Yılmaz Dündar 241 14 Ramazan 1429 / 13 Eylül 2008 Farklı bir bakış açısıyla yeni bir konuya kısacık girelim, onu ileride belki detaylandırırız. Bu kısa açıklamadan sonra konuyu salât-ı tesbih’e bağlayıp birlikte salât-ı tesbih ikame ederiz inşaAllah. Allah, o zor günde yedi özellikten/yedi gruptan bahsediyor, “onlar mahzun olmasınlar, korkmasınlar” diyor. O yedi grubu merak edip okuduğumuzda özellikle bizim yaşımıza gelmiş olanlar biraz ürkebiliyor. Çünkü orada gençler için çok avantajlı bir grup var, gençliğini “A” Takdim Formu” gibi geçirmemiş olanlara müjde var. Ama bir grup da var ki, bize de o ferahlık veriyor: Allah rızası için yan yana gelenler ve sonra yine Allah’ın rızasını umarak ayrılanlar, dağılanlar. Tefekkür paylaşımlarımız bu tanıma o kadar uyuyor ki! Elhamdülillah! “A” Takdim Formu”na, yani dünyaya ait hiçbir beklenti olmaksızın, yalnızca Allah’ı daha iyi fark edebilmek ve O’nun rızası umuduyla bir araya gelenler, dağılırken de aynı amaçla yeryüzüne dağılanlar, hadiste müjdelenen o önemli gruba çok uygun düşüyordur, inşaAllah. Halife döneminde zaman yönünden zorluk çekiliyor ve bir takvim ihtiyacı oluşuyor. Bir takvim oluşturulacak, ama nereyi başlangıç alacaklar, bunu tartışıyorlar. Çok güzel bir olay oluyor: Fikir ileri sürenler var, bir kısmı “Efendimiz’in doğumunu başlangıç yapalım”, bir kısmı “şunu başlangıç yapalım” diyor, oturup tartışıyorlar. Çok enteresan bir şeyi başlangıç yapıyorlar: Hicret’i! Tartıştıktan sonra Efendimiz’in doğumunu değil de Hicret’i başlangıç yapıyorlar. “B” kapsamında hareket edince sonuçlar da o doğrultuda ilham yollu oluyor; yani heva ve heveslerinden olmuyor! Hicret’i, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in Hicreti’ni takvim başlangıcı yapıyorlar. Hicret’in başlangıç olması çok önemli! O bir mana çünkü! Dünyada hiç olmamış şeyler var, dünyanın hiç görmediği şeyler var! Bunlardan birisi Şehadet Mekanizması’dır: Hiçbir inanış, hiçbir felsefe, hiçbir anlatımda şahadet mekanizması yoktur! Neye şahit edecekler ki? Şahit edecekleri bir şey yok! Boş işle uğraşıyorlar, şahitlik yok! Ama bakın İslamiyet’te daha işin başında Kelime-i Şehadet var, şehadet var, şahitlik var. İnandığı şeye şahit olmasını istemekle, şahitliği şart koşmakla, onu sağlamakla başlıyor; şahitlik mekanizması var! Ve dünyada öyle bir şey yok! DünyaNızdan Bakış Açısı, bu dünyada rastlamayacağınız bir bakış açısıdır! Hiç bir düşünce, inanış ve felsefede böyle bir şey yoktur! Bu bakış açısı; derin ilim kapsayan, ilmî hayat tarzları içeren bir mana barındırıyor! Üçüncüsü hicrettir. Bu üçü dünyanın bilmediği, tanımadığı bakış açılarıdır. Hicret de öyle! Ve onlar bir çok farklı teklifi, öneriyi tartışıp Efendimiz’in Hicreti’nde karar kılıyorlar, Hicret’i başlangıç görüyorlar, takvimin başlangıcı olarak Hicret’i kabul ediyorlar! Bu yüzden, bize kadar gelen, yakalamamız gereken önemli şeylerden birisi Hicret’tir. Çok önemli bir şeydir hicret etmek! Kişi mutlaka hicret etmelidir! Hicret etmeden cennete girilmez, hicret etmeyen cennete giremez! Mutlaka hicret lazım! Cennetin en önemli şartıdır; hicret etmeden cennete girilemez. Çünkü yapacağınız hicretin karşılığı cennete giriştir, cennete hicrettir, bu yüzden hicret etmek şarttır. Çünkü hicret bir başlangıçtır. Ama esas hicret nedir, cennete girmeyi sağlayacak hicret nedir? Gerçek hicret; “A” Takdim Formu”ndan “B” Takdim Formu”na hicrettir! Bu hicreti çok önemsemek ve mutlaka hicret etmek lazım, mutlaka! Mutlaka bunu yapmak lazım! Asıl bu hicret yapılmadan cennet yoktur, bu olmadan kişi cennete giremez. Peki, biz bu hicreti nasıl yapacağız, ne yaparsak hicret etmiş olacağız? Gerçek hicret; “A” Takdim Formu”ndaki hayatı “B” Takdim Formu”na taşıyarak yapılır! Bir bölgeden bir başka bölgeye taşınır gibi, göçer gibi, bildiğimiz zahiri hicreti yapar gibi! Taşınacağınızda ne yapıyorsunuz? Evden eve nakliye diyorlar, bir nakliyeci tutup eşyalarınızı [size yeni evinizde neler lazımsa] 242 alıyor, diğer eve taşıyorsunuz. Aynı onun gibi “A” Takdim Formu”nda neleriniz varsa, onlardan “B” hayatında işe yarayacak olanları İhlâs Hayat Döngüsü’ne taşıyacaksınız, taşımak gerekiyor. Bu hicret çok önemlidir ve mutlaka yapılmalıdır. - “A” Takdim Formunda nelerimiz var mesela? Neyimiz orada değil ki, her şeyimiz orada! Biz burada bazılarını söylüyoruz! Her şeyimizi götüreceğiz. - İlla hepsini taşımak lazım mı? “B” için ne lazımsa! Diyelim ki “A” Takdim Formu”nda kişi alkolle meşgul, alkolü taşımaz. “B” hayatında lazım olanları, o gümrükten geçecek şeyleri taşır. Bazıları gümrükten geçmiyorsa olmaz, gümrükten geçecek şeyleri taşımak gerekiyor. Peki, nasıl taşınır, taşırken ne yapmamız gerekiyor? Önemli bir ipucu vereyim, “A”yı fonksiyonsuz kılmak için çok önemli bir ipucu: İhlâs Hayat Döngüsü’ne, İhlâs Suresi’ne, ihlâslı hayata, ihsanlı hayata; “B”ye hicrete karar verdiniz diyelim. Bu hicrete karar vermeden önce nerede, kimi nasıl sevmişseniz değiştireceksiniz, değiştirin! Mesela, kişi eşine desin ki; “ben seni “A” Takdim Formu”ndayken sevmiştim, o sevgi benim “A” halimle ilgiliydi. Sende ona göre kriterler görüp ona göre beğenmiştim, ona göre sevmiştim! Şimdi ben seni İhlâs Hayat Döngüsü’ne “B” Takdim Formu”na göre yeniden seveceğim”. Bu size tuhaf geliyor değil mi? Böyle hepsini değiştireceksiniz! Neden? Çünkü onların hepsi “A”nın sevgileri! “A” Takdim Formu”nun sevgisinden maraz doğar ve o sevgi cehenneme yöneliktir. Çok önemli bir diğer nokta: Hicrete karar vermeden önce nelerden korkuyorduysan, onların hepsini “B”ye taşıyacaksın. Onlar “A” Takdim Formu”nun korkularıydı, şimdi o korkuları “B” Takdim Formu”na taşıyacaksın. Eğer “A”’da kalması gerekiyorsa bırakacak, “B”de gerekenleri alacaksın. “A” Takdim Formu”nda ne tür yeteneklerin varsa, o yeteneklerini “B” Takdim Formu”na taşıyacaksın. Taşıdın, ne İhlâs Hayat Döngüsü olur? O zaman onlar ihlâslı olur, o zaman o yetenekler ihlâslı olur. Mesela bir doktor, “A” Takdim Formu”ndaki tedavi yeteneklerini “B” Takdim Formu”na taşıdığı zaman onun elinde tedavi eden o olmaz. Demek ki yeniden sevmek, yeniden korkmak, yeniden tanımlamak gerekiyor! Bir grubun şarkısı var “yeniden” diye, Yeniden Aşk mıydı o? Onun bir cümlesi manalıdır aslında; “aşk yeniden kendini yarattı kendinden” diye! Yeniden! Yeniden ele almak, yeniden değerlendirmek, yeniden umursamak ve hayatı yeniden değerlendirmek! Yeniden sevmek, yeniden düzenlemek, yeniden seçmek! Hepsini yeniden… Ahbaplarınızı, arkadaşlarınızı “A” Takdim Formu”yla seçmişsinizdir, şimdi yeni kriterinize göre yenileyeceksiniz, “ben daha önce bu arkadaşları hangi kriterlere göre seçtim ve sevdim?” deyip yenileyeceksiniz. Hicret ediyorsanız bunlar değişecek! Çünkü şimdi kriterler “B” Takdim Formu’na göre! “B” Takdim Formu”nun değerlendirmesi, “B” Takdim Formu”nun seçmesi var. Her şeyi, özellikle “sevmeyi ve korku”yu bu kriterlere göre belirlemek çok önemlidir! Özellikle bu ikisi bu hicrette çok önemlidir! Çünkü neticede sevdiklerinizle ve korktuklarınızla baş başa kalırsınız. Eğer “A” Takdim Formu”nun kriterlerine göre seviyor ve o kriterlere göre korkuyorsanız, karşınıza çıkacak olan onlardır! - Kişileri seçmekten maksat, o kişileri bırakıp yeni kişiler seçmek mi, yoksa o kişilerdeki “B”yi görmeye çalışmak mı? İkisi de! Yoksa sen öyle bir kişiyi bırakmaktan mı korkuyorsun, “onun hakikatinin “B” olduğunu görsem yeter” mi diyorsun? - Evet, ona takılıyorum, nasıl davranacağım ben? Eğer bir kişi senin “B” yolunda ilerlemene engelse ve sen hala onunla meşgulsen zaten yanlış bir işle meşgulsün! Yani “B” yolunda ilerlemene engel olan birisi var ve sen “acaba onu bıraksam mı, bırakmasam mı?” diye düşünüyorsan yanlıştır. Normal hayata ait bir Yılmaz Dündar hicreti, bir taşınmayı düşün. Öyle bir hicret yapacağında, taşınacağında, arabanın tekerine taş koyanlara, arabanın tekerine çivi koyanlara müsamaha gösterir misin, onların çivi koymasına müsaade eder misin? O nakliyeyi yapabilmek için her türlü tedbiri alırsın! Aynı şey, öyle değil mi? -Kaybetme korkusuyla ve cehennem korkusuyla mı taşınmak gerekiyor? Adı ne olursa olsun korkular sende haşyeti oluşturur, böylece “veccehtu vechiye” gerçekleşir. Hicrette bir şeyi fiilen gerçekleştirmiş olursun! Veccehtu vechiye yapmış hayatını salâta taşımış olursun, salâta hicret etmiş olursun. Yapılacak hicretin gusül abdesti gibi bir yıkanması vardır ki, o Salât-ı Tesbih’tir! Bu yüzden, hicreti önemseyen kişi için Tesbih Salâtı/Salât-ı Tesbih çok önemli hale gelir. İdrakı hicrete uygun hale getirmek için, hicreti kolaylaştırmak için o önemlidir, idrak yıkanması tesbih salâtıyla gerçekleşir. Hani “gerekiyorsa kişiyle ilişkimizi kesecek miyiz?” diye sordunuz ya, Salât-ı Tesbih gerekirse o ilişkiyi kesmeyi kolaylaştıracak bir yardımcıdır, o işi kolaylaştırmak için gerekli olan yıkanmadır. Bu yüzden tesbih salâtı çok önemlidir. Tesbih salâtını çok önemsemek ve tesbih salâtıyla her seferinde hicreti yenilemek gerekir, inşaAllah! Salât-ı Tesbih hicret gibi yeni bir sayfa açan ve hicreti gözden geçiren bir haldir; “acaba neleri taşıyacaktım, daha neleri taşımam lazım, nelerimde hala “A” kokusu var?” diye bir telaşlanıştır. Dosyalarımızdaki bu “A” kokusu, o kadar önemlidir ki! Eğer kişi bu hicreti gerçekleştirirse “A”ya ait şeylerin kokusunu duymaya başlar, bakar ki onlar kokuyor! Şimdi hepimiz sarımsak yemiş olsak, bize sarımsak kokusu gelir mi? Hepimiz sarımsaklıyız. Ama sarımsak yemeyenlere kokar, değil mi? Sarımsak yemiş olanların almadığı o kokuyu diğerleri alır, burnunu falan tutarlar “ne oluyor, bunlar niye burunlarını tutuyor?” denir, o koku onlara gelmez! “B”ye tamamen hicret edenler 243 de “A”ların kokusunu aynen öyle alırlar. Kokar o! Hadislerde de rastlarız ona. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem “burnuma koku geliyor” der ve o kokuyu tarif ettikten sonra içlerinden birisi; “ya Rasûlallah, bende şöyle bir hal vardı” der, Efendimiz de “A”ların dünyasına ait olan o eşyayı, o kokunun kaynağını onlara tarif eder, söyler. Böylece kişi o kokunun kaynağını fark eder, “A” Takdim Formu”na ait tanrı ilanının kokusunu fark eder! Hani, hani çok mübarek yerlere gidince bir koku alırsınız, çok mübarek kişilerden kokular alırsınız, o kokuları önemsersiniz ve nihayet o kokuları ta Rabbinize kadar ulaştırırsınız! Tanrı ilanının da kendine göre bir kokusu vardır. Kişi tanrılığını ilan etmişse onun kendine göre bir kokusu vardır! “B” Takdim Formu”nda sabitlenmiş, “B”yi hayat tarzı haline getirmiş kişi tanrıların kokusunu alır, o kokuyu tanır, tanrıyı kokusundan bilir! Tesbih Salâtı o kokulardan sıyrılmada, o kokulardan arınmada insanın ruhu ve idrakı için gusül abdesti gibidir! Özellikle “ve la havle ve la kuvvete illa Billâh” nedir biliyor musunuz? Keseci! Kir çıkarır! “Ve la havle ve la kuvvete” o kiri, o tanrıyı söker atar, keseler. O tanrı görünümlü kiri keseler ve tertemiz “B” Takdim Formu” cildini çıkarır, oraya “peeling” yapar; idrakinizi temizler! “Ve la havle ve la kuvvete” tesbihatını “burada şu kadar söylenecekmiş” diye değil de bu duyguyla söylerseniz idrakinizi temizlersiniz! Bizzat secdede “ve la havle ve la kuvvete illa Billâh” diyerek orada o tanrıyı sileceksin, ona kötü bakacaksın, keseleyip atacaksın! Ve la havle ve la kuvvete illa billâhil aliyyil azim… “Ve la havle ve la kuvvete” demek; “Allahım, ben kuvvet ilan etmiyorum, ben bendeki Rububiyete sahip çıkmıyorum, ben bendeki Rabba sahip çıkmıyorum, o Rabbı suiistimal edip rablığımı ilan etmiyorum. Oralara bakıp da “bende de bir kuvvet var” demiyorum. “La havle ve la kuvvete illa billâh; illa Billah’ın idrakındayım ya Rabbi” demektir. İşte salât-ı tesbihte “ve la havle ve la kuvvete”yi bu duyguyla “OKU”mak lazım: Bir keseci gibi! Ve la 244 havle ve la kuvvete diyerek, idrakı Rabba sahip çıkma kirinden keseleyip temizlemek gerekiyor. Ondan önce ne diyorsunuz? “Sübhanallahi velhamdülillahi ve la ilahe illallahu Vallahuekber.” Bunun bir tefekkürü olarak kısaca bazı manalarını söyleyelim. Bu manalar çok kitabî de söylenebilir, ama tefekkürü kolaylaştırmak için şimdi böyle ifade edelim. Sübhanallahi: Allahım nasıl biliyorsam, nasıl düşünüyorsam öyle değilsin! Sandığım gibi değilsin, ne sanıyorsam öyle değilsin, tüm zanlarım yanlış! Hepsinden berisin, hepsinden münezzehsin. Velhamdülillahi: Sana, kaderine teslimim! Buradaki “hamd”ı kolay yaşayabilmek için boyun bükün, teslim olun! Hamd kader anlayışının teslimiyetidir! Hamdın ameli teslim olmaktır, hamdın göstereceğiniz ameli teslimiyettir, onun sizde görülecek hali teslimiyettir. Neye? Kadere, kader anlayışına teslimiyet! Kaderi ne kadar kavramışsanız o kadar hamd edersiniz, kaderi kavradığınız derecede teslim olur, hamd edersiniz! Sübhanallahi deyip O’nu tenzih ettiniz, Allahım münezzehsin dediniz. Şimdi Velhamdülillahi; teslimim, kadere teslimim diyorsunuz, “merhamet ya Rabbi” diyorsunuz! Bu duayı biraz genişletelim: “Allahümme inni euzü bi rızake min sehatike ve bi muafatike min ukubetike ve bi rahmetike min gazabike ve euzü bike minke, la uhsi senaen aleyke ente kema esneyte ala nefsike.” Bu tamamen merhamet isteyen bir duadır; “ya Rabbi merhamet!” diyen bir yakarıştır. Kaderi öyle fark etmiş ki “merhamet”ten başka isteyecek bir şey olmadığını anlamış! “Ya Mukallibel kulub; ey kalbler iki parmağının arasında olan” diye seslendiği kaderin sahibine, kaderin kendisine yakarıyor, merhamet, merhamet diyor: Senden Sana sığınırım, merhamet! İşte “elhamdülillah” aslında bu duadaki “Senden Sana sığınırım” teslimiyetidir. İhlâs Hayat Döngüsü Ve Allahuekber: Allahuekber öyle bir buldozerdir ki, dağ mağ bırakmaz, Allahuekber dozeri ilan ettiğiniz tanrıyı yerle bir eder. Siz “Allahuekber” dediğinizde, sizdeki onu duyan tanrı duramaz, onu duyan tanrı tanrılığından vazgeçer ve secdeye gider. Bu secdenin adı yokluk secdesidir. Tanrının yokluğunun yaşandığı secde bu secdedir! Yaşanacak “ilk” yokluk budur: Tanrının, yani “A” Takdim Formu’nun yokluğu yaşanacak ilk yokluktur! Bu, işte onun yokluğunun secdesidir! Bu secde “A” Takdim Formu”na boyun eğdirmektir, kendini tanrı ilan etmiş olana boyun eğdirmektir. Bu yüzden birinci secde, “A” Takdim Formu”nun yokluğunun secdesidir, ona “yokluk secdesi” dememizin sebebi budur. Orada yaşanacak başka “yokluk manaları” da vardır, ama yaşanması gereken ilk mana budur. Yokluk secdesinde ilk yaşanacak mana, “A” Takdim Formu”nun olmadığını idraktır, rablık/tanrılık ilanının olmadığını fark etmektir! Bu yüzden, “La ilahe” ile kastedilenleri yok eden secde budur, bu onların yokluğunun secdesidir! Evet, şimdi HİCRET için bir kese atalım İnşaAllah...