T.B.M.M. B : 12 2 5 . 1 0 . 2001 O:1 Muhterem milletvekilleri, Medenî Kanun değişikliklerinin asıl hedefinin mal rejimleriyle ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölümdeki değişikliklerin dışında yapılan diğer değişikliklerin, genelde, dilin arılaştınlmasından ibaret olduğu, değişikliklerin kısmî düzeltmeler şeklinde yapıldığı görül­ mektedir. Tasarının hazırlanmasında görev alan bir değerli üye "tasarının can alıcı noktasını mal rejimleri oluşturuyor. Tasarı 1 030 maddeden oluşuyor. Medenî Yasamızın 937 maddesi vardır. Bu 937 madde tasarıda aynen korunmuş, dili anlaştırılmış, günümüz Türkçesine adapte edilmiştir. Geri kalan 93 maddede ağırlık noktasını, mal rejimleriyle ilgili olarak yaptığımız bu değişiklik oluştur­ maktadır" demiştir. Bu ifâdelerden de anlaşılacağı üzere, tasarının değişikliğe uğrayan asıl bölümü mal rejimleridir. Şahsın hukuku bölümünde yapılan değişiklikler, genelde, dilin arılaştırılması çalışmalarının ağırlık kazandığı değişikliklerdir. 8 inci maddede "her şahıs" yerine "her insan" kullanılmış, medenî haklardan istifade, hak ehliyeti; medenî hakları kullanma, fiil ehliyeti olarak değiştirilmiştir. "Rüşt", "erginlik"; "temyiz kudreti", "ayırt etme gücü" olarak düzenlenmiştir. 9 uncu maddede eski metindeki "istisap" ve "iltizam" sözlerinin karşılığı olan haklara ve borç­ lara ehil olmak anlamı, 48 inci maddede aynen kullanılmış bulunmasına rağmen, burada farklı ifade edilmiştir. 19 uncu maddede yapılan değişiklik sadece sadeleştirmeden ibaret olmayıp, toplumumuzun hemen her ferdi tarafından bilinen, benimsenen, kullanılan, kabul gören ve kendisine birçok hukukî sonuç bağlanan "ikametgâh" sözcüğüdür. Hem konu başlığı hem de ikametgâh sözünün geçtiği her cümle değiştirilmiş, "yerleşim yeri" haline getirilmiştir. Komisyonda, "yerleşim yeri"nin, "ikametgâh" anlamına gelmediği, bunun hukukî karışıklık­ lara sebep olacağı tartışma konusu yapılmış, gerek hukukçu profesörler gerekse Sayın Bakanın konuya açıklık getirmek için yaptıkları açıklamalarda "ikametgâh", "yerleşim yeri" ve "oturma yeri" arasındaki hukukî bağ veya fark net bir şekilde izah edilememiş, çelişkiler yaşanmıştır. örneğin, Prof. Kılıçoğlu, Ankara Oran'da evi, bir de Gölbaşı'nda yazlığı olan birisinin yerleşim yerinin Oran olduğunu, Gölbaşı'na yapılacak tebligatın geçersiz olacağını vurgulamıştır. Prof. Akıntürk, "yerleşme yeri"nin, adres olmayıp, "oturmak niyetiyle bulunulan yer; il veya ilçe" olduğunu savunmuştur. Sayın Bakanın izahına göre ise, Ankara'da yerleşme kastım olmadığı için benim, mil­ letvekilliğim süresince de ikametgâhım Erzurum olarak devam edecektir; ancak, burada bir başka sıkıntı doğacak, benim ikametgâhım Erzurum olarak kalıyorsa, aleyhimde açılacak davaların, icra takiplerinin ve buna benzer hukukî sonuç doğuracak işlemlerin orada yapılması gerekecek, hak düşürücü sürelere yetişemeyecek, bundan zarar göreceğim. Çocuklarımı Ankara'da okula yazdırır­ ken veya bir alım-satım işlemi yaptırırken vereceğim ikamet senedini Oran muhtarlığından alacağım; ama, bu, ikametgâhım olmayacak. Bütün bu karışıklıklar çözümlenmemiş, izaha muhtaç olarak durmaktadır. BAŞKAN - Sayın Kukaracı, 1 dakikanız var efendim. FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, karı-koca eşitliğini sağlamak amacıyla 21 inci maddede yapılan değişiklikte, "kocanın ikametgâhı karının ikametgâhı addolunur" hükmü kaldırılmıştır. Medenî Kanunda kadın-erkek ayrımcılığını çağrıştıran her hüküm değiştirilmiş; Birleşmiş Mil­ letler Kadınlara Karşı Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesine uyum sağlanmıştır. Bilindiği gibi, adı geçen sözleşmede kadınlara karşı cinsiyete dayalı olarak her türlü ayrımcılık, dışlama ve kısıtlama yapılması ayrımcılık olarak kabul edilmiştir. Sözleşmeye taraf olan devletler ayrımcılığı önlemek, -370-