1 ORTAÖĞRETİM 10-11-12. SINIFLAR DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ 3. ÜNİTELER DERS NOTLARI Sınıf 10. SINIF 11. SINIF 12. SINIF Ünite Adı KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED HZ. MUHAMMED’İN ÖRNEKLİĞİ HZ. MUHAMMED’İ ANLAMA 10. SINIF Öğrenme Alanı HZ. MUHAMMED HZ. MUHAMMED HZ. MUHAMMED KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED Sayfa 1–5 6 – 15 16 - 22 10. SINIF - Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in hayatını incelediğimizde O’nun hayatını iki aşamada değerlendirmemiz gerekir. - O öncelikle bir insandı. Ama insani bazı özellikleri dışında da sahip olduğu görev ve sorumluluk gereği bir peygamberdi. Bu da Onu diğer insanlardan ayırmaktaydı. Yani O vahiy alıyordu. YÜCE ALLAH PEYGAMBERİMİZİ NASIL TANITIYOR? Allah Teâlâ Hz. Muhammed (s.a.v)’i Kur’an’da şöyle tanıtmıştır: Allah Emrini ulaştırır (tebliğ): "Ey Elçi! Rabbinden sana geleni tebliğ et, bunu yapmazsan elçiliğini yapmamış olursun" (Maide 5/67 Allah Emrini açıklar (beyân): "Biz her elçiyi kendi halkının diliyle gönderdik ki, onlara açık açık anlatsın." (İbrahim 14/4 Müjdeler ve uyarır: "Biz elçileri sadece müjdeciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. Kim inanır ve kendini düzeltirse onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir." (En'am 6/48) Peygamber görevine karşılık ücret istemez: “Ben bu davetime karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim alemlerin Rabbi olan Allah’a aittir. (Şuara 26/109) Elçinin vekillik görevi yoktur: Ne insanlara karşı Allah'ın vekilliğini, ne de Allah'a karşı insanların vekilliğini yapar. O Allah’ın vekili değil Allah’ın elçisidir. Vekil ile elçi arasındaki fark şudur: Vekil; biri adına konuşan kimsedir. Onun haberi olmasa da onun adına konuşabilir. Elçi ise; birinin görevlendirmesiyle konuşan kimsedir. Kendiliğinden konuşmaz, kendine söylenenleri iletir. "Sen onların vekili değilsin." (En'am 6/107) "Sen sadece bir uyarıcısın. Her şeyin vekili Allah'tır." (Hud 11/12) Elçi kimseyi zorla yola getiremez: "Sen, sevdiğini doğru yola getiremezsin, ama Allah, dilediğini doğru yola getirir. Doğru yola girecekleri en iyi o bilir." (Kasas 28/56) Peygamber kendi kafasından konuşmaz: “Arkadaşınız Muhammed şaşırmadı, sapmadı. O kendiliğinden konuşmuyor. Söyledikleri kendisine indirilen bir vahiydir.” (Necm 53/2,3,4) Elçi koruyucu değildir, baskı da yapamaz: Cezayı hak edenleri Allah’ın azabından koruyucu, kurtarıcı değildir. İyilik için de zorlamaz. "Biz seni onlara bekçi göndermedik." (Şura 42/48) “Biz seni onlara koruyucu olarak göndermedik.” (Nisa 4/80) "Sen öğüt ver! Sen sadece bir öğütçüsün. Onların tepelerinde bir zorba değilsin." (Ğaşiye 88/21-22) Peygamber kalpten geçeni bilmez: "Münafıklığa iyice alışmış olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, onları biz biliriz." (Tevbe 9/101) Elçi gaybı (gizliyi, geleceği) bilmez : O sadece Allah'ın kendine bildirdiği şeyleri bilir. "De ki: "Ben size, Allah'ın hazineleri yanımdadır, demiyorum. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 2 Gaybı da bilmem. Size, "Ben bir meleğim." de demiyorum. Ben Kur’an’dan başkasına uymam." (En'am 6/50) Pek yüce bir ahlaka sahiptir: “Şüphesiz sen, pek yüce bir ahlaka sahipsin”. (Kalem 68/4) Peygamber bir insandır: “De ki, ben de tıpkı sizin gibi bir insanım. Yalnız bana, tanrınızın bir tek tanrı olduğu bildiriliyor. Artık kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa hemen iyi bir iş yapsın ve Rabbine kullukta kimseyi ortak etmesin. (Kehf, 18/110) Elçi görevini canı pahasına yapar: “Bazı insanlar inanmıyor diye (üzüntüden) neredeyse kendini tüketeceksin!” (Şuara 26/3) Ondan önce de elçiler geldi geçti: “Muhammed, sadece bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler gelip geçmiştir.” (Âl-i İmrân, 3/144) Çok şefkatlidir: "Andolsun size içinizden öyle bir elçi gelmiştir ki, sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. Çünkü o, size çok düşkün, mü'minlere karşı çok şefkatli ve merhametlidir." (Tevbe 9/128) Onun peygamberliği herkese rahmet olmuştur: "(Ey rasulum) Biz seni, ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiyâ 21/107) Son peygamberdir: "Muhammed Allah'ın elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur." (Ahzâb 33/40) Aydınlık saçan bir ışıktır: "Ey Peygamber! Biz seni insanlara bir tanık, bir müjdeci, bir uyarıcı, Allah'ın izniyle Allah'a çağıran bir dâvetçi ve aydınlık saçan bir ışık olarak gönderdik." (Ahzâb 33/45,46) KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED (s.a.v) İKİ YÖNÜ OLAN BİRİSİDİR İnsani (Beşeri) Yönü İlahi (Vahyi) Yönü Hz. Muhammed (s.a.v) her insan gibi yer, içer, gezer, uyur, hastalanır, üzülür, sevinir, eğlenir, evlenip çoluk çocuk sahibidir vs. Birde Hz. Muhammed (s.a.v)’in yukarıda saydığımız özellikleri dışında diğer insanlarda olmayan bir yönü vardır ki işte Onu diğer insanlardan ayıran özelliği budur. İlahi (Vahyi) yönü. Gerek bu ünitede gerekse diğer ünitelerde ve konularda sık sık geçen Hz. Muhammed (s.a.v)’in hayatı söz konusu olduğundan sık sık duyduğumuz kavramlar vardır ki kısaca bunları şöyle sıralayabiliriz: SAHÂBE: Peygamberimizi sağlığında gören, îmân etmiş büyük-küçük mü'minlerin birkaç tânesine veya daha fazlasına verilen isim. Sâhib kelimesinin çokluk şeklidir. Hürmet v e saygı için, "Resûlullah'ın kıymetli ve mübârek arkadaşları" mânâsına Sahâbe-i kirâm denir. HADÎS: Peygamber efendimizin mübârek sözleri, işleri ve görüp de mani olmadıkları şeyler. SÜNNET: Yol, kânun, âdet. Peygamber efendimizin mübârek sözleri, işleri ve görüp de mâni olmadığı şeyler. Din bilgilerinde senet, kaynak olan dört temel delîlden biri. Hadîs-i şerîfler Şerîat yâni İslâm dîni. RESÛL: Yaratılışı, huyu, ilmi, aklı ve her bakımdan zamânında bulunan bütün insanlardan üstün olan ve yeni bir din ile gönderilen peygamber. Elçi, haberci. NEBÎ: Yeni bir din getirmeyen, daha önce gönderilmiş olan bir Resûlün dînine dâvet eden, çağıran peygamber. Resûllere (yeni bir dinle gönderilen peygamberlere) tâbi olan peygamberler. VAHY (Vahiy): Allah’ın emirlerini ve yasaklarını, peygamberlerine melek vâsıtasıyla veya vâsıtasız olarak bildirmesi. TEFSÎR: Örtülü, kapalı olan şeyi ortaya çıkarmak, açmak, beyân etmek, beşerî kudret dâhilinde, Kur'ân-ı Kerîm âyetlerini açıklamak. RAHMET: Acıma, merhamet. Sevgili Peygamberimiz'in isimlerinden. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 3 TEBLÎĞ: Peygamberlerin, Allahü teâlânın emir ve yasaklarını, insanlara eksiksiz ve noksansız olarak bildirmeleri. 1. Hz. Muhammed (s) Bir İnsandır : - - - Bütün peygamberler gibi Hz. Muhammed de bir insandır. Herhangi bir insanın başından geçebilecek birçok olayı yaşamıştır. Daha doğmadan babasını, çocuk yaşta ise annesini kaybetmiş; dedesinin ölümüyle amcasının yanında büyümüştür. Kur'an-ı Kerim, "De ki: Ben yalnızca sizin gibi bir insanım..." (Kehf Suresi, 110. Ayet) ayetiyle Hz. Muhammed'in insanlık yönüne dikkat çekmektedir. Hz. Muhammed, peygamber olduktan sonra almış olduğu vahyi çevresine bildirmeye başlayınca müşrikler tepki göstermişlerdi. Onların bu tepkileri Kuran'da şöyle bildirilir; "...Bu ne biçim peygamber bizler gibi yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Ona bir melek indirilmeli, kendisiyle birlikte o da uyarıcı olmalıydı! Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yeyip geçimini sağlayacağı bir bahçesi olmalıydı..." (Furkan Suresi, 7-8. Ayetler) Ancak, bu isteklerine karşı Allah Kur'an'da şöyle buyurmaktadır: "Zaten kendilerine hidayet rehberi geldiğinde, insanların (buna) inanmalarını sırf, 'Allah peygamber olarak bir beşer mi gönderdi?' demeleri engellemiştir. Şunu söyle: Eğer yeryüzünde yerleşmiş gezip dolaşan melekler olsaydı, elbette onlara gökten, peygamber olarak bir melek gönderirdik." (İsra Suresi, 94-95. Ayetler) Her insan gibi Resulullah da acıkmış, yemiş, içmiş, zaman zaman aç da kalmıştır. Yine Hz. Peygamber, diğer insanların sıkıntı duyduklarından sıkıntı duymuş, çeşitli hastalıklara maruz kalmış, tedaviye başvurmuş, her insan gibi o da yorulmuş, dinlenmiş ve uyumuştur. Hz. Muhammed, insanlara ulaştırdığı kurallardan muaf tutulmamıştır. Bu da onun, Allah'a kul olma konusunda, diğer insanlardan bir ayrıcalığının olmadığını gösterir. Hatta bu ilahî vahiyleri ilk uygulayan kendisi ve yakınlarıdır. - Hz. Peygamber de her insan gibi ölümlüdür. "Muhakkak sen de öleceksin..." (Zümer Suresi,30. Ayet) ayetinde belirtildiği gibi Allah hiç kimseye ebedî dünya hayatını vermemiştir. - Hz. Muhammed her insan gibi bazen üzülmüş bazen sevinmiştir. Mesela, oğlu İbrahim'in vefatında gözleri yaşarmıştı. Ondan böyle bir hâli beklemeyen sahabeye Peygamberimiz: "Göz yaşarır, kalp üzülür..." diyerek duygusunu dile getirmiştir. - Peygamberimiz bir insan olarak bir çok defa kendi işini kendisi yapmış, ev işlerinde hanımlarında yardım etmiş, Pazar alışverişini kendisi yapmış, söküklerini dikmiş, kişisel bakımlarını yapmıştır. - Peygamberimiz, onu insanüstü bir varlık olarak yüceltme tehlikesine karşı, sıkça uyarılarda bulunmuş, "geçmişte insanların kendi peygamberlerine yaptığı gibi siz de beni tanrılaştırmayın" şeklinde uyarılarda bulunmuştur. Bu nedenle resminin yapılmasını yasaklamıştır. - Peygamberimizin insani yönüne ait özelliklerine "Şemail" denir. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çok yakışıklı ve alımlı idi. Mübarek yüzü ayın on dördündeki dolunay gibi parlardı. Burnu gayet güzel idi. Gür sakallı, iri gözlü, düz yanaklı idi. Ağzı geniş, dişleri inci gibi parlaktı. Boynu sanki bir gümüş ışıltısı idi. İki omuzu arası geniş, omuz kemik başları kalın idi... “ Orta boylu idi; uzun da değildi, kısa da değildi; hoş bir görünüşü vardı. Saçı ise ne kıvırcık, ne de düzdü. Omuzlarına varan saçları vardı. O bulunduğu topluluğun orta boylusu idi. Gözleri siyah; kirpikleri sık ve uzundu. O, insanların en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü, en yumuşak tabiatlısı ve en arkadaş canlısı idi. Kendilerini ansızın görenler, O'nun heybeti karşısında çok şiddetli heyecanlanırlar; üstün vasıflarını bilerek sohbetinde bulunanlar ise, O'nu her şeyden çok severlerdi. Vücudunun bütün azaları birbiri ile uyumlu olup yakışıklı bir yapıya sahipti. Göğsü genişti, göğsünün düzlüğü aynayı, beyazlığı da ayı andırırdı. - Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 4 Kol ve pazuları irice idi. Avuçları ipekten daha yumuşaktı. 2. Hz. Muhammed (s.a.v) Bir Peygamberdir: - - - - - Hz. Muhammed'i diğer insanlardan ayıran en belirgin vasfı onun Allah'tan vahiy almasıdır. "De ki: Ben yalnızca sizin gibi bir insanım. Şu var ki bana, ilahınızın sadece bir ilah olduğu vahyolunuyor..." (Kehf Suresi, 110. Ayet) Peygamber, Allah'ın dilediği emir ve yasakları kendisiyle insanlara bildirdiği elçidir. Şüphesiz bir insan için en büyük şeref, Allah'ın Resulü olmaktır. Ancak bu şerefi, insan çalışarak elde edemez. Peygamberlik görevini Yüce Allah, insanlar içinden seçtiklerine vermiştir. Peygamberlik zincirinin en son halkası Hz. Muhammed'dir. Bu durum Kuran'da şu ayet ile ifade edilmiştir; "Muhammed,...Allah'ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur..." (Ahzab Suresi, 40. Ayet) Hz. Muhammed (s.a.v) bir peygamber olarak, ona gelen ayetleri insanlara ulaştırmıştır, böylece tebliğ görevini yerine getirmiştir. Hz. Muhammed (s.a.v) ona gelen ayetleri aynı zamanda gerek sözleriyle gerekse davranışlarıyla açıklamış, ayetlerin nasıl anlaşılacağını insanlara öğretmiştir. Böylece Allah’ın ayetlerde kastettiği anlamlar insanlar tarafında iyice anlaşılmıştır. Peygamberimizin peygamberlik yönünden biri de, Kuranıkerim’deki öğütleri bizzat uygulayarak, insanlara öncülük etmektir. Namazı, orucu, zekatı, iyilik etmeyi, güzel davranışlarda bulunmayı, ilk Müslümanlar Peygamberimizden görerek öğrenmiş, kendileri de aynısını yapmışlardır. 3. Hz. Muhammed (s.a.v) Kuran-ı Kerimin Açıklayıcısıdır: - - - - Hz.Muhammed'in peygamberlik görevlerinden birisi de Kuran’ı sözlü ve uygulamalı olarak açıklamaktır. Peygamberimiz Kur'an ayetlerinin ilk muhatabı ve Allah'ın elçisi olduğundan Kur'an ayetlerinde kastedilen anlamı en iyi bilen kişidir. Bu nedenle onun ayetlerle ilgili açıklamaları, o ayetlerin anlaşılmasında büyük önem taşımaktadır. Peygamberimizin açıklamaları olmasaydı, insanlar Allah'ın ayetlerini tam olarak anlayamazlardı. Pek çok konu kapalı olarak kalabilir, insanlar o ayetlerle ne anlatılmak istenildiği konusunda tereddüt yaşayabilirlerdi. Peygamberimiz döneminde Müslümanlar anlamadıkları ayetleri doğrudan Peygamberimize sorarak öğreniyorlardı. Örneğin, "İnanıp, imanlarına herhangi bir haksızlık bulaştırmayanlar... İşte onlar güvendedir ve onlar doğru yolu bulanlardır." (En'am 82) ayeti indiğinde buradaki haksızlığın ne olduğu anlaşılamamış, bazıları onu her türlü günah işlemek sanmıştı. Durum Peygamberimize sorulduğunda buradaki haksızlığın 'Allah'a ortak koşmak' olduğunu açıkladı. Peygamberimiz sadece kapalı kalan ayetleri açıklamakla kalmıyor, Allah'ın buyruklarını bizzat uygulayarak insanların daha iyi öğrenmesine yardımcı oluyordu. Bu özeliğiyle Peygamberimiz bir eğitimciydi. Örneğin Allah'ın namaz emrinin nasıl uygulanacağını Peygamberimiz uygulamalı bir şekilde, onu her gün kılarak öğretmiş; Müslümanlara namaz kılma alışkanlığını kazandırmıştır. 4. Hz. Muhammed (s.a.v) Uyarıcıdır: - - Hz. Muhammed'in görevlerinden biri de almış olduğu vahyi insanlara ulaştırmak, bu vahyin bir gereği olarak insanları uyarmak, onlara öğüt vermek, hak yola davet etmektir. Yüce Allah, "Ey bürünüp sarınan (Resulüm)! Kalk ve (insanları) uyar. Sadece Rabb'ini büyük tanı. Elbiseni tertemiz tut. Kötü şeyleri terk et. Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma. Rabb'inin rızasına ermek için sabret." (Müddessir Suresi, 1-7. Ayetler) Hz. Muhammed, peygamberlikle beraber uyarıcılık görevini de üstlenmiştir. Kur'an'da onun uyarıcı olmasına şu ayetle dikkat çekilmektedir: "Ey Peygamber! Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 5 - - - - - - Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik." (Ahzab suresi, 45. Ayet) Hz. Muhammed'in uyarıları bütün insanlar için geçerlidir. "Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik." (Sebe suresi, 28. Ayet) Peygamberimiz, görevini en iyi biçimde yaptıktan sonra uyarılarına uymayanlardan sorumlu değildir. "...Sana ancak (Allah'ın emirlerini) tebliğ etmek düşer…." (Ra'd suresi, 40. Ayet) Peygamberimiz insanları, arzularına uymamaları konusunda uyarmış, insan nefsinin çoğunlukla zararlı ve kötü şeyleri yapmaktan zevk duyduğunu, ama daha sonra yapılan kötülükler sonucunda hem kendilerinin hem de çevresindekilerin zarar gördüğünü bildirmiştir. Hz. Muhammed (sav), Allah'ın "Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur..." (Şura Suresi, 15) ayetiyle de bildirdiği gibi insanları uyarmakla görevlendirdiği son peygamberidir. Peygamberimiz, tüm diğer elçiler gibi insanları doğru yola, Allah'a iman etmeye, ahiret için yaşamaya ve güzel ahlaka çağırmıştır. Kuran'da Peygamberimiz'e, kendisinin insanları uyarmakla görevli olduğunu belirtmesi şöyle emredilmiştir: De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108) Peygamber Efendimiz insanları uyarmak için elinden geleni en fazlasıyla yapmış, mümkün olan en fazla sayıda insanı uyarmak için çaba göstermiştir. 5. Hz. Muhammed (s.a.v) İnsanlığa Bir Rahmettir: - - - Peygamberimizin temel özelliklerinden birisi de bütün insanlığa rahmet olarak gönderilmesidir. Nitekim Allah, Hz. Muhammed'e hitaben, "(Resulüm!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik." (Enbiya suresi, 107. Ayet). Hz. Muhammed'in peygamberliği ve şahsiyeti, getirdiği ebedî ve yüce esaslar, insanlığa yepyeni bir hayat tarzı getirmiştir. İnsanlığın içinde bulunduğu kötü durumdan kurtulmasının, problemlerinin halledilmesini, elem ve üzüntülerinin sona ermesini sağlamıştır. Hz. Peygamberin hayatı baştan başa şefkat ve rahmetle doludur. O, bütün canlılara merhamet etmiş, insanların dertlerini paylaşmış; yoksulların, çocukların, ihtiyarların gönlünü almıştır. Onun rahmeti, sadece inanan insanları değil, aynı zamanda bütün insanlığı içine alan bir rahmettir. Peygamberimiz görünen ve görünmeyen bütün yaratılmışlar için Allah’ın ihsan ettiği büyük bir lütuftur. Peygamberimiz yaşamı boyunca güçsüzlerin ve korumasız kalmışların koruyucusu olmuştur. Yaşadığı dönemde en çok kadınlar, köleler ve korumasız kalmış öksüz ve yetimler ezilmekteydi. Hz. Muhammed (s) onların durumlarını iyileştirmeye yönelik çeşitli önlemler almıştır. Peygamberimizin çocuklara şefkat ve merhameti çok ünlüdür. Bir defasında küçük bir hizmetçi kızı sokakta ağlarken görmüştü. Yanına yaklaşıp neden ağladığını sordu. Küçük kız: “Sahibim bana un almam için 2 dirhem vermişti, onu kaybettim” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz ona iki dirhem hediye etti. Fakat çocuk ağlamaya devam ediyordu. Peygamberimiz neden ağladığını tekrar sordu. Küçük kız: “Eve geç kaldım, beni dövmelerinden korkuyorum” dedi. Peygamberimiz çocuğu evine kadar götürdü. Kapıda Peygamberimizi gören ev sahipleri hem sevindiler hem de zahmet verdikleri için üzüldüler. Peygamberimize olan sevgilerinden dolayı kız çocuğuna özgürlüğünü bağışladılar. Peygamberimiz savaşta çocuklara, kadınlara ve din adamlarına dokunulmamasını emreder, kılıcını atıp teslim olan savaşçılara eziyet edilmesini yasaklardı. Peygamberimizin merhameti yalnızca insanlara yönelik değildi. Hayvanlara eziyet edilmemesini ister, üzerlerine haddinden fazla yük yüklenmesini yasaklardı. Tehlike kaynağı olmadıkça hayvanların öldürülmesini men etmiştir. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 6 11. SINIF HZ. MUHAMMED’İN ÖRNEKLİĞİ 11. SINIF Örnek İnsan : - Örnek insan demek söz ve davranışlarıyla diğer insanların kendisinden etkilendiği, olumlu veya olumsuz örnekler edindiği kişidir. - Örnek insan denilen kişiler olumlu yönde de örnek olabilir, olumsuz yönde de örnek olabilir. - Olumsuz yönde örnek olan insanlar toplumda ve kişilerin hayatında bir çöküntüye, bir ahlaksızlığa sebep olurlarken zaman içinde unutulup kaybolup giderler ve kendileri anılmaz hatırlanmazlar. - Olumlu yönde tavırlar sergileyip, güzel örnekler sergileyen insanlar ise tarih boyunca hatırlanır ve kendileri her zaman hayırla yadedilir/anılır. - Şimdi genel manada örnek insan nasıl olur bunu görelim: Örnek insan, öncelikle bağımsız bir kişilik sahibidir. Örnek/Olgun insan, kendi kendisiyle barışıktır. Sınırlarını, gücünü, zaafını, meziyetlerini bilen, hep kendi olmaya çalışandır. Örnek insan duygu, düşünce ve eylem dengesini kurmuş insandır. Düşüncesi inancıyla, inancı eylemiyle, eylemi düşüncesiyle çatışmaz. Örnek insan çalışkandır, üretkendir, başarılıdır. Örnek insan olumlu duygular besler, hayatında olumsuzluklara çok fazla yer vermez. Daima ileriye bakarak, geçmişten de dersler çıkararak yoluna devam eder. Örnek insan temiz olur. Örnek insan ailesine ve kendisine karşı olan sorumluluklarının farkında olur. ÖRNEK İNSANLARDA BULUNMASI GEREKEN İYİ HUYLARDAN BAZILARI a. Dostluk: İnsanların birbirlerini sevmesi ve yakınlık kurmasıdır. Birbirlerini seven ve yakınlık kuran insanlara dost denir. b.Vefa: Vefa’nın birinci anlamı sevgi ve dostlukta bağlılık göstermek, ikinci anlamı ise bir insanın sözünde durmasıdır. c.Edep: Edep’in birinci anlamı iyi huy, güzel ahlâk, ikinci anlamı insanın haddini yani ölçüsünü bilmesi ve ölçülü davranması, üçüncü anlamı ise nezakettir. d.Hayâ: Utanma, sıkılma anlamına gelir. Kısaca, bir insanın kınanacak, çirkin ve kötü işleri yapmaktan çekinmesi ve sıkılmasıdır. e.Şefkat ve Merhamet: Zayıf ve güçsüzlere karşı acıyıp koruyarak sevmek, daima koruyucu tavır takınmak anlamlarına gelir. f. Hilm sahibi olmak: Hilm, yumuşak huylu olma anlamına gelir. Hilm; kişinin öfkeli anında dahi öfkesini yenmesidir. g. Hayırseverlik ve Cömertlik: Karşılığını yalnız Allah (CC)’tan bekleyerek, yardıma muhtaç olanlara, borçlulara yardım etmeye, iyiliksever olmaya hayırseverlik veya cömertlik denir. Ülkemizde bulunan Darülaceze, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay bu niyetlerle kurulmuş organize kuruluşlardır. h. Cesaret ve Şecaat: Cesaret ve Şecaat, anlam bakımından birbirleriyle iç içe kavramlardır. Cesaret ve Şecaat anlam olarak atılganlık, ataklık, yiğitlik, korkusuzluk gibi anlamlara gelir. ı. Sabır: İnsanların, başlarına gelen felaketler karşısında Allah (CC)’a dayanarak katlanmaları, isyan etmemeleridir. i. Şükür: Görülen iyiliğe karşı minnettarlık duymak, yüce Allah (CC)’ın bize verdiği sayısız nimetlere karşı teşekkür etmektir. k. Alçakgönüllülük: Gurur ve kibirden uzak durmak, insanları hor görmemek demektir. Diğer bir deyişle “Tevazû” sahibi olmak demektir. l. Hoşgörü: İnsanların hata ve kusurları affetmeleri, farklı düşünce ve davranışlara karşı anlayışlı olmaları anlamına gelir. m. Lüks ve Savurganlıktan Kaçınmak: Lüks: Yeme, içme, giyim ve diğer harcamalarda aşırıya kaçma demektir. Savurganlık: Malı, zamanı, aklı, sağlığı boşa kullanmak, israf etmek anlamına gelir. Bu tür kötü davranışlardan uzak durmak insanda bulunması gereken iyi davranışlar arasında yer alır. n. Hak ve Adalet: Hak: İnsanın, başkasına zarar vermeden kendine ait olanı almasıdır. Adalet: Her hak sahibine hakkının verilmesidir. o. Ağırbaşlılık (Vakar): Kişinin şeref ve onurunu koruması, küçük düşürücü her türlü söz ve davranıştan kaçınmasıdır. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 7 1. Kur'an'da Örnek İnsan ve Özellikleri: - K.Kerim’e göre örnek insanlar güvenilirdirler. Kimseyi aldatmazlar. Daima doğruyu söyler ve doğrudan yana olurlar. İnanmadıkları şeyleri yapmaz, yapmadıkları şeyleri söylemezler. Verdikleri sözde durur ve sorumluluklarını yerine getirirler. Onlar dürüst ve adaletlidirler. Kimseye haksızlık etmez, haksızlığa da rıza göstermezler. Zengin-yoksul, kadın-erkek, etnik köken ayrımı yapmazlar. Şahitliklerini dosdoğru yaparlar. Kimseyi küçümsemez ve hafife almazlar. “O kullarımı ki, onlar sözü dinlerler,sonra da en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah'ın doğru yola ilettiği kimselerdir. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.” (Zümer Suresi 18. Ayet) “İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik, o kimsenin yaptığıdır ki, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıfları taşıyanlardır. Müttakîler ancak onlardır!” (Bakara Suresi 177. Ayet) - Yüce Allah Kuran’da Razı Olacağı Müslüman Karakterine Dikkat Çekmiştir: "Şüphesiz Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar mü'min erkekler ve mü'min kadınlar gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar sabreden erkekler ve sabreden kadınlar saygıyla (Allah'tan) korkan erkekler ve saygıyla (Allah'tan) korkan kadınlar sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. " (Ahzab Suresi 35) - Her yerde ve ortamda Yüce Allah’ı hatırlatan konuşmalar yaparlar: "Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır..." (Nahl Suresi 125) - Zorlu ortamlarda da Yüce Allah’a olan teslimiyetin kaybetmezler: "Şüphesiz: “Bizim Rabbimiz Allah’tır” deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanlar (yok mu)... " (Fussilet Suresi 30) "...Hüzne kapılma elbette Allah bizimle beraberdir..." (Tevbe Suresi 40) - Daima Allah’ın nimetlerini hatırlayıp şükrederler: Tevazulu olurlar: "Öyle ki elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez." (Hadid Suresi 23) - Sözleri güvenilirdir: - "Onlar Allah’ın ahdini yerine getirirler ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar." (Rad Suresi 20) İbadetlere devam ederler: "Göklerin yerin ve her ikisi arasındakilerin Rabbidir; şu halde O'na ibadet et ve O'na ibadette kararlı ol. Hiç O'nun adaşı olan birini biliyor musun?" (Meryem Suresi 65) Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 8 AYETLERLE ÖRNEK İNSANLARIN ÖZELLİKLERİ "Onlar kendilerine emanet edileni korur, verdikleri sözü yerine getirirler. Şahitliklerinde de dürüsttürler." (Mearic suresi, 32-33. ayetler; Müminun suresi, 8. ayet.) "Akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma." (Isra suresi, 26. ayet.) "Ölçtüğünüz zaman tastamam ölçün ve doğru terazi ile tartın..." (İsra suresi, 35. ayet.) "Hakkında bilgin bulunmayan şeyin ardına düşme." (İsra suresi, 36, ayet.) "Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma..." (İsra suresi, 37. ayet.) "(Onlar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar." (Furkan suresi, 67. ayet.) "(Onlar), yalan yere şahitlik etmezler." (Furkan suresi, 72. ayet.) "Onlar: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver... derler." (Bakara Suresi, 201. ayet.) "İman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye ve sabrı tavsiye edenler ziyanda değildir." (Asr suresi, 2-3. ayetler.) “...Onlar yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında "Selam!" derler (geçerler)." (Furkan suresi, 63. ayet.) "Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?" (Saff suresi, 2.ayet.) "Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlarda kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın..." (Hucurat suresi, 11. ayet.) "Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz, diğerinizi arkasından çekiştirmesin..." (Hucurat suresi, 12. ayet.) "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sağlam söz söyleyin ki, yaptığınız işleri düzeltsin..." (Ahzab suresi, 70-71. ayetler.) "Onlar ki, sözü dinlerler ve onun en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerini doğru yola ilettiği kimselerdir ve onlar sağduyu sahipleridir." (Zümer suresi, ». ayet.) 2. Hz. Muhammed Bizim İçin Bir Örnektir: - Peygamberimiz, ne kadar doğru örnek alınırsa Allah'ın mesajı da, o denli doğru anlaşılmış ve hayata geçirilmiş olur. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 9 - - - - Hz. Peygamber dini, dünya değerlerinden uzak durma olarak anlamamıştır. O, diğer insanlar gibi yer içer, tedavi olur, evlenir, şakalaşır, dinlenir, dünyanın tüm meşru nimet ve ziynetlerinden yararlanırdı. Onunla benzer acıları ve sevinçleri yaşadığımızı bilmek, onu kendimize daha yakın hissetmemizi ve daha iyi örnek almamızı sağlar. Peygamberimiz, kendisine insanüstü bir anlam yükleyip sevgide aşırı gidenlere: "İçinizden biri, Allah ile Peygamberi sevmenin zevkini duymak istiyorsa, ağzını açtığı zaman sözün doğrusunu söylesin, özü sözü bir olsun, kendisine güvenildiği zaman güvene uygun davransın, başkaları ile yaşadığı zaman komşuluk haklarını gözetsin." diye cevap vermiştir. Aynı konuda onun verdiği diğer bir cevapta, "Hakkımda, Hristiyanların Meryem oğlu İsa'ya yaptıkları aşırı övgülerde bulunmayın. Şurası muhakkak ki ben bir kulum. Benim için "Allah'ın kulu ve elçisi" deyin." sözüyle kendisini doğru tanımanın dini anlamadaki önemine işaret etmektedir. Allah Resulü'nün yaşamında Kur'an ahlakı hakimdi. O, tüm davranışlarını Kur'an-ı Kerim'e göre düzenlemişti. Hz. Peygamber, daima hak ve adaletin yayılması için mücadele verdi. Hayatı boyunca dürüst olarak yaşadı. "Dürüstlük iyiliğe, iyilik de cennete götürür." ifadesini bir ilke edinmişti. Kur'an'da, Allah Resulü (a.s.)'nün örnek olduğu buyrulmuştur: "Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir." (Ahzab Suresi 21. Ayet) Allah sevgisi, onun elçisini izlemekle ve onu örnek almakla yakından ilgilidir: Kur'an'da; "De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin..." (Ali İmran Suresi 31. Ayet) Resûlullah ahlak açısından hayırlı insanı şöyle tanımlamıştır: "Müminler arasında imanca en olgun olanı, ahlakça en güzel olanıdır. En hayırlınız da ailesine hayırlı olandır." 2.1.1. Hz. Muhammed'in Güvenilirliği: - - - Hz. Muhammed, dürüst ve güvenilir bir insandı. O, verdiği sözleri mutlaka yerine getirmiş, emanetleri zamanında sahiplerine teslim etmiştir. Özü sözü bir ve sözünün eri bir insandı. O, asla yalan söylememiş ve yaşamı boyunca da yalana karşı olmuştur. Mekkeliler arasında o, "Güvenilir Muhammed" anlamında, 'Muhammedu'l-Emin' olarak tanınmaktaydı. Peygamberimiz, bir mektupla Bizans İmparatorunu İslam'a davet etti. Mektup ulaştığında Mekke'nin lideri Ebu Süfyan, İmparator'un yanındaydı. İmparator ona, Hz. Muhammed hakkında çok sayıda soru sordu. Bunlardan biri, onun, daha önce hiç yalan söyleyip söylemediği konusunda idi. Ebu Süfyan'ın "Onun hiç yalan söylediğini görmedik." sözleri üzerine hükümdar, "Bu, onun Allah'ın Resulü olduğuna delildir." dedi. Bir gün Peygamberimiz Medine çarşısında dolaşırken elini bir hububat yığınına daldırmış ve onun altının ıslak olduğunu, üstünün ise kuru ve temiz tutulduğunu görmüştür. Satıcı, bu durumun yağmurdan kaynaklandığı bahanesini ileri sürünce Hz. Peygamber "Bizi aldatan bizden değildir." buyurarak satıcıyı ikaz etmiştir. Gençlik yıllarında ticaretle uğraşan Hz. Muhammed, yaptığı tüm alışverişlerde verdiği güven sayesinde Hz. Hatice’nin sevgisini kazanmış ve bu güven onların evlenmelerine sebep olmuştur. Peygamberimiz yine gençlik yıllarında yapmış olduğu Kabe Hakemliği ile kendisine güvenenlerin güvenini boşa çıkarmamış, Mekke’de büyük bir kaosun çıkmasının önüne geçmiştir. Güveni en fazla zedeleyen unsur yalan ve ikiyüzlülüktür. Hz. Peygamber'in şu sözleri yalan ve ihanete karşı olan tavrını çok açık bir biçimde ortaya koymaktadır: "Münafığın (ikiyüzlünün) belirtisi üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Güveni kötüye kullanıp ihanet eder." 2.1.2. Hz. Muhammed'in Merhametliliği: Allah Resulü (a.s.), insanlara karşı çok şefkatli ve merhametliydi. Akrabalarını ve komşularını ziyaret eder, onlara şefkat gösterir, düşkünlere yardım eder ve misafirlere de ikram ederdi. - Zulüm, haksızlık ve ahlaki çöküntüler ve hurafelerin yaygın olduğu bir dönemde inananların sıkıntıya düşmesi onu üzerdi. "Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir." (Tevbe Suresi, 128. Ayet) - Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 10 - - - - Allah'ın Elçisi, kendi halkı arasında hak ve adalet mücadelesi verirken çeşitli zorluklarla karşılaşmıştır. Kendisine kötülük yaparak taşlayan taif halkına bir ceza gelmemesi için "Allahım, halkımı cezalandırma, çünkü onlar bilmiyorlar." diyerek insanlara karşı ne denli bir merhamet içinde olduğunu ortaya koymuştur. Hz. Peygamber bir gün oynayan çocukların biraz uzağında, ağlayan bir çocuk gördü ve ona neden üzgün olduğunu sorunca yetim olduğunu öğrendi. Bunun üzerine, "Ağlama! Ben baban, Aişe annen ve Fatıma kardeşin olsun ister misin?" diye sordu. Beşir isimli bu çocuk çok mutlu oldu. Daha sonra çocuğu evine götürüp yedirdi, içirdi, üstünü başını giydirdi ve büyüyünceye kadar ona baktı. Peygamberimiz vefat edince Beşir, "Asıl şimdi yetim kaldım." diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Hz. Muhammed'in merhameti ve merhamet öğütleri, insanlarla sınırlı değildir. 0, hayvanlara ve bütün canlılara karşı merhametli olmayı da öğütlemiştir. Mekke’nin Fethi esnasında, İslâm safına giren pek çok insan bulunuyordu. Hz. Muhammed’in amcasını öldürtüp ciğerlerini yiyen Ebû Süfyan'ın hanımı Hind de Kureyş kadınlarıyla birlikte yüzü örtülü olarak Peygamberimiz (sav)’in huzuruna geldi. Müslüman olarak affını diledi. Peygamberimiz (sav) onu tanımıştı. Fakat belli etmedi. Yaptıklarını hiç yüzüne vurmadan affetti. Bir gün Hz. Peygamberin yanına bir adam gelir. Peygamberin kucağında bir çocuk olduğunu görünce hayretle; “Benim on tane çocuğum var, ama hiç birini öpmedim.”der. Peygamberimiz, “kalbinde merhamet kalmamışsa ben ne yapıyım.”diyerek şu uyarıda bulunur: “merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” 2.1.3. Hz. Muhammed'in Adaletli Oluşu: - - Allah Resulü, yaşamı boyunca adaletli olmayı kendisine ilke edinmişti. Adalet ilkesi, toplumun tüm kesimlerine eşit olarak uygulanmalıdır. Bir gün itibarlı bir aileden suç işleyen birinin cezalandırılmaması için Hz. Peygamber'e başvurulduğunda bu girişimlerden, çok rahatsız olmuş ve bunun üzerine, insanlığa rehber olacak şu sözü söylemiştir: "Sizden öncekileri toplumsal çöküntüye götüren şuydu: Onlar, içlerinden şan şöhret sahibi kimseler suç işleyince cezalandırmaktan kaçınır, güçsüzler suç işleyince derhâl cezalandırırlardı. Allah'a yemin ederim ki kızım Fatıma suç işlemiş olsaydı, mutlaka onu da cezalandırırdım." Hz. Peygamber, kız çocuklarıyla erkek çocuklar arasında ayrım yapılmaması konusunda uyarılarda bulunmuştur. İnanmayanlar bile Hz. Muhammed'in adaletine güvenir ve aralarında hakemlik yapmasını isterlerdi. 2.1.4. Hz. Muhammed'in Kolaylaştırıcılığı: - - - İslam dini kolaylık dinidir. Allah Resulü kolaylaştırma konusunda: "Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez..." ayetindeki genel ilkeye uygun hareket etmiştir. (Bakara suresi, 286. ayet) Kolaylaştırma konusunda onun verdiği mesaj son derece açıktır: "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin." Bu ilke, tüm insanlığa ışık tutmalıdır. Çünkü dini zorlaştırmak, onu yaşanılabilir olmaktan uzaklaştırır. Allah Resulü'nün kolaylaştırma yaklaşımı insanlara ölçülü bir yaşam sunmuştur. Bu kolaylaştırma, hayatın birçok alanında olduğu gibi ibadette de göze çarpmaktadır. Hz. Peygamber'den aktarılan şu hadis dinde ölçülü olmaya dikkat çekmiştir: "Ey insanlar, güç yetireceğiniz işleri yapın... Allah'a en hoş gelen amel, az da olsa devamlı olanıdır." "Allah beni zorlaştırıcı ve şaşırtıcı olarak değil, öğretici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi." Sevgili Peygamberimiz, biri diğerinden kolay iki iş arasında Allah tarafından serbest bırakıldığında, eğer bir günah yoksa en kolay olanı tercih ederdi. İslam dinindeki kolaylaştırma yaklaşımı, dinî duyarlılığın azaltılması olmadığı gibi görevlerin ihmal edilmesi de değildir. 2.1.5. Hz. Muhammed'in Hoşgörüsü - Hoşgörü, farklılıklara karşı tahammül etme ve anlayış göstermedir. Başkasına ve ötekine düşünce ve inançlarını hayata geçirme hakkı tanımaktır. Hz. Peygamber hoşgörülüydü ve arkadaşlarına da hoşgörülü olmayı tavsiye ederdi. O bir hadisinde "Hoşgörülü ol ki hoş görülesin." buyurmaktadır. Allah, Peygamberine, "Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillere aldırış etme." (Araf Suresi 199. Ayet) buyurarak hoşgörülü yaklaşımı hakka davette bir yöntem olarak sunmuştur. Öfkeyi kontrol altına alarak hoşgörülü davranmak, erdemli insan davranışıdır. Onun "Kuvvetli kimse, (güreşte hasmını yenen) pehlivan değildir. Gerçek kuvvetli, öfkelendiği zaman kendine hakim olan kimsedir." sözünde öfkeye hakim olmanın önemi vurgulanmaktadır. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 11 - - Mekkeliler; Hz. Peygamber'i ve arkadaşlarını yurtlarından çıkarmışlar ve onlara çeşitli kötülükler yapmışlardı. Mallarına el koymuş ve hicret ettikleri Medine'de bile onları ortadan kaldırmak istemişlerdi. Ayrıca yaptıkları antlaşmanın (Hudeybiye) maddelerini çiğnemişlerdi. Peygamberimiz Mekke'yi fethedince müşriklerin mallarını savaş ganimeti sayarak el koyabilir veya onların hepsini öldürebilirdi. Ama o, Kabe avlusunda düşmanlarına, "Hepiniz, özgürsünüz, hiçbir şekilde aşağılanmayacaksınız." diyerek tarihte az görülen bir af örneği sergilemiştir. Çünkü onun amacı, insanları öldürmek değil, onlara hayat vermekti, onların doğru yolu bulmalarını sağlamaktı. Nitekim onun bu genel affı, Mekkelilerin Müslüman olmalarına neden olmuştur. Bir gün, Medine sokaklarından bir cenaze geçiyordu. Peygamberimiz bunu görünce ayağa kalktı. Yanındakiler cenazenin bir Yahudiye ait olduğunu söylediler. Bunun üzerine Peygamberimiz ‘O insan değil mi?’ diyerek arkadaşlarının uyarır. 2.1.6. Hz. Muhammed'in Sabrı ve Kararlılığı Hz. Muhammed'in örnek alınacak davranışlardan biri de sabırlı oluşudur. Kuran-ı Kerim’de sabır sürekli tavsiye edilen hususlardan biridir. Bir ayette şöyle denilmektedir: “Sabredin, muhakkak Allah sabredenlerle beraberdir.” İnsanın ihtiyacı ve Kuran'ın tavsiyesi olan sabrın en güzel uygulanışını Hz. Muhammed'de görmekteyiz. 0, yıllarca sürdürdüğü mücadelesinde, haksızlıklara ve bazı aksaklıklara karşı hep sabretmiştir. Kızıp, öfkelenip çalışmaktan vazgeçmemiştir. Hep iyilikle ve güzellikle tekrar denemiştir ve sonunda başarıya ulaşmıştır. - Hz. Muhammed, hiçbir işi yarım bırakmazdı. Başladığı işi azimle ve sebatla yürütürdü. Müslümanlara da sabırlı ve sebatlı olmalarını tavsiye ederdi. Onların, "Yalnız veya güçsüz kaldım." ya da "Yoksul veya hasta oldum." diyerek karamsarlığa ve ümitsizliğe kapılmamalarını öğütlerdi. Nitekim Allah bu yönde davranılmasını buyurmuştur: "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz ona döneceğiz, derler." (Bakara Suresi 155-156. Ayetler) - O, ekonomik ve sosyal sıkıntılarda, sağlık ve güvenlikle ilgili sorunlarda sabırlı olmayı insana verilen bir lütuf olarak tanımlamıştır: "Kim sabırlı davranırsa Allah ona sabır verir. Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve daha geniş bir ihsanda bulunulmamıştır." - Enes b. Malik şöyle anlatıyor: “Allah’ın Resulüne on sene hizmet ettim. Bana hiçbir zaman öf bile dememiştir. Yanlış bir iş yapsam niçin yapmadın demezler. Lüzumlu bir işi terk ettiğim zaman niçin terk ettin demezlerdi. Rasulullah (sav) insanların en güzel ahlaklısı idi” - Peygamberimizin Yukarıda ifa edilen örnek özellikleri dışında bahsedilmesi ve üzerinde durulması gereken başka özellikleri de vardır. Bunları başlıklar halinde şu şekilde sıralayabiliriz: Hz. Muhammed insanlara Değer Verirdi Hz. Muhammed Cesaretliydi Hz. Muhammed Hakkı Gözetirdi Hz. Muhammed Verdiği Sözde Dururdu Hz. Muhammed Zamanı İyi Değerlendirirdi Hz. Muhammed Danışarak İş Yapardı HZ. MUHAMMED’İN AİLE HAYATINDAKİ ÖRNEK DAVRANIŞLARI 1. Hz. Muhammed Aile Bireylerini Çok Severdi: Hz. Muhammed aile bireylerini çok severdi. Onlara değer verirdi. Azarlamazdı. Nazik davranırdı. Hz. Aişe diyor ki: ''Hz. Peygamber, hizmetçisine, hanımına, hiç kimseye bir tokat bile vurmamıştı.'' Peygamber Efendimiz, bir gün öğleye doğru iyice acıkmıştı. O gün evde yiyecek bir şey yoktu. Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer de gelmişlerdi. Onlar da açtı. Peygamberimiz onlarla birlikte Ebu Eyyub el-Ensari'nln bağ evine gitti. Ebu Eyyub ve eşi buna çok sevindiler. Onlara önce hurma ikram ettiler. Sonra et yemeği pişirdiler Hz. Peygamber bir lokma bile yemeden, bir yufka arasına bir miktar kızarmış et koyarak Ebu Eyyub'a verdi. ''Al bunu kızım Fatma'ya ulaştır. Günler var ki o böylesini tatmadı'' dedi. 0, kızı Fatma'yı çok severdi. Ashaptan Enes b Malik diyor ki. ''Ben ömrüm boyunca Peygamber Efendimiz kadar aile bireylerini seven, onlara merhamet eden bir kişi görmedim. Oğlu İbrahim, Medine civarında bir köyde sütannenin yanında idi. Peygamberimiz bazen bizi de alarak onun yanına giderdi. İbrahim’in kaldığı eve vardığımızda onu kucağına alır, bağrına basardı Sevgi ve şefkatle öperdi...'' İbrahim on sekiz aylık iken öldüğünde Peygamberimiz onu elleriyle kabre koymuştu. Ardından gözyaşlarını tutamamıştı. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 12 Arkadaşlarının anlattığına göre, Peygamberimiz Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin'i her zaman kucağına alırdı Onları severdi. Şefkatle öperdi. Aile bireylerini sevmenin merhametin bir sonucu olduğunu söylerdi. Ayrıca bunun, imanı olgunlaştırdığını da belirtirdi 2. Hz. Muhammed Ev işlerinde Yardımcı Olurdu: Hz. Aişe, Peygamberimizin eşiydi. Ashaptan bazıları bir gün ona geldiler. Peygamber Efendimizin ev işlerinde yardımcı olup olmadığını sordular. Hz. Aişe, bunlara şöyle cevap verdi : ''Peygamber Efendimiz evine geldiğinde son derece olgun ve alçak gönüllü davranırdı Peygamberim diye bir kenara çekilip herkes bana hizmet etsin diye beklemezdi. Aksine, aile bireylerinin arasına girerdi. Ev işlerini onlarla birlikte yapardı. Gerektiğinde kendi elbisesini temizler, söküğünü dikerdi Ayakkabılarını tamir ederdi. Koyunların sütünü kendi elleriyle sağardı. Bunun gibi, evde yapılması gereken öteki işlere de elinden geldiğince yardımcı olurdu.'' Hz. Muhammed, evin ihtiyaçlarını karşılamak için ara sıra çarşıya, pazara giderdi. Bir gün pazardan alış veriş yapmıştı Elinde torbasıyla birlikte evine dönüyordu. Bunu gören ashaptan bazıları. ''Ey Allah'ın Resulü, müsaade etseniz de biz taşısak.'' Dediler. Peygamberimiz bu yardım önerisini yapanlara teşekkür etti. Fakat onlara, ''Herkes kendi yükünü kendisi taşısın.'' cevabını verdi. Elindeki yükü evine kadar kendisi taşıdı. 3. Hz. Muhammed Aile Bireyleri ile Şakalaşırdı: Sevgili Peygamberimiz, bir yolculuğa çıkmadan önceki akşam tüm aile bireylerini bir araya getirirdi. Onlarla sohbet ederdi. Onlara, tarihte olmuş bazı ibretli olayları anlatırdı. Çeşitli şakalar yapardı. Böylece hoşça vakit geçirmelerini sağlardı. Eğlenme, dinlenme, sohbet, şakalaşma Peygamberimizin aile bireyleri ile sürekli yaptığı şeylerdi. Peygamberimiz, bir defasında eşi Aişe ile Medine dışında yürüyüşe çıkmıştı. Eşine yarışma önerisinde bulundu ve yarıştılar. Hz. Aişe onu geçti. Daha sonraki bir yarışta ise Hz Peygamber geçti. Peygamberimiz gülerek ona, ''Ödeşmiş olduk, bir bir berabereyiz.'' dedi. Peygamber Efendimiz çocukları ve torunları ile de şakalaşırdı Hz Hasan ile Hüseyin'i sırtına bindirirdi. On yaşından itibaren Hz. Peygamberin hizmetinde bulunan Enes’e “ Ey kulaklı” diye seslenir bazen de kakülünü çekerek şakalaşırdı. 4. Hz. Muhammed Aile Bireyleri Arasında Ayırım Yapmazdı: Hz. Peygamber tüm aile bireylerini severdi. Hepsiyle eşit derecede ilgilenirdi. Ayrım gözetmezdi. Hepsine iyi davranırdı. Hepsinin ihtiyaçlarıyla ayrı ayrı ilgilenirdi. Birine almışsa benzerini ötekilerine alırdı. Aile bireyleri arasında kıskançlık doğurmazdı ona göre aile bireylerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenmemek günahtı. İlgilenmek ise sevaptı. O dönemdeki ekonomik imkanlar dardı. Buna rağmen Hz. Muhammed aile bireylerinin yeme, içme, giyinme gibi ihtiyaçlarını en iyi bir şekilde karşılamaya çalışırdı. Ayrıca aile bireylerine hediyeler alırdı. Böylece, onları sevindirirdi. Hediyeleri verirken de ayırım gözetmezdi. 5. Hz. Muhammed Aile Bireylerinin Görüşlerine Değer verirdi: Peygamber Efendimiz ev işlerinde aile bireylerinin görüşlerine değer verirdi. Eş ve çocuklarıyla bir araya gelirdi. Ailenin en önemli konularını toplantı da görüşürdü. Böylece, gereksiz sıkıntıların ortaya çıkması önlenirdi. Peygamberimize ilk vahiy geldiğinde heyecanlanmıştı. Durumu eşine anlattı. 0 da konuyla ilgili görüşünü açıkça söyledi. Hz. Hatice’ye göre peygamberimizin endişe etmesine gerek yoktu. Çünkü 0, herkese yardım ederdi Komşuları ile iyi geçinirdi iş hayatında dürüsttü Yoksulların, Öksüzlerin ihtiyaçları ilgilenirdi 6. Hz. Muhammed Akrabayı Ziyaret Ederdi: Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''Akrabalık bağlarını koparan kişi cennete giremez.'', ''Ey insanlar birbirinize selam verin. Akrabanızı gözetin yemek yedirin… ki cennete giresiniz.'' Kabri İstanbul’da olan Eyüp Sultan Hazretleri bir gün Peygamberimize gelerek bana cenneti kazandıracak bir davranış söyler misin?'' diye sordu. Peygamberimiz şöyle cevap verdi: ''Allah'a ibadet edersin, ona hiçbir şeyi ortak koşmazısın namaz kılar zekat verirsin , akrabanı ziyaret eder, gözetirsin.'' Peygamber Efendimiz, sık sık akrabalarını ziyaret ederdi. Onların hal hatırlarını sorardı. Gönüllerini alırdı. ihtiyaçlarıyla ilgilenirdi. İçlerinden yoksul olanlar varsa onlara yardım ederdi. Akrabaları da Peygamberimizi konuk etmekten sevinç duyarlardı. 0, ziyarete geldiğinde bütün ev halkı ona hizmet için yarışırdı. Peygamberimiz de onlara ayrı ayrı teşekkür ve dua ederdi. Hz. Muhammed'in Ailesinin Seçkin Özellikleri 1. Hz. Muhammed'in Ailesinde Sevinçler ve Sıkıntılar Paylaşılırdı: Hz. Peygamber aileyi sevinç ve sıkıntıların paylaşıldığı kutsal bir beraberlik olarak görürdü. Onun aile ve çocuklarıyla yaşadığı yer, sıradan bir ev değildi. Birbirini seven, sayan kişilerin gönüllerinde sevgi çiçeklerini açtırdıkları bir yuva idi. Bu yuvada içtenlik vardı. Sevgi vardı. Çalışkanlık vardı; herkes üzerine düşeni zevkle yapardı. Bu yuvada paylaşma vardı. Herkes, yuvanın mutluluğu için kendine düşen sorumluluğu bilirdi. Bunun gereği olan işleri yürütürdü. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 13 Hz. Peygamberin evinde bazen bolluk olurdu. Böyle zamanlarda yemek hazırlanırdı. Hazırlanan yemekler Suffe öğrencilerine iletilirdi. Öteki yakın ve uzak komşulara ikram edilirdi. Hz. Peygamberin yuvasında zenginlikler, akraba ve komşularla paylaşılırdı. Bazen de çeşitli sıkıntılar ve hastalıklar olurdu. Yiyecek ve giyecek azlığı baş gösterirdi. Peygamberimizin eşi Aişe diyor ki: "Bazen evimizde bir ay süreyle yemek pişirmek için ocak yanmazdı. Yiyip içtiğimiz sadece hurma ile sudan ibaret olurdu. Hurma ve su ile geçinip giderdik.'' 2. Hz. Muhammed'in Ailesinde Misafire Cömert Davranılırdı: Peygamber Efendimizin ailesinde misafir güler yüzle karşılanırdı. Misafire cömert davranılırdı. Çünkü, Peygamberimizin bildirdiğine göre, "Cömert kişi, Allah'a yakın, cennete yakın, insanlara yakın ve cehennem ateşinden uzaktı...'' Hz. Ömer'in oğlu Abdullah, bir gün Peygamberimizi ziyarete gelmişti. Peygamber Efendimiz bu genci güler yüzle karşıladı. Oturması için kendi eliyle ona minder uzattı. Yer gösterdi. Ona ikramda bulundu. Peygamberimiz, "Allah'a ve kıyamet gününe inanan kişi, mi safirine ikram etsin.'' buyurmuştu. Bizzat kendisi, misafirlerle ilgilenerek bu konuda herkese örnek oluyordu. Bir gün sahabeden biri Peygamberimize konuk oldu. Ev doluydu. Sevgili Peygamberimiz, sağa sola bakarak onu oturtacak yer aradı. Boş yer bulamayınca paltosunu uzattı. Yere serip üzerine oturmasını söyledi. Konuk, paltoyu katladı, teşekkür etti ve geri verdi. "Bana ikram ettiğin gibi, Allah da sana ikram etsin ey Allah'ın Resulü!'' dedi. Peygamberimiz de, ''Toplumun ileri gelenlerinden biri, sizi ziyarete gelirse ona uygun bir şekilde ikram edin.'' buyurdu. 3. Hz. Muhammed'in Ailesinde israftan Kaçınılırdı: İsraf, cömertlik sınırlarını aşarak gereksiz harcama yapmaktır. Yüce Allah, bu tür davranışları yasaklamıştır. Kuranıkerim'de bu konuda şöyle buyurulur ''...yiyin, için, fakat israf etmeyin...'' ''Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma.'' Kuşkusuz Allah'ın bu uyarılarını en iyi anlayan ve uygulayan Hz. Peygamberdir. Bu nedenle Hz. Peygamberin ailesinde israftan kaçınılırdı. Gereksiz harcamalar yapılmazdı. Giyimde titiz davranılırdı. Giyeceklerin temiz olmasına dikkat edilirdi. Sadelik tercih edilirdi. Yiyeceklerde de aşırı davranılmazdı. Fazla yemekten kaçınılırdı. Henüz iyice doymadan sofradan kalkılırdı. Yemek beğenmezlik edilmezdi. Yemek az da olsa besmele ile yenir, sonunda Allah'a şükredilirdi. Ev eşyası konusunda ölçü aynı idi. Peygamberimizin evinde orta halli bir Medine’linin kullanabileceği türden ev eşyası bulunurdu. 4. Hz. Muhammed'in Ailesinde Aile Bireyleri Birbirine Danışırdı: Yüce Allah, Kuranıkerim’de; ''...iş hakkında onlara danış...'', ''Onların işleri, aralarında danışma iledir...'' buyurmaktadır. Peygamber Efendimiz de, ''Danışarak iş yapan pişman olmaz.'' diyerek her alanda danışmanın önemini belirtmiştir. Peygamberimizin aile bireyleri gündelik hayatta birbirlerine danışırlardı. Görüş alış - verişinde bulunurlardı. Çünkü danışılınca başarılar artıyordu. İyilikler, güzellikler, sevinçler çoğalıyordu. Danışarak iş yapan pişman olmazdı. Bu nedenle Sevgili Peygamberimiz, aile bireylerine danışarak iş yapmıştır. Danışarak iş yapmayı iyi, hayırlı bir insan olmanın gereği saymıştır. Bu konuda da şöyle buyurmuştur: ''Hayırlınız, aile bireylerine karşı hayırlı olanınızdır. İçinizde ailesine en hayırlı olanınız da benim.'' 5. Hz. Muhammed'in Ailesinde Komşuluk ilişkilerine Önem Verilirdi: Yüce Allah bize, "yakın ve uzak komşuya iyilik etmemizi'' emretmiştir. Peygamber Efendimiz ise komşularla iyi ilişkiler kurmak gerektiğini, komşusu aç iken tok uyuyan kişinin iyi bir komşu olamayacağını bildirmiştir. Bir gün ashaptan biri Peygamberimize, "Bizim iyi veya kötü oluşumuzun ölçüsü nedir?'' diye bir soru sordu. Peygamberimiz bu soruya şöyle cevap verdi: ''Eğer komşularınız, sizin iyi olduğunuzu söylüyorlarsa iyisiniz demektir. Kötü olduğunuzu söylüyorlarsa kötüsünüz demektir.'' Özetle : Peygamber Efendimiz ve aile bireyleri komşularına güler yüzlü davranırlardı. Tatlı sözlerle gönüllerini alır, hoş geldiniz der, hal hatır sorarlardı. Onlara ikramda bulunurlardı. Hediyeler verirlerdi. Onlarla sokakta karşılaştıklarında selamlaşırlardı. Onların sevinç ve sıkıntılarını paylaşırlardı. Komşuları arasında zengin, yoksul ayırımı yapmazlardı. Düğünlerine katılırlardı. Bayramlarda görüşürlerdi. Hastalandıklarında ziyaret ederlerdi. Komşularından yoksul olanlara yardım ederlerdi. Komşularının evine, bahçesine, duvarına hiç zarar vermezlerdi. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 14 6. Hz. Muhammed'in Ailesinde Öksüzler ve Yoksullar Gözetilirdi Yüce Allah, Kur'an-ı kerim'de çalışan, koşuşturan, ancak kazanç elde edemeyerek zorluk içinde kalan, fakat utançlarından dolayı yardım istemeyen kişileri görüp gözetmemizi, öksüzlere ve düşkünlere de yardım etmemizi istemektedir. Peygamber Efendimiz de, öksüzü evine alıp yediren, içiren, barındıran, yetiştiren, işleriyle ilgilenenlerin çok sevap kazanacağını bildirmiştir. Böyleleriyle cennette, birbirine bitişen iki parmak gibi yakın olacağı müjdesini vermiştir. Peygamber Efendimiz ve ailesi, öksüzler ve yoksulların gözetilmesi konusunda çok duyarlı idi. Duyarlılığını sözde bırakmazdı. Öksüzleri evine alarak örnek olmaya çalışırdı. Mûte Savaşı'nda şehit düşen Hz. Cafer'in çocuklarını evine almış, bakımlarını üstlenmişti. Özetle Peygamberimiz ve ailesi: Öksüz ve yoksullara Allah rızası için yardım ederlerdi. Yardım ederken evde işe yaramayan şeyleri değil, işe yarayan şeyleri verirlerdi.Yardımlarını ihtiyaç duyulan zamanda yaparlardı. Böylece, muhtaçları kötü duruma düşmekten kurtarmış olurlardı. Yardımı gizli yaparlardı. Böylece, yoksulların onurunu incitmezlerdi. Yaptıkları yardımı hiçbir zaman başa kakmazlardı. 3. Kültürümüzde Hz. Muhammed Sevgisi: - - - - Peygamberimizi hatırlatan her şey değerli görülmüş ve özenle korunmuştur. Peygamberimizi doğum gününde anmak amacıyla mevlit törenlerinin resmî kutlama şeklinde olanlarına Osmanlılar döneminde Mevlit Alayı denmiştir. Edebiyatımızda Peygamber sevgisiyle yazılan şiirlere naat adı verilir. Naat yazan birçok şairimiz vardır. Süleyman Çelebi Peygamberi efendimizin doğumu hatırasına büyük bir naat yazmış ve bunun adına “Kurtuluş Vesilesi” anlamına gelen “Vesilet’ün Necat” denilmiştir. Bu kaside ve naat toplumumuzda büyük bir yer edinmiş dini günlerde ve önemli gecelerde “Mevlit Okutmak” olarak sürdürülmektedir. Milletimiz, Peygamber sevgisinin tezahürü olarak camilerde, mescitlerde Allah'ın isminin karşısına Muhammed ismini levha olarak koymuştur. Hz. Peygamber'in adı anıldığında salavat getirilerek ona olan sevgi dillendirilmiştir. Gül denilince Allah tarafından ve insanlar tarafından en çok sevilen bir kimse olması sebebiyle Hz. Peygamber akla gelmektedir. Tasavvuf edebiyatında ilahilerde, nefeslerde ve şiirlerde gül, sevginin ve sevgilinin bir sembolüdür. Gül hem ilahî güzellikleri, hem de Hz. Muhammed'i temsil eder. Bundan dolayı güle "Remz-i Muhammedi", yani "Muhammed'in sembolü" adı verilmektedir. Âlemlere rahmet, insanlığa en güzel ahlak örneği olarak gönderilen Hz. Muhammed (sav.)'in hayatı, her yaşta ve her düzeydeki kişiler için eşsiz bir örnektir. Peygamber Efendimizin kabrinin üstünde bulunan yeşil kubbenin (Kubbetul Hadra'nın) hemen yanıbaşında bulunan ve külah kısmı da yeşil olan zarif minare Osmanlı eseridir. Atalarımız bu minareyi özellikle eğik olarak inşa etmişlerdir. Eğik yapılmasının nedeni ise, doğal afetler başta olmak üzere herhangi bir nedenle minarenin yıkılması durumunda minareye ait molozların Peygamber Efendimizin mezarının üzerine devrilmesine engel olmaktır. Bu nedenle kule mezarın zıddı yönünde eğimli olarak inşa edilmiştir. Bu büyük bir saygı ve sevginin göstergesidir. Yine Müslüman-Türk toplumunda peygamberimize hürmeten erkek çocuklara Muhammed, Ahmet, Mahmut, Mustafa vb. isimler verilmektedir. Bazı ailelerde ise Muhammed ismi konulmasından özellikle kaçınılmıştır. Bunun nedeni ise yanlışlıklada olsa çocuklarına bağırma durumunda ve kötü söz söyleme durumunda kalacakları düşüncesidir. Bu da peygamberimize duyulan büyük sevgi ve saygının bir göstergesidir. Hacca ve Umreye giden hacılarımız Medine şehrine vardıklarında peygamberimizin kabrini ziyaret ederek Ona büyük saygı ve tazimlerde bulunmaktadırlar. 4. Kültürümüzde Ehl-i Beyt Sevgisi: - Ev halkı anlamına gelen Ehl-i Beyt kavramı, sosyolojik açıdan ev sahibiyle eşini, çocuklarını, torunlarını ve yakın akrabalarını içine alır. K.Kerim’de; "Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." (Ahzab suresi, 33.Ayet) Peygamberimiz, hanımı Ümmü Seleme'nin yanındayken bu ayet inmiştir. O sırada orada bulunan Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i kollarının altına alarak 'Allah'ım, bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir. Onları günahlarından temizle!" diye dua etmiş, bunun üzerine Ümmü Seleme validemiz kendisinin Ehl-i Beyt'ten olup olmadığını sormuş, Peygamber Efendimiz de ona "Sen zaten hayır üzeresin, Peygamber eşisin." şeklinde cevap vermiştir. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 15 - - Ehl-i Beyt sevgisi Türkler için birleştirici bir unsur olmuştur. Türkler, Ehl-i Beyt'i sevme konusunda tek yürek gibidirler. Büyük şairimiz Şeyh Galib'e "Hz. Muhammed Mustafa'nın âl-i abasının ayağının tozuyuz." dedirten işte bu sevgidir. Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Dede Korkut, Şah İsmail Hatayi, Pir Sultan Abdal, Kul Ahmet, Derviş Mehmet gibi birçok tekke edebiyatı şair ve halk ozanları; Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hüseyin'in şehit edilmeleri karşısında Ehl-i Beyt'e duydukları derin sevgiyi dizelerinde en içten duygularla ifade etmişlerdir. “Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim, Ben Hz. Muhammed'in ayağının tozuyum.” (Hz. Mevlana) - Milletimiz; Hz. Fatıma'dan "Fatıma Anamız" diye söz ettiği gibi çok küçük yaşından beri Peygamber terbiyesinde yetişmiş olan Hz. Ali için de övgü ifadeleri kullanmıştır. "Allah'ın Arslanı" Şah-ı Merdan, Haydar-ı Kerrar, ilim beldesinin kapısı, kerremellahu veçhe" gibi. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 16 12. SINIF HZ. MUHAMMED’İ ANLAMA 12. SINIF HADİS VE SÜNNET KAVRAMLARI Hz. Muhammed (s.a.v)’i anlamak ve Onun ilkelerini hayatımıza aktarmak ve yaşamak için iki kavramı çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Bunlar Hadis ve Sünnet kavramlarıdır. Hadis Ne Demektir? Hadis, İslam dininde, Hz. Muhammed'in değişik olaylar ve sorunlar karşısında inananları aydınlatmak, Kuran'ın bazı ayetlerini daha açık bir dille ifade etmek için söylediği sözlerdir. Kısacası Hadisi Sünnetin söz ile açıklanmış hali olarak tanımlayabiliriz. Hadis Kavramı ile ilgili Bilinmesi Faydalı Olan Kavramlar: RAVİ : Hadis’i peygamber efendimizden duyan kişiden başlayıp günümüze kadar ulaşmasını sağlayan kişilere ravi (rivayet eder – aktaran- bildiren) denir SENED : Güvenmek, dayanmak anlamına gelen "sened" kelimesi, bir hadîs terimi olarak, metnin başında yeralan ve biri diğerinden almak ve nakletmek suretiyle hadîsi rivâyet eden kişilerin, Rasûlüllah sallallahu aleyhi ve selleme varıncaya kadar sayıldığı kısımdır. METİN : Rivâyet edilen asıl hadîs kısmına verilen isimdir. İSNÂD : Senedi, yani râvîler zincirini zikretmek. KÜTÜB-İ SİTTE: Altı kitap anlamındadır. Bu altı kitap; İmam Buhârî'nin ve Müslim'in Sahihleri, İmam Ebû Dâvûd, Tirmizî, Neseî ve İbnu Mâce'nin Sünen'leridir. MUHADDİS: Hadis ilmi ile uğraşan ve bu konuda uzmanlaşmış kişilere denir. RİVÂYET: Râvîlerin hadîsleri nakletmesi,bildirmesi,aktarması. SAHÂBÎ: Hz.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi peygamberliği sırasında mü'min olarak gören, mü'min olarak ölen kişilere denir. Çoğulu: ashâb veya sahâbedir. SAHİH HADÎS: Resulullah sallallahu aleyhi ve selleme ait olduğuna teknik açıdan herhangi bir şüphe ve tereddüt bulunmayan hadîs demektir. SAHİHAYN: "İki sahih" mânâsına gelen bu tabir İmam Buhârî ve İmam Müslim'in sahihleri için kullanılır. SÜNEN: Yalnızca namaz, oruç, taharet vb. ahkâm hadîslerini içeren kitaplardır. Sünen-i Ebû Dâvûd, Sünen-i Neseî gibi. TABİİ: Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ashabından herhangi birisi ile görüşüp ondan hadîs rivâyet edene verilen isim. TEBE-İ TABİİN: Tabiilerden sonra gelenler, tabiine tabii olanlar, tabiini takip edenler; kısaca tabilerle görüşüp onlardan hadîs rivâyet edenlerdir. ZAYIF HADÎS: Râvîleri, sahih ve hasen hadîs râvîlerinin vasıflarını taşımayan hadîslerdir. MEVZU HADÎS: Uydurulmuş ve hadîs diye ortaya atılmış sözdür. HADİS ÇEŞİTLERİ (TÜRLERİ) KUTSİ HADİS: Manası ALLAH’a (Celle celalühü), sözleri Hz. Peygambere (Sallallahu aleyhi ve sellem) ait olan hadistir. SAHİH HADİS : Doğruluk açısından gerekli bütün şartları (akla uygunluk, Kurana uygunluk, İslam'ın ruhuna uygunluk, fıtrat ve tabiata uygunluk, tarihe uygunluk) taşıdığı tespit edilen hadislerdir. Bu hadisler iman, ibadet ve genel dini konularda kullanılır. HASEN HADİS : Yazılışında kusur bulunan; Sahih hadis ile Zayıf hadis arasında olan, sahih hadise daha yakın hadislerdir. ZAYIF HADİS: Senedinde ve metninde bir kusur bulunan; Sahih ve Hasen hadisin taşıdığı şartları taşımayan hadislerdir. (Bu hadislerle amel edilmez.) MEVZU HADİS: Bunlar tamamen uydurulmuş olan ve Hz. Peygamberler hiç ilgisi olmayan sözlerdir. - Hadis, Kur'an'dan sonra ikinci kaynaktır. Kur'an'ın tefsirinde hadis başlıca kaynaktır. Hadis, sünnetin yaslandığı kaynaktır. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 17 SÜNNET KAVRAMI - SÜNNET : Hz. Muhammed’in söylediği sözler, yaptığı iş ve davranışlar, bağlı olduğu ilkeler ve yaşadığı hayat tarzının tümüne sünnet denir. Sünnet ile Hadis kavramı arasında çok sıkı bir ilişki vardır. Hadis kavramı Sünnet kavramının söz ile ifade edilmiş halidir. Sünnette davranışlar var iken Hadis’te ifadeler bulunmaktadır. SÜNNET ÇEŞİTLERİ Sözlü Sünnet Fiili Sünnet Takriri Sünnet SÖZLÜ SÜNNET: Peygamberimizin söylediği sözler sözlü sünnet olarak ifade edilir. Yukarıda anlatılan “Hadis” kavramı sözlü sünneti ifade eder. Örneğin : “Temizlik İmandandır” hadisi sözlü sünnete bir örnektir. FİİLİ SÜNNET: Peygamberimizin sözle değil de bizzat yaparak uyguladığı davranış ve uygulamalarıdır. Örneğin : Namazı Kılış Şekli, Temiz Olması, Ev işlerine yardım etmesi vb. TAKRİRİ SÜNNET: Sahabe tarafından söylenen bir sözü veya yapılan bir davranışı reddetmeyip onaylamasıdır. Örneğin : Küçük çocuklar mescid de oyun oynarlarken onları görmüş fakat onlara ses çıkarmamıştır. Bu da bu durumun normal olduğu anlamına gelmektedir. Günümüzde de bu durum hoş karşılanmakta, küçük çocukların camiye alışmalarının sağlanması amacı güdülerek peygamberimizin bu davranışından hareketle onlara müdahale edilmemektedir. İslam dininin tam olarak anlaşılmasında ve yaşanmasında peygamberimizin sünnetinin büyük önemi bulunmaktadır. Eğer peygamberimizin sünneti olmasaydı bizde dinimizi tam olarak anlayamaz ve yaşayamazdık. Örneğin: K.Kerim’de Allah bizlere Namaz kılmamızı, hac etmemizi emretmektedir. Ancak bunların nasıl yapılacağı ile ilgili pratikte bize bir bilgi Allah tarafından verilmemiştir. Bizler bu ibadetlerin nasıl yapılacağını peygamberimizden öğrenmekteyiz. Çünkü O bizlere “…Ben nasıl namaz kılıyorsam sizde öyle kılınız, Ben nasıl hac ediyorsam sizde öyle ediniz…” buyurarak kendisine uymamızı istemiş ve bu ibadetleri bize öğretmiştir. Ancak peygamber efendimizin her davranışının din ile ilgili olduğunu söylemek yanlıştır. Peygamberimiz her şeyden önce bir insandır. Ve bunu gerek K.Kerim gerekse kendisi sık sık ifade etmiştir. (Bakınız 10. SINIF 3. ÜNİTE “KUR’AN’A GÖRE HZ. MUHAMMED” Ders Notları) HZ. MUHAMMED’İN DAVRANIŞLARI - Peygamberimizin davranışlarını iki boyutta değerlendirmemiz gerekmektedir. Onun davranışlarının iki boyutu vardır. Yerel Boyutu ve Evrensel Boyutu. Yerel Boyutlu Davranışlar Evrensel Boyutlu Davranışlar Peygamberimizin Davranışlarının Yerel Boyutu: - Peygamberimizin içinde bulunduğu ve yaşadığı toplumun; sosyal, coğrafi ve ekonomik şartlarına göre sergilemiş olduğu davranışlarına Yerel Boyutlu davranışlar denir. Bu davranışlar belirli bir zaman ve mekanla sınırlıdır. Sadece peygamberimizin yaşadığı dönemle, coğrafi ve toplumsal ortamla ilgili olduğu için evrensellik içermez. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 18 Peygamberimizin hangi davranışlarının veya sünnetinin yerel hangisinin evrensel olduğunu anlayabilmek için Onun yaşadığı devri iyi bilmeli iyi tanımalıyız. (Bunun için bakınız: 9. SINIF 3. ÜNİTE “HZ. MUHAMMED’İN HAYATI” Ders Notları) Örnekler: Peygamberimiz kendi döneminde diş temizliği için Misvak kullanmıştır. Günümüzde ise değişik diş temizleme araçları bulunmaktadır. Biz diyemeyiz ki illa diş temizliği için misvak kullanmak gereklidir. Başka bir şey kullanamayız. Bu düşünce çok yanlış bir düşüncedir. O devirde Arak ağacından elde edilen diş temizleme aracı olan misvak o devrin kültürünü ve uygulamasını yansıtmaktadır. Günümüzde ise çok çeşitli araçlar kullanılmaktadır. Burada önemli olan diş temizliğinin yapılmış olmasıdır. Misvak kullanmak peygamberimizin davranışının yerel boyutunu, temizlik yapmak ise evrensel boyutunu ifade etmektedir. Yine peygamberimizin yediği yemekler, giydiği elbiseler, bindiği binekler vs. dini boyutu olsun veya olmasın hepsi bu şekilde değerlendirilebilir. Peygamberimiz ramazan ayının başlangıcı, orucun başlama ve bitiş vakti ile ilgili bir takım ifadelerde bulunmuştur. “Hilali görünce oruç tutun, hilali görünce bayram yapın” , “Siyah ip beyaz ipten ayrılıncaya kadar…” gibi. Bu zamanlama sistemi o devirde yaygın olarak kullanılan ve ayın takip edilmesi esasına dayanan bir yöntemdir. Halbuki günümüzde gelişen teknoloji sayesinde zamanlama sistemi o kadar gelişmiştir ki yıllar sonrasında neler olacağı an be an tespit edilmektedir. Şimdi biz diyemeyiz ki peygamber efendimiz böyle yapmış bizde böyle yapalım ve gökyüzünde hilali arayalım. Bu peygamberimizin vermek istediği mesajla tam olarak bağdaşmaz. - Peygamberimizin Davranışlarının Evrensel Boyutu: - - Peygamberimizin belirli bir zamanla ve mekanla sınırlı olmayan, yaşadığı devrin kültüründen, coğrafi etkilerinden arınmış ve tüm insanlık alemi için geçerli olan davranışlarına evrensel boyutlu davranışlar diyebiliriz. K.Kerim’de Allah’ü Teala peygamberimizin bütün insanlığa uyarıcı ve müjdeleyici olarak gönderildiğini bildirir. “Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.” (Sebe Suresi, 28. Ayet) "De ki, ey insanlar! Ben sizin hepinize göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın elçisiyim" (Araf Suresi, 158.) Peygamberimizden önce gönderilen tüm peygamberler belirli bir kavime ve topluluğa peygamber olarak gönderilmişken Hz. Muhammed (s.a.v) yukarıda da belirtildiği gibi tüm dünya insanlığına, tüm alemlere, cinlere vb. peygamber olarak gönderilmiştir. Bu nedenle onun bir diğer ismi de “Rasülü’s-Sakaleyn” dir. Yani insin (İnsanoğlu) ve cinninin (Cinlerin) peygamberi anlamına gelmektedir. - Hz. Muhammed (s.a.v)’in “İNANÇ, İBADET, AHLAK” ile ilgili hadisleri ve uygulamalı sünneti tüm dünya Müslümanları için bağlayıcılık ifade ettiğinden evrenseldir. Örnekler: - Peygamber efendimizin namazın kılınışıyla ilgili uygulamaları evrenseldir. Tüm insanlığı ilgilendirmektedir. - Yukarıda ifade ettiğimiz diş temizliği evrensel boyutludur. - Abdestin alınışıyla ilgili uygulamaları evrenseldir. - Yine “Doğru olunuz, doğruluğa yöneltiniz”, “Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir”, Kendin için istediğini Müslüman kardeşin için de istemedikçe gerçek mü’min olamazsınız” vb. hadisi şerifler evrensel mesaj taşımaktadırlar. - Peygamberimizin davranışlarını bir başka açıdan şu şekilde de değerlendirebiliriz: A- Beşer (İnsan) olarak yaptıkları: Bu davranışları genel anlamda insani olan davranışlar olup her insanın başında bulunabilicek ve yapabileceği davranışlardır. Genelde EVRENSEL DAVRANIŞ kategorisine alabileceğimiz davranışlardır. Örn: Uyumak, Dinlenmek, Evlenmek, Çalışmak vb. B- Tecrübeye dayalı olarak yaptıkları: Bu davranışlarında yerellik veya evrensellik aramak yanlıştır. Kısmen yerellik kısmen evrensellik içerebilir. İnsani tecrübe ön plandadır. Örn: Hurma aşılama olayı. Bir sahabeyi hurma aşılarken gören Allah Rasulü ona hurmayı nasıl aşılaması gerektiğini söylemiş ve sahabede o şekilde aşılamıştır. Ancak bir süre sonra hurma ağacı kurumuş ve Sahabe efendimiz peygamberimize gelerek durumu bildirmiştir. O’da: “Ben ancak bir insanım. Size dininizden bir şey Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 19 emredersem onu alınız. Ancak kendi görüşümle bir şey emredersem bilin ki ben de bir insanım." Buyurarak hurmayı kendi bildiği gibi aşılamasını tavsiye etmiştir. C- Yaşamış olduğu toplumunun örf adetleri doğrultusunda yaptıkları: Bu davranışlarının neredeyse tamamı yerellik ifade eder. Giyimi, kuşamı, yediği yemekler, toplumsal örf ve adetler. vs. Örn: O devirde toplumun yemek yerken kullandığı kap kacak genelde topraktandı. Pişmiş topraktan. El ile yemek yenir, çatal kaşık vb. yoktu. Ama günümüzde çok çeşitli yemek kapları ve eşyaları bulunmaktadır. Bunları kullanmamak tuhaftır. Yine o devirde taşımada kullanılan binekler genelde at ve deve idi. Günümüzde ise uçak, otomobil, otobüs vb. ile ulaşım sağlanmaktadır. Efendim peygamberimiz otomobile binmemiş, uçağa binmemiş bizde binmeyelim demek sağlık bir düşünce tarzı ve yapısı değildir. D- Peygamber olarak yaptıkları: Hz. Muhammed’in peygamber olarak dini konularda yaptıklarının tamamı biz Müslümanlar için bağlayıcılık arzeder. Ve tamamı evrenseldir. Örn: Bu konuda ünite içinde çeşitli örneklendirmeler yapılmıştır. HZ. MUHAMMED’İN EVRENSEL DAVRANIŞLARININ ANLAŞILMASINDA VEDA HUTBESİNİN ÖNEMİ VE VERDİĞİ MESAJLAR O’na göre; Bütün insanlar eşittir. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur. Üstünlük Allah’ın emirlerine uymadaki titizliktedir. Bütün Müslümanlar kardeştir. Emanete ihanet edilmemelidir. Bu münafıklık işaretidir. Dinde yeri yoktur. Kan davaları kesinlikle yasaktır. Haksız yere kimse kimsenin canına kıyamaz. İnsanların can, mal, namus, şeref ve haysiyetleri koruma altına alınmıştır. Kadınlara ve onların haklarına önem verilmelidir. Suç sadece işleyenindir. Başkasının suçuyla kimse suçlanamaz. Faiz ve tefecilik pis bir şeydir ve yasaklanmıştır. DİNİMİZİN ANLAŞILMASINDA SÜNNETİN ÖNEMİ Peygamberimiz'in, peygamberliğinin başlangıcından vefatına kadar, Kur'an dışında söylemiş olduğu her söz veya yaptığı her fiil sünnet içinde yerini almıştır. Sünnetin dini hüküm ve uygulamalarda delil olduğundan bütün Müslümanlar hemfikirdirler. Allah Rasûlü’nün bütün söz, fiil ve tavırları vahye dayalı ise tamamının bağlayıcı olduğunu söylemek gerekir. O’nun her davranışının vahiyden kaynaklandığını ifade eden: “O kendiliğinden bir şey söylemez; söylediği ancak kendisine gönderilen vahiydir” (Necm 53/3-4), “…(parmağı ile ağzını göstererek) hayatım elinde olana yemin ederim ki buradan ancak hak çıkar..” gibi metinler yanında O’nun beşer özelliğini ortaya koyan ve her davranışının vahye dayanmadığını gösteren metinler de vardır: “Ben ancak bir beşerim, size dininize ait bir şey emredersem bunu uygulayın, size şahsî görüşten bir şey söylersem ben ancak bir beşerim”, bir başka rivayette “…siz, dünyanızın işini daha iyi bilirsiniz” Buna göre peygamberin dine ait söz, fiil ve tavırları bağlayıcıyken dünyaya ait olanlar bağlayıcı değildir. Dinimizin tam olarak anlaşılıp gereği gibi yaşanabilmesi için peygamberimizin açıklamalarına mutlaka ihtiyacımız vardır. Eğer sadece K.Kerim’i esas alıp sünneti devre dışı bırakarak dinimizi yaşamaya kalkışırsak yanılırız ve hata ederiz. Örneğin: K.Kerim’de Allah’ü Teala bizlere namaz kılmamızı, zekatı vermemizi emretmektedir. Ancak namazın nasıl kılınacağı ile ilgili bize herhangi bir bilgi vermemektedir. Biz namazın kılınışı ile ilgili uygulamayı peygamberimizden öğreniyoruz. Eğer biz sünneti dışarıda bırakarak sadece K.Kerim’i esas almış olsaydık günümüzde namazın kılınışla ilgili çok farklı uygulamalar görüyor olurduk. Ortada örnek bir uygulama olmayacağından kimisi yatarak, kimisi yürüyerek, kimisi uyuyarak, kimisi spor yaparak namaz kıldığını iddia eder, bu da İslam toplumunda büyük bir kaosun yaşanmasına sebep olurdu. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 20 Allah’ü Teala, tüm ilahi mesajlarını peygamberler aracılığıyla insanlara göndermiştir. Buradan hareketle diyebiliriz ki; “Peygamberler olmadan bir dinin tam olarak anlaşılması mümkün değildir.” Son peygamber ve son dinin temsilcisi olan, Son ilahi kitabın kendisine vahyedildiği Hz. Muhammed (s.a.v)’i de bu durumun dışında düşünmek mümkün değildir. Peygamberimizin burada misyonunu şu şekilde sıralayarak durumun daha iyi anlaşılmasını sağlayabiliriz. VAHYİN KAYNAĞI – ALLAH’TIR. ALLAH BUNU (VAHYİ) PEYGAMBERE BİLDİRİR. (VAHYEDER) PEYGAMBER VAHYİ ALIR, ÖĞRENİR, KAVRAR, EZBERLER. PEYGAMBER BU VAHYİ SONRA İNSANLARA BİLDİRİR. PEYGAMBER VAHYİ BİLDİRMEKLE KALMAZ ONU AÇIKLAR. YİNE AÇIKLAMAKLA YETİNMEZ BİZZAT YAŞARAYAK UYGULAR. Ayetlerle Durumun Analizi: “…Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun! Çünkü Allah'ın azabı çetindir.” (Haşr Suresi, 7. Ayet) “Kim Peygambere itaat ederse Allaha itaat etmiş olur…” (Nisa Suresi, 80. Ayet) “…Ve biz sana da bu uyarıcı kitabı indirdik ki, insanlara, başından beri indirile gelen mesajın aslını olanca açıklığıyla ulaştırasın ve onlar da böylece belki düşünürler.” (Nahl Suresi, 44. Ayet) Yukarıda ifade edilen ayetler peygambere ve Onun getirdiği ilkelere uyulmasını emreden Kuran mesajlarıdır. “Namazı eksiksiz (şartlarına uygun bir şekilde) kılın…” (Bakara 43) “Namazı benden gördüğünüz gibi kılınız” (Hadisi Şerif) İşte burada peygamberimiz devreye girmiş, namaz ile ilgili tüm hususları Müslümanlara öğretmiştir. Buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkündür. HZ. MUHAMMED’İ NASIL ANLAMALIYIZ Hz. Muhammed’i anlamak için bazı kavramların bilinmesinde fayda vardır: Bunlar; Örnek Almak Kavramı ile Taklit Etmek kavramladır. Örnek Almak demek; bilinçli bir şekilde bir davranışı veya bir kimseyi bilmek, onun davranışlarını hayatımıza aktarmak olarak tanımlanabilir. Örnek alınan bir davranış benimsenerek içselleştirilir. Örn: Hz. Muhammed (s.a.v)’in şefkatli ve merhametli olma özelliğinin örnek alınarak buna uygun davranışlar sergilemek. Taklit Etmek ise; Körü körüne bir şeye bağlanmak, yararını veya zararını düşünmeden bir davranışın ardından gitmek ve o davranışı benimsemektir. Sırf taklit edilen kişi o işi yaptı diye yapmak. Bu tür bir davranışın insana pek faydası olmaz. Örn: Peygamberimizin toprak kaplarda yemek yemesini taklit ederek, bunun dışında herhangi bir yemek kabı kullanmamak gibi. Örnek almak ve Taklit etmek kavramlarını bu şekilde açıkladıktan sonra unutulmaması gereken bir başka ve çok önemli bir husus daha vardır ki o da HZ. MUHAMMED’İN BİR İNSAN OLDUĞU gerçeğidir. Birtakım kişiler Peygamberimizi insanüstü bir varlık olarak görmektedirler. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 21 Kur'an'da yer alan bazı ayetler bu anlayışın yanlışlığını ortaya koymakta, Hz. Muhammed'in insani yönüne dikkat çekmektedir. Örneğin kutsal kitabımızda, "De ki: Ben ancak sizin gibi bir insanım...“ "...Ben size Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana gönderilen vahye uyuyorum...“ buyrulmaktadır. Hz. Muhammed; bizlere İslam'ı anlatan, dinimizi öğreten, yaşayışı ve güzel ahlakıyla örnek olan kişidir. O, geçmişten günümüze kadar bütün Müslümanlar için bir rehber, yol gösterici olmuştur. Bu sebeple onun hayatının, örnek ahlakının ve kişiliğinin çok iyi bilinmesi gerekir Peygamberimiz bizler gibi bir insandır. O da her insan gibi bir anne ve babadan dünyaya gelmiş, çocukluk ve gençlik dönemlerini yaşamış, evlenip çocuk sahibi olmuştur. Acı bir olay yaşadığında üzülmüş, mutlu bir durumla karşılaştığında sevinmiştir. Hz. Peygamber de her insan gibi eceli geldiğinde vefat etmiştir. Peygamberimiz bir keresinde, yanına gelen ve karşısında titreyen bir kişiye şöyle demiştir: "Arkadaş titreme! Ben kral değilim. Kureyş'ten, kuru ekmek yiyen bir kadının oğluyum.“ O, kendisini aşırı bir şekilde yüceltme eğiliminde olanları da şöyle uyarmıştır: "Hıristiyanların İsa hakkında Allah'ın oğlu dedikleri gibi beni övme konusunda aşırıya gitmeyin. Ben ancak Allah'ın kuluyum. Siz de benim hakkımda Allah'ın kulu ve elçisi deyin.” Elbette ki Hz. Muhammedi diğer insanlardan ayıran en temel özellik, onun Allah'tan vahiy alması, bir peygamber olmasıdır. Kur'an-ı Kerim'de bu farklılığı dile getiren birçok ayet bulunur. Bunlardan birinde, "...Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın hepinize gönderdiği peygamberiyim...“ buyrulur. Peygamberimizi diğer insanlardan ayıran en belirgin özelliklerden biri de onun üstün bir ahlaka sahip oluşudur. Kur'an-ı Kerim'de yer alan bir ayette, "Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin,“ buyrularak bu husus açıkça dile getirilir. Peygamberimiz de bir hadisinde, "Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." buyurarak aynı gerçeğe işaret eder. Bizler Hz. Peygamberi Kur'an'da ve sünnette yer alan açıklamalar doğrultusunda tanımalıyız. Onu doğru bir şekilde anlamaya önem vermeliyiz. Hz. Muhammed'in hem bizler gibi bir insan hem de Allah'tan vahiy alan yüce bir peygamber olduğunu bilmeliyiz. Hz. Muhammed'in üstün bir ahlaka sahip olduğunu unutmamalı, onu kendimize örnek almalıyız. Bu nedenlerde; Hz. Muhammed’in bizzat Allah tarafından KUR’AN ile terbiye edildiğini, Hz. Muhammed’in bütün hayatını, Kur’an esaslarının şekillendirdiğini, Onun bir eğitimci olduğunu ve eğitmekle kalmayıp öğrettiklerini yaşadığını, Olduğu gibi görünen, göründüğü gibi olan bir insan olduğunu, Kolaylaştırıcı ve Müjdeleyici olduğunu, Tiksindirici ve nefret ettirici olmadığını İyi bilmemiz gerekmektedir. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi 22 BAŞLICA HADİS KAYNAKLARI Hz. Muhammed'in söz ve uygulamaları İslam dininin temel kaynaklarındandır. Bu sebeple Müslümanlar, hadislerin doğru bir şekilde yazıp korunmasına önem vermişlerdir. Peygamberimizin sağlığında bazı sahabeler, zaman zaman onun anlattıklarını not ederek yazıya geçirmişlerdir. Ebu Hureyre, Hz. Aİşe, Abdullah bin Ömer bunlara örnek olarak verilebilir. Ayrıca bazı kişiler, Hz. Muhammed'e ait olmayan sözleri ona isnat etmişlerdir. Tüm bunlar, hadislerin derlenip kitap hâline getirilmesini zorunlu kılmıştır. İslam âlimleri titiz bir çalışma yaparak Hz. Peygamberin hadislerini uydurma sözlerden ayırmışlar ve bunun için çeşitli usul ve kurallar koymuşlardır. Hicri 3. asırda başlayan tedvin çalışmaları sonucu İslam dünyasında çok sayıda hadis kitabı yazılmıştır. Bunların en önemlileri ve Müslümanlar arasında en fazla tanınanı Kütüb-i Sitte adıyla bilinen altı kitaptır. 1-Sahih-i Buhari: - Muhammed bin İsmail el-Buhari (öl.869) tarafından yazılmıştır. - En meşhur ve en çok başvurulan hadis kaynağı bu eserdir. - Muhammed bin İsmail, döneminin âlimlerinden öğrendiği 600 000 hadis arasından 7397 tanesini seçerek bu eserini oluşturmuştur. - O, kitabında hadisleri konularına göre tasnif etmiştir. 2-Sahih-i Müslim: - Müslim b. Haccac el-Kuşeyri (öl. 875) tarafından yazılmıştır. - Buhari'nin eserinden sonra en çok kabul gören ve başvurulan hadis kitabıdır. - İçerisinde 3000'den fazla hadis yer almaktadır. - Müslim bin Haccac, eserinde aynı hadisleri tekrar etmekten kaçınmıştır. - Kitabında hadisleri konularına göre sıralamıştır. 3-Sünen-i Tirmizi: - Muhammed b. İsa Tirmizi (öl. 892) tarafından kaleme alınmıştır. - Muhammed b. İsa, eserini, konularına göre tasnif ederek düzenlemiştir. 4-Sünen-i İbni Mâce: - Muhammed b. Mâce (öl. 886) tarafından yazılmıştır. - Bu eser, 4000 civarında hadisten meydana gelmiştir. - Hadisler, konularına göre bölümlere ayrılarak tasnif edilmiştir. 5-Sünen-i Ebu Davud: - Ebu Davud Sicistani (öl. 888) tarafından kaleme alınmıştır. - Bu eserde yaklaşık olarak 4800 hadis bulunmaktadır. - Üç ana bölümden meydana gelen bu kaynakta her bölüm konularına göre tasnif edilmiştir. 6-Sünen-i Nesâi: - Ebu Abdurrahman Ahmed bin Şuayb en-Nesâ-i (öl. 916) tarafından yazılmıştır. - Konularına göre tasnif edilmiş bir eserdir. Yukarıda adı geçen hadis kitapları dışında da kendisinden yararlanılan birçok hadis kitabı bulunmakdatır. Bunlar; Ahmet b. Hanbel (öl.767) - Müsned, Malik bin Enes (öl. 795) - Muvatta, İmamı Nevevi – Riyasü’z Salihin’dir. Mahmut DUMAN Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni – Eğitim Yöneticisi