HATAY TÜRBE İNANCININ SAĞLIK ANTROPOLOJİSİ AÇISINDAN İNCELENMESİ Shrine Belief in Hatay in Point of View of Medical Anthropology Prof. Dr. Hüseyin TÜRK* ÖZ Hatay, farklı etnik ve dini grupların yüzyıllardır birlikte yaşadığı çok kültürlü bir yapıya sahiptir. Hatay’da yaşayan çeşitli topluluklar herhangi bir çatışma olmaksızın ve birbirinin dönüşümüne ve değişimine katkı sağlayarak barış ve hoşgörü içinde birlikte yaşamayı başarabilmişlerdir. Hatay’da etnik ve dini gruplar arasındaki hoşgörü ve etkileşimin en iyi örnekleri türbe inancında görülmektedir. Hatay’da türbe inancı, özellikle Nusayriler arasında, çok güçlüdür. Hatay’da bulunan çok sayıda türbe ve adak yerinde ziyaretçiler çok ilginç, ilginç olduğu kadar da oldukça düşündürücü ve çok çeşitlilik gösteren inanç ve uygulamaları yerine getirmektedirler. Adak yerlerinde ve özellikle de türbelerde taş yapıştırmak, mum yakmak, mezar çevresinde dönmek, para bırakmak, bez bağlamak, çivi ve nal çakmak, taş yapıştırmak, boncuk takmak, oyuncak bebek bırakmak gibi kimi dinsel ve büyüsel inanç ve geleneklere rastlanmaktadır. Hatay türbelerinde bu inanç ve uygulamaların önemli bir kısmı sağlıkla doğrudan ilişkilidir. Alan araştırması biçiminde yapılan bu çalışmada sağlıkla ilgili olarak yapılan türbe ziyaretleri konu edilecek ve Hatay genelindeki sağlık amaçlı türbe ziyaretleri ayrıntılı olarak anlatılacak ve değerlendirilecektir. Anah­tar Kelimeler Hatay, Sağlık Antropolojisi, Nusayriler, Türbe inancı, Din ve büyü. ABST­RACT Hatay has a multi-cultural and multi-ethnic structure. It is a region which has been inhabited by different ethnic and religious communities living together for centuries and where these communities have been able to live together without any conflicts, influence each other and contribute to mutual transformation and change. Today, Hatay, where people with various cultural backgrounds live together in peace, displays a vast cultural prosperity. The best examples of tolerance and interaction among the ethnic and religious groups can be seen in the shrine belief. The shrine belief is very strong in Hatay, especially among Nusayries. There are so many vow places and especially shrines in Hatay that their number can not be compared to the number of those in any other region in Turkey. Very interesting and astounded belief and practices are seen on shrine belief in Hatay. Some of these common beliefs and practices, namely burning incense (bahur), lighting a candle, kissing the makam, praying, sleeping in the shrine, food or object vow, sacrifice for a vow and nature cults (the sacredness of tree, rock-stone, water and mountain), can be seen in all ethnic-religious groups despite including some differences in details. In addition, most of these belief and practices are directly related to health and illness. Thus, dwelling on the findings from our field researches, the main objective of this article has been determined as the examination of the aspects and dimensions of, as well as the reasons for, belief and practices related to health and illness Key Words Hatay, Medical anthropology, Nusayries, Shrine belief, Religion and magic. Giriş Bilimsel araştırmalar olaylara çok yönlü ve disiplinler arası yaklaşımı gerektirmektedir. Böyle bir yaklaşım, farklı alanlarda bilim dallarını birbirine yakınlaştırmakta; yeni bilimsel disiplinlerin ortaya çıkmasına yol açmaktadır. Tıp bilimi ile sosyal bilimler yakınlaşması, bu disiplinler arası yaklaşıma iyi bir örnek oluşturmaktadır. Gürsoy’un da belirttiği gibi (2005: 90); “sağlık konusu her ne kadar özelde tıp, genel olarak da sağlık bilimlerinin uğraşı alanı olarak gö- * Ardahan Üniversitesi, İBEF Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi,[email protected]. http://www.millifolklor.com91 Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 zükse de, sosyal bilimler her zaman sağlık konuları ile ilgilenmiş, sağlık ve hastalık kavramları, konu ve sorunları üzerinde çalışmıştır”. Sosyal bilimler ve Tıp biliminin yakınlaşmasından doğan yeni bilimsel disiplinlere en iyi örneklerden biri “Sağlık Antropolojisi” ya da “Medikal Antropoloji” dir. Elmacı’ya göre (2000: 173); sağlık antropolojisi, “Sağlık ve hastalıkla ilgili bir olguyu kültürün bütünü içerisinde açıklayan; toplumda yoğunluk gösteren sağlık sorunlarının kültürün öteki öğe ve kurumlarıyla ilişkilerini, etki ve etkileşimlerini inceleyen, farklı sosyal-kültürel yapılarda hastalık ve sağlık anlayışının, tedavi biçimlerinin nasıl farklılaştığını göstermeye çalışan bir disiplindir”. Sosyal Kültürel Antropoloji’nin uygulamalı uzmanlık alanlarından biri olan Sağlık Antropolojisi, sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi çalışmalarının başarıya ulaşmasında çok önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi için öncelikle hizmet götürülen toplumun sosyal kültürel yapısının ve geleneksel sağlık-hastalık sisteminin iyi tanınması gerekmektedir. Geleneksel sağlık sistemi içinde yer alan inanç ve uygulamalar kendi içinde sistemleşmiş bir bütünü oluşturur. Geleneksel kültürde hastalığın nedeni ve kaynağı konusunda farklı algılamalar söz konusudur. Sağlık, insanın doğaüstüyle ilişkisi ile sosyal ve doğal çevresiyle olan ilişkilerinin dengeli olması iken; hastalık ise bu ilişkilerdeki dengenin bozulması olarak algılanmaktadır Tedavi biçimi de hastalığın nedeni belirlendikten sonra tayin edilmektedir. Yapılan araştırmalar, hastalıktan 92 korunma, hastalığın teşhisi ve tedavisinde en önemli faktörlerden birinin de sosyal-kültürel etkenler olduğunu göstermiştir. Bu nedenle sağlık hizmeti götürülen toplumun içinde yaşadığı sosyal kültürel sistemin özelliklerinin ve yanı sıra bu sistemin öteki öğelerinin sağlık sistemi ile etkileşimlerinin iyi bilinmesi gerekmektedir1. Tıp, büyü ve din, insanların kendilerini çevreleyen dünya karşısındaki davranışlarını belirleyen geniş bir sosyal süreçler kümesini ifade eden soyut kavramlardır. Modern toplumlarda yaşayan insanlar, bu üç süreci aşağı yukarı kesin çizgilerle birbirinden ayırabilirler. Ancak ilkel ve geleneksel toplumlarda bu üç süreç birbiriyle yakından ilişkili ve iç içe geçmiş bir durumda olduğu için tıp ya da sağlıkla ilgili davranışlar genellikle dinsel ve büyüsel inanç ve uygulamalardan etkilenmektedir (Rivers 2004: 9-21). Geleneksel kültürde de modern sağlık hizmetlerinin kabul edilmesini engelleyen sosyo-kültürel faktörlerden en önemlilerinden birinin de dinsel ve büyüsel inançlar olduğu söylenebilir (Elmacı 1976). Hastalıktan kurtulmak için dinsel ve büyüsel inanç ve uygulamaların en yoğun olarak görüldüğü mekânlar ise adak yerleri, özellikle de türbelerdir2. Her gün bir yerde tanık olduğumuz çeşitli kültler kapsamında yer alan inanç ve uygulamalar, aslında, söz konusu toplumun kendini ifade etmesinde ve toplumsal bütünlüğün sağlanmasında önemli işlevleri yerine getirmektedirler. Erginer’e göre (1997: 42, 47–48); kültün eylem kısmını oluşturan ritüellerin toplumun birlikteliğinin sağlanması, pekiştirilmesi, http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 birlik ve beraberlik duygularının kuşaktan kuşağa aktarılması gibi önemli toplumsal işlevleri bulunmaktadır. Kültler, sosyo-kültürel yapı ile inanç sisteminin bütünleşmesini sağlarlar ve toplumlar için yaşamsal bir öneme sahiptirler. Bu nedenle bir toplumu anlamak için o toplumun kültlerini ve kültün eylem kısmını oluşturan ritüelleri incelemek gereklidir. Geçmişten bugüne yeryüzünde çok sayıda kült, varlığını sürdürmektedir. Tammuz kültü, Adonis kültü, pirinç kültü, ayı kültü, su kültü, dağ kültü, taş-kaya kültü, ateş kültü, atalar kültü, Hızır kültü bunlardan sadece bir kaçıdır. Bunlardan biri olan Atalar Kültü, coğrafi dağılım alanının çok geniş olması ve çeşitli dinlerde geçmişten bu güne varlığını sürdürmesi bakımından oldukça önemlidir. Türkiye’de türbe ziyaretlerinde görülen atalar kültü ilgili inançlar, eskiden beri ilgi çeken konulardan biri olmuştur. Çünkü tarih boyunca farklı kültürlerde benzer uygulamaları yapan ve insanları bu denli kendine bağlayan bir inanca rastlamak olanaksız gibidir. Sağlıkla ilgili amaçlara yönelik olarak Hatay’da yapılan türbe ziyaretleri konu edinen ve alan araştırması biçiminde yapılan bu çalışmada; Hatay genelindeki sağlık amaçlı türbe ziyaretleri, etnik-dini gruplar arasında karşılaştırmalar yapılarak sağlık antropolojisi açısından incelenmiştir. Ancak Hatay’daki türbe sayısının çok fazla olması nedeniyle, ziyaret sıklığı ve sınıflandırmadaki önemleri açısından farklı dini gruplara ait türbeleri temsil edebilecek nitelikteki bazı türbeler (toplam 17 türbe) belirlenerek buralardaki inanç ve uygulamalar hakkın- da daha kapsamlı bir araştırma yapılmıştır. Bu türbelere ek olarak, sağlık uygulamasında bulunan başka türbeler hakkında da bilgi verilmiştir. Türbe Listesi Alevi Nusayri Türbeleri 1. Hz. Hızır Aleyhisselam (Hıdır), Deniz Mah., Samandağ3 2. Şıh Yusuf El Hekim, Darmaşta / Harbiye 3. Hz. Hızır Aleyhisselam (Hıdır), Hatunköy, İskenderun 4. Şıh Muhammet Delati, Demirciler Çarşısı/ Antakya 5. Şıh Hasan, Karaali, Güngör Uydukent Yanı, Antakya 6. Nebi İdris, Gümüşgöze/Harbiye Türk Sünni ve Arap Sünni Türbeleri 7. Mağrira Türbesi, Ziyaret, Altıözü 8. Sultan Habibi Naccar, Bağrıyanık, Antakya 9. Beyazıt Bestami, Kırıkhan 10. Şıh Ahmed Kuseyri, Şenköyü / Yayladağı 11. Sofi Yusuf, Sofular Mah., Kurtuluş, Antakya 12. Şıh Salih, Hacıpaşa, Altınözü 13. Arslandede, Karacurun, Yayladağı Arap Hıristiyan Türbeleri 14.Kızmen ve Denyal, Mızraklı / Samandağ 15.St. Georges Kilisesi, Denizciler / İskenderun 16.Mar Georges, Sarılar / Altınözü 17.Kadis Mar Corcus, Cemal Gürsel, Samandağ http://www.millifolklor.com93 Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 türbelerinde ziyaretçiler oldukça ilginç ve çok çeşitlilik gösteren inanç ve uygulamaları yerine getirmektedirler. Bu inanç ve uygulamaların önemli bir kısmı da sağlıkla doğrudan ilişkilidir (Bkz. tablo 2). Dua etmek, buhur ve mum yakmak: Hatay’da türbe ziyaretlerinde ilk uygulama, dua edilip dilekte bulunulduktan ve makamın etrafında dönüldükten sonra buhur ve mum Hatay Türbe İnancında Sağlıkla İlişkili İnanç ve Uygulamalar Hatay Türkiye’de en çok türbe ve adak yeri (324) bulunan şehirdir. Hatay’da tespit edilen türbelerin içinde sayıca en fazla olanlar Alevi Nusayri türbeleridir (Bkz. Türk 2010: 52-62). Hatay kültüründe, özellikle de Alevi Nusayrilerinde, türbeleri ziyaret etmek inancın bir gereği ve bir ibadet biçimi olarak kabul edilmektedir. Hatay Tablo 2: Türbelerde Sağlıkla İlgili İnanç ve Uygulamalar İnanç ve Uygulamalar Dua Okumak Mum ve Buhur yakmak Kuran-ı yüze kapatmak Zeytinyağı sürmek Sünni Türbeleri Nusayri Türbeleri 9 10 13 11 12 7 1 2 5 6 4 3 14 15 X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X Türbede yatmak ve rüyada ameliyat Mektup bırakmak X X X X X X X X X X X X X Saç adağı Kutsal su X Sırtını duvara sürmek Bez beşik asmak veya beşik sallamak 94 16 X Sağlık taşı Tülbent veya çaput bağlama Terlikle yüze vurmak Ağaca çivi çakmak Komünyon dağıtmak 17 8 Delikten geçmek Mevlit okutmak Hıristiyan Türbeleri X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X X http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 yakılmasıdır. Buhur, daha çok kilise ve tapınaklarda, dinsel törenlerde yakıldığından etrafa güzel ve hoş kokular verdiğine inanılan kokulu ağaç kabukları veya reçine türü maddeler tercih edilir. Hatay türbelerinde, türbe ziyaretine başlanmadan buhur (bahur) ve mum yakılır. Ancak bazı Sünni türbelerinde geçmişte yakıldığı halde, İslamî bir uygulama olmadığı gerekçesiyle son zamanlarda yasaklanmıştır. Buhurun nazardan koruduğuna, ruhani ve mistik bir koku verdiğine, insanı rahatlattığına, hastalıkları uzaklaştırdığına ve inanç gücünü (itikat) arttırdığına inanılmaktadır. Mum ise dileğin kabul edilmesi için kullanılan bir araçtır. Mum eridikçe dertlerin ve hastalıkların da yok olacağına inanılmaktadır. Mum ve tütsü yakmak, eski Türk inançlarında ayin ve törenlerinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Eski Türk kavimlerinin çoğunda, tasvir edilen törenlerden anlaşıldığı üzere şamanın davulu ve cübbesi ve ayinde bulunan hasta tütsülenir ve bazı törenlerde de Şaman obayı tütsüleyerek üç kez dolaşırdı. Mum yakmak da Türklerin eski inançlarındaki bazı büyüsel şaman ayinlerinde görülen bir uygulama olarak bilinmektedir. Ayin başlamadan önce şaman mum yakarak fal açmaktaydı (Bkz. İnan 1986: 61, 105, 110, 111). Buhur yakmak, daha çok ilk çağ Uzakdoğu uygarlıklarında ve hatta Osmanlılarda da görülen bir uygulamadır. Buhur aynı zamanda Arap kültürünün de eski geleneklerindendir. Hıristiyan kültüründe de dinsel ayinlerde buhur yakmak oldukça eskiye dayanan bir gelenektir (Bkz. Başar 1972: 19, 57). Eski Türklerde, kadınlar tütsü olarak ardıç dalını kullanırlardı. Her sabah kadınlar bir ardıç dalı ile ateşlerini tazeler ve bu dal ile odalara tütsü vererek kötü ruhları kaçırırlardı. Tütsünün, yakıldığı yerdeki nesneleri manevi olarak temizleyeceğine inanılmaktaydı (Ülkütaşır 1963: 7) Kuran-ı Kerim’i yüze kapatmak: Özellikle Nusayri türbelerinde kimi ziyaretçilerin Kuran-ı Kerim’i çocukların yüzüne kapattıkları görülmektedir. Nazar değdiğine inandıkları ya da hasta olan ve korkan çocuklarına Kuran-ı Kerim’den belirli sureleri okuyarak, Kuran-ı Kerim’i çocuğun yüzüne ani ve çok hızlı olarak üç kez kapatırlar. Bu uygulamanın, çocuğun irkilerek kendine gelmesini sağladığına inanılır. Bir çeşit şok tedavisi olarak da algılanan bu uygulamada asıl amaç ise çocuğun okunan sureyle ruhen bütünleşmesi ve dini gücün çocuğu koruma altına alması ve çocuğa aktarılması olduğu için dinamistik bir uygulama olarak görülebilir. Zeytinyağı sürmek: Zeytin ağacının kutsallığının yanı sıra zeytinyağının da cilt hastalıklarını iyileştirdiğine inanılır. Hatay’da bulunan Nusayri Hıristiyan ve bazı Sünni türbelerinde şişeler içerisinde zeytinyağı bulunmaktadır. Hıristiyan türbelerinde uygulamada biraz farklılık söz konusudur. Zeytinyağı, ağrıyan yerlere sürüldükten sonra kişinin alnına haç şekli verilerek sürülmektedir. Köylüler, ürünlerinin bereketli olması için ürettikleri zeytinyağının küçük bir kısmını her yıl türbeye bırakırlar4. Bu zeytinyağının hiçbir farklı özelliği olmamasına karşın, türbeye koyulduğu andan itibaren kutsallık kazandığına inanılmaktadır. Zeytinyağı, daha çok http://www.millifolklor.com95 Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 cilt hastalıkları, siğil ve romatizma ve ağrı-sızı gibi sorunlar için hasta olan kısma sürülerek kullanılan geleneksel bir sağaltım yöntemidir. Sağlık taşı: Yine bedenin ağrıyan yerlerine veya hastalıklı kısımlara, silindirik taşların sürülmesi de bütün Nusayri türbelerinde ve kimi Hıristiyan ve Sünni türbelerinde rastlanan yaygın bir uygulamadır. Taşların sürüldüğü yerdeki ağrı ve sızıların geçeceğine inanılmaktadır. Tıpkı zeytinyağı gibi, bu taşların da belirgin bir özelliği bulunmamaktadır. Ancak mermerden özel olarak imal edildiği anlaşılan bu taşların kutsal olduğuna ve sağaltıcı özelliğinin bulunduğuna inanılmaktadır. Hatay türbe inancında, sağlıkla ilgili yerine getirilen inanç ve uygulamalar çoğunlukla dinamizm ve büyüsel uygulamalarla yakından ilgilidir. Türbeye ait bir eşyayı vücuda sürmek dinamizm inancına örnek olarak gösterilebileceği gibi, büyüsel bir işlem olarak da değerlendirilebilir. Tanyu’ya göre (1987: 205-206); evliya bulunan bir yerden alınan taş veya kaya ile ulaşılamayan bir amaca ulaşmak üzere, kişi ile o cisim arasında bir bağlantı kurmak; taklit büyüsü, temas büyüsü ve ak büyü gibi işlemlere benzerlik göstermektedir. Burada elbette ki tipik büyücülük şeklini görmek, bir büyücü aramak mümkün değildir. Burada inanan şahıs yaptığı işlemin niteliği ve kökeni konusunda herhangi bir bilgiye sahip olmadığı halde, evliya türbesinden alınan taşta bir keramet, bir kudret ve kuvvet olduğunu, sihri, majik, mistik ve dini bir yön ve anlam bulunduğunu düşünür. Delikten geçmek: Kutsal oldu- 96 ğuna inanılan ağaçların gövdesindeki delikten geçmek veya ortası delik olan mezar başlığına başın sokulması da sağlıkla ilgili bir uygulama olarak dikkat çekmektedir. Bu uygulamaya sadece üç Nusayri türbesinde rastlanmıştır. Nefes darlığı, öksürük, sinüzit gibi hastalıkları olanlar, başlarını taş ya da ağaç gövdesindeki deliğe üç kez sokup çıkardıklarında iyileşeceklerine inanmaktadırlar. Burada ağacın ya da taşın kutsal olduğuna ve onda bulunan mistik gücün kendisine geçeceğine ya da kendisini koruyacağına inanılmaktadır. Bu nedenle taş kültü ya da ağaç kültüyle ilgili bir uygulama olarak düşünülebilir. Rüyada ameliyat ve türbede yatmak: Hatay türbe inancında, türbede yatma ritüeli Nusayrilerde oldukça yaygın bir uygulamadır. Bazı Sünni türbelerinde türbede yatmanın yasak olduğu görevlilerce belirtildiği halde bu türbelerde özel yapılan dinlenme odasında bulunan minderler, halı ve yastıklar söz konusu yasağın uygulanmadığını göstermektedir. Bazı Hıristiyan türbelerinde ise dinlenme odaları bulunmakla birlikte normal zamanlarda türbede yatanlara rastlanmamaktadır. Ancak belirli günlerde yapılan Hıristiyan bayramlarının öncesinde türbeyi ziyaret edenlere ve yatanlara rastlanmaktadır. Hatay türbe inancında, farklı bir motif de rüyada ameliyat edilmedir. Ancak bu uygulamaya Nusayri türbelerinde ve özellikle de Harbiye’deki Şeyh Yusuf el-Hekim türbesinde çok sık rastlanmaktadır. Rüyada ameliyat edilip iyileşmek için hastaların öncelikle üç hafta Perşembe gecesi dua ettikten sonra türbede yatmaları ve http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 iyileşeceklerine inanmaları gerekmektedir. Kendisi de ünlü bir hekim olan Şeyh Yusuf’a ait türbedeki dinlenme odalarında, makamın yanında veya evinde uyurken Şeyh Yusuf tarafından ameliyat edildiğine ve uyandığında hastalığından eser kalmadığına, ameliyat edildiği bölgede sadece küçük bir ameliyat izinin kaldığına inanan çok sayıda insan vardır. İnanca göre felçli hastaların bile ayağa kalkıp yürüdükleri anlatılmaktadır. Şeyh Yusuf el-Hekim hakkındaki keramet anlatılarında ana tema rüyada ameliyat ederek her türlü hastalığı iyileştirmesidir5. Türbede ameliyat, daha çok türbede yatan kişinin tedavi edici gücünden yararlanmaya yönelik bir uygulamadır. Türbede yatmak ise türbede bulunan doğaüstü güç aracılığıyla yapılan bir fal biçimi olarak da değerlendirilebilir. Bir işin hayırlı olup olmayacağını anlamak için abdest alıp uykuya yatmak ve görülen rüyanın yorumlayarak bir anlam çıkartmaktan ibarettir6. Türbede istiareye yatmak ve türbede ameliyat da bir dinamizm örneği olarak değerlendirilebilir. Çünkü uygulamaların özünde türbe ya da ziyaret yerinde yatan ve doğaüstü gücü olduğuna inanılan kişiyle bütünleşme, onun koruyuculuğu altına girme, ona sığınma, onda olan doğaüstü gücün kendine aktarılması amacı bulunmaktadır. Başar’a göre (1972: 51); Anadolu’da antik dönem Yunan tapınaklarında da benzer bir uygulamaya rastlanılmaktadır. Güzel coğrafi bölgelere kurulmaları ve biraz da tedavi fonksiyonları bakımından zamanımızın sanatoryumlarına benzemeleri yönüyle bu tapınaklara yalnızca rüya görmek amacıyla yatan hastalar da bulunmaktaydı. Burada görülen rüyanın yorumuna uygun olarak telkinler yapılır ve tedbirler tavsiye edilirdi. Mektup bırakmak: Bu uygulamaya bazı Nusayri türbelerinde rastlanılmaktadır. Belirgin bir sorunu ya da hastalığı olan ziyaretçiler, derdini anlatan bir mektup yazarak kaç yaşındaysa o kadar sayıda çoğaltarak makamın üzerine bırakmaktadırlar. Bu mektubu alıp okuyanların da, mektuplardan birini alıp aynı sayıda çoğaltarak dağıtmaları gerekmektedir. Eğer bunu yapmazlarsa işlerinin kötüye gideceğine ve başına felaketler geleceğine, bunu yaparlarsa mektubu bırakanın hastalık ya da sorununun giderileceğine kendisinin de işlerinin kısa sürede yoluna gireceğine, bütün sıkıntılardan kurtulacağına inanılmaktadır. Saç adağı: Çoğunlukla Nusayri türbelerine özgü olan bu uygulamaya kimi Hıristiyan ve Sünni türbelerinde de rastlanılmaktadır. Bu uygulamaya göre; erkek çocuğu olması için dilek dileyenler, erkek çocukları olduğunda saç adağı yapacaklarına söz verirler. Dilek gerçekleştiğinde; çocuğun saçı 7 yıl kesilmez. Çocuk 7 yaşına geldiğinde çocuğun saçı kesilerek tartılır, ağırlığınca kâğıt para veya karşılığı olan kıymetli eşya türbeye veya fakir fukaraya bağışlanır. Kesilen saç, türbenin makamı üzerine bırakılır ya da türbenin iç duvarına asılır. Erginer 1997:147) çeşitli kaynaklara dayanarak buna benzer bir uygulama olan Arap kökenli “akika kurban”ından bahsetmektedir. Bu ritüel, çocuğun doğumunu izleyen 7. günde çocuğun adının duyurulması ve çocuğun başı- http://www.millifolklor.com97 Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 nın tıraş edildiği gün kurban kesilmesi biçiminde gerçekleşmektedir. Bunun dışında, çocuğun kesilen saçı ağırlığınca altın, gümüş ya da para sadaka olarak dağıtılmaktadır. Kutsal su (Su kültü): Türbe yanında bulunan suların kutsal olduğuna, bu nedenle de şifalı olduğuna inanılmaktadır. Kutsal olduğuna inanılan sular, ziyaretçiler tarafından ağrıyan yerlere sürüldüğünde; ağrının geçeceğine, içildiğinde ise her türlü ağrının iyileşeceğine inanılmaktadır. Suyun kutsallığı inancına, çoğu Nusayri türbesinde çeşitli şekillerde rastlanılmaktadır. Nusayri türbesinde özellikle cuma sabahları makamın dibindeki döşemeden su çıktığına ilişkin çok sayıda olay anlatılmaktadır. Bu suyun çıkmasına, sadece inançlı ve temiz kalpli insanların tanık olabileceğine, inançsız olanların bunu göremeyeceğine inanılmaktadır. Sünni türbelerinde ise suyun kutsallığına dair inançlar şöyledir: Yayladağı’nda bulunan Karamağara’daki ziyaretin suyunun parazitlere iyi geldiğine, Öküzdamı Köyü’ndeki Benlioluk ziyaretinden akan suyun sıtmaya ve ağrılara iyi geldiğine, Sütlüce Mağarası’nın tavanından damlayan suların oluşturduğu birikintiden içenlerin her türlü hastalığına iyi geldiğine, Çedenelik Mahallesi’nde bulunan “sıtma suyu” ismindeki suda yıkandıktan sonra ekmek veya soğan bırakıp arkaya bakılmadan gidildiğinde sıtma hastalığından kurtulacağına dair inançlar mevcuttur. Suyun kutsallığı inancına, az görülmekle birlikte Hıristiyan türbelerinde de rastlanılmaktadır. Antakya’da bulunan St. Pierre Kilisesi’nin içinde dağdan gelen ve damla damla akarak biriken suyu 98 ziyaretçiler, alarak içmekte, ağrıyan yerlerine sürmekte ve çocuklarına da içirmektedir. Hatta bu sudan yanlarında da götürenlere rastlanılmaktadır. İlkel toplumlarda ağacın ve taşın yanında su da ibadette önemli role sahiptir. Suyun arıtıcı niteliği, bollukla ilişkisi, taşması vb. su kültünün doğmasında rol oynayan önemli etkenler olmuştur. Denizleri, gölleri, ırmakları, kaynakları ve yağmuru da içine alan su kültünde; su, kimi zaman kendisine ibadet edilen bir nesne, kimi zaman da bir kült aracı olmuştur (Örnek, 1988: 103, 104). Eski Türk inancında su da kutsal sayılmaktaydı. Su, Türklerin hayat kaynağı ve yaşam gücüdür. Türkler, her suyun bir tanrısı olduğuna inanırlardı. Kurumuş ırmaklara şarap dökmek suretiyle Tanrıyı memnun etmeye çalışırlardı (Bkz. Kalafat, 1999: 50; İnan, 1986: 168). Duvara sırtını sürmek: Sağlıkla ilgili olarak sadece iki Nusayri türbesinde rastlanılan bir uygulamadır. Karaali beldesindeki Şıh Hasan ve Harbiye’deki Yusuf el-Hekim (5 ve 2 nolu) türbelerinin iç duvarında mihrap şeklinde bir girinti bulunmaktadır. Buraya gelen ziyaretçiler, sırt ağrıları için kollarını yan tarafa koyarak kendilerini yukarıya doğru çekmekte ve sırtlarını duvara sürtmektedir. Bunun, sırt ağrılarını geçireceğine inanılmaktadır. Türbenin duvarına sırtın sürülmesi, dinamizm inancına örnek olarak görülebilir. Bez beşik asmak ya da beşik sallamak: Bez beşik asmak çocuğu olmayan kadınların çocuk isteklerini dile getirmek amacıyla yapılan bir uygulamadır. Bu uygulamaya çoğunluk- http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 la Yayladağı’nda bulunan Sünni ziyaretlerde (Arslandede ziyareti, Çaputlu ziyaret ve Yeldede ziyareti) rastlanılmakla birlikte, Reyhanlı yolunda bulunan bir ziyarette (Şıh Abdülcelil) ve bazı Nusayri türbelerinde de rastlanmıştır. Bu uygulamada kumaş parçaları beşik şekline getirilir, içine de taş koyularak ağaca asıldıktan sonra beşik sallanır. Çocuğum olursa “kucağına getireceğim” şeklinde dilek dilenir, adaklar adanır. Benzer bir uygulama olan beşik sallamaya ise Nusayrilere ait bazı türbelerde rastlanılmaktadır. Çocuğu olmayanlar, bu beşiğe bir çocuk yatırdıklarında ya da boş beşiği salladıklarında çocukları olacağına inanmaktadırlar. Hatay türbe inancında rastlanan bez beşik asmak ve beşik sallamak gibi çocuk olmasına yönelik yapılan uygulamalar, geçmişten bugüne ulaşan taklide dayanan büyüsel işlemler olarak değerlendirilebilir. Örnek’e göre (1988: 142); bütün toplumlarda görülen bu yaygın büyü çeşidi “ taklit yoluyla istenilen sonucu meydana getirme, benzer işlemlerle istenilen şeyi ya da olayı öne alma ve yakın gelecekte gerçekleşmesini zorlama ve sağlama denemesi olarak görülebilir. Bunu yaparken “benzer benzeri yaratır” ilkesinden hareket edilmiş olmaktadır. Mevlit okutmak: Sadece Sünni türbelerine özgü olan bu uygulamaya göre; çeşitli istekleri ve sorunları için dilekte bulunanlar, dilekleri gerçekleştiğinde mevlit yapmayı adak olarak belirtirler. Mevlit, genellikle çocuğu olmayanların çocuk dileklerinin gerçekleşmesi karşılığında doğumlarda veya ölümlerde yapılan bir adak türüdür. Özellikle Türk Sünnilere ait tanınmış türbelerde günü birlik mevlit yapanlara rastlanılmaktadır. Bu tamamıyla İslamî bir uygulamadır. Çaput veya tülbent (eşarp) bağlamak: Nusayri türbelerinin karakteristik özelliklerinden biri olmasına karşın bu uygulamaya tüm etnikdinsel gruplarda rastlanılmaktadır. Sünni türbelerinde yasaklanmasına rağmen az da olsa rastlanılmaktadır. Buna göre; makamın üzerinden alınan bezler, arabaya veya kişinin bileğine bağlanır. Türbenin içinde, genellikle de makamın üstünde bulunan yeşil bezden bir parça yırtılarak; pencerenin demir parmaklarına, makamın başucundaki bayraklara veya avizelere bağlanır. Bu bez parçası nazardan korunmak amacıyla ziyaretçinin koluna, arabasına veya eve de bağlanmaktadır. Çaput bir yere bağlanmadan sıkıca düğümlenerek makamın üzerine de bırakılabilmektedir. Dilek dilendikten sonra, bu düğüm çözülmeyeceği için dileğin gerçekleşeceğine inanılır. Bu uygulama “dilek ağacına” çaput bağlamanın halk tarafından genişletilmiş bir biçimi olarak görülebilir. Çaput bağlamaya benzeyen bu uygulamaya özellikle Sünnilere ait olduğu bilinen türbelerde rastlanılmaktadır. Bu uygulamaya göre; dilek dileyen ziyaretçiler makamın başlığına tülbent bağlarlar, kimi ziyaretçiler de bağlanmış bu tülbentlerden alarak koluna, boynuna veya ağrıyan yerlerine bağlarlar. Çaput ya da tülbendin makamdan alınarak kola ya da boyuna bağlanması makamın sahibine ait dinsel gücün kendisine geçeceğine veya kendisini http://www.millifolklor.com99 Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 dert ve hastalıklardan koruyacağına inanılmasıyla ilgilidir. Şamanist bir uygulama olarak bilinen tülbent veya çaput bağlamak ya da türbeye ait çaputu ya da tülbendi alıp koluna, arabasına bağlamak da bir tür dinamizm örneği olarak değerlendirilebilir. Çünkü uygulamanın özünde türbe ya da ziyaret yerinde yatan doğaüstü gücü olduğuna inanılan kişiyle bütünleşme, onun koruyuculuğu altına girme, ona sığınma ve onda olan doğaüstü gücün kendine aktarılması amacı bulunmaktadır. Kutsal sayılan ve dilek ağacı olarak görülen kimi ağaçlara çaput bağlamak en ilkel Şamanist geleneklerden biridir. Çaput bağlamak, eski Türklerin en yaygın adak (nezir) biçimlerinden biridir. Şamanistlerin dağ, ağaç, su ruhlarına da bağışladıkları bu nezir genellikle de merhametli ve koruyucu olan yer-su ruhlarına adanmaktadır (İnan, 1952: 25). Kalafat (1999: 29); dilek ağacına ve türbelerin içindeki çeşitli yerlere çaput ve ip gibi şeylerin bağlanmasının, o türbeye sığınmak, onun koruyuculuğu altına girmek anlamına geldiğini belirtmektedir. Örnek (1981: 81), ip ya da çaput bağlamayı bir kötülüğü bağlamak amacıyla yapılan büyüsel bir pratik olarak değerlendirmektedir. Terlikle yüze vurmak: Bu uygulamaya sadece Şeyh Ahmet Kuseyri türbesinde rastlanılmaktadır. Türbede bulunan ve Şeyh Ahmet Kuseyri’nin kendisine ait olduğu bilinen pabuçla vücudun ağrıyan yerlerine özellikle de felçli hastalara vurularak hastaların iyileşeceğine inanılmaktadır. Şeyh’ten 100 kaldığına inanılan terlik, Şeyh’in torunu olduğunu söyleyen M. Şemsettin Güneş (51 yaşında) tarafından ele takılarak çeşitli dualar eşliğinde yüzü felçli hastaların yüzüne vurulmaktadır. Bu uygulamayla; konuşamayan, kekeme olan çocukların ve sara hastası olanların da iyileştirildiğine inanılmaktadır. Şeyh Ahmat Kuseyri’ye ait olduğuna inanılan terlikle, hastanın yüzüne vurmak da bir tür dinamizm olarak değerlendirilebilir. Çünkü uygulamaların özünde türbe ya da ziyaret yerinde yatan doğaüstü gücü olduğuna inanılan kişiyle bütünleşme, onun koruyuculuğu altına girme, ona sığınma ve onda olan doğaüstü gücün kendine aktarılması amacı bulunmaktadır. Ağaca çivi çakmak: Bu uygulama Demirciler Çarşısı’nda bulunan küçük bir Alevi Nusayri türbesinde görüldüğü için Hatay genelinde istisnai bir uygulamadır. Şiddetli baş ağrısı çeken ziyaretçiler, insan boyundan bile küçük olan bu türbenin yanında yer alan yaşlı çınar ağacının gövdesine çivi çakarlar. Böylece baş ağrılarından kurtulacaklarına inanırlar. Belli taşlarda olduğu gibi, belli ağaçlarda da mana gücünün, ataların, cin ve perilerin eğleştiği inancı, giderek korulukları ve ormanları da kapsayarak orman kültüne dönüşmüştür (Örnek, 1988: 102, 103). Bu açıklamalardan anlaşılabileceği gibi Örnek, ağaç kültüyle ilgili inanışları mana inancıyla (dinamizm) bağdaştırmaktadır. Oysa Ülkütaşır’a göre (1963: 8); ağaç kültü, en ilkel devirlere, totemizm devrine ait bir külttür. Altay- http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 lıların totem devrine ait rivayetlerini korudukları, kendilerinin ağaçtan türediklerini ifade etmelerinden anlaşılmaktadır. İslam dininin ağaca tapınmayı yasaklamasına karşın, bu kült gerek biçim değiştirerek, gerekse İslami bir kılıfa büründürerek varlığını sürdürmüştür. Bugün de, Anadolu’nun her yerinde ağaç kültünün izlerine rastlanılmaktadır. (Bkz. Kalafat, 1999; Er, 1996: 61-64; Ülkütaşır, 1963; Araz, 1995: 60). Ancak ağaç kültünün Alevi toplulukları arasında özellikle de Tahtacı ve Yörükler arasında daha önemli ve yaygın olduğu da bilinmektedir (Bkz. Ocak, 2000: 114-115). Komünyon dağıtmak: Komünyon (ekmek-şarap), Hıristiyanların türbe ve kilise-türbe olarak kullanılan kutsal mekânlardaki bütün ritüellerde sık rastlanan bir pratiktir. Komünyon, Hz. İsa’nın yakalanıp çarmıha gerilmeden önce havarileriyle yediği son yemektir. Ekmek, Mesih İsa’nın bedeni, şarap ise kanını simgelemektedir. Komünyonu yiyenler iman gücü kazanacaklarına, bütün dertlerinden kurtulacaklarına ve hastalıklardan korunacaklarına inanmaktadırlar. Sonuç Sağlıkla ilgili olarak yapılan türbe ziyaretleri genel olarak değerlendirildiğinde; en çok dikkati çeken konu, türbelerde geleneksel halk hekimliği açısından bir uzmanlaşmanın söz konusu olması ve halkın hangi hastalık için hangi türbeye gideceğini önceden bilmesidir. Hatay türbe inancında, belirli hastalıklar için belirli türbe- lere gidilmektedir: Şenköy’de bulunan Şeyh Ahmat Kuseyri yaşarken romatizma mütehassısı olduğuna ve romatizmalı hastaların bu türbede iyileşeceğine inanılmaktadır. Şıh Yusuf el-Hekim (Harbiye) türbesinde hastaların rüyada ameliyat edilerek her çeşit hastalıktan kurtulduğuna inanılmaktadır. Şeyh Ahmet Kuseyri (Şenköyü) türbesine özellikle yüz felci olan hastalar gitmektedirler. Şeyh Yahya (Yeşilpınar) ve Arslandede ziyareti (Yayladağı) ise çocuk olması konusunda tanınmaktadır. Çocukları hastalanan aileler, Şıh Hasan Sincari (Serinyol) türbesinde bulunan beşiğin içine hasta çocuğu bir süre yatırdıklarında iyileşeceğine inanmaktadırlar. Saka hamamının içinde bulunan Şeyh Muhammed Sakka (Antakya) türbesinin öksürüğe iyi geldiğine inanılır. Demirciler çarşısında bulunan Şıh Muhammed Delati türbesine ise baş ağrısı ve ağzında yara çıkan bebeklerin iyileşmesi için gelinmektedir. Şeyh Ali Muğaviri (Yeşilpınar) ve Şeyh Ceddu (Gümüşgöze) türbelerine kulakla ilgili hastalıkların iyileşmesi için gidilmektedir. Şıh Hasan Sincari (Serinyol) türbesinin yanında bulunan şifalı olduğuna inanılan kükürtlü suyun cilt hastalıklarını iyileştireceğine inanılmaktadır. Hatay türbe inancında atalar kültü, Şamanizm ve doğa kültlerinin yanı sıra kimi geleneksel ve ilkel toplumlarda hâlâ varlığını sürdüren animistik, dinamistik ve büyüsel inançların kimi kalıntı öğelerine de rastlanmaktadır. Bu dinamist, animist ve büyüsel öze sahip inanç ve uygulamalar, http://www.millifolklor.com101 Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 İslamî kökenli inanç ve uygulamalarla bir arada yer almaktadırlar. Geçmişten bugüne taşınan birçok inanç ve uygulamanın yanı sıra namaz kılmak, mevlit okutmak, dua etmek, tespih çekmek, zikir yapmak, Kuran-ı Kerim öğretimi, Kuran-ı Kerim’i yüze kapatmak gibi birçok İslamî inanç ve uygulamaya da rastlanılmaktadır. Din adamları tarafından aktarılan dini bilgiler ya da resmi din bilgileri ile halk tarafından uygulanmakta olan halk inançları çoğunlukla birbirinden farklılık göstermektedir. Yüksek İslam ya da Ortodoks İslam, yazılı, aşırılıklara izin vermeyen ve Tanrıyla insan arasında aracı kabul etmeyen bir yapıya sahiptir. Oysa heterodoks İslam ya da Halk İslam’ı asıl olarak aracılara dayalı olarak kurumsallaşmıştır. Bu bakımdan Halk İslam’ının en önemli özelliği güçlü bir veli ve evliya kültünün varlığını sürdürmesidir. Halk inançları içerisinde yer alan çeşitli kültler kapsamında sayısız inanç, gelenek ve ritüeller, kökenleri ve nedenleri irdelenmeksizin dogmatik olarak bugün de yerine getirilmektedir. Her gün bir yerde tanık olduğumuz külte dönüşmüş bu inanç ve uygulamalar, bize yanlış ve hatta saçma gelse bile söz konusu toplumun kendini ifade etmesinde ve toplumsal bütünlüğün sağlanmasında önemli bir role sahiptirler. Halk İslam’ı ya da halk dini olarak nitelendirilen inanç biçiminin bünyesine giren sağlıkla ilgili olarak türbelerdeki inanç ve uygulamaları, her ne kadar, “hurafe”, “boş inanç” veya “batıl itikad” şeklinde olumsuz- 102 layarak reddetsek bile, halk fırsat buldukça modern sağlık kurumlarının yerine adak yerlerini ziyaret ederek şifa dilemektedir. Hatay’da bulunan türbelerde de, her ne kadar, akla mantığa aykırı ve garip birçok uygulamaya rastlansa da halkın çoğunlukla türbelere ve ziyaret yerlerine büyük bir itibar addederek sık sık buraları ziyaret ettikleri, şifa vereceğine inandıkları ve niyetlerinin gerçek olacağına güçlü bir şekilde inandıkları da bir gerçektir. Türbenin kapısına türbelerde ziyaretçiler tarafından yerine getirilen inanç ve uygulamaların İslam inancına uygun olmadığını, yasak olduğunu belirten tabelaların asılması ve bunları yapanlara türbedarlar ve din görevlileri tarafından müdahale edilmesi bile sağlıkla ilgili türbe ziyaretlerinin azaltılmasına ya da zayıflamasına yol açmamaktadır. Bu gerçeklik de bu inanç ve uygulamaların çok eski dönemlerden bugüne kuşaklar boyunca aktarılarak yaşatıldığını göstermektedir. Hatay türbelerindeki sağlıkla ilgili inanç ve uygulamalara genel olarak bakıldığında; heterodoks İslam’ı temsil eden Nusayrilik ile Ortodoks İslam’ı temsil eden Sünnilik arasındaki ayrım ve farklılaşma açıkça görülmektedir. Türbelerde İslamî olduğu düşünülen inanç ve uygulamalara daha çok Sünni türbelerde rastlanırken, İslamî olmadığı düşünülen ve bu nedenle de yasaklanan inanç ve uygulamalar ise çoğunlukla Alevi Nusayri türbelerinde görülmektedir. Sünni türbelerde istisnasız bir şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yasakları belirten tabelası bulunmaktadır ve orada http://www.millifolklor.com Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 görevli, çoğunlukla da devletten maaş alan imamlar Diyanet’in belirttiği bu yasakları sıkı bir şekilde denetlemekte ve uygulamaktadırlar. Oysa Nusayri türbelerinde Diyanet’in yasaklar tabelasına çok nadir olarak rastlandığı gibi, orada görevli olan ve halkın bağışlarıyla geçimini sağlayan türbedar ya da Şeyh (şıh) ise bu yasakları uygulamadığı gibi bazen de yasak olan bu uygulamaları özendirmektedir. NOTLAR 1 Bu konuda daha yeterli ve ayrıntılı bilgi için sağlık antropolojisi alanında yapılan şu çalışmalara bkz.: Erdentuğ, 1980; Elmacı, 1976; Tekirli, 1972; Konak, 1982; Türkdoğan, 1972; Gençler, 1974. 2 Türkiye’de türbe inancı ve türbelerde uygulanan sağlıkla ilgili bazı inanç ve uygulamalarla ilgili olarak bkz. Cinlioğlu, 1969, Köksal 1987, Türk 2002 ve 1991, Araz 1995, Tanyu 1967, Başar 1972) . 3 Hatay’da yaşayan Nusayriler (Arap Aleviler) Hızır inancı çok güçlüdür. Hatay genelinde tespit edilen toplam 51 türbenin 50’si Nusayrilere aittir (Bkz. Türk,2002). 4 Zeytinyağının bir kısmının türbeye bırakılması geleneği, geçmişteki kutsal mabetlere verilen zorunlu verginin dini amaçla gönüllü olarak yapılan değişmiş biçimi olarak görülebilir. 5 Bu anlatılardan çok sayıda örnek için bkz. (Türk 2010: 102-105). 6 Anadolu genelinde türbelerde sıkça rastlanan rüyada görülen olayların gerçek olacağına inanarak rüya görmek (istiareye yatmak) için türbede yatanlara da rastlanmaktadır (Bkz. Araz 1995: 183, Tanyu 1967: 92-100, Başar 1972: 62). KAYNAKÇA Araz, Rıfat. Harput’ta Eski Türk İnançları ve Halk Hekimliği. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayını, 1995. Başar, Zeki. İçtimai Adetlerimiz-İnançlarımız ve Erzurum İlindeki Ziyaret yerlerimiz. Erzurum: Atatürk Üniv. Yayınları, 1972. Cinlioğlu, Halis. “Tokat’ta Ziyaret Yerleri ve Usulleri”. Türk Folklor Araştırmalar., (1969)12/ 235: 5202-5203. Elmacı, Nuran. 2000: “Tıbbi Antropolojinin Araştırma Alanları ve Toplum Sağlığına Katkıları”. Folklor Edebiyat, Sosyal Antropoloji Özel Sayısı. (2000) Cilt VI, Sayı 22: 173-181. Elmacı, Nuran. Diyarbakır Kentinin Üç farklı Köysel Grubunda Doğumla İlgili Değer ve Tutumlar. (Basılmamış doktora tezi). Diyarbakır Tıp Fakültesi, 1976. Erdentuğ, Nermin. “Modern Sağlık Hizmetlerinde Sosyal Antropolojinin Yeri”. Antropoloji, A.Ü. Dil ve Tarih Coğ. Fak. Yayını, (1980) 9: 9-15. Erginer, Gürbüz. Kurban, Kurbanın Kökenleri ve Anadolu’da Kanlı Kurban Ritüelleri. İstanbul: Yapı Kredi Yayını, 1997. Gençler, Ahmet. Diyarbakır ve çevresinde Sosyalleştirilmiş sağlık Hizmetlerini Etkileyen Toplumsal ve Kültürel Faktörler. (Basılmamış doktora tezi), Diyarbakır Tıp Fakültesi, 1974. Gürsoy, Akile, “Günümüzde Sosyal Bilimler ve Sağlık”. Gelenekten Geleceğe Antropoloj. İstanbul: Epsilon yayınları, 2005: 90-100. İnan, Abdulkadir. “Müslüman Türklerde Şamanizm Kalıntıları”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. (1952)Cilt IV: 19-30. Kalafat, Yaşar. Doğu Anadolu’da Eski Türk İnançlarının İzleri, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı yayınları,1999. Konak, Akın. “ Köysel Bölge Sağlık Hizmetlerini Değerlendirme Metodolojisi Adlı Eserin Tıbbi Antropoloji Açısından İncelenmesi”. Antropoloji, A.Ü. Dil ve Tarih Coğ. Fak. yayını, (1982) 10: 85-97. Köksal, Hasan. “İzmir ve Çevresinde Yatırlar İle Bunlara ilişkin olarak yaşayan İnançlar”. III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Gelenekler Görenekler ve İnançlar. Ankara: M.İ.F.A.D. Yayını, (1987) Cilt IV: 227-241. Örnek, Sedat Veyis. Etnoloji Sözlüğü. Ankara: A.Ü. D.T.C.Fak Yayını, 1971. Örnek, Sedat Veyis. Sivas ve Çevresinde Hayatın Çeşitli Safhalarıyla İlgili Batıl İnançların ve Büyüsel İşlemlerin Etnolojik Tetkiki. Ankara Üniv. D.T.C.Fak. Yayını, 1981. Örnek, Sedat Veyis. İlkellerde Din, Büyü, Sanat, Efsane. İstanbul: Gerçek Yayınevi, 1988. Tanyu, Hikmet. Ankara ve Çevresinde Adak ve Adak Yerleri. Ankara: Ankara Üniversitesi Yayını, 1967. Tanyu, Hikmet. Türklerde Taşla İlgili İnançlar. Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayını,1987. Tekirli, Nadir. Köysel Bölge Sağlık Hizmetlerinin Değerlendirme Metedolojisi. Ankara: Hıfzıssıha Okulu Yayını,1974. Türk, Hüseyin. “Alawi Syncretism: Beliefs and Traditions in Shrine of Hüseyin Gazi”. Journal of Religious Culture. (2004) 69: 1-20. http://www.millifolklor.com103 Millî Folklor, 2012, Yıl 24, Sayı 94 Türk, Hüseyin. “Sultan Melek Türbesi ile İlgili Adet ve İnanmaların İncelenmesi”, Türk Halk Kültürü Araştırmaları, Yunus Emre Özel Sayısı. Ankara: Kültür Bak. Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Yayınları, Sayı 1991/1: 115127. Türk, Hüseyin. Nusayrilik (Arap Aleviliği) ve Nusayrilerde Hızır İnancı. Ankara: Ütopya yayınları, 2002. Türk, Hüseyin. Kültürlerin Bin Yıllık Hoşgörüsü, Evliyalar Diyarı Hatay. Adana: Karahan Kitabevi, 2010. Türkdoğan, Orhan. Doğu Anadolu’da Sağlık-hastalık Sisteminin Toplumsal Araştırması. Erzurum: Atatürk Üniv. Yayını, 1972. Rivers, W.H.R. Tıp, Büyü ve Din, İstanbul: Epsilon Yayınları, 2004. Dilek ağacının içinden geçen çocuklar (Hızır türbesi Hatunköy) Resimler Ağrıyan yerlerine sağlık taşı süren ziyaretçi (Muhammet Arabi/Aknehir) Ağrıyan sırtını duvara süren bir kadın (Hızır türbesi /Affan) Şifalı suya giren kadın ve çocuklar(Şeyh Hasan Sincari/Serinyol) 104 http://www.millifolklor.com