GÜL, Zehra-TÜRKİYE`DE KOBİ`LERDE ÇEVRE YÖNETİM

advertisement
435
TÜRKİYE’DE KOBİ’LERDE ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMLERİ
GÜL, Zehra
TÜRKİYE/ТУРЦИЯ
ÖZET
Bir ülke ekonomisinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan Küçük ve Orta
Ölçekli İşletmeler (KOBİ’ler); doğadaki kıt kaynakları en rasyonel biçimde
kullanarak üretimlerini gerçekleştirmek durumundadır. Günümüzde KOBİ’ler
yalnızca üreten ve pazarlayan kuruluşlar olarak düşünülmemekte, aynı zamanda
sosyal sorumlulukları olan kuruluşlar olarak da kabul edilmektedir. KOBİ’lerin
varlıklarını sürdürebilmeleri için toplumda saygınlık kazanmaları gerekir. Çevre
Yönetim Sistemleri, özellikle sanayi bölgelerinde çevre koruma faaliyetlerinin
etkinleştirilmesi amacıyla geliştirilmiş sistemlerdir. Bu sistemler, KOBİ’lerin
çevreye verdiği zararları en aza indirgemeyi amaçlamaktadır. Çevresel
sorumluluk duygusu taşıyan KOBİ yönetimlerinin alacağı önlemlerden biri
Çevre Yönetim Sistemleri ilkelerini uygulamaktır.
Bu Çalışmanın Temel Amacı: Küreselleşmenin de etkisiyle hızla gelişen ve
değişen rekabet koşullarında KOBİ’lerin gerek toplum, gerekse çevre açısından
Çevre Yönetim Sistemleri’ne öncelik verip, çevre sorunlarını yeterince dikkate
almaları gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı da; KOBİ’lerin çevresel değerlere
saygılı üretim/tüketim faaliyetlerinde bulunmalarını sağlayacak Çevre Yönetim
Sistemi ve standartlarının önemini ortaya koymak olacaktır.
Bu Çalışmanın Yöntemi olarak, KOBİ’lerde çevre yönetim sistemlerinin
rolü ilgili belgelerin derlenmesi, yerli ve yabancı kaynakların taranması ve elde
edilen bilgilerin kuramsal bir çerçevede değerlendirilmesi yapılacaktır. Ayrıca
KOBİ’lere Çevre ile ilgili sorunlara çözüm önerileri getirilmeye çalışılacaktır.
Sonuçlar ve Tartışma kısmında ise Türkiye’deki KOBİ’ler açısından Çevre
Yönetim Sistemleri ve standartlarının önemi ortaya konacaktır.
Anahtar Kelimeler: Türkiye, KOBİ, çevre, Çevre Yönetim Sistemleri, ISO
14000, ISO 14001.
ABSTRACT
Environmental Management Systems of KOBİ’s in Turkey
KOBİ’s one of the inalienable elements of a country’s economy must carry
out their productions of scarce sources in the nature by using them in the most
rational way. Today, KOBİ’s are only considered as the procreator and the
marketing establishments; therewithal, they are also accepted as the
436
establishments that have social responsibilities. To maintain their existence
KOBİ’s should acquire the esteem of the society. Environmental Management
Systems are systems, which are developed by the purpose of activation of the
studies in environmental protection especially in the industrial area. These
systems intend to degrade the damage of KOBİ’s to the environment to the
least. One of the precautions that KOBİ managements, which carry the sense of
environmental responsibility, are going to take is to carry out the principles of
Environmental Management System.
The Main Purpose of This Work: Accordingly the developing and
changing rivalry conditions by the influence of Globalization, KOBİ’s, both for
the society and the environment, should give priority to Environmental
Management Systems and it is required that they should pay extreme attention
to environmental problems. The aim of this work is to bring up the importance
of the Environmental Management System and its standards that make KOBİ’s
being active in production/consumption which are regard fulto environmental
values.
As the Method of This Work, the role of Environmental Management
Systems, collecting the related documents, sacanning of local and foreign
resorces and the informations being obtained are going to be scanned in an
institutional frame. Besides, for the benefit of KOBİ’s it is going to be
endeavored to get some suggestions of solutions about environmental problems.
In Results and Discussion Part, the importance of Environmental
Management Systems and standards are being evaluated from the KOBİ’s point
of view in Turkey.
Key Words: Turkey, KOBİ, environment, Environmental Management
Systems, ISO 14000, ISO 14001.
GİRİŞ
Çağımızın değişen koşullarına ve yeniliklerine hızla uyma yeteneğine sahip
olan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler (KOBİ’ler), toplumun girişimci
potansiyelinin ortaya çıkarılmasında önemli bir rol üstlenmektedir. Küçük
işletmelerin ekonomik hayat için taşıdıkları önem; onların milli gelire,
istihdama, verimliliğe, girişimci yetiştirmeye katkılarından ve rekabet taşıyıcı
özelliklerinden gelmektedir (Özgen ve Doğan, 2007). KOBİ’ler, tüm dünyada
olduğu gibi, Türkiye ekonomisinin de dinamik ve sürükleyici unsurlarından biri
olup, ülkemizin sosyo-ekonomik gelişmesi açısından çok büyük öneme
sahiptirler. Genel olarak KOBİ’ler, az sermaye kullanımı yanında daha çok el
emeği ile çalışan, çabuk karar verme yeteneğine sahip, düşük düzeyde yönetim
giderleri ile çalışan ve ucuz bir üretim gerçekleştiren, iktisadi teşebbüsler olarak
ifade edilebilir (Uludağ ve Serin 1990: 14). Son dönemde oldukça ön plana
çıkan KOBİ’lerde, çevre ve çevre yönetimi kavramlarına verilen önem gittikçe
437
artmaktadır. Ülkemizde de son yıllarda KOBİ’lerin artan önemiyle birlikte,
çevre faktörü de gündeme gelmeye başlamıştır.
Çevre yönetimi, odak noktası insan olan ve insanında bir öğesi olduğu
bütünlüğün, canlıların zarar görebilecek doğrultuda değişmesini önlemeyi
amaçlayan, tutarlı eylemlerin oluşturduğu bir etkinlik alanıdır. Çevre yönetimi
çalışmalarıyla çevrenin insanoğlunun hangi etkinlikleriyle, hangi doğrultuda,
hangi şiddette değiştirildiği ve kimler tarafından nasıl önleneceğinin
belirlenmesi, çevre sorunu sayılan oluşumların önlenmesi ve çözümlenmesine
yönelik amaçların, politika ve stratejilerin bu belirlemeden hareketle
geliştirilmesi ve çeşitli yollarla yaşama geçirilmesi hedeflenmektedir (MPM,
2000; 9). Bunların paralelinde çevre yönetim sistemi, çevreye bakış tarzının bir
sistematiğe, sonrasında standarda bağlanarak bir belgeleme düzenine gidilmesi
süreci olarak görülmekte ve tanımlanmaktadır (Yalçınkaya, 2002: 75). Bu
noktada çevre yönetim sisteminin başarısı, konunun önemini kavrayan
KOBİ’lere ve KOBİ’lerdeki üst yönetime ve tüm personele dayanır/bağlıdır.
Çevre Yönetim Sistemi, bir kuruluşun girişimde bulunan bütün işçilerle
ilgilenen, güvenilir, temin edilebilir ve sürekli bir sistemin uygulamaya
konulmasındaki çabaları üzerine yoğunlaşmaktadır. Kendi başlarına çalışan
uzmanların çabalarından ziyade bütün işçilerin (veya memurların) rekabeti ve
sürekli dikkatiyle güvenilirlik sağlanabilir (Tüzün, 1998: 60).
Türkiye’de KOBİ’ler
Avrupa Birliği (AB) KOBİ’leri şöyle tanımlamaktadır; “250 işçiden az işçi
çalıştıran firmalar, KOBİ’dir”. Orta ölçekli bir işletme; 50 ila 250 işçi çalıştıran
ve yıllık cirosu 40 Milyon ECU’nun altında olan, yıllık bilânçosu 27 Milyon
ECU’yu aşmayan işletme olarak tanımlanmaktadır. Küçük işletmeye ilişkin
ölçütler ise şöyle belirtilmektedir; 50’den az işçi, 7 Milyon ECU’yu aşmayan
yıllık ciro veya 5 Milyon ECU’nun altında bir yıllık bilanço değerine sahip
olması. 10’dan az işçi çalıştıran işletmeler “Çok küçük işletme” grubuna dâhil
edilmektedir. Küçük ve Orta Boy İşletmelerin bir başka ölçütü de sahip
oldukları bağımsızlık düzeyi ile ilgilidir. Büyük ölçekli bir işletmenin veya
ortaklaşa hareket eden birkaç büyük işletmenin bir KOBİ’de sahip olduğu
hissenin % 25’in altında olması koşulu aranmaktadır (Sayın ve Fazlıoğlu, 1997:
10).
Türkiye’de üzerinde uzlaşılmış bir KOBİ tanımı yoktur. KOBİ’lere hizmet
veren her kurum ve kuruluş farklı bir KOBİ tanımından hareket etmektedir. Bu
nedenle, uygulamada farklılıklar oluşmakta, KOBİ’lerin bir kısmı bazı
uygulamaların içinde yer alırken, diğer bazı uygulamaların dışında
kalabilmektedir. Ayrıca farklı tanımlar KOBİ’lere yönelik istatistiklerin farklı
sonuçlar vermesine de yol açmaktadır. Bazı KOBİ tanımlarındaki diğer bir
sorun da sadece “imalat sanayi” işletmelerini kapsama almasıdır. Dolayısıyla
diğer sektörlerde faaliyet gösteren tüm işletmeler, esnaf ve sanatkârlar kapsam
dışında kalmakta; mevcut devlet teşviklerinden yararlanamama durumu ile karşı
438
karşıya kalabilmektedir (Yılmaz, 2003: 1). Sanayileşme düzeyine, işletmelerin
bağlı oldukları işkollarına ve üretim tekniklerine bağlı olarak ülkeler arasında,
hatta aynı ülkenin farklı bölgeleri ve işkolları arasında KOBİ tanımlamaları
değişebilmektedir (Karataş, 1991: 25).
Türkiye’ de KOBİ’lere finansman desteği sağlayan Türkiye Halk
Bankası’nın tanımı daha boyutludur. Farklı zamanlarda ekonomik ortamın
koşullarına göre farklı sınıflandırmalar benimsemiş olan Türkiye Halk Bankası’
nın
Aralık
1995
itibarıyla
yaptığı
tanımlar
şöyledir
(http://www.halkbank.com.tr, 2005; KOSGEB, 2000; 9): “İşyerinde en çok
100 işçi çalıştıran, kanuni defter kayıtlarındaki arsa ve bina hariç makine, tesis,
taşıt, araç ve gereçleri, döşeme ve demirbaşları ile diğerleri toplamı 15 Milyar
TL’ye kadar olan işletmeler küçük ölçekli işletme tanımı kapsamında
değerlendirilir. İşyerinde en fazla 250 işçi çalıştıran ve kanuni defter
kayıtlarındaki toplam sabit yatırım tutarı (arsa, bina, makine tesis ve cihazları,
döşeme ve demirbaşları, taşıt araç ve gereçleri ile diğerleri) toplamı 30 Milyar
TL’ye kadar olan işletmeler ise orta ölçekli işletmeler olarak
değerlendirilebilecektir”. Son olarak da 2007 yılında ise; iş yerinde en çok 250
işçi (250 dâhil) çalıştıran ve kanuni defter kayıtlarındaki “arsa ve bina hariç”
sabit yatırım (makine tesis ve cihazları, taşıt araç ve gereçleri, döşeme ve
demirbaşları ile diğerleri toplamı) net tutarı 400.000.000.000.-TL’ye kadar olan
işletmeler, Halk bankası tarafından Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi (KOBİ)
işletmeleri olarak kabul edilmiştir (http://www.kobinet.org.tr, 2007).
Tüm bu tanımlarla birlikte KOBİ’lerin avantajları ve dezavantajları vardır.
Avantajlarını şu şekilde sıralamak mümkündür. KOBİ’ler (Yılmaz, 2003: 5);
• Daha az yatırımla daha çok üretim ve ürün çeşitliliği sağlamaktadır,
• Daha düşük yatırım maliyetleriyle istihdam imkânı oluşturmaktadır,
• Emek yoğun teknolojilerle çalışarak ve genelde düşük vasıflı eleman
istihdam ederek işsizliğin aşağı çekilmesine katkıda bulunmaktadır,
• Esnek yapıları
etkilenmektedir,
itibarıyla
• Talep değişikliklerine
gösterebilmektedir,
ekonomik
ve
dalgalanmalardan
çeşitliliklerine
daha
daha
kolay
uyum
• Teknolojik yenilikleri almaya esnek yapıları nedeniyle daha yatkındır,
• Bölgelerarası dengeli kalkınmayı sağlar,
• Gelir dağılımındaki dengesizlikleri azaltır,
• Bireysel tasarrufları teşvik eder,
• Büyük sanayi işletmelerinin destekleyicisi ve tamamlayıcısıdır,
az
439
• Ekonominin ve sosyal sistemlerin denge ve istikrar unsurudur.
Dezavantajları ise şu şekilde sıralanmaktadır (Yılmaz, 2003: 6);
• Pazar ve sektör bilgileri yetersizdir,
• Çok küçük ölçekli ve dağınık yapıda olmalarından dolayı verimlilikleri
düşüktür,
• Teknik bilgileri yetersizdir,
• Teknoloji düzeyleri genellikle düşüktür,
• Yönetim, organizasyonda zafiyetleri vardır,
• Pazarlama ve tanıtım konusunda altyapı ve bilgi eksiklikleri vardır,
• Ürettikleri ürün ve hizmetlerin kalitesi genellikle düşüktür,
• Standartlara uygun üretim yapmadıklarından ihracat potansiyelleri
düşüktür,
• Sektörel Dış Ticaret Şirketleri (SDTŞ) bünyesinde yapılanmalarında
problemler olup, bu konudaki mevzuat karmaşıktır,
• Rekabet güçleri düşüktür,
• Özsermayeleri yetersiz olup, kronik enflasyona bağlı olarak erozyona
uğramıştır,
• Girişimleri hemen hiç desteklenmemektedir,
• Yeterince kurumsallaşamamaları, sermaye piyasalarından kaynak temin
etmelerine imkân vermemektedir.
KOBİ’ler, sayıları ve sağladıkları iş gücü nedeniyle, Türk ekonomisinde çok
önemli bir role sahiptir. Uzun süredir, devlet tarafından bu işletmelerin
desteklenmesine yönelik çeşitli programlar hayata geçirilmektedir. Türkiye’nin
1 Ocak 1996 tarihinde AB ile Gümrük Birliği’ne girmesinin ardından bu tür
programların tasarım ve uygulamasına verilen önem artmış ve yetkililer söz
konusu programları uluslararası iş birliği çerçevesinde geliştirmeye başlamıştır.
Haziran 2000 tarihinde Bolonya kentinde düzenlenen I. OECD KOBİ’lerden
Sorumlu Bakanlar Konferansı’na Türkiye’nin katılması ve KOBİ Politikalarına
Dair Bolonya Deklarasyonu’nu kabul etmesi, Türkiye’nin OECD’nin bu
konudaki çalışmalarına duyduğu ilginin açık göstergesidir. AB’ye üyelik
yolunda aday ülke olan Türkiye, ayrıca, Nisan 2002 tarihinde AB KOBİ Şartı’nı
onaylamış ve 2001-2005 yıllarını kapsayan İşletme ve Girişimcilik Çok Yıllı
Programı’na (MAP) katılmıştır (http://www.koniks.com, 2007).
440
Türkiye’de KOBİ’ler ve Çevre Yönetim Sistemleri
Türkiye ekonomisinin geliştirilmesi alanında ilk adım olan İzmir İktisat
Kongresi’nde KOBİ’ler konusundaki ilk yaklaşımlar yapılanmaya başlamıştır.
Bu kongrede alınan kararlar doğrultusunda 655 sayılı ‘Ticaret ve Sanayi Odalar
Kanunu’ yayınlanmış ve bu kanunun 4. maddesi ile de küçük işletmelerle ilgi
kurulmuştur. Daha sonra küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman
sorunlarına yardımcı olmak üzere 1933 yılında 2284 sayılı ‘Halk Bankası ve
Halk Sandıkları Kanunu’ ile Türkiye Halk Bankası kurulmuştur (Ekonomik ve
Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü, 2003: 3-5). Bu gelişmeler ile
birlikte, uluslararası alandaki karşılaştırmalarda, ülkenin koşulları, ulusal
özellikler ve farklılıklar nedeniyle her zaman bir sınırlılıktan/yetersizlikten söz
edilebilir. Ancak bu alandaki devlet politika ve programlarını etkileyen ve
istenilen sonuçların alınmasını zorlaştıran geçmişteki genel ekonomik
istikrarsızlık göz önünde bulundurulduğunda bu sorunlar, Türkiye’de diğer
OECD ülkelerinden daha fazla olabilir. Bu zorlukların bazılarına ilişkin
nedenler olarak aşağıdakiler sayılabilir (http://www.koniks.com, 2007):
• Türk firmaları yıllardan beri, yüksek enflasyon ve durgunluk dönemlerini
takip eden ani sıçramalarla karakterize edilebilecek büyük ölçüde istikrarsız ve
elverişsiz koşulların ve önemli ölçüde döviz kuru istikrarsızlığının hâkim
olduğu bir makroekonomik ortamda faaliyet göstermek zorunda kalmıştır. Bu
koşullar sadece mütevazı bir büyümeyi sağlamıştır.
• Makro ekonomik uyum politikaları ve yapısal reform programları, kısa
vadede, KOBİ’lerin içinde bulundukları istikrarsız ortamı iyileştirmeye önem
vermiştir.
• Bu politikaların amacı, KOBİ’lerin geliştirilmesine ve güçlenmesine uygun
ve KOBİ’ler tarafından sürdürülecek Türkiye’de dengeli ve sürdürülebilir bir
büyüme dönemi sağlamak iken Türkiye’nin parasal ve mali uyum politikaları
sadece KOBİ’lerin kendi kaynakları üzerinde bir yük oluşturmakla kalmamış,
ayrıca KOBİ’ler lehine geliştirilen destek programlarının da bir kenara
kaldırılmasına neden olmuştur.
• KOBİ’lere yönelik destek programlarının maliyeti hakkında çok fazla bilgi
bulunmamaktadır. Bütçeden yapılan doğrudan harcamalara ilişkin rakamlar
bilinmektedir; ancak doğrudan olmayan yollarla verilen vergi indiriminin
miktarının hesaplanması zordur.
• Maliyetin bilinmesinden daha zor olan, desteklerin etkinliğinin
değerlendirilmesidir. Ana neden sektörle ilgili istatistiksel bilgilerin eksik
olmasıdır. Türkiye, KOBİ’lere yönelik olarak homojen tanım ve ölçütlere dayalı
bir istatistiksel sayım gerçekleştirmemektedir. Daha da önemlisi, turizm ve
hizmetler gibi ekonominin büyük sektörleri söz konusu destek politikalarının
dışında kalmaktadır.
441
KOBİ alanında yaşanan gelişmelerin birer sonucu olarak çevre yönetimi
konusunda da pek çok yasa ve düzenleme uygulamaya konmuştur. Çevre
yönetimi, doğal ve fiziksel çevrede sürdürülebilir gelişmenin sağlanması ve
çevre kalitesinin yükseltilmesi doğrultusunda çevre kirliliğinin ve kaynak
tahribatının önlenmesine, yapay çevrenin, insanın psiko-sosyal ihtiyaçları ile
uyum içinde planlanmasına ve bu çerçevede, mevzuat, kurumsallaşma, halkın
katılımı ve finansman gibi yönetim araçlarının geliştirilmesine yönelik temel
ilke, politika, strateji ve programları belirleyen planlama yaklaşımıdır (Banar ve
Küçükerdem, 1999: 2). Çevre yönetimi, gelecek kuşakların da ihtiyaçlarının en
azından bugünkü kadar karşılandığı sürdürülebilir bir dünya için işletmelerin
atabileceği en büyük adımlardan biridir. Çevre Yönetim Sistemi (leri) (ÇYS)
kurarak faaliyetleri esnasında doğal çevreye verdiği zararı en aza indiren ve
doğal kaynakların kullanımında tasarruf sağlayabilen işletmeler, sürdürdükleri
çevre politikaları ile pek çok alanda şans elde etmiş olurlar. Bunun için önemli
olan, çevre yönetim sistemlerinin doğru stratejilerle kurulması ve işletilmesidir
(Gül, 2006).
ÇYS’de, işletmelerin herhangi bir zorlama olmadan gönüllülük esasına
dayalı olarak kurdukları ISO 14000 standartları, bu düzenlemeler içinde genel
kabul görmüş olanıdır. ISO 14000 ÇYS Standartları, hem işletmeler hem de
ürünler açısından çevre faaliyetlerinin analiz edilmesi, denetlenmesi,
etiketlenmesi, bu faaliyetlerin sistem ve araçlarının bir bütünlük içinde ele
alınmasını sağlar. Ayrıca iş yaşamında çevre kavramının ne kadar etkin
olduğunu, ne kadar benimsendiğini, çevre konusunda oluşturulan standartların
ve düzenlemelerin işletmeler üzerindeki etkilerini incelemeye yardımcı olur
(Gül, 2007).
ISO 14000 ÇYS ise genel yönetim sisteminin; çevre politikasının
geliştirilmesi, uygulanması, başarıya ulaştırılması, gözden geçirilmesi ve devam
ettirilmesi amacını güden; kuruluş yapısı, planlama faaliyetleri, sorumluluklar,
uygulamalar, usuller, işlemleri de içine alan bir kısmıdır (www.tuv.com.tr,
2007). ISO 14000 serisinin temel amacı, kuruluşlarda (sistemlere dayalı, esnek
yapıda ve uygun maliyette) daha etkin bir çevre yönetimini geliştirmektedir.
Gelişmekte olan ülkelerdeki işletmeler için ISO 14000 serisi teknoloji transferi
açısından ve işletmelerin evrensel çevre yönetimini adapte etmeleri açısından
yol gösterici olmaktadır (www. igeme. org. tr, 2007). İşletmeler için ÇYS’nin
oluşturulması, devamlılığı, denetlenmesi ve daha da geliştirilmesi bakımından
oldukça önem taşımaktadır.
Günümüz tüketicisi artık beklenti ve ihtiyaçlarının en üst düzeyde
karşılanmasının yanı sıra, kendisine ve yaşadığı çevreye değer verilmesini,
saygı gösterilmesini talep etmekte ve sorgulamaktadır (Yaprak, 2007). Bu
noktada ÇYS Standartlarının en önemli özelliği, değişen şartlara ve gelişen
teknolojiye ayak uydurabilme kabiliyetini sahip olmalarıdır. Hızlı bir
küreselleşme sürecinin yaşandığı günümüzde, işletmelerin iç ve dış
pazarlarda rekabet edebilmeleri için üretim tasarlamalarında müşteri
442
beklentilerini ve taleplerini mutlaka göz önünde bulundurma
zorunlulukları vardır. Bu itibarla artık üretimde standartların ve kalite
faktörlerinin belirlenmesinde tüketici talep ve beklentileri önemli bir rol
oynamaktadır (www.tse.org.tr, 2007). Bu standartların birçok organizasyonda
yürürlüğe konulmasıyla ürünlerin imalatında daha fazla güvenilirlik veya
hizmetlerinde daha fazla gelişme olmuştur. Organizasyonların işlem
süreçlerinde gelişmeler olmuştur (http://eprints.rclis.org, 2007). Kuruluşlar;
ISO 14000 Standartları olmasaydı, ticaret yaptığı her ülkede ayrı ÇYS
gereklerine uymak zorunda kalacaklardı. Farklı ÇYS programlarına uyum
sağlamak yüksek masraflara neden olacaktı. Gelişmekte olan ülkelerdeki
kuruluşlar, uygunluğun belgelendirilmesi için her ithalatçı ülkenin sertifikasyon
birimleri tarafından değerlendirilmek zorunda kalacaklardı ve durum ilave
külfetler getirecekti. Oysa ISO 14000 ÇYS Standartları küreselleşen dünyada
çevre için ortak bir dil olmuştur. Kendi içinde hassas bir dengede olan çevre
ancak, kuruluşun tüm faaliyetlerinin kapsandığı, böyle bir sistemle
korunabilecektir (Öner, 1999; Gül, 2006).
Sosyal Sorumluk Kavramı
Sosyal sorumluluk, kurumların bir veya birden çok sosyal konular üzerine
eğilmelerini gerektirir. Bu konularla uğraşmayı ihmal eden kurumlar uzun
vadede başarılı olamazlar. Toplumun yararına, değişen değer ve beklentilerine
cevap veremeyen veya bunları önemsemeyen kurumlar, toplumsal bir eleştiriye
muhatap kaldığı gibi, aynı zamanda güven kaybına da neden olabilir.
Dolayısıyla sosyal sorumluluk, karar verici durumda olanların, kendi çıkarlarını
olduğu kadar, toplumun genel çıkarlarını da geliştirecek ve koruyacak
eylemlerin yapılması yönünde bir zorunluluktur (Halıcı, 2001: 12).
Sosyal sorumluluk; işletmenin kendi amaçlarını gerçekleştirirken, ahlaki
değerlere sadık kalması ve kaynakların aynı zamanda içinde bulunduğu toplumu
geliştirmede kullanması olarak tanımlanabilir (Bayrak, 2001: 83).
Sosyal sorumluluk, “işletme sahip, ortak ve/veya yöneticilerinin toplumun
değer yargılarına göre hareket ederek işletmelerini yönetmesi” olarak ifade
edilmektedir (Diken, 1998: 479-480). Bir başka deyişle; sosyal sorumluluk
kavramı, bir işletmenin faaliyette bulunduğu ortamı koruma ve geliştirme
konusundaki yükümlülükleri olarak tanımlanabilir. Doğal çevreyi koruma;
müşterilerin tercihlerini dikkate alarak kaliteli ve güvenli ürünler sunma; iş
görenlerin temel hak ve özgürlüklerine saygı gösterme; işletmeyi ortakların
haklarını koruyacak ve yatırımları kârlı kılacak bir şekilde yönetme, faaliyetlere
ilişkin doğru bilgi sunma ve toplumun refah seviyesine katkıda bulunacak
eğitim, sağlık ve sanat etkinliklerini destekleme gibi konular bu kavram
kapsamında değerlendirilmekle birlikte, bu sorumlulukları ortakların
sermayelerini korumak ve geliştirmekle sınırlandıranların yanı sıra, daha da
genişletenler söz konusudur (Aydemir, 2007).
443
Günümüzde sosyal sorumluluk bilinci içerisindeki kuruluşlar sadece kendi
işletmelerinin sosyal etkisini değil, tedarikçilerinin ve iş ortaklarının işlem
yürüttüğü durumların sosyal etkisini de göz önünde bulundurmak zorundadır
(www.prosert.com.tr, 2007). Aslında sosyal sorumluluk, bir sosyal anlaşma ve
uzlaşmaya girişimi ifade ederek; “bir işletmenin ekonomik ve yasal koşullara, iş
ahlakına, işletme içi ve çevresindeki kişi ve kurumların beklentilerine uygun bir
çalışma stratejisi ve politikası gütmesine” yönelik eylemleri kapsamaktadır
(Eren, 1997). Toplumsal yapı içerisinde karşılıklı etkileşimin artması ve
işletmelerin toplumsal kaynakları kullandıklarının bilincine daha fazla varmış
olmaları işletmelerin topluma karşı ekonomik sorumluluklarının yanında sosyal
sorumluluklarının da artmasına yol açmıştır (Dinçer, 1998). Sosyal
sorumluluklarının artmış olması ise, işletmelerin ekonomik faaliyetlerini,
birtakım sınırlamalar içerisinde yerine getirmelerini gerekli kılmıştır. Sosyal
sorumluluk anlayışının temelinde toplumun refah ve mutluluğu için güvenilir
ürün, gerçeği yansıtan reklam, çevreyi koruyacak faaliyetler, çalışanların
güvenliği ve istihdam sağlama çabaları bulunmaktadır (Başaran, 2005). Hatta
kurumsal sosyal sorumluluk anlayışı bile artık lüks olmaktan öte, işletmeler için
artık bir ihtiyaç olarak görülmektedir (AB Çevre Ödülleri Türkiye Programı,
http://www.kalder.org, 2007). Çünkü işletmeler ekonomik mal ve hizmet
üretiminde bulunmak ve kaynakları verimli bir şekilde kullanmak yanında,
toplumda sosyal bir rol de üstlenmektedirler. Sosyal sorunları çözmek için de
kendi kaynaklarını tahsis etmek durumundadırlar (Sönmez ve Bircan, 2004).
İşletmelerin sosyal sorumluluk konusunda artan endişeleri, modern işletme
yönetiminin odak noktası hâline gelmiştir. Katılım, yerinden yönetim ve iş
birliği küreselleşen dünyada giderek artan oranda önem kazandığından;
işletmeler çevrelerindeki grupları, faaliyetlerinin ekonomik ve sosyal sonuçları
hakkında bilgilendirme gereksinimi duymaktadır (Akgemci vd., 2001). İşletme
yöneticilerinin sosyal sorumluluğun kapsamını daha iyi anlamasına ve bu
doğrultuda hareket etmesine, toplumda çevre bilincinin artmasıyla birlikte,
tüketicilerden, çalışanlardan, rakiplerden ve hükûmetten gelen baskılar da rol
oynamaktadır. Çevreye karşı sorumluluklarının bilincine varan işletmeciler,
oluşturdukları bazı organizasyonlar ve bağlı kalmayı taahhüt ettikleri bildirilerle
(prensiplerle) bunu kamuoyuna ilan etme yoluna gitmektedirler (Sönmez ve
Bircan, 2004). Diğer bir deyişle, çevreye karşı duyarlılık insan haklarına saygı
ve sosyal sorumluluk gibi konularda firma ve ülke imajı açısından çok
önemlidir (Doğan vd., 2003).
Türkiye’de KOBİ’ler ve Sosyal Sorumluluk
Sosyal sorumluluk evrensel bir kavramdır. Bu kavram insanların bütün
hareketlerine uygulanabilir. Bu uygulanabilirliğin temel kaynağı; doğruluk,
tarafsızlık, adalet gibi ahlaki değerlerle ilgili yüksek seviyede ahlak
kavramlarıdır. Sosyal sorumluluk kavramı, kişi ya da kurumların topluma karşı
olan sorumluluklarını belirtmekte olup, yüklendiği işten ötürü gerektiğinde
444
hesaba çekilme durumunu, mesuliyet duygusunu ifade etmektedir (Doğan,
1994: 14).
İşletmelerin sosyo-ekonomik bir varlık olduğu göz önüne alındığında,
tüketicilerin davranışlarını yönlendirebilen ‘Çevre Duyarlılığı’ karşısında
tepkisiz kalmaları beklenemez. İşletmelerin mevcut rekabet ortamında
sürekliliklerini devam ettirebilmeleri için tüketicilerin ihtiyaçlarını karşılamış
olmaları yeterli değildir. Toplumsal bilince, sosyal sorumluluğa ve çevre
bilincine sahip olan işletmeler, tüketicilerin gözünde son derece önemli bir imaj
kazanmaktadırlar (Erbaşlar, 2007).
İşletmelerde, hem kaynakların etkin kullanımı ve hem de çevreye zarar
vermeyecek ya da bu zararı minimize edecek teknolojilerin seçip kullanılması
önemlidir. Çevre kirlenmesinin temel özelliği olan zarar, dışsal bir maliyet
olarak değerlendirilebilir. Örneğin; üretim faaliyeti sonucu meydana gelen
atıkların doğrudan çevreye bırakılması, özel üretim maliyetlerinde bir değişim
oluşturmamakla beraber, topluma bir maliyeti yani dışsal maliyeti olacaktır.
Kirliliğin ortadan kaldırılabileceğine ilişkin çalışmalardan ziyade, kirletmeden
üretim nasıl yapılabilir? Diğer bir deyişle, uygulanacak yatırım projelerinin
fizibilite aşamasında toplumsal maliyeti dikkate alacak yaklaşımlar
gerekmektedir (Severoğlu, 2001: 64).
İşletmelerin ilişki içerisinde olduğu sosyal sorumluluk alanları vardır. Bu
alanlar ekonomik, hukuki ve ahlaki sorumluluk olmak üzere, sosyal
sorumluluğun sınırlarını belirlemekte ve kapsamını oluşturmaktadır (Cora,
1999: 6). Sosyal sorumluluk kavramı işletmeyi ekonomik bir varlık olarak kabul
etmekte, sosyal sorumluluğun kapsamını oluşturarak, sosyal sorumluluğu
işletme içi ve işletme dışı olarak ikiye ayırabilmektedir (Şener, 1996: 16-45):
İşletme içi sosyal sorumluluklar; işletmenin personeline önem vermesi,
personelin işe adaptasyonu, çalışma ortamı, kişisel eğilim ve kariyer, iletişim
becerileri ve yönetime katılma şeklinde sıralanmaktadır. İşletme dışı sosyal
sorumluluklar ise; işletmelerin iş ahlakına uyması, tüketicileri bilgilendirme,
fiyat belirleme, çevresel kaynakların en uygun şekilde kullanılması şeklinde
sıralanmaktadır (Özkol vd., 2005: 136).
Sosyal sorumluluk alanlarına ek olarak işletmelerin yerine getirmesi gereken
dört temel sorumluluk vardır (http://www.kobi-efor.com.tr, 2007):
(i) Ekonomik-verimli ve kârlı olmak,
(ii) Hukuki-kanunlara uymak,
(iii) Etik-kanunların ötesinde toplumsal norm ve beklentilere uyumlu
davranmak,
(iv) Sosyal-toplumsal sorunların çözümü için gönüllü katkıda bulunmak.
Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, devletin yeterince kaynak
ayıramadığı konularda özel sektör kuruluşlarının sorumluluk üstlenerek halka
hizmet götürmesi ve bir anlamda “bu topraktan kazandığını, bu toprağın
445
insanlarına geri vermesi” sosyal sorumluluğun en önemli işlevi olarak
görülmektedir. Türkiye’de son dönemlerde pek çok sosyal sorumluluk projesi
gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmaların arasında, Türkiye Eğitim Gönüllüleri
Vakfı’nın büyük bir başarıyla sürdürdüğü “Bir Milyon Çocuk Eğitim
Kampanyası”, Garanti Bankası’nın sponsorluğunda sürdürülen “Doğal Hayatı
Koruma Derneği Projeleri” ve Hürriyet Gazetesi ve Profilo Holding’in
sponsorluğunda AÇEV ile ortaklaşa yürütülen “Yetişkin Okuma Yazma
Kampanyaları” projeleri bulunmaktadır (MediaCat, 2001).
Sosyal sorumluluk bilinciyle yapılan bu çalışmalar, işe dönük iç
organizasyonlarda da olduğu gibi, hükûmetler, toplumlar, tüketiciler ve
toplumun tamamı ile birlikte artık KOBİ’lerde de tartışılması gerekli öncelikli
konuların başında kabul edilmektedir. Bununla birlikte, sosyal sorumluluk,
KOBİ’lerin iş stratejilerinde de önemli bir yer almaktadır. Çünkü sosyal
sorumluluk, KOBİ’lerde işveren-iş gören arasındaki iletişim, kendi
çalışanlarıyla, onların aileleriyle, yerel halkla, tüm toplumla birlikte ekonomik
gelişmeye destek verme sorumluluğu anlamına da gelmektedir
(http://www.dnv.com.tr, 2007).
KOBİ’lerde sosyal sorumluluk ise “işletmenin ekonomik ve hukuki şartlara,
iş ahlakına, örgüt içi ve dışı kişi ve grupların beklentilerine uygun bir çalışma
stratejisi gütmesi” demektir (Eren, 2000: 110). Kişi ya da kurumların topluma
karşı olan sorumlulukları bir işletmenin veya bir toplumun ya da bir meslek
grubunun iş kültürünü oluşturmaktadır (Güneş, 2003: 108). KOBİ’ler, topluma
hizmet etmek yoluyla genel amaçlarından olan sosyal sorumluluk işlevini yerine
getirmektedirler (Şimşek, 2003: 43).
Tüm bu gelişmelere paralel olarak, KOBİ’ler müşteri taleplerini karşılarken,
çalışanlarıyla ilişkilerinde bilinçli ya da bilinçsiz olarak (kurumsal) sosyal
sorumluluk kavramı kapsamına giren bir tutum sergileyebilmektedir. Aslında
yeni olan (kurumsal) sosyal sorumluluk kavramına gün geçtikçe daha fazla
önem verilmesi, çalışma süreçlerine daha fazla dâhil edilmesinden
kaynaklanmaktadır. KOBİ’ler bünyesinde gerçekleştirilen (kurumsal) sosyal
sorumluluk, biçimsel olarak daha az resmi olmakla beraber daha az önemli
olduğu söylenemez. (Kurumsal) sosyal sorumluluk uygulaması işe alma,
çalışanların kuruma bağlılığı personel eğitimi, müşteri sadakati, daha az enerji
tüketimi gibi konularda KOBİ’lere avantaj sağlayabilmektedir. Şirket
sahiplerinin ve çalışanlarının sosyal sorunlar ve çevre korumasına ilişkin
tutumları şirketin yaklaşımını belirlemektedir. (Kurumsal) sosyal sorumluluk,
sonuca odaklı ve pratik çözümler bulmaya yönelik olarak uygulanmalı ve ilgili
tüm taraflar, KOBİ’lerin sosyal ve çevre konularına daha duyarlı yaklaşımı
sonucunda ortaya çıkabilecek fırsatları görmek için teşvik edilmelidir. Küçük ve
orta büyüklükteki işletmeler, genelde bulundukları bölgede etkin bir şekilde
çalıştıkları için yerel ve bölgesel boyutta sosyal konulara ve çevreye doğrudan
katkıları olabilmektedir (http://www.kobigaranti.com, 2007).
446
Çevre Yönetim Sistemi
Çevre yönetiminin amacı; insanların yaşamlarını sürdürebilecekleri sağlıklı
ve dengeli bir çevrenin oluşturulması ve korunmasıdır. Bu amaçla çevre kirliliği
ortadan kaldırılmaya çalışılır. Çevre üzerinde olumsuz etkiler oluşturan riskler
ortaya konur ve bunlarla ilgili vatandaşlar uyarılır. Var olan doğal kaynaklar
korunur, iyileştirilir ve geliştirilir. Çevre ile ortaya çıkabilecek çevre sorunları
ile ilgili araştırmalar yapılır. Bunlarla ilgilenecek ve bu araştırmaları yönetecek
kurum ve kuruluşlar kurulur. Çevre yönetiminin amaçlarına ulaşabilmesi için
vatandaşlarında bu amaçla hareket etmeleri ve davranışlarını, alışkanlıklarını,
etik değerlerini bu yönde değiştirmeleri gerekir. Çevre yönetiminin başarılır
olabilmesi her şeyden önce halkın bu amaçla hareket etmesine bağlıdır
(http://www.frmtr.com, 2007).
Çevre politikalarının geliştirilmesi, uygulanması, gözden geçirilerek
sürdürülebilmesi için gereken örgüt yapısı, planlama sistemleri, sorumluluklar,
yöntem, süreç ve kaynakları içeren ve genel yönetim sisteminin bir parçası olan
yapıyı ifade etmektedir (Tüzün, 2000). Başka bir ifadeyle; çevre risk ve
fırsatlarının daha sistematik ve verimli bir biçimde yönetilmesi ve çevresel
gözden geçirme faaliyeti ile belirlenen çevre boyutlarının kontrol edilebilmesi,
oluşturulacak dokümantasyonun uygulanıp kayıtlarının tutulması, belirlenmiş
periyotlarda kontrol edilerek gerekli düzeltici veya önleyici faaliyetlerin yerine
getirilmesi Çevre Yönetim Sistemi aracılığıyla olur (Çakan, 1999).
Her sistemin bir çevresi olduğunu, sistemlerin bu çevreyle karşılıklı ilişki ve
etkileşim içerisinde bulunduğunu, çevre yönetim sisteminin de genel yönetim
sisteminin bir parçası olduğunu öngören tanımlamalarda, çevre yönetim sistemi,
çevre yönetiminin uygulanması ve muhafazası için gerekli kuruluş yapısı,
sorumluluklar, uygulamalar, usuller, işlemler ve kaynaklar bütünü olarak
tanımlanmaktadır (Göbenez, 2001: 16). Benzer şekilde, çevre yönetim sistemi,
işletmelerin genel yönetim sisteminin; işletme yapısının, planlama
faaliyetlerinin, yükümlülüklerinin, usul ve işlemlerinin, çevre politikası
geliştirilmesinin, uygulanmasının, gerçekleştirilmesinin, gözden geçirilmesinin
ve sürdürülmesinin yerine getirilmesinde gerekli kaynakları içerisine alan bir
yapı olarak da tanımlanmaktadır (Arıyörük, 1998: 27). Bu iki tanımlamayı
desteklemek amacıyla da çevre yönetim sistemi; işletmelerin iç ve dış faktörlere
karşı vaziyet alabilmeleri amacıyla, işletmelerin çevreyle ilgili faaliyetlerine
etkili bir biçimde yön verebilen ve sürekli olarak gözetim altında tutulması
gereken bir kuruluş çerçevesi olarak değerlendirilmektedir. İşletmelerin tüm
faaliyetlerini çevresel bir yaklaşım biçimi etrafında sürdürmek için gayret
göstermek, sistemi işletmenin bütünü için düşünmek ve faaliyete geçirmek
gerekmektedir. İşletmelerin belirli dönemler için değil, sürekli bir çalışma
içerisine girmeleri gerekmektedir (Karaer ve Pusat, 2002: 11).
Tüm canlıların sağlıklı, dengeli bir çevrede yaşamaları için, doğal
kaynakların korunması, değerlendirilmesi ve geliştirilmesi gerektiğini ön plana
447
alan tanımlar ise, çevre yönetim sistemini, işletmelerin uygulamakta olduğu
faaliyetlerin potansiyel çevre etkilerini kontrol altına alabilmeleri için gerekli
yapıyı sağlayan, çevreyi koruma ve bu konudaki performansın yürürlükteki
mevzuata uygunluğunu sağlayan, bu uygunluğu sağlamanın ötesine çevre
performansının sürekli iyileştirilmesi amacıyla işletmenin tüm faaliyet, süreç ve
ürünlerinin çevreye olumsuz etkilerini azaltmayı güvence altına alan, çevre
politika ve amaçlarını da dikkate alarak faaliyet, ürün ve hizmetlerin çevre
üzerindeki etkilerini kontrol altında tutmak suretiyle, çevre yönünden
kuruluşların başarılı icraatlar gerçekleştirebilmesi için, çevreyle ilgili aranan
özellik ve koşullara uygun program, eğitim, kayıt tutma, gözetim gibi
faaliyetleri bir arada bulunduran bir sistem olarak tanımlamaktadır. Sarıoğlu ve
Karagözoğlu bu tanımı, hem işletmeler hem de ürünler için çevre faaliyetlerinin
analiz edilmesi, etiketlenmesi ve denetlenmesi için yönetim sistemleri ve
araçlarıdır tanımlamasıyla desteklemektedir (Sarıoğlu ve Karagözoğlu, 2002:
44-46).
Çevre Yönetim Sistemi, çevreye bakış tarzının bir sistematiğe, sonrasında
standarda bağlanarak bir belgeleme düzenine gidilmesi süreci olarak görülmekte
ve tanımlanmaktadır (Yalçınkaya, 2002: 75).
Çevre Yönetim Sisteminin başarısı daha ziyade konunun önemini kavrayan
ve sürekli destekleyen üst yönetime ve tüm personele dayanır. ÇYS bir
kuruluşun girişimde bulunan bütün işçilerle ilgilenen, güvenilir, temin edilebilir
ve sürekli bir sistemin uygulamaya konulmasındaki çabaları üzerine
yoğunlaşmaktadır. Kendi başlarına çalışan uzmanların çabalarından ziyade
bütün işçilerin (veya memurların) rekabeti ve sürekli dikkatiyle güvenilirlik
sağlanabilir (Tüzün, 1998: 60).
ÇYS’nin kurulmasında şunlar yapılır (Başar ve Öztürk, 1998: 126);
• ÇYS’in oluşturulmasını idare etmek ve standartları öğrenmeden sorumlu
bir proje komitesi oluşturmak.
• Proje komitesi, ÇYS, kayıt, maliyetler ve faydalarını anlatan üst düzeyde
yönetim için bir brifing hazırlamaktadır.
• Üst düzey yönetim, ÇYS sürecine tevdi eder.
• Kuruluşun standartların gereksinimlerini nasıl karşıladığını belirlemek ve
bunları karşılamanın ne kadar zaman alacağını belirlemek için analiz programı
uygulanır.
• Proje komitesi, üst düzey yönetim katılımı ile çevre politikasını hazırlar.
Bir kuruluşta ÇYS kurulabilmesi için öngörülen aşamalar aşağıda
belirtilmiştir. Ancak bu sıralamanın, her kuruluşun yapı ve çalışma şartlarına
göre farklı bir seyir takip etmesi mümkündür (http://www.nepadan.com,
2007):
1. Yönetimin karar alması,
2. Sistemden sorumlu kişinin belirlenmesi,
448
3. Bütçe ve çalışma programının hazırlanması,
4. Çevre yönetimi iş gücü ekibinin oluşturulması,
5. Mevcut çevre durumunun incelenmesi, değerlendirilmesi ve
değerlendirme sonuçlarının rapor hâline getirilmesi,
6. Çevre politikaları, çevre korunması ile ilgili hedefler ve hareket
planlarının hazırlanması ve üst yönetim tarafından açıklanması,
7. Organizasyon yapısı ve sorumlulukların tanımlanması,
8. Çalışanların; eğitim ve geliştirme programlarıyla sistemin gelişmesine
katkı ve katılımlarının sağlanması,
9. Doküman kodlama işlemlerinin yapılması ve sistem dokümantasyon
formları ile uyumlaştırılması,
10. Temel işlemler ile bunlara yardımcı destek işlemlerin akış şemalarının
hazırlanması ve doğruluğunun gerçek olaylar ile ilişkisinin kontrol edilmesi,
11. İş akış şemalarının dokümantasyon formları ile uyumlaştırılması,
12. ÇYS’nin etkenlik düzeyinin değerlendirilmesi,
Türkiye’deki KOBİ’ler Açısından Çevre Yönetim Sistemleri ve
Standartlarının Önemi
İşletmelerde çevre koruma ve çevre yönetimi sorumluluğunun alınması;
kaynakların daha verimli kullanılmasının yanı sıra, çevre mevzuatı gereklerine
daha kolay uyulmasına da ortam sağlamaktadır. Bu durum özellikle KOBİ’lerin
çevre alanındaki AB müktesebatına uyumunu da kolaylaştırmak açısından
önemlidir. KOBİ’lerin Çevre Yönetim Sistemlerini oluşturma ve uygulama
açısından teçhiz edilmeleri amacıyla illerde özellikle bazı sanayi odaları
tarafından aktif bir şekilde yürütülmekte olan KOBİ’lere yönelik eğitim
çalışmaları yavaş yavaş sonuçlarını vermektedir. Bu çerçevede kamu otoriteleri
tarafından KOBİ’lerin rekabet gücünün arttırılması, çevre, kalite ve insan
sağlığına yönelik AB mevzuatına uyumun sağlanması amacıyla oluşturduğu
kolaylaştırıcı zeminlerin artırılması çok önemlidir. AB uyum sürecine
gelindiğinde ise görünen odur ki; Türkiye’de, özel sektörün yüksek çevre
standartlarını yakalaması hem ülkede çevre koşullarının iyileştirilmesi hem de
rekabet açısından önemli görülmektedir (Talu, 2007).
Küçük, orta ve mikro büyüklükteki işletmeler etkinliklerinin çevresel
etkilerini yönetmekte somut sorunlarla karşılaşırlar. Çevre yönetimi için gerekli
araç ve kaynağa sahip değildirler. Ancak çok yakında en küçük firmalar bile
müşterilerine, kamu denetçilerine, sivil toplum kuruluşlarına, sigorta
şirketlerine, komşularına ve meslek örgütlerine işletmelerinde çevre yönetimini
uyguladıklarını göstermek zorunda kalacaklardır. KOBİ’lere çevre yönetimi
konusunda yardımcı olmak için geliştirilen araçlar gittikçe artmaktadır. Ancak
bu araçların çoğu küçük ve mikro firmalar için çok karmaşık olarak
değerlendirilmektedir. Tüm Avrupa’da gittikçe yaygınlaşan çevre yönetim
449
standartlarına uymak ya da bu sistemleri kullanmak küçük işletmeleri
korkutmaktadır (TMMOB, 2007).
Çevresel sorumluluklar bağlamında; özel sektör firmalarında çevreye duyarlı
yaklaşımların benimsenmesi amacıyla seçilen üretim teknolojilerinde ve atık
yönetiminde farklı yeni uygulamalar gündeme gelmiş, çağdaş “Çevre Yönetim
Sistemleri” firma yönetimleri ile entegre edilmeye başlanmıştır. Türkiye’de ISO
14001 Çevre Yönetimi Sistemi, EMAS-Çevre Yönetim ve Denetleme Sistemi,
Eko – Etiket ve ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemlerini uygulayan işletmelerin
sayısı giderek artmaktadır. Söz konusu Çevre Yönetimi Sistemleri; enerjinin,
suyun ve diğer hammadde kaynaklarının üretimde etkin ve verimli kullanımını
sağlayarak, atıkların kaynağında en aza indirilmesini ve mümkün olduğunda
yeniden kullanılmasına el vererek, özellikle, KOBİ’lerde maliyetlerin
düşmesine fırsat sağladığı gibi çevresel kaynakların da daha duyarlı
kullanılmasını sağlamaktadır. Örneğin, sanayi sektöründe, enerjiye ilişkin
tesislerde ISO 14001 çevre yönetim sisteminin kurulması çevresel performansın
planlı ve programlı bir şekilde sürekli gelişimini sağlayacaktır. Bu sistemle
mevcut ya da potansiyel çevre riskleri daha sistematik bir şekilde azaltılacağı ve
kaynakların daha akılcı kullanılabileceği düşünüldüğünde maliyetlerin de
azalması mümkün olacaktır (Talu, 2007).
Ancak tüm bu bilgilerle birlikte; KOBİ’lerimizin mali yapıları, kısıtlı
imkânları göz önüne alındığında, AB çevre mevzuatına uyumun getireceği
sorunları aşmalarının çok zor olduğu ortadadır. KOBİ’lere yönelik ilgili
bilgilendirme ve teknik desteğin verilmesi mutlaka sağlanmalı ve kapasite
geliştirici projelerin fonlanması gerekmektedir (AB Katılım Öncesi Mali
Yardımlar (IPA), KOSGEB, Sanayi Odaları, Sektörel Dernekler vb.) (Okumuş,
2006).
SONUÇ
21. yüzyıla girdiğimiz bu dönemde, bir yanda yerel olarak yaşanan çevre
sorunları, diğer yanda ise çevresel konularda çok katı standartlara sahip olan
AB’ye uyum çabaları gibi küresel gelişmeler, çevreye duyarlı davranış tarzlarını
fert, işletme ve toplum düzeyinde çok önemli hâle getirmektedir. Çevre
sorunlarının ortaya çıkışında ağırlıklı rolü olduğu kabul edilen işletmelerin
içinde bulundukları çevre şartları da dikkate alındığında, bu grubun çevreye
duyarlı uygulamalara sahip olması çok daha önemli hâle gelmektedir. Bu
noktada işletmelerin çevreye duyarlılık kapsamında mevcut durumlarını
belirlemek gerekmektedir. Hem yerel hem de dünya düzeyinde etkileri
bakımından önemli kabul edilen bu konuda ülkemizde yeterli araştırma
olmadığı, ancak son dönemde yapılmaya başlandığı bilinmektedir. Yapılan
çalışmalar ise genelde çevre yönetim sistemi ve ISO 14000’e yönelik
uygulamaları içermektedir (Gül, 2006).
KOBİ’ler, ülke ekonomisi üzerinde gerek oluşturdukları katma değer,
gerekse istihdam açısından oldukça büyük bir öneme sahiptirler. Sosyal
450
sorumluluk bakış açısı, KOBİ’leri başarıya götürecek ve sürekliliğini
sağlayacak bir anahtar rolünü üstlenmektedir. Bunun içinde işletmelerin kâr ile
sosyal sorumluluk arasında bir denge oluşturması ve sosyal sorumluluklarının
kurumsal yönetim ilkeleri doğrultusunda yoğunlaşmasını gerekli kılmaktadır.
Sosyal sorumluluk kavramına bağlı olarak işletmeyle ilgili çıkar gruplarının
haklarının korunması, hissedar ve hak sahiplerinin beklentileri ve amaçlarının
yerine getirilmesi, çalışanlara nitelikli iş ortamlarının sağlanması, tüketicilerin
korunması ilkeleri olarak karşımıza çıkmaktadır (Yılmaz ve Alkan, 2007).
KOBİ’lerde hem sosyal sorumluluk anlayışının hem de “çevre yönetimi”
kavramının geliştirilmesi bakımından alınması gereken önlemleri şu şekilde
sıralayabiliriz (http://www.kobigaranti.com, 2007):
• Sosyal ve çevresel sorunlarla uğraşırken KOBİ’ler sanayi ve sektör
kümeleri hâlinde hareket etmelidir.
• Bölgesel ve yerel düzeyde KOBİ’lerle çalışılması doğru bir yaklaşımdır.
• KOBİ’lere destek sağlayan kuruluşlar ve aracı kurumlar, çalışmalarına
kurumsal sosyal sorumluluk boyutunu eklemeye teşvik edilmelidir.
• Sosyal sorumluluk ve çevre eğitim sürecine daha iyi bir şekilde dâhil
edilmelidir.
• KOBİ’ler ülkelerine göre büyüklük, sektör, şirket yapısı açısında farklılık
gösterdiği için; bulundukları ülkenin çevresine göre sorumluluk almalıdır.
• Sosyal sorumluluk, çevre ve KOBİ’ler üzerine daha fazla akademik
araştırma yapılmalıdır.
• KOBİ’lerdeki işletme stratejileri belirlenirken ‘çevreye duyarlılık’ ve
‘sosyal sorumluluk’ kavramları göz ardı edilmeden uzun vadeli planlar
yapılmalıdır.
KAYNAKÇA
AB Çevre Ödülleri Türkiye Programı Başvuru Rehberi, 2005-2006,
(http://www.kalder.org/genel/ebulten/Basvuru%20Rehberi_transforme
d_12082005.doc [Erişim Tarihi: 04.02.2007]).
Akgemci, T.-Çelik, A. ve Özgener, Ş., (2001), “Sosyal Denetim Kavramına
Genel Bir Yaklaşım (Değerlendirme)", İ. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi,
No:
23-24,
(http://www.istanbul.edu.tr/siyasal/dergi/sayi23-24/01.htm
[Erişim Tarihi: 03.02.2007]).
Alagöz, S. Başaran, (2005). “İşletmelerde Pazarlama Ahlakı ve Önemi”, 1.
Yerel Ekonomiler Kongresi, Karaman.
Arıyörük, O., (1999), ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi Semineri,
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası, İstanbul.
Aydemir, M., (1999), “Sosyal Sorumluk 8000 (Social Accountabılıty 8000)
Standardı”, Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1
(3),
(http://www.sbe.deu.edu.tr/Yayinlar/dergi/dergi03/sa%208000.htm
451
[Erişim Tarihi: 20.06. 2007]).
Banar, M.-Küçükerdem, M. (Şenel), (1999), “Eskişehir ve Yöresindeki
Sanayi Kuruluşlarında İSO 14000 Çevre Yönetim Sistemi Uygulamaları” 3.
Ulusal Çevre Mühendisliği Kongresi Bildiriler Kitabı, İzmir.
Başaran, S., (2005), “İşletmelerde Pazarlama Ahlakı ve Önemi”, 1. Yerel
Ekonomiler Kongresi, Karaman, ss. 1-12.
Başar, Y. ve Öztürk, H., (1998), “Environmental Management Systems and
Examples From Petrochemical Industry”, The Criton Curi International
Symposium on Environmental Management in The Mediterrean Region,
Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul.
Bayrak, S., (2001), İş Ahlakı ve Sosyal Sorumluluk, Beta Yayınları, 1.
Baskı, İstanbul.
Cora, İ., (1999), “Sosyal Sorumluluk Kavramı ve İşletme Yönetiminde
Sosyal Sorumluluklar”, MPM, Anahtar Dergisi.
Çakan, A. E., (1999), ISO 14001 Temel Eğitim Notları, TMMOB Çevre
Mühendisleri Odası, Sayı: 9.
Diken, A., (1998), “İşletmelerde İş Ahlakı ve Sosyal Sorumluluk İlişkisi”,
Siyasette ve Yönetimde Etik Sempozyumu’na Sunulan Bildiri, Sakarya
Üniversitesi, Adapazarı.
Dinçer, Ö., (1998), Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası, 5. Baskı, Beta
Yayınevi, İstanbul, 389 s.
Doğan, M., (1994), Büyük Türkçe Sözlük, Bahar Yayıncılık, 1. Baskı.
Doğan, Ö. İ.-Marangoz, M. ve Topoyan, M., (2003), “İşletmelerin İç ve Dış
Pazarda Rekabet Gücünü Etkileyen Faktörler ve Bir Uygulama”, Dokuz Eylül
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 5(2), (http://www.sbe.deu.edu.tr/
Yayinlar/dergi/2003sayi2PDF/dogan.pdf [Erişim Tarihi: 03.02.2007]).
Erbaşlar, G., ‘Yeşil Pazarlama’, Paradoks, Ekonomi, Sosyoloji ve Politika
Dergisi, (e-dergi), http://www.paradoks.org, ISSN 1305-7979 – Yıl: 3, Sayı:
1, (http://www.paradoks.org/makale/yil3_sayi1/gerbaslar31.pdf [Erişim
Tarihi: 03.02.2007])
Eren, E., (1997), İşletmelerde Stratejik Yönetim ve İşletme Politikası,
Der Yayınları, İstanbul, 874 s.
Göbenez, Y., (2001), “Çevre Standartları”, Makine & Metal Dergisi, Sayı:
117.
Gül, Z., (2006), “Küreselleşmenin Çevre ve İşletmeler Üzerine Etkileri”,
Orta Anadolu İşletmecilik Kongresi, Tokat, (http://oaikongre.gop.edu.
tr/kongre-program%C4%B1.doc)
452
-----, (2007), “İşletmelerde Çevre Yönetim Sistemlerinin Rolü”, Ulusal
Çevre Sempozyumu, Mersin.
Güneş, R., (2003), “Muhasebe Uygulamalarının Sosyal Sorumluluk Anlayışı
Üzerine Bir Araştırma”, Muhasebe Bilim Dünyası Dergisi, Cilt: 5, Sayı: 2.
Halıcı, A., (2001), “İşletmelerde Sosyal Sorumluluk Stratejileri: Çanakkale
İlinde Bir Araştırma”, Yönetim ve Ekonomi, 7 (1), Celal Bayar Üniversitesi,
İİBF, Manisa, ss. 12-26, (http://www.bayar.edu.tr/~iibf/dergi/pdf/C8S12001/
AH.PDF [Erişim Tarihi: 20.06. 2007]).
İşseveroğlu, Gülsün, (2001), “İşletmelerde Sosyal Sorumluluk ve Etik”,
Celal Bayar Ünv. İİBF Dergisi, 8(2), (http://www.bayar.edu.tr/~iibf/
dergi/pdf /C8S12001/AH.PDF [Erişim Tarihi: 20.06.2007]).
Karaer, F. ve Pusat, T., (2002), “ISO 14001 Çevre Yönetim Sistemi
Standardının Otomotiv Yan Sanayiine Uygulanması”, Uludağ Üniversitesi
Mühendislik-Mimarlık Fakültesi Dergisi, 7(1), ss. 11-20.
Karataş, S., (1991), Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, Veli Yayınları,
İstanbul.
KOSGEB, (2000), Dünya’da ve Türkiye’de KOBİ Tanımları, KOSGEB
Yayınları, Ankara.
Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Merkez Müdürlüğü,
‘KOBİ Ekonomisi (Tarihî Gelişimi)’, (2003), Ankara.
MPM (Millî Prodüktivite Merkezi), (2000), Sanayi İşletmelerinde Çevre
Yönetim Sistemlerinin Kurulması, MPM Yayınları, No: 645, Ankara.
NEPA Danışmanlık, 2007. “ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemleri”,
(http://www.nepadan.com/iso14000.htm, [Erişim Tarihi: 10.06.2007]).
Okumuş, K., (2006), “AB Uyum Süreci ve Çevre”, REC Türkiye,
(http://files.rec.org.tr/sunum01_23032006.ppt, [Erişim Tarihi: 30.08.2007]).
Öner, E., (1999), “ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemleri”. Kalkınmada
Anahtar Verimlilik, Y: 11, Sayı: 126.
Özgen, H.-Doğan, S., (2007), “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin
Uluslararası Pazarlara Açılmada Karşılaştıkları Temel Yönetim Sorunları”,
(http://www.dtm.gov.tr/dtmadmin/upload/EAD/TanitimKoordinasyonDb/
kobisayi9.doc [Erişim Tarihi: 13.07.2007]).
Özkol, A. E.-Çelik, M. ve Gönen, S., (2005), “Kurumsal Sosyal Sorumluluk
Kavramı ve Muhasebenin Sosyal Sorumluluğu”, Muhasebe ve Finansman
Dergisi, Sayı: 27.
SA
PROSERT, (2007), Uluslararası Belgelendirme Denetim Eğitim Kalibra,
8000 Sosyal Sorumluluk Standardı, (http://www.prosert.com.
453
tr/belgelendirme/sa8000. php [Erişim Tarihi: 20.06.2007]).
Sarıoğlu, M. ve Karagözoğlu, B., (2002), “ISO 14000 Çevre Yönetim
Sistemi ve Endüstrilerde Kullanımı”, Ekoloji Dergisi, Ekim-Kasım-Aralık,
Sayı: 45.
Sayın, M.-Fazlıoğlu, M. A., ‘Avrupa Birliği’nde KOBİ Destekleme
Programları ve Diğer Teşvik Araçları’, KOSGEB Avrupa Bilgi Merkezi,
Ankara.
“Sosyal Sorumluluk”, MediaCat Dergisi, (2001), (http://euspk.ege.edu.tr/
makale/Sos_Sor.doc [Erişim Tarihi: 20.08.2007]).
Sönmez, F. ve Bircan, K., (2004) “İşletmelerin Sosyal Sorumluluğu ve
Çevre Sorunlarında Ekonomik Yaklaşımlar”, Yaklaşım Dergisi, Sayı: 133, Yıl:
12, (http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/Feristah_II.doc [Erişim
Tarihi: 04.02.2007]).
Şener, M., (1996), “İşletmelerde Sosyal Sorumluluk”, İstanbul Teknik
Üniversitesi, FBE, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
Şimşek, Ş., (2003), İşletme Bilimlerine Giriş, Günay Ofset, Konya.
Talu, N., (2007), ‘İş Dünyasının Sürdürülebilir Kalkınma Politikaları’,
(http://www.cevreciyiz.com/akademi/koseler_detay.aspx?SectionId=149&C
ontentId=59 [Erişim Tarihi: 30.08.2007]).
TMMOB Çevre Mühendisliği Bölümü, (2007), ‘KOBİ’ler ve Mikro
İşletmelerin Çevresel Performanslarını İncelemek ve Yönetmek için
Görsel, Basit ve Pratik Bir Araç’ (http://www.sba-int.ch/pdffiles/
ecomapping%20guide%20in%20Turkish.pdf [Erişim Tarihi: 30.08.2007]).
“Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler Mevcut Durum ve Politikalar”
(2007), (http://www.koniks.com/data/pdf/KOBILERIN_OZELLIKLERI.
pdf. [Erişim Tarihi: 20.08.2007]).
Tüzün, T., (1998), “Benefits of TS ISO 14001 Environmental Management
Systems”, The Kriton Curi International Symposium on Environmental
Management in The Mediterrean Region, Boğaziçi University, İstanbul.
-----, (2000), Çevre Yönetim Sistemine Yeni Bir Bakış, KALDER, Bursa.
Uludağ, İlhan-Serin, Vildan, (1990), Türkiye’de Küçük ve Orta Ölçekli
İşletmeler, İstanbul: İTO Yayınları, No. 1990/25, İstanbul.
Yalçınkaya, M., (2002), “Çevre Yönetim Sisteminin Okullar için Önemi”,
Standard Dergisi.
Yaprak, S., ‘Kalite Güvencesi, Kalite Yönetim Sistemleri ve ISO
(Uluslararası Standardizasyon Örgütü)’, (http://www.tutuneksper.org.
tr/yayin/bulten/bulten75/kalite_guvencesi.htm,[Erişim Tarihi: 04.02.2007]).
454
Yılmaz, B. ve Alkan, A. T., (2007), “Muhasebenin Sosyal Sorumluluk
Açısından Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerde, Kurumsal Yönetim Anlayışının
Algılanma Biçimi Üzerine Bir Araştırma”, (http://www.sosyalbil.selcuk.edu.tr
/sos_mak/makaleler%5CBaki%20YILMAZ%20-%20Alper%20Tunga%
20ALKAN%5CYILMAZ%20Baki%20vd.pdf [Erişim Tarihi: 30.08.2007]).
Yılmaz Figen, (2003), “Türkiye’de Küçük ve Orta Boy İşletmeler”,
(http://www.isbank.com.tr/dosya/ekon-tr_kobiler2004.pdf [Erişim Tarihi:
20.08.2007]).
WEB
http://eprints.rclis.org/archive/00004210/01/%C4%B0lk_Uluslararas%
C4%B1_Belge_Y%C3%B6netim_Standard%C4%B1_%C3%9Clkemiz_A
%C3%A7%C4%B1s%C4%B1ndan_Bir_De%C4%9Ferlendirme.PDF
(Erişim Tarihi: 04.02.2007]).
http://www.frmtr.om/muhendislik-mimarlik-peyzaj-mimarligi/727825cevre yonetimi-tanimi-ve-amaclari.html (Erişim Tarihi: 12.05.2007).
http://www.halkbank.com.tr, 2005 (Erişim Tarihi: 30.08.2007).
http://www.kobigaranti.com/wps/portal/!ut/p/kcxml/04_Sj9SPykssy0xP
LMnMz0vM0Y_QjzKLN4g3dvcASYGZpvqRINozECbiCBEAqfH1yM9N1
Q_S99YP0C_IDY0od3RUBAAOyJgG/delta/base64xml/L3dJdyEvd0ZNQ
UFzQUMvNElVRS82XzBfMjU2?WCM_GLOBAL_CONTEXT=/wps/wc
m/connect/GarantiSite/GarantiSA/0000009223372036854770833(Erişim
Tarihi: 30.08.2007]).
http://www.kobinet.org.tr/hizmetler/bilgibankasi/finans/002-6i.html
(Erişim Tarihi: 05.09.2007).
http://www. kobi-efor. com. tr/haber_detay.asp?id=463 (Erişim Tarihi:
(15.08.2007).
http://www.igeme.org.tr/TUR/sss/Bolum_XIV.pdf
(04.02.2007).
http://www.tse.org.tr/Turkish/Standard/Genel2.asp
(04.02.2007).
(Erişim
(Erişim
Tarihi:
Tarihi:
http://www.tuv.com.tr/iso14000.asp (Erişim Tarihi: 09.02.2007).
http://www.dnv.com.tr/sertifikasyon/yonetim_sistemi/sosyal_sorumlulu
k/, (Erişim Tarihi: 20.08.2007).
Download