egzersizler, koruyucu, tedavi edici ve muayene pozisyonları

advertisement
ÜRĠNER SĠSTEM HASTALIKLARI
VE HEMġĠRELĠK BAKIMI
HEDEFLER
HEMġĠRELĠK
BAKIM
YÖNETĠMĠ
Bu bölüm tamamladığınızda;
1- Böbreklerin başlıca görevlerini söyleyebilecek
2- İdrar oluşumu, depolanması ve boşaltılmasının nasıl
gerçekleştiğini tanımlayabilecek
3- Üriner sistem hastalıklarında risk faktörlerini ve sağlık
öyküsü alırken nelere dikkat edeceğini bilmeli ve fizik
değerlendirmeyi yapabilecek
4- Üriner sistem hastalıklarında kullanılan tanı yöntemlerini ve
amaçlarını açıklayabilecek
1
5- Sistit’in etkenleri, nedenleri, klinik belirtileri, tedavi ve
hemşirelik yönetimini açıklayabilecek
6- Piyelonefrit’in etkenleri, nedenleri, klinik belirtileri, tedavi
ve hemşirelik yönetimini açıklayabilecek
7- Glomerulonefrit’in
tanımlayabilmeli,
immunolojik
akut
ve
kronik
mekanizmasını
glomerulonefrit’in
nedenleri, klinik belirtileri, tedavi ve hemşirelik yönetimini
açıklayabilecek
8- Nefrotik sendromun nedenleri, klinik belirtileri, tedavi ve
hemşirelik yönetimini açıklayabilecek
9- Akut böbrek yetmezliği evreleri, nedenleri, klinik belirtileri
ve hemşirelik yönetimini tanımlayabilecek
10- Kronik böbrek yetmezliği evreleri, nedenleri, klinik
belirtileri ve hemşirelik yönetimini tanımlayabilecek
11- Diyaliz
tedavisi
yöntemlerini,
endikasyonlarını,
kontrendikasyonlarını, komplikasyonlarını ve hemşirelik
yönetimini tanımlayabileceksinizsiniz.
HAFTA
14
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
ĠÇĠNDEKĠLER
1- Üriner sistem fizyolojisi
2- Üriner sistem değerlendirmesi
3- Üriner sistem hastalıklarında tanı yöntemleri
4- Üriner sistem hastalıkları ve hemşirelik yönetimi
-
Sistit
-
Piyelonefrit
-
Glomerulonefrit
-
Nefrotik sendrom
5- Böbrek yetmezliği
-
Akut böbrek yetmezliği
-
Kronik böbrek yetmezliği
6- Diyaliz
-
Hemodiyaliz
-
Periton diyalizi
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
2
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
GĠRĠġ
Üriner sistem işlevleri, özellikle böbrekler metabolik artıkların atılması, sıvı-elektrolit ve
asit baz dengesinin sağlanması, kan basıncı kontrolü gibi yaşamsal fonksiyonlara sahiptir. Bu
nedenle üriner sistem hastalıklarında tüm sistem fonksiyonları etkilenir. Hemşire üriner sitem
hastalıklarında
korunmada,
hastalıkların
tedavi-yönetiminde
ve
komplikasyonların
önlenmesinde önemli sorumluklara sahiptir.
ÜRĠNER SĠSTEM FĠZYOLOJĠSĠ
Üriner sistem normal vücut dengesinin sürdürülmesinde önemli rol oynar. Üriner
sitemin temel işlevsel ünitesi olan böbreklerin baĢlıca görevleri;
1- İdrar oluşumu
2- Artık ürünlerin dışarıya atılması
3- Elektrolit dengesinin sürdürülmesi
4- Asit-baz dengesinin sürdürülmesi
5- Su dengesinin düzenlenmesi
6- Kan basıncının düzenlenmesi
7- Kırmızı kan hücrelerinin yapımı
8- Aktif D vitaminin sentez edilmesi
9- Hormonların salgılanması
10- Böbrek klirensidir.
1- İdrar oluşumu: Nefronlarda idrar oluşumu glomerüler filitrasyon, tübüler geri emilim ve
tübüler sekresyon olmak üzere üç aşamada gerçekleşir.
a-Glomerüler filtrasyon: Yarı geçirgen zar yapısında, glomerüller filtrasyonu
sağlayan yapılardır. Her bir böbrekten dakikada yaklaşık 1200 ml kan geçer ve 24 saatlik
sürede bu geçen kanın yaklaşık 180 lt 'si glomerüllerden süzülür, %99'u geri emilime uğrar.
Geriye kalan miktar idrar olarak dışarıya atılır. Glomerüllerden belirli bir zaman diliminde
süzülen miktar glomerül filitrasyon hızı (GFR) olarak tanımlanır. Normal glomerül filtrasyon
hızı (GFR) vücut yüzeyi, yaş, diyet ve fizyolojik koşullara bağlı olarak değişir. GFR bayanlar
için 100 ml/dk, erkekler için 120 ml/dk değerindedir. Gebelik GFR' de artmaya neden olur.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
3
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
b-Tübüler geri emilim ve tübüler sekresyon: Geri emilim ve sekresyon işlevleri
tübüller ve toplayıcı kanallarda oluşur.
Glomerül fılitrasyonunda açıklanan 24 saatte
glomerüllerden geçen 180 lt kanın tübüler kapillerlerden geri emilime uğrayan %99'luk kısmı
tübüler geri emilimi oluşturur. Proksimal tübüllerde su ve glukoz, fosfat, potasyum, sodyum
gibi elektrolitler ve aminoasidlerin %80'ni geri emilime uğrar.
2- Artık ürünlerin dışarıya atılması: Böbreklerin önemli işlevlerinden birisi de metabolizma
sonucu oluşan artık ürünleri vücuttan atmaktır. İdrar yoluyla atılan en önemli artık ürün
protein metabolizması sonucu açığa çıkan üredir. Günde yaklaşık 25-30 gr üre oluşur ve bu
yolla atılır. İdrar yoluyla atılan diğer önemli artık ürünler ise kreatinin, fosfat ve sülfattır.
Pürin" metabolizması sonucu oluşan ürik asit de idrar yoluyla vücuttan atılır. İlaç
metabolizması sonucu ortaya çıkan artık ürünlerin atılmasında da böbrekler birincil organ
olarak görev yaparlar.
3- Elektrolit dengesinin sürdürülmesi: Böbrekler normal işlevlerini sürdürdüğünde her gün
alman miktara eşit oranda elektroliti vücuttan atarlar. İdrar yoluyla atılan başlıca elektrolitler
sodyum ve potasyumdur. İdrar oluşumu sırasında vücuttaki su ve sodyumun %99'dan fazlası
glomerüllerden geri emilir. Sodyumun geri emilimini izleyerek ozmotik basıncı dengede
tutmak için su dengesi korunur. Günlük alınan potasyumun %90'ı böbrekler tarafından
atılarak normal potasyum dengesi sürdürülür.
4- Asit-baz dengesinin sürdürülmesi: Protein metabolizması yada yıkımı sonucu özellikle
fosforik asit ve sülfürik asit gibi asitler açığa çıkar. Ayrıca günlük alınan diyetle belirli
miktarda asit alımı olmaktadır. Fosforik asit ve sülfürik asit karbondioksit gibi uçucu
özellikte değildir ve solunum yoluyla arılamaz. Fosforik asit ve sülfürik asit böbrekler
yoluyla atılır. Böbrek işlevleri normal olan bir birey 70 m Eq/gün asit atılımını sağlar.
Böbrekler bu işlevi idrar pH'ı 4.5'e ulaşıncaya kadar sürdürürler.
5- Su dengesinin düzenlenmesi: Böbreklerin önemli işlevlerinden biri de su dengesinin
sürdürülmesidir. Fazla miktarda sıvı alımı konsantrasyonu düşük nitelikte fazla miktarda
idrar atılımına, az sıvı alımı konsantrasyonu fazla olan daha az miktarda idrar atılımına neden
olur. Normal bir birey günde 1-2 lt sıvı aldığında bunun 400-500 ml' ini idrar olarak çıkarır.
Geri kalan miktar deri, feçes ve akciğerlerden solunum yoluyla atılır.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
4
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
6- Kan basıncının düzenlenmesi: Kan basıncının düzenlenmesi böbreklerin önemli
işlevlerindendir. Böbreklerin özelleşmiş damarları olan vasa recta olarak adlandırılan
damarlar kan basıncının sürekli olarak izlenmesi ve düzenlenmesinde rol alır. Kan basıncı
düştüğünde afferent ve efferent arteriyollerin yakınında bulunan özelleşmiş jukstaglomerüler
hücrelerden ve distal tüpten renin salgılanır. Renin anjiyotensinojen aracılığıyla karaciğerde
anjiyotensin I'e ve daha sonra akciğerlerde bulunan bir konverting enzim aracılığıyla
anjiyotensin II'ye dönüşür. Anjiyotensin II güçlü bir vazokonstrüktördür. Vazokonstrüksüyon
kan basıncının artmasına neden olur. Anjiyotensin II hipofizi uyararak sürrenal korteksden
aldesteron salgılanmasını sağlar. Aldesteron salgılanması serum ozmolalitesini arttırarak kan
basıncının yükselmesine neden olur. Anjiyotensin II daha sonra anjiyotensin III'e dönüşür.
Anjiyotensin III daha güçlü bir etkiyle aldesteron salınımını arttırır. Vasa recta kan basıncı
artışını algıladığında renin salgılanmasını durdurur.
7- Kırmızı kan hücrelerinin yapımı: Böbrek kan akımında azalma nedeniyle oksijen basıncı
düştüğünde böbrekler eritropoetin salgılamaya başlar. Eritropetin kemik iliğinde eritrositlerin
yapımını uyararak hemoglobin yapımını arttırır.
8- Aktif D vitaminin sentez edilmesi: Böbrekler 1.25 dehidroksikolekalsiferol aracılığıyla D
vitamininin aktif duruma getirilerek kalsiyum dengesinin sürdürülmesinde önemli işleve
sahiptir.
9- Hormonların salgılanması: Böbrekler böbrek kan akımının sürdürülmesinde önemli rolü
olan prostaglandin E(PGE) ve prostasiklin (PGI) salgılanmasında da işlev görürler.
10- Böbrek klirensi: Böbrek klirensi böbreklerin plazmadaki solütleri temizleyebilme
yeteneğidir. Klirens birçok etmene bağlıdır. Bunlar; glomerül filtrasyon hızı, tübülüslerden
geri emilim miktarı, tübüllere salınan madde miktarı gibi etmenlerdir. Böbreklerin
temizlediği tüm maddelerin miktarı ölçülebilir, ancak kreatinin klirensinin ölçülmesi
önemlidir. Kreatinin iskelet kaslarının metabolizması sonucu açığa çıkar ve böbrekler yoluyla
atılır. Kas metabolizması sonucu açığa çıkan kreatinin glomerüllerden filtre edilerek çok az
değişiklikle tübüllere geçer ve idrarla atılır. Bu nedenle kreatinin klirensi GFH' ını
değerlendirmede en iyi ölçümdür.
İDRAR DEPOLANMASI: Mesane idrarın toplanması işlevini görür. Mesanenin dolması ve
boşalması sempatik ve parasempatik sinir siteminin kontrolü altındadır. Mesane dolduğunda
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
5
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
mesane duvarındaki düz kaslarda bulunan reseptörler ile uyarılar oluşur ve bu uyarılar
beyinde miksiyon merkezine giderek miksiyon gereksinimini iletir ve uygun koşullarda
miksiyon gerçekleşir. Mesanede 100-150 ml idrar biriktiğinde ilk mesane doluluğu duyusu
algılanır. Erişkin bir bireyde yaklaşık 200-350 ml idrar biriktiğinde doluluk duyusu merkezi
sinir sitemine ulaşır. Mesanede idrar miktarı 350 ml yada daha fazla olduğunda güçlü bir
miksiyon duyusu oluşur. Bu mesanenin "fonksiyonel kapasitesi" olarak tanımlanır.
İDRAR BOŞALTIMI (MİKSİYON): Miksiyon işlevi 24 saat süresince yaklaşık sekiz kez
olur. Miksiyon işlevi sempatik ve parasempatik sinir sistemi işlevleri ile gerçekleşir. Bu işlev
iki aşamada gerçekleşir:
1- İdrar kesesi duvarındaki gerilim eşik düzeyine çıkıncaya kadar, yavaş yavaş dolar
ve ikinci aşamayı başlatır.
2- İdrar kesesinin miksiyon refleksi-sinirsel refleks oluşur, bu gerçekleşmez ise en
azından bilinçli idrar çıkarma isteğinin doğmasına neden olur.
Miksiyon refleksi otonom medulla spinalis refleksi olmasına rağmen, serebral korteks
yada beyin sapındaki merkezler tarafından inhibe edilebilir yada kolaylaştırılabilir.
Erkeklerde 45 yaşından sonra prostat bezinin hipertrofisi vb. nedenlerle meydana gelen
tıkanıklıklar mesane dolma basıncını arttırarak miksiyon işlevinin daha yavaş ve uzun süreli
olmasına neden olur. Kaza, yaralanma gibi spinal kordu etkileyen durumlarda beyinle spinal
kord arasındaki iletim yolu bozulduğunda mesanenin refleks kontraksiyonları sürdürülebilir
ancak istemli kontrol kaybolabilir. Bu durumda mesane duvarındaki kasların kasılması
mesanenin tam boşalması için genellikle yetersiz kalır ve miksiyondan sonra mesanede bir
miktar idrar kalır (rezidüel idrar). Normalde rezidüel idrar miktarı orta yaşlı erişkinlerde 50
ml ve yaşlılarda 50-100 ml'den azdır. Kronik idrar retansiyonu yaşlı kadın ve erkeklerde daha
yaygındır.
ÜRĠNER SĠSTEM DEĞERLENDĠRMESĠ
Böbrek ya da idrar yolları problemi olan hastan durumunun değerlendirilmesi, hastanın
sağlık öyküsü ve fiziksel değerlendirmeyi kapsar. İdrar yolları ve böbrek hastasından sağlık
öyküsü almak bireylerde rahatsızlık ve utanma nedeniyle güç olabilir. Bu nedenle hemşirenin
iyi iletişim becerisine sahip olması gerekir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
6
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Sağlık öyküsü alırken hemşire risk faktörlerini değerlendirmelidir: Vajinal yolla çok doğum
yapmış kadınlarda idrar inkontinansı, yaşlı kadınlarda, diyabetik nefropati, multiple skleroz
yada parkinson hastalığı gibi sinir sistemi hastalığı olanlarda mesanenin tam olarak
boşalamamasına bağlı idrar göllenmesi üriner sistem enfeksiyonu gelişmesi açısından risk
oluşturabileceği için önemlidir. SLE, lupus nefriti, yaşlı erkek hastalarda prostat hipertrofisi
idrar yolu enfeksiyonu ve böbrek yetmezliği riski nedeniyle öykü almada gözden
kaçırılmaması gereken faktörlerdir.
Bu nedenle hemşire sağlık öyküsü alırken aşağıdaki soruların yanıtlarını araştırmalıdır:
Hasta hangi sağlık sorunu nedeni ile yardım istiyor mu?, problem nasıl başlamış,
yaşam kalitesini nasıl etkiliyor?, ağrısı var mı, varsa idrar yapma ile ilk ağrının yeri, süresi
ve özelliği nedir?, üriner sistem enfeksiyonunun öyküsü nasıl bir tedavi uygulandığı ya da
hasta ne süre yattığı?, ateşi ya da titremesi var mı?, daha önce tanı ya da tedavi amacıyla
kateter uygulanmış mı?, idrar yapmada bozukluk var mı?, dizüri var mı? idrar yapmanın
başında mı, sonunda mı?, idrar yaparken ve bitiminde ağrı var mı?, idrar inkontinansı
varmı? (stres inkontinansı, sıkışma inkontinansı, fonksiyonel inkontinansı, overflow
inkontinansı gibi), idrarda hematüri, renk ve miktarında değişiklik var mı?, noktüri var mı?
varsa ne zaman başladı?, böbrek taşı var mı? yeri?, kadın hastalarda, doğum sayısı,
forseps kullanılıp kullanılmadığı, vaginal enfeksiyon ve akıntı oluşmuş mu? kontraseptiv
kullanmış mı?, genital bölgede lezyon ya da cinsel ilişki ile geçen hastalık öyküsü şimdi ya
da geçmişte varmı?, sigara, alkol ya da başka alışkanlıkları var mı?, böbrek problemi ile ilgili
herhangi bir ilaç tedavisi alıyor mu?,
Bu soruların yanıtı alınırken hastanın psikolojik durumu hakkında gözlem yapılır.
Örneğin anksiyete düzeyi, beden bilincinin etkilenip etkilenmediği, sosyal desteği, eğitim
düzeyi gibi.
FĠZĠKSEL DEĞERLENDĠRME
Böbrek hastalıkları bütün bedeni etkilediğinden tepeden tırnağa kadar, özellikle üriner
sisteme ağırlık verilerek değerlendirilmesi yapılır. Yaşam bulguları değerlendirilir; bu
kapsamda; hasta otururken ve yatar durumda iken her iki koldan kan basıncı ölçülür, kalp hızı
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
7
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
ve periferik nabız hızı, solunum hızı ve ritmi, yardımcı solunum kaslarının kullanılıp
kullanılmadığı, beden ısısı ve kilosu değerlendirilir. Periferik ve apikal nabızdaki
düzensizlikler elektrolit-sıvı dengesizliğinin göstergesi olabilir. Hasta yoğun bakım ünitesinde
ise hemodinamik parametrelerin (örneğin; venöz basınç, kardiyak out put gibi) izlenmesi
gerekebilir. Kan basıncında, 10 mmHg'dan daha fazla düşme ve beraberinde pozisyon
değişikliği ile birlikte nabızda artma olursa, postural (ortosta-tik) hipotansiyonu akla getirir.
Böbreklerin boyut ve biçimini değerlendirmek için direkt palpasyon yapılır. Hasta pupine
pozisyonuna getirilir. Her iki böbrekte hastanın sağ tarafında durularak palpe edilir. Sağ böbrek
palpe edilirken sol el hastanın böğrünün altına yerleştirilir ve böbrek öne doğru yükseltilir. Sağ
el ile ise anterior abdominal duvar üzerinde, midklavikular çizgide ve kotsal sınırın alt
kenarında olacak şekilde yerleştirilir. Hasta derin bir nefes alırken aynı anda sağ el ile kotsal
sınırın alt kenarından, yukarıya ve içe doğru basınç uygulanır. Hasta nefes alırken diyafragma
aşağıya doğru itileceğinden böbreğin alt ucuda aşağıya doğru yer değiştirir ve sağ böbrek
özellikle zayıf kişilerde kolaylıkla hissedilebilir. Eğer böbrek palpe edilebiliyorsa şekli,
büyüklüğü, hassasiyeti, şişlik olup olmadığı kontrol edilir. Böbrek normalde sert, katı ve düz
olarak ele gelir. Daha sonra karşıya uzanarak sol böbrekte palpe edilir. Böbreklerin
hassasiyetini belirlemede ise yumruk perküsyon uygulanır. Mesane suprapubik alanda palpe
edilir. Ancak palpe edilebilmesi için mesanenin dolu olması gerekir. Eğer mesane gerginse
perküsyon uygulanarak mesanenin büyüklüğü belirlenebilir.
Erkek hastalarda prostat hipertrofisinin değerlendirilmesi için rektal muayene, kadın
hastalarda üretra divertikülü, üretrosel, sistosel, enterosel, rektosel ve serviks tümörü
değerlendirmesi için genital muayene yapılması, öksürme, valsalva manevrası sonrası idrar
kaçırma olup olmadığının değerlendirmesi önemli veriler sağlar.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
8
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
TANI YÖNTEMLERĠ
1- Ġdrar incelemeleri
Ġdrarın Mikroskopik Ġncelemesi
Glikoz
Normal koşullarda negatiftir.
Eritrosit
Santrifüj edilmiş idrar örneğinde her büyütme alanında 3-4 kadar görülmesi
normal kabul edilir. Kadınlarda mensturasyon döneminde görülebilir.
Lökosit
Bir mikroskopik alanda erkekte 1-2 kadında ise üretra vajene yakın
olduğundan 3-4 tane görülür.
Silendir
Normal idrarda negatiftir
Epitel
Her mikroskopik alanda 1-2 tane görülür.
Kristal
Bekletilmiş idrarda ürat kristali görülebilir.
İdrar incelemesinde sabah idrarının alınması tercih edilir. Alınan idrar örneğinin 1 saat içinde
laboratuvarda incelenmesi sağlanır, idrar örneği almadan önce feçes ve kadınlarda
mensturasyona bağlı kanamanın neden olabileceği peri anal kirliliğin giderilmesi için
perianal bölgenin temizliği sağlanmalıdır.
Ġdrar kültürü: Üriner sistem enfeksiyonu kuşkusu olduğunda etken olan mikroorganizmayı
saptamak amacıyla yapılır. Perianal bölgenin temizliği yapıldıktan sonra hastaya ilk idrarı
dışarıya yapması, daha sonra kısa bir süre idrar yapmayı durdurup, daha sonra kendisine
verilen steril kabın içersine idrarını yapması söylenir.
Konsantrasyon testi: İdrarın özgül ağırlığının değerlendirilmesidir. Normal değer: 10101025 tir. Hastaya uygulanacak konsantrasyon testine göre sıvı kısıtlaması yapıldıktan sonra
önerilen biçimde idrar örneği alınarak laboratuara ulaştırılması sağlanır.
Dilüsyon testi: Dilüsyon testi fazla su alınmasıyla idrar dansitesinin düşmesi esasına dayanır.
Bu test günün herhangi bir saatinde yapılır. Hasta mesanesini tamamen boşaltır. Yarım saat
içinde 1200 mi. su içirilir (kolay içebilmesi için meyve suyu ile karıştırılır). Üç saat süre ile
her saat başı idrar alınır. Normalde, alınan idrarlardan herhangi birinde dansite 1003'ün
altında olmamalıdır. Verilen suyun yarıdan çoğunun üç saat içinde çıkarılması beklenir. Hasta
bu miktar idrarı çıkaramadığında böbreğin dilüsyon kapasitesinin kaybolduğu düşülür.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
9
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Kreatinin klirensi: 24 saatlik idrar toplanır. Sabah ilk çıkarılan idrar döküldükten sonra 24
saat boyunca yapılan tüm idrar biriktirilir. Vücudun kas ve protein yıkım ürünlerinin
böbreklerin GFH' na bağlı olarak temizlenebilme yeteneğinin değerlendirilmesi amacıyla
incelenmesidir. Normal değer: 85-135 ml/dak.
Rezidüel idrar testi: İdrar yaptıktan sonra mesanede kalan idrar miktarının belirlenmesi için
yapılır. Hasta idrarını yaptıktan sonra kateterle rezidüel idrar alınır.
Böbrek fonksiyon testleri: Böbrek fonksiyon testleri böbrek hastalığının ciddiyetini ve
hastalığın klinik durumundaki gelişmeleri değerlendirmek için yapılır.
•
Renal kan akımı ölçülmesi
•
Glomerül filtrasyon miktarı (GFH) tayini
•
Tubülar fonksiyonların belirlenmesi (Reabsorbsiyon ve sekresyon)
•
Renal Plazma Akımı Ölçülmesi
2- Kan incelemeleri: BUN (5-25 mg/dL), kreatinin (Erkekte: 0.6-1.5 mg/dL Kadında: 0.61.1 mg/dL), BUN/kreatinin oranı (10/1), ürik asit (Erkekte: 2.1-8.5 mg/dL Kadında: 2.0-6.6
mg/dL), sodyum (135-145mEq/L), potasyum (3.5-5.0mEq/L), kalsiyum (9-10.5mg/dL),
fosfat (1.8-2.6mEq/L), bikarbonat (24-30 mEq/L), klor (100-110mEq/L) ve protein (68.5gr/dL) incelemeleri yapılır.
3- Radyolojik incelemeler:
a-Direk radyografik incelemeler
b-Ġntravenöz piyelografi (IVP): İntravenöz kontrast madde uygulamasının ardından belirli
aralıklarla yatarak direkt karın grafisi çekilerek yapılan IVP, böbreklerin boyutları, şekli,
anomalileri, fonksiyonu, obstrüksiyon, hidronefroz, taş ve kitle konusunda bilgi sağlar.
c- Retrograd piyelografi: Sistoskopi sırasında kontrast maddenin doğrudan üreterlere
enjeksiyonu ile gerçekleştirilir. Bu yöntem özellikle intravenöz piyelografide görüntüye
girmeyen böbrekte, üreter ya da renal pelvisteki tıkayıcı lezyonların tanımlanmasında
yararlıdır. Kontrast madde verildikten sonra seri filmler çekilir. Film çekimleri yaklaşık bir
saat sürer.
d- Renal anjiyografi (Renal arteriografi): Renal anjiyografi femoral arterden kateter ile
girilerek opak maddenin verilmesi ile böbrek damarlarının görüntülenmesidir. Renal
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
10
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
arteriografi böbrek arteri daralmasından ya da trombozundan kuşkulanılmış hastaların değerlendirilmesinde
ve
böbrekte
kitle
olanlarda
özellikle
yararlıdır
ve
böbrek
transplantasyonundan önce de yapılmaktadır.
4- Radyoizotop incelemeler:
Böbrek sintigrafisi: IV yolla verilen radyoopak maddenin böbrek damarlarına ulaşması ve
böbrek dokusunda tutulumunu izleyerek böbrek perfüzyonu ve böbrek işlevleri
değerlendirilmesi amacıyla yapılır Böbreklerde radyoaktif maddenin tutulumuna göre
böbreklerin biçimi, tümör, kist, abse gibi yapıların saptanmasına yardımcı olur.
5- Endoskopik incelemeler:
Sistoskopi: Ucunda optik gözü bulunan ışıklı bir sistoskop aracılığıyla üreterden mesaneye
girilerek taş, tümör, ülser ve hematüriye neden olan patolojilerin görüntülenmesi, idrar
örneği, biyopsi materyali alınması gibi tanı amaçlı olarak yada taş, tümör ve yabancı
maddelerin çıkarılması, radyoizotop yerleştirilmesi, üreterlerin genişletilmesi gibi tedavi
amacıyla uygulanır
6- Ürodinamik incelemeler:
BoĢaltma sistoüretrografisi: Fuloroskopi altında mesanenin idrar tutma kapasitesi ve alt
üriner bölgenin incelenmesi amacıyla yapılır.
7- Ġnvaziv giriĢimler: Böbrek biyopsisi
ÜRĠNER SĠTEM HASTALIKLARI VE HEMġĠRELĠK YÖNETĠMĠ
SĠSTĠT
Mesane duvarının enflamasyonu olup en sık görülen üriner sistem enfeksiyonudur.
Kadın üretrasının daha kısa olması ve üretranın rektuma yakın olması nedeniyle kadınlarda
erkeklerden daha sık görülür. Yüksek risk taşıyan diğer gruplar; yaşlı erkekler ve çocuklar
(özellikler kız çocukları) dır. Etkeni sıklıkla Escerichia Coli (%90) dir.
Sistite yatkınlığı artıran faktörler arasında; prostat hipertrofisi, mesane taşı, gebelik, mesane
kateterizasyonu, nörojenik mesane ve konjenital anomaliler sayılabilir. Sabun, deodorant vb.
maddelerin lokal reaksiyonu da hazırlayıcı etken olabilir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
11
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Belirtileri
Sık ve ağrılı idrar, suprapubik ağrı, dizüri ve kokulu idrardır. Bu lokal bulguların
yanında ateş, üşüme, halsizlik, iştahsızlık ve bilişsel yeteneklerde azalma gibi spesifik
olmayan sistemik bulgularda görülebilir.
Tedavi
Medikal tedavide amaç; neden olan patojenlerin eradike edilmesi, morbiditenin
azaltılması ve tekrarlayıcı enfeksiyonların önlenmesidir. 5-10 gün süreyle antimikrobiyal
tedavi uygulanır. Antibiyogram yapılarak uygun antibiyotik seçilir. Oral antibiyotik
kullanımı tek - yüksek dozda verilir. Oral antibiyotik 3 gün kullanılır. Bol sıvı alması önerilir.
İdrar kültürü tekrarlanır (tedavi sonlandıktan sonra 10-14. Gün).
HEMġĠRELĠK YÖNETĠMĠ
Amaç; Dizürinin geçirilmesi, üst idrar yolu komplikasyonlarının olmaması ve
tekrarlayan atakların yaşanmamasıdır.
HemĢirelik Tanıları
- Enfeksiyona bağlı üriner eliminasyonda değişme
- Tekrarlamaya yönelik önlemler konusunda bilgisizliğe bağlı tekrar enfeksiyon riski
- İdrar yolları mukozasında inflamasyona bağlı ağrı
- Enfeksiyona bağlı hipertermi
Hasta Eğitimi
Yüksek riskli kişilere mesaneyi tümüyle boşaltması, idrar ve dışkı çıkardıktan sonra
perine bölgesini önden arkaya doğru silmesi ve hergün yeterli sıvı alması, reçete edilen
antibiyotikleri sonuna kadar kullanması, idrar rengi ve kıvamındaki her türlü değişikliği
izlemesi, idrar kültürü yaptırmasının önemi, yeterli sıvı alımının önemi (kafein, alkol,
turunçgillerin suları, çikolata ve fazla baharatlı gıdalar mesaneyi irrite edeceğinden
alınmamalıdır) anlatılmalıdır. Üriner bölgeye sıcak su torbası/ped uygulanması yada ılık duş
alma hastanın rahatlamasını sağlar. Cinsel ilişki öncesi ve sonrası mesanenin boşaltılmasının
önemi, semptomlar kaybolsa bile ilaçları düzenli kullanmasının önemi anlatılmalıdır.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
12
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
PĠYELONEFRĠT
Piyelonefrit renal pelvis ve böbrek parankiminin akut ya da kronik inflamatuvar
sürecidir. İnflamatuvar sürece genellikle barsaklarda normal olarak bulunan bakterilerin
invazyonu neden olur (örn. Escherichia coli). Bunun yanı sıra Proteus, Klebsiella, Stafilokok
ve Streptokok etiyolojide rol oynayan diğer patojenlerdir. Piyelonefrit sistitten yukarıya doğru
ilerlemekle, önce renal medullada sonra da kortekste yayılarak gelişebilir. Bundan sonra
enfekte olan kısım fibrozis ve skar oluşumuyla iyileşir. Enfeksiyonun kan yoluyla yayılımı
nadirdir. Hastaların çoğunluğunu 15-40 yaş grubu kadınlar oluşturmaktadır.
Tekrarlayan akut piyelonefrit atakları, mesane tümörleri, prostat hiperplazisi, idrar yolu
taşları, vezikoüretral reflü ve nörojenik mesane gibi önceden var olan faktörlerle birleştiğinde
kronik piyelonefrite yol açabilir. Kronik piyelonefrit genellikle uzun süreli idrar yolu
enfeksiyonunun alevlenmeler ve reenfeksiyonlarla kronik inflamasyon ve skar oluşumuna yol
açmasının sonucudur.
Belirtileri
Akut piyelonefritte alt üriner sistem enfeksiyonlarındaki belirti ve bulgulara ek olarak
ateş, titreme, sıkıntı, yan ağrısı, baş ağrısı, kusma, kilo kaybı, etkilenen tarafta kostavertebral
hassasiyet, kas ağrısı, gibi bulgular vardır. Laboratuvar bulgusu olarak kanda lökositoz,
idrarda bol lökosit ve bakteri kümeleri saptanır. İdrar bulanık ve kötü kokuludur. Akut
bulgular özel tedavi uygulanmasa bile genellikle birkaç gün içinde azalır, ancak bakteriyüri ya
da piyüri devam edebilir. Kronik piyelonefrit tekrarlayan akut piyelonefrit atakları ile gelişir
ve kronik böbrek yetmezliğine ilerleyebilir.
Tedavi
Şiddetli bulantı kusmaya bağlı dehidratasyon ve sepsis belirtileri olmayan hastalar
genellikle evlerinde tedavi edilirler. Hastanın bol sıvı alması ve yatak istirahati sağlanır.
Uygun antibiyotik tedavisi (örn; trimetoprim-sulfometoksazol, siprofloksasin), ateş ve ağrı
kontrolü için antipretik ve analjezik tedavi uygulanır. Kronik piyelonefrit’ te hipertansiyonu
kontrol altına almak için antihipertansifler ve tuzsuz diyet verilir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
13
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
HEMġĠRELĠK YÖNETĠMĠ
Amaç: Ağrının giderilmesi, normal vücut sıcaklığının sağlanması, belirtilerin
tekrarlamaması ve komplikasyonların ortaya çıkmamasıdır.
HemĢirelik Tanıları
- İnflamasyon ve doku travmasına sekonder dizüri, sık idrar ihtiyacı, idrara zor
yetişme ve mesane spazmlarına bağlı ağrı
- Üriner enfeksiyon nedeniyle idrar boşaltım alışkanlığında bozulma
- Hastalığın prognozuna ilişkin bilgi yetersizliğine bağlı anksiyete
- Hastalık, tedavi ve korunmaya ilişkin bilgi yetersizliği
Hasta Eğitimi
Hastaya ilaçlarına reçete edildiği şekilde devam etmesi gereği, tedavinin doğru
sürdürülmesi için idrar kültürü ve enfeksiyonun tekrarlaması izleminin önemi ya da
alevlenmesiyle ilgili bulgu ve belirtiler öğretilmelidir. Antibiyotik tedavisine ek olarak hasta
günde en az sekiz bardak sıvı almaya teşvik edilmelidir. Yüksek miktarda sıvı alımı, enfeksiyon
tedavi edildikten sonra bile sürdürülmelidir. Sık alevlenmeleri ya da reenfeksiyonları olan
hastaya uzun süreli, düşük doz antibiyotik verilebilir. Hastanın tedaviye uyumunu artırmak için
tedavinin nedenini anlaması önem taşır. Perineal bakım konusunda eğitim yapılmalıdır.
Perineal bölgeyi tahriş edebilecek parfümlü ürünler kullanmaması, oturarak ya da küvette
banyo yerine ayakta duş biçiminde banyo yapması konusunda uyarılmalıdır. Sık sık idrar
yaparak mesanede idrar birikiminin önlenmesinin önemi konusunda uyarılmalıdır.
İyileşmeye yardımcı olabilecek yatak istirahatının önemini vurgulanmalıdır.
GLOMERULONEFRĠT
Glomerülonefrit
immünolojik
olaylar
sonucunda
renal
glomerüllerin
iki
taraflı
enflamasyonudur. Glomerüllerde antijen, antikor ve kompleman birikimi sonucu doku hasarı ve
enflamasyon olur. Böbreğin glomerullerinde başlar, tübüler, intertisyel ve vasküler değişiklikler
yapar, proteinüri, hematüri, oligüri ve hipertansiyon bulguları ile seyreder.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
14
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Akut glomerülonefrit (AGN): Bakteriyel kökenli AGN genellikle 2 yaşın üzerindeki
çocuklarda sıklıkla görülen bir hastalıktır. Ancak viral kökenli AGN her yaşta görülebilir.
AGN'li hastaların %1-2'sinde son dönem böbrek yetersizliği gelişebilmeliktedir.
Etiyolojide rol oynayan en önemli etken A grubu Beta hemolitik streptekoklardır. Bu
etkene bağlı farenjit, tonsillit gibi üst solunum yolu enfeksiyonu, impetigo gibi deri
enfeksiyonu geçirilmesinden yaklaşık 1-3 hafta sonra hastalığa ilişkin bulgular gelişir. Viral
kökenli üst solunum yolu enfeksiyonları, kabakulak, su çiçeği, Epstein-Barr, Hepatit B, HIV
gibi enfeksiyon etkenleri de etiyolojide rol oynayabilen diğer etkenlerdir. Bazı olgularda
dışarıdan ilaçlar yada serumlarla vücuda giren antijenler, bazı olgularda da bireyin kendi
böbrek dokusu antijen olarak rol oynamakta ve enflamasyon sürecini başlatmaktadır.
Belirtiler
İlk bulgusu mikroskobik yada makroskobik olarak görülebilen hematüridir. İdrar
bulanıktır.
Yaygın
vücut
ödemi,
hipertansiyon,
oligüri,
hematüri
ve
proteinüri
(glomerülonefropatinin şiddetine göre değişir) vardır, Glomerüler filtrasyonun azalması
sonucunda sıvı tutulumu olur. Ödem başlangıçta gözlerde, ilerledikçe assit ya da bacaklarda
periferik ödem gibi tüm vücuda yayılabilir. Hücre dışı sıvının miktarında artma sonucu
hipertansiyon gelişebilir. Bazı hastalarda anemi de gelişebilir. Daha ciddi olgularda baş ağrısı,
halsizlik, karın ve yan ağrısı bulguları olabilir. Zaman zaman bazı hastalarda hiçbir belirti olmaz
ve sorun rutin idrar tetkikinde belirlenir.
Tedavi
Tedavide belirtilerin giderilmesi üzerinde odaklanılır. Çünkü glomerullerde ve bazal
membrandaki değişiklikleri düzeltecek özel bir tedavi yöntemi yoktur. Glomerüler
inflamasyon (proteinüri, hematüri) bulguları ve hipertansiyon düzelinceye kadar istirahat
önerilir. Ödem, sodyum ve sıvı alımını kısıtlanarak ve diüretik uygulanarak tedavi edilir.
Şiddetli hipertansiyon antihipertansif ilaçlarla tedavi edilir. Azotlu atıklarda artış belirtisi varsa
(örn. BUN yükselmesi) diyetle protein alımı kısıtlanabilir. Yalnızca streptokoksik
enfeksiyon hala devam ediyorsa antibiyotik verilmelidir. Kortikosteroidlerin ve sitotoksik
ilaçların bir yararı gösterilememiştir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
15
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
HEMġĠELĠK YÖNETĠMĠ
HemĢirelik Tanıları
- Böbrek işlevlerinin kalıcı olarak bozulması olasılığı nedeniyle korku
- Böbrek işlevlerinin bozulmasına bağlı sıvı volüm artışı
- Beden algısında değişmeye bağlı sosyal aktivitelerden kaçınma
- Hastalık sürecine bağlı beslenme alışkanlığında değişiklik beden gereksiniminden
az/fazla beslenme
HemĢirelik GiriĢimleri
Boğaz enfeksiyonlarının ve deri lezyonlarının erken tanı ve tedavisi teşvik
edilmelidir. Kültürde streptokok bulunursa, uygun antibiyotikle tedavi (genellikle
penisilin) edilmelidir. Streptokoksik deri enfeksiyonlarının yayılımını engellemek için
kişisel temizlik önemli bir faktördür. Hastaya kalıcı böbrek hasarını önlemede ilaç
tedavisi, yatak istirahatı ve diyetin önemini anlatılmalıdır. Hastaya sıvı ve diyet
kısıtlamalarına uyma konusunda yardım edilmelidir.
Hasta taburcu edilmeden önce
beslenme, sıvı ve aktivite kısıtlamaları ve aldığı-çıkardığı sıvı izlemi konularında hasta
ve yakınlarına eğitim verilmelidir. Hasta ve yakınlarına hekime başvurmaları geren
durumları içeren bir liste verilmelidir.
KRONĠK GLOMERULONEFRĠT
Kronik glomerülonefrit son dönem glomerüler inflamatuvar hastalığı yansıtan bir
sendromdur. Kronik glomerülonefrit akut glomerülonefritin sık aralıklarla tekrarlaması,
hipertansif nefroskleroz, hiperlipidemi, kronik tübülointerstisyel hasar yada hemodinamik
nedenli glomerüler skleroz sonucu gelişir.
Kronik glomerülonefritte proteinüri, hematüri ve böbrek işlevlerinin azalması sonucu
yavaş gelişen üremik sendrom vardır.
Kronik glomerülonefrit sinsi bir şekilde ilerleme
göstererek birkaç yıldan 30 yıla dek olan süre içinde böbrek yetmezliğine gider.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
16
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Belirtiler
Kronik glomerülonefritte birçok klinik belirti ve bulgu vardır. Bir çok hastada uzun
yıllar hiçbir bulgu olmadan hastalık kronik bulgularıyla ortaya çıkabilir. DM, SLE gibi
hastalıklar çoğunlukla böbrek işlevleriyle ilgili bozulmayı maskeleyerek hastalığın erken
dönmede tanınmasını engelleyebilirler. Rutin bir inceleme sırasında hipertansiyon yada BUN
ve serum kreatinin düzeyinde yükselme, rutin göz incelemesinde göz damarlarında
değişiklikler, retinada kanamalar saptanmasıyla ortaya çıkabilir.
Hastalığın ilk göstergesi birdenbire ciddi burun kanaması, inme ya da nöbetdir. Birçok
hasta geceleri ayaklarında hafif şişme olduğunu söyler. Hastalar kilo kaybı, huzursuzluk ve
noktüriden yakınır. Hastada üremi belirtileri görülür. Periorbital ve periferal ödem görülür.
Kan basıncı normal ya da çok yüksektir. Potasyum atılımının azalması, asidoz, katabolizma,
ilaçlarla ve gıdalar ile potasyum alımının artması sonucu hiperkalemi gelişir. Böbreklerin asit
sekresyonunun azalması ve bikarbonat eksiğini tamamlama yeteneğini yitirmesi sonucu
metabolik asidoz gelişir.
Kronik glomerülonefrit ilerledikçe böbrek yetersizliği ve kronik böbrek yetmezliği gelişir.
Tedavi
Tedavi destekleyici ve belirtilere yöneliktir. Hipertansiyon ve idrar yolu enfeksiyonları
mutlaka tedavi edilmelidir. Protein ve fosfat kısıtlaması böbrek yetmezliğinin ilerlemesini
yavaşlatabilir.
HemĢirelik GiriĢimleri
Hasta yatak istirahatına alınarak sıvı elektrolit değişiklikleri, böbrek işlevleriyle ilgili
değişikler izlenir. Sıvı-elektrolit, kardiyolojik yada nörolojik değişiklikler hekime bildirilir.
Hemşire hasta ve aileye emosyonel destek sağlayarak, merak ettikleri konularda soru
sorabilmeleri için uygun ortam ve destek sağlamalı ve gerekli bilgiyi vermelidir. Hastalığın
ileri evrelerinde diyaliz uygulanan hastalarda hemşirelik yönetimi ve evde bakımın
sürdürülmesine ilişkin uygulama ve eğitimler yapılır.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
17
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
NEFROTĠK SENDROM
Nefrotik sendrom glomerül membran geçirgenliğinin arttığı bir klinik durum olup, idrarla
bol miktarda protein atılması söz konusudur. Her yaşta görülebilir ancak vakaların çoğu (%75)
18 yaşın altındadır. Proteinüri, yaygın ödem, hiperlipidemi, hiperkolesterolemi ve idrar
sedimentinde oval yağ cisimciklerinin bulunması ile karakteristik klinik bir tablodur.
Nefrotik sendroma primer glomerüler hastalıklar (glomerülonefrit), enfeksiyonlar
(hepatit, streptokok gibi), neoplazmlar (Hodgkin hastalığı gibi), alerjenler (arı sokması, ilaçlar
gibi) ve birden çok sistemin hastalıkları (diyabetes mellitus gibi) neden olabilir.
Belirtiler
Nefrotik sendromun başlıca belirtisi yaygın ödemdir. Genellikle yumuşak ve basmakla
gode bırakır. Gerek hümoral gerekse hücresel immün yanıtlar nefrotik sendromda
değişikliğe uğrar. Bunun sonucunda enfeksiyon, morbidite ve mortalitenin temel nedeni haline
gelir. Proteinüri, hipoalbuminemi ve hiperlipidemi (azalan serum proteinlerinin neden olduğu
plazma onkotik basınçta azalma karaciğerde lipoprotein sentezini uyarır, bu da
hiperlipidemiye yol açar) görülür. İdrar miktarı ve böbrek fonksiyonları normal ya da çok
bozulmuştur. Hastada iştah kaybı, yorgunluk, baş ağrısı ve huzursuzluk sık görülen belirtilerdir. Kadın hastalarda mensturasyon sorunları oldukça yaygındır.
Tedavi
Tedavide amaç genellikle ödemi gidermek ve temel hastalığı geçirmek ya da kontrol
altına almaktır. Ödemin tedavisinde anjiyotensin dönüştürücü enzim (ACE) inhibitörlerinin
dikkatli kullanımı, steroid içermeyen antiinflamatuvar ilaçlar, düşük sodyum (günde 2-3 gr) ve
düşük - orta derecede proteinli diyet (0.5-0.6 gr/kg/gün) verilir. Nefrotik sendrom tedavisinde
kullanılan diğer ilaçlar, antineoplastik ajanlar (clylophoshamide-Cytoxan), immünosüpresif
ajanlar (azothioprine-Imuran)ve tekrarlamaların görüldüğü hastalarda kortikosteroidlerdir.
Hiperlipideminin tedavisi genellikle başarısız olur. Ancak kolestipol ve lovastatin gibi lipid
düşürücü ajanlarla tedavi serum kolesterol düzeylerinde bir miktar düşmeye neden olabilir.
Ağır olguların tedavisinde kortikosteroidler ve siklofosfamid kullanılabilir. Prednizon
membranöz glomerülonefrit, proliferatif glomerülonefrit ve lupus nefriti olan bazı kişilere etkili
olmuştur.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
18
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
HEMġĠRELĠK YÖNETĠMĠ
HemĢirelik Tanıları
- Ödem nedeniyle deri bütünlüğünde bozulma riski
- İştahsızlık, ve uygulanan diyetle ilgili beslenmede değişiklik/beden gereksiniminden
az
beslenme
- İmmün sistem baskılanmasına bağlı enfeksiyon riski
- Yorgunluk ve güçsüzlüğe bağlı aktivite intoleransı
- Diyet ve tedavilerin yaşam biçiminde değişikliğe neden olmasına bağlı bireysel baş
etmede
yetersizlik
HemĢirelik GiriĢimleri
Hastayı her gün tartarak, aldığı ve çıkardığı sıvı miktarını eksiksiz kaydederek ve karın
çevresi ya da ekstremite boyutunu ölçerek ödemi her gün değerlendirmek gereklidir. Ödemli
derinin dikkatli temizlenmesi gerekir. Travmadan kaçınılmalı ve diüretik tedavisinin etkililiği
izlenmelidir. Hastanın idrarla aşırı protein kaybı nedeniyle yetersiz beslenmeye maruz kalması
mümkündür. Hastanın yeterli miktarda protein alması gerekir. Sodyumu düşük olan, bir diyeti
sürdürmek ise kolay değildir. Hastaya tuzsuz diyeti kolaylaştırıcı ipuçlarını öğretmek gerekir.
Hastalar enfeksiyona yatkın olduğu için, bilinen enfeksiyonlara maruz bırakmamak için
önlem alınmalıdır. Günlük aktiviteler hastanın tolere edebileceği ve yorgunluğa neden
olmayacak biçimde düzenlenir. Sağlıklı ve uygun baş etme yöntemleri konusunda hastaya
destek sağlanır.
BÖBREK YETMEZLĠĞĠ
Böbreklerin metabolik artıkları atma ve sıvı-elektrolit dengesini devam ettirme
fonksiyonlarını yerine getirememesidir. Akut ve kronik olarak ikiye ayrılmaktadır.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
19
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
AKUT BÖBREK YETMEZLĠĞĠ
Akut böbrek yetmezliği (ABY) böbrek fonksiyonlarının saatler veya birkaç gün
içerisindeki bozulmanın yol açtığı üre ve kreatinin gibi nitrojen artık ürünlerinin birikmesi
olarak tanımlanmaktadır. Değişik gerekçelerle hastaneye yatan hastaların ortalama %2-5’
inde, kardiyopulmoner cerrahi uygulanan hastaların %4-15’ inde, yoğun bakım ünitelerindeki
hastaların ise %30’ unda ABY gelişebilmektedir. Hastanede oluşan ABY nedenlerinden en
önemlileri, hipovolemi, hipotansiyon, aminoglikozit, radyokantrast ilaç kullanımı, major
cerrahi operasyonlar olarak sayılabilir.
ABY’ nin evreleri
1- Oligürik evre
2- Poliürik evre
3- İyileşme evresi
Oligürik
evre: Bu dönem birkaç saat içinde sonlanabileceği gibi aylar sürebilir.
Ortalama 10-14 gündür. Oligüri iskemiye bağlı bir nedenle oluştuğunda 24 saat içinde,
nefrotoksik ajana bağlı olarak geliştiğinde ise başlangıcı 1 haftadan daha uzun sürebilir.
Poliürik evre: Bu dönemde günlük idrar miktarı 400 ml’ nin üzerine çıkar, 5-10 lt ye
ulaşabilir. Serum kreatinin ve BUN düzeyleri poliürik dönemin başlangıcında artmaya devam
edebilir. Poliürik dönemde çeşitli komplikasyonlar gelişebilir. Bu evre 1-3 hafta devam eder.
ĠyileĢme evresi: Serum kreatinin ve BUN düzeylerinde azalma ile birlikte iyileşme
dönemi başlar. ABY den sonra böbrekte düzelme ilk 1-2 hafta içinde başlar ve 12 ay boyunca
devam eder.
Nedenleri
Akut böbrek yetmezliği patogenezine göre prerenal, intrarenal (ya da renal parankim) ve
postrenal nedenler şeklinde sınıflanır.
Prerenal nedenler böbrek kan akımını azaltan ve glomerüler perfüzyon ve filtrasyonda
azalmaya yol açan böbrek dışı nedenlerdir. Preranal nedenler akut böbrek yetmezliğinin en sık
görülen nedenleri olup, tüm olguların % 70 kadarını teşkil ederler. En sık görülme nedenleri;
hipovolemi, kardiyak out-putta azalma ve periferik damar direncinin azalmasıdır.
İntrarenal nedenler, böbrek dokusunda doğrudan hasar sonucu nefronların işlev
görememesine yol açan durumlardır. Akut glomerülonefrit ve akut piyelonefrit gibi birincil
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
20
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
böbrek hastalıkları akut böbrek yetmezliğine neden olabilir. Daha sıklıkla olaya yol açan
hasar iskemi, nefrotoksinler (örn. antibiyotikler) ya da nekrotik kas hücrelerinden çıkan
miyoglobin'in neden olduğu akut tübüler nekrozdur (ATN).
Postrenal nedenler idrar akımının mekanik bir şekilde engellenmesini içerir. İdrar akımı
bloke olunca böbrek pelvislerine baskı yapar ve sonuçta böbrek yetmezliği gelişir. En sık
görülme nedenleri; prostat kanseri, benign prostat hiperplazisi (BPH), taşlar, travma ve
tümörlerdir. Bu nedenler, kalıcı hasar gelişmeden saptanabilirse tedavi edilebilir.
Belirtiler
Oligürik evrede genellikle glomerüler filtrasyon hızında (GFH) azalması sonucu
oliguri olur. Oliguri genellikle neden olan olaydan sonraki 1-7 gün içinde gelişir. Oligurik
evre uzadıkça prognoz da kötüye gider. Sıvı volümü aşırı artar, boyun venleri kabarır, nabız
dolgunlaşır, ödem ve hipertansiyon gelişebilir. Aşırı sıvı yüklenmesi konjestif kalp
yetmezliği, akciğer ödemi ve perikardiyal-plevral effüzyonlara neden olabilir. Böbrekler
hidrojenin atılması için gerekli olan amonyak üretemez hale gelince metabolik asidoz gelişir.
Hastada karbondioksit atımını artırmak için Kussmaul solunumu gelişebilir. Serum potasyum
düzeyleri yükselir. BUN ve kreatinin düzeyleri yükselir, oliguriyle birlikte azotemi gelişir.
Poliürik evre idrar çıktısının kademeli olarak 1 -3 L/güne çıkmasıyla başlar, ancak 3-5
L/gün yada üstüne çıkabilir. Bu evrede böbrekler, atıkları boşaltma becerisini tekrar
kazanmıştır, ancak idrarı konsantre edemez. Üremi hala şiddetli olabilir. Bu evrenin sonlarına
doğru hastanın asit-baz, elektrolit ve atık madde parametreleri normalleşmeye başlar. Büyük
miktarda sıvı ve elektrolit kaybı nedeniyle hastanın hiponatremi, hipokalemi ve dehidratasyon
için izlenmesi gerekir.
ĠyileĢme evresinde böbrek işlevleri düzelmeye başlar. GFR artar, BUN ve serum
kreatinin düzeylerinde azalma başlar ve normal değerlere yaklaşır.
ABY'li hastalarda mortalite hızı %30-60'dır. ABY de en sık görülen ölüm nedeni
enfeksiyondur.
Tedavi
Mortalitesi oldukça yüksek olan ABY’ de tedavide ilk amaç hastalığın önlenmesi
olmalıdır. ABY’ nin önemli bir bölümü hastanede geliştiği için risk altındaki hastalarda
potansiyel böbrek yetmezliği nedenleri saptanıp hızla elimine edilmelidir. Tedavi hastanın
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
21
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
belirtilerinin
kontrol
altına
alınması
ve
komplikasyonların
önlenmesine
yönelik
düzenlenmelidir. Bunun içinde;
1- Hipovoleminin düzeltilmesi ve yeterli böbrek perfüzyonu için kardiyak çıktının korunması,
diyalize erken başlanması ve sık uygulanması
2- Oligürik evrede sıvı alımının kontrolü
3- K düzeyinin düşürülmesi
4- Karbonhidrat ve yağ kaynakları sağlayarak vücudun protein katabolizmasını azaltmak
üzere beslenme tedavisinin başlatılması bulunur.
HEMġĠRELĠK YÖNETĠMĠ
Hemşirelik Tanıları
-Sodyum ve su retansiyonuna bağlı sıvı volüm artışı
-İştahsızlık, diyetteki sınırlamalar ve katabolizmanın artmasına bağlı beslenme
alışkanlığında bozulma/beden gereksiniminden az beslenme
-İnvaziv girişimler, üremik toksinler ve immün yanıtın bozulmasına bağlı enfeksiyon riski
-Üremik
toksinler,
sıvı-elektrolit,
asit-baz
dengesizliğine
bağlı
duyusal-algısal
değişiklikler
-Üremik toksinlerin merkezi sinir sistemini etkilemesine bağlı düşünce sürecinde
değişiklik
-Damar girişim yolları yada periton diyaliz kateterine bağlı deri bütünlüğünde bozulma
-Anemi ve üremik toksinlere bağlı yorgunluk
-Hastalık süreci, tedavi rejimi ve prognozun belirsizliğine bağlı anksiyete
-Böbrek işlevlerinin bozulmasına bağlı olası böbrek yetersizliği
-Böbreklerden atılımın bozulmasına bağlı olası hiperkalemi
-Elektrolit dengesizliğine bağlı olası kalpte ritim bozuklukları
-Hidrojen iyonlarının atılımının bozulmasına bağlı olası metabolik asidoz
-Sıvı retansiyonuna bağlı olası pulmoner ödem
-Sağlık durumunda değişikliğe bağlı baş etmede yetersizlik
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
22
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Hemşirelik girişimleri; Sıvı-elektrolit dengesinin sürdürülmesi, metabolizma hızının
azaltılması, akciğer işlevlerinin sürdürülmesi, enfeksiyonun önlenmesi, deri bakımı ve destek
sağlamaya yönelik planlanmalı ve uygulanmalıdır.
KRONĠK BÖBREK YETMEZLĠĞĠ (KBY)
KBY glomeruler filtrasyon değerinde azalmanın sonucu böbreğin sıvı-solüt dengesini
ayarlama ve metabolik-endokrin fonksiyonlarında kronik ve ilerleyici bozulma hali olarak
tanımlanabilir. KBY medikal yönünün yanı sıra hastaların sosyal, ekonomik ve psikolojik
durumlarını da etkilemektedir. Glomerüler filtrasyon değeri 20-25 ml/dk olunca üremik
semptomlar başlar. Son dönem böbrek yetmezliği ortaya çıktığında hastalar diyaliz, renal
transplantasyon gibi renal replasman tedavilerine ihtiyaç duyarlar.
Nedenleri
DM, Hipertansiyon, primer glomerulonefrit, böbreğin, kistik, herediter, konjenital
hastalıkları, intertisyel nefrit/piyelonefrit, vaskülit, renal arter darlığı, malignensi,
nefrolitiyazis, AIDS nefropatisi, amiloidozdur.
KBY’ nin Evreleri
1- Böbrek rezervinin azalması: GFR normalin altına indiğinde meydana gelir. Bu
evrede BUN ve serum kreatinin düzeyleri normaldir. Klinik belirtiler yoktur.
2- Böbrek yetersizliği: GFR 50 nin altına düştüğünde meydana gelir. Azotemi, anemi
ve hipertansiyon görülür.
3- Böbrek yetmezliği: GFR’ nin % 20-25’ in altına düştüğünde meydana gelir. Ödem
metabolik asidoz ve hiperkalsemi gelişir.
4- Son dönem böbrek yetmezliği (ESRD): GFR % 5 in altına düştüğünde meydana
gelir.
Belirtileri
Hastaların kilinik semptom ve bulguları böbrek yetmeliğinin derecesi ve gelişme hızı ile
yakından ilişkilidir. KBY vücuttaki tüm organ ve sistemleri etkilemektedir.
Üriner sistem: Poliüri, noktüri, idrarın özgül ağırlığının 1010'da sabitlenmesinin ardından
böbrek yetmezliği ilerledikçe oligüri ve anüri gelişir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
23
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Metabolik bozukluklar: Yükselmiş BUN ve kreatinin düzeyleri ile orta düzeyde
hiperglisemi ve hiperlipidemiye neden olan insülin direnci görülebilir.
Elektolit
ve
asit-baz
dengesizlikleri:
Hiperkalemi,
hipokalemi,
hipermagnezemi,
hiperfosfatemi sodyum retansiyonu ve metabolik asidoz bulunur.
Hematolojik sistem: Anemi, kanama eğilimleri ve enfeksiyon gelişir.
Cilt: Kaşıntı, gecikmiş yara iyileşmesi, solukluk, tırnak atrofisi, hiperpigmntasyon, üremik
döküntü, nekroz görülür.
Genitoüriner sistem: Kadınlarda amenore, erkeklere testis atrofisi, sperm sayısında azalma,
sperm hareketliliğinde azalma, impotans her iki cinste infertilite, libido azalması ve cinsel
işlevlerde bozulma görülür
Diğer sistemik bulgular arasında; hipertansiyon, periferik ödem, akciğer ödemi, ishal,
bulantı ve kusma, kabızlık, periferik nöropati, osteomalasi, hiperparatiroidi, hipotiroidi,
üremik ağız kokusu, karpal tunel sendromu ve kişilik değişiklikleri de bulunabilir.
Tedavi
İdame diyalize başlanmadan önce konservatif tedavi yapılır. Komplikasyonların
önlenmesi yada geciktirilmesi için antiasid, antihipertansif, eritropoetin, demir preperatları,
fosfat bağlayıcı ajanlar ve kalsiyum bileşikleri ile tedavi uygulanır. Protein alımının
düzenlenmesi, sıvı ve sodyum dengesinin sürdürülmesi ve potasyum kısıtlamaları
beslenmede dikkat edilmesi gereken konulardır. Yeterli kalori ve vitamin desteği sağlanması
da önemlidir. Diyette sıvı kısıtlaması yapılır. Bir gün önce çıkardığı sıvı + 500ml ilavesiyle
alacağı sıvı hesaplanır. Hasta günlük yaşam aktivitelerine katılım için cesaretlendirilmelidir.
Konservatif yöntemlerle böbrek işlevlerinin sürdürülmesi sağlanamayan hastalarda diyaliz ve
transplantasyon tedavisi uygulanması gerekebilir.
HEMġĠRELĠK YÖNETĠMĠ
HemĢirelik Tanıları
-
Böbreğin sıvıları atamaması, aşırı sıvı alımı ve yükselmiş plazm Na düzeylerine bağlı
sıvı hacminde artma
-
Böbrek işlevlerinin kaybedilmesine bağlı yas (keder) beklentisi
-
Kalsiyum emilimi ve fosfat atılımının değişmesi ve vitamin D metabolizmasının
değişmesine bağlı kemiklerde kırılma riski
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
24
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
-
Yağ ve ter bezlerinin aktivitesinde değişme, kalsiyum-fosfat çökeltilerinin birikimi,
kapiller frajilite, aşırı sıvı ve nöropatiye bağlı deri bütünlüğünün bozulması
-
Üreminin üreme ve endokrin sistemleri üzerinde olumsuz etkisi ve böbrek yetmezliği
tedavisinin psikososyal etkisine bağlı cinsel işlev bozukluğu
HemĢirelik GiriĢimleri
Hasta her gün tartılmalı, kan basıncı ölçmeyi öğrenmeli ve ödem, hiperkalemi ve
diğer elektrolit dengesizliklerinin bulgu ve belirtilerini tanıyabilmelidir. Hasta ve ailesi,
diyete kesinlikle uyulması gerektiğinin önemini anlamalıdır. Diyetisyen ve hemşire aileyle sık
sık bir araya gelerek diyet planlanmasına yardımcı olmalıdır. Hastaya ilaçlar, dozlar ve sık
görülen yan etkileri çok iyi anlatılmalıdır. Hastanın, hastalığın tedavisinde esas rolü üstlenmek
üzere motive edilmelidir.
Hasta konservatif tedavi alırken, gelecekte gerekli olabilecek
tedavileri konusunda karar verilmelidir. Hasta ve ailesine diyaliz ve transplantasyon hakkında
gerekli bilgiler verilmelidir.
DĠYALĠZ
Son dönem böbrek hastaları için tedavi seçenekleri renal transplantasyon, periton
diyalizi ya da hemodiyaliz olup, bu hastaların büyük çoğunluğu hemodiyalize bağımlı olarak
hayatlarını sürdürmektedir.
Diyaliz tedavisi hemodiyaliz ve periton diyalizi olmak üzere iki şekilde uygulanır.
Diyaliz yarı geçirgen bir membran aracılığıyla hastanın kanı ve uygun diyaliz solüsyonu
arasında sıvı-solüt değişimini temel alan bir tedavi şeklidir. Sıvı-solüt hareketi genellikle
hastanın kanından diyalizata doğrudur ve bu diyalizatın uzaklaştırılması ile hastada mevcut
olan sıvı-solüt dengesizliği normal değere yaklaştırılır. Sıvı-solüt değişiminin osmoz,
difüzyon ve ultrafiltrasyon olmak üzere iki temel prensibi vardır.
Ozmoz: Sıvıların yarı geçirgen bir zardan düşük konsantrasyondan, yüksek konsantrasyona
geçmesidir.
Difüzyon: Solütlerin yarı geçirgen zardan yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona
doğru geçmesidir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
25
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Ultrafiltrasyon: Uygulanan basınç nedeniyle membranın bir yanından diğer yanına sıvı
transferidir.
Kronik diyaliz tedavisine başlamak için en objektif parametre glomeruler filtrasyon değeridir.
Glomeruler filtrasyon değerinin ölçülmesinde pratikte en sık kullanılan yöntem kreatinin
klirensidir. Kreatinin klirensi 0,1-0,15 ml/dk/kg düzeyine inince diyaliz tedavisine
başlanmalıdır. Pratik olarak kreatinin klirensi 10 ml/dak’nın altına inince (Diabetiklerde15
ml/dak) kreatinin12 mg/dl ve BUN 100mg/dl’yi aşınca kronik diyaliz tedavisine başlanır.
HEMODĠYALĠZ (HD)
Hastadan alınan kanın bir membran aracılığıyla bir makine yardımı ile sıvı ve solüt
içeriğinin yeniden düzenlenmesidir. İşlemin gerçekleşmesi için yeterli kan akımı sağlanmalı
(erişkinde genellikle yaklaşık dk da 200-600 ml) ve bir membran ile makine kullanılmalıdır.
HD geri dönüşü olmayan böbrek yetersizliği olan hastalarda transplantasyon için
uygun böbrek bulununcaya kadar yaşam boyu belirli aralıklarla uygulanan bir tedavi
yöntemidir. HD uygulama sıklığı ve süresi; hastanın kalan böbrek fonksiyonlarına, kullanılan
diyalizerin çeşidine, kan akım hızına, diyetle aldığı protein miktarına ve diğer bazı faktörlere
göre değişmekle birlikte genel uygulama süresi haftada 3 kez 3-4 saattir.
Hemodiyaliz uygulanması için;
-
Yeterli kan akımını sağlayan bir damar yolu
-
Diyaliz membranını içeren diyalizör
-
Diyalizat sıvısı
-
Diyaliz cihazı gereklidir.
Hemodiyaliz için gerekli venöz ulaĢım yolları
Cerrahi olarak oluşturulan arteriyo-venöz (AV) şantlar ile ya da diyaliz kateterleri ile
sağlanmaktadır. En ideal kalıcı hemodiyaliz yolu, cerrahi olarak üst ekstremitede oluşturulan
AV fistüllerdir. Eğer bu mümkün olmuyorsa, ikinci tercih yine cerrahi olarak oluşturulan AV
greftlerdir. Şantlar (AV fistül ya da greft), daha uzun kullanım ömürleri ve kateterlere göre
daha az komplikasyon oranları ile hemodiyaliz için en güvenilir yollardır.
Arteriyovenöz (AV) fistül: Daha uzun süreli HD işlemleri için kalıcı olarak bir arterle ven
arasında cilt altında yapılan anastomoz işlemidir. Arteriyovenöz fistül için en sık kullanılan
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
26
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
ve en çok tercih edilen bölge el bileği seviyesinde radiyal arter ile sefalik ven arasındadır.
Yeni açılan bir AV fistülün kullanımdan önce en az bir ay, idealde ise üç-dört ay
olgunlaşması için beklenmesi gerekmektedir. Fistülün olgunlaşmasını kolaylaştırmak için
hastaya elinde lastik top sıkma vb. güçlendirici egzersizler yapması konusunda uyarı yapılır.
Arteriyovenöz (AV) greft: Damar yapısında bozukluğu olan hastalarda (örm damar
harabiyeti gelişen diyabetli hastalar) arteriyovenöz fistül açılamadığı durumlarda uygulan bir
yöntemdir. Bu amaçla genellikle yapay politetrafluoroethylen kateterler kullanılmaktadır.
Greftlerin açık kalma süresi genellikle 3.yılda %30 iken arteriyovenöz fistülde bu oran %70
civarındadır. Greftlerde enfeksiyon riski %5-20 civarındadır. Bu nedenle greftler diğer
yöntemlerin uygun olmadığı durumlar dışında fazla tercih edilmez.
Kateterler: Genel olarak, daha kalıcı olan cerrahi fistüllerin kullanımı mümkün olana kadar
hemodiyaliz için, ulaşım yolu sağlamak için kullanılırlar. Kateterler cerrahi fistül açılana
kadar ya da açılmış olan fistül olgunlaşana kadar geçen sürede hemodiyaliz ihtiyacı olan
hastalar ve cerrahi fistül açılmasının mümkün olmadığı hemodiyaliz hastalarında
kullanılırlar. Ayrıca kısa süre içinde renal transplantasyon planlanan veya periton diyalizi
başlatılmasını bekleyen hastalara da diyaliz kateterleri takılmaktadır.
Kol yada bacağında fistül açılan hastaların problemlerini en aza indirebilmek için şunlar
yapılmalıdır:
 Pıhtılaşmayı önlemek için sıcak pansuman yapılır, antikuagülanlar verilir,
 Enfeksiyonu önlemek için bölge, antiseptik bir solüsyonla temizlenir ve steril gazlı
bezle kapatılır,
 Kanamaya önlemek için travmalardan korunur,
 Fistülün olduğu bölgeden kan basıncı ölçülmez,
 Hastaya fistülün olduğu kol ile ağır kaldırmaması söylenir,
 Fistülün üzerini sıkan saat, giysi kolu vb. olmaması gerektiği söylenir,
 Bölgedeki derinin esnekliğini korumak için yumuşatıcı kremler sürülmesi gerektiği
söylenir,
 Fistül ayakta ise uzun süre ayakta durmamasının gereği anlatılmalıdır.
HD işlemine başlamadan önce hastanın kilosu, ayakta ve oturur pozisyonda kan
basıncı, beden ısısı, nabız ve solunum hızı kontrolü yapılarak kayıt edilir. İki diyaliz arasında
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
27
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
1.5 kg'dan fazla kilo artışı olmamalıdır. Fistül temizliği yapıldıktan sonra iki ayrı fistül iğnesi
arter ve vene takılarak hasta makineye alınır. Hemodiyaliz işlemi sırasında hasta anormal
fizyolojik değişiklikler yönünden izlenir. Kan sızıntısı, hava embolisi, diyalizerde pıhtılaşma,
diyalizatta değişiklikler ve şant’ta bir problem var mı izlenir. Makine alarm sistemi
çalıştığında alarmın nereden geldiğine bakıp alarm kapatılmalı ve HD işlemine devam
edilmelidir. HD işlemi kan akımı kesilerek sonlandırılır. İlk önce arter iğnesi, daha sonra ven
iğnesi çıkarılır. Setler çıkarılır yerine yenisi takılır ve makine otomatik yıkamaya alınır. HD
işlemi sonrası hastanın TA ölçülür. Kilosu ölçülüp gözlem formuna kaydedilir.
Hemodiyaliz endikasyonları
1- Akut Böbrek yetmezliği (Periton diyalizi uygulanamayan ABY, ağır elektrolit
bozukluğu ve sıvı yüklenmesi gösteren ABY de üremik toksisitenin önlenmesinde,
ABY de profilaksi amacıyla)
2- Kronik böbrek yetmezliği (Cerrahi girişim yapılacak hafif KBY li hastalarda,
konservatif sağaltım yöntemleri ile düzeltilemeyen refrakter ödem, metabolik asidozalkaloz, hiper-hipokalsemi, hiper-hiponatremi, hiperkalemi tablolarında)
3- Son dönem böbrek yetmezliği
-
Akut intoksikasyonlar (İlaçlara bağlı zehirlenmeler, laktik asidoz tabloları)
Hemodiyaliz kontrendikasyonları
1- İleri derecede yaşlı hastalar
2- Kötü gidişli hastalıklara bağlı nefropatiler
3- Kötü prognozlu ağır organik hastalık tabloları
4- HD için sosyal, tıbbi ve kültürel özellikleri taşımayanlar
Hemodiyaliz komplikasyonları
1-
Şant’a bağlı komplikasyonlar: (Tromboz, enfeksiyon)
2-
Akut (erken) komplikasyonlar: (Diyaliz disequilibrium sendrom, hipotansiyon,
hiperkalemi, hiperkalsemi, hipermagnesemi, ateş ve titreme, hava embolisi,
kanamalar, kas krampları, kaşıntı, priapism)
3-
Kronik (geç) komplikasyonlar: (Hipertansiyon, kardiyak kompliksayonlar, nörolojik,
psikolojik, serebral problemler)
4-
Kemik ve eklem bozuklukları (Kalsiyum ve fosfor metabolizması değişiklikleri)
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
28
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
5-
Hematolojik değişiklikler (anemi, kanama, enfeksiyon)
6-
Hepatik değişiklikler (akut, kronik hepatit)
Hemodiyaliz tedavisi uygulanan hasta eğitimi şu konuları içermelidir;
Böbrek yetersizliği ve organizmaya etkileri, böbrek yetersizliğinin nedenleri ve
hemodiyaliz
tedavisinin
gerekliliği,
hemodiyalizin
temel
ilkelerinin
tanımlanması,
hemodiyaliz tedavisi sırasında görülebilecek yaygın sorunlar, önlenmesi ve yönetimi,
önerilen ilaç tedavisi, kullanma yöntemi, olası yan etkileri, hangi durumda hekime baş
vuracağı, diyaliz uygulanan ve uygulanmayan günlerde ilaç tedavisinin nasıl uygulanacağı,
diyet ve sıvı kısıtlaması, nedenleri, kısıtlamaya uyulmaması durumunda yaşanabilecek
sorunlar, sıklıkla yapılan laboratuvar değerlendirmeleri, sonuçları ve uygulanma yöntemleri,
sıvı yüklenmesini belirlemek ve önlemek için yöntemler, kuru ağırlık kavramı ve kilo
kontrolünün nasıl yapılacağı, damar girişim yolunun bakımı, yeterliliğinin nasıl kontrol
edileceği, enfeksiyon belirti ve bulgularının neler olduğu, komplikasyonların nasıl
önleneceği,
kaşıntı,
nöropati
ve
böbrek
yetersizliğine
bağlı
gelişebilecek
diğer
komplikasyonların belirlenmesi, yönetimi ve önlenmesi için stratejiler, anksiyeteyi azaltma
ve bağımsızlığı sürdürme yöntemleri, diyaliz tedavisi için mali olanaklar ve destek
kaynaklarının neler olduğunun belirlenmesidir.
PERĠTON DĠYALĠZĠ
PD hastanın periton boşluğuna belirli aralıklarla diyaliz sıvısı verip toksik ve
metabolik ürünlerin bu sıvıya geçip elektrolit dengesinin sağlanması için bir süre beklettikten
sonra geri alınması yöntemidir.
Hastanın karnına yerleştirilen bir kateter aracılığıyla periton boşluğuna verilen steril
diyaliz sıvısından difüzyon ve ozmoz ilkelerine göre üre ve kreatinin gibi artık ürünleri
yüksek konsantrsayonda bulunduğu peritoneal kandan düşük konsantrasyonda bulunduğu
periton boşluğuna doğru yan geçirgen periton zarından geçerek temizlenmesi ilkesine
dayanır.
Periton diyalizi iki şekilde uygulanır:
1- SAPD (sürekli ayaktan periton diyalizi)
2- APD (Aletli periton diyalizi)
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
29
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
1- SAPD (SÜREKLĠ AYAKTAN PERĠTON DĠYALĠZĠ)
Haftanın 7 günü 24 saat gerçekleştirilen bir sürekli diyaliz yöntemidir. Diyaliz işlemi
hasta tarafından günde 4-5 kez yapılır. Tekniği basittir ve belirli aralıklarla tekrarlanan
değişim işlemlerinden oluşur. Bu değişim işlemi birbirini izleyen basamaklarından oluşur:
Ġnfüzyon: Hastanın vücut yapısına göre karın içine çocuklarda 100-1000 ml, yetişkinlerde
2000-2500 ml özel diyaliz solüsyonu verilir. Diyalizat periton boşluğuna hızlı olarak 10 dk
içinde verilir.
Bekletme: Diyalizatın, kan ile solüsyon arasında üre dengelenmesine izin verecek bir süre
peritonda bekletilmesidir. Bu süre 4-6 saattir.
Drenaj: Bekletme süresinin sonunda karın içindeki diyalizatın boşaltılmasıdır. İşlem
yaklaşık 30 dk sürer.
Diyalizatın 100ml’ sinde 15 gr dektroz bulunur. Genellikle potasyum içermezler.
Hastanın durumuna göre diyalizat sıvısı içerisine potasyum eklenebilir. Fibrin birikimini ve
kateterde oluşabilecek pıhtıyı önlemek için diyalizata az miktarda heparin eklenmelidir.
Diyalizat sıvısının sıcaklığı 37-38 oC olmalıdır.
Diyalizatın periton boşluğuna verilmesi ve alınması peritona yerleştirilen kateterler
yoluyla olmaktadır. Kateter periton boşluğuna yerleşecek uç kısmında, diyaliz sıvısının içe ve
dışa akışını sağlayacak küçük delikler vardır. Kateterlerin üzerinde, 1-2 adet keçe bant
bulunur. Bu keçeler vücutta bulunan bağ dokusu tarafından örülerek kateterin yerinden
çıkmasını engeller.
Katater çıkış yerinin bel çizgisinin üstünde veya altında olması gerekmektedir. Kateter
genellikle göbeğin 3-5 cm altından ve orta hat üzerinde göbek ile simfizis pubis arasına
yerleştirilir. Kateter çıkış yeri bir skar dokusu üzerinde olmamalı ve cilt yağ kıvrımlarının
arasına denk gelmemelidir. Yağ kıvrım ve yayılımı oturma pozisyonunda saptanmalıdır.
Kateter çıkıĢ yerinde infeksiyon geliĢimini önlemek açısından, kateter yerleĢtirildikten
sonra bakım önemlidir:
-
Kataterin takılmasından sonra çıkış yeri ve operasyon bölgesi steril pansuman materyali
ile örtülmeli ve aşırı kanama olmadıkça 7 gün boyunca değiştirilmemelidir.
-
Bu dönemde doku büyümesini sağlamak için çıkış yerinde dönme hareketini engellemek
amacıyla kateter, flaster ile iyice tespit edilmelidir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
30
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
-
Katater takıldıktan 1 hafta sonra katater çıkış yerinin pansumanı her gün yada gün aşırı
yapılmalıdır.
-
Pansuman sırasında enfeksiyon belirtileri olan kızarıklık, ağrı, şişlik, akıntı, ve sıvı
sızması gibi problemler göz ardı edilmemelidir.
-
İyi bir kateter çıkış yeri için kateterin vücut dışında kalan kısmının hareketliliği
engellenmelidir.
-
Kateter çıkış yeri tam iyileştikten sonra hasta banyolarını açıkta yapabilir. Banyo duş
şeklinde yapılmalıdır.
-
Banyodan sonra çıkış yeri temizlenerek steril kuru spançla örtülmelidir.
-
Kateter çıkış yerinin iyileşmesi için diyaliz 1-3 hafta ertelenir. Bu arada hastaya HD
uygulanır.
-
Kateter yerleştirildikten sonra peritoneal kavite sıvı berraklaşana kadar heparinli diyaliz
sıvısı ile yıkanmalıdır.
-
Eğer diyalize hemen başlanması gerekiyorsa genellikle düşük volümler ile hasta yatar
pozisyonda diyaliz yapılmalıdır. SAPD başlanana kadar 1000 cc diyaliz solüsyonu ile
haftada 1 veya 2 defa kateterin açıklığı kontrol edilmelidir.
Periton diyaliz endikasyonları
-
Akut/Kronik böbrek yetmezliği
-
Akciğer ödemi ve kalp yetmezliği
-
Metabolik asidoz ve elektrolit bozuklukları
-
İntoksikasyonlar
Periton Diyalizi Kontrendikasyonları
-
Abdomen duvarı ve derisinde enfeksiyon
-
Yakın dönemde geçirilmiş karın ameliyatları
-
İleus
-
Abdominal ve pelvik malign lezyonlar
-
Kolostomi
-
Kronik barsak hastalıkları
-
Hidrotoraks
-
Kanama diyatezi
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
31
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
-
Herniler (Diyafragmatik, inguinal)
-
Bireyin isteksizliği yada uyum güçlüğü
-
Gebelik (3. Trimester)
-
Aktif depresyon, mental gerilik ve demans sorunu olan hastalar
Periton diyalizinin komplikasyonları
-
Peritonit
-
Perforasyon
-
Ağrı
-
Kanama
-
Kanül kenarından sızıntı
-
Obstrüksiyon
2- APD (ALETLĠ PERĠTON DĠYALĠZĠ)
Evde makine aracılığıyla uygulanan periton diyaliz işlemine APD denir. Hasta
yatmadan önce set ve solüsyon torbalarını periton diyalizi makinesine yerleştirir ve makineyi
programlar. Kişi uyurken gece boyunca makine karın boşluğuna diyaliz sıvısı verir, bekletir
ve boşaltır.
SAPD tedavisi uygulanan hasta eğitimi şu konuları içermelidir;
Böbreğin işlevlerinin neler olduğu, böbrek yetersizliği ile ilgili temel bilgiler, PD
uygulamasının temel ilkeleri, kateter ve çıkış yerinin kontrolü ve bakımı, yaşam bulgularının
ve kilo izleminin nasıl yapılacağı, sıvı dengesinin izlemi ve yönetimi, aseptik tekniğin temel
ilkeleri, aseptik teknikle SAPD değişim işleminin nasıl yapılacağı, PD' nin komplikasyonları,
önlenmesi, bulguları ve yönetimi, diyaliz solüsyonuna ilaç ilave etme işleminin nasıl
yapılacağı, steril diyaliz solüsyonun nasıl temin edileceği, yaptırılması gereken rutin
laboratuvar incelemeler ve sonuçların s
nasıl değerlendirileceği, diyet kısıtlamaları,
kullanacağı ilaçlar, kullanım amacı, dozu, etkileri, olası yan etkileri, saklama yöntemleri ve
hekimle ne zaman iletişime geçmesi gerektiği, diyaliz gereçlerinin temini, saklanması ve
uygulamaların nasıl kaydedileceği, bakımın ve tedavinin sürekliliği için nasıl plan yapılacağı,
acil durumlarda yapılması gerekenlerdir.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
32
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
ÖZET
Hemşire üriner sistem problemi olan hastanın durumunu değerlendirmeli ve sağlık
öyküsü almalıdır. Bu hastalıklar tüm vücut fonksiyonlarını etkilediği için tepeden tırnağa
kadar iyi bir fiziksel değerlendirme yapabilmelidir. Üriner sistem hastalıklarının tanısı için
idrar, kan muayeneleri, böbrek fonksiyon testleri, radyolojik çalışmalar ve biyopsi gibi çeşitli
incelemeler yapılmaktadır. Hemşire bu tanı testleri ve yapılma amacını bilmeli ve testler
yapılırken gerekli hemşirelik girişimlerinde bulunmalıdır.
Üriner sistem enfeksiyonlarından korunma, hastalıkların tedavi ve bakımında uygun
hemşirelik
girişimleri
değerlendirilmelidir.
yapılarak
Sistit’
ten
beklenen
hasta
korunmada
sonuçlarına
doğru
perine
ulaşılıp
ulaşılmadığı
temizliğinin
önemi,
glomerulonefritten korunmada üst solunum yolları ve deri enfeksiyonlarının zamanında
tanınması uygun tedavisinin yapılması önemlidir. Kronik böbrek yetmezliği için yüsek risk
grubundaki bireylere yapılacak tarama testleri ile hastalığın erken evrede saptanması ve
ilerlemesinin engellenmesi için toplumun sağlıklı yaşam değişiklikleri yönünde eğitilmesi
gereklidir.
Üriner sistem hastalıklarında bakımın hedefleri iyi tanımlanmalı ve beklenen
sonuçlara ulaşabilmek için uygun girişimler yapılmalıdır.
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
33
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
DEĞERLENDĠRME SORULARI
1-
Hangisi böbreklerin görevlerindendir?
a)
Artık ürünlerin dışarıya atılması
b)
Asit-baz dengesinin sürdürülmesi
c)
Kan basıncının düzenlenmesi
d)
Aktif D vitaminin sentez edilmesi
e)
Hepsi
2- Hangisi üriner sistemle ilgili problemi olan hastanın fiziksel değerlendirmesi yapılırken
incelenecek kriterlerden değildir?
a)
Kan basıncını değerlendirmek
b)
Solunum hızı ve ritmini değerlendirmek
c)
Böbreklerin boyut ve biçimini değerlendirmek
d)
Kadınlarda valsalva manevrası sonrası idrar kaçırma olup olmadığının değerlendirmek
e)
Hastalığa psikolojik uyumunu değerlendirmek
3- Hangisi femoral arterden kateter ile girilerek opak maddenin verilmesi ile böbrek
damarlarının görüntülenmesi işlemidir?
a)
İntravenöz piyelografi
b)
Retrograd piyelografi
c)
Renal anjiyografi
d)
Böbrek sintigrafisi
e)
Sistoskopi
4- Hangisi mesane duvarının enflamasyonudur?
a)
Sistit
b)
Piyelonefrit
c)
Üretrosel
d)
Sistosel
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
34
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
e)
Enterosel
5- Hangisi akut glomerulonefrit (AGN) için yanlıştır?
a)
Bakteriyel kökenli AGN genellikle yaşlılarda daha sık görülür.
b)
En önemli etkeni A grubu Beta hemolitik streptekoklardır.
c)
Kabakulak, suçiçeği, hepatit b gibi enfeksiyonlar sonucunda da oluşabilir.
d)
Yaygın vücut ödemi görülür.
e)
Tedavide belirtilerin giderilmesi üzerinde odaklanılır.
CEVAP ANAHTARI
1. E
2. E
3. C
4. A
5. A
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
35
ÜRİNER SİSTEM HASTALIKLARI VE HEMŞİRELİK BAKIMI
Kaynaklar
1- Durmaz Akyol A. Üriner sistem hastalıklarında bakım. Nefroloji, diyaliz ve
transplantasyon hemşireleri derneği yayınları No: 4, İzmir 2005
2- Akpolat T, Utaş C. Hemodiyaliz hemşiresi el kitabı. Güzel Sanatlar matbabası A.Ş.
İstanbul 2001
3- Görgülü S. Hemşireler için fiziksel muayene yöntemleri. Ankara 2004
4- Akdemir N. İç hastalıkları ve hemşirelik bakımı. Ankara 2005.
5- Karadakovan A, Eti Aslan F. Dahili ve cerrahi hastalıklarda bakım. Nobel kitabevi
Adana 2010
6- Akbayrak N, Erkal S, Ançel G, Albayrak A. Hemşirelik Bakım Planları (Dahiliye –
Cerrahi ve psikososyal boyut) Alter yayıncılık Ankara 2007
7- Akbayrak N, Hatipoğlu S, Şenel N. İç ve Cerrahi hastalıkların bakımında Klinik
Rehber. Damla matbaacılık Ankara 2007
8- Durna Z. İç hastalıkları Hemşireliği Uygulama Rehberi. Cinius yayınları 2009
36
ÖNERĠLEN KAYNAKLAR
1- Hemodiyaliz hemşireliği uygulamaları, Nefroloji, diyaliz ve transplantasyon
hemşireliği derneği yayınları, İstanbul 2002
2- Ateş K. Kronik böbrek hastalığını önlenmek için ne yapmalıyız?. 12. Ulusal iç
hastalıklar kongresi konuşma metinleri kitabı
3- Alp E. İdrar yolu enfeksiyonları.
http://tip.erciyes.edu.tr/Ders_Notlari/Dahili_Tip/Klinik_Mikrobiyoloji/Emine_Alp/%C
4%B0drar%20yolu%20%C4%B0nfeksiyonlar%C4%B1%20emine%20alp.PDF
Atatürk Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi
Download