kan fizyolojisi - E

advertisement
KAN FİZYOLOJİSİ
Yrd.Doç.Dr. Önder
AYTEKİN
Kan
Plazma veya Serum adı
verilen sıvıda, süspansiyon
halinde hücresel
elementleri içeren dokuya
“Kan Dokusu” denir.
Total Miktarı.
Vücut Ağırlığının % 8
kadarıdır.
70 kg bir insanda 5-6 litre
kan bulunur
Kanın Görevleri
•
Dokulara O2 taşır.
•
Beslenme.
•
Boşaltım.
•
Vücut sıcaklığının düzenli kalmasını
sağlar.
•
Vücutta tuz ve su dengesini korur.
•
Asit-baz dengesini korur.
•
Pıhtılaşma faktörleri ile kan kaybını
Kanın Görevleri
•
•
•
Taşıdığı Hücresel ve Hümoral
Bağışıklık Sistemi ile organizmayı
enfeksiyonlara karşı korur.
Hormon ve Nörohormonları taşıyarak
vücudun düzenli çalışmasına yardım
eder.
İnterstisyel kompartman
hacminin düzenlenmesinde rol
alır.
•
•
•
•
Kan sudan daha kalın, daha yapışkan ve daha
yoğundur
Sudan 4-5 kat daha yavaş akar. Akışa karşı
karşılaştırmalı direnç vizkozite olarak
adlandırılır. Kanın vizkozitesi sudan daha
fazladır.
pH 7,35-7,45 arasında ve hafif alkaliktir.
Arteriyel kan venöz kandan daha alkalidir.
Sıcaklığı yaklaşık 38 °C ‘dir.
•
Kanın
Fiziksel
Özellikleri
Kanın rengi
kırmızıdır. Bu renk,
eritrositlerin içinde
bulunan ve Fe içeren
Hemoglobinden
kaynaklanmaktadır.
•
Hb’nin O2 ile
birleşme derecesi
rengini etkiler. 1 gr
Hb: 1.34 – 1.39 ml
O2 bağlar.
100 ml ven kanı 15
ml O2 içerir ve
vişne kırmızısı
rengindedir.
100 ml arter kanı 20
ml O2 içerir ve kiraz
kırmızısı
rengindedir.
Sedimantasyon (SED)
Eritrositlerin (mm/saat) çökme hızı.
Normal SED değeri
(mm/saat)
Ortalama
Yenidoğan
0–1
Erkekte
0–8
4
Kadında
0 - 16
8
Kanın Bileşimi
A- Kanın Hücresel
Elementleri
% 45
B- Kanın Sıvı Kısmı
(Plazma veya Serum)
% 55
Kanın Hücresel Elementleri
Eritrositl
er
Trombositler
Lökositler
Eritrositler
Lökositler
Polimorfnüklear Granülositler
Nötrofiller
Eozinofiller
Bazofiller
Agranülositler
Monositler
Lenfositler
Trombositle
r
P L A Z M A
Kanın sıvı kısmı
* Su
% 91
* Organik Maddeler
(Proteinler)% 7
* İnorganik Maddeler
%2
Organik Maddeler
1. Proteinler
(% 7 gr)
a. Albumin (% 4.5 gr) “ Taşıyıcı görevi yapar”
b. Globulin (% 2.5 gr): 1, 2, β1, β2 ve Ig ’lere
ayrılır.
E
İmmunoglobulinlerin [Ig]: Ig G, Ig M, Ig A, Ig D, Ig
gibi çeşitleri vardır.
“Hem taşıyıcı, hemde antikor oluşumunda görev yaparlar”
Organik Maddeler
2.Karbonhidrat (Glikoz % 80-110 mg)
3.Lipidler
Nötral yağlar, Fosfolipid, Kolesterol, Lesitin
4. Residüel (artık) Azot
Üre, Ürik Asit, Ksantin, Hipoksantin,
Kreatin, Kreatinin, Amonyak, Amino Asitler.
5. Hormonlar, Antikorlar, Çeşitli Enzimler
Plazma Proteinleri ve Başlıca Görevleri
A D I
Haptoglobulin
Hemopeksin
Transferrin
FONKSİYONLARI
Hb’i bağlar.
Hem’i bağlar.
Fe’i bağlar, taşır.
C3 Kopleman
Cu’ı bağlar ve taşır, Fe+2  Fe+3
dönüştürür.
İmmun sisteme ait enzim proteini.
Plasminojen
Fibrinolizise neden olur.
Seruloplasmin
Fibrinojen
Kanı pıhtılaştırır.
Protrombin
Kanı pıhtılaştırır.
Albumin
Yağ asitleri, Bilirubin, Tiroksin, Kortizol, Hem,
çok sayıda ilaçları bağlar ve taşır.
A l y u v a r l a r (eritrositler)
•
Eritrosit olarak da bilinen alyuvarların esas
fonksiyonu akciğerlerden dokulara oksijeni
ileten hemoglobin (Hb) taşımaktır.
Eritrositler
Eritrositlerin içerisinde bulunan Hb mükemmel
bir asit-baz tamponudur.
Eritrositlerin
içerisinde,
Karbonik Anhidraz
Enzimi bulunur.
Eritrositlerin Üretimi
•
•
Embriyonik yaşamınilk birkaç haftasında
primitif, çekirdekli alyuvarlar vitellüs kesesinde
üretilir. Gebeliğin ikinci trimesteri sırasında
dalak ve lenf düğümlerinde de önemli
miktarda eritrosit yapımı olmakla birlikte
alyuvarların üretildiği esas organ karaciğerdir.
Gebeliğin son ayında ve doğumdan sonra ise
alyuvarlar tümüyle kemik iliğinde yapılır.
Proeritroblast
Mitoz
Bazofilik Eritroblast
Mitoz
Polikromatofilik
Eritroblast
Mitoz
Ortokromatofilik
Eritroblast
Retikülosit
Eritrosit
Kan Hücrelerinin Oluşması
Embriyonal ve Fötal Dönemde Hematopoez
(Kan Yapımı)
1). Mezoblastik Dönem.
2). Hepatik Dönem.
3). Myeloid Dönem.
Doğumdan sonra
Total ilik hacmi:
70-90 ml kadardır.
hematopoez
A). Yenidoğanda tüm kemik iliği aktiftir.
B). Beş yaşından sonra aktif ilik çevre
kemiklerden merkeze çekilir.
Örn: 15 kg’ lık çocukta total ilik hacmi 1600 ml.
Aktif ilik ise 1000-1400 ml kadardır.
C). 70 kg’lık kişide total ilik hacmi 2600-4000 ml dir.
Aktif ilik ise 1200-1500 ml kadardır.
D). Organizmada
kan artar,
yapımınormalin
gereksinimi
arttığı
koşullarda
aktif
iliğin hacmi
3-5 katı
üretim
yapılabilir.
Kemik iliğinden
kan hücrelerinin
üretimi
Kemik iliğinde orjiınal çok yönlü hematopoietik kök hücreden (PHSC)
çeşitli farklı periferik kan hücrelerinin oluşumu
Alyuvar Üretiminin Düzenlenmesi - Eritropoietinin Rolü
•
•
Dolaşım sistemindeki total alyuvar kütlesi, dar
sınırlar içinde düzenlenir. Öyle ki, akciğerden
dokulara yeterli doku transportunu sağlayacak
uygun miktarda alyuvarın daima bulunmasına
rağmen, hücreler kan akımına engel olacak
kadar fazla miktara da ulaşmaz.
Alyuvar üretimini stimüle eden esas faktör
dolaşımdaki bir glikoprotein hormon olan
eritropoietin’dir.
Çeşitli faktörlerle doku oksijenlenmesi azaldığı zaman,
eritropoietin mekanizmasının alyuvar üretimini
artırma fonksiyonu
•
Hemoglobin Yapımı
Hemoglobin sentezi proeritroblastlarda
başlar ve önemsiz düzeyde de olsa retikulosit
evresinde bile devam eder. Çünkü retikulositler
kemik iliğini terk edip kana geçtikten sonra az
miktarda da olsa bir - iki gün hemoglobin
yapımını sürdürürler.
•
Hemoglobinin Oksijenle Birleşmesi
Hemoglobin molekülünün en önemli
özelliği oksijenle gevşek ve tersinir olarak
•
Demir
Demir hemoglobin, miyoglobin ve
sitokromlar, sitokromoksidaz, peroksidaz gibi
diğer maddeler ve katalaz oluşumunda
önemlidir.
Eritroblast ana hücresinde Hb sentezi
Amino asitler

Vit B12
Folik Asit

 ve  zincirleri
Globin
DNA
Hemoglobin
Hem
Ferritin
M i t o k o d r i
Demir
TF
TF
Demir
TF - Fe
TF - Fe
Hb Bileşikleri
*
*
*
*
*
*
HbO2 – Oksi Hb.
HbCO2 – Karbomino Hb.
Hb redüit Hb.
HbCO – Karbonmonoksit Hb.
Met – Hb –Fe+3
Glikozillenmiş Hb,
gibi bileşikleri mevcuttur.
ALYUVARLARIN YIKIMI
•
•
•
Alyuvarlar kemik iliğinden dolaşım sistemine
çıktıkları zaman normalde yıkılmadan önce
ortalama 120 gün dolaşımda kalırlar.
Alyuvarlardaki metabolik sistemler zamanla
giderek daha az aktif hale gelir ve yaşamsal
olaylar zayıfladığı için hücre daha kırılgan
(frajil) olmaya başlar.
Alyuvar membranı kolay zedelenebilir hale
gelmeye başladığında, dolaşımdaki bazı dar
noktalardan geçerken hücreler yırtılır ve
•
Hemoglobinin Yıkımı.
Alyuvarlar vücudun çeşitli kesimlerindeki
özellikle karaciğerde (Kupffer hücreleri), dalakta
ve kemik iliğindeki makrofajlar tarafından hızla
fagosite edildiğinde hemoglobin açığa cıkar.
Sonraki birkaç saat ile gün içinde makrofajlar
hemoglobinden demiri ayırarak, kana geri
verirler. Demir de kanda transferrin ile taşınarak
ya kemik iliğinde yeni alyuvar üretiminde
kullanılır veya karaciğer ve diğer dokularda
ferritin halinde depolanır.
Hemoglobin Yıkımı
Yaşlı eritrositler makrofajlar tarafından
fagosite edilmesi sonucu ortaya çıkan
Bilirubin, karaciğerde Glukuronid ile
birleşerek safra yoluyla sindirim kanalına
verilir. Burada feces Urobilinojenine
dönüşür ve daha sonra Sterkobilin’e
dönüşürek dışkıya renk verir. Kana geçen
Bilurubin ise idrarla Urobilinojen halinde
atılır.
Sarılık (İkter-Jaundice)
Hücre dışı sıvılarda Bilirubin’in normal (0.5
mg/dl)’in üzerine çıktığı durumlarda görülür.
Sarılık (İkter-Jaundice)
Nedenleri:
1.
Hemolitik ikter:
Aşırı hemoliz sonucu görülür.
Örn: Eritroblastosis fetalis ve yanlış kan transferi.
Sarılık (İkter-Jaundice)
2. İntrahepatik ikter:
Karaciğer
hücrelerinin safra
sentezlememesi
sonucu kan bilirubin
düzeyi yükselir.
Sarılık (İkter-Jaundice)
3. Post hepatik (Obstrüktif) ikter:
Safra kanalının taş veya tümör tarafından
tıkanması sonucu safra atılamaz ve kandaki düzeyi
artar.
Polisitemi
Eritrosit sayısının normalden fazla olması durumudur.
Çeşitleri:
* Fizyololik polisitemi
* Patolojik polisitemi
Fizyololik
polisitemi
2). Spor yapanlarda
1). Yenidoğanlarda
3). Yüksek yerlerde yaşayanlarda gözlenir.
Patolojik polisitemi
1). Hipoksi sonucu
2). Hematopoetik
dokuların
hastalıkları
sonucu gelişir.
ANEMİLER
•
Anemi, alyuvarların çok hızlı kaybı veya çok
yavaş üretimi nedeniyle olabilen alyuvar
eksikliği demektir.
Anemi
Nedenleri:
1. Kan kaybı olursa,
2. Kan yapımı
bozulursa,
3. Kan yıkımı
hızlanırsa,
4. EPO yapımı bozulursa, anemi gelişir.
Anemi Çeşitleri
* Sideroblastik Anemi. Hem sentezinin bozulması sonucu
oluşur.
* Hipokromik Anemi. Fe ve B6 eksikliği sonucu oluşur.
* Aplastik Anemi. Kİ applazisi sonucu oluşur.
* Megaloblastik Anemi. B12, Folik asit, intrinsik faktörlerden
birinin eksikliği sonucu oluşur.
* Pernisiyöz Anemi. İntrinsik Faktörün eksikliği ile oluşur.
Tedavi edilmez ise megaloblastik anemiye dönüşür.
* Hemolitik Anemi. Nedeni herediterdir. Eritrosit zarı frajildir.
* Sferositoz Anemi. Eritrositler çok küçük ve küre şeklindedir.
MEGALOBLASTİK ANEMİ
ORAK HÜCRELİ ANEMİ
HİPERSEGMENTE
NÖTROFİLLER
Normal Eritrosit
DEMİR EKSİKLİĞİ ANEMİSİ
PERNİSİYÖZ ANEMİ
POLİKROMATOFİLİK MEGALOBLAST
OVAL MAKROSİTLER
Anemilerin Sınıflandırılması
1- DNA Sentezi Bozukluğuna Bağlı Anemiler
a). B12 vit. Eksikliği
1- Bozuk diyet (makrositik anemi)
2- İntrinsik faktör eksikliği (pernisiyöz anemi-gastrektomi).
3- Yetersiz emilim.
b). Folik Asit Eksikliği:
1- Bozuk diyet (makrositik anemi).
2- Yetersiz emilim.
3- Artan gereksinim (gebelik,hemolitik anemi,büyüme ve ilaçlar).
Anemilerin Sınıflandırılması
2- Hem Sentezi Bozukluğuna Bağlı Anemiler
Fe eksikliği anemisi
12345-
Bozuk beslenme.
Bozuk emilim (gastrektomi).
Artan gereksinim (gebelik, büyüme, kan kaybı).
Kurşun zehirlenmesi.
Pridoksan yetersizliği.
3- Globin Sentezi Bozukluğuna Bağlı Anemiler
1- Yapı gen bozukluğu.
2- Kontrol gen bozukluğu (Talasemi ve yüksek HbF)
Anemilerin Sınıflandırılması
4- Eritrosit Membran Bozukluğu ve Enzim Eksikliğine
Bağlı Anemiler
5- Ana hücre Yetersizliğine Bağlı Anemiler
Ana hücre
yetersizliği
Multipotansiyel
Aplastik Anemi
Unipotansiyel hücre ve
EPO azlığı
6- Kİ Fonksiyonu Bozukluğuna Bağlı Anemiler
Metastatik hastalıklar, Lösemi, Lenfoma
Vücudun Enfeksiyonlara Direnci:
Lökositler, Granülositler,
Monosit-Makrofaj Sistemi
ve
İnflamasyon
•
•
•
Vücudumuz bakteri, virus, mantar ve
parazitlerekarşı her zaman açıktır, bunların
hepsi normalde deride, ağızda, solunum
yollarında, sindirim kanalında, gözün
membranlarında ve hatta üriner kanalda
değişen miktarlarda bulunur.
Bu ajanların çoğu, eğer daha derin dokulara
yayılırsa, ciddi hastalıklara neden olabilirler.
Ayrıca bu normalde var olanlara ek olarak,
•
•
•
Vücudumuz, farklı enfeksiyöz ve toksik
ajanlarla savaşmak için özel bir sisteme
sahiptir.
Bu sistem kandaki lökositler (akyuvarlar) ve
lökositlerden kaynaklanan doku hücrelerinden
oluşmuştur.
Bu hücreler birarada çalışarak, iki yolla
hastalıkları önlerler.
(1) yayılımcı ajanları fagositoz ile harap ederek
(2) antikorlar ve duyarlı lenfositler oluşturarak
bunların biri ya da ikisiyle birlikte yayılımcıyı,
LÖKOSİTLER (AKYUVARLAR)
•
•
•
Lökositler vücudun savunma sisteminin
hareketli birimleridir. Kısmen kemik iliğinde
(granülositler, monositler ve az sayıda lenfosit)
oluşurlar.
Oluştuktan sonra, kan ile kullanılacakları farklı
vücut bölgelerine taşınırlar.
Akyuvarların gerçek önemleri çoğunun spesifik
Akyuvar Tipleri
Kanda normalde altı çeşit akyuvar bulunur.
polimorfonükleer nötrofiller
}
polimorfonükleer eozinofiller Granülositler
polimorfonükleer bazofiller
monositler
lenfositler
ve seyrek olarak da plazma hücreleridir.
Ayrıca çok sayıda trombosit bulunur, bunlar
kemik iliğinde bulunan ve akyuvarlara benzeyen
•
•
Granülositler ve monositler(makrofaj)
yayılımcı organizmayı esas olarak sindirerek
yani fagositoz ile vücudu korurlar.
Lenfosit ve plazma hücrelerinin fonksiyonu ise
temelde immun sistem ile ilişkilidir.
•
NÖTROFİLLERİN VE
MAKROFAJLARIN
Nötrofiller,
bakteriler ÖZELLİKLERİ
ve viruslarla dolaşan
SAVUNMA
kanda bile savaşıp, onları harap edebilen olgun
hücrelerdir.
•
Makrofajlar, yaşamlarına enfeksiyon ajanları
ile savaşma yetenekleri kısıtlı, henüz tam
gelişmemiş kan monositleri şeklinde başlarlar.
Ancak dokulara geçtikleri anda şişmeye
başlarlar, bazen çapları beş misli artarak 60 ila 80
•
NÖTROFİLLERİN VE
MAKROFAJLARIN
Akyuvarlar
Doku Aralıklarına
Diapedez İle
SAVUNMA
ÖZELLİKLERİ
Girerler
•
•
•
Akyuvarlar Doku Alanlarında Ameboid
Hareketle İlerler.
Akyuvarlar İnflamasyonlu Doku Bölgelerine
Kemotaksis ile Çekilirler.
Fagositoz
Nötrofil ve makrofajların en önemli
fonksiyonları olan fagositoz saldırgan ajanın
EOZİNOFİLLER
Eozinofiller zayıf fagositlerdir ve kemotaksi gösterirler, fakat
nötrofillerle kıyaslandığında eozinofillerin belli tip
enfeksiyonlara karşı korunmada önemleri kuşkuludur.
Diğer yandan eozinofiller paraziter enfeksiyonlu kişilerde
sıklıkla çok miktarda üretirler ve parazitli dokulara göçerler.
Parazitlerin çoğu eozinofiler veya diğer fagositik hücreler
tarafından fagosite edilemeyecek kadar büyük olmasına
rağmen eozinofiller özel yüzey molekülleri yoluyla parazitlere
tutunurlar ve birçoğunu öldüren maddeleri salgılarlar.
Eozinofiller özellikle alerjik reaksiyonların olduğu dokularda,
alerjen-antikor kompleksini yıkarak fagosite eder, böylece lokal
inflamatuvar sürecin yayılımını önlerler.
BAZOFİLLER
Bazofiller, kanın pıhtılaşmasını önleyen heparin'i salarlar.
Bazofiller alerjik reaksiyonların bazı tiplerinde çok önemli rol
oynarlar.
LENFOSİTLER
Lenfositler de diğer kan hücreleri gibi kemik iliğindeki ana hücreden
kaynaklanırlar.
Ana hücrelerin bir bölümü, lenfositlerin ön hücresi olan lenfoblastlara
dönüşürler.
Bu lenfoblastların da bir bölümü “Timus” organına gidip orada
lenfositlere dönüşürler. Timus organında olgunlaşan lenfositlere
T-lenfositleri denir. T-lenfositleri daha sonra vücudun lenfoid dokularına
yayılırlar. Bu dokular lenf bezleri, dalak, bademcikler, bağırsaklardaki
peyer plakları ve kemik iliğindeki lenfoid odaklardır. T-lenfositleri küçük
lenfositlerdir. T lenfositleri antijen uyarısını alınca, bazı değişikliklere
uğradıktan sonra birtakım maddeler salgılarlar. Lenfokin denilen bu
maddelerle harekete geçirdikleri immun sistemin öteki hücrelerini bu
istenmeyen molekül üstüne saldırtarak onu ortadan kaldırmaya çalışırlar.
Bu yüzden, bu çeşit bağışıklığa “Hücre aracılığıyla oluşan bağışıklık” ya da
“Hücresel Bağışıklık” denir.
LENFOSİTLER
Kemik iliğindeki öteki bazı ana hücreler de lenfoblastlara
dönüştükten sonra kemik iliğinin kontrolunda gelişmelerini
tamamlayarak olgunlaşırlar. Bunlara B-lenfositleri denir.
B-lenfositleri büyük lenfositlerdir. B-lenfositleri antijen ile
uyarıldıklarında önce lenfoblast ve sonra plazma hücresi
(plasmosit)ne dönüşürler. Plazma hücreleri tekrar aynı antijen ile
uyarıldığında bu antijen ile birleşerek onu etkisiz hale getirecek
özel maddeler oluştururlar. İmmünglobülin (Ig) veya Antikor
denilen bu maddeler kan serumunda çok miktarda bulunduğu ve
genellikle serumdan elde edildiği için bu tip bağışıklığa Serolojik ya
da “Hümoral Bağışıklık” denir.
İnflamasyon
•
Bakteri, travma, kimyasal maddeler, sıcaklık ve
herhangi diğer bir olay nedeniyle, yaralanan
dokudan, dokuda çarpıcı ikincil değişikliklere
neden olan çeşitli maddeler salınır. Tüm doku
değişiklikleri kompleksine inflamasyon denir.
İnflamasyonun özellikleri
•
•
•
Lokal kan damarlarında vazodilatasyona bağlı
lokal kan akımı artışı
Kapiller permeabilitenin artması ile büyük
miktarda sıvının interstisyel aralığa sızması
İnterstisyel aralıktaki sıvının, kapillerlerden
sızan fazla miktardaki fibrinojen ve diğer
proteinler nedeniyle pıhtılaşması
İnflamasyon
•
•
Bu reaksiyonlara neden olan birçok doku
ürünlerinden bazıları histamin, bradikinin,
serotonin, prostaglandinler, kompleman
sisteminin çeşitli farklı reaksiyon ürünleri, kan
pıhtılaşma sisteminin reaksiyon ürünleri ve
duyarlı T hücreleri tarafından salınan lenfokin
diye adlandırılan çeşitli maddeler’dir.
Bu maddelerin çoğu, makrofaj sistemini
kuvvetle aktive eder ve birkaç saat içinde,
makrofajlar yaralanmış dokuyu parçalamaya
başlar, hatta bazen makrofajlar halen canlı
olan doku hücrelerine de zarar verirler.
LÖKOPENİ
•
Lökopeni veya agranülositoz olarak bilinen ve
nadiren ortaya çıkan klinik durumda, kemik
iliği akyuvar yapımını durdurarak vücudu
bakterilere ve dokuları istila eden diğer
ajanlara karşı korunmasız bırakır.
Kan Gruplarının Belirlenmesi
Kan Grubu Tayini
Bir kan transfüzyonu öncesinde uygunluk açısından alıcı ve vericinin kan
gruplarının tayini gereklidir. Bu kan grubu tayini olarak adlandırılır ve şu
şekilde yapılır:
Kan hücreleri önce plazmadan ayrılarak serum fizyolojikle
sulandırılır,
daha sonra bir kısım anti-A aglütinin ile, diğer bir kısım anti-B aglütinin ile
karıştırılır. Birkaç dakika sonra karışıma mikroskop altında bakılır. Eğer
eritrositler kümeleşmişlerse, yani “aglütinasyon”
varsa, antijen-antikor
reaksiyonu olmuş demektir.
Kan Grupları
Ana Kan Gruplarının
Genotip, Fenotip, Aglutinojen ve Aglutinin
Özellikleri
Genotip
Kan Grubu Aglutinojen
Aglutinin
OA
veya
AA
A
A
Anti-B (β)
OB
veya
BB
B
B
Anti-A (α)
A ve B
---
---
Anti-A (α)
Anti-B (β)
AB
OO
AB*
O**
* Genel Alıcı.
** Genel Verici.
Eritroblastozis Fötalis
"Yenidoğanın Hemolitik Hastalığı"
Eritroblastozis fötalis, fötus ve yenidoğanın
eritrositlerinin aglutinasyonu ve fagositozu ile kendini
gösteren bir hastalığıdır.
Çoğu eritroblastozis fötalis olgusunda anne Rh
negatif, baba ise Rh pozitiftir. Bebek babasından Rh
pozitif antijeni alır, anne ise bebeğin Rh antijeni ile
karşılaştıktan sonra anti-Rh aglutuninler geliştirir.
Plasentadan geçen aglutininler fötusun kanında
eritrosit aglutinasyonuna yol açarlar.
Eritroblastozis Fötalis
Eritroblastotizis'in Klinik Tablosu:
Sarılık gelişen, eritroblastozisli yenidoğan genelde
doğum sırasında anemiktir ve anneden gelen anti-Rh
aglütininler bebeğin kanında 1 - 2 ay daha dolaşıp daha
çok sayıda eritrositin yıkımına yol açarlar.
Hastalığının Sıklığı:
Birinci Rh+ çocuğuna hamile olan Rh negatif anne
genellikle bebeğe zarar verecek ölçüde anti-Rh aglutinin
yapamaz. Ancak ikinci Rh pozitif bebeklerin %3’ü,
üçüncü bebeklerin %10 ’u eritroblastozis fötalis
bulguları taşır izleyen gebeliklerde sıklık giderek artar.
Rh Uyuşmazlığı
Eritroblastotik Yenidoğanm Tedavisi
Eritroblastozis fötalisin standart tedavisi
yenidoğanın kanının Rh-negatif kanla
değiştirilmesidir. Bu durumda 400 mililitre
kadar Rh-negatif kan 1,5 saat ve üstü sürede
infüze edilirken, yenidoğanın kendi Rh-pozitif
kanı da uzaklaştırılır.
HEMOSTAZ ve KANIN PIHTILAŞMASI
Hemostaz, kan kaybının önlenmesi anlamına gelir.
Bir damar zedelendiği ya da yırtıldığında çeşitli
mekanizmalarla hemostaz sağlanır.
Bu mekanizmalar:
(1)
Damar spazmı
(2)
Trombosit tıkacı oluşumu
(3)
Kanın koagülasyonu sonucu, kan pıhtısı oluşumu
(4)
Fibröz dokunun pıhtı içine doğru büyümesiyle
damardaki deliğin kalıcı olarak kapatılmasıdır.
Hemostatik Sistemin Başlıca
Elemanları
vDamar duvarı
vTrombositler
vPıhtılaşma faktörleri
Primer Hemostaz
Damar zedelenmesi olan bölgede;
v İlk reaksiyon olan vazokonstriksiyon’un,
v Takiben trombosit adhezyonu ve agregasyonunun
oluşmasıdır.
v Saniyeler içinde gelişir.
v Oluşan trombosit tıkacı gevşektir.
Sekonder Hemostaz
v Pıhtılaşma faktörlerinin oluşturduğu sistemin
(intrinsik/ekstrinsik sistem) devreye girmesiyle
sağlam bir pıhtı tıkacının oluşmasıdır.
v Bu olay primer hemostaza göre daha yavaştır.
Travmatize kan damarında pıhtılaşma işlemi
Kan ve dokularda kan pıhtılaşmasını etkileyen 50’den
fazla önemli madde bulunmuştur.
Bunların bazıları pıhtılaşmayı sağlar, bunlara prokoagülan
denir, diğerleri pıhtılaşmayı inhibe ederler, bunlara ise
antikoagülan denmektedir.
Kanın pıhtılaşıp pıhtılaşmaması, bu iki grup madde
arasındaki dengeye bağlıdır.
Normalde antikoagülanlar baskındır ve kan pıhtılaşmaz;
ama bir damar zedelendiğinde hasarlanan alandaki
prokoagülanlar "aktive” olarak antikoagülanlara baskın
hale gelirler ve pıhtı oluşur.
Pıhtılaşma 3 ana basamakta meydana gelir:
(1) Damarın yırtılması ya da kanın kendisinin
hasarlanmasına cevap olarak kanda bir düzineden fazla
pıhtılaşma faktörünün rol oynadığı bir dizi kimyasal
reaksiyonlar kompleksi meydana gelir. Net sonuç, aktive
olan tüm maddelerin protrombin aktivatörü denen bir
kompleks oluşturmasıdır.
(2) Protrombin aktivatörü protrombinin trombine
dönüşümünü katalizler.
(3) Trombin bir enzim görevi yaparak fibrinojeni fibrin
iplikçilerine çevirir, daha sonra fibrin iplikçikleri
trombositler, kan hücreleri ve plazmayı da içine alarak
pıhtıyı oluşturur.
Kan Pıhtısının Erimesi-Plazmin
Plazma proteinleri plazminojen (veya profibrinolizin) adı
verilen bir öglobulin içerirler ve bu protein aktive
olduğunda plazmin (veya fibrinolizin) denen bir
maddeye dönüşür.
Kan pıhtısı içinde plazmin oluştuğunda, pıhtının
erimesine ve pıhtılaşma faktörlerinin çoğunun
haraplanmasına neden olur
ANTİKOAGÜLAN İLAÇLAR
Antikoagülan ilaçlar, pıhtılaşma olayını çeşitli
basamaklarda engelleyen ilaçlardır.
“Heparin” “Kumarin”, “Dikumâ-rol” “Varfarin” “Siklokumarol”
“Plazmin” “Ürokinaz”, “Streptokinaz” ve “Sreptodornaz” gibi.
Antikoagülanlı kan tüpleri
Heparin, Sodyum Sitrat, EDTA gibi antikoagülanları içerirler
Download