ايَ أَﳞَُّﺎ اذلَِّﻳﻦَ آﻣَﻨُﻮا اﺻْ ﱪِ ُوا وَﺻَ ﺎﺑِﺮُوا اﺳـﺘ

advertisement
Allâh yolunda nöbet tutmak, 23 Rebîulevvel 1435 (24 Ocak 2014) ‫ َاي َٔاﳞُّ َﺎ َّ ِاذل َﻳﻦ ا ٓ َﻣﻨُﻮا ْاﺻ ِ ُﱪوا َو َﺻﺎ ِﺑ ُﺮوا‬: ‫اﺳـﺘﻌﻴﺬ اب‬
‫ﻮن‬
َ َّ ‫َو َراﺑ ُِﻄﻮا َواﺗ َّ ُﻘﻮا‬
َ ‫اهلل ﻟَ َﻌﻠ َّ ُ ْﲂ ﺗُ ْﻔ ِﻠ ُﺤ‬
‫ رابط ﻳﻮم ﰲ ﺳﺒﻴﻞ ﷲ‬: {‫ﻗﺎل رﺳﻮل ﷲ }ﺻﻠﻌﻢ‬
‫ﺧﲑ ﻣﻦ ادلﻧﻴﺎ وﻣﺎ ﻋﻠﳱﺎ‬
Muhterem Mü’minler! Hutbemiz ALLAH YOLUNDA NÖBET TUTMAK hakkındadır. Cenab‐ı Hak, insanların küfür ve cehalet karanlıklarında boğulduğu, Hak ve adaletten uzaklaştığı bir zamanda Hatemü’l‐Enbiya olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i Âlemlere Rahmet olarak göndermiş; O Rahmet Peygamberi (s.a.v.) Efendimiz de, Cenab‐ı Hakk’ın izn‐ü inayetiyle insanlık için bir üsve‐i hasene olarak, kızlarını dahi diri diri toprağa gömebilen insanları, Allah yolunda canla başla mücadele edecek bir îman ve ahlâk seviyesine taşımıştır. Fakat Din‐i Celil‐i İslam’ın tesis ve tebliği esnasında Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve O’na tabi olan Eshab‐ı Kirâm (r.anhüm) Hazerâtı akla hayale gelmeyecek baskı, sıkıntı ve saldırılara maruz kalmışlardır. Ancak bu durum onların imanlarına zerre kadar zarar vermemiş; neticede milâdî takvime göre ocak ayına denk gelen Mekke’nin Fethi ile İslam’ın ve Müslümanların mutlak galibiyeti tahakkuk etmiştir. Bununla birlikte Din‐i Celil‐i İslam’ı kabul edemeyenlerin İslam’a karşı hücumları, zaman içerisinde değişik şekiller alarak, günümüze kadar her devirde devam etmiştir. İşte bu sebeple, yani Din‐i Celil‐i İslam’a karşı yapılan saldırıların hep devam etmesi ve çok farklı şekillere bürünmesi sebebiyle, daima uyanık olunması, başka bir ifade ile Allah yolunda nöbet tutulması icap etmektedir. Allah Yolunda Nöbet Tutmak ayet‐i kerimelerde ve hadis‐i şeriflerde “Rabıta ve Ribat” kelimeleriyle ifade edilmektedir. Bu hususla alakalı olarak Al‐i İmran Suresi’nin 200. ayet‐i kerimesinde meâlen şöyle buyruluyor: “Ey İman edenler, sabredin, sabır yarışında düşmanlarınızı geçin, hazır ve rabıtalı bulunun ve Allah’tan korkun. Umulur ki felah bulasınız.” Bu ayet‐i kerimede geçen ‫ورابطوا‬ kelimesi şu şekilde tefsir ediliyor: “Ey iman edenler, murabata ediniz, ribat yapınız. İmam arkasında cemaatle namaz gibi birbirinize bağlanıp vazifeye mukayyed olunuz… Bu kelime esasen “rabt‐ı hayl” tabirinden alınmıştır. „Rabt‐
ı hayl” at bağlamak demektir; ki düşmana karşı atını bağlayıp gözetleme halinde olmak manasınadır.”1 Ancak bunun şekli, hiç şüphesiz zamanın şartlarına göre değişiklik arz eder. Ribat yani Allah yolunda nöbet tutmanın faziletini ifade eden birçok hadis‐i şerif vardır. Sahih‐i Müslim’de geçen bir hadis‐i şerifte “Allah yolunda bir gün ve bir gece nöbet tutmak bir ay (nafile) namazdan ve oruçtan hayırlıdır. Allah yolunda nöbet tutarken vefat eden kişi, yaptığı amelin sevabını almaya devam eder, Allah katında merzuk olur ve şeytanın fitnesinden emin olur.”2 buyuruluyor. Yine bu mevzuda “Allah yolunda nöbet beklerken kılınan namaz iki milyon namaza muadildir” şeklinde başka bir hadis‐i şerif de rivayet edilmiştir.”3 Aynı ayet‐i kerimenin tasavvuf nokta‐i nazarından tefsiri de şöyledir: Malum bu ayet‐i celilede Allah düşmanlarına karşı nöbet beklemek emrediliyor. Burada iki türlü düşman vardır. Biri yukarda bahsettiğimiz tarz düşmanlardır. Diğeri ise nefs‐i emmare denilen düşmandır ki insanın düşmanlarının en şiddetlisi işte bu nefs‐i emmaredir. Hem de nefis karşısında mağlup duruma düşülürse –hafizanallah‐ ahireti kaybetme korkusu vardır. Peygamber‐i Zîşân Efendimiz Tebük seferinden döndükleri zaman, „Küçük cihad’dan büyük cihada döndük. Büyük cihad kişi’nin nefsiyle mücahedesidir“, buyurarak bu husûsa işaret etmişlerdir. O halde dünyevî hayata kasdeden düşmanın karşısında nöbet beklemek vacip olunca, uhrevî hayata kasdeden o en büyük düşman karşısında nöbet beklemek evleviyetle vaciptir. Nefis karşısında nöbet beklemek ise ehlince malum olduğu üzere rabıta‐i şerife’dir. Muhterem Mü’minler, Görüldüğü üzere tehlike ve bununla birlikte gelen vazifemiz büyüktür. Bu gün Allah yolunda nöbet tutmak, Rasül‐i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz’e gönülden bağlanıp Ehl‐i Sünnet ve’l‐Cemaat akidesini ve İslamî Hükümleri öğrenip‐öğretmek, mukaddesatına ve selefine saygılı, İslam’a hizmet şuurunu kazanmış, aynı zamanda nefis mücadelesini ihmal etmeyen ahlak‐ı hamîde sahibi nesiller yetiştirmektir. 1Elmalılı, alakalı ayetin tefsiri; 2 Sahih‐i Müslim, cild 3, sayfa 1520; 3 Elmalılı 
Download