KALP YETERSİZLİĞİ OLAN VE VENTRİKÜLER TAŞİARİTMİ

advertisement
T.C.
Dr.Siyami Ersek
Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Merkezi
İstanbul
KALP YETERSİZLİĞİ OLAN VE VENTRİKÜLER
TAŞİARİTMİ SAPTANAN HASTALARDA STATİN
KULLANIMININ ELEKTROFİZYOLOJİK
PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİSİ
Kardiyoloji Uzmanlık Tezi
TEZ DANIŞMANI: DOÇ. DR. KADİR GÜRKAN
DR. ALEKS DEĞİRMENCİOĞLU
İSTANBUL 2008
TEŞEKKÜR;
Türkiye’de Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisinin kurulması ve gelişmesinde büyük emeği
olan, hastanemizin kurucusu, merhum Prof. Dr. Siyami Ersek hocamızı saygıyla anıyorum.
Sayın Başhekimimiz Prof. Dr. İbrahim Yekeler’e
Tez çalışmamda ve ihtisasım boyunca bilgi ve desteklerini benden esirgemeyen ve her
zaman yardımcı olan tez hocam ve klinik şefim Doç.Dr. Kadir Gürkan’a
Aynı şekilde beraber çalıştığım kardiyoloji klinik şefleri Dr.Tuna Tezel, Doç.Dr.Ahmet
Narin, Doç.Dr.Neşe Çam, Doç.Dr.Kemal Yeşilçimen, Doç.Dr.Gülşah Teyyareci, Doç.
Dr.Mehmet Eren, Doç. Dr.Osman Bolca’ya
Kardiyoloji Klinik Şef Yardımcılarımız, Doç. Dr. İzzet Erdinler, Dr. Öner Engin,
Dr.Hasan Sunay, Dr. Recep Öztürk, Doç. Dr. Seden E.Çelik’e
Kalp Damar Cerrahisi, Göğüs Cerrahisi, Anesteziyoloji ve Radyoloji Şef ve Şef
Yardımcılarına, başasistan, uzman ve asistanlarına
Tez çalışmamda ve asistanlığım boyunca büyük destek ve yardımlarını gördüğüm Dr.
Ahmet Akyol, Dr. Nazmiye Çakmak, Dr.Hakan Hasdemir, Dr. A.Taha Alper, Dr. Sedat
Sakallı, Dr. Özer Soylu ve Dr. Aydın Yıldırım’a
Tüm başasistan ve uzmanlarımız ile başta Dr. Emrah Bozbeyoğlu, Dr. Ertuğrul Zencirci,
Dr.Şükrü Akyüz, Dr.A.Orçun Öner, Dr.Barış Yaylak, Dr.Uğur Fındıkçıoğlu ve Dr.Gültekin
Karakuş olmak üzere tüm asistan arkadaşlarıma
Elektrofizyolojik çalışmaların ve holter analizlerinin yapılmasında yardımları olan
Mustafa Ağaoğlu, Pınar Göktaş, Aysel Kaya ve Muzaffer Tok’a
Tüm hastane hemşire, personel ve çalışanlarına
Bugünlere gelmemi sağlayan Annem, Babam ve Kardeşim ile bana her zaman destek olan
nişanlım Virna Victoria’ya ve tüm dostlarıma
Teşekkürlerimi sunarım...
Dr.Aleks Değirmencioğlu
-2-
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ ve HİPOTEZ.....................................................................................4
GENEL BİLGİLER
1.Ani Kardiyak Ölüm..............................................................................7
2.Kronik Kalp Yetersizliği.....................................................................13
3.Statinler................................................................................................22
4.Elektrofizyolojik Parametreler ve Elektrofizyolojik Ölçümler...........28
MATERYAL ve METOD...........................................................................36
BULGULAR................................................................................................39
TARTIŞMA.................................................................................................45
SONUÇ.......................................................................................................47
KAYNAKLAR...........................................................................................48
-3-
GİRİŞ VE HİPOTEZ
Taşiaritmiler kardiyoloji pratiğinin en önemli ve karmaşık konularından biri olup,
özellikle ventriküler taşiaritmiler gerek taşıdığı önem, gerekse tedavisindeki zorluklar
nedeniyle farklı bir konuma sahiptir.
Ani kardiyak ölümler, kardiyak ölümlerin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır1 ve
ventriküler taşiaritmiler ani kardiyak ölümün en sık sebeplerinden birisidir.2 Ventriküler
aritmiler, benign ventriküler erken vurulardan, en malign form olan ve müdahale edilmezse
ölüme yol açan ventriküler fibrilasyona kadar olan geniş bir spektrumu içermektedir. Yapısal
kalp hastalığının varlığı ise bu aritmilerin risk derecelendirmesinde temel rolü
üstlenmektedir.3 Yapılan birçok çalışmada, ani kardiyak ölüm ile kaybedilen hastaların
çoğunda iskemik kalp hastalığının varolduğu görülmüştür. Ani kardiyak ölüme yol açabilecek
diğer hastalıklar ise hipertrofik kardiyomiyopati, dilate kardiyomiyopati, sağ ventriküler
kardiyomiyopati, konjenital kardiyak anomaliler (özellikle koroner arterlerle ilgili) ve diğer
nadir sebeplerdir.4-6
Yapılan klinik çalışmalar, statin tedavisinin gerek primer, gerekse sekonder amaçla
kullanıldığında kardiyovasküler morbidite ve mortalitede belirgin düşüşe yol açtığını
göstermiştir.7-10 Ancak bu olumlu sonuçlar, sadece lipid düzeyinde meydana gelen
değişimlerle açıklanmamıştır.7 Statinler, serum lipid düzeyini düşürme özelliklerinin yanısıra
birçok
olumlu
antiaterojenik
(antiinflamatuar,
antiproliferatif,
antioksidan)
etkiler
sergilemişlerdir.11-15
Geniş randomize çalışmalar, koroner arter hastalığı olan hastalarda statin tedavisinin ani
kardiyak ölümü azaltabileceğini göstermiştir. Bu durum statin tedavisi ile meydana gelen
mortalite azalmasının, koroner arterler üzerindeki antiaterojenik etkisinin de ötesinde, bu
ilaçların ventriküler taşiaritmiler üzerine olan potansiyel antiaritmik özellikleri ile ilgili
olabileceği hipotezini ortaya çıkarmıştır.16,17 Bununla birlikte noniskemik kardiyomiyopatisi
olan hastalarda yapılan çeşitli küçük çaplı çalışmalarda, statin tedavisinin yararlı etkileri
olduğu gözlenmiştir.18-22 Yakın zamanda ise noniskemik kardiyomiyopatisi olan hastaların
alındığı geniş
çaplı bir çalışmanın (DEFINITE [DEFIbrillators in Non-Ischemic
cardiomyopathy Treatment Evaluation] ) analizi yapılmış ve statin tedavisinin bu hasta
grubunda mortalitede azalma sağladığı, ancak bunun daha ziyade aritmik olmayan
mortalitedeki azalmadan kaynaklandığı bulunmuştur.23
-4-
Statinlerin gösterilen antiaritmik etkisinin birçok mekanizma ile ilişkili olduğu
düşünülmektedir. Statinlerin, koroner arter hastalığı olanlarda, lipid düzeyinden bağımsız
olarak ventriküler aritmi gelişmesinden sorumlu olabilecek değişkenleri düzenlediği
gözlenmiştir. Ayrıca aterosklerotik plakların ilerlemesini durdurduğu, hatta gerilemesine yol
açtığı bilinmektedir.24,25 Yine antiinflamatuar ve antiproliferatif etkileri net olarak ortaya
konulmuştur26-28 ve nitrik oksit üretimi ile kullanılabilirliğini arttırdığı için nitrik oksit bağımlı
endotelyal fonksiyonu düzenleyerek koroner arteryel tonusa yararlı etkilerde bulunduğu
gösterilmiştir.14,15 Ayrıca yüksek riskli aterosklerotik lezyonlarda lipid miktarını değiştirerek
plak stabilizasyonuna katkıda bulunmaktadır.11,29 Bütün bunlar, iskeminin tetiklediği
elektrofizyolojik
değişikliklerle
meydana
gelen
ventriküler
aritmilere
karşı
etki
30
göstermektedir.
Ancak statinlerin transmembran iyon kanal geçirgenliklerini değiştirerek ventriküler ileti
ve uyarılabilirliği üzerine de etkili olabileceği öngörülmektedir.31 Yine azalmş kalp hızı
değişkenliğinin aritmik olay ve ani kardiyak ölüm açısından iyi bir belirleyici olduğu
gösterilmiş olup,32 statinlerin kalp hızı değişkenliği üzerine yararlı etkileri olabileceğini
düşündüren küçük çaplı çalışmalar mevcuttur.33,34,36 Düzeltilmiş QT (corrected QT=QTc)
intervali uzamasında olduğu gibi, artmış QT dispersiyonu (değişkenliği) da ventriküler
repolarizasyonda heterojenite ile ilişkili olup, ventriküler aritmi ile ani kardiyak ölüm
gelişiminde predispozan faktördür34-35 ve yapılmış ufak çaplı birkaç çalışmada, ileri kalp
yetersizliği olan hastalarda statin tedavisinin, QT dispersiyonunu azalttığı ve QTc intervalini
kısalttığı gösterilmiştir.34,37 Ventriküler dokunun bölünmüş aktivasyonunu yansıtan düşük
amplitüdlü dalgalar olan ventriküler geç potansiyeller, hasta miyokardın yavaş ve homojen
olmayan ileti yapan bölümlerinden kaynaklanmakta olup, bunların hasar görmüş
miyokarddaki gecikmiş aktivasyonu temsil ettiği ve tekrarlayan ventriküler aritmiler için
anatomik substratlar oluşturduğu düşünülmektedir.38 Yapılmış küçük çaplı bir çalışmada,
miyokard infarktüsü sonrası statin tedavisi ile ventriküler geç potansiyellerde düşüş sağlanmış
ve ventriküler aritmi insidansında azalma olabileceği gözlenmiştir.39
Bütün bu bilgilerin ışığında statinlerin, özellikle iskemik kökenli olmak üzere,
kardiyomiyopatisi olan hastalardaki ventriküler aritmilere karşı antiaritmik etkisinin
olabileceği sonucu çıkmaktadır. Ancak bu söz konusu antiaritmik etkiyi tam olarak hangi
mekanizma üzerinden yaptığı ve elektrofizyolojik parametreler üzerine olan net etkisi tam
olarak bilinmemektedir.
-5-
Biz bu prospektif çalışmada, kalp yetersizliği olan ve ventriküler taşiaritmi saptanan
hastalarda, statin kullanımının elektrofizyolojik çalışma ile belirlenen ölçümler üzerine olan
etkisini değerlendirmeyi amaçladık.
-6-
GENEL BİLGİLER
1.ANİ KARDİYAK ÖLÜM
Ani kardiyak ölüm, belirtilerin başlamasından sonra çok kısa bir süre içinde, kalbe bağlı
bir nedenden dolayı meydana gelen, beklenmeyen doğal ölümü tanımlamaktadır. Ani
kardiyak ölüm, en sık olarak sürekli ventriküler taşiaritmiye bağlı olarak meydana
gelmektedir. Birçok kalp hastalığı ani kardiyak ölüm riskini artırmasına rağmen, ani kardiyak
ölüm tanımı için önceden bilinen bir kalp hastalığının varlığı ya da yokluğu gerekli değildir.
Son tanımlamalara göre, semptomların başlangıcından sonra, kardiyak arrestin meydana
gelmesine kadar geçen sürenin 1 saat veya daha kısa süre olması gerekmektedir. Bu tanıma
göre, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nde 1 yılda meydana gelen ani kalp ölümlerine bağlı
ölüm olgularının sayısı 300.000 ile 350.000 arasında değişmektedir.40 Otopsi çalışmalarında,
ani ölümden kaybedilen olguların %60-70'inde ani ölüm kalbe bağlı bir etiyoloji ile
ilişkilendirilmiştir.41
Adolesan ve 30 yaşından genç erişkin toplumda ani kardiyak ölümün yıllık insidansı
1/100.000 iken,42 35 yaşından büyük erişkin toplumda ani kardiyak ölümün yıllık genel
insidansı % 0,1-0,2 ile yaklaşık 100 kat daha fazladır.43 Bununla birlikte kalp hastalığı olan
subgruplarda, kalp hastalığının ciddiyetine bağlı olarak bu insidans giderek artmaktadır.
Ani kardiyak ölümün, en önemli nedeni koroner kalp hastalığıdır ve birçok hastada ani
kalp ölümü bu hastalığın ilk belirtisi olarak ortaya çıkmaktadır. Başlangıçta kanıtlanmış
herhangi bir kalp hastalığı olmayan ve yaşları 30 - 62 arasında değişen 5128 hastanın 26 yıl
boyunca incelendiği Framingham çalışmasında doğal ölümlerin %13'ünün ve kalp kaynaklı
ölümlerin %50'sinin ani kalp ölümüne bağlı olduğu saptanmıştır.44,45
Ani kalp ölümü, koroner kalp hastalığı (KKH) insidansındaki cinsiyet farklılıklarının bir
yansıması olarak erkeklerde kadınlara göre daha yüksek insidansa sahiptir.44,45 Bununla
birlikte yine artan yaş ile beraber ani kalp ölüm sıklığı artmaktadır.46
Ani Kardiyak Ölümlerde Gözlenen Ritim Anormallikleri
Kardiyak arrest ile gelen hastaların yaklaşık %70'inde ilk kaydedilen ritm, ventriküler
fibrilasyondur.47 Elektromekanik dissosiasyon ve asistoli, kardiyak arrest ile gelen hastaların
%30'unda görülmekle birlikte, hastanın fenalaşması ile monitorizasyonu arasında geçen süre
-7-
ile bağlantılı olarak kardiyak arrestin daha geç belirtileri arasında yer almaktadır47 ve geçen
zaman ile birlikte ventriküler fibrilasyon yerini bu ritimlere bırakabildiğinden, normal
sıklığından daha yüksek oranda saptandığı düşünülmektedir. Ani kalp ölümü olgularının
küçük bir kısmı ise bradiaritmik mekanizmalara atfedilebilir.
Sol ventrikül fonksiyonu bozulmuş birçok bradiaritmik hastada, ventriküler taşiaritmiye
bağlı ani kalp ölümü gözlenmesi önemli bir noktadır.48
Şekil 1. Ventriküler taşikardi (VT) ile uyumlu EKG örneği
Ani Kardiyak Ölüm İçin Risk Faktörleri
Ani kalp ölümlerinin %80'ninden çoğu, altta yatan bir kalp hastalığı bulunan hastalarda
ortaya çıktığından, ani kalp ölümünün risk faktörleri genellikle KKH’nın risk faktörleri ile
örtüşmektedir. Ani kalp ölümü açısından en yüksek riski, sol ventrikül disfonksiyonu ve
KKH'nın varlığı oluşturmaktadır.49
Yapısal kalp hastalığının varlığı ani kalp ölümü için gerekli olsa da tek başına yeterli
değildir. Akut iskemi, hemodinamik durumda bozulma, elektrolit bozuklukları, ilaç veya
toksinlere bağlı geçici etkiler, plak stabilitesinde bozulma veya tromboz gibi tetikleyici
unsurların varlığı da olayın gelişmesi için gerekli olabilmektedir.50 Malign aritmi gelişme riski
olan hastalar arasından girişim gerektirenlerin belirlenmesi için, öncelikle bu tür tetikleyici
unsurların kesin olarak tanımlanması ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir.
-8-
Ani Kardiyak Ölüm İle Bağlantılı Olan Kalp Hastalıkları
a) Koroner arter hastalığı: Kardiyak arrest geçiren hastalarda, %40-86 arasında değişen
oranlarda koroner kalp hastalığı bulunmaktadır.51
Koroner Arter Hastalığı Olan Hastalarda Ani Kalp Ölümü İçin Bilinen Risk Faktörleri:
-Sol ventrikül disfonksiyonu
-Aktif miyokard iskemisi
-Pozitif sinyal ortalamalı EKG
-Azalmış kalp hızı değişkenliği
-Artmış QT dispersiyonu
-Programlı stimülasyon ile devamlı VT’nin indüklenebilmesi
b) Hipertrofik kardiyomiyopati: 35 yaşından genç atletlerde görülen ani kardiyak ölümün
en sık sebebidir.52
Ani kalp ölümü açısından yüksek riski olan hipertrofik kardiyomiyopatili hastalar:55
-Kardiyak arrest veya sürekli VT öyküsü
-Birinci derece akrabalarında ani kardiyak ölüm öyküsü
-Duvar kalınlığı 30 mm’den fazla olması
-Açıklanamayan senkop hikayesi
-Sık tekrarlayan sürekli olmayan VT
-Egzersize anormal kan basıncı yanıtı
c) İdiyopatik dilate kardiyomiyopati: Ölümlerin çoğu, kompleks ventriküler ektopi
zemininde gelişen polimorfik veya monomorfik ventriküler taşiaritmilere bağlıdır. Bu
hastalarda senkop gelişimi ani kardiyak ölüm açısından yüksek risk ile ilişkilidir.53,54
d) Sol ventrikül hipertrofisi: Sol ventrikül hipertrofisi ani kardiyak ölüm için bağımsız bir
risk faktörü olup, potansiyel ölümcül aritmilerin oluşum mekanizmasına katkıda
bulunabilmektedir.56,57 Sol ventrikül hipertrofisi olan hipertansif hastalarda, hipertrofisi
olmayan hastalara veya normotansif hastalara göre ventriküler erken atımların ve karmaşık
ventriküler aritmilerin prevalansı daha yüksektir.
e) Aritmojenik sağ ventriküler displazisi (ARVD): Sol dal bloğu morfolojisinde
tekrarlayan ventriküler taşiaritmilere neden olur. EKG’de inkomplet ya da komplet sağ dal
bloğu, sağ prekordiyal derivasyonlarda (V1-V3) T dalga inversiyonu ve QRS’in son kısmında
görülen epsilon dalgaları vardır.58 Ani kardiyak ölüm sıklıkla hastalığın ilk belirtisidir59-61 ve
genelde egzersiz ya da stres ile tetiklenmesine rağmen hiçbir provakasyon olmadan da
meydana gelebilir.62
-9-
f) Long (uzun) QT sendromu: Polimorfik VT (torsades de pointes)’ye yol açarak ani
kardiyak ölüme yol açabilmektedir ve ani kardiyak ölüm ilk belirti olarak karşımıza
çıkabilmektedir. Kardiyak iyon kanallarında farklı mutasyonlara bağlı olarak meydana gelen
çeşitli tipleri mevcut olup, stres ya da heyecan ile (LQT1 ve LQT2) veya dinlenme ya da uyku
sırasında (LQT3) aritmiler meydana gelebilir.63-65
g) Kalp kapak hastalığı: Ani ölüm nedeni olarak, en iyi bilinen ve tanımlanmış olan kapak
hastalığı aort darlığıdır. Semptomatik aort darlığında kümülatif ani kardiyak ölüm riski %1520 iken asemptomatik hastalarda %5’in altındadır.66
h) Wolff-Parkinson-White (WPW) sendromu: WPW sendromu olan hastaların ani kardiyak
ölüm riski %0,15 olarak bildirilmekte olup sıklıkla ventriküler fibrilasyona dejenere olan hızlı
ventrikül cevaplı atrial fibrilasyona bağlı olarak meydana gelmektedir.67,68
ı) Brugada sendromu: Sağ dal bloğu, anterior prekordiyal derivasyonlarda ST segment
yükselmesi ve ventriküler taşiaritmiden (sıklıkla polimorfik VT ya da VF) oluşan ve kardiyak
iyon kanal mutasyonuna bağlı olarak meydana gelen genetik bir sendromdur. Ani kalp ölümü
sıklıkla dinlenme ya da uyku sırasında meydana gelir.
i)
Katekolaminerjik
polimorfik
ventriküler
taşikardi:
Geç
başlangıçlı
vakalar
69
bildirilmesine rağmen genelde çocukluk çağında görülür ve egzersiz ya da stres ile aritmiler
ortaya çıkar.70
j) Miyokardial bridging (Köprüleşme): İzole olgularda uzun dönem prognozu
mükemmeldir, ancak bazı hastalarda ventriküler taşiaritmi ve ani kalp ölümü gelişebilir.71
k) Koroner arter anomalisi: Ani kalp ölümü en sık sol ana koroner arterin sağ veya
nonkoroner valsalva sinüsünden köken aldığı bireylerde gelişmektedir. Ani kalp ölümü
açısından yüksek risk altında bulunan hastalarda en iyi tedavi yaklaşımı cerrahi girişimdir.72,73
l) İlaçlar: Bir takım ilaçlar proaritmi oluşturarak ani kalp ölümüne neden olmaktadır. Bunlar
arasında antiaritmik ilaçlar (sınıf Ia, Ic, III), astemizol, terfenadin, ketokanazol, probukol,
trimetoprim-sülfametaksazol, eritromisin, klaritromisin, pentamisin, psikotik ilaçlar, kokain,
sisaprid ve klorokin yer almaktadır (ilaca bağlı ''torsades de pointes'' ).
m) Konjenital kalp hastalıkları: Fallot tetralojisi, büyük arter transpozisyonu ve pulmoner
vasküler obstruksiyon ventriküler aritmiye neden olarak ani kalp ölümüne yol açan en sık
konjenital hastalıklardır.
-10-
Ani Kardiyak Ölüm Açısından Risk Sınıflaması
Ani kalp ölümü hikayesi olan hastaların risk sınıflamasında bazı klinik, noninvaziv ve
invaziv stratejilerden yararlanılmaktadır.
a) Klinik özellikler
Miyokard infarktüsü sonrası VF veya sürekli VT geçiren 200 hastanın katıldığı bir
çalışmada klinik öyküde ani kalp ölümü açısından bağımsız prognostik değeri olan 4 değişken
saptanmıştır.74 Bunlar; kardiyak arrestin aritminin belgelenmiş ilk atağı sırasında görülmesi,
fonksiyonel kapasitenin NYHA sınıf III veya IV olması, VF veya VT’nin miyokard infarktüsü
sonrası erken dönemde (3 gün- 2 ay) ortaya çıkması, daha önceden birden fazla sayıda
miyokard infarktüsü geçirme öyküsünün olmasıdır.
b) Sol Ventrikül Fonksiyonu
İskemik veya noniskemik kardiyomiyopatisi olan hastalarda ani kalp ölümü riski ve genel
mortalite açısından en önemli bağımsız belirleyici sol ventrikül disfonksiyonunun varlığı ve
derecesidir.75,76 Dolayısıyla sol ventrikül fonksiyonunun klinik öykü ( kalp yetersizliği öyküsü
gibi), noninvaziv (ekokardiyografi/radyonüklid çalışmalar) veya invaziv (ventrikülografi)
yöntemlerle belirlenmesi önemlidir.77
c) Elektrokardiyografik Parametreler
Ani kardiyak ölümünü öngörebilen elektrokardiyografik değişiklikler şunlardır;
1. Uzun QT intervali
2. Brugada sendromu ile uyumlu olan sağ dal bloğu ve V1-V3 derivasyonlarında ST segment
elevasyonu
3. Geniş infarktüs paterni
4. Dilate kardiyomiyopati paterni: prekordiyal derivasyonlardaki voltajın korunması ile
birlikte ekstremite derivasyonlarındaki düşük voltaj ya da sol dal bloğu paterni
5. Lateral derivasyonlarda yüksek QRS voltajı ve belirgin septal Q dalgaları ya da prekordiyal
derivasyonlarda negatif dev T dalgaları ile birlikte olan hipertrofik kardiyomiyopati
6. ARVD ile uyumlu olan sağ prekordiyal derivasyonlarda (V1-V3) T dalga inversiyonu ve
QRS’in son kısmında görülen epsilon dalgaları
d) Kalp Hızı Değişkenliği
Sempatovagal dengenin noninvaziv ölçümlerinden biri de RR aralıklarında atımdan atıma
görülen değişiklikleri ve onların matematiksel çıkarımını yansıtan kalp hızı değişkenliğidir.
Kalp hızı değişkenliğindeki bir azalma kardiyak sempatik tonda bir artışa ve/veya vagal tonda
azalmaya işaret eder ve genellikle kötü prognozla ilişkilidir.78-81
-11-
e) QT dispersiyonu
Artmış QT dispersiyonu ventriküler repolarizasyonda heterojenite ile ilişkili olup,
ventriküler aritmi ve ani kardiyak ölüm gelişiminde predispozan faktördür.34-36
f) Barorefleks Duyarlılığı
Öncelikle vagal efferent komponentin bozulmasını yansıtan barorefleks duyarlılığındaki
azalma, özellikle miyokard infarktüsü sonrasında görülen kardiyovasküler ölümlerin ve
aritmik olayların önceden tahmininde yardımcı olabilmektedir.82-84
g) Ventriküler Geç Potansiyeller
Filtre edilmiş QRS kompleksinin süresini uzatan, sinyal ortalamalı elektrokardiyografi
(SOEKG) ile tespit edilebilen ve mikrovolt dalga şekillerinden oluşan geç potansiyellerin,
miyokard infarktüsü geçirmiş kişilerin risk sınıflamasında yardımcı olduğu gösterilmiştir.
h) T- Dalga Alternansı
Uzun QT sendromu olan hastalarda, ventrikül fibrilasyon gelişiminden hemen önce
alternan paternde makroskobik T dalga değişiklikleri gözlenmiştir.86
I)Elektrofizyolojik Çalışma
Elektrofizyolojik çalışma (EFÇ) ile ölümcül aritmilerin tanınması ve gerekli tedavilerin
uygulanması daha da kolaylaşmıştır. Ventriküler aritmiler için programlı uyarımın sonlanma
noktası genellikle sürekli ventriküler taşikardinin indüklenmesi olarak kabul edilirken,
süreksiz ventrikül aritmilerin, polimorfik ventrikül taşikardinin veya ventrikül fibrilasyonun
indüklenmesi, uygulanan uyarım protokolünün agresifliğine bağlı olarak genellikle özgül bir
bulgu değildir.85,87
EFÇ sırasında ventrikül taşikardinin özellikleri (mekanizması, hızı,
morfolojisi ve hemodinamik stabilitesi) hakkında elde edilen bilgilere bakarak hastanın seri
ilaç testi, kateter ablasyonu, cerrahi tedavi veya defibrilatör implantasyonu gibi tedavi
seçeneklerinden hangisine aday olabileceğine karar verilebilmektedir. Sürekli monomorfik
ventriküler taşikardi ile gelen hastaların çoğunda, özellikle de koroner arter hastalığı olanlarda
ventriküler taşikardi tekrar indüklenebilmektedir.87 EFÇ, yapısal kalp hastalığı olup,
açıklanamayan senkop ile gelen hastaların değerlendirilmesinde de yardımcıdır. Bu tür
hastalarda en sık anormal bulgu ventriküler taşikardi olup, bunun yanı sıra His-Purkinje iletim
sisteminde bir bozukluğun veya hemodinamik bozukluğa yol açan bir supraventriküler
taşikardinin saptanması da önemli olabilmektedir.
-12-
2.KRONİK KALP YETERSİZLİĞİ
Kalp yetersizliği, kalbin yapı veya fonksiyonlarındaki anormallik sonucu, kalbin kanı
pompalama görevini yapamayarak dokuların metabolik gereksinimlerine yanıt veremediği
veya bunu ancak artmış kardiyak doluş basınçları ile gerçekleştirebildiği, nörohormonal
aktivite artışı ve çeşitli organ fonksiyon bozukluğu ile karakterize kronik ilerleyici bir
sendromdur.
Kronik Kalp Yetersizliği Epidemiyolojisi
Kronik kalp yetersizliği (KKY) önemli bir insidans ve prevalansa sahiptir. Koroner arter
hastalığı, hipertansiyon, diyabetes mellitus ve kalp kapak hastalıklarının tanı ve tedavisinde
gelişmeler olması nedeniyle bu hastalıklara bağlı ölümler azalırken, uzun dönemde kalp
yetersizliği sıklığında artış gözlenmektedir. KKY genel olarak toplumda % 0,4 ile % 2
arasında değişen sıklıkta görülmektedir.88 ABD'de yapılan Framingham çalışmasında, 50-60
yaş arasındaki kişilerde KKY prevalansı 1000’de 8 olarak bulunmuş ve 80-90 yaş arasındaki
kişilerde 1000'de 91'e ulaşacak şekilde, artan yaş ile belirgin bir artış göstermiştir.89
Kronik Kalp Yetersizliğinin Etiyolojisi
Kalp yetersizliği etyolojisinin saptanması, özellikle tedavinin planlanması ve izleminde
önemli yer tutmaktadır. Kalp yetersizliğinin nedenleri arasında intrinsik miyokard hastalıkları,
kalbin iş yükü artışı, ventrikül doluşunun etkilenmesi, iyatrojenik miyokard hasarının
gelişmesi ve aritmiler bulunmaktadır.90 Avrupa’da 75 yaş altında kalp yetersizliğinin en sık
nedeni koroner arter hastalığıdır.90 Bu nedenle kalp yetersizliği olan hastaların çoğunluğunda
sistolik fonksiyon bozukluğu saptanmaktadır.
Kalp yetersizliği etiyolojisinde rol oynayan hastalıklar şunlardır.
A- İntrinsik miyokard hastalıkları
1- İskemik kalp hastalığı
2- Miyokardit
3- Kardiyomiyopatiler
4- İnfiltratif hastalıklar (Hemokromatoz, amiloidoz, sarkoidoz)
-13-
B- Kalbin iş yükü artışı
1- Basınç yükü artışı
a- Sistemik hipertansiyon
b- Pulmoner hipertansiyon
c- Aort veya pulmoner darlığı
d- Aort koarktasyonu
e- Hipertrofik kardiyomiyopati
2- Volüm yükü artışı
a- Mitral veya aort yetersizliği
b- Triküspit yetersizliği
c- Konjenital sol-sağ şant (Atriyal septal defekt, ventriküler septal defekt...)
3- Yüksek debili kalp yetersizliği
a- Tirotoksikoz
b- Ağır anemi
c- Gebelik
d- Arteriyovenöz fistül
e- Beriberi
f- Paget hastalığı
C- Ventrikül doluşunun engellenmesi
1- Atrioventriküler kapak akımın engellenmesi: Mitral darlığı, triküspit darlığı
2- Miyokard ve perikard kompliyansının azalması: Konstriktif perikardit, restriktif
kardiyomiyopati, kardiyak tamponad, endomiyokardiyal fibroelastozis
D- İyatrojenik miyokard hasarının gelişmesi (ilaçlar [adriamisin..vb], mediastinal radyoterapi)
E- Aritmiler
Kronik Kalp Yetersizliğinin Semptomları
A- Pulmoner Konjesyon........................Efor dispnesi
Ortopne
Paroksismal nokturnal dispne
B- Sistemik Venöz Konjesyon...............Periferik ödem
Karın ağrısı ve şişliği
İştahsızlık ve bulantı
-14-
C- Düşük Kardiyak Debi.......................Yorgunluk
Azalmış egzersiz toleransı
Mental durumda değişiklik
Renal disfonksiyon
olarak özetlenebilir.
Kronik Kalp Yetersizliğinde New York Kalp Cemiyeti (New York Heart AssociationNYHA) Fonksiyonel Kapasite Sınıflaması
Sınıf I..................................Günlük olağan aktivitede herhangi bir semptom yok
Sınıf II.................................Fizik aktivitede hafif sınırlama;
olağan fizik aktivitede semptomlar var
Sınıf III...............................Fizik aktivitede belirgin sınırlama;
olağan fizik aktiviteden daha azında semptomlar var
Sınıf IV...............................Herhangi bir fizik aktivitede veya istirahatte
semptomlar var
Kalp Yetersizliğinde Prognoz
Kalp yetersizliği, tedavisindeki ilerlemelere rağmen hala yüksek mortalite ve morbidite
oranına sahiptir.91,92 Tüm kalp yetersizliği hastalarının 5 yıllık mortalitesi yaklaşık % 50 iken,
son dönem kalp yetersizliğinde 1 yıllık mortalite % 75’e çıkmaktadır.93,94 Framingham kalp
çalışmasının 1946 ile 1988 yılları arasındaki verilerinde kalp yetersizliği tanısından sonra
ortalama yaşam süresi erkeklerde 1,7 yıl ve kadınlarda 3,2 yıl olmakla beraber, yeni
çalışmalar kadın ve erkeklerde bunun benzer oranda olduğu yönündedir.93-95 Sol ventrikül
sistolik fonksiyonu korunmuş olan hastaların prognozu, sistolik fonksiyonu bozuk olanlardan
daha iyidir.96 Kalp yetersizliği olan hastalarda ölümlerin %90’dan fazlası kardiyovasküler
kökenlidir ve hastalar sıklıkla progresif kalp yetersizliği ve ani kardiyak ölüm ile
kaybedilmektedir. Bununla birlikte kalp yetersizliğindeki tüm ölümlerin yaklaşık %45-50'sini
ani ölümler oluşturmaktadır.97-99
KKY olan hastaların fonksiyonel kapasitelerine göre yıllık mortalite ve ani ölüm oranları100
Fonksiyonel Kapasite
Yılık Mortalite(%)
II
5-15
50-80
III
20-50
~50
IV
30-70
~30
-15-
Ani ölüm(%)
KKY'nin erken dönemlerinde aritmik ölümler (VT/VF) daha sık iken, ileri dönemlerinde
progresif dolaşım yetmezliğine yol açan bradikardi ve elektromekanik dissosiasyon daha sık
meydana gelmektedir.101
Şekil 2. Fonksiyonel kapasite ile ölüm şekli arasındaki ilişki
Kalp Yetersizliği ve Aritmiler
Kalp yetersizliği olan hastaların % 70-90’ında çeşitli sıklık ve ciddiyette ventriküler
aritmiler meydana gelir. Semptomatik ve devamlı aritmisi olanlar hasta grubunun ani ölüm
riskinde artış vardır,102 ancak asemptomatik ve devamsız ventriküler taşikardinin prognoz
üzerinde etkisi net değildir.102 Diğer elektrofizyolojik parametrelerden intraventriküler ileti
gecikmesi, atriyal fibrilasyon ve atrial flutter yaşam süresi ile yakından ilişkili bulunmuştur.103
Uzamış QTc intervali ve artmış T dalga alternansı ise prognostik önemi olan diğer
parametrelerdir.104
KKY'de görülen aritmilerde, genel olarak bilinen üç temel mekanizma da rol
oynamaktadır, fakat aritmiye yol açan nedenler çok çeşitlidir.105 KKY'ne yol açan temel
neden olan koroner arter hastalığında, geçirilen infarktüs sonrasında meydana gelen skarlar‚
“reentry” için mükemmel substratlar olup, diğer taraftan miyokardiyal iskemi epizodları da
“reentry” ve “tetiklenmiş aktivite” için uygun zemini hazırlamaktadır. Bununla birlikte kalp
yetersizliğinde görülen taşiaritmilerin oluşumunda ventrikülün dilate olmasının yanısıra,
gerginliğinin de rol oynadığı düşünülmektedir.106 Yapılan çalışmalar miyokardiyal
gerginliğin, aksiyon potansiyel süresini kısalttığını, aksiyon potansiyel amplütüdünü
azalttığını, iletim hızını yavaşlattığını ve elektriksel dispersiyon ile tetkiklenmiş aktiviteyi
-16-
arttırdığını göstermiştir. Ayrıca kalp yetersizliğinde meydana gelen artmış sempatik tonusun,
sıkça karşılaşılan elektrolit dengesizliklerinin ve yine kullanılan birtakım ilaçların da aritmi
oluşumuna büyük katkısı vardır.106 Mevcut bu neden ve mekanizmalarla ortaya çıkan ciddi
ventriküler aritmiler, sürekli monomorfik ventriküler taşikardi, polimorfik ventriküler
taşikardi ve ventriküler fibrilasyon olarak sıralanabilir.
Son olarak kalp yetersizliği olan hastalarda ventriküler taşiaritmilere bağlı ani ölüm
riskinin belirlenmesi, tedavi planlanması açısından çok önemli olup, gereksiz yere pahalı
tedavilerin uygulanmasına engel olmaktadır.
Kronik Kalp Yetersizliğinde Aritmogeneze Katkıda Bulunan Faktörler
Substratlar
Tedavi
1)Altta yatan hastalık
İskemi..................................................Antiiskemik ilaç tedavisi, revaskülarizasyon
Fibroz, skar..........................................Ablasyon
Hipertrofi.............................................Antihipertansif ilaç tedavisi (özellikleACE inhibitörleri)
2)Mekanoelektriksel feedback
Kontraksiyon anormallikleri.................ACE inhibitörleri
Dilatasyon, gerilme, anevrizma............ACE inhibitörleri
3)Modüle edici faktörler
Hipokalemi/Hiperkalemi.....................Elektrolit düzeltilmesi
Hipomagnezemi...................................Elektrolit düzeltilmesi
Adrenerjik aktivasyon..........................Beta-blokerler
Katekolamin seviyelerinde artış...........Beta-blokerler
Renin-anjiotensin sistemi.....................ACE inhibitörleri
Atriyal fibrilasyon................................Sinus ritminin sağlanması, hız kontrolü
Ani Kalp Ölümü Riski Olan Hastalarda Tedavi Seçenekleri
a)Farmakolojik Tedavi
-Beta Blokerler
Beta blokerler, ani ölümün önlenmesi için kullanılan birçok ilaç arasında, etkinliği ve
kullanım yaygınlığı açısından en çok kabul gören ilaçlar arasındadır.107,108 Miyokard
infarktüsü geçiren 19,000 hastanın beta bloker veya plasebo alacak şekilde randomize edildiği
-17-
bir çalışmada, beta bloker tedavisi alanlarda toplam mortalite hızında %20, ani kalp
ölümlerinde %30 ve reenfarktüs sıklığında %35 ile % 40’a varan oranda azalmaların
gözlendiği rapor edilmiştir.109
Beta blokerler konjenital uzun QT sendromunda, aritmojenik sağ ventrikül displazisinde
veya konjestif kalp yetersizliğinde görülen sempatik tonus artışının provoke ettiği ventriküler
aritmilerinin baskılanmasında da etkilidir.
Ayrıca beta blokerlerin mortalite hızı üzerindeki yararlı etkileri, konjestif kalp yetersizliği
veya miyokard infarktüsü hikayesi olan, yüksek riskli hasta grubunda daha belirgin olarak
karşımıza çıkmaktadır.107
-ACE İnhibitörleri
ACE inhibitörlerinin kalp yetersizliği olan hastalarda son derece etkili olduğu ve
mortaliteyi 1 yıl içinde % 40’a varan oranda azalttığı bilinmektedir.110,111
-Sınıf I Antiaritmik İlaçlar
Cardiac Arrhytmia Suppression Trial (CAST) çalışmasında enkainid, flekainid ve
morisizin gibi sınıf I antiaritmik ilaçların, asemptomatik postinfarktüs dönemdeki hastalarda,
spontan ventriküler ektopileri etkin olarak baskılamalarına rağmen aritmiye bağlı ölümlerde
artışa yol açtıkları saptanmıştır.112
-Sotalol
d- ve l- stereoizomerlerinin rasemik karışımı olan sotalol, aynı anda selektif olmayan bir
beta bloker etkisi de bulunan potent bir sınıf III antiaritmik ajandır. Sotalolün beta bloker
etkisi olmayan ve sadece sınıf III etkisi olan d-izomerinin miyokard infarktüsü geçirmiş
hastalarda kullanımını inceleyen The Survivor with Oral d-Sotalol (SWORD) çalışmasında
mortalite hızının arttığı gözlenmiştir.113
-Amiodaron
Amiodaron’un supraventriküler ve ventriküler aritmilerin tedavisinde en etkili ajan olduğu
geniş olarak kabul görmektedir. Sınıf III antiaritmik olmasının yanısıra bazı sınıf I, II ve IV
özellikleri taşıması, etkisinin geç ortaya çıkması ve kronik tedavide eliminasyon yarı ömrünün
53 günü bulması gibi olağandışı farmakokinetik özellikleri bulunmaktadır.114 Miyokard
infaktüsü geçiren ve yaklaşık 2700 hastanın incelendiği Canadian Amiodarone Miyocardial
İnfarction Arrhytmia Trial (CAMIAT)115 ve European Miyocardial İnfarction Amiodarone
Trial (EMIAT)117
isimli iki çalışmada, amiodaron tedavisinin, plaseboya göre aritmik
mortalite hızında % 50’ye varan düzeyde bir risk azalması sağladığı ancak toplam mortalitede
anlamlı bir azalma sağlamadığı gösterilmiştir.
-18-
Grupo de Estudio de la Sobrevida en la Insuffiencia Cardiaca en Argentina (GESICA)116
çalışmasında, ani kalp ölümü açısından yüksek risk taşıyan kalp yetersizliği hastalarında
uygulanan proflaktik amiodaron tedavisi ile mortalite hızında % 28’lik bir azalma
sağlanabileceği gösterilirken, Survival Trial of Antiarrhythmic Therapy in Congestive Heart
Failure (STAT-CHF)118 çalışmasında böyle bir azalma kaydedilmemiştir. Bu çalışmaların
ışığında,
amiodaronun
sol
ventrikül
disfonksiyonu
bulunan
hastalarda
güvenle
kullanılabileceği ve bazı sınıf I antiaritmik ajanların aksine, amiodaronun mortaliteyi
arttırmadığı sonucu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla, sol ventrikül disfonksiyonu bulunan
hastalarda antiaritmik ilaç tedavisi gerektiğinde ilk seçilecek ilaç amiodaron olmalıdır.
Ventriküler fibrilasyon veya hemodinamik açıdan stabil olmayan ventriküler taşikardi ile
gelen hastalarda, amiodaron veya takılabilir kardioverter defibrilatör (TKD) tedavilerinin,
toplam mortalite hızları üzerindeki etkilerinin karşılaştırıldığı Amiodarone Versus
Implantable Defibrillator (AVID) isimli randomize çalışmada, TKD tedavisinin sağ kalım
açısından daha yararlı olduğu sonucu çıkmıştır.119
b)Ablasyon Tedavisi
Ventriküler aritmilerin kateter ablasyon ile tedavisi genel olarak benign olan idyopatik
formlarda (sağ ventrikül çıkış yolu veya sol fasiküler kaynaklı taşikardiler gibi)
kullanılmaktadır. Yine ablasyon tedavisi idyopatik dilate kardiyomiyopatilerde görülen bazı
tip ventriküler aritmilerde (bundle branch reentran VT) de faydalı olmasına rağmen, genel
olarak iskemik kökenli kalp yetersizliği vakalarında görülen ventriküler taşiartimilerde kesin
tedavi olarak tercih edilmemektedir. Bununla birlikte TKD’si olan ve ek olarak ilaç tedavisi
almasına rağmen dirençli ventriküler aritmileri olan hastalarda, atak sıklığını azaltmak
amacıyla ablasyon tedavisi uygulanması uygun bir ek tedavi seçeneğidir.120
c)Takılabilir Kardiyoverter Defibrilatörler
Antiaritmik
ilaçlar
ile
TKD'yi
karşılaştıran
çalışmaların
sonuçları
ventriküler
taşiaritmilerin tedavisine farklı bir boyut kazandırmıştır. TKD sonuçlarını değerlendiren
primer ve sekonder koruma çalışmalarının sonuçları şöyledir.
-Primer Koruma Çalışmaları
Daha önce sürekli VT ya da kardiyak ''arrest'' öyküsü bulunmayan, ancak aritmik ölüm
riski yüksek olduğu varsayılan hastalarda yapılmış olan çalışmalardır.
-19-
-Multicenter Automatic Defibrillator Implantation Trial (MADIT) çalışmasında, akut
miyokard infarktüsü sonrasında asemptomatik ve sürekli olmayan VT atakları olan 196
hastaya elektrofizyolojik inceleme yapılmış, devamlı VT indüklendiği ve intravenöz
prokainamide ile baskılanamadığı takdirde, bir gruba TKD implante edilmiş, diğer gruba
konvansiyonel antiaritmik tedavi uygulanmış. 27 aylık takip dönemi sonunda TKD'nin
aritmik mortaliteyi %75 ve total mortaliteyi %54 oranında azalttığı belirlenmiştir.121
-Coronary artery Bypass Graft Patch Trial (CABG-Patch, 1993-1997) çalışmasında ise
koroner ''by-pass'' cerrahisi uygulanan, sol ventriküler disfonksiyonu bulunan ve sinyal
ortalamalı EKG'si anormal olan 900 hastaya profilaktik TKD uygulanmış. 32 aylık takip
süresince TKD'nin total mortaliteyi azaltmada herhangi bir avantajı görülmemiştir.122
-Multicenter Unsustained Tachycardia Trial (MUSTT) çalışmasında MI geçirmiş, sol
ventrikül disfonksiyonu bulunan ve devamlı olmayan VT saptanan hastalarda, TKD'nin,
ampirik olarak ya da elektrofizyolojik inceleme kılavuzluğunda verilen ilaçlara oranla çok
daha güvenilir olduğu saptanmış ve 39 aylık takip dönemi sonunda, aritmik mortaliteyi %76,
total mortaliteyi ise %55 oranında azalttığı gösterilmiştir.123
-2003 yılında tamamlanan randomize ve prospektif bir çalışma olan MADIT-II’de ise,
akut MI'dan sonra bir ay geçmesine rağmen, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonu %30'un
altında kalan ve sürekli ventriküler aritmi ya da kardiyak ''arrest'' öyküsü olmayan hastalar
çalışmaya alınmışlardır.124 Söz konusu çalışmada toplam 740 hastaya TKD takılmış, 490'ına
ise konvansiyonel tedavi uygulanmıştır. Her iki grubunda bazal özellikler, fonksiyonel
kapasite dağılımları ve kullandıkları ilaçlar (ACE inh, beta bloker, statin, diüretik vb.)
açısından anlamlı farklılık olmayıp, TKD'nin 20 aylık takip süresi sonunda, aritmik
mortaliteyi %61 ve total mortaliteyi %31 oranında azalttığı belirlenmiştir. Alt grup analizinde,
ejeksiyon fraksiyonu %25'in altında olanlarda ve yüzeyel EKG'de QRS süresi 0.12sn'nin
üzerinde olanlarda TKD'nin daha da koruyucu olduğu dikkati çekmiştir. MADIT II çalışması,
kardiyak elektrofizyolojide çalışmalara bakış açısını değiştirmiş, iskemik KMP varlığında
elektrofizyolojik göstergelere veya elektrofizyolojik çalışmalara gerek olmaksızın TKD
takılması gerektiğinin önerilmesi ile yeni bir çığır açmıştır.
-AMIOVIRT çalışmasında non-iskemik KMP’li, süreksiz VT’si olan ve sol ventrikül
ejeksiyon fraksiyonu %35 veya altında olan vakalarda TKD tedavisi amiodaron tedavisi ile
karşılaştırılmış olup, 1 ve 3 yıllık mortalite açısından anlamlı farklılık bulunmamıştır ( % 96
ve % 88’e karşılık %90 ve % 87 ).125
-20-
-Randomize ve prospektif SCD-HeFt ( The sudden Cardiac Death in Heart Failure)
çalışmasında, iskemik ya da non-iskemik dilate kardiyomiyopatisi olan, ejeksiyon fraksiyonu
% 35 veya altında olan ve fonksiyonel kapasitesi II ya da III olan 2521 hasta alınmıştır.126
Hastalar 3 gruba ayrılmış, birinci grupta plasebo kullanılmış, ikinci grupta amiodaron
kullanılmış, üçüncü gruba ise TKD takılmıştır. Amiodaron ile plasebo karşılaştırıldığında
total mortalite açısından farklılık belirlenmemiştir. TKD ise total mortaliteyi %23 oranında
azaltmıştır.
-2005 yılında sonuçları açıklanan DINAMIT (Defibrillator In acute Myocardial Infarction
Trial) çalışmasına, erken dönem MI (6-40 gün) öyküsü olan ve ejeksiyon fraksiyonu %35'in
altında olan hastalar alınmış, bir gruba optimal medikal tedavi uygulanmış, bir gruba ise TKD
implante edilmiştir.127 48 aylık takip dönemi sonunda TKD grubunda aritmik mortalite
azalırken, aritmi dışı nedenlerle kayıplar daha çok olmuştur. Total mortalite açısından
bakıldığında ise iki grup arasında farklılık görülmemiştir. Bu çalışmanın MADIT-II'den en
önemli farkı erken dönem MI'lı hastaları kapsamasıdır.
-DEFINITE çalışması ise non-iskemik dilate kardiyomiyopatisi olan hasta grubunda
yapılmış başka bir çalışmadır. Çalışmaya ejeksiyon fraksiyonu %35'in altında olan ve sürekli
olmayan VT'si olan hastalar alınmış, bir gruba optimal medikal tedavi uygulanmış, diğer
gruba ise TKD implante edilmiştir. Beş yıllık takip dönemi sonunda TKD'nin aritmik ölümleri
istatistiki olarak anlamlı derecede azaltmasına karşın total mortaliteyi düşürmediği
görülmüştür. Ancak fonksiyonel kapasitesi III olan alt grup analizinde total mortalitede
anlamlı azalma belirlenmiştir.128
-Sekonder Koruma Çalışmaları
Daha önce sürekli VT ya da kardiyak ''arrest'' öyküsü bulunan hasta gruplarında yapılan
çalışmalardır.
-Antiarrhythmic Versus İmplantable Defibrillators (AVID, 1993-1997) çalışmasında, VF
saptanan ya da sol ventrikül disfonksiyonu veya senkop ile birlikte olan sürekli VT atakları
saptanan 1013 hastada, TKD implantasyonu medikal tedavi (amiodaron veya sotalol) ile
karşılaştırılmış ve TKD’nin total mortaliteyi birinci yıl %39, ikinci yıl %27 ve üçüncü yıl ise
%31 oranında azalttığı görülmüştür.129
-The Cardiac Arrest Study Hamburg (CASH, 1987-1998) çalışmasında ise, VT veya
VF’ye bağlı kardiyak ''arrest'' hikayesi olan 316 hastada, TKD ile antiaritmik ilaçlar
karşılaştırılmış ve 2 yıllık takip dönemi sonunda TKD implantasyonunun, diğer iki antiaritmik
ilaca (amiodaron veya metoprolol) göre total mortaliteyi %37 oranında azalttığı belirlenmiştir.
-21-
Üç yıl sonunda aritmik mortalitede %59 ve total mortalitede ise %28 oranında azalma
saptanmıştır.130 Çalışmanın propafenon kolu ise mortaliteyi belirgin olarak arttırdığı için
sonlandırılmıştır.
-Canadian Implantable Defibrillator Study (CIDS, 1990-1998) çalışmasında ise AVID'e
benzer nitelikleri olan 659 hasta incelenmiş ve
TKD implantasyonunun, amiodaron
tedavisine göre 3 yılın sonunda aritmik mortaliteyi %33 ve total mortaliteyi %20 oranında
azalttığı saptanmıştır.131
3.STATİNLER
Pek çok farklı sınıftan ilaçlar serum lipitlerini düzenlemektedirler; safra asidi bağlayıcı
reçineler (kolestiramin, kolestipol vb.), nikotinik asit (niasin), fibratlar (fenofibrat, klofibrat,
gemfibrozil vb.) ve daha yakın zamanda geliştirilen kolesterol absorbsiyon inhibitörleri
(ezetimib vb.) bu ilaçlardandır. Klinik çalışmalara göre en yaygın şekilde reçete edilen lipid
düzenleyici tedaviler, statin olarak adlandırılan HMG-CoA redüktaz inhibitörleridir.
Alberts ve arkadaşları, insanda kullanımı uygun görülen ilk statin olan ve Aspergillus
terreus’dan izole edilen lovastatin’i geliştirmişlerdir.132 Lovastatin’in United States Food and
Drug Administration (FDA) tarafından kabul edilmesinin ardından bu güne kadar 7 statin
daha geliştirilmiştir. Bunlardan lovastatin, simvastatin ve pravastatin fungal kaynaklı iken,
atorvastatin, fluvastatin, cerivastatin, pitvastatin ve rosuvastatin tamamen sentetik
bileşiklerdir.133
Statinlerin Kimyası ve Fonksiyonel Özellikleri
Statinlerin kimyasal şekilleri kabaca üç parçaya ayrılabilir;
1. Hedef enzimin substratı olan HMG-CoA analoğu kısım
2. Substrat analoğu olan kısma kovalent bağlı olan ve statini enzime bağlama işlevini gören
kompleks bir hidrofobik halka yapısı
3. İlaçların çözünme özelliklerini, dolayısıyla pek çok farmakokinetik özelliklerini belirleyen
halka yapılarına bağlı yan gruplar
Simvastatin, atorvastatin, fluvastatin ve lovastatin nispeten lipofilik bileşikler iken,
pravastatin ve rosuvastatin sırasıyla hidroksil ve metan sülfonamid grupları içermeleri
sebebiyle daha hidrofilik yapıdadırlar.134
-22-
Tüm statinler substratla yarışarak HMG-CoA redüktazı inhibe ederler, ancak reaksiyonda
koenzim olan NADPH’a etki etmezler, bu da HMG-CoA benzeri parçaların enzimin aktif
bölgesine bağlandığını düşündürmektedir.
Şekil 3. Simvastatinin kimyasal yapısı
Statinlerin Farmakokinetik Özellikleri
Lovastatin ve simvastatin ön ilaç lakton şeklinde uygulanırlar ve vücutta enzimatik olarak
aktif hidroksi asit formuna hidrolize edilirler,135 diğer statinler ise aktif hidroksi asit formunda
verilirler.136,137 Tüm statinler uygulamanın ardından hızla absorbe edilerek dört saat içinde en
yüksek plazma konsantrasyonlarına ulaşırlar.138,139 Atorvastatinin absorbsiyon hızı ve oranı
gün içinde alınma zamanına göre değişirken,138 rosuvastatinin farmakokinetik özellikleri
zamandan etkilenmez.140 Ancak her iki ilaç içinde sabah veya akşam uygulanmaları, ilacın
lipid düşürücü etkisini değiştirmez. Bunun sebebi yarılanma ömürlerinin uzun olmasıdır. Yarı
ömürleri 3 saat veya daha az olan diğer statinler için en iyi uygulama zamanı, endojen
kolesterol sentezinin en hızlı olduğu akşam saatlerinde verilmeleridir.139,141 Atorvastatinin
yarı ömrünün yaklaşık 14 saat olması138 diğer statinlere kıyasla düşük dansiteli lipoprotein
(LDL) kolesterolü düşürme etkinliğinin daha yüksek olmasına katkıda bulunur.142
İleri derecede ilk geçiş eliminasyonundan dolayı, genellikle statinlerin sistemik
biyoyararlanımları düşüktür.139,143 Ancak statinler için hedef organ karaciğerdir ve bu yüzden
ilk geçişte alınmaları, etkileri açısından biyoyararlanımlarından daha önemlidir.
Yiyecek alımının statinler üzerine etkileri değişkendir; lovastatin yiyeceklerle birlikte
-23-
alındığında daha etkin şekilde absorbe edilirken,144 atorvastatin, fluvastatin ve pravastatinin
biyoyararlanımları azalır.145-147 Simvastatin ve rosuvastatin için ise herhangi bir etki
saptanmamıştır.133,136 Bununla birlikte kolesterol düşürücü etkilerin, ilacın akşam yemeğiyle
birlikte veya yatarken alınması durumunda değişmedigi gösterilmiştir.144 Pravastatin dışındaki
tüm statinler büyük oranda plazma proteinlerine bağlanırlar, bu sebeple de bağlı olmayan yani
sistemik olarak aktif ilaca maruziyet nispeten azdır.136
Endojen kolesterol sentezinin büyük çoğunluğu karaciğerde yapılır ve statinler etki
ettikleri yer olduğu için kısmen hepatoselektiftirler. Bu hepatoselektif etkiye katkıda bulunan
mekanizma, statinlerin çözünürlük profili tarafından yönetilir. Lipofilik statinler için hepatosit
membranından etkin ilk geçiş eliminasyonu öncelikle pasif difüzyonla gerçekleşirken,
hidrofilik statinler için ana mekanizma taşıyıcı yoluyla alınmadır.148 Lipofilite etkin hepatik
geçişle birlikte karaciğer dışı doku membranlarından geçişi de kolaylaştırır. Bu özellik
hidrofilik statinlerin daha hepatoselektif olduğunu ortaya koyar.
Statinler, ağırlıklı olarak otuzun üzerinde üyesi bulunan sitokrom P450 (CYP450) enzim
ailesi tarafından metabolize edilirler.149 Statinlerin çoğunluğu, ağırlıklı olarak karaciğer
tarafından metabolize edildikten sonra safra yoluyla atılır,150 bu sebeple karaciğer
disfonksiyonu statinle uyarılan miyopati için risk faktörüdür ve tüm üreticiler, statin reçete
edilirken hasta hikayesinde karaciğer hastalığı olup olmadığına dikkat edilmesini önerirler.
Karaciğer hastalığı olan kişiler statinlerden kaçınmalıdır veya bu kişilere standart dozlardan
daha düşük dozlar verilmelidir.151 Yine teratojenik etki olasılığı bulunduğundan hamilelik
döneminde de statinler kullanılmamalıdır.
Statinlerin Etki Mekanizmaları
Statinlerin primer etkisi, LDL kolesterol düzeyini azaltmaktır. Statinlerin hipolipidemik
etkisi, kolesterol biyosentezinin baskılanmasına bağlıdır. Statinler, kolesterol sentezinde rol
alan HMG-CoA redüktaz enzimini kompetetif olarak inhibe eder ve bu nedenle karaciğerde
kolesterol sentezini azaltır. Ayrıca karaciğerde kolesterol sentezini inhibe ederek kan
kolesterol düzeyini değiştirirler ve bu şekilde de LDL reseptör geninin ekspresyonunda artışa
sebep olurlar. Hepatositler, içindeki serbest kolesterol miktarının azalmasına cevap olarak
membrana bağlı SREBP (sterol düzenleyici element bağlayıcı protein)’ler, proteazlar
tarafından membrandan ayrılır ve çekirdeğe transloke olurlar. Ardından transkripsiyon
faktörleri LDL reseptör geninin sterole cevap veren bölümüne bağlanarak taranskripsiyonun
ve LDL reseptör sentezinin artmasına sebep olur.152 Sonuçta karaciğerde LDL reseptör
-24-
aktivitesi artar, bu durum LDL’nin karaciğerden direkt alımını uyararak LDL kolesterol
düzeylerinin azalmasına yol açar. LDL öncüllerinin (VLDL) karaciğerde alımının artması da,
VLDL’nin LDL’ye dönüşümünü azaltarak LDL düzeylerini azaltabilir. VLDL’nin
karaciğerde üretiminin azalması ve VLDL kalıntılarının katabolizmasının artması, statinlerin
trigliserid düzeyi üzerindeki etkisine katkıda bulunur.151 250 mg/dl’nin üzerindeki trigliserid
seviyeleri statinler tarafından çoğunlukla düşürülür ve düşme oranı LDL kolesterolde
sağlanan düşme yüzdesine benzerdir.153
Statinler, total kolesterolü ve LDL-kolesterolü doza bağımlı bir şekilde düşürür. Plazma
kolesterol düzeylerinde meydana gelen maksimum etki 7-10 gün içinde ortaya çıkmaktadır.
Günlük 5 mg atorvastatin, 10 mg simvastatin, 20 mg pravastatin ve 40 mg fluvastatin, total
kolesterolde ortalama %22 oranında azalma ve LDL-kolesterolde %27 oranında azalma
sağlar. Statin dozunun iki katına çıkarılması, total kolesterolde %5 ve LDL-kolesterolde %7
ek azalmaya neden olur. Statinler, hipertrigliseridemisi olmayan hastalarda yüksek dansiteli
lipoprotein (HDL) kolesterol düzeylerini %5-10 oranında artırır ve trigliserid düzeylerini
%10-25 oranında azaltır, ama yanıtlar değişkendir.154 Statinlerin aterojenik lipoproteinleri
azaltmalarıyla ilişkili ikincil mekanizmalar ise karaciğerde apolipoprotein B100 sentezini
baskılamaları ve trigliseritten zengin lipoproteinlerin sentez ve salınımlarını azaltmalarıdır.155
Statinlerin Pleiotropik Etkileri
Bir ilacın amaçlanan etkisi dısında, diğer sistemler üzerine olan farklı etkilerine
pleiotropik etki adı verilir. Bu etki, ilacın primer ilaç metabolizması ile ilgili olabileceği gibi,
tamamen bağımsız da olabilir. Statinlerin pleitropik etkileri şunlardır.
a. LDL Oksidasyonu Üzerine Etkisi
Bazı LDL alt grupları oksidasyona daha yatkındırlar. Yapılan çeşitli çalışmalarda
lovastatin ve simvastatinin, LDL oksidasyonunu ve LDL’nin makrofajlar tarafından alınımını
inhibe ettikleri gösterilmiştir. Genel olarak veriler, statinlerin plazmadaki antioksidan
kapasiteyi artırdıkları yönündedir.156
b. Antiinflamatuvar Etkisi
Aterogenezin erken basamaklarından biri, endotel fonksiyonlarının bozulması sonucu
monositlerin endotele yapışması ve subendoteliyal boşluğa ilerlemeleridir. Monositler daha
sonra makrofajlara dönüşmekte ve çeşitli proteolitik enzimler ile büyüme faktörleri
salgılamaktadırlar. Deneysel modellerde ve insanlarda, aterosklerozda neointimada monosit
kemoatraktanlarının varlığı gösterilmiştir. Bunların başlıcaları
-25-
olan MCP-1 (Monosit
kemoatraktan protein-1) ve nükleer faktör kappa-B(NF-KB)’nin zedelenmiş endotelde aktive
olduğu gösterilmiştir. Yapılan çalışmalarda atorvastatinin bu faktörlerin aktivasyonunu inhibe
ettiği ve monosit infiltrasyonunu engellediği gösterilmiştir. Yine yapılan çalışmalarda
lovastatin ve simvastatinin, hiperkolesterolemisi olan kişilerde monositlerin endotel
hücrelerine yapışmalarını engellediği gösterilmiştir.157
c. Plak Stabilitesi Üzerine Etkisi
Plağın içerdiği kolesterol esterlerinin miktarı, plak stabilitesini etkileyen en önemli
faktörlerden biridir. Statinler, serumdaki LDL kolesterolü azaltarak plak içine giren LDL
kolesterolün azalmasına sebep olurlar. Statinlerin, özellikle plağın kolesterol esterlerinin
azalmasında ve birikiminin önlenmesinde etkili oldukları gözlenmiştir. LDL oksidasyonunun
inhibe olması da endotel içine kolesterol girişini inhibe etmekte, bu da plağın kollajen
sentezini ve içeriğini arttırmakta ve stabil hale gelmesini sağlamaktadır.Yine statin tedavisiyle
intima ve mediada makrofaj içeriğinin azaldığı gösterilmiştir.156
d. Endotel Üzerine Direkt Etkisi
Endotel fonksiyonunun en önemli mediatörü nitrik oksit (NO) tir. NO salınımında azalma
sonucu trombosit adezyonu artar, vazokontriksiyon olur, yüzey gerilimi ile lökosit adezyonu
artar ve bunların sonucunda da tromboz kolaylaşır. Hiperkolesterolemide endotel
disfonksiyonunun nedeni artmış oksidatif strestir ve yine hiperkolesterolemi durumunda artan
endotel aracılıklı süperoksit radikalleri, NO’nun parçalanmasına neden olur. Yapılan bir
çalışmada, statin tedavisi alan hiperkolesterolemili hastalar tedavi başladıktan 6 ay sonra
incelendiklerinde, aterosklerotik damarlarda başlangıçta var olan vazokonstriktör yanıtın
tedavi ile kaybolduğu gözlenmiştir. Aynı şekilde pravastatin tedavisi sonucu total kolesterolün
% 31 azalması ile vazokonstriktör cevap %80 azalırken, koroner kan akımında % 60 oranında
artma gözlenmiştir.158-160
e. Düz Kas Hücre Çoğalması ve Göçü Üzerine Etkisi
Ateroskleroz oluşumunun en önemli basamağı, lipid depolanması ile birlikte düz kas
hücre çoğalması ve göç etmesidir. Yapılan deneylerde statinlerin, hücre migrasyonu ve
proliferasyonunu % 70-80 oranında inhibe ettikleri ve bu etkiyi hücre içi sterol sentezini
inhibe ederek yaptıkları gösterilmiştir.156
f. Antioksidan Etkisi
Birçok çalışmada statinlerin lipoprotein oksidasyonunu azalttığı ve serbest radikal
hasarında kısmı düzelme sağladığı gösterilmiştir. Lovastatin, lökositlerin uyardıgı LDL
oksidasyonunu azaltmakta ve süperoksit dismutaz enzimini korumaktadır.161 Fluvastatin
-26-
LDL’nin ekzojen oksidasyonunu yavaşlatırken, atorvastatin’in pek çok oksidatif sistemde
lipoprotein oksidasyonunu azalttığı gösterilmiştir. Buna ek olarak simvastatin tedavisi alan
hiperkolesterolemili kişilerde, sağlıklı kontrollere kıyasla antioksidan özelliği olan alfa
tokoferolün arttığı saptanmıştır.162
g. Antiaritmik Etkisi
Hangi mekanizma üzerinden etkili olduğu net olmasada, yapılmış birçok çalışma
statinlerin, paroksismal atrial fibrilasyonda ve iskemik kardiyomiyopati zemininde gelişmiş
ventriküler taşiaritmilerde etkili olabileceğini göstermiştir.
Statinlerin Yan Etkileri
Statinler genellikle iyi tolere edilebilen ilaçlardır. Hepatik transaminazlarda artış
genellikle vakaların %0.5-2.0’sinde ortaya çıkar ve doza bağımlıdır.163 Büyük statin
çalışmalarında klinik olarak önemli (normalin 3 katı) transaminaz yüksekliği sıklığı plasebo
benzeridir. Bununla birlikte transaminaz yüksekliği sıklıkla dozun azaltılması veya aynı
dozun devamı ile normale dönmektedir. Transaminaz düzeylerinde normal sınırın 3 katı veya
daha fazla artışın devam etmesi durumunda ise tedavinin kesilmesi önerilmektedir. Kolestaz
ve aktif karaciğer hastalığı kontrendikasyon olarak belirlenmiştir. Statin kullanımıyla ciddi
karaciğer patolojisi görülebilmesine rağmen oldukça nadirdir.164
Statinler miyopatiye de neden olabilmektedirler ve bu en önemli yan etkileridir. Bütün
statinler miyopati ve rabdomiyolizle ilişkili olup,165 kreatin kinaz (CK) yükselmesi statine
bağlı miyopatinin en iyi göstergesidir. Nonspesifik kas veya eklem ağrıları genellikle önemli
CK artışı ile birlikte değildir. Bununla birlikte bazen kas ağrısı, hassasiyeti veya güçsüzlüğü
ve CK düzeylerinde sıklıkla 10 kattan fazla yükselme ile karakterize klinik olarak önemli
miyopati gelişebilir. Bu yüzden klinik semptomların yokluğunda rutin CK bakılmasının
değeri az olmasına rağmen kas ağrısı-güçsüzlüğü veya kahverengi idrar yapma şikayetleri
olan hastalara CK ölçümü yapılmalı ve miyopati saptanırsa statin tedavisi hemen
kesilmelidir.151 Nitekim miyopatinin gözden kaçırılması ve ilaç tedavisinin kesilmemesi
rabdomiyoliz, miyoglobinüri ve akut tubuler nekroza neden olabilir. Miyopati riskini artıran
ek bir ilaç uygulanmayan hastalarda, miyopati riski düsüktür (<%0.1) ve miyopati en sık
olarak kompleks medikal problemleri olan veya fazla miktarda ilaç alan kişilerde ortaya
çıkmaktadır. Yine yaşlı hastalar miyopatiye daha eğilimlidirler. Statinlerin, fibratlar veya
niasin ile birlikte uygulanması durumunda, muhtemelen iskelet kaslarında sterol sentezinin
aşırı baskılanması sebebiyle miyopati gelişme ihtimali artmaktadır.166 Ayrıca siklosporin,
-27-
makrolid grubu antibiyotikler ve antifungal ilaçlarla kombine kullanıldığında da miyopati
riski artmaktadır. Çünkü statinlerle bu ilaçlar arasındaki farmakokinetik etkileşim, plazmada
statinlerin ve aktif metabolitlerinin miktarlarının artmasına sebep olmaktadır.166
4.ELEKTROFİZYOLOJİK PARAMETRELER VE
ELEKTROFİZYOLOJİK ÖLÇÜMLER
Kardiyak elektrofizyoloji, kardiyolojinin oldukça özelleşmiş bir bölümü olup hem özel
imkanlar hem de özel tecrübe gerektirmektedir. Floroskopi aleti (C kollu) ve radyografi
masası, özel elektrofizyoloji aletleri (kardiyak stimülatör, veri algılayıcı sistem, özel
diagnostik ve ablasyon kateterleri, radyofrekans enerji kaynağı) ve diğer yardımcı elemanların
(defibrilatör, geçici pace-maker lead ve bataryası, resüsitasyon aletleri, oksijen tüpü, pulse
oksimetre... vb) bulunduğu özel laboratuvarlarda, bu konuda tecrübeli kardiyologlar
tarafından yapılmaktadır.167
Standart tanısal olarak yapılan elektrofizyolojik çalışma (EFÇ)’da kalbin üç bölgesine
kateterler yerleştirilerek veri toplanmaktadır (rutinde her zaman kullanılmamakla birlikte eğer
sol taraftan kaynaklanan aritmiler incelenecekse koroner sinüs (CS) bölgesine de kateter
yerleştirilir).
1)High right atrium (HRA)
2)His bundle (HB)
3)Right ventricular apex (RVA)
Şekil 4. EFÇ’de kullanılan diagnostik kateterlerin floroskopik görünümü
-28-
Rutin EFÇ, spontan sinüs hızı ve intrakardiyak ileti intervallerinin ölçümü ile başlar.
Sonrasında ise fonksiyonel testler yapılır.
Fonksiyonel testler 2 farklı pace tekniği ile yapılabilir.
1)Programlı ekstrastimülüs (PES): Siklüs uzunluğunda yapılan ani değişikliğe eşlik eden
refrakter periyodlar ve iletide meydana gelen dinamik değişiklikleri ölçmede kullanılır.
2)İnkremental pacing (INK): Spontan ritimden daha hızlı pacing yaparak, sabit pacing
sırasında uyarı iletimi ve doku refrakterliğini ölçmede ve pacing kesildikten sonra normal
fonksiyona dönüş zamanını ölçmede kullanılır.
Şekil 5. EFÇ’de elde edilen intrakardiyak kayıt örneği
Temel İntervaller
a)PA intervali: Sağ atrium içindeki sabit 2 nokta arasındaki aktivasyonlar (sinüs nodu ve
atrioventriküler nod bölgesindeki en erken atrial aktivasyonlar) arasında geçen zamandır. PA
intervalinin normal değeri 20-55 ms’dir. HRA kateterinden alınan en erken atrial aktivite ile
-29-
HB kateterinden alınan atrial elektrogram arasında ölçüm yapılarak PA intervali bulunur.
b)AH intervali: Kardiyak uyarının AV nod üzerinden geçme zamanını gösterir. HB
kateterinden alınan atrial elektrogram ile his elektrogramının kendisi arasında ölçüm yapılır.
AH intervalinin normal değeri 55-145ms’dir. Otonom tonus, kalp hızı gibi birçok faktörden
etkilenir.
c)HV intervali: Kardiyak uyarının özelleşmiş his purkinje lifleri üzerinden iletilme zamanını
gösterir. His bundle elektrogramı ile en erken ventriküler aktivasyon (yüzey EKG’de QRS
kompleksinin başlangıcı) arasında ölçüm yapılır. HV intervalinin normal değeri 35-55 ms’dir.
d)PR süresi, QRS süresi ve QT intervali: PR süresi atrial aktivasyon başlangıcından
ventriküler aktivasyon başlangıcına kadar geçen süredir. QRS süresi ventriküler aktivasyon
süresini göstermektedir. QT intervali ise ventriküler aktivasyon ve repolarizasyonun
birleşimini yansıtır. QT intervali kalp hızı ile oldukça değişkenlik gösterir ve bu yüzden
düzeltilmiş QT değeri (corrected QT=QTc) hesaplanır ve genellikle bu değer kullanılır.
QTc= =
QT
aralığı
RR aralığının karekökü
QRS süresinin normal değeri <=100 ms iken QTc’nin üst sınırı erkekler için 440 ms, kadınlar
için 460 ms’dir.
e)BCL (Basal Cycle Lenght)=Temel siklüs süresi: 2 vuru arasındaki süreyi gösterir.
Sinüs Nod Fonksiyonunun Değerlendirilmesi
Bu amaçla 2 test yapılır
a)Sinus node recovery time (SNRT)
b)Sinoatrial conduction time (SACT)
a)SNRT
Sinüs nodunun intrinsik fonksiyonlarını değerlendirmeye yarar. Overdriving atrial pacing
yapılıp (klasik olarak 30 saniye süreyle), pacing kesildikten sonra tekrar sinüs ritminin
çıkması için geçen süredir.
HRA’dan alınan kayıtlarda en son pace kompleksi ile, pacing kesildikten sonra çıkan ilk
spontan kompleks arası ölçülerek belirlenir. SNRT, sinüs hızı ile değişkenlik gösterdiği için
düzeltilmiş SNRT (corrected SNRT=cSNRT) daha doğru bir ölçümdür. cSNRT, SNRT’den
sinüs siklüs uzunluğu (sinus cycle lenght=SCL) çıkarılarak bulunur. SNRT’nin doğru
belirlenebilmesi için farklı siklüs uzunluğunda pacing’ler ile (700 ms, 600 ms, 500 ms, 400
ms, 450 ms, 400 ms...gibi) ölçümler yapılıp en uzun SNRT ve cSNRT değerleri kabul
-30-
edilmelidir. Normalde SNRT<1500 ms, cSNRT<550 ms olmalıdır.
b)SACT
Sinüs nodu ile çevresindeki atrial doku arasındaki ileti gecikmesini saptamaya yarar.
SACT’nin tutarlı ölçümlerinin elde edilmesi zordur ve testin belirleyici değeri tartışmalıdır.
Bu yüzden SNRT ve cSNRT’ye göre daha az kullnılır. SACT için çeşitli yöntemler mevcut
olmasına rağmen sıklıkla ‘Narula’ ve ‘Strauss’ metotları kullanılmaktadır.
Sinüs nodunu sıfırlayan atrial ekstrasistol (A2) verilir. Bu ekstrasistolün sinüs noduna
ulaşma zamanı ile bir sonraki sinüs vurusu sinüs siklüs uzunluğu (A1-A1) kadardır.
Ekstrasistol verilme zamanı ile sonraki çıkan sinüs vurusunun atriuma ulaşma zamanı (A3)
arasındaki süre (A2-A3), 1 siklüs uzunluğu ve 2 SACT’ye eşittir A2-A3=A1A1+[2xSACT].
SCAT’nin normali 50-115 ms arasındadır.
Atrial Ekstrastimülüs Testleri
Atrial stimülüs testleri, sabit siklüs uzunluğunda 8 pacing vurusu yapıldıktan sonra aynı
bölgeye 1 adet ekstrastimülüs verilmesi ile yapılır. Programlı ekstrastimülüs (PES) adı verilen
bu yöntemde 8 sabit vuru sonrasında verilen 1 adet ekstrastimülüsün verilme zamanı
(coupling interval), atrium artık uyarı çıkarmamaya başlamasına (“capture” etmemesine)
kadar giderek kısaltılarak tekrarlanır. Uyarı sağ atrium üst kısmından (HRA) yapılır.
Bu testle AV nod ile His-Purkinje liflerinin ileti özellikleri ve AV nod ile sağ atrium
refrakter periyodları hakkında bilgi edinilir. Yine intraatrial iletimdeki büyük anormallikler
saptanabilir. Ayrıca dual AV nod fizyolojisi, aksesuar yol varlığı gibi anormal iletim yapan
bölgeler saptanabilir. Son olarak ekstrastimülüs testleri aritmi indüksiyonu için kullanılabilir.
S1....sabit pacing vuruları
S2....ekstrastimülüs
S1A1= Sağ atriuma iletim zamanı
S2A2
A1H1= AV nod iletim zamanı
A2H2
H1V1= His purkinje lifleri ileti zamanı
H2V2 (Bu 3 süre ise kontrol süreleridir)
Coupling intervali kısaldıkça AV nod ileti zamanı giderek artar ve A2H2 intervali giderek
uzar. Bu fenomen “decremental ileti” olarak isimlendirilir. Bu durum depolarizasyon için
temel olarak hücre içine yavaş Ca++ akımına bağlı olan kardiyak dokuların (özellikle AV
nod) bir özelliğidir. His purkinje sisteminin ileti süresi pek değişmezken normal ventriküler
-31-
ve atrial dokular ise AV nod’a kıyasla çok az miktarda ileti yavaşlaması gösterir. Bu yüzden
mobitz tip 1 wenckebach tipi ileti AV nodda blokaj olduğunu gösterirken, mobitz tip 2 ileti
bloğu His-Purkinje sistemindeki blokajı gösterir.
AV nod ve Atrial refrakterlik: Eğer ekstrastimülüs testine giderek kısalan coupling intervalleri
ile devam edilirse önce AV nodun, daha da kısalırsa sonrasında atrial dokunun refrakter
olduğu ve uyarılamadığı (capture edilemediği) görülür. Bu süreler o dokuların refrakter
periyodlarını gösterir.
S1A1H1V1
S1A1H1V1.....S2A2
H2 oluşmuyor; AV nod refrakter
(Refrakter süre; A1-A2 arasındaki süredir)
S1A1H1V1
S1A1H1V1....S2
A2 oluşmuyor; atrial doku refrakter
(Refrakter süre; S1-S2 arasındaki süredir)
Ventriküler Ekstrastimülüs Testleri
Ventriküler stimülüs testleri de atrial stimülüs testlerinde olduğu gibi yapılır. Sağ
ventrikül apeksinden (RVA) sabit siklüs uzunluğunda 8 pacing vurusu yapıldıktan sonra aynı
bölgeye 1 adet ekstrastimülüs verilir. His-Purkinje ve AV nod üzerinden retrograd ileti
özelliğini anlamada, aksesuar yolun varlığını anlamada ve yine aritmi indüklenmesinde
kullanılmaktadır.
S1....sabit pacing vuruları
S2A2
S2....ekstrastimülüs
V2A2 (Bu 2 süre ise kontrol süreleridir)
S1V1= Sağ ventriküle iletim zamanı
V1A1= En erken ventriküler aktivite ile en
erken atrial aktivite arasındaki zaman
(HB aktivitesi, HB elektrogramındaki büyük ventriküler sinyalden dolayı pek seçilemez)
Ekstastimülüs coupling intervalleri kısaldıkça “dekremental ileti” meydana gelir.
Dekremental iletinin His-Purkinje liflerinden veya AV nod’dan kaynaklandığı her zaman
anlaşılamaz. Ancak ekstrastimülüs testlerinde esas olarak His-Purkinje liflerinde ileti
gecikmesi (VH intervalinde uzama) olurken, inkremental ventriküler pacing sırasında AV
-32-
nod’da ileti gecikmesi (HA intervalinde uzama) olur.
His-Purkinje ya da AV nod refrakter olunca ventriküler uyarı oluşmasına rağmen
retrograd ileti bloke olur.
Not= Ancak birçok insanda, herhangi bir siklüs uzunluğunda retrograd vetriküloatrial ileti
gösterilemeyebilir. Bu durum anormal olarak kabul edilmemelidir.
Ventriküler refrakterlik: Eğer ekstrastimülüs testine giderek kısalan coupling intervalleri ile
devam edilirse sonunda ventriküler refrakter periyoda ulaşılır ve ventriküler dokunun
uyarılamadığı (capture edilemediği) görülür.
Refrakter Periyotların Ölçülmesi
(Efektif , Fonksiyonel ve Rölatif Refrakter Periyotlar)
En sık kullanılan ölçüm efektif refrakter periyot (ERP) olup, bu terim kardiyak dokunun
uyarı çıkaramadığı veya gelen uyarıyı iletemediği en uzun coupling intervalini göstermektedir
İkinci en sık kullanılan ölçüm ise fonksiyonel refrakter periyot (FRP)’tur. Bir dokunun
FRP’si, gelen herhangi bir intervaldeki uyarı sonucu meydana getirebildiği en kısa çıkış
coupling intervalini göstermektedir.
En az kullanılan ölçüm olan rölatif refrakter periyot ise bir dokuda uyarı neticesinde
meydana gelen çıkış intervalinin, gelen giriş intervalinden uzun olarak kaldığı en uzun giriş
intervalidir.
Örn: AV nod ERP (AVNERP): His bundle’a iletim yapamayan en uzun A1A2 intervalidir.
AV nod FRP (AVNFRP): Herhangi bir A1A2 intervali ile ortaya çıkarılan en kısa H1H2
intervalidir (çok uzun A1A2, H1H2’yi de giderek uzatır; bununla birlikte A1A2 intervali belli
bir sürenin altına indiğinde ise A2H2 ileti süresi uzayabileceği için yine H1H2 süresi artar) .
AV nod RRP (AVNRRP): A2H2’nin A1H1’i geçtiği en uzun A1A2 intervalidir.
Ventriküler ERP (VERP): Miyokard’da uyarı oluşturmayan en uzun S1S2 intervalidir.
Ventriküler FRP (VFRP): Herhangi bir S1S2 intervali ile ortaya çıkarılan en kısa V1V2
intervalidir.
Ventriküler RRP (VRRP): S2V2’nin S1V1’i geçtiği en uzun S1S2 intervalidir.
Eğer ekstrastimülüs testleri, refrakterlikte aşağıya doğru herhangi bir gecikme olmadan
uyarı oluşturabiliyorsa ERP ve FRP aynı olur ve RPR olmaz. Benzer şekilde iletim yapan
-33-
herhangi bir doku, refrakter hale gelene kadar iletide yavaşlama göstermiyorsa yine ERP ve
FRP aynı olur ve RPR olmaz.
Diğer Pacing Protokolleri
Ekstrastimülüs testlerine ek olarak özellikle inkremental pacing olmak üzere diğer pacing
protokolleri de rutin tanısal elektrofizyolojik çalışmada kullanılmaktadır.
a)İnkremental Atrial Pacing
Genelde sağ atrium üst kısmından (HRA), hastanın spontan ritminden biraz hızlı olarak
sabit siklüs uzunluğunda uyarı yapılır. Pacing siklüs uzunluğu kısa aralıklarla giderek
kısaltılır. Ekstrastimülüs testlerinin tersine, bu tip stimülasyonun amacı sabit koşullar altında
uyarı iletiminin nasıl olduğunun değerlendirilmesidir.
Buradaki temel gözlem AV nod üzerindeki 1:1 iletinin kesildiği siklüs uzunluğudur ve bu
genel olarak wenckebach cycle length (WCL= wenckebach siklüs uzunluğu) olarak bilinir.
Bunun yanısıra inkremental pacing yaparken şu durumlarla da karşılaşılabilir; AH
intervalinde ani artış (dual AV nod fizyolojisini düşündürür), aksesuar yol üzerinden
ventriküler preeksitasyon veya aritmi indüklenmesi.
b)İnkremental Ventriküler Pacing
İnkremental ventriküler pacing, inkremental atrial pacing ile benzer ilkeler ile yapılır.
Buradaki temel unsur 1:1 VA iletinin bloke olduğu (disosiasyon) siklüs uzunluğu (VA blok
tipik wenckebach paternini göstermeyebilir) ve retrograd atrial aktivasyonun paterni ve
zamanlamasıdır.
c)Diğer Protokoller
Aritmi indüklenmesi amacıyla multipl ekstrastimülüs (S2’nin yanısıra S3 ve S4 verilmesi)
yöntemi kullanılabilir.
Bazı aritmilerin veya ileti bloklarının uyarılabilmesi için short-long-short (kısa-uzun-kısa)
uyarı sekanslarının kullanılması gerekebilir.
Diagnostik Elektrofizyolojik Çalışma İçin Uygulanan Bazal Protokol
1)Bazal intervallerin ölçülmesi
Bu ölçüm uzun PR intervalinin, AV nod’mu yoksa His-purkinje sistemindeki yavaşlamadan
mı kaynaklandığını ortaya koyar. Ayrıca kısa PR intervalinin ventriküler preeksitasyondan
kaynaklanıp kaynaklanmadığını gösterir.
Ölçüm:Ritim, siklüs uzunluğu, PA, AH, HV, QRS, QT ve QTc
-34-
2)Temel siklüs uzunluklarında (800, 600, 500, 400 ve 350 ms) SNRT’nin değerlendirilmesi
Anormal SNRT, sinüs nod disfonksiyonunu gösterebilmektedir.
Ölçüm: maksimum CSNRT
3)Temel siklüs uzunluklarında (600 ve 400 ms), aşağı düzeydeki ventriküler refrakterliğe
doğru ventriküler ekstrastimülüs testleri
Retrograd iletimin var olup olmadığını gösterir ve VA ileti sitemi ile ventriküler miyokardın
ERP ve FRP’lerini ölçmeyi sağlar. Egzantrik retrograd atrial aktivasyon ya da dekremental
olmayan VA ileti aksesuar AV yolu ya da dual AV nodal fizyolojiyi gösterebilmektedir.
Bununla birlikte tek bir ekstrastimülüs ile ventriküler taşikardi indüklenebilir.
Ölçüm: Her iki siklüs uzunluğunda ölçülen VERP ve retrograd AVNERP
4)Sinüs ritminden biraz daha hızlı olarak VA wenckebach noktasına ya da 300 ms olan
minimum siklüs uzunluğuna doğru inkremental ventriküler pacing
VA disosiasyon zamanı ölçülebilir. Eğer VA ileti varsa VA WCL ölçülebilir. Pacing 300
ms’den daha hızlı yapılmamalıdır ve tolere edilemezse daha yavaş hızla bile
sonlandırılmalıdır.
Ölçüm:VA disosiasyon zamanı
VA WCL
5)600 ve 400 ms siklüs uzunluklarında, aşağı düzeydeki
refrakterliğe doğru atrial
ekstrastimülüs testleri
Bu AV nodal ERP ve FRP ile atrial ERP ve FRP’yi ölçmeyi sağlar. Dual AV nodal
fizyolojisini ya da ventriküler preeksitasyon gösterilebilir veya atrial aritmiler indüklenebilir.
Ölçüm: Her iki siklüs uzunluğunda ölçülen AVNERP, AVNFRP ve AERP, AFRP
6)Sinüs ritminden biraz daha hızlı olarak AV wenckebach noktasına ya da 300 ms olan
minimum siklüs uzunluğuna doğru inkremental atrial pacing
Bu ölçüm AV Wenckebach siklüs uzunluğunun ölçülmesini ve bu şekilde nod (AH blok) ya
da altında (HV blok) hıza bağlı blok olup olmadığının anlaşılmasını sağlar. Pacing 300
ms’den daha hızlı yapılmamalıdır ve tolere edilemezse daha yavaş hızda bile
sonlandırılmalıdır.
Ölçüm: AV WCL
Not=Ventriküler taşikardiden şüphelenilen hastalarda multipl ekstrastimülüs (S2-S3-S4)
kullanılarak yapılan programlı ventriküler stimülasyon ya da short-long-short (kısa-uzunkısa) uyarma sekansı kullanılması taşikardinin uyarılmasını kolaylaştırabilmektedir.
-35
MATERYAL VE METOD
Hasta Popülasyonunun Özellikleri
Hasta popülasyonu, Ekim 2007 ile Ağustos 2008 tarihleri arasında, hastanemize
ventriküler taşiaritmi ile başvuran ve kalp yetersizliği tanısı olan hastalar arasından
oluşturuldu. Çalışmaya, koroner arter hastalığı olan ve buna bağlı iskemik kardiyomiyopati
gelişmiş, ejeksiyon fraksiyonu %35 ve altında olan, başvuru anında normal kalp yetersizliği
tedavisi alan ancak beta bloker haricinde herhangi bir antiaritmik tedavi almayan ve bazal
ritmi sinüs olan 15 hasta alındı. Hastaların hiçbiri son 6 ay içinde statin tedavisi almıyordu.
Ventriküler taşiaritmi ile acil servise başvuran ve aritmisi spontan düzelmeyen hastaların
sinüs ritmine çevrilmesi için metoprolol, kısa etkili antiaritmik olan ve idame tedavinin
verilmediği lidokain veya DC kardiyoversiyon kullanıldı ve lidokain kullanılan hastaların
elektrofizyolojik çalışması en erken 1 hafta sonra yapıldı. Çalışmaya alınan hastalardan biri
insidental intrakranial kanama geçirmesi nedeniyle, üç tanesi ise tekrarlayan ventriküler
taşiaritmi gelişmesi ve bu yüzden amiodaron kullanılması nedeniyle çalışmadan çıkarıldı.
Sonuç olarak 11 hasta çalışmaya alındı. Bu hastaların hepsi erkek olup, yaş aralığı 45-66
(ortalama yaş 57.91±6.64 ) arasında idi ve hiçbirinin diabetes mellitusu veya bilinen başka
metabolik bir rahatsızlığı yoktu. Tüm hastaların fonksiyonel kapasitesi NYHA sınıf 1 veya 2
idi. Ayrıca hastaların hiçbirinde akut koroner sendromu düşündürecek göğüs ağrısı, EKG
değişimi veya troponin pozitifliği yoktu.
Klinik ve demografik olarak homojen bir grup oluşturan hastaların hepsine, kendilerine
yapılması planlanan tedavi ve araştırma açısından ayrıntılı bilgi verildi ve katılımları için
onayları alınarak takılabilir kardiyoverter defibrilatör (TKD) implantasyonu programına
alındı. Hastaların başlangıç EKG’si (otomatik analiz yapan cihazlar ile) çekilip, biyokimyasal
değerleri için kan alındı ve 24 saatlik holter analizi yapıldı. Hastaların hiçbirinde anlamlı
sayılabilecek elektrolit anormalliği, tiroid fonksiyon bozukluğu ya da başka majör
biyokimyasal bozukluk yoktu. Ekokardiyografik incelemeleri yapılan hastaların sol ventrikül
ejeksiyon fraksiyonlarının %35 veya altında olduğu ve ciddi kapak hastalığı olmadığı
gözlendi.
Hastaların başlangıç lipid değerleri, EKG’den ölçülen düzeltilmiş QT (corrected
QT=QTc) değerleri ve 24 saatlik holter analizinden değerlendirilen kalp hızı değişkenliği
belirlendi. Kalp hızı değişkenliği değerlendirilirken SDNN değeri 100’ün üzerinde olanlar
-36-
normal, 100’ün altında olanlar ise azalmış olarak kabul edildi. Son olarak hastalara
elektrofizyolojik çalışma (EFÇ) yapılarak planlanan elektrofizyolojik ölçümler yapıldı. Tüm
bu tetkiklerin ardından hastalar hastane konseyine sunularak TKD için gereklilik raporu
çıkarıldı ve sonrasında endikasyonu gereğince TKD implantasyonu yapıldı.
TKD implantasyonu yapılan hastaların normal kalp yetersizliği ve koroner arter hastalığı
tedavisine 40 mg atorvastatin eklenip, 1 ay sonra rutin TKD kontrollerine çağrıldı ve kontrol
biyokimyasal analiz, EKG, 24 saatlik holter ve EFÇ yapılarak tüm elde edilen veriler
başlangıç değerleri ile karşılaştırıldı.
Araştırmaya Dahil Edilmeme Kriterleri:
-LV ejeksiyon fraksiyonu %35’in üzerinde olan hastalar
-Ciddi kapak yetersizliği veya darlığı olan hastalar
-NYHA sınıf 3 veya 4 semptomu olan hastalar
-Bazal ritmi sinüs ritmi olmayan hastalar
-Elektrolit anormalliği olan hastalar
-Tiroid fonksiyon bozukluğu olan hastalar
-Kronik karaciğer veya böbrek hastalığı olan hastalar
-Akut koroner sendrom saptanan hastalar
-Beta bloker harici antiaritmik ilaç kullanan veya verilmek durumunda kalınan hastalar
-Statin tedavisi alan hastalar
Elektrofizyolojik Ölçümler
Elektrofizyolojik çalışmalar, General Electric OEC 9800 plus marka C kollu skopi cihazı
ile yapıldı. Lokal anestezi ile sağ femoral vene girildi ve HRA, HB ve RVA bölgelerine 3
adet diagnostik kateter konularak tüm hastalar için standardize edilmiş ölçümler yapıldı.
Genel bilgiler kısmında açıklandığı gibi standart diagnostik elektrofizyolojik inceleme
yöntemleriyle öncelikle temel intervaller (PA, AH, HV, PR, QRS, QT, BCL) ölçüldü. Daha
sonrasında ise cSNRT, strauss ve narula yöntemleri ile SACT, AV nod refrakter periyodu,
AV wenckebach periyodu, ventriküler refrakter periyodu ve VA disosiyasyon süreleri
ölçüldü. Sonrasında çeşitli teknikler (programlı ekstrastimülasyon, multipl extrastimülasyon,
short-long-short sekansı) ile sustained ventriküler aritmi indüklenip indüklenmediği
değerlendirildi.
-37-
Son olarak ise 12 derivasyonlu kayıtlardan ölçülen (100mm/sn) ve en uzun QT süresine
sahip derivasyon ile en kısa QT süresine sahip derivasyon arasındaki farkı gösteren QT
dispersiyonu ölçüldü.
İstatistiksel incelemeler
Çalışmada elde edilen bulgular değerlendirilirken, istatistiksel analizler için NCSS
2007&PASS 2008 Statistical Software (Utah, USA) programı kullanıldı. Çalışma verileri
değerlendirilirken tanımlayıcı istatistiksel metodların (ortalama, standart sapma) yanısıra
niceliksel verilerin karşılaştırılmasında paired sample t testi kullanıldı. Niteliksel verilerin
karşılaştırılmasında ise Mc Nemar testi kullanıldı. Sonuçlar %95’lik güven aralığında,
anlamlılık p<0.05 düzeyinde değerlendirildi.
-38-
BULGULAR
Tablo 1: Biyokimya Parametrelerinin Değerlendirilmesi
Statin Tedavisi
Statin Öncesi
Sırasında
p
Ort±SD
Ort±SD
Total Kolesterol
186,36±27,52
127,82±25,46
0,001**
LDL
110,54±26,03
63,09±20,64
0,001**
HDL
39,54±6,74
41,09±9,25
0,406
184,00±83,72
117,54±27,17
0,009**
Trigliserid
Paired Sample t Test kullanıldı.
** p<0.01
-Statin öncesi total kolesterol düzeyine göre, statin tedavisi sırasındaki total kolesterol
düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01).
200
180
160
140
120
100
80
60
40
20
0
Statin Öncesi
Statin Tedavisi Sırasında
Total Kolesterol
Şekil 6: Total Kolesterol Değişim Grafiği
-39-
-Statin öncesi LDL düzeyine göre, statin tedavisi sırasındaki LDL düzeyinde görülen
düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01).
120
100
80
60
40
20
0
Statin Öncesi
Statin Tedavisi Sırasında
LDL
Şekil 7: LDL Değişim Grafiği
-Statin öncesi HDL düzeyine göre, statin tedavisi sırasındaki HDL düzeyinde istatistiksel
olarak anlamlı bir değişim görülmemiştir (p>0.05).
-Statin öncesi trigliserid düzeyine göre, statin tedavisi sırasındaki trigliserid düzeyinde
görülen düşüş istatistiksel olarak ileri düzeyde anlamlıdır (p<0.01).
200
180
160
140
120
100
80
60
40
20
0
Statin Öncesi
Statin Tedavisi Sırasında
Trigliserid
Şekil 8: Trigliserid Değişim Grafiği
-40-
Tablo 2: VT İndüklenmesi Değerlendirilmesi
Statin Öncesi
VT İndüklenmesi
Evet
Hayır
Toplam
n (%)
n (%)
n (%)
Statin
Evet
4 (%36,4)
0 (%0)
4 (%36,4)
Tedavisi
Hayır
4 (%36,4)
3 (%27,3)
7 (%63,6)
Toplam
8 (%72,7)
3 (%27,3)
11(%100)
Sırasında
p
0,125
Mc Nemar Testi kullanıldı.
Statin öncesi olguların %72.7’sinde VT indüklenmesi görülürken; statin tedavisi sırasında
bu oran %36.4’e gerilemiş, ancak görülen bu azalma yüzdesel olarak belirgin olsada,
istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (p>0.05).
Tablo 3: Holter Değerlendirilmesi
Statin Öncesi
SDNN
Azalmış
Normal
Toplam
n (%)
n (%)
n (%)
Statin
Azalmış
3 (%27,3)
0 (%0)
3 (%27,3)
Tedavisi
Normal
2 (%18,2)
6 (%54,5)
8 (%72,7)
Toplam
5 (%45,5)
6 (%54,5)
11(%100)
Sırasında
p
0,500
Mc Nemar Testi kullanıldı.
Statin öncesi olguların %45.5’inin SDNN düzeyi azalmış iken; statin tedavisi sırasında
bu oran %27.3’e gerilemiş, ancak görülen bu azalma istatistiksel olarak anlamlı
bulunmamıştır (p>0.05).
-41-
Tablo 4: EKG Değerlendirilmesi
QTc
p
Ort±SD
Statin Öncesi
444,18±33,97
Statin Tedavisi Sırasında
431,27±34,92
Paired Sample t Test kullanıldı.
0,018*
* p<0.05
Statin öncesi QTc düzeyine göre, statin tedavisi sırasındaki QTc düzeyinde görülen düşüş
istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05).
446
444
442
440
438
436
434
432
430
428
426
424
Statin Öncesi
Statin Tedavisi Sırasında
QTc
Şekil 9: QTc Değişim Grafiği
-42-
Tablo 5: Elektrofizyolojik Çalışma Parametrelerinin Değerlendirilmesi
Statin Öncesi
Statin Tedavisi
Sırasında
p
Ort±SD
Ort±SD
AH
88,00±21,43
88,00±18,04
1,000
HV
60,91±9,25
61,36±12,03
0,833
PA
20,09±7,15
21,45±7,20
0,454
PR
158,73±34,94
166,45±32,47
0,078
QRS
111,82±28,85
109,63±28,32
0,540
QT
362,00±34,52
354,63±35,56
0,379
BCL
747,45±153,86
751,63±158,31
0,907
cSNRT
216,09±67,12
200,00±59,29
0,450
Narula SACT
103,59±47,96
110,45±61,59
0,690
Strauss SACT
84,54±40,17
76,68±51,65
0,594
AVNERP
269,09±66,40
270,91±59,57
0,921
AV Wenckebach Periyodu
363,64±59,88
344,54±50,47
0,309
Ventriküler ERP
223,64±16,89
230,91±13,75
0,181
VA Disosiasyonu
448,18±108,52
450,00±86,83
0,951
QT Dispersiyonu
36,00±9,21
29,18±8,11
0,028*
Paired Sample t Test kullanıldı.
* p<0.05
Statin öncesi AH, HV, PA, PR, QRS, QT, BCL, cSNRT, narula ile SACT, strauss ile
SACT, AVNERP,
AV Wenckebach periyodu, ventriküler ERP ve VA disosiasyonu
düzeylerine göre, statin tedavisi sırasında ölçülen düzeylerde istatistiksel olarak anlamlı bir
değişim görülmemiştir (p>0.05).
-43-
Statin öncesi QT dispersiyonu düzeyine göre, statin tedavisi sırasındaki QT dispersiyonu
düzeyinde görülen düşüş istatistiksel olarak anlamlıdır (p<0.05).
40
35
30
25
20
15
10
5
0
Statin Öncesi
Statin Tedavisi Sırasında
QT Dispersiyonu
Şekil 10: QT Dispersiyonu Değişim Grafiği
-44-
TARTIŞMA
Statinlerin kardiyovasküler morbidite ve mortalitede belirgin düşüşe yol açtığı
gösterilmiştir.7-10 Bu mortalite azalması statinlerin sadece lipid metabolizması üzerine olan
yararlı etkilerinden kaynaklanmayıp, pleiotropik etki olarak bilinen diğer etkilerinin de
sonucu olarak meydana gelmektedir. Yine yapılmış birçok çalışmada statinlerin antiaritmik
etkisinin olduğu gösterilmiş16,17 ve bu etki için olası birtakım mekanizmalar öne sürülmüştür.
Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda statinlerin
QTc intervalini kısalttığı ve QT
dispersiyonunu azalttığı saptanmıştır.34,37 Yine yapılan birtakım araştırmalar, statinlerin kalp
hızı değişkenliği üzerine olumlu etkileri olabileceği düşündürtmektedir.33,34,36 Bununla birlikte
statinlerin elektrofizyolojik parametreler üzerine olan etkisi pek bilinmemektedir.
Yaptığımız bu çalışmada, normal şartlarda endike olmasına rağmen statin kullanmayan,
belli kriterlere göre seçilmiş olan homojen bir hasta grubuna, standardize edilmiş protokol ile
elektrofizyolojik çalışma yapıldı. Daha sonra bu hastalara endikasyonu gereğince ve uygun
olan standart dozda statin başlanarak, en az birçok çalışmada uygulanan ortalama süre kadar
(1 ay) devam edildi. Bu sürenin sonunda tekrar standart protokolle elektrofizyolojik çalışma
yapılarak statinlerin meydana getirebileceği
elektrofizyolojik etkiler değerlendirildi.
Hastalara ayrıca statin tedavisi öncesinde ve sonrasında biyokimyasal analiz, dijital ölçüm
yapan cihazlarla EKG incelemesi ve 24 saatlik holter incelemesi yapılarak statin tedavisinin,
lipid profili üzerine ve diğer bazı elektrofizyolojik parametreler üzerine olan etkilerine
bakıldı.
Statinlerin total kolesterol, LDL ve trigliserid düzeyleri üzerine olan bilinen hipolipidemik
etkisi çalışmamızda da gözlemlenmiş olup, bu değerlerde tedavi öncesi ve sonrasında
istatistiksel olarak anlamlı düşüşler meydana gelmiştir. Yine çok belirgin etkisinin
bulunmadığı bilinen HDL düzeylerinde154 ise anlamlı bir artış gözlenmemiştir.
Çalışmamızın temel bulgusu statin öncesi ve sonrasında elektrofizyolojik olarak sürekli
ventriküler taşiaritminin indüklenme oranının, istatistiksel olarak anlamlı düzeyde
azalmadığıdır. Ancak statin öncesi VT indüklenmesi olguların %72,7’sinde görülürken, statin
tedavisi ile bu oran %36,4’e gerilemiştir. Dolayısıyla istatistiksel olarak anlamlı olmasada
(p=0,125) aritmi indüklenmesinde azalma eğilimi mevcut olup, hasta sayısının daha fazla
olması durumunda bu değişimin istatistiksel olarak anlamlı düzeye ulaşması oldukça
muhtemeldir.
-45-
Dijital ölçüm yapan cihazlar ile elektrokardiyografik olarak belirlediğimiz QTc
değerlerinde, statin tedavisi ile istatistiksel olarak anlamlı azalma (p=0,008) saptanmış olup
bu bulgu daha önceden yapılmış çalışmalar ile uyumludur.
24 saatlik holter ile değerlendirilen kalp hızı değişkenliğinde ise istatistiksel olarak
anlamlı düzeyde düzelme (p=0,500) saptanmamıştır.
Son olarak statin tedavisinin elektrofizyolojik ölçümler üzerine olan etkilerine
bakıldığında, QT dispersiyonunda azalma haricinde, özellikle antiaritmik etkiden sorumlu
olabileceği düşünülen “refrakter periyotlarda değişim (uzama)” de dahil olmak üzere
istatistiksel olarak anlamlı olabilecek herhangi bir farklılık gözlenmemiştir. Bununla birlikte
statin tedavisi QT dispersiyonunda daha önceki çalışmalardakine benzer şekilde istatistiksel
olarak anlamlı düzeyde bir azalmaya yol açmıştır.
Çalışmamızda anlamlı olarak değiştiği saptanan QTc intervali ve QT dispersiyonunun
aritimi oluşum mekanizmasındaki yeri çok kesin çizgilerle belli olmasa da şu şekilde
özetlenebilir. Refrakterlik ve ileti hızlarında heterojenite, reentran taşikardiler için temel
özelliklerden biridir. Ventriküler refrakterlikteki heterojeniteyi gösteren en önemli
göstergelerden biri ise QT dispersiyonudur ve QT dispersiyonundaki artış ventriküler aritmi
ile ani kardiyak ölüm gelişiminde predispozan faktör olarak görülmektedir.168,169 QT
intervalinde uzamanın ise aritmileri, özellikle de torsades de pointes'i tetikleyebildiği
bilinmektedir. Bunun mekanizması net olarak bilinmemekle birlikte QT uzamasının “erken
afterdepolarizasyon”a sebep olarak taşikardiyi başlattığı düşünülmektedir. Taşikardi oluşumu
ile meydana gelen repolarizasyonda değişkenliğin ise tetiklenmiş aktivite ve renntry halkaları
ile taşikardinin devamına neden olduğu sanılmaktadır. Dolayısıyla QT intervali ya da daha
objektif bir ölçüm olan QTc intervalinde kısalmanın da bu şekilde antiaritmik özellik
gösterdiği düşünülmektedir.
Tüm
bu
bulgular,
statinlerin
gerçekten
antiaritmik
özelliklerinin
olabileceğini
göstermektedir ancak bu etkinin kesin mekanizması hala net değildir. Önceden gözlemlenmiş
olası mekanizmalardan QTc’de kısalma ve QT dispersiyonunda azalma çalışmamızda da
benzer şekilde sonuçlanmış, ancak kalp hızı değişkenliğinde meydana gelmesi beklenen
olumlu sonuçlar gözlenmemiştir. İntrakardiyak ileti zamanları ve refrakterlik gibi
elektrofizyolojik ölçümlerin, statinlerin antiaritmik mekanizmalarının aydınlatılmasında
yardımcı olabilecek parametreler olduğu düşünülmesine rağmen, çalışmamızda statin tedavisi
ile bu değerlerde herhangi bir anlamlı değişim elde edilememiştir. Bununla birlikte
-46-
çalışmamızda kullanılan hasta sayısının az olması, bu çalışmanın en büyük kısıtlamasını
oluşturmaktadır ve daha fazla hasta ile yapılacak daha geniş çaplı araştırmalar daha net
sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
SONUÇ
İskemik kardiyomiyopatisi olan ve ventriküler taşiaritmi saptanan hastalarda uygulanan
statin tedavisi, ventriküler taşiaritmi indüklenme oranında istatistiksel olarak anlamlı düzeye
ulaşmayan azalmaya ve daha önceki çalışmalarda gösterildiği gibi QTc intervalinde anlamlı
düzeyde kısalma ve QT dispersiyonunda anlamlı düzeyde azalmaya neden olmuştur. Ancak
diğer elektrofizyolojik parametreler üzerinde istatistiksel olarak anlamlı olabilecek herhangi
bir değişime neden olmamıştır.
-47-
KAYNAKLAR
1. Centers for Disease Control and Prevention. State specific mortality from sudden cardiac death—United
States, 1999. MMWR 2002;51:123–6
2. Podrid PJ, Myerburg RJ. Epidemiology and stratification of risk for sudden cardiac death. Clin Cardiol
2005;28S:I3–I11.
3. Valentin Fuster, Richard A. Walsh, Robert A. O'Rourke, Philip Poole-Wilson; Hurst's The Heart, 12th
edition; Chapter 39. Ventricular Arrhythmias
4. Huikuri HV, Castellanos A, Myerburg RJ. Sudden death due to cardiac arrhythmias. N Engl J Med
2001;345:1473– 82.
5. Myerburg RJ, Kessler KM, Castellanos A. Sudden cardiac death. Structure, function, and time-dependence
of risk. Circulation 1992;85:I2–10.
6. Jimenez RA, Myerburg RJ. Sudden cardiac death. Magnitude of the problem, substrate/ trigger interaction,
and populations at high risk. Cardiol Clin 1993;11:1–9.
7. Scandinavian Simvastatin Survival Study Group. Randomised trial of cholesterol lowering in 4444 patients
with coronary disease: the Scandinavian Simvastatin Survival Study (4S). Lancet 1994;344:1383–9.
8. Sever PS, et al, for the ASCOT Investigators. Prevention of coronary and stroke events with atorvastatin in
hypertensive patients who have average or lower-than-average cholesterol concentrations, in the AngloScandinavian Cardiac Outcomes Trial-Lipid Lowering Arm (ASCOT-LLA): a multicentre randomized
controlled trial. Lancet 2003;361: 1149–58.
9. LIPID Study Group. Prevention of cardiovascular events and death with pravastatin in patients with
coronary heart disease and a broad range of initial cholesterol levels. N Engl J Med 1998;339:1349–57.
10. Baigent C, et al, Cholesterol Treatment Trialists' (CTT) Collaborators. Efficacy and safety of cholesterollowering treatment: prospective meta-analysis of data from 90,056 participants in 14 randomised trials of statins.
Lancet 2005;366:1267–78.
11. Rosenson RS, Tangney CC. Antiatherothrombotic properties of statins: implications for cardiovascular
event reduction. JAMA 1998;279:1643–50.
12. Ridker PM, Rifai N, PfefferMA, Sacks FM, Moye LA, Goldman S, et al. Inflammation, pravastatin, and
the risk of coronary events after myocardial infarction in patients with averaged cholesterol levels. Circulation
1998;98:839–44.
13. Liberopoulos EN, Daskalopoulou SS, Mikhailidis DP, Wierzbicki AS, Elisaf MS. A review of the lipidrelated effects of fluvastatin. Curr Med Res Opin 2005;21:231–43.
14. Dupuis J, Tardif JC, Cernacek P, Theroux P. Cholesterol reduction rapidly improves endothelial function
after acute coronary syndromes. The RECIFE (reduction of cholesterol in ischemia and function of the
endothelium) trial. Circulation 1999;99:3227–33.
15. Laufs U, La Fata V, Plutzky J, Liao JK. Upregulation of endothelial nitric oxide synthase by HMG CoA
reductase inhibitors. Circulation 1998;97:1129–35.
16. De Sutter J, Tavernier R, De Buyzere M, Jordaens L, De Backer G. Lipid lowering drugs and recurrences
of life-threatening ventricular arrhythmias in high-risk patients. J Am Coll Cardiol 2000;36:766–72.
-48-
17. De Sutter J, Firsovaite V, Tavernier R. Prevention of sudden death in patients with coronary artery disease:
do lipid-lowering drugs play a role? Prev Cardiol 2002;5:177–82.
18. Laufs U, Wassmann S, Schackmann S, Heeschen C, Bohm M,Nickenig G. Beneficial effects of statins in
patients with non-ischemic heart failure. Z Kardiol 2004;93:103– 8.
19. Node K, Fujita M, Kitakaze M, Hori M, Liao J. Short-term statin therapy improves cardiac function and
symptoms in patients with idiopathic dilated cardiomyopathy. Circulation 2003;108:839–43.
20. Sola S, Mir M, Lerakis S, Tandon N, Khan B. Atorvastatin improves left ventricular systolic function and
serum markers of inflammation in nonischemic heart failure. J Am Coll Cardiol 2006;47:332–7.
21. Horwich T, MacLellan W, Fonarow G. Statin therapy is associated with improved survival in ischemic
and non-ischemic heart failure. J Am Coll Cardiol 2004;43:642– 8.
22. Bleske B, Nicklas J, Bard R, et al. Neutral effect on markers of heart failure, inflammation, endothelial
activation and function, and vagal tone after high-dose HMG-CoA reductase inhibition in non-diabetic patients
with non-ischemic cardiomyopathy and average low-density lipoprotein level. J Am Coll Cardiol 2006;
47:338–41.
23. Jeffrey J. Goldberger, MD, FACC,Haris Subacius, MA, Andi Schaechter, RN,Adam Howard, BA, Ronald
Berger, MD, PHD, FACC, Alaa Shalaby, MD, FACC, Joseph Levine, MD, Alan H. Kadish, MD, FACC,* for
the DEFINITE Investigators Effects of Statin Therapy on Arrhythmic Events and Survival in Patients With
Nonischemic Dilated Cardiomyopathy J Am Coll Cardiol 2006; 48:1228-33
24. Nissen SE, Tuzcu EM, Schoenhagen P, Brown BG, Ganz P, Vogel RA, et al. REVERSAL Investigators.
Effect of intensive compared with moderate lipid-lowering therapy on progression of coronary atherosclerosis: a
randomized controlled trial. JAMA 2004;271: 1071–80.
25. Nissen SE, Nicholls SJ, Sipahi I, Libby P, Raichlen JS, Ballantyne CM, et al. ASTEROID Investigators.
Effect of high-intensive statin therapy on regression of coronary atherosclerosis: the ASTEROID trial. JAMA
2006;295:1556–65.
26. Ridker PM, Rifai N, PfefferMA, Sacks FM, Moye LA, Goldman S, et al. Inflammation, pravastatin, and
the risk of coronary events after myocardial infarction in patients with averaged cholesterol levels. Circulation
1998;98:839–44.
27. Liberopoulos EN, Daskalopoulou SS, Mikhailidis DP, Wierzbicki AS, Elisaf MS. A review of the lipidrelated effects of fluvastatin. Curr Med Res Opin 2005;21:231–43.
28. Shishehbor MH, Brennan ML, Aviles RJ, Fu X, Penn MS, Sprecher DL, et al. Statins promote potent
systemic antioxidant effects through specific inflammatory pathways. Circulation 2003;108:426–31.
29. Tsiara S, Elisaf M, Mikhailidis DP. Early vascular benefits of statin therapy. Curr Med Res Opin
2003;19:540–56.
30. Cascio WE.Myocardial ischemia: what factors determine arrhythmogenesis? J Cardiovasc Electrophysiol
2001;12:726–9.
31. Pound EM, Kang JX, Leaf A. Partitioning of polyunsaturated fatty acids, which prevent cardiac
arrhythmias, into phospholipid cell membranes. J Lipid Res 2001;42:346–51.
32. Quintana M, Storck N, Lindblad LE, Lindvall K, Ericson M. Heart rate variability as a means of assessing
prognosis after acute myocardial infarction. A 3-year follow-up study. Eur Heart J 1997;18:789–97.
-49-
33. Pehlivanidis AN, Athyros VG, Demitriadis DS, Papageorgiou AA, Bouloukos VJ, Kontopoulos AG. Heart
rate variability after long-term treatment with atorvastatin in hypercholesterolaemic patients with or without
coronary artery disease. Atherosclerosis 2001;157:463–9.
34. Vrtovec B, Okrajsek R, Golicnik A, Ferjan M, Starc V, Radovancevic B. Atorvastatin therapy increases
heart rate variability, decreases QT variability, and shortens QTc interval duration in patients with advanced
chronic heart failure. J Card Fail 2005;11:684–90.
35. Haigney MC, Zareba W, Gentlesk PJ, Goldstein RE, Illovsky M, McNitt S, et al. Multicenter Automatic
Defibrillator Implantation Trial II investigators. QT interval variability and spontaneous ventricular tachycardia
or fibrillation in the Multicenter Automatic Defibrillator Implantation Trial (MADIT) II patients. J Am Coll
Cardiol 2004;44:1481–7.
36. Pelat M, Dessy C, Massion P, Desager JP, Feron O, Balligand JL. Rosuvastatin decreases caveolin-1 and
improves nitric oxide-dependent heart rate and blood pressure variability in apolipoprotein E−/−mice in vivo.
Circulation 2003;107:2480–6.
37. Mark L, Katona A. Effect of fluvastatin on QT dispersion: a new pleiotropic effect? Am J Cardiol
2000;85:919–20.
38. Makijarvi M, Breithard G, Reinhardt L, Fetsch T, Borggrefe M, Martinez-Rubio A. Signal averaged
electrocardiogram: update 1997. Ann Noninvasive Electrocardiol 1997;2:384–94.
39. Kayikcioglu M, Can L, Evrengul H, Payzin S, Kultursay H. The effect of statin therapy on ventricular late
potentials in acute myocardial infarction. Int J Cardiol 2003;90:63–72.
40. Myerburg RJ, Kessler KM, Castellanos A. Sudden cardiac death: epidemiology, transient risk, and
intervention assessment. Ann Intern Med 1993;119:1187–97.
41. Leach Ih,Blundell JW,Rowley JM,et al.Acute İschemic lesions cases of out of hospital death.Eur Heart
J.1995;16:1181-1185.
42. Wren C, O’Sullivan JJ, Wright C: Sudden death in children and adolescent. Heart 83:410, 2000.
43. Myenburg RJ: Sudden cardiac death: Exploring the limit of our knowledge. J Cardiovasc Electrophyssiol
12:369,2001.
44. Kannel WB,Thomas HE Jr. Sudden Coronary Death:The Framingham Study.Ann Ny Acad Sci
1982;382:3-20.
45. Kannel WB,Schatzkin A. Sudden Death:Lessons from subsets in population studies J Am Coll Cardiol
1985;5(suppl B):141B-149B.
46. Lampert R, Josca T, Burg MM, et al:Emotional and physical precipitants of ventricular arrhythmia.
Circulation 106:1800, 2002
47. Green HL,Sudden Arrhytmic Cardiac death;Mechanisms resuscitation and classification. The Seattle
perspective.Am J. Cardiol 1990;65:4B-12B.
48. Bayes DL,Coumel P,Leclerca JF.Ambulatory sudden cardiac death:Mechanisms of production of fatal
arrhytmias on the basis of data from 157 Cases.Am Heart J.1989;117:151.9
49. Hinkle LE.Short –term risk factors for sudden death.Ann NY Acad Sci 1982,382:22-37.
50. Lavery CE,Mittleman MA.Cohen MC,et all.nonuniform nighttime distribution of cardiac events;a possible
effect of sleep states.Circulation 1997;9:3321-3327.
-50-
51. Goldstein S,Landis J,Leighhton R,et al.Characteristics of the resuscitated out of hospital cardiac arrest
victim with coronary heart disease.Circulation 1981;64:977-984.
52. Maron BJ, Shirani J, Poliac LC, et al: Sudden death in young competetive athletes. Clinical, demographic
and pathological profiles. JAMA 276:199, 1996
53. Middlekauff HR, Stevenson WG, Stevenson LW, et al. Syncope in advanced heart failure: high risk of
sudden death regardless of origin of syncope. J Am Coll Cardiol 1993;21:110–6.
54. Brembilla-Perrot B, Donetti J, de la Chaise AT, et al. Diagnostic value of ventricular stimulation in
patients with idiopathic dilated cardiomyopathy. Am Heart J 1991;121:1124.31.
55. Modified with permission from Maron BJ, McKenna WJ, Danielson GK, et al. American College of
Cardiology/European Society of Cardiology clinical expert consensus document on hypertrophic
cardiomyopathy. A report of the American College of Cardiology Foundation Task Force on Clinical Expert
Consensus Documents and the European Society of Cardiology Committee for Practice Guidelines. J Am Coll
Cardiol 2003;42:1687–713.
56. Verdecchia P, Schillaci G, Borgioni C, et al: Prognostic significance of serial changes in left ventricular
mass in essential hypertension. Circulation 97:48. 1998.
57. Haider AW, Larson WG, Benjamin EJ, Levy D:Increased left ventricular mass and hypertrophy are
associated with increased risk for sudden death. J Am Coll Cardiol 32:1454, 1998
58: Marcus FI, Fontaine G. Arrhythmogenic right ventricular dysplasia/cardiomyopathy: a review. Pacing Clin
Electrophysiol 1995;18:1298–314
59. Schionning JD, Frederiksen P, Kristensen IB. Arrhythmogenic right ventricular dysplasia as a cause of
sudden death. Am J Forensic Med Pathol 1997;18:345– 8.
60.
Munclinger MJ, Patel JJ, Mitha AS. Follow-up of patients with arrhythmogenic right ventricular
cardiomyopathy dysplasia. S Afr Med J 2000;90:61– 8.
61. Corrado D, Basso C, Thiene G, et al. Spectrum of clinicopathologic manifestations of arrhythmogenic
right ventricular cardiomyopathy/dysplasia: a multicenter study. J Am Coll Cardiol 1997;30:1512–20.
62. Fornes P, Ratel S, Lecomte D. Pathology of arrhythmogenic right ventricular cardiomyopathy /dysplasiaan autopsy study of 20 forensic cases. J Forensic Sci 1998;43:777– 83.
63. Schwartz PJ, Priori SG, Spazzolini C, et al. Genotype-phenotype correlation in the long-QT syndrome:
gene-specific triggers for life-threatening arrhythmias. Circulation 2001;103:89 –95.
64. Moss AJ, Robinson JL, Gessman L, et al. Comparison of clinical and genetic variables of cardiac events
associated with loud noise versus swimming among subjects with the long QT syndrome. Am J Cardiol
1999;84:876 –9.
65. Wilde AA, Jongbloed RJ, Doevendans PA, et al. Auditory stimuli as a trigger for arrhythmic events
differentiate HERG-related (LQTS2) patients from KVLQT1-related patients (LQTS1). J Am Coll Cardiol
1999;33:327–32.
66. Sorgato A, Faggiano P, Aurigemma GP, et al. Ventricular arrhythmias in adult aortic stenosis: prevalence,
mechanisms, and clinical relevance. Chest 1998;113:482–91.
67. Timmermans C, Smeets JL, Rodriguez LM, et al. Aborted sudden death in the Wolff-Parkinson-White
syndrome. Am J Cardiol 1995;76:492– 4.
-51-
68. Munger TM, Packer DL, Hammill SC, et al. A population study of the natural history of Wolff-ParkinsonWhite syndrome in Olmsted County, Minnesota, 1953–1989. Circulation 1993;87:866 –73.
69. Martini B, Buja GF, Canciani B, et al. Bidirectional tachycardia. A sustained form, not related to digitalis
intoxication, in an adult without apparent cardiac disease. Jpn Heart J 1988;29:381–7.
70. Leenhardt A, Lucet V, Denjoy I, et al. Catecholaminergic polymorphic ventricular tachycardia in children.
A 7-year follow-up of 21 patients. Circulation 1995;91:1512–9.
71. Desseigne P,Tabib A,Loine R.Myocardial bridging on the left anterior descending coronary artery and
sudden death.Apropas of 19 cases with autopsy.
72. Liberthson RR,Dinsmore RE,Fallon TT.Aberrant coronary artery origin from the aorta. Report of 18
patients ,review of literature and delineation of natural history and management. Circulation 1979;59:748-54.
73. Click RL,Holmes DR,Vlietstra RE,Kosinski AS,Kronmal R.Anomalous coronary arteries: location degree
of atherosclerosis and e.ect on survival a report from the Coronary Artery Surgery Study.J. Am Coll Cardiol
1989;13:531-7.
74. Brugada P,Talajic M,Smeets J,et al.The value of the clinical history to assess prognosis of patients with
ventricular tachycardia or ventricular fibrillation after myocardial infarction.Eur Heart J 1989;10:747-752.
75. Bigger JT,Fleiss JL,Kleiger R,Multicenter Post-Infarction Research Group.The relationship among
ventricular
arrhytmias,left
ventriculardysfunction,and
mortality
in
the
2
years
after
myocardial
infarction.Circulation 1984,69:250-258.
76. Stevenson WG,Stevenson LW,Middlekauf HR,et al.Sudden death prevention in patients with advanced
ventricular dysfunction.Circulation 1993;88:2953-2961.
77. Greenberg H,Mc Master P,Dwyer EM Jr,Multicenter Post-infarction Research Group.Left ventricılar
dysfunction after acute myocardial infarction:Results of a prospective multicenter study.J Am Coll Cardiol
1984;4:867-874.
78. Farrell TG,Bashir Y,Cripps T,et al.Risk stratification for arrhythmic events in postinfarction patients based
on heart rate variability,ambulatory electrocardiographic variables and the signal-averaged electrocardiogram.J
Am Coll Cardiol 1991;18:687-697.
79. Kleiger RE,Miller JP,Bigger JT,Multicenter Post-Infarction Research Group.Decreased heart rate
variability and its association with increased mortality after acute myocardial infarction .Am J Cardiol
1987;59:256-262.
80. Bigger JT Jr,Fleiss JL,Steinman RC,et al.Circulation 1992;85:164-171.
81. Algra A,Tijssen JG,Roelandt JR,et al.Heart rate variability from 24 hour electrocardiography and the 2year risk for sudden death.Circulation 1993;88:180-185.
82. Schwartz PJ,Zaza A,Pala M,et al.Baroreflex sensitivity and its evolution during the first year after
myocardial infarction.J Am Coll Cardiol 1988;12:629-636.
83. Farrell TG,Odemuyiwa O,Bashir Y,et al.Prognostic value of baroreflex sensitivity after acute myocardial
infarction.Br Heart J 1992;66:129-137.
84. La Rovere MT,Specchia G,Mortara A,et al.Circulation 1988;78:816-824.
85. DiCarlo LA Jr,Morady F,Schwartz AB,et al.Clinical significance of ventricular fibrillation-flutter induced
by programmed ventricular stimulation.Am Heart J 1985;109:959-963.
-52-
86. Rosenbaum DS,He B,Cohen RJ.New approaches for evaluating cardiac electrical activity:Repolarization
alternans and body surface imaging .In:Zipes DP,Jalife J,eds.Cardiac Electrophysiology:From Cell to Bedside:
Philadelphia: Saunders: 1995:1187.
87. Ruskin JN.Role of invasive electrophysiologic testing in the evulation of and treatment of patients at high
risk for sudden cardiac death.Circulation 1992;85 (suppl I):I152-I159.
88. Hunt SA; American College of Cardiology; American Heart Association Task Force on Practice
Guidelines (Writing Committee to Update the 2001 Guidelines for the Evaluation and Management of Heart
Failure).ACC/AHA 2005 guideline update for the diagnosis and management of chronic heart failure in the
adult: a report of the American College of Cardiology/American Heart Association Task Force on Practice
Guidelines (Writing Committee to Update the 2001 Guidelines for the Evaluation and Management of Heart
Failure). J Am Coll Cardiol. 2005; 46:1-82.
89. Ho KK, Pinsky JL, Kannel WB, Levy D. The epidemiology of heart failure: the Framingham Study. J Am
Coll Cardiol, 1993; 22:6A-13A.
90. ESC GUIDELINES: Authors/Task Force Members, Karl Swedberg Writing Committee:, John Cleland,
Henry Dargie, Helmut Drexler, Ferenc Follath, Michel Komajda, Luigi Tavazzi, Otto A. Smiseth Other
Contributors, Antonello Gavazzi, Axel Haverich, Arno Hoes, Tiny Jaarsma, Jerzy Korewicki, Samuel Lévy,
Cecilia Linde, José-Luis Lopez-Sendon, Markku S. Nieminen, Luc Piérard, and Willem J. RemmeGuidelines for
the diagnosis and treatment of chronic heart failure: executive summary (update 2005): The Task Force for the
Diagnosis and Treatment of Chronic Heart Failure of the European Society of Cardiology. European Heart
Journal 2005; 26: 1115-1140.
91. McKee PA, Castelli WP, McNamara PM, Kannel WB. The natural history of congestive heart failure: the
Framingham study. N Engl J Med. 1971; 285:1441-6.
92. Stevenson LW, Braunwald E: Recognition and Menagment of Patients with Heart Failure. Primary
Cardiology. Philadelphia:WB Saunders;1998:310-329.
93. Levy D, Kenchaiah S, Larson MG, Benjamin EJ, Kupka MJ, Ho KK, Murabito JM, Vasan RS. Long-term
trends in the incidence of and survival with heart failure. N Engl J Med. 2002;347:1442-4.
94. Rose EA, Gelijns AC, Moskowitz AJ, Heitjan DF, Stevenson LW, Dembitsky W. Randomized Evaluation
of Mechanical Assistance for the Treatment of Congestive Heart Failure (REMATCH) Study Group. Long-term
mechanical left ventricular assistance for end-stage heart failure. N Engl J Med. 2001; 345:1490-3.
95. Ho KK, Anderson KM, Kannel WB, Grossman W, Levy D. Survival after the onset of congestive heart
failure in Framingham Heart Study subjects. Circulation. 1994 Jan; 89(1):506-7.
96. Vasan RS, Larson MG, Benjamin EJ, Evans JC, Reiss CK, Levy D. Congestive in subjects with normal
versus reduced left ventricular ejection fraction: prevalence mortality in a population-based cohort. J Am Coll
Cardiol. 1999; 33:1948-55.
97. Cohn JN, Archibald DG, Franciosa SA, et al: Effects of vasodilator therapy on mortality in chronic
congestive heart failure: A result of a Veterans Affairs Cooperative Study (V-HeFT). N Engl J Med
1986;314:1547
98. Singh SN, Fletcher RD, Fisher SG, et al: Amiodarone in patients with congestive heart failure and
asymptomatic ventricular arrhytmia. N Engl J Med 1995;333:77
-53-
99. Cohn JN, Johnson G , Ziesihe S, et al: A comparison of enalapril with hydralazine- isosorbide dinitrate in
the treatment of congestive heart failure. N Engl J Med 1991;325:303).
100. Uretsky BF,Shehan RG.Primary preventetion of sudden cardiac death in heart failure:will the solution be
shocking ? J Am Coll Cardiol 1997;30:1589-97.
101. Schmidinger H.The İmplantable cardioverter defibrillator as a bridge transplant:Aviable clinical strategy?
J Am Coll Card.1999;83:151D-157D.
102. Cohn JN, Johnson GR, Shabetai R, Loeb H, Tristani F, Rector T, Smith R, Fletcher R. Ejection fraction,
peak exercise oxygen consumption, cardiothoracic ratio, ventricular arrhythmias, and plasma norepinephrine as
determinants of prognosis in heart failure. The VheFT VA Cooperative Studies Group. Circulation. 1993; 87(6
Suppl):VI5-16.
103. Grzybowski J, Bilinska ZT, Ruzyllo W, Kupsc W, Michalak E, Szczesniewska D, Poplawska W,
Rydlewska-Sadowska W. Determinants of prognosis in nonischemic dilated cardiomyopathy. J Card Fail. 1996;
2:77-85.
104. Eichhorn EJ. Prognosis determination in heart failure. Am J Med. 2001; 110 Suppl 7A:14S-36S.
105. Stevenson WG,Middlekauff HR,Saxon LA.Ventricular arrhythmias in heart failure.İn Zipes DP,Jalife
J(eds) Cardiac Electrophysiology;From cell to bedside.Second Edition W.B.Saunders Company,Philadelphia
1995,p 848.
106. Franz MR,Stretch activated arrhythmias.In Zipes DP,Jalife J (eds) Cardiac Electrophsiology: From cell to
bedside .Second Edition W.B. Saunders Company. Philadelphia 1995,p597.
107. Kendall MJ,Lynch KP,Hjalmarson A,et al.Beta-blockers and sudden cardiac death.Ann Intern Med
1995;123:358-367.
108. Yusuf S,Peto R,Lewis J,et al.Beta-blockade during and after myocardial infarction:An overview of the
randomized trials.Prog Cardiovasc Dis 1985;27:335-371.
109. Singh BN.Adventages of beta blokers versus antiarrhythmic agents and calciumantagonists in secondary
prevention after myocardial infarction.Am J Cardiol 1990;66:9C-20C.
110. CONSENSUS Trial Study Group.Effects of enalapril on mortality in severe congestive heart
failure:Results of the Cooperative North Scandinavian Enalapril Survival Study (CONSENSUS). N Engl J Med
1987;316:1429-1435.
111. SOLVD Investigators.Effect of enalapril mortality and the development of heart failure in asymptomatic
patients with reduced left ventricular ejection fractions.N Engl J Med 1992;327:685-691.
112. Echt DS,Leibson PR,Mitchell B,et al.The Cardiac Arrhythmia Suppression Trial.N Engl J Med
1991;324:781-778.
113. Waldo AL,Camm AJ,deRuyter H,et al.The SWORD Investigators.(Survival with Oral d-Sotalol).Lancet
1996;3448:7-12.
114. Zipes DP,Prystowsky EN,Heger JJ.Amiodarone:Electrophysiologic actions, pharmacokinetics and
clinical effects.J Am Coll Cardiol 1984;3:1059-1071.
115. Cairns JA,Connolly SJ,Roberts R,et al.CAMIAT.Canadian Amiodarone Myocardial Infarction Trial
Investigators.Lancet 1997;349:675-682
116. Doval HC,Nul DR,Grancelli HO,et al.GESİCA study.Lancet 1994;344:493-498.
-54-
117. Julian DJ,Camm AJ,Frangin G,et al.EMIAT,European Myocardial Infarction Amiodarone Trial
Investigators.Lancet 1997;349:667-674.
118. Singh SN,Fletcher RD,Fisher SG,et al.Amiodarone in patients with congestive failure and asymptomatic
ventricular arrhythmia :Survival Trial of Antiarrhythmic Therapy in Congestive Heart Failure:N Engl J Med
1995;13:333:77-82.
119. Antiarrhythmics versus Implantable Defibrillators (AVID) Investigators.A comparison of antiarrythmicdrug therapy with implantable defibrillators in patients resuscitated from near –fatal ventricular arrhythmias.N
Engl J Med 1997;337:1576-1583.
120. Strickberger SA, Man KC, Daoud EG: A prospective evaluation of catheter ablation of ventricular
tachycardia as adjuvant therapy in patients with coronary artery disease and an implantable cardioverterdefibrillator. Circulation 96:1525, 1997.
121. Moss AJ,Hall WJ, Cannom DS,et al.Improved survival with an implanted defibrillator in patients with
prior myocardial infarction ,low ejection fraction and asymptomatic non-sustained ventricular tachycardia.N
Engl. J Med 1996;335:1933-40.
122. Bigger JT for CABG-PATCH Investigators.Prophylactic use of implanted cardiac defibrillators in
patients at high risk for ventricular arrhtymias after coronary artery bypass graft surgery.N Engl J Med
1997;337:1569.
123. Buxton AE,Lee KL,Fisher JD,Josephson ME,Prystowsky EN,Hafley G,for the Multicenter Unsustained
Tachycardia Trial Investigators.A randomized study of the prevention of sudden death in patients with coronary
artery disease.N Engl. J Med 1999;341:1882-90.
124. Moss AJ,Zareba W,Hall WJ,et al.for the Multicentre Automatic Defibrillator İmplantation Trial
Investigators (MADIT II) Prophylactic İmplantation of a defibrillator in patients with myocardial infarction and
reduced ejection fraction .N Engl j Med 2002 ;346 :877-83.
125. Wijetunga M and Strckberger A.Amiodarone versus Implantable Defibillator (AMIOVIRT):
Backgraund,Rationale,Designi ,Methods,Results and Implications.CERP 2003;7:452-464.
126. Bardy GH,Lee KL,Mark DB,et al.Amiodarone or an Implantable Cardioverter- Defibrillator for
Congestive Heart Failure.SCD-HeFT Study Investigators.Sudden Cardiac Death in Heart Failure Trial.N Engl J.
Med 2005;352:225-37.
127. Hohnloser SH,Kuck KH,Dorian P,Roberts RS,et al.DINAMIT Investigators.Prophylactic use of an
implantable cardioverter-defibrillator after acute myocardial infarction.N Engl J Med 2004 ; 351:2481-8.
128. DEFİNİTE Trial .ACC 2005.
129. The AVID investigators.A comparison of antiarrhythmic drug therapy with implantable defibrillators in
patients resuscitated from near fatal ventricular arrhytmias.N Engl J Med 1997;337:1576-83.89. Kuck KH,
Cappato R,Siebels J,Ruppel R.Randomized
130. Kuck KH ,Cappato R,Siebels J,Ruppel R.Randomized comparison of antiarrhytmic drug therapy with
implantable defibrillators in patients resuscitated from cardiac arrest:the Cardiac Arrest Study Hamburg
(CASH).Circulation 2000;102:748-54.
131. Connally SJ ,Gent M,Roberts RS,et al.Canadian Implantable Defibrillator Study (CIDS): a randomized
trial of the İmplantable Cardioverter defibrillator against amiodarone. Circulation 2000;101:1297-302.
-55-
132. Alberts AW, Chenj, Kuron G, Hunt V, Huff J, Hoffman C, Rothrock J, Lopez M, Joshua H, Harris E,
Patchett A, Monoghan R, Currie S, Stapley E, Alberts SG, Hensens O, Hirsfield J, Hoogsteen K, Liesch J,
Springer J. Mevinolin:a highly potent competetive inhibitor of hydroxy methylglutaryl coenzyme A reductase
and a cholesterol-lowering agent. Proc Natl Acad Sci USA. 77: 3957-3961, 1980
133. Davidson MH. Rosuvastatin: a highly efficacious statin for the treatment of dyslipidaemia. Expert Opin
Invest Drugs. 11:125–141, 2002
134. McTavish D, Sorkin EM. Pravastatin. A review of its pharmacological properties and therapeutic
potential in hypercholesterolaemia. Drugs 42 65–89, 1991
135. Corsini A, Maggi FM. Catapano AL. Pharmacology of competitive inhibitors of HMGCoA reductase.
Pharmacol Res. 31 9–27, 1995
136. Corsini A, Bellosta S, Baetta R, Fumagalli R, Paoletti R, Bernini F. New insights into the
pharmacodynamic and pharmacokinetic properties of statins. Pharmacol Ther. 84 413–428, 1999
137. Kajinami K, Mabuchi H, Saito Y. NK-104: a novel synthetic HMG-CoA reductase inhibitor. Expert Opin
Investig Drugs. 9 2653–2661, 2000
138. Cilla DD Jr, Gibson DM, Whitfield LR, Sedman AJ. Pharmacodynamic effects and pharmacokinetics of
atorvastatin after administration to normocholesterolemic subjects in the morning and evening. J Clin Pharmacol.
36:604–609, 1996
139. Tse FL, Jaffe JM, Troendle A. Pharmacokinetics of fluvastatin after single and multiple doses in normal
volunteers. J Clin Pharmacol. 32 630–638, 1992
140. Martin PD, Mitchell PD, Schneck DW. Pharmacodynamic effects and pharmacokinetics of a new HMGCoA reductase inhibitor, rosuvastatin, after morning or evening administration in healthy volunteers. Br J Clin
Pharmacol. 54: 472–477, 2002
141. Singhvi SM, Pan HY, Morrison RA, Willard DA. Disposition of pravastatin sodium, a tissue-selective
HMG-CoA reductase inhibitor, in healthy subjects. Br J Clin Pharmacol. 29: 239–243, 1990
142. Naoumova RP, Dunn S., Rallidis L. Prolonged inhibition of cholesterol synthesis explains the efficacy of
atorvastatin. J Lipid Res. 38 1496–1500, 1997
143. Lennernas H. Clinical pharmacokinetics of atorvastatin. Clin Pharmacokinet. 42 1141–1160, 2003
144. Garnett WR. Interactions with hydroxymethylglutaryl-coenzyme A reductase inhibitors. Am J Health
Syst Pharm. 52 1639–1645, 1995
145. Radulovic LL, Cilla DD, Posvar EL, Sedman AJ, Whitfield LR. Effect of food on the bioavailability of
atorvastatin, an HMG-CoA reductase inhibitor. J Clin Pharmacol. 35: 990–994, 1995
146. Smith HT, Jokubaitis LA, Troendle AJ, Hwang DS, Robinson WT. Pharmacokinetics of fluvastatin and
specific drug interactions. Am J Hypertens. 6 375S–382S, 1993
147. Pan HY, DeVault AR, Brescia D. Effect of food on pravastatin pharmacokinetics and
pharmacodynamics. Int J Clin Pharmacol Ther Toxicol. 31 291–294, 1993
148. Hamelin BA, Turgeoun J. Hydrophilicity/lipophilicity: relevance for the pharmacology and clinical
effects of HMG-CoA reductase inhibitors. TiPS. 19 36–37, 1998
149. Bottorff M, Hansten P. Long-term safety of hepatic hydroxymethyl glutaryl coenzyme A reductase
inhibitors: the role of metabolism – monograph for physicians. Arch Intern Med. 160 2273–2280, 2000
-56-
150. Knopp RH. Drug treatment of lipid disorders. N Engl J Med. 341 498–511, 1999
151. Mosca L. Hiperlipidemi Tedavisi. In: Crawford MH, DiMarco JP, eds. Crawford Kardiyoloji. AND
Danısmanlık, Egitim, Yayıncılık ve Organizasyon Ltd.Sti. Türkçe 1. baskı.2003.Bölüm 1:7.1-7.19.
152. Brown MS, Goldstein JL. A receptor – mediated pathway for cholesterol homeostasis. Science. 232: 3447, 1986
153. Stein EA, Lane M, Laskarzewski P. Comparison of statins in hypertriglyceridemia. Am J Cardiol. 81:
66B-69B, 1998
154. Schectman G, Hiatt J. Dose-response characteristics of cholesterol-lowering drug therapies: implications
for treatment. Ann Intern Med 1996; 125: 990-1000.
155. Ginsberg HN, Le NA, Short MP, Ramakrishnan R, Desnick RJ. Suppression of apolipoprotein B
production during treatment of cholesteryl ester storage disease with lovastatin: implications for the regulation of
apolipoprotein B synthesis. J Clin Invest. 80 1692–1697, 1987
156. Koh KK, Effects of statins vascular wall: vasomotor function, inflamation and plaque stability. Cardiov
Research 2000;47:648-57.
157. Ferro D, Parotto S, Basili S, Alessandri C, Violi F. Simvastatin inhibits the monocyte expression of
proinflammatory cytokines in patients with hypercholesterolemia. J Am Coll Cardiol 2000;36:427-31.
158. Malhotra HS, Goa KL. Atorvastatin: AN update of its pharmacological properties and use in
dislipidemia. Drugs 2001;61:1835-81.
159. Liao JK. Beyond lipid lowering the rol of statins in cardiovascular protection. Int Cardiol 2002;86:5-18.
160. Amerongen GN, Vermeer MA, Aminou PN, Lankelma J, Emeis JJ, Hinsbergh VWM. Simvastatin
improves disturbed endothelial barrier function. Circulation 2000;102:2803-09.
161. Cucchiara B, Kanser SE. Use of statins in CNS disorders. J Neur Sci. 187: 81-89, 2001
162. Human JA, Ubbink JB, Jerling JJ, Delport R, Vermaak WJ, Vorster HH. The effect of Simvastatin on the
plasma antioxidant concentrations in patients with hypercholesterolaemia. Clin Chim Acta. 263 1 :67–77, 1997
163. Miossec P, Zkhiri F, Paries J, David Dufilho M, Devynck MA, Valensi PE. Effect of pravastatin on
erythrocyte rheological and biochemical properties in poorly controlled Type 2 diabetic patients. Diabet-Med
1999;16:424-30.
164. Nakad A, Bataille L, Hamoir V, Sempoux C, Horsmans Y. Atorvastatin-induced acute hepatitis with
absence of cross toxicity with simvastatin Lancet. 353: 1763- 1764, 1999
165. Physicans’ Desk Reference 55th ed. Medical Economics Company, Montvale, NJ 2001; 843-846
166. Christians U, Jacobsen W, Floren LC. Metabolism and drug interactions of 3- hydroxy- 3-methyglutaryl
coenzyme A reductase inhibitors in transplant patients: are the statins mechanistically similar? Pharmacol Ther.
80: 1-34, 1998
167. Murgatroyd F. D, Krahn A.D; Handbook of Cardiac Electrophysiology
168.Padmanabhan S, Silvet H, Amin J, et al: Prognostic value of QT interval and QT dispersion in patients
with left ventricular systolic dysfunction: Result from a cohort of 2265 patients with an ejection fraction of < or
= %40. Am Heart J 145:132,2003
169.Gang Y, Ono T, Hnatkova K, et al: QT dispersion has no prognostic value in patients with symptomatic
heart failure: An ELITE II substudy. Pacing Clin Electrophysiol 26:394,2003
-57-
Download