ŞOK&SENKOP Dr. Mehmet Birhan YILMAZ Cumhuriyet Üniversitesi Kardiyoloji AD Kaynakça: http://www.tkd-online.org/dergi/TKDA_37_120_135_176.pdf ŞOK Tanım: Yetersiz doku perfüzyonu nedeniyle özellikle oksijen ve beslenme ürünleri açısından dokulardaki hücrelerin metabolik ihtiyaçlarının karşılanamaması durumu. O2 nin aerobik metabolizmayı karşılayamadığı, yaygın sellüler hipoksi ve, vital organ disfonksiyonuna neden olan bir durumdur. En basit tanımıyla yetersiz doku perfüzyonu ve yetersiz periferik dolaşım sonucu ortaya çıkan klinik bir durumdur. Şok Tipleri 1-Oligemik-Hipovolemik Şok: Kanama, Travma, Yanık, İleus, dehidratasyon (Kusma,Diyare,Fistül) 2-Kardiyojenik Şok: a. Miyopatik: (azalmış sistolik fonksiyon): AMI (sol&sağ), KMP, septik şokta miyokardiyal depresyon b. Mekanik: akut MY, akut VSD, akut AY, aritmik, LV çıkım obstrüksiyonu (ciddi AD, İHSS) 3-Ekstrakardiyak Obstrüktif tip: Masif pulmoner emboli, Perikard Tamponadı, Tansiyon Pnömotoraks, konstriktif perikardit, ciddi pulmoner hipertansiyon, aort koarktasyonu. 4-Distribütif Tip: septik şok, toksik ürünler, anafilaksi, nörojenik şok (spinal anestezi, medulla spinalis yaralanması) Kardiyojenik Şok Tanı: Sistolik kan basıncının <80 mmHg olduğu belirgin ve persistan (>30 dk) hipotansiyon ve kardiyak debinin (genellikle <1.8 lt/dk/m2), artmış sol ventrikül doluş basıncı (pulmoner wedge basıncı>18 mmHg) varlığında belirgin azalmış olduğu durumdur. Eğer hasta hipertansifse sistolik kan basıncının >30 mmHg düşmesi ve bu düşüklüğün >30 dk sürmesi gerekir. Yani hastanın kan basıncı normal sınırlarda gözükebilir. İdrar çıkımı <20 ml/saat, ekstremiteler soğuk ve siyanotiktir. Oluşması için sol ventrikül kitlesinin %40‟ının kaybı (infarktüs) gerekir. Yeni çalışmalarda insidansı %7 civarındadır (trombolitik öncesi %20). Sol ventrikül kitle kaybıyla giden kardiyojenik şok tanısı için mekanik komplikasyonların ekarte edilmesi gerekir (akut MY, akut VSD, psödoanevrizma). Mekanik komplikasyonlarda ileri doğru akım bloke olduğu için kardiyojenik tablo biraz daha farklıdır. Ayırıcı tanıda ekokardiyografi çok değerlidir. Akut MY‟de aniden yükselen sol atriyum basıncı nedeniyle pulmoner kapiller basınç birden yükselir ve akciğer ödemi oluşur. Hasta sırtüstü yatamaz. Akut VSD‟de ise önce sağ ventriküler yüklenme meydana gelir. Hasta başlangıçta daha rahattır. Sağ MI‟a bağlı kardiyojenik şoksa tamamen farklı bir tablo oluşturur. Sağ basınçlar yüksek, pulmoner kapiller basınç normaldir. Sık Rastlanılan Durumlarda Hemodinamik Özellikler Durum RA RV PA PCWP CI Normal 0-6 25/0-6 25/0-12 6-12 ≥2.5 AMI-LVF yok 0-6 25/0-6 30/12-18 ≤18 ≥2.5 AMI-LVF var 0-6 30-40/0-6 30-40/18- >18 25 >2.0 Biventriküler yetmezlik >6 50-60/>6 50-60/25 18-25 >2.0 RVMI 12-20 30/12-20 30/12 ≤12 <2.0 Tamponad 12-16 25/12-16 25/12-16 12-16 <2.0 Pulmoner emboli 12-20 50-60/12-20 50-60/12 <12 <2.0 Tedavi: Hızlı Etiyolojik Ayırıcı Tanı Sıvı Resüsitasyonu: Sağlıklı erişkinler %10’luk bir kaybı kolaylıkla tolere ederler. Hipovolemik şok oluşması için total plazma hacminin %20-25’inin kaybı gerekir. Bu durumda kayıpların karşılanması hayati derecede önemlidir. Vazoaktif İlaçlar ve Mekanik Destek Pulmoner Destek Ve Oksijen Tedavisi: Vazoaktif ilaçlar ve Mekanik Destek Şokta, ( özellikle kardiyojenik şok) yeterli sıvı resüsitasyonu yapılmasına rağmen hala kan basıncı yükselmiyorsa vazoaktif ilaçlarla destek tedavisine başlanır. Medikal tedaviye cevapsız kardiyojenik şokta mekanik destek için en sık intraaortik balon pompası kullanılır. 1-İnotroplar: Dobutamin Dopamin Norepinefrin İsoproteranol Amrinon, Milrinon 2-Vazodilatatörler: -Nitroprussid: -Nitrogliserin: Dobutamin İnotrop, minimum kronotrop ve yüksek dozda periferik vazokonstriktör etkisi olan β1 adrenerjik agonisttir. Norepinefrin salınımına neden olmadığından dopamine göre avantajlıdır. Minimum kronotrop etkisinden dolayı miyokardın 02 gereksinimini fazla arttırmadan ventrikül performansı iyileştirir. En güçlü etkisi azalmış kardiyak indeksli ve artmış dolma basınçlı hastalarda görülür. Dilate ventriküllü hastalarda duvar gerilimini ve dolma basınçlarını azaltır. Bu durum miyokardın diastolde daha iyi beslenmesine olanak sağlar Çalışmalarda dobutaminin ortalama 8.5 μg/kg/dk dozunda verildiğinde kalp hızı ve sistemik basınçta değişiklik olmadığı, sistemik vasküler resistansın azaldığı ve kardiyak indeksteki iyileşmenin %33 olduğu bulunmuştur. Kalp hızında belirgin artış olmaksızın 20 μg/kg/dk „lık doza kadar çıkılabilir. Sistolik kan basıncı<70 mmHg ise, başlangıç dozlarında (<5 μg/kg/dk ) periferik vazodilatör etkisinden dolayı (beta 2 agonistik etki) tek başına verilmemelidir. Dopamin Etkileri uygulanan doza bağlı değişiklik gösterir. Düşük dozlarda (4 μg/kg/dk altında) renal kan akımını böbreklerdeki D1 reseptörleri uyararak arttırır ve norepinefrin salınımına yol açmayan D2 reseptörleri yoluyla periferik vazodilatasyona neden olur. 5-10 μg/kg/dk‟lık dozlarda kardiyak fonksiyonu iyileştirir ve miyokardın oksijen tüketimini arttırmadan kan basıncını yükseltir. Sistemik vasküler resistans genellikle artmaz. 10 μg/kg/dk gibi yüksek dozlarda α adrenerjik reseptörleri stimüle ederek sistemik vasküler resistansı arttırır ve β adrenerjik reseptör stimülasyonu ile kalp hızıda artar. Çalışmalarda miyokard infarktüsü sonrası kardiyak şok gelişen hastalarda koroner perfüzyon basıncını yeterli düzeyde tutmak için ortalama 17 μg/kg/dk doza gereksinim olduğu bulunmuştur. Dopamin bu gibi yüksek dozlarda miyokardın oksijen gereksinimini arttırır, taşikardiye yol açar ve renal perfüzyonu azaltır. Kardiyojenik şokta dikkatli kullanılmalıdır. Çünkü miyokardın oksijen sunumu ve tüketimi arasındaki dengeyi bozabilir. NOREPİNEFRİN α ve β adrenerjik etkiye sahiptir. Düşük dozlarda β adrenerjik etki ile kan basıncı ve kardiyak debiyi arttırır. Yüksek dozlarda öncelikle α adrenerjik reseptörlere etkiler ve sistemik vasküler resistansı arttırarak kan basıncını destekler. Yüksek dozlarda ayrıca taşikardi, aritmiler ve periferik organ iskemisine neden olabilir. Yüksek dozlarda sol ventrikül ard yükünü arttırıp miyokardiyal iskemiyi kötüleştirebildiğinden dolayı dikkatle kullanılmalıdır. Eğer kardiyojenik şok dopamin ve dobutamine dirençli ise, daha önce normotansif olan bir bireyde diyastolik kan basıncı intraaortik balon da tedaviye dahil edildikten sonra 50 mmHg ve üzerine çıkarılmamıyorsa, norepinefrin 1-2 μg/kg/dk dozlarla başlanabilir ve kan basıncı yükselene kadar arttırılabilir. GLUKAGON Kardiyak kontraktiliteyi arttırır ve periferik vasküler resistansı azaltır. Herhangi bir etki üretip üretmediğini test etmek için 4-6 mg test dozu İ.v olarak verilmelidir. Eğer başarılı olunursa 4-12 mg /saatlik sabit infüzyonla devam edilmelidir. Sol ventrikül yetmezliği ve kardiyojenik şok tedavisi için yararlı olduğu görülmüştür. Aritmiler geliştiği zaman yada diğer ajanlara yanıt alınmadığında düşünülmelidir. β bloker tedavi sonucu sol ventrikül disfonksiyonu geliştiğinde glukagon yararlı olabilir. Hiperglisemi yan etkisi vardır. Nitruprussid Hem afterloadı hemde preloadı azaltır. (afterload>preload) Optimal dozlarda kullanılıdığında, sol ventrikül ejeksiyon fraksiyonunda artışa ve sistemik vasküler resistansta azalmaya neden olur. Tedavi 5-10 μg/kg doz ile başlar ve kardiyak outputta belirgin artış oluncaya dek her 10 dakikada bir 2.5-5 μg/kg lık artışlarla devam eder. Eğer sistolik kan basıncı 90 mmHg altına düşerse doz azaltılmalıdır. 3 günden fazla süre kullanılırsa toksisiteye yol açabilir Nitrogliserin Hem afterloadı hemde preloadı azaltır. (preload>afterload) Sol ventrikül doluşunu ve preloadını refleks olarak azaltan bir nitrat türevidir. Koroner damarların dilatasyonunu sağlar ve iskemiye bağlı kardiyak şokta ilk tercih edilen ajandır. Ayrıca akut valvüler yetmezliğin tedavisinde etkilidir. Uygulama öncesi hastanın hipovolemide olmadığı bilinmelidir. Normal başlangıç dozu 10 μg/dk olup, her 5-10 dk. da bir 10 μg/dk„lık artışlarla total 50-100 μg/dk„lık dozlara çıkılabilir. Kardiyojenik şokta vazoaktif ilaçlar ve intraaortik balon geçici tedavi yaklaşımlarıdır. Mekanik komplikasyonlara bağlı kardiyojenik şokta tanı konulmasını takiben erken cerrahi hayat kurtarıcı olabilir. ST yükselmeli MI sonrası oluşan kardiyojenik şokta perkütan koroner girişim trombolitik tedaviye üstündür. RVMI sonrası gelişen kardiyojenik şokta volüm genişletici tedavi (gerekirse pulmoner kateter ile takip ederek) ilk sıradadır. Perkütan koroner girişim ile tıkalı damarın açılması kliniği düzeltebilir. RVMI‟da acil cerrahi kontrendikedir. Çünkü by pass öncesi RV fonksiyonları bozuk olduğu için sağ ventriküler yetmezlik gelişir ve by pass‟tan çıkarken pompa görevini yerine getiremeyebilir. Perikard tamponadına bağlı gelişen kardiyojenik şokta yapılması ilk yapılması gereken acil perikardiyosentezdir. Çok az miktarda bile yapılması diastolik fonksiyonu düzeltebileceği için hayat kurtarıcıdır. Pulmoner embolinin kliniği RV MI‟daki gibidir. Pulmoner emboli tanısı ancak şüphelenerek konulabilir. SENKOP Tanım Etiyoloji Ortostatik Hipotansiyon POTS Refleks Aracılı Senkop Karotis Sinüs Hipersensitivitesi Kardiyak Sebepler Diğer senkop sebepleri Ayırıcı Tanı Öykü&Fizik Muayene Tanısal Testler: Tilt testi, Ekokardiyografi,EKG, Holter, EPS, Tedavi Pratik Çözüm Önerileri Tanım Senkop; hızlı başlayıp kısa süren ve spontan tam geri dönüşle karakterize geçici global serebral hipoperfüzyonun neden olduğu, geçici bilinç kaybıdır* “Presenkop”, bilinç kaybıyla sonuçlanmayan ve senkopun prodrumuna benzeyen durumu tarif etmede kullanılır.* Senkobun sebebi, serebral kan akımının geçici olarak azalması sonucu beyin sapındaki retiküler aktive edici sistemin (RAS) perfüzyonunun bozulması sonucu bilinç kaybının oluşmasıdır. Serebral otoregülasyon: ortalama arteriyel basınç 60-120 mmHg arasında olmalı Senkop önemli bir sağlık problemidir. Çünkü sık görülür, tedavisi pahalıdır, hayat kalitesini belirgin olarak bozar, ani ölüm için bir uyaran olabilir. Senkop hastaneye yatışların %1‟inden, acil servise başvuruların %3‟ünden sorumludur. Vakaların %15-30‟unda senkop tekrar eder. Senkop Sıklığı 15% <18 yrs 17- 46 yrs (askeri grup) 20-25% 40-59 yrs* 16-19% >70 yrs* Brignole M, Alboni P, Benditt DG, et al. Eur Heart J, 2001; 22: 1256-1306. 23% *10 yıllık takip sonrası Altta yatan kalp hastalığı zemininde ani ölüm oranı %25 civarındadır. Senkopun Psikososyal Etkisi 73% 1 71% 2 60% 2 37% Anksiyete/ Depresyon 1Linzer, 2Linzer, J Clin Epidemiol, 1991. J Gen Int Med, 1994. Günlük aktivite değişikliği Sürüş İş problemi değişikliği 2 Patofizyoloji Beynin kan gereksimi hiçbir organla kiyaslanmayacak kadar fazladır. Vücut ağırlığının 1/50 sini oluşturduğu halde, her bir sistolde aortaya gönderilen kanın 1/5 ini beyin kullanır. Erişkin bir beynin bir dakikada:500-600 ml O2, 75-100 mg glukoza ihtiyacı vardır Beyin dokusu glukozu depolayamaz. Patofizyoloji 6-10 saniye bir duraklama geri dönüşümlü metabolik bozukluk ve bilinç kaybına neden olur. İki dakika içinde beynin tüm aktivitesi kaybolur. Beş dakika sonra geri dönüşümsüz beyin hasarı gelişir Beynin glukoza duyarlılık derecesi O2‟ye göre daha azdır. Kan şekeri ciddi derecede düşse bile 60 dakikaya kadar serebral işlevleri devam edebilir. 90 dakikaya kadar uzamış hipoglisemi koması şeker verilmesi ile nörolojik sekel bırakmaksızın düzeltilebilir. O2 ve glükozun beyin hücrelerine ulaşmaması sonucu bilinç kaybolur Kişiyi ayakta tutan postural kas tonus çözülür ve hasta düşer. Yatan bir hastada ise bilinç kaybı birkaç saniye daha geç oluşur Beyin kan akımının düzenlenmesinde CO2 basıncının önemli rolü vardır. Beyin dolaşımının yavaşlaması sonucu biriken CO2 vazodilatasyona sebep olarak lokal kan akımını arttırır. CO2 nin azlığı ise beyin arterlerinde vazokonstriksiyona neden olarak iskemi belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Hiperventilasyon sendromunda görülen hipokapni, baş dönmesine bazen de senkopa neden olmaktadır. Senkop Algoritması Bilinç Kaybı Hızlı başlangıç, geçici, kısa süreli ve spontan geri dönüşümlü mü? Var Düşme Yok Hayır Koma, Geri dönmüş Ani kardiyak ölüm, diğer Bilinç durumunda değişiklik Evet Geçici bilinç kaybı Nontravmatik Senkop Travmatik Epileptik atak, Psikojenik, nadir sebepler Etiyoloji Kardiyovasküler refleks senkop a. d. Nörokardiyojenik senkop veya vazovagal senkop Durumsal senkop Karotis sinüs hipersensitivitesi Ortostatik hipotansiyon-senkop Kardiyak Senkop a. b. Mekanik senkop: sol atriyal miksoma, masif pulmoner emboli, aort darlığı, primer pulmoner hipertansiyon, İHSS, PD Aritmik: Bradi-taşiaritmik Nonkardiyak senkop a. Nörolojik Metabolik Psikiyatrik b. c. b. c. Nörokardiyojenik (Vazovagal) Senkop Otonomik ve humoral aktivite değişikliği sonucunda ortaya çıkan, kan basıncında ani düşme, bradikardi, solukluk, bulantı, terleme gibi semptomlarla birlikte olan, en sık karşılaşılan senkoptur. Tüm vakaların %30-40‟ında karşılaşılır. Sistemik ve serebral perfüzyonu sağlamaktan sorumlu kompleks nörokardiyovasküler ilişkilerdeki bir anormallik olarak kabul edilir. Normal şartlarda ayakta durma, 500-800 ml kanın alt ekstremite ve karın içinde göllenmesine ve arteriyel basınçta geçici bir düşmeye neden olur. Bu da baroreseptörlerin uyarılmasında azalma ile sonuçlanır. Refleks sempatik aktivite artışı ve parasempatik aktivite azalması ile periferik arter ve venlerde vazokonstriksiyon, kalp hızı ve kontraktilitesinde artış meydana gelir. Bu uyum mekanizmaları sistemik ve serebral perfüzyonun sağlanması amacıyla çalışır. Nörokardiyojenik senkopa yatkın bireylerde ise uzun süreli ayakta kalma gibi durumlarda nörokardiyovasküler mekanizmalar tam olarak sağlanamaz. Olayı başlatan uyaranlar; kan görme, ağrı, uzun süre ayakta durma, sıcak, stresli durumlar, sonuçta azalmış ventriküler doluş veya artmış katekolamin sekresyonuna sebep olurlar. Ventriküler preload venöz göllenme nedeniyle azaldığında paradoksik bir refleks başlar. Bu preload azalması artmış katekolamin seviyelerini ve dolumu azalmış bir ventrikülün aşırı kasılmasını beraberinde getirir. Atriyumlar, ventriküller ve pulmoner arterde bulunan C tipi, myelinsiz sinir liflerinden oluşan mekanoreseptörler bu konuda duyarlılığı olan bireylerde aktive olur. Medulla‟da dorsal spinal nükleus‟a uzanan afferent sinirler periferik sempatik tonusun “paradoksik” olarak çekilmesine ve parasempatik tonusun arttırılmasına sebep olurlar. Sonuç presenkop veya senkoptur. Daha üst nöral merkezlerinde olaya karışma ihtimali vardır. Genellikle klasik senkop nöbetinden birkaç saniye önce, bulantı, başağrısı, terleme, sersemlik, gögüs agrısı, çarpıntı, dispne ve parestezi gibi prodromal semptomlar ortaya çıkar. Bu bulgular, senkoptan sonra birkaç saniyede düzelebilir veya birkaç saate uzayabilir. Senkop, genellikle ayaktayken olur; supin pozisyonda iken görülen senkopta ilk olarak başka nedenler düşünülmelidir. Tanı Tilt testi (Head-up tilt testing, HUT), rutin kullanılan bir tanı testidir. Duyarlılık ve özgüllüğü, tekrar edilebilmesi, çalışılan hasta popülasyonuna ve uygulanan protokole bağlıdır. 60-90 derece ve 20-60 dk‟lık periyotta duyarlılık %2074 iken, daha uzun süre uygulanması (45-60 dk) yanlış pozitifliğin artmasına, 45 derecenin altında ise duyarlılığın azalmasına neden olmaktadır. Yeni çalışmalara göre en iyi açının 60-80 derece arasındadır. Tedavi Kontrendike degilse, tuz alımı arttırılabilir. Öksürme ve yatar pozisyon alma önerilebilir. Hasta eğitimi önemlidir ve Tilt eğitimi ile atakların azaltılabileceği öngörülmektedir. Tatminkar bir tedavi henüz söz konusu değildir. Dehidratasyondan kaçınılması, uzun süre ayakta hareketsiz kalınmaması ve diger tetikleyici faktörlerin önüne geçilmesine dayanır. Tedavi seçenekleri arasında, hacim genişleticileri (fludrokortizon asetat gibi), β blokerler, antikolinerjik ajanlar (propantelin bromid, transdermal skopolamin, dizopiramid), seratonin geri alım inhibitörleri (fluoxetin HCl, Sertralin Cl), metilksantinler (Teofilin, tolere edilebiliyorsa), α agonistler (Metodrin) ve iki odacıklı pacemaker yer almaktadır Karotis Sinüs Hipersensitivitesi Karotid sinüsteki baroreseptörlerin uyarılması sonucu oluşur. Tanısı, karotis bifurkasyon bölgesine (alt çene köşesi) 5-10 sn‟lik baskı uygulaması ile konulur. Geçirilmiş TİA, SVO (son 3 ay içinde) ve karotis üfürümü olanlarda kontrendikedir. Normalde karotis basısı sinüs hızının ve/veya AV iletinin yavaşlamasına sebep olur. KSH diyebilmek için 3 sn. ve daha fazla sinüs duraklaması ve beraberinde sistolik kan basıncında 50 mmHg ve daha fazla düşüş olması gerekmektedir. Senkopu olan yaşlı bireylerin 1/3‟ünde tespit edilir. Düşme sonucu acile getirilen yaşlı hastaların ¼‟ünde KSH bulunur. Ancak asemptomatik yaşlılarda da nadir olmayarak bulunabileceği için tanı için diğer alternatifler ekarte edilmelidir. Tedavide çift odacıklı pacemaker önerilir. KSH üç tipte incelenir Kardiyoinhibitör tip: >3 sn süren kardiyak asistoli ile karakterizedir. Vakaların %70‟inde görülür. Bu yanıt atropinle önlenebilir. Vazodepresör tip: önemli bradikardi olmadan kan basıncının 50 mmHg ve üzerinde düşmesidir. %10 olguda görülür. Buradaki yanıt epinefrinle önlenir, atropine yanıt vermez. Mikst tip: her iki cevap da vardır. %20 oranında görülür. Ortostatik Hipotansiyon ve/veya Senkop Ayağa kalkınca alt ekstremite ve karında venöz göllenme olur. Bu da kalbe venöz dönüşün azalması, kardiyak debinin azalması, aorta-karotis ve kardiyopulmoner baroreseptörlerin uyarılması ve neticesinde sempatik sistemin aktivasyonuna yol açar. Sonuçta kalp hızı, kardiyak kontraktilite, periferik vasküler direnç artar ve stabil bir kan basıncı idamesi sağlar. Kompanzasyon mekanizmaları sayesinde normal bireylerde sistolik kan basıncı 5-15 mmHg düşerken, diastolik kan basıncı hafifçe yükselme eğilimine girer. Yemek sonrası da oluşabilir. Yaşlıların 1/3‟ünde, yemek sonrası kanın mide-barsak sistemine yeniden dağılımı neticesinde, öğünden 1 saat sonra görülür. Klasik Ortostatik Hipotansiyon: Ayağa kalkıştan itibaren oluşan sistolik kan basıncında ≥20 mmHg, diyastolik kan basıncında ≥10 mmHg düşüş şeklinde kendini gösteren fiziksel bir bulgudur. İzole otonomik yetersizlik ya da hipovolemisi olanlarda tanımlanmıştır.* “İnitial” Ortostatik Hipotansiyon: Ayağa kalkar kalkmaz kan basıncında >40 mmHg düşüşle karakterize, düşük kan basıncının <30 sn içerisinde normale döndüğü durumdur.* Gecikmiş (Progresif) Ortostatik Hipotansiyon: Yaşa bağlı kompensatuar reflekslerin bozulması sonucu oluşur. Sistolik kan basıncında yavaş ve progresif düşüşle karakterizedir. Vagal refleksin yokluğu ile Vazovagal senkoptan ayırt edilir. * Ortostatik Hipotansiyon Etiyoloji 1. 2. 3. İlaçlar: en sık sebep; Diüretikler, alfa blokerler, adrenerjik nöronblokerleri (guanetidin), ACE inhibitörleri,antidepresanlar (monoamin oksidaz inhibitörleri), alkol, gangliyon blokerler, trankilizanlar (fenotiazinler, barbitüratlar), vazodilatörler (hidralazin), kalsiyum kanal blokerleri, santral etkili ilaçlar (alfametil dopa, klonidin) Primer Otonomik Yetersizlik: izole otonomik yetersizlik (BradburryEggleston sendromu), multipl sistem atrofi (Shy-Drager sendromu), Parkinson hastalığı Sekonder Nörojenik: Yaşlanma, Otoimmün hastalıklar (GuillainBarre sendromu), serebral lezyonlar (MS, Wernicke ensefalopati, vasküler veya tümoral lezyonlar), metabolik hastalıklar (DM, vitb12 eksikliği), spinal kord lezyonları, alkolizm, renal yetmezlik, sinir sistemini tutan enfeksiyonlar (HIV, sifiliz) Postüral Ortostatik Taşikardi Sendromu: kronik otonomik yetersizlik ve ortostatik intolerans ile karakterize bir hastalıktır. Tanısı ayağa kalktıktan sonra kan basıncında önemli bir değişiklik olmaksızın kalp hızında 30/dk ve üzerinde bir artış olmasıyla ya da >120/dk kalp hızı oluşmasıyla konulur.* Bradburry-Eggleston sendromu: Primer,izole otonomik yetersizlikle karakterize idiyopatik, sporadik bir hastalıktır. Barsak, mesane, termoregülatuar ve seksüel fonksiyonlarda yaygın otonomik yetersizlikle kendini gösterir. Süpin pozisyonda plazma norepinefrin düzeyleri azalmıştır. Shy-Drager sendromu: Sporadik, progresif, multipl sistem atrofisiyle giden ve erişkin yaşta başlayan bir hastalıktır. Otonomik disfonksiyon, parkinsonizm ve ataksi kombinasyonuyla gider. Durumsal Senkop Vazovagal senkop başlığı altında incelenebilirler. Viseral senkop olarak da bilinirler. Otonom sinir sistemi aracılığıyla vazodepresör yanıt oluşmaktadır. Miktürasyon senkobu: Genelde sağlıklı erkeklerde sabah ilk idrar sonrası ortaya çıkan, mesanenin ani boşalması sonrası oluşan valsalva mekanizması suçlanmaktadır. Alkol, enfeksiyon, yorgunluk tetikleyici olabilir. Öksürük senkobu: %90 oranda alkol-sigara kullanan KOAH‟lı erkeklerde görülür. Valsalva cevabıyla ilgili olduğu düşünülmektedir. Ancak diğer nedenler, olası risk faktörlerinden dolayı araştırılmalıdır. Yutkunma senkobu:özefagus ve kalpte yapısal anormalliklerin varlığında oluşur. Afferent yolak glossafaringeal sinir, efferent yolak vagus aracılığı ile olmaktadır. Kardiyak Senkop İkinci en sık senkop sebebidir. (%10-20) Kardiyak debinin ciddi obstrüksiyonu ya da kardiyak ritimdeki bozukluklar kardiyak senkoba neden olabilir. Obstrüktif lezyonlar ve aritmiler sıklıkla bir arada bulunurlar ve biri diğerinin etkilerine katkıda bulunur. Özellikle efor ile olan senkop aort stenozunun ilk ve majör semptomlarındandır. Hipertrofik kardiyomiyopatide önyük veya ardyükteki ani azalmaya, inotropik stimülasyona bağlı gradiyent artışına ya da geçici aritmilere baglı egzersiz olmadan da senkop olabilir. Protez kapak malfonksiyonu ani ve ciddi obstrüksiyona ve senkoba neden olabilmektedir. VT, senkoba sebep olan en sık taşiaritmi türüdür. Presenkop ve senkopa neden olabilecek en sık görülen aritmiler sinoatrial hastalık, AV blok, supraventriküler taşikardi, ventriküler taşikardi / fibrilasyondur. Aritmiler kanıtlanabilir bir kardiyak hastalık olmaksızın da oluşabilir. Iskemik kalp hastalıkları, kardiyomiyopati, kapak hastalıkları ve primer ileti sistemi hastalıklarına bağlı ortaya çıkabilmektedir. Yüksek dereceli AV blok, AV nod veya His-Purkinje sistemi hastalıkları sebebiyle oluşabilmektedir. AV noddaki blokta genellikle normal QRS kompleksli fonksiyonel kavşak ritmi görülür. Ancak His-Purkinje sistemindeki hastalığa baglı olarak gelişen AV blokta yavaş olabilen geniş kompleksli idioventriküler kaçış ritmi oldukça sık görülür. Uzamış PR intervali ile birlikte görülen bifasiküler blok yüksek dereceli AV blok ve senkop riski taşır. AV bloklu veya diger bradikardik ritmlerde ventriküler taşikardiler senkopa neden olabilir. Sinüs nodu, özelleşmiş ileti dokusunun primer dejeneratif hastalıkları, sinoatrial hastalığın (hasta sinüs sendromu) en sık nedenidir. Sinüs bradikardisi veya SA blokla alterne eden çeşitli paroksismal supraventriküler taşikardi ataklarının görülmesi oldukça sıktır ve bradikardi-taşikardi sendromu olarak tanımlanmıştır. HSS, kalıcı veya intermitan sinüs bradikardisi, ya da SA çıkış bloğu veya kavşak kaçış ritmiyle çok daha belirgin hale gelir. Hasta sinüs sendromunda AV ve intraventriküler ileti bozuklukları sıklıkla eşlik eder. Hasta sinüs sendromunda, senkoptan AV blok, bozulmuş kavşak kaçış ritmi veya ventriküler aritmiler asıl sorumlu olabilir. Tanı ve Tedavi Obstrüktif hastalığı olanlarda hikaye ve fizik muayene yeterli olabilse de genellikle tanısal degerlendirmelere ihtiyaç duyulur. Ekokardiyografi ve kardiyak kateterizasyon yapısal bozuklukların değerlendirilmesinde oldukça yardımcıdır. Senkopla birlikte obstrüktif kalp hastalıgı olan hastalarda, cerrahi düşünülmelidir. Aritmilerde öncelikle doğru tanı önemlidir. Bradikardiye yol açan ilacın kesilmesi öncelikle dikkat edilecek konudur. AV ve sinoatrial duraklama veya senkoptan sorumlu çıkış blogu gibi durumlarda, hasta sinüs sendromunda genellikle pacemaker tedavisi gerekir. BAŞARI DİLEKLERİMLE