Prof. Dr. YASEMİN İNCEOĞLU 1983’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölü­ mü’nden mezun olan İnceoğlu, Yüksek Lisans ve doktorasını (1990), doçentliğini (1993) ve profesörlüğünü (1999) Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazeteci­ lik Bölümü’nden aldı. 2004’den beri Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde çalışmakta olan İnceoğlu, ILAD, UNESCO ve Amerikan Biyografi Enstitüsü gibi ku­ ruluşlara üye olmasının yanı sıra, Avrupa Konseyi’nin medya okuryazarlığı toplan­ tılarına Avrupa Komisyonu Uzmanı olarak katıldı. Columbia Üniversitesi (1994) ve Salzburg Seminerlerine (2003) burslu olarak davet edilen İnceoğlu, Medya Gözlem Platformu ile Medya Tekzip Merkezi’nin kurucu üyelerindendir. İnceoğlu’nun ya­ yımlanmış kitaplarının arasında Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Metin Çözümlemeleri ve Kadın ve Bedeni’ni sayabiliriz; ayrıca uluslararası ve ulusal konferanslarda medya, savaş, dezenformasyon, etik konularında sunduğu makale ve bildirileri mevcuttur. Sosyal Değişim Derneği’nin Danışma Kurulu Üyesi, kültür sanat merkezi Garaj İstanbul’un bireysel destekçisi ve Kadın Kültür Vakfı’nın Mütevelliler Heyeti Üyesi olan İnceoğlu evli ve bir kız çocuk annesidir. Ayrıntı: 614 ScholaAyrıntı Dizisi: 6 Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları Der. Yasemin İnceoğlu Yayıma Hazırlayan Gökçe Çiçek Çetin Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları’na aittir. Kapak İllüstrasyonu Diana Ong/SuperStock / Getty Images Turkey Kapak Tasarımı Gökçe Alper Dizgi Hediye Gümen Baskı Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.:244 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım: 2012 Baskı Adedi: 2000 ISBN 978-975-539-630-9 Sertifika No.: 10704 AYRINTI YAYINLARI Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu – İstanbul Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11 www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected] Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları Der.: Yasemin İnceoğlu Tüm Nefret Söylemi ve Nefret Suçları Mağdurlarına, Nefretsiz Bir Dünya! İçindekiler Önsöz................................................................................................................. 11 Nefret Suçlarında Medyanın Sorumluluğu: “Ya sev ya terk et ya da...” Yasemin İnceoğlu / Ceren Sözeri................................................................... 23 Maksimum Rezillik: Nefret Suçu ve Nefret Suçunun Önkoşulu: Nefret Söylemi Baskın Oran...................................................................................................... 39 Nefret Suçlarını Farklı Yaklaşımlar Çerçevesinden Ele Almak: Etik, Sosyo-Politik ve Bir İnsan Hakları Problemi Olarak Nefret Suçları Hakan Ataman................................................................................................. 47 Nefret İçerikli İfadeler, İfade Özgürlüğü ve Uluslararası Hukuk Ulaş Karan........................................................................................................ 81 Nefret Suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açısından Değerlendirilmesi Asuman Aytekin İnceoğlu.............................................................................. 103 Ayrımcılıkla mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Tasarısı Taslağı ve Nefret Suçları Ester Zonana & Yuda Reyna.......................................................................... 121 Yargı Söylemi ya da Hukukun Hakikati Fethiye Çetin.................................................................................................... 125 Cinayetlerin Üzerini Örten En Kalın Perde: Tetikçi’nin Kimliği Belma Akçura................................................................................................... 137 Nefret Suçları ile Mücadelede Sivil Toplum Örgütlerinin Rolü Cengiz Alğan.................................................................................................... 151 Nefret Suçları İle Mücadelede Bir Örnek: Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi (SPLC) Taner Kılıç........................................................................................................ 171 Nefret Söylemi ve Barış Meclisi Hakan Tahmaz................................................................................................. 185 Yazılı Basında Nefret Söylemi ve Mücadele Yolları Ceren Sözeri..................................................................................................... 205 İnternette Türk Milliyetçiliği: Türk Milliyetçisi Siteler ve Ağ Yapısı Üzerine bir Analiz Sercan Gidişoğlu & Kerem Rızvanoğlu........................................................ 223 Ötekine Yönelik Nefretin Fark Edilmediği ya da Kanıksandığı Alan: Türkiye Futbol Medyası Ahmet Talimciler............................................................................................. 247 Nefret Suçları Kimin Sorunu?: LGBT Bireyler, Nefret Söylemi ve Medyadaki Temsil Kaos GL............................................................................................................. 289 Trans Bireylere Karşı Nefret Söylemi Kemal Ördek.................................................................................................... 307 HIV/AIDS ile Mücadelede En Büyük Sorun Virüs Değil, Önyargılar Murat Köylü..................................................................................................... 325 8 Bir Nefret Nesnesi Olarak Başörtülü Kadınlar Ya Da Nefret Suçları Bağlamında Başörtüsü Problemi Havva Yılmaz................................................................................................... 345 Cezaevleri ve Nefret Söylemi Zafer Kıraç........................................................................................................ 357 Yüreğimizden Gelen Sese Kulak Verin Bahattin Ulusoy............................................................................................... 363 9 Önsöz I rkçılığa DurDe’den Levent Şensever ve Cengiz Alğan, 2009 yılında oluşturdukları Sosyal Değişim Derneği’nin yeni bir projesinde Da­ nışma Kurulu üyesi olarak yer almam için davette bulundu. Daha sonra bu proje 2010 yılında, Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek başlığıyla yayımlandı. Geçen üç yıl içerisinde sayısını hatırlayamadığım kadar seminer, çalıştay, konferans ve televizyon programıyla kamuoyunu ve medyayı nefret söylemi/nefret suçları hakkında bilgilendirme ve farkındalık ya­ ratma uğraşı verdik. Bu konuda Sosyal Değişim Derneği’nin yanı sıra, UHDV, İHGD, Pozitif Yaşam Derneği, Kaos GL’nin düzenlediği ulusal ve uluslararası toplantılara katıldım. Bir başka deyişle, bu süreç içeri­ sinde hep beraber piştik. Gelinen şu noktada çabalarımızın boşuna ol­ madığını sevinerek görüyorum. Bu kitabın yayımlanması fikrini aklıma 11 Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları sokan kişi Ayrıntı Yayınları editörü Sevgili Abdullah Yılmaz. Hafızam yanıltmıyorsa 2009 TÜYAP Kitap Fuarı’nda Ayrıntı Yayınları’nın or­ ganize ettiği ve Umur Talu, Ali Erol, Denis Ojalvo ve benim katıldı­ ğım “Nefret Söylemi ve Nefret Suçları” paneli sonrasında Abdullah Bey benden bu kitabı derlememi rica etti. Bu kitap iki yıllık bir çalışmanın ürünü. Kitapta yer alan tüm yazarlar bu konuda çalışan, kafa yoran aka­ demisyenler ve aktivistler; bazıları da bizzat nefret söylemi ve nefret su­ çundan nasibini alanlar. Kitabın içeriğini oluştururken, nefret söylemi ve nefret suçuna maruz kalan tüm grupların temsil edilme kaygısıyla yola çıktım ve inanıyorum ki bir iki eksikle de olsa kapsamlı bir çalış­ maya imza atmış olduk. Bu vesileyle yazarlara kitapta yer almayı kabul ettikleri ve değerli katkıları için teşekkürü borç bilirim. Yine kitabın yayımlanmasında gönülden destek veren Ayrıntı Yayınları çalışanlarına da şükranlarımı sunarım. Başlık neden, “Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları”? Birbirinden ayrı şeyler de olsalar, sonuçta birbirlerini besliyorlar ve özellikle de nef­ ret söylemi nefret suçuna giden yolda ilk önemli adım; kitapta yer alan makalesininin başlığında, Baskın Hoca’nın isabetle belirttiği gibi, nefret söylemi nefret suçunun önkoşulu. Kendini her zaman kin ve öfke dolu ifadelerle ortaya koymadığı ve hatta zaman zaman gayet normal göründüğü ve kanıksandığı için nefret söylemini teşhis etmek kolay olmayabilir. Nefret suçuna giden sürecin çıkış noktası olan, nefret suçunun önünü açan, onu teşvik eden, tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışavurumu olan nef­ ret söyleminde, hedef alınan gruplara “toplumda size yer yok” mesajı yinelenerek veriliyor; grup üyeleri pasifleştiriliyor/sessizleştiriliyor. Bu durum doğal olarak demokratik düzeni yıpratıyor; zira insanın en temel hakkı olan “yaşama ve katılım hakkını” elinden almış oluyorsu­ nuz. Kaldı ki demokrasilerde “tercih” etmediğiniz, istemediğiniz in­ sanlarla da beraber yaşamak zorundasınız; “onları istemiyorum” deme lüksünüz yok. Ceren Sözeri ile birlikte hazırladığımız Nefret Suçlarında Medyanın Sorumluluğu : “Ya sev ya terk et ya da…” başlıklı çalışmada, 2004-2007 yılları arasında anaakım medyada doğrudan Hrant Dink’i hedef alan ama asıl olarak etnik köken ya da dini farklılıklar temelinde nefret söy­ lemi içeren haberler ve köşe yazıları incelendi. Araştırma sonucunda Türkiye’de azınlıklar ya da kendini azınlıkta hissedenlerin, geçmişi ve devletin resmi söylemini sorgulamaları durumunda, basının büyük kıs­ mını elinde bulunduran milliyetçi muhafazakâr gazeteler ve gazeteciler 12 Önsöz tarafından ötekileştirildiği ve hedef gösterildiği, hatta “ülkeyi terk etme­ ye ya da sonuçlarına katlanmaya” varan tehditlere maruz kaldığı tespit edildi. Dink cinayeti ve sonrasında medyada nefret söylemini konu alan araştırmaların ortaya koyduğu vahim tabloya rağmen, bizzat uygula­ yıcılar açısından sağlıklı bir değerlendirme ve özeleştirinin yapıldığını ifade etmek hâlâ mümkün görünmüyor. Nefret söylemi ile ifade özgürlüğü arasındaki sınır çok tartışmalı bir konu; bir hususun nefret söylemi kapsamına girdiğini iddia ettiği­ niz yerde, ifade özgürlüğü ihlaline ilişkin eleştiriler gündeme geliyor. Baskın Oran Hoca, Radikal ve Agos’ta önceden yayımlanmış yazıla­ rını bu kitap için yeniden gözden geçirdi. Makalesinin adı, Maksimum Rezillik: Nefret Suçları ve Nefret Suçunun Önkoşulu: Nefret Söylemi. 2010 yılında Ahmet Türk ve Taner Yıldız’a yapılan saldırılar ile med­ yanın bu olayları “alkışlayıcı” tavrını eleştiren bu makalesinde ayrıca nefret suçunun önkoşulu olan nefret söylemine örnek olarak, Ordu Üniversitesi’nden bir öğretim üyesinin Ağustos 2011’de Radikal gaze­ tesine verdiği demeçte kullandığı ifadelere değiniyor. Hakan Ataman’ın Nefret Suçlarını Farklı Yaklaşımlar Çerçevesin­ den Ele Almak: Etik, Sosyo-Politik ve Bir İnsan Hakları Problemi Ola­ rak Nefret Suçları başlıklı yazısında, genel olarak insan haklarıyla ilgili sorunlara, özel olarak ise nefret suçlarına geniş bir bağlamda ve zamana yayılan dinamik bir süreç olarak bakılmasının önemi üzerinde duru­ luyor. Yazar, sosyal bilimlerin, disiplinler arası bir perspektifle konuya yaklaşması, sorunu analiz etmesi ve çözüm odaklı çalışmasının, hem nefret suçlarına bir tepki olarak geliştirilen hukuki korumanın meşru­ iyetini sağlayacağı hem de hukuki bir sorun olduğu kadar etik, sosyopolitik ve bir insan hakları skandalı olarak nefret suçlarının temeline inerek neler yapılabileceği hakkında bizlere fikir vereceği hususunun altını ısrarla çiziyor. Halen tartışmalı bir konu olan nefret söylemi, AB ülkelerinde bir suç olarak tanınmaya başlamasına rağmen, ABD’de düşünce özgürlüğüne vurgu yapılarak, özgürlüğe ancak “şiddeti teşvik etme” durumlarında kısıtlama getirileceği belirtiliyor. İfade özgürlüğü temel insan hakların­ dan biri olsa da, bireyler kendi açıklamalarından doğabilecek potansiyel nefret söylemi konusunda dikkatli davranmalıdır. Avrupa Konseyi Ba­ kanlar Komitesi, devletlere, ulusal yasalar çıkarmak için ortak ölçütler belirlemesini ve nefret söyleminin sahibi ile bunu yayımlayan medyayı birbirinden net olarak ayırt etmeyi öneriyor. Diğer yandan, Komite nef­ ret söyleminin medya aracılığıyla yayılmasının da daha zararlı olacağını vurguluyor. 13 Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları Ulaş Karan’ın Nefret İçerikli İfadeler, İfade Özgürlüğü ve Uluslara­ rası Hukuk başlıklı çalışması, konuya bir giriş niteliğinde olup, nefret söylemi kavramının kapsamına, ifade özgürlüğüyle ilişkisine ve ulusla­ rarası düzeyde hukuk kuralları içerisindeki yerine odaklanıyor. Nefret söylemine hukuk alanında karşı çıkış aynı zamanda ifade özgürlüğünün sınırlanması anlamına geldiği için Ulaş Karan makalesinde bu konuya değiniyor ancak doğal olarak, ifade özgürlüğünün nefret söylemi dışın­ daki sınırlama sebepleri üzerinde durmuyor. Asuman Aytekin İnceoğlu’nun Nefret Suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açısından Değerlendirilmesi adlı makalesi, nefret suçu, nefret suçu mağduru kavramları ve Nefret Suçu ile Nefret Söylemi- Ayrımcılık Suçu-Soykırım Suçu Arasındaki Farklara değiniyor. Nefret Suçlarıyla Mücadele Nedenleri ve Türlerine yer veren çalışmada, Türk ceza mev­ zuatında ivedilikle nefret suçu tanımının yapılmasına; soruşturma ve kovuşturmanın önemine dikkat çekiliyor. İnceoğlu’na göre, TCK’da nefret suçunun tanımlanması, cezai yaptırımların uygulanmasının yanı sıra, Meclis’te bir Nefret Suçu Komisyonu’nun oluşturulması da gerekiyor. Türk Musevi Cemaati’nden Ester Zonana ve Yuda Reyna’nın or­ taklaşa kaleme aldığı Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Tasarısı Taslağı ve Nefret Suçları adlı yazıda, ayrımcılıkla ilgili anahtar kelime olan “bakış açısı ve zihniyet” üzerinde duruluyor. Yazıda, bu ya­ sanın ve yasa ile kurulan “Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu”nun nefret suçları ve ayrımcılıkla mücadelede etkili olamayacağı irdeleniyor ve yapısı itibariyle tarafsız olarak nitelendirilemeyecek olan bu kurulun yetkilerinin sıralandığı 17 maddeden sadece bir tanesinin ayrımcılıkla ilgili olması da bu saptamayı bir anlamda teyit ediyor. Türkiye’de nefret suçu kavramı, Hrant Dink cinayetiyle kamuoyu­ nun gündemine oturdu. Geçmişte yaşanan 6-7 Eylül 1955 olayları, Sivas katliamı, Rahip Santoro cinayeti, Malatya katliamı, Seferihisar ve Ke­ malpaşa’daki linç girişimleri de nefret suçlarına çok çarpıcı örnekler­ den. Bu suçlar mağdurlara zarar vermekle kalmayıp, aynı grup üyeleri­ ne hoşgörüsüzlük, ayrımcılık ve önyargı iletilerini pekiştirici bir etkiyle gönderiyor ve bu gruplar toplumun diğer gruplarına/bireylerine adeta “düşman hedefler” olarak işaret ediliyor. İnsan hakları mücadelesi çerçevesinde karşı çıkılması gereken nefret suçları, iki temel unsuru –ayrımcılık ve önyargıyı– bünyesinde barın­ dırıyor. Hrant Dink yoğun bir “nefret söylemi” bombardımanı sonu­ cunda “nefret” suçu cinayetine kurban gitti. Bazı gazeteler Dink’i hedef gösterdi/etiketledi/ötekileştirdi ve yalnızlaştırdı. Dink cinayeti öncesi 14 Önsöz medyada gördüğümüz başlıklardan birkaçı şöyleydi: “Hrant’ın hırla­ yışı”, “Türklüğe hakaretten yargılanan Ermeni gazeteci”, “Ermeni’ye Bak”, “Hrant kaşıyor”, “Hrant uslanmadı”, “Kovun bunları. Ya sev ya terk et”. Fethiye Çetin, Yargı Söylemi ya da Hukukun Hakikati adlı yazısın­ da, Hrant Dink’in TCK 301’den (eski 159) mahkûmiyetine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ni de kapsayacak biçimde tüm aşamalarıyla Hrant Dink yargılamasına yer veriyor. Türkiye’deki yargı pratiğini ve egemen anlayışın işleyişini, yargıçların karar süreçlerini etkileyen fak­ törleri, ayrımcılığın ve nefret söyleminin hukuksal metinlerdeki yan­ sımalarını gözler önüne seren yazı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda azınlıkta kalan “karşı oylar” ile karara itiraz eden Yargıtay Savcılığı’nın tüm çabalarına rağmen sonuca etki edemeyişini tüm açıklığıyla ortaya koyuyor. Belma Akçura’nın Tetikçinin Kimliği: Cinayetlerin Üstünü Örten Perde adlı yazısı, Sabahattin Ali ve Doğan Öz’ün öldürülmesinden başlayarak, günümüze kadar uzanan gazeteci cinayeti dosyalarını ele alıyor: Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul, Ümit Doğanay, Cavit Orhan Tü­ tengil, Ümit Kaftancıoğlu, Zeki Tekiner, Kemal Türkler, Musa Anter, Uğur Mumcu ve Hrant Dink. Akçura’nın önemle altını çizdiği nokta, toplumun her alanında yaşanan metamorfoz ile tetikçisini kollayan ve kahraman ilan eden toplumdaki tehlikeler. Demokrasilerde en etkili yöntem deşifre etmek olduğundan, nefret söylemi izlenmeli ve kayıt altına alınmalıdır. Sosyal medya ortamında nefret söylemi izleme ve rapor etme merkezlerinin kurulmasına örnek olarak, Sosyal Değişim Derneği’nin Medya İzleme Merkezi’ni verebi­ liriz. Ayrıca Sosyal Değişim Derneği, gazetecilerin, akademisyenlerin, hukuk danışmanlarının, STK temsilcilerinin ve en önemlisi nefret söy­ lemine en çok maruz kalan grupların bir araya geldiği Nefret Suçları Platformu adında bir girişimi de hayata geçirdi. Cengiz Alğan’ın Nefret Suçları ile Mücadelede Sivil Toplum Örgüt­ lerinin Rolü adlı yazısında, Irkçılığa DurDe Girişimi’nin amacı, etkin­ likleri, Nefret Suçları Karşıtı Platformu kurma süreçleri, Uluslarara­ sı Nefret Suçları Konferansı ve son olarak da yeni kurdukları İzleme Merkezi’nin çerçevesi anlatılıyor. Yazar nefret suçuna örnek olay olarak, 2011 yılı Ocak ayında Manisa, Selendi’de Romanlara karşı gerçekleştiri­ len linç girişimini, olayın arka planına ve internetteki okur yorumlarına da yer vererek ayrıntılı bir biçimde ele alıyor. Nefret suçlarıyla mücadeleye bir başka örnek de, ABD kökenli Sout­ hern Poverty Law Center. Taner Kılıç’ın Nefret Suçları ile Mücadelede 15 Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları Bir Örnek: Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi (SPLC) başlıklı yazısın­ da SPLC, ABD coğrafi koşulları içinde bir “örnek” olarak tanıtılmaya çalışılıyor ve SPLC modelinin Türkiye’de uygulanabilirliği tartışılıyor. Yazıda, SPLC’nin yaptığı işleri, sadece bir tek “hukuk bürosu” üzerin­ den yürütmenin Türkiye’de mümkün olamayacağı belirtiliyor ve bu modelin, bir dernek veya vakıf ya da nefret suçları üzerine çalışan bir organizasyon tarafından özel projeler geliştirilerek, insan ve kurum ka­ pasitesini oluşturmak suretiyle yaşama geçirilmesinin mümkün olabile­ ceği üzerinde duruluyor. Kürt sorunu çoğu zaman terörizm ve PKK ile özdeşleştiriliyor ve Kürtler hakkında “cani, hain, kalleş, çapulcu, dağdan inenler” türün­ den “sloganlaşmış” ve “onları ürkütücü kılan” kalıp yargılar kullanılı­ yor. Oysaki bu tavır Kürt sorununu çözümsüzlüğe götürmekten başka bir fayda sağlamıyor. Son olarak, seçim sonrasında tutuklu vekillerin serbest bırakılmaması ve bunu takiben Silvan’daki çatışmada 20 aske­ rin yaşamını yitirmesinin ardından, Caz Festivali’nde Sanatçı Aynur Doğan’a Kürtçe şarkı söylediği için sözlü saldırıda bulunulmasında, yine İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde Kürtlere yönelik bir linç kam­ panyasının başlamasında, medyanın kullandığı dilin yanı sıra, hükümet yetkililerinin açıklamalarının da etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Hükü­ metin, Kürt siyasetini değersizleştiren ve itibarını zedeleyen türden açıklamalar yapmaktan imtina etmesi ve seçim sonrası yapılan “balkon konuşması”nda kullanılan barışçıl dili özellikle bu kritik dönemde ko­ ruması beklenirdi halbuki. Belki de ilk kez bir ana muhalefet partisinin (CHP) seçim bildirgesinde, “Azınlık din mensubu vatandaşlara yönelik din ve inanç temelli ayrımcılık, nefret söylemi ve nefret suçlarıyla mücadele edileceği”nin belirtilmesi de ülkemiz açısından kayda değer ve sevindirici bir gelişme olarak kabul edilmeli. Hakan Tahmaz’ın Nefret Söylemi ve Barış Meclisi başlıklı yazısın­ da, Sivil Yurttaş Girişimi olan Barış Meclisi’nin Kuruluş Bildirgesinde, 2008 tarihinde düzenlenen, Yeni Anayasa Sürecinde Demokratikleşme ve Kürt Sorunu Konferansı’nda ve Haziran 2011 seçimlerinden önceki Barış İçin Eşit Yurttaşlık Bildirgesi’nde nefret söylemi ve nefret suçları ile mücadele girişimleri aktarılıyor. Tahmaz, Aysel Tuğluk’un konuş­ masının anaakım medyada yer alış biçimi ile 12 Haziran seçim döne­ minde medyada bizzat yeniden üretilen nefret söylemine dikkat çekiyor. Devletin ideolojik aygıtı olan medyanın, kendi gündemini yaratır­ ken, toplumsal bağlamdan koparak hem örtük hem açık biçimde ırk­ çılık, etnik önyargı, zenofobi (yabancı korkusu-nefreti), antisemitizm gibi kavramlarla tanımlanabilecek türden nefreti yeniden ürettiğini ya 16