T.B.M.M. B: 11 24.10.2001 0:1 özel hukukun en önemli kolu, medenî hukuktur; çünkü, bu hukuk kolu, doğum öncesinden ölüme kadar olan zaman içinde, şahsın sosyal, iktisadî ve hukukî çeşitli ilişkilerini düzenler. Uy­ guladığımız medenî hukuk kurallarında nereden nereye geldiğimizi bilmek bakımından, bu husus­ lara değinmeyi gerekli ve faydalı görüyorum. Osmanlı İmparatorluğunun özel hukuku İslam dininin esaslarına dayanıyordu ve İslam hukukunun dört kaynağı vardı. Bunların başında, bildiğiniz gibi, Kur'an gelir; fakat, Kur'an'da özel hukuka dair olan hükümler, sadece evlenme ve mirasla ilgilidir. İkinci kaynak, Peygamberin kural haline getirilen sözlerinden ve davranışlarından ibaret olan sünnettir. Üçüncü kaynak, icmadır. İslam bilginlerinin, yeni meselelere ait çözüm tarzlarını, Kur'an'ın ve sünnetin esaslarını göz önünde tutarak tayinde birleşmeleri olan icma, Peygamberin vefatından son­ ra hukuk kaynağı olmuştur. İslam hukukunun dördüncü kaynağı kıyastır. Bazen, bir mesele hakkında diğer üç kaynaktan hiçbir hüküm bulunmaması halinde, bir hukukçu veya yargıç, bu kaynaklardaki benzer meselelere ilişkin kurallara bakarak bunlara uygun düşen çözüm tarzını bulur ki, buna kıyas denilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu, bu dinî nitelikteki hukuku yüzyıllar boyunca uyguladı. Osmanlı İmparatorluğunda, Tanzimattan sonra hukuk müesseselerinin kanun koyma yoluyla düzenlenmesine girişildi. Batı devletleri mevzuatı örnek alınarak kanunlar yapılmaya veya yerli kaynaklara dayanılarak orijinal kanunlar hazırlanmaya başlandı. Medenî hukuk alanının yazılı düzene bağlanmasıyla ilgili olarak, Fransız Medenî Kanununun iktibası fikri ortaya atılmışsa da, Ahmet Cevdet Paşanın çabası sonucunda, fıkıh esaslarına dayalı yerli bir kanun yapılması fikri kabul edilerek, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye hazırlanmıştır. Mecelle, İmparatorluğun eksik kalmış bir medenî kanunu sayılabilir. Eski medenî kanunumuz olan Mecelle, bildiğiniz gibi, 1 851 maddeyi ihtiva etmekteydi. Dinî temellere dayanan ve orijinal bir nitelik taşıyan bu kanunda, genel olarak, fıkıh ilminin mal, borç ve dava ilişkileri bölümü üzerin­ de durulmuştu. Şahıslar hukuku, aile hukuku ile miras hukukunun tümü ve eşya hukukunun bazı önemli konuları Mecellenin dışında bırakılmıştı. Bu kanun, modern ihtiyaçları karşılamaktan uzak­ tı ve Medenî Kanunun kabulüne kadar Türk toplumu modern bir kanundan yoksun kalmıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra, özellikle, kadın-erkek eşitliğini sağlamayı, aile düzenini medenî esaslara göre düzenlemeyi, eski miras usullerini terk etmeyi, modern hukuk müesseselerini getir­ meyi hedefleyen hukuk devrimini gerçekleştirme işine girişildi. Yapılan çalışmalar sonucunda memleketimizin özelliklerine uygun bir medenî kanun hazırlanması hususunda kurulmuş olan kanun hazırlama komisyonlarının çalışmaları başarı vaat etmeyince, Batı devletlerinden birinin medeni kanununun Türk Medenî Kanunu olarak alınması görüşü benimsenmiş ve İsviçre Medenî Kanununun bazı değişikliklerle bir bütün halinde iktibası kararlaştırılmıştır. O devirlerde, İsviçre Medenî Kanununun dünya medenî kanunları içinde en yenisi, anlaşılması en kolay, en pratiği olması, bu kanunda kadın erkek eşitliğine dayanan aile hukukunun güzel tan­ zim edilmiş olması, bunun yanı sıra da, İsviçre'de okuyan hukukçuların Türkiye'de idare başına geç­ miş olması, Türkiye'de Fransızca bilenlerin çok olması nedeniyle tercümenin daha kolay ve çabuk yapılmasına imkân bulunması, İsviçre Medenî Kanununun Türk Medenî Kanununa örnek olarak seçilmesine sebep olmuştur. Oluşturulan bir komisyon tarafından, İsviçre Medenî Kanununun Fransızca metni Türkçeye çevrilmek suretiyle Türk Medenî Kanunu Tasarısı hazırlanmış ve bu tasarı, Türkiye Büyük Millet -48-