2. ÜNİTE

advertisement
2. ÜNİTE
EN UZUN YÜZYIL (1800-1922)
1. Halkın seçtiği temsilciler aracılığıyla yönetime katılmasının önemi nedir?
2. İnsanlar doğup büyüdükleri topraklardan niçin göç etmek zorunda kalırlar?
TARİH 4
NELER ÖĞRENECEĞİZ?
Bu ünitenin sonunda:
1. XIX. yüzyıl başlarında Asya ve Avrupa’nın genel durumunu,
2. II. Mahmut döneminin siyasi olaylarını ( Sırp ve Yunan isyanları, Mısır sorunu ve
Mehmet Ali Paşa İsyanı’nı),
3. II. Mahmut dönemi ıslahatlarını,
4. Boğazlar sorununun ortaya çıkışı ve gelişimini,
5. Sanayi İnkılabı’nın Osmanlı Devleti’ne etkisini,
6. Tanzimat Fermanı’nın ilanı ve önemini, Islahat Fermanı’nın ilan nedenlerini,
7. Osmanlı Devleti’nde anayasal düzene geçiş çabaları ve siyasi gelişmeleri,
8. Ermeni meselesinin ortaya çıkışını,
9. II. Meşrutiyet’in ilanını ve 31 Mart Olayı’nı,
10. Osmanlı Devleti’nde dağılmayı önleme çabalarını,
11. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde kültürel gelişmeleri,
12. XX. yüzyılda Osmanlı Devleti ve savaşları (Trablusgarp Savaşı, Balkan Savaşları, I.
Dünya Savaşı) öğreneceğiz.
ANAHTAR KAVRAMLAR
TANZİMAT
ŞARK
MESELESİ
RESTORASYON
DÖNEMİ
MEŞRUTİYET
MONARŞİ
KANUNU
ESASİ
PANSLAVİZM
FIRKA
PANTÜRKİZM
BATICILIK
46
MECLİSİ
MEBUSAN
TARİH 4
1.KONU:XIX.YÜZYIL BAŞLARINDA ASYA VE AVRUPA
1. ASYA VE AVRUPA’DAKİ DEVLETLERİN GENEL DURUMU
Harita 02.01: XIX. Yüzyıl Başlarında Avrupa’nın Siyasi Durumu
XIX.yüzyıl başlarında Avrupa’nın en güçlü devletleri olan İngiltere, Fransa
ve Rusya aynı zamanda dünya politikalarına da yön vermekteydiler. XIX. yüzyılda
Avrupa’nın siyasi ve sosyal gelişimi üzerinde milliyetçilik ve liberalizm etkili olmuş,
mutlakiyetin zayıflamasına paralel olarak demokrasi anlayışı güçlenmiştir.
XIX. yüzyılın sonlarına doğru İtalya’nın(1870) ve Almanya’nın(1871) siyasi birliklerini sağlamaları Avrupa’da güçler dengesinin değişmesine yol açtı.
XIX. Yüzyılda Avrupa Devletlerinin Genel Politikaları
İngiltere: XIX. yüzyılın en güçlü devleti olan İngiltere, büyük bir sömürge
imparatorluğu kurmuştu. Çok uluslu devletlerin yıkılmasının sömürgelerindeki
hâkimiyetine hizmet edeceğini düşünerek Fransız İhtilali’nin milliyetçilik düşüncesine sempati ile bakmaktaydı.
Fransa: İngiltere’den sonra dünyanın en önemli sömürgeci devletlerinden
olan Fransa, zengin kaynaklara sahip olan Osmanlı topraklarını ele geçirmek için çeşitli ittifaklara girmiş ve Osmanlı Devleti’ne karşı ikiyüzlü bir politika izlemiştir. 1848
ihtilali sonrasında Fransa’da ikinci cumhuriyet ilan edilmiş ve herkese oy verme hakkı tanınmıştı.
47
TARİH 4
Avusturya: XVIII. yüzyılda Rusya ile birlikte hareket ederek Osmanlı Devleti’nin
Balkan topraklarını ele geçirmeye çalışan Avusturya, Fransız İhtilali’nden sonra bu
politikasını değiştirdi. Çünkü kendisi de Osmanlı Devleti gibi çok uluslu bir yapıya
sahipti. Avusturya XIX. yüzyılın ikinci yarısında Alman birliğinin sağlanması konusunda Prusya ile mücadeleye girmişti.
Rusya: Rusya’nın dış politika hedefleri XVIII. yüzyılın başlarında I. Petro tarafından belirlenmişti. Rusya bir yandan Kırım ve Boğazları ele geçirerek Akdeniz’e
inmeye çalışırken diğer yandan da zengin kaynaklara sahip Orta Asya’ya doğru genişliyordu. Rusya’nın Orta Asya’daki yayılma politikasına karşı özellikle Türkmenler
ciddi bir direniş göstermişler ancak Rusya’nın sayıca ve silah üstünlüğüne sahip ordularının Orta Asya’yı işgaline engel olamamışlardır.
E
BİLGİ NOTU
Rus hâkimiyeti ve baskısına rağmen millî kimliklerini ve şuurlarını korumayı
başaran Türkmenler 1991 yılında Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine bağımsızlıklarını kazandılar.
Osmanlı Devleti: XIX. yüzyılda önemli iç ve dış sorunlarla karşı karşıya gelen
Osmanlı Devleti, bu sorunları tek başına çözemeyince Avrupa devletlerinin yardımına ihtiyaç duymuş ve çeşitli ittifaklar kurmuştur. Bu durum Avrupa devletlerinin
Osmanlı Devleti’nden yeni ekonomik çıkarlar elde etmelerine ortam hazırlamıştır.
Sanayi İnkılabı’nı gerçekleştiren Avrupa devletleri, ham madde ve pazar ihtiyacı
duymuşlar, bu durum zengin kaynaklara ve kalabalık nüfusa sahip olan Osmanlı
topraklarını ele geçirme faaliyetlerini hızlandırmıştır. Osmanlı Devleti bu dönemde
denge politikası izleyerek topraklarını korumaya çalışmıştır.
2. II. MAHMUT DÖNEMİ ISLAHATLARI
a. Senediittifak (1808)
III. Selim’in ölümüne neden olan Kabakçı Mustafa İsyanı’nı bastıran Rusçuk
âyanı Alemdar Mustafa Paşa, II. Mahmut’u tahta çıkardı(1808). Yeni padişah, Alemdar Mustafa Paşa’yı sadrazam yaptı. Bu sırada âyanlar taşrada önemli bir güç hâline
gelmişlerdi. Alemdar Mustafa Paşa âyanları İstanbul’a çağırarak onlarla II. Mahmut
arasında bir sözleşme imzalanmasını sağladı. Senediittifak denen bu sözleşme ile
padişah, âyanların varlığını ve haklarını tanımış oldu. Âyanlar da padişaha sadık
kalacaklar, asker ve vergi toplanmasına yardım edecekler, İstanbul’da yeniçeri ve
diğer ocaklarda isyan çıktığında İstanbul’a gelerek isyanı bastıracaklardı. Böylece
âyanların gücü padişah tarafından resmen tanınmış oldu. Bu belge ile ilk defa padişahın mutlak otoritesi sınırlandırıldı.
Çok geçmeden yeniçeriler, yeni kurulan Sekbanıcedit Ocağı’na karşı ayaklandılar. Sadrazam Alemdar Mustafa Paşa ayaklanma sırasında öldürüldü.
48
TARİH 4
b.Yönetim Alanında Yapılan Islahatlar
II. Mahmut zamanında devlet yönetimi
işlerinde yeni düzenlemeler yapıldı. Osmanlı
Devleti’nin kuruluşundan beri devlet ve merkez
yönetiminin temelini oluşturan Divanıhümayun kaldırılarak Avrupa’da uygulanan kabine
sistemi kabul edildi. Nazırlıklar(bakanlıklar) kuruldu. Divan üyelerinin eski adları değiştirilerek
onlara yeni isimler verildi. Sadrazama başvekil,
defterdara maliye nazırı, sadaret kethüdasına dahiliye nazırı, reisülküttaba hariciye nazırı
denildi. Memurlar hariciye ve dahiliye olmak
üzere iki kısma ayrıldılar ve kendilerine maaş
bağlandı. Kıyafet alanında değişiklikler yapılarak memurlara fes, ceket ve pantolon giyme
Resim 02.01: II. Mahmut
zorunluluğu getirildi. II. Mahmut’un yönetim
alanında yaptığı ıslahatlardan birisi de müsadere usulünü kaldırmak oldu. II. Mahmut “Bundan böyle saltanatın millet için bir korku ve dehşet kaynağı değil fakat bir
destek olmasını istiyorum. Bunu için kişinin malına el konulması (müsadere) geleneğini kaldırıyorum.” diyerek özel mülkiyetin gelişmesi önündeki önemli bir engeli kaldırdı. II. Mahmut askerî amaçlarla ilk defa nüfus sayımı yaptırdı. Posta ve karantina
servisleri kuruldu. Yurt dışına çıkışlarda pasaport uygulaması başlatıldı. Köy ve mahallelerde muhtarlıklar oluşturuldu. Takvimivakayi adlı ilk resmî gazete yayımlandı.
Resim 02.02: Takvimivakayi
49
TARİH 4
c. Askerî Alanda Yapılan Islahatlar
II. Mahmut, III. Selim zamanında başlanan askerî ıslahatlara devam etti. İlk iş
olarak kapatılan Nizamıcedit Ocağı yerine Sekbanıcedit adıyla yeni bir ocak kurdu.
Ancak bu ocağın güçlenmesinden kaygılanan yeniçeriler ayaklanarak bu ocağa son
verdiler. II. Mahmut yeni bir deneme yaparak Eşkinci Ocağı adıyla yeni bir askerî sınıf
oluşturdu. Buraya yeniçeri bölüklerinden askerler de alınarak Avrupa tarzında eğitime başlandı. Ancak bir süre sonra yeniçeriler yeniden ayaklandılar. Bunun üzerine II.
Mahmut, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına karar verdi. Şeyhülislamdan fetva alarak
gerekli hazırlıklara başladı. Devlete bağlı askerî birlikler ve halkın desteğiyle yeniçeri
kışlaları top ateşine tutuldu. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasıyla sona eren bu olaya
Vakayıhayriye adı verilir(1826). Kaldırılan Yeniçeri Ocağı’nın yerine Asakirimansureimuhammediye adlı yeni bir ordu kuruldu. Bu ordunun eğitimi için Avrupa’dan subaylar getirildi.
d. Eğitim ve Kültür Alanında Yapılan Islahatlar
II.Mahmut döneminde eğitim ve kültür alanında da önemli adımlar atıldı.
Avrupa tarzında bir eğitim sistemi kurulmasına çalışıldı. Medreselerin yanında yeni
okullar açıldı. İstanbul’da kız ve erkek çocuklarına ilköğretim zorunlu hâle getirildi.
Rüştiye(ortaokul) ve Mektebiulumuedebiye gibi orta dereceli okullar açıldı. Devlet memuru yetiştirmek için Mektebimaarifiadliye kuruldu. Mektebi Harbiye (Harp
Okulu), Mektebi Tıbbiye(Tıp Fakültesi), Mızıkayıhümayun (Bando ve Mızıka Okulu)
gibi yüksekokullar açıldı. İlk defa Avrupa’ya öğrenci gönderildi.
e. Ekonomi Alanında Yapılan Islahatlar
II. Mahmut, memleketin ekonomi bakımından da kalkınmasına çalıştı. Ticaret
nezareti kurularak tarım ve ticaret işleri düzene sokuldu. Dışarıya daha fazla para
çıkmasını önlemek için devlet memurlarının ve askerlerin elbiselerinin yerli kumaştan yapılması teşvik edildi. Ordunun fes ihtiyacını karşılamak için feshane kuruldu.
Türk tüccar ve esnafa, Avrupa tüccarlarıyla rekabet edebilmeleri için bazı gümrük
kolaylıkları sağlandı.
2. KONU:II. MAHMUT DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI
1. MİLLİYETÇİLİK HAREKETLERİ VE İSYANLAR
a. Sırp İsyanı
Sırbistan Fatih zamanında alınmıştı. Sırplar diğer gayrimüslimler gibi büyük
bir hoşgörüyle dillerinde, dinlerinde, geleneklerinde serbest bırakılmıştı. Ticaretle
uğraşırlar ve askerlik yapmazlardı. Kendilerinden Osmanlı kanunlarının koyduğu
miktar dışında vergi alınmazdı. Ancak bu durum XVII. yüzyıldan itibaren değişme50
TARİH 4
ye başladı. Osmanlı-Avusturya savaşlarında Sırp topraklarının el değiştirmesi ve
Sırbistan’ın savaş alanı olması, Sırp halkının rahat ve huzurunu bozmuştu. Osmanlı
Devleti’nde yönetim alanında görülen bozulmalar Sırbistan’da da etkili olmuştu. Bu
durumdan yararlanmak isteyen Ruslar ve Avusturyalılar, Sırbistan’a gönderdikleri
casuslarla onları Osmanlı Devleti aleyhine kışkırttılar. Fransız İhtilali’nin ortaya çıkardığı milliyetçilik, özgürlük, bağımsızlık, eşitlik ilkeleri de Sırplar üzerinde etkili oldu.
Sırplar Kara Yorgi önderliğinde ayaklandılar(1804). Bu sırada Osmanlı Devleti, Rusya ile savaştığı için bu isyana gereken önemi veremedi. Ruslar, isyan sırasında Sırplara yardım ettiler. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında imzalanan Bükreş
Antlaşması’yla (1812) bazı ayrıcalıklar elde etti. Böylece Sırplar, Osmanlı Devleti’nden
ayrılmak için ayaklanan ve ayrıcalık elde eden ilk topluluk oldu. 1829 Edirne
Antlaşması’yla özerklik kazanan Sırplar, 1878 yılında imzalanan Berlin Antlaşması’yla
da bağımsız oldular.
b. Yunan İsyanı( Megalo İdea)
Osmanlı Devleti sınırları içinde yaşayan azınlıklar içinde en ayrıcalıklı durumda
olanlar Rumlardı. Rumlar daha çok Mora Yarımadası ve çevresindeki adalarda otururlardı. Dil, din ve ticaret özgürlüğüne sahip olan Rumlar refah içerisinde yaşarlardı. İstanbul’da oturan Rumlardan bazıları Eflak ve Boğdan voyvodalıklarına atanırlar,
Divanıhümayun ve elçilik tercümanlığı yaparlardı. Rumlar Osmanlı bayrağı altında
Akdeniz ticaretini büyük ölçüde ellerine geçirmişler ve çok zengin olmuşlardı.
Rumlar XVIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Bizans İmparatorluğu’nu yeniden kurmak ve Yunanistan’ın bağımsızlığını sağlamak için cemiyetler kurmaya ve
okullar açmaya başladılar. Fransız İhtilali Rumlar arasında milliyetçilik ve bağımsızlık düşüncesini güçlendirdi. Gizli olarak kurulan Etnikieterya Cemiyeti, İstanbul’da ve
Rumların yaşadığı yerlerde şubeler açtı. Rus çarının da desteğini alan bu cemiyet,
Rumlar arasında bağımsızlık düşüncesini yaydı.
Rumların ilk isyanı 1820’de Eflak’ta başladı. Rumlar Eflak’taki ayaklanmayla
Ruslardan destek almayı amaçlıyorlardı. Ancak Eflak halkı, Rumları sevmedikleri için
bu isyana destek vermediler. Osmanlı Devleti isyanı kısa sürede bastırdı.
Rumlar ikinci isyanı Mora’da çıkardılar(1821). Mora’da yaşayan Müslüman halkı
katlettiler. Rum isyanı Avrupa’da da büyük bir ilgi ve heyecan uyandırdı. Avrupalılar Rumlara eski Yunan uygarlığını kuranların torunları olarak bakıyordu. Avrupalılar
kurdukları derneklerle isyancılara para ve malzeme yardımı yaptılar. Avrupa’nın birçok ülkesinden gönüllüler Osmanlılara karşı savaşmak için Mora’ya geldi. Avrupalıların maddi ve manevi olarak destek verdiği Rum isyanı kısa sürede büyüdü ve Ege
Adalarına yayıldı. II. Mahmut isyanı bastıramayınca Mısır valisi Mehmet Ali Paşa’dan
yardım istedi. Mehmet Ali Paşa, Mora ve Girit valiliklerinin de kendisine verilmesi
karşılığında yardım isteğini kabul etti. Oğlu İbrahim Paşa’yı Mora’ya gönderdi ve isyan kısa sürede bastırıldı(1827).
51
TARİH 4
Yunan isyanının bastırılması İngiltere, Fransa ve Rusya’yı harekete geçirdi.
Mehmet Ali Paşa gibi kuvvetli bir valinin Mısır’dan sonra Doğu Akdeniz’de de etkin
olması bu bölgede önemli çıkarları olan bu devletleri rahatsız etti. İngiltere, Fransa
ve Rusya aralarında anlaşarak bağımsız bir Yunan devletinin kurulmasına karar verdiler. Daha sonra Osmanlı Devleti’ne bir ültimatom vererek Yunanistan’ın bağımsızlığını istediler. Osmanlı Devleti bunu iç işlerine bir müdahale sayarak reddetti. Bunun
üzerine bu üç devlet isteklerini zorla kabul ettirmek için harekete geçtiler. Mora’da
Osmanlı donanmasının bulunduğu Navarin Limanı’na baskın yaparak donanmayı
yaktılar(1827).
Resim 02.03: Navarin Baskını
Osmanlı Devleti bu olayı protesto etti ve donanmasını batıran bu devletlerden
tazminat istedi. Bunun üzerine Rusya, Osmanlı Devleti’ne savaş açtı(1828). Bu sırada
Osmanlı Devleti, Rusya ile savaşacak durumda değildi. 1826’da kaldırılan Yeniçeri
Ocağı’nın yerine kurulan Asakirimansureimuhammediye ordusu henüz kurumsallaşmamıştı. Donanma ise Navarin’de yakılmıştı.
Ruslar bundan yararlanarak doğudan ve batıdan Osmanlı topraklarına saldırı
başlattı(1828). Doğuda Erzurum, batıda Edirne Rus işgaline uğradı. Osmanlı Devleti
barış istemek zorunda kaldı. 1829 yılında Ruslarla yapılan Edirne Antlaşması’na göre:
•Yunanistan bağımsız olacak,
•Prut Nehri , Osmanlı Devlet ile Rusya arasında sınır olacak,
•Eflak, Boğdan ve Sırbistan özerk hâle gelecek,
•Rus ticaret gemileri Boğazlardan serbestçe geçebilecek,
•Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecekti.
52
TARİH 4
2. DEĞİŞEN ŞARTLARA GÖRE AVRUPA DEVLETLERİNİN OSMANLI POLİTİKALARI
a. Viyana Kongresi
Fransa’da Napolyon Bonapart 1804 tarihinde kendisini imparator ilan ettikten sonra bütün Avrupa’yı hâkimiyeti altına almak için Avusturya, İngiltere ve Rusya ile savaştı. 1815 yılına kadar devam eden savaşlar sonunda Napolyon yenildi.
Napolyon’un değiştirdiği Avrupa haritasını yeniden çizmek, siyasi dengeleri düzenlemek ve Avrupa’nın geleceğini belirlemek için Viyana’da bir kongre toplandı (1815).
Osmanlı Devleti’nin çağrılmadığı kongreye İngiltere, Rusya, Fransa, Avusturya ve
Prusya katıldı. Kongreye Avusturya Başbakanı Meternik başkanlık etti. Viyana Kongresi sırasında İngiltere, Rusya, Avusturya ve Prusya aralarında dörtlü ittifak grubunu kurarak Meternik sistemi adı verilen bir politika oluşturdular. Buna göre Fransız
İhtilali’nin getirdiği özgürlük ve milliyetçilik akımının etkisiyle Avrupa’nın neresinde
bir ayaklanma çıkarsa bu ayaklanma birlikte bastırılacaktı. 1815’ten 1827 yılına kadar geçen süre Avrupa’da yeniden düzenlemek anlamına gelen restorasyon dönemi
olarak adlandırılır.
E
BİLGİ NOTU
Fransız İhtilali’nin getirdiği düşüncelerin yayılmasına karşı birlikte hareket
eden bu devletler, Osmanlı Devleti söz konusu olduğunda bu kararlarını dikkate
almadılar. Yunan isyanına destek vermekten başka Navarin Limanı’nda bulunan
Osmanlı donanmasını da yaktılar.
Resim 02.04: Viyana Kongresi
53
TARİH 4
b. Şark Meselesi( Doğu Sorunu)
Şark meselesi kavramı ilk kez Viyana Kongresi (1815) sırasında kullanılmıştır.
Bu deyim Türklerin 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya yerleşmeye başlamalarından 1923 tarihine kadar geçen dönemde Avrupalıların, Türk- İslam dünyasına karşı izledikleri politikayı ifade eder. XIX. yüzyılda Avrupa devletleri, artık Osmanlı
Devleti’nin kendi gücüyle ayakta duramayacağına inanıyordu. Osmanlı Devleti’nin
beklenmedik bir anda yıkılması kendi aralarında büyük çatışmalara neden olabilirdi.
Bunun için bu yüzyılda Osmanlı toprak bütünlüğünden yana bir politika takip ettiler. Şark meselesi genel olarak XIX. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’nin toprak
bütünlüğünün korunması, ikinci yarısında Avrupa’daki topraklarının paylaşılması,
XX. yüzyılda da bütün topraklarının paylaşılması anlamında kullanıldı.
3. MISIR SORUNU VE MEHMET ALİ PAŞA İSYANI
Aslen Kavalalı olan Mehmet Ali Paşa, Napolyon Bonapart’ın Mısır’ı işgali sırasında Mısır’a gönderilen gönüllü askerler arasında bulunuyordu. Zekâsı ve yeteneği
sayesinde kısa zamanda kendisini göstermiş ve Mısır valiliğine atanmıştı(1805). Vali
olduktan sonra Mısır’da Avrupa tarzında bir ordu ve donanma kurdu. Fransa’dan çok
sayıda danışman subay, teknisyen ve mühendis getirtti. Yeni sulama kanalları açarak
tarım gelirlerini artırdı. Sanayi ve ticareti geliştirdi.
Yunan isyanının bastırılmasında önemli rol oynayan Mehmet Ali Paşa’ya Mora
valiliği sözü verilmişti. Ancak Edirne Antlaşması’yla(1829) Yunanistan bağımsız
olunca kendisine vaat edilen Mora valiliği verilememişti. Mehmet Ali Paşa buna
karşılık Suriye valiliğini istedi. Mehmet Ali Paşa’nın daha çok güçlenmesinden çekinen II. Mahmut, bu isteği kabul etmedi. Bunun üzerine Mehmet Ali Paşa, oğlu
İbrahim Paşa komutasında bir orduyu Suriye üzerine gönderdi. Mısır kuvvetleri Şam
ve Halep’i aldıktan sonra, Konya’da bir Osmanlı ordusunu yenerek Kütahya’ya kadar
ilerledi. Zor durumda kalan II. Mahmut Fransa ve İngiltere’den destek sağlayamayınca “Denize düşen yılana sarılır.” diyerek Rusya’dan yardım istedi. Rusya, Osmanlı
toprakları üzerinde yeni ve güçlü bir devletin kurulmasını çıkarları açısından uygun
görmediğinden Karadeniz donanmasıyla 15 bin kişilik bir orduyu İstanbul’a gönderdi. Rus donanmasının İstanbul’a gelmesi ve Boğazların Rusların eline geçeceği
korkusu İngiltere ve Fransa’yı harekete geçirdi. Böylece Mehmet Ali Paşa’nın isyanı
uluslararası bir sorun hâline geldi. Bu devletler padişahla anlaşması için Mehmet
Ali Paşa’ya baskı yaptılar. Sonunda Osmanlı Devleti ile Mehmet Ali Paşa arasında
Kütahya Antlaşması yapıldı(1833). Bu antlaşmaya göre Mehmet Ali Paşa ‘ya Mısır ve
Girit valiliklerine ek olarak Suriye valiliği, oğlu İbrahim Paşa’ya da Cidde ve Adana
valiliği verildi.
Kütahya Antlaşması’yla Mısır sorunu bir ölçüde çözümlenmişti. Ancak II. Mahmut, Mehmet Ali Paşa’nın yeniden saldırıya geçme ihtimaline karşı Ruslarla ittifak
yapmayı faydalı buldu. Bu amaçla Ruslarla, Hünkâr İskelesi Antlaşması’nı imzala-
54
TARİH 4
dı(1833). Bu antlaşmaya göre:
•Osmanlı Devleti bir saldırıya uğrarsa Rusya asker ve donanma göndererek
Osmanlı Devleti’ne yardım edecekti. Ancak bu askerlerin masraflarını Osmanlı
Devleti karşılayacaktı.
•Rusya saldırıya uğrarsa Osmanlı Devleti İstanbul ve Çanakkale Boğazlarını,
Rusya’nın savaştığı devletlere kapatacaktı.
•Antlaşma sekiz yıl geçerli olacaktı.
Bu antlaşma ile Rusya, Karadeniz’de güvenliğini sağlamış oldu. Antlaşmanın
Boğazlarla ilgili maddesi İngiltere ve Fransa’nın çıkarlarına aykırı olduğundan bu
devletler Hünkâr İskelesi Antlaşması’na tepki gösterdiler. Bu antlaşma ile Osmanlı
Devleti, Boğazlar konusunda son kez tek başına karar vermiş oluyordu.
Kütahya Antlaşması her iki tarafı da memnun etmemişti. Çok geçmeden Osmanlı Devleti ile Mehmet Ali Paşa arasında savaş yeniden başladı. Nizip’te yapılan
savaşı Osmanlı ordusu kaybetti (1839). Bu sırada II. Mahmut ölmüş, yerine oğlu I. Abdülmecit geçmişti. İngiltere ve Fransa, Rusya’nın Hünkâr İskelesi Antlaşması gereği
bu olaya karışmasını önlemek için Londra’da bir konferans topladılar(1840). Konferansa İngiltere, Avusturya, Prusya, Rusya ve Osmanlı temsilcileri katıldı. Konferans
sonunda Londra Antlaşması imzalandı(1840). Bu antlaşmaya göre:
•Mısır hukuki bakımdan Osmanlı Devleti’ne bağlı kalacak fakat yönetimi Mehmet
Ali Paşa ve soyuna bırakılacak,
•Mısır’da vergiler padişah adına toplanacak ve dörtte biri İstanbul’a gönderilecek,
•Suriye, Adana ve Girit’in yönetimi tekrar Osmanlılara verilecekti.
Mehmet Ali Paşa, Londra Antlaşması’nın maddelerini
kabul etmedi. Osmanlı ve İngiliz donanmaları Suriye ve Mısır
kıyılarını abluka ettiler. Mısır
kuvvetleri yenilmeye başladı.
İngiliz ve Osmanlı kuvvetlerinin
Mısır’a doğru yürümesi üzerine Mehmet Ali Paşa, Londra
Antlaşması’nın kararlarını kabul
etmek zorunda kaldı. Böylece
Mısır sorunu çözümlenmiş; Mısır iç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti’ne bağlı
özerk bir eyalet hâline gelmiştir.
Resim 02.05: Mehmet Ali Paşa
55
TARİH 4
4. BOĞAZLAR SORUNU
Mısır sorunu sırasında imzalanan Hünkâr İskelesi Antlaşması ile Rusya’nın Boğazlar üzerinde etkinlik kazanması, Boğazlar sorununun ortaya çıkmasına neden
olmuştu. Hünkâr İskelesi Antlaşması’nın süresi dolunca Boğazlar konusu uluslararası bir konferansta ele alındı. İngiltere’nin girişimiyle Londra’da toplanan konferansa
İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya ve Osmanlı Devleti temsilcileri katıldı.
Yapılan görüşmeler sonunda Londra Boğazlar Sözleşmesi imzalandı(1841). Londra
Boğazlar Sözleşmesi’ne göre:
•Boğazlar, Osmanlı Devleti’nin egemenliği altında kalacak,
•Boğazlar barış zamanında bütün devletlerin savaş gemilerine kapalı, ticaret
gemilerine açık olacaktı.
İngiltere ve Fransa’nın kazançlı çıktığı bu sözleşme ile Rusya’nın Hünkâr İskelesi Antlaşması’yla Boğazlarda sağladığı üstünlük kaldırılmış oluyordu. Osmanlı
Devleti’nin Boğazlar üzerindeki mutlak egemenliği sona ermiş, Boğazlar uluslararası
bir statü kazanmış oldu.
5. SANAYİ İNKILABI’NIN OSMANLI DEVLETİ’NE ETKİSİ
Osmanlı Devleti’nde her türlü sanayi üretimi el tezgâhlarında yapılıyordu.
Avrupa’da ise Sanayi İnkılabı’yla makinelerle üretim yapılmaya başlanmıştı. Böylece
Avrupalılar ham maddeleri sürekli ve daha ucuza işleme imkânı elde etmişti. Bu durum Osmanlı sanayisini olumsuz etkiledi. Avrupa’dan gelen ucuz mallar karşısında
rekabet edemeyen küçük el tezgâhları ve atölyeler kapanmaya başladı. Bu ise Osmanlı ülkesinde işsizliğin artmasına, ithal malların Osmanlı pazarlarını ele geçirmesine neden oldu. Bu gelişmeler dış ticaret dengesinin bozulması ve Osmanlı parasının
dışarıya çıkmasına yol açtı. Avrupa’da sanayinin gelişmesine bağlı olarak ham maddeye olan ihtiyaç da arttı. Bu yüzden, Osmanlı ülkesindeki ham madde kaynakları Avrupalıların daha çok
ilgisini çekmiş ve
Avrupa’ya
ham
madde ihracı artmıştı. Bu yüzden
Osmanlı esnafı, Avrupalı tüccarların
daha yüksek fiyat
vermesi
sonucu
işlemek için ham
madde
bulamaz
olmuştu.
Sanayi
İnkılabı, Osmanlı
Resim 02.06: Madende Çalışan Osmanlı İşçileri
56
TARİH 4
Devleti’nde özellikle dokuma sanayisini olumsuz etkiledi. Osmanlı dokuma sanayi,
XVII. yüzyılın sonlarında da iyi bir durumda idi. Sanayi İnkılabı öncesinde Osmanlı ülkesinden Avrupa’ya mamul mal götüren tüccarlar, kısa bir süre sonra da ham madde
götürmeye başladılar. Bu durum dokuma sanayisinin büyük ölçüde zarar görmesine
ve gerilemesine neden oldu.
Resim 02.07: El Tezgâhlarında Halı Dokuyan Kadınlar
3. KONU: TANZİMAT’TAN MEŞRUTİYET’E
1. TANZİMAT FERMANI(3 KASIM 1839)
II. Mahmut’un ölümü üzerine yerine oğlu I. Abdülmecit geçti. Bu sırada Osmanlı Devleti içte ve dışta önemli sorunlarla karşı karşıya idi. I. Abdülmecit, daha
önce Fransa ve İngiltere’de elçilik yapmış olan Mustafa Reşit Paşa’yı Hariciye Nazırı
(Dışişleri Bakanı) yaptı. Mustafa Reşit Paşa Avrupa siyasetini yakından bilen birisiydi. Memleketi içinde bulunduğu durumdan kurtarmak için Avrupa’daki hukuk , yönetim ve toplumsal alandaki uygulamaların kabul edilmesini, böylelikle hem Avrupa devletlerinin güveninin ve desteğinin kazanılacağını hem de Osmanlı Devleti’nin
iç işlerine karışmalarının önüne geçileceğini düşünüyordu. I. Abdülmecit, babası zamanında başlamış olan hazırlıkların tamamlanması görevini Mustafa Reşit Paşa’ya
verdi. O da Tanzimat Fermanı adı verilen ıslahat programını hazırladı ve bunu 3 Kasım 1839 yılında Gülhane Parkı’nda padişah, devlet adamları, elçiler ve halkın katıl-
57
TARİH 4
dığı bir topluluk önünde okudu. Padişah fermanı şeklinde hazırlanan bu program
Gülhane Hattı Hümayunu veya Tanzimat Fermanı olarak adlandırılır. Buna fermana
göre:
•Müslüman veya Hıristiyan bütün halkın can, ırz, namus ve mal güvenliğinin
sağlanması,
•Mahkemelerin herkese açık olması ve hiç kimsenin yargılanmadan
cezalandırılmaması,
•Herkesten kazancına göre vergi alınması,
•Herkesin mal ve mülküne sahip olması, onları miras olarak bırakabilmesi,
•Askerlik işlerinin bir düzene konulması, askere alımların ve terhislerin belli
yöntemlere göre yapılması,
•Rüşvet ve adam kayırmanın önlenmesi,
•Müsadere usulünün kaldırılması gibi hükümler karar altına alındı.
Tanzimat Fermanı ile padişah, kendisinden daha üstün bir kanun gücünün
varlığını kabul etmiş oluyordu. I. Abdülmecit, Tanzimat Fermanı’na koyduğu bir
madde ile bu fermanda yazılı esaslara başta kendisinin uyacağını ve herkesin de
buna itaat etmesi gerektiğini belirtti. Böylece padişahın yetkileri sınırlandırılıyor
ve onun üstünde bir kanun kuvveti meydana getiriliyordu. Bu gelişme, Osmanlı
Devleti’nde anayasal düzene geçişin ilk aşamasını oluşturur. Ancak bu durum Avrupa ülkelerinde olduğu gibi bir halk hareketi sonucunda değil, Osmanlı padişahının
kendi isteği ile meydana gelmiştir.
Tanzimat Fermanı’nın ilanından I. Meşrutiyet’e kadar geçen döneme Tanzimat
dönemi adı verilmiştir(1839-1876). Bu dönemde hukuk, askerlik, yönetim, eğitim ve
kültür alanında yenilikler yapıldı. Edebiyat alanında, makale, tiyatro, roman, hikâye,
eleştiri ve hatıra gibi yeni yazı türleri görülmeye başlandı. Bu durum Batı kültürünün tanınmasına yol açtı. Maarif nezareti kurularak medreseler hariç, Avrupa tarzında eğitim veren okullar bu kuruma bağlandı. II. Mahmut döneminden itibaren
Avrupa’ya eğitim almaya giden öğrenciler ülkeye geri döndüklerinde devletin içinde bulunduğu sorunlarla ilgilenmişler ve bu sorunları çözmeye yönelik çalışmalar
yapmışlardı.
Bu dönemde Avrupa’nın hukuk sisteminden yararlanıldı. 1868 yılında Şurayıdevlet( Danıştay) kuruldu. Başkanlığını Ahmet Cevdet Paşa’nın yaptığı bir komisyon
Mecelle adı verilen bir medeni kanun hazırladı. Ulaşım ve haberleşme alanlarında
önemli çalışmalar yapıldı. 1866 yılında İzmir-Aydın, 1873 yılında İstanbul-İzmit arasında demir yolları yapıldı. 1845 yılında İstanbul- Edirne arasında çekilen hat ile ilk
telgraf kullanılmaya başlandı. Ulaşım imkânlarının artması sonucu dergi, kitap, gazete ve her türlü basın faaliyeti yaygınlaştı.
58
TARİH 4
2. KIRIM SAVAŞI(1853-1856)
Rusya, Hünkâr İskelesi Antlaşması ile elde ettiği hakları, Londra Boğazlar Sözleşmesi(1841) ile kaybetmişti. Rus Çarı I. Nikola, Avrupa’da 1848 ihtilallerinin meydana getirdiği karışıklıklardan yararlanarak Osmanlı Devleti üzerindeki Rus emellerini
gerçekleştirmek için harekete geçti. Bunun için öncelikle İngiltere’nin desteğini ya
da onayını almak istedi. Bu nedenle İngiltere’ye “hasta adam” diye adlandırdığı Osmanlı Devleti’ni paylaşmayı teklif etti. Fakat İngiltere, Osmanlı Devleti’nin deva-mını
çıkarlarına daha uygun gördüğü için bunu kabul etmedi.
I.Nikola, İngiltere’den olumlu cevap alamayınca bu işi tek başına yapmaya karar verdi. Bunun içinde kutsal yerler sorununu ortaya çıkardı. Kudüs ve Filistin’de
başta Hz. İsa olmak üzere Hıristiyan büyüklerine ait kutsal yerler ve tapınaklar vardı.
Bu yerlerin bakım, onarım ve korunmasını Osmanlı Devleti, Fransızlara vermişti. Hıristiyanlarca kutsal sayılan bu yerlerde Katolik ve Ortodoks rekabeti başlamıştı. Rus
çarı, Prens Mençikof’u İstanbul’a göndererek kutsal yerler sorununu kendi istediği
şekilde çözmek istedi. Menkiçof, Osmanlı Devleti’nden, Ortodokslara daha fazla ayrıcalık isteyerek Osmanlı topraklarında yaşayan bütün Ortodoksların Rusya tarafından korunma hakkının tanınmasını istedi. Osmanlı Devleti bu istekleri reddetti.
Rusya isteklerini zorla elde etmek için 1853’te Osmanlı Devleti’ne savaş açtı.
Ruslar önce Eflak ve Boğdan’ı işgal ettiler. İngiltere ve Fransa, Rusya’nın Balkanlarda etkinliğini artırmasını çıkarlarına aykırı gördüklerinden donanmalarını İstanbul’a
gönderdiler. 1841 Londra Boğazlar Sözleşmesi’nin ihlal edildiğini ileri süren Ruslar,
Sinop’a bir baskın yaparak Osmanlı filosu yaktı(1853). Bu durum karşısında İngiltere
ve Fransa, Osmanlı Devleti’yle ittifak antlaşması yapıp Rusya’ya savaş açtı. Osmanlı,
İngiliz, Fransız kuvvetlerinden meydana gelen kuvvetli bir ordu Kırım’a asker çıkardı.
Bir süre sonra İtalya birliğini kurmaya çalışan ve bunun için Fransa ve İngiltere’nin
desteğini almaya çalışan Piyemonte (Sardinya Krallığı) hükümeti de savaşa katıldı.
Müttefikler Kırım’da Rusları yenilgiye uğratarak Sivastopol Kalesi’ni ele geçirdiler.
Bunun üzerine Rusya barış istemek zorunda kaldı.
Resim 02.08: Kırım Savaşı’nı Gösteren Bir Tablo
59
TARİH 4
Resim 02.09: Modern Hemşireliğin Kurucusu Sayılan (Florence Nightingale)
Kırım Savaşı’nda Yaralı Askerlere Yardım Ederken
Paris’te toplanan barış konferansına İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya, Prusya, Piyemonte ve Osmanlı Devleti katıldı. Yapılan görüşmeler sonucunda Paris Antlaşması imzalandı(1856).
Paris Antlaşması’na göre:
•Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılacak ve Avrupa devletler hukukundan
yararlanacak,
•Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü Avrupalı devletlerin garantisi altında
olacak,
•Boğazlar, 1841 Londra Sözleşmesi’ne göre yönetilecek, bütün devletlerin savaş
gemilerine kapatılacak,
•Karadeniz tarafsız hâle getirilecek, tüm devletlerin savaş gemilerine kapalı fakat
ticaret gemilerine açık olacak,
•Osmanlı Devleti ve Rusya, Karadeniz’de tersane kuramayacak ve donanma
bulunduramayacak,
•Eflak ve Boğdan’a özerklik verilecek,
•Osmanlı Devleti’nin ilan ettiği Islahat Fermanı, büyük devletlerce dikkate alınacak
fakat bu devletler fermanın uygulanmasına karışmayacaklardı.
Osmanlı Devleti, Kırım Savaşı’ndan galip çıktığı hâlde müttefiklerinden bek-
60
TARİH 4
lediği desteği göremedi. Karadeniz’deki haklarını kaybetti. Osmanlı toprak bütünlüğünün Avrupa devletlerinin koruması altında olması, Osmanlı Devleti’nin kendi
topraklarını koruyamayacak kadar zayıfladığını ortaya koydu. Karadeniz’in tarafsız
hâle getirilmesiyle İngiltere ve Fransa, Akdeniz’deki çıkarlarını korumuş oldu.
Bu savaş Osmanlı ekonomisini olumsuz etkiledi. Osmanlı Devleti ilk defa Avrupa devletlerinden (İngiltere ve Fransa) borç para aldı. Kısa vadeli ve yüksek faizli
bu borçlanma, artarak devam etti. II. Abdülhamit zamanında devlet, Avrupalılardan aldığı paraların taksitlerini ve faizlerini ödeyemeyecek bir hâle geldi. Osmanlı
Devleti’nin iflası demek olan bu durum, borç veren Avrupa devletlerini harekete geçirdi. 1881 Muharrem Kararnamesi ile dış borçların ödenmesinde yeni esaslar belirlendi. Avrupa devletleri 1882 yılında Düyunuumumiye İdaresi’ni (Genel Borçlar
İdaresi) kurarak Osmanlı Devleti’nin pul, tütün, tuz, ipek, bal vb. gelir kaynaklarına
el koydu.
3. ISLAHAT FERMANI ( 1856 )
İngiltere ve Fransa, Kırım Savaşı’na girmeden önce, Osmanlı Devleti’nden gayrimüslim halk lehine ıslahat yapılmasına dair söz almışlardı. Osmanlı Devleti büyük
devletlerin iç işlerine karışmasına önlemek için Paris Antlaşması imzalanmadan
önce Islahat Fermanı’nı ilan etti. Osmanlı Devleti böylece Avrupa devletlerinin desteğini almayı ve barış konferansında kendi lehine kararlar alınmasını sağlamayı düşünüyordu.
Islahat Fermanı ile getirilen düzenlemeler:
•Gayrimüslim halka din ve vicdan özgürlüğü sağlanacak; kilise, okul ve hastane
gibi binaların tamiri ve yeniden inşası sağlanacak,
•Gayrimüslimler de devlet memuru olabilecek,
•Resmî yazışmalarda gayrimüslimleri küçük düşürücü terimler kullanılmayacak,
•Mahkemeler açık yapılacak, herkes kendi dinine göre yemin edecek, yasalar eşit
uygulanacak, hapishaneler ıslah edilecek,
•İşkence, dayak ve angarya kaldırılacak,
•Gayrimüslimler belediye ve il genel meclislerine üye olabilecek,
•Gayrimüslimler kendi okul ve hastanelerini açabilecek,
•Gayrimüslimler nakdi bedel ödeyerek askerlikten muaf olabilecek,
•Tarım ve ticaret işleri düzene konarak herkesin şirket ve banka gibi ticari nitelikli
kurumlar açabilmeleri sağlanacak,
•Vergiler herkesin gelirine göre toplanacak, cizye vergisi kaldırılacak,
•Yabancı uyruğundan olanlar Osmanlı toprakları üzerinde mal ve mülk sahibi
olabilecekti.
61
TARİH 4
Islahat Fermanı ile gayrimüslim Osmanlı vatandaşlarına yeni haklar tanınmış, böylece onların devlete olan bağlılıklarının artırılması amaçlanmıştı. Ancak
gayrimüslimler; bağımsız olmayı istediklerinden, Müslümanlarla eşit haklara sahip
olmayı yeterli bulmadılar. Müslüman halk da, Islahat Fermanı ile gayrimüslimlere
daha fazla hak tanınmasından rahatsız oldular. Islahat Fermanı Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’nin iç işlerine karışmasını önleyemedi. Bir süre sonra Osmanlı
Devleti’ni parçalamayı amaçlayan Avrupalı devletler Islahat Fermanı’na uyulmadığını ileri sürerek, Osmanlı Devleti üzerindeki baskılarını artırdılar.
Osmanlı tarihinin önemli gelişmelerinden olan Tanzimat Fermanı ve Islahat
Fermanı’nı yayımlayan I. Abdülmecit 1861’de ölünce yerine kardeşi Abdülaziz geçti.
Onun padişahlığı zamanında Osmanlı Devleti önemli iç ve dış sorunlarla uğraştı.
Tanzimat ve Islahat Fermanlarının sağladığı hakları yetersiz gören Balkan milletleri özellikle Rusya’nın desteğini alarak isyan etmeye başladılar. Sırbistan, Karadağ,
Hersek ve Bulgaristan’da ayaklanmalar meydana geldi. Osmanlı Devleti’nin Avrupa
devletlerinden borçlanması bu dönemde de devam etti. Kırım Savaşı’ndan sonra en
büyük dış borçlanma bu dönemde yapıldı. Alınan paraların bir kısmı ordu ve donanma için kullanıldı. Bir kısmı borç ve faizlerinin ödenmesinde kullanıldı. Beylerbeyi ve
Çırağan Sarayları bu dönemde yapıldı. Sultan Abdülaziz’in 1867’de çıktığı Avrupa
gezisinde Osmanlı-Avrupa dostluk ilişkileri ileri bir seviyeye ulaştı.
Resim 02.10: Sultan Abdülaziz’in Avrupa Gezisine Çıktığı Saltanat Vagonu
62
TARİH 4
4. KONU: OSMANLI DEVLETİ’NDE ANAYASAL DÜZENE
GEÇİŞ VE SİYASİ GELİŞMELER
1. I.MEŞRUTİYETİN İLANI
Bazı Osmanlı aydınları Osmanlı Devleti’nin karşılaştığı isyan ve karışıklıkların
ancak meşruti bir yönetimle sona ereceği düşüncesindeydiler. Bunlar hürriyet, adalet ve eşitlik fikirlerini savunuyor, açılacak bir meclisin devletin dağılmasını önleyeceğini savunuyorlardı. Avrupalıların Yeni Osmanlılar (Jön Türkler) adını verdiği bu
aydınlar arasında Mithat Paşa, Namık Kemal, Ziya Paşa, Şinasi gibi devlet adamı ve
şairler vardı. Yeni Osmanlılar yaptıkları çalışmalar sonunda Abdülaziz’i tahttan indirip yerine V. Murat’ı padişah yaptılar(1876). Ancak V. Murat’ın akli dengesinin bozuk
olması üzerine yerine meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II. Abdülhamit getirildi. II.
Abdülhamit, Mithat Paşa’yı sadrazam yaptı. Mithat Paşa başkanlığında toplanan bir
komisyon ilk Osmanlı anayasası olan Kanunuesasi’yi hazırladı. Osmanlı Devleti’nde
bu gelişmeler yaşanırken Rusya’nın Panslavist politikası sonucunda Sırbistan, Karadağ, Bosna, Hersek ve Bulgaristan’da isyanlar çıkmıştı. İngiltere, Rusya’nın bu gelişmeler üzerine Balkanlara müdahale etmesini önlemek için İstanbul’da bir konferans
düzenlenmesini sağladı. Osmanlı Devleti, İstanbul (Tersane) Konferansı’nın toplandığı gün Kanunuesasi’yi ilan etti (23 Aralık 1876). Böylece Osmanlı Devleti, meşruti
yönetime geçti. Kanunuesasi’nin önemli maddeleri şunlardır:
•Yasama yetkisi Âyan Meclisi ile Mebusan Meclisi’ne aittir.
•Mebusan Meclisi üyeleri dört yılda bir yapılan seçimle erkeklerin seçeceği
milletvekillerinden oluşacaktır.
•Âyan Meclisi üyelerini padişah kendisi seçecektir.
•Hükümetin kurulması ve görevden alınma yetkisi padişaha aittir.
•Hükümet padişaha karşı sorumludur.
•Kanun teklifini yalnızca hükümet yapabilecek ve kanunlar padişahın onayından
sonra yürürlüğe girecektir.
•Herkes kanun ve devlet karşısında eşit haklara sahiptir.
Kanunuesasi’nin ilanı ile halk, ilk kez seçme ve seçilme hakkını elde ederek
yönetime katılmaya başladı.
Kanunuesasi’nin uygulanmasıyla Osmanlı Devleti’nde demokratikleşme
yolunda önemli bir adım atıldı. Meclis’te Müslüman vekillerin yanı sıra azınlık vekillerinin de temsil edilmesi sağlandı. Yapılan seçimler sonunda 20 Mart 1877’de
toplanan ilk Mebusan Meclisi’nde 69 Müslüman, 46 gayrimüslim, toplam 115 milletvekili bulunuyordu. Âyan Meclisi’nde ise 26 üye bulunuyordu. Fakat gayrimüslim
milletvekillerinin uzlaşmaz tutumları ve millî çıkarlarını Osmanlı Devleti’nin çıkarla-
63
TARİH 4
rından üstün tutmaları Meclis çalışmalarını engelledi. Bunun üzerine II. Abdülhamit,
Kanunuesasi’nin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak Mebusan Meclisi’ni kapattı(14
Şubat 1878). Bu durum Osmanlı Devleti’nde demokratik hayatı kesintiye uğrattı.
Resim 02.11: Osmanlı Mebusan Meclisi’nin Açılışı
2. 1877-1878 OSMANLI- RUS SAVAŞI (93 HARBİ)
İstanbul Konferansı’na Osmanlı Devleti, Rusya, İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya ve Almanya katıldı. Görüşmeler sonunda Avrupa devletleri Bosna- Hersek ve
Bulgaristan’a özerklik verilmesini, Sırbistan ve Karadağ’daki Osmanlı askerlerinin
geri çekilmesini istediler. Osmanlı Devleti bu istekleri iç işlerine müdahale sayarak
kabul etmedi ve konferans dağıldı.
İngiltere, yeni bir Osmanlı-Rus savaşına engel olmak için Londra’da konferans
yapılmasını sağladı. Konferans’ta İstanbul Konferansı’nda alınan kararlar biraz daha
hafifletilerek Osmanlı Devleti’ne bildirildi. Osmanlı Devleti, katılmadığı bir konferansın kararlarını kabul etmeyeceğini bildirdi.
Bunun üzerine Rusya, Ortodoksların koruyucusu sıfatıyla Osmanlı Devleti’ne
savaş açtı. Ruslar doğuda Kafkaslar, batıda Balkanlar üzerinden saldırıya geçtiler. Ruslar doğuda Kars ve Ardahan’ı aldılar. Erzurum’a doğru ilerleyen Ruslar, Gazi
Ahmet Muhtar Paşa tarafından Aziziye tabyalarında durduruldu. İçlerinde Nene
Hatun’un da bulunduğu Erzurum halkı Rusları püskürterek Erzurum’un işgalini önledi. Osmanlı Devleti’nde ilk defa, bu savaş sırasında Ruslar tarafından kışkırtılan Ermeniler de isyan ettiler. Ermeni çeteleri Rus ordularıyla birlikte hareket ederek Türk
askerlerinin iki ateş arasında kalmasına neden oldular. Batıda Tuna’yı geçen Ruslar
64
TARİH 4
Osmanlı topraklarına girdiler. Sırbistan, Bulgaristan, Karadağ, Bosna ve Hersek’te yeniden isyanlar başladı. Büyük kuvvetlerle Balkanlara inen ve Plevne’yi kuşatan Ruslar, burada Gazi Osman Paşa’nın şiddetli direnişiyle karşılaştılar. Gazi Osman Paşa,
kendilerinden asker ve silah bakımından kat kat üstün olan Rus kuvvetlerine karşı
Plevne’yi aylarca savundu. Cephane ve erzağı tükenen Gazi Osman Paşa, kuşatmayı
yarıp Plevne’den çıkmaya karar verdi. Türk askerleri Rus hatlarını yararken Gazi Osman Paşa vuruldu ve teslim oldu. Rus çarı, Gazi Osman Paşa’yı gösterdiği cesaret
ve başarıdan dolayı tebrik etti. Kılıcını ve üniformasını taşımakta serbest olduğunu
bildirerek büyük bir törenle onu Rusya’ya gönderdi.
Plevne’nin düşmesinden sonra Rus orduları Edirne’yi alarak İstanbul’a doğru
ilerlediler ve Çatalca’ya geldiler. Bunun üzerine Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Ayastefanos(Yeşilköy) Antlaşması
yapıldı(3 Mart 1878). Bu antlaşmaya göre:
•Karadeniz’den Ege’ye kadar uzanan topraklarda Bulgaristan Krallığı kurulacak,
•Sırbistan, Romanya ve Karadağ’a bağımsızlık verilecek,
•Bosna- Hersek’e özerklik verilecek,
•Kars, Ardahan, Batum ve Doğubeyazıt Rusya’ya bırakılacak,
•Girit ve Doğu Anadolu’da Ermenilerin bulunduğu yerlerde ıslahatlar yapılacak,
•Tesalya, Yunanistan’a verilecek,
•Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecekti.
Resim 02.12: Nene Hatun Anıtı (Erzurum)
65
TARİH 4
rası
a. Berlin Kongresi ve Son-
Ayastefanos
Antlaşması’yla
Rusya, bütün Balkanları nüfuzu altına almış oldu. Rusya’nın Balkanlar
üzerinden Ege ve Akdeniz’e inmesi
İngiltere’nin sömürge yollarının ve
Süveyş Kanalı’nın güvenliğini tehlikeye düşürüyordu. Balkanlarda daha
fazla etkin olmak isteyen Avusturya
ise Rusya’nın bölgedeki varlığını çıkarlarına aykırı görüyordu. İngiltere
ve Avusturya, Almanya’yı da yanlarına alarak Ayastefanos Antlaşması’nın
değiştirilmesi için Rusya’ya baskı yaptılar. Rusya yeni bir savaşı göze alamadığından Ayastefanos Antlaşması’nın
Berlin’de yapılacak bir kongrede yeniden gözden geçirilmesine razı oldu.
Osmanlı Devleti, İngiltere, Fransa,
İtalya, Almanya ve Rusya’nın katıldığı
Resim 02.13: Gazi Osman Paşa
konferans sonunda Berlin Antlaşması
imzalandı (13 Temmuz 1878). Berlin Antlaşması’na göre;
•Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsız olacaktı.
•Bulgaristan üç bölgeye ayrıldı; Osmanlı egemenliği altında özerk bir Bulgaristan
kuruldu. Makedonya kısmı ıslahat yapmak şartıyla Osmanlı Devleti’nde kaldı.
Üçüncü kısım Doğu Rumeli eyaleti adını aldı. Burayı Hristiyan bir vali yönetecek
ve özerk olacaktı.
•Bosna-Hersek, Osmanlı toprağı sayılacak, fakat yönetimi bir süre Avusturya’ya
bırakılacaktı.
•Kars, Ardahan ve Batum Rusya’ya verildi. Doğubeyazıt ise Osmanlılarda kaldı.
•Teselya’nın Yunanistan’a ait olduğu kabul edildi.
•Osmanlı Devleti, Girit ve Ermenilerin oturdukları yerlerde ıslahat yapacaktı.
•Osmanlı Devleti, Rusya’ya savaş tazminatı ödeyecekti.
Osmanlı Devleti için son derece ağır hükümler taşıyan Berlin Antlaşması’yla
Ermeni meselesi dünya kamuoyuna ve uluslararası bir antlaşmaya girmiş oldu.
Berlin Antlaşması Osmanlı Devleti’nin dağılma ve parçalanma aşamaların-
66
TARİH 4
dan en önemlisini oluşturur. Berlin Konferansı’ndan önce İngiltere, Ayastefanos
Antlaşması’nın hafifletilmesi ve Osmanlı Devleti’nin haklarını savunma karşılığında Kıbrıs’ın üs olarak kendisine bırakılmasını istemişti. İngiltere böylece Rusya’nın
Akdeniz’e inmesini önlemeyi ve Doğu Akdeniz ile Süveyş Kanalı’nın denetimini sağlamayı amaçlıyordu. İngiltere’nin adayı işgal etme tehdidi üzerine Osmanlı Devleti,
Kıbrıs’ın İngiltere’ye üs olarak verilmesini kabul etti. Ancak İngiltere, konferans için
verdiği sözü tutmadığı gibi, Osmanlı toprak bütünlüğünü savunmaktan vazgeçerek
Osmanlı topraklarının paylaşımından yana bir tutum benimsedi.
Harita 02.02: Berlin Antlaşması’ndan Sonra Osmanlı Devleti’nin Batı Sınırları
67
TARİH 4
Resim 02.14: Berlin Konferansı
b. Ermeni Meselesinin Ortaya Çıkışı
Ermeniler ile Türkler, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren birlikte ve iç
içe yaşıyorlardı. Fatih, İstanbul’un fethinden sonra Ermenilerin İstanbul’da patrikhane açmalarına izin verdi. Ermenilerin Bizans döneminde patrikhaneleri yoktu. Ermeniler Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yüzyıllarca hiçbir baskı görmeden refah ve
huzur içinde yaşadılar. Daha çok büyük şehirlerde yaşamakta ve ticaretle uğraşmaktaydılar. Ermeniler, Osmanlı Devleti’nin en sadık Hıristiyan topluluğuydular. Bundan
dolayı da birçok devlet görevine tayin edilmişler; tercümanlık, memurluk ve elçilik
gibi görevlere getirilmişlerdi.
Osmanlı topraklarında dağınık olarak yaşayan Ermenilerin en kalabalık oldukları yerler Doğu ve Güneydoğu Anadolu ile Çukurova bölgeleriydi. Fakat buralarda bile nüfusları, Türklerle karşılaştırma yapılamayacak kadar azdı. Türklerle iç
içe yaşadıklarından Türk kültüründen önemli ölçüde etkilenmişler; Türk geleneklerini, folklorünü ve müziğini benimsemişlerdi. Bu nedenle Osmanlılar, Ermenileri
milletisadıka(sadık millet) olarak adlandırmışlardır.
Fransız İhtilali ile siyasi bir nitelik kazanan milliyetçilik akımından Osmanlı yönetiminde yaşayan Ermeniler etkilenmemişti. Ancak bu durum Kafkaslardan
Akdeniz’e inmek isteyen Rusya’nın Doğu Anadolu’da yaşayan Ermenileri kışkırtmaya
başlamasıyla XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren değişmeye başladı. Rusya, 18771878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Ermenileri bağımsızlık vaadi ile kışkırttı. Ermeniler ilk kez bu savaş sırasında isyan ederek Rus ordusu ile birlikte hareket ettiler.
Ermeni patriği Nerses’in, Ayastefanos ve Berlin Antlaşmalarına, Ermeni nüfusun bulunduğu yerlerde ıslahat yapılması maddesini koydurması Ermeni meselesine ulus-
68
TARİH 4
lararası bir boyut kazandırdı.
Ermeniler, Berlin Antlaşması’ndan sonra faaliyetlerini artırdılar. Bu amaçla komiteler ve cemiyetler kurdular. Bunların içinde en önemlileri 1887’de İsviçre’de kurulan Hınçak ve 1889’da Tiflis’te kurulan Taşnak Cemiyetleridir. Osmanlı Devleti’nin
sınırları dışında kurulan bu cemiyetler daha sonra İstanbul, İzmir ve Halep gibi şehirlerde şubeler açtılar.
İngiltere, Doğu Anadolu bölgesinde Rusya’ya bağlı olarak kurulacak bir
Ermenistan’ın sömürgeleri için bir tehlike olacağını düşünerek bağımsız bir Ermenistan kurulması için harekete geçti. Bu amaçla Doğu Anadolu’da konsolosluklar
açmış ve bölgeye Protestan misyonerler göndermiştir. Fransa da İngiltere ile birlikte Ermenileri destekleyen bir politika izlemeye başladı. Böylece Ermeni meselesi,
Ermenilerin değil, Osmanlı Devleti’ni parçalamak ve Orta Doğu’da nüfuz bölgeleri
oluşturmak isteyen Rusya ve İngiltere’nin bir meselesi olarak ortaya çıktı.
Ermenilerin Çıkardığı Olaylar
Ermeni komiteleri ilk defa 1890 yılında Erzurum ve Adana’da isyanlar çıkardılar. Aynı yıl İstanbul’da (Kumkapı’da) izinsiz gösterilerde bulundular. 1893 yılında Merzifon’da güvenlik güçlerine ateş açarak bazı askerlerimizi öldürdüler. Doğu
Anadolu’da Ermeni olaylarının en şiddetlisi Siirt yakınlarında Sason’da meydana geldi(1894).
Kumkapı gösterisini düzenleyen bazı Ermeniler, Sason’a gelerek Ermenileri
kışkırtmışlar, devlete vergi vermemeye ve Müslümanlara karşı şiddet kullanmaya
çağırmışlardı. Ancak bu isyan bölgeye sevk edilen askerler tarafından bastırıldı. İncelemeler sonunda isyanın çıkmasında İngiliz ve Rus görevlilerin etkin rol oynadığı,
ele geçirilen silahların bu iki ülkeye ait olduğu anlaşıldı. Ermeniler İstanbul’da Ermeni patriğinin de onayladığı bir planla 26
Ağustos 1896 günü
Osmanlı
Bankası’nı
işgal edip olay çıkarmışlar, Osmanlı padişahı II. Abdülhamit’e
bombalı bir saldırı düzenlemişlerdir.
Resim 02.15: Diyarbakır’ın Mersani Deresinde Ermeni Çetelerince
Öldürülen Kadın ve Çocuklar (23 Temmuz 1915)
Osmanlı Devleti,
Avrupa devletlerinin
istediği ıslahatları gerçekleştirmek için 1895
yılında bir kararname
69
TARİH 4
çıkardı. İngiltere, Fransa ve Rusya’nın ıslahatların uygulanmasında gözlemci olma
isteklerini Osmanlı Devleti kabul etmedi. Islahatları bir dış müdahale olmadan uygulamaya koydu. Ermeniler ıslahat girişimlerinin sonuçlarını beklemediler. Çünkü
onlar ıslahat değil Osmanlı Devleti’nden ayrılmayı amaçlıyorlardı.
İttihat ve Terakki yönetimi 1914 yılında Rusya ile Ermenilere yönelik ıslahatları
kapsayan bir antlaşma yaptı. Böylece Rusya, yapılacak ıslahatları tek başına takip
etme imkânı elde etti. İngiltere ve Fransa bu sırada Osmanlı topraklarını paylaşmayı
görüştüklerinden bu duruma bir tepki göstermediler.
c. Kıbrıs’ın İngiltere Yönetimine Bırakılması
Rusya’ya karşı İngiltere’nin desteğini sağlamak amacıyla Kıbrıs, İngiltere’ye üs
olarak verilmişti. İngilizlerle 1878’de yapılan antlaşmaya göre Kıbrıs hukuken Osmanlı toprağı sayılacak, yönetimi ise İngiltere’ye ait olacaktı. İngiltere adayı sadece
askerî üs olarak kullanacak; Rusya Kars, Ardahan ve Batum’dan çekildiği zaman, İngiltere de Kıbrıs’tan çıkacaktı. Ancak, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlıların Almanya’nın
yanında savaşa girmesi üzerine İngiltere, Kıbrıs’ı kendi topraklarına kattığını ilan
etti(1914). Bundan sonra çok sayıda Rum, İngilizlerin kontrolünde adaya yerleştirildi. Böylece İngiltere günümüze kadar süren Kıbrıs sorununun ortaya çıkmasına
zemin hazırladı.
d. Tunus’un Fransızlar Tarafından İşgali
Fransızlar, Osmanlı Devleti’nin 1828 yılında Rusya ile yaptığı savaş sırasındaki
karışıklıktan yararlanarak Cezayir’i işgal etmişti(1830). Fransa bundan sonra Tunus’u
ele geçirmek için hazırlıklara başladı. İtalya da vaktiyle bir Roma eyaleti olan Tunus
ve Trablusgarp’ı işgal etmek istiyordu. Bunun için Fransa daha önce davranarak
Tunus’a asker çıkardı ve ciddi bir direniş görmeden burayı kendine bağladı(1881).
e. Mısır’ın İngilizler Tarafından İşgali
1869 yılında Süveyş Kanalı’nın açılması Mısır’ın stratejik ve ekonomik önemini
artırdı. İngilizler, Hindistan ve Uzak Doğu’ya sömürgelerine giden yolun kapısı sayılan Mısır’ı işgal için fırsat bekliyorlardı. Bu yıllarda aşırı harcamalarda bulunan Hidiv
İsmail Paşa’nın mali sıkıntı içinde olması İngiltere’yi harekete geçirdi. İngiltere alacaklarını gündeme getirerek Süveyş Kanalı hisselerinin büyük bölümüne el koydu.
İngiltere ve Fransa verdikleri borçlara karşılık Mısır maliyesini kontrol etmeye başladılar. Yabancıların müdahalesi halkın tepkisine ve karışıklıklara neden oldu. İngiltere
haklarını koruma bahanesiyle Mısır’ı işgal etti (1882). Osmanlı Devleti bu duruma
itiraz ettiyse de, İngilizleri Mısır’dan çıkarabilecek askerî ve siyasi güce sahip değildi.
Osmanlı Devleti, Mısır’da İngiltere ile birlikte yüksek komiser bulundurmak şartı ile
bu durumu kabul etti.
70
TARİH 4
3. II. MEŞRUTİYET VE SİYASİ GELİŞMELER
a. II. Meşrutiyet’in İlanı
Kanunuesasi, Osmanlı padişahına olağanüstü bir durumla karşılaşırsa meclisi
kapatma yetkisi vermişti. II. Abdülhamit 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı’nı bahane
ederek meclisi kapatmıştı (14 Şubat 1878).Bu durum meşrutiyet yanlısı aydınları harekete geçirdi. Meşrutiyet yanlıları İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni kurdular(1889). Cemiyetin amacı 1876 Kanunuesasi’ni tekrar yürürlüğe koymak, Mebusan Meclisi’nin
açılmasını sağlamaktı.
Osmanlı Devleti’nde bu gelişmeler olurken 1908’de Rus çarı ve İngiltere kralı,
Reval’de bir araya gelerek Makedonya’nın Osmanlı Devleti’nden ayrılması, Boğazlar
meselesi ve Balkanların geleceği konusunu görüştüler. Bu durum İttihat ve Terakki
Cemiyeti yöneticilerini harekete geçirdi. Avrupa devletlerinin müdahalelerinin önüne geçmek için meşrutiyetin yeniden ilan edilmesi için çalışmalara başladılar. Kolağası Niyazi Bey’in Manastır, Enver Bey’in Selanik taraflarında birlikleriyle başlattıkları
isyan kısa sürede yayıldı. İsyanın ve karışıklığın bütün ülkeye yayılmasından çekinen
II. Abdülhamit meşrutiyeti ilan etmek zorunda kaldı (24 Temmuz 1908).
Resim 02.16: II. Meşrutiyet’in İlanından Sonra Açılan Mebusan Meclisi’ni Gösteren Bir Fotoğraf
b. 31 Mart Olayı
II. Meşrutiyet’in ilanı ile yapılan seçimler sonunda Mebusan Meclisi yeniden
açıldı. Ancak bir süre sonra Mebusan Meclisi’nde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne bağlı milletvekilleriyle karşıtları arasında anlaşmazlık çıktı. Bazı gazeteler meşrutiyet
71
TARİH 4
yönetimine ve İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne karşı ağır eleştirilerde bulundular. Bu
gazetelerden biri olan Serbesti gazetesinin başyazarı Hasan Fehmi’nin vurularak öldürülmesiyle meşrutiyete karşı olanlar İstanbul’da çeşitli gösteriler yaptılar. Bu gelişmeler sonunda Avcı taburlarında görevli bazı askerler Mebusan Meclisi’nin önüne
gelerek ateş etmeye başladılar(13 Nisan 1909). İsyancılar gazete binalarına saldırdılar bazı milletvekillerini, İttihat ve Terakki Cemiyeti yanlılarını öldürdüler.
İstanbul’daki isyan Selanik’te duyulunca İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önde
gelenleri harekete geçerek komutanlığını Mahmut Şevket Paşa’nın yaptığı Hareket
Ordusu’nu İstanbul’a gönderdiler. Bu ordunun kurmay başkanlığını Mustafa Kemal
yapıyordu. Hareket Ordusu isyanı kısa sürede bastırdı (24 Nisan 1909). II. Abdülhamit tahttan indirilerek Selanik’e sürgüne gönderildi. Yerine kardeşi V. Mehmet Reşat
getirildi.
Rumi takvime göre 31 Mart gününe rastladığı için 13 Nisan 1909 günü başlayan bu isyana tarihimizde 31 Mart Vakası adı verilir. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra meydana gelen karışıklıklardan yararlanan Bulgaristan, bağımsızlığını ilan etti.
Avusturya- Macaristan İmparatorluğu, Bosna- Hersek’i topraklarına kattı. Girit, Osmanlı Devleti’nden ayrılarak Yunanistan’a bağlanma kararı aldı.
II. Meşrutiyet’in ilanı ile 1876 Anayasası tekrar yürürlüğe girdi. Kanunuesasi’de
önemli değişiklikler yapıldı. Bakanların meclise karşı sorumlu oldukları kabul edildi.
Padişahın yetkileri kısıtlandı. Kişi hak ve özgürlükleri alanında da demokratik gelişmeler meydana geldi. Tutuklama ve cezalandırmalarda yasaya uygunluk şartı getirilerek padişaha tanınan sürgüne yollama yetkisi kaldırıldı. Basının sansür edilemeyeceği esası getirilerek, toplanma ve dernek kurma hakları kabul edildi. II. Meşrutiyet
döneminde İttihat ve Terakki, Ahrar, Itilaf Fırkaları kurularak çok partili yaşama adım
atılmış oldu.
Bu devirde İttihat ve Terakki Fırkası ülke yönetiminde söz sahibi oldu. İttihat ve
Terakki Fırkası iç politikada Türkçülüğü esas alırken dış politikada Alman yanlısı bir
politika izledi. Bununla Osmanlı Devleti’ni Rusya, İngiltere ve Fransa’ya karşı korumayı ve kaybedilen toprakları geri almayı planlıyorlardı.
Osmanlı’da Nüfuz Mücadelesi ve Demiryolu Savaşları
Osmanlı Devleti’nin askerî, ekonomik ve siyasi gücü XIX. yüzyılda iyice azalmıştı. Osmanlı Devleti’nin bu durumdan yararlanan Avrupa devletleri, Osmanlı topraklarında önce nüfuz bölgeleri oluşturmak, ardından da bu bölgeleri sömürge imparatorluklarına katmak için Osmanlı ülkesinde demir yolu yapımına önem verdiler.
Avusturya Balkanlarda, Rusya doğuda, Fransa Suriye’de demir yolu yaparak
bu bölgeleri ele geçirmeyi amaçladılar. Almanya ise Orta Doğu petrollerini ele geçirmek için Osmanlı Devleti ile diplomatik ilişkilerini geliştirdi. Osmanlı ülkesine
önemli ölçüde Alman sermayesi girdi. 1889’da Anadolu Osmanlı Şömendöfer Kum-
72
TARİH 4
Resim 02.17: Demir Yolu Yapımı
panyası
kuruldu.
Bu şirket İstanbul
(Haydarpaşa)-İzmit
demir yolu hattını
Ankara’ya bağladı.
Daha sonra KonyaBasra Körfezi demir
yolu imtiyazını elde
etti. Almanya bu hat
ile Toroslar üzerinden Adana’ya inmeyi, oradan da Musul
üzerinden Bağdat’a,
nihayet Basra’ya ulaşmayı amaçlıyor
du.
4. DAĞILMAYI ÖNLEME ÇABALARI
XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin içine düştüğü olumsuz durum ve yaşanan
büyük toprak kayıpları Osmanlı aydınlarını harekete geçirdi. Bunlar devleti dağılmaktan kurtarmak için birtakım düşünceler ileri sürdüler. Bu durum aydın ve düşünürler arasında birtakım fikir akımlarının ortaya çıkmasına yol açtı.
Resim 02.18: Namık Kemal
Osmanlıcılık: Fransız İhtilali’nden sonra yayılan milliyetçilik düşüncesi Osmanlı
Devleti’nde de etkisini göstermişti. Osmanlı
sınırları içerisinde yaşayan Sırp, Yunan, Bulgar
vb. topluluklar bağımsız olmak için harekete
geçtiler. Bu durum Osmanlı Devleti’nin parçalanma ve dağılma sürecini hızlandırdı. Parçalanmayı önlemek isteyen bazı Osmanlı aydınları, dil, din ve ırk ayırımı yapmadan ülkede
yaşayan herkesin aynı hak ve yetkilere sahip
olmasını ileri sürdüler. Daha çok Genç Osmanlıların savunduğu bu düşünceye Osmanlıcılık
adı verilir. İçlerinde Ziya Paşa, Mithat Paşa, Ali
Paşa, Fuat Paşa ve Namık Kemal gibi devlet
adamı ve aydınlar, Osmanlı birliğinin gerçekleşmesi için meşrutiyet yönetimine geçilmesinin şart olduğuna inanıyorlardı. Osmanlı
Devleti’nde Kanunuesasi’nin hazırlanması ve I.
Meşrutiyet’in ilanında Osmanlıcılık düşüncesi
73
TARİH 4
etkili olmuştur. Ancak bütün bunlar milliyet isyanlarını sona erdirmedi. Osmanlıcılık
düşüncesi milliyetçilik akımının güç kazanmasına bağlı olarak etkisini ve geçerliliğini kaybetti.
İslamcılık: Panislamizm olarak da adlandırılan İslamcılık düşüncesine göre toplumun temel direği dindir. Hangi milletten
olursa olsun bütün Müslümanlar halifenin
etrafında birleşerek Batı emperyalizmine
karşı koymalıdırlar. İslamcılık düşüncesi II.
Abdülhamit döneminde Osmanlı Devleti’nin
resmî politikası hâline geldi. İslam birliği düşüncesi de devletin dağılmasını önleyemedi.
Balkan Savaşlarında Arnavutların, I. Dünya
Savaşı’nda Arapların Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklanmaları İslamcılık düşüncesinin başarılı olmadığını ortaya koydu.
Resim 02.19: Mehmet Akif Ersoy
Türkçülük: II. Meşrutiyet döneminde
güç kazanan Türkçülük, dil, tarih ve edebiyat
alanlarındaki çalışmalarla başladı. Türkçülüğü
savunan aydınlara göre bir devletin ayakta durabilmesi için dili, dini, soyu ve ideali bir olan
topluma dayanması şarttır. Ancak bu özelliklere sahip bir devlet kalıcı olabilirdi. Türkçülük
hareketi ilk olarak “dilde Türkçülük” ilkesiyle
ortaya çıktı. Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ömer
Seyfettin, Mehmet Emin Yurdakul Türkçülük
düşüncesinin önde gelen temsilcileridir. Bu
düşünce yeni Türk devletinin kurulmasında ve
Atatürk’ün ortaya koyduğu milliyetçilik ilkesinin oluşmasında etkili oldu.
Turancılık: Turancılık, Türkçülük düşüncesinin siyasi yönüdür. Turancılık, dünyadaki
Resim 02.20: Ziya Gökalp
bütün Türkleri bir ülkede, bir devlet sınırları
içinde ve bir bayrak altında birleştirmeyi amaçlar. Turancılık, II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Partisi’nin benimsediği bir
görüş hâline geldi. Ziya Gökalp turancılığın yayılmasında etkili oldu. I. Dünya Savaşı
74
TARİH 4
sırasında Osmanlı Devleti Turancı bir politika takip etti.1917 yılında Çarlık Rusyasının yıkılması Turan devleti kurmak için bir fırsat olarak görüldü. Ancak Osmanlı
Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik olarak çıkması Turancılık düşüncesinin zayıflamasına yol açtı. Kurtuluş Savaşı sırasında Turancılık düşüncesinin yerini Misakımillî
sınırları içinde millî egemenliğe dayalı bağımsız bir Türk devleti kurma amacı aldı.
Resim 02.21: Tevfik Fikret
temel taşlarından birini oluşturdu.
Batıcılık: Osmanlı Devleti XVIII. yüzyılda
birçok alanda Avrupa’dan geri kaldığını kabul
etmişti. Bunun sonucu olarak Batı’nın askerî,
bilim ve teknik alanlarındaki birikiminden yararlanma yoluna gidildi. Avrupa orduları karşısında alınan yenilgiler Batılılaşma düşüncesinin ortaya çıkmasına yol açtı. Batılılaşma daha
sonra yönetim, eğitim, hukuk ve ekonomi gibi
alanlarda da etkisini göstermeye başladı. Batıcılık, II. Meşrutiyet döneminde bir düşünce akımı hâline geldi. Batıcılık görüşünü savunanlar,
Batı’nın üstünlüğünün akla ve bilime dayalı olduğunu, bu nedenle ona karşı gelinemeyeceğini ileri sürüyorlardı. Osmanlı Devleti ancak
Batılılaşırsa yıkılmaktan kurtulabilirdi. Osmanlı
Devleti’nin son dönemlerinde gelişmeye başlayan Batıcılık düşüncesi, yeni Türk devletinin
5. KONU: XIX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ’NDEKİ
KÜLTÜREL GELİŞMELER
1. XIX. YÜZYILDA OSMANLI’NIN TOPLUM YAPISINDA MEYDANA GELEN DEĞİŞMELER
XIX. yüzyılda Osmanlı nüfusunda iki olgu birden yaşanıyordu. Bir taraftan
Osmanlı genel nüfusu azalırken diğer taraftan daralan Osmanlı sınırları içindeki
Müslüman Türk nüfusu gitgide artmaktaydı. Genel nüfusun azalması toprak kayıplarına, Müslüman Türk nüfusun artması ise kaybedilen topraklardan gelen göçlere
bağlıydı. XIX. yüzyılda özellikle Osmanlı- Rus savaşlarından sonra yüz binlerce Türk,
Anadolu’ya göç etti. Kırım Savaşı’ndan (1853 -1856) sonra 600.000 kişi, 1877-1878
Osmanlı-Rus Savaşı’ndan sonra yaklaşık 1.000.000 kişi Anadolu’ya göç etti.
Osmanlı Devleti XIX. yüzyılda ağır ekonomik ve siyasi sorunlarla karşı karşıya
olmasına rağmen yaşadıkları ülkelerden çeşitli nedenlerden dolayı göç eden insanlara da kucak açtı. 1763 yılında Lehistan kralının ölümüyle Rusya’nın bu ülkeye müdahalesi üzerine çıkan karışıklıktan kaçan çok sayıda Lehistanlı, Osmanlı Devleti’ne
sığındı.
75
TARİH 4
1848 yılında Fransa’da başlayan ihtilal Avusturya’ya da sıçradı. Avusturya’nın
işgali altında yaşayan Macarlar yönetime karşı ayaklandılar. Avusturya isyanın bastırılması için Rusya’dan yardım istedi. Rus ordusu karşısında tutunamayan Macarlar
ve onlara yardım eden Lehliler, Osmanlı topraklarına sığındı. Avusturya ve Rusya
bunların geri verilmesini istedi. Osmanlı Devleti bu mültecileri geri vermedi. Bu mültecilerin bir kısmı Osmanlı topraklarına yerleşti.
XIX. yüzyılda ulaşım teknolojisinin gelişmesi ve dış pazarlarla ilişkiler kurulması Osmanlı Devleti’nde şehirleşmenin hız kazanmasına ortam hazırladı. İstanbul’un
nüfusu XIX. yüzyılın başında 350.000 iken, yüzyılın sonunda bir milyonu aştı. Bu yüzyılda şehirlerin yapısında da değişmeler gözlenmektedir. Ulaşımın buharlı gemiler
ve demir yolu ile yapılmaya başlaması, istasyon, rıhtım, depo ve otellerin inşasına
neden oldu. Yabancı sermayenin Osmanlı ülkesine girmesi, şehirlerin belli yerlerinde bankalar ve iş hanlarının inşa edilmesine yol açtı. Büyük şehirlerde Batılılaşmanın
sonucu olarak lüks eşya satan dükkânlar, tiyatro binaları ve eğlence yerleri ortaya
çıktı. Bu durum İstanbul’daki günlük hayat üzerinde de etkili olmaya başladı. Günlük
hayatta elektrik kullanılmaya başlandı. Elektrikli tramvay, hayatı kolaylaştırdı. Telgraf
ve telefon kullanımı başladı. İlk otomobiller de şehir hayatında yerlerini aldılar. Bu
gelişme klasik Osmanlı şehrinin sosyal yapısını da değiştirdi. Ayrı mahallelerde oturan Müslüman ve gayrimüslim topluluklar artık aynı mahallelerde yaşamaya başladılar. Üst tabakada Avrupa tarzı eğlence hayatı ve Avrupa malı kullanma eğilimi
hızla gelişti.
II. Mahmut, İstanbul’un fethinden itibaren Osmanlı padişahlarının oturduğu
Topkapı Sarayı’ndan Beşiktaş Sarayı’na taşındıktan sonra burasını Batı tarzı kanepe,
koltuk, sandalye ve masalarla döşetti. Avrupalı bir hükümdar gibi giyinmeye başladı. Bir süre sonra bakanlar, subaylar ve bürokratlar da Batı tarzı pantolon, ceket
ve üniforma giymeye başladılar. Din adamları dışındaki memurlara fes giyme zorunluluğu getirildi.
Osmanlı toplumunda XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Batı âdetleri ve
anlayışı yaygınlaştı. Alafrangalık denilen bu anlayış toplumun daha çok üst tabakası
arasında kabul görüyor ve benimseniyordu. Alafrangalığın ortaya çıkmasında Kırım
Savaşı da etkili oldu. Bu savaş sırasında(1853-1856), Osmanlı ordusuyla aynı safta
savaşan Fransız ve İngiliz askerleri, Batı kültürü ve hayat tarzının tanıtımında etkili
oldular. Batı ile ilişkilerin artması, yabancı dil öğrenmeye ilgiyi artırdı. Yabancı dil bilme memuriyette terfi nedeni olmaya başlayınca varlıklı aileler çocuklarına yabancı
dil öğretmek için yabancı mürebbiyeler getirttiler. Bunlar kalfa ve dadıların yerini
almaya başladılar. Yönetici ve varlıklı kesimin eğlence anlayışında da Batı’nın etkisi
görülmeye başladı. Bu kesim tiyatro ve operaya gitmeye, Mozart ve Rossini’nin melodilerini, Avrupa’nın klasik müziğini dinlemeye başladılar. İstanbul dışında yaşayan
Osmanlı Türkleri ise geleneksel yaşantılarını sürdürüyorlardı.
76
TARİH 4
Resim 02.22: İstanbul’da Elektrikli Tramvay
2. OSMANLI DEVLETİ’NDE BASIN-YAYIN HAYATINDAKİ GELİŞMELER
XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde basın ve yayın hayatında da önemli gelişmeler meydana geldi. Osmanlı Devleti’nde ilk gazete 1794 yılında basılan Gazette
Française de Constantinople’dur. Fransız İhtilali haberlerini, Türkiye’deki Fransızlara
duyurmak amacıyla çıkarılmıştır. Türkiye’de ilk Türkçe gazete devlet işleriyle, ülkedeki ve dünyadaki gelişmeleri haftada bir halka duyurmak amacıyla çıkarılmış resmî
bir gazete olan Takvimivakayi’dir. II. Mahmut zamanında çıkarılan bu gazete Türkçe
ve Fransızca olarak basılmıştır. Tanzimat Fermanı’nın ilanından sonra 1840 yılında
Cerideihavadis adlı ikinci bir gazete çıkarıldı. Başyazarı Şinasi olan ve bir fikir gazetesi özelliği taşıyan Cerideihavadis hükümetten yardım gören resmî bir gazetedir.
Türkler tarafından çıkarılan ilk özel gazete ise Tercümanıahval’dir. Bu gazete
Şinasi’nin yardımıyla Agâh Efendi tarafından 1860’ta çıkarılmıştır. Bunlardan başka
Tasviriefkâr (1861), Muhbir (1866), İbret (1871), Tercümanıhakikat(1878), XIX. yüzyıl
Osmanlı basın ve yayın hayatında iz bırakmış önemli gazetelerdir.
İlk Türk dergisi ise 1850’de yayınlanan Vekayıtıbbiye’dir.1862’de Mecmuaifünun yayınlanmaya başlamış, 1872’de Teodor Kasap ilk mizah dergilerinden olan
Diyojen’i çıkarmıştır. Osmanlı ülkesinde basın-yayın hayatının hareketlenmesi ve
yönetime karşı eleştirilerin artması üzerine 1864 yılında Matbuat Nizamnamesi çıkarıldı. Bununla gazete kapama, para ve hapis cezaları uygulaması başlatıldı.
77
TARİH 4
I. Meşrutiyet’in sona ermesi üzerine Avrupa’ya giden Ali Suavi, Namık Kemal, Ziya
Paşa ve Agâh Efendi gittikleri yerlerde Muhbir, Ulum, Hürriyet, İttihat gibi gazeteler
çıkararak, hükümeti eleştiren yazılar yazdılar. II. Meşrutiyet’in ilanından sonra basın
ve yayın hayatında yeniden canlanma başlamış, yeni gazete ve dergiler yayımlanmıştır.
Osmanlı Devleti’nde basın-yayın alanında kadınlar da yer aldı. Fatma Aliye, Emine
Semiye, Şair Nigar, Fatma Kevser kadın yazarların öncüsü oldular. Osmanlı Devleti’nde ilk
kadın dergisi 1869 yılında çıkan Terakkiimuhadderat( Kadınların Yükselişi) dergisidir. Bu
dergide kadınların eğitim görmesinin önemi
vurgulanmıştır. 1886 yılında ise yazarların tamamı kadınlardan oluşan Şükufezar( Çiçek
Bahçesi) dergisi yayımlanmıştır. 1895’te ise
Hanımlara Mahsus Gazete çıkarılmıştır.
Bu dergi ve gazetelerde kadın sorunları, kadınların toplumsal hayata katılımı, aile,
çocuk bakımı, ev idaresi gibi konular ele alınmıştır.
Resim 02.23: Fatma Aliye
3. OSMANLI DEVLETİ’NDE EĞİTİM ALANINDA MEYDANA
GELEN DEĞİŞMELER
XIX. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nde eğitim alanında da önemli yeniliklerin yapıldığı bir dönem oldu. Özellikle Tanzimat döneminde eğitim faaliyetlerine büyük önem
verildi. 1845 yılında Meclisimaarifiumumiye ( Genel Eğitim Meclisi) kuruldu. Peşinden 1846 yılında Mekâtibiumumiye Nezareti ( Genel Okullar Bakanlığı ) kurularak
eğitim ve öğretim işleri bu kuruma devredildi. 1856 tarihinde eğitim işlerinin sağlıklı
ve düzenli bir şekilde yürütülmesi için bugünkü Millî Eğitim Bakanlığının görevlerini
yerine getiren Maarifiumumiye Nezareti ( Genel Eğitim Bakanlığı ) kuruldu. Çıkarılan
bir yönetmelik ile harbiye, tıbbiye ve bahriye gibi askerî okullar dışındaki bütün okullar Maarifiumumiye Nezaretine bağlandı. Tanzimat döneminde eğitim alanındaki
önemli bir gelişme de Ahmet Cevdet Paşa başkanlığında kurulan Encümenidaniş’tir.
Encümenidaniş, fen dersleriyle ilgili çevirilerin yapılarak ders kitaplarının belirlenmesi amacıyla kurulmuştu. Tanzimat döneminde bugünkü anlamda bir üniversite
kurmak için çalışmalar yapıldı. 1870 yılında bu hazırlıklar bitirilerek İstanbul’da Darülfünun açıldı. Sınavla öğrenci alınan bu okulda fen bilimleri, matematik, felsefe,
78
TARİH 4
hukuk, edebiyat bölümleri açıldı. Ancak medreselilerin
muhalefeti sonucu
tam bir faaliyet gösteremedi. Üç defa
açılıp kapanan bu
okul 1900 yılında
bugünkü İstanbul
Üniversitesinin yerinde
Darülfünunuşahane
adıyla
yeniden açıldı. Darülfünun varlığını
1933 yılına kadar
sürdürdü. Yerine İstanbul Üniversitesi
Resim 02.24: Darülfünunun (Günümüzde İstanbul Üniversitesi) Beyazıt
kuruldu.
Meydanı’nda Bulunan Tarihî Ana Kapısı
Eğitim alanındaki faaliyetler II. Abdülhamit döneminde de devam etti. Hem İstanbul’da hem de
taşrada kızlara ait okulların sayısında artış görüldü. Çok sayıda yeni okul açıldı. Mülkiye Mühendis Mektebi, Ticaret Mektebi, Baytar ( Veteriner ) Mektebi, Mülkiye Mektebi bunlardan bazılarıdır.
4. AZINLIKLAR VE YABANCI OKULLAR
Osmanlı Devleti, sınırları içinde birçok milleti barındırıyordu. Azınlıklara din,
dil, kültür alanlarında olduğu gibi eğitim alanında da tam bir serbestlik tanınmıştı.
Azınlıklara ait okullar genellikle kiliselerin yanında ve ona bağlı olarak açılmaktaydı. Osmanlı sınırları içinde en çok okulu olan azınlıkların başında Rumlar geliyordu. İstanbul’daki Fener Rum Papaz Mektebi ve Heybeliada Papaz Mektebi, Fener
Rum Patrikhanesi’nin himayesi altındaydı. Ermeniler başta İstanbul olmak üzere
Anadolu’nun pek çok şehrinde okullar açtılar. Yahudiler XIX. yüzyıla kadar eğitimlerini havralarda yapıyorlardı. Yahudiler, 1854 yılında İstanbul’da Musevi Asri Mektebini kurdular. Allians İsraelit ( Alyans İsrailit ) adlı bir Yahudi örgüt kendi dininden
insanların yaşadığı yerlerde çok sayıda okul açtı. Azınlıkların açtığı bu okullar denetlenmediği için bölücü ve ayrılıkçı faaliyetlerde bulunmuşlar, Osmanlı Devleti’nin
yıkılışını hızlandırmışlardır.
Osmanlı Devleti’nde azınlıkların dışında, yabancı ülkelerin açtığı okullar da vardı. Bu ülkelerin başında Fransa gelmektedir. Fransızlar 1583 yılında İstanbul’da Saint
Benoit ( Sen Benuva) Okulunu açtılar. Bu okul, Osmanlı topraklarında açılan ilk ya-
79
TARİH 4
bancı okuldur. Osmanlı
ülkesindeki Katoliklerin
koruyuculuğunu yapan Fransızlar yüzlerce
yeni okul açtılar. İngilizler ise daha çok Suriye ve Lübnan’da okul
açtılar. Bu okullar İngiliz kilisesi tarafından
destekleniyordu. 1875
yılında
Beyoğlu’nda
açılan İngiliz Kız Ortaokulu ile 1905 yılında
Nişantaşı’nda
açılan
İngiliz Erkek Lisesi günümüzde de eğitimiResim 02.25: Merzifon Amerikan Koleji
ne devam etmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri de Osmanlı ülkesinde okul açmıştır. Bu okulların en önemlisi 1863 yılında
İstanbul’da açılan Robert Koleji ile Beyrut Amerikan Üniversitesidir. Bu devletlerden başka İtalya, Almanya, Avusturya, Rusya ve İran da Osmanlı sınırları içinde okul
açmışlardır. Osmanlı Devleti’nin parçalanmasında önemli rol oynayan bu okullar
TBMM’nin 3 Mart 1924’te çıkardığı Tevhiditedrisat Kanunu ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlanmış, yönetmeliklere uymayan bu okulların önemli bir bölümü kapatılmıştır.
5.XIX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ’NDE KÜLTÜR, SANAT
VE MİMARİ ALANINDAKİ GELİŞMELER
XIX. yüzyılda Osmanlı toplumunda her alanda yaşanan değişmeler kültür ve
sanat alanında da kendini gösterdi. Mimari, resim ve musikide geleneksel anlayışın
yanında Avrupa’nın etkisiyle yeni akımlar başladı. XIX. yüzyılda Avrupa’nın gerçekçi
resim üslubu Osmanlı resim sanatına girdi. Osmanlı padişahları da bu akıma destek verdiler. II. Mahmut, Avrupa’dan getirttiği ressamlara kendi portresini yaptırdı
ve devlet dairelerine astırdı. Daha sonra Türk gençleri Avrupa’ya resim öğrenimine
gönderildi. Avrupa’da resim eğitimi gören gençler ülkeye döndüklerinde bu konu
ile ilgili çalışmalara devam ettiler. Bu öğrencilerden biri olan Şeker Ahmet Paşa,
Türkiye’de ilk resim sergisini açtı. Osmanlı müzeciliğinin ilk adımları da bu yüzyıl ortalarında atıldı. XIX. yüzyılda eski eserlere duyulan merak bir hayli artmıştı. Osman
Hamdi Bey, 1881’de Müzeyihümayun’un başına getirildi. II. Abdülhamit’in emriyle
İstanbul’da Asarıatika’yı ( Arkeoloji Müzesi )kurdu.
80
TARİH 4
Resim 02.26: İbrahim Çallı’nın “Hamakta Kadın” Adlı Tablosu
XIX. yüzyılda Osmanlılarda yeni bir mimari anlayış gelişti. Batı kaynaklı ampir
üslubu benimsendi. Bu üslubun etkisiyle Ortaköy Camisi, Dolmabahçe Camisi ve
Nusretiye Camisi yapıldı. Batı’dan alınan diğer üsluplar ile Osmanlı mimari üslubunun aynı anda kullanılmasıyla seçmeci (eklektik) denen bir tarz ile Beylerbeyi ve
Çırağan Sarayları inşa edildi.
Resim 02.27: Dolmabahçe Sarayı
81
TARİH 4
6. MÜZİK, EĞLENCE VE SPOR
Tanzimat döneminde eğlence ve spor alanında da değişmeler yaşandı. Klasik eğlence anlayışının yanında Batılılaşmanın etkisiyle bu alanlarda yeni gelişmeler
meydana geldi. II. Mahmut müzikte Batı’ya yöneldi. Mızıkayıhümayun’u kurarak modern anlamda müzik eğitiminin başlamasını sağladı. İtalya’dan Giuseppe Donizetti’yi
İstanbul’a getirtti. Bu kişi I. Abdülmecit zamanında da önemli görevlerde bulundu.
Askerî bandoların kuruluşunda etkili oldu. Osmanlı sarayında Batı operaları seslendirildi. Buna karşılık klasik Türk müziği de gelişmesini sürdürdü. Dede Efendi, Hacı
Arif Bey, Zekai Dede önemli eserler verdiler.
XIX. yüzyılda tiyatro yeni bir eğlence unsuru olarak günlük hayatta yerini aldı.
Şehzadebaşı’nda açılan tiyatrolar bu dönemde halkın büyük ilgisini gördü. I. Abdülmecit döneminde Güllü Agop modern Osmanlı tiyatrosunu kurdu. I. Abdülmecit ve
II. Abdülhamit, Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarında tiyatro oyunu sahnelettiler. Adana ve Bursa’da şehir tiyatroları kuruldu. Şinasi, “Şair Evlenmesi” adlı ilk Türk tiyatro
eserini yazdı.
Modern sporların Türkiye’ye girişi jimnastikle başlamıştır. Jimnastik kısa bir
süre sonra okullara ders olarak kondu. Bunun yanı sıra kısa sürede en yaygın duruma gelen spor dalı futbol oldu. Futbol ülkemize, İngilizler aracılığıyla girmiş; ilk
önce azınlık gençlerinin, daha sonra da Türk gençlerinin ilgisini çeken bir spor dalı
durumuna gelmiştir. 1903’te Beşiktaş, 1905’te Galatasaray, 1907’de Fenerbahçe kulüpleri kuruldu. Eskiden beri yapılmakta olan kürek yarışları, ayrıca yelken sporu
XX. yüzyılın başlarında modern anlamıyla Türk sporunun içinde yer almaya başladı.
Türkiye’de ilk bisiklet yarışları 1910 yılında yapıldı. Osmanlı Devleti ilk defa 1912 yılında Stockholm (Stokholm) Olimpiyat oyunlarına katıldı.
6. KONU: XX. YÜZYILDA OSMANLI DEVLETİ VE SAVAŞLAR
Resim 02.28: Mustafa Kemal Trablusgarp Savaşı’nda
82
TARİH 4
1.TRABLUSGARP SAVAŞI
1870’de siyasi birliğini tamamlayan İtalya, gelişen sanayisine kaynak bulmak
amacıyla ham madde ve pazar arayışına girdi. Bu amacına ulaşmak için Trablusgarp’ı
alarak Afrika’nın içlerine doğru ilerlemeyi planladı. Trablusgarp’ın coğrafi konum itibariyle İtalya’ya yakın olması ve Osmanlı Devleti’nin burayı karadan ve denizden
savunacak gücünün olmaması İtalya’nın işini kolaylaştırıyordu. İtalya 1911 yılında
Osmanlı Devleti’ne savaş açıp Trablusgarp’a asker çıkarmaya başladı. İngiltere tarafsızlık bahanesiyle Osmanlı ordusunun Mısır’dan geçişine izin vermedi. Deniz gücünün yetersizliği nedeniyle donanma da gönderilemedi. Bunun üzerine Osmanlı
Devleti, içlerinde Mustafa Kemal, Enver Bey, Ali Fethi Bey gibi gönüllü subayları bölgeye gönderdi. Bu subaylar yerli halkı teşkilatlandırarak İtalya ile mücadeleye başladılar. Mustafa Kemal, Derne ve Tobruk’ta; Enver Bey ise Bingazi’de önemli başarılar
elde ettiler. İtalyan kuvvetleri asker ve teçhizat üstünlüğüne rağmen Trablusgarp kıyılarından içeri giremediler. İtalya bölgedeki direnişi kıramayınca Osmanlı Devleti’ni
barışa zorlamak için Ege Denizi’nde On İki Ada’yı işgal etti. Çanakkale Boğazı’nı topa
tuttu. Bu sırada Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne saldırısıyla Balkan Savaşları başladı.
İki cephede birden savaşamayacağını anlayan Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kaldı. Osmanlı Devleti ile İtalya arasında Ouchy (Uşi )Antlaşması yapıldı (1912).
Bu antlaşmaya göre:
•Trablusgarp ve Bingazi İtalya’ya verilecek,
•Balkanlardaki durum kesinleşinceye kadar On İki Ada geçici olarak İtalya’da
kalacak,
•Trablusgarp halkı dinî bakımdan Osmanlı halifesine bağlı olacaktı.
E
BİLGİ NOTU
Uşi Antlaşması ile Osmanlı Devleti Kuzey Afrika’daki son toprağını kaybetmiş oldu. Böylece Kuzey Afrika’daki egemenliği sona ermiş oldu. İtalya, Balkan
Savaşları’nın bitmesine rağmen, On İki Ada’yı Osmanlı Devleti’ne geri vermedi. II.
Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca adaları Yunanistan’a verdi (1947).
2. BALKAN SAVAŞLARI
a. Dömeke Meydan Savaşı
Yunanistan, 1829 Edirne Antlaşması’yla bağımsızlığını elde etmişti. Yunanistan, Rumların yaşadığı yerlerin tümüyle kendisine katılması ideali ile çalışmalar başlattı. Megali İdea denen bu amacını hayata geçirmek için Etnikieterya Cemiyeti’ni
kurmuştu. Bu cemiyetin kışkırtmaları sonucunda 1896 yılında Girit’te isyan çıktı.
Bunun üzerine Yunanistan Girit’e asker çıkardı. Bu gelişmeler Osmanlı – Yunan sava-
83
TARİH 4
şına neden oldu. Osmanlı ordusu Yunanlıları Dömeke Meydan Savaşı’nda yenilgiye
uğrattı (1897). Türk ordusuna Atina yolunun açılması Avrupa devletleri ve Rusya’yı
telaşlandırdı. Bu devletlerin girişimiyle İstanbul’da bir konferans toplandı. Konferans
sonunda tarafların savaştan önceki sınırlara çekilmesi kabul edildi. Avrupa devletleri
ve Rusya’nın baskıları ile Girit özerk hâle getirildi. Başına da Yunanlı bir vali atandı.
Yunanistan, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra Osmanlı Devleti’nin karışık durumundan yararlanarak Girit’i topraklarına kattı (1908).
Resim 02.29: Dömeke Meydan Savaşı’nı Gösteren Tablo
b. I. Balkan Savaşı
Trablusgarp Savaşı devam ederken Rusya’nın kışkırtması ile harekete geçen Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Karadağ, Osmanlı Devleti’ni Balkanlardan atmak
ve topraklarını paylaşmak için aralarında bir ittifak kurdular. Osmanlı Devleti’nden
Hıristiyanların ezildiği gerekçesiyle Makedonya’da ıslahat yapmasını istediler. İstekleri kabul edilmeyince Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar ( 8 Ekim 1912). Karadağlıların saldırısıyla başlayan savaşta, Osmanlılar dört cephede birden savaşmak zorunda
kaldı. Bulgarlar, Edirne, Kırklareli ve Lüleburgaz’ı ele geçirip Çatalca’ya kadar ilerlediler. Yunanlılar Ege adalarını ve Selanik’i ele geçirdiler. Makedonya; Sırplar, Karadağlılar ve Bulgarlar tarafından işgal edildi. Osmanlı Devleti ile sınırı kalmayan Arnavutluk bağımsızlığını ilan etti(1912). Avrupa devletleri durumu değerlendirmek ve
Balkanlardaki savaşı durdurmak için Londra’da bir konferans düzenlediler. Londra
Konferansı devam ederken İttihat ve Terakki Partisi, Babıali baskını ile hükümeti ele
geçirdi (23 Ocak 1913).
84
TARİH 4
Londra Konferansı sonunda Osmanlı Devleti ile Yunanistan, Sırbistan, Bulgaristan ve Karadağ arasında Londra Antlaşması imzalandı (30 Mayıs 1913). Bu antlaşmaya göre:
•Edirne, Kırklareli, Dedeağaç ve Trakya’nın tamamı Bulgaristan’a verilecek, MidyeEnez hattı sınır olacak,
•Güney Makedonya, Selanik ve Girit, Yunanistan’a verilecek,
•Orta ve Kuzey Makedonya Sırbistan’a bırakılacak,
•Arnavutluk ve Ege adalarının durumu büyük devletlerin kararına bırakılacaktı.
Resim 02.30: Balkanlardan Göç Etmek Zorunda Kalan Türk Aileler
c. II. Balkan Savaşı
Londra Antlaşması’yla Bulgaristan, diğer Balkan devletlerinden daha geniş
topraklar elde etmiş ve tarihinde ilk kez Ege Denizi’nde kıyılara sahip olmuştu. Bu
durum Balkan devletleri arasındaki birliği bozdu. Bulgaristan’ın daha fazla toprak
aldığını öne süren Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ birleşerek Bulgaristan’a savaş
açtılar. Bu sırada Romanya’da Bulgaristan’a karşı savaşa katıldı. Böylece II. Balkan Savaşı başlamış oldu( 29 Haziran 1913). II. Balkan Savaşı’nda Bulgarlar her cephede yenilgiye uğradı. Bu durumdan yararlanan Osmanlı Devleti, Bulgaristan’a savaş açarak
Edirne ve Kırklareli’ni geri aldı. Bulgaristan’ın barış isteği üzerine Yunanistan, Sırbistan, Karadağ ve Romanya arasında Bükreş Antlaşması imzalandı II. Balkan Savaşı’nı
bitiren antlaşmalar imzalandı. Bulgaristan ve Osmanlı Devleti arasında İstanbul
Antlaşması imzalandı(29 Eylül 1913). Bu antlaşma ile Edirne, Kırklareli ve Dimetoka
Osmanlı Devleti’nde, Kavala ve Dedeağaç Bulgaristan’da kalacak, Meriç Irmağı iki
devlet arasında sınır olacaktı. Bulgaristan’da kalan Türkler, Bulgarlarla eşit haklara
sahip olacaktı.
85
TARİH 4
II. Balkan Savaşı sonunda Osmanlı Devleti ile Yunanistan arasında Atina Antlaşması yapıldı( 14 Kasım 1913). Buna göre Osmanlı Devleti, Selanik, Yanya ve Girit’in
Yunanistan’a ait olduğunu kabul etti. Buna karşılık Yunanistan, Türk azınlığın dinî ve
kültürel haklarını güvence altına aldı.
Harita. 02.03: Balkan Savaşlarından Sonra Osmanlı Devleti’nin Batı Sınırları
3. I.DÜNYA SAVAŞI VE OSMANLI DEVLETİ’NİN SONU
1914 yılında başlayıp 1918’de sona eren I. Dünya Savaşı, tarihin o zamana kadar gördüğü en büyük savaştır. Bu savaş Avrupa’da başlamış ve kısa sürede bütün
dünyaya yayılmıştır. I. Dünya Savaşı’na neden olan gelişmeler XIX. yüzyılda ortaya
çıkmaya başladı. 1870 yılında İtalya, 1871 yılında Almanya siyasi birliklerini kurarak
Avrupa’da güçler dengesini bozdular. Kısa sürede sanayileşen bu devletlerin, sanayilerini devam ettirecek olan ucuz ham madde ve pazar alanları yoktu. Bu durum
86
TARİH 4
Almanya ve İtalya’nın daha önce sanayileşen ve sömürgecilikte ilerleyen İngiltere ve
Fransa gibi devletlerle rekabete girmesine neden oldu. Almanya’nın her geçen gün
biraz daha güçlenmesi, XIX. yüzyılda büyük bir sömürge imparatorluğu kurmuş olan
İngiltere’yi rahatsız etmeye başladı. Özellikle Almanya’nın Afrika ve Okyanusya’daki
İngiliz sömürgelerine göz dikmesi Almanya ile İngiltere’yi karşı karşıya getirdi. Almanya bu sırada komşusu Fransa ile de Alsace –Lorraine (Alsas – Loren) kömür havzası yüzünden anlaşmazlık hâlindeydi. Fransa 1871 yılında Almanya’ya kaptırdığı bu
bölgeyi geri almak için fırsat kolluyordu. Bu durum, Fransa’nın İngiltere’nin yanında
yer almasına neden oldu. Rusya’nın takip ettiği Panslavizm politikası, bünyesinde
Slav nüfus barındıran Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’nun Almanya’nın yanında yer almasına yol açtı. Rusya’nın diğer taraftan sıcak denizlere ulaşmak amacıyla yaptığı çalışmalar Osmanlı Devleti’nin, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu ve
Almanya ile yakınlaşmasını sağladı. Bu gelişmeler sonucunda Avrupa devletleri arasında bloklaşmalar oluştu. 1882’de Almanya, İtalya ve Avusturya – Macaristan İmparatorluğu, üçlü ittifak (bağlaşma)devletleri adı altında birleştiler. Bu gruba daha
sonra Osmanlı Devleti ve Bulgaristan da katıldı. İtalya ise I. Dünya Savaşı başında bu
gruptan ayrıldı. Bu ittifaka karşı 1907’de İngiltere, Fransa ve Rusya üçlü itilaf (anlaşma) devletlerini kurdular. Bu gruba daha sonra ABD, Yunanistan, Sırbistan, Romanya, Japonya, Brezilya, Portekiz ve İtalya gibi devletler de katıldı.
Büyük devletlerin oluşturdukları ittifaklar Avrupa’da gergin bir ortamın doğmasına yol açtı. 28 Haziran 1914 tarihinde Avusturya – Macaristan İmparatorluğu
veliahdının Saraybosna gezisi sırasında bir Sırplı tarafından öldürülmesi I. Dünya
Savaşı’nı başlatan kıvılcım oldu. Bu olay üzerine Avustuya - Macaristan İmparatorluğu Sırbistan’a savaş açtı. Itilaf ve İttifak Devletleri’nin birbirlerine savaş ilan etmesi
ile kısa bir sürede bir dünya savaşı hâline dönüştü.
Harita. 02.04: I. Dünya Savaşı Sırasında Avrupa’da Itilaf ve İttifak Devletleri
87
TARİH 4
a.Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na Girmesi
I. Dünya Savaşı öncesinde Osmanlı Devleti’nde yönetim İttihat ve Terakki
Fırkası’nın elinde idi. Savaş öncesinde Osmanlı Devleti siyasi yalnızlıktan kurtulmak
için ittifaklardan birine katılmayı düşünüyordu. Bu nedenle itilaf devletleriyle birlikte savaşa katılmak istediğini belirtti. Ancak itilaf devletleri, Osmanlı topraklarını
paylaşım alanı olarak gördükleri için bu duruma soğuk baktılar ve tarafsız kalmasını
istediler. Bu durum Osmanlı Devleti’ni ister istemez Almanya ile anlaşmaya yöneltti.
İttihat ve Terakki Fırkası’nın önde gelen isimlerinden Enver Paşa, savaşı Almanya’nın
kazanacağına inanıyordu. Almanya’nın yanında savaşa girilirse Balkan Savaşlarıyla
kaybedilen toprakların geri alınabileceğini, kapitülasyonların kaldırılacağını ve Orta
Asya Türk dünyası ile birleşilebileceğini düşünüyordu. Almanya, Osmanlı Devleti’nin
kendi yanında savaşa girmesi için baskı yapıyordu. Osmanlı Devleti Kafkasya’da
Rusya ile, Süveyş Kanalı’nda da İngiltere ile savaşırsa kendi üzerindeki savaş yükü
hafifleyecek ve İngiltere’nin sömürgelerine giden yol kesilmiş olacaktı. Ayrıca Almanya, Osmanlı halifesinin Müslümanlar üzerindeki etkisinden yararlanarak itilaf
devletlerinin sömürgelerinde yaşayan Müslümanları ayaklandırmayı düşünüyordu.
2 Ağustos 1914’te gizli bir Osmanlı – Almanya ittifak antlaşması imzalandı. Bu sırada Akdeniz’de İngiliz donanmasından kaçan Goben ve Breslav isimli Alman savaş
gemileri, Boğazları geçerek Osmanlı Devleti’ne sığındı. Osmanlı Devleti bu gemileri
satın aldığını bildirerek İngilizlere vermedi. Adları Yavuz ve Midilli olarak değiştirilen
bu gemiler bir süre sonra Karadeniz’e açılarak Rusya’nın Sivastopol ve Odessa limanlarını bombaladı. Bunun üzerine önce Rusya, daha sonra da diğer itilaf devletleri,
Osmanlı Devleti’ne savaş açtılar. Böylece Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na girmiş
oldu (13 Kasım 1914).
b. Osmanlı Devleti’nin Savaştığı Cepheler
Kafkasya Cephesi
Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katılması üzerine Rus kuvvetleri Doğu
Anadolu topraklarına saldırarak Erzurum ve Sarıkamış yönünde ilerlemeye başladılar. Enver Paşa, Rusları durdurmak ve Orta Asya Türk dünyası ile doğrudan bağlantı
kurmak amacıyla bir taarruz hareketi başlattı. Fakat şiddetli soğuk, salgın hastalık,
yiyecek ve malzeme yetersizliğinden dolayı on binlerce Türk askerî şehit oldu. Bunu
fırsat bilen Ruslar, Erzurum, Muş, Bitlis, Erzincan ve Trabzon’u işgal ettiler. Bu sırada
Ruslarla işbirliği yapan ve Rus üniforması giymiş olan Ermeni çeteleri işgal edilen
yerlerde katliam yaptılar. Bugün Ermenilerin dünya kamuoyuna yansıtmaya çalıştığı
sözde soykırım olarak adlandırdığı gelişmeler bu dönemde yaşandı. Osmanlı Devleti, Ermenilerin Ruslarla iş birliğini önlemek ve katliamlarını önlemek amacıyla Ermeni terör örgütleri olan Hınçak ve Taşnak Cemiyetlerini kapattı. Savaş bölgesinde
yaşayan Ermenilerin de geçici olarak Suriye’ye göç etmelerini sağladı.
88
TARİH 4
Resim 02.31: Doğu Cephesi’nde Zor Şartlar Altındaki Türk Askerleri
Harita 02.05: Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’nda Savaştığı Cepheler
89
TARİH 4
Çanakkale Savaşlarından sonra Doğu cephesine atanan Mustafa Kemal Paşa,
6 – 7 Ağustos 1916’da Muş ve Bitlis’i Ruslardan geri aldı. 1917 yılında rejim değişikliği
yaşayan Rusya, 3 Mart 1918’de İttifak Devletleri ile Brest - Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak I. Dünya Savaşı’ndan ayrılmış, bu arada Doğu Anadolu’dan da çekilmiştir.
I. Dünya Savaşı Yıllarında Ermeni Sorunu
I. Dünya Savaşı sırasında Rusların Doğu Anadolu’ya girmesi Ermeniler tarafından büyük bir fırsat olarak görüldü. Rusya Ermenileri de Rus ordusu ile birlikte
saldırılara katıldılar. Rusların silahlandırdığı Ermeniler, Türk köylerine baskınlar düzenleyerek sivil halka zarar verdiler. Ermeni çeteler, terör eylemlerine ve isyanlara
katılmayan Ermenileri de öldürüyorlardı. Osmanlı Devleti, Çanakkale Cephesi’nde
itilaf devletleriyle savaşırken Ermeniler, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da ayaklanmalar çıkardılar. Ermenileri sadece Ruslar değil, İngiltere ve Fransa gibi itilaf devletleri de desteklediler. Ermenileri doğal müttefikleri olarak gören bu devletler, Osmanlı Devleti’ni cephe gerisinden vurmak istiyordu. Osmanlı Devleti bu gelişmeler
üzerine birtakım tedbirler aldı. Dahiliye Nezareti, 24 Nisan 1915’te Ermeni komite
merkezlerinin kapatılması, komite elebaşılarının tutuklanması için ilgili makamlara bir genelge yayımladı. Bu genelge üzerine İstanbul’da Hınçak ve Taşnak Ermeni
Komitelerinin elebaşılığını yapan kişiler tutuklandı. Ermenilerin her yıl soykırım yıl
dönümü diye andıkları ‘’ 24 Nisan ’’ günü, bu genelgenin yayımlandığı günü işaret eder. Alınan bu tedbirler de sonuç vermeyince 27 Mayıs 1915 tarihinde Tehcir
Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla savaş alanı içindeki Ermenilerden isyan hareketine
karışanlar, savaş bölgesinden alınıp ülkenin güvenli bölgelerine göç ve yerleşime
tabi oldular. Bunlar yine bir Osmanlı toprağı olan Musul ve Suriye’ye yerleştirildiler.
Tehcir Kanunu’na göre 702 bin 900 Ermeni göç ettirildi. Osmanlı Devleti göç ettirilen
Ermenilerin barınma, beslenme ihtiyaçlarını karşıladı. Gittikleri yerde eski mesleklerini ve işlerini sürdürebilmelerine imkân sağladı. Önceki durumlarına uygun olarak kendilerine ev, arazi, tohumluk ve tarım aleti verildi. Osmanlı Devleti I. Dünya
Savaşı’ndan yenik ayrılınca 31 Aralık 1918 tarihinde Geri Dönüş Kararnamesi’ni çıkardı. Bu kararnameye göre:
•Geri dönecek olanlara yolculuk esnasında hükümetçe her türlü yardım yapılacak,
mal, mülk, ev ve arazileri iade edilecek,
•Kilise ve okul gibi yerler, ait olduğu Ermeni cemaatlere verilecek,
•Muhtaç durumda olanların geri dönüş masrafları ve ihtiyaçları hükümet
tarafından sağlanacaktı.
Ermeniler I. Dünya Savaşı’ndan sonra itilaf devletlerinin Anadolu’yu işgal etmeye başlamaları üzerine yeniden harekete geçtiler. İtilaf devletlerine güvenerek Doğu
Anadolu’yu işgal hevesine kalkıştılar. Ermenilerin Iğdır, Kars, Sarıkamış ve Doğubeyazıt civarında katliamlara girişmeleri üzerine TBMM, Kazım Karabekir Paşa’yı Doğu
90
TARİH 4
cephesi komutanlığına atadı. Kazım Karabekir Paşa, Ermenileri Doğu Anadolu’dan
çıkardıktan sonra Gümrü’yü ele geçirdi. Barış istemek zorunda kalan Ermenilerle 3
Aralık 1920 tarihinde Gümrü Antlaşması imzalandı. Bu antlaşma ile Ermeniler, Türkiye üzerinde hiçbir hakları olmadığını kabul ettiler.
Kanal Harekâtı:
Almanya’nın isteği üzerine açılan bu cephede İngilizlere karşı savaşıldı. Osmanlı Devleti bu cepheyi açmakla Mısır’ı İngilizlerden geri almayı ve İngilizlerin
sömürgeleri ile bağlantısını kesmeyi amaçladı. Bahriye Nazırı Cemal Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin taarruzu İngilizler tarafından püskürtüldü. İngilizlerin
karşı saldırısı üzerine Osmanlı ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. Bunun üzerine
İngilizler Sina Yarımadası ve Filistin’i ele geçirerek Suriye’ye kadar ilerlediler.
Hicaz ve Yemen Cephesi:
İngiltere tarafından açılan bu cephede Osmanlı Devleti, Arap Yarımadası’ndaki
İngiliz ilerleyişini durdurmak, İslamiyet’in kutsal şehirleri Mekke ve Medine’yi korumak için savaştı. Ancak bazı Arap kabilelerinin İngilizlerle iş birliği yapması Osmanlı
kuvvetlerinin yenilgisine yol açtı. Yemen ve Hicaz bölgesi Osmanlı Devleti’nin elinden çıktı.
Irak Cephesi:
İngiltere, Irak’ın zengin petrol yataklarını ele geçirmek ve kuzeye çıkıp Ruslara
Kafkasya üzerinden yardım ulaştırmak amacıyla bu cepheyi açtı. Ayrıca Türk kuvvetlerinin İran’a girip İngiliz sömürgesi olan Hindistan’ı tehdit etmesi engellenmiş olacaktı. Basra Körfezi’ne asker çıkaran İngilizlere karşı Osmanlılar başlangıçta önemli
başarılar elde ettiler. Kut’ül Amare Savaşı’nda İngilizleri ağır bir yenilgiye uğrattılar.
Ancak bu başarı uzun sürmedi. Basra’ya yeni kuvvetler yığan İngilizler bölgede üstünlüğü ele geçirerek Basra ve Bağdat’ı işgal ettiler (1917).
Suriye – Filistin Cephesi:
Osmanlı Devleti’nin Kanal Harekâtı’nda yenilerek geri çekilmesi üzerine İngiltere, Kudüs ve Filistin’i işgal etti. İngilizlerin devlet kurmak vaadiyle kandırdığı Arap
kabileleri de İngilizlerle birlikte Osmanlı ordularına karşı savaştılar. Bu nedenle Osmanlı Devleti hem isyancı Araplarla hem de İngilizlerle mücadele etmek zorunda
kaldı. Suriye’ye kadar ilerleyen İngilizlerle, Alman general Liman von Sanders komutasındaki Türk ordusu yiğitçe savaştı. Yıldırım Orduları Grup Komutanlığı’na bağlı 7.
Ordu komutanı Mustafa Kemal Paşa, Halep’in kuzeyinde bir savunma hattı kurarak
İngilizleri durdurdu.
91
TARİH 4
Resim 02.32: Kudüs’ü Savunmak İçin Bekleyen Osmanlı Askerleri
Galiçya, Romanya ve Makedonya Cephesi:
Osmanlı Devleti, Bulgaristan ve Avusturya – Macaristan İmparatorluğu’na yardım etmek için Osmanlı toprakları dışında Galiçya, Romanya ve Makedonya’da da
savaştı. Rusya, Romanya ve Fransa’ya karşı savaşılan bu cepheler Rusya’nın I. Dünya
Savaşı’ndan çekilmesiyle kapanmıştır.
Resim 02.33: Romanya’da Türk Şehitliği ( Bükreş)
92
TARİH 4
Çanakkale Cephesi:
I. Dünya Savaşı içinde Osmanlı Devleti ve itilaf devletleri açısından en önemli cephe, Çanakkale Cephesi olmuştur. itilaf devletleri İstanbul ve Boğazları alarak
Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmayı ve müttefikleri Rusya’ya gerekli olan askerî
ve ekonomik yardımı Boğazlar üzerinden ulaştırmayı amaçlamışlardır. Bu cephede
kazanacakları zafer ile Almanya’nın Osmanlı Devleti ile bağlantısını da kesmiş olacaklardı. İtilaf devletleri bu amaçlarını gerçekleştirmek için 19 Şubat 1915’ten itibaren Çanakkale Boğazı’nın iki tarafındaki Osmanlı savunma hatlarını bombalamaya
başladılar. İtilaf devletleri donanması 18 Mart 1915’te büyük bir saldırıya geçtiler.
Bu saldırıdan bir gün önce Çanakkale Boğazı’nın girişi Nusret mayın gemisi tarafından gizlice mayınlanmıştı. Bu mayınlar ve Türk topçusunun yoğun ateşi karşısında Itilaf donanması ağır kayıplar verdi. Denizden geçemeyeceklerini anlayan itilaf
devletleri 25 Nisan 1915 tarihinde Çanakkale’yi karadan geçmek amacıyla Gelibolu
Yarımadası’nda Seddülbahir ve Arıburnu kıyılarına çıkarma yaptılar. itilaf orduları
bu bölgede 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in emrindeki Türk ordusunun kahramanca savunmasıyla karşılaştılar. Mustafa Kemal ve Türk ordusu Anafartalar, Kireçtepe, Conkbayırı ve Arıburnu cephelerinde büyük zaferler kazandılar.
Çanakkale’nin karadan da geçilemeyeceğini anlayan itilaf devletleri, Ocak 1916’da
Gelibolu Yarımadası’nı boşaltarak geri çekilmek zorunda kaldılar.
Çanakkale Savaşlarının
I. Dünya Savaşı
içinde önemli
bir yeri vardır.
Türk ordusunun
Çanakkale Savaşlarını kazanması I. Dünya
Savaşı’nın uzamasına yol açtı.
Müttefiklerinden yardım alamayan Rusya’da
Bolşevik İhtilali
Resim 02.34: Çanakkale Savaşları Sırasında Dua Eden Türk Askerleri
çıktı ve çarlık
rejimi yıkıldı. Yeni Rus yönetimi ittifak devletleri ile Brest Litowsk Antlaşması’nı imzalayarak savaştan çekildi (3 Mart 1918). Bulgaristan, ittifak devletlerinin yanında
I. Dünya Savaşı’na katıldı. Itilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçemedikleri için
İstanbul’u ele geçiremediler. Mustafa Kemal’in bu cephedeki başarıları onun askerî
dehasını ortaya çıkararak Türk Kurtuluş Savaşı’nın lideri olmasında etkili oldu.
93
TARİH 4
c.Savaşın Sona Ermesi ve Yapılan Antlaşmalar
Rusya’nın savaştan çekilmesi ittifak devletleri Doğu cephesinde üstünlük sağladı. Ancak bu durum uzun sürmedi. Savaşın başında tarafsızlığını ilan eden ABD,
itilaf devletlerine silah ve cephane satıyordu. Alman denizaltılarının Amerikan gemilerini batırmaya başlaması üzerine ABD, Nisan 1917’de itilaf devletlerinin yanında
savaşa girdi. Bu gelişme savaşın seyrini değiştirdi. ABD’nin desteği ile güçlenen itilaf
devletleri, Alman orduları karşısında üstünlük sağladılar ve Batı cephesi’nde Almanları yenilgiye uğrattılar. Bu sırada Avusturya - Macaristan İmparatorluğu’nda karışıklıklar çıktı. Bu gelişmeler üzerine Bulgaristan savaştan çekildi. Bulgaristan’ın savaştan çekilmesi ile Osmanlı Devleti’nin müttefikleri ile bağlantısı kesildi. Almanya ve
Avusturya - Macaristan İmparatorluğu’nun yenilgiyi kabul etmesi üzerine Osmanlı
Devleti de itilaf devletleri ile Mondros Ateşkes Anlaşması’nı imzalayarak savaştan
ayrıldı (30 Ekim 1918). Bu anlaşmaya göre:
•Boğazlar itilaf devletlerine açılacak,
•Türk orduları terhis edilecek, silah ve cephaneleri itilaf devletlerine teslim
edilecek,
•Limanlar, tüneller, telgraf ve diğer haberleşme araçları itilaf devletlerinin kontrolü
altında olacak,
•İtilaf devletleri güvenlikleri için tehlikeli gördükleri yerleri ve stratejik noktaları
işgal edebilecekler,
•Doğu Anadolu’da vilayatısitte olarak adlandırılan Erzurum, Van, Diyarbakır,
Elazığ, Bitlis ve Sivas’ta bir karışıklık çıkarsa bu iller işgal edilebilecekti.
E
BİLGİ NOTU
Mondros Ateşkes Anlaşması itilaf devletlerinin I. Dünya Savaşı devam ederken
kendi aralarında yaptıkları paylaşma planlarına göre hazırlanmıştı. Bu ateşkes anlaşmasıyla Osmanlı Devleti fiilen sona eriyordu.
I. Dünya Savaşı sonunda Avrupa’nın ve dünyanın haritası yeniden çizildi. Birçok devlet ve imparatorluk yıkıldı. Yeni devletler kuruldu. Bunlarla ilgili barış antlaşmaları şunlardır:
Versailles (Versay) Antlaşması (28 Haziran 1919): Almanya ile itilaf devletleri
arasında imzalandı. Almanya, Alsas Loren bölgesini Fransa’ya geri verdi ve önemli
ölçüde toprak kaybetti. Denizaşırı toprakları itilaf devletleri arasında paylaşıldı.
94
TARİH 4
St. Germain (Sen Jermen) Antlaşması (10 Eylül 1919): Avusturya ve itilaf devletleri arasında imzalandı. Avusturya; Macaristan, Çekoslovakya ve Yugoslavya’nın
bağımsızlığını tanıdı. Topraklarının bir bölümünü bu devletlere bıraktı.
Neuilly (Nöyyi) Antlaşması (27 Kasım 1919): Bulgaristan ile itilaf devletleri arasında imzalandı. Bulgaristan bir kısım topraklarını Romanya ve Yugoslavya’ya verdi.
Batı Trakya’yı Yunanistan’a vermek zorunda kaldı. Böylece Bulgaristan’ın Ege Denizi
ile bağlantısı kesilmiş oldu.
Trianon (Triyanon) Antlaşması (4 Haziran 1920): Macaristan ile itilaf devletleri
arasında imzalandı. Macaristan’ın Avusturya ile birleşmesi yasaklandı ve bir kısım
toprakları Yugoslavya, Romanya ve Çekoslovakya’ya verildi.
Sevres (Sevr) Antlaşması (10 Ağustos 1920): Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri arasında imzalandı. I. Dünya Savaşı’nı sona erdiren barış antlaşmalarının en ağır
hükümler içeren antlaşmasıdır. Sevr Antlaşması ile Osmanlı Devleti’ne Anadolu’da
küçük bir toprak parçası bırakılıyor ve bağımsızlığı elinden alınıyordu. Ancak Türk
milletinin Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde yapmış olduğu Millî Mücadele, Sevr
Barış Antlaşması hükümlerinin uygulanmasını ve yürürlüğe girmesini önlemiştir.
Harita 02.06: I. Dünya Savaşı’ndan Sonra Avrupa
95
TARİH 4
d. Savaş Sonrası (1918 – 1922):
I. Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti, Avusturya – Macaristan İmparatorluğu gibi çok uluslu imparatorluklar yıkıldı. Polonya, Yugoslavya, Çekoslovakya, Letonya ve Türkiye gibi yeni devletler kuruldu. Sağlanan dünya barışını korumak için
Milletler Cemiyeti oluşturuldu. Zamanla bu Cemiyet büyük devletlerin çıkarlarını
koruyan bir kurum hâline geldi. Sömürgecilik anlayışı manda ve himaye şeklinde
devam etti. Yenilen devletlere imzalatılan barış antlaşmaları son derece ağır hükümler içerdiği için uzun süreli bir barış ortamı sağlanamadı. Savaştan istediklerini elde
edemeyen devletlerde Nazizm, faşizm gibi yeni rejimler ortaya çıktı. Avrupa’daki bu
hoşnutsuz durum II. Dünya Savaşı’nın çıkmasına ortam oluşturdu.
Osmanlı Devleti’nde savaş sonrası durum daha da zorlaştı. Mondros Ateşkes
Anlaşması’na dayanan itilaf devletleri ülke topraklarını işgale başladılar. Bu duruma
tepki gösteren Türk milleti ülkeyi işgalden kurtarmak için Kurtuluş Savaşı başlattı.
Mustafa Kemal Paşa arkasına Türk milletini alarak ‘’ Ya İstiklal Ya Ölüm! ‘’ parolasıyla
zaferler kazandı. 1 Kasım 1922’de saltanatın kaldırılması ile Osmanlı Devleti resmen
sona erdi.
96
TARİH 4
NELER ÖĞRENDİK?
•XIX. yüzyılda Asya ve Avrupa devletlerinin genel durumları ve uyguladıkları
genel politikaları,
•II. Mahmut döneminde yapılan ıslahatların özelliklerini ve sonuçlarını,
•II. Mahmut döneminin siyasi olaylarını, Sırp ve Yunan isyanlarının neden ve
sonuçlarını,
•Mısır sorununun ortaya çıkış nedenleri ve gelişimini, zamanla uluslararası bir
sorun hâline gelmesini,
•Sanayi İnkılabı’nın Osmanlı Devleti’nde meydana getirdiği ekonomik, sosyal ve
siyasal sonuçları,
•Tanzimat Fermanı’nın ilan nedenlerini, anayasal düzene geçişe etkilerini,
•Kırım Savaşı’nın nedenlerini, İngiltere ve Fransa’nın, Rusya’ya karşı Osmanlı
Devleti’nin yanında yer almasını, savaş sonunda imzalanan Paris Antlaşması’nın
önemini,
•I. Meşrutiyet’in ilanının Osmanlı tarihindeki yeri ve önemini,
•Ermeni meselesinin ortaya çıkışı ve gelişimini, Rusya ve Avrupa devletlerinin bu
konu ile ilgili politikalarını,
•II. Meşrutiyet’in ilanına yol açan gelişmeleri, 31 Mart Olayı ve sonuçlarını,
II. Meşrutiyet sürecinde yaşanan gelişmelerin dış politikaya yansımalarını,
Kanunuesasi’de yapılan değişikliklerle anayasanın daha demokratik hâle
gelmesini,
•Osmanlı Devleti’nin dağılma tehlikesine karşı Osmanlı aydınlarının ileri sürdüğü
Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık fikir akımları ve özelliklerini,
•XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde toplum yapısında meydana gelen değişmeleri,
basın – yayın hayatındaki gelişmeleri,
•Eğitim alanındaki gelişmeleri, azınlık ve yabancı okulların kuruluş amaçları ve
özelliklerini,
•Kültür, sanat ve mimari alanındaki gelişmeleri,
•Trablusgarp Savaşı’nın neden ve sonuçlarını, Mustafa Kemal’in bu savaşlardaki
rolünü,
•Balkan Savaşlarının çıkış nedenlerini, Osmanlı Devleti’nin aldığı yenilgiyi ve
nedenlerini, Avrupa devletlerinin bu savaşlar sırasındaki politikalarını,
•I. Dünya Savaşı’na yol açan gelişmeleri, Avrupa devletlerinin Osmanlı Devleti’ne
yönelik politikalarını, savaş başladığında tarafsız olan Osmanlı Devleti’nin I.
Dünya Savaşı’na girmesinin nedenlerini, Osmanlı Devleti’nin savaştığı cepheleri,
I. Dünya Savaşı’nın sonuçlarını öğrendik.
97
TARİH 4
1. ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun kelimelerle tamamlayınız.
1.Osmanlı Devleti’nden bağımsız olmak için ayaklanan ilk topluluk………………
‘dır.
2.Osmanlı Devleti’nde ………………………….. ile ilk defa padişahın mutlak otoritesi sınırlandırılmıştır.
3.II. Mahmut döneminde …………………………..adlı ilk resmî gazete çıkarıldı.
4.Sırplar, Osmanlı Devleti’nden ……………………….Antlaşması ile ayrıcalık,
………………………….Antlaşması i le özerklik, ………………………………
Antlaşması ile de bağımsızlık kazanmışlardır.
5.…………………………………… ile Osmanlı padişahı ilk kez kendi gücünün üstünde kanun gücü olduğunu kabul etmiştir.
6.Osmanlı Devleti’nde gayrimüslimlerin çeşitli devlet kademelerinde görev almaları
……………………………. ile sağlanmıştır.
7.……………………………………. Avrupa’ya giden ilk Osmanlı padişahıdır.
8.Türk tarihinin ilk yazılı anayasası olan…………………………. ile halk ilk
defa…………… ve ……………….hakkını kullanarak yönetime ortak olmuştur.
9.Osmanlı Devleti tarihindeki ilk borçlanmayı ……………………….. Savaşı
sırasında………………….‘den yapmıştır.
10. Süveyş Kanalı’nın açılması ile………………………….’ın siyasi ve ekonomik önemi arttı.
11. Osmanlı Devleti’nde ……………………………….. düşüncesini savunan aydınlar 1876 yılında………………………..ilanında etkili oldular.
12. Mustafa Kemal ilk askerî başarısını ……………………………….. Savaşı’nda
……………………….. karşı elde etti.
13.İtalyanlarla 1912 yılında yapılan………………Antlaşması’yla Osmanlı
Devleti’nin……………………………….. egemenliği sona erdi.
14. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’na …………………………… devletleri grubunda katılmıştır.
15. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’ndan …………………………………………
Anlaşması’yla çekilmiştir.
98
TARİH 4
2. ETKİNLİK
Aşağıdaki cümlelerde verilen bilgilerden doğru olanının başına (D), yanlış olanının başına (Y) harfini getiriniz.
1.( ) Senediittifak II. Mahmut zamanında âyanlarla imzalanmıştır.
2. ( ) Nizamıcedit Ocağı II. Mahmut döneminde kaldırılmıştır.
3. ( ) Yunanistan, Osmanlı Devleti’nden ayrılan ilk Balkan milletidir.
4. ( ) Mehmet Ali Paşa İsyanı başlangıçta bir iç sorun olarak başlamış, zamanla
uluslararası bir sorun hâline gelmiştir.
5. ( ) Tanzimat Fermanı ile azınlıkların devlet yönetimine katılmaları sağlanmıştır.
6. ( ) Kırım Savaşı’nda İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’yle birlikte hareket
etmiştir.
7. ( ) 1856 Paris Antlaşması ile Osmanlı Devleti bir Avrupa devleti sayılmıştır.
8. ( ) Şark Meselesi ilk kez 1815 Viyana Kongresi’nde siyasi bir terim olarak Batı’lı
diplomatlar tarafından kullanılmıştır.
9. ( ) İngiltere XIX. yüzyılın sonlarına kadar Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünü savunmuştur.
10. ( ) Islahat Fermanı azınlıkların Osmanlı Devleti’nden ayrılma düşüncelerini
sona erdirdi.
11. ( ) Osmanlı Devleti ilk dış borçlanmayı Mehmet Ali Paşa Ayaklanması sırasında
İngiltere’den yapmıştır.
12. ( ) Avrupalılar Düyunuumumiye İdaresini kurarak Osmanlı Devleti’nin gelirlerine el koymuşlardır.
13. ( ) Osmanlı Devleti’nde Mebusan Meclisinin açılmasıyla meşruti monarşiye
geçilmiştir.
14. ( ) Arnavutluk, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra bağımsızlığını ilan etti.
15. ( ) Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı’nda Çanakkale, Doğu ve Suriye cephelerinde
görev yapmıştır.
99
TARİH 4
3. ETKİNLİK
BEN KİMİM?
1.Osmanlı Devleti’nde birçok ilke ve yeniliğe imza attım. Yeniçeri Ocağı’nı kaldırarak Asakirimansureimuhammediye ordusunu kurdum. İlk defa Avrupa’ya
öğrenci gönderdim. İlk resmî gazete ve ilk nüfus sayımı benim zamanımda yapıldı. İstanbul’da erkek ve kız çocukları için ilköğretimi zorunlu hâle getirdim. Ben
kimim?
2. Tanzimat Fermanı’nın ilanına onay verdim. Islahat Fermanı benim zamanımda
ilan edildi. Edirne, Varna ve Kırım arasında ilk telgraf hatları oluşturuldu. İzmir –
Turgutlu arasında raylı sisteme geçilerek ilk demir yolu hattının işletmesi de benim
zamanımda başlatıldı. Ben kimim?
3. Fransızların Mısır’ı işgali üzerine buraya giden gönüllü birliklerin içerisinde bulundum. Kısa sürede bu birliklerin komutanı oldum. 1805 yılında Mısır’a vali
atandım. Mısır’da büyük sulama kanalları yaptırarak pamuk üretimini artırdım.
İngiltere ve Fransa’dan danışmanlar getirterek modern bir ordu kurdum. Osmanlı
Devleti’nden önce Avrupa’ya öğrenci gönderdim. Yunan isyanının bastırılmasında
gönderdiğim birlikler önemli rol oynadı. Osmanlı Devleti’nden Suriye ve Girit valiliklerini istedim. Osmanlı Devleti bunu kabul etmeyince isyan ettim. Ben kimim?
4. Avrupa’ya giden ilk Osmanlı padişahıyım. Osmanlı donanmasını yenileyerek bu
donanmayı dünyanın önde gelen deniz güçlerinden biri hâline getirdim. Beylerbeyi ve Çırağan Saraylarını yaptırdım. Osmanlı Devleti’nde en büyük borçlanma
benim zamanımda yapıldı. Ben kimim?
5. Osmanlı Devleti’nin ilk anayasası olan Kanunuesasi’yi hazırlatarak I. Meşrutiyet’i
ilan ettim. Avrupa’dan alınan borçların faizi bile ödenemediği için devletim ekonomik olarak iflas etti. Bunun üzerine Avrupa devletleri Düyunuumumiye İdaresini kurdular. Rusya ve büyük Avrupa devletlerinin kışkırtmaları ile milletisadıka
olarak adlandırdığımız Ermeni vatandaşlarımız isyan etti. Hatta İstanbul’da bana
karşı bir suikast düzenlediler. Eğitim ve kültür faaliyetlerine önem verdim. Sanayiinefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi) ve Asarıatika ( Arkeoloji Müzesi) benim
zamanımda kuruldu. II. Meşrutiyet’e karşı yapılan 31 Mart Olayı’ndan sonra tahttan indirildim. Ben kimim?
100
TARİH 4
ÜNİTE DEĞERLENDİRME SORULARI
1. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nden ayrılmak için ayaklanan ilk azınlık
aşağıdakilerden hangisidir?
A. Yunanlılar
B. Sırplar
C. Karadağlılar
D. Bulgarlar
2. Ermeni meselesi aşağıdakilerden hangisi ile ilk defa uluslararası bir belgede yer
almıştır?
A. Paris Antlaşması
B. Islahat Fermanı
C. Kanunuesasi’nin ilanı
D.Berlin Antlaşması
3. XIX. yüzyılda Osmanlı Devleti’nde meydana gelen azınlık isyanlarının nedenleri
arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
A. Fransız İhtilali’nin getirdiği milliyetçilik düşüncesi
B. Rusya’nın takip ettiği Panslavizm politikası
C. Avrupa devletlerinin kışkırtmaları
D.Osmanlı Mebusan Meclisi’nin açılması
4. Aşağıdaki Balkan topluluklarından hangisi bağımsızlığını XX. yüzyılda
kazanmıştır?
A. Yunanistan
B. Sırbistan
C. Romanya
D. Arnavutluk
5. Paris Antlaşması’nın aşağıdaki maddelerinden hangisi ile İngiltere ve Fransa,
Akdeniz’deki güvenliklerini korumuşlardır?
A. Tuna Nehri üzerindeki ticaretin serbest bırakılması
B. Karadeniz’in tarafsız deniz olması ve savaş gemilerine kapalı olması
C. Eflak ve Boğdan’a özerklik verilmesi
D.Osmanlı Devleti’nin bir Avrupa devleti sayılması
6. Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Devleti ile Rusya arasında meydana gelen
Kırım Savaşı’nda Osmanlı Devleti ile birlikte hareket etmemiştir?
A. İngiltere
B. Fransa
C. Piyemonte
D. Almanya
101
TARİH 4
7. Aşağıdakilerden hangisi Tanzimat Fermanı’na bağlı olarak ortaya çıkmamıştır?
A. Mahkemelerin herkese açık olması
B. Vergilerin herkesin gelirine göre alınması
C. Gayrimüslimlerin devlet memuru olabilmesi
D.Bütün halkın can ve mal güvenliğinin sağlanması
8. Aşağıdaki gelişmelerden hangisi Osmanlı Devleti’nin Rusya’dan yardım
istemesine ve Rus donanmasının İstanbul’a gelmesine neden olmuştur?
A. Sırp isyanının başlaması
B. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması
C. Patrona Halil Ayaklanması’nın çıkması
D.Kavalalı Mehmet Ali Paşa kuvvetlerinin Osmanlı ordularını yenmesi
9. Aşağıdakilerden hangisi 1877 – 1878 Osmanlı – Rus Savaşı’ndan sonra imzalanan
Berlin Antlaşması ile bağımsız olan devletlerden biri değildir?
A. Yunanistan
B. Romanya
C. Sırbistan
D.Karadağ
10.Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki egemenliği aşağıdakilerden hangisinin
elden çıkasıyla sona ermiştir?
A. Fas
B. Tunus
C. Cezayir
D.Trablusgarp
11.Osmanlı Devleti’nin Kanal Cephesi’ni açmasında,
I. Mısır’ı İngilizlerden geri almak,
II. İngiltere’nin sömürgeleriyle bağlantısını kesmek,
III. Orta Asya Türklerini bir bayrak altında toplamak
amaçlarından hangisi ya da hangilerinin etkili olduğu savunulabilir?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. I, II ve III
12.Aşağıdaki devletlerden hangisinin ittifak devletleri grubunda yer aldığı
söylenemez?
A. Almanya
102
B. Yunanistan
C. Osmanlı
D. Avusturya - Macaristan
TARİH 4
13.Osmanlı Devleti’nin bazı gelir kaynakları şunlardır;
I. öşür,
II. haraç ve cizye,
III. gümrük gelirleri
Bunlardan hangisi ya da hangilerinin XIX. yüzyılda önemli ölçüde azaldığı
söylenebilir?
A. Yalnız I
B. Yalnız II
C. I ve II
D. I, II ve III
14.Osmanlı Devleti’nde XIX. yüzyılda,
I. Avrupalı devletlerden borç para alınması,
II. ekonomik bağımsızlığın kaybedilmesi,
III. Düyunuumumiye İdaresinin kurulması
gelişmeler aşağıdakilerin hangisinde verilen sıraya göre gerçekleşmiştir?
A. I, II ve III
B. I, III, II
C. II, I, III
D. III, II ve I
15.II. Mahmut döneminde meydana gelen aşağıdaki gelişmelerden hangisiyle
yeniliklerin önündeki en önemli engel ortadan kaldırılmıştır?
A. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması
B. İlk defa Avrupa’ya öğrenci gönderilmesi
C. Divanıhümayun’un kaldırılması
D.Asakirimansureimuhammediye ordusunun kurulması
16.Kanunuesasi’nin aşağıdaki maddelerinden hangisinin millî irade ile çelişmediği
söylenebilir?
A. Kanunlar padişahın onayından sonra yürürlüğe girer.
B. Kanun teklifini yalnızca hükümet yapabilir.
C. Mebusan Meclisi üyeleri dört yılda bir yapılan seçimle belirlenir.
D.Hükümet padişaha karşı sorumludur.
17.I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin savaştığı cepheler ve devletler
aşağıdakilerden hangisinde doğru olarak verilmemiştir?
A. Kanal cephesi – İngiltere
B. Kafkasya cephesi – Rusya
C. Irak cephesi – İngiltere
D.Galiçya cephesi – Anzaklar
103
TARİH 4
18.Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı’nda aşağıdaki cephelerden hangisinde
müttefiklerine yardım etmek amacıyla savaşmıştır?
A. Makedonya
B. Irak
C. Kanal
D.Çanakkale
19.Mustafa Kemal, I. Dünya Savaşı’nda aşağıdaki cephelerden hangisinde bulunmamıştır?
A. Çanakkale
B. Irak
C. Doğu (Kafkas)
D.Suriye
20.Almanya I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin kendi yanında savaşa
katılmasını istemiştir.
Almanya’nın bununla aşağıdakilerden hangisini amaçladığı söylenemez?
A. Osmanlı padişahının halife unvanından yararlanmak
B. Üzerindeki savaş yükünü hafifletmek
C. Osmanlı Devleti’nin stratejik konumundan yararlanmak
D.Osmanlı Devleti’nin güçlenmesini sağlamak
104
Download