dişhekimliğinde kullanılan lokal anesteziklerle ilaç etkileşimleri

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
DİŞHEKİMLİĞİNDE KULLANILAN LOKAL
ANESTEZİKLERLE İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Dişhekimi Halit ÇÖMEZ
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Sibel GÖKSEL
İZMİR-2013
ÖNSÖZ
Meslek hayatımızda klinik uygulamalar sırasında bize yardımcı olacak
“Dişhekimliğinde Kullanılan Lokal Anesteziklerle İlaç Etkileşimleri” konulu
mezuniyet tezi çalışmamda beni yönlendiren ve yardımcı olan saygıdeğer hocam
Prof. Dr. Sibel GÖKSEL’e teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca bana yardımcı olan
Stj. Dt. Şahin Erinç BASA, Stj. Dt. Özgün GÜNAY’a ve tezimi hazırlarken
desteğiyle her zaman yanımda olan Hande GÜNTAN’a teşekkür ederim.
İZMİR -2013
Stj. Diş Hekimi Halit ÇÖMEZ
İÇİNDEKİLER
Sayfa
1. GİRİŞ VE AMAÇ ..........................................................................................
2. LOKAL ANESTEZİKLERE GENEL BİR BAKIŞ ..................................... 2
2.1. Ağrı ....................................................................................................... 2
2.2. Lokal Anesteziklerin Genel Özellikleri ................................................ 3
2.3. Farmakolojik Özellikler ........................................................................ 5
2.4. Dişhekimliğinde Kullanılan Lokal Anestezikler .................................. 7
2.4.1. Lidokain ....................................................................................... 7
2.4.2. Prilokain....................................................................................... 8
2.4.3. Artikain ........................................................................................ 9
2.4.4. Bupivakain ................................................................................... 9
2.4.5. Mepivakain ................................................................................ 10
2.4.6. Levobupivakain ......................................................................... 10
2.4.7. Prokain ....................................................................................... 11
2.4.8. Klorprokain ................................................................................ 12
3. DENTAL UYGULAMALARDA TERS İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ .......... 12
3.1. Ters İlaç Reaksiyonları ....................................................................... 13
3.1.1. İlaç-fizyolojisi etkileşimleri ....................................................... 15
3.1.2. İlaç-ilaç etkileşimleri ................................................................. 15
3.1.3. İlaç alerjisi ................................................................................. 17
3.2-Lokal Anesteziklerle Ters İlaç Etkileşimleri ...................................... 18
3.2.1. Lokal anesteziklerle klinik etkileşim ........................................ 18
3.2.2. Ester lokal anestezikler ve sülfanamid antimikrobiyal ajanlar 21
3.2.3. Amid lokal anestezikler ve metabolizma inhibitörleri............. 21
3.2.3.1. Simetidin ........................................................................... 23
3.2.3.2. Propranolol ....................................................................... 24
3.2.4. Opioid sedasyonlarla lokal anestezikler ................................. 25
3.2.5. Lokal anesteziklere bağlı methemoglobinemi ........................ 27
3.3. Sedatif ve Anksiyolitik İlaçlarla Ters İlaç Etkileşimleri ................... 28
3.3.1. Kloralhidrat etkileşimleri ........................................................ 28
3.3.1.1. Alkol ............................................................................... 29
3.3.1.2. Antikoagulanlar-warfarin .............................................. 30
3.3.1.3. Furosemid ...................................................................... 30
3.3.2. Barbiturat etkileşimleri .......................................................... 31
3.3.2.1. Valproik asit.................................................................. 31
3.3.2.2. Warfarin ........................................................................ 32
3.3.3. Benzodiazepin etkileşimleri.................................................. 33
3.3.3.1. Benzodiazepin metabolizmasını arttıran ilaçlar........... 34
3.3.3.1.1. Rifampin ............................................................. 34
3.3.3.1.2. Karbamazepin ..................................................... 34
3.3.3.2. Benzodiazepin metabolizmasını azaltan ilaçlar ........... 35
3.3.3.2.1. Verapamil ve Diltiazem ..................................... 35
3.3.3.2.2. Simetidin ........................................................... 35
3.3.3.2.3. Eritromisin, Klaritromisin ve Azol antifungal
ilaçlar ................................................................ 35
3.3.3.2.4. Proteaz inhibitorleri .......................................... 36
4. SONUÇ ....................................................................................................... 37
5. KAYNAKLAR ........................................................................................... 40
6. ÖZGEÇMİŞ ................................................................................................ 43
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Lokal anesteziklerin, sedatiflerin ve anksiyolitik ajanların santral sinir sistemi
depressan ajanlar ile birlikte kullanımı ya da metabolizmalarını inhibe eden ajanlarla
kombine kullanımı bazı ciddi ters ilaç etkileşimleriyle ve komplikasyonlarla
bağlantılı bulunmuştur.
Lokal anesteziklerin ve oral sedatif/anksiyolitik ajanların kullanımıyla
bağlantılı
ters
ilaç etkileşimleri
genel
pratikte önemli
ölçüde çeşitlenir.
Dişhekimliğinde olası ters ilaç etkileşimlerini anlamak dişhekimlerine bu
komplikasyonlardan kaçınmaya ve engellemeye yardımcı olabilir.
2. LOKAL ANESTEZİKLERE GENEL BİR BAKIŞ
2.1. Ağrı
Dişhekimliğinde en çok korkulan ve yaşanılan semptom ağrıdır. Ağrının
yönetimi, hasta açısından olduğu kadar hekim açısından da rahat bir çalışma ortamı
sağlaması bakımından önemlidir.
Uluslararası Ağrı Araştırmaları Organizasyonuna (IASP) göre ağrının tanımı;
“vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, organik bir nedene bağlı olan ya da
olmayan, insanın geçmişteki tüm deneyimlerini kapsayan, hoş olmayan göreceli bir
kavram ve özel bir duyu” şeklindedir.
Ağrı soyut bir kavramdır ve algılayan kişi tarafından:
- Kişisel acı hissini,
- Var olan ya da başlamak üzere olan bir doku hasarını bildiren zararlı bir
stimulanı,
- Organizmayı zarardan koruyacak bir reaksiyonlar dizisini tanımlamak için
kullanılır.
Ağrı eşiğinin farklı bireylerde ve ayni bireyde değişik zamanlarda farklılık
göstermesini etkileyen faktörler şunlardır:
1- Psikolojik yapı
2- Tedaviye karşı duyulan korku ve endişe
3- Yorgunluk
4- Yaş
Lokal anestezi uygulaması özellikle dişhekimliğinde ağrı kontrolü yanında bir
takım başka avantajları da beraberinde getirir (1).
2
2.2. Lokal Anesteziklerin Genel Özellikleri
- Lokal anestezi, genel anesteziye göre çok daha emniyetlidir ve buna bağlı
ölüm olayları yok denecek kadar azdır.
- Uygulaması çok daha kolay ve pratiktir. Uygulamadan önce sınırlayıcı
kurallar genellikle yoktur. Premedikasyona, özel ve pahalı cihazlara ve servise
gereksinim yaratmaz. Yoğun bakım gerektirmez.
- Tedavi süresince hekim ile hastanın koopere çalışmasına olanak verir. Bu
olanak dişhekimliği pratiğinde çok önemlidir.
Ağrı kontrolu yanında tanı konulmasına yardımcı olması amacı ile de lokal
anestezi uygulamalarından yararlanmak mümkün olur. Özellikle yüz ağrılarının
nedeninin ve lokalizasyonunun saptanması büyük zorluklar yaratabilmektedir. Ağrılı
bölgenin lokalizasyonu hasta tarafından doğru olarak yapılamayabilir. Bu zorlukların
aşılmasında lokal anestezi testleri hekime büyük kolaylık sağlar.
- Lokal anestezi uygulamaları sedasyon teknikleri ile birlikte de kullanılabilir
ve bu uygulama ile çok daha rahat bir çalışma ortamı yaratılabilir.
Lokal anestetik ajanlar genel dişhekimliği pratiğinde en sıklıkla kullanılan
maddelerdir.
Lokal anestezi, topikal veya enjeksiyon yoluyla bilinç kaybı olmaksızın ağrı da
dahil olmak üzere vücudun belirli bir bölümünde his kaybı yaratılmasıdır. Tedavi
sırasında ağrının önlenmesi; hasta-hekim ilişkisini güçlendirir, güven sağlar, korku
ve kaygıyı azaltır ve tedavinin daha pozitif bir havada geçmesini sağlar.
Lokal anestetikler tıpta kullanılan çoğu ilaçtan önemli bir farklılık gösterirler.
Hemen hemen tüm diğer maddeler etkin olabilmek için kullanım yollarına
bakılmaksızın sonunda kanda yüksek bir seviyede bulunmalı ve dolaşımdan
3
atılmadan önce klinik etkilerini göstermelidirler. Ancak lokal anesteziklerin kanda
bulunması istenmez.
Hastanın tıbbi öyküsü, alerji gibi istenmeyen durumların önlenmesinde
önemlidir. Gerektiğinde tıbbi konsültasyona gidilmelidir.
Enjektabl lokal anesteziklerin bu ortak özelliklerini şu şekilde sıralamak
mümkündür:
- Hepsi sentetik olarak elde edilirler.
- Kuvvetli asitlerin tuzlarıdır ve suda çözünürler.
- Anestetik tuzlar asit reaksiyon gösterirler ve bu şekilde stabildirler.
Lokal Anesteziklerin,
- Etkileri reversibldir.
- Adrenalin ve benzeri damar daraltıcı maddelerle kolaylıkla bileşim sağlarlar.
- Sinir iletimini ayni şekilde bloke ederler.
- Yüksek plazma konsantrasyonunda sistemik toksik etki yaratırlar.
Ayrıca lokal anestezikler;
1- Kimyasal yapı bakımından dayanıklı olmalı, yani uzun süre etkisini
kaybetmeden korunabilmelidir.
2- Yumuşak dokuya olduğu kadar sert kemik dokusuna da diffüze olabilmeli
ve yoğun etki göstermelidir.
3- Latent periyodu kısa, etki süresi uzun olmalıdır. Optimal dozda maksimum
etki sağlayacak potenste olmalıdır. Ayni zamanda topikal etki de gösterebilmelidir.
4- Lokal anestezik maddeler enjekte edildikleri dokular tarafından iyi bir
şekilde tolere edilmeli, yani “doku dostu” olmalıdır. Lokal irritasyona yol açmamalı,
sekonder doku reaksiyonları yaratmamalıdırlar.
4
5- Sistemik ve lokal olarak az toksik olmalıdır. Ancak her madde az ya da çok
sistemik toksik etkiye sahiptir. Sistemik toksisite maddenin kan seviyesine bağlı
olarak ortaya çıkar.
6- Aşırı duyarlılık yaratmamalıdır. Bu tür reaksiyonlar daha çok ester yapıdaki
maddelere karşı ortaya çıkarlarsa da amid yapıdaki maddeler de bazı kişilerde allerjik
reaksiyonlara ve anaflaktik şoka yol açabilir. Amid yapıdaki bir maddeye alerjisi
olan bir kişinin başka bir amide alerjisi olmayabilir, ancak ester yapıdaki maddelere
alerjisi olanların tüm ester yapılara alerjisi vardır.
7- Gerektiğinde özelliklerini kaybetmeden sterilize edilebilmelidir.
2.3. Farmakolojik Özellikler
Lokal anestezik maddeler üç ana kısımdan oluşurlar:
1- Lipofilik aromatik
2- Hidrofilik amin
3- Arazincir
Her iki parça hidrokarbon ara zincir ile birbirine bağlanmıştır. Bu zincir ester
ya da amid yapıdadır. Lokal anestezik maddeler bu bağlayıcı ara zincirin yapı
özelliğine göre sınıflandırılırlar (Şekil 1).
5
Amino Ester tip
Amino Amid tip
Hidroksi grubu içeren
lokal anestezikler
lokal anestezikler
lokal anestezikler
Kokain
Lidokain
Benzokain (topikal)
Prokain
Mepivakain
Hidroksi grubu maddeler, hidrofilik
Kloroprokain
Prilokain
amin kısmı kapsamazlar ve bu
Tetrakain
Artikain
nedenle suda çözünmezler.
Bupivakain
Topikal etkilidirler. Enjeksiyon
Etidokain
anestezisine uygun değildirler.
Şekil 1. Lokal anesteziklerin farmakolojik yapısı
Ester yapılı lokal anestezikler; plazma esterazları ile hidrolize olurlar, daha az
stabildirler ve yıkım ürünleri olan paraamino benzoik asit nedeniyle de bu grupta
allerjik reaksiyonlar daha fazla görülür.
Buna karşılık amid tipi lokal anestezikler; karaciğerde mikrozomal enzimlerle
yıkılırlar, daha stabildirler ve bu grupta allerjik reaksiyonlar nadir olarak gözlenir. Bu
farklılıklar nedeniyle klinikte daha çok amid tipi lokal anestezikler kullanılmaktadır
6
Lokal anesteziklerin ilaçlarla etkileşimlerini anlayabilmek için, lokal
anesteziklerin etki mekanizmalarını bilmekte yarar vardır.
Lokal anesteziklerin sinir iletimini nasıl bloke ettiği hakkında birçok teori
(spesifik reseptör teorisi, ekspansiyon, yüzey yüklenmesi vs.) bulunmakla beraber en
çok kabul göreni spesifik reseptör teorisidir. Spesifik reseptör teorisine göre lokal
anestezikler, sinir aksonunun dışını örten fosfolipid yapıdaki membranı geçerek
membranda bulunan voltaj bağımlı Na kanallarının iç (internal) kısmındaki spesifik
reseptörlere bağlanarak bu kanallardan sodyum geçişini engellerler. Buna bağlı
olarak da membran stabilizasyonu sağlayıp depolarizasyonu engellerler
Lokal anesteziklerin lokal anestezik etkilerinin yanısıra; analjezik, antiaritmik,
antibakteriyel/antifungal,
antitrombotik,
antikonvülzif,
nöroprotektif,
antienflamatuar, DNA aşılarında DNA taşınması, anti tümör ilaçlardan sisplatinin
kullanımında hem etkinliğini artırma hem de nefrotoksik ve hemotoksik etkilerini
azaltma gibi etkileri de vardır. Ancak klinikte bu etkilerinden en çok istifade
edilenleri; lokal anestezik, antiaritmik, analjezik etkileridir (2).
2.4. Dişhekimliğinde Kullanılan Lokal Anestezikler
2.4.1. Lidokain
En sık olarak kullanılan lokal anestetik maddedir. Dental (% 2), topikal (% 45), spinal ve epidural anestezilerde kullanılabilir. % 1-2’lik konsantrasyonda hızlı
başlama zamanına ve orta derecede etki süresine (75-150 dak) sahiptir. Bu süre
periferik sinir blokunda ortalama 1-3 saat arasındadır ve birlikte damar daraltıcı
kullanılmasına (adrenalin, fenilefrin gibi) bağlı olarak değişiklik gösterir. Kardiak
depressant (antiaritmik) etkiye de sahiptir.
7
Monoamin oksidaz inhibitörleri ve trisiklik antidepresan ilaç alan hastalarda
ciddi ve uzun süren hipertansiyon yapabilir. Fenotiyazin ve butinofenonlar
epinefrinin pressör etkisini azaltabilir veya tersine dönüştürebilirler. Bu türden
ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır, kullanılsa bile hasta monitörden izlenmelidir.
Lidokain diğer antiaritmiklerle birlikte kullanıldığında üzerinde additif etki
görülebilir.
Hidantoin antikonvülsanları alanlara lidokain verildiğinde kardiyodepresan etki
yapabilir. Beta-adrenerjik reseptör antagonistleri karaciğer kan akımını azaltarak
lidokainin hepatik metabolizmasını yavaşlatabilir ve toksisitesini arttırabilir.
Simetinle birlikte kullanıldığında lidokain metabolizması yavaşlayarak kan
konsantrasyonları yükselebilir. Süksinilkolin gibi nöromuskuler blok yapan ilaçlar
yüksek dozda i.v. lidokainle birlikte verilirse nöromuskuler blok etkisi potansiyalize
edilir. Barbitüratlar ve fenitoin enzim indüksiyonu ile lidokainin klirensini arttırır,
etkisini azaltır. Yüksek doz lidokain non-depolarizan kas gevşeticilerin etkisini
uzatır. Verapamil lidokainin serbest fraksiyonunu arttırır (3,4).
2.4.2. Prilokain
Farmakolojik olarak lidokain ve mepivakaine benzer. Hızlı etkili, orta etki
süresine (1.5-3 saat) sahip, düşük toksik değerde bir maddedir. Çünkü hızlı bir
şekilde metabolize edilip vücuttan atılır. Bu nedenle maksimum toksik doz değeri
600 mg kadardır. Sadece enjeksiyon anestezisine uygundur. Topikal etki göstermez.
Sülfonamidler sıtma ilaçları ve bazı nitrik bileşikleri gibi methemoglobinemiye
yol açabilecek ilaçlar, prilokainin bu yan etkisini güçlendirebilir. Toksik etkileri
aditif olduğundan, yapısal olarak lokal anesteziklere benzeyen tokainid gibi
antiaritmik ilaçların
uygulandığı
hastalarda
8
prilokain
kullanılırken dikkatli
olunmalıdır. Prilokainin çözünürlüğü pH 7.0’den yüksek olan ortamlarla sınırlıdır.
Presipitasyon meydana gelebileceğinden, karbonat gibi alkali solüsyonların
eklenmesi düşünülüyorsa bu durum göz önüne alınmalıdır (5,6).
2.4.3. Artikain
Orta etki süresine sahip, prokaine göre daha düşük toksisitede bir maddedir.
Bir defalık maksimum toksik dozu 500 mg’dır. Topikal etkiye sahip değildir.
Dişhekimliği uygulamalarında lokal ve rejyonel anestezide kullanılır. Santral
sinir sistemi depresanları ile birlikte özellikle çocuklarda ve yüksek dozda
kullanıldığında santral sinir sistemi depresyonunda artış, vazokonstriktör içeren
solüsyon damar içine verildiğinde veya trisiklik antidepresan, monoaminooksidaz
inhibitörü, beta-blokör kullananlarda kardiyovasküler yan etki oluşma riski
bulunmaktadır. Kontrol altında olmayan hipertiroidizm, diyabet, anjina veya
hipertansiyonda vazokonstriktör ile birlikte kullanılmamalıdır (7,8).
2.4.4. Bupivakain
Amid grubu bir lokal anesteziktir. En uzun etki süreli iki lokal anestezikten
birisidir (diğeri etidokain). İnfiltrasyon anestezisi, sinir bloku, epidural ve kaudal
anestezi için kullanılır. Yüzeyel anestezi için kullanılmaz. Duyusal sinir liflerine
motor sinir liflerine oranla daha selektif etki yapar, bu nedenle obstetrikte epidural
anestezi için tercih edilir. İntratekal ve epidural uygulandığında lokal anestezikler
içinde motor sinir iletimini en az bozan ilaçtır. Piyasada Marcain®, Sensocain® ve
Vivacain® isimli ticari preparatları bulunur.
Santral sinir sistemi depresanları ile birlikte çocuklarda ve yüksek dozda
kullanıldığında santral sinir sistemi depresyonunda artış, vazokonstriktör içeren
9
solüsyon damar içine verildiğinde veya trisiklik antidepresan, monoaminooksidaz
inhibitörü, beta-bloker kullananlarda kardiyovasküler yan etki oluşma riski
bulunmaktadır. Kontrol altında olmayan hipertiroidizm, diyabet, anjina veya
hipertansiyonda vazokonstriktör ile birlikte kullanılmamalıdır (9,10).
2.4.5. Mepivakain
Amid tip bir lokal anesteziktir. Çok hızlı seviyede etki gösterir ve dokuda orta
derecede kalır. Carbokain® ve Polokain® isimli ticari preparatları mevcuttur. Genel
olarak hidroklorid ile birlikte kullanılır. Bilinen ilaç alerjisi ve hassasiyeti olan
hastalarda dikkatli bir şekilde kullanılmalıdır.
Hastanın mepivakain ya da diğer lokal anesteziklerle aynı anda, ya da yakın
geçmişte aldığı ilaç kullanımı hakkında ve önceki deneyimleri hususunda ayrıntılı bir
geçmiş alınmalıdır. Metilparaben yada PABA türevlerine (prokain, tetrakain,
benzokain vb) alerjisi bulunan hastalar mepivakain benzeri amid tipi ajanlara çapraz
hassasiyet göstermemişlerdir. Beta-blokerler ilacın klirensini teorik olarak azaltırlar
(11,12,13).
2.4.6. Levobupivakain
Amino amid grubuna ait bir lokal anesteziktir. Bupivakainin S-enantiomeridir.
Chirokain® ticari ismiyle piyasada bulunur. Bupivakain ile karşılaştırıldığında daha
az vazokonstrüksiyon ve daha uzun etki süresi bulunur.
Lokal anestezikler veya yapısal olarak amid tipi lokal anesteziklere yakın
ajanlar kullanan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Çünkü bu ilaçların toksik etkileri
aditif olabilir. In vitro çalışmalar, levobupivakain metabolizmasında karaciğer
mikrozomal enzimlerinden CYP3A4 ve CYP1A2 izoformlarının rol aldığını ve ilacı
10
sırasıyla desbütil-levobupivakain ve 3-hidroksi levobupivakaine çevirdiklerini
göstermiştir. Bu nedenle levobupivakainle bir arada verilen ve bu enzim ailesi
tarafından metabolize edilen ilaçlar potansiyel olarak levobupivakainle etkileşebilir.
Levobupivakain meksiletin veya Sınıf 3 antiaritmik ajanlar gibi lokal anestezik
aktiviteye sahip antiaritmik ilaçlar alan hastalarda dikkatle kullanılmalıdır. Çünkü
bunların kullanımı aditif etki ortaya çıkarabilir. Levobupivakain pH değeri 8.5’ten
büyük olan alkali çözeltilerle geçimli olmayabilir (14,15).
2.4.7. Prokain
Aminoester grubuna ait bir lokal anesteziktir. Aynı zamanda sodyum kanal
blokörüdür. “Novocain” olarak da bilinir.
Sülfonamidlerle antagonist olarak etkileşir. Parenteral yolla iyi absorbe olur ve
çabuk metabolize edilir. Sistemik toksisitesi çok azdır. Lokal irritasyon (tahriş)
yapmaz. Prokain hidroklorür şeklinde adrenalinli ve adrenalinsiz preparatları
şeklinde
kullanılır.
Adrenalin
anestezik
ilacın
absorbsiyon
hızını
azaltır
(vazokonstriksiyon yapması nedeniyle). Sistemik dolaşıma geçmesini engelleyerek
uygulanan yerde yüksek konsantrasyonda uzun süre kalmasını sağlar. Böylece hem
sistemik toksisitesi azalır, hem de etki süresi daha uzar. %1-2’lik çözeltisi
infiltrasyon anestezisinde, %5-20’lik çözeltisi ise spinal anestezide kullanılır
(7,12,16).
2.4.8. Klorprokain
Prokainden daha güçlü lokal anesteziktir. Toksisitesi de daha düşüktür.
Prokain gibi kullanılır (17).
11
3. DENTAL UYGULAMALARDA TERS İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
Toplum
yaşlandıkça
ve
insanların
kullandığı
ilaç
sayısı
arttıkça
dişhekimliğinde kullanılan ilaçların olumsuz etkileri daha da önemli bir konu haline
gelmektedir. Önümüzdeki yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’nde ileri yaşlardaki
dişhekimliği hasta sayısının artması bekleniyor. Genelde yaşlı insanların daha fazla
kronik sağlık sorunlarına sahip olması ve çok çeşitli ilaçlar kullanmaları nedeni ile
dişhekimlerinin kompleks hastalık ve ilaç öyküleriyle karşılaşmaları oldukça olağan
hale gelmiştir. Yeni ilaç terapileriyle ve çoklu ilaç kullanımlarıyla ilgili riskler,
dişhekimlerinin klinik farmakoloji ve olumsuz ilaç etkileşimleriyle ilgili bilgilerimizi
zorlamaktadır (18).
Lokal anestezikler, sedatifler ve anksiyolitikler dişhekimlerinin hem pediatrik
hem de yetişkin kliniklerinde oldukça fazla kullandıkları ilaçlardır. Lokal
anesteziklerin güvenli kullanımları için koruyucu doz klavuzları yayınlanmıştır. Oral
sedatiflerin ve daha populer olan anksiyolitik benzodiazepinlerin (oral alındığında
hastayı rahatlatan ilaçlar) çok değerli ve etkili oldukları kanıtlanmıştır. Klavuzlardaki
dozlarda kullanıldıklarında bu ilaçlar oldukça güvenlidirler ve çok az ilaç yan etkileri
ve ilaç etkileşimleri rapor edilmiştir. Bu tez kapsamında bahsedilen tüm ilaçlar
merkezi sinir sistemini ve nöron fonksiyonlarını baskılarlar. Genel olarak bu ilaçlarla
ilgili olumsuz sistemik etkiler aşırı merkezi sinir sistemi baskılanması sonucu
gerçekleşir ve uyuşukluk, bilinç kaybı ve solunum depresyonuna yol açabilir. Lokal
anesteziklerin merkezi sinir sistemi üzerine baskılayıcı etkileri öncelikle stimulasyon
akvitesini artırır, bu da tremor ve konvülziyonlara yol açar. Merkezi sinir sisteminin
baskılanmasını artıran ilaçlar hayatı tehdit edici olabilirler ve bu durum en çok dikkat
edilmesi gereken konulardan birisidir (11).
12
Tablo 1. İlaç etkileşimlerinin sınıflandırılması
Tablo 1’de anlatıldığı gibi genel olarak ilaç etkileşimleri; “olası”, “şüpheli”,
“kanıtlanmış”, “mümkün”, “mümkün değil” şeklinde sınıflandırılmaktadır. Ayrıca
etkileşimlerin şiddeti; “yüksek”, “orta” ve “düşük” olarak da diye sınıflandırılabilir.
Tüm bu sınıflandırmalar bir değerlendirme cetveli yapmak için hazırlanmıştır.
Özellikle cerrahi girişimlerde kullanılan lokal anestezikler ve dozları tavsiye
edilenlerine uyularak belirtilmiştir. Sedatif ve anksiyolitik ajanlar tedavinin hemen
öncesinde hastaya verilir.
İntravenöz ilaç kullanımları ve birkaç haftadan uzun süren dental tedaviler
rutin dental tedavi olarak değerlendirilmemiş ve bu cetvele koyulmamıştır (14,15).
3.1. Ters İlaç Reaksiyonları
“Ters (advers) ilaç reaksiyonu” ilaç kullanımı ile ilişkili sorunları içeren bir
terimdir. Yan etkileri; toksisite, ilaç-ilaç etkileşimleri, ilaç-fizyolojisi etkileşimleri,
ilaç-laboratuvar testi
etkileşimleri, alerjik reaksiyonları, ve kendine özgü
reaksiyonları içerir. İlaç reaksiyonlarının önemli iki yönü bulunmaktadır. Bunlar;
13
ilaç-fizyoloji etkileşimleri (yan etkileri) ve ilaç-ilaç etkileşimleri. Dişhekimliğindeki
yaygın ilaç etkileşimleri bu iki alanda oluşmaktadır. Neyse ki, dişhekimliğinde ilaç
etkileşimleriyle ilgili ciddi sorunlar nadirdir ve bu nedenle en yaygın ilaç
etkileşimlerinden kaçınmak nispeten daha kolaydır (12).
“Risk altındaki uyuşturucu” bir farkındalık olmasına rağmen önemli, “risk
altındaki hasta” daha değerlidir. Ters ilaç reaksiyonuna sahip bazı hastalarda
diğerlerine göre daha büyük risk vardır. Örneğin bazı yüksek riskli hastalarda,
eritromisin, ketokonazol ve metronidazol kullanımından kaçınarak ilaç-ilaç
etkileşimleri riskini ortadan kaldırmak gerekir (14).
Dişhekimliğinde kullanılan temel ilaçlar 5 farklı grupta incelenir:
1. Lokal anestezikler
2. Analjezikler
3. Antimikrobiyaller (antibiyotikler, antifungal, antiviral)
4. Sedatifler
5. Otonom sinir sistemini etkileyen ilaçlar (antihistaminikler, daha az yaygın
sempatomimetikler ve antikolinerjikler)
Birçok diğer ilaç grupları dişhekimliğinde nadiren kullanılır. Antidepresanlar,
serotonerjik etkileri nedeniyle kronik ağrı yonetiminde kullanılır. Kortikosteroidler
ise ağızdaki otoimmun hastalıklarin tedavisinde ve liken planus, pemfigoid hastalık,
eritema multiforme ve pemfigus gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır. Kısa bir süre
için ılımlı dozda kullanılan birincil diş ilaçlarının sağlıklı bireylerde istenmeyen
reaksiyon riski de minimum düzeydedir. Aynı zamanda ters ilaç reaksiyonlarının
mekanizmalarının anlaşılması problemlerin önlenmesinde yardımcı olur (13).
14
3.1.1. İlaç-Fizyoloji Etkileşimleri
İlaçların vücut fonksiyonları üzerinde spesifik etkileri vardır ve belirli
sorunların tedavisinde bu etkileri için seçilirler. Örneğin; aspirinin dişle ilgili
inflamasyon ve ağrıyı azaltmada faydalı etkisi, aspirinin antiprostaglandin etkisinden
kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda, ilaçlar diğer fizyolojik sistemle ilgili etkilere
sahip olabilir ve böylece dişhekimliğinde kullanışlı olabilir. Örneğin; aspirinin
antiprostaglandin etkisi trombositlerin yapışmasını önler ve aynı zamanda
antitrombotik etki sağlar. İlacın bu etkisi bir yan etki veya ilaç-fizyoloji etkileşimi
gibi değerlendirildiğinde tablonun klinik yansıması aşırı kanama şeklinde olur. Bu
tür
ilaç-fizyoloji
etkileşimleri
nispeten
yaygındır,
ancak
önemli
olanları
dişhekimliğinde kullanılan birkaç ilaç ile ortaya çıkar.
İkinci önemli ilaç-fizyoloji etkileşimi toksisitedir. Bu ters ilaç reaksiyonu ilacın
dozu ile ilişkili olabilir, tedavi edici etkisi olabilir ya da başka bir sistem üzerinde bir
etkiye sahip olabilir. Dişhekimliğinde kullanılan ilaçların toksik doz ve terapötik doz
arasında geniş bir güvenlik sınırı vardır, başka deyişle “terapötik pencereleri” dar
değildir. Doza bağlı toksisite daha çok çocuklarda ve yaşlılarda yaygındır. Doz aşımı
için ikinci en yaygın neden, hastanın ilacı metabolize ve elimine edebilmesi icin
alınması gereken dozu hesaplayamamasıdır. Bu nedenle, dişhekimi olması gereken
dozu biliyorsa ve hastanın boy-kilo gibi parametreleri yanı sıra kullandığı ilacın
karaciğer ve böbrek fonksiyonu göz önüne alınarak uyarlanmış dozunu kullanıyorsa,
doz aşımı şansı en aza indirilmiştir. Uygulayıcı, hastanın diğer tezgah-üstü (OTC,
over-the-counter) ilaçları alabileceğini akılda tutmalıdır, çünkü dişhekimliğinde
kullanılan diğer ilaçlarda katkı maddesi toksisite riski yaratabilir (19,20).
15
3.1.2. İlaç-İlaç Etkileşimleri
Klasik ilaç-ilaç etkileşimlerinde ilaçlar farmakokinetik yönden 4 farklı düzeyde
etkileşebilirler: emilim, dağılım, metabolizma ve atılım. Dişhekimliğinde ters ilaç
reaksiyonları tartışılırken absorbsiyon çok önemli bir parametre değildir, çünkü
emilim düzeyinde etkileşime pek rastlanmaz. Midede yemek olması ilacın emilim
hızını düşürebilir, ancak kan düzeyi ve terapötik etkiyi büyük ölçüde değiştirmez.
Tüm ilaçlar, uygun dozda verilerek, terapotik kan düzeylerinde absorbe edilmelidir.
Elbette hasta ilacın büyük bir kısmını kustuğunu söylerse, terapötik kan düzeyleri
elde edilemez. Sürekli kusma durumunda hasta ağızdan ilaç kullanımını
sonlandırmalı ve mümkünse ilacı parenteral yolla almalıdır. Malabsorpsiyon,
ülseratif kolitis ve diğer gastrointestinal problemleri olan hastalarda konsültasyon
istenmelidir.
İlaç farmakokinetiğinde diğer bir parametre dağılımdır ve dağılım düzeyinde
ilaçlar arası etkileşme potansiyeli vardır. İlaçlar dolaşımda proteinlere bağlı olarak
bulunmaktadır ve ilacın vücutta etki oluşturan kısmı proteinlere bağlı olmayan
serbest
fraksiyonudur.
Dişhekimi
tarafından
uygulanan bir ilacın plazma
proteinlerine afinitesi yüksek olabilir. Plazma proteinlerine yüksek oranda bağlanan
ilaçların serbest fraksiyonu düşüktür ve proteine aynı bölgeden bağlanan bir başka
ilaç nedeniyle bağlı olduğu yerden uzaklaştırıldığında ilacın plazma içinde serbest
fraksiyonu artar ve ilacın yüksek konsantrasyonlara ulaşması olası bir toksisite
reaksiyonuna neden olur. Bu durum özellikle proteinlere yüksek oranda bağlanan,
zayıf asid nitelikli ve terapötik penceresi dar olan warfarin, dikumarol gibi oral
antikoagülan ilaçlar için önemlidir (21,22).
Atılım, diğer bir farmakokinetk parametredir. Dişhekimliğinde kullanılan
ilaçlar açısından değerlendirildiğinde bu parametre, sadece ciddi böbrek sorunları
16
olan hastalar için önemlidir. Renal fonksiyonlar yeterli değilse ilaçlar daha yavaş
atılır. İlaç atılımının azalması kan düzeylerinin potansiyel olarak toksik seviyelere
çıkması sonucunu doğurur. Diş tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar böbrek ve
karaciğer organlarında toksik etkiye neden olabilir. Karaciğer ve böbrek sorunu olan
hastalar için organlarda minimum etkiye sahip olacak ilaçlar seçilmelidir.
İlaç-ilaç etkileşimleri açısından en önemli farmakokinetik parametre ilaç
metabolizmasıdır. Dişhekimliğinde kullanılan ilaçların çoğu karaciğerde mikrozomal
enzimler tarafından metabolize edilmektedir. Faz-I reaksiyonları olarak bilinen
oksidasyon, indirgenme gibi reaksiyonları sağlayan metabolize edici enzimler
“sitokrom P-450 sistemi” olarak adlandırılır. Bu enzimler karaciğer hücrelerinde
mikrozomlar üstünde kafesli işleme istasyonları olarak hareket eder; bu yüzeyler,
çeşitli enzimler ile kaplanmıştır ve sitokrom P-450 enzim sistemi izoenzim
gruplarına bölünmüştür. Bazı ilaçlar bu enzimlerin metabolizmasını artırmaktadır,
böylece kendi metabolizması ve diğer ilaçların metabolizmasını hızlandırmaktadır.
Bazı ilaçlar metabolize eden enzimleri inhibe ederek kendi metabolizması veya diğer
ilaçların metabolizmasını yavaşlatır. İlaç-ilaç etkileşimlerinde en ciddi klinik tablolar
yaratan durum, inhibe edilen izoenzim grupları ya da sitokrom P-450 sistemiyle
ilgilidir. Dişhekimliğinde kullanılan ve sitokrom P-450 sisteminin bilinen
inhibitörleri olan temel ilaçlar, klaritromisin, metronidazol, ketokonazol ve diğer
antifungal ilaçlardır.
Bu ilaçlardan herhangi birini kullanan hastalarda dişhekimi hastanın herhangi
bir başka ilaç alıp almadığını sorgulamalı ve bilmelidir. Bu ilaçları kullanan
hastalarda tedavide farklı bir ilaç seçmek uygun olabilir (4,23).
17
3.1.3. İlaç Alerjisi
Dişhekimliğinde en sık görülen ilaç reaksiyonları ilaç alerjisidir. Hastalar
sıklıkla penisilin, aspirin veya kodeine alerjisi olduğunu iddia ederler. Gerçek budur
ki, alerjik reaksiyon alerjene karşı gelişen bağışıklık sistemi aracılıklı bir yanıttır.
Herhangi bir ilaç veya bileşik alerjen olabilir. Aslında çoğu ilaç, kendi yapısından
ötürü alerjik olmayacak kadar küçük molekül ağırlıklıdır ve alerjik reaksiyon
oluşturmak için taşıyıcı bir maddeyle birleştirmek gerekir. En ciddi alerjik
reaksiyonlar humoral (B hücreli) tip reaksiyonlardır. Alerjen, antikor cevabını
tetikler; bir dizi olayın gerçekleşmesiyle histamin açığa çıkar ve histamin kızarıklık,
ürtiker ve deride şişmelere sebep olabilmektedir. Genellikle vücut üzerinde döküntü
şeklinde tezahür eden bu durum seyrek seyrek de olsa perioral bölgede şişmeye
neden olabilir ya da boğazda solunumu engelleyici bir şişme olarak dikkati çeker.
Gecikmeli alerjik reaksiyonlar T hücreli immün reaksiyonlara bağlı olarak gelişir, bu
tip reaksiyonlar ise genellikle deri döküntüleri, kabarcık ve zaman zaman ağızda aft
şeklinde ortaya çıkar (24,25).
3.2. Lokal Anesteziklerle Ters İlaç Etkileşimleri
Lokal anesteziklerle meydana gelen ilaç etkileşimleri dişhekimliğindeki önem
derecesine göre Tablo 2’de özetlenmektedir.
18
Tablo 2. Dental tedavilerde rejyonel anestezi uygulamalarında ilaç etkileşmelerinin
Tablo 1 referans alınarak oluşturulmuş önem dereceleri
3.2.1. Lokal Anesteziklerle Klinik Etkileşim
Etki mekanizmasında aynı mekanizma ve benzer reseptörler olan ilaçlar
kombine olarak alındığında genellikle daha fazla etki gösterirler, kombinasyonun
toplam yanıtı bireysel ilaç hareketinin toplamı kadar olacaktır (12). Bu tür
etkileşmeler “farmakodinamik etkileşme” olarak bilinir.
Bu genelleme aynı nitelikte yanıt oluşturan lokal anesteziklerin birlikte
kullanımında oluşan toksisiteleri için de doğrudur. Şekil 1’de mepivakain ve
tetrakainin tek başına ve birlikte kullanımı ile doz ayarlamasına ilişkin izobol çizimi
gösterilmiştir. Şekilde de görüldüğü gibi etkileşen iki ilacın dozu uygun olarak
planlandığında, ilaç etkileşimlerinde lineer (diagonal) fonksiyon dikkati çeker.
Mepivakain ve tetrakaninin kombinasyonunun median toksik dozu lineer çizgiye
19
denk düşmektedir, elde edilen izobol doğrusal olduğu için (yani düz çizgi şeklinde)
iki ilaç arasındaki etkileşme aditiftir. Bu tür izobol teknikleri bize, kimin kimi
etkilediğini söylememekle birlikte etkileşimin var olup olmadığını ve hangi yönde
gerçekleştiğini mekanizmasından bağımsız olarak göstermektedir. Eğer ilaç
kombinasyonları dozları lineer çizginin üzerine ve sağına doğru yerleştirilirse, bir
başka deyişle izobol konveksse, etkileşim zıt yönde gelişmiş demektir, yani bir tür
antagonizma söz konusudur. Aksine, eğer kombinasyon için ilaç dozu lineer çizginin
soluna doğru ve aşağısına yerleştirilirse, yani izobol konkavsa, etkileşim
“potansiyalizasyon” yönündedir ve klinik açıdan daha fazla göz önünde dikkat
edilmelidir (13).
Şekil 2. Mepivakain ve tetrakainin yalnız ve kombine kullanımlarında median
toksik dozlarının ilaç etkileşimlerinde gösterilen beyanı
Lokal anestezikler ile toplam ilaç etkileşimleri, aritmi tedavileri için
kullanıldıklarında lidokaine ve prokainamid ile de ilişkilendirilebilir. Bu çeşit
etkileşimler ile ilgili yayınlanmış raporlar çok sınırlıdır, oysa yüksek dozda
20
intravenöz yolda kardiyak aritmi tedavisi için alındığında, bu lokal anestezik
ajanların kombinasyonu teorik olarak ilave etkileşimler ve daha sonra da toksisite
yapabilir. Bu kanıtlanmış olumsuz etkileşimlerin, lokal anesteziklerin dozu ile
alakası yoktur ve kan konsantrasyonu normal olarak dental anestezi ile bağlantılıdır
(19).
Lokal anestezide izin verilen maksimum doz genelde dental işlemlere tabi olan
yetişkin hastalar için yeterlidir. Yetişkinler için maksimum doz; %2 lik lidokain ile
epinefrinden oluşan 1.8 ml’lik ampullerin sayısı 13.9 iken %3 lük mepivakainden
oluşan maksimum ampul sayısı 7.4’tür.
Dental prosedürlerin çoğu, hatta multiple bileşenleri olan kompleks prosedürler
bile, bu hacimlerde lokal anestezikler kullanılarak rahatlıkla gerçekleştirilebilir.
Toplam ilaç etkileşimleri ve lokal anestezik toksisitesi genellikle çocuklar tedavi
olurken uzamış dental prosedürleri tamamlamak için gerektiğinde, rejyonel
anesteziye ek olarak hem transmukozal ilavelerin hem de merhemlerin topikal
anestezi amacı ile aşırı kullanımı durumunda ya da postoperatif ağrı kontrolünde
lokal anesteziklerin uzun süreli kullanımında söz konusudur.
Maksimum tavsiye edilen dozun hesaplamaları kombinasyonun total dozunda
bir etken olmalıdır ve addisyonel anestezik uygulamasından önce ilk dozun
eliminasyonuna izin verecek şekilde yeterli zaman geçmelidir. Rehberleri önemli
ölçüde aşan toplam dozdaki lokal anesteziklerin kombine kullanımı klasik lokal
anestezi toksisitesi reaksiyonlarına sebep olabilir; bunlar santral sinir sistemi uyarısı,
konvülsiyonlar, solunum depresyonu ve kardiyak arrest gibi komplikasyonlardır.
Nadiren karşılaşmasına rağmen bu lokal anestezik toplam ilaç etkileşimleri çok iyi
gösterilmiştir ve dental pratisyenlerin çoğunun bu etkileşimlerle ilgili bilgisi vardır
ve total dozları sınırlandırma ile kullanarak bu olguları engelleyebilirler (20).
21
3.2.2. Ester Lokal Anestezikler ve Sülfanamid Antimikrobiyal Ajanlar
Sülfanamidler, para-amino benzoik asitle (PABA) yarışarak bakteriyal folik
asit sentezini engellerler. Prokain ve tetrakain, ester bağlı iki lokal anestezik, plasma
esterazları tarafından PABA’ya yıkılırlar, dolayısıyla PABA konsantrasyonunu
arttırırlar. Bu durum sulfonamidin antimikrobial etkisini azaltabilir.
Bu etkileşimin olup olmadığı konusunda bazı şüpheler olsa da, bunun
dişhekimliğindeki önemi şüphelidir. Amid lokal anestetiklerin daha güçlü olması ve
alerjik reaksiyonlarla daha az ilgilerinin olması klinikte ester lokal anestetiklerin
kullanımını çok kısıtlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde ester bazlı dental
anesteziklerin üretimi ve satışı yakın zamanda durdurulmuştur. Bu ester anestezikler
dişhekimliğinde çok nadir olarak kullanılmaktadır.
Ayrıca bu ilaç etkileşimi doz bağımlıdır ve geçicidir, en kötü durumda
sulfonamid tedavisine çok az bir etkisi olur. Prokain metabolizmasında salınan
PABA miktarı çok azdır ve doğal olarak tüm vücuda yayılması çok sınırlıdır.
Sulfonamid tedavisi prokain tedavisine göre ve prokain tedavisinde oluşan
maddelerin vücutta kaldıkları süreye göre çok daha uzundur. Etkileşim 10 günlük
antimikrobial tedavi sırasında bir gün ilaç almamaktan daha önemli ve etkili değildir
ve antibiyotik tedavisinin sonucunda çok az etkilidir. Bu etkileşim çok hafif önemde
olduğu için, cetvelde 5 puan verilmiştir (Tablo 2). Bununla beraber diğer lokal
anesteziklerin kullanılabileceği için sulfonamid tedavisi alan hastalarda prokain
kullanılmamalıdır. (21).
3.2.3. Amid Lokal Anestezikler ve Metabolizma İnhibitörleri
Absorpsiyondan sonra, lidokain ve mepivakain gibi lokal anestezikler ilk
olarak karaciğerde yıkılırlar. Metabolik reaksiyonlar genellikle lokal anesteziğin
22
terminal nitrojeninin dealkilasyonunu gerektirir; sonra oksidasyon, hidroliz,
konjugasyon veya bunların kombinasyonu olur. Dişhekimliğinde kullanılan amid
lokal anestezikler için eliminasyon yarı ömürü göreceli olarak kısadır, 1.5 saat ile 3.5
saat arası bir aralıktadır ve tepe plasma konsantrasyonu genellikle uygulamanın 45
dakikası içinde görülür. Karaciğerde metabolize olan ve kısa metabolik yarı ömüre
sahip olan dental anestezikler gibi ilaçlar için, hepatik kan akımı ilaç
eliminasyonunda değer-limitli değişkende olur. Çünkü lokal anestezik toksisitesi
lokal anesteziğin enjeksiyon alanından sistemik dolaşıma ulaşmasını takip eder, her
zaman lokal anesteziklerin yüksek kan konsantrasyonlarından kaçınmak tavsiye
edilir. Total dozun ve vazokonstrüktör kullanımının sınırlanması lokal anestezik
toksisitesinden kaçınmanın iki yaygın uygulamasıdır (12).
İlaç terapisine eşlik eden karaciğer fonksiyon bozukluğu veya kronik
karaciğer hastalığını gibi durumlar lokal anestezik eliminasyon oranını ve klirensini
düşürür, bu durum tepe plazma konsantrasyonunun artmasıyla sonuçlanır. Bu durum,
genelde lidokainin kardiyak aritmilerin tedavisinde intravenöz kullanımında olduğu
gibi multidoz ve sabit dozda infüzyon terapisinde önemlidir. Lokal anesteziğin tek
başına uygulanmasından sonra tepe plazma ilaç konsantrasyonu, ilk olarak sistemik
absorpsiyon ve doku dağılımıyla belirlenir. Şekil 3’de %2 lidokainin (1:100000
epinefrin) uygulanmasından sonraki plazma zamanı eğrisi bir tür bilgisayar
simülasyon tekniğiyle resmedilmiştir. Lidokain’in metabolik yarı ömür değerindeki
iki misli artış tepe konsantrasyon değerini 0.34 mikrogram/ml’den 0.37
mikrogram/ml’ye çıkartır. Lidokain yarı ömrü 15 saate çıktığında, tepe kan
konsantrasyonu sadece % 21 artar (0.41 mikrogram/ml). Karaciğer metabolik
fonksiyondaki ve sonradan lidokainin eliminasyon yarı ömründeki değişimler,
23
yalnızca tek doz anestezik tedavisinden sonra tepe kan konsantrasyonunda minimal
bir yükselmeye sebep olur.
Şekil 3. Lidokain serum seviyelerinin metobolizmada azalma değerleri
Ters ilaç etkileşimleri, burada karaciğerde amidaz aktivitesinde değişimle,
hepatik kan akımıyla veya ikisiyle sonuçlanır. Bu reaksiyonlar çok iyi bilinmesine ve
raporlanmasına rağmen, tek doz anestezik uygulamasının olduğu durumlarda
genellikle klinik önem taşımamaktadır (7,16).
3.2.3.1. Simetidin
Simetidin, lidokain dahil olmak üzere, çok sayıda ilacın metabolizması için
gerekli olan oksidatif enzimleri inhibe ettiği bilinen histamin-H2 reseptör
antagonistidir. Lidokainin eliminasyonu yavaşladığında, sabit durum infüzyonundan
sonra kan konsantrasyonu % 50 kadar artabilir. Dental anesteziklerin uygulanmasını
takiben, terminal emilim fazı sırasında lidokainin kan konsantrasyonu uzun dönem
24
periodunda artmış kalabilir. Bu inhibisyon famotidin ve ranitidin gibi diğer histamin
H2 reseptör antagonistleri ile görülmez.
Klasik lokal anestezik aşırı doz reaksiyonları teorik olarak özellikle lidokainin
yüksek dozda kullanıldığında ve reenjeksiyon gerektiğinde mümkündür. Oysa, Şekil
3’te gösterildiği gibi, lidokain dental anestezi terapisi için tek dozda kullanımından
sonra lidokainin tepe kan konsantrasyonu sadece minimal miktarda artar. Simetidinin
birlikte kullanımıyla sonuçlanan tek doz dental anestezi uygulamasından sonra
lidokain riskinin artması muhtemel değildir ve rapor edilmemiştir. Önem derecesi
5’tir, yani uygulanabilir (Tablo 2) (8,17).
3.2.3.2. Propranolol
Lidokainin intravenöz infüzyonu sırasında propranolol de kullanılıyorsa, betaadrenerjik bloker propranolol hepatik kan akımını %11’e düşürebilir ve lidokainin
metabolizmasını % 40 kadar azaltabilir (26). Önceden simetidin ile olan etkileşmede
bahsedildiği gibi, lidokain kan konsantrasyonu uzun dönem periodunda artmış
şekilde kalabilir. Beta-blokerlerden atenolol ve pindolol, anlamlı bir biçimde lidokain
metabolizmasını inhibe etmez. Tekrarlayan enjeksiyonlar gerekli olduğunda ve
yüksek doz yapılması gerekiyorsa, klasik lokal anestezik doz reaksiyonları teorik
olarak mümkündür. Bu mekanizma; öncelikle ilaç absorbsiyonundan ziyade
eliminasyonunu gerektirdiğinden, propranolol alan hastaya diş anestezisi için tek bir
dozdan sonra yapılan lidokain, doruk kan konsantrasyonunu sadece minimal düzeyde
artırır. Literatürde bildirilen olumsuz reaksiyonlar kardiyak aritmi için kullanılan
intravenöz lidokain infüzyonu ile sınırlı gibi görünmektedir. Bölgesel anestezi
sonrası lidokain toksisitesi düşüktür. Böyle bir durum bildirilmediğinden, önemlilik
25
derecesi 5’tir. Propranolol ile etkileşimde esas önemli olan, lokal anestezik
kombinasyonlarında bulunan epinefrin ile olan etkileşmedir (27).
3.2.4. Opioid Sedasyonlarla Lokal Anestezikler
Bilinçli sedasyon sırasında lokal anestezik kullanımı esastır. Sedasyon
uygulaması, lokal anestezi ihtiyacını dengeleyerek yeterli analjezi elde edilmesini
sağlar. Ne yazık ki; “lokal” terimi anesteziklerin hiç sistemik emilimi veya genel
etkileri olmadığını düşündürmektedir. Oysa lokal anestezikler membran depressan
olmaları nedeniyle emilirler ve merkezi sinir sisteminde ve kardiyovasküler sistemde
fonksiyonları değiştirirler. Lokal anestezik ve diğer merkezi sinir sistemi
depresanları ile olası etkileşimleri ve sistemik etkileri, pediatrik dental hastalarda en
belirgindir. Lokal anestezikler için önerilen maksimum doz genellikle vücut
ağırlığına dayanır. 25 kiloluk bir çocuğun 75 kiloluk bir erişkine verilen dozun üçte
biri verilmelidir. (11). Ancak, bir çocuğun düşük vücut ağırlığı orofasiyal anatomi
orantılı bir azalmayı temsil etmez. Maksilla ve mandibula gelişimi düşünülerek,
vücut ağırlığına göre tahmin edilen lokal anestezik madde dozundan yüksek
miktarlara ihtiyaç duyulabilir. Sonuç olarak; lokal anestezik toksisitesi çocuklarda
daha sık bildirilir ve lokal anesteziklerle merkezi sinir sistemi depresan ilaç-sistemik
ilaç etkileşimi daha büyük sorundur. Şekil 4’te gösterildiği gibi, bir pediyatrik
sedasyon rejiminin bir parçası olarak opioid kullanımı, lokal anestezik toksisite
reaksiyon raporları ile ilişkili olmuştur. Opioidler ile tedavi öncesi-sonrası lokal
anestezik konvülsiyon eşiğindeki azalma açıkça hayvan çalışmalarında gösterilmiştir.
Bu etkileşim mekanizması muhtemelen çok yönlüdür. Meperidin ve artık
kullanılmayan alfaprodin (Nisentil®, Hoffman La Roche) gibi sentetik opioidler, aşırı
dozda uygulandıklarında konvülsan etkiye sahiptirler. Sedasyonun opioid bileşeni,
26
merkezi sinir sisteminden daha fazla ilaç geçişine izin verir, lokal anestezi bağlayıcı
protein azalır ve sonuçta hafif solunumsal asidoz oluşabilir. Ayrıca opioid
premedikasyonuyla arterial karbondioksit basıncı yükselir ve lokal anestezik
konvülsiyonlara merkezi sinir sistemi duyarlılığı artar. Klasik lokal anestezik doz
reaksiyonları
(merkezi
sinir
sistemi
eksitasyonu,
konvülsiyonlar,
solunum
depresyonu, kardiyak arrest) çocuklarda bildirilmiştir. Bu ciddi sonuçlardan dolayı,
bu şüpheli ilaç etkileşimi önem derecesi 1 olarak değerlendirilmişir (Tablo 2).
Konvülsiyon ve solunum depresyonunun, hastane ortamı dışında yönetilmesi zor
olduğundan genel uygulama kuralları önemlidir. Uygulayıcılar, anestezi eğitimi
almış ve ciddi reaksiyonları yönetmek için hazırlıklı olmalıdır (15,28).
Şekil 4. Çocuk dişhekimliğinde opioid sedasyon ve lokal anesteziklerin etkileşimleri
27
Bu komplikasyonlar için alınacak önlem; opioidlerle sedasyon uygulanan
çocuklarda düşük doz lokal anestezi uygulanmasıdır.
3.2.5. Lokal Anesteziklere Bağlı Methemoglobinemi
Aşırı doz dental anestezi, prilokain ve benzokain (ve nadiren lidokain, artikain)
olarak uygulandığında, ilaca bağlı methemoglobinemi gelişimi ile ilişkili
bulunmuştur. Bu ajanlar hemoglobin içindeki demirin oksidasyonuna sebep
olduklarından methemoglobinemiye neden olurlar, methemogloninemi yapan diğer
ajanlar nitrogliserin ve çeşitli nitrit preparatları, antimikrobiyal ajanlardan dapson ve
sülfanomid ve analjeziklerden fenasetindir. Bu reaksiyon için risk faktörleri; yüksek
yaş, anemi, solunum hastalığı, glikoz 6-fosfat dehidrojenaz ve methemoglobin
redüktazın herediter eksiklikleri ve ek olarak oksidan ilaç kombinasyonları alımıdır.
Methemoglobinemide kan konsantrasyonları 10-20 oranındaysa klinik siyanoz
belirtileri, 35-40 oranındaysa nefes darlığı ve çarpıntı gözlenir. Prilokain ve
benzokain ile methemoglobinemi raporlarının çoğu aşırı doz ile ilişkilidir.
Bebeklerde prilokain ve lidokainin en doygun karışımının (EMLA) topikal
uygulaması sonrası methemoglobinemi oluştuğu bildirilmiştir. EMLA ve eşlik eden
sülfanomid tedavisi, yeni doğanda methemoglobinemi riskini artırır. Prilokain
anestezisi
sonrası
methemoglobinemi
defalarca
belgelenmiş
ancak
ölüm
bildirilmemiştir. Methemoglobinemi riskini artıran ilaç kombinasyonları (dapson,
sülfanomid,
nitrat
içeren
terapiler
gibi)
bu
raporlarda
bulunmamıştır.
Methemoglobinemi olasılığını artıran birincil nedenin, prilokainle birlikte ilaç
kullanımı olduğu görülmektedir. Kilo tabanlı önerilen maksimum doz (MRD)
aşılmamalı ve lokal anestezik dozu dikkatle hesaplanılmalıdır. Prilokain dozu MRD’i
aşmadığında, nadir de olsa olumsuz ilaç etkileşimi mümkündür (10,24,29).
28
3.3. Sedatif ve Anksiyolitik İlaçlarla Ters İlaç Etkileşimleri
Birlikte kullanıldığında merkezi sinir sistemi depresyonunu tpik olarak artıran
iki ya da daha fazla merkezi sinir sistemi depresan ilaç kombinasyonu vardır. Bu
etkileşimler, yetişkinlerde intravenöz, çocuklarda oral sedasyon gibi birçok yararlı
dental tedavinin temelidir.
Opioid
tedavisi
dahil
özellikle
merkezi
sinir
sistemine
etkili
ilaç
kombinasyonlarının kullanımı da, beklenmeyen aşırı sedasyon ve solunum
depresyonu riskini artırır. Merkezi sinir sistemi depresanları kombinasyonu ile
oluşabilecek ciddi sonuçlar nedeniyle, dişhekimi rutin genel anestezi veya sedasyon
aldıktan sonra hastaları alkol tüketimini kısıtlamak konusunda bilgilendirmelidir. Bu
tür ilaç etkileşimi 5 mg/kg tiyopental sodyum kullanılarak genel anestezi yapılan, 12
sağlıklı genç erişkinde çalışılmıştır. Tiyopental sodyum anestezi uygulanan
gönüllülere dört saat sonra 0.7 g/kg alkol uygulandığı zaman, psikomotor testlerde
gönüllülerin performansının daha bozuk olduğu gözlenmiştir. Bu tür etkileşme
diazepam
gibi
sedatiflerle
ve
difenhidramin
ve
prometazin
gibi
sedatif
antihistaminikler ile de kanıtlanmıştır (29,30). Sürüş becerilerinde bozulmayı da
içeren şiddetli uyuşukluk ve psikomotor performansda anlamlı bir bozulmaya neden
olduğundan sedasyon tedavisi sonrasında alkol tüketimi sınırlı olmalıdır. Merkezi
sinir sistemi depresanlarının birarada kullanımı ile gözlenen ilaç etkileşimleri önem
dereceleri 1 olarak belirlenmiştir (Tablo 2) (31,32).
3.3.1. Kloralhidrat Etkileşimleri
Kloralhidrat, pedodontide okul öncesi çocuklarda sedasyon için yaygın olarak
kullanılan bir oral sedatifitr, çeşitli ilaç etkileşimlerine giren bir ilaçtır. Kloralhidrat,
diğer sedatifler ile birlikte uygulandığında, merkezi sinir sistemi depresyon
29
düzeylerini artırabilir. Bu etkileşim nedeniyle, merkezi sinir sistemi depresanları her
iki dozda azalma yapabilir, bireysel ilaçların yan etkileri sınırlamak için doz
azaltılması önerilir. Sedatif antiemetik prometazin ile kombine klorhidratın bulantı
ve kusma insidansını azalttığı gösterilmiştir. Benzer şekilde, kloralhidrat ile
kombinasyon halinde N2O kullanıldığında sedasyon düzeyi daha yüksektir. N2O
kloralhidrat yüksek dozları ile kombinasyon halinde kullanıldığı zaman, çocuğun
koruyucu refleksleri zarar görür, böyle bir tabloda merkezi sinir sistemi depresyonu
artışı olabilir.
Tablo 3. Dişhekimliğinde dental tedaviler öncesi ilaç terapilerinin tavsiye edilen
dozlarının Tablo 1 referans alınarak derecelendirilmesi
30
3.3.1.1. Alkol
Beklenebilir bir merkezi sinir sistemi depresan etkileri toplamı ötesinde, alkol
ile
kloralhidrat
kombinasyonu,
metabolizma
değiştirerek
alkolün
etkisini
potansiyalize eder. Kloralhidrat hem kendisi hem de primer metaboliti olan
trikloroetanol aracılığıyla alkol kan konsantrasyonlarını yükseltir, alkolü metabolize
eden dehidrogenazları inhibe eder. Genellikle “Mickey Finn” ya da “uyuşturucu
damlalar” olarak bilinen bu kombinasyon, koma ve ölüm ile ciddi alkol
zehirlenmesine neden olabilir. Dişhekimliğinde, pediyatrik sedasyonda kloralhidrat
neredeyse hemen hemen hiçbir kullanım alanına sahip değildir. Bu durum daha
büyük additif etkileri indükler, şiddetli ve potansiyel olarak yaşamı tehdit eden
merkezi sinir sistemi depresyonuna neden olabilir. Bu nedenle bu ilaç kombinasyonu
dişhekimliğinde nadiren karşılaşılmasına rağmen önemlidir; önem derecesi 1 olarak
verilmiştir.
3.3.1.2. Antikoagülanlar. Warfarin
Kloralhidrat ayrıca oral antikoagülan warfarin sodyum (Coumadin®, Dupont®)
ile de etkileşmeye girmektedir. Kloralhidrat ve ana metaboliti olan trikloroasetik asit
warfarinin albumin isimli proteine bağlanmasını engelleyerek serbest warfarinin
plazma konsantrasyonlarını artırabilir, normalde warfarinin albumine bağlanma oranı
% 98-99’dur. Meydana gelen hipoprotrobinemi geçicidir ve özellikle tek doz
klorhidrat tedavisinde klinik açıdan önem oluşturmaz ve önem derecesi 4 olarak
belirtilmiştir. Warfarin kullanan hastalarda sedasyon gerekli ise, diazepam gibi bir
benzodiazepin kullanımı tavsiye edilir (33).
31
3.3.1.3. Furosemid
Kloralhidrat ile bir diüretikolan furosemid (Lasix®, Hoechst Marion Roussel)
arasında geçici aşırı terleme, sıcak basması, değişken kan basıncı, taşikardi ve
hipertansiyon ile karakterize nadir bir etkileşim rapor edilmiştir. Bu etkileşimin
mekanizması iyi anlaşılmış değildir, ancak kloralhidrata karşı geliştirilmiş hassasiyeti
ile ilgili olabilir. Genellikle kloralhidratla premedikasyon yapılan pediatrik hastalarda
furosemid kullanımı nadiren söz konusudur, ancak yine de bu etkileşim orta derecede
şiddetli bir reaksiyon olup 24 saat içinde oluşabilir ve önemlilik derecesi 2
düzeyindedir. Gerekirse hastaya yine, alternatif sedasyon rejimleri tavsiye edilir (34).
3.3.2. Barbiturat Etkileşimleri
Dişhekimliğinde
sedasyonda
benzodiazepinlerin
kullanımıyla
birlikte
barbitürat kullanımı büyük ölçüde azalmıştır. Mevcut benzodiazepinler ile
karşılaştırıldığında, barbitüratlar dental işlemler ile ilgili korku ve kaygının
rahatlatılmasında daha az spesifiktir. Uyuşukluk ve ataksi, barbitürat sedasyonunun
sık yan etkileridir. Barbitürat kullanımının en temel dezavantajları güvenlik
sınırlarının dar olması ve hepatik mikrozomal oksidatif enzimlerin indüksiyonu
sonucu ilaç etkileşmelerine sık girmesidir. Dişhekimliğinde kullanımı seyrek olsa da,
barbitürat ilaç etkileşimleri en önemli etkileşmeler altında değerlendirilmiştir
(35,36).
3.3.2.1. Valproik Asit
Valproik asit (Depakene®, Abbott Laboratories) çeşitli parsiyel ve jeneralize
nöbetlerin yönetimi için 1978 yılında kullanıma giren bir antiepileptik ilaçtır.
Kombinasyon halinde uygulandığında, valproik asidin yarı ömrü 96-142 saat
32
arasında değişkendir, fenobarbital metabolizmasını azalttığı gösterilmiştir (37).
Fenobarbitalin klirensinde bir gecikme olması sedatif etkilerinin arttırılması ve
uzamasına neden olur. Ayrıca, bu etkileşimin çocuklarda daha önemli olduğuna dair
bazı kanıtlar vardır. Bu tür etkileşmeler nöbetlerin tedavisi için valproik asit ve
fenobarbital kombinasyon halinde kullanıldığında özellikle rapor edilmektedir.
Fenobarbital ve diğer barbitüratlar dişhekimliğinde sedasyon için nadiren
kullanılmaktadır. Sedasyon için reçete edildiği zaman, tedavi bir veya iki doz ile
sınırlıdır. Valproik asit alan bir hasta için, sedasyon uzaması mümkündür. Etkin
sedasyon ve anksiyoliz sağlamak için barbitüratlara alternatif olarak sunulan en
temel ilaçlar oral benzodiazepinlerdir. Bu etkileşim köklü olmasına rağmen, tek doz
sedatif tedavi sonrasında uzayan sedasyon gözlenmesi olaıslığı düşüktür, dolayısıyla
bu etkileşmeye verilen önem derecesi 3’tür. Belirli bir endikasyon olmadıkça,
valproik asit alan bir diş hastasında bilinçli sedasyon için bir barbitürat
kullanımından kaçınılmalıdır (38).
3.3.2.2. Warfarin
Barbitüratlar, bir iki hafta süreyle verildiğinde, karaciğerde ilaç metabolize
edilen oksidatif enzimlerde (sitokrom P-450S) indüksiyona neden olmaktadır.
Dolayısıyla, primer olarak bu mekanizmayla metabolize edilen ilaçlar daha hızlıca
elimine edilmekte ve kan konsantrasyonları da düşmektedir.
Barbituratlar, warfarin ile kombine uygulandıklarında, terapotik protrombin
zamanı değerini elde etmek için warfarinin dozunu %30 kadar artırma gereksinimi
doğmaktadır.
İlaç etkileşimiyle ilgili en büyük endişe, uzun dönem barbiturat tedavisi
kesildiğinde ve warfarinin artmış metabolizma hızı normale döndüğünde ortaya
33
çıkmaktadır. Antikoagülan konsantrasyonları bunu takiben artar ve beraberinde ciddi
kanama riski de artar. Barbituratlar sedatif olarak tek bir doz uygulandığında bu
istenmeyen ilaç etkileşmesinin görülmesi de olası değildir. Bir tek doz barbituratın
ciddi farmakokinetik etkileşimlere sebep olabileceğine dair kanıtlar azdır (37).
3.3.3. Benzodiazepin Etkileşimleri
Bilinçli sedasyonda kullanılan oral benzodiazepinlerin popularitesi, geniş
güvenlik marjinleri ve derin sedasyon oluşturmadan anksiyeteyi giderme
kabiliyetlerinden ileri gelmektedir. Kullanılabilecek birçok ajandan biri olan
benzodiazepinler öncelikle başlangıç ve eliminasyon oranları açısından farklılık
gösterir. Oral benzodiazepinler (diazepam, triazolam, lorazepam, alprazolam,
oksazepam) dişhekimliğinde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Midazolam bilinçli sedasyonda intravenöz olarak sıkça uygulanırken son
zamanlarda oral formülü geliştirilmiş ve kullanıma sunulmuştur (35,39).
Lorazepam ve oksazepam haricindeki benzodiazepinler, karaciğerde oksidatif
enzimlerle metabolize olmaktadır. Son oksidasyon metabolitlerinin bazılarında da
anksiyolitik aktivite devam eder, aktif laç ve aktif olan/olmayan metabolitler daha
sonra renal itrah yoluyla elimine edilirler.
Benzodiazepinlerin emilim, dağılım ve metabolizmaları hastalar arasında
büyük farklılıklar gösterebilmektedir. Benzodiazepinlerin, terapotik indeksinin çok
geniş olması, dolayısıyla doz ayarlamalarının ve kan konsantrasyonlarındaki
değişimlerin etkililik ve güvenliliklerini fazlaca etkilememesi bir avantajdır.
Uygulanmış kan konsantrasyonu normalde değişkenlik gösterebilir, ancak
eliminasyon mekanizmasında küçük aksamalar ile aşırı doz reaksiyonlarının
görülmesi de olası değildir.
34
Diazepamın kan konsantrasyonunun %20 artmasına sebep olan bir ilaç
etkileşimi durumunun toksisiteye yol açmadığı gösterilmiştir. Benzodiazepin,
etkileşim özelliğine sahip bir başka ilaçla kombine uygulandığında, emilim ya da
metabolizmasındaki
küçük
değişimler
sağlıklı
hastalar
tarafından
tolere
edilebilmektedir.
Benzodiazepinlerin farmakokinetik ve farmakodinamiğinde değişimlere sebep
olan önemli ilaç etkileşimleri de bildirilmiştir. Genelikle bu etkileşimler oral
biyoyararlanımı
sınırlı
olan
oral
benzodiazepinler
için
tanımlanmıştır.
Dişhekimliğinde kullanılan benzodiazepinlerin biyoyararlanımları çeşitlilik gösterir,
örneğin diazepam için oral biyoyararlanım % 100 iken triazolam ve oral midazolam
için % 44’tür. Çünkü oral uygulama sırasında triazolam ve midazolam karaciğer
dışında kısmen bağırsaktan da metabolize olmaktadır. Sistemik emilim öncesinde bu
ilk-geçiş metabolizmasını inhibe eden ya da artıran ilaçlar, triazolam veya
midazolam gibi benzodiazepinlerin kan konsantrasyon seviyelerinde büyük
değişimlere sebep olabilirler (39).
3.3.3.1. Benzodiazepin Metabolizmasını Artıran İlaçlar
3.3.3.1.1. Rifampin
Rifampin bağırsak duvarındaki metabolik enzimleri indükler ve karaciğerin
diazepam, midazolam ve triazolama duyarlılığını artırır. Sonuç olarak, örneğin oral
midazolamın biyoyararlanımı % 96 oranında düşmektedir.
Triazolam ve oral midazolamın biyoyararlanımının hemen hemen tamamen
kaybedilmesi, alternatif bir sedatif uygulamasını gerekli kılmaktadır (inhale N2O ya
da oksazepam gibi). Bu etkileşme, benzodiazepinin anksiyolitik aktivitesini yok
etmektedir (40).
35
3.3.3.1.2. Karbamazepin
Bir antikonvülsan olan karbamazepin, bazı benzodiazepinlerin oksidatif
metabolizmasında görevli hepatik enzimleri indükleyebilir. Bunlar alprazolam,
triazolam ve midazolamdır.
Bu
ajanların
oral
uygulamasından
sonra,
benzodiazepin
plazma
konsantrasyonları azalabilir ve sedatif etkileri de önemli ölçüde azalmış olabilir
(15,41).
3.3.3.2. Benzodiazepinlerin Metabolizmasını İnhibe Eden İlaçlar
3.3.3.2.1. Verapamil Ve Diltiazem
Kalsiyum kanal blokörleri olan verapamil ve diltiazem, angina, hipertansiyon,
aritmide kullanılan kardiyovasküler ilaçlardır. Bu ajanlar, karaciğer enzimlerinden
CYP3A
izoenzimlerini
inhibe
etmektedir,
CYP3A
enzimi
oral
triazolam
metabolizması için gerekli bir izoenzimdir. Özellikle yaşlı ve benzodiazepinlere
duyarlılığı olan hastalarda bu kombinasyondan kaçınmak gerekir (42,43).
3.3.3.2.2. Simetidin
Bazı benzodiazepinlerin oksidasyonunu inhibe etmektedir. Artmış sedasyon
genellikle fark edilmez ve iyi tolere edilir. Bununla beraber, bu reaksiyonlar yaşlı
hastalarda daha bariz bulunmuştur (44,45).
3.3.3.2.3. Eritromisin, Klaritromisin ve Azol Antifungal Ajanlar
(Ketakonazol, İtrakonazol)
Makrolid antibiyotikler olan eritormisin ve klaritromisin, triazolam ve oral
midazolamın metabolizmasında gerekli olan spesifik karaciğer enzimlerinin
36
potansiyel inhibitörleridir. Azol antifunfal ajanlar ise benzodiazepinlerin ilk-geçiş
etkisini azaltarak oral biyoyararlanımını artırır ve dolayısıyla kan konsantrasyonunu
artırarak etkileşme oluşturduğu bildirilmiştir (46).
3.3.3.2.4. Proteaz İnhibitörleri
HIV enfeksiyonlarıyla mücadelede kullanım için son zamanlarda piyasaya
girmiş ajanlardır. Proteaz ihibitörleri, HIV proteaz enzimlerinin aktif bölgesini
bağlayarak viral partiküllerin matürasyon işlemini kesintiye uğratmak suretiyle etki
göstermektedir.
Bu
ilaçların,
triazolam,
alprazolam
ve
oral
midazolam
eliminasyonunda görevli oksidatif karaciğer enzimlerini inhibe etme etkisine sahip
oldukları bildirilmiştir. Her ne kadar dental tedavi sonrasında bildirilmemişse de bu
tür bir etkileşim, solunum depresyonuna yol açabilir. Bu durumda proteaz
inhibitörleryle tedavi görmekte olan HIV hastalarında triazolam, alprazolam ve oral
midazolam kontrendikedir. HIV pozitif hastalar sıklıkla komplike medikal ve ilaç
geçmişine sahiptirler, bu açıdan takip edildikleri hekimle konsültasyon gereklidir
(47).
37
4. SONUÇ
Lokal anestezik ve merkezi sinir sistemi depresanları kullanımına bağlı ilaç
etkileşimleri dişhekimliğinde nadiren rapor edimektedir. Lokal anestezikler,
sedatifler ve anksiyolitiklerin kabul edilmiş doz aralığı içerisindeki kullanımlarında
oluşabilecek potansiyel ciddi ilaç etkileşimleri minimize edilebilir. Klinisyenler
kombine kullanımlarda bu ajanların merkezi sinir sistemi depresan etkileri
konusunda dikkatli olmalıdır.
Alerjik reaksiyonlarda öncelikli yaklaşım, alerjik reaksiyon hikayesi olan
hastalarda tedbirli yaklaşmaktır. Dişhekimi hastasıyla alerjisi konusunda karşılıklı
görüşmeli, özellikle dişhekimliğinde yaygın olarak kullanılan ağrı kesiciler ve
antibiyotiklerin lokal anestezik maddelerle olabilecek etkileşimleri hakkında bilgi
vermelidir. Lokal anesteziklere bağlı gerçek alerjik reaksiyonlar oldukça az görülür.
Ancak öyle bile olsa bu konuda bilgilenme dental tedavideki yan etkilerden
kaçınmak için zorunludur.
Bir hasta alerjik reaksiyon geçmişi olduğunu iddia ettiğinde ilave sorgulama
gereklidir. Eğer hasta daha önce immun sistemi tetikleyici gerçek bir alerjik
reaksiyon geçirmişse, (örneğin; kızarıklık, ödem, deri döküntüleri gibi), ilaç
kullanımından kaçınılmalıdır. Eğer “alerjik reaksiyon”, dental tedavi ya da ilaçlarına
yönelik fizyolojik bir tepki ise (örneğin; karın ağrısı, baş dönmesi, bulantı), bunlar
immun sistemin tetiklediği reaksiyonlar değildir ve gerçek bir alerji gibi
değerlendirilmemelidir. Mümkünse yine de ilaç kullanımından kaçınılmalıdır, çünkü
hastanın bundan sonraki deneyiminde gerçek bir alerjik reaksiyon gelişebilir ya da
hastada aynı fizyolojik tepkiler tekrar gözlenebilir. Bu durumda da hasta “alerjik”
olduğunu belirttiği ilaca maruz kaldığı için stres alacaktır.
38
Alerjik cevaplar, etken olan ilacın geri çekilmesiyle ve antihistaminik ve
kortikosteroidlerle tedavi edilir. Reaksiyonun şiddetine bağlı olarak, laringeal ödem
durumunda olduğu gibi, epinefrin injeksiyonu gerekebilir.
Dental prosedürlere göre, ters ilaç reaksiyonlari riskini minimize etmek için iki
bakış açısı vardır:
1. Yüksek risk grubundaki hastaları tanımlamak
2. Hangi ilaçların büyük ihtimalle yan reaksiyonlara sebep olacağını
anlamaktır.
Klinisyen ters ilaç reaksiyonları konusunda bazı hastaların diğerlerine göre
daha yüksek risk grubuna girdiğinin farkında olmalıdır. Bu hastaları tanımlamak ve
onlara uygun prosedürlerle tedavi uygulamak riski minimize etmek için en etkili
yoldur. En yüksek risk grubundaki hastalar, kombine ilaç kullananlar, komplike
tedavi altında olanlar ve dar terapötik indekse sahip özel ilaçlarla tedavi gören
hastalardır. Yüksek titre edilen ilaçların terapötik dozu advers reaksiyona sebep
olabilecek dozundan yalnızca küçük bir miktar azdır. Bu ilaç grupları şunlardır;
1. Antikoagulanlar
2. Antikonvülzanlar
3. Hipoglisemik ilaçlar
4. Kalp glikozidleri
5. Lityum
Kompleks medikal hikayesi olan hastaların, ortalama dental pratiğin %1525’ini oluşturduğu tahmin edilmektedir. Daha yüksek bir tahmin ise sigara içenler ve
55 yaş üstü hastaların da bu gruba dahil edildiği şeklidir. Geleneksel olarak bu
tanımlama 14 yaş altındaki ve 65 yaş üstü hastaları kapsar. Kompleks medikal
hikayesi olan hastalarda normal uygulanan dental prosedürün hastanın durumuna
39
olan etkisi ya da dental problemin hastanın medikal problemine olan etkisi açısından
iyi değerlendirilmesi gerekir. Tiroid seviyelerini normale getirmek için Synthroid®
alan hastalar ve hatta kan basıncı düzenleyici ilaçlar alan hastalar da medikal
problemli olarak kabul edilirler ve dental uygulamada ters ilaç reaksiyonları
açısından düşük risk grubundadırlar.
Ters ilaç reaksiyonlarından kaçınmanın diğer bir yolu da dişhekimliğinde
kullanılan ilaçların metabolizmasini, etkilerini, yan etkilerini ve toksisitelerini iyi
anlamaktır. Dişhekimliğinde küçük bir grup ilaç kullanılmaktadır ve uygulayıcı
bunların kullanımını ve güvenli maksimum dozlarını bilmelidir. Hastanın
kullanmakta olduğu tıbbi ilaçların etkilerini, yan etkilerini, metabolizmasını,
toksisitelerini biliyor olmak dişhekiminin sorumluluğu değildir, ancak dişhekimi
dental prosedürlerin ve dişhekimliğinde kullanılan ilaçların hastaları nasıl
etkileyeceğini bilmelidir. Bu, hastayı takip eden tıp hekimiyle konsultasyon yapılarak
sağlanabilir. Dişhekimliğinde kullanılan ilaçların, hastanın kullanmakta olduğu tıbbi
ilaçlarla potansiyel etkileşimleri konusunda dişhekimi bilgili olmalıdır.
Birçok ilaç etkileşimi teorik olarak muhtemeldir, ancak bunlardan yalnızca bir
kaç tanesi ciddi etkileşimlerdir. Burada bahsedilen ilaç reaksiyonları muhtemel kabul
edilenlerdir ve bunlar hastaların %3’ünden fazlasında ortaya çıkabilmektedir.
Dişhekimi; hastasının sağlık durumundan, düzenli kullandığı ilaçlar ve bu ilaçların
kullanım dozlarından ve potansiyel ters ilaç etkileşmelerinden haberdar olmalıdır.
Dişhekimi özellikle ilaç-ilaç ve ilaç-fizyoloji etkileşimleri olmak üzere yan ilaç
reaksiyonları riskini elimine edebilir.
40
5. KAYNAKLAR
1. Ege Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi Ağız ve Diş Çene Cerahisi Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Ümit Tuncay Ders Notları
2. Dişhekimliğinde Sık Kullanılan İlaçlar Prof.Dr. Cansu Alpaslan Atlas
Kitapçılık 2, s :129-141
3. Burney RG, DiFazio CA, Foster JA. Effects of pH on protein binding of
lidocaine. Anesth Analg 1978,57,478-80.
4. deJong RH, Wagman IH, Prince DA. Effect of carbon dioxide on the cortical
seizure threshold to lidocaine. Exp Neurol 1967,17,221-32.
5. Smudski JW, Sprecher RL, Elliott HW. Convulsive interactions of
promethazine, meperidine and lidocaine. Arch Oral Biol 1964,9,595-600.
6. Moore PA, Burney RG. The interaction of morphine and meperidine with the
analgesic, convulsant and lethal properties of lidocaine in mice. Toxicol Appl
Pharmacol 1979,49,279-82.
7. Cannell H, Walters H, Beckett AH, Saunders A. Circulating levels of
lignocaine after peri-oral injections. Br Dent J 1975,138,87-93.
8. Kishikawa K, Namiki A, Miyashita K, Saitoh K. Effects of famotidine and
cimetidine on the plasma levels of epidurally administered lignocaine.
Anaesthesia 1990,45,719-21.
9. Prilocaine-induced
methemoglobinemia:
Wisconsin:
1993.
MMWR
1994,43(35), 655-7.
10. Tse S, Barrington K, Byrne P. Methemoglobinemia associated with prilocaine
use in neonatal circumcision. Am J
41
11. Ciancio SG, ed. ADA guide to dental therapeutics. Chicago, ADA Publishing
Co , 1998.
12. Yagiela JA, Picozzi A. General mechanisms of drug interactions. In: Yagiela
JA, Neidle EA, Dowd FJ, eds. Pharmacology and therapeutics for dentistry.
4th ed. St. Louis: Mosby-Year Book; 1998,61-8.
13. Loewe S. Antagonism and antagonists. Pharmacol Rev 1957,9,237-42.
14. Moore PA. Prevention of local anesthesia toxicity. JADA 1992,123,60-4.
15. Goodson JM, Moore PA. Life-threatening reactions following pedodontic
sedation: an assessment of narcotic, local anesthetic and antiemetic drug
interaction. JADA 1983,107,239-45.
16. Tucker GT, Mather LE. Clinical pharmacokinetics of local anesthetics. Clin
Pharmacokinet 1979,4,241-78.
17. Robson RA, Wing LMH, Miners JO, Lillywhite KJ, Birkett DJ. The effect of
ranitidine on the disposition of lignocaine. Br J Clin Pharm 1985;20:170-3.
18. Burt BA, Eklund SA. Dentistry, dental practice, and the community. 4th ed.
Philadelphia: Saunders; 1992.
19. Daos FG, Lopez L, Virtue RW. Local anesthetic toxicity modified by oxygen
and combination Ilyas M. Delirium induced by a combination of
antiarrhythmic drugs. Lancet 1969,2,1368.
20. Ilyas M. Delirium induced by a combination of antiarrhythmic drugs. Lancet
1969,2,1368.
21. Woods DD. The relation of p-aminobenzoic acid to the mechanism of action
of sulfanilamide. Br J Exp Pathol 1940,21,74.
22. Freely J, Wilkson GR, McAllister CB, Wood AJ. Increased toxicity and
reduced clearance of lidocaine by cimetidine. Ann Intern Med 1982,96,592-4.
42
23. Bader SR, Moore PA. Meperidine and normeperidine convulsions in mice:
possible opiate and serotonergic mechanisms. Drug Dev Res 1983,3,379-83.
24. Jakobson B, Nilsson A. Methemoglobinemia associated with a prilocainelidocaine cream and trimetoprinsulphamethoxazole: a case report. Acta
Anasthesiol Scant 1985, 29 (4), 453-5
25. Moore PA, Mickey EA, Needleman HL, Hargreaves JA. Sedation in pediatric
dentistry: a practical assesment procedure. JADA 1984, 109, 564-9
26. Bax NDS, Tucker GT, Lennard MS, Woods HF. The impairment of
lignocaine clearance by propranolol: major contribution from enzyme
inhibition. Br J Clin Pharm 1985,19,597-603.
27. Yagiela JA. Adverse drug interactions in dental practice: interactions
involving vasoconstrictors. JADA (in press).
28. Moore PA, Goodson JM. Risk appraisal of narcotic sedation for children.
Anesth Prog 1985,32,129-39.
29. Lloyd CJ. Clinically induced methemoglobinemia in a neonate. Br J Oral
Maxillofac Surg 1992,30(1),63-5.
30. Collins VJ. Principles of anesthesiology. 2nd ed. Philedelphia: Lea&Febiger;
1972
31. Eckenhoff JE. Helrich M. Study of narcotics and sedatives for use in
preanhestetic medication. JAMA 1957, 167,415-22
32. McKee KC, Nazif MM Jackson DL, Barnhart DC, Close J, Moore PA. Doseresponse characteristics of meperedine sedation in precshool children. Pediatr
Dent 1990, 12, 222-7.
33. Udall JA. Warfarin-chloral hydrate interaction: pharmacological activity and
clinical significance. Ann Intern Med 1974,81,341-4
43
34. Pevonk MP, Yost RL, Marks RG, Howell WS, Stewart RB. Interaction of
chloral hydrate and furosemide: a controlled retrospective study. Drug Intell
Clin Pharm 1977,11,332-5.
35. Haas HA, Yagiela JA. Agents used in general anesthesia, deep sedation, and
conscious sedation. 4th ed. In: Yagiela JA, Neidle EA, Dowd FJ, eds.
Pharmacology and therapeutics for dentistry. St. Louis: Mosby-Year Book;
1998,248-65
36. Cote CJ. Sedation for the pediatric patient: a review. Pediatr Clin North Am
1994,41,31-8
37. deGatta MR, Gonzalez AC, Sanchez MJ, Hurle AD, Borbujo JS, Corral LM.
Effect of sodium valproate on phenobarbital serum levels in children and
adults. Ther Drug Monit 1985,8,416-20.
38. Sanders LD, Whitehead C, Gildersleve CD, Rosen M, Robinson JO.
Interaction of H2-receptor antagonists and benzodiazepine sedation.
Anaesthesia 1993,48,286-92.
39. Mandelli M, Tognoni G, Garattini S. Clinical pharmacokinetics of diazepam.
Clin Pharmacokinet 1978,3,72-91
40. Villikka K, Kivisto KT, Backman JT, Olkkola KT, Neuvonen PJ. Triazolam
is ineffective in patients taking rifampin. Clin Pharmacol Ther 1997;61:8-14
41. Backman JT, Olkkola KT, Ojala M, Laaksovirta H, Neuvonen PJ.
Concentrations and effects of oral midazolam are greatly reduced in patients
treated with carbamazepine or phenytoin. Epilepsia 1996,37,253-7
42. Varhe A, Olkkola KT, Neuvonen PJ. Diltiazem enhances the effect of
triazolam by inhibiting its metabolism. Clin Pharmacol Ther 1996,59,369-75
44
43. Backman JT, Olkkola KT, Aranko K, Himberg J-J, Neuvonen PJ. Dose of
midazolam should be reduced during diltiazen and verapamil treatments. Br J
Clin Pharmacol 1994,37,221-5
44. Fee JPH, Collier PS, Howard PJ, Dundee JW. Cimetidine and ranitidine
increases midazolam bioavailability. Clin Pharmacol Ther 1987,41,80.
45. Anderson T, Andrew K, Cederberg C, Edvardsson G, Heggelund A,
Lundborg P. The effect of omeprazole and cimetidine on plasma diazepine
levels. Eur J Clin Pharmacol 1990,39,51-4
46. Varhe A, Olkkola KT, Neuvonen PJ. Oral triazolam is potentially hazardous
to patients receiving systemic antimycotics ketoconazole or itraconazole. Clin
Pharmacol Ther 1994,56,601-7
47. Heylen R, Miller R. Medications commonly used in the treatment of adult
HIV positive patients: part 2. Genitourinary Med 1997,73,5-11
45
6. ÖZGEÇMİŞ
31.03.1988’de BURSA’da doğdum. İlköğrenimimi Evyapan İlköğretim
Okulu’nda ve Bandırma İlköğretim Okulu’nda tamamladım. 2006 yılında Bandırma
Anadolu Lisesi’nden mezun oldum. Yine aynı yıl Ege Üniversitesi Dişhekimliği
Fakültesi’ni kazandım.
46
Download