KARDİYOVASKÜLER SİSTEM KALBİN ANATOMİSİ

advertisement
17.11.2016
• Dolaşım sisteminin merkezi kalp' tir. • Kalp, erişkinin yumruğu büyüklüğünde ve içi boş kaslarla sarılı bir organdır. KARDİYOVASKÜLER SİSTEM
ÖĞR.GÖR HİLAL PEKMEZCİ PURUT 2016
1
2
KALP
• Günde 100,000 defa atar .
Yılda 35 milyon kez
Yaşam boyu yaklaşık 2,5 milyar kez
• Günde 3,784 lt kan pompalar.
Yaşam boyu yaklaşık 1 milyon varil = 3 süper tanker
• Kan 96,540,000 m uzunluğunda bir damar ağından geçer.
• Kanı düzgün vurulmuş tenis topu hızında pompalar.
• Septum denilen bir duvarla ortadan sağ‐sol
olarak ikiye ayrılır.
• Üst bölümüne atrium ,
• Alt bölümüne ventrikül denir
3
4
5
6
KALBİN ANATOMİSİ
1
17.11.2016
KALBİN BOŞLUKLARI
7
8
SİSTEMİK DOLAŞIM
PULMONER DOLAŞIM
• Oksijenden zengin kan, sol vetrikülden aorta
yoluyla çıkar.
• Aortadan arterlere, arterlerden arteriollere, sonra
kapillere geçer.
• Doku ve organlara ulaşır.
• Özellikle temiz kandaki oksijen dokulara,
karbondioksit ise dokulardan kana geçer.
• Sistemde dolaştıktan sonra kan sağ atriuma
dökülür.
• Sağ ventrikülden başlar, sol atriumda sona erer.
• Büyük kan dolaşımı ile sağ atriuma inen kirli kan,
burdan sağ ventriküle geçer ve ventriküllerin
kasılması ile kirli kan akciğer atardamarına
pompalanır.
• Burada kirli kandaki karbondioksit alveollere,
alveollerdeki mevcut oksijen ise kana geçer.
• Temizlenen kan dört akciğer toplar damarları ile
kalbin sol atriuma döner.
9
10
ÖZET OLARAK
• Kalbin sağ tarafı vücuttaki venlerden kanı
toplayarak vena kava superior ve inferior aracılığı
ile sağ atriuma gelir ve sağ ventrikülden
pulmoner arter aracılığı ile akciğerlere gönderilir.
• Böylece akciğerlerde oksijenlenen kan pulmoner
ven aracılığı ile sol atriuma ve buradan sol
ventriküle geçer.
• Buradan aorta ve arterler aracılığı ile vücuda
pompalanır.
11
12
2
17.11.2016
• Normalde erişkin bir insanda 6 litre kan vardır.
• Kalp , bir dakikada 6 litre kanı 6 litre alan
sisteme pompalar.
• Böylece vücut sisteminin her bölümü her
dakika belli oranda kan alır.
• Bu şekilde kanın bir organ veya dokuda
dolaşmasına perfüzvon (perfusion) denir.
• Vücudun kanla perfüzyonu, hücrelerin canlı ve
sağlıklı kalmasını sağlar.
• Kalp, merkezi sinir sistemi, böbrekler ve
akciğerler devamlı çalışan organlardır.
• Bu organlar kan akımı olmadan yaşayamazlar.
13
14
DOLAŞIM SİSTEMİ HASTALIKLARININ GENEL BELİRTİLERİ
• Kalbin sol ventrikülün kasılmasıyla, içine itilen
kanın, atardamarları genişletip boşaltması
sonucu duyulan ritmik vuruşlara nabız denir.
• Hastanın göğsünde batıcı‐sıkıştırıcı nitelikte
anjina pektoris adı verilen ağrı;
• Solunum sıkıntıları, yürüme, merdiven çıkma gibi
efor gerektiren durumlarda takipne , dispne
nöbetleri;
• Nabız bozuklukları
• Taşikardi‐bradikardi
• Hipertansiyon,
• Hipotansiyon bulguları
• Senkop görülür.
15
16
• NABIZ:
• Kardiovasküler sistem değerlendirmesinde
kullanılan terimler:
• Ateroskleroz;
damar
duvarında
lipid
parçacıklarının birikmesi ve diğer bir çok
faktörle oluşan ve damarların lümenini
tıkayarak normal kan akımını engelleyen
patolojik bir süreçtir.
17
• Ateroskleroz,Yunanca kökenli bir terim olup • ‘atero’ ve ‘skleroz’
kelimelerinin birleşmesi ile oluşmuştur.
• Atero; Lapa ya da yağ lapası
• Skleroz;Sertlik
• Damar endotelinde ortaya çıkan zedelenmeye karşı arter duvarında oluşan kronik inflamatuar yanıttır. 18
3
17.11.2016
• Ateroskleroz genelde çocukluk yaşlarda başlar
ve ilerleyicidir;ancak hastalık boyutuna
ulaşması genelde 40’lı yaşlardan sonra görülür.
• Bireyde ortaya çıkan belirti‐bulgular ve
komplikasyonlar koroner aterosklerozun yeri
ve arterdeki daralmanın derecesi,trombüs
oluşumu ve obstrüksiyona göre değişir.
19
20
• Klinik olarak hastalarda hiçbir belirti
olmayabilir ya da oksijen yetersizliğine bağlı
iskemi sonucunda anjina pektoris adı verilen
göğüs ağrısı olabilir.
• Koroner kan akımının tam ya da tama yakın
kesilmesi ile akut miyokart infarktüsü,stabil
olmayan anjina pektoris gibi koroner olaylar
ortaya çıkabilir.
21
22
Aterosklerozda temel (majör) risk faktörleri
• Yaş: Koroner arterlerde patolojik değişiklikler
genellikle 40 yaşın üstünde meydana gelir.
• Genetik yatkınlık:
• Koroner arter hastalıklarında genetik yatkınlık vardır.
• Cinsiyet: 40 yaşın üstündeki erkekler, kadınlara
göre daha sık olarak koroner arter hastalığına
yakalanırlar.
• Yüksek kalorili yağ ve karbonhidrat yönünden zengin
diyet:
• Yüksek kalorili yağ ve karbonhidrat yönünden zengin
diyet şişmanlığa, lipid anormalliklerine ve diyabete
zemin hazırlar.
• Bu nedenle koroner arter hastalığına zemin hazırlar.
23
24
4
17.11.2016
• Sigara içimi: Sigara içimi, koroner arter
hastalığına zemin hazırlar.
• Koroner tıkanmalarını hızlandırır.
• Diabetes mellitus: Diabetes mellitus, ateroskleroz oluşumunda temel risk faktörleri arasındadır.
• Hipertansiyon: Hipertansiyonda ateroskleroz
nedeni ile myokardın oksijen ihtiyacı artar ve
koroner arter hastalığına eğilim artar.
25
26
• Koroner yetersizlik:
• Koroner atardamarlar kalp kasına kan getiren
damarlardır.
• Koroner yetmezliği ile kalp yetmezliği ayrı
hastalıklardır.
• Koroner damarlar tıkanırsa ve daralırsa kalp
kasına gerekli kan gelmez ve beslenemez.
• Bu koroner yetersizliğidir.
• Bu durum tedavi edilmemesi, sonucu kalp
yetmezlikleri oluşabilir.
• Aterosklerozda küçük temel (minör) risk faktörleri
• Hareketsiz yaşam
• Duygusal stresler
• Stresli yaşam
• Obesite
27
28
• Kalp yetmezliği:
• Dolaşımda perifere yeterli kan volumünü
kalbin sağlayamadığı durumlardır.
• Kalp yetmezliği bir çok kalp hastalığının
sonucudur.
• Kalp sesleri:
• Kalbin atrium ve ventrikul arasındaki
kapakların kapanması sonucu duyulan sese
birinci ses denir.
• Aort'
un
ve
akciğer atardamarların
kapaklarının kapanması sonucu duyulan sese
ikinci ses denir.
29
30
5
17.11.2016
• Normalde duyulan birinci ses ile ikinci ses
arasında bir sessizlik vardır.
• Kalp yetmezliğinde ise üçüncü bir ses oluşur.
• Bu üçüncü ses birinci sesten sonra gelen
boğuk sestir.
• Üfürüm ;
• Kalbin kasılması sırasında kanın
geri
kaçmasından, bir kapaktan veya kalp
boşlukları arasındaki delikten kanın geçmesi
sırasında duyulan sestir.
31
32
• Kalp kan akınımı, vücudun gereksinimine göre
düzenler.
• Kalp yetmezliği ise kalbin herhangi bir nedenle
dokuların ihtiyacı olan miktardaki kanı
pompalayamamasıdır.
• Kalp yetmezliği akut ve kronik olabilir.
• Akut; ani olarak gelişir ve ölümle
sonuçlanabilir.
33
34
KALP YETMEZLİKLERİ
• Kalp kası yeterince
kasılamıyorsa, uygun
atımını sağlamak için
başka yollara başvurur.
• Bu yol, kalbin hızının
arttırılması
ve
sonucunda
pompaladığı
kan
miktarını arttırmak için
sol
ventrikülün
büyümesidir.
• Sol ventrikül yetmezliğinde, yeterince
pompalanmayan kan, sol atrium, pulmoner
venierde ve akciğerde göllenir.
35
36
6
17.11.2016
• Akciğerlerin kılcal damarlarında basınç artar ve
sıvı akciğer damarlarından alveollere sızar ve
böylece alveoller dolar.
• Pulmoner ödem oluşur
37
38
• Sağ ventrikül yetmezliğinde, yeterince
pompalanmayan kan, sağ atrium ve büyük
venlerde göllenir.
• Bu durumda boyun venleri dolgunlaşır.
• Karaciğer büyür.
• Bacaklarda ödem olur.
• Kalp yetmezliğinin genel belirtisi nefes darlığı
ve çarpıntıdır.
• İştahsızlık, kabızlık, yorgunluk ve hâlsizlik,
uykusuzluk bunu takip eden belirtilerdir.
39
40
• Hasta fazla hareket ettiğinde oturarak ve
ellerini zemine destekleyerek ve öne eğilerek
rahat ederler.
• Boyun damarları dolgundur.
• Ayaklarında ödem vardır
• Kalp yetmezliklerinde, dispne denen solunum
güçlüğü görülür.
• Bu solunum güçlüğü, özellikle fazla miktarda
oksijen kullanımını gerektiren aktiviteler
sırasında kendini gösterir.
• Söz konusu solunum güçlüğü, hasta yattığı
zaman ortaya çıkarsa ortopne adını alır.
41
42
7
17.11.2016
• Ortopneli hastalar, yatakta veya sandalyede
dik bir durumda desteklenerek durmayı tercih
ederler.
• Böylece rahat solunum yaparlar ve dinlenirler.
• Bu duruş biçimine
denir.
ortopne pozisyonu
43
44
• Hastanın önüne yemek masası çekilir ve
yükseltilir.
• Üstüne yastık konur.
• Hasta kollarını ve başını yastığın üzerine
yerleştir.
45
46
• Ortopne, yatağa yatar yatmaz ortaya çıkar.
• Yattıktan birkaç saat sonra şiddetli bir solunum
güçlüğü ve öksürme ile uyanmasına neden
olan solunum şekline paroksismal noktürnal
dispne (gece aniden başlayan solunum
güçlüğü) denir.
47
48
8
17.11.2016
Konjestif Sol kalp Yetmezliği
• Sol kalp yetmezliği olan hastalar düz olarak sırt
üstü yattıklarında pulmoner damarlara giden
kan miktarının artmasına bağlı şiddetli dispne
ve öksürük meydana gelir.
• Bu hastaların rahat solunum yapmaları ve
dinlenmeleri için onları ortopne pozisyonuna
getirilir. Rahatlatmak için de oksijen verilir.
• Konjestif kalp yetmezliği, herhangi bir nedenle
kalbin, dokuların ihtiyacı olan miktardaki kanı
pompalayamamasıdır.
• Kalp yetmezliğinin yavaş yavaş gelişmesi,
kronik kalp yetmezliği adı verilen tablonun
ortaya çıkmasına yol açar.
49
50
• Kalp yetmezliği ile birlikte, sistemik venlerde
ya da pulmoner ven sisteminde kan dolaşımı
konjesyonu (birikme, göllenme) vardır.
• Bu konjesyonun nedeni, kalp kasının mekanik
gücünün azalmasıdır.
• Kalbin sol tarafına mekanik pompa gücünün
azalmasına sol kalp yetmezliği adı verilir.
• Konjestif Sağ Kalp Yetmezliği
• Kalbin sağ tarafında mekanik pompa gücünün
azalmasına sağ kalp yetmezliği adı verilir.
• Bu hastalıkta hepatomegali, kalbin sağ üst
bölümünde ağrı, karında asit, iştahsızlık, alt
ekstremitelerde ödem, boyun venlerinde
dolgunluk görülür.
51
52
• Kalp yetmezliğinde tıbbi tedavi
• Diüretiklerle ve damar gevşeticilerle kalbin ön yükü azaltılır.
• Dijital verilerek myokardın dinlenmesi ve kontraksiyonu gücünün arttırılması sağlanır. 53
54
9
17.11.2016
Dijital zehirlenmesi
• Özellikle yaşlı dijital zehirlenmesine karşı
dikkatli olunmalıdır.
• Hastaya dijital verilmeden önce apeksten kalp
atımlarını bir dakika saymalıdır.
• Diyastolik kalp yetmezliklerinde dijital
verilmez.
55
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Dijital zehirlenmesinin belirtileri;
İştahsızlık
Bulantı,
Baş ağrısı
Kusma,
İshal,
Görme bozukluğu,
Aritmi,
Bu belirtiler olduğunda ve hastaya
verilmeye devam edilirse, ölüm olabilir.
dijital
56
Kalp Yetmezliğinde Bakım
• Hastanın aldığı ve çıkardığı sıvı
kontrol ve kayıt edilmelidir.
• Hayati belirtiler kontrol edilmelidir.
• Kan elektrolitleri kontrol edilmelidir.
• Diüretikler
verilecekse,
gece
hastanın uyumasına engel olmamak
için sabah saatlerinde verilmelidir.
• Hasta her gün aynı saatte aç karnına
tartılmalıdır.
• Ödemli hastalarda cilt bakımı
yapılmalıdır.
• Diyette, tuzu kısıtlı, yağı az, sindirimi kolay sıvı
gıdalar verilmelidir.
• Hastaya rahat pozisyona (ortopne, fowler
pozisyonları) getirilmelidir.
• Hasta tamamen yatak içinde dinleniyorsa,
flebiti önlemek için yatak içinde bacaklarına
pasif hareketler yaptırılmalıdır.
57
• Kalp hastalığı olanlar konstipasyon
önlenmelidir. • Konstipasyon, dışkılama sırasında kalbe fazla yük getirebilir.
• Kalp hastaları yavaş yavaş ayağa kaldırılmalıdır.
59
58
• Akciğer ödeminde bakım:
• Akciğer ödemi, sol kalp yetmezliğinin en ağır
şekli ve komplikasyonudur.
• Acil müdahale gerektirir.
• Hastada hırıltılı solunum,
• Ortopne,
• Öksürük,
• Pembe köpüklü balgam,
• Siyanoz vardır.
60
10
17.11.2016
KORONER DAMAR HASTALIKLARI
• Hasta sakin,sessiz bir odaya alınarak ortopne
pozisyonu verilir.
• Hastaya sedatif verilerek sakinleştirilir .
• Oksijen verilir.
•
•
•
•
Koroner skleroz,
Anjina pektoris,
Koroner yetmezlik ve
Myokard enfarktüsüdür.
61
62
Koroner Skleroz
• Koroner (coronary) atardamarlar, kalp kasına
kan getiren damarlardır.
• Koroner damarlar tıkanırsa, daralırsa kalp
kasına gerekli kan gelmez ve beslenemez.
63
• Koroner kan akımı
azalınca,
oksijen
gereksinimi artar ve
kalp kasılması için
gerekli
enerjiyi
yeterince sağlayamaz.
• Böylece
koroner
atardamar hastalıkları
gelişir.
64
• Koroner atardamar hastalıklarının klinik şekilleri, • Anjina pektoris, • Koroner yetmezliği ve • Myokard enfarktüsü, ritim bozukluğu ve ani ölümdür. 65
66
11
17.11.2016
ANJİNA PEKTORİS, • Koroner arter hastalığına bağlı ağrı, göğüs
ağrısı ya da göğüste hissedilen sıkıntıdır.
•
•
•
•
Nedenleri:
Myokardın oksijenlenmesinin azalması,
Oksijen gereksinimin artması ve
Kalbin output'un artmasıdır.
67
68
69
70
Klinik belirti ve bulgular
•
•
•
•
•
Kalp kasındaki iskemi göğüste ağrı
Hazımsızlık
Boğulma
Ağırlık hissi
Ölüm korkusu
Tedavi ve bakım
• Anjina pektorisin tedavi ve bakımındaki amaç,
oluşabilecek
myokard
enfarktüsün
önlenmesine yöneliktir.
• Anjina pektoris düşünülen hasta sırt üstü ve
gövde kısmı yükseltilerek yatırılır. Hasta
sakinleştirilir.
71
72
12
17.11.2016
Myokard Enfarktüsü
• Yaşamındaki risk faktörleri (sigara, stres,
kolesterol yüksekliği, diyabet, hipertansiyon,
obezite) kontrol altına alınır.
• Oksijen tedavisi uygulanır.
• Anjina nöbetleri sırasında nazal kanül ile
verilir.
• Damarlarda
kan
akışının
azalması
sonucu
iskemi
(beslenme
bozukluğu)
oluşurken, tam tıkanma ile de
sınırlı
nekrozla
enfarktüs
meydana gelir.
• Hangi organa ait damar
tıkanması olduysa, o organın
ismini alır.
• (Myokard enfarktüsü, beyin
enfarktüsü gibi)
73
74
• Myokard enfarktüsünde en
önemli etken trombozdur.
• Tromboz, kan damarlarında bir
pıhtı oluşmasıdır.
• Kan pıhtısı, bir koroner arteri
tıkayarak
kan
akımını
engelleyebilir
ve myokard
enfarktüsü gelişir.
75
76
• Myokard enfarktüsünde neden,
• Arteroskleroz, koroner arterlerin tıkanmasıdır.
• İskemi uzadığı zaman o bölgede enfarktüs
oluşur.
• Enfarktüs alanı genişse ve iletim yollarını da
içine almışsa, hasta birkaç saat içinde
kaybedilebilir.
77
78
13
17.11.2016
Belirtiler:
Devam eden anjina pektoris ağrıları vardır.
Ağrı genelde sternumun arkasındadır.
Ağrı boyuna, kollara, alt çeneye ve
epigastriuma yayılır.
• Terleme, boğulma hissi, göğüs üzerinde baskı
vardır.
•
•
•
•
79
80
Akut myokard enfarktüsü geçiren hastada aşağıdaki belirtilerden biri görülür:
• Ağrının özelliği çok şiddetli ve uzun sürmesidir.
• Ağrı güç sarf etmekle olduğu gibi uykuda ve
istirahat hâlinde iken olabilir.
• Hasta heyecanlı ve ölüm korkusu içinde
olabilir.
• Bulantı‐kusma,
• Baş dönmesi,
• Taşikardi vardır.
• Nedeni belli olmayan ani hâlsizlik, mide
bulantısı ve sıkıntılı terlemenin başlaması,
• Göğüste ağrı (Ezici ve sıkıştıran özellikte),
• Baygınlıkla birlikte ani aritmi,
• Pulmoner ödem,
• Ani ölüm.
81
82
• Akut myokard enfarktüsünde aritmiye bağlı
ölümler sık rastlanmaktadır.
• Akut myokard enfarktüsü geçiren hastaların %
40'ı hastaneye ulaşamadan ölmektedir.
• Bu ölümlerin nedeni, kalbin pompalama
gücünü önleyen aritmilerdir.
• Aritmi:
• Kalpte elektriksel uyarım düşmesindeki ya da
uyarımın kalp iletim sistemi aracılığıyla
iletilmesindeki bozukluklar.
• Taşikardi :
• Hızlı olan düzenli kalp atışıdır.
83
84
14
17.11.2016
• Ventriküler fibrilasyon:
• Ventriküler fibrilasyon, en ciddi ve derhal acil
müdahale gerektiren bir aritmi tipidir.
• Ventriküİlerin düzensiz olan etkisiz nitelikteki
titreşimidir.
• Bradikardi : Çok yavaş olan düzenli kalp atışıdır.
85
86
• Bu nedenle dolaşım, nabız ve kan basıncı
olmayabilir.
• Etkili atım olmadığı için ritim düzeltilmezse
hasta kısa sürede ölür.
87
88
KARDİYOJENİK ŞOK
HİPERTANSİYON
• Kalbin tüm vücut organlarına yeterli kanı
pompalayamaması sonucu oluşur.
• Kalbin atım gücü azalmıştır.
• Myokard enfarktüsü, akciğer embolisi ve kalp
yetmezliği gibi hastalıklarda gelişebilir.
• Bu hastalarda nabız düzensizdir ve zayıftır. Kan
basıncı düşüktür.
• Dudaklarında ve tırnak altlarında siyanoz durumu
belirgindir.
• Ventriküllerden arterlere atılan kanın arter
duvarına yaptığı basınca tansiyon denir.
• Kalp kasının pompalama gücü, dolaşımdaki
mevcut kan volümü, damarların durumu kan
basıncının
oluşmasında
rol
oynayan
etkenlerdendir.
89
90
15
17.11.2016
HİPERTANSİYONUN TANIMI
• Sistolik basınç,
• Ventriküllerin kasılması sırasında kanın arter
duvarına yaptığı basınçtır.
• Diastolik basınç,
• Ventriküllerin gevşemesi sırasında kanın arter
duvarına yaptığı basınçtır.
• Hipertansiyon arter içi kan basıncının artması
ile karakterize genetik,edinsel etmenler ve
metabolik bozuklukların birlikte rol aldığı bir
sendromdur.
91
92
• Sistolik kan basıncının 140 mmHg ve diyastolik
kan basıncının 90 mmHg üzerinde sürekli
yükselişi.
• Antihipertansif ilaç kullanmayanlarda sistolik
kan basıncının 140mmHg veya üzerinde,
diyastolik kan basıncının 90 mmHg veya
üzerinde olmasıdır.
• Bireyin sistolik ve diyastolik kan basıncının belirtilen değerlerin üzerinde olmasının yanısıra antihipertansif
ilaç kullanıyor olması olarak ifade edilir.
93
94
HİPERTANSİYON BELİRTİLERİ
• Arter kan basıncı yüksekilğine ek olarak görülebilecek başlıca belirtiler ise;
• Baş ağrısı
• Nefes darlığı
• Halsizlik
• Yorgunluk
• Burun kanaması
• Kulaklarda çınlama
• Yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma
• Çok sık idrara çıkma
• Noktüri
• Bacaklarda ödem
• Hastaların önemli bir kısmında hipertansiyon sinsi bir seyir izler
• Hipertansiyona ilişkin tek bulgu çoğunlukla arter kan basıncının yüksek bulunmasıdır.
95
96
16
17.11.2016
• Kan basıncı çok yükseldiği durumlarda da ;
• Çift görme
• Dilde peltekleşme
• Yüz veya vücutta karıncalanma
• Ancak bu belirtileri hiçbirisi hipertansiyona
değildir,başka hastalıklarda izlenebilir.
özgü
• Komplikasyonları:
• Hipertansiyon, kalp, damar, beyin, böbrek ve
gözlerde hasar yapar.
• Bunun sonucu da paralizi ve körlükler
oluşabilir.
• Kalp yetmezliği,
• Ritim bozukluğu ve
• Anjina pectorise neden olur.
97
98
Tedavi, Bakımı ve Diyet
• Nedene göre tedavi yapılır.
• Hasta dinlenmelidir (Eğer hastada kalp yetmezliği gibi ciddi komplikasyon geliştiyse).
• Antihipertansif ilaçlar verilir, düzenli kullanılmalıdır. • Anksiyetesi olan hastalara tansiyonu yüksek olduğu söylenmez, sakinleştirici ilâçlar verilir.
• Diyette yağ ve tuz oranı azaltılır.
• Pastırma, sucuk, turşu, konserve, yumurta
sarısı, börekler, hamur tatlısı, pastalar, çikolata,
yağda kızarmış yemekler, sakatatlar, yağlı
kuruyemişler verilmemelidir.
• Sıvı yağ kullanımı tercih edilir.
99
100
PERİFERİK DAMAR HASTALIKLARI
• Sağlık personeli kan basıncını dikkatli ölçüp,
kaydetmelidir.
• Sağlık eğitimi yapılmalıdır (Tansiyon ve
yönetimi hakkında).
101
•
•
•
•
Periferik damar hastalıkları; Arterioskleroz, Tromboangitis obliteras, Varisler, 102
17
17.11.2016
Tromboangitis Obliteras
(Buerger hastalığı)
• Tromboangitis obliteras, tekrarlayan arter ve
venöz damarların enflamasyonunda, gelişen
tromboz ile damarların tıkanmasıdır.
• 25‐40 yaşları arasındaki genç erkeklerde daha
sık rastlanır.
• Çok sigara kullanan kişilerde görülür.
• Nikotin etkisi ortadan kaldırılmadığı takdirde
damar tıkanmaları kaçınılmazdır .
103
104
• Çoğunlukla bir ekstremiteyi tutar. • En çok tibia arteri, ayak tabanı arterlerini ve parmak arterlerini tutar. • Tedavi:
• Sigara yasağı uygulanır.
• Hasta sigarayı bırakmazsa, el ve ayaklarda amputasyona kadar gider.
105
106
• Varis, bacak venlerinin anormal derecede
genişlemesi, kıvrılması ve uzamasıdır.
• Nedenleri:
• Kalıtımın bu hastalıkta rolü olduğu
bilinmektedir.
• Fazla ayakta duran kişilerde görülür.
• Hamilelikte fetüs ve abdominal tümörler de
abdomenin alt kısımlarındaki venler üzerine
basınç yaparak venöz drenajı güçlendirir.
107
108
Varisler
18
17.11.2016
• Tedavi:
• Bacaklar her fırsatta kalp seviyesinden yukarıda istirahat ettirilir,
• Varis çorapları giyilir,
• Nedenler ortadan kaldırılır,
• Fazla kilolar verilmelidir.
• Sigara bırakılmalıdır,
• Sonuç alınmazsa cerrahî tedavi yapılır.
• Bazı kronik sistemik hastalıkların da (kalp hastalıkları, siroz gibi) kalbe venöz
dönüşümünü etkileyerek varislere yol açtığı bilinmektedir. 109
110
KALP VE DAMAR HASTALIKLARINDA GENEL TEDAVİ YÖNTEMLERİ
• Kalp ve damar hastalıklarında yapılacak genel
tedavi,
arteriosklerozun
önlenmesine
yöneliktir.
• Bu da sağlıklı beslenme ile olur
• Margarin, kırmızı et gibi doymuş yağlar
bakımından zengin besinlerle aşırı beslenme,
arterosklerozu hızlandırır.
• Sigara bırakılır.
• Düzenli egzersizlerin yapılması, kilo almayı
önleyeceği gibi, kan dolaşımını olumlu yönden
etkiler ve kanda lipid birikimini engeller.
111
112
• Kalp ve damar hastalıklarında yüksek
tansiyonun giderilmesi önemlidir.
• Hastalardan alkol ve tuz alımında kısıtlama
yapılarak yüksek tansiyon önlenmeye çalışılır.
• Kalp yetmezliği olanlar ilâç tedavisi olarak
diüretikler,
dijital
ve
vazodilatatörler
kullanırlar.
• Diüretikler, idrar söktürücü ilâçlardır.
• Bunlar, vücutta sıvı tutulmasını kontrol etmek
ve kan volümünü azaltmak için kullanılır.
113
114
19
17.11.2016
• Dijital, kalbin kontraksiyonunu (kasılma
gücünü) artırmada kullanılır.
• Vazodilatatörler, damarları genişletmek için
kullanılır.
• Böylece kalbin iş yükü azaltılır.
115
20
17.11.2016
• SAĞLIK
• HASTALIK
ÖĞR.GÖR.HİLAL PEKMEZCİ PURUT
1
2
• İnsanlık var olduğundan beri sağlık ve hastalık
konularına büyük ilgi göstermiş,sağlıklarını
korumak,hastalıklarına çare bulabilmek için
çeşitli çözümler aramışlardır.
• Bu çabaların hiçbiri toplumsal örüntülerden
bağımsız olmamıştır.
• Bugün artık sağlık ve hastalıkların biyolojik
olduğu kadar sosyal,kültürel ve ekonomik bazı
özelliklerden ileri geldiği anlaşılmıştır.
3
4
SAĞLIK‐HASTALIK
• Sağlığın tanımı pek çok yerde
‘hasta olmama’ anlamında,
hastalık kavramı ile bağlantılı
şekilde yapılmaktadır.
• Buna uygun olarak tıptaki
gelişmeler
var
olan
hastalıkların
nedenlerini
açıklama çabaları sonucu
olmuştur.
5
6
1
17.11.2016
• Özellikle son yüzyıldaki tıp bilimi ve
teknolojisindeki
gelişmeler
sayesinde
hastalıklara ilişkin engin bir bilgi birikimi
sağlanmıştır.
7
8
• Sağlık ve hastalık kişilere,toplumlara,meslek
gruplarına,kültüre göre farklı biçimde anlaşılan
bir kavramdır.
• Ör:
• Bir yörede yaşayan kişilerin çoğunda bağırsak
paraziti
varsa,bu
durum
hastalıktan
sayılmayabilir.
9
• Bir sakatlık olarak bilinen ve kundak yapılan çocuklarda görülen kalça eklemi çıkığı Navajo
yerlilerinde çok yaygın olduğundan hastalık olarak kabul edilmez.
10
• Hastalık ve sağlık kavramları kültüre bağlı
olmasına rağmen,insan her yerde insandır ve
bu nedenle sağlığın bir evrensel tanımı
olmalıdır.
11
12
2
17.11.2016
Birey Sağlığının Ötesi
• 1947’de DSÖ sağlığı;
• ‘Sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil,
aynı zamanda fiziksel, ruhsal ve sosyal
yönden tam bir iyilik hali’
olarak
tanımlamıştır.
Sağlıklı birey
Sağlıklı aile
Sağlıklı toplum
13
/ 58
14
• Bu tanım, sağlığın tek boyutlu değil, çok
boyutlu bir olgu olduğunu vurgulamakta,
sağlığı bütüncül bir yaklaşımla ele almaktadır
15
16
17
18
3
17.11.2016
Sağlığı Etkileyen Faktörler
Yaşadığımız çevre
Kalıtım
Bireyin yaşam biçimi
Kilo
Küresel çevre
Gelir
Kültür
Sağlığı geliştirme
Bireysel olarak,
hayatı tam
olarak
yaşamamızı
sağlar
Sağlığı geliştirme
İnsan
yaşantısına
sağlık,
sağlamlık,
mutluluk,
canlılık ve
uzunluk katma
çabasıdır.
Ulus olarak
Sağlığı herkesin ulaşabileceği hale getirmek adil ve sevecen bir toplum oluşmasını sağlar.
SAĞLIK HİZMETLERİ
•
Kişilerin ve toplumların sağlığını korumak, hastalandıklarında tedavilerini yapmak, sakat kalanların başkalarına bağımlı olmadan yaşayabilmelerini sağlamak ve toplumların sağlık düzeyini yükseltmek için yapılan planlı çalışmaların tümüne sağlık hizmetleri denir.
• Sağlık hizmetlerinin temel amacı, kişilerin hasta olmamalarını sağlamak yani onları hastalıklardan korumaktır. Ancak, her türlü çabaya karşın herkesi her hastalıktan korumak mümkün olmaz; bazıları ise maalesef hastalanır.
• İşte o zaman sağlık hizmetlerinin 2. amacı
olan hastalıkların tedavisi söz konusu olur. 4
17.11.2016
• Bugünkü bilgilerimizle ve var
olan yöntemlerle her hasta
tam olarak tedavi edilemez.
Bazıları ölür, bazıları ise sakat
kalır.
• Sağlık hizmetlerinin 3. amacı
sakatların başkalarına bağımlı
olmadan kendi kendilerine
yeter biçimde yaşamalarını
sağlamak, yani rehabilite
etmektir.
Sağlık Hizmetleri:
Sağlık hizmetlerinin üç boyutu vardır.
1‐ Koruyucu sağlık hizmetleri
‐ Bireye yönelik
‐ Çevreye yönelik
1.Koruyucu Sağlık Hizmetleri
1-Kişiye Yönelik Korunma
2‐ İyileştirici/Tedavi edici sağlık hizmetleri
3‐ Rehabilite edici sağlık hizmetleri
Kişiye Yönelik Sağlık Hizmetleri
1‐
Bağışıklama:
Bulaşıcı
hastalıklardan
korunmanın en etkin yoludur.
2‐ İlaçla Koruma: Özellikle aşısı olmayan
hastalıklar için geçerlidir.
3‐ Erken Tanı: Tedavi kolaylığı ve başarısı
açısından önemlidir.
4‐ Beslenme: Birçok hastalığın altında yatan
temel ve hazırlayıcı nedendir. Örn: tbc
5‐ Aile Planlaması: Çok ve sık doğum yapan
kadınların sağlıkları tehlike altındadır.
6‐ Sağlık Eğitimi: Kişilere, kendi sağlıklarından
sorumlu oldukları bilincini sağlamayı amaçlar.
7‐ Kişisel Hijyen.
5
17.11.2016
Çevreye Yönelik Korunma
Sağlığın Korunma Yolları
İnsan sağlığına olumsuz
etkiler yapan çevresel
(biyolojik,
fiziksel,
kimyasal) faktörleri kontrol
altına alarak insanları olası
zararlardan korumaktır.
2-Çevreye Yönelik Korunma
2.İYİLEŞTİRİCİ SAĞLIK HİZMETLERİ
Çevreye Yönelik Sağlık Hizmetleri
• İyileştirici sağlık hizmetleri üç basamakta ele alınır:
• Birinci Basamak: Hasta tedavilerinin ayakta
yapıldığı sağlık kuruluşlarıdır. • Bu kuruluşlar genellikle yataksızdır. • Sağlık ocakları, • Tüberküloz dispanserleri, • Ana‐çocuk sağlığı ve aile planlaması merkezleri * Yeterli ve temiz içme suyu sağlanması
* Atıkların kontrolü
* Besin hijyeni
* Barınak hijyeni
* Hava kirliliği ve gürültüyle savaş
* Vektör kontrolü
34
• İkinci Basamak: • Hastaların yatırılarak teşhis ve tedavi
hizmetlerinin
verildiği
il,ilçe
devlet
hastanelerdir.
35
Üçünü Basamak: Özel dal hastaneleridir. • Kanser hastaneleri, • Ruh sağlığı hastaneleri • Kemik hastaneleri
36
6
17.11.2016
Rehabilite Edici Sağlık Hizmetleri
• Tıbbi rehabilitasyon, bedensel sakatlıkların mümkün olduğu kadar düzeltilmesidir.
Sağlık hizmetlerinin üçüncü amacı sakatların başkalarına bağımlı olmadan, kendi kendilerine yeter biçimde yaşamalarını sağlamak, yani rehabilite
etmektir. • Sosyal rehabilitasyon ise; sakatlıkları nedeniyle eski işlerini yapamayanlara ya da belirli bir işte çalışamayanlara iş öğretme, iş bulma, işe uyum sağlamalarına yönelik her türlü hizmeti kapsar.
7
17.11.2016
SİNDİRİM SİSTEMİ HASTALIKLARI
• Vücuda
alınan besin maddelerinin ve
içeriklerinin kana ve hücrelere geçebilecek
kadar küçük parçalara ayrılması işlemine
sindirim denir.
• Bu olayı gerçekleştiren sisteme de sindirim
sistemi adı verilir.
ÖĞR.GÖR.HİLAL PEKMEZCİ PURUT
SHMYO
1
2
Besinlerin sindirimi mekanik ve kimyasal olarak iki açıdan yapılır.
Örneğin,  Dişler mekanik sindirimde,
 Tükürük ise besinlerin kimyasal sindiriminde görev alır.
3
4
Sindirim Sisteminin Görevleri
Besinleri küçük parçalara ayırmak,
Sonra
besinin içeriğindeki protein,
karbonhidrat, yağ, su gibi molekülleri
ayrıştırarak kan dolaşımı vasıtası ile hücrelere
ulaştırmaktır.
5
• İnsanda sindirim sistemini meydana getiren
organ ve yapılar
• Ağız boşluğu, dil, diş, tükrük bezleri, yemek
borusu, mide,duodenum, ince bağırsak ve
kalın bağırsak olarak sayılabilir.
• Sindirim sistemine yardımcı organlar ise
karaciğer ve pankreastır.
6
1
17.11.2016
Sindirim Sistemi Organları Nelerdir? • Sindirim ağızda başlar ve kalın bağırsakta son bulur. • En son vücut sindirim atıklarını anüsle dışarı atar. 7
• Ağız;
• Sindirimin ilk başladığı organdır. Dişler yardımı ile besinlerin parçalanması ağızda gerçekleşir.
• Tükrük bezleri; • Salgıladığı tükrük sayesinde besinlerin yumuşayarak yemek borusundan kolay geçişi sağlanır.
8
• Yutak; Yutma işlemini gerçekleştiren organdır.
• Yemek borusu; Yemek borusunda sindirim
geçekleşmez.
• Besinlerin mideye inişi sağlanır.
• Mide; Mekanik ve kimyasal sindirimin
gerçekleştiği, besinlerin bulamaç haline
getirildiği organdır.
9
• Duodenum; Mide ile ince bağırsağın
birleştiği bağırsaktır.
• İnce bağırsak; Besinlerin sindirilerek kana
karıştığı organdır.
10
• Kalın bağırsak; • Sindirilmiş besinlerden
geriye kalan suyun
emildiği
ve
kalan
posanın
dışarı
gönderildiği
sindirim
organıdır.
• Çekum, kolon, rektum,
anal kanaldan oluşur.
11
12
2
17.11.2016
AĞIZ FARENKS VE TÜKRÜK BEZLERİ
• Anüs; Sindirim artığı olan posanın vücuttan atılmasını sağlayan organdır.
• Bunların yanın da sindirime yardımcı olan karaciğer ve pankreas da vardır.
• Tükrük bezleri
– Parotis
– Sublingual
– Submandibular • Bu bezlerden günde yaklaşık olarak 1,5 litre tükrük salgılanır
13
14
15
16
17
18
ÖZOFAGUS • İçi boş silindir şeklinde
• 25 cm uzunluğunda
• 2 cm çapında farenksten, midenin kardiyasına kadar uzanan bir organdır
• Larenks ve trakeanın arkasında, vertebral kolonun önünde yer alır
MİDE
• Sindirim kanalının en geniş ve yiyeceklerin depo edildiği • Fundus
• Korpus
• Pilor
3
17.11.2016
BAĞIRSAKLAR İNCE BAĞIRSAKLAR
 5‐6 m uzunluğunda
 Çapı yaklaşık 2,5 cm
 Duodenum
 İnce bağırsağın en kısa ve en geniş kısmıdır
 Jejunum
 İnce bağırsağın orta parçasıdır
 İleum
 İnce bağırsağın son parçasıdır
19
20
ABSORBSİYON  Besinler emilmeden önce sindirim aşamasında ince bağırsaklarda:
karbonhidratlar
monosakkaritlere
Proteinler aminoasitlere
Yağlar Yağ asitlerine ve monogliseritlere
21
22
23
24
KOLON (KALIN BAĞIRSAKLAR)
• İleumun sonundan anüse kadar uzanır
• Ortalama 1,5 m uzunluğunda
• 5 cm genişliğindedir
4
17.11.2016
– Çekum
– Çıkan (asenden) kolon
– Transvers kolon
– İnen (desendan) kolon
– Sigmoid kolon
– Rektum
– Anal kanal
25
26
AKALAZYA
ÖZOFAGUS HASTALIKLARI
– AKALAZYA
– Özefagus
gövdesinde
kasılmaların
şiddetinin azalması ve alt özefagus
sfinkerinin yetersiz gevşemesi sonucu
basıncın artması ile karakterizedir.
27
28
• Sonuç olarak, yiyeceklerin özofagustan mideye
geçişi aksar veya tümüyle durur.
• Akalazya ağırlaştıkça yutulmuş yiyecekleri
normalde birkaç saniyede mideye boşaltan
özofagus bu işi birkaç saatte başaramayabilir.
29
30
5
17.11.2016
Belirti‐bulgu
• Aylar ve yıllar geçtikçe özofagus oldukça
genişleyerek çoğu zaman bir litre kadar
yiyeceği içinde barındırabilir.
• Uzun süren özofagus stazı sırasında enfeksiyon
özofagus mukozasının ülserleşmesine de
neden olur.
• Yutma Güçlüğü (Odinofaji)
• Disfaji
• Yenilen yemeğin istemsiz ağza geri gelmesi (Regürjitasyon)
• Dilatasyon (Özafagial)
• Ağrı (sırta, boyuna ve kollara yayılan)
• Malnütrisyon (Uzun dönemde) 31
32
Tedavi ve bakım
• Yutturulan özel bir özofagus tüpünün ucundaki
balon şişirilerek özofagusun alt ucunun
gerilerek genişletilmesiyle hastaya önemli
ölçüde yardım sağlanabilmektedir
• Yarı yumuşak diyet verilmelidir.
33
34
KALAZYA
• Ağız kokularını gidermek için sık sık ağız bakım
verilmelidir.
• Hastalar özofagusta kalan besin artıklarının
aspirasyonu olasılığına karşı başı
biraz
yüksekte uyumalıdır.
35
• Akalazyanın tam tersi bir
durum söz konusudur.
• Özafagial
sfinkterde
yetmezlik söz konusudur
ve midedeki materyal
özofagusa geri döner.
36
6
17.11.2016
Belirti ve Bulgular
• Genellikle
yeni
doğan
bebeklerde
beslenmeden kısa süre sonra devamlı
kusmalar oluyorsa kalazya düşünülmelidir.
• Yatınca ya da eğilince olan kusmalara ek olarak
kanama, gecikmiş olgularda peptik özofajite
bağlı olarak disfaji de bulunur
37
38
REFLÜ ÖZEFAJİT (GASTROÖZOFAJİAL REFLÜ)
Tedavi ve bakım
• Hastaya mide asidi artıran gıdalardan
kaçınması gerektiği anlatılır.
• Sigara,çay ,kahve yasaklanır.
• Hasta az az sık sık yemeli ve yemeklerden
sonra sırt üstü yatmamalıdır.
• Reflü, mide içeriğinin yemek borusu içine
kaçması sonucunda özefagus mukozasının
tahriş olması ve mukozada önce ödem, daha
sonra da ülser ve darlık oluşmasıdır.
39
40
• Özellikle özefagusun alt bölümünde oluşur.
Reflü özefajit her 10 kişiden 4’ünde görülür.
• En tipik belirtisi yemekten 30‐60 dakika sonra
oluşan ve uzanıp yatmakla başlayan veya artan
yanmadır.
41
42
7
17.11.2016
• Reflü özefajitin oluşum nedenleri;
• Özofagusun
alt
ucundaki
kapak
fonksiyonlarının bozuk olması
• Mide fıtığının olması
• Mideden özofagusa olan kaçağa karşı olan
koruyucu mekanizmaların bozulması
•
•
•
•
Artmış mide asit salınımı,
Mide boşalmasında gecikme,
Midenin aşırı dolgun ve gergin olması
Kullanılan bazı ilaçlar
43
44
• Kilolu olmak özefajitisle birlikte olan veya
uyarıcı bir faktör olduğu için enerji kısıtlanarak
hastanın ideal vücut ağırlığına ulaşması
sağlanır.
• Günde en az 3 öğün düzenli yemek yenmelidir.
• Yatmadan önce yemek yeme alışkanlığından
vazgeçilmelidir.
• Koyu çay, kahve, karbonatlı içecekler, domates,
asitli meyve suları, acı baharatlar diyetten
çıkarılmalıdır.
• Alt özafajiyal kapak basıncını arttırmak için;
proteinden zengin besinler tüketilmelidir.
45
46
• Yemek hacmini azaltmak için yemeklerde sıvı
alımı azaltılıp,
sıvı alımı öğün aralarına
kaydırılır.
• Kızartma, çok sıcak veya çok soğuk besinler
tüketilmemelidir.
• Karın içi basıncı arttıran, sıkı kemer, korse gibi
uygulamalardan kaçınılmalıdır.
• Yemekten sonra yatmaktan kaçınılması gerekir.
• Yatılan yatağın başının 15‐25 cm yükseltilmesi,
gece uykudayken, yemek borusuna kaçmış
olan mide içeriğinin yer çekimi etkisiyle geriye
dönmesini kolaylaştırır.
47
48
Tedavi ve bakım
8
17.11.2016
HİATAL HERNİA (FITIK)
• Alt özefagus basıncını azalttığı için alkol kullanılmamalıdır. • Tok karnına egzersiz yapılmamalıdır.
• Midenin özefagusun hiatus kısmından göğüs
boşluğuna geçmesidir.
• Fıtık, midenin dolgunluğuna, vücudun
pozisyonuna göre aşağı ve yukarı kayabilir.
49
50
51
52
Tedavi ve bakım
• Öksürme, kusma veya abdominal basınç artışı
yapan nedenler fıtığa neden olabilir.
• Hamilelik, şişmanlık da fıtık oluşumunu
kolaylaştırabilir.
• Mide içeriği özefagusa geçtiği için özefajitis
görülebilir
53
•
•
•
•
•
Öğün sayısı arttırılmalı Azar azar, sık sık yemek yenilmeli Yemekten sonra yatılmamalı Uyurken yüksekte yatılmalı Asitli yiyeceklerden kaçınılmalı 54
9
17.11.2016
MİDE HASTALIKLARI
• Mide, sindirimin dışında sekresyon, motilite,
intoksisite ve emilim fonksiyonları olan bir
organdır.
• Mide pH’sı 0.9‐2.0 arasında değişir.
• Aşırı sıcak besinler tüketilmemeli • Bazı hastalarda zayıflama, şikayetleri azaltabilir. • Karın üzerinde baskı yapan çamaşır ve kemer kullanılmamalı.
55
56
57
58
Peptik ülser
• Asit mide suyunun etkisi ile
mide,barsak
kanalının
herhangi
bir
yerinde
mukozada meydana gelen
en az muskular tabakaya
kadar uzanan sınırları belli
doku kaybıdır.
• Bir peptik ülser iki yoldan kaynaklanabilir: – (1) Asit ve pepsinin mide mukozasından aşırı salgılanması – (2) Gastraduodenal mukoza bariyerinin asit‐
pepsin kompleksinin sindirici gücüne karşı koyma yeteneğinin azalması
59
• Nedenler:
1. Asit ve pepsin artışı 2. İritasyon
3. Kan akımının azalması 4. Mukus sekresyonunun azalması
5. Enfeksiyon
60
10
17.11.2016
Belirtileri • Ülserin görülme sıklığı % 10’dur ve erkeklerde daha sık görülür. •
•
•
•
Bulantı ve bununla birlikte kusma görülür,
Kilo kaybı
Şişkinlik ve geğirme gibi durumlar ortaya çıkar,
Hastaların üçte birinde kanama görülebilir. Hayati tehlikeye yol açabilecek kadar şiddetli olabilir,
61
62
• Enfeksiyona neden olan bakterilere yönelik
antibiyotik kullanılılır.
• Midenin asit salgısını azaltacak ilaçlar
kullanılılır.
• Yemek saatleri belirli ve düzenli olmalıdır.
• Üç ana öğün tüketilmelidir.
• Rafine karbonhidratların olumsuz etkileri
vardır. Şeker bazı hastalarda midede yanmaya
neden
olduğundan
şeker
tüketimi
azaltılmalıdır.
63
64
• Doku onarımı ve yapımı için proteinden
zengin besinler tüketilmelidir.
• Yağların, özellikle bitkisel sıvı yağların olumlu
etkileri vardır.
• Diyet, enerji ve besin öğeleri bakımından
yeterli ve dengeli olmalıdır
• Ülser – Süt İlişkisi:
• Süt ülser hastalarında asidi geçici olarak
tamponlayıcı etki gösterse de içerdiği
kalsiyumun gastrik asidi artırıcı etkisi
bulunmaktadır.
65
66
Tedavi‐Bakım
11
17.11.2016
• Ayrıca hayvansal kaynaklı yağ içermesi ve bazı
bireylerde karın ağrısı, gaz ve ishale yol
açabildiğinden
olumsuz
etkileri
de
bulunmaktadır.
• Bu nedenle ülserli bireylere süt tek başına
verilmemelidir.
• Ülser – Kahve İlişkisi: • Kahve ve diğer kafein içeren içecekler mide
salgısını arttırıcı etkiye neden olurlar.
• Bu
nedenle
tüketimi
bireye
göre
ayarlanmalıdır.
67
68
69
70
GASTRİT
Mide mukozasının akut
ya da kronik yüzeysel
erozyonlardır.
Akut gastrit genellikle
mide de en sık görülen,
her
yaş
grubunda
rastlanan bir hastalıktır.
Gastritin Nedenleri;
•
•
•
•
• Kimyasal o Alkol o Çay, kahve o Salisilatlar gibi bazı ilaçlar
•
•
•
•
71
• Bazı Bakteriyel Enfeksiyonlar o Besin zehirlenmeleri
• Bazı Viral enfeksiyonlar
o Çok acılı, baharatlı yemek
72
12
17.11.2016
Belirtiler
•
•
•
•
•
•
•
Tedavi
• Hastalığı doğuran nedenler ortadan kaldırılır. • Düzenli yeme alışkanlığı kazanmaya dikkat edilir. • Yiyecekler azar azar ve iyice çiğnenerek yenir. • Hafif yiyecekler tercih edilir. • Ekşi acı,baharatlı yiyecekler yasaklanır.
Mide ağrısı, Midede ekşime, Yanma, Bulantı, Kusma, Hazımsızlık, Şişkinlik
73
74
Mide kanseri
• İlk günlerde midenin dinlenmesi için
paranteral beslenme uygulanabilir. Daha sonra
sulu besinler veya enteral solüsyonlar verilir,
yavaş yavaş normal besinlere geçilir.
• C vitamini alımını desteklemek için hergün
taze sebze ve meyve tüketilmelidir
• Dünya Kanser Raporunda (2016), 12 milyon
yeni kanser vakasının (erkeklerde 6.672.000;
kadınlarda 5.779.000) tanılandığı ve 7 milyon
ölümün kanser nedenli olduğu bildirilmektedir
• Dünyada 2030 yılında 27 milyon kanser
vakasının olacağı, yıllık 17 milyon ölümün
kanserden kaynaklanacağı ve son beş yıl içinde
kanserle tanılanmış kişi sayısının 75 milyona
ulaşacağı tahmin edilmektedir.
75
76
• Türkiye’de kanser ölüme neden olan
hastalıklar arasında ikinci sırada yer
almaktadır. Yine Türkiye’de kanser insidansının
2030’lu yıllarda iki kat artacağı ve
450/100.000’e
yaklaşacağı
tahmin
edilmektedir (The Ministry of Health of Turkey
2016).
• Kanser hem dünya hem de Türkiye için çok
önemli bir sağlık sorunudur.
77
• Erkeklerde sırasıyla
• Trakea,
bronş
ve
akciğer
(59,3/100000),
• Prostat kanseri (36,4/100000),
• Kolorektal kanser (24,4/100000),
• Mesane kanseri (21,1/1000000),
• Mide kanseri (15,9/1000000)
kanseri
78
13
17.11.2016
MİDE KANSERİ
• Midede oluşan maling tümör olan Mide
Kanseri,
sık rastlanılan kanser
türlerindendir.
Kadınlarda ise;
Meme kanseri (45,9/100000) Troid kanseri (21,3/100000), Kolorektal kanser (15,3/100000), Trakea, bronş ve akciğer kanseri (10,0/100000), • Uterus korpusu kanseri (10,0/100000) sık görülen kanser türleridir. •
•
•
•
•
79
• Mide kanserine neden olduğu bilinen en önemli etkenler; • Beslenme alışkanlıkları, genetik yatkınlık, çevresel faktörler ve • Ailesinde mide kanseri görülen kişilerin, mide kanserine yakalanma riski artmaktadır. 80
• Alkol ve sigara da önemli etkenlerdendir. • A kan grubuna sahip kişilerde, kadınlara oranla erkeklerde ve 50 yaşın üzerindekilerde görülme sıklığı daha fazladır.
81
82
Tedavi
Belirtiler
Erken teşhis tedavide başarı şansını
büyük oranda arttırmaktadır.
Tedavide,
mide
kanseri
tanısı
konulduktan sonra, en kesin çözüm
ameliyat olmakla birlikte, kemoterapi ve
radyoterapi tedavisi ile ancak kısmi başarı
elde edilebilmektedir.
• En belirgin belirtileri karnın üstünde mide ve çevresinde hissedilen ağrı, • İştahsızlık ve kilo kaybı, • Kansızlık, bulantı ve kusma • Midenin yemek borusu tarafında oluşan tümörler yutkunma güçlüğüne de neden olabilir. 83
84
14
17.11.2016
Ayrıca,alkol ve sigaradan kesinlikle uzak durulmalıdır.
Düzenli spor yapmak ve aşırı şişmanlık ve zayıflıktan korunmak gerekir.
• Mide Kanserinden korunmak için yeterli ve dengeli beslenmek; • Bol ve taze sebze ve meyve tüketmek, konserve ve dondurulmuş, beklemiş gıdaları tüketmemek, eti dengeli tüketmek gerekir.
85
86
• Bağırsak gazları nitrojen (N2), oksijen (O2),
karbondioksit (CO2), hidrojen (H2), ve bazı
bireylerde metan (CH4) içerir.
• Gastro intestinal sistemde, normal koşullarda
ortalama 200 ml gaz bulunur. Günde ortalama
700 ml gaz çıkmalıdır.
• Ancak, günlük atılan gaz miktarı bireyden
bireye değişiklik gösterir.
• Gaz şikayetinden yakınan kişilerde sıklıkla
mide/bağırsakda gaz hacimi yüksektir ya da
bağırsak hareketleri hızlanmıştır.
87
88
• Buna bağlı olarak, karında kramp şeklinde
ağrılar ve şişkinlik hissi görülür.
• Buna neden olan faktörler, fiziksel aktivite
yetersizliği, aerofaji (hava yutma), diyetin
içeriği,
ve
çeşitli
gastro
intestinal
bozukluklardır.
• Kişide gaz şikayetleri varsa,
• Fiziksel aktivitesini artırması,
• Kuru baklagiller gibi gaz yapan besinleri
tüketmemesi gerekmektedir.
89
90
BARSAK HASTALIKLARI
15
17.11.2016
İNCE BAĞIRSAK HASTALIKLARI
CROHN HASTALIĞI
• 1932’de ilk kez Crohn tarafından tanımlanmış
olan bu hastalık başlangıçta ince bağırsak
mukozasının daha sonra tüm tabakaların
bilinmeyen bir etkene karşı kronik iltihabi
yanıtıdır.
• Crohn hastalığı
• Wipple hastalığı
91
92
BELİRTİ VE BULGULAR
•
•
•
•
•
•
Karında rahatsızlık duygusu
Defekasyonda yumuşama
İştahsızlık
Karın şişkinliği
Melena Kilo kaybı
93
Tedavi ve bakım
94
WHIPPLE HASTALIĞI • Antibiyotikler ve antienflamatuar ilaçlar
enfeksiyonun tedavisi için verilir.
• Hastaya irrite etmeyen diyet uygulanır;
• Kepekli
ekmek,çiğ
sebze
ve
meyveler,bezelye,fasulye,kuru yemiş,baharatlı
yiyecekler,çay,kahve verilmez.
• Hastanın sıvı elektrolit açığı kapatılır.
95
• İnce bağırsaklarda yaygın
olarak görülen barsak
mukozasında
ödem,lenf
nodüllerinde şişme ve
hücre
içinde
köpüğe
benzer
bir
madde
toplanması ile karakterize
bir hastalıktır.
96
16
17.11.2016
BELİRTİ BULGULAR
•
•
•
•
Diyare
Melena (bazen taze kanama)
Gaitada bol miktarda yağ görülür.
Ateş ve anemi de vardır.
• Tedavisinde antibiyotik uygulanır ve hastanın sıvı açığı kapatılır.
97
KALIN BARSAK HASTALIKLARI
98
Ülseratif kolit
• Kolonu
ender
olarakta
terminal
ileumu tutan barsak
mukoza
ve
submukozanın
konjesyon,ödem,
ülserasyon ile kronik
bir hastalıktır.
• Ülseratif kolit
• Spastik kolon
99
•
•
•
•
•
•
100
Belirti bulgular
Tedavi ve bakım
En belirgin özelliği diyaredir.
Hasta halsiz gaitası kanlı ve mukusludur.
Defekasyon sayısı 5‐10 bazende 20‐30 olabilir.
Kilo kaybı
Bulantı kusma
Ateş
• Ülseratif kolit çok iyi bir bakım gerektirir.
• Hastaya antibiyotik,kortizon verilir.
• Hasta yatak istirahitine alınır,dinlenmesi
sağlanır.
• Diyeti mutlaka protein yönünden zengin az
posalı olmalıdır.
101
102
17
17.11.2016
SPASTİK KOLON
• Kalın barsağın fazla kasılması sonucu oluşan
kronik,nonenfeksiyoz bir irritasyonudur.
• Hastalık duygusal olarak anksiyeteli ve gergin
kişilerde görülür.
• Abdominal kramp ve sık sulu idrar yapmaktan
yakınırlar.
• Konstipasyon ve diyare periyotları birbirini
izler.
• Bulantı‐kusma görülür.
103
104
Tedavi ve bakım
KONSTİPASYON
• Bakımın amacı;
• Hastayı rahatlatmak,yeterli beslenme ve
hidrasyonu sağlamaktır.
• Bol sıvı içeren diyet uygulanır.
• Her defekasyondan sonra anüs bölgesi
yıkanmalı,kurulanmalı,irrtasyonu
azaltacak
bakım uygulanmalıdır.
• Gaitanın sert ve barsaktan zor geçişi ile
karakterize bir durumdur.
• Boşaltımın sıklığının az olması bazıları da güç
gaita yapma.
• Haftada üç defadan az dışkılama ve/veya dışkı
kıvamının sert olması ve isteğe bağlı dışkı
tutma olarak tanımlanır.
• Konstipasyon subjektif bir semptom olduğu
için tanımı her birey için farklıdır.
105
106
107
108
18
17.11.2016
KONSTİPASYON TEDAVİ BAKIM
• Neden araştırılmalı ve nedene yönelik
girişimler planlanmalı,
• Beslenme alışkanlığı değerlendirilmeli ve
yönlendirilmeli,
• Kabızlığı arttıracak ilaçlar kullanıyor ise hekim
ile görüşülerek gerekli düzenlemeler yapılmalı,
• Dışkılama alışkanlıkları değerlendirilmeli,
109
110
• Bol sıvı alması önerilmeli,
• Yeterli beslenmesi ve lif içeren besinler
tüketmesi söylenmeli,
• Hareket‐egzersiz yapması tavsiye edilmeli,
• Düzenli tuvalet alışkanlığı geliştirmesinin
önemi açıklanmalıdır.
• Konstipasyonun beslenme tedavisindeki temel
ilke, suda çözünen ve çözünmeyen posa
kaynaklarının diyette arttırılmasıdır.
• Diyet posasının önerilen düzeyi 14 g/1000 kkal
olup; ortalama 25‐30 g/gün düzeyindedir.
• Diyette tüketilen posa düzeyini artırmak için;
111
112
113
114
DİYARE • Barsak hareketlerinde ve sıvı
içeriğinde artış olması ile
birlikte miktar olarak gaita
ağırlığının
200
g/gün’ün
üzerinde bulunması şeklinde
tanımlanmaktadır.
19
17.11.2016
NEDEN
•
•
•
•
İştahsızlık,
Malnutrisyon
Dehidratasyon,
Elektolit dengesizliği,
•
•
•
•
115
•
•
•
•
Kişide;
Uykusuzluk ve yorgunluk, ağrı, zayıflık,
Sosyal izolasyon,
Beden imajında değişim ve kendine saygıda
azalma
Anksiyete, depresyon
Tedaviye uyumsuzluk ve istenilmeyen
tedavi sonuçları
Yaşam kalitesinde azalma
116
TEDAVİ VE BAKIM
•
•
•
•
•
•
Dehidratasyon bulgularının izlemi
Fizik muayene
Aldığı/çıkardığı ve kilo izlemi,
Uygun hidrasyon (Oral, IV),
Perianal bölge değerlendirmesi ve bakımı,
Diyet değişiklikleri önerilmeli ‐ yağlı, yoğun
yiyeceklerden kaçınma, süt ve sütlü gıdalardan
uzak durma
117
20
17.11.2016
SOLUNUM SİSTEMİ ORGANLARI
•
•
•
•
•
ÖĞR.GÖR.HİLAL PEKMEZCİ PURUT
2016
Burun
Farenks
Larenks
Trakea
Bronşlar
1
2
3
4
• Trakea;
• Larenksten
başlayıp
alveollerde sona erer.
• Trakea, sağlam bağ dokusu ile
tamamlanan
halkalardan
oluşan orta sertlikte kıkırdak
yapıda bir organdır.
• Kıkırdak halkalar, hava girip
çıkarken trakea duvarlarının
birbirine yapışmamasını sağlar
• Solunum sistemi yardımcı organları: Diyafragma
• Costalar
• Costa arası kaslar
• Göğüs kasları
5
6
1
17.11.2016
• Trakea, akciğerlere giren sağ ve sol ana
bronşlara ayrılır.
• Bronşlar solda ikiye, sağda üçe ayrılır.
• Bronşlar; bronşiollere ayrılarak alveoller adı
verilen hava keseciklerinde sona ererler.
• Alveoller, kandaki oksijen ve karbondioksit
değişimini sağlarlar.
7
8
• Akciğerler solda iki, sağda üç lobtan oluşur.
• Akciğerlerin dış yüzünü viserial plevral, göğüs
boşluğu iç yüzünü parietal plevral adlı ince bir
zar örter.
• Bu iki zar arasındaki plevral boşluk, solunum
ile nefes alıp verme ritmini düzenler.
• Normalde plevral boşluk çok küçüktür ve çok
az miktarda sıvı içerir
9
10
SOLUNUM FİZYOLOJİSİ
• Diyafragma, göğüs kafesi kasları ve yardımcı
solunum kasları ile normal solunum kaslarına
yardım eder.
• Bunlar merkezi sinir sistemindeki solunum
merkezi (medulla oblangata) uyarıları ile
çalışır.
• Kandaki karbondioksitin artması ile sinir
sistemindeki solunum merkezi uyarılır ve soluk
alma,soluk verme refleksleri oluşur.
• Diyafragma ;
• Göğüs ve karın
boşluğu
arasında,
perde
şeklinde
solunuma yardımcı
bir kastır.
11
12
2
17.11.2016
• Beyin
kandaki
karbondioksit
konsantrasyonuna öyle hassastır ki, akciğer ve
solunum kaslarını bu orana göre yönetir.
• Dolaşımdaki kanda, oksijen ve karbondioksit
oranı normalin dışına çıkarsa beyin otomatik
olarak kontrolünü ele alır, solunumu düzeltir.
13
14
SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARININ GENEL TEŞHİS YÖNTEMLERİ
SOLUNUM SİSTEMİNİN GÖREVLERİ
• Vücuttaki hücrelere oksijen sağlamak.
• Vücutta metabolizma sonucu üretilen
karbondioksiti dışarı atmak.
• Böylece kandaki karbondioksitin atılması ,
yerine
oksijenin
alınması
ve
kanın
temizlenmesi solunum sistemi ile gerçekleşir.
•
•
•
•
•
•
•
•
Akciğer grafisi
Tomografi
Bronkoskopi
Pulmoner anjiografi
Balgam incelenmesi
Torasentez
Akciğer fonksiyon testleri
Kan testleridir.
15
SOLUNUM SİSTEMİ HASTALIKLARINDA GENEL BELİRTİLER
•
•
•
•
16
Balgam ve Çeşitleri
• Balgam akciğerlerin salgısıdır.
• Sağlıklı yetişkin bir kişi, bir günde solunum sistemi
tarafından 100ml. kadar mukus salgılar.
• Bu mukus salgı, solunum sistemi hastalıklarında
artar.
• Balgam içerisinde mukus, lökositler, bakteriler
bulunur.
• Balgamın rengi, miktarı, kıvamı, kokusu
hastalıklara göre değişiklikler gösterir.
Balgam çıkarma
Solunumda değişiklikler
Öksürük
Hemoptizi
17
18
3
17.11.2016
• Diabetik asidozda;
• Hastanın nefesi çürük elma gibi kokar.
• Göğüs yaralanmalarında hasta öksürüp kanlı
köpüklü balgam çıkarabilir.
• Kalp
yetmezliğinde
köpüklü
balgam
çıkartabilir.
• Bronşitte kıvamlı,yapışkan genellikle sarı
balgam çıkar.
• Akciğer Kanserinde:
• Pekmez kıvamında, pis kokulu, yeşil renkli,
sümük gibi bir balgam görülür.
• Akciğer Ödeminde:
• Köpüklü balgam görülür.
19
20
•
•
•
•
•
•
•
•
Pnömonide:
Paslı, demir renginde balgam vardır.
Akciğer Apsesinde:
Kötü kokulu, sarı renkte, çok miktarda ve pürülan
balgam görülür.
Astımda:
Gri renkte balgam vardır.
Tüberkülozda:
Kanlı balgam vardır
• Solunum yollarından gelen açık kırmızı,
köpüklü kanlı balgama denir.
• Travma ve yabancı cisimlerin solunum yoluna
kaçması sonucu oluşan durumlar sonucu
hemoptizi görülür.
21
22
• Sağlık personeli; balgam çıkartamayan ve bu
nedenle solunum sıkıntısı çeken hastaların
balgam çıkarmasını sağlayacaktır.Bunun için;
23
• Hemoptizi :
• POSTURAL DRENAJ;
• Bu yöntem akciğerlerden balgamın daha kolay
çıkarılmasında kullanılır.
• Devamlı dik oturulduğunda balgam akciğerlerin alt
kısımlarında birikir.
• Değişik posizyonlar verilerek yerçekiminin yardımı
ile sekresyonların ufak hava keseciklerinden hava
yolları ile ana hava keseciklerine ve trakeaya
hareketi sağlanır.
• Sekresyon daha sonra öksürük ile çıkartılır.
24
4
17.11.2016
25
26
• Diyafragmatik solunum;
• Solunum egzersizleri
• Solunum egzersizleri ile solunum koordinasyonunu ve normal solunum kazanılması sağlanır.
• Rahat bir pozisyon seçilmeli
• Bir el önde göğüs kafesinin hemen altında diğer el
göğüs kemiğinin üzerinde olacak şekilde konulduktan
sonra nefes alınıp verilmeli ve solunum kaslarının
hareketleri hissedilmelidir.
• Yavaş derin bir nefes alındıktan sonra kontrollü olarak
verilmelidir.
• Dinlenmeli
• Bu işlem 2‐3 kez tekrarlanmalı.
27
28
29
30
5
17.11.2016
• Öksürük, alveoler havanın akciğerlerden,
yüksek basınç altında ve gürültülü şekilde
dışarı atılmasıdır.
• Vücut
için
yararlığı,
hava
yollarını
temizlemeye yöneliktir.
• Aşırı olduğunda ise zararlıdır, vücut fazla efor
kaybettiği için yorgun düşer, uykusuz kalır.
• Sklera kanaması kanaması, fıtık gibi
komplikasyonlar ortaya çıkabilir.
• Büzük dudak solunum;
• Önce burundan yavaşça nefes
alınmalı
• Islık çalacakmış gibi dudaklar
büzülüp nefes yavaşça büzülmüş
olan dudaklardan üflenmelidir.
• Nefesin dışarı çıkması için güç
harcanmamalı ve nefes kesilene
kadar işlem sürdürülmelidir.
31
32
ÖKSÜRÜĞÜN ÖZELLİKLERİ
• ÖKSÜRME EGZERSİZİ;
• Fazla balgam olduğu zamanlarda bol su içilerek hazırlık
yapılmalıdır.
• Nefes sakin oluncaya ve hırıltı geçinceye kadar beklenmeli
• Burundan derin nefes alıp 1‐2 saniye bekledikten sonra
sonra ağız açık olarak bir‐iki defa öksürülmelidir.
• Öksürüğün beraberinde balgam bulunup
bulunmadığına göre balgamsız (kuru öksürük) ve
balgamlı öksürük olarak nitelendirilir.
• Hastalıklara göre değişiklik gösterir.
• Nöbetler hâlinde olabileceği gibi gece veya
gündüz de gelebilir.
• Buna paroksitik öksürük adı verilir.
• Bu özellikteki öksürük; hava yollarına yabancı
cisim kaçtığında, bronşial astımda ve sol kalp
yetmezliğine bağlı akciğer ödeminde görülür.
33
34
• Yatar durumdan artan öksürük, astım ve
dolaşım yetmezliğinde görülür.
• Sabah
öksürüğü,
sigara
içenlerde,
bronşektazilerde, sinüzitli hastalarda görülür.
• Öksürük akut ya da kronik olarak gelişebilir.
• Akut öksürük: Bu öksürük, akciğer ödemi,
pnömoni, akciğer embolisi, akciğer apsesi,
akciğere yabancı cisim kaçması gibi
durumlarda görülmektedir.
• Kronik öksürük: Sigara içenlerde, farenjit,
bronşektazi, akciğer tüberkülozu, akciğer
kanseri, sol kalp yetmezliğinde ve boğmacada
görülmektedir.
35
36
6
17.11.2016
SOLUNUM
• Solunum
sisteminin
görevi,
vücuttaki
hücrelere oksijen sağlamak ve vücutta
metabolizma sonucu üretilen karbondioksiti
dışarı atmaktır.
• Böylece kandaki karbondioksitin atılması,
yerine
oksijenin
alınması
ve
kanın
temizlenmesi solunum sistemi ile gerçekleşir.
• Solunum ile alınan oksijen: • Akciğerde kapiller duvardan kana, kandan
kapiller duvar aracılığı ile dokulardaki
hücrelere gider.
• Bunun tersi ise, karbondioksit dokulardan
kapiller duvar aracılığı ile kana geçer.
• Kandan yine kapiller duvar aracılığı ile
akciğerlerde alveollere geçer ve oradan dışarı
atılır
37
38
• Vücuttaki canlı hücrelerin oksijene ihtiyacı vardır.
• Örneğin kalp hücreleri birkaç dakikadan fazla
oksijensiz kalırsa hasara uğrar.
• Beyin ve sinir sistemi hücreleri 4‐6 dakika
oksijensiz kalırsa ölürler.
• Bu hücreler, artık bir daha yenilenmez ve sonuçta
da kalıcı hasarlar oluşur.
• Beynin 6 dakika oksijensiz kalması beyindeki kalıcı
hasar kesindir.
• Solunum sayısı:
• Normal koşullar altında sağlıklı yetişkin bir
insan dakikada 16‐ 20 solunum yapar.
• Yaş ilerledikçe solunum sayısı düşer.
39
40
• Solunum derinliği:
• Solunum derinliği yüzeysel, normal ve derin
olarak ifade edilir.
• Normal bir solunumla erişkin 500 cc. hava alır,
diyafram yaklaşık 1 cm. yükselir.
• Solunum ritmi:
• Solunum ritmi, nefes alma ve verme işinin
ritmidir.
• Normalde solunum düzenli ve kesintisizdir. Buna
ritmik solunum denir.
41
•
•
•
•
•
Polipne veya Taşipne :
Nefes alma ve vermenin süratli oluşudur.
Solunum sayısı dakikada 24 'den fazladır.
Bradipne :
Solunum sayısının dakikada 10'un altına
inmesidir.
42
7
17.11.2016
• Hiperpne:
• Solunum derinliğinin artmasıdır. Normalde egzersiz
sonrası görülür.
• Hipopne :
• Solunum derinliğinin azalmasıdır, uykuda görülen
solunum biçimidir.
• Hiperventilasyon:
• Solunum hızı ve derinliğinin birlikte artmasıdır.
• Hipoventilasyon :
• Solunum hızı ve derinliğinin her ikisinde beraber
görülen azalmadır.
• Dispne :
• Dispne, zor nefes alma veya vermedir.
• Başka bir söyleyişle solunum güçlüğü veya
nefes darlığıdır.
43
44
• Cheyne‐stoke's:
• Bu solunum tipi, kalp ve böbrek hastalarında
ve üremide görülür.
• Hastada nefes darlığı ve sıkıntısı vardır. Çoğu
zaman hasta komadadır.
• Solunum yavaşlar, zayıflar ve sonra durur.
• Bu duruştan (apneden) sonra, tekrar solunum
başlar ve derinleşir.
• Kusmaul Solunum :
• Kusmaul solunum, diabet komalarında görülür.
• Derin nefes alma arkasından bir durma
meydana gelir, sonra derin nefes verme
arkasından bir durma (apne) olur ve uzun
sürer.
• Anoksi:
• Yerel veya genel olarak oksijenin tamamen
yokluğudur.
45
46
• Hipoksi :
• Hücrelerin veya dokuların yeterli oranda
oksijensizliğidir.
• Siyanoz :
• Oksijen ihtiyacının yeterli karşılanamadığı veya
dokuda oksijen kullanımının arttığı durumlarda
deri ve müköz membranların kirli mavimsi‐ mor
bir renk alması durumudur.
• Siyanoz
dudaklarda,
kulak
memelerinde,
tırnaklarda ve oral mukozada belirgin olarak
gözlenir.
47
• Ortopne :
• Hastanın daha iyi nefes
alabilmesi için belirli bir
pozisyonda
oturması
ve
böylece
nefes
almaya
çalışmasıdır.
• Bu pozisyonda hasta, dizlerine
yastık koyar ve göğsü ile başını
önüne eğer.
• Böylece daha rahat nefes alır.
48
8
17.11.2016
ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONLARI
• Apne :
• Solunumun geçici veya kalıcı durmasıdır.
• Bu durum 4‐6 dakika sürerse "solunum
arresti’ olarak tanımlanır.
• FARENJİT
• Farenjit, farinks mukozasının
iltihabıdır.
• Genellikle sinüs, burun ve
trakeayı
tutabilen
üst
solunum
yolu
enfeksiyonlarına bağlı olarak
ortaya çıkar.
• Akut ve kronik olarak
seyreder.
49
•
•
•
•
•
•
•
Nedenler
Mikroorganizmalar,
İrritan gazların inhalasyonu
Alkol ve sigara kullanımı,
Yorgunluk,
Soğuğa maruz kalma,
Sinüzit ve burun tıkanıklığı,
50
• Belirtiler:
• Ateş, kızarık boğaz, ağrı ve öksürük görülür.
• Hastada devamlı yutakta birikmiş mukusu
temizleme isteği ve yutkunma ihtiyacı vardır.
• Kulaklara vuran bir ağrı vardır.
51
• Tedavi ve Bakımı:
• Hasta istirahata alınır,
• Ilık tuzlu su ile veya antiseptik solüsyonlarla
gargara yapılır,
• Bol sıvılı bir diyet uygulanır,
• Analjezikler verilir,
• İnatçı vakalarda boğaz kültürü ve antibiyograma
göre antibiyotikler verilir,
• Sigara bırakılır.
53
52
BRONŞ HASTALIKLARI
54
9
17.11.2016
• Bronşit
• Mukus viskositesinin artması ve bronşlarda
oluşan obstrüksiyona bağlı olarak oluşan
hastalıktır.
• Akut ve kronik olarak seyreder.
55
56
• Akut bronşitin etkeni,
• Virüsler ve bakterilerdir.
• Üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra
görülür.
• Hava kirliliği olan bölgelerde, sonbahar ve kış
aylarında daha sık görülür.
57
• Akut bronşitte,
• Sadece bronş mukozasında iyileşebilir
değişiklikler görülür.
• Kronik
bronşitte
ise
bronşun
tüm
tabakalarında irreversibl değişiklikler görülür.
59
58
• Kronik bronşit;
Birbirini izleyen en az iki yıl ve her yıl üç ay süre ile kronik öksürük ve balgam çıkarmadır.
60
10
17.11.2016
•
•
•
•
•
•
•
•
Nedenler:
Sigara, Hava kirliliği, Mevsim (özellikle kış mevsimi), Bazı meslek grupları (kömür işçileri, öğretmenler), Ekonomik durum Kalıtım Mikroorganizmalar (pnömokoklar)
•
•
•
•
•
•
Belirtiler:
Kronik bir öksürük, Balgam, Dispne, Siyanoz, Ateş, 61
62
• Hasta istirahat ettirilir.
• İhtiyaç duyulduğunda ortalama her saat başı
10 dakikada 4‐6 litre oksijen vermek uygun
olur.
• Sigara kesinlikle içilmemeli, hasta sigara içilen
ortamdan uzak durulmalıdır.
• Soğuk, sisli ve kirli havalarda sokağa
çıkılmamalıdır.
Hastanın yattığı oda sıcak ve nemli olmalıdır.
Yumuşak diyet, sıcak, bol sıvılar verilmelidir.
Hastaya postüral drenaj uygulanmalıdır.
Sekresyonun rahat çıkmasını sağlamak için
hastaya buhar inhalasyonu uygulanmalıdır.
• Hasta
sekonder
enfeksiyonlara
karşı
korunmalıdır.
63
64
TEDAVİ VE BAKIM
•
•
•
•
ASTIM • Astım solunum güçlüğü krizleriyle seyreden,
bronş daralması ile karakterize edilen kronik
bir inflamatuar hastalıktır.
• Hava yollarındaki daralma değişik derecelerde
dispneye yol açar.
• Bronş kaslarının tonusunun artması, koyu
kıvamlı mukus tıkaçları ve bronş mukozasında
ödem rol oynamaktadır.
65
66
11
17.11.2016
67
68
Nedenler:
Ev tozu Kedi‐köpek tüyleri Çiçek tozu
Boya, saç spreyi, parfüm, sigara gibi irritan
maddeler
• Solunum yolu enfeksiyonları
• Ruhsal sıkıntılar
• Kalıtım
•
•
•
•
• Astımlı hastalarda allergenlere karşı aşırı
duyarlılık bulunduğu için bu allergenle
karşılaşınca bronkospazm ve astım nöbeti
oluşur.
• Allergenlerden uzak durulduğunda veya
allergene karşı duyarsızlık (desensitizasyon)
sağlandığında astma nöbeti kaybolur.
69
70
Tedavi ve Bakım
Belirtiler:
• Krizler dışında hastanın hemen hemen hiç
şikayeti yoktur.
• Bu krizler de çoğunlukla gece veya sabahın
erken saatlerinde başlar.
• Hasta göğsünde bir sıkışma hissiyle uyanır.
• Soluk verirken ıslık gibi bir ses çıkarır.
• Kalkıp yatağında oturmak zorunda kalır.
71
• Bronşial astımda tedavinin iki aşaması vardır:
– Krizin acil tedavisinde bronkodilatatör ve lokal sistemik streoid inhalasyonla verilir.
– Krizleri önlemek için yapılan uzun süreli tedavi
72
12
17.11.2016
• Hastalığa neden olan allerjenden uzak durulur:
Ev tozlarına karşı hasta yokken odası
temizlenmeli, odasında toz tutan, fazla eşya
olmamalı, ıslak bezle sık sık tozu alınmalıdır.
• Astım aerosolleri , bronş genişleticiler,
ekspektoranlar,
kortikosteroidier,
oksijen
verilir.
• Psikolojik bakım verilir.
73
74
• KOAH ‘Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı’
kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir
kısaltmadır.
• Kronik;Müzmin,geçmeyen
• Obstrüktif;Engelleyici anlamındadır ve kalıcı
kısmen tıkanma ile seyreden akciğer
hastalığını ifade eder.
• Ciddi bir mortalite nedenidir.
• 600 milyon KOAH’lı hasta, yılda 2.5 milyonu
ölmektedir
• Önlenebilir, fakat ihmal edilmiş durumdadır
• Yeterince teşhis edilmemektedir (% 25)
• Uygun bir şekilde tedavi edilmemektedir
• Türkiye’de durum diğer ülkelerden farklı değil.
75
76
• KOAH,tam olarak geri dönüşümlü olmayan
hava akımı kısıtlaması ile karakterize,
önlenebilir ve tedavi edilebilir kronik
sistematik bir hastalık grubudur.
77
• Hava akımı kısıtlaması genellikle ilerleyicidir ve zararlı partikül veya gazlara karşı akciğerlerde oluşan anormal inflamatuar yanıt ile ilişkilidir.
• KOAH’lı hastalarda kronik bronşit ve amfizemden biri veya ikisi genellikle bir arada bulunur.
78
13
17.11.2016
79
80
• KOAH kronik bronşit ve amfizem sonucu hava
kısıtlamasıdır.
• Amfizemde alveoller ve bronşiyoller hasarlıdır ve
elastikiyetini kaybetmiştir.
• Nefes verince hava hava keseciklerinde tutulur.
• Bu da temiz havanın girişini ve kirli havanın çıkışını
güçleştirir.
• Bu durum temiz havanın kan dolaşımına katılmasını
ve vücuttan kirli havanın atılmasını engeller.
81
82
Risk faktörleri
• Kronik bronşit başka bir nedene bağlı
olmaksızın birbirini takip eden en az 2 yıl ve
yılda 3 ayın çoğu günlerinde öksürük ve
balgam çıkarma halidir.
• Kronik bronşitte hava yolları şişer ve fazla
miktarda balgam oluşur.
• Şişmiş dokular ve balgam nefesi daraltır ve
enfeksiyon gelişimini kolaylaştırır.
83
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Genetik Aktif ve çevresel tütün dumanı
Açık ve kapalı alanarda hava kirliliği,mesleki toz ve kimyasallar
Yaş
Cinsiyet
Akciğer büyüme ve gelişimi
Sosyoekonomik durum
Beslenme
Pasif sigara içiciliği
Oksidatif stres
Enfeksiyonlar 84
14
17.11.2016
SEMPTOMLAR;
Öksürük
Balgam
Nefes darlığı
Hışıltı(wheezing)
85
86
TEDAVİ
•
•
•
•
•
•
•
• FARMAKOLOJİK TEDAVİ
• NON FARMAKOLOJİK TEDAVİ
FARMAKOLOJİK TEDAVİ;
Bronkodilatörler
Kortikosteroidler
Antibiyotikler
Mukolitik ajanlar
Aşılar
Oksijen tedavi
87
88
BAKIM
•
•
•
•
• Pulmoner rehabilitasyon programları ;
• Kronik solunum güçlüğü olan hastaların bakımında,
kişilerin fiziksel ve sosyal performanslarını
araştırmaya, bağımsızlıklarını korumaya yönelik
kişilere özel düzenlenen ve uygulanan multidisipliner
programları içerir.
NON FARMAKOLOJİK TEDAVİ;
Pulmoner rehabilitasyon
Uzun süreli oksijen tedavisi
Düzenli eğitim
89
90
15
17.11.2016
1)Hastanın gereksinimleri doğrultusunda açıklamalar
yapmak
2)Tedavi ve bakıma maksimumu katılımı sağlamak
• 3)Hastanın sınırlılıkları nedeniyle gelişebilecek
deformite ve komplikasyonları önlemeye yönelik
uygulamalar yapmak
• 4)Günlük
yaşam
aktivitelerinde
maksimum
bağımsızlığa yönelik danışmanlık yapmak
• Pulmoner rehabilitasyon kapsamında çeşitli konular yer almaktadır.
• Öksürme egzersizi
• Postural drenaj
• Solunum egzersizleri
91
• Nefes açıcı ilaçlar yan etkileri ve kontrolü;
• Beta Antigonist İlaçlar;(Salbutamol,terbutalin)
• Ellerde titreme ve çarpıntı,baş ağrısı
bulantı,kusma görülebilir.
• Kontrolü;
• Şikayetler zamanla kendiliğinden geçecektir.
92
• Antikolinerjik
ilaçlar(İpratopiyum,tiyotropiyum);
• Ağız kuruluğu,nadir kabız ve idrar güçlüğü
• Kontrolü;
• Gün boyunca sık su içilmelidir.
93
94
BRONŞEKTAZİ
Teofilin;
•
•
Ağız yolu ile alınmaktadır.
Doz
fazlalığı
ie
ilgili
olarak
Bulantı,kusma,çarpıntı,uykusuzluk,bazı ilaçlarla uyumsuzluk
görülebilir.
Kontrolü;
• Önerilen dozun üzerine çıkılmamalı ve birlikte kullanılan ilaçlar
için hekime danışılmalı.
95
• Bronşların
ve
bronşiyollerin
geri
dönüşsüz genişlemesi ve
pürülan balgam yapımı ile
karakterize
durumuna
bronşektazi denir.
• Daha sonra dokularda
fibroz gelişimi daralma
olur.
96
16
17.11.2016
• Yabancı cisim ve tümör gibi nedenlerle oluşan bronş obstrüksiyonu, • Tekrarlayan aspirasyonlar
• İmmün yetmezlikler
97
• Belirtiler:
• Kronik öksürük vardır.
• Özellikle sabahları kötü kokulu, bazen kanlı,
bol balgam çıkarılır.
• Terleme ile birlikte seyreden hafif ateş, hızlı
nabız genel durum bozukluğu, nefes darlığı ve
hatta siyanoz (morarma) görülebilir.
98
• Hastaların parmaklarında çomaklaşma olur.
99
100
Hastaya sigara kesinlikle yasaklanır.
Tozlu, dumanlı ortamda bulunmamalıdır.
Hasta ağır işlerde çalışmamalıdır.
Hastalar nemli ortamda bulunmalı veya odası
nemlendirilmelidir.
• Hastaya yemeklerden önce ağız bakımı yaptırılır.
• Diyetinde bol proteinli, sıcak, sulu gıdalar
verilir.
• Su buharı inhalasyonu yaptırılır (balgamı
yumuşatıp kolay çıkmasını sağlamak için).
• Hastaya postüral drenaj solunum fizyoterapisi
uygulanmalıdır.
101
102
Tedavi ve Bakımı
•
•
•
•
17
17.11.2016
PNÖMONİ
• Akciğer dokusunun iltihabına pnömoni denir. 103
•
•
•
•
•
•
•
Nedenleri:
Pnömokoklar
Streptekoklar
Stafilokoklar
Virüsler Radyasyon
Yakıcı gaz irritasyonları
104
•
•
•
•
•
•
Belirtiler:
Hastalık titreme ile ani başlar. Ateş 39 °C ‐ 40 °C kadar çıkabilir. Nabız ve solunum sayısı artar.
Göğüs ağrısı ve kuru öksürük vardır. Pas rengi balgam çıkmaya başlar.
105
106
• Temiz, oksijenli bir ortamda hasta yatak istirahatine alınır.
• Yutkunma refleksi zayıf olan hastalar dikkatli beslenmelidir
• Aspirasyon pnömonisini önlemek için, hastalar yan tarafına yatırılır ve hava yollan temizlenir.
• Hastalara hastane bakım verirken izolasyon
tekniği uygulanmalıdır.
• Aldığı ve çıkardığı sıvı miktarı izlenir.
• Balgam çıkaranlara özel ağız bakımı verilir ve
enfeksiyonun yayılmaması için önlem alınmalıdır.
• Ateşinin yüksek olduğu dönemlerde bol sıvı verilir.
• Diyetinde yüksek kalorili ve proteinli gıdalar yer
alır.
107
108
Tedavi ve Bakım
18
17.11.2016
PLEVRA HASTALIKLARI
• Hastanın nabzı yüksekse ve siyanoz varsa
oksijen verilir.
• Pnömoniyi önlemek için devamlı yatan
hastaların pozisyonları sık sık değiştirilmeli ve
solunum egzersizleri yaptırılmalıdır.
109
• Pnömotoraks
• Göğüs boşluğunda, plevral boşlukta (akciğer dışında) hava bulunmasıdır. • Açık, kapalı ve spontan gelişir.
110
• Göğüs duvarındaki travmaya bağlı oluşan açık
yaradan havanın plevral boşluğa girmesi ile
pnömotoraks oluşur.
• Plevral boşluğuna hava girmesi ile akciğer
küçülür.
• Akciğerin küçülmesine bağlı olarak solunumla
alınan hava miktarı da azalır.
• Böylece hipoksi gelişir.
111
112
• Nedenler: • Torasentez esnasında plevra boşluğuna
sokulan iğnenin akciğeri delmesiyle, göğüs
duvarı
yaralanmalarında
ve
göğüs
ameliyatlarında, astım hastalığı olan kişilerde
genişlemiş bir hava kesesinin patlaması
sonucu oluşur.
113
114
19
17.11.2016
Tedavi ve Bakım
•
•
•
•
•
•
Belirtiler
Hastada aniden keskin göğüs ağrısı başlar.
Hipotansiyon
Siyanoz
Taşikardi
Dispne
• Hastanın odası olabildiğince sessiz ve oksijen yönünden zengin olmalıdır. • Hasta öksürük problemi için oturur pozisyona getirilerek, öksürür ve sıkıntısının kontrolü için cesaretlendirilir.
115
116
HEMOTORAKS
• Göğüs boşluğundaki plevral boşlukta kan
toplanmasıdır.
• Genellikle pnömotoraksla birlikte olur.
• Hemotoraks
kapalı
ve
açık
göğüs
yaralanmalarında oluşabilir.
• Akciğerler genişlemez, sıkışır.
• Daha az hava alabilecek kapasiteye gelir.
117
118
ATELEKTAZİ
• Erişkinde bronş ve bronşiyolleri tıkayan
herhangi bir nedenle akciğer dokusunun
havasız kalışı sonucu büzüşmesidir.
• Solunum
yolunda
tıkanma
meydana
geldiğinde; tıkanan yerin arkasında kalan hava,
akciğer alveollerindeki kapiller kan damarları
tarafından emilir, akciğerin bu bölümü büzüşür
ve fonksiyonunu kaybeder.
119
120
20
17.11.2016
•
•
•
•
•
•
Belirtiler: Dispne
Göğüs ağrısı, Hareket etmede dayanıklılığın azalması, Bazen öksürük
Atelektaziye yol açan neden ortadan
kaldırılarak tedavi edilir.
121
122
• Akciğer
amfizemi,
akciğerlerin
uç
bronşiollerinin tahrip olması ve hava ile aşırı
doluluk durumu olarak tanımlanır.
• Sigara trakea ve bronşlarda kronik irritasyonlar
yapar.
• Böylece akciğerde bağ dokusu artımına bağlı
liflerin aşırı artımı nedeniyle sertleşme
(dejenere) olur.
• Alveollerin gerilip genişlemesi neticesinde bu
hava keseciklerini birbirinden ayıran ince
duvarların yırtılması ve buna bağlı olarak da
akciğerler esnekliğini kaybeder.
123
124
AMFİZEM
• Alveoller arasındaki bağlar yırtıldığı için nefes
almak için genişleyen akciğerler sönmez ve
içlerinde hava kalır.
• Bunun sonucunda da akciğerlerin içindeki
hava girişi ve oksijen dengesi bozulur.
125
126
21
17.11.2016
• Belirtileri:
• Önceleri eforla gelen, sonraları istirahatte
kendini belli eden dispne
• Öksürük • Balgam
127
128
AKCİĞER TÜMÖRLERİ
• Tedavi: • Amfizemin tedavisi semptomatiktir, hasta sigaradan ve tozlu ortamdan uzak tutulur. • Solunum egzersizleri yapması öğretilir. • Aşırı derecede oksijen yetersizliğine bağlı siyanozu bulunan hastalara sürekli oksijen inhalasyonu sağlanır.
• Akciğerlerde tümörler; • 1‐ Bening (iyi huylu) akciğer tümörleri, • 2‐ Maling (kötü huylu) akciğer tümörleri olarak görülür.
129
Maling Akciğer Tümörleri :
• a‐ Primer akciğer kanseri,
• b‐ Sekonder (metastatik) akciğer kanseri olarak görülmektedir.
Bening Akciğer Tümörleri :
•
•
•
•
•
•
130
Akciğerlerde çok seyrek rastlanır.
Dört grup oluştururlar :
a‐ Lipomlar (yağ dokusu tümörleri)
b‐ Kondromlar (kıkırdak dokusu tümörleri)
c‐ Fibromlar (bağ dokusu tümörleri)
d‐ Papillomlar (selim epitel tümörleri)
131
132
22
17.11.2016
• BELİRTİLER: • Akciğer tümörleri, genellikle asemptomatiktir. • Ancak büyüyüp baskı yapmaya başladıktan sonra belirtileri ortaya çıkar. •
•
•
•
•
Bu belirtiler; Öksürük
Balgam
Hemoptizi
Dispne
133
134
TEDAVİ
• Ayrıca ilerlemiş vakalarda, kilo kaybı, hâlsizlik,
iştahsızlık ve anemi gibi belirtiler gelişir.
• Eğer tümör bir bronşu tıkarsa, bu bronşun
ilerisinde olan bölge havalanmaz ve büzüşür.
Bu durumda atalektazi gelişir.
Cerrahi Tedavi:
• Erken tanı konan ve metastaz
yapmamış kanser vakalarında cerrahi
tedavi başarılıdır.
• Duruma göre bütün akciğer çıkarılacağı
gibi,
akciğerin
bir
lobunun
çıkarılmasıyla
da
tedavi
gerçekleştirilebilir.
135
136
• Radyoterapi:
• Kemoterapi (İlâç Tedavisi):
• Cerrahi tedavinin yanı sıra ışın tedavisi
günümüzde önem kazanmıştır.
• Cerrahi tedavi ve kemoterapi ile birlikte
de uygulanır.
• Tedavide kullanılan radyasyon tipleri X
ışınları, gamma ışınları, elektronlar ve
beta ışınlarıdır.
• Cerrahi tedavi, ışın tedavisi ve kemoterapi ile
birlikte uygulanabilir.
• Cerrahi tedavi ve ışın tedavisi uygulanamıyorsa
hücre bölünmesini durdurucu ilâç denenebilir.
137
138
23
17.11.2016
• Hastaya tedavinin her bölümünde psikolojik
destek verilir, gereksinimleri karşılanır.
139
24
Download