lk inme sonrası saptanan risk faktörlerinin morbidite ve mortalite

advertisement
T.C
Sağlık Bakanlığı
Dr.Lütfi Kırdar
Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Nöroloji Kliniği
Klinik Şefi: Doç.Dr.Ülkü TÜRK BÖRÜ
LK İNME SONRASI SAPTANAN RİSK
FAKTÖRLERİNİN MORBİDİTE VE MORTALİTE
ÜZERİNE ETKİSİ
( Uzmanlık Tezi )
Dr. Zeki Esat ÖZTÜRK
İstanbul-2004
İÇİNDEKİLER

GİRİŞ........................................................................................................................1

GENEL BİLGİLER..................................................................................................3

HASTA SEÇİMİ VE YÖNTEM............................................................................18

İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME.................................................................20

SONUÇLAR...........................................................................................................21

TARTIŞMA............................................................................................................28

ÖZET......................................................................................................................35

KAYNAKLAR.......................................................................................................36

EK-1....................................................................................................................... 45
RANKİN SKALASI.............................................45
NIHSS ..................................................................46
ANKET FORMU..................................................49
ÖNSÖZ
Asistanlık eğitimim süresince değerli bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım, insani
değerleri ile örnek aldığım, her zaman yakın ilgi ve desteğini gördüğüm değerli hocam ve
klinik şefim Doç.Dr. Ülkü TÜRK BÖRÜ’ye,
İhtisasım süresince desteklerini benden esirgemeyen, önerilerinden faydalandığım şef
muavinimiz Uzm.Dr. Zeki AĞCA, Uzm.Dr. Filiz Yıldırım, Uzm.Dr. Abdulkadir KOÇER ve
Uzm.Dr. Hatice KAYAALP’e,
Çocuk Nörolojisi rotasyonumda bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım Prof.Dr. Mefkure
ERAKSOY’a; dahiliye rotasyonumda bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım Dr.Ali
YAYLA’ya; psikiyatri rotasyonumda bilgi ve tecrübelerinden faydalandığım Dr.Mecit
ÇALIŞKAN’a,
Eğitimim süresince sevgi ve dostluklarını benden esirgemeyen, birlikte çalışmaktan
mutluluk duyduğum sevgili asistan arkadaşlarıma,
Uyum içerisinde çalıştığım servis hemşire ve personeline,
Bugünlere gelmemde büyük pay sahibi olan, desteklerini hiç bir zaman benden
esirgemeyen anne ve babama,
Mesleki ve özel yaşantımda her zaman yanımda olan, tezimi hazırlamamdaki en büyük
yardımcım, sevgili eşim Dr.Gülden TOPLU ÖZTÜRK’e,
En içten teşekkürlerimi sunarım.
Dr. Zeki Esat ÖZTÜRK
İLK İNME SONRASI SAPTANAN RİSK FAKTÖRLERİNİN MORBİDİTE VE
MORTALİTE ÜZERİNE ETKİSİ
GİRİŞ
Beyin damar hastalıkları, gelişmiş ülkelerde kalp hastalığı ve kanserden sonra üçüncü sıradaki
ölüm nedenidir. Aynı zamanda erişkinlerde, nörolojik hastalıklar içinde ölüm ve sakatlığa
neden olma açısından ilk sırada yer almaktadır. Sosyoekonomik düzeyi yüksek ülkelerde
hastane başvurularında ve sağlık harcamalarında önemli bir yer tutmaktadır. Amerikan Kalp
Derneği’nin açıklamasına göre, 1986 yılında Amerika’daki kronik bakım ihtiyacı olan beyin
damar hastalıklı kişi sayısı 2.020.000 ve 1988 yılında beyin damar hastalığı nedeniyle ölen
kişi sayısı 150.300’dür (1). Ülkemizde de nöroloji kaynaklı hastane başvurularının büyük bir
kısmını beyin damar hastalıkları oluşturmaktadır. Epidemiyolojik bilgilerimiz Amerika ve
Avrupa kaynaklarından gelmektedir. Son 20 yıl içinde yapılmış olan çalışmalarda inme
insidensinin yılda 1-3/1000 arasında ve prevalansının 6/1000 civarında olduğu söylenebilir
(2,3).
Ülkemizde de inmenin önemli bir sağlık sorunu olduğu konusunda tam bir fikir birliği vardır.
Ancak gerek düzenli sağlık sigorta kayıtlarının ve ölüm verilerinin bulunmayışı, gerekse
epidemiyoloji alanındaki genel çalışma eksikliğinin bir sonucu olarak ülkemize özgü risk
faktörü dağılımı ve bunların klinik inme alt tipleriyle ilişkisi hakkında çok az bilgi vardır.
Yaşam ve beslenme tarzında değişiklikler yapılarak inme insidensinde azalma sağlanabileceği
ileri sürülmekte, Japonya’da II. Dünya savaşından sonra inme görülme sıklığındaki belirgin
düşmenin nedeninin bu etkenler olduğu ileri sürülmektedir. Bu nedenle, geniş epidemiyolojik
çalışmalar yapılarak sık görülen risk faktörlerinin belirlenmesi, özellikle değiştirilebilir,
azaltılabilir olanların veya henüz bilinmeyen risk faktörlerinin ortaya konması, o toplumda
alınacak koruyucu önlemler açısından son derece önem teşkil etmektedir (4,5).
1
Bazı risk faktörlerinin değiştirilmesinin mümkün olmamasına karşılık bazıları tıbbı tedavi
veya cerrahi önlemlerle kolaylıkla kontrol altına alınabilmektedir. Yaş, cinsiyet, ailede beyin
damar hastalığı öyküsü ve ırk ve/veya etnik grup kesin değiştirilemeyen risk faktörleri olarak
bilinmektedir. Serebrovasküler hastalıklar için değiştirilebilir risk faktörleri sırasıyla
hipertansiyon, kalp hastalıkları (iskemik kalp hastalığı, kalp yetmezliği, ritim bozuklukları),
diabetes mellitus, hiperkolesterolemi, asemptomatik karotis stenozu, sigara kullanımı, aşırı
alkol tüketimi, geçici iskemik atak olarak bildirilmektedir (4,6-11).
Biz de bu çalışmamızda ilk beyin damar hastalığı geçiren hastalarda risk faktörlerinin
saptanmasını ve bu risk faktörlerinin morbidite ve mortalite üzerine etkisini araştırmayı
amaçladık.
2
BEYİN DAMAR HASTALIKLARI
NINDS (National Institute of Neurological Disorders and Stroke) tarafından beyin damar
hastalıkları şu şekilde tanımlanmıştır. Bir beyin bölgesinin, iskemi veya kanama sonucu kalıcı
yada geçici olarak etkilenmesi ve/veya beyni ilgilendiren bir yada daha fazla kan damarının
primer patolojik hasarıdır (11).
NINDS sınıflamasına göre beyin damar hastalıkları şu şekilde sıralanmıştır.
A- Asemptomatik
B- Fokal beyin disfonksiyonu
1) geçici iskemik atak
2) inme
a) serebral hemoraji
b) subaraknoid kanama
c) arteriovenöz malformasyona bağlı serebral kanama
d) serebral infarkt
C- Vasküler demans
D- Hipertansif ensefalopati
Vasküler demans, hipertansif ensefalopati, asemptomatik beyin damar hastalığı ve geçici
iskemik atak bu çalışmanın konusunu oluşturmadığı için bahsedilmeyecek ve inme detaylı
olarak incelenecektir.
Beyin damar hastalığı genel bir deyim iken inme, başlangıcının akut olması nedeni ile daha
sınırlı bir anlam içerir. WHO (World Health Organisation) kriterlerine göre inme tanımı şu
şekilde yapılmaktadır: Ani gelişen, 24 saatten fazla süren yada bu süre içinde ölüm ile
sonlanan, vasküler nedenden başka bir neden ortaya konulamayan, fokal veya jeneralize
(genellikle subaraknoid kanama için geçerlidir) nörolojik defisit (12,13).
Epidemiyoloji
İnme ile ilgili istatistiksel veriler insidens de dahil olmak üzere coğrafi, ırksal ve etnik
farklılıklar göstermekle birlikte, son iki dekatta yapılmış olan çalışmalarda inme insidensinin
1-3/1000 arasında ve prevelansın 6/1000 olduğu söylenebilir (2,3). İnme insidensi yaş artışı
3
ile belirgin olarak artmakta olup 45 yaş altındakilerde yıllık insidens 0.1-0.2/1000 civarında
iken 85 yaş üzerinde bu oran 20/1000’e kadar yükselmektedir (14-17). Özellikle gelişmiş
toplumlarda yapılmış olan güvenilir çalışmalarda inme insidensinde zamansal bir değişkenlik
gösterilmiştir. Özellikle 1960’lı yıllarda inme insidensinde hızlı bir azalma gözlenmiş fakat
günümüzde bu yatkınlığın ortadan kalktığı gösterilmiştir (18).
İnme vakalarında belirlenen inme tiplerinin dağılımı şu şekildedir. İskemik inme tüm
çalışmalarda en sık saptanan tiptir ve inmeler arasında % 70-85’lik bir yeri kaplar (19-26).
İntraserebral hemoroji % 10-25, subaraknoid kanama % 2-5 civarında tespit edilirken, %510’luk bir oran halen patolojik tipi saptanamayan inmeli hastalar oluşturur (19,20,21,24,2729).
RİSK FAKTÖRLERİ
Halk sağlığı açısından inme vakalarının önlenmesi diğer tüm koruyucu sağlık hizmetlerinde
olduğu gibi ilk hedeftir. Tüm dünyada, her yaştan insanda görülebilen beyin damar
hastalıklarına yönelik koruyucu, tanı koyucu ve tedavi edici etkili yöntemler, aile ve kişilere
yönelik inme’nin kötü sonuçlarını azaltmaya başlamıştır. Risk faktörlerinin sınıflandırılması
ile ilgili değişik yayınlar vardır. Whisnant ve arkadaşları tarafından 1990 yılında yapılan beyin
damar hastalıkları sınıflamasında risk faktörleri üç başlıkta ele alınmaktadır (11).
I) YAŞAM TARZI VE KİŞİYE AİT ÖZELLİKLER
a) Kesin Risk Faktörü Olarak Kabul Edilenler
Yaş. İnme ile ilişkili en önemli risk faktörüdür (30). Yaşla birlikte inme insidensinde önemli
bir artış olmakta ve iskemik inme vakasının büyük çoğunluğunu 65 yaşın üzerindeki kişiler
oluşturmaktadır (31). Garraway ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada 1960-1964 yılları
arasında 55-59 yaşları arasında yıllık ortalama inme oranı 209/100.000 iken aynı oran 80 yaş
ve üzeri grupta 2932/100.000 olarak bulunmuştur (32). Aynı çalışmanın devamında 19701974 yılları arasında 55-59 yaşları arasında yıllık inme oranı 205/100.000 iken 80 yaşın
üzerindekilerde 1287/10.000 olarak saptanmıştır. Yaş aynı zamanda inme prognozunuda
etkilemektedir. Nakayama ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada 54 yaş altında 3 haftalık
mortalite oranı % 7.4, 85 yaşın üzerinde ise % 39.4 olarak bulunmuştur (33).
4
Cinsiyet. Erkeklerde inme insidensi kadınlara göre daha fazladır. Çeşitli ülkelerde yapılan
çalışmalarda erkeklerde inme mortalitesi kadınlardan % 23 - % 115 daha yüksek bulunmuştur.
Bonita ve arkadaşlarının 1970-1985 yılları arasında 40-69 yaşları arasında yaptıkları
çalışmada inme mortalitesi erkeklerde daha yüksek ve inme sonrası iyileşme kadınlarda daha
iyi olmaktadır (30,34).
Sigara. Sigara kullanılması inme riskini % 50 oranında artırmaktadır. Sigara ayrıca yaş,
hipertansiyon ve diabetten bağımsız olarak artmış karotis aterosklerozu ile yakından ilişkili
bulunmuştur. Sigara içimi kan fibrinojen düzeyini artırmakta, trombosit agregasyonunu ve
hemotokriti artırmaktadır. Bunun sonucunda kan viskozitesi yükselmektedir. Yapılan
çalışmalar sigaranın koroner kalp hastalıklarını artırdığı oranda beyin damar hastalıklarını da
artırdığını göstermektedir. Dolaylı yoldan sigara kalp hastalıklarını artırarak beyin damar
hastalıkları riskini de artırmaktadır. Sigara içiminin inme üzerindeki riski içmeyenlere oranla
1.5-2.9 kattır (30). Sigaranın bırakılmasıyla yıllık 60.000’den fazla inme olayının önüne
geçilebilmektedir. Sigarayı bırakan insanların inme riski 5-10 yıl sonra sigara içmeyenlerle
aynı seviyeye inmektedir (4,7,35-37).
Alkol. Alkolün iskemik inme üzerindeki etkisi bifaziktir. Hafif ve orta derecede alkol
kullanımı inme riskini hiç kullanmayanlara göre azaltmaktadır. Alkolün bu koruyucu etkisi
prostasiklin artışı, HDL-LDL kolesterol konsantrasyonundaki değişikliklerle bağlantılıdır.
Düşük ve orta düzeyde alkol kullanımı HDL kolesterol düzeyini artırmakta bu da koroner kalp
hastalıkları insidensini azaltmakta; kalp hastalığı kökenli inme riskini ve karotis
aterosklerozuna bağlı inme oranını azaltmaktadır (38,39). Yüksek düzeyde alkol kullanımı,
hipertansiyon, hipertrigliseridemi, kardiyomyopati veya aritmi, hiperkoagülopatiye sebep
olmakta bunun sonucunda da beyin damar hastalığı insidensi artmaktadır (4,38).
Madde kullanımı. Madde kullanımına bağlı her tipte inme görülebilmektedir. Amfetamin ve
psikostimülan ilaçlar sıklıkla vaskülite yol açarak inme’ye neden olurlar. Kokain genelde
hemorajiye fakat iskemik olaya da neden olmakta, sonucunda kognitif yıkım ve beyin
atrofisine yol açmaktadır. Parenteral uyuşturucu kullanımıda emboli, karaciğer yetmezliği,
endokardit ve bunların sonucunda inme riskini artırmaktadır (5,40).
5
Aile öyküsü. Aile öyküsü artmış inme insidensinde önemli belirleyici olarak düşünülsede,
epidemiyolojik çalışmalar yeterli değildir. Framingham çalışmasına göre anne ve babadaki
inme öyküsü çocuklarda artmış inme riskine neden olmaktadır (4,30).
Irk. Afrika kökenli Amerikalılarda inme riski beyaz Amerikalılara göre iki kat daha fazladır.
Bunun sebebi Afrika kökenli Amerikalılarda inme için risk faktörü olan diabet, hipertansiyon,
sigara, aşırı alkol tüketimi, orak hücreli anemi ve kalp hastalıklarının daha sık görülmesinden
kaynaklanmaktadır (4,41). Japonya da diet alışkanlıkları sebebiyle kontrol edilemeyen
hipertansiyon ve diet içeriğinde fazla miktarda doymuş yağ olmasının inme riskini artırdığı
söylenmektedir (4,42-44).
Coğrafi bölge. WHO’nun “Task Force” grubunun çalışmaları ile farklı çalışmalar sonucunda
önemli risk faktörlerinin coğrafi alanlara göre toplandığını tespit etmiştir (45).
b) Muhtemel Risk Faktörü Olarak Kabul Edilenler
Oral kontraseptif kullanımı. OKS özellikle iskemik inme olmak üzere beyin damar
hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür. OKS kullanan kadınların iskemik inme riski
kullanmayanlara göre 6-19 kat daha yüksektir. OKS östrojene bağlı olarak fibrinojen, F7, F8,
F9, F10 ve F12 pıhtılaşma faktörlerini yükselterek hiperkoagülopatiye yol açmaktadır (4,46).
Hareket azlığı. Fizik aktivitenin aterosklerotik hastalıklarda risk faktörleri üzerine olumlu
etkisi olduğu düşünülmektedir. Fakat fiziksel inaktivitenin inme üzerine etkisini saptamak
güçtür (5,44).
Obezite. Risk faktörü olarak obezitenin spesifik bir etkisi bilinmemektedir. Obezite kalp
hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür ve bu yolla ikincil inme sebeplerinden sayılabilir
(4).
Yüksek kan kolesterol düzeyi. Kolesterol düzeyinin düşürülmesi hem kardiyovasküler hem
de serebrovasküler sistem için yararlıdır. Japonya’da yapılan bir çalışmada inmeli hasta
otopsilerinde yüksek kolesterol düzeyleri olan hastalarda kortikal arter infarktlarının daha
6
yüksek olduğu bildirilmiştir (47). Hachinski ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada
artmış trigliserit ve LDL kolesterol düzeylerinin iskemik inme için bağımsız bir risk faktörü
olduğu saptanmıştır (48).
II) HASTALIKLAR VE HASTALIK BELİRLEYİCİLERİ
a) Kesin Risk Faktörü Olarak Kabul Edilenler
Hipertansiyon. Hipertansiyon yapılan çalışmalarda inme için yaştan sonra en önemli risk
faktörüdür (7,49). Sistolik ve diastolik hipertansiyon ile inme arasında kuvvetli, bağımsız bir
ilişki vardır. Yapılan çalışmalarda hem sistolik (>140 mmHg) hem de diastolik (>90 mmHg)
kan basıncı yükselmesinin önemli oranda inme riskini artırdığı bildirilmektedir. Hipertansiyon
ve inme arasındaki ilişki kadın ve erkeklerde, bütün yaş gruplarında ispatlanmıştır (50,51,52).
Collins ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, 5 yıl boyunca diastolik kan basıncında 5-6 mmHg
düşme sağlanmasıyla inmelerde % 42, sistolik kan basıncında 2.6 mmHg düşme
sağlanmasıyla da % 36 oranında düşme saptanmıştır (53).
Diabetes Mellitus. Diabet beyin damar hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür.
Diabetiklerde inme insidensi 2.5-3.5 kat artmaktadır (7). Diabetiklerde ayrıca hipertansiyon,
hiperlipidemi ve obezitenin de sık görülmesi nedeniyle inme riski artmaktadır. Diabet ayrıca
inme vakalarının mortalite ve morbiditesini de artırmaktadır. Diabetle hipertansiyonun sıklıkla
birlikte olması diabetin bağımsız bir risk faktörü olarak belirlenmesini zorlaştırmaktadır (54).
Hemorojik inmelerde diabetin risk faktörü olarak etkisi henüz kanıtlanamamıştır (55).
Geçici iskemik ataklar (GİA). GİA’lar bir sonraki inme için önemli bir risk faktörüdür. GİA
sonrası inme görülme ihtimali en fazla ilk ay içerisindedir ve bu risk yılda %15 - %20
dolayındadır. Tüm inmeli hastaların yaklaşık % 10’ u GİA öyküsü vermektedir (5,8-11,21).
Bogousslavsky ve arkadaşlarının yaptığı 1000 inme vakasının araştırılmasında hastaların
%
25’nde GİA olduğu tespit edilmiştir (56).
Kardiyovasküler hastalıklar. Kalp hastalıkları inme riskini 2-4 kat artırmaktadır.
Hipertansiyondan bağımsız koroner kalp hastalığı, konjestif kalp yetmezliği, EKG ile
7
saptanan sol ventrikül hipertrofisi, ST-T değişikliği, R yüksekliği inme için risk faktörüdür
(5,30,51). Beyin damar hastalıkları, kalp hastalıkları ile benzer risk faktörlerine sahiptirler ve
sıklıkla birlikte görülmektedirler, inme geçiren hastalarda kalp yetmezliği ve miyokard
infarktüsü geçirme yüzdesi oldukça yüksektir (57). Framingham çalışmasına göre inme riski
koroner kalp hastalığında 3 kat, kalp yetmezliğinde ise 5 kat artmaktadır (58). Rochaster,
Minnesota’da yapılan bir çalışmada koroner kalp hastalığı inme riskini 2.2, kalp yetmezliği de
1.7 kat artırmaktadır (59). Romatizmal kalp hastalığı olan hastaların % 20’si hayatlarının bir
döneminde tromboembolik hadise geçirmektedirler. Bu % 20’nin % 40’ı da serebral embolik
hadise kaynaklıdır. Bu hastalarda atrial trombus olması yada atrial fibrilasyon gelişmesi inme
riskini % 10’dan % 30-40’a kadar çıkarmaktadır (60).
Atrial fibrilasyon. İnme için önemli bir risk faktörüdür. Framingham çalışmasına göre 30-39
yaşları arasında atrial fibrilasyon için yaş spesifik insidens 0.2/1000 iken 80-89 yaşları
arasında 39/1000 olarak saptanmıştır. Diğer çalışmalarda bu bilgiyi doğrulamakta atrial
fibrilasyonun inme riskini 5 katına çıkardığını göstermektedir. Tüm iskemik inmelerin % 15’i
ve yaşlılarda iskemik inmelerin üçte biri atrial fibrilasyon ile birliktedir (61-64). Romatizmal
kalp hastalığı ile birlikte atrial fibrilasyonun bulunması inme riskini 17 kat artırmaktadır (60).
Sol ventrikül hipertrofisi (EKG ile). Framingham çalışmasına göre sol atrial dilatasyonu
olan hastalarda olmayanlara göre inme insidens ve mortalite oranının yüksek olduğu
saptanmıştır. İnmeli hastalarda yaş ve hipertansiyonun etkisiyle EKG bulgularının ortaya
çıktığı söylenmektedir (65,66).
Yüksek hematokrit ve fibrinojen düzeyi. Hematokrit ve fibrinojen düzeyinin yükselmesi
kanda hipervizkoziteye neden olmaktadır. Bu da ileri derecede stenozu olan büyük serebral
arterlerde tıkanmaya katkıda bulunmaktadır. Fibrinojen, aterogenez ve arteryel trombus
oluşumundan sorumludur.Yapılan çalışmalar inme ve kardiyovasküler hastalık insidensinde
fibrinojenin bağımsız bir risk faktörü olduğunu göstermektedir. Ayrıca fibrinojen inme için
yaş, yüksek hematokrit düzeyi, obezite, hipertansiyon ve diabet gibi risk faktörleri ile pozitif
korelasyon göstermektedir (4,5).
8
Migren. İnme ve migren ilişkisi konusunda belirsizlik vardır. İnme hastalarının % 10’unda
migren öyküsü vardır. Bu oran genel popülasyonda görülme oranına yakındır. Migren kesin
risk faktörü olarak kabul edilmekte ancak daha geniş çalışmalara ihtiyaç vardır (5).
Hiperhomosisteinemi. Çocukluk ve genç erişkinler için bilinen bir risk faktörü olduğu ve
inmeye yol açabileceği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir (67).
b) Muhtemel Risk Faktörü Olarak Kabul Edilenler
Hipotiroidi ve hiperürisemi : Hipotiroidinin kolesterol düzeyini yükselterek ve kalpte aritmi
sonucu iskemik inme’ye yol açtığı iddia edilmektedir.
III. ASEMPTOMATİK YAPISAL LEZYONLAR
Asemptomatik karotis stenozu. Beyin damar hastalığı öyküsü olmayan bir kişide fizik
muayenede karotis üfürümü saptanması inme riskini artırmaktadır. Üfürüm duyulan taraf ile
ilk serebral infarkt gelişen arter alanı her zaman paralellik göstermemektedir. Karotis üfürümü
olanlarda yıllık inme insidensi % 1-2 oranındadır. Genel popülasyonda 65 yaş üzerinde
anlamlı (% 50’nin üzeri) asemptomatik karotis stenozu saptanmıştır (68).
Muhtemel risk faktörü olarak kabul edilen kişilik tipi, mevsim-iklim, hayat tarzı ile ilgili
(fizik inaktivite, obezite, diet, stres, sosyoekonomik özellikler, zararlı madde kullanımı), kalp
hastalıkları (spontan eko kontrastı, patent foramen ovale, atrial septal anevrizma, mitral valv
prolapsusu), hematolojik göstergeler (hematokrit, antikardiolipin antikorları, homosistein,
lipoprotein fraksiyonları, lipoprotein-a, protein C,S ve antitrombin III) ve subklinik hastalıklar
(aortik aterom, intimal medial kalınlaşma, MRI’da sessiz infarktlar, B6-B12 ve folat
düşüklüğü, infeksiyon) ile ilgili çalışmalar devam etmektedir (30).
9
İNTRASEREBRAL HEMORAJİ
Her zaman fatal bir hastalık olarak görülmüştür. Bilgisayarlı beyin tomografisi’nin günlük
kulanıma girmesinden itibaren daha küçük hemorajilerinde tanınmaya başlaması ile mutlak
fatal olmadığı anlaşılmıştır. NINDS kriterlerine göre inme başlığı altında incelenen
subaraknoid kanama ve arteryovenöz malformasyona bağlı kanamalar çalışma kapsamına
girmediği için detaylı olarak bahsedilmeyecektir.
Epidemiyoloji
Yapılan çalışmalarda intraserebral kanamanın insidensi ve tüm inmeler içindeki yeri, ırklar ve
coğrafi bölgeler arasında farklılıklar göstermektedir. Amerika ve Avrupa’daki çalışmalarda
tüm inmeler arasındaki yeri yaklaşık %10 iken Asya kökenli çalışmalarda % 20-25
civarındadır (3,20,28). Ayrıca siyah ırkta da beyaz ırka göre daha sık gözükmektedir. BT’nin
rutine girmesi ile daha önceleri infarkt olarak kabul edilen küçük kanamalarında tanınmaya
başlamasıyla birlikte, risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile insidens tüm dünyada
azalmaya başlamıştır (69).
Patoloji
Spontan intraserebral hemoraji başlıca derin yerleşimli serebral yapılarda meydana gelir. En
sık lokalizasyon bazal ganglionlardır. Putaminal kanama vakaların yaklaşık % 35’inde ortaya
çıkar. Daha sonra sırasıyla lober veya subkortikal beyaz madde (% 30), talamus (% 15),
serebellum (% 5-10) ve pons (% 5) gelmektedir.
Etyoloji
İntraserebral kanamaya yol açan faktörler 4 başlıkta incelenebilir.
1) Anatomik faktörler
2) Hemodinamik faktörler
3) Hemostatik faktörler
4) Diğer faktörler
10
Anatomik faktörler
- Lipohyalinosis ve mikroanevrizmalar
- Mikroanjiyomlar
- Septik artrit ve mikotik anevrizmalar
- Moyamoya sendromu
Hemodinamik nedenler
- Arteryel hipertansiyon. Kronik hipertansiyon, intraserebral kanamalar için en sık saptanan
risk faktörüdür (70). Primer intraserebral kanamanın en sık nedeni olarak gözlenen
lipohyalinozis ve mikroanevrizmalar gibi dejeneratif değişiklikler hipertansiyon etkisi altında
oluşmaktadır. Bu değişikliklerin başlıca etkilediği küçük perforan arter dallarının yerleşim
yerleri, hipertansiyona bağlı en sık kanama bölgeleridir. Hastaların yaklaşık üçte ikisinde
putamen ve talamus, sonra da sırasıyla pons (% 10-15), serebellum (% 10) ve hemisferik ak
madde (% 5-10) tutulur. Fakat tüm bunlara rağmen intraserebral kanamalarda hipertansiyon
mutlak risk faktörü değildir. Tüm intraserebral kanamalarda hipertansiyon prevalansı % 45-60
civarında saptanır (24,56).
Hemostatik faktörler
Antikoagülanlar. Kronik oral antikoagülan kullanımı intrakranial hemoraji için bağımsız bir
risk faktörüdür. İntraserebral kanamaların yaklaşık %10’luk kısmını oluşturur. Oral
antikoagülan kullananlarda risk 7-10 kat artmaktadır. Hipertansif intrakranial kanamalara göre
daha büyük boyutlarda olma eğilimi taşırlar ve prognozları da daha kötüdür (71).
Antiagregan ilaçlar. İntraserebral kanama için minör bir risk teşkil etmektedir, mutlak risk
oldukça düşüktür (72).
Trombolitik tedavi. Ölümcül seyreden majör bir komplikasyon olarak intraserebral
kanamalara neden olurlar. Miyokard infarktüsü sonrası parenteral kullanımda % 1 oranında
saptanmıştır (73). Genellikle ilk 24 saatte ortaya çıkar ve hastaların % 75’inde kanama
loberdir.
11
Hematolojik hastalıklar. Hemofili, lösemi ve trombositopeni yer almaktadır. İntraserebral
kanamaların % 5-10’unu oluştururlar.
Diğer faktörler
- İntraserebral tümörler
- Vaskülitler
- Amiloid anjiyopati
- Sempatomimetik ilaçlar. En iyi bilineni amfetamin ve metamfetamindir. Diğerleri
fensiklidin, efedrin, LSD, fenilproponolamindir. Sıklıkla lober kanamaya neden olurlar.
Kokain de nazal ve parenteral kullanımı sonucu intraserebral kanama yapabilmektedir ( 74).
12
İNMELİ HASTALARDA PROGNOZ
Prognozun anlamı, kişi veya bir hasta grubunun seyridir. Tedavi alan hastalarda bu gruba
dahildir ve sonuçta tedaviden etkilenen bir parametredir. İnme üzerine yapılan prognoz
çalışmaları genellikle tedavi alan hastalar ile yapılan çalışmalardır.
Uluslararası impairment, disabilite ve handikap sınıflamasına (ICIDH) göre bir hastalık 4
aşamada incelenir, ingilizce olarak bunlar; patoloji, impairment, disabilite ve handicap.
Patoloji. Bir organda oluşan hasar veya anormal gelişimdir.
Tutulum. Spesifik bir fizyolojik yada anatomik fonksiyonun kaybıdır. Fakat tüm patolojiler
bir eksiklik oluşturmaz, örneğin inme sessiz kalabilir. Spesifik ölçümlere dayanır; bilinç
durumunu ölçen Glaskow Koma Skalası, oryantasyonu ölçen MMSE (Mini Mental State
Examination) gibi.
Sakatlık (fonksiyonel yetersizlik). Normal bir insanın yapabileceği düşünülen bir hareketi
yapamama veya kısıtlı yapabilmektir; örneğin yürüyememe gibi. Bir çok ölçümde günlük
yaşam aktiviteleri üzerinde durulur. Tuvalet ihtiyacını giderme, merdiven çıkma, yürüme,
banyo yapabilme, yemek yeme, giyinme bunların başlıcakarıdır. En yaygın kullanılan
fonksiyonel yetersizlik ölçeği Barthel günlük yaşam aktiviteleri ölçeğidir.
Handikap. Fonksiyonel yetersizlikten kaynaklanan, o kişiye ait hayatında sınırlanmadır.
Handikap başlıca günlük yaşam kalitesindeki değişikliği yansıtır. Handikap ölçümlerinde en
kullanışlı olan Modifiye Rankin Skalasıdır. Objektif ve subjektif elemanlar içerir. Bu ölçekte
3, 4, ve 5 olarak belirlenen değerler günlük ihtiyaçlarında başkalarına olan bağımlılığı
gösterirken,
1
ve
2
değerlerinde
hasta
hayatını
başkalarına
bağımlı
olmadan
sürdürebilmektedir. Bu sayede hastalar prognoz açısından iyi ve kötü olarak ayrılabilmektedir.
Bu iki gruptan birincisi günlük yaşam aktivitelerini sürdürmede başkalarına bağımlı olmayı
diğeri de bağımsız olmayı gösterir.
13
Ölüm oranı
İnme nedeni ile ölüm riski inme sonrası ilk haftalarda en yüksek seviyededir. Genellikle
çalışmalarda da erken dönem prognozu için verilen süre ilk 30 günlük dönem sonudur. Daha
uzun süreli prognoz içinde 6 ay, 1 yıl, 2 yıl ve 5 yıllık dönemler çalışılır. Çalışmalarda erken
ve geç dönem prognozları açısından farklılıklar izlenmektedir (19,20,75).
Her iki inme patolojik tipi beraber ele alındığında ilk 30 günde fatalite oranı % 15-30 arasında
bildirilmiştir (19-21,75). Hemorajik inmelerde hem erken hem de geç dönemde ölüm riski
daha yüksektir. Hatta iskemik inmelerin majör tiplerinden bile daha ölümcüldür.
İskemik inme sonrası olgu ölüm oranı. İskemik inmelerde fatalite oranı 30. günde %10,
6. ayda % 20, birinci yıl sonunda % 25 civarındadır (76). Kırkbeş yaşın altındakilerde 30
günlük ölüm oranı % 2 kadar daha düşüktür. Yaş dışında iskemik inme sonrası prognozu
belirleyen ana faktörler, infarktın boyutu ve lokalizasyonudur (77)
Hemorajik inme sonrası olgu ölüm oranı. Eskiden yüksek oranda ölümcül bir hastalık
olarak bilinmekle birlikte bilgisayarlı beyin tomografisinin rutin olarak kullanıma girmesiyle
birlikte 30 günlük ölüm oranı % 50’ye kadar düşmüştür. Altıncı ayda ölüm oranı % 60
civarındadır. Sonraki yıllarda ölüm riski, iskemik inmeye benzer şekilde yıllık % 4’lük oranda
devam eder (76). Hemorajik inmelerde ölüm, genellikle ilk 3 gün içinde ve başlıca primer
nörolojik hasara bağlı gelişir (21). İntraserebral kanamalarda, inmenin başlangıcındaki bilinç
düzeyi, hematomun boyutu, kitle etkisinin varlığı, hidrosefali gelişimi, ventrikül içi
kanamanın varlığı ölüm riskini artırdığı ifade edilmektedir (78).
Ölüm Nedenleri
Primer nörolojik hasar. İnmeli hastalarda ilk bir hafta içindeki en sık ölüm nedeni primer
nörolojik hasardır (21). Beyin sapı lezyonlarında solunum merkezinin baskılanması nedeniyle,
supratentoryal lezyonlarda da herniasyon sebebiyle ölüm gerçekleşir (21). Beyin sapını
ilgilendiren masif iskemik inmelerde ilk saatlerde ölüm gözlenebilir. İlk ay içindeki ölümlerin
yarısını iskemik inmeler oluşturur ki bunun sebebi de iskemik inme sıklığının daha fazla
olmasıdır.
14
İmmobiliteye bağlı nedenler. İlk günleri yaşayarak geçirebilen hastalarda, inmenin neden
olduğu immobiliteye bağlı nedenler öne çıkar (21). Özellikle bakımın iyi olmadığı, üçüncü
dünya ülkelerinde gözlenir. Pulmoner embolizm; extremite derin venöz yapılarında
hareketsizliğe bağlı olarak flebotromboz gelişir. Buradan kalkan embolik yapılar akciğerde
emboli yaparlar. Aspirasyon ve pnömoni; erken ve geç dönemde önemli bir ölüm nedenidir.
Yutma güçlüğü sonrası aspirasyon, sekresyon hareketlerinde azalma, atelektazi gibi nedenler
sonrası oluşur. Tüm hastaların 1/3’ ünde gelişmektedir. İmmobiliteye bağlı ölümler arasında
en sık tesbit edilendir (79,80). Üriner enfeksiyonlar; üriner kateterizasyon, mesane ve external
sifinkter fonksiyon bozukluğu sonucu gelişir. Geç dönemde sepsise neden olarak ölüme yol
açabilmektedir. Diğer ölüm nedenleri; bası yaraları ve dehidratasyondur.
Kardiyak nedenli ölümler. İlk 6 aydan sonra inmeli hastalarda en sık ölüm nedeni kalp
hastalıklarıdır (76). Kalp hastalıkları, inmeye eşlik edebilir, inmenin nedeni olabilir yada
inmenin sonucu olabilir. Myokard infarktüsü, aritmiler veya kalp yetmezliği nedeniyle
ölümler, 1 yıldan sonra ölen hastaların %50’sini oluştururlar.
Tekrarlayan inmeye bağlı ölümler. İnmeli hastalarda erken ve geç dönemdeki ölümlerin %
10 luk bir kısmından tekrarlayan inmeler sorumludur (2,76).
Vasküler olmayan nedenler. Çok çeşitli nedenlere bağlı olabilmekle birlikte en önemlileri
maligniteler ve kazalardır.
Bağımlılık
İnme, hastalarda günlük yaşam aktivitelerini sürdürmelerini engelleyen ve başkalarına bağımlı
hale getiren nörolojik hasar bırakır. İnme sonrası hayatta kalan hastalar az veya çok düzelme
gösterirler. Fonksiyonu bozulmuş nöronların tekrar çalışması, nöroplastisite ya da uyum
mekanizmalarının gelişmesi gibi sebeplerle bu iyileşme sağlanır. İyileşmenin derecesi her
hastada farklıdır ve genelde erken dönemde en belirgindir. Kimi zaman 1-2 yıla kadar
uzayabilir ancak ilk 6 aydan sonra genellikle hasta ulaşabileceği iyileşme düzeyine ulaşır (81).
15
İnme sonrasında hastaların % 40’ı ilk ay içerisinde, %50’si 6. ayda bağımsız yaşayabilir
düzeydedir. Bağımlılık oranları inmenin patolojik tipleri arasında belirgin faklılık gösterir.
İskemik inmede birinci yıl sonunda hastaların % 50-55’i bağımsız yaşarken, hemorajik
inmelerdeki oran yalnızca % 25’dir (77,82). Bu farkı yaratan başlıca sebep, ölüm oranları
arasındaki farktır. Her iki inme tipinde de hayattaki hastaların 2/3’ü bağımsız
yaşayabilmektedir (82).
Yaş, inmenin ciddiyeti, çalışmanın yapıldığı hastanenin özelliği, hastaneye ulaşma süreleri
arasındaki farklılık, hasta sayılarında ve tedavilerindeki değişkenlik gibi sebeplerle prognostik
çalışmalar arasında farklılıklar vardır. Prognozu her hasta için ayrı ayrı tahmin etmek ve
değerlendirmek gerekir. Hastaların prognozunu etkileyen faktörler şu şekilde sıralanabilir
(19,83,84).
Demografik özellikler;

Yaş

Cinsiyet
Klinik özellikler;

Atrial fibrilasyon

Kalp yetmezliği

Diabetes mellitus

Üriner inkontinans

Ateş

Öyküde inme mevcudiyeti

Bilinç bozukluğu

Ağır motor defisit

Kognitif bozukluk

Tam anterior dolaşım inmesi
16
Laboratuvar;

Hiperglisemi

Yüksek hematokrit değeri

Lezyonun büyüklüğü

Kitle etkisi

İntraventriküler kanama

EKG’de patolojik özellik

Hidrosefali
Tekrarlayan İnme
Tekrarlayan inmeler ilk inmeden sonra erken dönemde en fazladır. İlk iskemik inmeden sonra
hastaların % 2-3’ü ilk 30 günde, %8-9’u ilk 6 ay içinde , %10-15’i ilk 1 yılda tekrarlayan inme
geçirirler (85). Aynı yaş ve cinsteki kişilere göre yaklaşık 10 kat artmış bir risk altındadırlar.
İskemik inmede, total anterior dolaşıma ait patolojilerde tekrarlayan inme riski daha az iken
parsiyel anterior ve posterior dolaşım inmelerinde erken dönemde risk oldukça yüksektir (77).
Hemorajik inmelerde de tekrarlama riski ilk yılda yaklaşık % 7 civarındadır (86). Hemorajik
inmelerde tekrarlayan inmelerin 1/4' nün yine hemorajik vasıfta olduğu gözlenmiştir.
Hipertansiyon, kalp kapağı hastalığı, kalp yetmezliği, atrial fibrilasyon, diabetes mellitus
varlığı tekrarlayan inme için anlamlı bir gösterge olarak bulunmuştur fakat sonuçlar
çelişkilidir (87,88).
17
HASTA SEÇİMİ VE YÖNTEM
Bu çalışmamızda Nisan 2002-Mart 2003 yılları arasında Dr.Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve
Araştırma Hastanesi Nöroloji Kliniği’nde yatırılarak izlenen, daha önce hiç inme öyküsü
olmayan ve WHO kriterlerine göre inme tanısı almış 100 hasta randomize şekilde seçildi ve
prospektif olarak değerlendirildi.
Çalışmaya Alınma Ölçütleri
1) 45-85 yaş arasında olmak
2) İlk defa inme geçiriyor olmak
3) Subaraknoid kanama, epidural ve subdural hematom, Arterio-venöz malformasyon’a
bağlı intraserebral kanama olmaması
4) İnme nedeni olabilecek diğer nedenlerden vaskülit, travma, koagülopati, tümör ve ilaç
kullanımının olmaması
5) Görüntüleme yöntemlerinden ( kranial tomografi ve manyetik rezonans görüntüleme)
birinde lezyonun gösterilmiş olması
Bu kriterlere uymayan hastalar çalışmanın dışında bırakılmıştır. Tüm hastaların ayrıntılı
olarak nörolojik muayeneleri yapılmış olup demografik bilgileri dosyalarına kayıt
edilmiştir.
Demografik Veriler
Önceden hazırlanmış olan anket formu (ek-1) kullanılarak her hasta için yaş, cinsiyet,
ailesi ile birlikte veya yalnız yaşama, birinci derece aile bireylerinde inme öyküsünün
varlığı, kronik hastalıkların varlığı (hipertansiyon, konjestif kalp yetmezliği, diabetes
mellitus, atrial fibrilasyon), inme türü, inme öncesi dönemde demans öyküsünün varlığı,
sigara kullanımı, periferik ateroskleroz varlığı, inme öncesi dönemde geçici iskemik atak
öyküsünün varlığı saptanarak hasta dosyalarına kaydedildi.
18
Nörolojik Değerlendirme
Tüm hastaların hastaneye yatışlarından sonraki ilk 24 saat içerisinde ve 6. ay
kontrollerinde
nörolojik
muayeneleri
ayrıntılı
olarak
yapılmıştır.
Kişiler
arası
değerlendirme farkı olmaması için hastalar, hastaneye yatışlarında ve 6. ay kontrollerinde
aynı hekim tarafından değerlendirilmiştir. WHO kriterlerine göre hastaların inme türü
saptandı. İnme öncesi demans varlığının saptanması için hasta yakınlarından yardım
alındı, bunun için de daha önce demans tanısı almış olması ya da en az 6 aydır olan ciddi
bilişsel fonksiyonlarda yetersizlik sorgulandı. İnme şiddetini saptamada North
Scandinavina Stroke Scale (NIHSS) (ek-1) kullanıldı, bağımlılığı saptamada ve
fonksiyonel iyileşmeleri değerlendirmede Modifiye Rankin Skalası (ek-1) kullanıldı.
NIHSS<6 = hahif derecede inme, NIHSS≥6 = ciddi derecede inme olarak değerlendirildi.
Modifiye Ranki Skalasına göre 1 ve 2 puan alanlar bağımsız, 3 ve üzerinde puan alanlar
bağımlı olarak yaşamayı devam ettirmektedirler. Hastaların hastaneye yatışlarında ve 6 ay
kontrollerinde aldıkları skorlar hasta dosyalarına kayıt edilerek iyileşme oranları
hesaplanmıştır.
Radyolojik Değerlendirme
Tüm hastalara gelişlerinde ve takiplerinde bilgisayarlı tomografi veya manyetik rezonans
görüntüleme yöntemlerinden biri uygulanmıştır. Tümör, subaraknoid kanama, AVM,
subdural ve epidural kanamalar dışlandıktan sonra lezyonlar iskemik ve hemorajik olmak
üzere iki ana grupta toplanmıştır.
19
İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME
Sıklık dağılımlarının yanı sıra cinsiyet ve yaş grupları açısından risk faktörlerinin durumunun
değerlendirilmesinde ki-kare testi uygulanmıştır.
6 ay süreyle izlenen hastalarda sağ kalım oranları Kaplan-Meier yöntemiyle; sonuçlara etki
eden faktörlerin belirlenmesi ise multiple lojistik regresyon ve cox regresyon yöntemleriyle
gerçekleştirilmiştir.
Regresyon analizi yapılırken tekrarlayan inme, ilk 28 günde ölüm ve ilk 6 ayda ölüm
değişkenleri, 2 seçenekli kategorik düzende olduğundan ve bu değişkinler bağımlı değişken
olarak ele alındığından, binary lojistik regresyon tekniği kullanılmıştır. Anlamlılık düzeyi
olarak %5 olasılık değeri (p<0.05) karar noktasını oluşturmuştur. Bağımsız değişkenler
(potansiyel risk faktörleri) olarak, cinsiyet, yalnız yaşama, ailede inme öyküsü, inme cinsi,
hipertansiyon olup olmaması (ayrıca atrial fibrilasyon, kalp yetmezliği ve diabetin eşlik edip
etmemesi), periferik ateroskleroz olup olmaması, inme öncesi demans varlığı, sigara
kullanımı, tia varlığı, inme tekrarı olup olmaması iki seçenekli kategorik değişken şeklinde ele
alınmıştır. Yaş, NIHSS ve Rankin skalası değeri açısından karşılaştırmalar ise ölçümsel
değişken olarak analiz edilmiştir. Ayrıca ilk 6 ayda ölen ve hayatta kalan kişilerde bu
indekslerin geliş skorları açısından karşılaştırmalar bağımsız gruplarda t testi ile; sağ kalan
hastaların bu skorlar açısından geliş ve 6. ay değerlerinin karşılaştırılması ise eşleştirilmiş
gruplarda t testi ile analiz edilmiştir.
Analizlerde öncelikle her bir risk faktörü tek tek, daha sonra ise bütün faktörler birlikte
regresyon modeline dahil edilmiştir. Tüm değişkenlerin birlikte ele alınması yoluyla analizin
yapıldığı “enter” yöntemi, daha sonra ise bağımsız değişkenlerin birbirleri ile etkileşimlerini
de
gözeterek
analizin
yapıldığı
“forward
conditional”
yaklaşımı
ile
analizler
gerçekleştirilmiştir. Bu analiz yaklaşımlarında birbiri ile çelişen sonuçlar olmamıştır. Veriler
hasta dosyalarından bizzat araştırmacı tarafından SPSS 11.05 bilgisayar paket programında
elektronik ortama geçirilmiş ve analiz edilmiştir.
20
SONUÇLAR
Hastaneye yatarak tedavi gören ve ilk kez inme geçirmiş olan toplam 100 hasta çalışmaya
alındı. Hastaların tümü prospektif olarak değerlendirildi. Hastaların 60’ı erkek, 40’ı kadındı.
Tüm hastaların yaş ortalaması 66.46 ± 9.95’idi. Erkeklerin yaş ortalaması 65.78 ± 9.76,
kadınların yaş ortalaması ise 67.47 ± 10.27’idi. Hastaların inme tipleri iskemik inme ve
hemorajik inme olarak iki gruba ayrıldığında, 76 tanesi iskemik inme, 24 tanesi hemorajik
inme olarak değerlendirildi. İlk 28 günlük ölüm oranı %12 olarak bulundu. Çalışma grubunun
karekteristik özellikleri tablo-1a ve 1b’de verilmiştir. Hastaların tümünde acil serviste ilk
görüldükleri zaman beyin tomografisi ile görüntüleme yapılmıştır. Toplam 4 hasta 6. ay
takiplerine gelememiş olup, yakınlarına telefon ile ulaşılarak sorularımızı yanıtlamışlardır.
6 Aylık Mortalite
6 ayın sonunda toplam 14 hasta öldü. 6 aylık ölüm oranı % 14’idi. Ölen hastaların inme
tipleri arasındaki dağalımı; 12 hasta (% 86) iskemik inme, 2 hasta (% 14) hemorajik inme
şeklindeydi.
Ölen
14
hastanın
9’u
erkek,
5’i
kadındı.
Ölümlerin
%
78’i (11 hasta)
inme
ile
ilişkiliydi,
diğer nedenler
1 hasta kalp
yetmezliği,
hasta
1
malign
tümör ve diğer
1
hasta
belirlenemeyen
nedenlerden
kaybedildi.
DEĞİŞKEN
n
%
Cinsiyet
60
40
76
24
44
56
3
97
6
94
7
93
35
65
11
89
42
58
27
73
16
84
6
94
60
40
76
24
44
56
3
97
6
94
7
93
35
65
11
89
42
58
27
73
16
84
6
94
erkek
kadın
İnme Tipi
iskemik
hemorajik
Hipertansiyon
var
yok
Diyabet
var
yok
Kalp yetmezliği
var
yok
Atrial Fibrilasyon
var
yok
İki ve daha fazla risk var
yok
Yalnız yaşama
var
yok
Sigara içimi
var
yok
Aile öyküsü
var
yok
İnme öncesi demans var
yok
Periferik ateroskleroz var
yok
Fonksiyonel Sonuçlar
100 hastanın geliş ortalama NIHSS skoru 5.3’idi. 6 ayın sonundaki ortalama NIHSS
skoru ise 2.1 olarak saptandı. Geliş NIHSS skoru ≥ 17 olanlar 6. ayın sonunda yaşamıyorlardı
çünkü bu hastaların hastaneye başvurdukları zamanki nörolojik muayenelerinde bilinçleri
kapalıydı. 6. ayın sonundaki Modifiye Rankin Skalası değerlerinin dağalımı; 27 hasta skor 1,
24 hasta skor 2, 16 hasta skor 3, 7 hasta skor 4 ve 26 hasta ( 6. ayın sonunda toplam 26 hasta
öldü) skor 5 olarak saptandı. ( Tablo-8 )
21
İnme Tekrarı
100 hastanın 11 tanesi 6 ay içerisinde reküren inme geçirdi. Bu rekürren inmelerin 8
tanesi iskemik inme, 3 tanesi hemorajik inme olarak saptandı. Cinsiyet dağalımı, 7 erkek ve 4
kadın şeklindeydi.
Ölüm Riski
6 aylık ölüm riski tahmininde bağımsız değişkenleri değerlendirmek için cox orantılıhazards regresyon analizi kullanıldı. Bu analize; yaş, cinsiyet, yalnız yaşama, sigara içimi,
demans, hipertansiyon, kalp yetmezliği, atrial fibrilasyon, diabet, GİA, periferik ateroskleroz
ve NIHSS skoru sonucu belirlenen inme şiddeti dahil edildi. Tablo-4’de gösterilmiştir. 6 aylık
ölüm olasılığını değerlendirmede en iyi belirleyiciler; yalnız yaşama ve NIHSS değeri ile
belirlenen inme şiddeti olarak saptandı.
Bağımlılık Riski
Toplam 100 hastada, Modifiye Rankin Skalası ≥ 3 olanlarda bağımlılık riskini
değerlendirmede lojistik regresyon kullanıldı. Kullanılan değişkenlerde, tekli değişken
ve
çoklu değişken analizi uygulandı. 6. ayın sonunda bağımlılık tahmini için en iyi değişken
NIHSS değeri ile belirlenen inme şiddeti olarak saptandı. Ayrıca inme öncesi demans ile iki
ve daha fazla risk faktörünün birlikteliği bağımlılık tahmininde yakın ilişkili bulundu.
Tekrarlayan İnme Geçirme Riski
Hangi risk faktörlerinin rekürren inme üzerinde etkili olduğunu göstermek için cox
regresyonu kullanıldı. Sonuçlar tablo-2 de gösterilmiştir. İnme rekürrensi riski açısından en iyi
tahmin edici faktörler sırasıyla periferik ateroskleroz, inme öncesi demans varlığı ve NIHSS
değeri ile hesaplanan inme şiddeti olarak saptandı.
22
Çalışma Grubunun Karakteristik Özellikleri
Tablo-1a
DEĞİŞKEN
ORTALAMA ± SS
66.46 ± 9.95
5.31 ± 4,0
3.51 ± 1.05
YAŞ
NIHSS skoru
RANKIN indexi
Tablo-1b
23
İNME TEKRARI
RİSK FAKTÖRLERİ
Univariate Model
Yaş (yaşın her yılı için)
Cinsiyet
İnme tipi
Hipertansiyon
Risk iki yada daha fazla
Sigara
Yalnız yaşama
İnme öncesi demans varlığı
Periferik ateroskleroz
Aile öyküsü
Gel nihss (skalanın her birimi için)
Alt nihss (skalanın her birimi için)
Gel rankin (skalanın her birimi için)
Alt rankin (skalanın her birimi için)
1,073 (0,994-1,158)
1,11 (0,325-3,792)
0,749 (0,199-2,825)
0,275 (0,059-1,273)
1,041 (0,305-3,556)
0,727 (0,213-2,484)
3,506 (0,924-13,308)
8,872 (2,681-29,458)
10,441 (3,010-36,219)
2,366 (0,722-7,754)
1,248 (1,101-1,415)
1,286 (0,712-2,323)
1,265 (0,687-2,329)
2,542 (0,332-19,470)
Tablo-2 : Cox regresyonu sonucu, inme tekrarı riski açısından en iyi tahmin edici faktörler
sırasıyla periferik ateroskleroz, inme öncesi demans varlığı ve NIHSS değeri ile hesaplanan
inme şiddeti olarak saptandı.
Cinsiyet
İnme tipi
iskemik inme
Hemorajik
inme
Toplam
Toplam
erkek
kadın
46
%76.7
30
%75
76
%76
14
%23.3
10
%25
24
%24
60
%100
40
%100
100
Ki-kare: 0.37
p=0.84
Tablo-3 : İnme tipinin cinsiyete göre dağılımı
24
İLK 6 AYDAKİ ÖLÜM ORANI
RİSK FAKTÖRLERİ
Yaş (yaşın her yılı için)
Cinsiyet
İnme tipi
Hipertansiyon
1
Risk iki yada daha fazla
Sigara
Geliş
0
Kişi
Yalnız
yaşama
sayısı
İnme öncesi demans
6.ay varlığı27
Periferik ateroskleroz
Aile öyküsü
Gel nihss (skalanın her birimi için)
Gel rank (skalanın her birimi için)
Univariate Model
1,052 (1,005-1,102)
0,882 (0,405-1,920)
0,797Rankin
(0,335-1,897)
Skoru
0,562
(0,244-1,292)
2
3
4
0,681 (0,286-1,619)
160,820 (0,372-1,807)
22
34
3,776 (1,633-8,639)
5,250 (2,423-11,373)
24
16
7
3,847 (1,451-10,203)
1,466 (0,653-3,288)
1,280 (1,175-1,393)
2,428 (1,469-4,012)
Multivariate Model
1,008 (0,944-1,078)
1,403 (0,393-5,012)
0,275 (0,067-1,135)
0,873 (0,223-3,423)
5
1,971 (0,591-6,576)
1,654
28 (0,374-7,307)
4,774 (1,439-15,835)
3,592
26(0,947-13,618)
0,980 (0,320-3,004)
1,328 (0,502-3,514)
1,357 (1,139-1,617)
1,697 (0,630-4,571)
İnme Tipi
Geliş NIHSS
6. ay NIHSS
Geliş Rankin Skalası
6. ay Rankin Skalası
iskemik inme
hemorajik inme
iskemik inme
hemorajik inme
iskemik inme
hemorajik inme
iskemik inme
hemorajik inme
Ortalama ± SS
İstatistiksel
Anlamlılık
t : 0.252
p : 0.80
t : 1.037
p : 0.30
t : 0.394
p : 0.69
t : 0.192
p : 0.84
7.25 ± 4.90
6.95 ± 5.02
2.26 ± 2.31
1.64 ± 1.41
3.76 ± 1.01
3.66 ± 1.12
2.05 ± 0.97
2.00 ± 1.06
Tablo-4 : Cox regresyonu sonucu, 6 aylık ölüm olasılığını değerlendirmede en iyi
belirleyiciler; yalnız yaşama ve NIHSS değeri ile belirlenen inme şiddeti olarak saptandı.
İnme tipi
iskemik
hemorajik
inme
inme
Ölüm oranı
Toplam
Istatistiksel
anlamlılık
ilk 28 günde
7 (%58)
5 (%42)
12 (%100)
ki kare: 1.36
p: 0.24
6 ay içinde
12 (%86)
2 (%14)
14 (%100)
ki kare: 0.14
p: 0.71
* Yüzdeler satır değerleri ile hesaplanmıştır
Tablo-5 : İlk 28 gün ve sonrasındaki ölüm oranının inme tipine göre dağılımı
25
Cinsiyet
Ölüm oranı
Toplam
Istatistiksel
anlamlılık
Erkek
Kadın
ilk 28 günde
6 (%50)
6 (%50)
12 (%100)
ki kare: 3.56
p: 0.05
6 ay içinde
9 (%64)
5 (%36)
14 (%100)
ki kare: 1.4
p: 0.23
* Yüzdeler satır değerleri ile hesaplanmıştır
Tablo-6 : İlk 28 gün ve sonrasındaki ölüm oranının cinsiyete göre dağılımı
Ortalama ± SS
Geliş Rankin Skalası
6. ay Rankin Skalası
Geliş NIHSS
6. ay NIHSS
3.51 ± 1.05
2.04 ± 0.98
5.31 ± 4.00
2.12 ± 2.15
İstatistiksel
Anlamlılık
t : 17.46
p : 0.00
t : 9.91
p : 0.00
Tablo-7 : Bağımlılık ve inme şiddeti göstergesi olan skalaların geliş ve 6. ay karşılaştırılması
Tablo-8 : Geliş ve 6. ay kontrollerindeki bağımlılık oranlarının karşılaştırılması
26
Tablo-9 :
İnme tipine göre geliş ve 6. aydaki kontrollerde inme şiddeti ve bağımlılık
göstergesi olan skalaların dağılımı
27
TARTIŞMA
İnme hemen hemen tüm dünyada halen sağlık ve işgücü kaybına neden olan en önemli
sağlık sorunlarından biridir. İnme vakalarının önlenmesi hem kişisel hem de halk sağlığı
açısından öncelikli bir amaçtır. İnme risk faktörlerinin bilinmesi, hastalığın morbidite ve
mortalite riskine etkisinin azaltılması ülkelerin sağlık programlarında önemli yer tutmaktadır.
İnme vakalarının önlenmesinde en önemli nokta, artmış risk faktörlerini taşıyan kişilerin
belirlenmesi ve bu risk faktörlerinin en aza indirgemeye çalışılmasıdır. Her ne kadar bazı risk
faktörleri azaltılabilse de yaş, cinsiyet, ırk, aile hikayesi, etnik grup gibi bazı risk faktörlerini
değiştirmek imkansızdır. Değiştirilebilir risk faktörleri hipertansiyon, kalp hastalıkları,
diabetes mellitus, hiperlipidemi, asemptomatik karotis stenozu, sigara içimi ve alkol
kullanımıdır.
Randomize klinik çalışmalar bu risk faktörlerinin tedavi ve modifikasyonunun inme
riskini azaltabildiğini göstermiştir (4,31).
İnme sıklığı ve prognoz özelliklerini araştıran çok sayıda çalışma mevcuttur. Bu
çalışmaların büyük kısmı gelişmiş ülkelerdendir. Bütün bu çalışmaların sonuçları
göstermektedir ki inme insidensi ve ölüm oranları ülkeler arasında, ırklar arasında ve
sosyoekonomik düzeyle de ilişkili olarak değişkenlik göstermektedir. Onbir farklı ülkeden 21
toplumun incelendiği WHO MONICA çalışmasında en yüksek insidens saptanan Finlandiya
Kuopio’da inme sıklığı İtalya Friuli’ye göre 3 kat fazla bulunmuştur (90). Aynı çalışmada yine
ölüm oranları da farklı bulunmuş ve Doğu Avrupa’daki inme ölüm oranlarının İskandinav
popülasyonundakine göre 3 kata yakın yüksek olduğu saptanmıştır (91). Aynı şekilde ölüm
sebepleri ve zamanları konusunda da farklılıklar mevcuttur (92). Bu farklılıkları yaratabilecek
çeşitli sebepler üzerinde durulmuştur. Bunlardan biri inmenin gelişmiş ülkelerde daha iyi
tedavi edilebilmesi diğeri de inmenin doğal seyrinin değişmesidir. İyi beslenmenin
yaygınlaşması, inme için risk teşkil eden risk faktörlerinin daha iyi tanınıp kontrol altına
alınması ile hem inme sıklığı azalmakta hem de daha az ağır kliniğe sahip vakalar hastaneye
başvurmaktadır (92).
28
Hastane kökenli yapılan ve subaraknoid kanamaların dikkate alınmadığı çalışmamızda
tesbit ettiğimiz intraserebral kanama oranı % 24’dür. Daha önce Avrupa ve Kuzey Amerika
kıtasından bildirilmiş olanlara göre ( %9-20 ) daha fazladır (19,21,22,24,75,78). Asya’dan
bildirilen vaka oranlarının da ( %23-40 ) alt sınırında yer almaktadır (27,29). Ülkemizde
yapılan iki çalışmada ise intraserebral kanama oranı %19 bulunmuştur (20,23). Hastanemizin
merkezi konumda olması ve genellikle ağır klinik tabloya sahip hastaların acil servise
başvurmasının bu farktan sorumlu olduğunu düşünmekteyiz. Jorgensen ve ark. hemorajik
inme sıklığının, inme ağırlığı ile doğru orantılı olarak arttığını, ağır inmeli hastalarda kanama
oranı 1/4 iken hafif inmeli hastalarda 1/25 olduğunu bildirmiştir (78). Ayrıca toplumsal
kökenli çalışmalarda pekçok hastanın evinde izlenmesi ve beyin tomografisi çekilememesi
nedeniyle iskemi-hemoraji ayrımı yapılamamasının da inme oranlarının daha düşük
görülmesine sebep olmaktadır, bu çalışmalarda inme cinsi ayrımı yapılamayan hasta oranı %
21’e kadar ulaşabilmektedir (19,22,24). Hastane kökenli çalışmalarda bu oran iskemik ve
hemorajik inmeli gruplara dağılmaktadır. Bizim çalışmamızda tüm hastalara beyin
görüntülemesi yapılmış ve inmenin cinsi saptanmıştır. Çalışmamızdaki hemorajik inme
oranının Asya kökenli çalışmaların oranlarının alt sınırında kalması Türk toplumunun inme
özellikleri açısından batı toplumuna yakın olduğunu göstermektedir.
Çalışmamızda 45-85 yaşları arasında erkek hakimiyeti ( %60 erkek, %40 kadın) dikkati
çekmektedir. Benzer durum Ege İnme Veri Tabanında da saptanmıştır (23). İnmeli hastalarda
erkek hasta hakimiyeti pek çok çalışmada gösterilmiştir. Son dekatlarda yaşlı nüfusun artması
ile birlikte ileri yaşlarda kadın hakimiyetin gözlenmeye başladığı dikkati çekmiştir (93).
Çalışmamızda saptadığımız yaş ortalaması 66.46  9.95’dir. Ülkemizden bildirilmiş olan Ege
İnme Veri Tabanında elde edilene yakındır (62.9  13.55) (23). Buna karşılık batılı
kaynaklarla karşılaştırdığımızda inmeli hastalarımızdaki yaş ortalamasının düşük olduğu
söylenebilir. Yaş ortalaması Avustralya Perth’de 73, İngiltere OCSP’de 72, Amerika
CHBSP’de (Community Hospital-Based Stroke Programs) 71, Danimarka’da 71 olarak
bulunmuştur (9,22,76,78). Ülkemizdeki genç nüfusun batılı ülkelere göre çok daha fazla
olması sebebiyle yaş ortalamamızın düşük olduğunu düşünmekteyiz.
29
Tüm hastalar birlikte değerlendirildiğinde en sık tesbit ettiğimiz risk faktörü
hipertansiyon (%44) varlığıydı.
Framingham çalışmasında
görülmüştür
ki sistolik
hipertansiyon hem inme hem de kalp hastalıkları insidensini artıran en önemli nedendir
(30,46). Rochester’da prospektif olarak yapılan bir çalışmada hipertansiyonun inme riskini 4
kat artırdığı bildirilmiştir (59). Ülkemizde yapılan çalışmalardan Ege İnme Veri Tabanında
hipertansiyon öyküsü hastaların %63’de tesbit edilmiştir (23). Ülkemizde hipertansiyonun
öneminin halkımız tarafından çok iyi bilinmediği ve sağlık bilgisinin yetersiz olduğunu
düşünürsek bu konuda alınacak önlemlerle inme vaka sayısı ve ölüm oranında belirgin
azalmanın olacağı muhakkaktır.
Framingham çalışmasında 24 yıllık takiplere dayanarak 344 inme vakasında koroner kalp
hastalığı varlığı araştırılmıştır. Kalp hastalığı inme riskini 3 kat artırmaktadır (58).
Rochester’da Davis ve ark. tarafından prospektif olarak yapılan bir çalışmada koroner kalp
hastalığının inme riskini 2,2 kat artırdığı bildirilmiştir (59). Bogousslavsky tarafından yapılan
1000 inme hastasının değerlendirilmesinde hastaların %21.7’sinde kronik kalp hastalığı
bulunduğu bildirilmiştir (56). Bizim çalışmamızda kronik kalp hastalığı %6 oranında
saptandı. Hastaların sosyoekonomik durumlarının kötü olması nedeniyle her hastaya
ekokardiyografi yapılamamıştır, bu sebeple bu oranın düşük olduğunu düşünmekteyiz. Ayrıca
benzer diğer çalışmaların daha büyük hasta grupları ile yapılması ve bizim grubumuzun küçük
olması bu farkı meydana getirmektedir.
Diabetes mellitusun şiddetine ve tipine göre inme riski diabetli hastalarda 1.5-3 kat
artmaktadır (10). Genellikle tüm Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde inme açısından,
özellikle iskemik inme için bir risk faktörü olarak bulunmuştur (4). Sıklıkla diabetle
hipertansiyonun birlikte olması diabetin bağımsız bir risk faktörü olarak rolünü belirlemeyi
güçleştirmektedir. Yapılan bir çalışmada normotansif diabetiklerde inme riskinin artmadığı
iddia edilmektedir (4,54). Kuusisto ve ark. 3.5 yıl boyunca diabeti olan 229 kişi ve diabeti
olmayan 1298 kişiyi takip etmişler ve diabetlilerde inme oranını %6.1, diabeti olmayanlarda
da %3.4 olarak bulmuşlardır (54). Bizim çalışmamızda sadece 3 hastada (%3) tek başına
diabetes mellitus tesbit edildi. Ancak diabetle hipertansiyonun sıklıkla birlikte bulunması
nedeniyle
iki ve daha fazla risk faktörü olanlar grubuna dahil edildiğinde bu oran
yükselmekteydi.
30
Atrial fibrilasyon toplumun %1’ni etkiler ve yaşla sıklığı artan inme için en önemli risk
faktörlerinden biridir (30). 80-89 yaşları arasında kronik atrial fibrilasyon en sık görülen ritim
bozukluğu olup inmeli hastalarda atrial fibrilasyon oranı %36 olarak bildirilmiştir (64).
Bogousslavsky tarafından yapılan 1000 inme hastasının değerlendirilmesinde hastaların %
27’sinde atrial fibrilasyon bulunduğu tesbit edilmiştir (56). Rochester’da prospektif olarak
yapılan bir çalışmada atrial fibrilasyonun inme için bağımsız bir risk faktörü olmadığı
bildirilmiştir (59). Bizim çalışmamızda hastaların %7’sinde tek başına atrial fibirilasyon
saptandı. İki ve daha fazla risk faktörü olan gruba dahil edildiğinde bu oran artmaktadır.
Colditz ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada sigara içimi ile özellikle genç ve orta
yaşlı kadınlarda olmak üzere inme için nedensel ilişkiyi desteklemektedir (36). Framingham
çalışmasına göre sigara içimi, inme insidensinde önemli ve bağımsız bir faktördür. Bu risk
erkeklerde 1.42 kadınlarda 1.61 kat fazladır (35). Sigara kullanımı inmeli hastalarda %20-49
arasında bildirilmiştir (24,36,75). Toplumlar arasında belirgin farklılıklar gösterebildiği WHO
MONICA çalışmasında da gösterilmiştir (90). Bizim çalışmamızda erkek hastaların %39’unda
sigara kullanımı mevcuttur. Buna karşılık kadın hastaların sigara kullanımı belirgin olarak
düşüktür (%3). Bu sonuçlar diğer çalışmalarla uyumlu bulunmuştur.
İskemik inmeli hastalarda inme öncesi geçici iskemik atak % 10-26 arasında
bildirilmiştir (23,26). Bizim çalışmamızda iskemik inmeli hastalarda geçici iskemik atak oranı
% 10 olarak bulunmuştur, beklendiği üzere hemorajik inmeli hastaların hiçbirinde geçici
iskemik atak öncülük etmemiştir. Bu sonuçlar diğer yayınlarla benzer bulunmuştur.
İnme sonrası en fazla rekürrens riski ilk 6 aydadır. İlk yıldan sonraki yıllarda giderek
rekürrens ihtimali azalmakla birlikte genel nüfus ile kıyaslandığında risk yüksek olarak devam
eder (69,85,88). Appelros ve ark.’nın 2003 yılında yaptıkları çalışmada 1 yıl içerisinde
rekürrens oranını hemorajik inmelerde %9, iskemik inmelerde % 13 olarak bildirmişlerdir
(89). OCSP çalışmasında iskemik inmeler için ilk 6 ayda %9, ilk 1 yılda %13 rekürrens tesbit
edilmiş olup sonraki yıllar için de risk %4-5 oranında devam eder (85). Çalışmamızda takip
süresi kısa olmakla birlikte en sık rekürrens saptanan zaman dilimini kapsamaktadır. İskemik
inmeli hastalarda 6 ay içerisinde saptadığımız %8’lik oran
aynı zaman dilimini içeren
çalışmalara yakındı. Hemorajik inmeli hastalarda saptadığımız tekrarlayan inme sıklığı % 3
31
olarak bulunmuş olup hasta sayısının az olması nedeniyle yorum yapmak güçtür.
Aile anamnezi inme için önemli bir risk faktörü olarak düşünülse de bu düşüncenin
doğrulanmasındaki epidemiyolojik çalışmalar yeterli değildir. Framingham çalışmasında anne
ve babası inme geçiren çocuklarda inme görülme oranının daha fazla olduğu bildirilmektedir
(30). Graffagnino ve ark.’larının yaptığı çalışmada inme geçiren hastaların 1. derece
akrabalarının %41’inde, 2. derece akrabalarının %7’sinde inme öyküsü olduğu bildirilmiştir
(48). Bizim çalışmamızda da ilk inme geçiren hastaların 1. derece akrabalarında, %27
oranında inme öyküsü saptandı.
Appelros ve ark.’nın 2003 yılında yaptıkları çalışmada, inme öncesi demans varlığını;
ölüm ve 1 yıllık takipte inme tekrarı için bir risk faktörü olduğunu saptadılar (89). Bizim
çalışmamızda hastaların %16’sında inme öncesi demans varlığı saptandı ve tüm hastalar 7185 yaş grubuna dahildiler. Bizde çalışmamızda inme öncesi demans varlığının, ölüm ve inme
tekrarı açısından bir risk faktörü olduğu sonucuna vardık.
Appelros ve ark.’nın 2003 yılında yaptıkları çalışmada ilk 1 ay içerisindeki ölüm oranı %
18.3, 1 yıl sonundaki ölüm oranı da %33 olarak bildirilmiştir, erkek ve kadın cinsiyet arasında
anlamlı bir fark bulunamamıştır (89). Başka çalışmalarda her iki inme tipi beraber ele
alındığında ilk 30 günde fatalite oranı % 15-30 arasında bildirilmiştir (19-21,75). Bizim
çalışmamızda toplam 12 hasta (6 erkek, 6 kadın) ilk 1 ay içerisinde kaybedildi. İlk 1 ay
içerisinde kaybedilen hastaların yaklaşık % 60’ını iskemik inmeli hastalar oluşturdu.
Hemorajik inmelerde ölüm oranı daha fazla olmasına karşılık iskemik inme sıklığının fazla
olması nedeniyle bu durum ortaya çıkmıştır. İnmeli hastalarda ilk bir hafta içindeki en sık
ölüm nedeni primer nörolojik hasardır (21). Bizim çalışmamızda da ilk 1 ay içindeki
ölümlerin büyük çoğunluğu ilk 1 haftada meydana geldi ki yine bu süre içindeki ölümlerin
önemli bir kısmı da inmenin yarattığı primer nörolojik hasara bağlıydı. Komplikasyonlara
bağlı ölümler ve kardiyak nedenli ölümler daha az bir oran oluşturuyordu. Erken dönemde
meydana gelen komplikasyonlara bağlı ölümleri kimi zaman primer lezyona bağlı ölümlerden
ayırmak kolay olmamaktadır. Bu çalışmadaki ölümlerin hiç birinde otopsi yapılmamıştır.
Özellikle pulmoner emboli ve bazı kalp kökenli ölümlerin primer nörolojik nedenli ölüm
olarak kayıtlanmış olması mümkündür.
32
OCSP çalışmasında ilk 30 günden sonraki ölümlerde, tekrarlayan inme, vasküler
olmayan, kalp kökenli ölümlerin artarak önemli bir oran oluşturdukları ve primer nörolojik
hasara bağlı ölümlerin ise bu sürede ancak % 40 kadar ölümden sorumlu olduğu gösterilmiştir
(82). Appelros ve ark.’nın 2003 yılında yaptıkları çalışmada 1 yıllık ölüm olasılığını tahmin
etmede en iyi değişkenler inme şiddeti, yaş, atrial fibrilasyon ve inme öncesi demans olarak
saptandı (89). Bizim çalışmamızda toplam 14 hasta ilk 30 günden sonraki dönemde
kaybedilmiştir. 6 aylık ölüm olasılığını tahmin etmede en iyi değişken olarak inme şiddeti ve
yalnız yaşama olarak saptadık. Ayrıca yaşta ölüm olasılığını tahminde değerli bir göstergeydi.
Geç dönemde ölüm nedeni tesbit edilirken komplikasyonlara bağlı olarak gelişen ölümleri
sadece hasta yakınının verdiği bilgilerle sağlıklı olarak primer nörolojik hasara neden olan
lezyona bağlı ölümlerden ayırmak güçtür. Bu nedenle bu iki nedenin birleştirilerek ele
alınması daha sağlıklı olmaktadır.
Appelros ve ark.’nın 2003 yılında yaptıkları çalışmada, inme şiddetini değerlendirirken
NIHSS ölçeğini kullanmışlar ve 377 hastanın geliş ortalama NIHSS değerini 6 olarak
saptamışlar (89). Bizim çalışmamızda hastaların ortalama geliş NIHSS değeri 5.31 olarak
bulundu. Hastaların 6. ay kontrollerinde ortalama NIHSS değeri 2.12 olarak saptandı.
Hastaların %53’ü gelişlerinde ciddi derecede inme değerine sahipken, 6. ay kontrollerinde 24
hasta kaybedildikten sonra bu oran sadece %6 olup, hastaların inme şiddetinde belirgin olarak
düzelme olduğu sonucuna varıldı. Ayrıca NIHSS ile saptanan inme şiddeti, 6 aylık ölüm riski,
inme tekrarı ve hastanın bağımlılığını tahminde değerli bir ölçektir.
Appelros ve ark.’nın 2003 yılında yaptıkları çalışmada, bağımlı yaşama oranını tahmin
etmede Modifiye Rankin Skalası’nı (MRS) kullanmışlar. Yaptıkları çalışmada 1 yılın sonunda
bağımsız yaşayabilme oranını % 63 dolayında saptamışlar (89). OCSP çalışmasında da 1 yılın
sonundaki bağımsız yaşayabilme oranları hem iskemik hem de hemorajik inmeli hastalarda %
65 civarında bulunmuştur (82). Bizim çalışmamızda hastaların % 16’sı gelişlerinde bağımsız
olarak yaşayabilirken, 6.ay kontrollerinde bağımsız yaşayabilme oranı % 51’e
kadar
yükselmektedir. Bu farkın, takip süremizin diğer çalışmalara göre kısa olmasından
kaynaklandığını düşünmekteyiz.
33
Sonuç olarak, bu çalışmada inme öncesi mevcut olan risk faktörleri ölüm oranını
artırmaktadır. NIHSS değeri ile saptanan inme şiddeti ile ölüm riski arasında doğrudan bir
ilişki mevcutur.
34
ÖZET
Beyin damar hastalıkları, gelişmiş ülkelerde kalp hastalığı ve kanserden sonra üçüncü sıradaki
ölüm nedenidir. Aynı zamanda erişkinlerde, nörolojik hastalıklar içinde ölüm ve sakatlığa
neden olma açısından ilk sırada yer almaktadır. Sosyoekonomik düzeyi yüksek ülkelerde
hastane başvurularında ve sağlık harcamalarında önemli bir yer tutmaktadır. İnme insidensi,
ölüm ve bağımlılık oranları ülkeler ve ırklar arasında değişkenlik göstermektedir. İnme ile
ilgili önemli nokta, inmeli hasta ile karşılaşıldığında, ölüm ve bağımlılık üzerine etkili olan
faktörleri ortaya koymak ve bu bulgulardan yola çıkarak ilerisi için ölüm oranlarını
azaltabilecek girişimlere zemin hazırlayabilmektir.
Çalışmamızda ilk kez inme geçiren hastalarda risk faktörlerinin saptanması ve bu faktörlerin
bağımlılık ve ölüm üzerine etkisini araştırmayı amaçladık.
WHO kriterlerine göre inme tanısı almış 100 hasta randomize şekilde seçildi ve prospektif
olarak değerlendirildi. Çalışmamızda saptadığımız yaş ortalaması 66.46  9.95’dir. Hastaların
% 60’ı erkek, %40’ı kadındı. İnme tipi; 76 hasta iskemik, 24 hasta hemorajik olarak
belirlendi.
Hastaların tümünde en sık tesbit ettiğimiz risk faktörü hipertansiyondu. İkinci sıklıkta, iki ve
daha fazla risk faktörünün ( kalp yetmezliği, diabetes mellitus, atrial fibrilasyon ) bir arada
bulunması yer alıyordu. Eşlik eden diğer risk faktörleri, sigara içimi, yalnız yaşama, aile
öyküsü, periferik ateroskleroz, geçici iskemik atak, inme öncesi demans varlığıydı.
6 aylık ölüm olasılığını değerlendirmede en iyi belirleyiciler; yalnız yaşama ve NIHSS değeri
ile belirlenen inme şiddeti olarak saptandı. 6. ayın sonunda bağımlılık tahmini için en iyi
değişken NIHSS değeri ile belirlenen inme şiddeti olarak saptandı. Ayrıca inme öncesi
demans ile iki ve daha fazla risk faktörünün birlikteliği bağımlılık tahmininde yakın ilişkili
bulundu. İnme tekrarı riski açısından en iyi tahmin edici faktörler sırasıyla periferik
ateroskleroz, inme öncesi demans varlığı ve NIHSS değeri ile hesaplanan inme şiddeti olarak
saptandı.
35
KAYNAKLAR
1. American Heart Association : 1991 Heart and Stroke Facts. Dallas, 1991
2. Broderick JP, Phillips SJ. O’Fallon WM, Frye RL, Whisnant JP. Relationship of cardiac
diseases to stroke occurrence, recurrence and mortality. Stroke 1992;23:1250-1256
3. Kurtzke JF. Neuroepidemiology. Ann Neurol 1984; 16: 265-277
4. Wolf PA, Belanger AJ, D’Agostino RB: Management of Risk Factors. Neurologic Clinics
1992, 10: 177-191
5. İnce B: Serebrovasküler Hastalıkta Risk Faktörleri : Klinik ve Görüntüleme Bilimlerine
Bakış 1996, 2: 4-7
6. Marshall J : Cerebrovascular Disease. Current Opinion in Neurology and Neurosurgery
1993, 6: 49-50
7. Kanter MC, Sherman DG : Strategies for preventing stroke. Current Opinion in Neurology
and neurosurgery 1993,6 : 60-65
8. Dyken ML, Wolf PA, Barnett HJM et all : Risk Factors in Stroke. Stroke 1984, 15: 11051111
9. Gorelick PB: Stroke Prevention . Arch Neurol 1995, 52: 347-355
10. Sacco RL : Risk Factors. Outcomes and Stroke Subtypes For Ischemic Stroke. Neurology
1997, 49 (Suppl 4) :39-44
36
11. Special Report From The National Institute of Neurological Disorders and Stroke.
Classification of Cerebrovascular Diseases III. Stroke 1990;21: 637-676
12. Hatano S. Experience from a multicentre stroke register : a preliminary report. Bull World
Health Organ 1976; 54: 541-553
13. WHO MONICA Project Principal Investigators. The World Health Organisation
MONICA Project (Monitoring Trends and Determinants in Cardiovascular Diseases) : a.
major colloboration. J Clin Epidemiol 1988; 41: 105-114
14. Bamford J, Sandercock P, Dennis M et all. A prospective study of acute cerebrovascular
disease in the community: The Oxfordshire Community Stroke Project 1981-86 :
Methodology, demography and incident cases of first-ever stroke. J neurol Neurosurg
Psychiatry 1988; 51: 1373-1380
15. Bonita R, Broad JB, Beaglehole R. Changes in stroke incidence and case fatality in
Auckland, New Zealand, 1981 to 1991. Lancet 1993; 342: 1470-1473
16. Chen J, Simon R. Ischemic tolerance in the brain. Neurol 1997; 48: 306-311
17. Jorgensen HS, Nakayama H, Reith J, Raaschou HO, Olsen TS. Factors delaying hospital
admission in acute stroke: Copenhagen Stroke Study. Neurol 1996; 47: 383-387
18. Broderick JP, Whisnant JP, O’Fallon WM, Bergstralh EJ. Incidence rates of stroke in the
eighties: the end of the decline of stroke? Stroke 1989; 20:577-582
19. Anderson C, Jamrozik K, Phil D et all. Predicting survival for 1 year among different
subtypes of stroke results from the Perth Community Stroke Study. Stroke 1994;25: 19351944
20. Bakaç G, Yandım D, Hanoğlu L, Kırbaş D. Akut inmede erken dönemde ölüm oranları ve
nedenleri. Beyin Damar Hastalıkları Dergisi 1997;3 :71-74
37
21. Bamford J, Dennis M, Sandercock P et all. The frequency, causes and timing of death
within 30 days of a first stroke: The Oxfordshire Community Stroke Project. J neurol
Neurosurg Psychiatry 1990;53: 824-829
22. Becker C, Howard G, McLeroy KR, Yatsu FM et all. Community Hospital-Based Stroke
Programs: North Caroline, Oregon and New York II: Description of study population. Stroke
1986; 17: 285-293
23. Kumral E, Özkaya B, Vardarlı E, Sağduyu A, Şirin H, Pehlivan M. Ege İnme Veri
Tabanı. Ege bölgesinde hastane tabanlı çalışma 2000 inme hastasının analizi. Türk Norol
Derg. 1997;1-2: 3-12
24. Lauria G, Gentile M, Fasseta G, Casette I et all. Incidence and prognosis of stroke in the
Belluno Province. Italy: First-year results of a community-based study. Stroke 1995;26:17871793
25. Li S, Schoenberg BS, Wang C, Cheng X, Bollis CL, Wang K. Cerebrovascular disease in
the people’s Republic of China: Epidemiologic and clinical features. Neurol 1985;35:17081713
26. Mohr JP, Caplan LR, Melski JW, Goldstein RJ et all. The Harward Cooperative Stroke
Registry. Neurol 1978;28:754-762
27. Kay R, Woo J, Kreel L, Wong HY. Teoh R, Nicholls MG. Stroke subtypes among
Chinese living in Hong Kong: The Shatin Stroke Registry. Neurol 1992;42: 985-987
28. Sacco RL, Ellenberg JH, Mohr JP, Tatemichi TK et all. Infarcts of undetermined cause:
The NINCDS Stroke Data Bank Ann Neurol 1989;25:382-390
29. Tanaka H, Heda Y, Date C et all. Incidence of stroke in Shibata, Japan: 1976-1978.
Stroke 1981;12:460-466
30. Sacco RL : Risk Factors and Outcomes for Ischemic Stroke. Neurology 1995;45(suppl 1):
10-14
38
31. Thompson DW, Furlan AJ : Clinical Epidemiology of Stroke. Neurologic Clinics
1996;14: 309-315
32. Garraway WM, Whisnant JP, Furlan AJ et all. The Declining of Stroke. The New
England Journal of Medicine 1979;300 : 449-452
33. Nakayama H, Jorgensen HS, Raaschou HO et all. The Influence of Age on Stroke
Outcome. Stroke 1994, 25: 808-813
34. Bonita R, Stewart A, Beaglehole R: International Trends in Stroke Mortality 1970-1985.
Stroke 1990; 21: 989-992
35. Wolf PA, D’Agostino RB, Kannel WB et all. Cigarette Smoking as a Risk Factor for
Stroke The Framingham Study. JAMA 1988; 259: 1025-1029
36. Colditz GA, Bonita R, Stampfer M et all. Cigarette Smoking and Risk of Stroke in
Middle-Aged Women. The New England Journal of Medicine 1988; 318 : 937-941
37. Abbot RD, Yin Yin MA, Reed DM et all. Risk of Stroke in Male Cigarette Smokers
Cigarette Smoking and Risk of Stroke in Middle-Aged Women. The New England Journal of
Medicine 1986;315: 717-720
38. Meesing RO, Geenberg DA. Alcohol and Nervous System (Edited by Aminof MJ) 1995 .
615-629
39. Kiechl S, Willeit J, Egger G et all. Alcohol Consumption and Carotid Atherosclerosis.
Evidence of Dose-Dependent Atherogenic and Antiatherogenic Effects. Stroke 1994;25:
1593-1598
40. Ricaurte GA, Langston JW. Neurological Complications of Drugs of Abuse (Edited by
Aminoff MJ) 1995: 631-640
39
41. Caplan LR. Strokes in Africans-Americans. Stroke 1991;22: 558-560
42. Yatsu FM. Strokes in Asians and Pascific-Islanders, Hispanics and Native Americans.
Stroke 1991; 83: 1471-1472
43. Kojima S, Omura T, Wakamatsu W et all. Prognosis and Disability of Stroke Patients
After 5 Year in Akita, Japan. Stroke 1990;21:72-77
44. Kiely DK, Wolf PA, Cupples LA et all. Physical Activity and Stroke Risk.The
Framingham Study. Am J Epidemiol 194;140:608-620
45. Special Report From the World Health Organisation. Stroke 1989. Report of the WHO
Task Force on Stroke and Other Cerebrocascular disorders. Stroke 1989;20: 1407-1431
46. Graffagnio C, Gasecki AP, Doig GS et all. The importance of Family History in
Cerebrovascular Disease. Stroke 1994; 25: 1599-1604
47. Konishi M, Iso H, Komachi Y et all. Associations of Serum Total Cholesterol, Differrent
Types of Stroke and Stenosis Distribution of Cerebral Arteries- The Akita Pathology Study.
Stroke 1993;24:954-964
48. Hachinski V, GraffagninoC, Beaudry M et all. Lipids and Stroke. Arch Neurol 1996;53:
303-308
49. Harrison MJG. Neurological Complications of Hypertension (Edited by Aminoff MJ)
1995:119-135
50. Iso H, Jacobs DR, Wentworth MPH et all. Serum Cholesterol Levels and Six-Year
Mortality From Stroke in 350.977 Men Screened For The Multiple Risk Factor Intervention
Trial. The New England Journal of Medicine 1989;320: 904-910
51. Kannel WB, Wolf PA, Mc Gee DL et all. Systolic Blood Pressure, Arterial Rigidity and
Risk of Stroke- The Framingham Study. JAMA 1981;245:1225-1229
40
52. Garraway WM, Whisnant JP. The Changing Pattern of Hypertension and the Declining
Incidence of Stroke. JAMA 1987;258: 214-217
53. SHEP Cooperative Research Group. Prevention of Stroke by Anti-hypertensive Drug
Treatment in Older Persons with Isolated Systolic Hypertension in the Elderly Program.
JAMA 1991;266: 3255-3264
54. Kuusito J, Mykkannen L, Laasko M. Non-insulin dependent diabetes and it’s metabolic
control are important predictors of stroke in elderly subjects. Stroke 1994;25: 1157-1164
55. Gilroy J. Temel Nöroloji. Rana Karabudak (çeviri editörü), Güneş Kitabevi 3. baskı,
Ankara 2002:307-319
56. Bogousslavsky J, Melle GV, Regli F. The Lausenne Stroke Registry: Analysis of 1000
Consecutive Patients with First Stroke. 1988;19:1083-1092
57. Love BB, McKay MG, Bşller J et all. Coronary Artery Disease and Cardiac Events With
Asymptomatic and Symptomatic Cerebrovascular Disease. Stroke 1992;23: 939-945
58. Kannel WB, Wolf PA, Verter J. Manifestions of Coronary Disease Predisposing to Stroke.
The Framingham Study. JAMA 1983;250:2942-2946
59. Davis PH, Dampbrosia JM, Schoenberg BS et all. Risk Factors for Ischemic Stroke.
Aprospective Study in Rochester, Minnesota. Annals of Neurology 1987;22: 319-327
60. Lambert CD. Neurologic Manifestations of Acquired Cardiac Disease and Dysrhythmias
and of Interventional Cardiology (Edited by Aminoff MJ) 1995:84
61. Wolf PA, Abbot RD, Kannel WB. Atrial Fibrillation. A Major Contributor to Stroke in
the Elderly. Arch Intern Med 1987,;147: 1561-1564
62. Wolf PA, Abbot RD, Kannel WB. Atrial Fibrillation as an Independent Risk Factor for
Stroke. The Framingham Study. Stroke 1991;22:983-988
41
63. Halperin JL, Hart RG. Atrial Fibrillation and Stroke. Stroke 1988;19: 937-941
64. Lin HJ, Wolf PA, Benjamin EJ, D’agostino RB. Newly Diagnosed Atrial Fibrillation and
Acute Stroke. Stroke 1995;26:1527-1530
65. Bikkina M, Levy D, Evans JC, Larson MG et all. Left Ventricular Mass and Risk of
Stroke in an Elderly Cohort –The Framingham Study. JAMA 1994;272: 33-36
66. Benjamin EJ, D’agostino RB, Belanger AJ et all. Left Atrial Size and the Risk of Stroke
and Death- The Framingham Heart Study. Ciculation 1995;92: 835-841
67. Brattstrom L, Lindgren A, Israelsson B et all. Hyperhomosisteinaemia in Stroke:
Prevalence, cause and relationships to type of stroke risk factors. Eur J Clin Invest
1992;22:214-221
68. Utku U, Çelik Y. Strokta etyoloji, sınıflandırma ve risk faktörleri. Serebrovasküler
Hastalıklar: Sevin Balkan (editör) Güneş Kitabevi Yayınları, Ankara 2002: 49-61
69. Wylie CM. Death Statistics for Serebrovascular Disease: A Review of Recent Findings.
Stroke 1970;1: 184-193
70. Sacco RL, Benjamin ES, Broderick JP et all. Risk Factors. Stroke 1997;28: 1507-1517
71. Hart RG, Boop BS, Anderson DC. Oral Antikoagulants and Intracranial Hemorrhage Facts
and Hypotheses. Stroke 1995;26: 1471-1477
72. The International Stroke Trial (IST); a randomised trial of aspirin, subcutaneous heparin,
both or neither among 19435 patients with acute ischemic stroke. Lancet 1997 ;349:15691581
73. Carlson SE, Aldrich MS, Greenberg HS, Topol EJ. Intracerebral Hemorrhage
Complicating Intravenosus Tissue Plasminogen Activator Treatment. Arch Neurol 1988;45:
1070-1073
42
74. Caplan L. Intracerebral Hemorrhage Revisited. Neurology 1988;38:624-627
75. D’Alessandro G, Di Giovanni M, Roveyaz L et all. Incidence and Prognosis of Stroke in
the Valle d’Aosta, Italy: First-year results of a community-based study. Stroke 1992; 23:17121715
76. Dennis M, Burn J, Sandercock P et all. Long Term Survival After First Ever Stroke: The
Oxfordshire Community-Based Stroke Project. Stroke 1993; 24: 796-80
77. Bamford J, Sandercock P, Dennis M et all. Classification and Natural History of Clinically
Identifiable Subtypes of Cerebral Infarction. Lancet 1991;337: 1521-1526
78. Jorgensen HS, Nakayama H, Raaschou HO, Olsen TS. Intracerebral Hemorrhage Versus
Infarction: Stroke severity, risk factors and prognosis. Ann Neurol 1995;38:45-50
79. Bounds JV, Wiebers DO, Whisnant Jpet, Okazaki H. Mechanism and Timing of Deaths
from Cerebral Infarction. Stroke 1981;12: 474-477
80. Silver FL, Norris JW, Lewis AJ, Hachinski VC. Early Mortality Following Stroke : A
prospective review. Stroke 1984;15: 492-496
81. Skilbeck CE, Wade DT, Langton HR, Wood VA. Recovery After Stroke. J.Neurol
Neurosurg Psychiatry 1983; 46: 5-8
82. Bamford J, Sandercock P, Dennis M et all. A Prospective Study of Acute Cerebrovascular
Disease in the Community: The Oxfordshire Community Stroke Project 1981-1986: 2.
Incidence, causes fatality rates and overall outcome at one year of cerebral infarction, primary
intracerebral and subarachnoid hemorrhage. J.Neurol Neurosurg Psychiatry 1990; 33:16-22
83. Arboix A, Garcia-Eroles L, Massons J et all. Predictive Factors of in Hospital Mortality in
986 Consecutive Patients with First-Ever Stroke. Cerebrovascular Dis 1996; 6:161-165
43
84. Censori B, Camerlingo M, Casta L et all. Prognostic Factor in First-Ever Stroke in the
Carotid Artery Territory Seen Within 6 Hours After Onset. Stroke 1993; 24: 532-535
85. Burn J, Dennis M, Bamford J et all. Long Term Risk of Recurrent Stroke After a FirstEver Stroke. The Oxfordshire Community-Based Stroke Project. Stroke 1994; 25: 333-337
86. Counsell C, Boonyakarnkul S, Dennis M et all. Primary Intracerebral Hemorrhage in the
Oxfordshire Community Stroke Project. 2. prognosis. Cerebrovascular Dis 1995; 5: 26-34
87. Alter M, Sobel E, Mc Coy RL et all. Stroke in the Lehigh Valley: Risk factors for
recurrent stroke. Neurol 1987; 37: 503-507
88. Petty GW, Brown RD, Whisnant JP et all. Survival and Recurrence After First Cerebral
Infarction. A population-based study in Rochester, Minnesota, 1975 through 1989. Neurol
1998, 50: 208-216
89. Appelros P, Nydevik I, Viitanen M. Poor Outcome After First-Ever Stroke: Predictors for
Death, Dependency and Recurrent Stroke Wihin the First Year. Stroke 2003 ; 34:122-126
90. WHO MONICA Project ( Prepared by Stegmayer B, Asplund K, Kuulasmaa K et all.)
Stroke Incidence and Mortality Correlated to Stroke Risk Factors in the WHO MONICA
Project. An Ecological Study of 18 populations. Stroke 1997 ;28: 1367-1374
91. Thorvaldsen P, Asplund K, Kuulasmaa K et all. Stroke Incidence, Case Fatality and
Mortality in the WHO MONICA Project. Stroke 1995; 26: 361-367
92. Asplund K. Stroke in Europe: Widening Gap Between East and West. Cerebrovas Dis
1996 ;6: 3-6
93. Truelsen T, Prescott E, Gronbaek M et all. Trends in Stroke Incidence. The Copenhagen
City Heart Study. Stroke 1997; 28: 1903-1907
44
EK-1
ÖLÇEKLER
RANKİN SKALASI :
1) Belirli bir sakatlık yok (Günlük yaşamın tüm olağan işlerini yapabiliyor)
2) Ilımlı sakatlık (Bazı aktiviteleri yapamamak fakat yardımsız kendi işlerini yürütebilmek)
3) Orta derecede sakatlık (Bazı yardımlara ihtiyaç duymak yardımsız yürüyebilmek)
4) Orta derecede ağır sakatlık (Yürüyemez, gereksinimleri beceremez)
5) Ağır sakatlık (Yatağa bağımlı)
45
NIHSS İNME SKALASI :
BİLİNÇ DÜZEYİ
0 = Uyanık, tepkiler canlı
1 = Uykulu, minör stimülasyonla uyandırılabilir, yanıt ya da tepki verebilir
2 = Yalnızca refleks motor veya otonom etkilere tepki verir veya tamamen tepkisizdir
BİLİNÇ DÜZEYİ SORGUSU : Hastaya hangi ayda olduğumuz ve yaşı sorulur
0 = Her ikisi de doğru
1 = Biri doğru
2 = Her ikisi de yanlış ya da yanıt veremiyor
BİLİNÇ DÜZEYİ KOMUTLARI : Hastadan gözleri ve eli kapaması istenir
0 = Her ikisi de doğru
1 = Biri doğru
2 = Her ikisi de yanlış ya da yanıt veremiyor
EN İYİ DİL : Standart resimleri adlandırır
0 = Normal
1 = Hafif ile orta derece arasında adlandırma hataları, kelime bulma hataları veya parafazi.
Sözlü veya ifadelerle anlatımda bozukluk
2 = Sessiz veya global afazik
EN İYİ GÖRME : Eş zamanlı parmak hareketi ile her iki alanda görmeyi test edin
0 = Normal
1 = Asimetri
2 = Tam hemianopi
3 = Kortikal körlük
46
EN İYİ SABİT BAKIŞ : Ekstraoküler göz hareketleri
0 = Normal
1 = Parsiyel bakış paralizisi
2 = Zorlu deviyasyon, total bakış paralizisi
DİZARTRİ :
0 = Normal
1 = Kelimelerin hafif ile orta derece arasında karıştırılması, anlaşılabilir
2 = Ciddi anlaşılmaz artikülasyon
EN İYİ MOTOR KOL : Hasta kolunu dışa doğru 90 derece gerginlikte tutar
0 = Kolu 90 derecede 10 saniye tutuyor
1 = Kolu 90 derecede 10 saniyeden az tutuyor
2 = Kolu 90 derecede tutamıyor, yer çekimini yenmekte zorlanıyor
3 = Kol düşüyor, yer çekimini yenemiyor
4 = Hiç bir hareket yok, tam pleji
EN İYİ MOTOR BACAK : Hasta bacağını 30 derecede 5 saniye kaldırır
0 = Bacak 30 derece pozisyonunda 5 saniye tutulur
1 = Bacak 30 derece pozisyonunda 5 saniyenin altında tutuluyor
2 = Bacak 30 derece pozisyonunda tutulamıyor, yer çekimini yenmekte zorlanıyor
3 = Bacak yer çekimini yenemiyor
4 = Hiç bir hareket yok
47
EKSTREMİTE ATAKSİSİ : Parmak-burun ve topuk-incik kemiği testi
0 = Yok
1 = Bir ekstremitede var
2 = İki ekstremitede var
FASİYAL PARALİZİ
0 = Normal
1 = Minimal
2 = Parsiyel
3 = Tam
DUYUSAL
0 = Duyu kaybı yok
1 = Orta derecede duyu kaybı var
2 = Ciddi veya tam duyu kaybı var
İHMAL
0 = Yok
1 = Görsel, işitsel, dokunsal söndürme fenomeni
2 = Şiddetli ile total duyu kaybı arasında, dokunulduğunun farkında değil
48
İLK İNME SONRASI HASTALARDA RİSK FAKTÖRLERİNİN SAPTANMASI
No:
Adı Soyadı:
Cinsiyeti:
Yaş:
Aile Öyküsü:
İNME TİPİ:
NIHSS (Geliş/ 6. ay) :
RANKİN SKALASI (Geliş/ 6. ay) :
GİA, TEKRARLAYAN İNME VARLIĞI :
Risk Faktörleri:
HT :
AF :
DM :
KKY :
Tlf:
Sigara :
.......... paket/ gün
Yalnız yaşama :
İnme öncesi demans :
Periferik ateroskleroz :
Radial: ...........
Dorsalis pedis: ............
49
Download