Din Kültür ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği TG_1

advertisement
KAMU PERSONEL SEÇME SINAVI
ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ TESTİ
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÖĞRETMENLİĞİ
TG – 1
ÖABT – DİN KÜLTÜRÜ VE
AHLAK BİLGİSİ
Bu testlerin her hakkı saklıdır. Hangi amaçla olursa olsun, testlerin tamamının veya bir kısmının “İhtiyaç Yayıncılık”ın yazılı izni olmadan kopya edilmesi, fotoğrafının çekilmesi, herhangi bir yolla çoğaltılması, yayımlanması ya da kullanılması yasaktır. Bu yasağa
uymayanlar, gerekli cezai sorumluluğu ve testlerin hazırlanmasındaki mali külfeti peşinen kabullenmiş sayılır.
AÇIKLAMA
DİKKAT!
ÇÖZÜMLERLE İLGİLİ AŞAĞIDA VERİLEN UYARILARI MUTLAKA OKUYUNUZ.
1. Sınavınız bittiğinde her sorunun çözümünü tek tek okuyunuz.
2. Kendi cevaplarınız ile doğru cevapları karşılaştırınız.
3. Yanlış cevapladığınız soruların çözümlerini dikkatle okuyunuz.
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ
ÖĞRETMENLİĞİ
2016 – ÖABT / DKAB
1.
Araplar arasında “Nesî” usulü uygulanmaktaydı. Buna göre Araplar yılın on iki ayı
Zilhicce ile sona erdikten sonra, bu ay ile
Muharrem arasına bir on üçüncü ay eklerler ve onu da haram aylardan saymazlardı.
Bu defa ayların yeri kayardı. Yani Muharrem Safer’e, Safer de Rebîülevvel’e kayardı ve bu kayma da böylece devam ederdi.
Nesî’ uygulamasını, başlangıçta hac mevsimini ılıman bir aya denk getirmek için yaparlarken daha sonraları da rahatça baskın
ve yağma yapabilmek için uygulanmaya
başlanmıştı. Çünkü peş peşe gelen Zilkade, Zilhicce ve Muharrem aylarında baskın
yapamıyorlardı. İslam, nesî uygulamasını
yasaklamıştır.
4.
A B C D E
2.
Ebu Cehil, cehaletin babası anlamına
gelir. Hz. Muhammed zamanında yaşamış, Ebu Leheb ile birlikte İslam’a en çok
tavır almış birkaç kişiden biridir. Bu tavrının
sebebi büyük ölçüde ekonomiktir (Kâbe’nin
bir putperest tapınağı olarak getirisi). Zamanında ebu’l hakem olarak da anılan Ebu
Cehil Mahzun kabilesindendir, gerçek adı
Amr bin Hişam’dır. Bedir Savaşı’nda öldürülmüştür.
İhtilafü’l-hadis ilmi, görünüşte manaları
birbirleriyle çelişen ancak dikkatle incelendiğinde araları uzlaştırılan ve aralarındaki
zıtlığın çözüm yolları gösterilen hadisleri konu alır. Muhtelifü’l-hadis ve Müşkilü’l-hadis adıyla da anılan bu disiplinde,
hadislerde gerçek çelişkiden değil, sadece
zahirde bir ihtilaftan ve karışık görüntüden söz edilebilir. Çünkü burada çelişki
gibi görünen şey, aslında çözülebilen bir
ihtilaftan ibarettir. Söz konusu ihtilafların
giderilmesinde sırayla cem ve telif, nesh,
tercih, tevakkuf yöntemi uygulanır. Şüphesiz bu uygulama için temel dinî ilimlerde
derinlik, ehliyet ve liyakat vasfı aranır. Bu
yüzden İbn Huzeyme gibi çok yönlü bir hadis âliminin şu tespiti oldukça anlamlıdır:
“Resûlullah’tan sahih isnadla birbirine zıt
iki hadis rivâyet edildiğini bilmiyorum. Kim
böyle iki hadis biliyorsa getirsin aralarını
telif edeyim!”. Çünkü bir Peygamber olması itibarıyla Resûlullah’ın birbirine zıt veya
tutarsız sözler söyleyip çelişkiye düşmesi
mümkün değildir. Bazen özel durumlarda,
Hz. Peygamber’in söz ve fiillerinde görülen
farklılık birbirine ters sanılır. Söz gelimi, Hz.
Peygamber’in namazda secdeye giderken
önce dizlerini, sonra ellerini yere koyduğu
ve öyle yapılmasını emrettiği bilinir. Bazı
rivayetlere göre ise önce ellerin konulması gerekir. Hâlbuki önce ellerin konulması
gerektiği bilgisini veren uygulamanın yaşlılık, zorluk, rahatsızlık gibi durumlarla ilgili
olduğu görülür.
TG – 1
6.
A B C D E
7.
A B C D E
Hz. Ali, Peygamber Efendimiz’in isteği doğrultusunda Muhammed bin Mesleme ile
birlikte Mute Savaşı’na katılmamış ve Medine’de kalmıştır. Savaş komutanı Zeyd b.
Hârise’nin şehit düşmesi üzerine sancağı
Câfer b. Ebû Tâlib almıştı. O da kahramanca çarpıştıktan sonra şehit olunca sancağa
Abdullah b. Revâha sahip çıkmış. O da şehit düşünce Müslümanlar sancağın Halid
b. Velid’e verilmesini kararlaştırmıştır.
Kur’an kelimesi, hemzesiz “Karine/‫”قرينة‬
kelimesinin çoğulu olan “el-Karâin/‫”القرائن‬
kelimesinden türemiştir. Bu görüş Ebu Zekeriyya el-Ferra’ya aittir. Ona göre Kur’an
âyetlerinin bazısı birbirine benzer, birbirini
tasdik ve teyid eder. Bazen bir âyet diğerine karinedir. Ancak şu bir gerçektir ki Arapçada kelimeler ya fiilden ya da mastardan
türetilir.
A B C D E
A B C D E
3.
İttihamu’r-Ravi bi’l Kizb râvînin Hz. Peygamber’e yalan isnad ettiği bilinmemekle
birlikte, günlük hayatta yalan konuştuğu
için hadis rivayetinde de yalancılık ithamına maruz kalmasıdır. Bazı âlimler, daha
da ileri giderek hayvanları aldatmayı bile
bu kapsamda değerlendirirler. Yalancılıkla
itham edilen bir râvînin rivayeti kabul edilmez. Dinin temel kurallarına aykırı olması,
uydurma belirtileri taşıması ve sadece bir
râvî tarafından haber verilmesi durumunda
ise mevzu hadis muamelesi görür. Ancak,
böyle bir râvî yalancılıkla itham edilmesine
sebep olan söz ve davranışlardan tevbe
ederse sonraki rivayetleri kabul edilir.
5.
Ramehurmuzi’nin
El-Muhaddisü’l-fâsıl
beyne’r-râvî ve’l-vâî isimli eseri hadis âlimlerince yazılmış günümüze ulaşan ilk müstakil hadis usulü kitabı kabul edilmektedir.
A B C D E
8.
El-Mesânî: Kur’an-ı Kerim’de hikmetler,
kıssalar, mev’izeler tekrar edildiği için bu
isim kullanılmıştır. el-Mesânî ismi Kur’an’ın
bütününü ifade ettiği gibi, Kur’an (Hicr,
15/87) ve hadis deliliyle, tekrar tekrar okunan ve kendisiyle Allah Teâlâ’nın sena
edildiği, övüldüğü sûre anlamında Fâtiha
sûresi için de kullanılmaktadır.
A B C D E
A B C D E
3
Diğer sayfaya geçiniz.
2016 – ÖABT / DKAB
9.
TG – 1
Kur’an’ın sûrelere ayrılması, belirlenmesi
Allah Teâlâ’nın tevkîfı/emri ile olmuştur.
Bir sûrenin bazen iki veya daha fazla ismi
bulunabilir. Ancak ekseriyetle Kur’an sûrelerinin tek ismi vardır. Tam sûre olarak nazil olan ilk sûre Fâtiha sûresi, en son nazil
olan ise Nasr sûresidir.
12.
Rivayet tefsir geleneğine göre eser yazan
en meşhur müfessirler şunlardır: Taberi,
Semerkandi, Vahidi, Begavi, İbn Atiyye,
İbn Kesir, Suyuti, İshak es-Salebi ve İbn
Kesir. Beyzavi’nin “Envaru’t-Tenzil” isimli
eseri ise dirayet tefsiri alanında yazılmış
bir eserdir.
A B C D E
15.
A B C D E
Hudus delili, evrenin yaratılmış olduğu ve
her yaratılmışın da bir yaratıcıya muhtaç
olduğundan hareketle Allah’ın varlığını ispata çalışan delildir. Bu delile birçok âyette
temas edilmektedir. Kur’an’da canlı cansız
bütün kâinatın kendi kendine var olamayacağı dile getirilmekte, böylece insan hem
kendisi hem de dış dünya üzerinde düşünmeye davet edilmektedir. Soruda verilen
âyet hudus deliline güzel bir örnektir.
A B C D E
13.
10.
Ahzâb sûresi 40. âyette Allah’u Teâlâ şu
şekilde buyurmaktadır: “Ey mü’minler!
Muhammed sizin erkeklerinizden herhangi
birinin babası değildir fakat o Allah’ın resulü ve peygamberlerin sonuncusudur: Zaten
Allah her şeyi en ince ayrıntısına kadar
bilmektedir.”
İcmali iman, tevhid ve şehadet cümleleri
ile özetlenen inanılacak olan prensiplere
toptan inanmayı ifade eden imanın en kısa
ve en özlü olanı olarak açıklanan iman çeşididir. Mümin sayılabilmek için icmalî iman
yeterli olmakla birlikte, kişinin dinin diğer
hükümlerini ve inanılması gerekli olan şeylerin her birini teker teker öğrenip onlara da
inanması zorunludur.
16.
A B C D E
A B C D E
Bu melekler mukarrebun melekleridir ve
bunlara illiyyûn veya kerrûbiyyûn melekleri de denilmektedir. Bunlar Kur’an’da
ulûhiyet makamına en yakın melekler olarak zikredilirler (Nisâ 172). Bu meleklerin
Allah Teâlâ’nın huzurunda bulundukları,
O’na sürekli olarak ibadet ettikleri ve gece
gündüz O’nu yücelttikleri kaydedilmektedir.
Arşı taşıyan ve onun çevresinde bulunan
melekler de bu gruba girer.
A B C D E
14.
11.
Asr sûresi, İnşirâh sûresinden sonra
Mekke-i Mükerreme’de nazil olmuştur.
Üç âyet-i kerîmeden oluşmaktadır. Asr’a/
Dehr’e yemîn ile başladığı için bu isim
verilmiştir. Bu sûreden önceki “Tekâsür”
sûresinde insanların çoklukları ile mağrur
olarak felakete düçar olacakları anlatılır.
Asr sûresinde kendilerini felaketten kurtaran zatların kimler olduğu haber verildiği
için bu iki sûre arasında önemli bir bağlantı
vardır. Ayrıca sahabeler karşılaştıklarında
ve ayrılacakları zaman birbirlerine devamlı
olarak bu sûreyi okurlardı.
A B C D E
İmanın dünyada hür iradeye dayalı bir
tercih olması, baskı, tehdit veya dünya
hayatından ümit kesme (ye’s) durumunda gerçekleşmemiş bulunması gerekir.
Daha önce mümin olmayan bir kimsenin,
hayattan ümidini kestiği son nefesinde
uğrayacağı azabı fark edip “İman ettim.”
demesi hâlinde, onun bu imanı geçerli olmaz. Mümin, iman esaslarından birini inkâr
anlamına gelen tutum ve davranışlardan
kaçınmalıdır. Mesela Allah’u Teâlâ’yı ve
bütün peygamberleri tasdik edip de Hz.
Muhammed’in peygamberliğine inanmayan yahut farz veya haram olduğu kesin
olarak bilinen bir hükmü, mesela namazın farz, şarap içmenin haram olduğunu
kendi hür iradesiyle inkâr eden yahut alaya alan, puta, haça vb. şeylere tapan bir
kimseye mümin denilemez. Mümin Allah’ın
rahmetinden ne ümitsiz ne de emin olmalıdır. Korku ile ümit arasında bulunmalıdır.
Müminin “Nasıl olsa imanım var, o hâlde
muhakkak cennete giderim.” düşüncesiyle
kendinden emin olması veya “Çok günah
işledim, ben muhakkak cehennemliğim.”
diye Allah’ın rahmetinden ümit kesmesi
imanını kaybetmesine sebep olabilir.
17.
İmamın, namazda kıyamdayken gizli okunacak yerde açıktan, açıktan okunacak
yerde de gizliden okuması durumu sehiv
secdesini gerektirir.
A B C D E
A B C D E
4
Diğer sayfaya geçiniz.
2016 – ÖABT / DKAB
18.
TG – 1
Haccın şartlarından olan ihram hac ya da
umre yapmaya niyet eden kişinin kendisine mübah olan bazı fiil ve davranışları hac
ve umre ibadeti tamamlanıncaya kadar
kendisine haram kılması demektir. İhramlıyken saç veya sakal tıraşı olmak, eldiven
veya çorap giymek, başı ve yüzü örtmek,
ihramlıya yasak olan fiillerdendir. Harem
bölgesindeki av hayvanlarının avlanması,
bitkilerin kesilmesi veya koparılması ihramlı, ihramsız herkes için yasaktır. İhramlı
iken gölgelenmek ve şemsiye kullanmakta
bir beis yoktur.
21.
Eş’ariye’ye göre, kişi, fiillerinin yaratıcısı
değildir. Fiillerin yaratıcısı Allah’tır. İyi ve
kötü, insanlara nispet edilirse fiiller değer
kazanır ve sorumluluk oluşur gibi düşünceler Eş’ari ekolün ahlak görüşleridir.
24.
A B C D E
A B C D E
A B C D E
19.
Hanefi mezhebine göre, cuma namazı ile
yükümlü kişilerin cuma günü zeval vaktinden sonra hatibin minberde olduğu vakte
kadar alışveriş yapmaları tahrimen mekruh
olmakla birlikte yapılan alışveriş geçerlidir.
Diğer mezheplere göre ise bu saatte yapılan tüm alışverişler haramdır ve bu esnada
yapılan akdin geçerli olmayacağı kanaati
hâkimdir.
22.
Yüreklilik, iffet erdemi altında yer alan alt
erdemlerden değil, cesaret erdemi altında
yer alan alt erdemlerden biridir. Diğer seçeneklerdeki erdemler ise iffet erdeminin alt
erdemleridir.
25.
A B C D E
A B C D E
20.
İcma asli delillerden biridir. Ashab-ı kiramın
söz birliğine icma denir. Bir şeyi, Ashab-ı
kiram, söz birliğiyle bildirmediyse tabiinin
söz birliği bu şey için icma olur. Tabiin de
bu şeyi söz birliğiyle bildirmediyse Tebe-i
tabiinin söz birliğiyle bildirmeleri, bu şey
için icma olur, çünkü bu üç asrın âlimleri
yani müçtehitleri, Hadis-i Şerif’le övülmüştür. Bunlara Selef-i salihin denir. Bu
dönemlerin dışında İslam âlimlerinin bir konuya ilişkin söz birliğine de icma deneceği
kanaati hâkimdir.
Günümüze ulaşabilen İslam mimarisine ait
hastanelerin çoğu Osmanlı Dönemi’nde
yapılmıştır. İmparatorluğun en parlak devrinde Mimar Sinan tarafından İstanbul’da
inşa edilen, bugüne sağlam ulaşan Haseki Hastanesi (1538–1550), Süleymaniye
Külliyesi’ndeki şifahane ile tıp medresesi
(1550–1557) ve Atik Valide Hastanesi
(1583–1587) her türlü hastanın yanı sıra
akıl hastalarının da tedavi edildiği ünlü
Osmanlı hastaneleridir. İmarethane ise akıl
hastalarının tedavi edildiği yer değil, günümüzdeki aşevleridir.
Yesarizade Mustafa İzzet, hat sanatının en
önemli yazı türlerinden Ta’lik ekolünün mucidi kabul edilen sanatkârdır. Osmanlı ta‘liki XX. yüzyılda Sami Efendi gibi bir üstadın
elinde son şeklini almıştır. Talebeleri Ömer
Vasfi, Mehmed Nazif Bey, Hulusi Efendi
(Yazgan), Necmeddin Okyay, Kemal Batanay onun yolunda hizmet etmiş ve sanat
dünyasına güzel eserler kazandırmışlardır.
A B C D E
23.
Osmanlı kültür ve medeniyeti, mimari
başta olmak üzere hemen hemen bütün
sanat dallarında birçok eser vermesine
karşın resim ve heykel sanatında gelişme
gösterememiştir. Bunun en önemli nedeni
dinimizin özellikle heykele olan bakış açısıdır. Tarihin birçok döneminde insanların
resim ve heykelleri ilah edinip tapınmaları
İslam’ın bu sanatlara yaklaşımının menfi
olmasına sebebiyet vermiştir.
A B C D E
A B C D E
26.
Tehafutu’l Felasife isimli eser, bağımsız
İslam filozoflarından Gazali’nin felsefeye
yönelik eleştirilerini dile getirdiği en önemli
eseridir. Bu eser, İbn-i Sina anlayışı üzerinde yoğunlaşmış olsa da İmam Gazali’nin Batı felsefesini ciddiyetle incelediğini
ve takip ettiğini biliyoruz. Eş’ari mezhebine
mensup Gazali’nin bu eseri, İbn-i Sina’nın
fikirlerini eleştiren yirmi bölümden oluşur.
On yedi bölümde İbn-i Sina ve takipçilerinin yanıldığı noktaları göstererek onları
küfür içinde olmakla itham eder. Diğer üç
bölümde ise fikirlerinin tamamen İslam dışı
olduğunu söyler. Filozoflara karşı öne sürdüğü suçlamaların arasında Allah’ın varlığını ve Allah’tan başka tanrı olmadığını
kanıtlayamamaları vardır.
A B C D E
5
Diğer sayfaya geçiniz.
2016 – ÖABT / DKAB
27.
TG – 1
İslam filozofları, İslam felsefesi içindeki en
önemli konulardan “varlık” konusunu metafizik kapsamı içinde incelemektedirler. Metafiziği tanımlamaktaki zorluk Aristoteles’in
bu alana ismini verdiği yüzyıldan bu yana
bu alanın gösterdiği değişimden kaynaklanmaktadır. Metafiziğin konusu olmayan
konular metafizik içine dâhil edilmiştir. Yüzyıllarca metafiziğin içinde olan din felsefesi, aklın felsefesi, algı felsefesi, dil felsefesi
ve bilim felsefesi gibi konular bu gün kendi
alt başlıkları altında incelenmeye başlanmıştır. Temel metafizik sorunları hep metafiziğin konusu olagelmiş konular olarak
tanımlamak mümkündür. Bu sorunların ortak niteliği ise hepsinin ontolojik (varlıksal)
sorunlar olmasıdır.
30.
Yapısalcı - fonksiyonel kuram, toplumsal
değişim içinde değerlendirilen büyük boy
kuramlardan değil, orta boy kuramlardan
biridir. Bu kurama göre, toplum belli fonksiyonlara sahip ögelerden oluşur. Bu ögeler
fonksiyonel bir bütünleşme içinde toplumu oluşturur. Toplum birbiriyle bağımlı ve
ahenkli ögelerden oluşmaktadır. Temsilcilerinden en öne çıkanlar; Parsons, Metron
ve Ogbum’dur.
33.
Dindarlık, kişi ve gruplara göre değişen ve
gelişen, dinamik bir yapı ve süreçtir. Kişi ve
grupların dine bakış açıları, belli değerlere ve uygulamalara verdikleri öneme göre
değişebilmektedir. Dindarlık, hayatın her
alanında etkisini göstermektedir.
A B C D E
A B C D E
A B C D E
34.
28.
Soruda görüşleri verilen fırka Dürziliktir.
Dürzilikte; Hâkim – Biemrillâh’ın İlâh olduğuna inanmak, eşyanın ilk illeti, yaratılışın
aslı olan “emr”i yani Hamza b. Ali’yi bilmek, Hamza’nın yardımcıları olan Hudûd
veya vezirleri tanımak, yedi esası (hisâl /
vesâyâ) bilmek ve gereğini yerine getirmek
en önemli inanç şartları arasındadır.
31.
Otobüs durağında bekleyen kişiler toplumsal olgulardan yığın kapsamına girmektedir. Yığın olarak değerlendirilen kalabalıklar çoğunlukla tesadüfi olarak aynı yerde
bulunmaktadırlar.
Kozmolojik delilin ilk ve basit delillerini
Platon’un Kanunlar isimli eseri ile Aristoteles’in Metafizik isimli eserinde görmekteyiz. Kozmolojik delil daha sonraki dönemlerde geliştirilerek özellikle İslam kelamı
ve felsefesini etkilemiş, Kindi, Farabi, İbn
Sina, Gazali gibi İslam âlimleri tarafından
sıklıkla kullanılmıştır. Yeni Çağ’da ise özellikle Leibniz tarafından kullanılmıştır.
A B C D E
A B C D E
A B C D E
29.
Nusayrilikte, İslam inancı ile temelde çatışan görüşe göre Ali, Allah’tır. Kendi nurundan Muhammed’i yaratmıştır. Ali “mana”
dır; Muhammed de “isim”dir. Muhammed
ise Selman el-Farisi’yi yaratmıştır ve o
da “bab” dır. Bu A (Ayn), M (Mim), S (Sin)
sembolüyle ifade edilir ve sırdır. Bu üçlü
sistemde A (Ali), M (Muhammed) ile tezahür etmiş ve S (Selman) “Mana” nın resulü
olmuştur. Bu fırkanın günümüzde yaklaşık
üç milyon müntesibi bulunmaktadır.
35.
32.
İbn Sina, Es-Salâtü ve mâhiyetühâ (Namaz ve Mahiyeti) isimli risalesi ile felsefi ve
psikolojik açıdan namaz ibadetini inceleyen İslam âlimidir.
A B C D E
Thomas Aqinuas; din dilinin anlamlı olduğunu ve aynı zamanda bir gerçekliğe referansta bulunduğunu iddia etmiştir. Tenzihi
yaklaşımı Tanrı’nın ne olduğunu yeterince
söylemediği için doğru bir yaklaşım olarak
kabul etmemiştir. Bu nedenle, bu iki yaklaşım arasında bir orta yol bulmaya çalışmış
ve bunu da analojik yaklaşım olarak ifade
etmiştir.
A B C D E
A B C D E
6
Diğer sayfaya geçiniz.
2016 – ÖABT / DKAB
36.
TG – 1
Trimurti; Brahma, Vişnu ve Şiva tanrı üçlemesine birlikte verilen isimdir. Birçok dinsel
figürde bu izler görülmektedir. Aslında Trimurti “üç yüzlü ilah” anlamına gelir. Yani üç
ayrı fonksiyonu olan tek bir ilah söz konusudur: Brahma olarak yaratır, Vişnu olarak
hükmeder, Şiva olarak yok eder. Bir başka
deyişle üç ayrı ilah yoktur; tek bir birimin
üç ayrı fonksiyonunu gösteren üç tezahür
söz konusudur. Hint geleneğinde üçgen
tarafından çevrili daire ise Trimurti’yi simgeler. Trimurti sık sık üç yüze sahip insan
figürleriyle de betimlenmiştir.
39.
Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim
değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası bir metindir.
43.
A B C D E
Çocuğun dinî gelişimi zihinsel gelişimiyle
doğru orantılıdır. Çocuk, zihinsel gelişimi
ilerledikçe dinle ilgili kavram ve durumları
daha iyi anlar. Zihinsel gelişimi yeterli olmayan kişi zaten dinen sorumlu değildir.
Dinî sorumluluğun birinci şartı kişinin mümeyyiz vasfını kazanmasıdır.
A B C D E
A B C D E
40.
Resmi törenler din hizmetlerinde rehberlik
alanlarına örnek değildir. Cami ve mescitler, hastaneler, hapishaneler ve iş dünyası
ise din hizmetlerinde rehberlik alanlarına
örnektirler.
A B C D E
37.
Mecusilerin ibadetlerinin temelini oluşturan
dinî ritüel Dua’dır. Beş vakit dua Zerdüştlüğün günlük ibadetleri arasında oldukça
önemli görülmektedir. Güneş doğarken,
öğlen tepedeyken, öğleden sonra, güneş
batarken ve gece olmak üzere bu beş vakitte her Mecusi güneşe, ışığa ya da ateşe
dönerek dua okur. Ateşgede kutsal tapınaklarına verilen isimdir. Mecusiliğin kurucusu Zerdüşt’tür. Dastur ise başrahiplerine
verilen isimdir.
44.
41.
A B C D E
Mezhebi/Doktriner yaklaşım parçada dile
getirilen çok kültürlü veya çoğulcu anlayışa
uygun değildir. Mezhebi/ Doktriner yaklaşıma örnek verilebilecek ülkelerin başında
İran gelmektedir. İran kendi mezhebini katı
kurallar ile uygulayarak dışa kapalı bir anlayış sergilemektedir.
“Hafız-ı Kur’an” yetiştirilmek üzere Diyanet
bütçesine “Hafız Muallimleri Ücuratı” adlı
özel ödenek konması doğrultusunda verilen önergenin TBMM’de kabul edilmesi
1925 yılındadır. Diğer gelişmeler ise 1924
yılında yapılan yasa ile gerçekleştirilen gelişmelerdir.
A B C D E
A B C D E
38.
Eski Ahit olarak da isimlendirilmektedir.
Tevrat, dünyanın başlangıcından Musa’nın
ölümüne kadar geçen döneme ait tarihî
kronolojik bilgileri içermektedir. Tevrat’tan
sonra mukaddes kabul edilen sözlü emirlerin toplandığı bölüme Tanah değil, Talmut
denilmektedir. Talmut’ta bulunan Dua sözlü
emirler, “Mişna” ve “Gamara” olmak üzere
iki kısma ayrılır. Tevrat kendi içinde beş bölüme ayrılmaktadır.
42.
Dinî inancın gelişmesinde var olan etkenlerin içinde en önemlisi anne-baba etkisidir. Zaten din için birinci sosyalleşme alanı
olarak kabul edilen olgu ailedir. Kişinin din
hakkında ilk öğrendiği kavramların kaynağı
ailedir.
A B C D E
45.
Din eğitiminde materyal geliştirme süreci
teorik anlatımı kısmen azaltsa da ortadan
kaldıramaz veya gereksiz kılamaz. Çünkü
özellikle bazı dinî konuların anlaşılabilmesi için mutlaka teorik bilgilerin aktarılması
gerekmektedir. Zaten din eğitiminde en çok
kullanılan metotlar soru-cevap ve anlatım
metodudur.
A B C D E
A B C D E
7
Diğer sayfaya geçiniz.
2016 – ÖABT / DKAB
46.
TG – 1
Diğerlerinin her zaman dışlanan, reddedilen ve küçük görülen olması gerektiğini
fark ettirmek din eğitiminin amacı olamaz.
Sadece insan olma vasfı bile bireyin değerli olduğunun kanıtıdır.
49.
A B C D E
Panel, 3-5 kişilik bir grubun önceden belirlenmiş bir konuyu dinleyici grubu önünde,
bir yöneticinin başkanlığında samimi bir
hava içinde tartışmasıdır. Panelde resmî
olmayan bir ortam yaratılır ve tartışmaların
ardından sınıftaki diğer kişilere soru sorma
olanağı tanınır. Panelde amaç bir fikri savunmak ya da çürütmekten ziyade konuyla
ilgili yetkin kişilerin veya o konu hakkında
hazırlanmış öğrencilerin bilgilerini, bakış
açılarını grupla paylaşmalarıdır.
A B C D E
47.
Esasicilik geleneksel eğitim yaklaşımlarından biridir. Geçmiş deneyimler ve kültürel
miras bu akımda önemli yer tutar. Esas
olan değişim değil, değişmemedir. Dolayısıyla kültürel mirasın, geçmiş deneyimlerin
aktarılması söz konusudur. Yine bu akıma
göre, İnsan aklı doğuştan boştur. Tüm bilgiler sonradan öğrenilir (aposteriori). Bunun
için öğrencinin ders işlenirken soru sorması olanaksızdır. O yalnız öğretmeni dinleyecek, onun dediklerini hiç itiraz etmeden
yapacak, bilgileri ezberleyecektir. Her insan her şeyi öğrenemez. Eğitim sıkı ve zor
bir iştir. Disiplin ve çaba ister. A B C D E
50.
48.
Nilay Öğretmen’in öğrencilerinin gelişim
sorunu ile ilgili dikkate aldığı gelişim aşaması hazırbulunuşluktur. Hazırbulunuşluk;
kişinin olgunlaşma ve öğrenme sonucunda
belli bir davranışı göstermeye hazır olmasıdır. Bir konunun, bir yaşantının istenen
düzeyde öğrenilebilmesi için o konunun
gerektirdiği temel ön yaşantılara o konuyu öğrenecek kişinin sahip olması gerekir.
Okul çağına gelmiş olan bir çocuğun yaşı
ve gelişimi kadar okula karşı tutum ve motivasyonu da onun okula hazırbulunuşluk
halini belirleyici olmaktadır. Örneğin, dalma
eylemi yapmasını öğrenecek olan çocuğun
hem dalma ile ilgili özellikleri kavrayabilecek olgunluğa ulaşması ve öğrenmeye
hazır olması hem de dalmak için gerekli
olan temel bilgi ve becerilere sahip olması
gerekir. Bir yaşantıyı öğrenmeye hazır olmayan çocuğa o yaşantıyı öğretmeye çalışmak çocukta birtakım kalıcı izli olumsuz
davranışlar bırakabilir.
Örnek olay yönteminde, öğrencilerin günlük hayatta, karşılaşılabilecek gerçek ya
da hayalî bir problemin ayrıntılı bir şekilde
incelenmesi ve sınıf ortamında çözülmesi
yoluyla öğrenmenin sağlanması amaçlanmaktadır. Örnek olay yöntemi kazanımların
edindirilmesinde kullanılmaktadır. Öğrenciler örnek olayı okur, seyreder, anlar, yorumlar, analiz eder ve değerlendirir.
A B C D E
A B C D E
8
Download