bölge kavramı ve sġstematġğġ

advertisement
BÖLGE KAVRAMI
VE
SĠSTEMATĠĞĠ
Prof.Dr. Ali ÖZÇAĞLAR
Ankara Üniversitesi
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi
Coğrafya Bölümü Öğretim Üyesi
ANKARA - 2010
2
1.
MEKÂN KAVRAMI
Ġnsanın yaĢam alanı olan Dünya gezegeninin evrendeki konumunu ve
yeryüzündeki faaliyet sahalarını genel anlamda ve ayrıntıda belirleyen
“mekân” sözcüğü bu kitabın ana konusunu oluĢturan bölgeleri de
kapsamaktadır. Bu itibarla öncelikle mekânın evrensel ve yeryüzü ile ilgili
olarak coğrafi boyutunun ele alınması gerekmektedir.
1.1.Mekânın Evrensel Boyutu
Dar anlamda insanın yaĢadığı yer, ev, yurt anlamına gelen mekân, geniĢ
anlamda uzayla birlikte evrenin tümünü ifade etmektedir. Evrendeki diğer
gezegenlere göre de mekân tanımı yapılacağı için mekânın hem uzayla, hem de
yeryüzüyle iliĢkili olarak iki Ģekilde ele alınması gerekir.1
Evrenden bir görünüm
http://cityyearrhodeisland.files.wordpress.com/2008/10/universe4.jpg
1
Ġngilizce karĢılığı “space” olan mekân sözcüğünün mekânsal anlamına gelen karĢılığı
“spatial” dir.
3
Bütün gök cisimlerinin ve varlıkların içinde bulunduğu sınırsız boĢluğa
uzay veya feza denilmektedir. Uzay, Dünya‟yı 10.000 km kalınlıkta kalın bir
yorgan gibi saran atmosferin dıĢında evrenin geri kalan kısmına verilen isimdir.
Atmosfer ile uzay arasında kesin bir sınır bulunmamakla birlikte, atmosferin
son katı olan eksosferin sona erdiği nokta (burada yerçekimi tamamen etkisiz
kalmaktadır) uzayın baĢlangıcı sayılmaktadır. Eskiden kâinat olarak
adlandırılan evren ise uzaydan ve uzayda bulunan sayısız varlıklardan
meydana gelen en büyük sınırsız mekândır.
Ġnsanlar çok eski zamanlardan beri evren ve onun oluĢu hakkında çeĢitli
Ģeyler düĢünmüĢler ve kendilerince ona bir anlam vermeye çalıĢmıĢlardır.
KarmaĢık bir yapıya sahip olan evrenin oluĢumu hakkında tarih boyunca
değiĢik fikirler ve teoriler ortaya atılmasına rağmen bilim adamları sonuçta
evrenin baĢlangıcı ve oluĢumu konusunu, tam bir fikir birliği ile "Big Bang" adı
verilen teoriye dayandırmıĢlardır. Bu teori evrenin 10-20 milyar yıl önce
"yoktan var edildiğini" ileri sürmektedir. "Big Bang" teorisi ilk olarak 1922
yılında Alexander Friedmann tarafından ortaya atılmıĢtır. O güne kadar
evrenin durağan olduğunu savunan bilim dünyasının bu yeni teoriyi
kabullenmesi hiçte kolay olmamıĢtır. Çünkü bu teori, evrenin zaman ve
maddeden bağımsız olan egemen bir güç tarafından yaratıldığı anlamına
geliyordu. Böylece, "maddenin sonsuzdan gelip sonsuza gittiğini" iddia eden
materyalist görüĢler de kökünden çürütülmüĢ oluyordu. Özellikle, materyalist
bilim adamları bu teoriyi kabul etmek istemediler. Ancak, "Big Bang" gerçeğini
görmezlikten gelmek çok zordu.
Ünlü astronom Edwin Hubble, 1929 yılında yaptığı gözlemler sonucunda
evrenin devamlı geniĢlemekte olduğunu ispatladı. Bu ispat Big Bang teorisi için
çok büyük bir kanıttı. Hubble'ın bu buluĢu teorinin büyük bir bilim kesimi
tarafından kabul görmesini sağladı.
Teoriyi kabullenmek istemeyen ve geniĢleyen evren modeline uygun
değiĢik teoriler oluĢturmaya çalıĢan bir kaç bilim adamı ise ancak 1989 yılındaki
"Big Bang" teorisinin kesin zaferine kadar dayanabildiler. Teorik hesaplamalara
göre büyük patlamadan arda kalması gereken radyasyonu araĢtırmak üzere
Amerikan Uzay ve Havacılık Kurumu “NASA” tarafından 1989 yılında
fırlatılan CUBE uydusu bu radyasyonu fırlatılıĢından sekiz dakika sonra
belirleyerek "Big Bang" teorisini kesin olarak kanıtladı. Bu kanıttan sonra ard
arda gelen diğer kanıtlar teoriyi desteklemeye devam etti. Evrendeki enerjinin
bilinen kısmının büyük bölümü yıldızlarda, Hidrojenin (H), füzyon sayesinde
Helyuma (He) dönüĢmesi ile oluĢmaktadır. Bu enerji dönüĢümü evrenin
baĢlangıcından bu yana devam eden bir süreçtir. Eğer evren sonsuzdan beri var
olsaydı hidrojenin tümünün helyuma dönüĢmüĢ olması gerekirdi. Fakat Ģu an
evrende var olan hidrojen, helyum oranı teorik hesaplamalara göre "Big Bang"
'den bu yana olması gerektiği gibidir. Bu ve benzeri birçok kanıt "Big Bang"
teorisinin güçlenerek ilerlemesini sağlamaktadır.
4
Günümüzde evrenin mekânsal olarak devamlı olarak geniĢlediği kabul
edilmektedir. Evreni meydana getiren galaksiler, güneĢ sistemleri, diğer
yıldızlar, evrenin içinde değiĢik yönlerde devamlı yer değiĢtirerek evrenin
sınırlarını daima geniĢletmektedirler. En mükemmel teleskoplar bile evreni tam
olarak incelemeye yetmez. Bununla beraber bilginler, 2 milyar ıĢık yılı uzaktaki
bazı yıldızları tespit etmiĢlerdir.
Akıl almaz karmaĢık bir yapıya sahip olan evrenin bazı bölümlerinde çok
büyük boĢluklar varken, bazı bölümleri yoğun bir Ģekilde gök cisimleri ile
doludur. Gök cisimleri genel olarak gezegenler, meteorlar ve yıldızlardır.
Uzayda gök cisimlerinin yoğunluk gösterdiği bölgelere galaksi (gökada) adı
verilmektedir. Bu gökadalar içinde milyonlarca güneĢ sistemleri, gezegenler ve
gök taĢları bulunmaktadır. Kesin olmamakla beraber galaksilerin hemen hemen
hepsinin merkezinde galaksiyi dengede tutan büyük bir kara delik var olduğu
tahmin edilmektedir.
NASA’nın Spitzer Uzay Teleskobu’ndan elde ettiği Samanyolu Galaksisi’nin
sarmal yapıdaki en son görüntüsü
5
(http://www.teknoport.com.tr/2009/08/29/samanyolu-galaksisinin-yeni-gorunusu)
Yapılan astronomik gözlem ve değerlendirmelere göre, evrendeki tüm
galaksilerin sayısının yüz milyar kadar olduğu ve keĢfedilmeyi bekleyen
trilyonlarca gezegen bulunduğu söylenmektedir. Bunların kaçında yaĢam
olduğu ise Ģimdilik bilinmiyor. GüneĢ benzeri sarı yıldız tanımlamasına giren
yani yüzey sıcaklığı 5500 derece olan yıldızlar, bizim galaksimiz olan
Samanyolu galaksindekinin ancak yüzde 4‟ü kadarıdır. Çevresinde gezegenler
ve asteroitler gibi çeĢitli kozmik cisimler dönen GüneĢ, Samanyolu gökadamız
içerisindeki yıldızlardan yalnızca bir tanesidir.
(Dünya)
Evrende GüneĢ sistemi içinde Dünya’nın yeri
(http://cografyalar.tripod.com/uzay.htm)
Samanyolu galaksisindeki GüneĢ sistemi içinde yer alan Dünya gezegeni,
insanın ve diğer canlıların yaĢam mekânı olduğu için önemi oldukça büyüktür.
Evren içindeki sayısız gezegen arasında farklı bir konum ve yapıda olan
Dünya‟nın kendi ekseni ve güneĢ etrafındaki hareketleri sonucunda ortaya
çıkan zaman olgusu, insan tarafından mekânla bütünleĢik olarak algılandığı
için anlam kazanmıĢtır. Evrende insanın bulunmadığı mekânlar hakkında tam
olarak bilgi edinilemediği için halen gizemini koruyan çok sayıda galaksi ve
gökcismi bulunmaktadır.
Hakkında ayrıntılı bilgi sahibi olduğumuz yaĢam mekânımız Dünya,
GüneĢ sistemi içinde Merkür ve Venüs‟ten sonra 3. sırada yer almaktadır.
GüneĢ‟ten yaklaĢık 150 milyon kilometre uzakta bulunan Dünya, canlı yaĢamı
6
için en uygun koĢullara sahiptir. Merkür ve Venüs GüneĢe yakın olmaları
nedeniyle Dünya‟ya göre çok sıcak, Mars, Jupiter, Saturn, Uranus, Neptun ve
Pluton ise soğuktur.
1.2. Mekânın Coğrafi Boyutu
Dünya gezegeninde insanın yaĢam sahası, mekânın coğrafi boyutunu
oluĢturmaktadır. Dünya‟nın diğer adı “Yer (Earth)” dir. Yeryüzü, mekânsal
anlamda bir sözcük olup Dünya gezegeninin tüm yüzeyini kapsamaktadır.
Ġngilizce literatürde “Earthscience” veya “Geosciences” olarak yer alan “yer
bilimleri”
baĢta coğrafya olmak üzere, jeoloji, jeofizik, jeodezi‟den
oluĢmaktadır. Bu dört ana disiplin gezegenimiz Dünya‟yı ve yeryüzünü farklı
bakıĢ açısıyla ele almaktadır.
Milâttan önce 3. yüzyılda “geographika” adıyla ortaya çıkan coğrafya,
gezegen olarak Dünya‟yı ve insanın yaĢam alanı olan yeryüzünü bütün halinde
ele alan ilk mekân bilimi olmuĢtur. Ġlk Çağ‟daki anlayıĢ içinde, üzerinde
yaĢanılan Dünya gezegeninin Ģekli ve boyutları hakkında araĢtırma ve
incelemeler yaparak bilgi sahibi olunması, yeryüzünün eriĢilebilen yerlerinin
kitlelere tanıtılabilmesi için gözlenen özelliklerin metin ve haritalarla tasvir
edilmesi “coğrafya” olarak nitelendirilmekteydi. Bu yaklaĢımı eski Yunanca‟da
(Grekçe) en doğru Ģekliyle “geographica” veya “geopraphein” terimleri
karĢılamaktaydı. Grekçede yer, yeryüzü anlamına gelen geo ile yazma, çizme,
tasvir anlamlarına gelen graphica veya graphein sözcüklerinin birleĢmesiyle
elde edilen "geographica" veya "geographein" terimleri, yeryüzünün görünen,
bilinen ve keĢfedilen özelliklerinin betimsel (tasviri) olarak aktarımı anlamına
gelmekteydi.
Ġlk Çağ coğrafyacıları tarafından yapılan Dünya haritalarının mekânsal
boyutu incelendiğinde o zamanki Dünya‟nın Akdeniz ve yakın çevresindeki
kara alanları ile bir kısım uzak diyarlardan oluĢtuğu görülür. Örneğin
Herodot(M.Ö.450), Eratosthenes (M.Ö.220) ve Poseidonios (M.Ö. 150-130)
tarafından çizilen Dünya haritalarında merkezde Akdeniz ve çevresi, kuzeyde
Avrupa ve Asya‟nın batı kesimi ile Hazar Denizi, güneybatıda Afrika‟nın
sadece kuzey kesimleri Atlas Dağları, Libya, Mısır, Kızıldeniz, Arap Yarımadası
ile Hindistan yer almaktadır. Gene ünlü Ġlk Çağ coğrafyacısı Batlamyus
(Pitoleme), MS.108–168 yılları arasında konik projeksiyona benzer bir
projeksiyonla oluĢturduğu kaneva üzerine o zamanda Dünya'nın bilinen
kısımlarını iĢlemiĢtir. Bu haritada öncekilere ek olarak Basra körfezi ve Umman
Denizi yer almıĢtır. Ġlk Çağ Dünyası‟nın yeryüzü haritalarında Akdeniz kıyıları
nispeten gerçeğe yakın çizilmiĢ olmakla birlikte, diğer kısımlarda benzeĢmeyen
alanlar bulunmaktadır. Bu durum, Ġlk Çağ‟da yaĢayan bilim adamlarının
Dünya‟nın ne kadarını mekânsal olarak tanıdıklarının açık göstergesidir.
Ġlk Çağda baĢlatılan yeryüzünü tanımaya yönelik mekânsal çalıĢmalar,
ileriki dönemlerde çok yönlü olarak geliĢerek devam etmiĢtir. 19. yüzyılın
7
baĢlarında ortaya çıkan modern coğrafya yaklaĢımları insan-mekân-zaman
ekseninde farklı bir boyut kazanmıĢtır.
Heredot’un Dünya haritası (M.Ö 450)
(Kaynak :http://www.henry-davis.com/MAPS/Ancient%20Web%20Pages/109.html)
Eratosthenes’in Dünya haritası (M.Ö.220)
(http://www.henry-davis.com/MAPS/Ancient%20Web%20Pages/112A.html)
19. yüzyılda Modern coğrafya‟nın öncüleri Alexander Von Humboldt,
Carl Ritter, Friedrich Ratzel ve Paul Vidal de La Blache’ ın açtığı yolda
coğrafyanın mekâna bakıĢ açısı değiĢmiĢtir. Özellikle, Alexander Von
Humboldt tarafından coğrafyaya kazandırılan “dağılıĢ prensibi” ile insan-doğal
ortam arasındaki karĢılıklı etkileĢimler sonucunda oluĢan faaliyetlerle
durumların yeryüzündeki konumlarının yatayda, dikeyde ve zamanda
8
belirlenmesi mekânsal çalıĢmalara farklı bir ivme kazandırmıĢtır. Bu açılımla
insanın içinde yaĢadığı doğal ortamın unsurları ve mekânsal boyutları üzerine
araĢtırma ve incelemeler baĢlamıĢtır.
Poseidonios'un Dünya haritası (M.Ö.150-130)
(http://www.henry-davis.com/MAPS/Ancient%20Web%20Pages/115.html)
Günümüzde yeryüzünün tamamı insan tarafından keĢfedilmiĢ olup
bilinmeyen hiçbir yeri kalmamıĢtır. Bilimsel araĢtırmalarla yeryüzünde insanın
yaĢadığı mekânın boyutları tüm yönleriyle ortaya çıkarılmıĢtır.
1.2.1. Mekânla Ġlgili Genel Kavramlar: Yeryüzü, Ortam, Çevre
Yeryüzü kavramıyla Dünya gezegeninin (Yer'in) insanla etkileĢim
halinde bulunduğu kesimleri belirtilmektedir ki, burası genelde bir bütün
halinde Yer'in yüzeyini kapsamaktadır. Yeryüzü, yerkabuğu olarak bilinen
litosferin yüzey kısımlarını (karalar, sular) ve atmosferin alt katlarını (troposfer,
stratosfer) içine alan, insan dahil diğer canlıları (bitki ve hayvanları) bünyesinde
barındıran yüksekliği-derinliği, uzunluk ve geniĢliği olan çok boyutlu bir
yaĢam ortamıdır. 510 milyon kilometrekare yüz ölçüme sahip Dünya yüzeyinin
tümünde karalar 149 milyon km2; okyanus ve denizler 361 milyon km2„lik alan
kaplamaktadır. TaĢkürenin yüzeyini bütünüyle içine alarak baĢlayan yeryüzü,
8–16 km. arasında kalınlığa sahip troposfer katını, hava yolu ulaĢımında
uçaklara uçuĢ rahatlığı sağlayan stratosferi ve ozon katını da kapsamaktadır ki,
dikeyde bu mesafe 30-40 km. ye ulaĢmaktadır. Ġnsanların, bitkilerin ve pek çok
hayvan türünün yeryüzünde en rahat Ģekilde yaĢadığı mekânlar karalardır.
9
Ġnsan, yerkabuğunun su ile dolu mekânlarından (okyanus, deniz, göl)
sosyoekonomik amaçlı yararlanmaktadır. Bu mekânlar insan için sürekli yaĢam
alanı olmadığı için karalara göre ikincil sırada yer almaktadırlar.
Doğal ortam ile beĢeri ortamın kaynaĢması sonucu oluĢan coğrafi ortam (yeryüzü).
Ortam, yaĢam alanını tüm unsurları ile ifade eden bir sözcük olup “bir
canlı varlığın içinde bulunduğu doğal ve maddi koĢullarla insan yaĢayıĢını
etkileyen ruhsal, toplumsal ve kültürel etkilerin bütünü; bir topluluğun veya
toplulukların hareket alanı” olarak tanımlanmaktadır.2
Farklı anlamlarda olmalarına rağmen, ortam ile çevre sözcükleri eĢ
anlamlı terimler olarak algılanmaktadır. Erinç'in de belirttiği gibi, ortam ve
çevre birbirinden farklı kavramları ifade eden terimlerdir. 3 Ġnsanlar ve diğer
canlılar, tek tek veya toplu Ģekilde organik ve inorganik unsurlardan oluĢan
belli alanlarda yaĢar ve bu alanların unsurları ile karĢılıklı fonksiyonel iliĢki ve
etkileĢim halinde bulunurlar. Canlıların hayati bağlarla bağlı oldukları,
etkilendikleri ve aynı zamanda çeĢitli yollardan etkilendikleri bu alan
birimlerine o canlının veya canlılar topluluğunun "yaĢam ortamı" veya kısaca
"ortam" denir. Görüldüğü gibi, ortam sözcüğü ile canlıların bizzat üzerinde
yaĢadıkları alan birimleri ifade edilmektedir. Oysa çevre sözcüğü ile yaĢanılan
alan birimlerinin dıĢında veya etrafında kalan alanlar belirtilmektedir. Nitekim
Türk Dil Kurumu tarafından yayınlanmıĢ olan Türkçe Sözlük'te çevre, öncelikli
olarak "bir Ģeyin yakını, dolayı, etraf" olarak; ortam ise, "canlı bir varlığın içinde
bulunduğu doğal ve maddi Ģartların bütünü" Ģeklinde tanımlanmaktadır.
Ortam yerine çevre‟nin kullanımı doğru bir yaklaĢım mıdır? Yukarıdaki
açıklamadan sonra bu soruyu “hayır” olarak yanıtlamak gerekmektedir. Ancak,
Ġngilizce literatürde yaygın olarak kullanılan “environment” ve “surroundings”
2
2
TDK-Büyük Türkçe Sözlük
S.Erinç, (1984) Ortam Ekolojisi ve Degradasyonal Ekosistem DeğiĢiklikleri. s.3-4
10
sözcüklerinin anlamlarına bakıldığında her iki sözcüğün hem ortam, hem de
çevre karĢılıklarının bulunduğu görülmektedir. Bu itibarla ortam ve çevre
sözcükleri günümüzde eĢ anlamlı olarak kullanılmaktadır. Her nedense, ortam
sözcüğünün ülkemizdeki kullanım oranı çevre sözcüğüne göre daha düĢük
kalmaktadır. Örneğin, doğal ortam yerine, doğal çevre veya fiziki çevre, sosyal
ortam yerine sosyal çevre, coğrafi ortam yerine coğrafi çevre kullanılmaktadır.
Ortam ve çevre sözcüklerinin yerine geçen sözcük ise “mekân”dır.
Mekân, yer belirtmede kapsam ve ölçek ayırt etmeden kullanılan yaygın bir
sözcüktür. Örneğin, “Ele aldığımız bu coğrafi mekânın doğal ve beşeri potansiyeli…”
Ģeklinde baĢlayan bu cümlede coğrafi mekân, coğrafi ortam veya coğrafi çevre
anlamındadır. Bir okulda dersliğe giren bir öğretmenin öğrencilerine: “İçinde
yaşadığınız bu mekânı temiz tutmalısınız.” ġeklindeki uyarısında ise mekân
sözcüğü derslik anlamında kullanılmıĢtır.
Dünya gezegeninde insanın yaratılıĢından önce oluĢmuĢ, bütün canlı ve
cansız varlıkları bünyesinde barındıran yerkabuğunun (litosferin) yüzeyi ile
hidrosfer, atmosfer ve biyosferin kesiĢim alanı doğal ortamı (doğal çevreyi)
oluĢturmaktadır. Dünya‟yı bir yorgan gibi saran 10.000 km. kalınlıktaki
atmosfer baĢta olmak üzere, iç ve dıĢ kuvvetlerin etkisiyle yerkabuğunda
(litosfer) meydana gelen yer Ģekilleri; yerkabuğunun çukur kesimlerini
dolduran sular (okyanuslar, denizler, göller) ile kaynaklar ve akarsular; iklim
ve hidrografik etkenlerin kontrolünde yer Ģekilleri üzerinde oluĢan toprak ve
bitki örtüsü ile diğer canlılar doğal ortamın unsurlarını oluĢturmaktadırlar.
Doğal ortamın unsurları
11
IV. jeolojik zamanda (Kuvaterner) buzul çağları içerisinde (Pleistosen'de)
yeryüzüne ayak basan insanlar, o günden itibaren doğal ortamın zor
koĢullarına göğüs gererek yaĢam mücadelesi vermiĢler, geliĢtirdikleri farklı
yaĢam biçimleriyle doğal ortam içinde çeĢitli düzenlemeler yapmıĢlardır.
KarĢılıklı etkileĢim sonucunda doğal ortamda insan tarafından inĢa edilen
beĢeri unsurlar doğal unsurlarla bütünleĢerek “coğrafi ortamı” meydana
getirmiĢtir. Coğrafi ortam, yeryüzünün insanla bütünleĢen her yeridir.
2. BÖLGE KAVRAMI
2.1. Bölge Kavramına Zemin Hazırlayan GeliĢmeler
Daha önce belirttiğimiz gibi, Ġlk Çağ‟da yaĢayan insanların Dünyası ile
bugünkü insanların Dünyası aynı değildi. Ġnsan, yeryüzüne ayak bastığı
günden itibaren kaynak kullanımına bağlı olarak yaĢadığı mekânın sınırlarını
geniĢletme arzusuna kapılmıĢ, keĢif seyahatleri düzenlemiĢ, toprak elde etmek
için savaĢlar yapıp kan dökmüĢ ve sonuçta tüm yeryüzünü ele geçirmiĢtir.
Yeni Çağda Ġtalya'da baĢlayan ve diğer ülkelere de sıçrayan Rönesans
hareketleri Orta Çağ Avrupası üzerine karabulut gibi çöken koyu din
taassubunu yavaĢ yavaĢ ortadan kaldırdı. Rönesans hareketleri sayesinde
bilimsel alanda ve güzel sanatlarda oldukça geri kalan Avrupa ülkeleri büyük
bir atılım yaparak coğrafî keĢif seyahatlerine de baĢladılar. XV. yüzyıl sonları ile
XVI. yüzyıl baĢlarında 1492-1522 yılları arasındaki dönem "büyük coğrafî
keĢifler dönemi" olarak bilinir. Bilimsel alandaki ilerlemelere bağlı olarak
coğrafyanın geliĢmesine büyük yarar sağlayan diğer bilimlerin ortaya çıkması,
teknikteki geliĢmelere bağlı olarak kara ve deniz taĢıtlarında hızlı bir geliĢme
olması, buna bağlı olarak ulaĢımın eskiye oranla kolaylaĢması, yeryüzünün
çeĢitli bölgelerinde yaĢayan insanlar arasında kültür ve ticaret bağlarının
artması yeryüzünün bölgesel ölçekte tanınmasında etkili olmuĢtur.
Avrupalıların bu tür keĢifleri sayesinde Yeni Çağda yeryüzündeki
yerleĢik alanların (ökümenin) sınırı biraz daha geniĢlemiĢ oldu. Bu çağda Ġslâm
âlemine baktığımızda, XV. yüzyıl sonlarıyla XVI. yüzyıl baĢlarında Osmanlı
denizcilerinden Pîrî Reis, XVII. yüzyılda ise Kâtip Çelebi ve Evliya Çelebi
yaptıkları seyahatlere dayanan eserlerinde yeryüzünün farklı bölgelerini
tanıtmıĢlardır.
Ele geçirilen yeryüzünü çok yönlü olarak tanıma ve tanıtma düĢüncesi
aynı zamanda yeryüzünü bölümlere ayırma çalıĢmalarının da yolunu açmıĢtır.
Bilindiği üzere, yeryüzünü bütün halinde ele alıp incelemek sadece Ģekil-biçimboyut ve genel nitelikler itibariyle mümkün olabilmektedir. Yer‟in Ģekli ve
boyutları ile ilgili çalıĢmaların tümü bu kapsamdadır. Ancak, Dünya‟nın Ģekli
ve boyutları itibariyle kuzey ve güney yarı kürelere ayrılması; karalarla
denizlerin, iklim ve bitki örtüsü kuĢaklarının yeryüzündeki dağılıĢlarının genel
kapsamda tespit edilmesi bölge kavramına zemin hazırlayan temel çalıĢmalar
olarak kabul edilebilir.
12
2.2. Bölgesel Coğrafya ve Bölge Bilimi
Yeryüzünün bütününde veya çeĢitli kısımlarında coğrafyanın tüm
konularını, ya da bir veya birkaç konusunu hem analitik, hem de sentezci bir
yaklaĢımla araĢtırıp inceleyen bölgesel coğrafyanın, coğrafya bilimi içinde özel
bir yeri bulunmaktadır.
“Mevzii coğrafya”, “ülke coğrafyası”, “ülkeler coğrafyası” terimleri
eskiden bölgesel coğrafya karĢılığı olarak kullanılıyordu. Bu terimleri ifade
ettikleri gerçek anlamlarıyla ele alırsak: Arapçadan dilimize geçmiĢ olan mevzii
sözcüğü, "genel olmayan, bir yere özgü olan, sınırlandırılmıĢ alan"; mevzii
coğrafya ise, "yeryüzünün bir kısmına ait coğrafya" anlamına gelmektedir. Ülke
ise, "genel anlamıyla yeryüzünün bütününü veya bir kısmını"; "bir devletin
yönetimi altındaki toprakların bütününü" ifade etmektedir. Buna göre ülke
coğrafyası, "yeryüzünün bütününü veya kısımlarını inceleyen coğrafya";
ülkeler coğrafyası ise, "siyasî nitelik taĢıyan devlet sınırlarıyla kuĢatılmıĢ
ülkeleri inceleyen coğrafya" anlamındadır.
18. yüzyıl sonlarıyla 19. yüzyıl baĢlarında Alman coğrafyacılarından
Alexander von Humboldt (1769-1859), Karl Ritter (1779-1859), Friedrich Ratzel
(1844-1904) ile Fransız coğrafyacı Paul Vidal de La Blache (1845-1918) insandoğal ortam etkileĢimini öne çıkararak coğrafyaya bilimsel nitelik kazandıran
ilkeleri ve yöntemleri uygulamaya koydular. AraĢtırmalarını daha ziyade
sınırlandırılmıĢ alanlarda monografik tarzda ele alan Paul Vidal de La Blache,
bölgesel coğrafyanın da kurucusu olarak bilinir. 1892 yılında Annales de
Géographie'yi (Coğrafya yıllıklarını) çıkarmaya baĢlayan Vidal de La Blache‟ın
"Le Tableau de la Géographie de la France" (Fransa Coğrafyasının Tablosu)
adlı eseri bölgesel coğrafya alanında yapılan çalıĢmalar için baĢlangıç
oluĢturdu. Bölgesel coğrafyanın Almanya‟daki öncüsü Alfred Hettner (18591941), ABD‟deki öncüsü ise Richard Hartshorne (1899-1992)‟dur. Alfred
Hettner, “Vergleichende Länderkunde: Karşılaştırmalı Bölgesel Coğrafya (1934)
eserinde; Richard Hartshorne ise “The Nature of Geography”(1939) adlı eserinde
bölgesel coğrafya hakkında çok değerli bilgiler vermiĢtir.
Önceleri yeryüzünü keĢfetme ve kitlelere betimsel olarak aktarma
görevini üstlenen bölgesel coğrafya, yeryüzünün bütünüyle keĢfedilmesi ve
tanıtılması iĢlevinin sona ermesiyle birlikte 20.yüzyılda yeryüzünün insanlar
tarafından nasıl paylaĢıldığını, bu paylaĢıma göre nasıl bir nüfus dağılımının
ortaya çıktığı, nasıl bir arazi kullanımı ve planlama gerektiği konularında
çalıĢmalara baĢlamıĢtır. ĠĢte bölgesel coğrafyanın keĢif dönemini tamamlama
sürecine girdiği 1950‟li yılların baĢında bölgesel coğrafyacıların bölge
planlamaya yönelik ilgisizliği ileri sürülerek Amerika BirleĢik Devletlerinde
“Bölge Bilim” adı altında çok disiplinli bir alan yaratılmıĢtır. 4 Bölge bilim, baĢta
- J.Tricart, (1975) “Bölge düzenleme ve gelişme problemlerinin incelenmesinde coğrafyacının yeri” Çev.
E.Tümertekin, Sosyal Antropoloji ve Etnoloji Dergisi,2, s.86.
4
13
coğrafya olmak üzere, ekonomi, ekonometri, matematik, planlama, sosyoloji
gibi disiplinlerden oluĢmaktadır.5 Bilimsel ilkeleri, çalıĢma yöntemleri ve bakıĢ
açıları birbirinden farklı olan bu disiplinlerin bölgeyi algılama Ģekilleri de farklı
olmaktadır.
Bölge bilimi ile ilgili ilk uluslararası bilimsel örgüt 1954 yılında kurulan
“The Regional Science Association International (RSAI)” dir. RSAI (Uluslar
arası Bölge Bilim Derneği), Dünya‟daki ekonomik ve sosyal değiĢimlerle,
küresel ve ulusal süreçlerin bölgesel etkileri ile ilgilenen uluslararası bir
topluluktur. 1990 yılında topluluğu geniĢletmek için organizasyon yapısında
değiĢiklik yapıldı. Merkezi BirleĢik Krallık‟ta Leeds‟te bulunan Uluslararası
Bölge Bilimi Derneği, bir Ģemsiye örgüt olarak Avrupa, Kuzey Amerika ve
Pasifik ülkelerini kapsayan üç büyük grup halinde çalıĢmaktadır.6
EUROPEAN REGIONAL SCIENCE ASSOCIATION (ERSA)
AVRUPA BÖLGE BĠLĠM DERNEĞĠ’NĠN ÜYELERĠ
Ġngiltere ve Ġrlanda (RSABIS)
Hırvatistan
Hollanda (RSANL)
Fransa (ASRDLF)
Almanya (GFR)
Yunanistan
Macaristan
Israil
Italya (AISRE)
Kuzey Avrupa (NS-RSA)
Polonya
Portekiz (APDR)
Romanya
Rusya
Slovakya
Ġspanya (AECR)
Türkiye
NORTH AMERICAN REGIONAL SCIENCE COUNCIL (RSAmericas)
KUZEY AMERĠKA BÖLGE BĠLĠM TOPLULUĞU ÜYELERĠ
Kanada
Orta Kıta Eyaletleri
Güney Eyaletleri
Batı Eyaletleri
- G.Atalık, (2002) “Bölge bilimi’nin gelişimi üstüne yorumlar”, 10. Ulusal Bölge Bilimi / Bölge Planlama
Kongresi Bildiriler Kitabı, İTÜ Mimarlık Fakültesi Yay., İstanbul, xııı-xıx.
5
6
- http://www.regionalscience.org/index.php/Regional-Links/
14
PACIFIC REGIONAL SCIENCE ORGANISATION (PRSCO)
PASĠFĠK BÖLGE BĠLĠM ORGANĠSAZYONU ÜYELERĠ
Avustralya ve Yeni Zelanda
Kanada
Meksika (AMECIDER)
Endonezya (IRSA)
Japonya (JSRAI)
Malezya
Türkiye‟de kurumsal anlamda “Bölge Bilimi” alanındaki ilk çalıĢmaların
07 Nisan 1989 tarihinde Ġstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ġehir ve
Bölge Planlama Bölümü bünyesinde baĢlatılması dikkat çekici bir geliĢmedir. 22
Mayıs 1991 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan yönetmelikte bu komitenin amaç
ve görevleri Ģu Ģekilde açıklanmıĢtır:
 Türkiye‟de Bölge Bilimi alanında ilerlemeleri ve çalıĢmaları
özendirmek, yürütmek ve desteklemek, bilimsel toplantılar
düzenlemek, bilimsel yayınlar yapmak,
 Türkiye‟den üye kuruluĢ olarak “Regional Science Association”a
katılmak, Türkiye‟yi bu birlik nezdinde temsil etmek,
 Birliğe üye diğer kiĢi, kurum ve kuruluĢlarla temas ve iliĢkiler kurmak
ve bunlarla, amaç ve imkânları içinde iĢbirliği yapmak,
 Bölgesel analiz için tasarlanan, araçlar, yöntemler ve kuramsal
çerçeveler üzerinde yoğunlaĢan çalıĢmaları özendirmek,
 Bölge Bilimi ile ilgili bilim dallarını analitik tekniklere özendirmektir.
Görüldüğü üzere, ülkemizde bölge konusuna coğrafyacılardan çok bölge
plancıları sahip çıkmıĢlar ve uluslar arası düzeyde ülkemizi temsil etmiĢlerdir.
Bu baĢarılarından dolayı kendilerini kutlamak gerekir. Her nedense
Türkiye‟deki coğrafyacılar bölge plancıları kadar bölgeye, dolayısıyla bölgesel
coğrafyaya gereken önemi vermemiĢlerdir. Hattâ, 1941 yılında büyük emekle
oluĢturulan coğrafi bölgelerin Türkiye Coğrafyası kitaplarından kaldırılmasını
isteyenler bile olmuĢtur. KiĢisel hırs ve çekiĢmeler yüzünden bilimsellikten
uzak bir yaklaĢımla 2002 yılına kadar üniversitelerde doçentlik
yükselmelerinde baĢvuru alanı olan “Bölgesel Coğrafya” ve “Türkiye
Coğrafyası” ne yazık ki doçentlik yükselmelerinde baĢvuru alanı olmaktan
çıkarılmıĢtır. Coğrafya biliminin sadece “Fiziki Coğrafya” ile “BeĢeri ve Ġktisadi
Coğrafya” anabilim dallarından ibaret olduğunu sanan bu geri zihniyet,
Bölgesel Coğrafya Anabilim Dalına ve onun bünyesinde özel bir konumda olan
Türkiye Coğrafyası Anabilim Dalı‟na büyük bir darbe vurmuĢtur. Bölgesel
coğrafyayı adeta kara listeye aldırıp, bilim sahnesinden silmeye çalıĢanları en
yakın komĢularımızdan baĢlayarak diğer ülkelerdeki üniversitelerin coğrafya
15
fakülteleri veya coğrafya bölümlerindeki bilimsel yapılanmayı incelemelerini
tavsiye etmekteyiz.7
Kaynak kullanımına bağlı olarak yaygınlaĢan mekânsal planlamaların
önem kazandığı günümüzde mekânın gerçek sahibi olan coğrafyaya duyulan
gereksinim daha da artmıĢtır. Eskiden beri yeryüzünü insan-doğal ortam
etkileĢimi bağlamında kendine konu edinen coğrafya, yeryüzünü çeĢitli
kriterlere göre mekânsal olarak sınıflamakta, sınırlandırılan bu mekânların
doğal ve sosyoekonomik yapısını araĢtırarak sentezci bir yaklaĢımla coğrafi
potansiyelini ortaya koymaktadır. Yeryüzünün çeĢitli kriterlere göre mekânsal
olarak sınıflanması ve sınırlandırılması, bölge kavramının ortaya çıkmasına yol
açmıĢtır. “Coğrafyada bölge kavramının belirgin Ģekilde gündeme gelmesi ve
bölge tanımlarının ortaya çıkması bölgesel coğrafyanın oluĢması ile paralellik
taĢımaktadır. BaĢka bir deyiĢle bölgenin tanımlanması, bölgesel analizler, bölge
sınırlarının belirlenmesine yönelik kriterlerin oluĢturulması çabaları, bölgesel
coğrafya çalıĢmalarının geliĢmesi ile baĢlamıĢtır.”8
Bölgesel coğrafya, betimselliğe verdiği önemi ampirik (deneye ve
gözleme dayalı) çalıĢmalara vermemesi yüzünden 19. yüzyılın ikinci yarısı ile
20. yüzyılın ilk yarısında sürekli olarak eleĢtirildi. 1950‟li yıllarda baĢlayan
“kantitatif coğrafya devrimi” hareketiyle eleĢtirilerin boyutu daha da sertleĢti.
Özellikle Amerikalı coğrafyacılardan George H.T. Kimble9 ile Alman asıllı
Fred K. Schaefer10 en acımasız eleĢtirilerde bulundular. Kantitatif coğrafya
devrimi ile mekânın ele alınıĢ biçimi değiĢikliğe uğramıĢtır. Bölgesel
coğrafyanın klasik betimsel yönteminde uygulanan “hangi olgu nerede?”
sorusu yerine “neden orada?” sorusu sorularak analitik çalıĢmalara ağırlık
verilmiĢtir. Kantitatif coğrafyada nedenselliğe ağırlık verildiği için istatistiksel
ve matematiksel yöntemler ile sorulara yanıtlar aranmıĢ, mekânsal olgular
somut modeller oluĢturularak açıklanmıĢ, geleceğe dönük tahminler
yapılmasına olanak verecek genel kuramlara, sistemlere ve yasalara ulaĢmak
hedeflenmiĢtir.11 Bu yaklaĢımla ilk olarak bölgesel ekonomik coğrafya ile
bölgesel jeomorfoloji konusunda çalıĢmalar yapılmıĢ ve bir paradigma olarak
bölgesel coğrafyada yeni bir çığır açılmıĢtır. Önemli üniversitelerin bölgesel
coğrafya kürsülerinde halen Dünya‟nın büyük bölgelerinin (Kuzey ve Güney
Amerika, Avrupa ve Asya kıtaları ile ülkeleri) ders olarak okutulması bölgesel
coğrafyanın popülaritesini ortaya koymaktadır..
7
http://univ.cc/geolinks/search.php
S.Ecemiş Kılıç-M.Mutluer (2004), Coğrafyada ve Bölge Planlamada Bölge Kavramının Karşılaştırmalı
Olarak İrdelenmesi. Ege Coğarfya Dergşisi, Sayı:13, s.19, İzmir.
9
Kimble, G.H.T. (1951): The Inadequacy of the Regional Concept, London Essays in Geography, edd. L.D.
Stamp and S.W. Wooldridge, pp. 1951-174.
8
10
- Schaefer, F.K. (1953): Exceptionalism in Geography: A Methodological Examination, Annals of the
Association of American Geographers, vol. 43, pp. 226-245.
-T.Şenyapılı (2004): İlhan Tekeli: Mesleki Yolculuğun Başlangıcında Kişisel Duruşunun Oluşumu
TMMOB.Planlama Dergisi Cilt:2004/4, Sayı:30, s.5
11
16
1990‟lı yıllara gelindiğinde yeni bir yaklaĢımla Ģehir ve bölge planlama
konuları da bölgesel coğrafya içinde yer almaya baĢladı. Türkiye‟nin aksine
yabancı ülkelerde bölgesel coğrafya son derece önemli bir alan haline gelmiĢ
olup seçkin üniversitelerin 525 biriminde bölge konusunda araĢtırmalar
yapılmaktadır.12 Türkiye‟de mimarlık ve mühendislik fakülteleri içinde yer alan
“ġehir ve Bölge Planlama Bölümleri”nin 12 ülkede coğrafya bölümleri
bünyesinde yer alması bölgesel coğrafyaya verilen önemin açık kanıtıdır.13
Avustralya (Australia)
James Cook University,
Department of Tropical Environment Studies and Geography
Location: Townsville
Research: Human,Physical,Regional,GIS
Additional: Marine and Coastal Conservation, Environmental Management, Urban and
Regional Planning in the Tropics
E-Mail: [email protected]
Belçika (Belgium)
Université Libre de Bruxelles,
Laboratoire de Géographie Humaine
Location: Brussels
Research: Human,Regional,GIS,Remote Sensing
Additional: Town and regional planning
E-Mail: [email protected]
Brezilya (Brazil)
Universidade Estadual Paulista - Rio Claro,
Planejamento Territorial e Geoprocessamento
Location: Rio Claro
Research: Human,Physical,Regional,GIS,Cartography
Additional: Urban end Regional Planning
E-Mail: [email protected]
Finlandiya (Finland)
University of Helsinki,
Department of Geography
Location: Helsinki
Research: Human,Physical,Regional,GIS,Cartography
Additional: Regional Planning
E-Mail: [email protected]
Almanya (Germany)
Free University of Berlin,
John-F.-Kennedy Institute for North American Studies, Dept. of Geography
Location: Berlin
Research: Human,Regional
Additional: urban geography, regional planning/development
E-Mail: [email protected]
Yunanistan (Greece)
12
-http://univ.cc/geolinks/search.php?dom=world&topic%5B%5D=Regional&combine=1&key=&mode
13
-http://univ.cc/geolinks/search.php
17
National Technical University of Athens,
Department of Geography
Location: Athens
Research: Human,Physical,GIS
Additional: Regional Planning
E-Mail: [email protected]
Ġsrail (Israel)
Ben Gurion University of the Negev,
Department of Geography and Environmental Development
Location: Beer Sheva
Research: Human,Physical,GIS,Remote Sensing
Additional: Political geography; urban and regional planning; arid zones
E-Mail: [email protected]
Litvanya (Latvia)
University of Latvia,
Faculty of Geography and Earth Science
Location: Riga
Research: Human,Physical,Cartography
Additional: Regional Planning and Local Development, Geomorphology and Quaternary
Geology
E-Mail: [email protected]
Ġsviçre (Switzerland)
University of St. Gallen, Research Institute of Economic Geography and Regional Planning
Location: St. Gallen
Research: Human
E-Mail: [email protected]
Amerika BirleĢik Devletleri (United States)
Indiana University of Pennsylvania,
Geography & Regional Planning
Location: Indiana, PA
Research: Human,Physical,Regional,GIS,Cartography,Remote
E-Mail: [email protected]
Virginia Commonwealth University,
Department of Urban Studies and Planning
Location: Richmond, VA
Research: Human,GIS ,Additional: urban and regional planning
E-Mail: [email protected]
West Chester University of Pennsylvania,
Department of Geography and Planning
Research: Human,Physical,GIS,Cartography
Additional: Urban & Regional Planning, Teacher Education, Population & Demography
E-Mail: [email protected]
23
3. BÖLGENĠN TANIMI VE MEKÂNSAL BOYUTLARI
3.1. Bölgenin Tanımı
Yeryüzünü sahip olduğu unsurlarla birlikte bütün halinde algılamak ve
tanıtmak pedagojik yönden mümkün olmamıĢtır. Bunu gidermek için
yeryüzünde doğal unsurlara ya da insanın sosyal, kültürel, ekonomik
etkinliklerine göre türdeĢ özellikli mekânlar belirlenerek sınırlandırılmıĢtır.
Yeryüzünün bu tür yaklaĢımlarla bölümlere ayrılması “bölge” kavramının
doğuĢunu sağlamıĢtır. Bu nedenle genel anlamda bölgeyi “sahip olduğu
unsurlara göre sınırlandırılmış genelde türdeş özellikli yeryüzü parçaları veya mekân
birimleri” Ģeklinde tanımlamak mümkündür.
Bu yeryüzü parçaları veya mekân birimleri, özündeki benzerliklerine
karĢın coğrafya ve bölge planlama disiplinleri tarafından farklı Ģekillerde
tanımlanmaktadır. Coğrafyada bölge daha çok belli bir mekândaki
benzerliklerin oluĢturduğu alansal bütünlük olarak algılanmaktadır. Bu
tanımlamada belli bir türdeĢlik aranmaktadır. Bu türdeĢlik tek bir unsurda
değil, pek çok unsurun bir arada ve belli bir uyum içinde bulunduğu çoklu bir
sistemdir. Coğrafyada bölge anlayıĢı zaman içinde değiĢmiĢtir. Geleneksel
olarak bölge kavramı doğal ve kültürel olaylar arasındaki iliĢkiye gönderme
yapar.”14 Ağırlıkları değiĢmekle birlikte doğanın insan ya da insanın doğa
üzerindeki etkilerinin mekânsal farklılıkları, dolayısıyla da bölgeyi oluĢturduğu
kabul edilir15. "Yeni bölgesel coğrafya" ise bölgeleri yalnızca bir sınıflandırma
yöntemi değil, süreçlerin gerçek bir ürünü olarak kabul etmektedir. Buradaki
bölge kavramı gelenekselden biraz daha farklıdır. Daha önceki bölge
kavramında egemen olan "toplumun doğayla sentezi" görüĢünün "insanla ilgili
özel süreçlerin bir kombinasyonu" görüĢüne dönüĢtüğü; tüm toplumsal hayatın
bölgeselleĢebileceği ve zaman-mekân bağlamında bölgeselleĢmenin sürekli
devam edeceği fikrinin ağırlık kazandığı görülmektedir.16
Bölge tanımlarında bölge türünün, bölgeyi oluĢturan unsurların ve
mekânsal boyutun mutlaka belirtilmesi gerekmektedir. Özellikle sözlüklerde
yer alan bölge tanımlarında farklı disiplinlerin bu hususlara fazlaca dikkat
edilmediği için bölgenin ne olduğu tam olarak anlaĢılamamaktadır. Bu konuda
en çarpıcı örnekleri Türk Dil Kurumu‟nun Büyük Türkçe Sözlüğü‟nde bulmak
mümkündür.17 Bu sözlükte yer alan çeĢitli disiplinlere ait bölge tanımları Ģu
Ģekildedir:
 “Sınırları idari, ekonomik birliğe, toprak, iklim ve bitki özelliklerinin
benzerliğine veya üzerinde yaşayan insanların aynı soydan gelmiş olmalarına
göre belirlenen toprak parçası, mıntıka.”( TDK Güncel Türkçe Sözlük )
S.Ecemiş Kılıç-M.Mutluer (2004), “Coğrafyada ve Bölge Planlamada Bölge Kavramının Karşılaştırmalı
Olarak İrdelenmesi”, Ege Coğarfya Dergşisi, Sayı:13, s.19, İzmir.
14
E.Tümertekin,-N. Özgüç, 2000. Coğrafya, Geçmiş, Kavramlar, Coğrafyacılar, İstanbul.
E.Tümertekin,-N. Özgüç, 1998. Beşeri Coğrafya, İnsan, Kültür, Mekan, İstanbul.
17
http://tdkterim.gov.tr/bts/?kategori=verilst&kelime=B%F6lge&ayn=tam
15
16
24
 “Bir kentin, bilinçli bir belgeleme yöneltisinin sonucu olarak, işleyim, tarım,
konut, yönetim, tecim vb. işlevleri için, düzentasarında ayrılmış alanlardan
herbiri.”( BSTS / Kentbilim Terimleri Sözlüğü 1980)
 “Bir ülkenin, doğal özellikleri, nüfus yapısı, kaynakları, çıkarları açısından
türdeşlik gösteren, bir bütün olarak tasarlanmasında yarar görülen
bölümü.” ( BSTS / Kentbilim Terimleri Sözlüğü 1980)
 “Sınırlandırılmış toprak parçası.” (BSTS / Tecim, Maliye, Sayışmanlık ve
Güvence Terimleri Sözlüğü 1972)
 “Belli özdeksel ve tinsel ekin öğelerinin göreli olarak türdeş kıldığı coğrafya
alanı.” (BSTS / Toplumbilim Terimleri 1975)
Bu tanımlarda farklı disiplinlerin bölgeyi nasıl algıladıkları açıkça
görülmektedir. Yeryüzünü insan-doğal ortam etkileĢimi kapsamında inceleyen
coğrafyanın bilimsel bakıĢ açısına göre bölgeyi Ģu Ģekilde tanımlamaktayız:
“Bölge, yeryüzünde, doğal ortam koşullarına, insan faaliyetleriyle ilgili sosyal,
kültürel ve ekonomik fonksiyonlara veya bunların sentezine göre belirlenerek
sınırlandırılan mekân birimleridir.”
Yukarıdaki tanımda belirtildiği üzere, bölgeler, yeryüzünün doğal
unsurlarına, insan faaliyetleriyle ilgili sosyal, kültürel ve ekonomik
fonksiyonlara ya da doğal unsurlarla beĢeri unsurların senteziyle ilgili olarak
belirlenmektedir. Buna göre bölgeleri doğal bölgeler, fonksiyon bölgeler ve
coğrafi bölgeler olmak üzere üç baĢlık altında toplamaktayız.
Ġleriki bölümlerde ayrıntılı Ģekilde ele alınacağı gibi doğal bölgeler, doğal
ortam koĢullarına (yer şekilleri-jeolojik yapı, iklim, hidrografya, toprak ve bitki örtüsü,
zoocoğrafik unsurlar, doğal afetler) göre her biri için ayrı ayrı belirlenen
bölgelerdir. Fonksiyon bölgeler, insanın doğal ortam içindeki sosyal, kültürel ve
ekonomik etkinliklerine (yerleşme, nüfus, yönetim, kültür, ekonomik faaliyet kolları,
istatistiksel veri toplama, planlama vb.) göre iĢlevsel olarak oluĢturulan bölgelerdir.
Coğrafi bölgeler ise hem doğal ortam koĢullarına hem de insan etkinliklerine
göre sentezci bir yaklaĢımla oluĢturulan kendi içinde farklılıkları olan heterojen
özellikli bölgelerdir. Doğal bölgelerle fonksiyon bölgeler tek unsura göre
belirlendikleri için bu bölgelerin bütününde benzeĢim oranı yüksek olmaktadır.
Coğrafi bölgeler doğal ve beĢeri unsurların bir araya gelmesiyle
oluĢturuldukları için bölge bütününde farklı özellikte mekânlar
bulunabilmektedir.
25
3.2. Bölgenin Mekânsal Boyutu
Doğal, fonksiyonel ve coğrafi bölgelerin mekânsal boyutu yeryüzünün
tümünden baĢlayarak, kıtaları, adaları, okyanusları, denizleri; kıtalar ve adalar
üzerindeki ülkeleri kapsamaktadır.
BÖLGELERĠN
MEKÂNSAL BOYUTU
KAPSAMI
KÜRESEL BOYUT
Dünya‟nın Ģekli, boyutları ve hareketleri nedeniyle
yeryüzünde oluĢan genel bölgelerdir. (Kutup bölgeleri,
ılıman kuĢak, tropikal kuĢak vb.)
KITASAL-OKYANUSAL
Kıtalar-adalar, okyanuslar ve denizlerde ortaya çıkan
doğal, fonksiyonel, coğrafi bölgeleri kapsar.
BOYUT
ÜLKESEL BOYUT
Kıtalar ve adaların devlet sınırlarıyla ayrılan bölümlerinde
(ülkelerde) ortaya çıkan doğal, fonksiyonel, coğrafi
bölgeleri kapsar.
3.2.1. Küresel Boyut
Yeryüzünün tümünü, baĢka bir deyiĢle Dünya genelini kapsayan bir
mekân boyutudur. Dünya‟nın Ģekli, boyutları ve hareketleri nedeniyle
yeryüzünde oluĢan matematik iklim kuĢakları ile sıcaklık
kuĢaklarının her biri baĢlı baĢına küresel bölgedir. Bu
kapsamda kuzey ve güney kutup noktaları ile 66o 33‟
paralel daireleri arasında kalan sahaya “Kutup
Bölgesi”; Ekvatoru ortaya alarak Yengeç ve Oğlak
Dönenceleri arasında kalan sahaya “Tropikal bölge”,
“Ekvatoral Bölge” ya da “Tropikal KuĢak” adı verilmesi
küresel boyutta bölge belirlenebileceğinin en güzel örneğidir.
Matematik iklim kuĢakları
Sıcaklık kuĢakları
26
Kuzey Kutup Bölgesi
3.2.2. Kıtasal-Okyanusal Boyut
Dünya yüzeyinin tümünü kapsayan küresel boyuttan sonra kıtasalokyanusal boyuta geçilmektedir. Bu boyutta, yerküredeki karaların ve su
alanlarının dağılıĢ düzeni etkili olmaktadır. Yeryüzünün iki ana unsuru olan
karaların (kıtalar-adalar) ve suların (okyanus-denizlerin) dağılım düzenleri ve
farklı özellikteki mekânsal boyutları aynı zamanda doğal bölgelerin oluĢumuna
da zemin hazırlamıĢtır.
Bilindiği üzere kıtalar, okyanuslarla birbirinden ayrılan büyük kara
parçalarıdır. Okyanus-deniz suları içinde yükselen irili ufaklı adalar yakınında
bulundukları kıtalara aittirler. Örneğin, Asya doğusunda Büyük Okyanus
içinde yer alan Sahalin, Kuril, Ryu-Kyu, Japon Adaları (Hokkaido, Hondo,
ġikoku, KiyuĢiyu), Ryu-Kyu, Tayvan, Filipinler; Güneydoğu Asya‟da GD Asya
Adaları (Sumatra, Cava, Borneo, Selebes, Sunda, Timor); Hint yarımadasının
GD ucundaki Sri Lanka (Seylan) adası; Doğu Akdeniz‟de Anadolu yarımadası
güneyindeki Kıbrıs adası Asya kıtasının; Madagaskar adası Afrika kıtasının;
Danimarka‟nın yönetimindeki Grönland adası ile Kanada kuzeyindeki irili
ufaklı adalar Kuzey Amerika kıtasının; Ġslanda, Ġrlanda, Büyük Britanya,
Spitzberg, Novaya Zemlya adaları Avrupa kıtasının parçalarıdır.
Yukarıda geçen kıta tanımını tekrar gözden geçirerek, kıtaların belirgin
özelliklerini Ģöyle sıralamak mümkündür:

Büyük kara parçası olmaları,

Aralarında okyanusların yer alması

Dar boğazlarla ve denizlerle birbirlerinden ayrılmaları
27

Birbirlerine daralan kara alanlarıyla (kıstaklarla) bağlanmıĢ
olmaları
Kıtalar ve adalar
(http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/7/77/Continental_models.gif)
Küresel, kıtasal – okyanusal (denizel) boyut
28
3.2.3. Ülkesel Boyut
Kıtalar ve adalar üzerinde siyasi nitelik taĢıyan devlet sınırlarıyla
sınırlandırılmıĢ mekanlar “ülke” olarak adlandırılmaktadır. Asya ve Avrupa
kıtaları (Avrasya) üzerinde yer kaplayan Türkiye Kuzey Amerika kıtası
üzerinde yer tutan Kanada, Amerika BirleĢik Devletleri, Meksika - Büyük
Britanya adasındaki Ġngiltere, Galler, Ġskoçya - Hispaniola adasındaki Haiti ve
Dominik - HonĢu, Hokkaido, KyuĢu ve ġikoku adaları üzerindeki Japonya gibi.
4. BÖLGE ÇEġĠTLERĠ VE SĠSTEMATĠK YAPILARI
Ġnsanın doğal ortamla karĢılıklı etkileĢim halinde bulunduğu yeryüzünü,
daha önce bahsettiğimiz gibi doğal ortama, sosyoekonomik ortama veya doğal
ortamla beĢeri ortamın sentezinden oluĢan coğrafi ortama göre bölgelere
ayırmak mümkündür. Buna göre bölgeler planlamadaki konusal yaklaĢıma
göre doğal bölgeler, fonksiyon bölgeler ve coğrafi bölgeler Ģeklinde üç ana
baĢlık halinde ele alınmaktadır.
Bölgelerin ortak sistematik yapısı
BĠRĠMLER
KAPSAM
Bölge
(Region)
Küresel, kıtasal veya ülkesel boyutta birinci derecede yapılan
bölge taksimatına göre elde edilen sınırlandırılmıĢ yeryüzü
parçalarından her biridir.
Alt bölge
Büyük bölgeler içinde farklı özellikleriyle birbirinden ayrılan
ikinci derecede sınırlandırılmıĢ yeryüzü parçalarıdır. Her
bölgelerde alt bölge ayrımı yapılmayabilir. Bu durumda
doğrudan bölümlere geçilir.
(Subregion)
Bölüm
(Division)
Alt bölgelerin veya alt bölgesi bulunmayan bölgelerin farklı
özellikleri nedeniyle birbirinden ayrılan sınırlandırılmıĢ
kısımlarıdır.
Yöre
Bölümlerin homojen özelliklere sahip kısımlarıdır.
(Landscape-District)
Kesim
(Subdistrict)
Alan
(Area)
Homojen nitelikli yörelerin kendi içinde ayrılan parçalarıdır. Her
yörede kesim ayrılmayabilir. Bu durumda doğrudan alana
geçilir.
En küçük mekân birimi, coğrafi bölgelerde ve fonksiyon
bölgelerde insanın yeryüzüyle etkileĢim halinde bulunduğu
birimlere (yerleĢim alanları ve yakın çevresine) karĢılık gelir.
29
30
4.1. Doğal Bölgeler
Yeryüzünde bütünüyle doğal faktörlerin karşılıklı etkileşimiyle meydana
gelen, sahip oldukları özellikleri itibariyle genelde bütünlük sağlayan büyük
alanlı ortamlara doğal bölge denilmektedir. Oğuz Erol’unda belirttiği gibi, kendi
içlerinde sahip oldukları özellikleri itibariyle bölümlere (alt bölgelere), yörelere
ve kesimlere ayrılabilmektedirler.18 Yeryüzü şekillerine, iklime, hidrografyaya,
doğal bitki örtüsüne, faunaya (hayvanlara), toprak örtüsüne ve doğal afetlere
göre oluşan doğal bölgeleri 19, şu şekilde ele almak mümkündür:
4.1.1 Jeomorfojenetik bölgeler
Yeryüzü Ģekillerine göre belirlenmiĢ doğal bölgelerdir. Örneğin,
ülkemizdeki Kuzey Anadolu Dağları, Konya ovası, Haymana Platosu, Toroslar,
Çukurova, Gediz Depresyonu vb. Kuzey Amerika kıtasındaki Kanada Kalkanı,
Kayalık Dağları, AppalaĢ Dağları, Büyük Ovalar, Missisipi Deltası, And
Dağları, Guyana ve Brezilya Platosu birer jeomorfolojik oluĢum olup,
jeomorfojenetik bölge kapsamında değerlendirilmektedirler.
1819
O.Erol, (1993) “Türkiye‟nin doğal yöre ve çevreleri”, Ege Coğrafya Dergisi, 7, 13-41.
- N.Tunçdilek, (1987) Geoekoloji’nin İlkeleri-Doğal Bölgeler, Ġstanbul Üniv. Yay., Ġstanbul.
31
4.1.2. Klimatik bölgeler (Ġklim bölgeleri)
Sadece yeryüzündeki iklim tiplerini esas alarak, benzer iklim
özelliklerinin hüküm sürdüğü sahaları içine alan doğal bölgelerdir. Ülkemizin
iklim bölgeleri, iklim konusunda uzmanlaĢmıĢ coğrafyacılar (klimatologlar)
tarafından araĢtırılarak belirlenmiĢ olup, birbirinden farklı özellikte olan bu
iklim bölgelerinin (Nemli Akdeniz Ġklimi, Yarı Nemli Akdeniz Ġklimi,
Karadeniz Ġklimi, Yarı Nemli Marmara iklimi, Yarı Kurak Ġç Anadolu Ġklimi,
Yarı Kurak Güneydoğu Anadolu Ġklimi, Karasal Doğu Anadolu Ġklimi
bölgeleri) sınırları haritalar üzerine iĢlenmiĢtir. 20
Mevcut uygulamalarda iklim bölgelerine göre doğrudan bölge planlama
çalıĢmaları yapılmadığını gözlemekteyiz. Ancak, planlama için seçilen
bölgelerin hangi iklim bölgesinin veya bölgelerinin etki sahası içinde
bulunduğunun tespitinde iklim bölgelerinden yararlanılmaktadır. Örneğin
genelde karasal iklim bölgesi içinde yer alan Doğu Anadolu Coğrafi Bölgesinde
bir mülki idare bölgesi olan Iğdır Ġli‟nin idari sahasının büyük bir kısmında
(Iğdır Ovası‟nda) Akdeniz iklimi farklı özellikte mikro klima alanı
oluĢturabilmektedir.
Türkiye Ġklim Bölgeleri (Asaf Koçman)
4.1.3. Hidrografik bölgeler
Hidrografik Ģartlara göre oluĢmuĢ doğal bölgelerdir. Okyanuslar,
denizler, göller ve akarsular beslenme alanlarıyla birlikte ele alındığında her
biri için ayrı bir hidrografik bölge ortaya çıkmaktadır. Dünyadan ve
20
- A.Koçman, (1993) Türkiye İklimi. Ege Üniv. Edebiyat Fak. Yay., Ġzmir, 75-81.
32
ülkemizden örnek verecek olursak, Amazon Havzası, Missisipi Havzası, Van
Gölü Havzası, Tuz Gölü Havzası, YeĢilırmak Havzası hidrografik doğal bölge
durumundadırlar. Bölge planlamada bir akarsu veya göl havzası çalıĢma alanı
(planlama bölgesi) olarak seçilebilmektedir. Örneğin “YeĢilırmak Bölgesi” veya
“YeĢilırmak Havzası” gibi adlandırmalarla, YeĢilırmak‟ı besleyen bütün kollar
ve bunların üzerinde aktıkları alanların bütünü vurgulanmaktadır. Buna göre
YeĢilırmak‟ın bir ağacın gövdesini ve dallarını andıran drenaj ağının diğer
akarsuların drenaj ağı ile olan sınırı (ana su bölümü çizgisi) YeĢilırmak
Havzasının bölge sınırını meydana getirmektedir. ĠĢte bu sınırlar içinde kalan
alanların tamamı bir hidrografik bölge oluĢturmaktadır. Planlamada bu sınırlar
içindeki sahaların bütünü ele alınmalı ve gerekli olan çalıĢmaların hepsi
yapılmalıdır.
Türkiye’nin Hidrografik Bölgeleri
Özellikle son yıllarda olumsuz çevresel etkiler nedeniyle akarsuların ve
göllerin kirlenmesi çok sayıda sorunları da beraberinde getirmektedir. Coğrafi
ve ekolojik sorunların birlikte giderilebilmesi için yapılan bölge planlama
çalıĢmalarında göl ve bataklıklar (sulak alanlar) ile akarsu havzaları
güncelliklerini sürdürmektedirler.
4.1.4. Floristik bölgeler (Bitki Bölgeleri)
Yeryüzünde iklimin, yükseltinin, bakı Ģartlarının ve toprak örtüsünün
kontrolünde geliĢen doğal bitki örtüsü, özellikleri itibariyle birbirinden ayrılan
büyük alanlı bölgeler oluĢturmaktadır. Global ölçekte yeryüzünde 6 floristik
âlem (Holarktis, Neotropis, Palaeotropis, Australis, Antarktis, Capensis) tespit
edilmiĢ olup bu büyük floristik bölgeler alanları daha küçük olan flora
33
bölgelerine, onlar da flora bölümlerine ve yörelerine ayrılırlar. 21 Holarktik bitki
âleminin içinde yer alan ülkemiz sadece bu büyük flora âleminin değil, konumu
gereği aynı zamanda komĢu flora âlemlerinin de etkisi altında bulunmaktadır.
Bu nedenle Türkiye zengin bir flora çeĢitliliğine sahip olup, buna bağlı olarak
Akdeniz florası, Paloboreal orman florası, Turan-Önasya florası gibi floristik
bölgelere ayrılmaktadır.
Dünya’nın floristik bölgeleri ve kapsadığı alanlar
(S.Erinç Vejetasyon Coğ.s.112)
4.1.5. Fauna bölgeleri (Zoocoğrafik bölgeler)
Zoocoğrafîk koĢullar altında benzer özelliklere sahip hayvan
topluluklarının oluĢturduğu doğal bölgelerdir. Özellikle, eko turizm, doğal
hayatı koruma ve avcılık konularıyla ilgili olarak yapılacak planlamalarda
fauna bölgeleri büyük önem taĢımaktadır.
21-S.Erinç,
(1977) Vejetasyon Coğrafyası, Ġstanbul Üniv. Coğrafya Ens. Yay., Ġstanbul,111-136.
34
Dünya’nın fauna (zoocoğrafik) bölgeleri ve kapsadığı alanlar
http://encarta.msn.com/media_461536032/Zoogeographic_Regions.html)
4.1.6. Pedojenetik bölgeler (Toprak bölgeleri)
Bir deri gibi yeryüzünü kimi yerde kalın, kimi yerde ince bir örtü
Ģeklinde saran toprak örtüsü, oluĢum özelliklerine ve diğer niteliklerine göre
farklı tipte toprak bölgelerinin meydana gelmesini sağlamaktadır. Toprağa
dayalı arazi kullanımının tespitinde ve planlanmasında toprak bölgelerinden
yararlanılmaktadır.
4.1.7. Doğal afet bölgeleri
Doğal ortamda meydana gelen ve insanın canı, malı ve etkinlikleri
üzerinde büyük ölçüde olumsuzluklar yaratan doğal faaliyetlerin etkin olma
durumuna göre belirlenmiĢ doğal bölgelerdir. Deprem, heyelan, kasırga, çığ,
sel, taĢkın ve volkanizmaya bağlı afet bölgeleri gibi. Ne zaman meydana
geleceği önceden kestirilemeyen doğal afetlerin insan üzerindeki olumsuz
etkilerini azaltmak için yapılan planlama çalıĢmalarında doğal afet riski taĢıyan
bölgelerin öncelikli olarak coğrafi yönden incelenmesi gerekmektedir.
35
4.2. Fonksiyon Bölgeler
Ġnsanın yeryüzüne ayak bastığı günden baĢlayarak günümüze kadar
edindiği bilgi birikimi, deneyimleri ve davranıĢ biçimlerine (= kültürel yapıya)
bağlı olarak doğal ortam içinde tesis ettiği sosyoekonomik ortam (=beĢeri veya
kültürel ortam), insan faaliyetlerinin durumuna ve geliĢmiĢlik düzeyine göre
yeryüzünde farklı nitelikte iĢlevsel bölgelerin ayrılmasını sağlamıĢtır. ĠĢte
yerleĢim durumuna, nüfusa, hammadde üretimi, sanayi ve hizmet üretimine
bağlı olarak yeryüzünde meydana gelen bölgelere sosyoekonomik bölgeler
denilmektedir. Bu bölgeler insan faaliyetlerinin türlerine göre iĢlevsel biçimde
tasnif edildiği için aynı zamanda fonksiyonel bölgeler Ģeklinde de
adlandırılmaktadırlar. Sosyoekonomik bölgeleri kendi içinde yerleĢim bölgeleri,
nüfus bölgeleri, kültür bölgeleri, hammadde üretim bölgeleri, sanayi bölgeleri,
yönetim-hizmet bölgeleri, plan bölgeler ve istatistik bölgeler Ģeklinde 8 alt
baĢlık halinde ele almak mümkündür:
4.2.1. YerleĢim bölgeleri
Ġnsanların yeryüzünde yaĢam alanı olarak oluĢturdukları yerleĢmelerin
bütünü küresel anlamda en büyük yerleĢim bölgesini yani ökümeni
oluĢturmaktadır. Bölgesel planlamada yerleĢim bölgelerinin ele alınıĢı genelde
ve özelde olmak üzere iki kategoride değerlendirilmelidir.
Genel yaklaĢımla yapılan bölge ayrımında yerleĢmelerin yeryüzündeki
coğrafi dağılıĢları yani sıklık ve seyreklik durumu etkili olmaktadır. Bu durumu
Ģu örnekle açıklayacak olursak, “Doğu Karadeniz Coğrafi Bölgesinin kıyı
kuĢağı en yoğun yerleĢim bölgelerimizden biridir.” cümlesiyle Doğu Karadeniz
36
Coğrafi Bölgesindeki kıyı kuĢağının yerleĢmeler için en uygun jeomorfolojik
birim olduğu ve bu nedenle kıyı kuĢağının yoğun bir yerleĢim bölgesi olduğu
vurgulanmaktadır. Bu tarz yaklaĢımla yapılan bölge ayrımında, yerleĢim
bölgesi olarak nitelendirilen kıyı kuĢağında yer alan yerleĢmelerin ne tür
yerleĢmeler olduğu fazlaca önem taĢımamaktadır. Burada önemli olan husus
kıyı kuĢağının doğal coğrafya koĢullarının kontrolünde yoğun bir yerleĢim
bölgesi oluĢturabilecek fonksiyona sahip olmasıdır.
YerleĢmeleri genel fonksiyonları ve ayrıntıdaki alansal fonksiyonları
bakımından özele indirgeyerek sahip oldukları niteliklerine göre tasnif edecek
olursak, farklı türde yerleĢim bölgeleri elde edilmektedir. Coğrafyacıların
yadırgayarak yaklaĢtıkları bu tür bölge ayrımında geniĢ alanlı bölge
yaklaĢımları ortadan kalkarak daha dar alanlı bölge yaklaĢımları egemen
olmaktadır. Örneğin: “Türkiye‟nin kentsel ve kırsal yerleĢim bölgeleri” Ģeklinde
bir ifadeyle ülkemizdeki Ģehirler ve kasabalar ile kır yerleĢmelerinin (köy
yerleĢmeleri, mezra, kom, dam, ağıl, yayla yerleĢmeleri vb.) yoğun olarak
bulunduğu sahalar akla gelmektedir.
Türkiye‟deki yerleĢmeleri Ģehirlerin, kasabaların ve kırsal yerleĢmelerin
ülke sathında yoğunlaĢtıkları dar alanlı bölgeleri coğrafyacılar kuĢak, zon, saha
veya alan Ģeklinde adlandırmaktadırlar. Örneğin, Ġstanbul, Ankara, Ġzmir gibi
büyük Ģehirlerimizin iĢgal ettikleri yerleĢim arazisinin bütününe “Metropoliten
alan”, Bolkar, Canik, Kaçkar Dağlarındaki yayla yerleĢmelerinin bulunduğu
jeomorfolojik birimlere “yaylalar kuĢağı” veya “yaylalar zonu” denilmektedir.
Coğrafyacılar tarafından kuĢak, zon, saha, alan Ģeklinde isimlendirdikleri
ünitelerin planlamayla ilgili diğer disiplinler tarafından “bölge” olarak
nitelendirilmesi tartıĢma konusu olmaktadır.
Özellikle büyük Ģehirler sahip oldukları fonksiyonları nedeniyle
çevrelerindeki diğer yerleĢmelerde yaĢayan insanları kendilerine çekerek bir
cazibe merkezi haline gelmektedirler. ĠĢte, coğrafi konumu ve taĢıdığı
fonksiyonları sebebiyle cazibe merkezi durumunda olan Ģehirlerin etki sahaları
içinde kalan alanlara polarize bölge denilmektedir.22
Bir Ģehrin veya kasabanın planlama için bütün halinde bir bölge olarak
ele alınması bir ölçüde olumlu karĢılanabilir. Ancak, bir Ģehrin içinde çok yerde
birbiriyle iç içe giren ve daha küçük alanlı olarak yer kaplayan oturma,
barınma, pazarlama-ticaret, sanayi, eğitim-kültür, sağlık, rekreasyon-turizm,
ulaĢtırma-iletiĢim, yönetim vb. fonksiyon alanlarının oturma bölgeleri, sanayi
bölgesi, eğitim-kültür vb. bölgeleri Ģeklinde takdim edilmesini hatalı bir
yaklaĢım olarak nitelendirmekteyiz.
YerleĢim bölgelerinin bölgesel lokasyonu ve sınırlarının tespiti üzerinde
öncelikli olarak coğrafi ve mülki idari bölgelerinin durumu etkili olmaktadır.
YerleĢim planlamalarında görev alan uzman coğrafyacılar (Ģehir coğrafyacıları,
kırsal yerleĢim coğrafyacıları) yerleĢimle ilgili bölge ayrımını çok yönlü olarak
22
- Z.Dinler, (2001) Bölgesel İktisat. S.80-87
37
ele aldıkları için ortaya çıkacak muhtemel engelleri kolayca aĢabilmektedirler.
Bu nedenle yerleĢim konusuyla doğrudan ilgili olan Ģehir ve bölge planlama
çalıĢmalarında uzman coğrafyacılara yer verilmelidir.
4.2.2. Nüfus bölgeleri
Yeryüzünde yaĢayan insanların bulundukları yerlere ve zamana göre
sayıları nüfus olarak tanımlanmaktadır. Nüfus doğrudan yerleĢim alanları ve
ekonomik faaliyet sahalarıyla iliĢkilidir. Yeryüzünün nüfus barındıran
kesimlerinin bilimsel esaslar kapsamında tespit edilerek haritalanması
sonucunda sık nüfuslu bölgeler, seyrek nüfuslu bölgeler Ģeklinde global bir
ayrım yapılmaktadır. Yeryüzündeki nüfusu ayrıntıda ırk, dil, din, cinsiyet, yaĢ,
meslek vb. niteliklerine göre ele alarak bunlara göre de bölge haritaları
oluĢturulabilmektedir.
4.2.3. Kültür bölgeleri
Ġnsan topluluklarının sahip oldukları sosyoekonomik nitelikleri (ırk, dil,
din, folklor vb.) itibariyle etkileĢim halinde bulundukları ortamlarla
bütünleĢerek oluĢturdukları farklı kültürel değerler yeryüzünde kültür
bölgelerinin ayrımını sağlamıĢtır. Kıtasal ölçekte birer kültür bölgesi olan
“Anglo Amerika” ile “Latin Amerika” bu durum için en tipik örneği
oluĢturmaktadırlar. Anglo Amerika, Kuzey Amerika kıtasında Anglo-Sakson
kültürüne bağlı toplumların çoğunlukta bulunduğu Kanada ve Amerika
BirleĢik Devletleri‟ni kapsadığı halde; Latin Amerika, A.B.D.‟nin güneyinde
Meksika‟dan baĢlayıp, Orta ve Güney Amerika‟yı içine alan geniĢ bir kıtasal
bölgeyi içine almaktadır. Kıta ölçeğinde büyük alanlı alanlar kaplayan kültür
bölgeleri, ülke ölçeğinde daha küçük alanlı olabilmektedirler. Ülkemizin
folklorik (halk müziği, halk oyunları vb.) çeĢitliliğine göre ayrılan bölgeler ve
yöreler bu durum için en güzel örneği oluĢturmaktadır.
4.2.4. Hammadde üretim bölgeleri
Fonksiyon olarak hammadde üretimiyle ilgili ekonomik faaliyetlere
(tarım, hayvancılık, ormancılık, avcılık, madencilik) göre oluĢan bölgelerdir.
-Tarım Bölgeleri
Ülke genelinde tarım arazisinin niteliğine, yürütülen tarımsal faaliyet
türlerine ve yetiĢtirilen tarım ürünlerine göre oluĢturulan bölgelerdir.
-Hayvancılık Bölgeleri
BüyükbaĢ-küçükbaĢ
hayvancılık,
kümes
hayvancılığı,
arıcılık,
ipekböcekçiliği ve kültür balıkçılığı yapılan alanların yoğunluğuna göre
Ģekillenen bölgelerdir.
38
-Ormancılık Bölgeleri
Ekonomik yönden yararlanmaya elveriĢli olan ve olmayan orman
alanları, koruma ve geliĢtirme amacıyla bölgelemeye tabi tutulmaktadırlar.
Orman Bakanlığı tarafından oluĢturulan orman bölgeleri bu durum için örnek
oluĢturmaktadır.
-Avcılık Bölgeleri
Kara ve su ortamlarında yaban hayatı içinde yaĢamakta olan; eti, derisi,
kemiği, zehri vb. için avlanan hayvanların bütünüyle yok edilmelerini önlemek
maksadıyla oluĢturulan avlanma bölgeleridir. Daha önce de belirttiğimiz gibi
doğal bölgeler içinde yer alan fauna bölgeleriyle fonksiyon bölge durumundaki
avlanma bölgeleri birbirleriyle çakıĢmaktadır.
-Toplayıcılık Bölgeleri
Doğal ortamda bulunan hammaddelerin bir kısmı insanlar tarafından zor
koĢullarda toplanarak elde edilmekte değerlendirilmekte ve ekonomik kazanç
sağlanmaktadır. ĠĢte yeryüzünde toplayıcılık faaliyetinin yoğun olduğu bu
mekânlara toplayıcılık bölgeleri denilmektedir.
-Madencilik Bölgeleri
Ülke genelinde maden yataklarının bulunduğu alanlar, çıkartılan
madenin türüne göre değiĢik adlar verilerek (Zonguldak Kömür Havzası,
Raman Petrol Bölgesi gibi) bölgelemeye tabi tutulmaktadırlar.
4.2.5. Sanayi bölgeleri
ĠĢledikleri ve ürettikleri ürünler bakımından birbiriyle iliĢkili olan sanayi
tesislerinin (fabrikalar, atölyeler) bir araya gelerek oluĢturdukları “organize
sanayi bölgeleri” ülke ölçeğinde geniĢ arazi parçaları üzerinde yer tuttukları
için fonksiyonel bakımdan “sanayi bölgesi” sıfatını hak etmektedirler. Bir
Ģehrin içinde küçük alanlar halinde yer tutan ve genelde atölyelerden oluĢan
sanayi sitelerinin veya tek baĢına bir fabrika alanının “sanayi bölgesi” olarak
nitelendirilmesini hatalı bir yaklaĢım olarak değerlendirmekteyiz. Bu gibi
küçük sanayi alanları bir Ģehrin içinde yer alıyorsa, fonksiyonel bakımdan
“sanayi alanları” Ģeklinde adlandırılmalıdırlar.
•Yönetim - hizmet bölgeleri
Hizmet sektörü içinde yer alan yönetim, eğitim, sağlık, ulaĢtırma-iletiĢim,
pazarlama-ticaret, güvenlik, barınma-eğlence, rekreasyon-turizm faaliyetleriyle
ilgili olarak oluĢan fonksiyonel bölgelerdir.
Devlet sınırlarıyla kuĢatılan ve coğrafi mekâna karĢılık gelen geniĢ alanlı
bir ülke arazisinin bütününü hiçbir bölümleme yapmadan yönetmek mümkün
değildir. ĠĢte, devletin ülke arazisini kolay bir biçimde yönetmek, hizmetlerin
yurt sathında yayılıĢını sağlamak ve denetimini yapmak için yasalara bağlı
kalarak oluĢturduğu yönetim bölgelerine “mülki idare bölgeleri”
39
denilmektedir. Bu terim içinde yer alan “mülk” sözcüğü, devletin yönetimi
altındaki ülke arazisine karĢılık gelmektedir. Bir ülkenin yasalar çerçevesinde
yapılan idarî taksimatına göre elde edilen yönetim alanlarına idarî bölge, idarî
bölüm, idarî ünite veya idarî alan denilmektedir.
ġehir ve kasaba yerleĢmelerinde yerel yönetim görevi yapan
belediyelerin hizmet alanlarının bütünü kendi içinde çeĢitliliğe sahip fonksiyon
bölge niteliği taĢımaktadırlar. Bu itibarla belediyelere ait hizmet bölgeleri
ifadesi kullanılmıĢtır. Belediye sınırlarıyla belirlenen bu yerel yönetim bölgeleri
aynı zamanda bir Ģehrin veya kasabanın yerleĢim alanıyla çakıĢmaktadır.
Özellikle bünyesinde büyük Ģehir belediyesi bulunan Ģehirlerimizde belirgin bir
semtleĢme meydana geldiği için, semtlerde kurulan belediyelerin hizmet
verdikleri alanların sınırları aynı zamanda belediyelerin bölge sınırlarını
oluĢturmaktadır.
Bazı kamu kurumlarının ülke sathında yürüttükleri veya yürütmeyi
planladıkları hizmetlerin daha verimli ve kontrollü bir biçimde yürütülmesini
sağlamak maksadıyla kurumsal yönden kendi bakıĢ açılarına göre
oluĢturdukları bölgelere “Kamu Kurumlarının Hizmetleriyle Ġlgili Yönetim
Bölgeleri” adını vermek mümkündür. Ülke içinde hizmet bölgeleri bulunan
devlet kurumlarından en önemlileri Ģunlardır: Devlet Ġstatistik Enstitüsü,
Karayolları Genel Müdürlüğü, Devlet Su ĠĢleri Müdürlüğü, Devlet Meteoroloji
ĠĢleri Genel Müdürlüğü, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Orman Genel
Müdürlüğü, Asker Alma Dairesi BaĢkanlığı, Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri
Birliği, Toprak Mahsulleri Ofisi. Bu bölgelerin birbiriyle yakından iliĢkili
olanlarının bile uyuĢmaması, ülke sathında tutarsız bir bölge ayrımı yapıldığını
göstermektedir.
4.2.6. Plan bölgeler
Bölgesel politikayı uygulamakla görevli yönetimin yetki alanı içinde
kalan sahalara plan bölge denilmektedir. 23 Ülkemizde genelde coğrafi bölge adı
kullanılarak düzenlenen Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP), Doğu Anadolu
Projesi (DAP) ve Doğu Karadeniz Bölgesi Projesi (DOKAP)‟ne ait planlama
bölgelerinin coğrafi bölge sınırlarına uyulmadığı görülmektedir. “Proje bölgesi”
veya “plan bölge” olarak adlandırılan bu bölgelerin oluĢumunda da il alanları
baz alınmıĢ olup, iller idari sınırları içindeki arazinin hangi coğrafi bölgelerde
yer tuttuğuna bakılmaksızın bütünüyle planlama bölgesi içine dahil
edilmiĢlerdir.
23
- Z.Dinler, (2001)- Bölgesel İktisat. S.87
40
Türkiye’nin Plan Bölgeleri (Kaynak:DPT)
•Ġstatistik bölgeleri
Ülkelerin kalkınması için gerekli olan planlamaların yapılabilmesi,
sağlıklı ve düzenli tutulan istatistiklerle mümkündür. Ġstatistik verilerin
kaynağını oluĢturan coğrafi mekânlara göre devlet yönetimleri tarafından
bilimsel esaslara göre istatistik bölgeleri belirlenmektedir. Avrupa Birliği
ülkelerinin çoğunda istatistik bölgeler genelde hem coğrafi, hem de idari
bölgelerle uyumlu olup, yapılan çalıĢmalarda elde edilen sonuçlar birbirini
tamamlar niteliktedir. Türkiye‟de ise durum çok farklıdır. Ülkemizde coğrafi
bölge adı kullanıldığı halde, coğrafi bölge sistematiğiyle pek ilgisi olmayan bir
istatistik bölge ayrımı bulunmaktadır.
Ülkemizin sosyoekonomik yapısıyla ilgili her türlü istatistik veriyi elde
etme iĢi yasayla kendisine verilen Türkiye Ġstatistik Kurumu (Devlet Ġstatistik
Enstitüsü), bölgesel istatistiklerin toplanması, geliĢtirilmesi, bölgelerin
sosyoekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel politikaların çerçevesinin
belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel Ġstatistik Sistemine uygun
karĢılaĢtırılabilir istatistikî veri tabanı oluĢturulması amacıyla ülke çapında
Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması yapmıĢtır. 22 Eylül 2002 tarihli
2002/4720 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile “Avrupa Birliği Bölgesel Ġstatistik
Sistemi (NUTS=Nomenclature of Territorial Units for Statistics)” adıyla
yürürlüğe koyulan Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırmasında iller tek
baĢlarına "Düzey 3" olarak tanımlanmıĢ; ekonomik, sosyal ve coğrafi yönden
benzerlik gösteren komĢu iller ise bölgesel kalkınma planları ve nüfus
büyüklükleri dikkate alınarak "Düzey 2" ve "Düzey 1" olarak gruplandırılmak
suretiyle hiyerarĢik Ġstatistikî Bölge Birimleri Sınıflandırması yapılmıĢtır.
Ġstatistikî bölge birimlerinin kolay kavranması için sistemin tabandan
baĢlayarak ele alınması daha doğru olacaktır.
41
“Düzey I” olarak belirlenmiĢ Türkiye’nin Büyük Ġstatistik Bölgeleri
"Düzey 3", mevcut mülki idari bölünüĢ içindeki 81 adet ili
kapsamaktadır. Her ilin idari alanı içindeki saha bir “Ġstatistikî Bölge Birimi”
kabul edilmiĢtir.
“Alt istatistik bölgeler” Ģeklinde isimlendirdiğimiz “Düzey 2” ler, merkez
seçilen ilin adı altında birbirine komĢu değiĢik sayıdaki il alanının (Düzey 3‟ün)
gruplanmasıyla oluĢturulmuĢtur. Bu sisteme göre Türkiye 26 alt bölgeye
ayrılmıĢtır: 1-Ġstanbul, 2-Tekirdağ, 3-Balıkesir, 4-Ġzmir, 5-Aydın, 6-Manisa, 7Bursa, 8-Kocaeli, 9-Ankara, 10-Konya, 11-Antalya, 12-Adana, 13-Hatay, 14Kırıkkale, 15-Kayseri, 16-Zonguldak, 17-Kastamonu, 18-Samsun, 19-Trabzon,
20-Erzurum, 21-Ağrı, 22-Malatya, 23-Van, 24-Gaziantep, 25-ġanlıurfa, 26Mardin.
“Büyük istatistik Bölgeler” olarak nitelendirdiğimiz "Düzey 1" ler, alt
istatistik bölgelerinin (Düzey 2‟lerin) gruplandırılması sonucu belirlenmiĢ olup,
toplam 12 adettir: 1-Ġstanbul, 2-Batı Marmara, 3-Ege, 4-Doğu Marmara, 5-Batı
Anadolu, 6-Akdeniz, 7-Orta Anadolu, 8-Batı Karadeniz, 9-Doğu Karadeniz, 10Kuzeydoğu Anadolu, 11-Ortadoğu Anadolu, 12-Güneydoğu Anadolu.
42
Türkiye’nin Ġstatistik Bölgeleri
DÜZEY 1
BÜYÜK ĠSTATĠSTĠK
BÖLGELER
ĠSTANBUL
BATI MARMARA
EGE
DOĞU MARMARA
BATI ANADOLU
AKDENĠZ
ORTA ANADOLU
DÜZEY 2
ALT ĠSTATĠSTĠK
BÖLGELER
ĠSTANBUL
DÜZEY 3
ALT ĠSTATĠSTĠK BÖLGELERĠ
OLUġTURAN ĠLLER
Ġstanbul
TEKĠRDAĞ
BALIKESĠR
ĠZMĠR
AYDIN
MANĠSA
BURSA
Tekirdağ, Edirne, Kırklareli
Balıkesir, Çanakkale
Ġzmir
Aydın, Denizli, Muğla
Manisa, Afyon, Kütahya, UĢak
Bursa, EskiĢehir, Bilecik
Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu,
Yalova
Ankara
Konya, Karaman
Antalya, Isparta, Burdur
Adana, Mersin
Hatay, KahramanmaraĢ, Osmaniye
Kırıkkale, Aksaray, Niğde,
NevĢehir, KırĢehir
Kayseri, Sivas, Yozgat
Zonguldak, Karabük, Bartın
Kastamonu, Çankırı, Sinop
Samsun, Tokat, Çorum. Amasya
Trabzon, Ordu, Giresun,
Rize, Artvin, GümüĢhane
Erzurum, Erzincan, Bayburt
Ağrı, Kars, Iğdır, Ardahan
Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli
Van, MuĢ, Bitlis, Hakkâri
Gaziantep, Adıyaman, Kilis
ġanlıurfa, Diyarbakır
Mardin, Batman, ġırnak, Siirt
KOCAELĠ
ANKARA
KONYA
ANTALYA
ADANA
HATAY
KIRIKKALE
BATI KARADENĠZ
KAYSERĠ
ZONGULDAK
KASTAMONU
SAMSUN
DOĞU KARADENĠZ
TRABZON
KUZEYDOĞU
ANADOLU
ERZURUM
AĞRI
MALATYA
VAN
GAZĠANTEP
ġANLIURFA
MARDĠN
ORTADOĞU ANADOLU
GÜNEYDOĞU
ANADOLU
(Kaynak: 22 Eylül 2002 tarih ve 24884 sayılı Resmi Gazete)
43
4.3. Coğrafi Bölgeler
Yeryüzünde doğal ve beĢerî (sosyoekonomik) özellikleri yönünden
genelde bir bütünlük sağlayan büyük mekânlardır. Bir anlamda doğal
bölgelerle sosyoekonomik (fonksiyon) bölgelerin sentezi olan coğrafi bölgeler,
doğal bölgeler üzerinde insan faaliyetlerinin etkisiyle Ģekillendikleri için, yalın
haldeki doğal bölgelerden daha renkli bir yapıya sahiptirler. Doğal bölgeler
ortak özellik taĢıyan tek bir doğal unsura göre tayin edildikleri halde, coğrafî
bölgeler genelde benzer özelliklere sahip olan doğal ve sosyoekonomik
unsurlara göre belirlenmektedir. Coğrafî bölgelerin kapsadıkları alanların
bütününde aynı özellikleri görmek mümkün olmadığı için, ayrıntıda farklı
özelliklere sahip olan alt bölgelere, bölümlere, yörelere, kesimlere ve alanlara
ayrılmaktadırlar.
Bölge  Alt Bölge
 Bölüm 
Yöre

Region Sub-region  Division District 
Kesim
Alan
Sub-district  Area
Bir büyük coğrafî bölge içinde doğal ve beĢerî özellikleri yönünden
farklılık gösteren küçük bölgelere alt bölge (sub-region), bir alt bölge içinde
doğal ve beĢerî özellikleri itibariyle genel özelliklere sahip ünitelere coğrafî
bölüm, coğrafi bölüm içinde doğal ve beĢerî özellikleri itibariyle belirgin
özelliklere sahip coğrafî ünitelere ise coğrafî yöre denilmektedir. Yöreler sahip
oldukları doğal ve beĢerî özellikler bakımından genelde bütünlük gösteren en
küçük coğrafî mekânlar olup, kendi içinde kısmen çok küçük farklılıklar
gösterebilmektedirler. Bu yüzden yöreler kesimlere, kesimler de alanlara
ayrılırlar. Kesim, yörenin kendi içindeki farklı kısımları olup, yeryüzünün
geometrik anlamdaki parçalarıdır.24 Bir coğrafi bölge içindeki sistematik yapıyı
Ģu örnekle gösterebiliriz:
Büyük
coğrafi bölge
Alt
Karadeniz Bölgesi
coğrafi
Orta Karadeniz Bölgesi
bölge
Bölüm
Kıyı kuĢağı bölümü
Yöre
ÇarĢamba ovası
Kesim
YeĢilırmak‟ın batısında kalan
kesim
24
- P.E. James,- C.F.Jones, 1954: 22
44
Alan
Dikbıyık ve yakın çevresi
Orta Karadeniz bölgesinde Canik Dağları kuzeyindeki kıyı kuĢağı bölümü
Orta Karadeniz bölgesinin kıyı kuĢağı bölümünde yer alan ÇarĢamba ovası yöresi
(Kaynak HGK.)
45
Karadeniz bölgesinde Orta Karadeniz Bölgesinin kıyı bölümü içinde
sahip olduğu coğrafi niteliklerine göre ayrı bir yöre oluĢturan ÇarĢamba ovası,
YeĢilırmak ile iki kesime (batı kesim, doğu kesim) ayrılmaktadır. Bölge
sistematiğinin en küçük birimini oluĢturan alanlar, kesimlerin küçük parçaları
olup doğrudan yaĢam alanlarına tekabül eden yerleĢim alanlarını ve bunların
yakın çevresini oluĢturmaktadır. Yukarıda verdiğimiz örneğe dayalı olarak
ÇarĢamba ovasının batı kesimindeki Dikbıyık kasabası, bir yerleĢim alanı olup
bölge sistematiğinin en son halkasında yer almaktadır.
4.3.1.Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri
06–21 Haziran 1941 tarihleri arasında Ankara'da Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi'nde toplanan Birinci Coğrafya Kongresi, ilk ve orta öğretimde
okutulan “Türkiye Coğrafyası” derslerinin belirlenecek yeni bölge sistematiğine
göre daha verimli bir Ģekilde iĢlenmesi; daha önceden coğrafyacılar tarafından
münferit olarak yapılmıĢ bölge ayrımlarının bilimsel tabana oturtularak jeolojik
yapıya, yer Ģekillerine, iklime, bitki örtüsüne, hidrografyaya, beĢeri ve iktisadi
faaliyetlere göre belirlenmesi ve bölge ayrımı konusunda süre gelen kargaĢanın
önlenmesi amacıyla Türkiye'yi 7 büyük coğrafî bölgeye (mıntakaya) ve 22 tali
(alt) bölgeye ayırmıĢtır.
Her nedense, sonradan büyük coğrafî bölgelere (mıntakalara) "coğrafî
bölge", tali bölgelere (ikinci dereceden coğrafî bölgelere) ise "coğrafî bölüm"
adları verilmiĢtir. Kongre tarafından hazırlanan Türkiye'nin Coğrafî Bölgeleri
adını taĢıyan haritanın iĢaretler kısmında 22 tali coğrafî bölgenin (Ģimdiki
coğrafî bölümlerin) sınırları "Coğrafî bölgelerin ikinci derece taksimatı"
Ģeklinde gösterilmiĢtir. Aslında, bugün coğrafî bölüm olarak nitelendirilen
alanlar gerçekte coğrafî bölge özelliği taĢımaktadır. Birinci Coğrafya Kongresi
bu durumu göz önünde bulundurarak Ģimdi coğrafî bölüm olarak kabul edilen
alanları ikinci dereceden (tali) coğrafî bölge olarak adlandırmıĢtır.
Türkiye'nin coğrafî bölgelerinin sınırlarının belirlenmesinde, genelde
doğal unsurlar (yeryüzü Ģekilleri, iklim, bitki örtüsü, hidrografik koĢullar)
belirleyici unsur olmuĢtur. BeĢerî faaliyetlerin Ģekillenmesi temelde doğal
faktörlere bağlı olduğu için, 1941 yılında coğrafî bölgelerinin taksimatıyla ilgili
çalıĢmalar yapan coğrafyacılar ağırlıklı olarak doğal unsurları esas almıĢlardır.
Coğrafi bölge sınırlarının belirlenmesinde beĢeri ve iktisadi faaliyetlerin
önemli bir kriter oluĢturduğu belirtilirse de bu hususa fazlaca dikkat
edilmemiĢtir. Bölge ayrımı yapılırken sistematiğin temelini oluĢturan yörelere
inilmemiĢ olup Darkot‟un belirttiği gibi, sonradan bölgelerin içinde yöreler
aranmaya baĢlamıĢtır.25
25
- B. Darkot, (1955) “Türkiye’nin Coğrafi Bölgeleri Hakkında”, Türk Coğrafya Dergisi, Sayı:13-14,
s. 146.
46
47
I- KARADENĠZ MINTAKASI
Doğu bölgesi
Orta bölge
Batı bölgesi
II- MARMARA MINTAKASI
Istranca bölgesi
Ergene bölgesi
Çatalca-Kocaeli bölgesi
Cenup Marmara bölgesi
III- EGE MINTAKASI
Ġç batı Anadolu bölgesi
Ege bölgesi
IV- AKDENĠZ MINTAKASI
Antalya bölgesi
Adana bölgesi
V- ĠÇ ANADOLU MINTAKASI
Yukarı Sakarya bölgesi
Konya bölgesi
Orta Kızılırmak bölgesi
Yukarı Kızılırmak bölgesi
VI- DOĞU ANADOLU MINTAKASI
Erzurum-Kars bölgesi
Yukarı Murat -Van bölgesi* (ayrılarak yazılması gerekiyor)
Yukarı Fırat bölgesi
Hakâri bölgesi
VII- CENUPDOĞU ANADOLU MINTAKASI
Dicle bölgesi
Orta Fırat bölgesi
Yukarıdaki orijinal listede Doğu Anadolu mıntakası içinde yer alan tali
bölgelerden Yukarı Murat bölgesi ile Van bölgesi aslında ayrı ayrı tali bölgeler
oldukları halde birleĢtirilerek "Birinci Coğrafya Kongresi" kitabının 78.
sayfasında “Yukarı Murat-Van bölgesi” Ģeklinde tek bölgeymiĢ gibi yazılmıĢtır.
Aslında bunların ayrı bölgeler halinde oldukları aynı kitabın 90. sayfasında
gerekçesiyle birlikte açıklanmıĢtır. Hal böyle iken, baĢlangıçta yapılan bir yazım
hatası nedeniyle Türkiye'nin tali bölge (coğrafi bölüm) sayısının 21 mi yoksa 22
48
mi olduğu hususu, müfredat programı hazırlayıcıları, ders kitabı yazarları ve
öğretmenler arasında gereksiz tartıĢmalara yol açmıĢtır. Vaktiyle gözden kaçan
bu yazılım hatasını düzelterek Türkiye'nin tali coğrafi bölge (coğrafi bölüm)
sayısının 22 olduğunu açıklamak zorunlu olmuĢtur.
Türkiye‟nin idari bölünüĢüyle ilgili düzenlemeler yapılırken bazı illerin
idari alanları bütünüyle bir coğrafi bölge içinde kalacak biçimde
sınırlandırılmamıĢtır. Bu yüzden coğrafi bölge sınırlarıyla idari bölge sınırları
çok yerde çakıĢmamaktadır. Ülkemizde Avrupa Birliği standartlarına uygun
planlı bir idari bölünüĢ yapılmadığı için, mevcut 81 ilden 53‟ü bütünüyle bir
coğrafi bölge içinde kalırken 28 ilin idari alanı birden fazla coğrafi bölgede yer
kaplamaktadır.
Birden fazla coğrafi bölgede yer tutan iller
ĠLĠN ADI
1.Çanakkale
2-Balıkesir
3-Bursa
4-Bilecik
5-Sakarya
6-EskiĢehir
7-Ankara
8-Çankırı
9-Yozgat
10-Çorum
11-Tokat
12-Sivas
13-Erzincan
14-Erzurum
15-Muğla
16-Denizli
17-Afyon
18-Konya
19-Karaman
20-Niğde
21-Kayseri
22-KahramanmaraĢ
23-Gaziantep
24-Adıyaman
25-Diyarbakır
26-Batman
27-Siirt
28-ġırnak
Ġl merkezinin ve ilin
idari alanının büyük bir
kısmının içinde yer
aldığı coğrafi bölge
Marmara
Marmara
Marmara
Marmara
Marmara
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Karadeniz
Karadeniz
Orta Anadolu
Doğu Anadolu
Doğu Anadolu
Ege
Ege
Ege
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Akdeniz
Güneydoğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
Doğu Anadolu
Ġlin idari alanına yer veren
komĢu coğrafi bölgeler
Ege
Ege
Ege
Karadeniz-Orta Anadolu-Ege
Karadeniz
Karadeniz
Karadeniz
Karadeniz
Karadeniz
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Doğu Anadolu-Karadeniz
Karadeniz
Karadeniz
Akdeniz
Akdeniz
Akdeniz-Orta Anadolu
Akdeniz
Akdeniz
Akdeniz
Doğu Anadolu-Akdeniz
Doğu Anadolu
Akdeniz
Anadolu-Akdeniz
Doğu Anadolu
Doğu Anadolu
Doğu Anadolu
Güneydoğu Anadolu
49
Devlet Ġstatistik Enstitüsü‟nün (TÜĠK) coğrafi bölgelere göre hazırlayıp
yayınlamıĢ olduğu istatistik verilerde ilin merkezi hangi bölgede bulunuyorsa,
verileri bütünüyle o bölgeye dahil edilmektedir. Örneğin Çankırı ilinin % 55‟lik
alanı Batı Karadeniz Bölümünde bulunmasına rağmen, il merkezi olan Çankırı
Orta Anadolu‟da bulunduğu için, ilin Karadeniz bölgesinde kalan ilçelerinin
verileri bütünüyle Orta Anadolu Bölgesine katılmaktadır.
I.Türk Coğrafya Kongresinin tutanaklarında belirtildiği gibi, Türkiye‟nin
coğrafi bölgelere ayrılmasındaki esas amaç ilk ve orta öğretimdeki öğrencilere
Türkiye Coğrafyasını en iyi Ģekilde öğretebilmektir. BaĢlangıçta pedagojik amaç
gözetilerek yapılan coğrafi bölge ayrımında planlama konusu fazlaca dikkate
alınamamıĢtır. Pedagojik amaçlı da olsa, bilimsel esaslara bağlı kalarak
belirlenen coğrafi bölgelerin daha sonraki yıllarda yapılan yeni araĢtırmainceleme sonuçlarına göre hatalı yönleri düzeltilmemiĢtir. BaĢlangıçta devletin
coğrafi bölge sistematiğine uygun planlamalar yapmak gibi bir niyetinin
bulunmaması yüzünden, mülki idari bölgeleri bütünüyle coğrafi bölgelerle
uyumlu hale getirilmemiĢtir. Devlet kuruluĢlarının iĢlevsel olarak
yapılanmaları ve ülke sathındaki dağılıĢları coğrafi bölge, coğrafi bölüm
bazında gerçekleĢtirilmediği için, kamu hizmetlerinin planlanmasında ve
yürütülmesinde daha çok mülki idare bölgeleri (iller) tercih edilmiĢtir. Devlet
Planlama TeĢkilatı ile TÜĠK (DĠE)‟in yaptıkları çalıĢmalarda daha çok mülki
idare bölgelerine bağlı kalınmıĢtır. Ġl alanlarını ayrı ayrı ele alarak veya
gruplayarak oluĢturulan devlet hizmet bölgeleri kesinlikle coğrafi bölgelerle
uyumlu değildir. Bu itibarla Türkiye‟de coğrafi bölge, coğrafi bölüm, coğrafi
yöre bazında net ve doğru istatistik veri bulunmamaktadır.
Birden fazla coğrafi bölgede yer tutan 28 ildeki uyumsuzluğun ilçe
bazında da görülmesi önemli bir sorundur. A.Ü.D.T.C.F. Coğrafya Bölümü
Türkiye Coğrafyası Anabilim Dalı tarafından yapılan bir çalıĢmayla coğrafi
bölge sınırları büyük ölçüde ilçe sınırlarıyla çakıĢtırılarak yeniden çizilmiĢtir.
Ancak, ilgili çizelge de adları verilen 15 ilçenin idari alanlarının bütünü, farklı
coğrafi özelliklere sahip olduklarından iki coğrafi bölge tarafından
paylaĢılmaktadır. Bu gibi ilçelerde, ilçe merkezi hangi bölgede bulunuyorsa
ilçenin bütününü kapsayan istatistik veriler ilçe merkezinin bulunduğu coğrafi
bölgeye dahil edilerek bölge istatistikleri daha doğru ve güvenilir hale
getirilebilir. Ġlçelerin alanları il ölçeğine göre daha küçük boyutta olduğu için
hata oranı da önemli ölçüde azalmaktadır. Coğrafi bölge bazında yapılması
zorunlu olan planlamalar için gerekli olan istatistik verilerin derlenmesinde ve
düzenlenmesinde bu esasa göre hareket edilmesi daha yararlı olacaktır.
50
Ġdari alanı iki coğrafi bölge tarafından paylaĢılan ilçeler
ĠLÇENĠN ADI
1.Nallıhan
2.Kızılcahamam
3.Tokat Mrk. ilçe
4.Refahiye
5.Beypazarı
6.Zara
7.Kangal
8.Yahyalı
9.Karaman Mrk. ilçe
10.Güneysınır
11.Bozöyük
12.Gerger
13.Bolvadin
14.Çay
15-Göksun
BAĞLI
OLDUĞU
ĠL
Ankara
Ankara
Tokat
Erzincan
Ankara
Sivas
Sivas
Kayseri
Karaman
Konya
Bilecik
Adıyaman
Afyon
Afyon
K.MaraĢ
Ġlçe merkeziyle
birlikte ilçe
alanının bir
kısmının yer
aldığı 1. coğrafi
bölge
Karadeniz
Karadeniz
Karadeniz
Karadeniz
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
D. Anadolu
Ege
Ege
Akdeniz
Ġlçe alanının
geriye kalan
kısmının yer
aldığı
2.coğrafi bölge
Orta Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
D. Anadolu
Karadeniz
Karadeniz
D. Anadolu
Akdeniz
Akdeniz
Akdeniz
Ege
GD. Anadolu
Orta Anadolu
Orta Anadolu
D. Anadolu
Download