Prof. Dr. YASEMİN İNCEOĞLU 1983`de İstanbul

advertisement
Prof. Dr. YASEMİN İNCEOĞLU
1983’de İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölü­
mü’nden mezun olan İnceoğlu, Yüksek Lisans ve doktorasını (1990), doçentliğini
(1993) ve profesörlüğünü (1999) Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazeteci­
lik Bölümü’nden aldı. 2004’den beri Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde
çalışmakta olan İnceoğlu, ILAD, UNESCO ve Amerikan Biyografi Enstitüsü gibi ku­
ruluşlara üye olmasının yanı sıra, Avrupa Konseyi’nin medya okuryazarlığı toplan­
tılarına Avrupa Komisyonu Uzmanı olarak katıldı. Columbia Üniversitesi (1994) ve
Salzburg Seminerlerine (2003) burslu olarak davet edilen İnceoğlu, Medya Gözlem
Platformu ile Medya Tekzip Merkezi’nin kurucu üyelerindendir. İnceoğlu’nun ya­
yımlanmış kitaplarının arasında Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan Metin Çözümlemeleri
ve Kadın ve Bedeni’ni sayabiliriz; ayrıca uluslararası ve ulusal konferanslarda medya,
savaş, dezenformasyon, etik konularında sunduğu makale ve bildirileri mevcuttur.
Sosyal Değişim Derneği’nin Danışma Kurulu Üyesi, kültür sanat merkezi Garaj
İstanbul’un bireysel destekçisi ve Kadın Kültür Vakfı’nın Mütevelliler Heyeti Üyesi
olan İnceoğlu evli ve bir kız çocuk annesidir.
Ayrıntı: 614
ScholaAyrıntı Dizisi: 6
Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları
Der. Yasemin İnceoğlu
Yayıma Hazırlayan
Gökçe Çiçek Çetin
Bu kitabın Türkçe yayım hakları
Ayrıntı Yayınları’na aittir.
Kapak İllüstrasyonu
Diana Ong/SuperStock / Getty Images Turkey
Kapak Tasarımı
Gökçe Alper
Dizgi
Hediye Gümen
Baskı
Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No.:244
Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85
Sertifika No.: 12156
Birinci Basım: 2012
Baskı Adedi: 2000
ISBN 978-975-539-630-9
Sertifika No.: 10704
AYRINTI YAYINLARI
Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu – İstanbul
Tel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11
www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected]
Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları
Der.: Yasemin İnceoğlu
Tüm Nefret Söylemi ve Nefret Suçları Mağdurlarına,
Nefretsiz Bir Dünya!
İçindekiler
Önsöz................................................................................................................. 11
Nefret Suçlarında Medyanın Sorumluluğu: “Ya sev ya terk et ya da...”
Yasemin İnceoğlu / Ceren Sözeri................................................................... 23
Maksimum Rezillik: Nefret Suçu ve Nefret Suçunun Önkoşulu:
Nefret Söylemi
Baskın Oran...................................................................................................... 39
Nefret Suçlarını Farklı Yaklaşımlar Çerçevesinden Ele Almak:
Etik, Sosyo-Politik ve Bir İnsan Hakları Problemi Olarak
Nefret Suçları
Hakan Ataman................................................................................................. 47
Nefret İçerikli İfadeler, İfade Özgürlüğü ve Uluslararası Hukuk
Ulaş Karan........................................................................................................ 81
Nefret Suçu Kavramı ve Türk Ceza Mevzuatı Açısından
Değerlendirilmesi
Asuman Aytekin İnceoğlu.............................................................................. 103
Ayrımcılıkla mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun Tasarısı Taslağı ve
Nefret Suçları
Ester Zonana & Yuda Reyna.......................................................................... 121
Yargı Söylemi ya da Hukukun Hakikati
Fethiye Çetin.................................................................................................... 125
Cinayetlerin Üzerini Örten En Kalın Perde:
Tetikçi’nin Kimliği
Belma Akçura................................................................................................... 137
Nefret Suçları ile Mücadelede Sivil Toplum Örgütlerinin Rolü
Cengiz Alğan.................................................................................................... 151
Nefret Suçları İle Mücadelede Bir Örnek:
Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi (SPLC)
Taner Kılıç........................................................................................................ 171
Nefret Söylemi ve Barış Meclisi
Hakan Tahmaz................................................................................................. 185
Yazılı Basında Nefret Söylemi ve Mücadele Yolları
Ceren Sözeri..................................................................................................... 205
İnternette Türk Milliyetçiliği: Türk Milliyetçisi Siteler ve Ağ Yapısı
Üzerine bir Analiz
Sercan Gidişoğlu & Kerem Rızvanoğlu........................................................ 223
Ötekine Yönelik Nefretin Fark Edilmediği ya da Kanıksandığı Alan:
Türkiye Futbol Medyası
Ahmet Talimciler............................................................................................. 247
Nefret Suçları Kimin Sorunu?: LGBT Bireyler,
Nefret Söylemi ve Medyadaki Temsil
Kaos GL............................................................................................................. 289
Trans Bireylere Karşı Nefret Söylemi
Kemal Ördek.................................................................................................... 307
HIV/AIDS ile Mücadelede En Büyük Sorun Virüs Değil, Önyargılar
Murat Köylü..................................................................................................... 325
8
Bir Nefret Nesnesi Olarak Başörtülü Kadınlar Ya Da
Nefret Suçları Bağlamında Başörtüsü Problemi
Havva Yılmaz................................................................................................... 345
Cezaevleri ve Nefret Söylemi
Zafer Kıraç........................................................................................................ 357
Yüreğimizden Gelen Sese Kulak Verin
Bahattin Ulusoy............................................................................................... 363
9
Önsöz
I
rkçılığa DurDe’den Levent Şensever ve Cengiz Alğan, 2009 yılında
oluşturdukları Sosyal Değişim Derneği’nin yeni bir projesinde Da­
nışma Kurulu üyesi olarak yer almam için davette bulundu. Daha sonra
bu proje 2010 yılında, Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl, 10 Örnek
başlığıyla yayımlandı.
Geçen üç yıl içerisinde sayısını hatırlayamadığım kadar seminer,
çalıştay, konferans ve televizyon programıyla kamuoyunu ve medyayı
nefret söylemi/nefret suçları hakkında bilgilendirme ve farkındalık ya­
ratma uğraşı verdik. Bu konuda Sosyal Değişim Derneği’nin yanı sıra,
UHDV, İHGD, Pozitif Yaşam Derneği, Kaos GL’nin düzenlediği ulusal
ve uluslararası toplantılara katıldım. Bir başka deyişle, bu süreç içeri­
sinde hep beraber piştik. Gelinen şu noktada çabalarımızın boşuna ol­
madığını sevinerek görüyorum. Bu kitabın yayımlanması fikrini aklıma
11
Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları
sokan kişi Ayrıntı Yayınları editörü Sevgili Abdullah Yılmaz. Hafızam
yanıltmıyorsa 2009 TÜYAP Kitap Fuarı’nda Ayrıntı Yayınları’nın or­
ganize ettiği ve Umur Talu, Ali Erol, Denis Ojalvo ve benim katıldı­
ğım “Nefret Söylemi ve Nefret Suçları” paneli sonrasında Abdullah Bey
benden bu kitabı derlememi rica etti. Bu kitap iki yıllık bir çalışmanın
ürünü. Kitapta yer alan tüm yazarlar bu konuda çalışan, kafa yoran aka­
demisyenler ve aktivistler; bazıları da bizzat nefret söylemi ve nefret su­
çundan nasibini alanlar. Kitabın içeriğini oluştururken, nefret söylemi
ve nefret suçuna maruz kalan tüm grupların temsil edilme kaygısıyla
yola çıktım ve inanıyorum ki bir iki eksikle de olsa kapsamlı bir çalış­
maya imza atmış olduk.
Bu vesileyle yazarlara kitapta yer almayı kabul ettikleri ve değerli
katkıları için teşekkürü borç bilirim. Yine kitabın yayımlanmasında
gönülden destek veren Ayrıntı Yayınları çalışanlarına da şükranlarımı
sunarım.
Başlık neden, “Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları”? Birbirinden
ayrı şeyler de olsalar, sonuçta birbirlerini besliyorlar ve özellikle de nef­
ret söylemi nefret suçuna giden yolda ilk önemli adım; kitapta yer alan
makalesininin başlığında, Baskın Hoca’nın isabetle belirttiği gibi, nefret
söylemi nefret suçunun önkoşulu.
Kendini her zaman kin ve öfke dolu ifadelerle ortaya koymadığı
ve hatta zaman zaman gayet normal göründüğü ve kanıksandığı için
nefret söylemini teşhis etmek kolay olmayabilir. Nefret suçuna giden
sürecin çıkış noktası olan, nefret suçunun önünü açan, onu teşvik
eden, tahammülsüzlüğün ve hoşgörüsüzlüğün dışavurumu olan nef­
ret söyleminde, hedef alınan gruplara “toplumda size yer yok” mesajı
yinelenerek veriliyor; grup üyeleri pasifleştiriliyor/sessizleştiriliyor.
Bu durum doğal olarak demokratik düzeni yıpratıyor; zira insanın en
temel hakkı olan “yaşama ve katılım hakkını” elinden almış oluyorsu­
nuz. Kaldı ki demokrasilerde “tercih” etmediğiniz, istemediğiniz in­
sanlarla da beraber yaşamak zorundasınız; “onları istemiyorum” deme
lüksünüz yok.
Ceren Sözeri ile birlikte hazırladığımız Nefret Suçlarında Medyanın
Sorumluluğu : “Ya sev ya terk et ya da…” başlıklı çalışmada, 2004-2007
yılları arasında anaakım medyada doğrudan Hrant Dink’i hedef alan
ama asıl olarak etnik köken ya da dini farklılıklar temelinde nefret söy­
lemi içeren haberler ve köşe yazıları incelendi. Araştırma sonucunda
Türkiye’de azınlıklar ya da kendini azınlıkta hissedenlerin, geçmişi ve
devletin resmi söylemini sorgulamaları durumunda, basının büyük kıs­
mını elinde bulunduran milliyetçi muhafazakâr gazeteler ve gazeteciler
12
Önsöz
tarafından ötekileştirildiği ve hedef gösterildiği, hatta “ülkeyi terk etme­
ye ya da sonuçlarına katlanmaya” varan tehditlere maruz kaldığı tespit
edildi. Dink cinayeti ve sonrasında medyada nefret söylemini konu alan
araştırmaların ortaya koyduğu vahim tabloya rağmen, bizzat uygula­
yıcılar açısından sağlıklı bir değerlendirme ve özeleştirinin yapıldığını
ifade etmek hâlâ mümkün görünmüyor.
Nefret söylemi ile ifade özgürlüğü arasındaki sınır çok tartışmalı
bir konu; bir hususun nefret söylemi kapsamına girdiğini iddia ettiği­
niz yerde, ifade özgürlüğü ihlaline ilişkin eleştiriler gündeme geliyor.
Baskın Oran Hoca, Radikal ve Agos’ta önceden yayımlanmış yazıla­
rını bu kitap için yeniden gözden geçirdi. Makalesinin adı, Maksimum
Rezillik: Nefret Suçları ve Nefret Suçunun Önkoşulu: Nefret Söylemi.
2010 yılında Ahmet Türk ve Taner Yıldız’a yapılan saldırılar ile med­
yanın bu olayları “alkışlayıcı” tavrını eleştiren bu makalesinde ayrıca
nefret suçunun önkoşulu olan nefret söylemine örnek olarak, Ordu
Üniversitesi’nden bir öğretim üyesinin Ağustos 2011’de Radikal gaze­
tesine verdiği demeçte kullandığı ifadelere değiniyor.
Hakan Ataman’ın Nefret Suçlarını Farklı Yaklaşımlar Çerçevesin­
den Ele Almak: Etik, Sosyo-Politik ve Bir İnsan Hakları Problemi Ola­
rak Nefret Suçları başlıklı yazısında, genel olarak insan haklarıyla ilgili
sorunlara, özel olarak ise nefret suçlarına geniş bir bağlamda ve zamana
yayılan dinamik bir süreç olarak bakılmasının önemi üzerinde duru­
luyor. Yazar, sosyal bilimlerin, disiplinler arası bir perspektifle konuya
yaklaşması, sorunu analiz etmesi ve çözüm odaklı çalışmasının, hem
nefret suçlarına bir tepki olarak geliştirilen hukuki korumanın meşru­
iyetini sağlayacağı hem de hukuki bir sorun olduğu kadar etik, sosyopolitik ve bir insan hakları skandalı olarak nefret suçlarının temeline
inerek neler yapılabileceği hakkında bizlere fikir vereceği hususunun
altını ısrarla çiziyor.
Halen tartışmalı bir konu olan nefret söylemi, AB ülkelerinde bir suç
olarak tanınmaya başlamasına rağmen, ABD’de düşünce özgürlüğüne
vurgu yapılarak, özgürlüğe ancak “şiddeti teşvik etme” durumlarında
kısıtlama getirileceği belirtiliyor. İfade özgürlüğü temel insan hakların­
dan biri olsa da, bireyler kendi açıklamalarından doğabilecek potansiyel
nefret söylemi konusunda dikkatli davranmalıdır. Avrupa Konseyi Ba­
kanlar Komitesi, devletlere, ulusal yasalar çıkarmak için ortak ölçütler
belirlemesini ve nefret söyleminin sahibi ile bunu yayımlayan medyayı
birbirinden net olarak ayırt etmeyi öneriyor. Diğer yandan, Komite nef­
ret söyleminin medya aracılığıyla yayılmasının da daha zararlı olacağını
vurguluyor.
13
Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları
Ulaş Karan’ın Nefret İçerikli İfadeler, İfade Özgürlüğü ve Uluslara­
rası Hukuk başlıklı çalışması, konuya bir giriş niteliğinde olup, nefret
söylemi kavramının kapsamına, ifade özgürlüğüyle ilişkisine ve ulusla­
rarası düzeyde hukuk kuralları içerisindeki yerine odaklanıyor. Nefret
söylemine hukuk alanında karşı çıkış aynı zamanda ifade özgürlüğünün
sınırlanması anlamına geldiği için Ulaş Karan makalesinde bu konuya
değiniyor ancak doğal olarak, ifade özgürlüğünün nefret söylemi dışın­
daki sınırlama sebepleri üzerinde durmuyor.
Asuman Aytekin İnceoğlu’nun Nefret Suçu Kavramı ve Türk Ceza
Mevzuatı Açısından Değerlendirilmesi adlı makalesi, nefret suçu, nefret
suçu mağduru kavramları ve Nefret Suçu ile Nefret Söylemi- Ayrımcılık
Suçu-Soykırım Suçu Arasındaki Farklara değiniyor. Nefret Suçlarıyla
Mücadele Nedenleri ve Türlerine yer veren çalışmada, Türk ceza mev­
zuatında ivedilikle nefret suçu tanımının yapılmasına; soruşturma ve
kovuşturmanın önemine dikkat çekiliyor.
İnceoğlu’na göre, TCK’da nefret suçunun tanımlanması, cezai
yaptırımların uygulanmasının yanı sıra, Meclis’te bir Nefret Suçu
Komisyonu’nun oluşturulması da gerekiyor.
Türk Musevi Cemaati’nden Ester Zonana ve Yuda Reyna’nın or­
taklaşa kaleme aldığı Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu Kanun
Tasarısı Taslağı ve Nefret Suçları adlı yazıda, ayrımcılıkla ilgili anahtar
kelime olan “bakış açısı ve zihniyet” üzerinde duruluyor. Yazıda, bu ya­
sanın ve yasa ile kurulan “Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu”nun
nefret suçları ve ayrımcılıkla mücadelede etkili olamayacağı irdeleniyor
ve yapısı itibariyle tarafsız olarak nitelendirilemeyecek olan bu kurulun
yetkilerinin sıralandığı 17 maddeden sadece bir tanesinin ayrımcılıkla
ilgili olması da bu saptamayı bir anlamda teyit ediyor.
Türkiye’de nefret suçu kavramı, Hrant Dink cinayetiyle kamuoyu­
nun gündemine oturdu. Geçmişte yaşanan 6-7 Eylül 1955 olayları, Sivas
katliamı, Rahip Santoro cinayeti, Malatya katliamı, Seferihisar ve Ke­
malpaşa’daki linç girişimleri de nefret suçlarına çok çarpıcı örnekler­
den. Bu suçlar mağdurlara zarar vermekle kalmayıp, aynı grup üyeleri­
ne hoşgörüsüzlük, ayrımcılık ve önyargı iletilerini pekiştirici bir etkiyle
gönderiyor ve bu gruplar toplumun diğer gruplarına/bireylerine adeta
“düşman hedefler” olarak işaret ediliyor.
İnsan hakları mücadelesi çerçevesinde karşı çıkılması gereken nefret
suçları, iki temel unsuru –ayrımcılık ve önyargıyı– bünyesinde barın­
dırıyor. Hrant Dink yoğun bir “nefret söylemi” bombardımanı sonu­
cunda “nefret” suçu cinayetine kurban gitti. Bazı gazeteler Dink’i hedef
gösterdi/etiketledi/ötekileştirdi ve yalnızlaştırdı. Dink cinayeti öncesi
14
Önsöz
medyada gördüğümüz başlıklardan birkaçı şöyleydi: “Hrant’ın hırla­
yışı”, “Türklüğe hakaretten yargılanan Ermeni gazeteci”, “Ermeni’ye
Bak”, “Hrant kaşıyor”, “Hrant uslanmadı”, “Kovun bunları. Ya sev ya
terk et”.
Fethiye Çetin, Yargı Söylemi ya da Hukukun Hakikati adlı yazısın­
da, Hrant Dink’in TCK 301’den (eski 159) mahkûmiyetine ve Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi’ni de kapsayacak biçimde tüm aşamalarıyla
Hrant Dink yargılamasına yer veriyor. Türkiye’deki yargı pratiğini ve
egemen anlayışın işleyişini, yargıçların karar süreçlerini etkileyen fak­
törleri, ayrımcılığın ve nefret söyleminin hukuksal metinlerdeki yan­
sımalarını gözler önüne seren yazı, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda
azınlıkta kalan “karşı oylar” ile karara itiraz eden Yargıtay Savcılığı’nın
tüm çabalarına rağmen sonuca etki edemeyişini tüm açıklığıyla ortaya
koyuyor.
Belma Akçura’nın Tetikçinin Kimliği: Cinayetlerin Üstünü Örten
Perde adlı yazısı, Sabahattin Ali ve Doğan Öz’ün öldürülmesinden
başlayarak, günümüze kadar uzanan gazeteci cinayeti dosyalarını ele
alıyor: Abdi İpekçi, Cevat Yurdakul, Ümit Doğanay, Cavit Orhan Tü­
tengil, Ümit Kaftancıoğlu, Zeki Tekiner, Kemal Türkler, Musa Anter,
Uğur Mumcu ve Hrant Dink. Akçura’nın önemle altını çizdiği nokta,
toplumun her alanında yaşanan metamorfoz ile tetikçisini kollayan ve
kahraman ilan eden toplumdaki tehlikeler.
Demokrasilerde en etkili yöntem deşifre etmek olduğundan, nefret
söylemi izlenmeli ve kayıt altına alınmalıdır. Sosyal medya ortamında
nefret söylemi izleme ve rapor etme merkezlerinin kurulmasına örnek
olarak, Sosyal Değişim Derneği’nin Medya İzleme Merkezi’ni verebi­
liriz. Ayrıca Sosyal Değişim Derneği, gazetecilerin, akademisyenlerin,
hukuk danışmanlarının, STK temsilcilerinin ve en önemlisi nefret söy­
lemine en çok maruz kalan grupların bir araya geldiği Nefret Suçları
Platformu adında bir girişimi de hayata geçirdi.
Cengiz Alğan’ın Nefret Suçları ile Mücadelede Sivil Toplum Örgüt­
lerinin Rolü adlı yazısında, Irkçılığa DurDe Girişimi’nin amacı, etkin­
likleri, Nefret Suçları Karşıtı Platformu kurma süreçleri, Uluslarara­
sı Nefret Suçları Konferansı ve son olarak da yeni kurdukları İzleme
Merkezi’nin çerçevesi anlatılıyor. Yazar nefret suçuna örnek olay olarak,
2011 yılı Ocak ayında Manisa, Selendi’de Romanlara karşı gerçekleştiri­
len linç girişimini, olayın arka planına ve internetteki okur yorumlarına
da yer vererek ayrıntılı bir biçimde ele alıyor.
Nefret suçlarıyla mücadeleye bir başka örnek de, ABD kökenli Sout­
hern Poverty Law Center. Taner Kılıç’ın Nefret Suçları ile Mücadelede
15
Nefret Söylemi ve/veya Nefret Suçları
Bir Örnek: Güney Yoksulluk Hukuk Merkezi (SPLC) başlıklı yazısın­
da SPLC, ABD coğrafi koşulları içinde bir “örnek” olarak tanıtılmaya
çalışılıyor ve SPLC modelinin Türkiye’de uygulanabilirliği tartışılıyor.
Yazıda, SPLC’nin yaptığı işleri, sadece bir tek “hukuk bürosu” üzerin­
den yürütmenin Türkiye’de mümkün olamayacağı belirtiliyor ve bu
modelin, bir dernek veya vakıf ya da nefret suçları üzerine çalışan bir
organizasyon tarafından özel projeler geliştirilerek, insan ve kurum ka­
pasitesini oluşturmak suretiyle yaşama geçirilmesinin mümkün olabile­
ceği üzerinde duruluyor.
Kürt sorunu çoğu zaman terörizm ve PKK ile özdeşleştiriliyor ve
Kürtler hakkında “cani, hain, kalleş, çapulcu, dağdan inenler” türün­
den “sloganlaşmış” ve “onları ürkütücü kılan” kalıp yargılar kullanılı­
yor. Oysaki bu tavır Kürt sorununu çözümsüzlüğe götürmekten başka
bir fayda sağlamıyor. Son olarak, seçim sonrasında tutuklu vekillerin
serbest bırakılmaması ve bunu takiben Silvan’daki çatışmada 20 aske­
rin yaşamını yitirmesinin ardından, Caz Festivali’nde Sanatçı Aynur
Doğan’a Kürtçe şarkı söylediği için sözlü saldırıda bulunulmasında,
yine İstanbul’un Zeytinburnu ilçesinde Kürtlere yönelik bir linç kam­
panyasının başlamasında, medyanın kullandığı dilin yanı sıra, hükümet
yetkililerinin açıklamalarının da etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Hükü­
metin, Kürt siyasetini değersizleştiren ve itibarını zedeleyen türden
açıklamalar yapmaktan imtina etmesi ve seçim sonrası yapılan “balkon
konuşması”nda kullanılan barışçıl dili özellikle bu kritik dönemde ko­
ruması beklenirdi halbuki. Belki de ilk kez bir ana muhalefet partisinin
(CHP) seçim bildirgesinde, “Azınlık din mensubu vatandaşlara yönelik
din ve inanç temelli ayrımcılık, nefret söylemi ve nefret suçlarıyla mücadele edileceği”nin belirtilmesi de ülkemiz açısından kayda değer ve
sevindirici bir gelişme olarak kabul edilmeli.
Hakan Tahmaz’ın Nefret Söylemi ve Barış Meclisi başlıklı yazısın­
da, Sivil Yurttaş Girişimi olan Barış Meclisi’nin Kuruluş Bildirgesinde,
2008 tarihinde düzenlenen, Yeni Anayasa Sürecinde Demokratikleşme
ve Kürt Sorunu Konferansı’nda ve Haziran 2011 seçimlerinden önceki
Barış İçin Eşit Yurttaşlık Bildirgesi’nde nefret söylemi ve nefret suçları
ile mücadele girişimleri aktarılıyor. Tahmaz, Aysel Tuğluk’un konuş­
masının anaakım medyada yer alış biçimi ile 12 Haziran seçim döne­
minde medyada bizzat yeniden üretilen nefret söylemine dikkat çekiyor.
Devletin ideolojik aygıtı olan medyanın, kendi gündemini yaratır­
ken, toplumsal bağlamdan koparak hem örtük hem açık biçimde ırk­
çılık, etnik önyargı, zenofobi (yabancı korkusu-nefreti), antisemitizm
gibi kavramlarla tanımlanabilecek türden nefreti yeniden ürettiğini ya
16
Download