................................................................27 1.3.4. Denklik Konusunda Velinin Hukukî Durumu.............................................27 1.4. Eşler Arasında Denklik Bulunmamasının Hukukî Sonuçları .................................30 1.5. Denkliğin Hükmü İle İlgili Görüşler .....................................................................32 1.6. Modern İslam Aile Hukukunda Kefâet .................................................................36 1.7. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik ve Aile .........................................................36 1.7.1. Evlilik ........................................................................................................36 1.7.2. Aile ............................................................................................................37 1.7.2.1. Aile Çeşitleri ..................................................................................39 1.7.2.2. Ailede Meydana Gelen Değişimler .................................................43 1.7.3. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik Şekli ve Eş Seçme Kriterleri ..............48 1.7.3.1. Eş Seçimi İle İlgili Araştırmalar .....................................................51 II. BÖLÜM ANKET ÇALIŞMASI ve DEĞERLENDİRİLMESİ 59 59 2.1. Araştırma ve Yöntem ...........................................................................................59 2.1.2. Veri Toplama Araçları ve Analizde Kullanılan Teknikler ...........................59 2.1.3. Evren ve Örneklem ....................................................................................60 2.2.Bulgular Ve Yorumlar ...........................................................................................61 2.2.1.Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar .........................................................62 2.2. 2. Medenî Duruma Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar.....................65 2.2.3. Evlenme Şekline Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar....................75 2.2.4. Aile İçi Huzursuzlukların Oluşmasında Eşlerin Denk Olup Olmaması........86 2.2.5. Evlilikte Denklik Aranılması İle İlgili Düşünceler ......................................88 SONUÇ ......................................................................................................................91 KAYNAKÇA .............................................................................................................95 ÖZGEÇMİŞ.............................................................................................................. 102 vi KISALTMALAR Çev. : Çeviren Terc. : Tercüme eden H.Ü. : Hacettepe Üniversitesi C.Ü. : Cumhuriyet Üniversitesi S.Ü. : Selçuk Üniversitesi Fak. : Fakültesi BAAK : Başbakanlık Aile Araştırmaları Kurumu Yay. : Yayınları, yayınevi a.g.e. : Adı geçen eser a.g.m. : Adı geçen makale DİE : Devlet İstatistik Enstitüsü A.Ş. : Anonim Şirketi ty. : Tarih yok by. : Baskı yeri yok vs. : Vesaire md. : Madde bkz : Bakınız h. : Hicrî c. : Cilt vii TABLOLAR LİSTESİ Tablo 1: Örneklemin Medenî Durumu 60 Tablo 2: Örneklemin Evlenme Biçimi 61 Tablo 3: Örneklemin Eş Seçerken Dikkat Ettiği Hususlar 62 Tablo 4: Maddî Durum ile Medenî Durum İlişkisi 66 Tablo 5: Yakışıklı Olma ile Medenî Durum İlişkisi 66 Tablo 6: İtibarlı Bir Mesleğe Sahip Olması ile Medenî Durum İlişkisi 67 Tablo 7: Dindarlık ile Medenî Durum İlişkisi 67 Tablo 8: Ortak Dünya Görüşüne Sahip Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 68 Tablo 9: Eşin Ahlakî Özellikleri ile Medenî Durum İlişkisi 68 Tablo 10: Eşin Kişiliği ile Medenî Durum İlişkisi 69 Tablo 11: Eşin Entelektüel Olması ile Medenî Durum İlişkisi 69 Tablo 12: Eşin Cinsel Çekiciliği ile Medenî Durum İlişkisi 69 Tablo 13: Sıra Dışı Bir İnsan Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 70 Tablo 14: Âşık Olmak/Olunmak ile Medenî Durum İlişkisi 70 Tablo 15: İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç ile Medenî Durum İlişkisi 71 Tablo 16: İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç ile Medenî Durum İlişkisi 71 Tablo 17: Soy ve Aile Yapısı ile Medenî Durum İlişkisi 72 Tablo18: Aynı Dinden Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 72 Tablo 19: Aynı Mezhepten Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 72 Tablo 20: Aynı Irktan Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 73 Tablo 21: Şakacı Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 73 Tablo 22: Ciddî ve Ağır Başlı Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 73 Tablo 23: Ailenin Uygun Bulması ile Medenî Durum İlişkisi 74 Tablo 24: Aynı Memleketten Olmak ile Medenî Durum İlişkisi 74 Tablo 25: Eş ile Yaşam Tarzlarının Uyuşması ile Medenî Durum İlişkisi 75 Tablo 26: Maddî Durum ile Evlenme Şekli İlişkisi 75 Tablo 27: Yakışıklı Olma ile Evlenme Şekli İlişkisi 76 Tablo 28: İtibarlı Mesleğe Sahip Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 76 Tablo 29: Eşin Dindar Olması ile Evlenme Şekli İlişkisi 77 Tablo 30: Ortak Bir Dünya Görüşüne Sahip Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 77 Tablo 31: Eşin Ahlakî Özellikleri ile Evlenme Şekli İlişkisi 78 viii Tablo 32: Eşin Kişiliği ile Evlenme Şekli İlişkisi 78 Tablo 33: Eşin Entelektüel Olması ile Evlenme Şekli İlişkisi 79 Tablo 34: Eşin Cinsel Çekiciliği ile Evlenme Şekli İlişkisi 79 Tablo 35: Sıra Dışı Bir İnsan Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 80 Tablo 36: Âşık Olmak/Olunmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 80 Tablo 37: İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç ile Evlenme Şekli İlişkisi 81 Tablo 38: İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç ile Evlenme Şekli İlişkisi 81 Tablo 39: Soy ve Aile Yapısı ile Evlenme Şekli İlişkisi 82 Tablo 40: Aynı Dinden Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 82 Tablo 41: Aynı Mezhepten Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 83 Tablo 42: Aynı Irktan Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 83 Tablo 43: Şakacı Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 84 Tablo 44: Ciddî ve Ağır Başlı Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 84 Tablo 45: Ailenin Uygun Bulması ile Evlenme Şekli İlişkisi 85 Tablo 46: Aynı Memleketten Olmak ile Evlenme Şekli İlişkisi 85 Tablo 47: Denk Olup-Olmama Noktasında Aile içi Huzursuzluklar 86 Tablo 48: Eşinizle denk ve uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz? 88 Tablo 49: Günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır? 88 Tablo 50: Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir? 89 1 GİRİŞ Bu araştırma İslam Hukuku’nda yer bulan denkliği, özel terimiyle “kefâet”i ve günümüz Türk toplumundaki yansımalarını, yani eş seçiminde denkliğe verilen önemi konu edinmektedir. Kadın ve erkeğin hukukî bir zeminde hayatlarını birleştirmeleri olarak tanımlanabilecek olan evlilik, toplumların yapısı, kültürü, dini, örf ve âdetleri gibi özelliklerine göre farklılık göstermesine rağmen, tarih boyunca süregelen uygulamalardan biri olma özelliğini korumuştur. Aile bağını oluşturması açısından evliliğin yerini doldurabilecek başka bir uygulama yoktur. Eş seçme davranışının kültür ve medeniyet tarihi boyunca şekillenerek kurumsallaşması ile oluşmuş, sosyal bir organizasyon olan aile ise bir toplumun bütün özelliklerini potansiyel olarak bünyesinde barındırabilen tek kurumdur. İslam dini evlilik ve aile kurumuna özel bir önem vermiş, evlilikte kadın ve erkeğin hakları ve sorumlulukları noktasında çeşitli müeyyideler oluşturmuştur. İslamî değerler içerisinde İslam aile hukukunun, aile kurumunun kuruluşundan sona ermesi ve hatta sonrası için de çeşitli detayları içermesi bu dinin gerek evlilik gerekse aile birliğine verdiği öneme bir gösterge olarak kabul edilebilir. Kefâeti de bu detaylardan biri olarak ele almak mümkündür. Kur’an-ı Kerim’de evlilik birliğinin sağlam temeller üzerine kuruluşunu ve sağlıklı işleyişini hedef alan bir dizi tedbir ve öğüt1 yer almasına rağmen kefâet konusu ile ilgili olarak herhangi bir bulguya rastlanmamaktadır. Hadislerde ise konu hukukî bir şart ve gereklilik olmaktan ziyade eşler arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye ya da sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer bulmaktadır. Klasik dönem İslam hukukçularınca sistematize edilen kefâet esası o dönemin sosyal, siyasal ve aristokratik yapısından izler taşır. İslam hukukçularının kefâetle amaçladıkları korunmaya muhtaç olan kadını ve velisini denk olmamaktan gelebilecek olan her türlü zarardan korumaktır. Hareket noktasını İslam Hukuku kaynaklarının oluşturduğu bu araştırmada aynı zamanda günümüz Türk toplumunda evlilik ve aile konusuna da kuramsal olarak temas edilmektedir. 1 Bakara 2/ 228. “ Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır.”; Nisa 4 / 18 “ Kadınlara normal ve iyi davranın. Onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey olursa belki bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu çok hayırlı kılmıştır.” 2 Bilim ve teknolojinin hızla gelişmesi ile birlikte yaşanan sosyal değişme ve modernleşme olgusu bireylerin yaşam tarzları, anlayışları, evlilikleri ve eş seçimlerini etkileyen ve şekillendiren bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple çalışmamızın ikinci kısmında “Gaziantep” ilinde bayanlar üzerinde gerçekleştirdiğimiz anket ile değişen şartlarla birlikte evlilik, eş seçimi vb. hususlarda kadınların görüşleri elde edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen verilerle İslam Hukuku kaynaklarından elde ettiğimiz kefâet esasının ne denli uyumlu olduğunu tespit etmek bu çalışmanın hem hedef hem de amacını oluşturmaktadır. Son olarak İslam Hukuku’nun değişmeye açık olan dinamik yönünden hareketle günümüzün değişen şart ve imkânlarına paralel olarak, kefâet esasının da değişime açık olabileceği düşünülmelidir. 3 I. BÖLÜM TEORİK ÇERÇEVE 1.1. İslam Hukukunda Denklik 1.1.1. Kefâetin Tanımı Denk olma durumu, eşitlik, müsâvât anlamlarına gelen “denklik” kavramı İslam Hukuku’nda özel bir terim olan “kefâet” terimi ile ifade edilmektedir. Kefâet, sözlükte “eşitlik, benzeşme, benzerlik, denklik, misil-emsal ve bir şeyin başka bir şeye nazîre olması” gibi anlamlar taşıyan “ k.f.e ” fiilinden türemiş bir mastardır.2 Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır bu kelimenin anlamı hakkında şu tespitlerde bulunmuştur : Kefâet kelimesi, “tekâfe’ü” şekliyle küfüv, sadece uygun, eşit, eşdeğer bir eş ve arkadaştan ibaret değil aynı zamanda zıt eşit, rakip ve hasım mânâsına gelir ki, misil ve nazîr bu mânâdadır. Bu yönü ile iki erkek aynı şekilde iki dişi birbirine denk olabilirse de bir erkek ile bir kadın denk olamaz. Her biri aynı kıymeti değil mukâbil bir kıymeti hâiz olmakla biri diğerinden uzak ve aynı makamda olmayıp maksadın oluşması için ikisinin de değerlerde birleşmesi mânâsındadır. Evlilikteki kefâet, bu mânâdadır. Bu yüzden nikâhta, savaşta ve daha başka şeylerde filan filana denktir denilir.3 Kur’an-ı Kerim’e bakacak olursak bu kelime sadece bir yerde, İhlâs Sûresi’nde geçmektedir. Buradaki “küfüv” kelimesi eş, denk mânâlarında kullanılmıştır.4 Terim anlamında ise kefâet, bir takım sıfatlarda eşler arasındaki eşitliği5, erkeğin nesep, din, mal, hürriyet, meslek gibi yönlerden kadına denk olması veya ondan daha üstün 2 İbn-i Manzûr, Ebû’l-Fazl Cemâlüddin, Lisânü’l-Arab, Beyrut 1997, c. XII, s. 111-112; el-İsfehânî, Râgıb, el-Müfredât fî Garîbi’l-Kur’an, Beyrut 2001, s. 438; ez- Zebîdi, Muhammed Murtazâ, Tâcü’l-Arûs Min Cevâhiri’l-Kâmus, Lübnan 1994, c. I, s. 230; el-Cevherî, İsmâil bin Hammâd, Tâcü’l-Lügat ve Sıhahü-l Arabiyye, Beyrut 1984, s. 69; Devellioğlu, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Yay., Ankara 2001, s. 501. 3 Yazır, Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul 1992, c. X, s. 113-114. 4 el- Beydâvî, el- Kadı Abdullah b. Ömer, Envârü’t-Tenzil ve Esrârü’t-Te’vîl, Beyrut 1988, c. II, s. 631; etTaberî, Ebî Câfer Muhammed b. Cerîr, Câmiu’l-Beyân an Te’vil-i Âyi’l-Kur’an, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1988, c. XV s. 348; Yazır, a.g.e.,c.X, s.114. 5 İbn Abidîn, Muhammed Emin, Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Durri’l-Muhtâr, çev. Ahmet Davutoğlu, Şamil Yayınevi, İstanbul 1983, c. V, s. 422; eş-Şeyhzâde, Abdurrahman b. Muhammed, Mecme’ul-Enhûr Şerh-u Mülteka’l-Ebhûr, Dersaadet t.y, c. I, s. 327; Ebû Zehra, Muhammed, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, Daru’l-Fikri’lArab, b.y. 1950, s. 136. 4 olması6, kadının ve velilerinin kocada ayıplamadıkları bir sıfatın bulunması gerektiğini, aynı zamanda bu hal sayesinde (denklik ile) kadın ve velilerinin de kınanmadığı7, tabii ve kemal sıfatların hepsinde nikâhta eşit olmayı ifade etmektedir.8 Evlenecek karı ile kocanın dindarlık, ailenin İslam’a giriş tarihi, iktisadi (zenginlik, meslek) ve sosyal seviye (hürriyet, nesep) gibi bazı hususlarda birbirlerine denk olmaları veya karının şerefçe kocasından daha aşağı mertebede bulunmasıdır. Birbirlerine denk olan eşlere ‘küfüv’ denilir. Bu şart dini olmaktan çok sosyal yapı ile ilgilidir ve toplumların genel kabullerini yansıtır. 9 Yukarıda verdiğimiz tanımlardan yola çıkarak; kefâet, evlenecek eşler arasında dini, ekonomik ve sosyal bakımdan yakınlık ve denkliği10, kadının muhtelif bakımlardan kendine denk sayılan bir erkekle evlenmesini, evlenecek eşler arasında belli hususlarda denkliğin bulunmasını, daha çok da evlenecek eşlerden erkeğin kadına denk olmasını ifade eden bir terimdir.11 Tanımlardan da anlaşıldığı gibi kefâet sadece kadın bakımından erkekte aranmaktadır, yani kadının kendine denk bir erkekle evlenmesi istendiği halde erkek için böyle bir istek söz konusu değildir. Fıkıhçıların, erkek için denkliğin aranmaması noktasındaki düşünceleri genel itibariyle şu şekildedir: Erkek evlendiği kadını kendi seviyesine yükseltir. Kadın erkeğe denk olmasa bile böyle bir evlilikten doğacak çocuklar babalarıyla aynı ortamda yaşayacaklarından annelerinin aşağı bir sosyal çevreden olmasından zarar görmeyeceklerdir.12 Kadında denkliğin aranması noktasında öne sürülen gerekçeler ise şunlardır: Şerefli (asil) bir kadın kendisinden daha düşük bir seviyede bulunan bir adama kadınlık etmekten çekinir. Kadını alan kocasıdır, ailenin ismi kocaya aittir. Bu yüzden kadının düşük seviyede olması erkeği çok fazla etkilemez. 13 Kadın ancak kendine denk 6 el-Aynî, Ebû Muhammed, el-Bidâye fî Şerhi’l-Hidâye, Beyrut 1990, c. IV, s. 617; Bilmen, Ömer Nasûhi, Hukuk-i İslâmiyye ve Istılahât-ı Fıkhiyye Kâmusu, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1968, c. II, s. 65. 7 Abdulhamid, Muhammed Muhyiddin, el-Ahvâlü’ş-Şahsiyye fi’ş-Şerîati’l-İslâmiyye, Beyrut 2003, s. 95. 8 el-Cezîri, Abdurrahman, Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, çev. Mehmet Keskin, Çağrı Yay., İstanbul 1994, c. V, s. 2112. 9 Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Neşriyat, İstanbul 2005, s. 300. 10 Döndüren, Hamdi, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yay., İstanbul t.y., s. 265; Karaman, Hayreddin, Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, Ensar Neşriyat, İstanbul t.y., c. II, s. 77. 11 Cin, Halil, İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, Selçuk Üniversitesi Yay., Konya 1988, s. 158; Çeker Orhan, İslam Hukukunda Akitler, İttifak Holding A.Ş. Yay., Konya 1999, s.253; Aktan, Hamza, “Kefâet” md., TDV İslam Ansiklopedisi , c. XXV, s. 166. 12 Cin, a.g.e., s.158. 13 İbn-i Abidin, a.g.e., s. 422. 5 olan kimse ile evlendiği zaman mutlu olabilir. Çünkü sosyal mevkisi yüksek olan soylu bir kadın hiçbir zaman bayağı bir kimsenin eşi olmak istemez,14 bu durum evlilikteki karşılıklı sevgi bağını zayıflatacağı gibi, evliliğin devamını da güçleştirecektir.15 Burada şu hususu da belirtmemiz faydalı olacaktır: Mutsuzluk nedeni olabilecek denk olmama durumunu yalnızca kadına yönelik düşünmek yanlış olur. Çiftlerin asgarî müştereklerde denkliği yakalayamamaları her ikisi için de mutsuzluk nedeni olabilir. Çünkü evlilik tek tarafı (kadını) bağlayan ve sadece onun mutluluğu için hizmet eden bir oluşum değildir, evlilikten doyum ve arzulanan beklentilerin gerçekleşmesi her iki bireyin menfaati için de geçerlidir. 1.1.2. Kefâetin Dayanağı Kur’an-ı Kerim’de evlilik birliğinin sağlam temeller üzerine kuruluşunu ve sağlıklı işleyişini hedef alan bir dizi tedbir ve öğüt16 yer alırsa da kefâet konusuyla ilgili herhangi bir bulguya rastlanmamaktadır. Hadislerde ise konu hukuki bir şart ve gereklilik olmaktan çok eşler arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye ya da sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer bulur. Bu hadislerden bazıları şunlardır : 1) Hz. Ömer’den gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v) : “ Kadınları ancak velileri evlendirir ve onlar ancak denkleriyle evlenirler.”17 buyurur. 2) Câbir b. Abdillah’dan gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v): “Denkleri bulunduğu zaman şan ve soy sahibi kadınları evlendirmekten kaçınmayın.” 18 buyurur. 3) Hz. Ayşe’den gelen rivayette Hz Peygamber (s.a.v) : “Neslinizi devam ettirecek olan nutfenizi seçiniz. Denklerinizle evleniniz ve kadınlarınızı denkleriyle evlendiriniz.” 19 buyurur. 4) Hz. Ali’den gelen rivayette Hz. Peygamber “Yâ Ali dengini bulduğun zaman bekârı evlendirmeyi geciktirmeyin.”20 buyurur. 14 el-Merginâni, el-Hidâye Şerh-i Bidâyetü’l-Mübtedî, çev. Ahmed Meylâni, Dâru’l-Erkâm, Lübnan ty., s. 24. Acar, Halil İbrahim, İslam Hukukunda Evliliğin Sona Ermesi, Ekev Yay., Erzurum 2000, s. 194. 16 Bkz.: Bakara 2/228. “ Erkeklerin kadınlar üzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde hakları vardır.”; Nisa 4/18. “ Kadınlara normal ve iyi davranın. Onlarda hoşunuza gitmeyen bir şey olursa… belki bir şey hoşunuza gitmediği halde Allah onu size hayırlı kılmıştır.” 17 Muvatta, Nikâh 5. 18 Ebû Dâvud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11. 19 İbn-i Mâce, Nikâh 46. 20 Tirmîzi, Mevâkıt 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I,105; Şevkâni, Neylü’l- Evtâr Şerh-u Mülteka’l-Ebhûr, Beyrut 2000, c. V, s. 240. 15 6 5) Ebû Hureyre’den gelen rivayette Hz. Peygamber (s.a.v) : “Dininden ve ahlâkından râzı olduğunuz kişiler size evlenme teklifi yaptığında onunla evleniniz. Eğer böyle yapmazsanız yeryüzünde fitne ve fesat olur.”21 buyurur 1.1.3. Kefâetin Hükmü Aile hukukunun temeli olan evlilik konusu tüm hukuk sistemlerinde çeşitli yönleriyle derinlemesine yer tuttuğu gibi İslam Hukuku’nda da tüm detaylarıyla geniş kapsamda irdelenen bir konu olmuştur. Bu detaylardan biri olarak kefâeti zikredebiliriz. Hukukçular bu konuda da oldukça derinlemesine mesai yapmışlardır. Kimi kefâeti evlilik için bir şart olarak kabul etmişken, kimi ise kefâeti bir şart olarak kabul etmemiştir. 1) Kefâetin şart olduğunu kabul edenlerin gerekçeleri: Kefâet, gerek Hanefîlerce gerek Şafiîler ve Hanbelîlerce nikâhın lüzumunun veya sıhhatinin bir şartıdır. Hanefîyye’den yalnız İmam Kerhî’ye (v. 340/ 950) göre nikâhta kefâet asla şart değildir yani nikâhta kefâetin varlığı veya yokluğu aranmaz.22 “Kefâet nikâhta şarttır.” diyenler, nikâhın sıhhatinin veya lüzumunun şartı olduğu konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bu ihtilafa göre kefâet gözetilmeden nikâh akdi, “Kefâet sıhhatin şartıdır” diyenlerce batıl, diğerlerince gayr-ı lâzım olur. “Kefâet, nikâhta lüzumun şartıdır.” diyenler çoğunluktadır.23 Nikâh akdi gayr-ı lâzım olunca değişik durumlara göre fesh etme yetkisine hem kadın hem de veli sahip olur.24 Bu görüşte olanların ortaya koyduğu deliller şunlardır: Hz. Ömer’den gelen, “Kadınları ancak velileri evlendirebilir, onlar da denklerinden başkaları olamaz”25 “Neslinizi devam ettirin ve denk olanlar ile evlenin.”26, “Dengi bulunan kadınların evlenmelerine mani olmayınız.”27 şeklindeki rivayetler. Hz. Peygamber (s.a.v), Hz. Ali’ye hitaben şöyle buyurmuştur: “Yâ Ali, üç şeyi geciktirme; vakti gelince namazı, hazır olunca cenazeyi ve dengi bulunan bekârı evlendirmeyi.”28 21 Tirmizi, Nikâh 3; İbn-i Mâce, Nikâh 46 ; Şevkâni, a.g.e., c.V, s. 240. es-Serahsî, Ebû Sehl Şemsü’l-Eimme, el-Mebsut, Dâru’l-Mârife, Beyrut 1989, c. V, s. 22-23; Zuhaylî, Vehbe, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Basın Yayın, İstanbul 1992, c. IX, s. 6741; Bilmen, Kâmus, s. 72. 23 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73. 24 el-Ceziri, a.g.e., c. V, s. 2112. 25 Muvatta, Nikâh 5; İbn-i Mâce, Nikâh 46. 26 İbn-i Mâce, Nikâh 46. 27 Buhâri, Nikâh 34; Tirmîzi, Zühd 53; Ebû Davud, Nikâh 3; Neseî, Nikâh 11. 28 Tirmîzi, Muvâfakat 13; Cenâiz 73; İbn-i Hanbel, I,105. 22 7 Hukukçu Kemaleddin İbn-i Hümâm (v. 861) evlilikte kefâetin lehinde olan hadisleri geniş bir araştırma ve incelemeye tabi tutup tenkit etmiş ve kendi görüşü olarak kefâetin gerekli olduğu fikrini savunmuştur.29 Evlikte kefâetin şart olduğunu belirten Ömer Nasûhi Bilmen, nikâhın ömür boyu devam etmek üzere akdedildiğini, sohbet, ülfet, muaşeret, yakınlığın tesisi gibi maksatlara hizmet etmesi gerektiğini bunun ise ancak birbirlerinin dengi olanlar arasında gerçekleşeceğini belirtir.30 Evliliğin meşru kılınmasından maksat, ömür boyunca diğeri sebebiyle eşlerden her birinin maslahatını, menfaatini temin etmek, düzenlemektir. Aynı zamanda evlilik dünürlük yoluyla akrabalık tesis eder. Öyle ki uzak olan yakın olur her konuda destek olur, dünürünü üzen şey kendini üzer, onu sevindiren şey de kendini sevindirir. Bu da ancak karşılıklı yaklaşma ve anlaşma ile mümkün olur. Açıkça bilinen gerçek şu ki, zikredilen vasıflarda uzaklaşma olması halinde gönüller ve ruhlar bir araya gelmez, ülfet kurulmaz, dostluk sağlanmaz. Çünkü asil bir aileden gelen şeref sahibi bir kadın ve ailesi erkeğin kendilerinden her yönüyle daha düşük olmasını kabullenmez ve nikâhı bozma yoluna gidebilir. 31 Serahsî (v. 490), Mebsut’ta denkliğin gerekliliğini ilginç bir kıyaslama yoluna giderek anlatmaktadır: Araplar arasında denklik öteden beri istenegelmiştir. Öyle ki Bedir Savaşı’nda ortaya çıkan üç kişinin kıssasında bu durum anlaşılabilir; Utbe, Şeybe ve Velid müşrikler adına ortaya çıkınca Müslümanlar adına onların karşısına Ensarın gençlerinden üç kişi çıktı. Müşrikler neseplerini sordu, onlar da söyledi. Bunun üzerine müşrikler: “Biz Kureyş’den denklerimizi isteriz” dediler. Gençler geri döndü, Peygamber de onların yerine Hz. Hamza, Hz. Ali, Ubeyde’yi görevlendirdi. Kıssanın sonunda Serahsî şu yorumu yapmaktadır: “Savaşta denklik isteği müşriklere reddedilmediğine göre nikâhta da aranmalıdır. Çünkü nikâh akdi bir ömürlük yapılır.”32 Kefâetin gerekliliğini savunanlar tezlerini bazı ayetlerle de desteklemişlerdir. “Eşleriniz sizin için sizde eşleriniz için bir elbisesiniz.”33, “Zîna eden erkek zina eden veya müşrik olan bir kadından başkasıyla evlenemez.”34 29 İbn-i Hümâm, Kemaleddin Muhammed, Fethu’l-Kâdir, c. III, Beyrut 1995, s.285. Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73. 31 İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 293; Abdülhamid, a.g.e., s.95; Ferec, Seyyid Ahmed, Ehl-i Sünnet Mezheplerinde Evlilik ve Hükümleri, Dâru’l-Vefâ, Mısır 1989, c. I, s. 111. 32 Serahsî, a.g.e., c.V, s. 23. 33 Bakara 2/183–187. 34 Nûr 24/3. 30 8 1917 tarihli Hukuk-i Aile Kararnâmesinin 45. maddesinde kefâetin varlığını kabul eden şu madde yer almaktadır “Mal ve sanat gibi hususlarda erkeğin kadına denk olması nikâhın lüzumunun şartıdır”.35 Sonuç olarak evlilik birliğinde tam bir uyum ve anlaşma sağlanması, eşler arasında sosyal ve kültürel yönden büyük farklar bulunmamasına bağlıdır. Bu da kefâete taraftar olanlara hak veren delillerden biri olarak kabul edilebilir. 36 2) Kefâetin şart olduğunu kabul etmeyenlerin gerekçeleri: Hasan el-Basrî (v. 110/775), Süfyan es-Sevrî, (v. 161/883) Ebû’l Hasan el-Kerhî (v. 340/952) ve Cessâs (v. 370/981) gibi İslam hukukçularına göre evlenecek eşlerin Müslüman olması, evlenme engelinin bulunmaması akdin lüzumu için yeterlidir. Dolayısıyla kefâet nikâhın devamlılığı açısından gerekli bir şart değildir. 37 Koca kadına ister denk olsun, ister olmasın evlilik sahih ve bağlayıcı olur.38 Bu görüşü benimseyen hukukçuların delilleri şunlardır: “Allah katında en üstününüz takva bakımından en üstün olanınızdır.”39 ayetini delil olarak göstermektedirler. Hz. Peygamber (s.a.v) : “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Hiç kimsenin kimseye takvadan başka bir üstünlüğü yoktur.”40, “Ey insanlar dikkat ediniz! Şüphesiz Rabbiniz bir, babanız birdir. Bir Arab’ın yabancı üzerine yabancının da Arap üzerine takvanın dışında herhangi bir üstünlüğü yoktur.”41 buyurmuştur. Hz. Peygamber zamanında yapılan uygulamalar da evlilikte kefâete riayet edilmediğini göstermektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz: Bilal-i Habeşî Ensâr’dan bir kız istemiş, denk olmadığı için kız tarafı bu isteği geri çevirmişti. Durumdan haberdar olan Hz. Peygamber: “Ey Bilal, git onlara Allah Resûlü size beni evlendirmenizi emrediyor de.” demiştir. Denklik olmadığı halde Resulullah onlara Bilal’i evlendirmelerini emretmiştir. Eğer denklik muteber olsaydı emretmezdi. 42 Ebû Hind, kan almakla uğraşan azatlı bir köledir. Ebû Hind, Benî Beyâza kabilesinden bir kız istemiş, ancak denklik bulunmadığı için kızı vermek istememişlerdi. 35 Hukuk-i Aile Kararnâmesi, md. 45, Sadeleştiren: M.Akif Aydın, İstanbul 1985 Cin, a.g.e., s. 161. 37 İbn-i Hümâm, Fethu’l- Kâdir, c. II, s. 418; el-Kâsâni, Alâuddin Ebû Bekr, Kitâbu’l-Bedâi’üs-Sanâ’i fî Tertîbi’ş-Şerâi, Dâru’l-Mârife, Beyrut 2000, c. II, s. 317; el- Mevsilî, Abdullah b. Mahmud , el-İhtiyâr liTa’lil’il-Muhtâr, Pamuk Yay., İstanbul t.y., s. 101. 38 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 6736. 39 Hucurât 49/13. 40 İbn-i Hanbel, Müsned, 411. 41 Ebû Dâvud, Edeb 110; Tirmizî, Menâkıb 73. 42 El-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, c. II, s. 497; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. II, s. 285; Bilmen, Kâmus, s. 74. 36 9 Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Ey Benî Beyâza halkı Ebû Taybe’yi evlendirin, eğer bunu yapmaz iseniz sizin için büyük bir fitne ve fesat olur.”43 buyurmuştur. Resûlullah bu tavrıyla kan almakla uğraşan Ebû Hind’i insanların küçümsememesi, kızlarını alıp vermekten kaçınmaması gerektiğini göstermiştir. Eğer nikâhta denklik aransaydı, Hz. Peygamber bu şekilde bir tavır sergilemezdi. 44 Ayrıca, evlilikte kefâetin aranmayacağını savunan bu grup, kısasla kefâeti kıyaslama yoluna gitmişlerdir. Onlara göre kefâet aransaydı kısasta da aranırdı. Oysa kısasta kefâet geçerli değildir. Soylu bir kimseye karşılık sıradan birisi kısas olunabilir. 45 Öne sürülen görüşlerden biri de şudur: Eğer nikâhta kefâet muteber olsaydı, erkek tarafında arandığı gibi kadın tarafında da aranırdı. Halbuki kadın tarafında kefâetin araştırılmadığı bilinmektedir.46 Kısacası kefâete karşı olanlar, tüm insanları Âdem’in çocukları olarak kabul edip aralarında herhangi bir ayırım yapılmasına taraftar değillerdir. 47 Kefâetin kayda alınacak bir şart olmadığını savunan bu grup tezlerini gerek Hucûrat Sûresi 13. âyet ile gerekse Hz. Peygamber’in, bizzat kendi akrabalarından olan Kureyş kadınlarını diğer Araplarla evlendirmesi, toplumda sosyal mevkisi düşük erkeklerin istediği kadınlarla evlenebilmesi için emir ve tavsiyelerde bulunması, aracı olması gibi sünnetten delilleri göz önüne alarak evlilikte denkliğin olmadığını bu şekilde Kur’an ve sünnetle temellendirmişlerdir.48 Ayrıca şu hususu da belirtmek faydalı olacaktır. Hz. Peygamber döneminde eş seçimi konusunda kadın da erkekle aynı haklara sahip olmuştur. Bu devirde kadının istemediği bir kişiyle evlendirilmesine izin verilmediği gibi evlenmek istemediği takdirde de evlilik yapmaya zorlanmasına müsaade edilmemiştir.49 Evlilik ve eş seçimi konusunda kadınların Hz. Peygamber döneminde kazandıkları haklar raşid halifeler devrinde de korunmuştur.50 Denklik konusunda Hz. Ömer’in: “Kadınların denk olmayanlarla evlenmelerini yasaklarım” sözü ile genç kadınların çirkin 43 Ebû Davud, Nikâh 26. Şevkâni, a.g.e., c. V, s. 240; Abdülhamid, a.g.e., s. 96. 45 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 74; Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 24. 46 el-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s.501; Bilmen, Kâmus, c. II, s.74. 47 Cin, a.g.e. , s. 160; Topaloğlu, Bekir, İslam’da Kadın, Yağmur Yay., İstanbul 1983, s. 82. 48 Abdülhamid, a.g.e., s. 97; Aktan, “Kefâet”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s. 168. 49 Ateş, Ali Osman, Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın, Beyan Yay., İstanbul 2000, s. 30. 50 Ateş, a.g.e., s. 36. 44 10 ve kendilerine denk olmayan yaşlı erkeklerle evlendirilmesini yasakladığına dair bir rivayet bulunmaktadır.51 Tüm bunlarla birlikte kefâeti kabul etmeyenlere şu şekilde eleştiriler getirildiğini söylemeliyiz : “Allah katında en değerliniz Allah’tan en çok sakınanızdır”52 âyeti ve “İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittirler…” hadisi dünya ile ilgili değil ahiretle alakalıdır.53 Hz. Bilal ile ilgili hadis-i şerif ile kefâetin muteber olmadığına hüküm verilemez bu hadis, tevazûun ve kefâet talebini terk etmenin mendub olduğuna ve kefâet şartını, diyanet hususunda aramanın daha doğru olacağına delalet eder, kefâet şartını aramamaya delalet etmez. Bununla birlikte bu emrin Hz. Peygamber’in Hz. Bilal’i çok sevmesinden ötürü sadece ona özel verilmiş olması da muhtemeldir. 54 Nikâh hususunda kefâeti, kısasa kıyas etmek uygun değildir. Çünkü, kısas tüm Müslümanların can güvenliği ve nefs müdafaalarını temin etmek faydasına bağlı olarak, hayatta olanların korunması için meşru kılınmıştır. Katil ile maktul arasında denklik aramak bu maslahatın ortadan kalkmasına sebep olur. Bu takdirde herkes dengi olmayan düşmanını öldürmeyi düşünür ve sonuç olarak kısastan beklenen netice elde edilmez. Nikâh konusunda kefâeti kabul etmek ise evlenmekle elde edilmesi arzulanan maslahatın gerçekleşmesine vesile olur.55 1.2. Kefâetin Kapsamı ve Mezheplerin Bu Konudaki Görüşleri Kefâetin Kapsamı Konusunda Hukukçuların Genel Görüşü: İslam hukukçularının kefâetin kapsamı üzerindeki görüşlerini şu şekilde özetleyebiliriz: 1. Hanefî hukukçulara göre : Nesep, İslam, diyânet, sanat, hürriyet ve mal. 56 bakımlarından denklik aranır. 2. Şafiî hukukçularına göre: İslam, diyânet, nesep, hürriyet, meslek ve ayıplardan uzak olmak.57 yönlerinden kefâet aranır. 51 Savaş, Rıza, Râşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza Yay., İstanbul 1996, s. 122. Hucurât 49/13. 53 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 73-74. 54 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 74. 55 el-Kâsâni, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 317; Bilmen, a.g.e., c. II, s. 74. 56 el-Kâsânî, Bedai’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 501; el- Kudûrî, Ebû’l-Hüseyin, el- Muhtasar, Eser Kitabevi, İstanbul 1967, s. 227. 57 Şirbînî, Şemsüddin Muhammed, el-Muğni’l-Muhtâc, Lübnan 1994, c. III, s.270. 52 11 3. Mâliki hukukçularına göre, mûteber olan dindir. İmam Mâlik’ten (v. 179) gelen başka bir rivayette de; dindarlık ve ayıplardan uzak olmak kefâet için yeterli şartlardır.58 4. Hanbelî hukukçularına göre; din ve nesep bir başka rivayette de din, nesep, hürriyet, mal, sanat, ve ayıplardan selamette olmak muteberdir.59 İslam Hukukçularından İbn Ebî Leyla’ya göre; kefâette din ve nesep muteberdir. Süfyan es-Sevrî’ye göre de, kefâette muteber olan şartlar; din, nesep ve maldır. 60 Bunlara bakarak, hukukçuların kefâetle ilgili şartlar hususunda tam bir mutâbakat içinde olduklarını söylememiz mümkün olmamakla birlikte, din, dindarlık ve nesep gibi şartların çoğunluk tarafından kabul edilmiş olduğu görülmektedir. 1.2.1. Hanefî Mezhebine Göre Kefâet Hanefî mezhebine göre: Nesep, İslam’a giriş, diyânet, sanat, hürriyet, mal olmak üzere altı noktada denklik aranır.61 Mezhep içinde de bunların bir kısmında ittifak edilirken, bir kısmında ihtilaf edildiği görülmektedir. 1.2.1.1. Nesepte Denklik Nesep: Soy, baba soyu ya da bir beldeye, kabileye veya mesleğe olan nispettir. Kişinin soyunun baba ve dedesine dayanması olarak da tarif edilebilir. Nesep, hukuk bakımından baba cihetinden olan karabete (yakınlığa) mahsustur.62 Bu hususta yüce Allah şöyle buyurur: “İnsanı sudan yaratıp, onu nesep ve sıhriyet sahibi kılan( soy-sop veren) odur.”63 Ömer Nasûhi Bilmen bu ayete şu yorumu getirir: “Yani, Allah, su ile yoğrulan bir asli maddeden insan cinsini yaratmış, onu iki kısma ayırmıştır. Bir kısmı nesep sahibi olan erkeklerdir ki, nesepler kendilerine nisbet olunur. Bir kısmı da müsâhareye vesile olan kadınlardır ki, akrabalık onlar ile oluşur.”64 Nesebin önemi asaletin kaynağı olmasındandır. Şeref ve aselet birtakım özelliklerle elde edilir. Asalet; kavim ve soyu arasında saygı kazanmış, makam ve mevki sahibi baba ve atalardan doğmakla elde edilir. Asil sülaleden olan nesiller fazilet ve üstünlüklerini mevcut soylarına dayandırırlar. Kişi büyük ölçüde olumlu veya olumsuz ahlakî değerlerini 58 el-Mâverdî, Ebû’l-Hasan Ali, el-Hâviyü’l-Kebîr Şerhu’l-Muhtasar, Dâru’l-Fikr, Beyrut 1994, c. IX, s. 101. İbn-i Kudâme, Muhammed Abdullah, el-Muğni ve eş-Şerhü’l-Kebîr, Beyrut 1992, c. VII, s. 378. 60 el-Mâverdî, a.g.e., c. IX, s. 101. 61 el-Kâsânî, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 501; İbn-i Abidin, a.g.e., c. V, s. 426; Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; Abdülhamid, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 97. 62 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 65; Ebû Zehra, el-Ahvâlü’ş- Şahsiyye, s. 135. 63 Furkân 25/54. 64 Bilmen, Kâmus, c. II, s. 397. 59 12 soyundan devralmıştır. İbn-i Haldun (v. 808) Mukaddime’sinde asaletin kaynağının nesep ve nesil olduğunu, kişinin nesebinin temiz ve şerefli olması halinde kendisinin de aynı sıfatlara sahip olacağını dile getirmektedir.65 Bireyin sahip olduğu karakteristik özelliklerinin çoğunu ailesinden devraldığını düşünecek olursak gerçekten nesep ve soyun önemi daha iyi kavranmış olur. Çünkü, birey içinde yetiştiği, yetiştirildiği ailenin ürünüdür. Toplumumuz da bu konuda oldukça duyarlıdır. “Anasına bak, kızını al” gibi özdeyişlerimizin olması da bu önemin bir göstergesidir. İslam hukukçularına göre, nesepçe aşağı mertebede bulunan bir erkek şerefli ve asil olan bir kadına denk olamaz. Nesebi bilinen bir kadın, ancak kendisi gibi nesebi bilinen bir erkeğe denk olur. Dolayısıyla herhangi bir kabileye mensup olan kişiler, Arab/Kureyş, Türk, Acem olsunlar bunlar kendi aralarında bütün kolları ile birbirlerine denktir. Esasında ulemâya göre, nesep bakımından denkliğin aranması sadece Arap ırkına hastır. Çünkü Araplar neseplerini bir övünç sebebi olarak görmektedirler. 66 Araplar muhtelif kabileler arasında bir hiyerarşi tespit etmişlerdir. Hilafete selahiyeti ve halifelerin Kureyş kabilesine mensup olmaları nedeni ile genel olarak Arap ırkının içerisinde Kureyş kabilesinin ayrı bir yeri vardır. Kureyş kabilesinin dışındaki araplar ise bu nedenle Kureyş’e denk değillerdir. Kureyş soyundan kabileler ancak kendi aralarında denk sayılırlar. Diğer Arap kabileleri de birbirlerinin dengi kabul edilirler. Bu sebeple Kureyş kabilesinden bir kadının herhangi bir Arap kabilesinden bir erkekle evlenmesi uygun sayılmaz.67 Hz. Peygamber’in Arap, Kuran’ın Arapça oluşu Arap toplumuna bir takım üstünlükler kattığından Hanefî hukukçuları, Arap ırkı içerisinde Kureyş kabilesine ayrı bir önem vererek bu kavmin erkek ve kızlarını karşılıklı olarak birbirlerine denk görmüşlerdir. Kureyşli bir erkek, Arab’ın bütün kızlarına denktir. Kureyş’in dışındaki bir Arap kızı da, herhangi bir Arap kabilesinin erkeğine denktir. Fakat Arap olmayan bir erkek, Arap kızına denk değildir.68 İmam-ı Âzam’ın bu konuda ileri sürdüğü delil şudur: 65 İbn-i Haldun, Muhammed b. Abdurrahman, Mukaddime, çev. Süleyman Uludağ, Dergah Yay., İstanbul 1988, s. 431. 66 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 22; Kudûrî, el-Muhtasâr, s. 113; Kâsâni, Bedai’ü’s- Sanâ’î, c. II, s. 323; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 419; Şeyhzâde, Mecmeu’l- Enhûr, c. I, s. 277; el-Gelibolî, Abdurrahman b. Muhammed, Mecmeü’l Enhûr fî Şerh-i Mültekâ’l Ebhûr, Beyrut 1998, c. I, s. 489. 67 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 22; İbn-i Hümâm, Fethu’l- Kâdir, c. III, s. 419; Âmidî, Seyfeddin Ebû’lHasan, el-İhkâm fi Usûli’l-Ahkâm, Kahire 1967, s. 622 68 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; el-Kâsânî, Bedai’ü’s- Sanâ’i, c. II, s. 498. 13 “Kureyş birbirinin dengidir. Araplar ise kabile kabile birbirlerine denktirler. Mevâli (Arap olmayan) ise birbirlerine kişiden kişiye denktir.69 Hanefî hukukçulardan Serahsî (v. 490) ile Kemaleddin İbn-i Hümâm (v. 861) bu hadisleri geniş bir kritiğe tabi tutarak sağlıklı olmadıkları yönünde fikir belirtmişlerdir. 70 Kureyş’in genel Arap kabilesi üzerine üstünlüğü veya Arab’ın Arap olmayana karşı üstünlüğü hususunda herhangi bir delile rastlanması bir yana deliller bunun tersini ispata yöneliktir. İslam tüm ırk ayrımlarını ortadan kaldırarak insanları eşitlik ve takvâ prensipleri altında toplamıştır. Peygamberimizin tarihî veda hutbesindeki ifadesi açıktır: “Arab’ın, Arap olmayana takvadan başka bir üstünlüğü yoktur. Hepiniz Adem’den, Adem ise topraktandır.” 71 Kur’an-ı Kerim’de ise: “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık, ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız takvaca en üstün olanınızdır.” 72 buyrulur. Nesepte denklik konusuna farklı bir yaklaşım da şu şekildedir: Ebû Yusuf’tan (v. 182) rivayet edilmiştir ki Arap olmayan biri ilim elde etmekten dolayı fazileti ile şöhret bulmuşsa ya da insanlar yanında konumunu yüceltecek meziyetlere sahipse bu kişi kendinden daha üstün soydan olan bir hanıma denk olur.73 Hanefî mezhebi de bu görüşü kabul etmektedir. Yine Hanefî hukukçularından Kadıhân’a (v. 592/ 1196) göre, hasebi iyi olan nesebi iyi olana denktir. Arap olmayan bir âlim, Arabın eşrafına denktir. Çünkü ilmin şerefi, nesep ve hasepten üstündür.74 Bilgi ve kabiliyetle kazanılmış asalet doğumla kazanılmış asaletten üstündür. Bu nedenle Arap olmayan bir alim Kureyş kabilesinden bir kadınla evlenebildiği gibi, fakir bir âlim çok zengin bir kimsenin kızıyla evlenebilecektir. Prensibe getirilmiş olan bu istisnaya dinî bir temel aranmış ve Kuran’ın “Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?”75 âyetiyle 69 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; el-Mevsilî, el-İhtiyâr, s. 446; el-Kâsânî, Bedai’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 498; ez-Zeyleî, Fahrüddin Osman, Tebyînü’l-Hakâik Şerh-u Kenzi’d-Dekâik, Mısır h. 1313, c. II, s. 129. 70 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24 ; İbn-i Hümâm ,a.g.e., c. III, s. 285. 71 Ebû Dâvud, Edeb 111; Tirmizî, Menâkıb 73; İbn-i Hanbel, el-Müsned, s. 341-524. 72 Hucurât 49/13. 73 Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 138; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 285. 74 İbn-i Hümâm, a.g.e. , c. III, s. 286. 75 Zümer 39/ 11-12. 14 “Allah iman etmiş olanlarla kendilerine ilim verilmiş olanları yükseltir.”76 gibi âyetleri de delil olarak kullanılmıştır.77 1.2.1.2. İslam’a Girişte Denklik Literatürde hukukçularca İslam’da denklik ile ifade edilen bu şartın esasında İslam’a giriş tarihi olarak algılanması daha doğru olacaktır. Nitekim Karaman ve Cin de İslam’daki denklik şartını “ailelerin İslam’a giriş tarihi” olarak ele almaktadırlar. Burada denklikten maksat kocanın Müslüman olması değildir. Bu, evliliğin sıhhati için şarttır. Eğer gayr-ı müslim bir erkek Müslüman bir kadınla nikâh akdi yaparsa bu akit batıldır. Denklik evliliğin sıhhat şartı değil lüzum şartıdır. İslam olmakta denklikten kasıt, kocanın baba ve dedelerinin Müslüman olmasıdır. Baba ve dede tarafı gayri müslim olan bir erkek, baba ve dedesi Müslüman olan bir kıza denk değildir. 78 Müslüman olmada denklik Arap olmayanlar arasında aranır. Çünkü bunlarda birini diğerine üstün kılacak vasıf soyun Müslüman olmasıdır. Babası ve dedesi Müslüman olan kimse ancak baba ve dedeleri Müslüman olan bir kıza denktir. Sadece babası Müslüman olan erkek sadece babası Müslüman olan kıza denktir. Sadece kendisi Müslüman olan kişi babası Müslüman olan kıza denk olamaz.79 Ebû Yusuf (v.182) sadece babanın Müslüman olması gerektiği ile yetinmiştir. Sadece babası Müslüman olan erkeğe baba ve dedeleri Müslüman olan kızı denk saymıştır. Çünkü bir kişiyi babasıyla tanıtmak yeterlidir. İmam Muhammed (v.189) ve Ebû Hanîfe’ye (v. 150 ) göre ise denklik hem baba, hem de dedenin Müslüman olmasıyladır.80 1.2.1.2. Dindarlık ve İyi Ahlaka Sahip Olmada Denklik Hukukçuların diliyle dindarlık ve iyi ahlaka sahip olmak “diyanet” tabirinde ifadesini bulur. Diyanetten maksat, takva, güzel amel ve üstün ahlaktır. Bunlar en yüksek övünç kaynağıdır. Bir kadın evleneceği erkeğin bu vasıflardan yoksun olmasından zarar görebilir. Dolayısıyla böyle bir erkek salih bir kimsenin kızına veya bu salih kıza denk olamaz. 81 76 Mücâdele 58/ 12. Cin, a.g.e., s. 162. 78 Cin, a.g.e., s. 162; Döndüren, a.g.e., s. 268. 79 İbn-i Hümâm, a.g.e., c. III, s. 298; İbn-i Abidin, Reddü’l- Muhtâr, c. V, s. 428; el-Mevsilî, el-İhtiyâr, s. 446; el-Gelibolî, a.g.e., c. I, s. 489. 80 el-Merginânî, a.g.e., c. I, s. 25; Ebû Zehra, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 138. 81 Ebû Zehra, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 140; Cin, a.g.e., s. 163. 77 15 Ahlaksız ve iyilik şuurundan mahrum olan kimseye dinde fasık denir. Bir kızın babası fasık veya babası salih kızı fasık olursa bu durumda fasık bir erkek bu kıza denk olur. Bu konuda ittifak vardır.82 Diyanette denklik konusunda Hanefî hukukçuları arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır. İmam Ebû Hanîfe (v. 150) ile Ebû Yusuf (v. 182) kefâette dindarlığı şart koşarlar. Onlara göre en büyük üstünlük dindarlıktadır ve kadın kocasının soy düşüklüğünden ziyade kötü ahlakından zarar görür. İmam Muhammed ise dindarlığın kefâet ile ilgisi olmadığını çünkü dindarlığın ahiret işi olduğunu, dünya ahkamı üzerinde bir rolünün olmadığını söyler. Eğer kişi kendisiyle alay edilircesine fâsık olur ya da sarhoş olarak çarşı pazarlara çıkar da çocuklara oyuncak olursa o zaman dikkate alınır. Çünkü böylesi kimseleri herkes hor görür demiştir. 83 Konu ile ilgili olarak ele alınan ayetler şu şekildedir: “Öyle ya mü’min olan kimse, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olamazlar”84 “Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez. Zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, mü’minlere haram kılınmıştır”85 Bilindiği üzere, bireylerin ahlak anlayışları ve ahlakî duruşları hayatlarının tüm alanlarını derinden etkileyebilecek güçtedir. Dolayısıyla evlilik gibi iki insanı da çift yönlü etkileyebilecek bir oluşumda ahlakî tutumların yeterince bilinmesi ve bu hususta denkliğin aranması çiftlerin menfaatine olacak, ayrıca daha sonra doğabilecek sorunların önüne geçilmesini sağlayacaktır. 1.2.1.3. Meslekte Denklik Meslekten kasıt, kişinin rızkını ve geçimini sağlamak için yaptığı iştir. Meslek yönü ile kefâet kocanın mesleği ile kadının babasının mesleği arasında aranır. Düşük bir meslek sahibi olan bir kimse, yüksek meslek sahibi olan adamın kızına denk değildir. Kısacası koca ve kayın pederin meslekleri aşağı yukarı aynı itibarda olmalıdır.86 82 Ebû Zehra, a.g.e., s. 140 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 25; Kâsânî, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, c. II, s. 324; İbn-i Hümâm, a.g.e., c. III, s. 298 el- Merginâni, el-Hidâye, c. I, s. 25. 84 Secde 32/ 18. 85 Nûr 24 / 3. 86 el-Şirbînî, el-Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 223; el-Mevsilî, el- İhtiyâr, s. 446; Ebû Zehra, el-Ahvâlü’şŞahsiyye, s. 140; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192; Bilmen, Kâmus, c. II, 67. 83 16 Eşler arasındaki denklikte mesleğin muteber sayılması Ebû Yusuf ve İmâm Muhammed’in görüşüdür. İmâmeyn tarafından ileri sürülen bu görüş Hanefî mezhebinin resmi görüşü olarak benimsenmiştir. Ebû Hanîfe’den iki görüş rivayet edilir. Birine göre meslek asla mûteber değildir. Çünkü mesleklerin değerlerini belirleyen örftür. Bu da zamandan zamana mekandan mekana değişir. Bir meslek bir zamanda düşük, diğer bir zamanda ise şerefli bir meslek halini alabilir. Bir meslek memleketin birinde kıymetli diğerinde ise kıymetsiz olabilir. Ebû Hanîfe’nin diğer görüşünde ise birbirleriyle uyan mesleklere sahip olanlar denktir. Ancak kocanın mesleği ile kadının babasının mesleği arasında aşırı bir fark varsa bunlar denk olamazlar. Örneğin bir doktorun kızı ile bir temizlik işçisinin akdedeceği evlenme uygun sayılmayacaktır. 87 1.2.1.4. Hürriyette Denklik Kölelik kavramı, bağlamında değerlendirilmesi gereken bir olgudur. İslam’ın köleliği tamamen kaldırmadığını fakat bu kurumu ıslah yolunda bir takım girişimlerde bulunduğunu biliyoruz. Kendi zamanlarında mevcut olan kölelik olgusundan hareketle hukukçular bu konuyu da denklikte bir şart olarak değerlendirmişlerdir. Hanefî hukukçularının hürriyet noktasında denkliğin aranması hususunda ittifak halinde oldukları görülmektedir. Onlara göre; köle olan erkek aslen hür olan bir kadına denk olamaz. Bu durum azat edilmiş olan erkek için de geçerlidir. Babası azat edilmiş erkek baba ve dedesi hür olan kadına denk değildir. 88 Hanefî hukukçulara göre kişinin nesebi itibarı ile hür olması gerekir. Kefâetten amaç evliliğe gelebilecek zararı bertaraf etmektir. Kölelik o toplumda başlı başına bir kusur olduğundan ve toplumsal statü itibariyle düşük görüldüğünden kişiyi aşağılama sebebi olarak görülebilir, bu durum da hem evliliğe hem de kadına zarar verebilir. 89 İmam Ebû Yusuf’a (v. 182) göre kişi İslam’ı kabul eder, köle iken azat olur ve hasebin getirmiş olduğu bir takım meziyetleri taşır ise o zaman hür kadınlara karşı denk olur.90 87 el- Mevsili, el- İhtiyar, s. 446; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 140; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192; Bilmen, Kâmus, c. II, s. 67. 88 el- Mevsilî, el- İhtiyâr, s. 445; Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 24; Kâsânî, Bedâi’ü’s- Sanâ’î, c. II, s. 323; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. III, s. 300; Kudûrî, el-Muhtasâr, s. 113. 89 Serahsî, a.g.e., c. V, s. 24; Kâsânî, a.g.e., c. II, s. 323; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 141 90 Serahsî, a.g.e., c. V, s. 24; Şeyhzâde, Mecmeu’l-Enhûr, c.I, s. 277; el- Aynî, el- Bidâye, c. IV, s. 625. 17 Hayreddin Karaman hürriyette denkliği; baba ve dedelere doğru hür oluş şekliyle ele almakta ve ‘kölelikten daha önce kurtulan sonra kurtulana denk değildir’ tespitinde bulunmaktadır.91 Yine Zuhaylî de bu konuyla ilgili olarak Hanefîlerin hürriyet ile ilgili olarak sadece kocanın hür olmasını değil aynı zamanda baba ve dedenin de aslen hür olması gerektiği şartını aradıklarını belirtmektedir.92 1.2.1.5. Malda Denklik Hanefî hukukçuları kefâette mâli yönü de dikkate almışlardır. Kefâette servet kelimesine değişik anlamlar verilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed kelimeyi alışılmış anlamında yani bir kimsenin sahip olduğu mal ve paranın tamamı olarak kabul ederler. Bu konuda “İnsanlar soy ile övündüklerinden daha çok mal ile övünürler, malı bir üstünlük kaynağı olarak görürler.”fikri gerekçe olarak gösterilmektedir. Yani erkeğin mehir ve nafaka dışında evleneceği kadının servetine denk bir mal varlığına sahip olması gerekir.93 Ebû Yusuf malda denklik konusunu farklı şekilde yorumlamıştır. Ona göre önemli olan eşlerin mâli imkanlarını karşılıklı olarak tartmak değildir. Herhangi bir iş sahibi olmayan erkek karısının bir aylık nafakasını ve bir meslek sahibi erkek karısının günlük ihtiyacını temin edebilecek durumda ve her durumda mehr-i muacceli ödemeye muktedir ise kadın çok zengin de olsa kefâet şartı yerine getirilmiş sayılır. Bu fikir Hanefî mezhebinin resmi görüşü olarak kabul edilmiştir.94 Hanefîlerin, İmam Yusuf’un görüşüyle sistemleşen malda kefâet noktasındaki görüşlerinin şu şekilde olduğu söylenebilir: Akit esnasında bir mihre ve nafakaya yetecek malı olan koca mâli yönden kendisi veya babası çok zengin olan bir kadına denk olur. Bunun dışında kalan zenginliğe sahip olması Allah’ın elindedir. Allah dilediğine verir dilediğinden çeker alır. Çok mala mülke sahip olan insanların bir anda her şeylerini kaybedip zelil oldukları bilinegelmektedir.95 91 Karaman, Hayreddin, Mukayeseli İslam Hukuku, İz Yayıncılık, İstanbul 1999, c. I, s. 311. Zuhaylî, a.g.e., s. 192. 93 İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 300; Döndüren, a.g.e., s. 269. 94 es-Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 25; Ebû Zehra, el- Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 139; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67. 95 Abdülhamid, el-Ahvalü’ş- Şahsiyye, s. 103; İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtar, c. V, s. 433-434. 92 18 Ayrıca yalnız nafakayı sağlayabilen makam ve mevki sahibi kişilerin de mehir borcunu zenginlik zamanında ödemek üzere geri bırakarak zengin bir kadınla evlenmelerinde de denkliğin varlığı kabul edilmektedir.96 Bunun yanında bazı istisnalar da söz konusu olabilmektedir; örneğin devlet idaresindeki yüksek dereceli bir memur veya bir alim mehri misli karşılamaya muktedir olmasa bile, zengin bir kıza denk sayılabilir. 97 İmam Yusuf’un görüşü doğrultusunda sistematize edilen malda denklik ile ilgili Hanefî kâidesi şu ayetle haklılığa kavuşturulmuştur: “Evlenmeye çare bulamayanlar (mehri,nafakayı teminden aciz olanlar) Allah kendilerini fazlından zengin kılıncaya kadar evlenmesinler.” 98 Peygamber (s.a.v)’in mal mülk gibi konulara ehemmiyet vermediğini gösteren birçok rivayet vardır. Onlardan biri de şudur: “Adamın biri Peygamber’e (s.a.v.) evlenmek istediğini söyler. Peygamber (s.a.v.): Yanında ne var? diye sorar. Adam bir şey olmadığını söyler. Peygamber (s.a.v.): “Git, demirden bir yüzük bile olsa bul, gel” der. Adam bulamaz. Sadece üzerindeki elbisesinin olduğunu söyler. Peygamber (s.a.v.): “Bir tek elbisenle ne yapabilirsin ki onu sen giysen kadına bir şey kalmaz. O giyse sana kalmaz ” buyurur. Belli bir zaman sonra adam çağrılarak ezberinde Kur’an’dan ne olduğu sorulur. O da saymaya başlar. Peygamber (s.a.v): “Kur’an’ dan ezberindekilere karşılık onu sana verdik” buyurur.99 Bunun yanı sıra Hanefî mezhebine göre; şehirli veya köylü olmak, güzellik, zeka, kocanın birtakım kusurlardan uzak olması, eşlerin mezhep farklılıkları gibi hususlarda denklik şartı aranmaz. 1.2.2. Şafiî Mezhebine Göre Kefâet İmam Şafiî “ Kadınların evlenme işlerinde denk olmalarından daha önemli bir şey bilmiyorum” diyerek konuya verdiği önemi belirtmiştir. İmam Şafiî aynı zamanda kadın haklarının zayi olmaması için nikâhta veli şartını ileri sürerken, velilerin de kadınların nikâhlarını kıymalarında denklik şartına riayet etmelerini ve hatta bu şartı aramalarını istemiştir.100 96 İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 222; el-Kâsâni, Bedâi’ü’s-Sanâ’î, s. 319-320. Şeyhzâde, Mecmeu’l-Enhûr, c.I, s. 278. 98 Nûr 24 / 33. 99 Sahih-i Buhâri Muhtasâr-ı Tecrîd-i Sarîh, çev. Abdullah Feyzi Kocaer, Hüner Yay., Konya 2003, s. 324. 100 Şafiî, Ebû Abdillah Muhammed b. İdrîs , el-Ümm, Beyrut 1993, c. V, s. 25. 97 19 Şafiî hukukçuları kefâette aranan şartlarda ihtilaf etmişlerdir. Bir kısmına göre bu şartlar beş tane bir kısmına göre ise altı tanedir. Bu şartlar: “Nesep, ayıplardan salim olmak, hürriyet, dindarlık ve iyi ahlak, meslek, mal ”dır. 101 1.2.2.1. Nesep Bu konuda Şafiîler, Hanefîlerle mutabıktırlar. İnsanlar Arap ve Acemler olmak üzere ikiye ayrılır. Her biri kendi kavmi içerisinde birbirlerine olan değerleri ve statülerine göre denktirler. Hanefîlerden farklı olarak Şafiîler nesepte kefâeti sadece Araplar için değil tüm Müslümanlar için ararlar. Ayrıca kadın konusunda daha katı davranan Şafiî hukukçuları, kadının etrafta soylu olarak bilinen bir şahsa intisap etmesi halinde erkeğin de aynı şekilde soylu bir şahsa intisap etmesini isterler.102 1.2.2.2. Fizikî-Ruhî Sağlamlık Şafiî hukukçuları erkeğin, evliliğin devam etmesini sakıncalı kılan bir takım hastalıklardan selamette olmasını şart koşmuşlardır. Yani, ayrılmaya sebep olan cünun, cüzzam gibi ayıpları kocanın taşımaması gerekir. 103 Evlilik ilişkilerine zarar getiren birtakım kusur sayılan özellikler vardır ki, bunlar karı ve kocanın her ikisinde de bulunabileceği gibi sadece taraflardan birinde de bulunabilir. Kocada bulunduğu zaman kadın için, kadında bulunduğu zaman da koca için evliliği feshettirme hakkı doğar. Bu ayıp sayılan kusurların bilinme zamanı önemli değildir. Nikâh akdinden önce, sonra veya cinsel ilişkiden sonra olması hukuki neticeyi değiştirmez. Kendisinde bu ayıplardan birisi bulunan bir kimse ister kadın ister erkek olsun ayıpsız olana denk değildir. Çünkü nefis böyle ayıpların kendisinde bulunduğu kişiyle birlikte olmak istemez. Böylelikle nikâhtan umulan amaç bozulur.104 Evlilik ilişkisine zarar verecek kusurlar (cüzzam, delilik, alacalı olmak cinsel hastalıklar) her iki taraf için de evliliği feshetme sebebi olabilir. Her ikisinde bulunması durumu değiştirmemektedir. Çünkü insan kendisinde bulunan bir hastalıktan tiksinmezken başkasında bulunan aynı hastalıktan tiksinti duyabilir. 105 101 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117; Zuhaylî, a.g.e., s. 191; Bilmen, Kâmus, c. II, s. 68. el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117; Cin, a.g.e , s. 164. 103 en-Nevevî, Ebû Bekir Zekeriyâ, Ravzatü’t-Tâlibin, Beyrut ty., c. V, s. 424; Dimyâti, a.g.e., c. III, s. 556; Bilmen, a.g.e., c. II, s. 68. 104 en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 196. 105 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2117. 102 20 Akdin feshini gerektirmeyen ancak örfte kusur sayılma ihtimali olan kör, topal, kel olma gibi durumlarda iki görüş vardır:106 a. Nikâh akdine tesir etmeyen kusurlarda akit devam eder. b. Nefsin iyi görmediği ve toplum tarafından kusur sayılan bir sıfatın oluşmasında muhayyerlik hakkı doğar. Hanefîler ve Hanbelîlerce ayıplardan salim olmak denkliğin şartlarından değildir. Fakat velilere değil kadına tercih, seçme hakkını tanırlar. Çünkü ayıbın zararı sadece onunla ilgilidir. Velisi de kadının cüzzamlı, alacalı, ve deli olan birisiyle evlenmesine mani olabilir. 107 Ayrıca baba ve velinin kusuru gerektiren bir hastalığa yakalanması çocuk için muteber değildir. Kusurlar sadece eşlerde arandığı için, böyle bir ailenin çocuğu sağlıklı ailenin kızına denktir.108 1.2.2.3. Hürriyet Bu konuda da Hanefîler ile Şafiîler aynı görüşü paylaşırlar. Hür olmak denkliğin şartlarındandır. Bir erkek sonradan hür olmuş olsa bile özgür bir kadına denk değildir. Çünkü kölelik kişi için bir noksanlıktır. Kendi kazancında tasarruf hakkına sahip değildir ve ona malik değildir. Çünkü hür olanlar kendilerinden mevki ve soy bakımından düşük olanlarla akraba olmakla ayıplandıkları gibi, kölelerle akraba olmakla ayıplanırlar.109 Şafiîler, Hanefîlere aynı zamanda aslın (baba ve dede) da hür olması noktasında katılmaktadırlar. Babalarından biri köle olan babası önce köle olup sonradan hür olan birine denk değildir. İki babası hür olan bir babası hür olana denk değildir. Ayrıca sadece Hanefî ve Şafiîlerin ortak görüşte oldukları bir diğer şart, aslen hür olan bir kadına, sonradan hür olan (azad edilmiş) bir kimse denk değildir. Çünkü hür olanlar, kölelerin akrabalığı ile ayıplandıkları ayıplanabilirler.110 106 en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424. Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 196. 108 en-Nevevî, a.g.e., c. V, s. 424. 109 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192 110 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 193. 107 gibi, sonradan hür olanların akrabalığı ile de 21 1.2.2.4. Dindarlık ve İyi Ahlak Dindar ve iyi ahlak sahibi olmak, Şafiîlerde de Hanefîlerdeki gibi denklik sıfatı olarak kabul edilmiştir. Günahkâr olarak da ifade edebileceğimiz fasık bir kimse iffetli bir kadına denk olamaz.111 “Öyle ya mümin olan, fasık kimse gibi midir ? Bunlar elbette bir olmazlar ”112, “ Zîna eden erkek, zîna eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenemez ”113 gibi ayetler dindar ve iyi ahlaka sahip olma noktasında denkliğin gerektiğine dair delil olarak gösterilmektedir. Ayrıca, itikadî ve amelî durumu gizli olup fıskı zahir olmayan bir erkek iffetli bir kadına denktir. İffet, karı kocada aranan bir şarttır. Baba ve dedelerde aranmaz.114 1.2.2.5. Meslek Şafiî hukukçuları, kişinin rızkını temin edebileceği derecede sanat sahibi olmasını kefâet için aranan bir özellik saymışlardır. İnsanların övünç kaynağı kazançtır. Şahsiyeti zedeleyici ve nefsi aşağılayıcı meslekler ile uğraşanlar, kendilerinden daha iyi derecede olan meslek sahiplerine denk değillerdir. 115 Nitekim ayette: “Allah, kiminize kiminizden daha büyük rızık verdi.”116 buyrulur. Toplumların farklı sosyal, coğrafik, kültürel yapılarına bağlı olarak meslek çeşitlerinde de farklılık gözlenebilir. Maverdî’ye (v. 450) göre kazanç yollarında muteber olan özellikler şunlardır: Kazancın meşru olmayan yollardan elde edilmemesi, kazancın şer’an necis olan şeylerden elde edilmemesi, kazancın insanı çok fazla yoran ve fazla sıkıntıya sokan şeylerden olmaması gerekir. Sayılan bu özelliklerdeki bir meslek grubunda çalışan erkek, kadına denk olamaz.117 1.2.2.6. Mal Şafiîler bu konuda Hanefîlerden farklı düşünürler. Varlıklı olmak denkliğin özelliklerinden sayılmaz. Çünkü mal geçici bir gölgedir. Devamlı olmayan bir haldir. Elden çıkabilecek bir şeydir. Şahsiyetli kişiler ve basiret ehli mal ile övünmezler. Şayet 111 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192. Secde 32/ 18. 113 Nûr 24 / 3. 114 Şirbînî, el-Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 271. 115 Şirbînî, a.g.e, c. III, s. 274. 116 Nahl 16 /71. 117 Mâverdî, el-Hâviyü’l -Kebîr, c. IX, s. 107. 112 22 koca evlendiği zaman karısının nafakasını teminde zorluk çekerse o zaman mal ve zenginlik bir ölçü olabilir.118 Kefâetle ilgili olarak bazı Şafiî hukukçularının eşler arasında yaşça da denklik aranılması gerektiği düşüncesi dikkat çekicidir. Tabiidir ki, yetmiş yaşındaki bir kimse on altı yaşındaki bir kıza denk olmayacaktır.119 1.2.3. Mâliki Mezhebine Göre Kefâet Mâliki mezhebi, dindarlık ve iyi ahlaka sahip olmak ve eşin birtakım hastalık ve kusurlardan uzak olmasını denklik için yeterli görmüşlerdir. 1.2.3.1. Dindarlık ve İyi Ahlak Dindar olan bir kadına dindar olmayan bir erkek denk olmaz.120 1.2.3.2. Eşin Bir Takım Ayıplardan Fizikî ve Ruhî Durumunu İlgilendiren Hastalık ve Kusurlardan Uzak Olması Belli kusurları bulunan erkek kusuru bulunmayan kadına denk olamaz. Mâlikilere göre bunlardan başka; nesep, meslek, hürriyet, zenginlik, güzellik gibi hususlarda kefâet aranmaz.121 Nesep, mal ve meslek itibarı ile düşük seviyede olan bir erkek zengin veya yüksek seviyeden olan bir kadınla evlendiğinde akit sahih olur. Kefâette asıl olan dindir.122 Mâliki hukukçulara göre kocada dinî vecibelerin yerine getirilmesinde bir gevşeklik veya kusur sayılan özelliklerden herhangi birinin bulunması durumunda kadın için muhayyerlik hakkı doğar. Nitekim Hz. Ömer den gelen bir rivayette kadın, evlenir de kendisinde cinnet, cüzzam gibi hastalıklar olursa kocanın bu evlilikte muhayyer olacağı belirtilmiştir.123 1.2.4. Hanbelî Mezhebine Göre Kefâet Hanbelîlere göre: “Nesep, dindarlık ve iyi ahlak, meslek, hürriyet, servet” olmak üzere beş hususta kefâet aranmalıdır. Hürriyet, sanat ve zenginlik daha sonra ilave edilen 118 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 195; Ebû Zehrâ, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 141. Ferruh, Ömer, İslam Aile Hukuku, çev. Yusuf Ziya Kavakçı, Sebil Yayınevi, İstanbul 1969, s. 109; Cin, a.g.e., s. 165. 120 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 192. 121 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67. 122 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2116. 123 el-Muvatta, Nikâh 9. 119 23 maddelerdir. Mâlikilere göre, bu maddelerin yokluğu nikâha bir zarar getirmez. Fakat nesepte kefâet olmadığı zaman akdin feshi yoluna gidilebilir. Çünkü nesebin yokluğu nikâh akdinin bağlayıcılığına da bir noksanlık getirir.124 1.2.4.1. Nesep Hanbelîler, nesebin denklikte bir şart olarak aranılması hususunda Mâliki, Hanefî ve Şafiîlerle aynı görüştedirler. Arap toplumuna göre kefâette asıl ölçü nesep olmuştur. Yokluğu veya seviye itibariyle düşük oluşu bir kusur sayılmıştır. Nesebe verilen özellik aynı zamanda din özelliğine de verilmiştir. Araplar kendi içinde acemler de kendi içinde birbirlerine denktirler.125 Nesebi sahih olmayan birisi nesebi belli olan bir kıza den değildir. Hanbelî hukukçuları böyle bir evliliğe sıcak bakmamaktadırlar. Çünkü böyle bir evlikte kadın, kocasının nesebinin belirsizliği ile ayıplanır, velileri de tenkid edilir. 126 1.2.4.2. Dindarlık ve İyi Ahlak Hanbelîler, dindarlık ve iyi ahlak konusunda denkliğin aranması hususunda da Mâliki, Hanefî ve Şafiîlerle aynı görüştedirler. Fasık bir adam saliha bir kadına denk olamaz. Bi’dat ehli olan kişi ile bir kadının evlenmesi halinde akdin feshi için hakime başvurulabileceği gibi, Rafizi, Kaderiyye gibi bi’dat ehli olanlara kız verilemeyeceği de söylenmiştir. Fakat bunlar aşırı değil ise evlenmek için herhangi bir sakınca yoktur.127 1.2.4.3. Meslek-Sanat Meslek ve sanat konusunda denklik aranması hususunda Hanbelîler de Hanefîler ve Şafiîlerle aynı görüştedirler. Küçük değerdeki sanat erbabı kıymetli sanat sahibi olanların kızlarına denk değildir.128 Çünkü toplumda itibar görmeyen bir mesleğe sahip olmak, kişi için birtakım sıkıntıları beraberinde getirir. Bu da kızı etkileyeceğinden o kızın ilerde toplumda aşağılanmasına ve küçük düşürülmesine sebep olabilir.129 124 İbn-i Kudâme, Muhammed Abdullah, el-Muğnî ve eş-Şerhu’l-Kebîr, Beyrut 1992, c. VII, s. 378; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 68. 125 İbn-i Kudâme, a.g.e., c. VII, s. 375. 126 İbn-i Kudâme, a.g.e., c. VII, s. 379. 127 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2119. 128 el-Cezîri, a.g.e., c. V, s. 2119. 129 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 67. 24 1.2.4.4.Hürriyet “Köle, hür olana denk değildir” ilkesi Hanbelîlerce de kabul edilmiştir. Hanefî ve Şafiîlerden farklı olarak, Hanbelîlerce sonradan hür olanların aslen hür olanla denk olduğu kabul edilir.130 1.2.4.5. Servet-Mal Servet ve mal hususunda Hanefîler ile Hanbelîler aynı görüştedirler. Mâli bakımdan bir erkeğin iyi olmayışı insanların gözünde iyi karşılanmayabilir. Nafakasını ve çocuklarının geçimini karşılayamayacak olan kocasından varlıklı kadın zarar görebilir. Bu yüzden erkeğin mali durumunun iyi olması kadının koca evindeki durumunun, babası evindeki durumuna göre değişmemesi gerekir. 131 Hanbelîlere göre, zenginlikten maksat, kişinin kendi maddi imkanı ölçüsünde eşinin mehir ve nafakasını temin edecek maddi yükümlülüğü üstlenmesidir.132 Hanefî mezhebi, nafakanın olmayışı veya darlık sebebiyle kadının ayrılmayı talep etmesini onaylamazken diğer üç imam kadın lehine bunu onaylar; fakat kadın bunu şart koşamaz.133 Ayrıca ayıplardan salim olma konusunda Hanbelîler, Hanefîlerle aynı görüştedirler. Bunu denklik şartı olarak kabul etmezler. Fakat velîlere değil kadına nikâh akdini feshettirme hakkını tanırlar. Çünkü bu hastalıklardan doğacak olan zarar, kadına dokunacaktır, sadece onu ilgilendirir. Veli ise kadının cüzzamlı, alacalı ve mecnun birisi ile evlenmesine mâni olabilir. Bunların dışındaki hastalıklarda ise herhangi bir engel yoktur. 134 1.2.5. Evlilikte Eşlerin Mezhep Farklılığı Ehli sünnet içerisinde yer alan tüm fıkhî mezheplerin evlilik hususunda birbirlerine karşı üstünlükleri yoktur. Hanefî bir erkek Şafiî bir kıza denktir. Burada denklikten maksat nikâhın sahih oluşudur. Dolayısıyla Hanefî erkek Şafiî bir kızla nikâh akdi yapacak olsa bu akdin sahih oluşuna hükmedilir. Şayet kız bakire olup Şafiî olan babasının mezhebinden ise velisinin izni olmadan nikâh akdi sahih olmaz. Çünkü Şafiî mezhebinde nikâh velinin 130 Zuhaylî, a.g.e , c. IX, s. 193. Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 195; el-Cezîri, a.g.e., c.V, s. 2119. 132 İbn-i Kudâme, el- Muğnî, c. VII s. 378. 133 Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 142. 134 İbn-i Kudâme, el-Muğnî, c. VII, s. 379; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 197. 131 25 iznine bağlıdır. Velinin mübaşereti ile nikâh akdinin yapılması halinde Hanefî mezhebine göre nikâh akdinin sıhhatine hüküm verilir. 135 Sonuçta denklik hususunda mezhep farklılığını bir rolü olmadığını söyleyebiliriz. Sonuç olarak mezheplerin kefâet hususuna ve şartlarına yaklaşımını değerlendirecek olursak şu tespitlerde bulunmamız mümkündür: Hukukçular denkliğin özelliklerinde farklı görüşler beyan etmişlerdir. Hanefîlere göre, dindarlık, İslam’a giriş, hürriyet, soy , mal ve meslektir. Hastalıklardan uzak olmak, yaş uygunluğu, güzellik, zeka gibi unsurları şart olarak almamışlardır. Şafiîlerde; dindarlık, hürriyet, soy, meslek, kusurlardan uzak olmak, Hanbelîlerde; dindarlık, hürriyet, soy, zenginlik, ve meslek; Mâlikilerde; dindarlık ve hastalıklardan uzak olmak, kefâet için gerekli olan şartlardır. Mezhep imamlarının hepsi, dindarlık yönünde denkliğin aranması hususunda ittifak etmişlerdir. Mâlikilerin dışındakiler hürriyet, soy ve meslekte ittifak etmişlerdir. Mâlikiler ve Şafiîler hastalıklardan uzak olmayı da bir şart olarak almışlar, ve bunu kadın için nikâhı feshettirmek için tercih hakkı olarak değerlendirmişlerdir. Şafiî kaynaklarından elde edilen önemli bir bilgi de, evlenecek olanların yaş bakımından aralarında çok büyük bir farkın olmaması, bu hususta da kefâete riayet edilmesi gerektiği yönündedir. Yine, Hanefîler ve Hanbelîlerin zenginlik, mal hususunda ittifak halinde oldukları görülmektedir. Ayrıca Hanefîler, usulün, ana babanın da Müslüman olması gerektiği düşüncesiyle diğer mezheplerden ayrılmaktadır. Bunların dışındaki, güzellik, çirkinlik, köylü şehirli olmak, farklı memleketlerden olmak, farklı mezheplerde olmak, evliliğe mani olmayacak hastalıklara sahip olmak, kültürlü veya cahil olmak, çok akrabaya sahip olmak veya kimsesiz olmak gibi hususlarda denkliğin aranmayacağını görmekteyiz. Kefâet konusunda daha katı davranan ve kefâet kriterini en geniş tutan hukukçular Hanefîlerdir. Hanefî mezhebi kefâete oldukça önem vererek bu konuyu sistematik bir şekilde ele alamaya çalışmıştır. Bu durum, biraz da onların kadına velisinin izni olmadan evlenebilme yetkisi tanımalarından kaynaklanabilir. Ancak belirtmek gerekir ki Hanefîler tarafından formüle edilen kefâet teorisi uzun bir gelişme neticesinde ortaya çıkmıştır. Çünkü mezhepler arasında olduğu kadar aynı mezhep içinde de kefâet lehinde ve aleyhinde farklı görüşler ortaya çıkmıştır. 135 İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 445. 26 1.3. Denklikle İlgili Diğer Tartışmalar 1.3.1. Denkliğin Şart Koşulduğu Taraf Hukukçuların cumhuruna göre, denklik kadınlar için erkek tarafında istenir. Yani erkeğin kadına denk olması şartı aranır. Kadının erkeğe denk olması şartı aranmaz. Bu, erkeğin değil kadının menfaatine bir haktır. Erkek, kendinden daha aşağı olan bir kadınla evlendiğinde ayıplanıp, kınanmaz. Ama kadın kendinden düşük biriyle evlendiği zaman hem kendisi hem ailesi ayıplanır. Üstün erkek insanlar nazarında hanımını yüceltebilir. Ama üstün kadın düşük bir erkeği yüceltemez. 136 Ancak iki husus vardır ki bu noktalarda da kadın tarafında denklik şartı aranabilir. Birincisi, baba veya dededen başkasının ehliyeti bulunmayanı veya eksik ehliyetli olanı evlendirmesi yahut bu durumdaki bir erkeği daha akit yapmadan önce bile kötü tercih yapmasıyla tanınan baba veya dedenin evlendirmesi. Bu evliliğin sıhhati için kadının erkeğe denk olması şarttır. Bu şart, evliliğin maslahatı için bir ihtiyattır, yoksa evlilik sahih olmaz. İkincisi, erkeğin kendini evlendirsin diye başkasına mutlak vekalet vermesi durumunda akdin geçerli olabilmesi için, Mâlikiler ile Ebû Yusuf ve Muhammed’e göre, kadının kocaya denk olması şarttır.137 1.3.2. Denkliği İstemeye Hak Sahibi Olanlar Kefâet, evlenme akdinin oluşmasında ve tamamlanmasında etken bir güç olunca bu hakkın kime ait olacağı meselesi de, hukukçular arasında farklı görüşlerin doğmasına zemin hazırlamıştır. İslam hukukçularının çoğunluğuna göre bu hak, kadına ve velisine tanınmıştır. Denkliğin kadının ve velilerinin hakkı olduğunda hukukçular ittifak etmişlerdir.138 İslam’ın kefâet bulunmamasından dolayı sadece kadına ve velisine evlenmeyi bozma hakkını tanımasının sebebi şu olsa gerek: Erkek mutlak talak yetkisine sahiptir. Kendine denk olmayan bir kadınla evlenmiş ve buna pişman olmuşsa söyleyeceği iki kelime ile istemediği karısından boşanabilir. Kadın ise böyle bir yetkiyi çok istisnai olarak ve güç bir şekilde elde edebilir. Bu nedenle kendine denk olmayan bir erkekle evlenmiş olan bir kadına evlenmeyi feshetme yetkisinin verilmesi ihtiyaca uygun görülmüştür.139 136 Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 142. Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, c. IX, s. 190. 138 el-Kâsâni, el-Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 320; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kâdir, c. III, s. 424, el-Şirbînî, Muğni’l-Muhtâc, c. III, s. 164; İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 436. 139 Ebû Zehra, Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 144; Cin, a.g.e., s. 159. 137 27 Hanefî mezhebi iki halde erkeğe de kefâet sebebiyle evliliği feshetme hakkı tanımıştır. 1. Cebr hakkına dayanarak mümeyyiz küçük veya mahcur oğlunu dengi olmayan bir kadınla evlendiren baba veya büyükbaba çocuklarına karşı isabetsiz davranışlarıyla tanınmış kimselere küçük veya mahcur evlenmeyi fesih etme hakkına sahiptir. Aynı durum baba veya büyükbabadan başka veliler tarafından küçük veya mahcur adına akdedilen evlenmeler için de geçerlidir.140 2. Kendisini dengi bir kadınla evlendirmesi için herhangi bir kimseyi tevkil eden erkek, vekilin uygun olmayan bir eşle evlenme akdetmesi halinde evlenmeyi feshetme hakkına sahip olacaktır.141 Ancak erkek tarafından ileri sürülen kefâet ile kadın tarafından ileri sürülen kefâet arasında müeyyide bakımından fark vardır. Erkeğin kefâet itirazında bulunduğu hallerde evlenme batıldır. Halbuki kadına ilişkin kefâet itirazı halinde evlenme mevkuftur. Yani icazete bağlıdır. İcazet verilmezse evlenme akid tarihinden itibaren geçersiz olur.142 1.3.3. Denkliğin Şart Koşulduğu Vakit Erkeğin kadına denkliğinde evliliğin başlangıcı esas alınır. Kocanın sonradan işlerinin kötüleşmesi, başlangıçta sahip olduğu imkan ve özellikleri kaybetmesi denkliği bozmaz ve evliliği sona erdirmez. 143 Koca nikâh akdinin başlangıcında karısına denk olduğu halde sonraları denklik yok olsa veya denkliğe zarar getiren bir olay olsa buna itibar edilmez. Mesela; akit anında mehir ve nafakaya muktedir bir zengin iken sonraları fakir bir duruma düşse toplumda itibar gören bir meslek grubunda iken sonraları itibar görmeyen bir mesleğe düşse, önceleri dindar iken sonraları büyük günahlar işlese karısına denk olmadığı, denklik şartı bozuldu diye akdin feshi yoluna gidilmez İslam hukukçularının genel kanaatleri bu doğrultudadır.144 1.3.4. Denklik Konusunda Velinin Hukukî Durumu Kadın dengi olmayan biriyle evlenecek olursa, velinin onların aralarını ayırma ve gerektiğinde evlilik akdine itiraz etme hakkı vardır. 140 Kefâetin bulunmaması sebebiyle Cin, a.g.e., s. 159; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 190. el-Kâsâni, el-Bedâi’ü’s-Sanâ’i, c. II, s. 320. 142 Cin, a.g.e., s. 159. 143 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 68; Ebû Zehra, a.g.e., s. 143. 144 Ebû Zehra, a.g.e., s. 188; Abdülhamid, el-Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 102. 141 28 evliliğin feshini talep etme hakkını ancak yakın veliler kullanabilirler. Denk olmayan evliliğe yakın veli razı olduğu taktirde uzak velilerin itiraz hakkı bulunmaz. Bu konuda ulemâ arasında ihtilaf yoktur. Aynı yakınlıkta birden fazla velinin bulunması velilerden birinin nikâhı onaylaması durumunda diğerlerinin itiraz hakkının bulunup bulunmayacağı konusunda ise ihtilaf edilmiştir. Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre velilerden birinin nikâhı onaylaması diğerlerinin itiraz hakkını düşürür. Ebû Yusuf ve Züfer b. Huzeyl’e göre nikâhı onaylamayan velilerin itiraz hakları saklı kalır. İtiraz hakkına sahip olan veliler amca oğluna kadar uzayabilir. Diğer asabelerin ve zev’il erhâm’ın itiraz hakkı bulunmaz. 145 Hanefî hukukçuları akıl, baliğ ve hür bir kadının velisinin hazır olmadığı bir mecliste dengi olmayan birisi ile nikâhlanmasını geçerli saymışlardır.146 Kadın, hamile olmadıkça ya da doğum yapmadıkça veliler eğer razı değillerse karı kocayı ayırma hakkına sahiptirler. Eğer veli kadını onun rızasıyla dengi olmayanla evlendirirse nikâh lazım olur. Velilerin razı olmaları halinde kendiliklerinden fesih ve itiraz haklarını düşürmüş olurlar. 147 Şafiîlere göre bir veli kızını denk olmayan biriyle evlendirirse nikâh sahih olur. Dereceleri aşağıda olan velilere herhangi bir itiraz hakkı doğmaz. Fakat velilerin dereceleri eşit olursa hepsinin rızası lazımdır. Bunlardan biri razı olmazsa nikâh sahih olmaz. 148 Mâlikiler erkek kadınla zifafta bulunmamış ise velilerin fesih hakkının olduğunu söylerler. Eğer zifaf olmuşsa fesih durumu yoktur. İtiraz tüm veliler arasında müşterek bir haktır. Velilerden biri kadını dengi olmayanla öteki velilerin iznini olmaksızın sadece kadının rızası ile evlendirirse nikâh lazım (bağlayıcı) olmaz. Bu husus Hanefî ve Şafiîlerin görüşlerine mutabık değildir.149 Hanbelîler, uzak velinin daha yakın velinin rızasına rağmen evliliği fesih ve itiraz hakkına sahip olduğunu kabul ederler. Kadının rızası dahi olsa kendisine bulaşacak olan ar sebebiyle buna hakkı vardır. Denklik kadın ve tüm veliler için bir haktır. Eğer baba kızını dengi olmayan biriyle evlendirirse rızasıyla da olsa kızın kardeşlerinin bu evliliği feshetme hakları vardır. Çünkü dengi olmayanla evliliğin getireceği utanç hepsi için söz konusudur. Hanbelîlere göre denkliğin akitten sonra bozulması halinde artık evliliği feshetmek 145 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 68; Ebû Zehra, Ahvalü’ş-Şahsiyye, s. 144 ; Aktan, “Kefâet”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s.168. 146 es- Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 26; el-Kâsânî, el-Bedâi’ü’s-Sanaî, c. II, s. 318. 147 Zuhaylî, a.g.e, c. IX, s. 189. 148 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 70; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189. 149 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189. 29 velilerinin değil de kadının hakkıdır. Çünkü velilerin hakkı akdin başlangıcında söz konusudur, devamında değil. Bu görüş de diğer mezheplerin aksine olan bir görüştür. Oysa cumhura göre denkliğe akdin başlangıcında itibar edilir. Akitten sonra bozulmasında bir zarar yoktur. Eğer erkek akit sırasında denk olup sonra denk olmazsa akit feshedilmez. 150 Velinin açık veya gizli evlenmeye icazeti fesih hakkını düşürür. Rızayı gösteren her fiili zımnen icazet sayılır. Örneğin veli, kadının mehrini talep için dava ederse evlenmeye zımnen icazet vermiş sayılır. Ancak, velinin sadece susması rızanın varlığı olarak yorumlanamaz. 151 Kefâetin olmamasından dolayı zevc ile zevcenin aralarını ayırmak için hakimin hükmü gerekmektedir. Nikâh hakim tarafından feshedilmedikçe evlilik devam eder. Bunun sebebi şudur: Kefâetin bulunmaması yüzünden evlenmenin feshi tüm imamlarca kabul edilmiş değildir. Eşlerden biri kefâete taraftar olmayan imamların fikrine dayanarak evlenmenin feshini bertaraf etmek isteyebilir. İlgililerin bu yola gitmesini önlemek için kadının feshe karar vermesi uygun bulunmuştur.152 Derecede eşit bazı velilerin razı olması, diğerlerinin razı olmaması durumunda hukukçuların görüşleri şu şekildedir: Eğer yakın veliler mesela öz kardeşler gibi birden fazla olursa ve bazısı evliliğe razı olurken bazısı olmazsa, bazılarının razı olması İmam Ebû Hanîfe ve Muhammed’e göre ötekilerin hakkını düşürür. Çünkü bu bir tek haktır parçalanamaz; bu hakkın sebebi akrabalık olup parçalanma kabul etmez. Yerleşmiş kaide şudur: “Parçalanamayan bir şeyin bazısının düşürülmesi bütünün düşürülmesi demektir.” Eğer velîlerden biri hakkını düşürürse ötekilerin de hakkı düşer. Bu hususta bir topluluk için sabit olan kısas hakkına kıyas edilir. Çünkü bu hak parçalanma kabul etmeyen bir haktır. Eğer bazısı affederse ötekilerin hakkı düşer. Buna şöyle cevap verilmiştir: Kısas velîlerden her biri için tam olarak sabit değildir. Bazısı düşerse tam olarak kısas hakkının alınması mümkün olmaz.153 Cumhûr (Mâlikî, Şafiîler, Hanbelîler, Hanefîlerden Ebû Yusuf ve Züfer), bazı eşit veliler razı olursa ötekilerine itiraz hakkı düşmez, demişlerdir. Çünkü denklik hepsi için sabit olan müşterek bir haktır. Ortak bir borçta ortaklardan biri hakkından vazgeçerse bunun ötekilerin hakkını düşürmediği gibi. Hanbelîlere göreyse, velilerin eşit ya da farklı 150 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189. Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; Cin, a.g.e., s. 159. 152 Bilmen, Kâmus, s. 71; Zuhaylî, a.g.e., c. IX , s. 189. 153 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189. 151 30 derecelerde olmaları arasında bir fark yoktur. Çünkü denklik onlara göre hepsinin hakkıdır.154 Kocanın kadına denk olmaması halinde meydana gelen ayrılık talaktan sayılmayacağından bu ayrılıkla talakın sayılarında bir eksilme meydana gelmez. 155 1.4. Eşler Arasında Denklik Bulunmamasının Hukukî Sonuçları İslam hukukçuları, kadının dengi olmayan birisi ile evlenmesini hoş karşılamamış, kadın ve ailesine gelme ihtimali olan bir takım kusurlardan kurtulmak için dengi olmadan kıyılan nikâhlarda velinin feshetme hakkının olduğunu belirtmişlerdir. Denkliğin kadının ve velilerin hakkı olduğunda fakihler ittifak etmişlerdir Eğer kadın denk olmayan birisiyle evlenirse velilerin feshetme hakları vardır Veli de kadını denk olmayan biriyle evlendirirse kadının feshetme hakkı vardır. Çünkü bu üzerine akit yapılan şeyde bulunan bir noksandan kaynaklanan bir tercih hakkıdır, bu da alışverişteki muhayyerlik (seçme) hakkına benzemektedir. Hakim akdi feshetmezse nikâh hükümleri sabit kalıp evlilik devam eder.156 Evlilikte kadının da söz sahibi olduğuna dair şu rivayeti gösterebiliriz; Abdullah İbn Büreyde babasından rivayet etmiştir: Bir kız Rasülullah’a gelerek şunu söyledi: “Babam kendi seviyesini yükseltmek için beni kendi kardeşinin oğlu ile evlendirdi.” Hz. Peygamber şöyle dedi: “Karar verme hakkı kadına verilmiştir.” Bunun üzerine kız şöyle dedi: “Babamın yaptığını şimdi kabul ettim. Ben sadece bu hususta babaların bir yetkisi olmadığını öğretmek istemiştim.”157 Kadın denkliğin yokluğundan dolayı feshetme hakkını terk ederse velinin hakkı baki durur. Bunun aksi de geçerlidir.158 Denkliğin olmamasından dolayı kadının veya velisinin fesih yoluna gidebilmeleri için bazı durumlar söz konusudur: 1. Eğer bir kadın velisinin onayı olmaksızın kendisine denk olmayan biri ile nikâhlanırsa ve daha sonra veliler de bu işe razı olmazlarsa bu nikâh fasit olur ve velilere bu akde itiraz etme hakkı doğar kadın için böyle bir hak yoktur. Çünkü o kefâet konusunda, tahkik etmeyerek vazifesinde kusurlu davranmıştır.159 Serahsî (v. 490), Mebsut’ta bu konuya şöyle bir yorum getirmiştir: Bu durumda veliye fesih hakkı tanınır. Çünkü kadın bu durumda velilerine bir ayıp eklemiştir. Veliler 154 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189-190. Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; İbn-i Hümâm, Fethu’l-Kadîr, c. III, s. 187. 156 Serahsî, el-Mebsut, c.V, s. 29. 157 Şevkâni, Neylü’l-Evtâr, c. V, s. 240. 158 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 189; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69. 159 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69; Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 144. 155 31 dünürlük yoluyla kendilerine denk olmayan birinin kendilerine nispet edilmesiyle kınanır, ayıplanırlar. Kendilerinden bu ayıbı gidermek için mücadele hakları vardır. 160 Kendine denk olmayan biriyle kadının bilerek ve velilerinin onayı olmadan yaptığı nikâhın sahih olup olmadığı ihtilaflı olup bu konuda üç görüş öne sürülmüştür. İlk görüşe göre, böyle bir akit zaten sahih değildir. Hasan b. Ziyad’ın Ebû Hanîfe’den naklettiği bu görüşe göre velinin itirazı ile nikâh feshedilse bile kalıcı birtakım zararların ortaya çıkmaması bakımından sahih olmadığını söylemek ihtiyata uygun görülmüştür.161 Diğer bir görüşe göre akit sahih olur, fakat velinin akde itiraz hakkı ve akdi bozmayı isteme hakkı vardır. Hakimin hükmü ile veliye tanınan bu hak ancak, velinin açıkça veya delalet yoluyla razı olduğunu belirtmesiyle düşer. Çünkü akit tüm şartlarını kapsar bir halde başlamıştır.162 Üçüncü görüşe göre itiraz ve feshi talep etme hakkı süresiz değildir. Bu hak belli bir zamanla sınırlıdır. Kadının doğum yapmasıyla çocuğun hukukunu koruma adına artık velilerin itiraz hakları sona erer. Zira çocuğun menfaati anne babasının birlikteliğiyle daha iyi korunur.163 2. Erkek kendi kimliği, nitelikleri ve sosyal statüsü konusunda kadını yanıltmış ve sonradan denklik bulunmadığı anlaşılmışsa hem kadın hem de kadının velileri mahkeme kararı ile nikâhı feshettirme hakkına sahiptir. 164 Kadın adamın mezhebinin hakikatini öğrendikten sonra adamın kadına denk olduğu ortaya çıkarsa, sadece kadının fesih hakkı vardı.165 Şayet erkeğin nesebi söylendiği nesepten daha faziletli çıkmışsa kadına da velisine de akit için herhangi bir eylemde bulunma hakkı yoktur.166 Eğer kadın nesebi hakkında erkeği aldatmışsa durumu ne olacaktır? Bu konuda Ebû Zehra’nın fikri: “Kadın kendi nesebinin dışında bir nesebi söylemişse adamın muhayyerlik hakkı yoktur. Çünkü kadının kandırması sebebiyle erkeğe herhangi bir zarar gelmez. Erkek elinde tuttuğu talak yetkisiyle istediği zaman kadını boşayabilir.”167 şeklindedir. 160 Serahsî, el-Mebsut, c.V, s. 26. Aktan, “Kefâet”, TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s.168. 162 Ebû Zehra, Ahvâlü’ş-Şahsiyye, s. 143. 163 Bilmen, Kâmus, c.II, s. 71; Ebû Zehra, a.g.e., s. 143; Cin, a.g.e., s. 165. 164 Serahsî, el-Mebsut, c. V, s. 28; Ebû Zehra, a.g.e., s. 144. 165 Ebû Zehra, a.g.e., s. 144. 166 Serahsî, a.g.e., c. V, s. 28. 167 Ebû Zehra, a.g.e., s. 144. 161 32 3. Kadın asabe olan velisini vekil tutsa bu veli de akit esnasında denkliği gözetmeyerek kadını evlendirse daha sonra adamın kadına denk olmadığı anlaşılırsa bu durumda kadının akde itiraz etme hakkı vardır. Çünkü kadın denklikteki hakkını kullanmamıştır. Veli artık itiraz edemez çünkü o bu hakkını düşürmüştür. 168 Ancak böyle bir koca, kadından ayrılıp sonra kadın velisiz olarak bu adamla tekrar evlenirse veliye nikâhta itiraz hakkı doğar. Çünkü ikinci akit biraz daha farklıdır. Velinin ilk akde razı olması ikinci akde de razı olduğu anlamına gelmez. 169 4. Kadının kendisi ve velileri denkliğin bulunmadığını bildikleri halde veya denklik konusunu önemsemeden ve araştırmadan nikâha razı olmuşlarsa yada nikâhtan sonra denklik bulunmadığını fark ettikleri halde nikâhı kabul ettiklerini gösteren bir tutum ve davranış ortaya koymuşlarsa evlilik sahih ve bağlayıcı olarak gerçekleşmiş ve o kadının veya velisinin fesih isteme hakkı düşmüş demektir.170 1.5. Denkliğin Hükmü İle İlgili Görüşler Hanefî hukukçulara göre denklik genel olarak lüzum şartı sayılır. Ancak sonra gelen alimlerin fetvalarına göre, denklik bazı hallerde evliliğin sıhhatinin şartı bazı hallerde infazının şartı, bazı hallerde de lüzumunun şartıdır. Denkliğin evliliğin sıhhatinin şartı olduğu durumlar şunlardır; a. Akıllı ve buluğa ermiş kadın kendini denk olmayan biriyle ve fahiş bir aldanışla evlendirir ve kendisine baba tarafından akraba olan asabeden bir veli akitten önce bu evliliği kabullenmezse ne ilzam olur ne de buluğ sonrası rızaya bağlı olarak sahih olur.171 b. Eğer, asıl (baba ve dede) veya fer (oğul) dışında birisi ehliyeti bulunmayanı veya ehliyeti eksik olanı yani deli erkekle deli kadını veya küçük erkekle küçük kızı denk olmayanla evlendirirse evlilik geçersizdir. Çünkü bunların velayeti bunların maslahatına bağlıdır, denk olmayanla evlendirmekte ise herhangi bir maslahat yoktur.172 c. Evlendiren veli, baba veya deli kadının oğlu olup daha önce onlardan kötü seçme olayı vukû bulmamışsa erkeğin vereceği mehrinin fazlalılığı veya mehrinin azlığı ile fahiş bir aldanışla olsa bile kadını denk olmayanla evlendirmesi bağlayıcı olur.173 168 Ebû Zehra, a.g.e., s. 144. es-Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 27. 170 Aktan, “Kefâet” TDV İslam Ansiklopedisi, c. XXV, s.167; Bilmen, Kâmus, c.II, s. 69. 171 İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 418. 172 İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 419. 173 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 186-187. 169 33 Denkliğin evliliğin yerine getirilmesinin (infazının) şartı olduğu durumlar: Eğer, akıllı ve baliğ olan kadın birini kendisini evlendirmesi için vekil kılar da (bu şahıs ister veli, ister kendine yabancı biri olsun) ve o da kadını denk olmayan biriyle evlendirirse akit kadının iznine bağlı olur. Çünkü denklik kadının ve velilerinin hakkıdır. Eğer koca kendisine denk olmazsa kadının rızası olmadan akit gerçekleşmez. 174 Denkliğin evliliğin lüzumunun şartı olduğu durumlar: Eğer akıllı ve baliğ olan kadın kendini denk olan biriyle evlendirirse, evlilik ilzam edici olur. Velisinin de itiraz ve feshetme hakkı olmaz. Eğer kendini denk olmayan biri ile evlendirirse baba tarafından akrabası (asabe) olan velinin itiraz etme hakkı olur.175 Şafiî hukukçuları denk olmayan evlilik hükümlerini üç kısımda toplarlar: a. Kadının razı olup, velilerinin hoş karşılamadıkları haller: Bu durumda nikâh batıldır. Velilerin haklarına riayet asıldır. b. Velilerin razı olup da kadının istemediği evlilik: Böyle bir evlilikte kadının hakkına riayet edilmeyeceğinden nikâhın batıl oluşuna hükmedilir. c. Velinin ve kadının razı olduğu nikâh akdi: Dengi olmadan kıyılan nikâhın iptali vücubu değil müstehaplık ifade eder. Velinin zorlama ile de olsa kızını evlendirmesi muteberdir.176 Konuya iki farklı açıdan bakan Hanbelî hukukçuları denk olmayı nikâhın sıhhat şartı olarak değerlendirip denk olmayan bir nikâh akdini batıl kabul ederken, diğer bir görüşde de denk olmadan kıyılan nikâhların muteber olduğunu söylerler. Fakat böyle bir nikâh akdinde hakim yolunun da açık olduğu vurgulanmıştır.177 Denk olmadan yapılan evlilik akitlerinde hakimin akde fesih kararı vermesi şu sonuçları doğurur: a. Fesh, cinsel ilişkiden sonra vâki olursa kadının üzerine iddet gerektiği gibi kocanın kadına nafaka vermesi de gerekir. Çünkü kadın, nikâh ile nafakayı hak etmiş olur, iddetse devam eder. b. Kadın sonradan iddeti içerisinde velinin izni olmadan evlenir, hâkim de cinsel ilişkiden önce aralarını ayırırsa kadının ikinci mehrini tamamen alabileceği gibi Ebû Hanîfe’ye göre müstakil bir iddet beklemesi de lazımdır. 178 Burada konu ile ilgili fetvaları da vermemizin faydalı olacağını düşünüyorum. 174 İbn-i Abidîn, Reddü’l-Muhtâr, c. V, s. 436. Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 187. 176 el-Mâverdî, el-Hâviyü’l-Kebîr, c. IX, s. 108. 177 İbn-i Kudâme, el-Muğnî, c.VII, s. 377. 178 es-Serahsî, el- Mebsut, c. V, s. 27. 175 34 İbrahim Halebî’nin “Mülteka’l Ebhûr”, Gökçen Art’ın “Şeyhülislam Fetvalarında Kadın ve Cinsellik” adlı eserlerinden ve “ Fetavâ- yı Hindiyye” den derlediğimiz fetvalar şu şekildedir: “Baliğa Hind, kendinin dengi olan salih Zeyd’e şahitler huzurunda nikâhla vardıktan sonra bir müddet geçince Zeyd fâsık ve fâcir olsa Hind’in babası Amr, Zeyd fâsık olmakla dengi değildir diye itiraz edip kıyılan bu nikâhı feshetmeye kâdir olur mu?” El-cevap: Olmaz. (Feyziyye) “Sadece babası Müslüman olan Zeyd, babası ve dedesi Müslüman olan Hind’e denk olur mu?” El-cevap: Olmaz (Feyziyye) “Babası ve babasının babası aslen hür olan Zeyd, aslen hürre olan Hind’e denk olur mu?” El-cevap: Olmaz (Behce) “Babası Müslüman olmayan kendisi Müslüman olan Zeyd, babası Müslüman olan Hind’e denk olur mu?” El-cevap: Olmaz (Behce) “Zeyd salihlerden Amr’ın küçük kızı Hind’i nikâhlamak istediğinde bazı kimselerin Zeyd salih ve dindardır demeleriyle Amr, Hind’i Zeyd’e nikâhla verdikten sonra Zeyd’in şarap içici olduğu meydana çıksa Hind baliğa olduğundan razı olmamakla hakime müracaat ettiğinde hakim Hind’i Zeyd’den ayırmaya kâdir olur mu?” El-cevap: Olur (Behce) “Âlim ve şerefli olmayan mehri muaccel ve nafakaya da iktidarı olmayan Zeyd, şerefli ve zengin olan Hind’e denk olur mu?” El-cevap: Olmaz “Ülemâdan olan Zeyd’in kızı Hind’e bakkal kısmından cahil Amr denk olur mu? El-cevap: Olmaz “Küçük Hind’in babası Amr sefer müddetinden uzak olan başka memlekette olduğundan küçük Hind’in babasının babası Bekir küçük Hind’i dengi Beşir’e şahitler huzurunda nikâhlasa Amr geldiğinde benim iznim bulunmadı diye kıyılan nikâhı feshetmeye kadir olur mu?” El-cevap: Olmaz (Feyziyye) 35 “Küçük Hind’i yakın akrabası ana baba bir Amcası Zeyd mehri misliyle dengi Amr’a nikâhlasa, Hind’in diğer velisi Bekir mücerred velisi olmakla razı olmayıp kıyılan bu nikâhı feshetmeye kadir olur mu?” El-cevap: Olmaz (Feyziyye) “Baliğa Hind kendini yakın akrabası olan ana baba bir amcası Amr’ın izni olmadan dengi olmayan Bekir’e nikâhlasa fakat Bekir’den çocuk doğurmasa Amr (amca) razı olmayıp Hind’i, Bekirden hakime ayırtmaya kadir olur mu?” El-cevap: Olur (Ali Efendi) “Rafîzî’den olan ehl-i bid’at Müslüman Zeyd, muttakî olan Amr’ın kızı Hind’e denk olur mu?” El-cevap: Olmaz “Küçük Hind’i büyük annesi Zeynep en yakın velisi ana baba bir amcası oğlu Zeyd’in izniyle dengi olmayan Amr’la evlendirse söz konusu akid geçerli olur mu?” El-cevap: Olmaz (Ali Efendi) “Yetişkin Hind kendini mehri misil ile dengi olan Zeyd’le evlendirse Hind’in babası Amr iznim bulunmadı diye söz konusu akdi feshetmeye kadir olur mu?” El-cevap: Olmaz “Ölmüş olan dindar Zeyd, küçük kızı Hind’i en yakın velisi ana baba bir amcası Amr şarapçı olup günahkar olan Bekir’le evlendirse söz konusu akit geçerli olur mu?” El-cevap: Olmaz Kadının dengi olmayan birisi ile evlenmesi veya evlendirilmesi halinde akdi fesih hakkı hakimindir. Hakimin verdiği karar ise boşama olmayıp fesihtir. Şayet cinsel ilişki olmuşsa mehri müsemma, nafaka ve iddet gerekir.179 Dengi olmadan evlendirilen bir kadın, velilerinin evlilik işlemlerine razı oluncaya kadar nefsini teslim etmeyebilir mi? Hukukçu Ebû’l-Leys (v. 373/983) kadının böyle bir hakkının olduğunu söylemekle beraber, hukukçuların çoğunluğuna göre böyle bir imtina hakkı olmadığına dair fetva vermiştir.180 179 180 Fetavây-ı Hindiyye, s. 292-293. Fetavây-ı Hindiyye, s. 293. 36 1.6. Modern İslam Aile Hukukunda Kefâet 20. yy.’da muhtelif İslam ülkelerinde gerçekleştirilen aile hukuku, kefâeti tanzim etmekle beraber ona verilen önemi azaltmıştır. 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-i Aile Kararnamesi kefâetin neticelerini teferruatlı bir şekilde tespit etmesine rağmen sadece iki hususta kefâeti gerekli bulmuştur. Kararnâmenin 45. maddesi “mal ve sanat gibi hususta erkeğin kadına denk olması nikâhın lüzumunun şartıdır.” hükmüyle servet ve meslekte kocanın kadına denk olması gerektiğini hükme bağlamıştır. 181 Ayrıca Hukuk-i Aile Kararnâmesi’nde eskiye nazaran yeni bir uygulamaya gidilmiş, 17 yaşından sonrakilerin evlenmesinde velinin iznini aramaktan vazgeçilmiş, ancak bunun yerine kocanın, baliğa kızın dengi olup olmadığı noktasında bir itirazının bulunup bulunmadığının nikâh öncesinde veliye sorulması esası getirilmiştir. . 1951 tarihli Ürdün kanunu 23-27. maddeleri de 1917 Osmanlı kararnamesinin tanzim tarzını aynen kabul etmiş fakat kefâet yokluğuna sebep olan haller arasında sadece serveti zikretmiştir. 1953 tarihli Suriye kanunun 28. maddesi ile eşler arasında kefeatin tayinini mahalli örf ve adete bırakmıştır. 182 1959 tarihli Irak kanunu ise kefâete hiç yer vermemiştir. Mâliki mezhebinin önem vermemesine rağmen Fas kanunu kefâetin akit anında nazara alınacağı ve yerleşmiş adetlere göre tayin edileceği hükmünü koymuştur. Klasik İslam Hukuku’ndan farklı olarak 1951 tarihli Ürdün ve 1953 tarihli Suriye kanunları, eşler arasında yaşça da kefâet bulunmasını öngörmüşlerdir. Ürdün kanunu eşler arasında 20 yaştan fazla bir yaş farkı bulunması halinde evlenmeyi iki şarta tecviz etmektedir. Hâkim eşlerden yaşça küçük olanın rızasında ve böyle bir evlenmeden elde edeceği faydadan emin olmalıdır. 183 1.7. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik ve Aile 1.7.1. Evlilik Evlilik aile kurumunun temelini oluşturmaktadır ve bir ailenin doğuşu ancak evlilik yolu ile gerçekleşir denebilir. Evlilik, toplumun yapısı, kültürü, dini, örf ve âdetleri gibi özelliklerine göre farklılıklar göstermesine rağmen tarih boyunca bütün toplumlarda süregelen uygulamalardan biri olma özelliğini korumuştur. Evlilik aynı zamanda hukukî 181 Cin, a.g.e.,s. 166. Hukuk-i Aile Kararnâmesi, md. 8. 183 Cin, a.g.e., s.167. 182 37 bağlayıcılığı olan bir akit, koruyuculuğu olan kadın-erkek her iki tarafa belli yükümlülükler ve görevler getiren bir sözleşmedir. Kur’ân-ı Kerim, erkek ve kadının yalnızlığını gidermek için onlara eşler yaratıldığını belirtmektedir. “Size nefislerinizden, kendilerine ısınmanız için, zevceler yaratmış olması, aranızda bir sevgi ve esirgeme yapması da O’nun ayetlerindendir. Şüphe yok ki bunda düşünen bir topluluk için işaretler vardır.”184 Ancak ayette vurgulanan evlilik kurumu sadece insanların cinsel ihtiyaçlarını düzenli ve meşru tarzda karşılayan bir müessese değil aynı zamanda eşlerin birbirlerine maddi ve manevi destek olarak hayat arkadaşlığı kurmalarına vesile olduğundan çok yönlü yarar ve hikmetler taşır. Evliliğin bir başka önemi boyutu ise bütün canlıların tabiatlarında saklı bulunan neslin devam ettirme güdüsünü en tabii ve makul biçimde karşılıyor olmasıdır. İslam dini evlilik kurumuna ilişkin düzenlemeler yaparken evliliğin bu üç yönünü dikkate alarak bunun meşru şekilde nasıl gerçekleştirileceğine dair ilkeler koymuştur. Bu suretle her türlü nikâhsız beraberlikler ve gayr-ı meşru ilişkiler suç sayılarak bu fiili gerçekleştirenlere maddî ve mânevî cezalar getirilirken nikâhlı evlilik teşvik edilmiştir. Gerek Kur’ân-ı Kerim’de gerekse Hz. Peygamberin hadislerinde evliliğe teşvik eden ve evlenmenin önemi ile bireysel ve toplumsal faydalarına dair pek çok deliller vardır. Evlilik, bir kadınla erkeğin aile kurmak üzere kanunların uygun gördüğü şekilde bir araya gelmesi olarak tanımlanabilir.185 Erkek ile kadın arasında yasaların tanıdığı, kamu vicdanının doğru bulduğu bir hayat ortaklığı kurma, evlenmenin hukuki yönünü oluşturmaktadır. Aileyi oluşturmak için gerekli akrabalık bağlarını geliştiren bir kurum olan evlilik, kişilerin bir arada yaşamalarını ve düzenli bir sosyal hayat içinde birbirleriyle işbirliği yapmalarını sağlamaktadır. Evlilik aynı zamanda toplumda çocuğa meşru bir konum sağlamak için gerekli olan sosyal bir anlaşmadır. Aile birliği, sürekliliğini evlilik kurumu ile sağlar. Bu iki kavram hakkında şöyle bir kıyaslama mümkündür: Aile bir grup ya da örgüt, evlilik ise çocuk yapmak ve yetiştirmek için yapılmış bir kontrattır.186 1.7.2. Aile Aile, evlilik denilen bir sözleşme ile oluşan toplumun en küçük birimidir. Aile bütün diğer toplumsal kurumlar içinde en eski ve en temel kurumlardan birini oluşturur. Ancak her toplumda farklı bir biçimde görülen ailenin değişmez birtakım özellikleri ve 184 Rûm 30/21. Meydan Larouse, Meydan Yayınevi, İstanbul 1987, c. IV, s. 451. 186 Bulut, Işıl, “Türkiye’de Erken Evlenme”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 494. 185 38 fonksiyonları bulunmaktadır. Aile evrensel bir kurumdur. Bilinen her toplumun kendine özgü bir aile biçimi vardır. Ailenin bilinen en basit tanımlarından biri; “birbirine kan bağı ile bağlı bireylerin oluşturdukları birlik” 187 şeklindedir. Buradan hareketle aile, fertleri arasında gerçek veya itibarî akrabalık bağı olan veya bütün sosyal ilişkilerinin odağında kan bağı kavramı olan en küçük gruba denir. Diğer bir anlamda aile, bir toplumun bütün özelliklerini potansiyel olarak bünyesinde barındıran kurum ve kan bağlılığı, evlilik ve diğer yasal yollardan aralarında akrabalık ilişkisi bulunan ve çoğunlukla aynı evde yaşayan bireylerden oluşan, bireylerin cinsel, psikolojik, toplumsal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarının karşılandığı, fertlerin topluma uyumu ve katılımlarının sağlandığı ve düzenlendiği temel bir toplumsal birimdir.188 Yine aile için, kadın ve erkeğin birlikte yaşamanın gereklerini toplumsallaşma sürecinde içselleştirdikleri davranış kalıplarına uygun biçimde, yapısı toplumsal normlarca belirlenen iş bölümü temelinde oluşturdukları bir yeniden üretim birimi şeklinde bir tanım yapılmaktadır.189 Geniş anlamda aile, içinde insan türünün belli bir biçimde üretildiği, topluma hazırlanma sürecinin belli bir biçimde ilk ve etkili şekilde cereyan ettiği, cinsel ilişkilerin belli bir biçimde düzenlendiği, ana, baba ve çocuklar (aile biçimine göre başka yakınları) arasında belirli bir ölçüde içten, sıcak, güven verici ilişkilerin kurulduğu, yine içinde bulunulan toplumsal düzene göre ekonomik etkinliklerin az ya da çok ölçüde yer aldığı toplumsal bir kurumdur.190 Ailenin toplum içerisinde yerine getirdiği pek çok fonksiyonu vardır. Bunlardan bazılarının zaman içerisinde değişikliğe uğramasıyla birlikte değişmeyen bir takım işlevlerinden de söz etmek mümkündür. Bunlar, nüfusu yenileme, millî kültürü taşıma, sosyal mirası nakletme, çocukları sosyalleştirme, biyolojik ve psikolojik tatmin fonksiyonlarının yerine getirilmesi olarak örneklenebilir.191 Ailenin bu fonksiyonlarını belirlerken dikkat edilmesi gereken husus bunların aile yapıları ve çeşitlerine göre zaman içerisinde değişiklikler gösterebileceğidir. Sosyal yönden aile, yaşanılan kültürün değerlerini ve toplumun gelenek ve göreneklerini devam ettirerek, toplumun bekâsını güvence altına alır. Ailede bunu gerçekleştirmenin yolu, çocukların sağlam temellere sahip 187 Özkalp, Enver, Sosyolojiye Giriş, Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yay., Eskişehir 2000, s. 133. 188 Tezcan, Mahmut, “Toplumsal Değişme ve Aile”, Türkiye Aile Yıllığı, BAAK Yay., Ankara 1990, s. 67. 189 Tolan, Barlas, “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. I, s. 208. 190 Özer, İnan, “Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 667. 191 Erkal, Mustafa, Sosyoloji, Filiz Kitabevi, İstanbul 1987, s. 380. 39 olarak yetiştirilmelerinden geçer. Toplumlarda bu amaçla konmuş yasalar, dinî ve ahlakî kurallar vardır.192 1.7.2.1. Aile Çeşitleri Aileler çeşitli bakımlardan sınıflandırılmışlardır. Ailedeki evli çift sayısı, kuşakların genişliği ve hanede yaşayanlar esasına göre üç temel aile tipi olduğu tespit edilmiştir:193 Çekirdek Aile: Çekirdek aile, karı koca ve evlenmemiş çocuklardan oluşan en küçük toplumsal birimdir. Bu tür ailede üye sayısı sınırlı ve azdır. Çekirdek ailenin sadece iki kuşaktan oluşması bu ailenin sınırlı bir gelişim eğilimine sahip olduğunu göstermektedir. Bu tür aile yapısı daha çok sanayi ve kent toplumlarında görülmektedir. Bugün bu ailenin sadece iki fonksiyona sahip olduğu düşünülmektedir. Bunlardan biri üreme ve çocukların küçük yaşlarda sosyalizasyonu, ikincisi ise eşler arasında psikolojik dengenin sağlanmasıdır. 194 Bu aile tipinin özellikleri şu şekilde sıralanabilir: Aile yardım için akrabalarına güvenemez. Akrabalar da aileden yardım beklemez. Aile ve akrabaların birbirleri üzerindeki değer ve ahlak kontrolü çok azdır. Akrabalar ailenin konut ve yerleşme yerlerini seçmezler. Böylelikle ailenin konut yeri akrabaların oturduğu yerle bağımlı değildir. Bu ise akrabalarla sosyal etkileşimin derecesini azaltarak ailenin bağımsızlığını destekler. Eşler birbirlerini akrabalarının haklarına veya menfaatlerine bağlı olmadan sadece kendi kararlarıyla seçerler. Evliliğe uyum ise yalnızca karı koca arasında yapılır. Çekirdek ailede evlenme yaşı da geleneksel aileden farklıdır. Evlenme yaşı, işe atılma ve eğitim hayatının uzamasına paralel olarak büyümüştür. Doğurganlık eşlerin ihtiyaçlarına göre kendi kararlarıyla tespit edilir. Birey olarak eşlerin duygusal dengeleri bu küçük çekirdek birimde sağlanmak zorundadır. Çünkü duygusal dengeyi sağlayacak başka bir kaynak yoktur. Eşlerin boşanma oranı daha yüksek olup, eşlerden biri öldüğü veya ayrıldığı takdirde yeniden evlenme olasılığı daha fazladır. Bununla birlikte saydığımız değişimler ve üye sayısının azalmasından başka, çekirdek ailede de geleneksel aile ilişkilerinin yoğun olarak yaşanması, kadın ve erkeğin yapacağı işlerin toplumsal normlar ve iş bölümüne göre ayrışmış olması, geleneksel otorite 192 Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 12. Yıldırım, a.g.e., s. 68; İlbars, Zafer “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 540. 194 Kongar, Emre, “Türkiye'de Aile: Yapısı Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Aile Yazıları II, s. 7273; Şahinkaya, Rezan, “Orta Anadolu Köylerinde Aile Strüktürü”, Aile Yazıları I, s. 161-162. 193 40 ilişkileri ile birlikte akrabalık ilişkilerinin de sürmesi gibi noktalarda çekirdek ailenin de hâlâ geleneksel yapıyı koruduğu söylenebilir.195 Ataerkil Geniş Aile: Aile reisi ve karısıyla, evli oğullar, gelinler, diğer çocuklar ve torunlardan oluşan büyük ailedir. Geniş aile genellikle köysel veya geleneksel toplumların bir kurumudur ve ekonomik ve siyasi bir birlik olarak düşünülür. 196 Ekonomik olarak bir bütün olan bu ailede gelir tek elde toplanır ve masraf tek elden yapılır. Üyeler toplumdaki statülerini aileden alırlar. Soyluluk, meslekle ilgili sosyal statünün kaynağı ailedir. Aile üyelerinin her türlü eğitiminden (meslekî, dinî) sorumludur ve üyelerini korur. Bu koruma maddî veya manevî olabilir. Aile, üyelerine sadece dinî eğitim vermekle kalmaz. Tam bir dinî birlik olmak üzere üyelerinin ibadetlerini de denetler. Parçalanmış Aile: Ölüm, boşanma, ayrı yaşama gibi nedenlerle karı veya kocanın birinin veya her ikisinin bulunmadığı ailelere parçalanmış aile denir. Dul anne veya baba ile evlenmemiş çocuklar veya büyük anne veya büyük baba ile torunların birlikte oturması buna örnek olarak verilebilir. Yurdumuzda özellikle başka şehirlere veya yurt dışına iş nedeniyle yapılan göçlerle birlikte bu tür ailelerin arttığı görülmektedir. 197 Türkiye'de ailelerin büyük çoğunluğu çekirdek aileler olmakla birlikte, başlangıçta ataerkil geniş aile olarak kurulmuştur. İlk kuruluşta ataerkil geniş aileden sonra çekirdek aileye geçilmesinin yanı sıra ilk kuruluşta çekirdek aile olduğu halde sonradan geniş aileye dönüşenlerin de oluşu, Türk ailesinin statik bir biçimde kalmayıp belirli evrelerde değişik biçimler aldığını göstermektedir.198 Türk toplumunda çekirdek aile, işleyişi bakımından batıdakinden, akrabalarla ilişkiler bakımından oldukça farklıdır. Orada akraba ilişkilerinin yok ya da son derece az olduğunu bilmekteyiz. Oysa bizde bu ilişkiler sürdürülmektedir. Gerek aynı kentte gerek farklı kentlerde olsun akrabalar aranır, sorulur. Önce anne baba sonra kardeşler ve diğer uzak akrabalarla ilişkiler sürdürülür. Bayramlar, düğünler özel kutlamalar aileyi birleştirme fonksiyonu taşır. 199 Yerleşim Yeri Esasına Göre Aile: 195 Tezcan, “Cumhuriyetten Günümüze Türk Ailesinin Dünü, Bugünü Geleceği”, http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/Tezcan_aile.pdf., ( 21.08.2006) 196 Kongar, “Türkiye'de Aile: Yapısı, Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Aile Yazıları II; s. 71, Kocacık, Faruk, “Sivas’ta Kentsel Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 272. 197 Gökçe, Birsen, “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme”, Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, H.Ü. Yay., Ankara 1976, c. VIII, Sayı: 1–2; Kocacık, Faruk, “ Sivas’ta Kentsel Aile ”, s. 272. 198 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 540. 199 Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Aile”, s. 69. 41 Yerleşim yerine göre, Türkiye'de birbirinden farklı yapıya ve fonksiyona sahip dört aile tipi bulunmaktadır: Köy Ailesi: Ana-baba, oğullar, gelinler, torunlar ve bekâr çocukların aynı çatı altında bulundukları bir ailedir. Köy ailesi esas olarak tarım ve hayvancılık yapan ve bunu değişen ölçülerde de olsa kendi tüketimi için yapan bir ailedir. 200 Türk köy ailesinin başlıca geleneksel özelliklerini şu şekilde sıralayabiliriz: Geleneksel köy ailesinde evlenecek adayların eş seçiminde son karar genellikle babaya aittir. Özellikle kız çocuğunun kiminle evleneceğine karar veren ana babadır. Evlenme yaşı özellikle kız çocuklar için çok küçüktür.201 Evlenmelerden önce kız ve erkeklerin buluşup görüşmeleri, gençlerin anlaşarak evlenmeleri, katı bir çevre denetimiyle yasaklanmış ve önlenmiştir202 Köy ailesinde hem kızlar hem de erkekler kentlerde yaşayan akranlarına oranla daha erken evlenmekte ve daha çok çocuk sahibi olmaktadır. Gelenek gereği kadınlar ve erkekler çok çocuğa sahip olmak istemektedirler. Bu isteği fazla iş gücü yaratma ve ekonomik bir yardım unsuruna sahip olma arzusu da desteklemektedir.203 Köy ailesinde boşanma olaylarına çok az rastlanır. Köylerdeki aile yapısı boşanmayı önleyici niteliktedir. Köylerde evlilik yalnız kadın ve erkeği ilgilendiren bir olay olmayıp iki hane halkını ve akrabaları da ilgilendirmektedir. 204 Köy evliliklerinde duygusallığa, romantizme ve nesnel geçerlik içerisinde olandan fazla beklentilere yer verilmediğinden geçimsizlik, anlaşmazlık, uyumsuzluk ve bunun gibi nedenlerden ötürü boşanma yok denecek kadar azdır, ya da yoktur. 205 Kasaba Ailesi: Köy ile kent arasında aracı durumunda bir merkez özelliği taşıyan kasaba aileleri, her iki yerleşim yerinden ve onların sahip olduğu değerler sisteminden etkilenmektedir. Kasaba aileleri genellikle ana-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan çekirdek aile biçiminde iseler de geniş ailelere de rastlanmaktadır. Kasaba ailesinde evlenme yaşının kızlar için geleneksel toplumlardaki özelliğini koruduğu, özellikle erkekler için de büyüdüğü görülmektedir.206 200 İlbars, Zafer, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 540. Kocacık, “Sivas’ta Kentsel Aile”, s. 270. 202 Uygun, Hamza, “Kır Kesiminde Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 687. 203 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, s. 540. 204 Bulut, “Türkiye’de Erken Evlenme”, s. 495. 205 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı”, s. 540. 206 Timur, a.g.e., s. 21. 201 42 Kasaba ailesinde eş seçiminde ana babanın payı ve etkisi büyüktür. Genellikle eş, akraba ve yakın arkadaş çevresinden seçilmektedir. Ancak erkeğin kendi eşini seçtiği de olmaktadır. Evlenmelerde hem dînî hem de medenî nikâh yapılmaktadır.207 Kasaba ailesinde boşanma çok ender görülebilir olaydır. Geleneksel değerler hâkimdir. Kasaba ailesinde doğurganlık yüksek bir düzeyde olmakla birlikte, azalma eğilimindedir. Sahip olunan ortalama çocuk sayısı köy ailesinden daha azdır. 208 Gecekondu Ailesi: Türkiye'de ortalama olarak her 4 kişiden biri gecekonduda yaşamını sürdürmektedir.209 Köyden kente göçen nüfusun büyük çoğunluğu kentten farklı nitelik gösteren kenar semtlere yerleşerek gecekondu denilen yerleşim birimlerini ve gecekondu ailesini oluşturmuşlardır. Aile yapısı çoğunlukla çekirdek ailelerden oluşmakla birlikte geçici geniş aile tipine de rastlanmaktadır. Evlenme yaşı, köy ve kent arası bir özellik göstermektedir. Evlenmeler daha çok akraba ve yakın çevreden olmaktadır. 210 Gecekondularda evlenme şekilleri de farklılık göstermektedir. Birinci kuşak ailelerin büyük bir kısmı memleketlerinden ailenin kararıyla evlenmişlerdir. Oysa göç edilen kentte doğmuş, büyümüş, genç kuşakta durum farklıdır. Bu kuşak ya akraba ya mahallede veya bir tanıdık toplantısında ya da çalıştığı yerde karşılaştığı kişilerle anlaşarak evlenme eğilimindedirler.211 Kent Ailesi: Geleneksel toplumda hemen hiç farklılaşmamış bir biçimde birçok işlevi kendinde toplayan aile kent yaşamında değişmeye yönelmektedir.212 Kent ailesini kasaba özellikle köy ailesinden ayıran başlıca özelik iş-güç biçiminin tarım değil tarımdan tamamen kopmuş işçi, memur, serbest meslek sahiplerinin oluşturduğu bir aile biçimi olmasıdır. Kent ailesi uzmanlaşmış, farlılaşmış ve örgütlenmiş kurumlarla çevrili bir teknolojinin oluşturduğu sosyal çevrede yaşamaktadır.213 Kent ailesi genellikle ana-baba ve evlenmemiş çocuklardan oluşan bir ailedir. Kent ailesinde evlenme ve eş seçiminde aile baskısı etkisini yitirmektedir. Evlenme ve eş seçiminde erkeklerin çoğunluğu, kızların da bir kısmı kişisel seçimlerini yapmakta, aileler 207 Erkul, Ali, “Kasabada Törenler ve Törenlerdeki İnsan İlişkileri”, C.Ü. Fen- Edebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, C.Ü. Yayınları, sayı:4, Sivas 1985, s. 216. 208 İlbars,“ Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542. 209 Yazan, Ümit Meriç, “Şehirleşme Sürecinde Aile” T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. III, s. 963–964. 210 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 543. 211 Alkan, Ahmet, “Şehir, Şehirleşme ve Aile” T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. III, s. 965. 212 Kocacık, “Sivas’ta Kentsel Aile”, s. 271. 213 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542–543. 43 de bu karara uymaktadırlar. Kentteki evlenmelerde eş tercihinin, amca-dayı çocuklarına ya da hala-teyze çocuklarına yönelik tanınması pek düşünülmemektedir. 214 Kentleşmeye paralel olarak, eğitim düzeyinin yükselmesiyle akraba evliliklerinin de azaldığı gözlenmiştir. Yani eğitimli çiftlerin daha az akraba evliliği yapma eğilimine karşı, eğitimsiz çiftler daha çok akraba evliliği yapma eğilimdedirler.215 Evlenme yaşı hem kızlar hem de erkekler için daha büyüktür. Kent ailesinde ne zaman ve ne kadar çocuk yapılacağına aileler karar vermektedir. Ortalama evlenme yaşı büyük kentlerde erkekler için ortalama 28, kadınlar için ortalama 24’tür. Bunun nedeni uzun süren eğitim süresi ya da iş ve meslek edinme gereğidir. Yeni evlenenler çoğunlukla ayrı bir eve çıkmaktadırlar.216 1.7.2.2. Ailede Meydana Gelen Değişimler Türk ailesindeki değişim incelenirken, geleneksel kır kökenli aile esas alınarak bunun üzerinden süreklilik ve değişim boyutları incelenecektir. Tarihin akışı içinde, toplum yapıları değiştikçe, aile yapıları da değişmiştir. Aile yapılarının değişmesi ise, aile içinde hem erkeğin, hem kadının hem de aile içinde yer alan çocukların ve diğer aile üyelerinin yeni roller üstlenmesini gerektirmiştir. 217 Kentleşmeye eşlik eden ve her toplumsal ilişki ve örgütlenmede karşılığını bulan değişme sürecinin en belirgin olduğu alan aile kurumudur. Başka bir deyişle kentleşmenin ilk ve en fazla etkisi aile üzerinde görülmektedir. Bu anlamda aile toplumsal değişmenin konusu ve taşıyıcısıdır. Bunun nedeni, kentleşen nüfusun kaynaklandığı çevrede ailenin, geleneksel topluluğun küçük bir örneği olması ve bütün toplumsal, ekonomik ilişkilerin aileyle çerçevelenmesidir. Bireyin her türlü ilişkilerini kapsayan bir genişliğe sahip olan aile, topluluğun kuruluşu ve işleyişinde biricik örgütlenme biçimi olarak belirtilmiştir.218 Şehirleşme ve sanayileşmeye bağlı olarak geleneksel Türk ailesinin, evliliklerde, eş seçiminde ailede karı-koca eşlerin birbirlerine karşı tutum ve pozisyonlarında önemli değişimler geçirdiği bilinen sosyal bir realitedir. Özellikle bu nokta günümüz Türk ailesinin durumu hakkında aydınlatıcı bir öneme sahiptir. 214 İlbars, “Türk Ailesinin Geleneksel Yapısı” s. 542–543. Ulusoy, Mahir; Tunçbilek, Ergül, “Türkiye’de Akraba Evlilikleri ve Çocuk Ölümlerine Etkisi”, Aile Yazıları IV, s. 515–516. 216 Gökçe, “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, H.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, H.Ü. Yay., Sayı: I, Ankara 1978, s. 15; DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002. 217 Kırkpınar, Leyla, Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 2001, s. 29. 218 Özer, İnan, “ Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 669. 215 44 Türk toplumunun geçirdiği sosyo-ekonomik dönüşümlerden onun en küçük ve etkili birimi olan ailenin ve bu aileyi oluşturan bireylerin etkilenmiş olması kaçınılmaz bir gelişmedir. Nitekim sanayileşmeye paralel olarak geleneksel örüntülerin çözülmeye başlaması ile birlikte, Türk aile yapısında başlıca belirleyicilerden biri olan kadın-erkek rollerinde, önce çekingen giderek belirgin değişmeler gözlenmeye başlanmıştır. Aile içi geleneksel rollerin değişmesine etki eden önemli bir öğe hem erkek hem de kadın için artan eğitim olanaklarıdır. Eğitim yalnızca okulla sınırlı kalmamakta, kitle iletişim araçları, sanat vb. etkinlikler de bilgi ve bilinç düzeyini yükseltmektedir.219 Özellikle televizyonunun aile hayatına girmesi değişimlere hız kazandırmıştır. Ailenin küçülmesinde televizyonun da katkısı olmaktadır. Bu nedenle televizyon, bilgisayar gibi araçların da günümüzde hısım-akraba ve eş dost ağının zayıflamasında etkisi olduğunu söylemek mümkündür.220 Ayrıca bu tür araçların geleneksel değerleri yeni değerlerle karşılaştırarak sorgulamaya yönelttiği de söylenebilir. Örneğin, görücü usulü ile evliliğe bakış açısındaki değişimde televizyonun doğrudan etkisi olduğu söylenebilir. Genellikle televizyon programlarında görücü usulünün yanlışlığı, ilkelliği doğrudan veya dolaylı şekillerde işlenip vurgulandığından bu usûl insanların gözünde de bu şekilde algılanmıştır. Bunun dışında televizyonun etkisiyle birçok yerleşik düşünce ve yargılarda değişimleri örneklemek mümkündür.221 Aile içi geleneksel rollerin değişmesine etki eden bir diğer önemli öğe, kadının ev dışı işlerde çalışmasıdır. Kadının iş hayatına katılmasını önemli bir adım olarak değerlendirmek gerekir.222 Modernleşme olgusunun aileye de yansıması sonucu, kaçınılmaz olarak ev içinde de kadın erkek rollerinde önemli farklılaşmalar görülmüştür. Belirli bir toplumda kadın ve erkeklerin özelliklerini yansıttığı varsayılan bu beklentilere “cinsiyete ilişkin toplumsal kalıp yargılar” denir. Buna göre erkeklerden güçlü olmaları, ailelerini geçindirmeleri beklenirken, kadınlardan anlayış, sabır ve evi çekip çevirme gibi özellikler beklenir. Geleneksel aile düzeninde de kadın erkek rolleri bu beklentilere göre şekillenmiştir.223 Sosyo-ekonomik gelişme ile birlikte cinsiyete dayanan hiyerarşik ilişkiler eşitlikçi yönde değişmiştir. 224 Başka bir deyişle, kentleşme ve eğitim düzeylerinin yükselmesini içeren 219 Tolan, “Aile, Cinsiyet, ve Cinsel Roller”, s. 211. Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 14. 221 Mete, Ömer Lütfü, “Televizyon ve Aile”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. I, s. 982-983. 222 Tolan, “Aile, Cinsiyet, ve Cinsel Roller”, s. 210. 223 Özer, İnan, “Kent Ailesi”, T.C. Başbakanlık Aile Ansiklopedisi, c. II, s. 672. 224 Kağıtçıbaşı, “ Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi”, s. 155-156. 220 45 sosyo-ekonomik gelişme ailedeki hiyerarşik yapıyı zorlayıp, demokratikleştirmekte, demokratik aile yapısı da toplumsal sosyo-ekonomik gelişmeyi desteklemektedir. Çünkü bir taraftan eğitim almış olan kadın işgücüne katılarak ekonomik gelişmeye katkıda bulunabilmekte, diğer taraftan da eşiyle eşit bir statüye gelmiş (ezik olmayan) bir kadın kendine daha güvenli olarak daha başarılı çocuk yetiştirebilmektedir. Araştırmalar da eğitilmiş, kendine güvenli annelerin çocuklarının okul başarısının daha yüksek düzeyde olduğunu göstermektedir.225 İmamoğlu’nun araştırmasında bu değişimlerin eşler üzerindeki anlamı tespit edilmeye çalışılmıştır. 456 evli çift üzerinde kişilerin kendileri, çocukları, aileleri ile ilgili olarak ankete dayalı bir çalışma ile eşlerin karşılıklı olarak bu konular hakkındaki fikirlerine ulaşılmıştır. Bu çalışmanın verilerini kısaca şu şekilde özetlememiz mümkündür: Aile gelirinin çoğunluğunu erkekler kazanmakta, önemli kararları daha sıklıkla erkekler vermekte, ev işlerinin çoğunluğunu ise kadınlar yapmaktadır. Cinsiyet rollerine ilişkin toplumsal kalıp yargılara uygun olan bu rol dağılımına dayalı evliliklerden kadınlar eşlerine kıyasla daha az memnundurlar. Kadınlar kocalarına nazaran evliliklerini daha olumsuz değerlendirmekte ve kocalarına nazaran kendilerini daha yalnız, mutsuz hissetmekte, sağlıklarını daha olumsuz görmekte, yaşamın anlamı ve kalitesi hakkında daha az memnun olduklarını ifade etmektedirler.226 Araştırmanın bulgularına göre aile yapısının ve rollerinin belirlenmesinde kadının eğitim düzeyi önemli rol oynamaktadır. Eğitim düzeyi yükselen kadının eşini anlaşarak seçme, ailenin ortak gelirine katkısı ve aile içi kararlara katılımı da artmaktadır. Ayrıca bekleneceği gibi meslek sahibi kadınların büyük çoğunluğu anlaşarak evlenmiş iken, meslek sahibi olmayanların çoğunluğu görücü usulüyle evlenmektedir. Buradan hareketle, kadının eğitim düzeyi ve meslek sahibi olması evlilik tipinin belirlenmesinde önemli rol oynamaktadır.227 Bahsedilen araştırmaya göre, çiftlerin %33'ü görücü usulüyle, %67'si ise anlaşarak evlenmişlerdir. Anlaşarak evlenmiş çiftler genel evlilik kalitesi endeksine göre evliliklerini daha olumlu olarak değerlendirmekte, evliliklerinde dostluğun, paylaşmanın iletişimin, 225 Kağıtçıbaşı, “Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi” s. 157-158. Tezcan, “Toplumsal Değişme ve Aile”, s. 72-73; İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832833. 227 İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832–833. 226 46 sevgi, saygı ve takdir hislerinin daha çok olduğunu ifade etmektedirler.228 Evlilikleriyle ve eşleriyle ilgili değerlendirmeleri genellikle daha olumsuz olan görücü usulüyle evlenmiş çiftler, anlaşarak evlenenlere kıyasla, eşleriyle evlendikleri için kendilerini daha az şanslı görmekte, seçme şansı olsaydı tekrar aynı kişiyle evlenmeyi daha az düşünmektedirler. 229 İmamoğlu'nun araştırmasında kadınların %43'ü ev dışında tam zamanlı bir işte çalışmaktadır. Kadının para kazanma işlevine katılmasıyla geleneksel aile düzeninin dayandığı ayrışmış kadın-erkek rolleri yerine paylaşmaya dayalı cinsiyet rolleri anlayışına geçilmiştir.230 Kadının ev dışında tam zamanlı çalışmasıyla, bir yandan ekonomik gücün paylaşılması, önemli kararların ortaklaşa alınması gibi konularda aileler daha eşitlikçi bir yönde değişmekte, diğer yandan erkek rolünün kadın rolüne paralel olarak değişmemesi nedeniyle ev-içi, ev-dışı toplam iş yükünün çoğunluğu kadının üstünde kalmakta, paylaşımcı rol dağılımında dengesizlik gözlenmektedir. Çalışan kadınlar ev işlerine ev kadınlarından daha az zaman harcamakla birlikte, ev içinde ve ev dışında çalışarak geçirdikleri toplam zaman açısından gerek erkeklerden gerekse ev kadınlarından haftada 10 ila 15 saat fazla çalışmaktadırlar. Söz konusu dengesizlikten kaynaklanan tüm güçlüklere karşın, kadının çalıştığı ailelerde eşler sağlıklarını ve evlilik kalitesini kadının çalışmadığı ailelere kıyasla daha olumlu değerlendirmişlerdir. 231 Önemli bir değişme de eşler arası iletişim konusunda dikkatleri çekmektedir. Geleneksel aile düzeninde eşlerin adeta ayrı dünyalarda yaşadığı, çocukların yetişmesi, özel duygu ve düşünceler, cinsel yaşam, sağlık sorunları, sosyal ilişkiler ve politika gibi konularda pek görüşmedikleri anlaşılmaktadır. Daha modern yapıdaki ailelerde eşler arası iletişim göreli olarak artmakta, eşler birbirlerinin duygu ve düşüncelerini daha çok bilmekte, arkadaş çevresini daha çok tanımaktadır. Dolayısıyla ayrı dünyalardan ortak bir dünyayı paylaşmaya doğru bir değişme gözlenmektedir.232 Söz konusu değişmelerin yetişkinler için olduğu kadar çocuklar için de olumlu sonuçlar verdiği anlaşılmaktadır. Bulgular gerek eşlerin anlaşarak evlendiği, gerekse kadının çalıştığı ailelerde anne-babanın çocuklarına daha seyrek sinirlendiğine ve daha İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 832–833. İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın- Erkek Rolleri”, s. 833. 230 İmamoğlu, “Aile içinde Kadın-Erkek Rolleri”, s. 833-834; Tolan, “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller”, s. 211. 231 Özer, “Kent Ailesi ”, s. 669; İlbars, “Aile ve Gelenek”, s. 542. 232 İmamoğlu, “Aile İçinde Kadın-Erkek Rolleri”, s. 835. 228 229 47 sevecen davrandığına işaret etmektedir. Geleneksel ailelerde çocuk anneye daha yakın iken modern ailelerde anneye olduğu kadar babaya da yakınlaşmaktadır.233 Sonuç olarak, araştırma bulgularına göre kent aileleri, evliliklerin büyüklerce ayarlandığı, kadın-erkek rollerinin toplumsal cinsiyet kalıp yargılarına göre ayrıştığı, toplumsal yükümlülüklerin ön planda tutulduğu, eşler-arası iletişim ve paylaşımın daha az olduğu, erkek kontrolündeki hiyerarşik düzenden; eşlerin anlaşarak evlendiği bireysel ve toplumsal yükümlülüklerin dengelendiği, daha eşitlikçi ve paylaşımcı bir düzene doğru değişmektedir.234 Tüm bunların yanı sıra günümüz ailesinde meydana gelen değişimlerle ilgili olarak değinmemiz gereken diğer bir konu; modern toplum hayatında yaşanan değişimin insanların aile ve cinsel hayatlarını, cinsel kimliklerine ait tercihlerini de etkilemiş ve değiştirmiş olduğudur. Bu gelişme gündelik hayatta, dinlerin tüm engellemelerine rağmen gayri meşru cinsel tavır alışların hızla çoğalmasına da neden olmaktadır. Porno yayınlar, maddi imkânsızlıklar, kent hayatı ve paranın cazibesi altında ezilen kadın-erkek birçok genç kolaylıkla yanlış yollara sapabilmektedir. Bu gibi problemlerle karşı karşıya olan aileler ise yaşanılan durum konusunda oldukça şaşkın bir tavır alışa gitmektedirler.235 Günümüzde evlilik yaşında meydana gelen değişim ile ilgili olarak; (Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nün 2003 yılında yaptığı nüfus ve sağlık araştırması sonuçlarına göre) son 20 yılda ilk evlenme yaşında iki yıllık bir artış olduğunu görülmektedir. Yani geleneksel ailedeki erken yaşta aile kurma eğilimleri, son dönemlerde modern eğitim ve öğretim süresinin uzaması ve iş imkânlarının çeşitlenmesi sonucu insanların daha geç evlenmelerine dönüşmüştür.236 Yaş gruplarına göre evlenme oranı incelendiğinde, kadınların yaklaşık %89’unu erkeklerin ise yaklaşık %79’unun 30 yaşından önce evlendiği gözlenmektedir. Evlenmelerin büyük bir kısmının gerçekleştiği bu yaşlarda, kadınların 20–24, erkeklerin ise 25–29 yaş grubunda daha fazla yoğunlaştığı görülmektedir. Diğer taraftan 20 yaşına kadar evlenenlerin oranına bakıldığında, erkeklerin %3’ü, kadınların ise %20’sinin bu yaşa kadar evlendiği dikkati çekmektedir. Bu da kadınların erkeklere nazaran daha erken yaşta evlendiklerini göstermektedir.237 233 Yılmaz, Ayşen, “Eşler Arasındaki Uyum: Kuramsal Yaklaşımlar ve Görgül Çalışmalar”, Aile ve Toplum Dergisi, Eylül-Aralık 2001, Yıl: 4, c. I, sayı: 4 s. 50; İmamoğlu, a.g.m., s. 835. 234 Imamoğlu, a.g.m., s. 835. 235 Meriç, Nevin, Değişen Kadın Yaşamı, Elest Yay., s.130. 236 Sunar; Şentürk, a.g.m., s. 1–4. 237 DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002. 48 Türkiye’de ailenin korunması ile ilgili olarak şunları söylememiz mümkündür: Anayasamızın 41. maddesinde de belirtildiği gibi: “Aile, Türk toplumunun temelidir. Devlet ailenin huzur ve refahı ile özellikle annenin ve çocukların korunması ve aile planlamasının öğretimi ile uygulanmasını sağlamak için önlemleri alır, örgütü kurar.” Yeni Türk Medenî Yasası’nda (1 Ocak 2002) kadın ve erkek için yasal evlenme yaşı 17, hâkim iznine bağlı evlenme yaşı 16’ya çıkarılmıştır. Eski yasada yer alan aile reisliği ifadesi ise kaldırılmıştır.238 Eşlerin evlilik birliğinin mutluluğunu el birliğiyle sağlayacakları, çocukların bakım, eğitim ve gözetimine birlikte özen gösterecekleri, birbirlerine yardımcı olacakları, oturacakları konutu birlikte seçecekleri, evlilik birliğini eşlerin birlikte yönetecekleri ve eşlerin birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılacaklarına ilişkin yeni düzenlemeler getirilmiştir. Kadının kocasının soyadı önünde önceki soyadını kullanabilmesine imkân tanınmıştır. Eşlerden her birinin iş ve meslek seçiminde diğerinin iznini almak zorunda olmadığı da belirtilmiştir. Mal ayrılığı rejimi değişmiş, edinilmiş mallara katılma rejimi getirilmiştir. Böylece boşanma ile kadınların mağduriyeti ortadan kaldırılmıştır. Eşler, evlilik süresince edindiği malları bölüşme yoluna gideceklerdir. Evlat edinme yaşı 30’a indirilmiştir. Evlilik devam ettiği sürece anne ve babanın velayeti birlikte kullanacakları hükmü getirilmiştir. Yeni yasa şunu getirmiştir: “Yaşama eşit olarak katılmak için, yaşamı eşit olarak paylaşmak gerekir.” Çağdaşlaşma süreci içerisinde ilerleme adımlarının her iki cins tarafından da birlikte atılarak başarıya ulaşılabileceği vurgulanmıştır.239 Yasaların eşitlikçi bir niteliğe ulaşması yeterli değildir. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi, bilgilendirilmesi, yasaların özümsenmesi ve yaşama geçirilmesi gerekir 1.7.3. Günümüz Türk Toplumunda Evlilik Şekli ve Eş Seçme Kriterleri Evlenme bir kadın ile bir erkeğin hukukî zeminde hayatlarını birleştirmesidir. Evlilik iki taraflı bir olaydır ve evlilik denince ilk akla gelen şey de doğal olarak eş seçmedir. Bu konunun, evliliğin ömrü, kalitesi ve bu evlilikten doğacak olan çocuklar ve hatta iki tarafın ailelerine kadar geniş bir etkileme alanı vardır. Doğru bir tercih mutluluk sebebi iken, yanlış tercih mutsuzluğa götürücü bir etken olabilmektedir. 238 239 Türk Medenî Kanunu, Beta Basım, İstanbul 2002, s. 38-57. Türk Medeni Kanunu, Beta Basım, İstanbul 2002, s. 38-57. 49 Eşin seçilmesi, insanlık tarihinin en eski dönemlerinden itibaren bugüne kadar devam eden tamamen insana has bir olgudur. Çiftler tesadüfen değil, sahip oldukları belirli bazı vasıflara göre birbirlerini seçerek evliliğe giderler. Cinselliğin, insanının tekâmülünde ve kültürel gelişmesinde yaptığı katkıda eş seçmenin büyük rolü bulunmaktadır. O halde cinsellik kadın ve erkek arasında bir zevk aracı olmaktan çok, çocukların kimden olması isteğine cevap veren bir fonksiyon görmektedir. Bütün kültürlerde, evlilik için yapılan hazırlıklar, düğün merasimleri ve bu konudaki gelenek ve görenekler, aslında birbirlerini seçen eşlerin sahip oldukları vasıfları onaylamanın ve onlara verilen önem ve değerin sembolik birer ifadeleridir.240 Sanayileşmenin aile ile ilgili etkilediği bir husus da, geleneksel eş seçimidir. Akrabalık sistemine bağlı kapalı toplum dağıldığı için, akraba çevresinden veya dar çevreden evlilik oranı düşmüştür. Eş seçiminde ailenin rolü azaldığı gibi, “görücü usulü” diye ifade edilen gelenek de etkisini yitirmektedir. Genç kız ve erkekler evlilik kararını anlaşarak vermektedirler. Kadın ve erkek arasındaki eşitlik gelişmiş durumdadır. 241 Eş seçiminde iki temel ilke vardır: “Benzerlik ilkesi”ne göre, sınırlı bir bireyler grubu içerisinde yaş, ırk, din, etnik köken, toplumsal sınıf, eğitim ve kişilik benzerliklerine dayanılarak seçim yapılır. Benzerlik (homogami) ilkesi, benzerlerin birbirini çektiği ilkesi üzerine kurulmuştur. Buna karşılık “bütünleme ilkesi” eşlerin özellikle kişilik açısından farklı ve tamamlayıcı özellikleri nedeniyle seçildiğini savunur. Bu ilke karşıtların birbirini çektiği gerçeğine dayanmaktadır. Araştırmalar hangi ilkenin daha çok uygulandığını ortaya koymamıştır. Ancak benzerlik ilkesinin daha geçerli olduğu yönünde izlenimler vardır. Bu ilkenin daha geçerli olması, böyle bir seçimin sosyo-ekonomik sınıf, din, eğitim gibi alanlarda daha az çatışmaya yol açması, özellikle evliliğin ilk yıllarında karşılıklı toplumsallaşma sürecinin daha kolay olması nedeniyle olabilir. Ayrıca ana baba isteği ve toplumsal baskı da benzerlik ilkesi doğrultusundadır. Psikolojik gelişim, cinsel çekim ve aşk etkenleri de evliliği çağrıştırır. Karşı cinsten, aşağı yukarı aynı yaşta, fiziksel çekiciliği olan herhangi birine karşı heyecansal uyanış aşk olarak yorumlanabilir. Evlilik kararı ise romantik bir aşka bağlı olarak alınmaz, mutlu ya da mutsuz sonuçlara katlanmayı içeren sevme kararına dayanılarak alınır.242 Eş seçiminde en fazla geçerli olan doktrin birbirinden hoşlanmaya dayanan romantik doktrindir. Bu teoriye göre tüm insanlar doğuştan çift 240 Topçu, “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, s. 11. Tatlıdil, “Hızlı Kentleşme Sürecinde Değişen Aile” s. 201–204. 242 Şahinkaya, Rezan, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara 1975, s. 101; Aytaç, Serpil; Bayram, Nuran, “ Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci İle Analizi ”, www.isguc.org 241 50 yaratılmıştır. Ancak kendi çiftlerini bulanlar gerçek mutluluğu yakalayabileceklerdir. İkinci bir fikir ise kişinin evleneceği kişinin tamamen kaderinde var olan kişi olduğunu, kişi ne yaparsa yapsın bu kişinin gelip kendini bulacağına inanan kaderci görüştür.243 Eş seçme üzerinde yapılan araştırmalar kimin kiminle evleneceğine dair çeşitli faktörler öne sürmüşlerdir. Bunlar: Yakınlık, ideal bir eş kavramı, anne veya babayı gelecekteki eş için örnek kabul etme, kişilikle ilgili gereksinimler, homogami yani kendine benzerle evlenme eğilimi, bunun yanı sıra eş seçiminde aynı iş ve yerde olma gibi konular da önemli yer tutar. İnsanlar çoğunlukla okul arkadaşları, iş arkadaşları, komşu çocukları gibi kendine daha yakın olan çevreden eş tercihine gider.244 Yukarıda yer verdiğimiz faktörlere kısaca değinecek olursak; Yakınlık: Yakınlık kavramı hem kişisel huylar anlamında yakınlığı ifade etmekte hem de aynı çevreden olma anlamında yakınlığı ifade etmektedir. Yapılan araştırmaların bulgusuna göre eş tercihinde bu faktörün etkisi oldukça yüksektir.245 İdeal eş: Kişi evleneceği kimsenin morfolojik ve fizyolojik karakterlerini belirtmek suretiyle kafasında ideal bir kız veya erkek modeli tasarlar. Bazı kimseler ise kafalarında böyle ideal bir tip çizmeseler de ideal bir eşte ne gibi özellikler aranması gerektiği konusunda kendilerine göre bazı standartlar kurmaya başlarlar ve hiç olmazsa ne gibi karakteristikleri olan kimselerle asla evlenmek istemediklerini saptarlar. Örneğin birçokları aynı ırk, aynı millet, aynı din ve hatta öğrenim ve sosyal düzeyi bile aynı olmadıkça başka bir kimse ile asla evlenemeyeceklerini belirtirler.246 Ana-babayı örnek alma: Birçok erkeğin evlendikleri kimsede kendi annelerindeki pek çok özellikleri görmeye yöneldikleri görülmüştür. Aynı şekilde kızlarda da babalarına benzer bir eş arama eğilimi baskın olmaktadır. Eğer kişi çocuklukta anne veya babadan herhangi birinin karakterini beğenmemiş ve hatalı kabul etmişse o zaman bu şahıs büyüyünce anne babasına benzer değil, onların tam aksi karakterde ve kendi kafasında şekillendirdiği anne veya baba tipinde bir eş seçmeye yönelecektir. Anne veya babaya benzer eş seçmede çehre, boy, vs. gibi morfolojik özelliklerden çok karakter ve mizaç özellikleri etkili olmaktadır.247 Kişilik ile ilgili gereksinimler: Kişinin mizaç özellikleri eş seçmede önemli bir faktördür. Bu teoriyi ileri sürenler ancak kendi karakter ve mizacına uygun kişileri eş 243 Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39. Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39–40. 245 Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.102. 246 Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.103. 247 Şahinkaya, Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, s.104. 244 51 olarak seçenlerin evlilik yaşamlarında daha mutlu olacaklarını söylemekte ve ortak yönlerinin evlilikte uyumu kolaylaştırdığını öne sürmektedirler. Bunun yanı sıra kişinin eşini tercihinde kendisinin psikolojik ihtiyaçlarına karşılık verebileceği düşüncesi de önemli bir rol oynamaktadır. Bu psikolojik ihtiyaçlar; sevgi, güven, şefkat, ideallere saygı, yalnızlığı giderme, her haliyle beğenme, her şartta destek, istek ve arzuları teşvik, değer göstermek, işlerde cesaret vermek, zor durumda destek, yeteneklere hayranlık şeklinde sıralanabilir.248 Homogami: Yapılan çeşitli araştırmalar göstermiştir ki, kişide gerçekten kendine benzerle evlenme eğilimi ağır basmaktadır. Genellikle, yaş, boy, sağlık, zekâ, mizaç, din, öğrenim düzeyi, sosyo-ekonomik durum, milliyet gibi konularda kişi kendine benzeri arama gayretindedir. Eş seçiminde ırk durumu hâlâ önemlidir. Bunun yanı sıra yaş faktörü de etkilidir. Şöyle ki; erkekler yaşları arttıkça kendinden çok daha gençlerle evlenme eğilimindedirler. Kızlar yaşları arttıkça daha çok kendi yaşlarına yakın erkeklerle evlenme eğilimindedirler. Yaş yönünden homogamik evlenme daha çok ilk evliliklerde ve gençlerde geçerlidir. 249 Bunun yanında insanların büyük bir çoğunluğu kendi dinlerinden olan kimse ile evlenme eğilimindedirler. Aynı sosyal statülerdeki kişiler arasında evlenme oranı daha yüksektir. Aynı sosyal statüden olmayan evliliklerde çoğunlukla erkekler daha düşük düzeyden, kadınlar ise kendilerinden daha yüksek düzeyden erkeklerle evlenmektedirler. Diğer bir durum da medenî durumdur. İnsanlar çoğunlukla medenî bakımdan da kendilerine benzer eşler tercih etmektedirler. Kadınlar için 30, erkekler içinse 35 yaşa kadar olan dönemde kendi medenî durumuna benzerle evlenme eğilimi daha yüksek bulunmuştur.250 1.7.3.1. Eş Seçimi İle İlgili Araştırmalar Ankara’da üniversite öğrencileri üzerinde Kaya tarafından gerçekleştirilen araştırmanın bulguları şu şekildedir: Öğrenciler eş olarak seçecekleri kişilerin eğitim düzeyleri hakkında; 365 öğrenci eş olarak seçecekleri kimsenin eğitim düzeyinin kendileriyle aynı olmasının tercih ederken, 126 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin eğitim düzeyinin kendilerinden farklı (kendilerinden düşük veya yüksek) olmasını tercih etmiştir. 103 öğrenci de eğitim düzeyinin eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını ifade etmiştir. 248 Hortaçsu, Nuran, “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, Aile ve Toplum Dergisi, sayı: I, c. I, yıl: I, Mart 1991, s. 42. 249 Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39. 250 Şahinkaya, Aile İlişkileri, s. 39–40. 52 Öğrencilerin eş olarak seçecekleri kimsenin bekâretine ilişkin tercihleri ise şu şekildedir: 323 öğrenci (172’si kız, 151’i erkek) bekâretin kendileri için önemli olduğunu belirtirken, 271 öğrenci (191’i kız, 80’i erkek) bekâretin eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını belirtmişlerdir. Ekonomik durum ile ilgili tercihlere gelince, 190 öğrenci (133’ü kız, 57’si erkek) eş olarak seçecekleri kişinin ekonomik durumunun kendilerininkiyle aynı düzeyde olmasını tercih ederken, 244 öğrenci (84’ü kız, 160’ı erkek) ekonomik durumun eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından biri olan maddî durum, kızların çoğu tarafından eş ile denk olması bakımından istenen bir unsur olmuştur. Eş tercihinde yaş ile ilgili tercihler ise: 136 öğrenci kendisiyle aynı yaşta bir eşi tercih ederken, 169’u yaşın eş seçimi tercihlerinde önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Kız öğrencilerden 203 kişi, erkek öğrencilerden 11 kişi eşinin yaşının kendinden büyük olmasını, kız öğrencilerden 6 kişi, erkek öğrencilerden ise 69 kişi eşinin yaşının kendisinden küçük olmasını tercih etmektedirler. 276 öğrenci etnik kökenin eş seçimi tercihleri için önemli olduğunu belirtirken, 318 öğrenci bunun eş seçimi tercilerini etkilemeyeceğini ifade etmişlerdir. Eş olarak seçilecek kişiyi kimin seçeceğine ilişkin 574 öğrenci “ ben seçmeliyim”, 5 öğrenci “ ailem seçmeli”, 24 öğrenci “kimin seçeceği önemli değildir” şeklinde tercih belirtmişledir. Dinî inançlar hususunda, 349 öğrenci (226’sı kız, 123’ü erkek) eş olarak seçecekleri kişinin dinî inançlarının kendisiyle aynı olmasını, 245 öğrenci (137’si kız, 108’i erkek) bunun önemli olmadığını ifade etmişlerdir. İdeolojik görüş konusunda ise; 389 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin ideolojik görüşünün kendisiyle aynı olmasını tercih ettiklerini belirtirken, 205 öğrenci eş olarak seçecekleri kişinin ideolojik görüşünün önemli olmadığını ifade etmişlerdir. Eş olarak seçilecek kişiyle evlilikten önce birlikte yaşama konusundaki düşünceler ise şu şekildedir: “Birlikte yaşamalıyım” tercihinde bulunanların 27’si kız, 54’ü erkek, “birlikte yaşayabilirim” tercihinde bulunanların 153’ü kız, 91’i erkek, “nikâhsız birlikteliği doğru bulmuyorum” tercihinde bulunanların 183’ü kız, 86’sı erkektir. 251 Yapılan diğer bir araştırmada eş seçimindeki etkin kriterler: “Fiziksel özellik, kişilik, sevgi, aile yapısı (ailelerin sosyo-ekonomik anlamda uyuşması), kişinin sosyokültürel düzeyi, kişinin sosyal statüsü, kişinin yaşam felsefesi ve dünya görüşü” 252 şeklinde tespit edilmiştir. 251 Kaya, Mehmet, “Cinsiyetleri Farklı Üniversite Öğrencilerinin Eş Seçimi Tercihlerine Göre Denetim Odakları” Yüksek Lisans Tezi, H. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, , s. 41-57, Ankara 2002. 252 Aytaç; Bayram, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci İle Analizi”, www.isguc.org 53 Bu çalışmadan elde edilen sonuçlara göre, bayanların %32' si evleneceği kişide kişiliğin en önemli faktör olduğunu belirtmişlerdir. Sevginin %26 olasılıkla ikinci sırada önemli bir faktör olduğu, fiziki özelliklerin ise en son sıralama içinde %0.2'lik bir yer işgal ettiği görülmüştür.253 Aynı araştırmaya göre, erkeklerin eş seçimindeki ilk kriterlerinin sevgi, ikinci kriterlerinin ise kişilik olduğu dikkati çekmektedir. Oysa bayanlarda ilk sırada kişilik, ikinci sırada sevgi yer almaktadır. Yine erkeklerde evleneceği kişinin sosyal statüsü en son sırda yer alırken, bayanlarda bu kriter beşinci sıradadır. Erkeklerde fiziksel özelliğin altıncı sırada yer almasına karşın, bayanlar fiziksel özelliği en son sırda tercih etmişlerdir. Yine aynı şekilde bayanlar evlenecekleri eşte aile yapılarının sosyo- ekonomik anlamda uyuşmalarını altıncı sırada belirtmelerine karşın, erkek öğrencilerde bu kriter daha ön sıralarda (dördüncü sırada) önemli bir kriter olarak yer almıştır. Erkeklerin kendi aile yapılarına benzer bir eş arayışı içinde oldukları, kızların ise buna pek önem vermedikleri söylenebilir. Bu durum, erkeklerin daha geleneksel bir yapı içinde olduğu izlenimini vermektedir. Ayrıca şunu da belirtmekte yarar vardır ki, bireysel olarak yapılan analiz sonucunda çoğu erkek öğrencide aile yapılarının uyuşma kriteri ilk sırada yer almaktadır. 254 Tütengil’in İstanbul Üniversitesi öğrencileri üzerinde yaptığı aile ve evlilik araştırmasının sonuçları ise şunları göstermektedir:255 Aşağıdaki unsurlardan birini evlenmede önemli saysanız hangisini seçersiniz? Sorusuna, önem sırasına göre verilen yanıtlar şunlardır: Karşılıklı anlaşma, eşin namuslu olması, aşk evlenmesi, zenginlik, güzellik ve zarafet, anne babanın arzusu. Evlenmede kadının erkekten yaşça daha büyük olmasını nasıl karşılıyorsunuz? Sorusuna ise sakıncalı, olağan, asla doğru değil şeklinde yanıtlar verilmiştir. Evlenmede kadının erkekten tahsilce daha yüksek olmasını nasıl karşılıyorsunuz? Sorusuna ise, asla doğru değil, sakıncalı, olağan şeklinde yanıtlar verilmiştir. Kadın ile erkek arasındaki eşitliğin, evlilik öncesinde ve evliliğin devamı boyunca her alanda olmasına taraftar mısınız? Sorusuna büyük bir çoğunluk evet demiştir. 253 Aytaç; Bayram, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci İle Analizi”, www.isguc.org 254 Tütengil, Cavit Orhan, “Aile ve Evlilik Araştırmaları Sonuçları”, Aile Yazıları IV , s. 347-348. 54 Evlenecek bir erkekte aşağıdakilerden hangisi daha önemlidir? Sorusuna ise sırasıyla: İş-güç sahibi olması, askerliğini yapması, evleneceği kızdan yaşça daha büyük olması yanıtları verilmiştir. Bir Türk erkeğinin yabancı kadınla evlenmesi konusunda ne düşünüyorsunuz sorusuna ise, çoğunluk hoşgörü ile karşılıyorum (%50) demiş, bunu sırasıyla uygun bulmuyorum (%23), taraftarım (%19), yasaklanmasını dilerim (%6) görüşleri takip etmiştir. Bir Türk kadınının yabancı bir erkekle evlenmesine ise hoşgörü ile karşılıyorum (%41), uygun bulmuyorum (%39), taraftarım (%12), yasaklanmasını dilerim (%12) denmiştir. Bu tür evliliğe taraftar olanların gerekçeleri şunlardır: “Önemli olan eşlerin evlenmesidir, yabancı kadından daha iyi bir ev hanımı olur, yabancı kadınla evlenmekte toplum bir kişi kazanır.” Karşı olanların gerekçeleri ise şöyledir: “Ailede tam anlaşma olmaz, çocukların eğitimi güçleşir, yabancı kadınla evlenen erkek toplumdan uzaklaşır.” Kadınlar içinse, taraftar olanlar; önemli olan eşlerin anlaşmasıdır, yabancı erkek kadını daha iyi anlar demişler. Karşı olanlar ise, kadının zamanla kişiliğini yitireceğini ve kadının kendi toplumundan kopabileceğini öne sürmüşlerdir. Son olarak ailede mutluluğu doğuran nedenler nelerdir? Sorusu önem sırasına göre: Karşılıklı sevgi, fikrî anlaşma, iktisadî dayanışma, iyi geçim, çocuklar, karşılıklı sadakat, güven duygusu, birlikte yaşama alışkanlığı256 şeklinde sıralanmaktadır Başka bir araştırmaya göre bazı kriterlerin evlilik ve boşanma üzerindeki etkisi şu şekilde tespit edilmiştir: 257 (Evlilik nedeni olabilecek kriterler verilmiştir. Aynı kriterlerin zıt anlamları boşanma nedeni olarak kullanılmaktadır.) Kişilik ve davranış eğilimleri olarak; aileme saygılı olması, müsrif olmaması, dinî görüşlerimizin aynı olması, bana âşık olması, dürüst olması, beni sevmesi, bana karşı açık olması, bana saygı duyması, bana sâdık olması, içki ya da kumar gibi herhangi bir kötü alışkanlığının olmaması, güvenilir olması, başkalarının önünde tartışmaya girmemesi gibi faktörler evlilik için %78, boşanma için %82, yeterli gelire sahip olması, toplumda saygınlığı olan bir mesleğe sahip olması, evlenme için %81, boşanma için %72, kısır olmaması, çocuk istemesi, cinsel yönden iktidarsız/soğuk olmaması evlilik için %61, boşanma için %57 etkisi olan unsurlar olarak göze çarpmaktadır. Bu araştırmalardan elde edilen bulgulara göre: Evlilik ve boşanma nedenleri olarak ilk sırayı kişisel özellikler, 256 Tütengil, a.g.m., Aile Yazıları IV, s. 347-362. Hortaçsu, “ Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, s. 45. 257 55 cinsellik ve üretkenlik ile maddî gelir düzeyi izlemiştir. Kadın ve erkekler cinsellik ve üretkenlik konularına aynı derecede önem verirken, kişisel ve davranışsal eğilimleri kadınlar erkeklere oranla daha önemli bulmuşlardır. Her üç neden de boşanmadan çok evlilik için daha önemli olarak değerlendirilmekle birlikte, maddî durumun evlilik için önemli neden olabileceğini, fakat boşanma için temel neden olamayacağını göstermektedir. Başka deyişle kişi para için evlenebilir, fakat eşi servetini kaybettiği için boşanma isteme olasılığı daha düşüktür.258 Diğer bir araştırma İstanbul “Beşiktaş İlçesi”nde evlenmeye hazırlanan çiftler arasında evlenme sebeplerini araştırmaya yönelik olarak yapılmıştır.259 Bu araştırmanın bulgularına göre: Evliliğe iten nedenler önem sırasına göre: “Aile ve çocuk sahibi olmak, sevgi-aşk, yalnızlıktan kurtulma, hayat arkadaşı edinmek, ekonomik sebepler, aile rızası” şeklinde sıralanmıştır. İdeal bir eşin özellikleri ise önem verilme sırasına göre: “Saygılı olması, anlayışlı olması, merhametli olması, güzel/zarif olması şeklinde sıralanmıştır. İdeal eş olmada zenginliğin önemli bir faktör olmadığı da çıkan sonuçlar arasındadır. Ankete katılan 285 denekten 268'i evliliklerinde ailelerinin rızası olduğunu, ailesinin rızasını alarak evlenenlerden %92' si ise sevgi ve aşkın çok önemli olduğunu belirmişlerdir. Sevgi ve aşkın çok önemli olduğunu düşünen, 260 kişiden 225'i eşler arasında çıkan problemleri; karşılıklı konuşma, karşılıklı anlayış, uzman kişilerin yardımı, yakınların yardımıyla çözme yoluna gideceklerini belirtmişlerdir. Sonuçlara göre; evlenme yaşı, 21–24 ile 25–28 yaş gruplarında yoğunlaşmıştır. Bu, ülkemizde evlilik yaşının yükselmekte olduğunu göstermektedir. Bunun başlıca sebeplerinden biri, deneklerin eğitim seviyelerinin yüksek olmasıdır. Evlilik yaşının yükselmesinin diğer bir sebebi de ekonomik durumdur. Deneklerin %60’ından fazlasının ekonomik durumu iyi veya çok iyidir. Bu sonuçlar gençlerin genellikle ekonomik yeterliliğe sahip olduktan sonra evlenme eğiliminde olduğunu göstermektedir. Çalışmadığı halde evlenmeyi düşünenler de vardır. Bu kesimi genelde bayanlar oluşturmaktadır. Bu durum ülkemizde hâlâ geleneklerin etkisinin sürdüğünü düşündürmektedir. Yine evlilik yaşının yükselmesine bağlı olarak evlilik kararı konusunda gecikenlerin eş seçiminde zorlandıkları da ortaya çıkmıştır. Evlenecek kişiler üzerinde aile etkisinin giderek azaldığı gözlenmektedir, ama Türk ailesi geçiş dönemi özelliği taşıdığı için halen evlilik konusunda aileler belli oranda gençleri etkilemektedirler. 258 Hortaçsu, “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, s. 47. 259 İbrahimoğlu, Davut, Evlilikte Doğru Seçim Ailede Mutluluk, Hayat Yay., İstanbul 2004, s. 175-243. 56 Evlenmenin sebepleri arasında, neslin devamının ön plana çıkması Türk ailesinin temel karakterini oluşturmaktadır. Deneklerin evlilik kararı vermelerinde aile ve çocuk sahibi olma isteğinin büyük etkisi vardır. Bunun yanı sıra sevgi ve aşk faktörü de oldukça önemlidir. Sevgi, saygı ve güven Türk ailesinde ilişkileri etkileyen temel motifler arasındadır. Diğer bir araştırma Rize'de Akdoğan tarafından yapılmış olup, insanların eş seçimindeki önceliklerini göstermesi açısından bizler için oldukça anlamlıdır. Örneklemi oluşturan denek sayısı 502'dir. Buna göre; eş seçiminde aradığınız en önemli özellik nedir? Sorusuna, %64,7' si ahlak ve dindarlığı, %18,7 'si soy ve aile yapısını, %1,8’i bir meslek sahibi olmasını, %1,4 'ü güzelliğini, %0.4'ü zenginliğini en önemli unsur olarak tercih etmişlerdir. Çoğu kefaet unsuru olan bu hususlara bakacak olursak, kefaette diyanet ile ifadesini bulan ahlâk ve dindarlık hususu günümüz insanı için de oldukça önem gören bir unsurdur. Yine nesep yani soy, önemsenen diğer bir husustur. Meslek sahibi olmak, zenginlik, güzellik gibi kefâetin unsurlarından olan diğer hususlara önem verme düzeyi ise oldukça düşük görünmektedir. Evlenirken adayda aranan en önemli özellik ile cinsiyet arasındaki ilişki incelendiğinde, kadınlardan hiçbiri zenginliği ilk şart olarak görmezken, erkeklerden sadece %0,6 bu yönde kanaat belirtmişlerdir. Güzellik konusunda kadınların oranı, %0,6 iken erkeklerde %1,9’dur. Ahlak ve dindarlığı tercih edenler kadınlarda %64,4, erkeklerde %66,5 oranında oldukça yüksektir. Meslek sahibi olması kadınlarda %4,4, erkeklerde %0,3, soy ve aile yapısı kadınlarda %21,1, erkeklerde %17,4' tür. Oranlardan da görüleceği gibi özellikle bayanların daha fazla önem gösterdikleri hususlar; eşin meslek sahibi olması, soy-aile yapısı ve dindarlık olmuştur. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından olan bu hususların araştırmada yer alan bayan denekler için de önemsenen unsurlar olduğu görülmektedir. Araştırmada belirtilen özelliklerin dışında deneklere başka tercihlerinin bulunup bulunmadığı sorulduğunda, %10,9’u güvenilir bir insan olmasını, %10,9’u insanlık yönünün iyi olmasını, %8,6' sı dinî ve ideolojik birliği, %4,4’ü de dinî ve ahlakî eğitimini en önemli özellik olarak tercih etmişlerdir. Medenî durum açısından bulgular değerlendirildiğinde, sadece bekârlarda %1,1 olmak üzere, eş seçiminde zenginliğin önemli bir özellik olmadığı tespit edilmiştir. Aynı şekilde güzelliğin de bekârlarda %2,2, evlilerde %1 oranında önemli bir faktör olmadığı görülmektedir. En önemli unsurun, bekârlarda %62,3, evlilerde %69, dullarda %62,5 57 olarak ahlak ve dindarlık olduğu, onu bekârlarda %19,1, evlilerde %17,8, dullarda %12,5 boşanmışlarda %33,3 oranlarıyla soy ve aile yapısının takip ettiği görülmektedir. Bir meslek sahibi olmasını tercih bekârlarda %1,6 evlilerde %1,3 dullarda %5.25 oranındadır. Eğitim düzeyi ile eş seçiminde aranan en önemli özellik ilişkisine bakıldığında, okur yazar olmayan, ilkokul ve ortaokul mezunlarında zenginliği tercih eden bulunmazken, lise mezunlarının oranı %0,5, üniversite mezunlarınınki ise %0,8’dir. Yine okur-yazar olmayan ve ortaokul mezunları güzelliği ilk şart olarak görmezken, ilkokul mezunlarında bu oran, %1,8 lise mezunlarında%2, üniversite mezunlarında %0,8' dir. Cinsiyet ve medenî durum gibi diğer değişkenlerde olduğu gibi eğitim düzeyi açısından da ahlak ve dindarlığı ile soy ve aile yapısını tercih oranı diğer özeliklerden daha yüksek görünmektedir. Öyle ki okur-yazar olmayanlarda bu iki özelliğin toplam oranı %71,4, üniversite mezunlarında %79,2 olarak tespit edilmiştir.260 Yapıcı tarafından gerçekleştirilen, üniversite öğrencilerinin dinî yargılarının tespit edildiği diğer bir araştırmada da konumuzla ilgili bulgulara rastlamak mümkündür. Bunlara değinecek olursak: Dinlere yönelik olarak yöneltilen, “Yahudi bir kişiyle rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %15, evlenmem diyenlerin oranı ise, %84,5’tir. Yine, “kız kardeşimin bir Yahudi ile evlenmesini onaylarım” diyenlerin oranı, %11,7, bunu onaylamayanların oranı, %88,3’tür.261 Hıristiyanlarla ilgili olarak, “Hıristiyan bir kişiyle rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %30,2 iken, “evlenmem” diyenlerin oranı, %69,8’ dir. “kız kardeşimin bir Hıristiyan ile evlenmesini onaylarım” diyenlerin oranı, %22,3 iken, “onaylamam” diyenlerin oranı, %77,7’dir.262 Oranlardan da anlaşılacağı üzere, dinlere yönelik olarak evlenme eğilimlerinde, Yahudilere nazaran Hırıstiyanlara karşı daha olumlu bir tavır alıştan söz etmek mümkündür. Mezhepsel farklara yönelik olarak Sünnî gençlerin bu konudaki düşünceleri ise şu şekildedir: “Alevî bir kişiyle rahatlıkla evlenirim” diyenlerin oranı, %28.5 iken “evlenmem” diyenlerin oranı, %71.5’tir. Yine, “kız kardeşimin bir Alevî ile evlenmesini onaylarım” diyenlerin oranı, %23,6 iken bunu “onaylamam” diyenlerin oranı, %76,4 olarak görülmektedir.263 Aynı konuda Alevî gençlerde, Sünni biriyle rahatlıkla evlenebileceğini ifade edenlerin oranı, %93,5 iken, kız kardeşinin bir Sünnî ile evlenmesini 260 Akdoğan, Ali, Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçişte Dini Hayat, Rağbet Yay. İstanbul 2002, s. 164-168. 261 Yapıcı, Asım, Din Kimlik ve Önyargı, Karahan Yay., Adana 2004, s. 233. 262 Yapıcı, a.g.e., s. 240. 263 Yapıcı, a.g.e., s. 270. 58 onaylayabileceğini söyleyenlerin oranı, %92,5’tir.264 Yine bu oranlardan da anlaşılacağı üzere, Sünnî gençlere nazaran Alevî gençlerin diğer mezheb mensupları ile evlenmeye yaklaşımı daha olumludur. Araştırmanın verilerinden de görüleceği gibi özellikle Sünnî gençlerin evleneceği eş ile ilgili olarak mezhepsel denkliği arama noktasında daha duyarlı oldukları görülmektedir. 264 Yapıcı, a.g.e., s. 279. 59 II. BÖLÜM ANKET ÇALIŞMASI ve DEĞERLENDİRİLMESİ 2.1. Araştırma ve Yöntem 2.1.1. Problem ve Amaç İslam Hukuku’nda evlilikte denklik ve günümüz Türk toplumundaki yansımalarını konu edinen bu çalışmamızın temel amacı, İslam Hukuku’nda hukukçuların çoğunca evlilik için bir gereklilik olarak kabul edilen denkliğin özel terimiyle “kefâet” in günümüz insanı için ne anlam ifade ettiğini tespit etmek, ve şayet varsa, değişen zaman ve şartlarla birlikte meydana gelen değişimleri tespite çalışmaktır. Günümüzde kadın ve erkeğin konumlarında meydana gelen önemli değişimlerin gerek evlilik gerekse denklik hususlarındaki anlayış ve uygulamaları da değiştireceği fikrinden yola çıkan bu çalışma Müslüman Türk toplumunda denklik düşüncesinin aldığı şekli araştırmak istemektedir. Araştırmada cevap aranan sorular: 1. İslam hukukçularınca denklikte ölçüt olarak kabul edilen hususlar günümüz insanı için de önemli midir? 2. Günümüz insanının denklik anlayışında değişim yaşanmış mıdır? 3. Denklik konusunda geçmişte İslam hukukçuları tarafından belirtilen hususlardan başka günümüzde denklik için yeni şartlar oluşmuş mudur? 4. Denklik bağlamında bayanlar eş seçiminde özellikle hangi unsurları ne kadar önemsemektedir? 5. Denk olmamaktan ötürü bayanlar eşleriyle problem yaşamakta mıdırlar? 6. Araştırmada yer alan bayanlar eşleriyle denk olduklarını düşünmekte midirler? 7. Günümüz evliliklerinde “denklik” şartı aranılmalı mıdır? 2.1.2. Veri Toplama Araçları ve Analizde Kullanılan Teknikler Veri toplama amacıyla hazırlanan anket formunun ilk kısmında yaş, medenî durum, meslek, eşin mesleği, eşin öğrenim durumu, evlilik süresi, evlenme şekli gibi kişisel, demografik bilgileri içeren sorular yer almaktadır. Bunu takip eden kısımda ise eş seçiminde etkili olan özelliklerin önem düzeyini belirleyen sorular yer almaktadır. Bu sorular, evli ve dullar için önceden eşlerini seçerken sahip olduğu düşünceleri ölçme amacı taşırken, bekarlar içinse şu anda bir eş seçme durumunda olmaları halinde neleri ön 60 plana alacaklarını ölçmeyi amaçlayan sorulardır. Anket formunda yer alan diğer bir soru grubu ise evli ve dullara yönelik olup, eşlerle belirtilen problemleri yaşama sıklığını ölçmeyi tespit için hazırlanmıştır. Anket formunun son kısmına yerleştirilen, “eşinizle denk olduğunuzu ve birçok noktada uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?”, “sizce günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?” ve “sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir?” şeklindeki sorular ise, çalışmada hedeflenen amacı doğrudan gerçekleştirmeye yöneliktir. Bu sorulara verilen yanıtlar günümüz insanının evlilikte denklik hakkındaki düşüncelerini elde etmemize önemli katkı sağlayacaktır. 2.1.3. Evren ve Örneklem Araştırmanın evreni, Gaziantep ilinde değişik meslek gruplarından olan evli, bekar ve boşanmış kadınlardır. Uygulama, 2006 yılı, Eylül- Ekim aylarında Gaziantep şehrinde kolay ulaşılabilir basit tesadüfî yöntemle seçilen 300 kadın üzerinde gerçekleştirilmiştir. Bunların medenî duruma göre dağılımı şu şekildedir: Tablo1: Örneklemin Medenî Durumu N % Evli 158 52.7 Bekar 128 42.7 Boşanmış 14 4.7 Toplam 300 100.0 Tablo 1’de görüldüğü gibi, evli kadınlardan 158 ( %52.7), bekar kadınlardan 128 (%42.7), dul kadınlardan ise 14 (%4.7) kişi araştırmamıza katılmıştır. Tabloda görüldüğü gibi araştırmamıza katılan evli bayan sayısı, bekar ve dullardan daha fazladır. Dulların diğer gruplara nazaran toplumda az rastlanır olması, az sayıda dul deneğe ulaşmamıza sebep olmuştur. Örneklemin yaş aralığı 16-55 olup, yaş ortalaması 27. 37’dır. (ss: 7.05) Örneklemin %19.3’ü (n: 58) ev hanımı; %12.0’ı (n: 36) öğrenci, %68.7’si (n: 206) farklı sektörlerde çalışmaktadır. Oranlardan anlaşılacağı üzere ulaştığımız deneklerin birçoğu çalışır durumda olan bayanlardır. Araştırmayı gerçekleştirirken, özellikle çalışan bayanlara daha fazla ulaşmak istemiştik. Bu isteğimizdeki amaç, değişen şartlarla birlikte özellikle sosyal konumuna bağlı olarak önemli değişimler geçiren Türk kadınlarının (küçük bir örneklem de olsa) evlilik ve denklik hususlarında değişime uğrayan görüşlerini tespit etmek olmuştur. 61 Araştırmaya katılan kadınların eşlerinin meslekleri açısından dağılımı ise şu şekildedir: %29.7’si (n: 51) öğretmen; %15.1’i (n: 26) memur; %8.7’si (n: 15) işçi; %18.0’ı (n: 31) serbest meslek olup, bunların dışında kalanlar %28.5 (n: 49) farklı meslekleri icra etmektedirler. Araştırmamızdaki ilginç bir bulgu da, genelde eşler arasında mevcut olan mesleksel yakınlık olmuştur. Araştırmamızda, özellikle kendisi öğretmen olan deneklerin büyük çoğunluğunun eşi de öğretmendir. Tablo 2: Örneklemin Evlenme Biçimi N % Görücü usulüyle 57 33,1 Tanışarak/anlaşarak 115 66,9 Toplam 172 100,0 Tablo 2’de görüldüğü gibi, evli ve dul olanlardan araştırmaya katılan deneklerden, 57 kişi ( %33.1) görücü usulüyle, 115 kişi ( %66.9) kişi ise tanışarak evlenmiştir. 2.2.Bulgular Ve Yorumlar Araştırmamıza katılan bayanların denklik için önemli buldukları unsurlar, eşleriyle denk olup olmama noktasında yaşadıkları problemler ve günümüzde eşler arasında denkliğin aranılıp aranılmaması ile ilgili olarak aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır. 62 2.2.1.Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar Toplam Önemsiz önemli Biraz Önemli Eş seçiminde benim için; Önemli No Çok Tablo 3: Örneklemin Eş Seçerken Dikkat Ettiği Hususlar n % n % n % n % n % 1 Eşimin maddî durumu (zenginliği) 20 6.7 99 33.8 112 33.0 69 22.0 300 100.0 2 Eşimin yakışıklı olması 22 7.4 98 32.9 113 37.9 65 21.8 298 100.0 3 Eşimin itibarlı bir mesleğe sahip olması 36 12.1 161 54 65 221 35 11.7 298 100.0 4 Eşimin dindar olması 84 281 114 38.1 60 20.1 44 13.7 299 100.0 5 Eşimle ortak bir dünya görüşüne sahip 179 59.7 97 32.3 20 6.7 4 1.3 300 100.0 olmamız 6 Eşimin ahlakî özellikleri 233 77.7 63 21.0 4 1.3 - - 300 100.0 7 Eşimin kişiliği 230 76.9 58 19.4 8 2.7 3 1.0 299 100.0 8 Eşimin entelektüel olması 62 20.9 68 22.9 71 23.9 66 22.2 297 100.0 9 Eşimin cinsel çekiciliği 33 11.3 110 37.5 92 31.4 58 19.8 293 100.0 10 Eşimin sıra dışı bir insan olması 37 12.6 75 25.6 82 28.0 99 33.8 293 100.0 11 Eşime âşık olmam- onun bana âşık 188 62.9 77 25.8 23 7.7 11 3.7 299 100.0 olması 12 Eşimin iyi bir eş olacağına olan inancım 208 69.3 84 28.0 6 2.9 2 0.7 300 100.0 13 Eşimin iyi bir baba olacağına olan 220 73.3 67 22.3 9 3.0 4 1.3 300 100.0 inancım 14 Eşimin soy ve aile yapısı 126 42.4 106 35.7 43 14.5 22 7.4 297 100.0 15 Eşimle aynı dinden olmak 165 55.0 67 22.3 33 11.0 35 11.7 300 100.0 16 Eşimle aynı mezhepten olmak 94 31.6 79 26.6 49 16.5 75 25.3 297 100.0 17 Eşimle aynı ırktan olmak 83 28.0 71 24.0 52 17.6 90 30.4 296 100.0 18 Eşimin şakacı olması 38 12.8 100 33.8 106 35.8 52 17.6 296 100.0 19 Eşimin ciddi ve ağır başlı olması 86 29.0 132 44.4 68 22.9 11 3.7 297 100.0 20 Ailemin uygun bulması 123 41.1 115 38.5 43 14.4 18 6.0 299 100.0 21 Eşimle aynı memleketten olmamız 18 6.0 28 9.4 38 12.8 214 71.8 298 100.0 22 Eşimle yaşam tarzlarımızın uyuşması 160 53.7 106 35.6 21 7.0 11 3.7 298 100.0 Tablo 3’de de görüldüğü gibi maddî durum unsuru eş tercihinde, 20 kişi (%6.7) için çok önemli, 99 kişi (%33.8 ) için önemli, 112 (%33) kişi için biraz önemli, 69 kişi (%22) içinse önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Buradan hareketle maddî durum denekler için çok önemli bir unsur olmamakla birlikte, önemsiz de değildir. Bu unsuru biraz önemli olarak görenlerin oranı diğerlerine nazaran daha yüksektir. Akdoğan’ın eş seçiminde aranan en önemli özellikleri tespitinde de maddî durum unsuru en az önem verilen unsur 63 olarak ortaya çıkmaktadır.265 Diğer çalışmalardan elde edilen bulgular da maddî durumun eş seçiminde öncelikli bir öneme sahip olmadığı yönündedir.266 Kefâetin unsurlarından biri olan maddî durumda denklik örneklemimizde yer alan bayanlar için de çok önemli bulunan bir unsur olarak yer bulmamıştır. Yakışıklı olma unsuru, 22 kişi (%7.4) için çok önemli olarak değerlendirilirken, 98 kişi (%32.9) için önemli, 113 kişi (%37.9) için biraz önemli, 65 kişi (%21.8) için ise önemsiz olarak değerlendirilmektedir. Oranlardan da anlaşılacağı üzere çoğunluk bu unsuru biraz önemli olarak değerlendirmiştir. Eşin itibarlı bir mesleğe sahip olması, 36 kişi (%12.1) için çok önemli, 161 kişi (%54) için önemli, 65 kişi (%22.1) için biraz önemli, 35 kişi (%11.7) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Buna göre bu unsurun büyük bir çoğunlukça önemli olarak değerlendirildiği söylenebilir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından olan eşin mesleği, günümüz bayanları için de önemsenen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Eşin dindar olması unsuru ise 84 kişi (%28.1) için çok önemli, 114 kişi (%38.1) kişi için önemli, 60 kişi (%20.1) için biraz önemli, 44 kişi (%13.7) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Buna göre eşin dindar olması denekler için önemli görülen bir unsurdur denebilir. Eşin dindar olması kefaetin tüm mezheplerce kabul edilen unsurlarından birisidir. İslam dininde eşin maddî bakımdan birtakım üstün sıfatlara sahip olmasından ziyade dindarlık vasfının önemsenmesi istenmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi günümüz bayanları için de aynı unsur oldukça önemsenmektedir. Ortak bir dünya görüşüne sahip olma unsuru, 179 kişi (%59.7) için çok önemli, 97 kişi (%32.3) için önemli, 20 kişi (%6.7) için biraz önemli, 4 kişi (%1.3) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Buna göre denekler için eşleri ile ortak bir dünya görüşüne sahip olmak çok önemli görülen unsurlardan biridir. Eşin ahlakî özellikleri ise 233 kişi (%77.7) için çok önemli, 63 kişi (%21.0) için önemli, 4 kişi (%1.3) için ise biraz önemlidir. Denekler arasında eşin ahlakî özelliklerinin önemli olmadığını belirten çıkmamıştır. Kefâetin unsurlarından biri olarak “diyânet” tabiri ile ifadelendirilen bu unsurun oranlardan da görüleceği gibi deneklerin çoğunluğunca çok önemli olarak değerlendirildiği görülmektedir. Akdoğan’ın yaptığı araştırmanın bulgularında da eşin ahlak ve dindarlığı tercih sebebi olarak ilk sırada yer almaktadır. 267 265 Akdoğan, a.g.e., s. 164. Bkz.: Kaya, “Eş Seçimi Tercihlerine Göre Denetim Odakları”, s. 41-57. 267 Akdoğan, a.g.e., s. 164. 266 64 Kişilik unsurunu, 230 kişi (%76.9) çok önemli, 58 kişi (%19.4) önemli, 8 kişi (%2.7) biraz önemli, 3 kişi (%1) ise önemsiz olarak değerlendirmiştir. Oranlardan da açıkça görüldüğü gibi eşin kişiliği denekler için oldukça önemli görülen bir unsurdur. Eşin entelektüel olması tercihini 62 kişi (%20.9) çok önemli, 68 kişi (%22.9) önemli, 71 kişi (%23.9) biraz önemli, 66 kişi (%22.2) ise önemsiz olarak değerlendirmiştir. Eşin entelektüel olmasına yönelik tercihler hemen hemen yakın oranları gösterse de araştırma sırasında yaptığımız mülakatlardan da elde ettiğimiz görüş, bayanların bu unsura çok fazla önem vermedikleri yönünde olmuştur. Cinsel çekicilik tercihi, 33 kişi (%11.3) için çok önemli, 110 kişi (%37.5) için önemli, 92 kişi (%31.4) için biraz önemli, 58 kişi (%19.8) için önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi cinsel çekicilik tercihi çoğunluk tarafından önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Bunun yanında bu unsur ile ilgili olarak dikkatimizi çeken bir nokta, özellikle ev hanımlarının çoğunun bu unsur hakkında fikir belirtmeye karşı mesafeli bir duruş sergilemeleri olmuştur. Sıra dışı olmak tercihi, 37 kişi (%12.6) için çok önemli, 75 kişi (%25.6) için önemli, 82 kişi (%28) için biraz önemli, 99 kişi (%33.8) için ise önemsizdir. Âşık olmak/olunmak tercihi ise, 188 kişi (%62.9) için çok önemli, 77 kişi (%25.8) için önemli, 23 kişi (%7.7) için biraz önemli, 11 kişi (%3.7) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi âşık olmak/olunmak unsuru araştırmamıza katılan deneklerin çoğu için önemli görülen bir unsur olmuştur. İyi bir eş olacağına olan inanç unsuru ile ilgili olarak 208 kişi (%69.3) çok önemli, 84 kişi (%28) önemli, 6 kişi (%2.9) biraz önemli, 2 kişi (%0.7) ise önemsiz değerlendirmesinde bulunmuştur İyi bir baba olacağına olan inanç ile ilgili olarak 220 kişi (%73.3) çok önemli, 67 kişi (%22.3) önemli, 9 kişi (%3) biraz önemli, 4 kişi (%1.3) önemsiz değerlendirmesinde bulunmuşlardır. Soy ve aile yapısı tercihi, 126 kişi (%42.4) çok önemli, 106 kişi (%35.7) için önemli, 43 kişi (%14.5) için biraz önemli, 22 kişi (%7.4) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Aynı zamanda kefâetin unsurlarından biri olan soy (nesep) unsuru oranlardan da görüleceği gibi araştırmamıza katılan deneklerin çoğunca önemli görülen bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Yine Akdoğan’ın gerçekleştirdiği araştırmada soy ve aile yapısı unsuru eş tercihinde ikinci sırada yer alan önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. 65 Aynı dinden olmak tercihi 165 kişi (%55) çok önemli, 67 kişi (%22.3) önemli, 33 kişi (%11) için biraz önemli, 35 kişi (%11.7) için ise önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Aynı dinden olmak unsuru oranlardan da görüleceği gibi, araştırmaya katılan deneklerin çoğu için önemli bulunan bir özellik olmuştur. Aynı mezhepten olmak unsuru 94 kişi (%31.6) için çok önemli, 79 kişi (%26.6) için önemli, 49 kişi (%16.5) için biraz önemli, 75 kişi (%25.3) önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Aynı ırktan olmak tercihini 83 kişi (%28) çok önemli, 71 kişi (%24) önemli, 52 kişi (%17.6) biraz önemli, 90 kişi (%30.4) önemsiz olarak değerlendirmiştir. Oranlardan da görüleceği gibi, aynı ırktan olma unsuru denekler için önemsiz bir unsur olarak değerlendirilebilir. Kefâetin unsurlarından biri olan nesep, aynı ırktan olma unsurunu içermektedir. Kefâete göre Arap bir kız Arap olmayan birine denk değildir. Oysa oranlardan da görüldüğü gibi aynı ırktan olma unsuru günümüz bayanları için çok fazla önem görmeyen bir unsur olmuştur. Şakacı olmak unsuru, 38 kişi (%12.8) için çok önemli, 100 kişi (%33.8) için önemli, 106 kişi (%35.8) için biraz önemli, 52 kişi (%17.6) için önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Ciddi ve ağırbaşlı olmak unsuru için, 86 kişi (%29) çok önemli, 132 kişi (%44.4) önemli, 68 kişi (%22.9) biraz önemli, 11 kişi (%3.7) önemsiz değerlendirmesinde bulunmuşlardır. Ailenin uygun bulması unsurunu, 123 kişi (%41.1) çok önemli, 115 kişi (%38.5) önemli, 43 kişi (%14.4) biraz önemli, 18 kişi (%6) önemsiz olarak değerlendirmişlerdir. Aynı memleketten olma unsurunu 18 kişi (%6) çok önemli, 28 kişi (%9.4) önemli, 38 kişi (%12.8) biraz önemli, 214 kişi (%71.8) önemsiz olarak değerlendirmişlerdir. Eş ile yaşam tarzlarının uyuşması ile ilgili olarak, 160 kişi (%53.7) çok önemli, 106 kişi (%35.6) önemli, 21 kişi (%7) biraz önemli, 11 kişi (%3.7) önemsiz değerlendirmesinde bulunmuşlardır. 2.2. 2. Medenî Duruma Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar Eş seçiminde dikkat edilen hususlar medenî duruma göre farklılık gösterebilmektedir. Aşağıda vereceğimiz tablolarla bu farklılıklar tespit edilmeye çalışılmıştır. 66 Maddî durum ile medenî durum arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 4. Maddi Durum-Medenî Durum İlişkisi 50 59 40 9 158 Bekar 17 50 52 9 128 Dul 2 3 7 2 14 Toplam 69 112 99 20 300 önemli Çok önemli Biraz Toplam Önemsiz Evli Önemli Medenî Hal Maddi Durum (Zenginlik) Tablo 4’de görüleceği gibi, bekâr ve dul denekler için maddî durum evlilere nazaran daha önemli bulunan bir unsur olarak değerlendirilmektedir. Ayrıca yaptığımız mülakatlarda da “parasız mutluluğun olmayacaği” nı belirten günümüz gençleri için maddî durum oldukça önemsenen bir unsur olmuştur. Yakışıklı olma unsuru ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 5. Yakışıklı Olma-Medenî Durum İlişkisi 58 6 157 Bekar 31 45 36 15 127 Dul 4 5 4 1 14 Toplam 65 113 98 22 298 Çok Biraz Toplam 63 önemli 30 Önemli Önemsiz Evli önemli Medenî Hal Yakışıklı Olma Tablo 5’de de görüldüğü gibi yakışıklı olma unsurunu çok önemli olarak değerlendirenlerin çoğu bekâr deneklerdir. 67 İtibarlı bir mesleğe sahip olma ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 6. İtibarlı Bir Mesleğe Sahip Olma-Medenî Durum İlişkisi 12 158 Bekar 8 29 65 24 126 Dul - 3 11 - 14 Toplam 35 66 161 36 298 Çok Toplam 85 önemli 34 Önemli 27 önemli Önemsiz Evli Biraz Medenî Hal İtibarlı Mesleğe Sahip Olma Tablo 6’da görüldüğü gibi kefâetin unsurlarından biri olan eşin itîbarlı bir mesleğe sahip olması unsuru bekâr ve dul deneklerde evlilere nazaran daha fazla önemsenmektedir. Bu bulgumuz Akdoğan’ın tespit ettiği verilerle de uyuşmaktadır. 268 Eşin dindar olması ile medenî durum ilişkisi aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 7. Dindarlık-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz Medenî hâl Dindarlık Evli 28 28 62 40 158 Bekâr 10 31 46 40 127 Dul 3 1 6 4 14 Toplam 41 60 114 84 299 Tablo 7’de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul denekler için eşin dindar olması önemli görülen bir tercih unsurudur. Kefaetin unsurlarından biri olan dindarlık her üç grup için de önemli bulunan bir özellik olmuştur. 268 Akdoğan, ag.e., s. 166-167. 68 Ortak dünya görüşüne sahip olmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 8. Ortak Dünya Görüşüne Sahip Olmak -Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Ortak Dünya Görüşü Evli 2 12 56 88 158 Bekâr 2 5 36 85 128 Dul - 3 5 6 14 Toplam 4 20 97 179 300 Tablo 8’de de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul denekler için ortak bir dünya görüşüne sahip olma unsuru oldukça önemli bulunmuştur. Eşin ahlakî özellikleri ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 9. Eşin Ahlakî Özellikleri-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Eşin Ahlakî Özellikleri Evli - 2 39 117 158 Bekâr - 2 21 105 128 Dul - - 3 11 14 Toplam - 4 63 233 300 Tablo 9’da görüldüğü gibi, eşin ahlakî özellikleri evli, dul ve bekâr her üç grup bayan için de eş tercihi sebebi olarak önemli görülen bir unsurdur. Aynı zamanda kefaetin unsurlarından biri olan ahlakî durum medenî hale göre de farklılık yaratmayarak önemli görülen bir unsur olarak yer almıştır. 69 Eşin kişiliği ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Toplam önemli Çok i Öneml önemli Biraz Önems iz Eşin Kişiliği durum Medenî Tablo 10. Eşin Kişiliği -Medenî Durum İlişkisi Evli 2 4 38 114 158 Bekâr Dul 1 3 3 1 8 15 5 58 108 8 230 127 14 299 Toplam Tablo 10’da da görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul her üç grup bayan için de eş tercihinde kişilik önemli bir unsurdur. Eşin entelektüel olması ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 11. Eşin Entelektüel Olması-Medenî Durum İlişkisi Evli Bekâr Dul Toplam 35 28 3 66 38 31 2 71 55 40 3 98 29 27 6 62 Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Eşin Entelektüel Olması 157 126 14 297 Tablo 11’de de görüldüğü gibi evli, dul ve bekâr her üç grubun eşin entelektüel olması unsuruna önem verme düzeyleri yakındır. Eşin cinsel çekiciliği ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 12. Eşin Cinsel Çekiciliği-Medenî Durum İlişkisi Evli Bekâr Dul Toplam 37 19 2 58 42 46 4 92 61 44 5 110 14 17 2 33 Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Eşin Cinsel Çekiciliği 154 126 13 293 Tablo 12’ye göre cinsel çekicilik unsurunu çok önemli bulan bekâr deneklerin oranı diğerlerine nazaran daha fazladır. Yine de bu unsurun evli, bekar ve dul her üç grup için de önemsenen bir tercih olduğunu söylemek hata olmayacaktır. 70 Sıra dışı bir insan olmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tablodaki gibidir: Tablo 13. Sıra Dışı Bir İnsan Olmak -Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Sıra Dışı Bir Insan Olmak Evli 55 41 39 19 154 Bekâr 40 37 31 17 125 Dul 4 4 5 1 14 Toplam 99 82 75 37 293 Tablo 13’de de görüldüğü gibi sıra dışı bir insan olmak unsuru evli, bekar ve dul bayanlardaki dağılımı yakın olup, çok önemli görülen bir unsur olarak yer almamıştır. Âşık olmak/olunmak ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 14. Âşık Olmak/Olunmak-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Âşık Olmak/Olunmak Evli 7 14 45 92 158 Bekâr 4 8 29 86 127 1 3 10 14 23 77 188 299 Dul Toplam 11 Tablo 14’de de görüldüğü gibi evli, bekâr ve dul her üç grup için de âşık olmak/olunmak önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. 71 İyi bir eş olacağına olan inanç unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 15. İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç- Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç Evli 1 3 56 98 158 Bekâr 1 1 26 100 128 2 2 10 14 6 84 208 300 Dul Toplam 2 Tablo 15’e göre evli, bekar ve dul her üç grup deneğin büyük çoğunluğu iyi bir eş olacağına olan inanç unsurunun önemli olduğunu düşünmektedirler. İyi bir baba olacağına olan inanç unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 16. İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç- Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî İyi Bir Baba Olacağina Olan İnanç Evli 2 5 43 108 158 Bekâr 1 3 23 101 128 Dul 1 1 1 11 14 Toplam 4 9 67 220 300 Tablo 16’da görüldüğü gibi evli, bekar ve dul her üç grup için de iyi bir baba olacağına olan inanç unsurunun önemli olarak değerlendirildiğini söylememiz mümkündür. 72 Soy ve aile yapısı ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 17. Soy ve Aile Yapısı-Medenî Durum İlişkisi Evli Bekâr 18 3 Dul Toplam 1 Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Soy ve Aile Yapısı 25 18 61 40 52 66 156 127 22 5 43 8 106 14 126 Tablo 17’de görüldüğü gibi soy ve aile yapısı evli, bekâr ve dul her üç grup için de önemli bir unsurdur. Aynı dinden olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo18 Aynı Dinden Olmak-.Medenî Durum İlişkisi Evli Bekâr Dul Toplam 20 12 3 35 22 9 2 33 37 29 1 67 79 78 8 165 Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Aynı Dinden Olmak 158 128 14 300 Tablo 18’de de görüldüğü üzere evli, bekar ve dul her üç grup içinde aynı dinden olmak unsuru önemli bir unsurdur. Aynı mezhepten olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 19. Aynı Mezhepten Olmak-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Aynı Mezhepten Olmak Evli 48 22 41 47 158 Bekâr Dul 24 3 24 3 35 3 42 5 125 14 Toplam 75 49 79 94 297 Tablo 19’da da görüldüğü gibi evli, bekar ve dul her üç grubun da aynı mezhepten olmak unsuruna verdiği önem yakın olup, önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. 73 Aynı ırktan olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 20. Aynı Irktan Olmak-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Aynı ırktan olmak Evli 57 30 30 40 157 Bekâr 28 17 40 40 125 Dul 5 5 1 3 14 Toplam 90 52 71 83 296 Tablo 20’de olduğu gibi, evli, bekar ve dul her üç grubun içinden evli denekler diğerlerine nazaran ırk unsuruna daha az önem vermektedirler. Şakacı olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 21. Şakacı Olmak-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Şakacı Olmak Evli 27 61 53 17 158 Bekâr 22 43 41 19 125 Dul 3 2 6 2 13 Toplam 52 106 100 38 296 Tablo 21’e göre şakacı olmak unsuruna çok önemli diyenlerin oranı evli, bekar ve dul her üç grup için de düşük olup, çoğunlukça biraz önemli şeklinde değerlendirilmiştir. Ciddi ve ağır başlı olmak ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 22. Ciddî ve Ağır Başlı Olmak-Medenî Durum İlişkisi Toplam 40 25 3 68 73 56 3 132 37 42 7 86 Toplam önemli Çok Önemli 6 4 1 11 önemli Önemsiz Evli Bekâr Dul Biraz durum Medenî Ciddi ve Ağır Başlı Olmak 156 127 14 297 Tablo 22’ye göre, evli, bekâr ve dul her üç grup için de ciddi ve ağır başlı olmak unsuru önemli bulunmuştur. 74 Ailenin uygun bulması ile medenî durum unsuru aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 23. Ailenin Uygun Bulması-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Ailenin Uygun Bulması Evli 11 28 62 57 158 Bekâr 6 13 44 64 127 Dul 1 2 9 2 14 18 43 115 123 Toplam Tablo 23’e göre evli, bekâr ve dul her üç grup için de ailenin uygun bulması unsuru önemli bulunmuştur. Aynı memleketten olma unsuru ile medenî durum aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 24. Aynı Memleketten Olmak-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Aynı Memleketten Olmak Evli 114 17 14 13 158 Bekâr 90 18 13 5 126 Dul 10 3 1 Toplam 214 38 28 14 18 298 Tablo 24’e göre evli, bekâr ve dul her üç grup için de aynı memleketten olma unsurunun önemsiz olduğu görülmektedir. 75 Eş ile yaşam tarzlarının uyuşması unsuru ile medenî durum arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 25. Eş İle Yaşam Tarzlarının Uyuşması-Medenî Durum İlişkisi Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz durum Medenî Eş İle Yaşam Tarzlarının Uyuşması Evli 8 11 61 78 158 Bekâr 2 8 41 75 126 Dul 1 2 4 7 14 Toplam 11 21 106 160 298 Tablo 25’de görüldüğü gibi eş ile yaşam tarzlarının uyuşması unsuru her üç grup için de oldukça önemli olarak değerlendirilmiştir. 2.2.3. Evlenme Şekline Göre Eş Seçiminde Dikkat Edilen Hususlar Görücü usûlü, tanışarak, anlaşarak vs. gibi evlenme şekillerine göre eş tercihinde etkili olacak unsurların değişebileceği fikrinden hareketle aşağıdaki tablolar hazırlanmıştır. Maddî durum ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Maddi Durum Önemsiz Evlenme şekli Tablo 26. Maddî Durum-Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Usulü 10 21 20 6 57 Tanışarak 42 40 28 5 115 Toplam 52 61 48 11 172 Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi, tanışarak evlenenlerde maddî durum daha az önemsenmektedir denebilir. Gerek tanışarak, gerekse görücü usulü ile evlenenlerde maddî durumu çok önemli bulanların oranı oldukça düşüktür. 76 Yakışıklı olma unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 27. Yakışıklı Olma-Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz şekli Evlenme Yakışıklı Olma 12 19 21 5 57 Tanışarak 22 49 40 2 113 Toplam 34 68 61 170 usulü Tablo 27’de görüldüğü üzere görücü usûlü ile evlenen denekler için yakışıklı olma unsuru daha önemli bulunmuştur, denebilir. Gerek yaptığımız mülakatlar gerekse diğer araştırma verileri göstermektedir ki, görücü usulü ile evlenen bayanların çoğunu genelde eğitim durumu daha düşük olan bayanlar oluşturmaktadır. Akdoğan’ın eğitim durumu ile yakışıklı/güzel olma unsurunun ilgisini tespitinde; okur-yazar olmayan ve ortaokul mezunları eş tercihinde güzelliği ilk şart olarak görmezken, güzelliği/yakışıklılığı tercih sebebi olarak değerlendirenlerin oranı ilkokul mezunlarında, %1.8, lise mezunlarında %2, üniversite mezunlarında %0.8 şeklinde olmuştur.269 İtibarlı mesleğe sahip olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz İtîbarlı mesleğe sahip olmak Önemsiz Evlenme şekli Tablo 28. İtibarlı Mesleğe Sahip Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi 9 11 32 5 57 Tanışarak 18 27 62 7 114 Toplam 27 38 94 12 171 usulü Tablo 28’de görüldüğü gibi gerek tanışarak gerekse görücü usûlü ile evlenen bayanlarda itibarlı mesleğe sahip olmak önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Devlet 269 Akdoğan, a.g.e., s. 164-168 77 İstatistik Enstitüsü’nce yapılan istatistik verileri de özellikle bayanların meslekî açıdan kendileriyle aynı veya daha yüksek kişileri evlilik için tercih ettiklerini göstermektedir.270 Eşin dindar olması ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 29. Eşin Dindar Olması-Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz Evlenme şekli Dindarlık 3 5 25 24 57 Tanışarak 28 24 43 20 115 Toplam 31 29 68 44 172 usulü Tablo 29’da olduğu gibi görücü usûlü ile evlenen denekler, tanışarak evlenenlere nazaran eşin dindar olmasına daha çok önem vermektedir. Bu grubun yaşamında din unsurunun daha ağır basmasının da tercihin bu doğrultuda olmasında etkili olduğunu söylemek mümkündür. Eşin dindar olmasının önemsiz olduğunu düşünenlerin büyük çoğunluğunun tanışarak evlenenlerden olması ise yoruma açık bir konudur. Ortak bir dünya görüşüne sahip olmak unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Ortak Dünya Görüşü Önemsiz Evlenme şekli Tablo 30. Ortak Bir Dünya Görüşüne Sahip Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi 6 22 29 57 2 9 39 65 115 2 15 61 94 172 usulü - Tanışarak Toplam Tablo 30’da görüldüğü gibi gerek görücü usûlü ile gerekse tanışarak evlenen her iki grup için de ortak bir dünya görüşüne sahip olmak unsuru oldukça önemlidir. 270 DİE, Evlenme İstatistikleri, Ankara 2002. 78 Eşin ahlakî özellikleri ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli Biraz önemli Eşin Ahlakî Özellikleri Önemsiz Evlenme şekli Tablo 31. Eşin Ahlakî Özellikleri-Evlenme Şekli İlişkisi - - 15 42 57 Tanışarak - 2 27 86 115 Toplam - 2 42 128 172 usulü Tablo 31’e göre görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de eşin ahlakî özelliklerinin önem düzeyi oldukça yüksektir. Bu unsura önemsiz diyenlerin hiç olmaması da dikkat çekicidir. Eşin kişiliği ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Eşin Kişiliği Önemsiz Evlenme şekli Tablo 32. Eşin Kişiliği-Evlenme Şekli İlişkisi 2 18 35 57 - 3 24 88 115 2 5 42 123 172 usulü 2 Tanışarak Toplam Tablo 32’de de görüldüğü üzere eşin kişiliği unsuru görücü usulü ve tanışarak evlenen her iki grup için de oldukça önemli bir unsurdur. 79 Eşin entelektüel olması ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir. Tablo 33. Eşin Entelektüel Olması-Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz Evlenme şekli Eşin Entelektüel Olması 13 13 11 56 19 26 45 24 114 38 39 58 35 170 usulü 19 Tanışarak Toplam Tablo 33’de görüldüğü gibi görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grupta da eşin entelektüel olması unsuruna önemsiz diyenlerin eşit oranda olması dikkat çekicidir. Her iki grupta da bu unsuru çok önemli görenlerin oranı daha düşüktür. Bayanların bu unsur ile ilgili olarak bu yöndeki tercihleri içinde bulunduğumuz bilgi çağında oldukça ilginç bir veri olarak okunabilir. Eşin cinsel çekiciliği ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Eşin Cinsel Çekiciliği Önemsiz Evlenme şekli Tablo 34. Eşin Cinsel Çekiciliği-Evlenme Şekli İlişkisi 20 17 4 56 24 27 49 11 111 39 47 66 15 167 usulü 15 Tanışarak Toplam Tablo 34’de görüldüğü gibi görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup denek için de cinsel çekicilik unsurunun hemen hemen aynı düzeyde önem derecesine sahip olduğu söylenebilir. Ayrıca, araştırmamız esnasında bu unsuru cevaplama noktasında görücü usulü ile evlenen bayanların diğerlerine nazaran daha çekimser tavırlar sergiledikleri gözlenmiştir. 80 Sıra dışı bir insan olma unsuru ile evlenme şekli arasındaki ilişki aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 35. Sıra Dışı Bir Insan Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz Evlenme şekli Sıra dışı bir insan olma unsuru 22 14 14 6 56 Tanışarak 36 31 29 15 111 Toplam 58 45 43 21 167 usulü Tablo 35’de görüldüğü gibi görücü usûlü ile evlenenlerden bu unsura çok önemli diyenlerin oranı oldukça düşüktür. Sıra dışı bir insan olma tercihinin denekler için çok istenen bir unsur olmadığı söylenebilir. Âşık olmak/olunmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Âşık Olmak/Olunmak Önemsiz Evlenme şekli Tablo 36. Âşık Olmak/Olunmak-Evlenme Şekli İlişkisi 8 15 29 57 1 8 33 73 115 6 16 48 102 172 usulü 5 Tanışarak Toplam Tablo 36’ya göre tanışarak evlenenlerde âşık olmak/olunmak unsurunun daha önemli olduğu görülmektedir. Ayrıca, araştırmamızda yaptığımız mülakatlardan hareketle tanışarak evlenen deneklerin birçoğu evlilik kararında âşık olma olduğunu ifade etmiştir. tecrübesinin etkili 81 İyi bir eş olacağına olan inanç ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü usulü 1 5 Tanışarak Toplam 1 5 Toplam önemli Çok Önemli Biraz önemli İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç Önemsiz Evlenme şekli Tablo 37. İyi Bir Eş Olacağına Olan İnanç-Evlenme Şekli İlişkisi 20 31 57 38 77 115 58 108 172 Tablo 37’ye göre görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de iyi bir eş olacağına olan inanç unsuru oldukça önemlidir. İyi bir baba olacağına olan inanç ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç Önemsiz Evlenme şekli Tablo 38. İyi Bir Baba Olacağına Olan İnanç-Evlenme Şekli İlişkisi 3 13 40 57 2 3 31 79 115 3 6 44 119 172 usulü 1 Tanışarak Toplam Tablo 38’de görüldüğü gibi gerek görücü usulü ile gerekse tanışarak evlenen her iki grup için de iyi bir baba olacağına olan inanç unsurunun önem düzeyinin yakın olduğunu söylememiz mümkündür. 82 Soy ve aile yapısı ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 39. Soy ve Aile Yapısı-Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz Evlenme şekli Soy ve Aile Yapısı 1 4 23 27 55 Tanışarak 17 21 43 34 115 Toplam 18 25 66 61 170 usulü Tablo 39’a göre anlaşarak evlenenlerden soy ve aile yapısı unsuruna önemsiz ve biraz önemli diyenlerin fazla, görücü usulünde ise az olması, görücü usulü ile evliliklerde ailenin etkin rol oynadığı fikrini doğrulamaktadır. Aynı dinden olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Aynı Dinden Olmak Önemsiz Evlenme şekli Tablo 40. Aynı Dinden Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi 3 1 13 40 57 Tanışarak 18 23 24 50 115 Toplam 21 24 37 90 172 usulü Tablo 40’da görüldüğü üzere görücü usulüyle evlenenlerde aynı dinden olmak unsurunun daha önemli olduğu söylenebilir. Tanışarak evlenenlerde aynı dinden olmanın önemsiz olduğunu düşünenlerin diğer gruba nazaran daha çok olması dikkat çekicidir. 83 Aynı mezhepten olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 41. Aynı Mezhepten Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz Evlenme şekli Aynı Mezhepten Olmak 8 6 20 23 57 Tanışarak 41 17 25 31 114 Toplam 49 23 45 54 171 usulü Tablo 41’de görüldüğü gibi görücü usulüyle evlenenlerde aynı mezhepten olmak unsurunu önemsiz bulanların sayısı oldukça azdır. Tanışarak evlenenlerde bu unsura önemsiz diyenlerin oranı daha fazladır. Aynı ırktan olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Aynı Irktan Olmak Önemsiz Evlenme şekli Tablo 42. Aynı Irktan Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi 9 9 16 22 56 Tanışarak 51 26 15 22 114 Toplam 60 35 31 44 170 usulü Tablo 42’ye göre tanışarak evlenenler için aynı ırktan olmak daha az önemliyken, görücü usulü ile evlenenlerde bu unsur daha önemlidir. 84 Şakacı olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli Biraz önemli Şakacı Olmak Önemsiz Evlenme şekli Tablo 43. Şakacı Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi 14 19 14 9 56 Tanışarak 16 45 45 8 114 Toplam 30 64 59 17 170 usulü Tablo 43’de görüldüğü gibi gerek görücü usulü ile gerekse tanışarak evlenen her iki grup için de şakacı olmak unsurunu çok önemli görenlerin sayısı oldukça düşüktür. Çalışmamızda edindiğimiz gözlemlerle bu unsura önem verenlerin özellikle çalışan bayanlar olduğunu söyleyebiliriz. Ciddî ve ağır başlı olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Ciddî ve Ağır Başlı Olmak Önemsiz Evlenme şekli Tablo 44. Ciddî ve Ağır Başlı Olmak -Evlenme Şekli İlişkisi 5 9 24 19 57 Tanışarak 2 34 52 25 113 Toplam 7 43 76 44 170 usulü Tablo 44’e göre, görücü usûlü ile evlenenlerde ciddî ve ağır başlı olmak unsurunun daha önemli olduğu görülmektedir. 85 Ailenin uygun bulması ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir: Tablo 45. Ailenin Uygun Bulması-Evlenme Şekli İlişkisi Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Önemsiz Evlenme şekli Ailenin Uygun Bulunması 2 5 24 26 57 Tanışarak 9 23 46 37 115 Toplam 11 28 70 63 usulü 172 Tablo 45’de görüldüğü gibi, görücü usûlü ve tanışarak evlenen her iki grup için de ailenin uygun bulması unsuru önemli olmakla birlikte görücü usulü ile evlenenler için bu unsurun önem düzeyinin daha fazla olduğu söylenebilir. Aynı memleketten olmak ile evlenme şekli arasındaki ilişki ise aşağıdaki tabloda olduğu gibidir. Görücü Toplam önemli Çok Önemli önemli Biraz Aynı Memleketten Olmak Önemsiz Evlenme şekli Tablo 46. Aynı Memleketten Olmak-Evlenme Şekli İlişkisi 36 10 6 5 57 Tanışarak 86 10 10 8 114 Toplam 122 20 16 13 171 usulü Tablo 46’da görüldüğü gibi gerek görücü usulü gerekse tanışarak evlenen her iki grupta da aynı memleketten olma unsuru önem görmeyen bir husustur. 86 2.2.4. Aile İçi Huzursuzlukların Oluşmasında Eşlerin Denk Olup Olmaması Eşlerin denk olup olmamaktan veya ne gibi hususlarda daha çok problem yaşadıklarını tespit amacına yönelik olarak hazırlanan sorularla ilgili elde edilen bulgular şu şekildedir: Tablo 47. Denk Olup-Olmama Noktasında Aile içi Huzursuzluklar Her zaman Sık sık N % n % N % n % n % Maddi sıkıntılar 6 3.7 11 6.7 89 54.3 58 35.4 164 100.0 2 Kişilik çatışmaları 14 8.4 29 17.5 86 51.8 37 21.3 166 100.0 3 Ailelerle ilişkili konular 14 8.5 22 13.3 83 50.3 46 27.9 165 100.0 4 Sevgi ve ilgi yoksunluğu 11 6.7 17 10.3 66 40.0 71 43.0 165 100.0 5 Çocuklarla ilgili konular 8 5.0 22 13.7 51 31.7 80 49.7 161 100.0 6 Her haline tahammül edememek 10 6.1 14 8.5 84 51.2 56 34.1 161 100.0 7 Ailevi sorumlulukları üstlenmemesi 8 4.9 10 6.2 49 30.2 95 58.6 162 100.0 8 Farklı 10 6.2 15 9.3 50 31.1 86 53.4 161 100.0 4 2.4 5 3.0 30 18.3 125 76.2 164 100.0 10 6.1 8 4.9 31 18.9 115 70.1 164 100.0 4 2.4 9 5.5 42 25.6 109 66.5 164 100.0 8 4.8 5 3.0 18 10.9 134 81.2 165 100.0 olmamasından 5 3.0 5 3.0 19 11.5 136 82.4 165 100.0 olmasından 1 0. 3 1.8 18 11.0 142 86.6 164 100.0 noktasında 3 1.8 7 4.3 30 18.3 124 75.6 164 100.0 No Eş ile yaşanan problemin nedenleri 1 kültürlerden gelmekten Bazen Hiç Toplam kaynaklanan iletişim bozukluğu 9 Gelir düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar 10 Sosyal statünün denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar 11 Aile ve soyun denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar 12 Eğitim düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar 13 Kariyerin denk kaynaklanan çatışmalar 14 İnançların farklı kaynaklanan çatışmalar 15 İbadetleri uygulama yaşanan çatışmalar Tablo 47’ye göre, maddî sıkıntılardan kaynaklanan problemler büyük çoğunlukça (%54.3) bazen yaşamakta, %35.4’lük bir oran ise maddî sıkıntılarla ilgili hiç sorun yaşamamaktadır. Bunun yanında araştırmada yer alan deneklerin %6.7’si maddî sıkıntılardan dolayı sık sık sorun yaşarken, %3.7’lik bir oran ise her zaman sorun yaşamaktadır. Kişilik çatışmaları ile ilgili olarak, deneklerin büyük çoğunluğu (%51.8) bazen problem yaşamakta, %21.3 bu konuda hiç problem yaşamamakta, %17.5 kişilik çatışmalarından dolayı sık sık, %8.4’lük bir oran ise her zaman problem yaşamaktadır. 87 Ailelerle ilgili konularda, deneklerin büyük çoğunluğu (%50.3) bazen sorun yaşamakta, %27.9 bu konuda hiç problem yaşamamakta, %13.3 sık sık, %8.5’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Sevgi ve ilgi yoksunluğundan dolayı, deneklerin büyük çoğunluğu (%43) hiç problem yaşamamakta, %40 bazen, %10.3 sık sık, %6.7’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Çocuklarla ilgili konularda deneklerin büyük çoğunluğu (%49.7) hiç problem yaşamamakta, %31.7 bazen, %13.7 sık sık, %5’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Her haline tahammül edememekten deneklerin %51.2’si bazen problem yaşamakta, %34.1 hiç sorun yaşamazken, %8.5 sık sık, %6.1’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Ailevî sorumlulukları eşin üstlenmemesi noktasında, deneklerin %58.6’sı hiç problem yaşamamakta, %30.2 bazen, %6.2 sık sık, %4.9’ luk bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Eşlerin farklı kültürlerden gelmesinden kaynaklanan iletişim bozukluğundan dolayı deneklerin %53.4’ü hiç problem yaşamamakta, %31.1 bazen, %9.3 sık sık, %6.2’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Eşlerin gelir düzeylerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %76.2’si hiç problem yaşamamakta, %18.3 bazen, %3 sık sık, %2.4’lük bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Eşlerin sosyal statüsünün denk olmamasından ötürü deneklerin %70.1’i hiç problem yaşamamakta, %18.9 bazen, %4.9 sık sık, %6.1’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Aile ve soyun denk olmamasından ötürü deneklerin %66.5’i hiç problem yaşamamakta, %25.6 bazen, %5.5 sık sık, %2.4’lük bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Eşlerin eğitim düzeylerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %81.2’si hiç problem yaşamamakta, %10.9 bazen, %3 sık sık, %4.8’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Eşlerin kariyerlerinin denk olmamasından ötürü deneklerin %82.4’ü hiç problem yaşamamakta, %11.5 bazen, %3 sık sık yine %3’lük bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. 88 Eşlerin inançlarının farklı olmasından ötürü deneklerin %86.6’sı hiç problem yaşamamakta, %11 bazen, %1.8 sık sık, %0.6’lık bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. Eşler arasında ibadetleri uygulama noktasında ise deneklerin %75.6’sı hiç problem yaşamamakta, %18.3 bazen, %4.3 sık sık, %1.8’lik bir oran ise bu hususta her zaman problem yaşamaktadır. 2.2.5. Evlilikte Denklik Aranılması İle İlgili Düşünceler Evli bayanların evlendikten sonra eşleriyle denk olup olmadıkları ile ilgili düşüncelerini tespit amacıyla yönelttiğimiz sorunun verileri aşağıda olduğu gibidir: Tablo 48. Eşinizle denk ve uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz? n % Evet 125 73.5 Hayır 35 20.6 Kısmen 10 5.9 Toplam 170 100 Tablo 48’de de görüldüğü üzere deneklerin büyük çoğunluğu eşleriyle denk ve uyumlu olduklarını düşünmektedirler. Örneklem içerisinde çalışan bayanların daha fazla olması, eşlerini kendi istekleriyle seçmeleri gibi faktörlerin de bu oranda payının olduğu düşünülebilir. Tablo 49. Günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır? n % Evet 161 56.5 Hayır 113 39.6 Fikrim yok 11 3.9 Toplam 285 100.0 Araştırmamız için son derece önemli olan bu soruya çoğunluk: “Günümüz evliliklerinde denklik aranmaktadır” derken, diğer bir grup ise bu soruyu “aranmamaktadır” şeklinde yanıtlamıştır. Bu gruba neden aranmamaktadır? Şeklinde yönelttiğimiz soruya ise yanıt: “Artık insanların çoğu parayı veya bazıları sadece aşkı önemsemekte başka şeylere adırmamaktadırlar.” şeklinde olmuştur. 89 Tablo 50. Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir? n % Evet 245 86.3 Hayır 36 12.7 Fikrim yok 3 1.1 Toplam 284 100.0 Araştırmamız için önemli olan sorulardan birisi de bu olmuştur. Tablo 50’de görüldüğü üzere büyük bir çoğunluk bu soruya “denklik aranmalıdır” şeklinde yanıt vermişlerdir. Gerçekleştirdiğimiz bu uygulama çalışmasından elde ettiğimiz veriler göstermektedir ki, bayanların büyük bir çoğunluğu denkliği önemli bulmakta ve aranılması gerektiğini düşünmektedirler. Özellikle yüksek öğrenim görmüş meslek sahibi bayanlar bu konuda daha da duyarlıdır. Örneğin örneklemimiz içerisinde yer alan öğretmenlerin büyük bir çoğunluğu yine kendileri gibi öğretmen olan bir eş tercihinde bulunmuşlardır. Daha genç, tecrübesiz ve çoğunlukla öğrencilerin oluşturduğu diğer bir grup ise sevmenin/âşık olmanın yeterli olacağını, denkliğin şart olmadığını ifade etmektedirler. Özellikle, ahlakî özellikler, kişilik, iyi bir eş olacağına olan inanç, iyi bir baba olacağına olan inanç, ortak bir dünya görüşüne sahip olmak, âşık olmak ve olunmak, eşin dindar olması, aynı dinden olmak, ailenin uygun bulması, yaşam tarzlarının uyuşması noktaları denekler arasında en çok önemli bulunan unsurlar olarak değerlendirilmiştir. İtibarlı bir mesleğe sahip olmak, maddî durum, yakışıklı olmak, cinsel çekicilik, soy ve aile yapısı, aynı dinden olmak, eşin dindar olması gibi unsurlar küçük farklılıklar göstermesine rağmen çoğunluk tarafından yine önemli kabul edilmiştir. Aynı ırktan olmak, aynı mezhepten olmak, şakacı olmak, aynı memleketten olmak, entelektüel olmak çok da önem görmeyen unsurlar olarak değerlendirilebilir. Eşler arasında denk olmamaktan kaynaklanan problemlerin olup olmadığını tespit amacı güttüğümüz diğer tabloda eşlerin bu hususlardan ötürü problem yaşama sıklığı oldukça düşüktür. Hatta çoğu, kültürlerin, gelir düzeylerinin, sosyal statünün, aile ve soyun, eğitim düzeyinin, kariyerin, inançların vs. denk olmamasından ötürü hiç problem yaşamamaktadır. Buna gerekçe olarak örneklemimizin büyük bir kısmını çalışan bayanların oluşturması ve eş tercihinde kendi kararlarıyla hareket etmeleri gösterilebilir. Yaptığımız mülakatlardan elde ettiğimiz bilgilerle, bu konularda sık sık veya her zaman problem yaşayan denekler ya boşanmıştır veya boşanma aşamasındadır diyebiliriz. 90 Elde ettiğimiz verilere göre, evli olanların büyük bir çoğunluğu eşleriyle denk ve uyumlu olduklarını düşünmektedir. Denk olmadıklarını düşünenler aynı zamanda değişik konularada sık sık problem yaşayan gruptan olmuştur. Yine yaptığımız mülakatlarda niçin denk olmadıklarını sorduğumuzda, sosyal, kültürel, görgü, anlayış, iyi bir aileden gelme, daha zeki olma gibi hususlarda bayanlar kendilerini eşlerine nazaran daha önde bulmakta ve bu yüzden denk olmadıklarını düşünmektedirler. Elde ettiğimiz veriler göstermektedir ki, büyük bir çoğunluk günümüz evliliklerinde denkliğin arandığını düşünmektedir. Zıt görüşte olan diğer grup ise, günümüzde önemli olan şeyin bazen sadece maddiyat, bazen de hiç bir şey düşünmeksizin sadece sevmek olduğunu ve bu yüzden denklik durumunun çok dikkate alınmadığını savunmaktadır. Öte yandan yine büyük bir çoğunluk evliliğin daha uzun ve mutlu bir şekilde devam etmesi için denkliğin muhakkak aranılması gerektiğini düşünmektedir. Sonuç olarak araştırmaya katılan deneklerin büyük bir kısmı rasyonalist bir tablo çizerek eş seçiminde akıl-mantık çizgisinde hareket etmektedir. Azınlıkta kalan diğer grup ise bu tercihte duygusal faktörleri daha önemli bulmaktadır. Bir diğer grup ise, akıl, duygu tartışmasının boşuna olduğunu çünkü evliliğin ve eşin kadere kısmete bağlı şeyler olduğunu düşünmektedir. 91 SONUÇ İslam Hukuku’nda evlilikte denklik ve bu denklik anlayışının günümüz Türk toplumundaki durumunu ele aldığımız bu çalışmada, bir yandan İslam Hukuku’nda denkliği incelerken, diğer yandan da bu hususun günümüz toplumunda ne anlam ifade ettiğini sorgulamaya çalıştık. İslam Hukuku literatüründe “kefâet” olarak adlandırılan denklik kavramı, Kur’an-ı Kerim’de yer almamakta, hadislerde ise hukukî bir şart ve gereklilik olmaktan çok eşler arası uyumu ve ailenin devamlılığını sağlayıcı bir tavsiye veya sosyal realitenin bir ifadesi olarak yer bulmaktaysa da özellikle bazı klasik dönem İslam hukukçularınca evlilik için bir şart olarak ele alınmıştır. Evlenecek eşler arasında kefâet şartının aranması İslam hukukçularının çoğunluğunca kabul edilmiştir. Azınlıkta kalan diğer bir grup ise, aynı dinin mensubu olarak tüm Müslümanların eşit olduğundan hareketle denkliği evliliğin ne sıhhatinin (geçerliliğinin) ne de lüzumunun (bağlayıcılığının) şartı olarak görmüşler, erkek kadına ister denk olsun ister olmasın evliliğin sahih ve bağlayıcı olduğunu savunmuşlardır. İslam hukukçularının çoğunluğunca kabul edilen görüş: Denkliğin nikâhın lüzumunun şartı yani bulunmadığı takdirde evlenme akdinin feshini gerektiren bir şart olduğudur. İslam hukukçuları evlilikte kefâetin aranan bir özellik olduğunu kabul etmekle beraber bunun ölçüsünde yani hangi noktalarda aranması gerektiğinde farklı düşünmüşlerdir. Kefâet konusunda en katı davranan ve kefâet kriterlerini en geniş tutan fakihler Hanefîler olmuştur. Bu durumun biraz da onların kadına velisinin izni olmaksızın evlenebilme yetkisi tanımalarından kaynaklandığını söyleyebiliriz. Hanefî mezhebinde erkeğin altı noktada evleneceği kadına denk olması gerekir. Bunlar: Soy, ailenin Müslüman oluşu, hürriyet, meslek, dindarlık ve zenginliktir. Şafiîler buna bedensel ve zihinsel özürlü olmamakla, yaş farkını eklemişler, Hanbelîler, Hanefîlerle hemen hemen aynı görüşü paylaşmışlar, Mâlikiler ise diğer tüm şartları eşitlik ilkesine aykırı olarak reddetmiş sadece dindarlık ve bedenen sağlıklı olmayı yeterli görmüşlerdir. Bu şartlar hakkında genel olarak şöyle bir yorum yapmak mümkündür: Nesep konusunda Arapların geleneksel bakış açıları ve ayırımları doktrinde de korunmuştur. Kölelik zaman ve mekana bağlı olgular olarak o dönemin şartlarında değerlendirilebilecek niteliktir. Diğer şartlar hakkında (meslek, zenginlik, dindarlık, bedenen özürlerden muaf olmak, Müslüman olmada kıdem) gerek günümüzdeki insanların tercihlerine bakarak 92 gerekse aklî çıkarımlarda bulunarak hukukçuların insanların menfaatini sağlayacak tedbirleri düşünmeleri adına doğru tespitte bulunduklarını söylemek mümkündür. Hukukçuların kendi zamanlarındaki sosyal gruplaşmayı ve aristokratik yapılanmayı da göz önüne alarak hem evlilikte uyumu sağlamak, hem de ilgili şahısların zarar görmesini önlemek amacıyla oluşturdukları bu kefaet şartına bağlı olarak evlenecek erkeğin kadına denk olmaması halinde kadına veya velilerine nikâhı feshetme hakkını tanıdıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra ortak görüşe göre velinin fesih isteme hakkı kadın hamile ise veya çocuk dünyaya getirmişse son bulur. Denklikte evliliğin başlangıcı esastır. Kocanın iyi olan, takdire değer özelliklerini sonradan kaybetmesi fesih hakkını doğurmaz. Kefâet yokluğundan dolayı evlenmenin feshi, ancak hâkimin kararı ile mümkün olmaktadır. Evlenecek eşler arasında erkeğin belli noktalarda kadına denk veya ondan üstün olması gerektiğini ifade eden kefâet kavramıyla özellikle amaçlanan kadının ve ailesinin menfaatinin korunması, onlara gelecek zararın önlenmesinin yanı sıra boşanmada erkeğe nazaran daha az söz sahibi olan kadının kendini koruması için kendisine ve ailesine bir alternatif sunulmasıdır. Hızla gelişen dünyada bireylerin değişen teknoloji, yaşam biçimi ve değer yargılarıyla birlikte evlilik, aile, eş seçimi konularına yaklaşımları ve bakış açıları da değişmektedir. Bu çalışmada sorgulamaya çalıştığımız asırlar öncesinde evlilik için bir şart olarak sunulan “kefâet”in günümüzde hâlâ anlayış bazında da olsa geçerliliğini koruyup korumadığı olmuştur. Modernleşme gerçeği özellikle kadınları farklı bakış açılarından değerlendirmeyi bir bakıma zorunlu kılmaktadır. Kadın günümüzde en az erkek kadar her alanda söz sahibi olabilmektedir. Buna paralel olarak kadınların yaşam standartları, bakış açıları, tercihleri önemli ölçüde değişmiştir. Özellikle kadının çalışma hayatına girmesi ve eğitim görmesi ile başlayan bu süreç evlilik biçimlerini, kurulacak ailelerin yapısını, eşlerin iletişim biçimlerini, görev paylaşımlarındaki değişimlere kadar geniş bir sahayı etkilemiştir. Modernizmin her alandaki farklı getirileri ile iç içe yaşadığımız dünyada her ne kadar batıya dönük bir değişimin yoğun propagandası insanları çok yönlü etkilese de günümüz Türkiye’sinde kadının hâlâ evi yönetme, çekip çevirme, baba-çocuk ilişkilerinde aracı olma gibi konumlarında çok büyük bir değişimin yaşanmadığı da söylenebilir. 93 Yine de günümüz kadınının birçok yönüyle geçmişin kadını olmadığı realitesinden hareketle, “kefâet” şartları doğrultusunda kadınların eş seçiminde denklik kavramına yaklaşımlarıyla ilgili olarak şu sonuçlara ulaşılmıştır: Nesepte, soy ve aile yapısında denklik, araştırmamıza katılan deneklerin %42.4’ü için çok önemli, %35.7’si için önemli, %14.5’i için biraz önemli, %7.4’ü içinse önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Elde edilen bu veriler de göstermektedir ki, kefaetin şartlarından biri olan soy ve aile yapısı günümüz kadını için de hâlâ önemli görülen bir unsurdur. Dindarlıkta denklik hususu ise deneklerin %28.1’i için çok önemli, %38.1’i için önemli, % 20.1’i için biraz önemli, %13.7’si içinse önemsizdir. Oranlardan da görüleceği gibi, dindarlık noktasında da kadınlar eşlerinin kendilerine denk olmasını istemekte ve bu unsuru önemli bulmaktadırlar. Kefaetin şartlarından biri olan dindarlık günümüz kadınlarınca da hâlâ önemsenen bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. İyi ahlakta denklik hususu araştırmada yer alan deneklerin %77.7’si için çok önemli, %212’i için önemli, %1.3’ü içinse biraz önemlidir. Bu unsura önemsiz diyen çıkmamıştır. Oranlardan da görüleceği gibi büyük bir çoğunluk iyi ahlak bakımından denk olmayı istemekte, tercihte de bu unsuru önemli bulmaktadır. İyi ahlakta denklik aramak kefaetin şartlarından biri olarak günümüz kadınları için de eşte olması istenen bir özelliktir. İtibarlı bir mesleğe sahip olmada denklik ise deneklerin % 12.1’i için çok önemli, %54’ü için önemli, %22.1’i için biraz önemli, %11.7’si içinse önemsizdir. Oranlardan da görüleceği üzere itibarlı bir mesleğe sahip olmak bayanlar tarafından önemli bir unsur olarak değerlendirilmiştir. Kefaetin şartlarından olan eşin itibarlı bir mesleğe sahip olması unsuru günümüz bayanları için de eş tercihinde önemli bir husustur. Malda, maddî durumda (zenginlikte) denklik unsuru ise deneklerin %6.7’si için çok önemli, %33.8’i için önemli, %33’ü için biraz önemli, %22’si için önemsiz olarak değerlendirilmiştir. Bu değerler de göstermektedir ki, maddi durum bayanlar için çok önemli bir unsur olmasa da tamamen önemsiz bir unsur olarak da değerlendirilmemiştir. Görüleceği gibi İslam hukukçularınca kefâetin şartlarından olan yukarıdaki unsurlar günümüz kadınları için de oldukça önemli bulunmuştur. Bunların dışında günümüzde kefaet ile ilgili olarak yeni şartların oluşup oluşmadığını tespit etmeye yönelik olarak araştırmamızda incelediğimiz, ortak dünya görüşüne sahip olmak, kişilik, âşık olmak/olunmak, iyi bir eş/baba olacağına olan inanç, aynı dinden olmak, ailenin uygun bulması, yaşam tazlarının uyuşması gibi hususlar da günümüzde önemsenen diğer unsurlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, aynı 94 mezhepten, aynı ırktan, aynı memleketten olmak, eşin yakışıklı olması, entelektüel olması, cinsel çekiciliği, sıra dışı bir insan olması gibi unsurlar ise çok fazla önemsenen unsurlar olamamıştır. Belli bir örneklem üzerinde gerçekleştirilen çalışmamızda, bayanların çoğunluğu mutlu ve huzurlu bir aile birlikteliği için, evlilikte belli hususlarda denkliğin aranılması gerektiğini düşünmektedirler. Bu bilgilerden hareketle, araştırma sahamızdaki kadınların zihinlerinde evlilikte denklik arama düşüncesinin mevcut olduğunu söylememiz mümkündür. Türk toplumunda denklik ile ilgili olarak çok sayıda özdeyiş ve atasözlerinin var olması da bu zihniyetin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Son olarak, İslam Hukuku çerçevesinde denklik kavramının, İslam’ın büyük değerler atfettiği aile kurumunu korumak adına alınmış bir tedbirler bütünü olduğunu ve yine de son kararın tarafların hür iradesine dönük olduğunu unutmamak gerekir. 95 KAYNAKÇA ABDÜLHAMİD, Muhammed Muhyiddin, (2003), el-Ahvalü’ş Şahsiyye fi’ş-Şerîiati’lİslâmiyye, Beyrut. ACAR, Halil İbrahim, (2000), İslam Hukukunda Evliliğin Sona Ermesi, Ekev Yayınları, Erzurum. AHMED, b. Hanbel, (1992), Müsned, Çağrı Yayınları, İstanbul. AKDOĞAN, Ali, (2002), Geleneksel Toplumdan Modern Topluma Geçişte Dini Hayat, Rağbet Yayınları, İstanbul. AKTAN, Hamza, (2002), T.D.V. İslam Ansiklopedisi, “Kefâet” mad., c. XXV, s.166-169, İstanbul. AKYÜZ, Hüseyin, (1990), “Ailenin Yapısı ve Fonksiyonları” Türk Yurdu Dergisi, c. X, Sayı: 40, Aralık. ALKAN, Ahmet, (1991), “Şehir, Şehirleşme ve Aile” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. ÂMİDÎ, Seyfüddîn Ebû’l-Hasan, (1967), el-İhkâm fî Usûli’l-Ahkâm, Kahire. ART, Gökçen, (1996), Şeyhü’l-İslam Fetvalarında Kadın ve Cinsellik, Ceylan Matbaası, İstanbul. ATEŞ, Ali Osman (2000), Hadis Temelli Kalıp Yargılarda Kadın, Beyan Yayınları, İstanbul. AYDIN, Mehmet Akif, (1996), İslam ve Osmanlı Hukuku Araştırmaları, İz Yayıncılık, İstanbul. el-AYNÎ, Ebû Muhammed, (1990), el-Bidâye fî Şerhi’l-Hidâye, Beyrut. AYTAÇ Serpil- BAYRAM Nuran, “Üniversite Gençliğinin İş ve Eş Seçimindeki Etkin Kriterlerinin Analitik Hiyerarşi Süreci İle Analizi” ,http// www.isguc.org/isvees.htm., ( 21.08.2006). el-BEYDÂVÎ, (1988), el- Kâdî Abdullâh b. Ömer, Envârü’t-Tenzîl ve Esrârü’t-Te’vil, Beyrut. BİLMEN, Ömer Nasuhi, (1968), Hukuk-i İslâmiyye ve İstılahat-ı Fıkhiyye Kâmûsu, Bilmen Yayınevi, İstanbul. 96 BİLMEN, Ömer Nasuhi, (1991), Kur’an-ı Kerim’in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Akçağ Basım Yayın, Ankara. BUHÂRÎ, Ebû Abdillâh Muhammed b. İsmâil, (1992), el-Câmiu’s-Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul. BULUT, Işıl, (1991), “Türkiye’de Erken Evlenme”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. el-CEVHERÎ, İsmâil b. Hammâd, (1984), Tâcü’l-Lügah ve Sıhahü’l-Arabiyye, Beyrut,. el- CEZÎRÎ, Abdurrahman, (1994), Dört Mezhebe Göre İslam Fıkhı, (Terc: Mehmet Keskin), Çağrı Yayınları, İstanbul. CİN, Halil-AKGÜNDÜZ, Ahmet, (1996), Türk Hukuk Tarihi,, Cihan Matbaası, İstanbul. CİN, Halil, (1988), İslam ve Osmanlı Hukukunda Evlenme, S.Ü. Yayınları, Konya. ÇAĞATAY, Tahir, (1990), “Modern Aile ve Sosyal Problemleri”, Aile Yazıları 2 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. ÇANTAY, Hasan Basri, (1985), Kur’an-ı Hâkim ve Meal-i Kerim, Milsan Basın, İstanbul. ÇEKER, Orhan, (1999), İslam Hukukunda Akitler, İttifak Holding Yayınları, Konya. DEVELLİOĞLU, Ferit, (2001), Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara. DİE, (2002), EVLENME İSTATİSTİKLERİ, Ankara. el-DİMYÂTÎ, Ebû Bekr Osmân, (1995), Hâşiye İâne et-Tâlibîn, Beyrut. DÖNDÜREN, Hamdi, (ty), Delilleriyle Aile ve İlmihali, Erkam Yayıncılık, İstanbul. EBÛ ZEHRA, (1957), Muhammed, Ahvâlu’ş-Şahsiyye, Daru’l-Fikri’l-Arabi,. ERDOĞAN, Mehmet, (2005), Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Ensar Neşriyat, İstanbul. ERGÜN, Mustafa, (1991) “Sanayileşme ve Ailenin Görevlerinde Meydana Gelen Değişmeler”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. ERKAL, Mustafa, (1987), Sosyoloji, Filiz Kitabevi, İstanbul. ERKUL, Ali, (1985), “Kasabada Törenler Ve Törenlerdeki İnsan İlişkileri”, C.Ü. FenEdebiyat Fak. Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 4, C.Ü. Yayınları, Sivas. 97 ESED, Muhammed, (1999), Kur’an Mesajı, İşaret Yayınları, İstanbul. FEREC, Seyyid Ahmed, (1989), Ehl-i Sünnet Mezheplerinde Evlilik ve Hükümleri, Dâru’l-Vefâ, Mısır. FERRUH, Ömer, (1969), İslam Aile Hukuku (Terc. Yusuf Ziya Kavakçı), Sebil Yayınevi, İstanbul. el-GELİBOLÎ, Abdurrahman b. Muhammed b. Süleyman, (1998), Mecmeu’l-Enhûr fî Şerh-i Multeka’l-Ebhûr, Daru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Beyrut. GÖKÇE, Birsen, (1976), “Aile ve Aile Tipleri Üzerine Bir İnceleme” Hacettepe Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, c. VIII., Sayı 1-2, H.Ü. Yayınları, Ankara. ___________, (1978), “Evlilik Kurumuna Sosyolojik Bir Yaklaşım”, H.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi Sayı:1, H.Ü. Yayınları, Ankara. el-HALEBÎ, İbrahim, (1968), Mültekâ’l-Ebhur (Terc: Mustafa Uysal), Dizerkonca Matbaası, İstanbul. HORTAÇSU, Nuran, (1 Mart 1991), “Evlilik ve Boşanma Nedenlerine Verilen Önemi Etkileyen Faktörler Olarak Değerlendirme Yaklaşımı, Cinsiyet ve Medenî Durum”, Aile ve Toplum Dergisi, Sayı: 1, c. I, HUKUKU AİLE KARARNÂMESİ, (1985), (Sadeleştiren: M.Akif Aydın), İstanbul,. İBN ÂBİDÎN, Muhammed Emîn, (1983), Reddü’l-Muhtâr Ale’d-Durri’l-Muhtâr (Terc. Ahmet Davutoğlu), Şamil Yayınevi, İstanbul. İBN HALDÛN, Muhammed b. Abdurrahmân, (1988), Mukaddime (Terc. Süleyman Uludağ), Dergah Yayınları, İstanbul. İBN HÜMÂM, Kemalüddîn Muhammed, (1995), Şerh-u Fethu’l-Kadîr, Dâru’l-Kutubi’lİlmiyye, Beyrut. İBN KUDÂME, Muhammed Abdullâh, (1992), el-Muğnî ve eş-Şerhü’l-Kebîr, Beyrut. İBN MANZÛR, Ebû’l-Fazl Cemâlüddin, (1997), Lisânu’l-Arab, Beyrut. İBRAHİMOĞLU, Davut, (2004), Evlilikte Doğru Seçim Ailede Mutluluk, Hayat Yayınları, İstanbul. İLBARS, Zafer, (1991) “Aile ve Gelenek”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. 98 İMAMOĞLU, E. Olcay, (1991), “Değişen Dünyada Değişen Aile İçi Roller” Değişen Dünyada Birey, Aile, Toplum Semineri, İstanbul. ___________, (1991) “Aile İçinde Kadın-Erkek Rolleri”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. el-İSFEHÂNÎ, er-Râgıb, (2001), el-Müfredât, Dâru’l-Ma’rife, Beyrut. KAĞITÇIBAŞI, Çiğdem, (1990) “Türkiye’de Ailenin Sürekliliği ve Değişimi”, I. Aile Şûrası, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. KARAMAN, Hayreddin, (1993), İslam’da Kadın ve Aile, Ensar Neşriyat, İstanbul. __________, (1999), Mukayeseli İslam Hukuku, c.I, İz Yayıncılık, İstanbul. __________, Hayreddin, (ty.), Ana Hatlarıyla İslam Hukuku, c. I, Ensar Neşriyat, İstanbul. __________, Hayreddin, (ty.), Ana Hatlarıyla İslam Hukuku,c. II, Ensar Neşriyat, İstanbul. el-KÂSÂNİ, Alâuddîn Ebî Bekr, (2000), Bedâi’ü’s-Sanâ’î, Daru’l-Mârife, Beyrut. KAYA, Mehmet, (2002), “Cinsiyetleri Farklı Üniversite Öğrencilerinin Eş Seçimi Tercihlerine Göre Denetim Odakları” Yüksek Lisans Tezi, H. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. KIRAY, Mübeccel, (1984), “Büyük Kent ve Değişen Aile”, Türkiye’de Ailenin Değişimi, Toplumbilimsel İncelemeler, Türk Sosyal Bilimler Derneği Yayınları, Ankara. KIRKPINAR, Leyla, (2001), Türkiye’de Toplumsal Değişme ve Kadın, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara. KOCACIK, Faruk, (1991), “Sivas’ta Kentsel Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. KOMİSYON, (2000), Fetavâ, El-Hindiyye, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut. KONGAR, Emre, (1990), “Türkiye'de Aile: Yapısı Evrimi ve Bürokratik Örgütlerle İlişkileri”, Aile Yazıları 2 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem) B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. el- KUDÛRÎ, Ebû’l-Hasen, (1967), el-Muhtasâr, Eser Kitabevi, İstanbul. MÂLİK b. Enes, (1992), el-Muvatta, Çağrı Yayınları, İstanbul. el-MÂVERDÎ, Ebû’l-Hasan Ali, (1994), el-Hâviyü’l-Kebir Şerhu’l-Muhtasâr el-Müzenî, Daru’l- Fikr, Beyrut. 99 el-MERGİNÂNÎ, (1990), el-Hidaye Şerh-i Bidayetü’l Mubtedi, Daru’l-Erkâm, Lübnan ty. (Çev: Ahmed Meylâni, İstanbul. MERİÇ, Nevin, (2004), Değişen Kadın Yaşamı, Elest Yayınları, İstanbul. METE, Ömer Lütfü, (1991), “Televizyon ve Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. MEYDAN LAROUSE, (1987), Meydan Yayınevi, c. IV, İstanbul. el-MEVSÎLÎ, Abdullah b. Mahmud, (ty.), el-İhtiyâr li-Ta’lil’il-Muhtâr, Pamuk Yayınları, İstanbul. MÜSLİM, Ebû’l Hüseyin b. el-Haccâc, (1992), el-Câmiıs’s-Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul. en-NEVEVÎ, Zekeriyyâ Yahyâ b. Şeref, (ty.), Ravzatü’t-Tâlibîn, Beyrut. NİRUN, Nihat, (1994), Sistematik Sosyoloji Yönünden Aile ve Kültür, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Sayı: 73, Ankara. ÖZER, İnan, (1991), “Kent Ailesi”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. ÖZKALP, Enver, (2000), Sosyolojiye Giriş, Anadolu Üniversitesi Eğitim, Sağlık ve Bilimsel Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları, Eskişehir. ÖZTÜRK, Yaşar Nuri, (1999), Kur’an-ı Kerim Meâli, Seçil Ofset, İstanbul. SAVAŞ, Rıza, (1996), Raşid Halifeler Devrinde Kadın, Ravza Yayınları, İstanbul. es-SERAHSÎ, Ebû Sehl Şemsü’l-Eimme, (1989), el-Mebsut, Daru’l-Mârife, Beyrut. SUNAR, Lütfü- ŞENTÜRK, Murat “Kadın Erkek Aile Sorunlarını Birlikte Çözmeli”, Kadın Çalışmaları Dergisi, s. 1-4, http://www. bianet.org//php?DosyaX., (10.08.2006). ŞAFİÎ, Ebû Abdillah Muhammed b. İdrîs , (1993), el-Ümm, Beyrut. ŞAHİNKAYA, Rezan, (1990), “Orta Anadolu Köylerinde Aile Strüktürü”, Aile Yazıları 1 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. ------------------, (1981), Aile İlişkileri, Kardeş Matbaası, Ankara. -----------------, (1975), Psiko Sosyal Yönleriyle Aile, Kardeş Basımevi, Ankara. 100 ŞEVKÂNÎ, Muhammed b. Ali, (2000), Neylü’l-Evtâr Şerh-u Mülteka’l-Ahbâr, Daru’lFikr, Lübnan. ŞEYHZÂDE, Abdurrahman b. Muhammed, (ty.), Mecme’ul-Enhûr Şerh-u Mülteka’lEbhûr, Dersaadet. ŞİRBÎNÎ, Şemseddin Muhammed el-Hatib, (1994), el-Muğni’l-Muhtâc ilâ Ma’rifet-i Meâniyi’l-Elfâz-ı Minhâc, Lübnan. TABERÎ, Ebû Câfer Muhammed b. Cerîr, (1988), Câmiu’l Beyân an Te’vil’il-Kur’an, Beyrut. TATLIDİL, Ercan, (1990), “Hızlı Kentleşme Sürecinde Değişen Aile” I. Aile Şûrası, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. TEZCAN, Mahmut, (1990), “Çocuk Eğitiminde Ailenin Rolüne Sosyolojik Bir Bakış”, Aile Yazıları 1 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem) B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. _______; (1990), “Toplumsal Değişme ve Aile”, Türkiye Aile Yıllığı, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. ________ “Cumhuriyetten Günümüze Türk Ailesinin Dünü, Bugünü, Geleceği” ,http://turkoloji.cu.edu.tr/GENEL/Tezcan_aile.pdf., ( 21.08.2006) TİMUR, Serim, (1972), Türkiye’de Aile Yapısı, Hacaettepe Üniversitesi Yayınları, Ankara. TİRMİZÎ, Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ, (1992), el-Câmîü’s-Sahîh, Çağrı Yayınları, İstanbul. TÜRKDOĞAN, Orhan (1991), “Türkiye’de Sanayileşme Kentleşme Süreci ve Aile Üzerindeki Etkileri” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. TÜRK MEDENİ KANUNU, (2002), Beta Basım, İstanbul. TOLAN, Barlas, (1991), “Aile, Cinsiyet ve Cinsel Roller” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. TOPALOĞLU, (1983), Bekir, İslam’da Kadın, Yağmur Yayınları, İstanbul. TOPÇU, Sedat, (Aralık 1990), “Evlilik ve Aile Üzerine Sosyo-Psikolojik Bir İnceleme”, Türk Yurdu Dergisi, c. X, Sayı: 40,. 101 ULUSOY, Mâhir- TUNÇBİLEK, Ergül, (1991), “Türkiye’de Akraba Evlilikleri ve Çocuk Ölümlerine Etkisi”, Aile Yazıları 4, (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem) B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. UYGUN, Hamza, (1991), “Kır Kesiminde Aile”, Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. VERGİN, Nur, (1990), “Toplumsal Değişme ve Türkiye’de Aile” Aile Yazıları 2 (Derleyen: Beylü Dikeçligil, Ahmet Çiğdem), B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. YAMAN, Ahmet, (2002), İslam Aile Hukuku, Yediveren Kitap, Konya. YAPICI, Asım, (2004), Din Kimlik ve Önyargı, Karahan Yayınları, Adana. YASA, İbrahim, “Gecekondu Ailesi: Geçiş Halinde Birer Aile Tipolojisi” Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, c. XXIII. YAZAN, Ümit Meriç, (1991), “Şehirleşme Sürecinde Aile” Türk Aile Ansiklopedisi, B.A.A.K. Başkanlığı Yayınları, Ankara. YAZIR, Muhammed Hamdi, (1992), Hak Dini Kur’an Dili, Azim Yayınevi, İstanbul. YILDIRIM, Neşide, (1995), Türk Aile Sistemi İçinde Edirne Ailesinin Sosyal Yapı ve Özellikleri, Türk Kütüphaneler Derneği Edirne Şubesi Yayınları, Edirne. YILMAZ, Ayşen, (Eylül-Aralık 2001), “Eşler Arasındaki Uyum: Kuramsal Yaklaşımlar ve Görgül Çalışmalar” Aile ve Toplum Dergisi, , yıl: 4, c. I, sayı: 4. ez-ZEBÎDÎ, Muhammed Murtazâ el- Hüseynî, (1994), Tâcü’l-Arûs Min Cevâhiri’l-Kâmus, Beyrut. ez-ZEBÎDÎ, 2003), Sahih-i Buhari Muhtasar-ı Tecrid-i Sarîh, (Çev. Abdullah Feyzi Kocaer), Hüner Yayınları, Konya. ez -ZEYLEÎ, Fahreddin Osman, (h. 1313), Tebyînü’l-Hakâik Şerh-u Kenzi’d-Dekâik, Mısır. ZUHAYLÎ, Vehbe, (1992), İslâm Fıkhı Ansiklopedisi, (Çev. Komisyon), Risale Yayınları, İstanbul. 102 ÖZGEÇMİŞ Kişisel Bilgiler Adı-Soyadı : Latife Çakır Doğum Yeri-Yılı : Ankara-15.03.1982 Medenî Durum : Bekar Adresi : Oğuzeli İmam Hatip Lisesi Oğuzeli/GAZİANTEP : [email protected] Eğitim Durumu Y. Lisans : Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı - Adana Lisans : Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi - Adana Lise : Konya Merkez İmam Hatip Lisesi - Konya Ortaokul : Konya Merkez İmam Hatip Lisesi Ortaokulu - Konya İş Durumu 2005- … : Oğuzeli İmam Hatip Lisesi Meslek Dersleri Öğretmeni Değerli Arkadaşlar, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’ne bağlı olarak gerçekleştireceğimiz “Evlilikte Denklik ve Günümüz Türk Toplumundaki Yansımaları” adlı tezimizde kullanmak için aşağıdaki anketi hazırladık. Cevaplarınızın içtenliğine güveniyoruz. Katkılarınız için teşekkürler. 1. Medeni durumunuz : (a) Evli (b) Bekar (c) Boşanmış 2. Yaşınız:………………. 3. Mesleğiniz: ……………………………………………….. 4. Eşinizin mezuniyet durumu:……………………………… 5. Eşinizin mesleği :…… …………………………………… 6. Evlilik süreniz: …………………………………………… 7. Eşinizle evlenme şekliniz………………………………………………....................... 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. 13. 14. 15. 16. 17. 18. 19. 20. 21. 22. Eşimin maddi durumu ( zenginlik) Eşimin yakışıklı olması Eşimin itibarlı bir mesleğe sahip olması Eşimin dindar olması Eşimle ortak bir dünya görüşüne sahip olmamız Eşimin ahlaki özellikleri Eşimin kişiliği Eşimin entelektüel olması Eşimin cinsel çekiciliği Eşimin sıra dışı bir insan olması Aşık olmam-onun bana aşık olması İyi bir eş olacağına olan inancım İyi bir baba olacağına olan inancım Eşimin soy ve aile yapısı Eşimle aynı dinden olmak Eşimle aynı mezhepten olmak Eşimle aynı ırktan olmak Eşimin şakacı olması Eşimin ciddi ve ağır başlı olması Ailemin uygun bulması Eşimle aynı memleketten olmamız Eşimle yaşam tarzlarımızın uyuşması önemsiz biraz önemli Eşimi seçerken benim için…/ Eş seçiminde benim için… önemli Aşağıdaki her bir maddeden size uygun gelen şıkları X ile işaretleyiniz. çok önemli 8. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 hiç bazen sık sık her zaman 9. Eşinizle aşağıdaki konularda hangi sıklıkta problem yaşamaktasınız? Maddi sıkıntılar Kişilik çatışmaları Ailelerle ilgili konular Sevgi ve ilgi yokluğu Çocuklarla ilgili konular Her haline tahammül edememek Ailevi sorumlulukları üstlenmemesi Farklı kültürlerden gelmekten kaynaklanan iletişim bozukluğu Gelir düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar Sosyal statünün denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar Aile ve soyun denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar Eğitim düzeyinin denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar Kariyerin denk olmamasından kaynaklanan çatışmalar İnançların farklı olmasından kaynaklanan çatışmalar İbadetleri uygulama noktasında yaşanan çatışmalar 10. Eşinizle denk olduğunuzu ve birçok noktada uyumlu olduğunuzu düşünüyor musunuz?........................................................................................................................................ 11. Sizce günümüz evliliklerinde denklik aranmakta mıdır?.......................................................... 12. Sizce evlilikte belli konularda denklik aramak gerekli midir? Niçin?..................................... ……………………………………………………………………………………………………