tc turgut özal üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü siyaset bilimleri ve

advertisement
T.C.
TURGUT ÖZAL ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
SİYASET BİLİMLERİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI
BULGARİSTAN MÜSLÜMAN-TÜRK
AZINLIK SORUNLARI
GÜNÜMÜZ BALKAN SİYASETİ
PROJE ÇALIŞMASI
Haz rlayan
İsmail CİNGÖZ
Danışman
Dr. Erjada PROGONATİ
Ankara-2013
1
ÖZET
Dr. Erjada PROGONATİ *1
İsmail CİNGÖZ2
BULGARİSTAN MÜSLÜMAN-TÜRK AZINLIK SORUNLARI3
Tarihi çok eski dönemlere uzanan Balkanlar bölgesi jeopolitik yap ›s
nedeniyle birçok kavmin işgali, yerleşmesi, savaşları ve güç mücadelesine sahne
olmuştur. 1352 yılından itibaren Gelibolu üzerinden Balkanlara geçen Osmanlı
Türkleri ile bölgeye Türk unsuru hâkim olmuş ve yaklaşık 600 yıl bölgenin adalet
timsali olmuşlardı.
Türklerin gelişi ile Hıristiyan bir coğrafyaya İslam ögesi de girmiş demekti.
Frans›z ihtilalinin milliyetçilik ak ›m ›n › f ›rsat bilen ve zay flamakta
›
olan Osmanl
Devleti’nin durumundan da istifade ile bölgeye hâkim olmak isteyen başta Rusya ve
Patrikhanenin kışkırtmaları ile etnik olaylar başlamış, Osmanlı topraklarında ardı
ardına bağımsızlık ilanları yaşanmıştı. Fakat bağımsızlığını kazanan bu devletler
Osmanlının adaletine karşılık kin ve nefretle Müslüman-Türk unsuruna saldırmışlar,
katliamlar, işkenceler, sürgünler ve göçlerle dolu bir yüzyıl yaşanmasına sebep
olmuşlardı.
Bu bölgede en fazla zulümle anılan millet Bulgarlar olarak öne çıkmıştır.
1877’den neredeyse kesintisiz diyebileceğimiz bir periyotla, 1990’lara kadar süren
sistematik bir yöntemle az›nl klara, özellikle de Müslüman-Türk unsuruna
saldırmıştır. Çünkü azınlık saydığı unsur içerisinde azınlığa düşme korkusunu sürekli
yaşamış olan Bulgarlar, türlü tedhiş hareketi ile göçü teşvik edici politika yürütmüş
1
Turgut Özal Üniversitesi Öğretim Üyesi
Turgut Özal Ünv. Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler Yüksek Lisans Öğrencisi
3
Turgut Özal Ünv. Siyaset Bilimleri ve Uluslararası İlişkiler, Yüksek Lisans, “Günümüz Balkan
Siyaseti” Dersi, Dönem Projesi Çalışması, Ankara, Aral k, 2013.
2
2
olmasına rağmen istediği sonucu alamayınca bu defa zorla asimile politikasını işleme
sokmuştur.
Bulgarlar ne yapt larsa Müslüman-Türk unsurunu tüketememişler ve
nihayetinde uluslararas› bask lara da dayanamayarak pes etmişlerdir. Tabi burada
Komünizmin sona ermesi bir kırılma noktası olmuştur. Ardından NATO ve BM
üyeliği de politikalarını uluslararası normlara çekmek zorunda kalan Bulgaristan’da
azınlık sorunları çözülmüş gibi görünse de halen ince politikalarla gizli bir şekilde
yürütüldüğü dikkatli gözlerden kaçmamaktadır.
Türkiye ile Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız arasında var olan gönül
bağlarımızın hiçbir zaman eksilmeyecek ve kesilmeyecek olduğundan hiç kimsenin
şüphesi yoktur ancak planlı, sistematik ve her zamankinden daha sıkı çalışılması
gerektiği hatırdan çıkartılmamalıdır. Çünkü tabiat boşluk kabul etmez. Bizim
bırakacağımız boşluğu, olumsuz başka unsurlar dolduracaktır.
Anahtar Sözcükler
1. Osmanl Devleti,
2. Türkiye,
3. Balkan
4. Bulgaristan,
5. Az›nl k.
:
3
İÇİNDEKİLER
ÖZET
1
İÇİNDEKİLER
3
GİRİŞ
5
BİRİNCİ BÖLÜM
OSMANLI DÖNEMİ BALKANLAR-BULGARİSTAN-TÜRKLER
1.1. Balkanlar
6
1.2. Bulgaristan’ın Bağımsızlığı ve Sonrasındaki Savaşlar
8
1.3. Osmanl Dönemi Asimilasyon ve Yok Etme Siyaseti
10
1.4. Göçlerin Etkileri
12
İKİNCİ BÖLÜM
CUMHURİYET DÖNEMİ
2.1. 1920 – 1940 Y›llar › Aras nda Göçler
14
2.2. 1945 Sonras Göçler
15
2.3. Yak n Akraba Göçü
17
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1984 TÜRK AZINLIĞI ERİTME/ASİMİLASYON POLİTİKASI
3.1. Yeniden Canlanma (İsim Değiştirme) 1984-1985
18
3.2. 1989 Göçü
20
3.3. Geriye dönüşler ve Sebepleri
22
4
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KOMÜNİZMİN ÇÖKÜŞÜ VE YENİ SİTEM
4.1. Demokrasiye Geçiş ve Sonrası
23
4.2. Türklerin Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH)
23
4.3. Bulgar Milliyetçi Partileri
24
SONUÇ
Bulgaristan Türklerinin Devam Eden Sorunlar ve Öneriler
25
KAYNAKÇA
28
5
GİRİŞ
Bu çalışmam ile Osmanlı Devleti’nin 1877 sonrası Balkanlarda otoritesinin
zayıflaması sonrası şimdiki Bulgaristan Devleti sınırları içerisinde kalan MüslümanTürk azınlığın yaşamış olduğu zulüm ve baskıları ve yapılanlar sonrası yaşanan
göçleri ortaya koymaya çalıştım.
Çalışmamın birinci bölümünde kısaca Balkanlar hakkında bilgi ile Osmanlı
Devletinin bölgeyi hâkimiyeti altına alması ve yaklaşık 600 yıl süren adilane
yönetimine karşılık, Balkanlarda Osmanlı Devletinden bağımsızlığını kazanan
devletler arasında olan Bulgaristan’ın Osmanlı Dönemini kapsayan İslam ve Türk
unsurlarına karşı baskı ve zulmü sonrası yaşanan ilk göçler ve Cumhuriyete kadar
olan k›sm ›n › ele ald m.
İkinci bölümde Osmanlı Devleti sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti
dönemi içerisinde 1920-1984 arasındaki Bulgar mezalimi, yaşanan göçleri ve bu
göçlerin sonuçlar ›n › ele ald m.
Üçüncü bölümde ele aldığım 1984 sonrası Bulgar politikası ile asimilasyonun
artık nasıl zirveye çıktığını, dayanılmaz zulümlere uluslararası tepkilerin gelmesi ile
yaşanan 1989 son göç dalgasını ve mecburiyet karşısında yapılan geri dönüşleri
işledim.
Dördüncü bölümde ise iflas eden Komünizm sonras › Bulgaristan’ n 1990
sonras› yeni siyasi yap ›s ›n ›k ›saca ele ald m.
Sonuç bölümünde ise çözümlenmiş gibi görünen ama ince ayr ›nt larla devam
ettirilen sorunlar › ve çözüm önerilerini Say n Rafet ULUTÜRK’ün Bulgaristan’da
Türklerin Problemleri isimli yaz›s ndan faydalanarak özet o larak ele ald m.
Çalışmamı
yaparken
özellikle,
ders
hocam
Sayın
Dr.
Erjada
PROGONATİ’nin yönlendirdiği çalışma ve araştırma metotları ile Yüksek Öğretim
Kurulu Ulusal Tez Merkezi’nde yayınlanmış tezlerden de yararlandım. Konu çok
geniş kapsamlı bir alanı kapsamakta olup özet halinde yazmaya gayret ettiğimi
bilgilerinize sunar m.
6
BİRİNCİ BÖLÜM
OSMANLI DÖNEMİ BALKANLAR-BULGARİSTAN-TÜRKLER
1.1. Balkanlar
Köprü, kavşak, karışım, halk salatası, dağlık yer anlamlarına gelen ve Avrupa
Kıtasının güneydoğusunda yer alan Balkan Yar ›madas ›, Ora Avrupa ve Akdeniz hatt
üzerinde olmas nedeniyle jeostratejik bir konuma sahip bir konumdad r. Balkan
ülkeleri kavramı ise bu coğrafyada bulunan; Türkiye, Bulgaristan, Romanya,
Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Sırbistan, Karadağ, Hırvatistan
ve Slovenya devletleri için kullan›l r. Avrupa için anlam› ise barut f ›ç ›s , düello
sahasıdır (Gökyer, 2011: 1) (Şaybak, 2006: 50).
Balkan tarihi Akdeniz kadar eskiye dayan r. “Balkan” kelimesi kök itibariyle
Türkçe kökenli bir kelimedir. Bu nedenle son zamanlarda Bat ›l › yazarlar taraf ndan
“Güneydoğu Avrupa” tan›m › ile kullan lmaya gayret gösterdikleri gözden
kaçmamaktadır. Anlaşılıyor ki kelime kökünün Türkçe olması bile bazılarını rahatsız
ediyor. Bu rahatsızlığın arka planı değerlendirildiğinde Türk ve Müslüman imajının
bölgeden silinme gayreti olduğu bariz şekilde anlaşılmaktadır. Çünkü XIX. Yüzyıla
kadar bölge için Avrupal lar bile “Avrupa Türkiye’si, Avrupa’daki Türkiye” tabirini,
buna karşılık Osmanlı Devleti “Avrupa-i Osmani” ve “Rumeli-i Şahane” ismini
kullanıyordu (Şaybak, 2006: 50-52).
Türklerin Balkanlara yerleşmeleri iki ayrı koldan olmuştur. Önce Hazar
Denizi-Karadeniz’in kuzeyinden gelen ilk Türk kavimleri, M.S. 300’lü y llardan
itibaren bölgeye yerleşmeye başladılar. İlk gelen Türk kavimleri; Bulgar, Peçenek,
Oğuz, Kuman (Kıpçak) ve Ogur (Utrugur, Utrugur) bilinen Türk boylar ›d r. Fakat bu
Türk boylarının büyük çoğunluğu zamanla Hıristiyanlaşarak Slavlaşlar ve asimile
olarak benliklerini kaybettiler (Şaybak, 2006: 58).
7
Balkanlara yerleşen diğer Türkler ise Anadolu üzerinden gelen Osmanlı
Türkleridir ve konumuz dâhilinde Balkanlara geçerek yerleşen Osmanlı Türklerinin
Bulgaristan ile olan etnik sorunlarını inceleyeceğiz.
Osmanlı Devleti’nin ikinci Padişahı Orhan Gazi’nin oğlu Şehzade Süleyman
Paşa 1352 yılında Gelibolu Yarımadasına ayakbastı ve bir yıl içerisinde Tekirdağ
bölgesini fethetmeyi başardı. Daha sonra tahta geçen Sultan I. Murad, 1361’de
Edirne’yi, 1362’de Filibe’yi, 1364’de Stara Zagora (Zağra)’yı ele geçirdi. Sonraki
Padişah Yıldırım Bayezid ise 1395’de Bulgarların o zamanki başkenti Tırnova’yı
fethetti ve böylece Bulgaristan tamamen Osmanlı egemenliğine dâhil oldu. Böylece
beş yüz yıl sürecek Osmanlı adalet ve hoşgörü dönemi başlamış oldu (Konukman,
1990: 20).
Bulgaristan’›n fethi s ›ras ›nda XI. Yüzy ldan itibaren bölgeye yerleşmiş olan
ve XIV. Yüzyıldan itibaren İslamiyet’e girmeye başlamış olan Kuman (Kıpçak)
Türkleri Osmanlı fethine yardımcı olmuşlardı. Onların bu yardımlarından dolayı
“pomaga” yard›mc › s ›fat verildi ve bu tarihten itibaren de “Pomak Türkleri”
denilmeye başland (Nevrezova, 2006: 9).
Osmanlı Devleti Balkan coğrafyasına genel olarak Rumeli adı verdi ve
fetihlerle birlikte nüfus yapısında denge oluşturmak amacıyla Anadolu’dan kitleler
halinde Müslüman Türk nüfusunu iskân ile bölgeye yerleştirmeye başlamıştı. K sa
zamanda Balkanlarda Müslüman Türk nüfusu artmış özellikle de Bulgaristan’da %
70-80’e varan oranda Türk nüfusu çoğunluk hale gelmiştir (Maral, 2010: 1).
Balkan
halklar nda
özellikle
de
Ortodoks-Slav
kökenliler
Osmanl
egemenliğini kendileri açısından siyasal, ekonomik ve kültürel yönden bask dönemi
olarak nitelenerek geri kalmışlıklarının sebebi olarak görmektedirler. Bir diğer konu
da bölgeye İslam’ı getirmiş ve Arnavutlar, Boşnaklar, Pomaklar ve Torbeşler kısmen
veya tamamen Müslüman olmalar na sebep olmuşlardır. Bu konuları Osmanlının
olumsuz unsurlar olarak görmektedirler. Türklerin Balkanlara geçtikleri tarihten bu
yana bilinçaltlar nda biriktirdikleri bir nefret söz konusudur. 1683 Viyana
bozgunundan itibaren gizli nefretler açığa çıkmaya başlamış isyan ve ayaklanmalar
baş göstermeye başlamıştı (Şaybak, 2006: 60).
8
1.2. Bulgaristan’ın Bağımsızlığı ve Sonrasındaki Savaşlar
Bulgarlar XIX. Yüzyıla kadar barış içerisinde sorunsuzca Türklerle bir arada
yaşamışlar, Osmanlı kurum ve kuruluşlarının paralelinde kendileri de istedikleri
kuruluşları serbestçe oluşturabilmişler, kendi dillerinde eğitim görebilmişlerdi. Hatta
Bulgar gençleri daha iyi bir eğitim için özgürce İstanbul veya Rusya’ya
gidebilmişlerdi (Maral, 2010: 2).
1820 yılında Rusya’da “Birleşik Slavlar Cemiyeti” kuruldu. Bu cemiyet ile
Çekoslovaklar ›, Polonyal ›lar ›, Bulgarlar ›, S ›rplar ,› H rvatlar
›
, Slovenleri ve
Karadağlıları Slav kabul eden Ruslar kendi bayrağı altında birleştirmeye
çalışıyorlardı (Konukman, 1990: 22).
Frans z ihtilalinin milliyetçilik fikirleri ile Ruslar n Pan-Slavist politikalar ,
Fener Rum Patrikhanesi’nin Bulgarları isyana teşvikleri ile birleşince 1841 yılında
Rusların da desteğiyle ilk ciddi isyan gerçekleşmiş ve fırsat buldukça tekrarlanır hale
gelmişti. Osmanlı Devleti’ne karşı bu isyanlar 1841’de Niş’de, 1850’de Vidin’de,
1856’de da Tırnova’da devam etmiştir. Her isyan Türk köylerinin yakılması,
Müslüman ahalinin katledilmesi demekti (Maral, 2010: 2) (Orhan, 2008: 4)
(Nevrezova, 2006: 9).
Tarihe 93 Harbi olarak geçen, 1877-1878 Osma ›-Rus Savaşı Türkler için
kelimenin tam manasıyla felaketle sonuçlanmış, savaş sonrası Rusların desteğiyle
Bulgarlar Çatalca’ya kadar gelmiş, nihayetinde 3 Mart 1878’de Ayastefanos
(Yeşilköy) Antlaşması imzalanarak Tuna vilayetinde bir Bulgaristan Prensliği
kurulmuştur. Bu antlaşma ile Sırbistan, Romanya ve Karadağ Osmanlı Devletinden
ayrılmış ve bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi (Nevrezova, 2006: 10). Tuna cephesinde
devam eden yedi ay süreli savaş sonucunda 600 binden fazla Müslüman Türk göçe
zorlanmış, 350 binden fazlası ise katliam, açlık, soğuk ve salgın hastalıklarla feci
şekilde hayatlarını kaybetmiştir (Maral, 2010: 2). İlk kez Anadolu’ya Türk göçü bu
savaş ile başlamış oldu ve maalesef ardı kesilmez bir şekilde de devam edecekti
Bulgar Prensliği kurulmadan önce Bulgaristan coğrafyasında 1876 yılında
1.120.000 Türk ve 1.130.000 Bulgar yaşamaktaydı ve işlenebilen tarıma elverişli
topraklar n %70’i Türklerin elindeydi. 1877–1878 göçü sonunda Türkler
Bulgaristan’›n büyük bir k ›sm nda azınlığa düşürülmüş oldu. 1886’dan 1902 yılına
9
kadar 145.356 kişi kayıtlı olarak Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç etmiştir
(Nevrezova, 2006: 11).
Osma ›-Rus Savaşı sonrası 13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin
Antlaşması ile Özerk Bulgaristan Prensliği kurulmuş ve sınırları içerisinde kalan
Türk halkının hayat mal mülk ve diğer her türlü hakları güvence altına alınmıştı. Bu
antlaşma taahhüdüne rağmen Bulgarlar sözlerinde durmamış, Türk köylerine
bask›nlar, öldürme, yaralama ve y ›ld rma eylemleri artarak devam etmiştir (Maral,
2010: 3).
Bulgar zulmü dayan›lmaz hal al ›nca Türkler mallar ›n › yok pahas ›na sat yor,
satamayanlar olduğu gibi Bulgarlara terk ederek canlarını kurtarmaya çalışıyorlardı.
O dönemde Fransa’n n Varna Viskonsolosu Henri Muttet’in, 12 Ekim 1880 tarihli
raporu, Fransa’nın Rusçuk Konsolosu M. Ferret’in 16 Ağustos 1879 tarihli raporu,
yine Fransa’n›n Edirne Konsolosu Laffon’un 31 Ekim 1883 tarihli raporlar Türk
göçlerini ayrıntıları ile gösteren resmi belgeler olarak tarihe geçmiştir (Maral, 2010:
3-5).
5 Ekim 1908 tarihinde Özerk Bulgaristan Prensliği krallık ilan ederek
bağımsızlık elde etti ve Osmanlı Devleti de 19 Nisan 1909 da bu bağımsızlığı tanıdı,
daha doğrusu şartlar gereği tanımak zorunda kaldı. Bulgaristan ile bir protokol
imzalayarak Türk-Müslüman topluluğun din ve mezhep özürlüğü, medeni ve siyasi
haklarının Bulgar halkı ile eşit ölçüde hak sahibi olduğu ve azınlık hakları olarak
teminat alt ›na al ›nd › ama Bulgarlar emperyalist bask › politikas ›n › h z kesmeden
sürdürmeye devam etti (Nevrezova, 2006: 11).
1912-1913 I. Balkan Savaşı sonrası, Londra Antlaşması ile Osmanlı
Devletinden toprak elde eden Balkan Müttefikleri arasında toprak paylaşımı
nedeniyle çıkan anlaşmazlık neticesinde çıkan II. Balkan savaşına Osmanlı Devleti
de dâhil olmuş ve Bulgaristan yenilmişti. Bu savaş sonrasında 29 Eylül 1913’te
Osmanlı Devleti ile Bulgaristan arasında İstanbul’da Dostluk ve İyi Komşuluk
Antlaşması imzalanmış ve Bulgaristan’da kalan Türk-Müslüman az›nl ›k haklar bir
kez daha garanti alt na alınıyordu. Bu antlaşmaya rağmen Bulgar hükümeti ve
komitacıların zulümleri eksilmemiş önceki gibi devam etmiştir. Balkan Savaşı
sonras Balkanlardan 200 bin Müslüman-Türk Osmanl› topraklar na göç etmek
zorunda kalmıştı (Maral, 2010: 5-7).
10
Burada şunu da belirtmek gerekir ki, Balkan Savaşlarında ve sonrasında
Bulgar mezalimine uğrayan yalnız Müslüman-Türkler değildi. Bulgar sınırları
içerisinde kalan Rumlar ve Museviler de zulme uğramıştır. Rum kiliseleri yıkılmış
veya Bulgar kilisesine çevrilmiş, para ve dayak cezalar ile Rum ve Musevi
unsurların da Bulgarlaştırılmasına çalışılmıştır. Hatta Osmanlı askerleri Edirne’yi
işgalden kurtardığında İslam halkının yanında Gayri Müslim halk da bunu sevinçle
karşılamıştır (Orhan, 2008: 65).
Balkan Savaşları Türk-Bulgar ilişkilerini bozmuştu ama I. Dünya Savaşında
aynı blok içerisinde yer alarak birlikte Ruslara karşı savaşmışlardı. Osmanlı Devleti
gibi Bulgarlar da bu savaştan yenik çıktılar. Osmanlı Devletinin taraf olmadığı
Neuilly Barış Antlaşmasını Müttefik kuvvetlerle 27 Kas m 1919’da imzalayan
Bulgaristan bu antlaşmayı “Anayasa Değerinde” olarak kabul etmek suretiyle
imzalamış ve azınlık haklarını korumayı taahhüt ederek, bundan sonra yapacağı
kanunlar ile resmi kararlarının azınlık hakları hilafına olamayacağını da kabul
etmiştir. Türklerin I. Dünya Savaşında birlikte savaşmış olmalarının da etkisiyle bu
antlaşma sayesinde 1923 yılına kadar iktidarda kalan Bulgaristan Çiftçi Partisi
yönetiminde Türkler biraz olsun rahat etmişlerdi (Nevrezova, 2006: 12) (Maral,
2010: 7).
1.3. Osmanl Dönemi Asimilasyon ve Yok Etme Siyaseti
13 Temmuz 1878 tarihinde imzalanan Berlin Antlaşması ile Özerk
Bulgaristan Prensliğinin kurulmasından Osmanlı Devleti’nin tarih sahnesinden
çekildiği Türkiye Cumhuriyetinin ilanına kadar imzalanan bütün antlaşmalarda
Müslüman-Türk az›nl ›k haklar ›n › içeren maddelerin yer almas ›na ve Bulgarlar n bu
hakları koruyacağını taahhüt etmelerine rağmen uymayan taraf hep Bulgar tarafı
olmuştur.
Cumhuriyetin ilan na kadarki dönemde imzalanan ve Bulgaristan Türklerinin
başta canları, malları olmak üzere sosyal ve siyasi tüm haklarını güvence altına alan
antlaşmalar şunlardı:
- 13 Temmuz 1878 Berlin Antlaşması; Bulgaristan’daki Türklerin “hak ve
çıkarları korunacak, Bulgaristan’dan göç etmiş veya ayrılmış olsa dahi Türklerin
mülklerinin korunacağı, devlet tarafından el konulmayacağı,
11
- 19 Nisan 1909 İstanbul Protokolü ve Sözleşmesi; Bulgaristan’daki
Müslüman ahalinin dini hak ve örgütlenmeleri ile hukuki ve siyasi haklardan
faydalanabilecekler, okullar ›n , camilerini ve mescitlerini koruyup yaşatma hakkına
sahip olacaklar ,
- 16-29 Eylül 1913 Türkiye [Osmanl Devleti]–Bulgaristan Barış Antlaşması;
Bulgaristan’da yaşayan Türkler Bulgar vatandaşı sayıldıkları fakat istedikleri zaman
dört yıl içerisinde Bulgaristan’ı terk ederek Türk vatandaşlığını tercih ile taşınabilir
mallar›n › satmak veya götürmek haklar na sahip olduk lar ,
-29 Eylül 1913 Müftülerle İlgili Sözleşme; Bulgaristan’daki müftülerle ilgili
düzenlemeler,
- 27 Kasım 1919 Neuily Barış Antlaşması; Bulgaristan’daki azınlık haklarının
garanti alındığı, yapılacak olan anayasanın, kanunların ve resmi kararların bu kanun
hilafına olamayacağı garanti altına alınmıştır. Bu antlaşmalarla her ne kadar hak ve
özgürlükler güvence altına alınmış olsa da yukarıda da değinildiği gibi Bulgaristan’ın
taahhütleri sadece kâğıt üzerinde kalmış, Müslüman-Türk halkına başta cana ve mala
olmak üzere siyasi ve kültürel baskılar eksilmeden devam etmiştir (Vatansever,
2011: 140-141).
1920-1923
y›llar ›
aras ›nda
Bulgaristan’da
Aleksand ›r
Stambol yski
başkanlığındaki Çiftçi Partisi iktidara gelmiş ve milliyetçiliğe dayanmayan bir
politika ile Türk azınlığın büyük çoğunluğunun çiftçi olmasını da dikkate alarak Türk
azınlık haklarını koruyan siyaset yapmıştır. Türk azınlığın mecliste Milletvekili
olarak say›lar ›n › da artt ran yeni hükümet (Nevrezova, 2006: 12), Anadolu’da
Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğindeki Türk Hükümeti ile ilişki kurmaya çalıştı. I.
Dünya Savaşında birlikte savaşmış olmak ve Yunanistan’ın ortak düşman oluşu buna
zemin oluşturdu ve Türk Kurtuluş Savaşına da sempati duydu (İvgen, 2007: 33)
Neuily Barış Antlaşması’nın azınlık haklar›n ›n korunmas › hakk ndaki
hükümler Bulgaristan Türklerinin eğitimini olumlu etkilemiştir. Türk Öğretmen
Okulunun açılması, Müftü vekili yetiştiren Medrse-i Nübvvab Okulunun Şumnu’da
açılması, Müslüman Öğretmenler Kongresi’nin yapılması, Bulgaristan Muallimin-i
İslamiye Cemiyeti’nin kurulması bu dönemde gerçekleşen olumlu gelimelerdir. 1921
yılında yeni Milli Eğitim Yasası ile Bulgarca zorunlu eğitimin kaldırılması
sonucunda Türk Okulu sayısı 1.712’ye çıkmıştır (Nevrezova, 2006: 13).
12
1.4. Göçlerin Etkileri
Bu antlaşmalara rağmen Müslüman-Türklere karşı baskı ve tedhiş
hareketlerinin 500 y›ll ›k bilinçalt Türk-Müslüman nüfusa karşı kinin nedeni sadece
milliyet veya din unsuru değildi. Nedenlerinden biri de Türkleri göçe zorlayarak
demografik yap›n n değiştirilerek Bulgar yoğunluklu nüfus oluşturma çabalarıydı.
Çünkü olayların başladığı ilk yıllarda Müslüman-Türk nüfus genel yap itibariyle
çoğunluktaydı. Bir diğer neden de yukarıda belirtildiği gibi işlenebilen toprağın
büyük çoğunluğu Türklerin elindeydi. Bu topraklar n Bulgarlara geçmesi için
Müslüman-Türk halk›n n göç ettirilmesi gerekliydi ve giderlerken bu arazileri yok
pahasına satmaları da sağlanmış oluyordu.
Yukar da bahsedilen dönemlerde Müslüman-Türk ahali katliama uğramış,
yüzlerce kad na tecavüze edilmiş, bebekler dahi hunharca öldürülmüştür. Halk vaftiz
edilerek Hıristiyan olmaya zorlanmış, inançlarına aykırı olduğu bilinerek domuz eti
yemeye zorlanmış, camiler ya yıkılmış ya da şarap deposu olarak kullanılmış, malları
yağmalanmış, böylece halk açlığa terk edilmiştir. Bunları yaparak Türkleri göçe
zorladılar. Bu planları için baskı zulmün her türlüsünü gerçekleştirmişlerdi.
Müslüman-Türk halkın tek seçeneği göç etmekti ve göçü seçtiler (Orhan, 2008: 86).
Bu gelişmeler yaşanırken Osmanlı Devleti göçü kabul etmekle-etmemek
arasında ikilem yaşamıştır. Kabul etse Rumeli’de Türk ve Müslüman varlığı son
bulacak, kabul etmese bu halk yok olacakt . Sonuçta askeri ve ekonomik olarak bu
halkı oralarda tutamamış, Rumeli büyük oranda boşalmıştır. Gelen göçmenlere
ekonomisinin gücü kadar yardımda bulunmuş, barınmaları, yiyecek, giyecek ve
sağlık hizmetleri sunulmuştur. Yine imkânlar dâhilinde iş vermeye de gayret
edilmiştir (Orhan, 2008: 87).
Anadolu’ya yapılan göçler ile köylerde boş toprakların işlenmesi ile devlet
ekonomisine katkı sağlarken, diğer taraftan ekonomik yönden ekonomisi zayıf olan
devlete hayli fazla bir yük de getirmişti. Aşırı göç yerleşim yerlerinde nüfusu
kalabalıklaştırmış ve kargaşalar yaşanmasına da sebep olmuştur (Bayraktar, 2007:
85).
Bulgaristan’da yaşayan Türk nüfusu hiçbir dönem kesin rakamlarla belli
olmamıştır. Bunun nedenleri; nüfus sayımlarının açık olmaması, azınlıkların dini
bilgilerinin say›m belgelerinde bulunmamas , Türk nüfusunun özellikle az
13
gösterilmesi için özellikle gayret edilmesi gibi nedenlerle tahmini rakamlar elde
edilmiştir. Aşağıda Müslüman-Türk nüfusunun yıllara göre durumu gösterilmiştir
(Konukman, 1990: 39-40)
Y llar
Müslüman-Türk Nüfus
Y llar
Müslüman-Türk Nüfus
1887
602.331
1910
602.078
1892
569.728
1920
690.734
1900
539.656
1934
821.235
1905
505.439
1946
938.418
(Konukman, 1990: 39-40).
Bolşevik anayasasına göre nüfusu bir milyonu aşan azınlıklara muhtariyet
tanınma zorunluluğu vardı. Bulgaristan’da Komünist rejimin başlangıcından itibaren
yap lan nüfus say›mlar ›nda Türklere muhtariyet verilmesini engellemek amac yla
Türklerin nüfusu hiçbir zaman bir milyondan fazla gösterilmemiştir (Konukman,
1990: 40).
Cumhuriyetten önce Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç eden soydaşlarımızın yıllara
göre say›s :
Y llar
S ›
Y llar
S ›
1878
1.000.000
1898
6.640
1880
200.000
1899
7.354
1893
11.460
1900
7.417
1894
8.837
1901
9.339
1895
5.095
1902
9.714
1896
1.946
1913
440.000
1897
2.801
TOPLAM
1.710.603
Bu tablodaki 1878, 1880 ve 1913 yıllarına ait sayılar tahmini, diğerleri Bulgar
istatistiklerine göredir. (Konukman, 1990: 42).
14
İKİNCİ BÖLÜM
CUMHURİYET DÖNEMİ
2.1. 1920 – 1940 Y›llar › Aras nda Göçler
Kurtuluş Savaşı sonranda Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmas Bulgaristan
Türklerinde büyük bir coşku yarattı. Türkler kendi aralarında güçlü ve örgütlü bir
azınlık olmaya başladılar. 31 Ekim-3 Kas›m 1920 tarihleri aras nda Bulgaristan
Türkleri Birinci Milli Kongresi Sofya’da topland › ve “okullar dini ku rumlar ve
vakıflar” konuları başta olmak üzere Türk azınlık sorunları görüşülerek alınan
kararlar Bulgar Hükümetine bildirildi. Ancak bu kararları Bulgar Hükümeti işleme
koymad (Nevrezova, 2006: 13).
18 Ekim 1925 tarihinde Türk-Bulgar Dostluk Antlaşması ve İkamet
Sözleşmesi imzalandı. Bu antlaşma ve sözleşmeler ile Bulgaristan’daki Türk
azınlığın hakları güvence altına alındı ve göçler bir düzene girmiş oldu (Konukman,
1990: 42). Bu antlaşma temel antlaşma niteliğindedir. Çünkü 1919 Neuilly
Antlaşması ile Lozan Barış Antlaşmasının Türk-Müslüman az›nl ›klar › haklar ›n n
içeren tüm hükümlerden yararlanacakları Bulgaristan tarafından taahhüt edilmiştir
(Nevrezova, 2006: 13).
İkamet Sözleşmesi gereği Bulgaristan kapılarını açmış ve isteyen mallarını,
hayvanla ›n› satarak, tasfiye ederek, bedellerinin yanlar nda getirerek, isteyen
taşınabilir mallarını yanında getirerek Türkiye’ye göç etmiştir. 1923-1939 y›llar
aras nda 198.688 Müslüman-Türk Türkiye’ye göç etmiştir (Konukman, 1990: 42)
(Vatansever, 2008: 68).
Bu göçlerin yıllara göre ağılımı ise şöyledir:
YILLAR
GÖÇMEN SAYISI
1923-1933
101.507
1934-
8.682
1935
24.968
1936
11.730
1937
13.490
1938
20.542
1939
17.769
1923-1939 TOPLAMI
198.688
15
1925 yılında her ne kadar dostluk antlaşması ve ikamet sözleşmesi imzalamış
olsak da Müslüman-Türk azınlığa baskı, zulüm ve eziyetler devam etmiştir. Bu
göçlerin sebepleri bundand r (Vatansever, 2008: 68).
2.2. 1945 Sonras Göçler
II. Dünya Savaşı sonrasında da Bulgaristan’dan göçler devam etmiştir, ancak
yurt dışına çıkış yasağı nedeniyle sayıda düşüş olmasına rağmen yıllara göre
ortalama alınırsa yıllık 2.100 kişiye tekâmül etmektedir. Gelenlerin ekserisi de kaçak
ve pasaportsuz sığınmacılardır. 1939- 1949 y›llar › aras nda 21.353.Müslüman-Türk
Türkiye’ye gelebilmiştir (Konukman, 1990: 42) (Vatansever, 2008: 68-69).
1939-1949 dönemi y›ll k göçmen durumu:
YILLAR
GÖÇMEN SAYISI
1940
6.960
1941
3.803
1942
2.672
1943
1.145
1944
489
1945
631
1946
706
1947
1.763
1948
1.514
1949
1.670
1940-1949 TOPLAMI
21.353
Yukarıdaki tablo Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi terk etmesinden 1989
y›l ›na kadar olan göç döneminin an az olan oranlar ›d r (Vatansever, 2008: 69).
1923 y›l ›nda Bulgaristan Çitçi Partisi iktidar bir darbe ile devrildi ve 1944
yılına kadar iktidarda kalacak faşist yöneticiler idareye geldi. Avrupa’da esen
milliyetçilik fikri rüzgârına Bulgaristan da dâhil oldu. Rodna Zaştita (Anavatan
Savunma) gibi faşist kuruluşlar etnik azınlığa şiddet uygulamaya giriştiler.
Bulgaristan’da azınlık istemeyen oluşumlar eğitim ve yayın faaliyetlerini bu
doğrultuda yoğunlaştırdılar. 1900 Türk köyünün ismi bu dönemde Bulgarca isimle
16
değiştirildi. Bu faşist duygularla II. Dünya savaşında Almanların yanında savaşa
dâhil oldular (Nevrezova, 2006: 14-15).
Almanya’nın yanında savaşa dâhil olan Bulgaristan’a savaş sonuna kadar
Hitler faşizmi etkin oldu fakat savaş sonrası 5 Eylül 1944’e gelindiğinde Sovyet
K›z l Ordusu Bulgaristan’a hâkim oldu ve kendine bağlı Halk Cumhuriyeti ilan
ederek işgalini yerleşik hayata geçirdi. Bu dönemi önce olumlu karşılayan
Bulgaristan Türkleri, bekledikleri gibi bir gelişme olmayacağını kısa sürede
anlad lar, çünkü Sovyetler de Müslüman-Türk az nlığın asimile edilmesini
düşünüyordu (Nevrezova, 2006: 16).
Gelişmeler gösterdi ki yeni dönemde Türk-Müslüman az›nl ›k planl bir
şekilde devlet politikasıyla sistematik olarak yok edilecekti. Bu politika ilk kez
Bulgar
Komünist
Başbakan Georgi Dimitrov “Osmanlı
İmparatorluğunun
Balkanlar’da egemen olduğu nişanelerin silineceği” şeklinde açıklanmıştır. Bu
aç klamadan hemen sonra Müslüman-Türklere maddi ve manevi baskılar arttırılmış,
nedensiz tutuklamalar başlamıştır (Konukman, 1990: 43).
Bulgar anayasa › görünüşte adil ve insancıl gibi olsa da yapılan baskılara
dayanamayan Türkler, Türkiye’ye göç etmek için müracaatta bulundular. 1949
yılında NATO’ya girmeye çalışan Türkiye’yi ekonomik ve siyasi açıdan zora
sokmak isteyen Bulgaristan, 1925 tarihli İkamet Sözleşmesi kapsamında, 12 Ağustos
1950 de 250 bin Türkün göçmen statüsünde al›nmas ›n ve üç ay içerisinde kabulünü
isteyen bir nota verdi (Nevrezova, 2006: 27-28). Buradaki diğer bir sebep de
Bulgaristan’ın bünyesinde eritemediği Türk azınlıktan kurtulmak istemesidir
(Bayraktar, 2007: 84). Bulgaristan’ın anlaşma şartlarına uymaması nedeniyle
Türkiye’nin s›n ›r › kapatmas na kadar geçen zamanda yani 1950-1951 aras 154 bin
Türk Bulgaristan’dan göç etmiş, doğrusunu söylemek gerekirse tehcir edilmişlerdir
(Üstündağlı, 2009: 108).
Bu göç olay Bulgaristan’dan gelen Müslüman-Türklerin Cumhuriyet dönemi
içindeki en yoğun sayısına ulaşmıştı. Fakat bu gelenlerin soydaşlarımızın taşınabilir
mal, hayvan ce paralarını çıkartmalarına her zaman olduğu gibi izin vermeyen
Bulgarlar, 1925 tarihli antlaşmayı hatırlatan Türkiye ile 2 Aralık 1950’de yeni bir
göç anlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. 1951 yılına kadar işleyen anlaşma,
Bulgaristan’›n göçmenler aras na casus ve Çingeneleri de Türkiye’ye sokmaya
17
çalıştığını tespit eden Türkiye tarafından sınır kapatılmıştır. Yapılan araştırmada 126
Bulgar casusu ve Çingeneler Bulgaristan’a iade edilmiştir (Konukman, 1990: 43).
1 Aral›k 1956’da Bulgaristan’da nüfus say ›m › yap ›ld . Bulgar yönetimi
Müslüman nüfusu az göstermek için Pomaklar› Bulgar olarak sayd . Pirin Bölgesinde
yaşayan Makedonlara da yeni kimlik çıkartarak Bulgar olarak gösterdi. Bu sayıma
göre 656.025 Türk, 197.865 Çingene, 5.993 Tatar şeklinde sonuç bildirilmiştir
(Nevrezova, 2006: 28).
Pomaklar n Bulgar olarak say›lmas bu tarihte ilk kez olmuyordu, son da
olmayacakt›. 1912, 1942, 1962 ve 1971 y ›llar ›nda da Bulgar ismi almaya zorland lar
ama 1913, 1945, 1964 ve 1990 y›llar nda tekrar tekrar eski Müslüman isimlerini geri
almayı başardılar (Nevrezova, 2006: 31).
2.3. Yak n Akraba Göçü
Bulgaristan’dan gelen ailelerin tamamı Türkiye’ye gelememiş, dolayısı ile
aileler parçalanmıştı. Bu sorunun çözülmesi için 22 Mart 1968’de TürkiyeBulgaristan arasında Yakın Akraba Göç Antlaşması imzalandı. Parçalanmış yakın
akraba aileleri birleştirme amacı güden antlaşma sınırlı bir kapsamda kalmış, 19691978 y›llar › aras ›nda uyguland ve 130 bin Türk Türkiye’ye geldi. Bu göç bile yine
yeni aile parçalanmalarını kaçınılmaz kılmıştır (Bayraktar, 2007: 84).
Göçün dar tutulmas›n n sebebi, Bulgar hükümetinin, büyük bir göç dalgas›n n
özellikle tarım alanı olmak üzere Bulgar ekonomisinde işgücü kaybı olamaması için
alınmış bir tedbirdi. Örneğin bu göç sözleşmesinde sosyalizmin güçlenmesinde
kullanılmak istenildiğinden yükseköğrenim görenlerin göç etmelerine müsaade
edilmedi. Ancak 1989’da yaşanacak göç dalgasında ise ilk onları sınır dışı edecekti
(Nevrezova, 2006: 29-30). Bulgaristan’›n tedbir alarak göçü s ›n ›rl tutmak ve
ekonomisine olacak olumsuzluğu engellemek istemesine rağmen bu göç Bulgar
ekonomisinin mahfına sebep olmuştur (Üstündağlı, 2009: 130).
Tarihsel süreç içerisinde Bulgaristan’daki Türkleri güvence alt na alan
Cumhuriyet sonrası Bulgaristan’ın imzaladığı antlaşmalar aşağıda gösterilmiştir;
-
1925 Türkiye-Bulgaristan Dostluk Antlaşması ve İkamet Sözleşmesi,
-
10 Şubat 1947 tarihli Bulgar Barış Antlaşması,
18
-
Göç Antlaşması 1968 (Yakın Akraba Göçü),
-
BM Mevzuatı Kapsamında İnsan Haklarıyla İlgili Çeşitli Evrensel
Sözleşmeler,
-
İnsan Haklarıyla İlgili Çeşitli Avrupa Anlaşmaları,
-
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Bulgaristan Cumhuriyeti Hükümeti
Arasında Bulgaristan Emekli Aylıklarının Türkiye'de Ödenmesine İlişkin
Anlaşma – 1998 (Özlem, t.y.: 1).
1950-1968 dönemi y›ll k göçmen durumu:
YIL
SAYI
1950
52.185
1951
102.208
1952-1960
93
1968
120.000
TOPLAM
274.486
(Konukman, 1990: 45).
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
1984 TÜRK AZINLIĞI ERİTME/ASİMİLASYON POLİTİKASI
3.1. Yeniden Canlanma (İsim Değiştirme) 1984-1985
1970’li yıllara gelindiğinde Bulgaristan’da azınlık nüfusundaki artış hükümeti
telaşlandırmaya başladı. Zira Bulgar aileler ya tek çocuk sahibiydi ya da çocuksuzdu,
buna karşılık azınlıklar özellikle Türk ailelerin 5-6 çocuğu vardı. Fakat her şeye
rağmen azınlıkların nüfusu daha hızlı arttığı için azınlık nüfusu Bulgarları geçiyordu.
Azınlık nüfusu azaltmanın yolu göçe zorlamaktı. İmzalanan ek göç protokolü ile
1969-1978 döneminde yaklaşık 130 bin Türk daha Türkiye’ye göç ettirildi. Bu hal ile
1923’ten 1980 yılına kadar 507.561 Türk göç etmiş oldu. Azınlık nüfusunun
çoğunluğa geçmesinden korkan yöneticiler ve Politbüro yetkilileri 17 Temmuz 1970
yılında gizli bir “tehditle milliyet ve din değiştirme” kararı ile 1974’e kadar 220 bin
19
Pomak Türkü baskı ve şiddet ile Bulgar ismi almak zorunda b›rak ›ld ve yöneticiler
kendilerince Pomak sorununu çözdüklerini ileri sürdüler (Nevrezova, 2006: 35).
1984 yılından itibaren ise önce Türk okullarını kapatmaya başlayarak
ardından Türkçe konuşma yasağı, camilerde özgürce ibadet, örf-âdetlerin
uygulanması da yasaklanmıştır. Müslüman mezar taşları üzerindeki yazı ve
semboller bile kazınmış, isim değiştirmeyenlerin evlenmeleri, çalışmaları, seyahatleri
men edilmiş, hatta ev baskınları ile geleneklere göre hazırlanmış çeyizler dahi
kullanılamaz hale getirilmiştir (Konukman, 1990: 53).
1984 sonbahar nda Bulgaristan Türklerinin zorla Bulgar isimleri ile
değiştirilmeye başlandığı son ve en kanlı döneminin başlangıcı olmuştur. 1985
başları da doruk noktasına çıktığı zamandır. Askerler ve yanlar nda milisler olmak
üzere Türk bölgelerine girerek zorla isim değiştirmeye başladılar (Yorulmaz, 2012:
13). 28 Ocak 1985’de Bulgaristan Komünist Partisi Merkez Komitesi “Yeniden
Canlanma” diye bir fikirle başta Türkler olmak üzere azınlıklara Bulgar kimliği
kazandırma ve çoğunluk içerisinde asimilasyon planı yaptı ve uygulamaya koydu. İki
aşamalı olacak olan bu plana göre önce Rodoplar bölgesi güneydoğu kesimindeki
310 bin Türk ve Pomakların kimlikleri zorla Bulgar isimleri ile değiştirildi
(Nevrezova, 2006: 37).
1985 Ocak ayı ortasında ikinci aşamasına geçen plan ülkenin Türk yaşayan
bütün bölgelerine yayıldı. Todor Jivkof 18 Şubat 1985’ de “Yeniden canlanma plan
başarıyla tamamlandı” aç›klamas › yapt (Nevrezova, 2006: 38). Askerler ve
yanlarında milisler olmak üzere Türk bölgelerine girerek zorla isim değiştirmeye
başladılar. Mart 1985’e kadar 800-2500 arasında olmak üzere karşı gelen Türk
katledildi (Yorulmaz, 2012: 13).
Bulgaristan isim değiştirme dayatmasından sonra bu defe da Türklerin Türkçe
konuşmalarını, geleneksel kıyafetlerini giymelerini, camilerde ibadet özgürlüğünü,
oruç tutmayı ve erkek çocukların sünnet olmalarını şiddetle yasakladılar. Bu şekilde
yaparak Türk milli benliğini ve yok etmek amacını hedefliyorlardı. Bulgaristan’ n
insanlık dışı uygulamaları, Türkiye’de endişeyle takip ediliyordu. Türk Hükümeti
1985-1987 aras nda defalarca nota verdi ve yeni bir göç müzakeresi önermesine
rağmen Bulgarlarca reddedildi (Nevrezova, 2006: 38).
20
Bulgaristan’›n haks ›z uygulamalar
uluslararası kamuoyunda geniş yer
almaya başlamış, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, İslam Konferansı Örgütü,
Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı, Avrupa Konseyi platformlarında protesto
edilmiştir. Bu kadar uluslararası baskıya rağmen Bulgaristan baskılarına direnen
binlerce soydaş Belene toplama kampında Nazi usulü işkencelere maruz kalmıştır
(Konukman, 1990: 56-59).
Bulgaristan’ın uygulamalarına karşı Türkiye Bulgaristan’a nota vermeye
devam etti. Karşılıklı notalar 1988-1989 y›llar › aras nda da devam et ti (Nevrezova,
2006: 39). Bu arada isim değişikliğine karşı çıkan Naim Süleymanoğlu’nun
uluslararası müsabaka için bulunduğu Melbourne’de Türk Büyükelçiliğine sığınması
dünya kamuoyunda daha büyük bir yankı uyandırdı. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı
Turgut Özal Türk sınırının soydaşlarımıza açık olduğunu beyan etti (Nevrezova,
2006: 39).
3.2. 1989 Göçü
Bulgaristan Devlet Başkanı Todor Jivkof Türkiye ve uluslararası baskılar
karşısında politikasının iflasını anlamış olacak ki, 2 Haziran 1989 günü
“Pasaportlarınızı vereceğiz, Türkiye kapılarını açsın kalmak istemeyen çekip gitsin”
diye açıklama yapmıştır. Sonrasında Bulgar yönetimi kendi tespit ettiği ailelerden
aileleri parçalayarak, zorbal›kla, mal varl ›klar ›na el koyarak göçe zorlad lar. Bu
uygulama Bulgaristan’ın ayıbı olarak tarih sahnesindeki yerini almıştır (Konukman,
1990: 60).
Türkiye soydaşlarımızı zulümden kurtarabilmek amacıyla Bulgaristan’la
aramızdaki vize uygulamasını geçici olarak kaldırmış ve girişlerine müsaade etmiştir.
Bulgar hükümetince, soydaşlarımız turist pasaportu ile gönderilmiş ve yanlarında
sınırlı eşya ve para getirmelerine izin verilmiş, altı ay içerisinde geri dönmeyenlerin
mal varlıklarına el konulacağı ve emeklilik haklarının iptal edileceği açıklanmıştır.
Bulgarlar Türkleri adeta kovarak göndermiştir. Türkiye Bulgaristan ile bir göç
anlaşması yapabilmek ve soydaşlarımızın haklarının kazanımlarını sağlayabilmek
amacıyla 22 Haziran 1989 tarihi itibariyle vizesiz girişi durdurmuş (Konukman,
1990: 60-63), fakat göçler devam etmiştir. Buradaki ayrıntı şudur; 1989-1990
21
dönemi göç nedeni etnik ve siyasal sorunlar iken 1991-2000 aras nda devam eden
göçlerin nedeni ise ekonomik sorunlard r (Atasoy, 2010: 12).
Bulgaristan’dan Türkiye’ye Zorunlu Göçün Başladığı Tarihten İtibaren
Ayl k Veriler Halinde “Sınırdan Türkiye’ye Girişin Sayısal Verisi"
GİRİŞ YAPANLAR
TARİH
TOPLAM
GENEL
TOPLAM
VİZELİ
VİZESİZ
(KİŞİ)
(KİŞİ)
MAYIS / 1989
--
1.630
1.630
1.630
HAZİRAN/1989
22
87.599
87.621
89.251
TEMMUZ/1989
79
135.297
135.316
224.567
AĞUSTOS/1989
512
87.396
87.908
312.475
EYLÜL/1989
1.859
--
1.859
314.334
EKİM/1989
3.619
--
3.619
317.953
KASIM/1989
4.531
--
4.531
322.484
ARALIK/1989
4.843
--
4.843
327.327
OCAK/1990
2.779
--
2.779
330.106
ŞUBAT/1990
3.645
--
3.645
333.751
MART/1990
4.595
--
4.595
338.346
NİSAN/1990
4.360
--
4.360
342.706
MAYIS/1990
3.254
--
3.254
345.960
TOPLAM
34.098
311.862
345.960
345.960
(KİŞİ)
(KİŞİ)
(Konukman, 1990: 61).
Göç olayları yaşanırken diğer yandan Türklerin evlerinde yağma ve
h›rs ›zl klar hat safhaya ulaşmıştır. Türklerin 40-50 y›ll k büyük emeklerle
oluşturdukları mal varlıkları yok olup gitmiş, soydaşlarımız ekonomik yönden
zayıflamıştır (Atasoy, 2010: 11).
3.3. Geriye dönüşler ve Sebepleri
Bulgaristan Türklerin göç etmelerine müsaade ederken aileleri parçalayarak
göndermiş ve yeni bir bölünmüş aile sorunu yaratmıştı. Ayrıca altı ay içerisinde
22
Bulgar pasaportu ile geri dönmeyenlerin mal varl›klar ›na el koyacaklar ›n ve
kazanılmış her türlü haklar›n › kaybedeceklerini ilan etti. Bu durumda baz aileler aile
bütünlüğünü sağlamak ve türlü sosyal haklarını kaybetmemek ve de orada bırakıp
geldikleri mal varl›klar ›n › kurtarabilmek amac ›yla geri dönmek zorunda kald lar.
Dönüşlerinde “Bulgar rejimini ve dilini kabul ettiklerine dair” belgeler imzalamak
zorunda bırakıldılar. En önemlisi de eski köylerine, evlerine ve işlerine ve
mesleklerine dönmelerine izin verilmemiştir (Konukman, 1990: 70).
Türkiye’den Bulgaristan’a Geriye Dönüşün Aylar İtibari İle Say sal Durumu
DÖNÜŞLERİN
TARİH
GERİYE DÖNÜŞ
AYLAR İTİBARİ
YAPANLAR (KİŞİ)
İLE GEN. TOP.
(KİŞİ)
TÜRKİYE’DE
İKAMET EDEN
(KİŞİ)
MAYIS / 1989
--
--
1.630
HAZİRAN/1989
40
40
89.211
TEMMUZ/1989
76
116
224.451
AĞUSTOS/1989
3.677
3.793
308.682
EYLÜL/1989
26.181
29.974
284.360
EKİM/1989
21.486
51.460
266.493
KASIM/1989
16.293
67.753
254.731
ARALIK/1989
27.688
95.441
231.886
OCAK/1990
8.292
103.733
226.373
ŞUBAT/1990
6.816
110.549
223.202
MART/1990
10.033
120.923
217.764
NİSAN/1990
7.341
127.923
214.783
MAYIS/1990
5.343
133.272
212.688
TOPLAM
133.272
133.272
212.688
(Konukman, 1990: 71).
23
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
KOMÜNİZMİN ÇÖKÜŞÜ VE YENİ SİSTEM
Demokrasiye Geçiş ve Sonrası
Soğuk Savaş döneminin sona ermesi, Komünizmin sona ermesi sonrasında
1990’l
yıllarda Bulgaristan demokrasiye geçiş yaptı ve azınlık sorunlarını
uluslararası anlaşmalarla çözmeye önem vermeye başladı. Anayasasında gerekli
düzenlemeleri yapt (Nevrezova, 2006: 41).
15 Ocak 1990’da Bulgar anayasas ndan Komünizm ve sosyalizm hükümleri
kaldırılarak bu yönetim şeklinden vazgeçildiğini açıkladı. Yeni seçimler yapıldı ve
seçimleri kazanan Bulgar Sosyalist Partisi asimilasyon politikas ›n › k nayan
aç›klamalar yapt ›. Yeni anayasa 12 Temmuz 1991 y ›l ›nda yap ›ld › ama az nl
› k
kavram› yer almad (Nevrezova, 2006: 43).
Bulgaristan’la Türkiye arasında 1990 sonrası ilişkiler yumuşamaya başladı.
Bunda etkili olan Komünizmin kald ›r ›lmas › ard ›ndan ilerleyen süreçte Bulgaristan’ n
29 Mart 2004’de NATO üyeliği ile Türkiye’nin aynı kanatta yer alıyor olmas
yepyeni bir süreç doğmasına vesile olmuştur. Nihayet 1 Ocak 2007’de Avrupa
Birliği üyesi olan Bulgaristan’da sosyal, siyasi ve insan hakları konularında elbette ki
olumlu gelişmeler yaşanmasına dolayısı ile Müslüman-Türk halk›n n da eski
s›k ›nt ›lar ›n n geçmesine yardımcı olacak yasal faktörleri devreye sokmuştur.
4.2. Türklerin Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH)
Yeni yönetimde daha iyi örgütlenme imkân› bulan Türkler 1991 y ›l nda
Türklerin Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH) olarak yapılanmaya giderek partileştiler.
Bulgaristan Türk azınlığının ilk pos-komünist siyasi oluşumu olan Hak ve
Özgürlükler Hareketi şiddet hareketlerinden kaçınarak, devletin toprak bütünlüğünü
gözeten bir politika oluşturacağını daha ilk kuruluş yıllarında açıklamıştı
(Nevrezova, 2006: 44-63).
Hak ve Özgürlükler Hareketi 10- 17 Haziran 1990 tarihlerinde iki turlu olarak
yapılan seçimlerde o dönemde 400 sandalyeli Bulgar meclisinde 23 milletvekilliği
24
kazanmıştır. 1991 seçimlerinde 24 milletvekilliği ile 27 Belediye Başkanlığı ve 653
muhtarlık da kazanmıştır. 2001 seçimlerinde 21 milletvekili çıkartmış ve 24
Temmuz’da II. Simeon Milli Hareketi ile koalisyonu hükumeti oluşturmuştur. 2009
seçimlerinde de 38 milletvekili ile meclise girmiştir (Vatansever, 2011: 144-147). 13
May s 2013 seçimlerinde 36 milletvekili ç kartarak Türklerin önemli bir unsur
olduğunu ortaya çıkartmıştır (Zaman Dünya, 2013).
4.3. Bulgar Milliyetçi Partileri
Bulgaristan’da yaşanan kitlesel göç iş gücü ve istihdam sorunlarını da
beraberinde getirdi. Türk kökenli binlerce doktor, hemşire, öğretmen, mühendis,
çiftçi, işçi ve memur ile çoğunluğu tarımla uğraşan soydaşlarımızın Türkiye’ye göç
etmesi, tarım ve hayvancılığı da olumsuz etkiledi ve Bulgaristan’da derin ekonomik
sorunlara sebep oldu (Atasoy, 2010: 3).
Ekonominin kötüye gitmesi, rejimin çökmesi ile birleşince halk arasında
kargaşa ve huzursuzlukla birlikte milliyetçilik duygularının artmasına sebep oldu.
Türklerin kaybettikleri haklar ile eski isimlerinin iade edilmesi milliyetçilerin
eylemlerine sebep oldu (Nevrezova, 2006: 43).
Bulgaristan aşırı sağ milliyetçi görüşlere sahip Ataka Partisi fanatik
duygularla öne çıkmaktadır. Örneğin çifte vatandaşlık ve Bulgarca haricinde hiçbir
dil ile toplant › ve gösteri gibi etkinliklerin yasaklanmas ›n istemektedir (AJANS BG;
2012).
Bulgaristan’da kurulu önemli siyasi partilerden biri olan Avrupalı Gelişimi
İçin Vatandaşlar Partisi (GERB) son dönemde azınlık unsurlara karşı ılıman siyaset
üretmesiyle dikkat çekmektedir. Özellikle Bulgaristan’da yaşayan Türk azınlık ve
Türkiye’ye göç etmiş soydaşlarımızla ilgili olumlu projeler üretmesiyle öne
ç›kmaktad ›r (Dükkanc , 2012).
25
SONUÇ
Bulgaristan Türklerinin Devam Eden Sorunlar ve Öneriler
Türk dünyas›n n günümüzdeki en güçlü devleti elbette ki Türkiye
Cumhuriyeti’dir. Coğrafi konumu, tarihi geçmişi ve bu geçmişten gelen mirası,
ekonomisi ve demokratik siyasi yap ›s › ile uygar dünyan ›n bile say ›l devletleri
aras›ndad r. Türkiye bu haldeyken yak›n çevresindeki Türk dünyas içerisinde yer
alan Bulgaristan Türkleri Osmanlı sonrası dayanılmaz problemlerle karşılaşmışlardır
(Ulutürk. 2009: 1). Soydaşlarımızın ciddi problemleri var varken döneminde
Osmanl› Devleti imkânlar ölçüsünde, daha sonra ise Türkiye Cumhuriyeti’nin de
kayıtsız kalması tabi ki beklenemezdi. Geçmiş dönemde çok acılar çekmiş olan
Bulgaristan Müslüman-Türk unsuru günümüzde problemleri çözülmüş gibidir. En
azından yasal olarak ve devlet politikası olarak çözülmüş görünmektedir. Avrupa
Birliğine girmiş olan Bulgaristan’da günümüzde çok şey değişmiştir. Fakat ince
ayrıntılara baktığımızda durumun hiç de göründüğü gibi günlük gülistanlık olmadığı
görülecektir. Şöyle ki;
1. Milli Kimlik Sorunu: Bulgaristan Türkleri Bulgar yasalar na göre
Komünist dönemde olduğu gibi “Dilleri Bulgarca Olmayan Vatandaşlar” olarak
kabul edilmektedir. Yasalara “Bulgaristan Türkleri” olarak geçirilmelidirler.
2. Dini Eğitim: Günümüzde Bulgaristan Türkleri arasında yoğun bir şekilde
istekle dini eğitim başlamıştır. Ancak alt yapı yetersizliğinden dolayı Bulgaristan din
adamları eğitimlerini başta Suriye olmak üzere Arap ülkelerinde yapmaktadırlar.
Hâlbuki
bu
eğitim
Türkiye’de
yüksekokullar
düzeyinde
milli
benliklerle
yap›labilmelidir. Aksi halde ileride sak ncal› bir gelecek kaç ›n lmaz olabilir.
3. Din Adamları Yetersizliği: Komünist dönemde din yok sayılmış ve
camilerin çoğu da yıkılmıştı. Din adamları yetişmediği için günümüzde ki önemli
sorunlardan biri de cami ve din görevlisi sorunu olmuştur. Bulgaristan’da son
zamanda camilerin say›s artmakta ama özellikle Suudi Arabistan’›n yard ›mlar ile
Türk kültürüne uzak mimari ile yap ›lmaktad ›r. Bulgaristan’ ›n etnik yap ›s ›n , oynanan
26
siyasi
oyunlar ›
anlayabilen
ayd ›n
din
adamlar › Türkiye’nin
katk ›lar yla
yetiştirilmelidir. Ayrıca Pomak Türklerinin dini eğitimleri de unutulmamalıdır.
4. Eğitim Öğrenim Sorunu: Günümüzde Bulgaristan okullar nda Türk
Eğitiminin durumu vahim durumdadır. Türk öğretmenler de Türkçe Dersi de yok
denecek kadar azdır. Esasında yok değil daha doğrusu aldatmacadan ibarettir.
Bulgaristan anayasas›na göre az › ›klar anadilde eğitim hakkına sahiptir. Ama şahsi
müracaat ile müfredat dışı ana dil eğitimi alınabilmektedir. Okul saatleri dışında
istekle veya seçmeli yabancı dil eğitimi gibi ana dil eğitimi Türk çocuklarına kendi
dilleri yabanc dil gibi verilmektedir. Daha çok kullanılan Almanca, İngilizce
arasında seçim yapmakta zorlanmaları ve karmaşa yaşamaları sağlanmaktadır.
Ülkemizde yetiştirilecek aydın Türk gençleri sayesinde Bulgaristan Türklerinin
çocuklar› da ayd ›n yetirilebilecek programlar yap ›lmal ›d r.
5. Vak›flar ve Vak ›f Mallar : Bulgaristan’daki vak›f mallar çok ama tam
olarak tespiti yapılmış değildir. Türk-İslam eserlerinin tam bir envanteri çıkartılarak
Türk Ulusuna kazand›r ›lmal ›d r. Bu nedenle Bulgaristan’da kurulabilecek bir dernek
ile bu konu çözüme kavuşturulmalıdır.
6. İşsizlik: Bulgaristan’da istatistiklere göre işsizlik Romanlardan sonra en
fazla Türklerde görülmekte ve bölgesel olarak da en fazla Türklerin yaşadığı
bölgelerde yoğunluk kazanmaktadır. Türkler genellikle tarım sektöründe çalışmakta
olup 1990 sonrasında tarım sektörü bir çöküş yaşamış ve bundan da elbette en fazla
Türkler etkilenmiştir.
7. Bilgisizlik: Avrupa Birliği üyesi olan Bulgaristan’da yaşayan Türkler yasal
mevzuatları konusunda yeterli bilgileri olmadığından özellikle tar m kesiminde
çalıştıkları halde fonlardan nasıl yararlanacaklarını da bilmemektedirler. Fonlardan
nas›l yararlanacaklar › konusunda bilgilendirilmeye ihtiyaçlar › vard r.
8. Pomak Türkleri Sorunu: Pomaklar çoğunlukla İslamiyeti seçmiş ve
kendilerini Türk kabul eden bir topluluktur. Yukarıda da kısmen değinildiği gibi
oldukça eza çekmişler ama asimile edilememişlerdir. Ama Bulgaristan ve
Yunanistan’da onlara sahip çıkarak kendileri lehine asimile çalışmaları bitmemiş
27
halen devam etmekte olduğu görülmektedir. Çoğunlukla Bulgarcaya yakın dil
konuşan bu unsura Türkçe eğitim ve Türklük şuurlarının gelişmesi için çalışmalara
gecikilmeden başlanılmalıdır. Ayrıca son zamanlarda Arapların Pomaklara Vehabilik
propagandas›n ›n da görülmesi gereken ayr
bir husus olup tedbirler acilen
alınmalıdır. Türkiye’ye kültür gezileri planlayarak Türklüğe tam manasıyla
kazand›r ›lmalar › için Bulgaristan’a yay ›lan kurslar aç ›lmal d› r (Ulutürk, 2009: 1-8).
28
KAYNAKÇA
ATASOY, Emin, (2010) Siyasi Coğrafya Işığında Bulgaristan Türklerinin 1989
Y›l ndaki Zorunlu Göçü, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümü,
Coğrafya
Dergisi,
Sayı:
21,
Sayfa:
1-17,
İstanbul,
(Erişim),
http://Journals.İstanbul.Edu.Tr/Tr/İndex.Php/Cografya/Article/View/10521/9758,
12.11.2013.
AJANS BG; (2012) ATAKA Türkçenin yasaklanmas›n istiyor, Balkan Türkleri
Kültür ve Dayanışma Derneği, Balkanlardan Haberler, 21 Eyl 2012, (Erişim),
http://balturk.org.tr/ataka-turkcenin-yasaklanmasini-istiyor/, 18.12.2013.
BAYRAKTAR, Hatice, (2007) Osmanl›’n n Balkanlardan Çekilmesi: Savaşlar,
İsyanlar ve Göçler, T.C. Bal kesir Üniversitesi F.E.F. Karesi Tarih Kulübü Bülteni,
2007/1, (Erişim), http://karesitarih.balikesir.edu.tr/5_Balkanlar.pdf, 12.11.2013.
DÜKKANCI, Sevda, ( 2012) GERB Partisi az›nl klara ve Türkiye’deki göçmenlere
aç›l yor,
Bulgaristan
Radyosu
29
Eylül
2012,
(Erişim),
http://bnr.bg/sites/tr/Lifestyle/Politics/Pages/280912GERB-partisi-azinliklara-veTurkiyedeki-gocmenlere-aciliyor.aspx, 18.12.2013.
GÖKYER, Ümran, (2011) XIX. Yüzy›l’da Avrupa Devletlerinin Balkan Politikal ›,
Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dalı, Yakınçağ Bilim
Dal , Yüksek Lisans Tezi, YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 289574, (Erişim),
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd38a58059
8a721850580b99bf547aa9d84b271e76959bb1edfd385655b0a10615b, 16.11.2013.
İVGEN, Ferhat, (2007) 1923-1960 Döneminde Türkiye’nin Balkan Politik ›,
Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih Anabilim Dal , Yüksek
Lisans, Eskişehir, Ocak 2007. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 187911, (Erişim),
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3c84c29d
723d7ac99f59b909b11369d3afcdcca139e3ae28c3e73f76d52f6368e, 16.11.2013.
29
KONUKMAN, R. Ercüment, (1990) Tarihi Belgeler Işığında Büyük Göç ve
Anavatan (Nedenleri, Boyutlar›, Sonuçlar ),Ankara, Hazırlayan: Kutlay Doğan, Türk
Basın Birliği Ankara Temsilcisi.
MARAL, Fevziye, (2010) Bulgaristan’dan Türkiye’ye 1989 Göçü, İstanbul
Üniversitesi, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp
Tarihi Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez
No:
264639,
(Erişim),
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3f0be111
c8ea896647b53b6a4d93979361a6c42f518c13d0a6e28ec119576fad5, 16.11.2013.
NEVREZOVA, Aydzhan, (2006) Bulgar Yönetiminde Az›nl klar (1878–2004), Gazi
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Master
Tezi,
Ankara,
YÖK
Ulusal
Tez
Merkezi
Tez
No:
186826,
(Erişim),
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3c84c29d
723d7ac99746e4b546aeffafe48b7ea4d33b5bc75be56a7f742b45fda, 16.11.2013.
(NOT: Tez sayfaları yazar tarafından numaralandırılmamış olup, sayfa numaraları
pdf. s›ras ›na göre taraf mdan verilmiştir.)
ORHAN, Sibel, (2008) Balkan Savaşları’nda Türklere Yapılan Bulgar Mezalimi,
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Ana Bilim Dal , Yüksek
Lisans Tezi, Hatay. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No:215634, (Erişim),
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd32ee4d7d
6ed88a294dc0d3bd8efe934fea0da2424175c201e9d52d25323f13409, 16.11.2013.
ÖZLEM, Kader, (t.y.) Lozan Antlaşması’nın Bulgaristan Türkleri İçin Geçerliliği
Hukuksal
Bir
Değerlendirme,
([email protected]),
(Erişim),
http://www.balgoc.org.tr/bilgi/kaderlozan.doc, 17.12.2013.
ŞAYBAK, Arzu, 2006, Soğuk Savaş Sonrası Türkiye’nin Balkan Ülkeleriyle
İlişkilerinde Güvenlik Olgusu ve Karşılıklı Çıkarlar, Uludağ Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Uluslararası İlişkiler Bilim
Dal , Yüksek Lisans Tezi, Bursa. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 187772,
(Erişim),https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd
3c84c29d723d7ac990522e9e6fd8103bfdf6bf170dd8df5e194ec41e1739d3ff7,
16.11.2013.
30
ULUTÜRK, Rafet, (2009) Bulgaristan’da Türklerin Problemleri, TURAN-SAM,
Turan
Stratejik
Araştırmalar
Merkezi,
http://www.turansam.org/makale.php?id=254,
Tarih:
(Erişim),
08.01.2009,
08.11.2013.
(Erişim
2),
http://balturk.org.tr/bulgaristanda-turklerin-problemleri/, 08.11.2013.
ÜSTÜNDAĞLI, Elif, (2009) Balkan Göçmenlerinin Türkiye’de Kültürleşmeleri
Sürecinde Türk Tüketim Kültürüyle Olan Etkileşimi, T.C. Ege Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İşletme Anabilim Dalı, Pazarlama Yüksek Lisans Programı,
Yüksek Lisans Tezi, İzmir. YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 241367,
(Erişim),https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd
370f03689c6a7893503bcc8a497b2e8b8580933a0c495adc85050515036248117,
16.11.2013.
VATANSEVER, Erhan, (2008) Osmanlı İdaresinden Sonra Bulgaristan Türklerinin
Sosyo-Kültürel Hay ›, Edirne, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Lisansüstü Eğitim, Öğretim Ve Sınav Yönetmeliğinin Tarih Anabilim Dalı, Genel
Türk
Tarihi
Bilim
Dal ,
Yüksek
Lisans
Tezi,
Eylül,
2008,
(Erişim),http://193.255.140.18/Tez/0069687/METIN.pdf, 12.11.2013.
VATANSEVER, Erhan, (2011) Bulgaristan Türklerinin Haklar ve Demokrasi
Döneminde Bulgaristan Türkleri (1989 ve Sonras ), Uluslararas Balkan Kongresi,
21’inci Yüzyılda Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Yaklaşımları ve Balkanlar’ın
Güvenliği,
28-29
Nisan
2011
Kocaeli
–
Türkiye.
(Erişim),
http://www.bilgesam.org/en/images/stories/makaleler/21.yuzyildayeniguvenlikanlayi
slariveyaklasimlari.pdf,
12.11.2013,
(Erişim-2),
http://bilgesam.org/tr/images/stories/faaliyet/balkankongresikitabi.pdf, 12.11.2013.
YORULMAZ, Seçil, (2012) 1984-1989 Y›llar › Aras nda Bulgaristan Türklerine
Yönelik Uygulanan Asimilasyon Politikalar ve Göç Deneyimleri, T.C. Maltepe
Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dal , Yüksek Lisans
Tezi, İstanbul, Haziran 2012, YÖK Ulusal Tez Merkezi Tez No: 326182, (Erişim),
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=7d53ed97e31a8bd3a2299a6
54f557131a332e18ad6db8cd0f1a5d54c606094c846203789fe301380, 16.11.2013.
31
ZAMAN DÜNYA, (2013) Siyasi partileri zorlu bir süreç bekliyor, 15 May s 2013,
Bulgaristan'da seçim sonuçlar
belli oldu, (SOFYA-AA, CİHAN) (Erişim),
http://www.zaman.com.tr/dunya_bulgaristanda-secim-sonuclari-bellioldu_2090208.html, 18.12.2013.
Download