tc ege üniversitesitıp fakültesi farmakoloji anabilimdalı

advertisement
T.C
EGE ÜNİVERSİTESİTIP FAKÜLTESİ
FARMAKOLOJİ ANABİLİMDALI
DİŞHEKİMLİĞİNDE LOKAL ANESTEZİK
MADDELER VE İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Dişhekimi Berkay AŞKIN
Danışman Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehtap KÖKSAL
İZMİR-2012
ÖNSÖZ
‘‘DişhekimliğindeLokal Anestezik Maddeler ve İlaç Etkileşimleri’’
konulu tez çalışmamda beni yönlendiren ve yardımlarını esirgemeyen değerli
hocam Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı üyesi Prof.
Dr. Mehtap Köksal’a en iç içten teşekkürlerimi sunarım.
İZMİR-2012
Stj. Dişhekimi Berkay Aşkın
İÇİNDEKİLER
1.GİRİŞ VE AMAÇ
2.GENEL BİLGİLER………………………………………………………………2
3.ETKİ MEKANİZMALARI………………………………………………………...7
4.LOKAL ANESTEZİKLERİN FARMAKOKİNETİK ÖZELLİKLERİ………..17
5.LOKAL ANESTEZİK MADDELER……………………………………..........21
5.1.Kimyasal Yapıları………………………………………………………...….21
5.1.1. Tabii Kaynaklı Lokal Anestezik Maddeler………………..........21
5.1.1.1 Kokaine……………………………………………………...21
5.1.1.2Tropokaine………………………………………………….21
5.1.2. Sentetik Lokal Anestezik Maddeler…………………………...21
5.1.2.1. Esterler……………………………………………………..21
5.1.2.2. Amidler……………………………………………………...22
5.1.2.3. Hidroksil Grubu…………………………………………..22
5.2.1. Sınıflandırma………………………………………………………….…..22
5.2.1.1 Ester Grubu………………………………………………………22
5.2.2. Ester Olmayan Grup……………………………………………..23
5.2.2.1.Anilid(Amid grubu)………………………………………23
5.3.Özellikleri………………………………………………………………....24
6. Biotransformasyon ve Eliminasyonu………………………………….....31
7.Lokal Anestezik Maddelerin İlaç Etkileşimleri…………………………..33
7.1.Bupivakain…………………………………………………………………..33
7.2.Levobupivakain…………………………………………………………….33
7.3.Lidokain……………………………………………………………………..33
7.4.Prilokain…………………………………………………………………......34
7.5.Ropivakain……………………………………………………………….....34
7.6.Articain HCI……………………………………………………………..….34
8.ETKİLEŞİMİN GÖRÜLDÜĞÜ İLAÇLAR………………………………….....35
9.ÖZET……………………………………………………………………………..41
10.KAYNAKLAR………………………………………………………………….43
11.ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………….45
1.GİRİŞ VE AMAÇ
Lokal anestezi vücudun belli bir bölümünde sinir uçlarındaki depresyon
ve periferik sinirlerdeki iletim baskılanmasına bağlı olarak ortaya çıkan duyu
kaybıdır.
Lokal anestezinin en önemli özelliği ve genel anesteziden farkı şuur
kaybı
olmadan
ağrı
algılanmasını
periferde
ortadan
kaldırılmasını
sağlamaktır.Ayrıca lokal anestezinin genel anestezi ile karşılaştırıldığında
güvenilir
olması
kolay
uygulanması,hasta
hekim
kooperasyonunun
bozulmaması,daha uzun operasyon zamanı sağlamasıkanamanın azlığı ve
genel anestezinin kontrendike olduğu durumlarda kullanılabilmesi gibi
avantajları vardır(1).
Lokalanestezi yöntemlerinden en eski olanı fiziksel yöntemdir.Hekimler
extremiteleri bağlayarak ağrı ve kanamayı azaltmayı planlıyorlardı.Fakat o
tarihlerde hiç kimse sinir ve damarların sıkıştırılmasıyla dokularda oluşan
büyük zararlara değinmiyordu(6).
Daha sonraki yıllarda ağrısızlık temini amacıyla soğuk tatbiki
uygulanmaya başlanmıştır.Bunu kar ve buz kullanarak uygulayanlar 1664’te
Severino ve 1667’de Bartolinus’tur(6).
Modern lokal anestezinin esas gelişmesinde kokainin anestezik
tesirinin olduğunun anlaşılması çok önemli bir yer teşkil eder.Avrupa’ya koka
yaprakları Peru’dan getirilmiş ve kimyasal çalışmalar başlamıştır(6).
Bu konudaki en bilimsel uygulama 1884 yılında William S. Halsted
tarafından %4’lük kokain ile mandibular sinir uyuşturularak elde edilmiştir(11).
Bu tarihten sonra bilimsel çalışmalar hızlanmış,kokainin başka
türleri,ethyl chloride,novokaine ve vazokonstriktörlerin anestezik solüsyonlara
ilavesi,yeni anestezik teknikleri,hipodermik ve yüksek basınç şırıngalarının jet
enjektörlerinin geliştirilmesi gibi pek çok yenilik takdim edilmiştir(11).
Bugün kliniklerde değişik amaçlar için değişik anesteziklerin seçilme
zorunluluğu vardır.Günümüzde isteklerimizi karşılayabilecek pek çok ester,
amid yapılı lokal anestezikler vardır. Formüllerineyapılan küçükdeğişikliklerle
daha az toksik özelliğe sahip yeni maddeler elde edilmiştir(12).
Ağrı ve ağrının kontrolü dişhekimliğinde değişmez bir faktördür.Dental
işlemlerin bir çoğunda lokal anestezi ile ağrı kontrolüne gerek duyulur.Dikkatli
ve özenli uygulanan lokal anestezi ağrısız ve rahat bir tedavi sağlamakla
kalmaz, diş hekimlerine karşı olan güveni de arttırır(3). Dişhekimliği
pratiğinde lokal anestezi ile dişlerin, periodonsiyumun, çenekemiklerinin ve
ağız
içi
yumuşak
dokuların
inervasyonunu
yapan
N.trigeminus’unsensitifdallarının anestezisi amaçlanır(2).
V.kafa
çifti
2.GENEL BİLGİLER
Lokal anestezikler, sinir lifleri ile uygun konsantrasyonlarda temasa
geldiklerinde bu liflerdeki impuls iletimini reversibl olarak bloke eden
ilaçlardır. Sadece sinir liflerinde (akson veya dentritlerde) değil, fakat nöronun
somasında ve genel olarak bütün eksitabl hücrelerde (çizgili kas, myokard,
düz kas vb.)onların depolarize edilebilme özelliğinin ve depolarizasyon
dalgasının yayılmasını engelleyebilirler. Esas olarak, ağrılı stimulusların
periferden santral sinir sistemine iletimini geçici olarak kesmek için
kullanılırlar(3).
Lokal
anesteziler,
membranda
sodyum
kanallarının
açılmasını
engelleyerek içe yönelik hızlı sodyum akımını konsantrasyona bağımlı bir
şekilde azaltırlar. Buna bağlı olarak sinir liflerinde ve diğer eksititabl
hücrelerde:
-Aksiyon potansiyelinin yükseliş hızını yani depolarizasyon hızını
(dV/dt) yavaşlatırlar.
-Aksiyon potansiyelinin amplitüdünü azaltırlar veya onu tamamiyle
ortadan kaldırırlar.
-Refraktör periyodu uzatırlar.
-Eksitasyon eşiğini yükseltirler.
-İletimin güvenlik faktörünü azaltırlar.
-İmpuls iletim hızını düşürürler ve yeterli bir konsantrasyondailaç
uygulanmışsa
iletimi
tam
olarak
2
bloke
ederler.Yüksek
konsantrasyonhariç,nöronun istirahatpotansiyelini etkilemezler. Kalpteki bazı
hücrelerde olduğu gibi impuls üreten eksitabl hücrelerde üretim (spontan
deşarj) yeteneği, lokal anestezikler tarafından inhibe edilir(3).
Lokal anestezikler bir sinir gövdesi veya dalı üzerine uygulandıklarında
bu yapılarda bulunançeşitli çap ve sinir liflerini aynı çabukluk ve dercede
bloke etmezler. Genellikle, küçük çaplı (dolayısıyla iletim hızı düşük) sinir
lifleri daha erken ve daha küçük konsantrasyondaki ilaçla bloke edilir. Ancak
bu kuralın bir ayrıcası vardır: miyelinliAgrubusinir liflerinin çapı, miyelinsiz C
grubu sinir liflerinden daha büyük olduğu halde, birinciler ikincilere göre lokal
anesteziklerin etkisine daha duyarlıdırlar. Çapla ilgili kural özellikle A grubuna
giren farklı çaptaki lifler için geçerlidir(Tablo 1). Son zamanlarda yapılan bazı
incelemeler çeşitli tipteki sinir liflerinin lokalanesteziklere farklı duyarlılık
göstermesinin, çaptan ziyade, ileride belirtilen kullanıma(yani frekansa)
bağımlı bloka olan duyarlılığın farkından ve içlerindeki tonik fizyolojik
impulstrafiğinin frekansındaki farktan ileri geldiği bildirilmiştir(3).
Çeşitli çaptaki sinir lifleri genellikle farklı duyu modalitelerinin iletimi ile
ilgili olduklarından,duyusal sinir gövdesine lokal anestezik uygulaması
sonucu modaliteleri belirli bir sıraya göre kaybolurlar:
3
TABLO 1.
Memeli
sinir
liflerinin
gruplandırılması
ve
her
grubun
lokal
anesteziklerle bloke uyarlılığının karşılaştırılması
2
Grup
A
B
C
Nitelik
20-12
12-6
8-2
5-2
3≥
1.2≥
1.2≥
Lif Çapı
120-70
70-30
43-7
30-12
14-3
2.3≥
2.3≥
Motor
Duyusal
Kas İğciği
Duyusal
Preganliyonik
Postgangliyonik
Dorsal kök
Sinirler
Sinirler
Eferentleri
Sinirler
Otonomik
Otonomik
aferentleri
+
+
+
+
-
-
1.2
2.0
2.0
(μm)
İletim
Hızı
(m-san)
Duyusal
Sinirler
Myelin kılıfı
+
Aksiyon
0.4-0.5
Potansiyeli
Devam süresi
Stimülasyon
1
1.6
3.3
4.5
12-16
--40-
100--
+
++
++
++++
+++
++++
++++
Eşiği
L.
anesteziklerle
bloka
duyarlılık
1-MARX(1969’dan yararlanarak hazırlanmıştır, bazı sayılar yaklaşık
değerleri gösterir)
2-Başka bir sınıflandırmaya göre A grubu lifler, β,
ve δ yerine,
romen rakamları (sırasıyla I, II, III ve IV) kullanılmak suretiyle alt
gruplara ayrılırlar.
3-S.C:Sempatik C ; DKC : Dorsal kök C
4-A α liflerin eşik değeri birim olarak kabul edilmek suretiyle bulunan
yaklaşık izafi değerleri gösterir.
4
Periferik
motor
sinir
lifleri
A
grubunun
alfa
ve
gama
alt
gruplarınaaittirler.
İlk kaybolan ağrı duyusudur(Çapı 1-2.3 mikron olan C grubu lifler ve A
grubu miyelinli liflerin en incesi olan A-delta türü lifler tarafından taşınır);
sonra sırasıyla temperatür duyusu,dokunma duyusu ve en son derin basınç
duyusu kaybolur. Bu sonuncusu propriyoseptörlerden gelen impulslarla
ilgilidir ve en kalın sınıf lifleri (A-alfa) tarafından taşınır.
Alfa motor aksonlar (çapı 20 μm kadar), çizgili kas liflerini (ekstrafüzal
lifleri) innerve ederler ve vücuttaki en kalınlı miyelinli liflerden sayılırlar. Gama
motor aksonlar, kas iğciğinin kas liflerini teşkil eden A-alfa ve A-beta sinir
lifleri de bulunur; miyelinli olan bu sinir liflerinden ilkinin çapı 12-20
μm
sonuncusunun ki ise 6-12 μm’dir. Çizgili kasa giden sinir dalına lokal
anestezik uygulanırsa, en önce ve en düşük konsantrasyondaki ilaçla gama
motor aksonlardaki iletim durur. Sonuçta kas iğciğindeki intrafüzal kas lifleri
gevşerler ve iğciklerin gerilmeye duyarlılığı kaybolur. Bundan dolayı lokal
anestezikler, düşük konsantrasyonlarda, çizgili kasa giden sinir dalının
elektriksel stimülasyonu ile oluşan kasılmayı bloke etmeksizin o kasın
streçine(çekilip gerilmesine) bağlı monospinatik refleksle kasılmasını bloke
ederler. Lokal anestezikler spinal anestezi olduğu gibi serebrospinal sıvı
içinde uygulandıkları zaman, ön köklerde (T1’den, L2’ye kadar) bulunan ince
çaplı
pregangliyonik
sempatik
sinir
liflerini
oldukça
düşük
ilaç
konsantrasyonları ile bloke ederler; bunlar ortalama 3 μm çapındaki C grubu
liflerdir.
Lokal
anestezikler
uygulama
yerlerinden
elimine
ediliptesirleri
geçerken, çeşitli duyu modaliteleri normal dönüş sırası yukarıda belirtilenin
5
tersidir. En erken derin basınç duyusu geri gelir ve en geç olarak ağrı duyusu
geri döner. Sinir gövdesinin bir pensle sıkılması veya benzeri şekilde sinire
yapılan baskı da sinir liflerinde impuls iletimini inhibe eder; fakat lokal
anesteziklere olan duyarlılığın aksine, sinire yapılan basıncın etkisi altında
kalın sinir liflerinde iletim, ince sinir liflerindekinden daha önce durur.
Büyük sinirlerin yanına lokal anestezik solüsyonu uygulandığı zaman
oluşan blokun sırası bazen yukarıda belirtilen genel kurala uymayabilir; bu
aykırılık sinir liflerinin sinir gövdesi içindeki yerleşiminin özelliği ile ilgilidir.
Şöyle ki periferdeki büyük sinirlerde motor sinir lifleri genellikle çevrede yer
aldıkları için ilaca daha fazla ve daha erken maruz kalırlar, bu nedenle büyük
sinirlerin(siyatik sinir gibi) etrafına infiltrasyon yapıldığında sinirin dağıldığı
bölgede kural dışı olarak motor sinirler, duyusal sinirlerden önce bloke
edilebilir. Ekstremitelere giden sinirlerde proksimal kısma giden lifler
genellikle çevrede, distal kısma gidenler ortada yer alırlar; bu nedenle
ekstremite sinirlerinin etrafına infiltrasyon yapıldığında önce proksimal
bölgede, sonradistal bölgede duyu kaybı olur(3).
6
3.Etki Mekanizmaları
Sinir lifinin (akson veya dentrit) iki önemli fizyolojik özelliği, depolarize
edilebilmesi ve bir yerinde oluşan depolarizasyonu belirli bir hızla kendi
boyunca iletmesidir. Her iki olay da sinir lifi membranı ile ilgilidir, bu olaylarda
sitoplazmanın primer olarak bir katkısı yoktur.
Elektriksel stimülasyon veya diğer bazı etkenler belirli şiddette iseler
uygulandıkları noktada, yayılan aksiyon potansiyeli (spike potansiyeli)
meydana getirirler. Spike potansiyelinin gelişimi esnasında (1 milisaniyeden
daha kısa bir süre), hücre içi potansiyeli istihrahat halindeki -90-60 mV
değerinden +30 mV dolayında bir değere kadar yükselir ve 1-2 milisaniye
içinde tekrar başlangıçtaki düzeyine döner. Spike potansiyelinin oluşması,
sinir
membranının
sodyuma
karşı
konduktansının(permeabilitesinin)
istihrahat
aniden
ve
halindeki
ileri
düşük
derecede
olan
artmasına
bağlıdır. Bu esnada Na+ yüksek konsantrasyon gradiyentine uyarak pasif bir
şekilde girer. Uyarılar sinir liflerinde bu iyona karşı permeabilite artışı1
milisaniyeden daha kısa bir süre devam eder ve geçer; depolarizasyonun
başlamasından sonra hücre membranının K+geçirgenliği de artar ve bu iyon
konsantrasyon
permeabilitesinin
gradiyentine
azalması
uyarak
K+’a
hücre
dışına
permeabilitesinin
kaçar.
artması
Sodyum
membran
potansiyelinin istirahat potansiyeli düzeyine gerilemesine neden olur
(repolarizasyon). Bir veya birkaç uyarı sonucu, aksoplazmaya giren Na+ve
oradan çıkan K+ miktarları bu iyonların hücrede bulunan miktarları bu
iyonların
hücrede
bulunan
miktarları
yanında
önemsiz
kalır
ve
aksoplazmadaki iyon konsantrasyonunda belirgin değişme olmaz. Ancak
uzun süre ve sıkuyarı yapılırsa, hücre içi ve dışı arasındaki iyon dengesi sinir
7
lifinin
eksitabilitesini
engelleyebilecek
kadar
bozulabilir.
Normalde
membranda etkinlik gösteren ve sodyum pompası denilen aktif sodyum
transportu olayının, spike potansiyeli esnasında aksoplazmaya giren Na+‘u
oradan devamlı dışarı atar. Bu pompa iki yönlüdür. Taşıyıcı Na+‘u membranın
dış yüzündeattıktan sonra onun yerine ekstrasellüler sıvıdan K+‘u alır ve
hücre içine taşır. Sodyum pompasının elektrojenik niteliği vardır.
Lokal anestezikler membranda Na+‘a karşı permeabilite artışını
önlerler ve böylece sinir membranını stabilize ederler; bu ilaçların sinirdeki
eksitabiliteyi ve impuls iletimini engellemelerinin ana nedeni bu etkidir. Aynı
etkiyi, çok düşük konsantrasyonda(aşağı yukarı 10-7M) meydana getiren bir
madde tetradotoksin(TTX)’dir. Bir balık türünden elde edilen bu madde, etki
gücünün yüksekliğine rağmen (gravimetrik etki gücü prokaine göre 2500 kez
daha yüksek), toksisitesi ve bazı nedenlerden dolayı klinikte lokal anestezik
olarak kullanılmaz. Lokal anestezikler yüksek konsantrasyonda ikincil bir etki
olarak K+konduktansını da bloke edebilirler. Lokal anesteziklerin etkisi
deneysel olarak dış ortamda Na+konsantrasyonu arttırmakla azalır, dış
ortamda Na+konsantrasyonun düşmesi ise sinir lifini lokal anesteziklerin
etkisine duyarlı kılar. Bu ilaçların sodyum pompası üzerinde bir etkisi yoktur,
bu olay ovabain veya kenetsizleyici maddeler(dinitrofenol gibi) tarafından
bloke edilir.
Lokal anesteziklerin sodyum kanalını etkilemeleriile ilgili hipotezler:
lokal anesteziklerin konduktansının artmasını engellemelerinin mekanizması
hakkında çeşitli görüşler vardır:
1.Lokal anestezikler, eksitabl hücre membranında yerleşmiş voltaja
duyarlı sodyum kanallarının çeperinde kanalın sitoplazmaya açılan iç deliğine
8
yakın kısmında bulunan spesifik bağlanma yerlerine bağlanarak kanalın
açılmasını engellerler.
Memelilerinbeyin nöron membranındaki sodyum kanallarının toplam
300.000
dalton
molekül
ağırlıklı
heterotrimerik
glikozillenmiş
protein
kompleksi olduğu saptanıştır. Rimer;α, β1ve β2alt birimlerinden oluşur.
Sodyum kanalı ve αalt biriminde yer alır. Bu alt birim kanalı çevreleyen 4
homolog alandan6 transmembranal spiral segmentten ibarettir. Sodyum
kanalının açılıp kapanmasında esas olarak her bir alanın S4 transmembranal
segmentinin rol oynadığı sanılmaktadır.
Sinir lifinin stimülasyonu; her bir S4 transmembranal segmentinde
birbiri ardından, voltajla uyarılan konformasyon değişikliğine neden olur. Son
(dördüncü), segmentin konformasyon değişikliği tamamlanınca kanal açılır.
Herbir S4 segmentinin konformasyon değişikliğine, proteine bağlı ‘’pozitif
gating(kapı açıp-kapama) şarjı’’ nın membran içinde dışarı doğru transferi
eşlik eder. Saflaştırılmış α alt birimlerinin, yapay fosfolipid veziküllerine monte
edilmeleri sonucu, Na+influksunu sağladıkları saptanmıştır.
Ekstrasellüler sıvıda bulunan lokal anestezik moleküllerin, sodyum
kanalının iç deliğine yakın kısmında bulunan spesifik lokal anestezik bağlama
yerine veya reseptörüne ulaşabilmeleri, sodyum kanalı içinden geçmek
suretiyle
mümkün
değildir.
Bunun
için
non–iyonize
lokal
anestezik
maddelerinin, membranın fosfolipid tabakası sitoplazmaya geçmeleri ve
orada iyonize olduktan sonra katyonik şekilleriyle yukarıda belirtilen yere
bağlanmaları gerekir. Ancak lokal anesteziklerin kanalın o bölgesine bağlanıp
bağlanmadıkları belli değildir. Tetrodotoksin ve saksitoksin gibi doğal
9
nörotoksinlerin bağlanma yeri farklıdır ve kanalın dış deliğine yakın bir
yerdedir.
Sodyum kanalının fonksiyonel durumları ile ilgili bir teoriye göre, bu
kanallar üç durumlu bir fonformasyon değişikliği gösterirler:
I)Aktif (açık) durum: Aksiyon potansiyelinin başlangıcında kısa bir süre için
sodyum kanalları bu durumdadır.
II)İnaktif (kapalı) durum: Aksiyon potansiyelinin düşme dönemine ilkinden
daha uzun bir süre sodyum kanalı bu durumdadır ve Na+geçişine kapalıdır,
bu durum hücrenin refraktör periyoduna uyar.
III)İstirahat Durumu (kapalı, fakat hemen açılmaya hazır):Bu durumda
sodyum kanalı kapalıdır: fakat ikinci durumdan farklı olarak açılmaya
elverişlidir. Sinire bir dizi stimulus uygulandığında herbir sitimulus esnasında,
membrandaki Na+kanalları peş peşe bu durumlardan tekrar tekrar geçer.
Aktif ve inaktif durumlarda iken sodyum kanalı proteinin lokal anesteziklere
afinitesi,
istirahat
durumundakine
göre
çok
daha
yüksektir.
Lokal
anesteziklerin aktif durum iel inaktif durumdan hangisine daha fazla afinite
gösterdiği tartışmalıdır. Genellikle kabul edilen görüşe göre lokal anestezikler
inaktif durumdaki sodyum kanalına daha fazla bağlanırlar ve kanalı da bu
durumda stabilize ederek lokal anestezi yaparlar(3).
Sodyum kanalınınlokalanesteziklereafinitesinin istirahat durumu da
ileriderecede
azalmasınedeniyle,
stimulus
kesilincekanallokal
anesteziğinetkisinden kurtulur; ancak bu olay stimulusunilaçyokkenyaptığı
çokkısa süreli olaninaktivasyon halinden kurtulmaya göre 10-1000 kez daha
yavaş gelişir.
Bu nedenle lokal anestezikler refraktör periyodu uzatırlar.
Kanalın ilaca karşı afinetisi aktivasyon ve onu izleyen inaktivasyon sırasında,
10
istirahat halindekinden çok daha yüksek olduğu için lokal anestezik etki veya
sodyum kanalı blokajı, kullanıma veya
impuls frekansına yakından
bağımlıdır. Şöyle ki lokal anesteziklerin, parsiyel blok yapankonsantrasyonda,
aksiyon potansiyeli veya içeri yönelik sodyum akımında yaptığı düşmenin
maksimumu,stimulasyonu frekansı ile doğru orantılı olarak artar. Sabit
rekansta bir dizi stimulus uygulandığında ilkstimuluslar yukarıda belirtilen iki
parametrede ufak bir azalma yaptığı halde, daha sonraki her bir stimulus
giderek artan bir düşme oluşturur. Kullanıma bağımlı blok nedeniyle, sinir
üzerine belirli konsantrasyondauygulanan lokal anestezik, düşük frekanslı
stimulusların iletimini bloke etmediği halde yüksek frekanslı olanların iletimini
bloke edebilir. Aynı nedenle, kalp vebeyin gibi spontan deşarj yapan eksitabl
hücreleri daha kolay bloke ettikleri saptanmıştır. Yüksek frekans sodyum
süresini artırır ve böylece ilaç moleküllerinin daha fazlasının etki yerine
bağımlı kalmasını sağlar. Stimülasyon kesilince,moleküller etki yeri olan
sodyum kanalından uzaklaşırlar. Lokal anesteziklerin etkili fraksiyonları
aşağıda belirtildiği gibi iyonize (katyonik) fraksiyonlarıdır.
2.Diğer bir teoriye göre lokal anestezikler esas olarak sinir lifi
membranının lipid matriksini etkilerler ve membran içindengeçen iyon
kanallarının lipid matriksini etkilerler ve membran içinden geçen iyon
kanallarını sekonder olarak bloke ederler; bu teori benzokain gibi pKa değeri
düşü olan non-iyonize durumdaki ilaçlar için özellikle geçerlidir.Yapay
membranlar üzerinde yapılan incelemelerde, lokal anestezikler mono
moleküler lipid tabakalarında yüzey basıncını(gerilimini) arttırmışlardır. Bu
fiziksel etkinin gücü iel lokal anestezik etkinin gücü arasında yakın bir
korrelasyon bulunduğu saptanmıştır. Eğer bu şekilde bir etkileşmenin,
11
lipoprotein yapısındaki sinir hücresi membranında da oluştuğu kabul edilirse,
membranın lipid tabakasında yüzey basıncı artacak ve muhtemelen bu
durum membranın bir yüzünden diğerine kadar uzanan (yaklaşık 0,4 mm
çapında olduğu hesaplanan) hipotetik Na+ve K+kanallarının tıkanmasına
neden olacaktır.
3.Diğer bir teoriye göre lokal anestezikler hücre membranında var olan
fosfolipid molekülleri üzerinde fosfolipid molekülleri üzerinde bulunan ve
membranın permeabilitesini düzenleyen hipotetik reseptörlere karşı Ca+
iyonu ile yarışmaya girerek sodyum kanallarını inderkt olarak kapatırlar.
İyonizasyon-etki
ilişkisi:
Lokal
anestezik
molekülleri,hidrofilik
uçlarındaki amin grubu nedeniyle zayıf bazözelliğine sahiptirler. Suda
çözünen tuzları (hidroklorür gibi) şeklinde kullanılırlar. Ortamdan proton
alarak kısmen, iyonize (katyonik) duruma geçerler.
R-NH2+H↔NH3
Lidodokain hidroklorür’ün kimyasal yapısı ve molekülün iç kısmı
Henderson –Hasselbach denklemine göre iyonizasyon dereceleri
ilacın pKa değerine ve ortamın pH’ sine bağımlıdır:
[R-NH3+1]
log
=pKa-pH
[R-NH21]
Lokal aneseziklerin pKa değeri,plazma ve ekstraselüler sıvının pH’ sine (7.4)
yakındır ve 7.6 ile 8.9 arasındadır. Bu nedenle ortam pH’ sinin ufak
değişiklikleri iyonizasyon derecesini etkiler. Ekstraselüler sıvıda büyük kısmı
iyonize de olsa,noniyonize fraksiyonunun yüzdesi pek düşük sayılmaz.
12
Lokal anesteziklerin sodyum kanalı çeperinde,kanalın sitoplazmaya
açılan iç deliğine yakın bir yerde bulunan reseptörüne sadece iyonize
(katyonik)şekilleri bağlanabilir; bağlanma ve elektrostatik çekim esasına
dayanır. Bu yere bağlanamayan non-iyonize şeklin, lokalanestezik etkiye
direkt bir katkısı olmaz. Ekstrasellüler sıvıya ulaşamazlar. Bunun için
molekülün non-iyonize şeklinin, sitoplazma membranının lipid tabakasının
pasif difüzyon ile aşarak önce sitoplazmaya girmesi gerekir. Bu şekilde
geçişe
sadece
non-iyonize
şeklinin,
sitoplazma
membranının
lipid
tabakasının pasif difüzyon ile aşarak önce sitoplazmaya girmesi gerekir. Bu
şekildeki geçişe sadece non-iyonize şekil elverişlidir, iyonize şekil değildir.
Sinir lifinin sitoplazması, ekstrasellüler sıvıya göre daha asidiktir (pH=6.9). Bu
nedenle sitoplazmaya giren ilaç moleküllerinin iyonizasyon dereceleri ve
dolayısıyla etkinlikleri artar. Aşağıda 5 lokal anestezik ilacın pKa değerleri ve
hücre dışında ve hücre içindeki iyonizasyon oranları gösterilmiştir:
TABLO 2.Çeşitli lokal anesteziklerin pKa değerleri
Parametreler
Mepivakain
Lidokain
Bupivakain
Tetrakain
Prokain
PKa
7.6
7.8
8.1
8.5
8.9
(iyonize/non
1.6
2.5
5.0
12.6
31.6
b)Hücre İçinde 5.0
7.9
15.8
39.8
100.0
İyonize Oranı
a)Ekstrasellüler
Sıvıda(pH=7.4)
(pH=6.9)
13
Belirtilen duruma göre non-iyonize şekil, molekülün etki yerine
ulaşması bakımından etkinliğine indirekt olarak yardım eder. Ortam pH’ sinin
düşmesi lokal anesteziklerin iyonizasyon oranlarını arttırır. Tıpta kullanılan
lokal anestezik tuzlarının sudaki solüsyonları asid reaksiyonları gösterirler;
dolayısyla etkili olabilmeleri için doku sıvıları tarafından nötralize edilmeleri
gerekir. Lokal anestezik solüsyonlarına alkali ilavesi noniyonize şeklin oranını
artırarak sinir gövdesine nüfuzu kolaylaştırmak suretiyle lokal anestezik etkiyi
arttırır. Loligo (squid) dev aksonu gibi büyükçaplı sinir liflerinin içinden; lokal
anestezik katılmış fizyolojiksıvılarla perfüzyon yapmak ve bu esnada
solüsyonun pH’ sını değiştirmek suretiyle sinir lifleri üzerinde, katyonik şeklin
etkiliolduğu kesinlikle gösterimiştir. Şöyle ki; bu özel durumda sıvının sadece
pH’ sını düşünerek ve ortamın pH’sınıyükselterek lokal anestezik lokal
anestezik etkiyi ortadan kaldırmak mümkün olmuştur. İnvitro incelemeler
lokal anesteziklerin etkinliğinin çevrenin iyonik koşullarına göre değişebildiğini
göstermiştir. Ekstraselüler Ca++düzeyinin yükselmesi sodyum kanalının
düşük afiniteli duruma geçmesine neden olarak anestezileri kısmen
antagonize
eder;hipokalsemiise
lokal
anesteziyi
potnasiyelize
eder.
K+düzeyinin yükselmesi ise membran potansiyelini kısmen depolarize edip
kanalıyüksek afiniteli inaktif duruma sokarak lokal anesteziklerin etkisini
arttırır.
Son zamanlarda lokal anestezik solüsyonlarının karbondioksidle
doyurulması(karbonasyon) suretiyle ilacın hidrokarbonat türevini içeren
müstahzarlar pazarlanmaya başlanmıştır. Buna bir örnek % 2.2 lidokain
karbonat içeren Xylocaine CO2müstahzarıdır. Bu solüsyonlarla mutad
14
solüsyonlarla elde edilene göre daha çabuk başlayan ve daha güçlü lokal
anestezi edilir.
Lokal anestezik solüsyonu aynı yere yineleyerekuygulanırsa ilacın
etkisi taşifilaksi oluşması sonucu giderek azalır. Bunun nedeni lokal anestezik
solüsyonların çoğunda hidroklorür tuzunun kullanılması ve bu tuzların
injeksiyonluk solüsyonlarının asidik olmasıdır. Solüsyonun aynı bölgeye
tekrarlanarak uygulanması, dokunun tamponlama kapasitesini azaltır ve
ekstra selüler sıvının pH’sını giderek artan bir şekilde düşürür, buna bağlı
olarak sinir gövdesi çevresinde iyonize şeklin çoğalması sinir gövdesi ve lifi
girişi ve etkinliği azaltır. İnfekte dokulara infiltre edilen lokal anestezik
solüsyonun etkinliğinin düşük oluşu da,bu durumda ekstrasellüler pH’ nin
düşmüş olmasına bağlıdır.
Lokal anesteziklerin genel yapıları: Lokal anestezik ilaç moleküllerinde
üç kısım ayırt edilir:
I)
Hidrofilik grup: Genellikle tersiyer ve bazen sekonder bir amin
grubudur ve sübstitüe edilmiştir.
II)
Ara zincir:Genellikle iki veya üç karbonlu biralkol ya da karboksilli asid
grubudur.
III)
Lipofilik
grup:Molekülün
öbür
ucunu
oluşturan
aromatik
bir
gruptur;bazı ilaçlarda para-aminobezoik asiddir (kokainde olduğu
gibi), bazılarında sübstitüe anilindir (lidokain, etidokain, mepivakain ve
bupivakainde olduğu gibi) ve diğer bazılarında meta-aminobenzoik
asiddir. Ara zincirin aromatik grup tarafındaki ucunda bulunan bağ
genellikle ya bir ester. (prokain gibi, aromatik grubu PABA olan
15
bileşiklerde olduğu gibi) veya bir amid bağıdır. Buna göre lokal
anestezik ilaçlar ester yapılı olanlar ve amid yapılı olanlar diye iki
farklı bölüme ayrılırlar(3).
16
4.LOKAL ANESTEZİKLERİN FARMAKONETİK ÖZELLİKLERİ
Lokal anesteziklerin doku içinden absorbe edilme hızları ilaca göre
değişir. Bupivakain ve etidokain gibi fazla lipofilik olan dokuya bağlanan
ilaçların absorsiyonu yavaştır.
Amid yapılı lokal anestezikler, plazmada proteinlere fazla bağlanırlar
(%55-96). Bağlanma daha çokα1 asid glikoproteine olur. Romatoid artrit,
yanık, myokard infarktüsü, kanser, travma, renal transplantasyon, Crohn
hastalığı ve ülseratif kolit gibi durumlarda bu proteinin düzeyi artar. Oral
kontraseptif kullananlarda ise α1-asid glikoprotein düzeyine düşer. Bu
değişmeler, inaktive edilmek üzere karaciğere ilaca sunulma hızını değiştirir.
Bunun bir öneminin olupolmadığı bilinmemektedir.
Ester yapılı lokal anestezikleresas olarak plazmadaki esterazlar (bu
aradamuhtemelen psödokolinesteraz) tarafından hidroliz,suretiyle ve hızlı bir
şekilde inaktive edilirler; kalan kısım hepatik esterazlarla parçalanır. Bos
içinde esteraz bulunmadığı için intratekal verildiklerinde,ancak oradan
absorbsiyon sonucu etkileri ortadan kalkar. Prokain’in hidrolizi sonucu,paraaminobenzoik asid(PABA) ve dietilaminoetanol oluşur. PABA; böbreklerden
itrah edilir;ikinci metabolit karaciğerde yeniden metabolize edilir. Prokain ve
klorprokain en hızlı inaktive edilen lokal anesteziklerdir; bunların plazmadaki
yarılanma ömrü 1 dakikadan daha kısadır.
Amid yapılı olanlar, karaciğerde mikrozomal enzimler tarafından
önce N-dealkilasyona uğratılırlar ve sonra hidrolize edilirler. Ancak, prilokain
önce hidroliz olur ve methemoglobinemi oluşturan bir metabolit olan
Otoluidin’e dönüşür. Amid yapılı ilaçların inaktivasyon hızları, ilaçtan ilaca
17
fazla değişkenlik gösterir. En hızlı inaktive edilen amid yapılı ilaç prilokain’dir;
onu sırasıyla etidokain, lidokain ve mepivakain izler; bupivakain halen
kullanılan amid yapılılokal anestezikler içinde en yavaş yıkılanıdır. Bu
ilaçların inaktivasyon hızları karaciğer hastalıklarında veya genel anestezi ya
da ropranolol verilmesi gibi karaciğer kan akımını azaltan durumlarda
yavaşlar vesistemiktoksisiteleri artar; örneğin lidokain’in normalde 1.6 saat
olan yarılanmaağır karaciğer yetmezliğinde 6 saatin üstüne çıkar.
Lokal anesteziklerin vazokonstriktör ilaçlarla kombinasyonu: Lokal
anestezik solüsyonlarına, uygulanma yerlerinden absorpsiyonlarını azaltmak
için, vazokonstriktör ilaç ilave edilir. Absorbsiyon azalması :
I)
İlacın lokal uygulanma yerinde daha yüksek konsantrsyonda ve
daha uzun sürekalmasını sağlar, böylece lokal anestezinin şiddet
ve süresini azaltır.
II)
İlacın absorpsiyonuna bağlı sistemik toksik tesirleri azaltır. Lokal
anestezik solüsyonlarına vazokonstriktör olarak; genellikle 520μg/ml
konsantrasyonda
oranında)katılır
ve
adrenalin(yani
bazen
1:200.000-1:50.000
noradrenalin
(1:100.000
oranında),levonordefrin (1:10.000 oranında),fenilefrin ve benzeri
sempatomimetrik
ilaçlar
uygulanma
yerindeki
tüketiminde
artma
katılmaktadır.
dokuda
Bu
katkı
vazokonstriksiyon
yaptıklarından,
orada
lokal
maddeleri,
ve
oksijen
hipoksi
ve
zedelenme meydana getirebilirler. Sonuçta yara nedbeleşmesinde
gecikme,
dokuda
Vazokonstriktör
ödem
olarak
ve
bazen
vazopresin
nekroz
yapabilirler.
kullanıldığında
oksijen
tüketiminde artış olmadığından doku zedelenmesine bağlı lokalyan
18
tesirler daha az olmaktadır. Bupivakain ve etidokain gibi fazla
lipofilik
olan
adsorbsiyonu
ve
dokuya
zaten
sıkı
yavaş
bağlandıklarından
olan
ilaçların
dokudan
solüsyonlarına
vazokonstriktör katılması mutlaka gerekli değildir. Çeşitli ilaçların
adrenalinli ve adrenalinsiz solüsyonlarının infiltrasyonuna bağlı
lokal anestezinin süresi(dak) karşılaştırmalı olarak Tablo 3' de
belirtilmiştir(3).
Tablo 3.
İlaç
% Solüsyon
Adrenalinsiz
1 : 200.000
Adrenalin
katılmış
Prokain
0.5
20
56 dk.
Lidokain
1
128
416 dk.
Mepivakain
0.5
108
240 dk.
Prilokain
1
99
289 dk.
Bupivakain
0.25
199
429 dk.
19
Vazokostriktör katılması özellikle lidokain, prilokain ve mepivakain gibi
ilaçların absorbsiyonunu yavaşlatır. Bupivakain ve etidokain gibi fazla hipofilik
ve uzun etkili olan ilaçlar dokuya sıkı bağlandıklarından bunların dokudan
absorbsiyonları zaten yavaştır ve vazokonstriktör ilaçlarla absorbsiyonlarının
yavaşlatılması gerekmeyebilir.
Adrenalin ve benzeri sempatomimetrik vazokonstriktörler; tirotoksikoz,
hipertansiyon ve diyabet olgularında ve kan basıncı sınırda olan gebelerde
ciddi hipertansif krize neden olabilirler;koronerdamar hastalığı olanlarda
angına krizine yol açabilirler.
Parmaklar, burun,kulak kepçesi ve penis gibi nekroz ve gangrane
doğal olarak elverişli organlarda lokal anestezi yaparken hangisi olursa olsun
vazokonstriktör ilaç katılmış solüsyonların kullanılması kontrendikedir. Bu
nedenle, ağrısız sünette dorsal penis sinirinin bloku vazokonstriktör
içermeyen %1 lik lidokain solüsyonu ile yapılır. Aynı şekilde, spinal anestezi
için kullanılacak solüsyonlarda, omuriliğin kan akımını azaltmak için
vazokonstriktör içeren solüsyonlar önerilmez. Bu durumda, vazokonstriktör
gerektirmeyen bupivakain ve etidokaingibi ilaçlar tercih edilebilir(3).
20
5.LOKAL ANESTEZİK MADDELER
1.KİMYASAL YAPILARI
Lokal anestezik maddeleri elde edilişlerine göre ikiye ayırmak mümkündür.
1-Tabii kaynaklı lokal anestezik maddeler:
Kokain ve Tropokaine
2-Sentetik lokal anestezik maddeler:
Bunlar
organik
kimyanın
tıbba
kazandırdığı
maddelerdir.Günümüzde
kullanılanlokal anesteziklerin hemen hepsinin sentetik olduğunu görürüz.(5)
Kullanmakta olduğumuz lokal anestezik molekülü üç komponentten meydana
gelmiştir.Hidrofilik amino grubu,lipofilik aromatik grup, aromatik ve amino
grubu arasında mevcutolan bir intermedier gruptur(13). Her bölümün önemli
anestezik potansiyeli vardır. Aromatik grup yağda,amino grup ise suda
çözünmeyi sağlar.Yağda çözülme(lipofili)ilacın enjekte edildiği alandan doku
engellerini aşarak etki edeceği bölgeye ulaşmasına,suda çözülme(hirofili) ise
ilacın doku arası sıvıdatoplanmayıp dağılmasına yardımcı olur.Ara zincir ise
lipofilik ve hidrofilik grupları birbirinden ayrı tutmaya ve hidrokarbon zincirinin
özelliği ile ilgili olarakanestezikleri sınıflandırmaya yarar(11). Bu grupların
kimyasal özelliği nedeniyle lokal anestezikler üç gruba ayrılır.(5)
I)ESTERLER:
Lipofilik grupla hidrofilik grubu bağlayan ara zincir ester yapıdadır.Bu gruptaki
öncü madde prokaindir.
21
II)AMİDLER:
Lipofilik grupla hidrofilik grubu birleştiren ara zincir amid yapıdadır.Bu gruba
öncü madde lignocaindir.
III)HİDROXYL GRUBU:
Sadece benzen halkası içerirler.Suda erimezler.Pomad veya toz halinde
olup,deri veya mukoza üzerine sürülerek topikal anestezide kullanılırlar.Bu
gruba benzoik asit esterleri gibi maddeler dahil edilir(5).
2.SINIFLANDIRILMASI
Ester ve ester olmayan lokal anestezikleri alt kimyasal gruplarına göreşöyle
ayırabiliriz:
I.ESTER GRUBU:
A)Benzoik asit esterleri
a)Piperokain(Metycaine)
b)Meprilkain(Oracaine)
c)İzobukain(Kinkaine)
d)Hexylcaine(Cyclaine)
B)Para-aminobenzoik asit esterleri
a)Prokaine(Novakaine)
b)Tetrakain(Pantokaine)
c)Butetamin(Monocaine)
22
d)Propoksikain(Ravocaine)
e)Kloroprokain(Nesecaine)
f)Prokaine ve butetamin(Duocaine)
g)Kokaine
C)Meta-aminobenzoik asit esterleri
a)Metabutetamin(Unacaine)
b)Primakaine(Primacaine)
D)Paraetoksibenzoik asit esterleri
a)Paratoksikaine(intracaine)
II)ESTER OLMAYAN GRUP
A)Anilid(Amid grubu)
a)Lidokain(xylocaine)
b)Mepivacaine(Carbocaine)
c)Pyrocaine(Dynacaine)
d)Prilokain(Citanest)
e)Bupivakain(Marcaine)
f)Butanilikaine(Hostacaine)
g)Cartikaine(Ultracaine)(11)
23
Lokal
anestezikleri
biotransformasyonlarıve
böyle
alt
alerjen
olup
gruplara
ayırıp
olmadıklarını
bilmek
incelemek
açısından
önemlidir.Bir maddeye alerjik olan hasta aynı gruptaki veya kimyasal yapısı
yakın bir gruptaki maddeye de alerjiktir(11).
3.ÖZELLİKLERİ
İdeal lokal anestezik maddelerin aşağıdaki özelliklere sahip olması gerekir;
1-Potent olmalı.
2-Sinir yapısında hiçbir zaman devamlı tahribat yapmamalıdır.(Yan tesiri
reversibl olmalıdır.)
3-Sistemik toksisitesi düşük olmalıdır.
4-Etkili olduğu konsantrasyon düşük olmalıdır.
5-Güven sınırı geniş olmalıdır.
6-Dokulara veya müköz membranlara lokal veya enjeksiyon yoluyla
uygulandığında aynı etkiyi göstermelidir.
7-Anestezinin başlaması kısa bir süre içerisinde olmalıdır.
8-Etki süresi,yapılan işlemin bitmesine yetecek bir zaman sürecinde devam
etmelidir.Bu özelliği bilhassa kronik ağrıların giderilmesinde önem taşır.
9-Sterilizasyonu kolay yapılabilmelidir.
10-Lokal anesteziklerin istenen fiziki özelliklere sahip olması gerekir.Bu
özellikleri kısaca sıralarsak;
a)Suda kolayca eriyebilmeli
24
b)Solüsyon halinde dayanaklı olabilmeli
c)Steril edildiklerinde anestezik etkilerini kaybetmemelidir.(65)
Şimdi de lokal anestezik maddelerin özelliklerini sırasıyla inceleyelim;
1-KOKAİN:
Metil benzoil ekgoninkimyasal adıyla tanına kokain(9),19.yy’ın ortalarında
kullanılan
ilk
doğal
anestezik
maddedir(11).Suda
çok
kolay
erirve
vasokontruksiyon etkisine sahiptir. Bunun içinde toksisite riski fazladır(11).
Son derece kuvvetli bir lokal anesteziktir.5000’de bir sulandırılmış şekli,hiçbir
stimülasyon yapmadan lokal anestezik etki gösterir.Ancak lokal anestezik
olarak kullanılan yüzeyde şiddetli vasokontruksiyon yapar. İskemilere neden
olur.Derinin
rengi
soluklaşır.Asılönemlikontrendikasyonubeyinve
üzerindedir.Beyinkorteksiüzerindesimültaneetkiyapar.Küçükdozlarda
kalp
bile
kalpüzerinde etkilidir. Bradikardi veyataşikardiye yolaçar(9).
Kokain hidroklorür’ün %1-4’lüksolüsyonlarısadece yüzeyle anesteziiçinboğaz
veya burun mukozasındakullanılır.Dahaöncedendegöz için kullanılmaktaydı.
Toksisitesinin
fazlalığı
vesuiistimalolasılığı
kullanımıkısıtlanmıştır.Legaldozu1-2
nedeniylebugün
için
gr.olmaklaberaber20mg’ın
üzerindekidozlardadaölümolabilmektedir(11).
2-PROKAİN:
25
Prokain,2-dimetilamino
etil-p,aminobenzetkimyasal
yapısında,Papa’nındiletilaminoetanolleyaptığıbiresterdir(5).Sentez edilen ilk
lokalanesteziktir.
Vücutta plasma kolinesterazları tarafından PABA ve dietil amino-etanole
hidrolize edilir.PABA sülfonamidlerin antibakteriyel etkisini azalttığından
sülfonamid sağaltımı uygulanan hastalarda prokain kullanılmamalıdır(9).
Prokain %0,25-1’lik solüsyonu (adrenalin katılarak)infiltrasyon anestezisi için
kullanılır.Spinal ve epidural anestezide de kullanılır(9). Başka bir kullanım
alanı da kalpte cerrahi anında ağrı,kasıntı olgularındadır(5).
Toksisitesi ve anestezik etkinliğinin düşük değerlerde olması nedeniyle,diğer
elde edilen lokal anestezikleri birbirleriyle karşılaştırmak amacıyla prokainin
toksisitesi ve anestezik etkisi bir olarak kabul edilir(9).Etki gücü fazla
olmadığından ve etkisi geç başladığından yeni çıkan amid türevi lokal
anestezikler
prokainin
yerini
almıştır.Bu
nedenle
günümüzde
çok
kullanılmamaktadır(11).Amid grubu lokal anesteziklere alerji gelişme olasılığı
zayıf olmakla birlikte böyle bir alerji belirlenmiş veya karaciğerfonksiyonu
aşırı bozuksa procaine kullanılabilir(12).
Prokain vücutta kolay parçalanır.Çok yavaş absorbe olur,karaciğerde
detoksifiye edilir.Alerjik kişilerde cilt döküntüleri ve nadiren de anaflaktik şoka
neden olabilir(9).
3-TETRAKAİN:
P-butil amino benzoil- dimetil- amino etanolün yaygın adıdır.Tetrakain HCI
tuzu olarak prokaine yakın,ancak ondan daha etkili ve toksik bir
26
lokalanesteziktir(5). Prokainden yaklaşık on kez daha güçlüdür.Böyle etkili
olmasını
sebebi
dokuda
ve
karaciğerde
daha
yavaş
metabolize
edilmesidir.Suda kolay çözünür(11).
Zerk anestezisi için %1,52’lik solüsyonlar halinde mevcuttur.Yüzeyel anestezi
için %1-2’lik konsantrasyonlarda kullanılır.Solunum yollarına %2’den büyük
konsantrasyonlarda püskürtülmemelidir.Yüzeyel veya lokal anestezik olarak
oftalmoloji ve kulak-burun-boğaz kliniklerinde uygulanmaktadır.Yüzeyel
olarak tatbik edildiğinde çok çabuk absorbe edilir. Bu şekilde yanlış
kullanılması sonucunda pek çok ölüm vakası görülmüştür(9).
4-LİDOCAİN:
N-Dietil amino-2,6 ksilidin-hidroklorür kimyasal formülünde amid yapılı bir
lokal anesteziktir(9). 1943’te Löfgren tarafından sentezlenen ilk amid grubu
lokal anestezik olan lidocaine günümüzde hala çok sık kullanılır(12).
Yüzeyel anestezide %2-4’lük solüsyonu,infiltrsyon anestezi için %5’lik
ve%2’lik solüsyonları kullanılır.%4’lüksolüsyonu bronkoskopide ağız ve
boğaz mukozasının yüzeyel anestezisi için kullanılır.Sinir bloğu için %1-2’lik
solüsyonları vespinal anestezisi için %5’lik solüsyonları kullanılır(5).
Vasokonstruktör içeren ve içermeyen solüsyon ve jel,sıvı,yağ ve sprey
şeklindeki prepatları ile bugün dişhekimliğinden fazla kullanılan ajandır(11).
Önerilen dozlarda kullanıldığında kardiopulmoner sistem üzerinde şiddetli
yan etkileri olmadığı görülmüştür.Zaten acil servislerde lidocaineantiaritmik
ilaç olarak kullanılır.Bu yüzden dekardiyak aritmisiolan hastalarda rahatlıkla
kullanılabilmektedir(10). Tedavi indeksi diğer lokal anestezik maddelere göre
27
daha iyidir.Yüksek dozlarda kullanılınca konvülsiyonlara ve solunum felcine
sebebiyet verir. Lidocaine zehirlenmesinde eksitasyondan daha çok,santral
sinir sitemi depresyonu belirtileri vardır. Sonraki dönemlerde konvulsiyonlar
oluşturur(9).
6-PRİLOCAİN:
Kimyasal adı XN-propil aminopropion-otoluidid’dir(9).Prilocaine lidocaine
kadar
potent
ve
de
amid
grubundaki
enaz
toksik
lokal
anesteziktir(12).Vasodilatasyon etkisi lidocaineden azdır.Anestezi süratle
başlar.Derin bir anestezi sağlar.Difüzyon sürati fazladır.Uzun süreli anestezi
sağlar.
Lokal
anestezik
olarak
dişhekimliğinde
%2’lik
konsantrasyonları
kullanılmalıdır.Vasokonstruktor içermeyen saf prepatları da bulunur.Santral
sinir sistemi üzerinde lidokaine göre daha az toksik etkilidir.Procaine göre ise
toksisitesi bir,anestezik etkinliği dörttür.
Emniyet sınırı oldukça geniştir.Maksimum kullanma dozu saf olarak
400
mg.,vasokonstruktor ile 600 mg. kadardır(9).Lidokaine ile karşılaştırıldığında
etki gücü açısından ona benzese de mutad dozlarda bile methemoglobinemi
yapar(11).Dişhekimliğinde
kullanılan
dozlar
genelde
problem
oluşturmaz.Plasentadan geçişi lidocaine göre daha fazladır.Bu nedenle
hamilelerde
kullanılmamalıdır.Prilocaine
ile
pulpa
anemisi
oluşur.Ancak yumuşak doku anestezisi daha uzun sürer(11).
28
daha
az
6-ARTİCAİNE:
Yapıca prilocaine benzeyen artikain infiltrasyon,regional,epidural,spinal ve
topikal anestezi için kullanılır.Dokuya penetrasyonu iyi,anestezi gücü
yüksekbir
maddedir(11).Mandibular
molar dişlerde
bile
supraperiostal
enjeksiyonda %65 oranında pulpa anestezisinin başarılı olduğu iddia
edilmiştir(12). Anestezi süresi 45 dk. ile1,5 saat arasındadır.Erişkinlerde
maksimal doz 7 mg/kg’yı geçmemelidir.Dişhekimliğinde kullanılan iki tip
articaine vardır.Ultracaine dental 1 cc’de 40 mg Artikaine hidroklorid ve 0,006
mg. epinefrin hidroklorid içerir.Ultracaine D-s Forteise 40 mg. Artikaine
hidroklorid ile 0,012 mg epinefrinhidroklorid içerir(11).
Artikain idiopatik ya da konjenital methemoglobinemili hastalarda anemi,kalp,
solunum sistemi problemli hastalarda kontrendikedir.Sülfür içeren ilaçlara
karşı alerjisi olanlarda kesinlikle kullanılmamalıdır.Artikainekarşı alerjik
reaksiyonlar saptanmıştır.Lidocaine ile articaine anestezi etkinliği ve
anestezinin
başlama
süresi
açısından
karşılaştırmalı
olarak
araştırılmıştır.Araştırma sonrasında hastalara da çeşitli sorular yöneltilmiş ve
çoğunluğu anestezinin başlama süresinin kısalığı ve anestezi etkisinin uzun
sürmesi nedeniyle artikaini tercih etmişlerdir.Buyüzden articaine sağlıklı
hastalarda daha uygunbir seçenek gibi görülüyor(10).
7-MEPİVAKAİN:
Amid grubu içeren bir lokal anesteziktir. Mepivakaine uzun anestezik etkili ve
etkinin
başlama
süresi
çok
kısa
olan
bir
lokal
anesteziktir.
Vasokonstrüktörsüz olarak oldukça yeterli anestezi sağlamasına rağmen
vasopressorlerle kullanılabilir.
29
Beyaz kristal toz halindedir. Hidroklorit tuzu şeklinde kullanılabilir. Kaynatma
yoluyla veya otoklavda sterilize edilir(9).
Enjeksiyonla yapılan uygulamalarda maksimum doz 7 mg/kg(max. 400
mg.),eğer adrenalinli solüsyon uygulanırsa o zaman da 550 mg’dır(11).
Çocuk
hastalarda
dudak
uyuşukluğunun
kısa
dönemde
kaybolması
isteniyorsa ya da erişkinlerde herhangi bir nedenle vasokonstrüktör
kontrendikeyse vasokonstrüktörsüz %3’lükmepivacaine kullanılabilir(12).
Yan etkileri diğer tüm anesteziklere göre daha azdır. Karaciğerde detoksifiye
edilir. Hızlı metabolize olur. İdrarla değişmeden atılır(5). Mepivacaine
dişhekimliğinde kullanılan lokal anestezikler içinde önemli bir yer tutar. Bunun
nedenlerine bakarsak;
-
Sağladığı anestezinin süresi lidokaine ve prokainden daha
uzundur.
-
Yan etkileri yok denecek kadar azdır.
-
Enjeksiyon sahasındaki lokal irritasyon yok denecek kadar azdır.
-
Prokain tipi lokal anesteziklere duyarlı olan hastalar mepivacaine
çapraz duyarlılık göstermezler.
-
%3’lük mepivacaine yalnız başına kısa süreli diş ameliyatları için
yeterli anestezi süresi sağlayabilir(8).
8-BUPİVAKAİN:
Uzun süreli ve etkili anestezi sağlar(11). Eğer yapılacak cerrahi işlem
postoperatif
dönemde
kadar)bupivacaine
iyi
uzun
bir
süreli
seçim
analjezi
olacaktır.
gerektiriyorsa(6
Bupivacaine
kullanımının
postoperatif dönemde analjezik kullanımını azalttığı gösterilmiştir(12).
30
saate
Dişhekimliğinde tek başına veya vasokonstruktor ilavesiyle kullanılır. Topikal
kullanımı yoktur.Çocuklarda ve mental retardasyonlularda kontrendikedir(11).
Bupivacaine ile ropivacainin karşılaştırıldığı bir araştırma sonucuna göre
1:200,000 epinefrin ilavesiyle iki anestezik maddenin farmokoljik etkileri
açısından aynıdır. Ama epinefrinli kullanıldığında kardiyak ve SSS toksisitesi
daha az olduğundan ropivacaine tercih edilir. Saf haldeyken ise bupivacainin
etkisi daha çoktur(4).
9-BUTANİLİKAİN:
Etkisi çabuk başlayan fakat kısa süren bir lokal anesteziktir. Etki süresini
uzatmak için, preparatların içine prokain fosfat ve adrenalin (1/50,000
oranında) veya noradrenalin katılmıştır. %2 veya %3’lük solüsyonu
dişhekimliğinde blok anestezisi veya infiltrasyon anestezisi için kullanılır.
Prokaine göre daha güçlü lokal anestezik etkinlik gösterir. Prilokain gibi,
methemoglobinemi yapan otolouidin içerir(11).
6.Biotransformasyon ve Eliminasyonu
Vücuda verilen lokal anestezik maddelerin absorbsiyonları çabuk ve
düzgün olur. Prokain dışındaki lokal anestezikler mukozadan absorbe olurlar.
Absorbsiyon hızı şu koşullara bağlıdır;
1. İlacın farmakolojik yapısı ve konsantrasyonuna
2. Lokal anesteziğin enjekte edildiği dokunun vaskularizasyonuna
3. Anestezik ilaca herhangibir vazokonstriktörün katılıp katılmamasına
Bu koşullar emilmeyi değiştirir ve gecikirse de normal emilim hiçbir
zaman temelden değişmez(7).
31
Ester tipi lokal anestezikler plazmada psödokolinesteraz enzimi ile
hidrolize edilirler. Hidroliz hızı çeşitli esterler için farklıdır. Klorokain en kısa
sürede hidrolize uğrar ve toksisitesi en az olandır. Tetrakain için ise süre
uzundur ve toksisite en fazladır. Prokain paraaminobenzoik asite (PABA)
hidrolize olur ve değişikliğe uğramadan idrarla atılır ya da dietilamino alkole
hidroliz olur, bu da itrah edilmeden önce yeniden önce biotransformasyona
uğrar. Ester tipi lokal anestezikler ile ilgili alerjik reaksiyonların sorumlusu
procainedeğil PABA’dır. PABA bütün ester tipi lokal anesteziklerin ana
metabolik ürünüdür(11).
Amid
tipi
lokal
anesteziklerin
öncelikli
biotransformasyon
yeri
karaciğerdir. Prilocain diğerlerine göre daha çabuk transformasyona uğrar.
Bireyin karaciğer fonksiyonları biyolojik değişim hızını doğrudan etkiler.
Fonksiyon bozukluğunda biyotransformasyon hızı yavaşlayacağından kanda
lokal anestezik miktarı yüksek kalır ve toksisite ortaya çıkar, bu nedenle
karaciğerdeki ciddi fonksiyon bozuklukları amid tipi lokal anestezik ajanların
kullanımı için kontrendikasyon oluşturur(11).
Böbrekler lokal anestezikler ve metabolitlerinin vücuttan atıldığı
organdır.
Esterler
büyük
bir
oranda
plazmada
plazmada
hidrolize
edildiklerinden idrarla çok az miktarda atılırlar, amidler ise daha kompleks
biyotransformasyon mekanizmalarının sonucu olarak ana madde olarak
idrarda daha çok bulunur. Böbrek yetmezliğiolan kişiler bu anestezik ajanı
(örneğin lidocaine) veya metabolitlerini vücuttan atmakta zorlanırlar. Sonuç
kanda maddenin yükselmesi ve toksik reaksiyonlardır. Bu nedenle renal
diyaliz,
kronik
glomerulonefrit
ve
piyelonefrit
anesteziklerin kullanımını kısıtlar(11).
32
gibi
yetmezlikler
lokal
7.Lokal Anestezik Maddelerin İlaç Etkileşimleri
1- Bupivakain:
33
I)
Bupivakainantiaritmiklerbirlikte
verildiğinde
myokarddepresyonuartar.
II)
Beta Blokeler: Ropranolol ile bupivakain toksik etki yapar(15).
2- Levobupivakain:
I)
Antiaritmikler:Myokard depresyonu artar(15).
3- Lidokain:
I)
Myokard depresyonu artar.
II)
Anestezikler:
Lokalantiaritmikler,
prilokain
da
ya
ropivakain
bupivakain,
ile
levobupivakain,
birlikteverildiğinde
myokard
depresyonu artar.
III)
Antipsikotikler: QT intervalini uzatan antiaritmikler QT intervalini
uzatan Antipsikotiklerbirlikte kullanıldığında ventriküler aritmi riski
artar.
IV)
Antiviraller:
Atazanavir
konsantrasyonunu
ve
lopinavir;
arttırabilirler;darunavir
lidokainin
ve
plazma
fosamprenavir
lidokainin plazma konsantrasyonunu arttırabilirler.(eş zamanlı
kullanımından kaçınılmalıdır)
V)
Beta blokerler: Myokard depresyonu riski artar propranolol ile
lidokainin toksisite riski artar.
VI)
Diüretikler:
Asetazolamid
kıvrım
diüretikleri
ile
oluşan
hipopotasemi,lidokainin etkisine antoganist etki yapar.
VII)
KasGevşeticiler:
Süksametonyum
ile
birlikte
verildiğinde
nöromuskuler blokaj artar ve uzar.
VIII)
Ülser
İlaçları:
Simetidin;
lidokainin
eder(toksisite riskinde artış)(15).
34
metabolizmasını
inhibe
4- Prilokain:
I)
Prilokain antiaritmiklerverildiğinde myokard depresyonu artar.
II)
Antibakteriyeller: Sülfonamidler ile methoglobinemi riski artar(15).
5- Ropivakain:
I)
Antiaritmikler: Antiaritmiklerlemiyokardıyladepresyon artar.
II)
Antidepresanlar: Fluvoksamin ropivakain metabolizmasını azaltır.
Ropivakain uzun süre kullanılmamalıdır(15).
6- Articain HCI:
I)
Analeptikler: Kardiyoselektif olmayan β blokerler ve santral
analeptikler ile birlikte kullanılmamalıdır.
II)
Antidepresanlar: Epinefrin gibi sempatomimetrik vazokonstrüktör
maddelerin kan basıncını yükseltici etkileri, trisiklik antidepresanlar
ve MAO inhibitörleri tarafından kuvvetlendirilebilir(14).
8.ETKİLEŞİMİN GÖRÜLDÜĞÜ İLAÇLAR
35
ANTİARİTMİK
açıdan,supraventriküler
İLAÇLAR:
aritmilerde
Antiaritmik
etkili
ilaçlar
olanlar(örn.Verapamil),
klinik
hem
supraventriküler hem de ventriküler aritmilerde etkili olanlar (örn. Amiodaron)
ve
ventriküler
aritmilerde
etkili
olanlar
(örn.
Lidokain)
olarak
sınıflandırılabilirler.
Ayrıca, klinik açıdan önemi az olsa da myokard hücrelerinin
çalışmaları sırasındaki elektriksel davranışları üzerindeki etkileri(Vaughan
Williams sınıflandırması) açıdan da sınıflandırılabilirler.
Sınıf I: Membranstabilizeedenilaçlar(örn.Lidokain,feksindi)
Sınıf II: Beta blokerler
Sınıf III: Amiodaron(aynızamanda sınıfII)
SınıfIV:
Kalsiyum
kanalblokerler(Verapamildahil,
ancak
dihidropiridinler değil)
Bu sınıflandırmanın(Vaughan Williams sınıflandırması) klinik açıdan
önemi daha azdır.
SUPRAVENTRİKÜLER ARİTMİLER :
I)
Adenozin: Genellikle paroksismal supraventriküler taşikardiyi sona
erdirmede ilk seçilecek ilaçtır. Etki süresi çok kısa olduğundan
(yarılanma ömrü yalnızca 8-10 saniyedir, ancak dipiridamol
alanlarda uzar) yan etkilerinin çoğu kısa sürelidir. Veramililin
tersine adenozin beta blokerden sonra kullanılabilir. Astımlı
hastalarda verapamil adenozine yeğlenebilir.
36
II)
Dronedaron: Birden fazla kanalı inhibe eden antiaritmik bir ilaçtır.
Kalıcı olmayan artiyal fibrilasyonu olan veya geçirmiş kliniğistabil
hastalarda, nüksü önlemek veya ventrikül hızını azaltmak için
kullanılır. Artiyal fibrilasyon ve atriyal flater vakalarında ventrikül
yanıtını yavaşlatmak için ağızdan birkalp glikozidi(örn. Digoksin)
verilir. Ancak intravenöz digoksin infüzyonu ventrikül hızının çabuk
kontrol altına alınması için nadir olarak etkilidir. Wolff-ParkinsonWhite
sendromu
gibi
aksesuar
ileti
yolaklarıyla
ilişkili
supraventriküler aritmilerde kardiyak glikozidler kontrendikedir.
III)
Verapamil:
Supraventriküler
taşikardilerde
genellikle
etkilidir.
Başlangıçtaki intravenöz dozun ardından(önemli: beta blokörlerle
ciddi etkileşim tehlikesi vardır)oral tedaviye geçilebilir; yüksek
dozlarla hipotansiyon gelişebilir. Supraventriküler köken kuşkuları
yeterli derecede giderecek bir kesinlikle olduğu (geniş kompleksli)
taşiaritmilerde kullanılmalıdır. Ayrıca atriyel fibrilasyonda ve
aksesuar ileti yolakları ile ilişkili atriyal flaterde (örn. WolffParkinson-White
sendromu)
kontrendikedir.
Aritmisi
olan
çocuklarda uzman görüşü alınmadan kullanılmamalıdır; verapamil
çocukluk dönemindeki bazı supraventriküler aritmileri hızlandırarak
tehlikeli sonuçlara yol açabilir. Esmolol ya da propranol gibi bir beta
blokörin intravenöz yolla uygulanması ventrikül hızının kısa sürede
kontol altına alınmasını sağlayabilir.
Hem supraventriküler hem de ventiküler aritmilerde kullanılan ilaçların
bazılarıamidaron, beta blokörler, dizopiramid, flekainid, prokainamid,
propafenondur.
37
SUPRAVENTRİKÜLER VE VENTRİKÜLER ARİTMİLER:Amiodaron
özellikle başka ilaçların etkisiz ya da kontrendike olduğu durumlarda aritmi
tedavisinde kullanılır.Paroksismal supraventriküler, nodal ve ventriküler
taşikardiler, atriyal fibrilasyon ve flater ile ventriküler fibrilasyon da
kullanılabilir. Ayrıca Wolf-parkinson-white sendromundaki taşiaritmiler için de
kullanılabilir. Yalnızca hastanede ya da uzman gözetiminde başlanmalıdır.
Ağızdan olduğu kadar intravenöz infüzyonla da verilebilir; önemli bir
üstünlüğü miyokardı çok az baskılaması ya da hiç baskılamamasıdır. Oral
amiodaronun aksine intravenöz amiodaron görece hızlı etki gösterebilir.
Diğer girişimlere yanıt vermeyen nabızsız taşikardi ya da ventriküler
fibrilasyon için uygulanan kardiyopulmoner resüsitasyonda, intravenöz
amiodaron enjeksiyonu kullanılabilir.
Amiodaronun yarılanma ömrü çok uzundur(birkaç haftayı bulabilir) ve
günde birkez verilmesi yeterlidir.Kararlı durum plazma konsantrasyonlarına
erişebilmesi için birkaç hafta hatta birkaç ay geçmesi gerekebilir; bu durum
amiodaronun ilaç etkileşimleri olasıysa özellikle önem taşır.
Beta blokörleresas olarak,sempatik sistemin kalbin otomatisite ve iletkenliği
üzerindeki etkilerini azaltarak antiaritmik etki gösterir.
Beta adrenerjik blokörleri (beta blokörler) kalp, periferik damarlar,
bronşlar,pankreas ve karaciğerdeki beta adrenerjik reseptörleri bloke eder.
Dizopramid myokardenfarktüsünden sonra ortaya çıkan aritmileri(lidokaine
yanıt vermeyenler dahil) kontrol altına almak amacıyla intravenöz enjeksiyon
ile verilebilir, ancak kalbin kasılma gücünü bozar. Dizopiramidin ağızdan
38
verilmesi de yararlıdır, ancak antimuskarinik etkisi glokomlu ya da prostat
hipertrofisi olan hastalarda kullanımını sınırlar.
Flekainid lidokain ile aynı sınıfa dahildir ve ciddi semptomatik ventriküler
aritmilerde değeri vardır. Ayrıca ‘kavşak tipi reentry’ taşikardilerinde ve
paroksismal artriyal fibrilasyonda da endike olabilir. Ancak, kalbi başka
yönlerden normal olanlar da dahil hastaların küçük bir bölümünde ciddi
aritmiler başlatabilir.
Propafenon ventriküler aritmilerin profilaksisi ve tedavisinde, ayrıca bazı
supraventriküler aritmilerde kullanılır. Karmaşık bir etki mekanizması vardır,
zayıf beta blokör etkisi olduğundan obstrüktif solunum yolu hastalığında çok
dikkatli kullanılmalıdır, hastalık eğrisi kontrendikedir(15).
ANTİPSİKOTİK
epizodlarında,antipsikotik
İLAÇLAR:
Akut
ilaçların(normalolarak
mani
ve
olanzapin,
hipomani
ketiapin,
risperidon) kullanımı yarar sağlar; eğer antipsikotik ilaçlara yanıt yetersizse
tedaviye, lityum veya valproat da ilave edilebilir. Ağır akut maninin başlangıç
tedavisinde antipsikotik bir ilaç lityum veya valproat ile birlikte kullanılabilir.
Olanzapin ile bipolar bozukluğun uzun süreli tedavisinde(onaysız
endikasyon) ya monoterapi şeklinde şeklinde veya sık nüksler veya devam
eden fonksiyonel bozukluklar varsa lityum veya valproat ile birlikte kombine
edilerek kullanılabilir.
Antipsikotik tedavisini keserken, eğer hasta başka bir antimanik ilaca
devam ediyorsa, doz tedrici olarak en az 4 hafta içinde azaltılmalıdır; eğer
hasta başka bir antimanik ilaç kullanmıyorsa, veya bir manik nöbet nüksü
39
öyküsü
varsa,
3
aya
kadar
sürebilecek
bir
ilaç
kesme
periyodu
düşünülmelidir(15).
ANTİVİRALLER:
I)
İnsan bağışıklık eksikliği virüsü(HIV) infeksiyonu
II)
Herpes virüs enfeksiyonları
IIa)
Herpes simpleks ve varisella-zoster infeksiyonu
IIb)
Sitomegalovirüs (CMV) infeksiyonu
III)
Viral hepatit
IV)
İnfluenza(grip)
V)
Respiratuar sinsisyal virüs
Virüs enfeksiyonlarının büyük bir bölümü, bağışıklık sistemi normal
olan kişilerde kendiliğinden geçer. Viral infeksiyonlar için, özellikle bağışıklık
eksikliği olanlarda, çok sayıda özgül tedavi vardır(15).
-ATAZANAVİR: Endikasyonu; HIVinfeksiyonu;diğer antiretroviral ilaçlarla
kombinasyon halinde kullanılır.
-DARUNAVİR:Endikasyonu; HIV infeksiyonu, diğer antiretroviral ilaçlarla
kombinasyon halinde kullanılmalıdır.
-FOSAMPRENAVİR: Endikasyonu; HIV infeksiyonu, diğer antiretroviral
ilaçlarla kombinasyon halinde kullanılmalıdır.
DİÜRETİKLER :
40
I)
Tiazidler ve benzeri diüretikler
II)
Kıvrım diüretikleri
III)
Potasyum tutucu diüretikler vealdesteron antagonistleri
IV)
Potasyum tutucu diüretiklerin diğer diüretiklerle kombinasyonu
V)
Osmotik diüretikler
VI)
Cilalı diüretikler
VII)
Karbonik anhidraz inhibitörleri
VIII)
Potasyumla kombine diüretikler
-ASTAZOLAMİD:Endikasyonları; açık kapalı glokomda; sekonder glokomda
ve ameliyat sırasında veya önce ya da sonra kapalı açılı glokomda göz içi
basıncı düşürmek; diürez; epilepsi(15).
KAS GEVŞETİCİLER:
I)Depolarizasyon yapmayan kas gevşeticiler
II)Depolarizasyon yapan kas gevşeticiler
-SÜKSAMETONYUM: En hızlı etki gösteren kas gevşeticidir; trakea
entübasyonunda olduğu gibi etkinin hızlı başlaması ve kısa sürmesi
isteniyorsa en ideal seçimdir.
Süksemetonyumnöromuskuler
gösterir,ancak
hidrolizi
kavşaktaastetilkolinitaklitedereketki
asetilkolindeolduğundan
nedenledepolarizasyonuzun
sürer,
nöromuskuler
çok
blok
daha
yavaştır;bu
meydana
gelir.
Depolarizasyon yapmayan tipteki kas gevşeticilerin tersine, etkisi, ilaçla geri
döndürülemez, kendiliğinden ortadan kalkar; nesimin gibi antikolinesterazlar
süksinilkolinin yaptığınöromuskulerbloğu şiddetlendirir(15).
41
ÜLSER İLAÇLARI:Simetidin, metabolizmayı inhibe eder(plazma
valproat konsantrasyonu artar)(15).
ANTİDEPRESAN
İLAÇLAR:
Fluvoksamin
maleat:
endikasyon;depresif hastalık,obsesif kompülsif bozukluk(15).
9.ÖZET
Ağız dış etkenlere son derece açık ve duyusal innervasyondan
oldukça zengin bir ortamdır. Bu çalışmada, dental işlemlerde ağrı kontrolü
42
gerektiğinde
lokal
anesteziklerin
vazgeçilmez
ilaçlar
olduğu
vurgulanmaktadır. Lokal anestezi, gerek dişhekimliği cerrahisinde ve gerekse
restoratif dişhekimliği uygulamalarında kullanılan en yaygın anestezi
yöntemidir.
Majör
maksillofasiyal
cerrahi
girişimler,
spesifik
kontrendikasyonlar ve özellik taşıyan hastalar dışında tüm dişhekimliği
uygulamalarında lokal anestezi, intravenöz ve inhalasyon anestezilerine
tercih edilir.
Her gün yapılan binlerce enjeksiyon göz önüne alındığında lokal
anestezi yöntemlerini ve bu uygulamalarda kullanılan lokal anestezik ilaçların
genellikle güvenilir oldukları ortaya çıkmaktadır. Ancak nadiren de olsa lokal
anesteziklere ve lokal anestezi uygulamalarına bağlı olarak hayati tehlike
oluşturan ve acil tıbbi müdahale gerektiren son derece ciddi reaksiyonlar da
gelişebilmektedir. Bu nedenle dişhekimi bu maddeleri çok iyi tanımak ve
bilmek zorundadır.
10.KAYNAKLAR
43
1-Avery P. The İnfluence of Serum Potassium on The Cerebral and
Cardiac
Toxicity
of
Bupivacaine
and
Lidocaine.
Anesthesiology
1984,61,S:134-8
2-Yücetaş Ş; Türker M. Ağız, Diş, Çene Hastalıkları ve Cerrahisi
Ankara 1997,S:87-122
3-Kayaalp S.O. Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmokoloji 8.
Baskı, 1. Cilt, Hacettepe Taş Kitapçılık, Ankara, 1998,S:797-810
4-Kennedy M., Reader A., Weaver J. Anaesthetic Efficacy of
Ropivakain in Maxillary Anterior İnfiltration.Oral Surgery, Oral Medicine; Oral
Pathology, Oral Radiology, Endodonty 2001, 91,S:406-12
5-Konukman S.
Dişhekimliğinde Anestezi. Ahmet Saat Matbaası,
İstanbul 1975
6-Köylüoğlu A. Yerel Anestezi Tarihine Kısa Bir Bakış. İstanbul
Dişhekimliği Fakültesi Dergisi1974,8,S:229-34
7-Malamed SF. Hanbook of Local Anaesthesia.The C. V. Mosby
Company St Louis 1986,17,S:243-68
8-Özer A. Mepivakainin Metabolizması, Kimyasal ve Klinik Özellikleri.
Hacettepe Dişhekimliği Dergisi 1979,3,S:104-108
9-Pennington WG. Dişhekimliği Yönünden Farmakoloji, Çeviriden Dr.
R. K. Türkerve Dr. S. O. Kayaalp, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Yayınları
1968
44
10-Saysel M¸ Şener C, Taşar F, Ertuğ E, Başal N. Comparison of
Cardiovascular and Anaesthetic Effectiveness of Lidocaine and Articain in
İmpacted Mandibular Third Molar Surgery. Journal ofMarmara University
Dental Faculty 1998,3
11-Türker
M,
Yücetaş
Ş.
Ağız,
Diş,
Çene
Hastalıkları
ve
Cerrahisi.Atlas Kitapçılık Tic. Ltd. Şti Ankara 1999,S:87-96
12-Uçkan S. Lokal Anestezi. Konya Dişhekimleri Odası Dergisi
1997,5,33-5
13-UranN. Lokal Anestezi Komplikasyon ve Tedavileri. Hacettepe
Dişhekimliği Fakültesi Dergisi 1978,1,93-103
14-Rıza Ommaty Vademecum Modern İlaç Rehberi. Pelikan & Tıp
Teknik Yayıncılık 2009,S:1274
15-S. Oğuz Kayaalp Tik-6 Türkiye İlaçla Tedavi Kılavuzu. Pelikan
&Tıp TeknikYayıncılık 2011,S:88-1007
45
11.ÖZGEÇMİŞ
1987 yılında Çanakkale’de doğdum. İlk öğrenimimi Çanakkale Merkez
İlköğretim okulunda tamamladım. Çanakkale Milli Piyango Anadolu Lisesi
Öğrenimimi tamamladıktan sonra 2005 yılında Ege Üniversitesi Dişhekimliği
Fakültesi’ni kazandım.
46
Download