Finansman Kavramı Finans kavramı Türk Dil Kurumu sözlüğünde

advertisement
1. Finansman Kavramı
Finans kavramı Türk Dil Kurumu sözlüğünde “para, mal” olarak tanımlanmaktadır. Bir
ödeme aracı olarak da ifade edilebilecek olan finans kavramı bu tanım ile dar biçimde
tanımlanmıştır. Aydın vd. (2011) finans kavramını daha geniş şekilde, “kişi yada kurumların
faydalanabileceği para, fon yada sermaye” olarak ifade etmişlerdir. Finansman kavramı ise
ihtiyaç duyulan paranın tedarik edilmesi olarak ifade edilebilir.
Bir işletmenin faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmesi, pazar payını artırabilmesi
ve kârlılığını artırabilmesi için ürettiği mal ve hizmetlerin veya sattığı ticari malların
müşterilerinin ihtiyaçlarına uygun kalitede ve fiyatta olması gerekmektedir. İşletmeler bu
yaşam sürecinde nakdi değerler, hammadde, binalar, tesis ve makineler gibi varlıklara ihtiyaç
duyacaklardır. İhtiyaç duyulan bu varlıklardan hangilerinin veya bir varlık gurubunun farklı
türlerinden hangisinin alınacağına ve alım için gerekli olan nakdi değerin nereden temin
edileceğine karar verilmesi gerekmektedir. İşletmelerde bu tür kararların alınmasında sorumlu
olan kişi finans yöneticisidir.
1950’lerden sonra dünya ekonomilerindeki hızlı büyüme eğilimleri, işletmelerin de
buna paralel olarak büyümeleri, gelişen toplum ihtiyaçları karşılayabilme ve pazar payını
artırma stratejileriyle mamul ve piyasa çeşitlendirmesine gitmeleri, rekabet şartlarının artması,
kâr marjlarının düşmesi ve 1980’lerden sonra yaşanan küreselleşme ve teknolojik gelişmelerle
uluslararası aktivitelerin yaygınlaşması, işletmelerin fon ihtiyaçlarının artmalarına ve mevcut
fonların daha etkin kullanılmasını gerekli kılmıştır. Yaşanan bu gelişmeler sonucunda finans
yöneticisi, işletmenin hangi varlıkları alması gerektiği ve bu varlıkların bedellerinin ödenmesi
için hangi kaynakların kullanılması gerektiğine karar vermek yanında işletme faaliyetleri
kapsamında ortaya çıkan her türlü nakit akışlarının etkin bir şekilde yönetilmesinden de
sorumludur. Bu açıklamalardan sonra finans yöneticisini, “işletmenin ihtiyaç duyduğu
varlıkları tespit eden, bu varlıklar için tedariki için gerekli fonları ilgili fonlardan düşük
maliyetlerle tedarik eden, fonları en uygun şekilde varlıklara yatıran ve nakit akışlarını etkili
bir şekilde yöneten kişi” olarak tanımlamak mümkündür. Bir işletmenin finans yöneticisinin
sorumlulukları finansal piyasalara bağlantılı şekilde grafiksel olarak Şekil 1’deki gibi
gösterilebilir.1
Finans yöneticisi işletmesinin ihtiyaç duyduğu varlıkları tespit ettikten sonra, bunları
tedarik etmek için gerekli olan nakdi değerleri sağlayabilmek için hisse senedi, tahvil,
finansman bonosu gibi finansal varlıklardan hangisini veya hangilerini kullanacağına karar
vererek, bu varlıkları finansal piyasalara sunacaktır. Elde edilen fonları, ilgili varlıkların
tedarikinde kullanarak işletmenin faaliyete geçmesini ve etkin bir şekilde faaliyetlerini
sürdürmesini sağlayacak ve son olarak elde edilen fonları geriye ödeyecektir.
Finans yöneticisi tüm bu faaliyetleri yerine getirirken işletmenin amaçlarını göz önünde
bulundurmak zorundadır. İşletmelerin genel amaçlarından bazıları şunlardır (Bolak, 2014; 3);
- Toplumun ihtiyaç duyduğu mal ve hizmetleri üretmek,
- İstihdamda sürekliliği sağlamak,
- İşletme faaliyetlerinin sürekliliğini sağlamak,
- Üretimi, satış düzeyini ve pazar payını artırmak,
- İstikrarlı bir büyüme sağlamak,
TTK’ya göre hisse senedi, finansman bonosu, tahvil gibi finansal varlıkları ihraç etme hakkı
sadece anonim şirketlere verilmiştir. Anonim şirket olmanın, fon tedarikinde sağladığı
avantajları yanında, ortaklara işletme borçlarına karşı sınırlı sorumluluk tanımaktadır.
1
-
İşletme kârını artırmak ve
İşletmenin piyasa değerini maksimum yapmaktır.
Bu işletme amaçlarından ilk ikisi sosyal amaçlarken, takip eden üç amaç son iki amacın
gerçekleştirilmesine yönelik gerçekleştirilen amaçlardır. İşletmenin sürekliliğinin sağlanarak,
üretim, satış ve pazar payının artırılması işletmenin dönemsel kârının maksimum kılınmasına
ve dolayısıyla işletmenin piyasa değerinin maksimum olmasına yol açacaktır. Klasik
işletmecilik anlayışında işletmenin kârının maksimum yapılması temel amaç olarak
benimsenmişken, günümüz işletmeciliğinde temel amaç işletmenin piyasa değerinin yani
hisse senedi fiyatlarının maksimum kılınmasıdır. İşletme yöneticileri dönemsel kârlarını
yüksek gösterebilmek için işletmenin sürekliliğini sağlayabilmek için gerekli olan geleceğe
yönelik bir takım harcamalardan kaçınabilirler. Bu durum işletmenin kısa vadede yüksek
kârlılık sağladığı anlamına gelebilse de uzun dönemde işletme faaliyetlerinin aksamasına ve
kârlılığının azalmasına neden olacaktır. İşletme ortaklarının refah düzeylerinin yani
varlıklarının maksimum yapılması, ortakların işletmeden elde edecekleri kâr payları yanında,
hisse senetlerinden sağlayacakları sermaye kazançlarının da maksimum yapılması ile
sağlanabilecektir. Bu nedenle işletmelerin temel amacını işletmenin piyasa değerini
maksimum kılmak olarak belirlemek doğru olacaktır.
Şekil 1. Finans Yöneticisinin Sorumlulukları
(Kaynak: Türko, 1999)
2. Finansal Yönetimin Örgütlenmesi
Küçük boyuttaki işletmelerde genel olarak finansal yönetim, muhasebe departmanı ile
birlikte veya doğrudan işletme sahibi ve aynı zamanda yönetici olan kişi tarafından
yürütülmektedir. Fakat belirli bir büyüklüğün üzerindeki işletmelerde, gelişme potansiyeli,
tahsilat ve ödemelerin zamanında yapılabilmesi, artan nakit akışlarının takip edilmesi,
finansal kuruluşlarla ilişkiler kurulması gibi birçok aktivite sebebiyle işletmelerde finans
yöneticisine veya finans departmanlarına ihtiyaç duyulmaktır.
Finans departmanı, işletmenin muhasebe, üretim, pazarlama ve insan kaynakları gibi
diğer departmaları ile yakın ilişki içerisinde olan bir işletme fonksiyondur. Örneğin işletmenin
geleceğine yönelik finans yöneticisi tarafından yapılacak planlar, muhasebe departmanından
alınan bilgi ve belgelerle gerçekleştirilecektir. Ayrıca üretim departmanının ihtiyaç duyacağı
hammadde ve yardımcı malzemelerin tedarikinden, malların fiyatlandırılması ve diğer
departmanlara ait nakdi tüm kararlar finans yöneticisinin görüşleriyle ve önerileriyle
gerçekleştirilmektedir.
Orta ve büyük işletmelerde sahiplik ile yöneticilik kavramlarının ayrılması, işletmelerin
kurumsallaşmaya yönelmeleri, işletmenin amaçlarına daha profesyonel çözümler geliştirmesi
işletme organizasyonu içerisinde finans departmanının ayrı bir yer almasını gerekli
kılmaktadır. Şekil 2’de bir işletmede finans yönetiminin örgüt şeması içerisindeki yeri
gösterilmeye çalışılmıştır.
Şekil 2. İşletme Organizasyonunda Finans Yönetiminin Yeri
(Kaynak: Türko, 1999)
3. Finansal Yönetimin Fonksiyonları
Günümüz işletmelerinde finans yönetiminin üzerinde durması gereken sorunları üç
başlıkta toplanabilir. Bunlardan ilki; işletmenin büyüklüğü ve büyüme hızı ne olmalı, ikincisi;
elde edilen kaynakların varlıklara nasıl dağıtılacağı ve sonuncusu ise işletme için en uygun
kaynak dağılımı nasıl sağlanacağıdır.
Bu konuları tespit etmeye çalışan finans yönetiminin fonksiyonları ise, yatırım kararları,
finansman kararları ve kâr payı kararları olmak üzere üç başlıkta incelenebilir.
İşletmeler sahip oldukları kaynakları, ihtiyaç duyulan varlıklara en uygun şekilde
dağıtmalıdır. İşletmelerin varlıklarına yapılan yatırımları genel olarak, çalışma sermayesi
olarak da isimlendirilen kısa vadeli varlık (dönen varlıklar) yatırımları ve sermaye
bütçelemesi olarak da ifade edilen uzun dönemli varlık (duran varlıklar) yatırımlarıdır.
İşletmeler normal faaliyetlerini sürdürebilmek için kısa dönemde yapacakları işçi ücreti,
reklam, vergi gibi ödemeler için nakde, müşterilerine tanıyacakları vadeler için belirli bir
alacak tutarına ve üretimlerinin aksamaması için yeteri kadar hammaddeyi veya müşteri
taleplerini karşılayacak kadar ticari malı stokuna ihtiyaç duyacaklardır. Çalışma sermayesi
yatırımları işletmenin nakit ve nakit benzeri varlıklarının, alacaklarının ve stoklarının ne
düzeyde tutulması gerektiğinin tespit edilmesiyle gerçekleştirilen varlık yatırımlarıdır. Ayrıca
işletmeler faaliyetlerini gerçekleştirebilmek için bina, tesis, makine, cihaz, taşıt gibi sabit
varlıklara da ihtiyaç duyacaktır. Sermaye bütçelemesi, işletmelerin uzun yıllar boyunca
faaliyetlerinde kullanacakları bu tarz duran varlıklardan hangisinin veya hangilerinin alınması
gerektiğini ve hangi yatırım tercihlerini fonların aktarılması gerektiğini belirleyen yatırım
kararlarıdır. Her iki yatırım kararı da işletmenin kârlılığını etkileyen önemli yatırımlar
olmasına rağmen, iki yatırım kararı arasında önemli farklılıklar vardır. Bu farklılıklar genel
olarak şunlardır;
-
-
-
Çalışma sermayesi yatırımlarına kıyasla, sermaye bütçelemesi yatırımları tutar
olarak çok daha büyük tutarlara sahiptirler.
Çalışma sermayesine yapılan yatırımlar (Kasa, Alacaklar, Stoklar) bölünebilirlik
gösterebilmesine rağmen, sermaye bütçelerine yapılacak yatırım bütünlük
göstermektedir.
Çalışma sermayesine yapılan yatırımlar kısa vadeli yatırımlar olduğundan yapılacak
hatalardan kaynaklanacak riskler daha düşük ve düzeltilebilir. Fakat sermaye
bütçelemesi yatırımları için yapılacak hatalı yatırım kararlarının işletme için riski
daha yüksek ve düzeltilebilmesi işletme için yüksek maliyetlere neden olmaktadır.
Çalışma sermayesi yatırımlarının likiditesi yani nakde dönüştürülmesi hızı çok
yüksek iken, sermaye bütçelemesi yatırımlarının likiditesi düşüktür.
Çalışma sermayesi ve sermaye bütçelemesi yanında, sahip olunan kaynakların iktisadi
şekilde kullanılarak tasarrufların sağlanması, devralmalar, birleşmeler, yurtdışında doğrudan
yatırımlar gibi stratejik kararlarda, yatırım kararları olarak finans yöneticilerinin ilgi
alanlarına girmektedirler.
İşletmelerin faaliyete başlayabilmeleri ve faaliyetlerini sürdürebilmeleri için, yukarıda
bahsedilen çalışma sermayesi ve sermaye bütçelemesi yatırımlarına gereksinim duyacaklardır.
Bu varlıkların elde edilebilmesi için gerekli olarak fon tutarının belirlenmesi ve bu fonların
ilgili kaynaklardan (ortaklar, yatırımcılar, bankalar, spekülatörler vb.) en düşük maliyetlerle
tedarik edilebilmesi için uygun tercihlerin yapılması kararları finans yönetiminin yatırım
kararları fonksiyonu içerisinde değerlendirilmektedir. İşletmeler ihtiyaç duyacakları fonları ya
hisse senedi ihraç ederek veya tahvil, finansman bonosu gibi borçlanma senetleri ihraç ederek,
kredi alarak, ticari kredi sağlayarak tedarik etmeye çalışırlar. Hisse senedi ihraç ederek elde
edilen fonların maliyeti işletmenin elde edeceği kârdan ortaklara ödeyeceği kâr paylarıdır.
Borçlanma senetleri veya krediyle sağlanan fonların maliyeti ise faizdir. Ortaklara ödenecek
kâr payları tutarları, işletmenin kâr elde etmesine ve genel kurul kararına bağlıyken, faiz
ödemeleri ilgili menkul kıymet veya sözleşmeye bağlı olarak yapılmakta ve işletmenin
kârlılığına bağlı değildir. İşletme zarar ettiğinde kâr payı dağıtma zorunluluğu bulunmamakta,
fakat bu durum faiz ödemelerine engel teşkil etmemektedir. Hisse senedi ihraç eden işletmeler
sağlamış oldukları fonların bedellerini geri ödemezken, borçlanma ile elde edilen fonların
anaparaları da geri ödenmektedir. Borçlanma ile fon tedarik etmenin maliyeti, hisse senedi ile
fon tedarik etmenin maliyetinden daha düşüktür. Ayrıca borçlanma ile fon tedarik etmenin
önemli bir avantajı da, ödenen faizlerin işletme kârından düşülebilmektedir. Finans yönetimi,
fon tedarik ederken bu avantajlarından dolayı öncelikli olarak borçlanmayı tercih
edeceklerdir. Bu tercih gerçekleştirilirken işletmenin borç-sermaye dağılımının yani sermaye
yapısının, üstlenilen risk ve maliyetler açısından ele alınarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Sermaye yapısı konusu daha sonraki başlıkta ele alınacaktır.
İşletmeler sermaye ve borçlanma yanında, faaliyetler sonucunda elde edilen kârlar ile de
fon sağlamaktadırlar. Otofinansman olarak ifade edilen bu fon tedarik yöntemi, işletmenin
faaliyet dönemi sonunda elde ettiği kârlardan bir kısmını ortaklara dağıtmayarak işletmede
tutması sonucunda ortaya çıkmaktadır. İşletmelerin dağıtacakları kâr payları tutarları,
işletmenin genel kurul toplantılarında belirlenmektedir. Finans yönetimi kâr dağıtım
politikasını belirlerken, dağıtılmayarak işletmede tutulan kâr tutarlarının maliyetlerini de
analiz etmelidir.
Bu açıklamalardan sonra, finans yöneticisinin görevlerini dört başlık altında toplamak
mümkün olacaktır;
-
İşletmenin finansal analizini ve denetimini sağlamak,
Finansal planlama yapmak,
İşletmenin yatırım kararlarını (varlık yönetimi) almak,
İşletmenin finansman kararlarını (kaynak yönetimi) almak.
4.
Finansal Piyasalar
Bireyler ve kurumlar gerçekleştirdikleri ekonomik faaliyetler sonucunda bir takım
gelirler elde ederler. Bazı birey ve kurumlar bu gelirlerinin bir kısmını harcayarak bir kısmını
tasarruf ederken, bazıları ise gelirlerinden daha fazla harcama yapmak durumunda kalabilirler.
Tasarruf eden taraflar, tasarruflarını gelecekte daha yüksek değerlere ulaştırmak için yatırım
yapmak isteyecek, gelirleri eksik olan taraflar ise, şu anda yapacakları yatırımlara finansman
sağlayabilmek için gelecekte elde edecekleri gelirlerin bir kısmından vazgeçmek durumunda
kalırlar. Örneğin, 5.000 TL aylık maaş alan bir çalışan, maaşının 3.000 TL’sini harcayıp,
2.000 TL’sini bir bankaya vadeli olarak yatırarak gelecekte yapacağı harcamalar için tasarruf
tutarına ilaveten faiz geliri elde ederek birikim yapabilir. Aynı kişi 50.000 TL tutarında bir
araç satın alabilmek için birikimi olmaması sebebiyle, bir bankadan alacağı 30 ay vadeli, aylık
2.000 TL ödemeli krediyi tercih edecektir. Böylece yeteri kadar birikimi olmayan kişi,
gelecekte elde edeceği gelirler ile istediği aracı 10.000 TL (30 ay x 2.000 TL = 60.000 TL 50.000 TL =10.000 TL) ilave maliyete katlanarak bugünden elde edebilecektir.
Finansal piyasalar, fon arz edenler ile fon talep edenlerin bir araya geldikleri ve fon
transferlerinin gerçekleştirildiği piyasalardır. Gelirleri harcamalarından fazla olan yani
tasarruf edenler fon arz edenler, harcamaları gelirlerinden fazla olanlar ise fon talep edenler
olarak tanımlanmaktadır. Finansal piyasalarda fon arz edenler ile fon talep edenlerin, karşılıklı
olarak bir araya gelmeleri gerekmemektedir. Taraflar aracı kurumlar vasıtasıyla yazışmalarla,
telefonla, bilgisayar aracılığıyla da taleplerini finansal piyasalara aktarabilmektedirler.
Finansal piyasalar ile reel piyasaları birbirinden ayıran en önemli fark, finansal
piyasalarda fon transferi gerçekleştiriliyorken, reel piyasalarda nihai mal ve hizmetler alınıp
satılmaktadır.
İşletmeler piyasa paylarını artırmak, yeni yatırımlar yapmak, karşılaşılan yatırım
fırsatlarını değerlendirebilmek gibi varlık yatırımları için finansman tedarik etmede finansal
piyasaları kullanmaktadırlar. Finansal piyasalar, reel sektörün ve ülke ekonomilerinin
gelişmesi, istihdamın azalması, kalkınmanın hızlanması ve tasarrufların etkin bir şekilde
değerlendirilmesi gibi birçok sosyal ve ekonomik faktörün gelişiminde önemli rol
oynamaktadırlar.
Finansal piyasaların etkin bir şekilde faaliyet gösterebilmesi için iyi bir finansal
sistemin oluşturulması gerekmektedir. Finansal sistemi oluşturan beş temel unsur
bulunmaktadır. Bu unsurlar;
-
Fon arz edenler
Fon talep edenler
Finansal varlıklar (Menkul Kıymetler, Finansal Araçlar)
Aracı kuruluşlar
Hukuki ve idari düzen
Finansal varlıklar, fon arz edenler ile fon talep edenler arasındaki fon transferini
belgeleyen hisse senedi, finansman bonosu ve tahvil gibi kıymetli evraklardır. Finansal
varlıkların sahip olması gereken bir takım özellikleri bulunmaktadır. Bu özellikler;
-
Paraya çevrilebilirlik
Bölünebilirlik
Geri dönülebilirlik
Getiri
Vade ve
Riskin tahmin edilebilirliğidir.
Finansal varlıklar nakit gibi kullanılabilecekleri gibi, sermaye piyasalarında kolayca
satılabilmektedirler. Finansal varlıklar belirlenmiş olan düşük tutarlara bölünebilirler.
Gelişmiş finansal piyasalarda alım-satım komisyonları çok düşük olduğundan alınmış olan bir
finansal varlıklar rahatlıkla tekrar satılabilirler. Hisse senetleri ve türevleri hariç finansal
varlıklar belirli bir vadeye ve tüm finansal varlıklar faiz ve kâr payı gibi belirli bir getiriye
sahiptirler. Tüm finansal varlıklar taşıdıkları vade ve ödenmeme olasılıkları sebebiyle belirli
riske sahiptirler. Devlet tahvili ve hazine bonoları ödenmeme riski taşımadıkları için risksiz
varlıklar olarak kabul edilmektedirler.
Finansal piyasaların etkin bir şekilde faaliyet gösterebilmesi likiditesinin yüksek
olmasına bağlıdır. Finansal piyasalarda ulusal ve uluslararası piyasalardan alıcıların ve
satıcıların doğrudan işlem gerçekleştirmeleri mümkün olmamaktadır. Bu nedenle piyasada
gerçekleştirilmek istenen işlemler, aracılık yetkisine sahip aracı kuruluşlar vasıtasıyla
gerçekleştirilmektedir. Aracı kuruluşlar bu önemli görevleriyle finansal piyasaların etkin bir
şekilde faaliyet göstermelerine önemli bir katkı sağlamaktadır. Aracı kuruluşların sağladıkları
faydaları dört gurupta ele almak mümkündür. Bu faydalar;
-
Maliyetleri azaltmak,
-
Miktar ve vade ayarlaması sağlamak,
Risk ayarlaması yapmak ve
Finansal danışmanlık hizmeti sunmaktır.
Aracı kuruluşlar menkul kıymet piyasalarında pazar araştırması, finansal analiz ve
yatırım faaliyetleri gibi faaliyetler sonucunda portföy oluşturarak, bireysel olarak alım-satımı
yapılacak işlemler için katlanılacak maliyetleri düşürerek maliyet tasarrufu sağlamaktadırlar.
Aracı kuruluşlar finansal piyasalara fon arz eden ve fon talep edenlerin farklı miktar ve
vadelerdeki taleplerini dengelerler. Ayrıca aracı kuruluşlar, çeşitlendirme yaparak
oluşturdukları portföyler ile riski minimum düzeyde tutarlar ve piyasa aktörlerine finansal
piyasalarla ilgili birçok konuda danışmanlık hizmeti sunarlar.
Finansal piyasalara fon arz edenlerin ve fon talep edenlerin güvenli bir şekilde işlem
yapabilmeleri, finansal sistem içerisindeki faaliyetlerin belirli hukuki düzenlemeler ile
belirlenmiş olması gerekmektedir. Böylece özellikle fon arz edenler tasarruflarını daha
güvenilir bir şekilde finansal piyasalara aktarabileceklerdir. Türkiye’de 1981 yılı Temmuz
ayında çıkarılan 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanun ile piyasalar düzenlenmiş ve piyasaların
düzenlenmesi Sermaye Piyasası Kurulu’na verilmiştir. 18.12.1985 tarihinde İstanbul Menkul
Kıymetler Borsası Yönetmeliği çıkarılmış ve borsa 26.12.1985 tarihinde resmi bir törenle
açılmıştır. 30 Aralık 2012 tarihinde 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu yeniden
düzenlenerek yürürlüğe girmiştir. Kanun’un 138. maddesi uyarınca Borsa İstanbul A.Ş., aynı
tarihte, altın borsası ve vadeli işlemler ve opsiyon borsasını da bünyesinde toplayarak
kurulmuştur.
Finansal piyasalar farklı kategorilere göre farklı şekilde sınıflandırılabilmektedir.
Finansal piyasalara arz ve talep edilen fonların vadelerine göre finansal piyasalar, para
piyasası ve sermaye piyasası olmak üzere iki gruba ayrılmaktadır. Kısa vadeli yani vadesi bir
yıla kadar olan fon arz ve talebinin karşılaştığı finansal piyasalar para piyasası olarak, uzun
vadeli yani vadesi bir yıldan daha uzun olan fon arz ve talebinin karşılaştığı finansal piyasalar
ise sermaye piyasası olarak tanımlanmaktadır. İşletmeler genellikle çalışma sermayesi olarak
da isimlendirilen kısa vadeli varlıklarını para piyasalarından temin etmektedirler. İşletmeler,
kısa vadeli ödemeleri için ihtiyaç duyacakları nakit, alacaklar, stoklar gibi kısa vadeli
varlıklarını finanslamada para piyasalarını kullanmaktadırlar. Banka kredileri, senet iskontosu
ve senet teminatı gibi yöntemler para piyasalarında işletmeler tarafından sıklıkla kullanılan
yöntemlerdir. İşletmeler tesis, makine, cihaz ve taşıt gibi uzun vadeli varlık yatırımları için
ihtiyaç duyacakları fonları sermaye piyasalarından temin etmektedirler. Para piyasa
işlemlerinin gerçekleştirildiği en önemli kurum ticari bankalar, sermaye piyasalarının ise
menkul kıymet borsalarıdır. Para piyasaları sermaye piyasalarına göre daha kısa vadeye sahip
olduklarından, düşük riske ve faiz oranlarına sahiptirler.
Örgütlenme durumlarına göre finansal piyasalar, organize (örgütlenmiş) piyasalar ve
tezgahüstü piyasalar olarak sınıflandırılmaktadırlar. Organize piyasalar, belirli bir fiziksel
mekana sahip ve belirli bir sistem ve kurallar ile faaliyet gösteren piyasalardır. Tezgahüstü
piyasalar, belirli bir mekanı olmayan ve işlemlerin belirlenmiş kurallara göre
gerçekleştirilmediği piyasalardır. Genel olarak gelişmekte olan ülkelerde karşılaşılan
tezgahüstü piyasalara bankalararası piyasalar, serbest altın ve döviz piyasaları, organize
piyasalara ise merkez bankaları, menkul kıymet borsaları örnek verilebilir.
Fon talep edenlerin ihraç ettikleri finansal varlıkların, ihraç durumlarına göre finansal
piyasalar, birincil piyasalar ve ikincil piyasalar olarak sınıflandırılmaktadırlar. Menkul
kıymetlerin ilk kez alım-satıma konu olduğu piyasalar birincil piyasa, daha önce alım-satımı
gerçekleştirilmiş menkul kıymetlerin alınıp satıldığı piyasalar ise ikincil piyasa olarak
isimlendirilmektedir. İşletmeler fon taleplerini gerçekleştirmek için hisse senedi, tahvil ve
finansman bonosu gibi menkul kıymetleri birincil piyasalarda satışa sunarlar. Birincil
piyasalarda satış sonrası ortaya çıkan fonlar işletmelere aktarılır. İkincil piyasalarda menkul
kıymet satışı sonucunda ortaya çıkan fonlar işletmeye fon sağlamaz, menkul kıymeti satan
yatırımcıya fon girişi sağlar.
Finansal piyasalar menkul kıymet satışı sonucunda gerçekleştirilecek ödeme ve
teslimlerin gerçekleşme zamanlarına göre de sınıflandırılmaktadırlar. Bu sınıflama türüne
göre finansal piyasalar spot piyasalar ve vadeli piyasalar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
Spot piyasalar, ödeme ve teslim işlemlerinin hemen gerçekleştirildiği piyasalardır. Vadeli
piyasalar ise ödeme ve teslimin gelecekte, belirlenmiş bir vade de ve belirlenmiş tutar
üzerinden gerçekleştirildiği piyasalardır.
İşletmelerin uzun vadeli varlık alımı, büyüme girişimleri, birleşme ve devralma gibi
işlemler için ihtiyaç duyacakları fonlar sermaye piyasaları tarafından sağlanmaktadır.
Sermaye piyasaları reel sektörün gelişimine katkı sağlayan en önemli kuruluşlardan biridir.
Bir ekonomide sermaye piyasalarının gelişebilmesi aşağıda belirtilen faktörlerin
gerçekleştirilmesiyle sağlanabilir.
-
Tasarruf düzeyinin yükselmesi
Yatırımcıların güvenli bir şekilde menkul kıymetlere yatırım yapmalarını sağlayacak
ortamın oluşturulması
Fazla sayıda halka açılmış ve açılacak işletmelerin (Anonim Şirket) olması
Gelişmiş aracı kuruluşlarının olması
Finansal sistemi organize eden ve düzenleyen kurum veya kurumların olması
Piyasalarda işlemlerin güven, açıklık ve kararlılık içerisinde gerçekleştirilmesini
sağlayacak yasal düzenlemelerin olması
Download