İslamiyet ortaya çıktığında Kök Türk devleti yıkılmış, bu devletin yerine Türkistan (orta asya)’da pek çok Türk devleti kurulmuştu. Hz. Ömer Döneminde İran’ın fethiyle Türklerle Müslüman Araplar sınır komşusu oldu. Hz. Osman Döneminde İslam Devleti’nin sınırları Ceyhun Nehri’ne kadar genişleyerek Türklerle Müslüman Araplar asında mücadeleler başladı. Emeviler Döneminde mevali politikası nedeniyle şiddetli çatışmalar meydana geldi. Abbasiler Döneminde uygulanan eşitlik politikası ile Türkler arasında İslamiyet’in yayılması mümkün oldu. Orta Asya üzerinde Abbasiler ile Çinliler arasında bir mücadele söz konusu idi. Bu mücadele 751 yılında savaşa dönüştü. Bu savaşta Karluk Türkleri Müslüman Arapların yanında yer aldı. Bu ittifak karşısında duramayan Çinliler büyük bir yenilgiye uğradı. Talas Savaşı sonunda Türkler İslamiyet’i yakından tanıma imkanına sahip olarak kitleler halinde Müslüman olmaya başladılar. Bu savaştan sonra Müslümanların eline düşen esirler aracılığıyla kağıt ilk defa Semerkant’ta üretilmeye başlandı. Müslüman Araplar kağıdı Çin dışında üreterek medeniyetin Dünyada hızla yayılmasına sebep oldular. Abbasi elçilik heyeti içinde Bulgar ülkesine gelen İbn-i Fadlan seyahatnamesinde, bu ülke insanlarının temiz, doğru, çalışkan ve samimi Müslümanlar olduğunu yazmıştır. Bulgar ilinde geceleri çok kısa olduğu için Türklerin sabah namazını kaçırmamak amacıyla bir ay geceleri uyumadıklarından söz etmiştir. Bu durum Türklerin İslamiyet’i çok güçlü bir inançla kabul ettiklerinin en aşikar göstergesidir. İSLAMİYET ÖNCESİ İNANIŞ İSLAM İNANIŞI Gök Tanrı’ya inanılıyordu. Tek Allah inancı vardır. Türk töresinde hırsızlık, yalancılık, adaletsizlik yasaklanmıştı. İslam ahlakında hırsızlık, yalancılık, adaletsizlik günah sayılır. Ahiret inancı içinde iyi insanların ödüllendirildiği ucmağ (cennet), kötülerin cezalandırıldığı cehennem (tamu) isimli yer inanışları vardı. Ahiret inancı vardır, ölümden sonra iyilerin cennete kötülerin cehenneme gideceğin inanışı vardır. Temizliğe önem veriliyordu. Temizlik imandandır ilkesi vardır. Farklı inanışlara hoşgörülü bir bakış İslamiyet hoşgörü dinidir. söz konusuydu. Din adamlarının herhangi bir üstünlüğü bulunmuyordu. Din adamlarına ayrıcalık tanıyan bir ruhban sınıfı yoktur. Türkler Abbasiler döneminde İslam Devletini Bizans’a karşı korudular. Gazneliler döneminde İslamiyet Hindistan’a kadar ulaştı. Büyük Selçuklular döneminde İslam dünyasının koruyucusu oldular ve Anadolu’da İslamiyet’in yayılmasını sağladılar. Türkiye Selçukluları döneminde Haçlı saldırılarına karşı büyük başarılar elde ettiler. Osmanlılar döneminde İslam dünyasının siyasi lideri oldular ve İslamiyet’in Balkanlarda yayılmasını sağladılar. TOLUNOĞULLARI (868-905) IHŞİDİLER (935-969) EYYUBİLER (1174-1250) MEMLUKLER (1250-1517) OSMANLILAR (1517-1881) Abbasiler Türklere değer vermişler, Türkleri valilik ordu komutanlığı gibi üst düzey devlet görevlerine getirmişlerdi. Türk komutanlardan biri olan Tolunoğlu Ahmet üvey babasının yerine Mısır’a naip olarak gönderildi. Babasının ölümü üzerine Bağdat’taki saltanat kavgalarından yararlanarak bağımsızlığını ilan etti. Bu devlet Mısır’da kurulan ilk Türk devletidir. Başkenti Fustat şehri idi halkın çoğu Arap yöneticiler ile Türk’tü. Suriye, Lübnan, Filistin, Bingazi fethedildi. Bizans’la iyi ilişkiler kuruldu. Ahmet ölünce yerine oğlu Humaraveyh geçti. Onun hükümdarlığını tanımayan bazı devlet adamları ayaklandılar. Ayaklanmalar bastırıldı fakat devlet yıprandı ve Tolunoğulları’nın başına geçmek isteyenler arasında taht kavgaları yaşandı. Bu kavgalardan yararlanan Abbasiler Tolunoğulları Devleti’ne son vererek Mısır’ı tekrar ele geçirdiler. Mısır’da kurulan ikinci Türk devletidir. Kurucusu, Abbasilerde Mısır valiliği yapmış olan Muhammed’dir. Başkent Fustat şehridir. Mısır’da adaletli bir yönetim kuran Muhammed, Suriye, Filistin ve Lübnan’ı ele geçirdi. İslamiyet için kutsal olan Mekke ve Medine’yi aldı. Muhammed ölünce yerine Unuçur geçti. Ancak o çocuk yaşta olduğundan yönetimi Habeşli Kafur üstlendi. Daha sonra devlet kardeşler arasında yaşanan taht kavgaları nedeniyle zayıfladı. Bu karışıklardan usanan devlet adamları Fatımiler’den yardım istedi. Mısır’da gözü olan Fatımiler bu isteği kabul ederek Mısır’a girerek Ihşidiler’e son verdi. Orta Asya’da kurulan ilk Müslüman Türk devletidir. Karahanlılar, başta Karluklar, Yağma, Çiğil gibi Türk boylarının desteği ile kuruldu. Karluk yabgusu bağlı olduğu Uygurların Kırgızlar tarafından yıkılmasıyla bağımsız oldu, kendisini Türk hakanının mirasçısı sayan yabgu «karahan» ünvanını aldı. Bilinen ilk hükümdarı Bilge Kül Kadir Han’dır. Satuk Buğra Han döneminde Müslümanlarla temas kuruldu, ve İslam dini kabul edildi. Müslüman olduktan sonra Abdulkerim adını alan Satuk Buğra Han İslamiyet’i resmi din olarak kabul etti ve İslamiyet’in Türkler arasında yayılması için çalıştı. Ebu Nasr zamanında Gaznelilere son verildi. Ebu Nasr, Abbasi halifesi tarafından tanınan ilk Karahanlı hanı oldu. Hanedan arasında çıkan sık çatışmalar nedeniyle devlet Doğu ve Batı olarak ikiye ayrıldı. Bilinen ilk hükümdarı Tamgaç Buğra Han olarak bilinir. En önemli şehirleri Kaşgar, Fergana, Balasagun, ve Talas’tır. 1090 yılında devlet Selçuklulara bağlandı. 1130 yılında ise Moğol asıllı Karahitayların hakimiyetine girdi. Yusuf Has Hacip Kutadgu Bilig adlı eserini bu dönemde Tamgaç Buğra Han’a sunmuştur. Balasagun şehrinde doğan Yusuf has Hacip eğitiminide bu şehirde aldı. Yazdığı Kutadgu Bilig adlı eseri Uluğ Kara Buğra Han’a takdim etti, bu kitabı okuyan hükümdar ona has hacip ünvanını verdi. Bu eseriyle Yusuf Has Hacip, İslamiyet etkisiyle gelişen Türk edebiyatının ilk yazarıdır. 1077’de vefat eden yazarın kabri Kaşgar’da bulunmaktadır. Kutadgu Bilig, mutluluk veren bilgi anlamına gelir. Uygur Alfabesiyle yazılmış eser, Türklerin İslami Dönemdeki ilk edebi ürünüdür. Hükümdara öğüt veren ilk Siyasetname özelliği taşır. Karahanlılar soyundan bir Türk bilginidir. Divan-ı Lügatit Türk adlı eseri ile ünlüdür. Eserini Bağdat’ta Abbasi halifesi El- Muktedi Billah’a sunmuştur. Filolog etnograf ve ilk Türk haritacısıdır. Kabri Kaşgar şehrinde bulunmaktadır. Divan-ı Lügati’t-Türk bir önsöz ve sözlük kısmından oluşur. Önsözde Türk dilinin dilbilgisi kurallarını, Türk dilinin tarifini, lehçelerini ve özelliklerini sayar. Türkçe’nin Arapça’dan üstün bir dil olduğunu söyler. Bu bilgileri nasıl elde ettiğini ve memleketleri nasıl dolaştığınıda anlatır. Sözlük kısmı ise Türkçe kelimelerin Arapça karşılıklarını kapsar. 7500’den fazla kelime hakkında açıklama yapılmıştır. Ayrıca eserde bir de Türk Dünyası haritası bulunmaktadır. Başkentleri önceleri Özkent, daha sonra sınırların genişlenmesi ile Semerkant oldu. Selçuklular Karahanlıları kendilerine kattı ve Selçukluların Katvan Savaşı’nda yenilmesiyle birlikte Batı Karahanlılar’da Karahitay hakimiyetine girdi. Harzemşahlar bölgedeki Moğol hakimiyetine son verip son Karahanlı hükümdarını da ortadan kaldırınca bu devlet yıkılmış oldu. Karahanlılar, kendisinden sonra kurulacak Türk-İslam devletlerinden farklı olarak halkının tamamına yakınının Türk olmasıyla ön plana çıkar. Bu sayede, resmi dil, eğitim ve edebiyat dilide Türkçe olmuştur. Edip Ahmet Yükneki bu dönemde yaşamış bir ilim adamı olup Atebetül Hakayık adlı bir eser vermiştir. Ahmet Yesevi ‘de yine bu dönemde yaşamış, Divan-ı Hikmet adlı eseri ise İslamiyet’i tasavvufi olarak anlatır, Türkçe olarak kaleme alınmıştır. Devlet ismini başkent Gazne şehrinden alır. Kurucusu Alp Tigin’dir. Başta Samanoğullarına bağlı olan devlet Sebük Tigin zamanında bağımsızlığını ilan etti. Bu nedenle Sebük tigin asıl kurucu sayılır. Ondan sonra yerine oğlu Mahmut geçti. Gazneli Mahmut döneminde devlet en parlak devrini yaşadı. Gazneli Mahmut devletin sınırlarını hızla genişletti. Samanoğullarına karşı Karahanlılarla işbirliği yapıp bu devletin topraklarını paylaştılar. İran’da bulunan Şii Büveyhoğulları’nın saldırılarına karşı Abbasi halifesini korudular. Bu ünvanına karşılık Abbasi Halifesinden «sultan» ünvanını aldı. Gazneli Mahmut «Sultan» ünvanını kullanan ilk Türk hükümdar olmuştur. Gazneli Mahmut Abbasi Halifeleri adına para bastırıp hutbe okutmuştur. Böylece Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerininde de sürecek olan İslam dünyasının lideri ve koruyucusu alma politikasının temelini atmış oldu. Abbasi Halifesinden «Sultan» ünvanını alan Gazneli Mahmut İslamiyeti yaymak için Hindistan’a seferler yaptı. Bu şekilde 17 Hint seferi düzenleyen Gazneli Mahmut İslamiyeti bölgede yaymaya başladı. Hindistan’a İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte günümüzdeki Pakistan, Afganistan Bangladeş gibi devletlerin ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Gazneli Mahmut ilme ve sanata büyük önem verirdi. Sarayında her gün alim ve şairlerle ilmi fikir alışverişleri yapılırdı. Firdevsi Şehname adlı eserini Gazneli Mahmut’a sunmuştur. 33 sene adalet ve başarı ile saltanat süren Gazneli Mahmut ömrünün 45 senesini savaş meydanlarında geçirmiş çok cesur bir hükümdardı. O ölünce yerine oğlu Mesut geçmiştir. Selçukluların güçlenmesi ve kalabalık Türkmen topluluklarını bir araya getirmesi Gazneliler ve Karahanlılar için tehdit oluşturuyordu. 1025 yılında Karahanlı hükümdarı Yusuf Kadir Han ile Gazneli Sultanı Mahmut arasında yapılan görüşmelerde Selçukluların her iki devlet içinde tehdit oluşturduğu ve etkisiz hale getirilmesi gerektiği kararı oraya çıktı. Sultan Mahmut Arslan Yabgu’yu Hindistan’a davet edip İslam’ı yaymak için yardım istedi. Arslan Yabgu çağrı üzerine gelince onu Kalincar Kalesine hapseden Sultan Mahmut Selçuklu tehlikesini bir süreliğinede olsa önlemiş oluyordu. Selçukluların Horasan’a yerleşmeleri, Tuğrul Bey’in Nişabur’da adına hutbe okutarak bağımsızlığını ilan etmesi üzerine Sultan Mesut Selçuklular üzerine yürüdü. Bir meydan savaşı yapmayan Selçuklular vur-kaç taktiği ile Gazneli ordusunu yıprattılar. Dandanakan denilen yerde iki ordu karşı karşıya geldiğinde yıpranan Gazneli ordusu Selçuklular karşısında duramayarak yenildi. Gazneliler yıkılış sürecine girdi. Büyük Selçuklu Devleti kuruldu. Selçuk Türklerinin Batı’ya doğru ilerleyişi hız kazandı. Hindistan’a çekilmek zorunda olan Gazneliler Afgan asıllı olan Gurlular tarafından tamamen yıkıldı. Büyük Selçuklular, Türk-İslam devletlerinin en önemlilerindendir. Oğuzların Üçok kolunun Kınık Boyuna mensupturlar. Oğuz, «boylar kabileler» demektir. Oğuz adından ilk olarak Orhun Abidelerinde bahsedilmektedir. Uygurların kurulmasıyla bu devletin egemenliğine giren Oğuzlar Uygurlar yıkıldıktan sonra Seyhun Nehri etrafında yerleşerek burada Oğuz Yabgu Devleti’ni kurdular. Devlete adını veren Selçuk Bey, babası Dukak’ın vefatından sonra yerine subaşı (ordu komutanı) oldu. Daha sonra yabgu ile arasının açılması üzerine Cend şehrine geldi ve kısa süre sonra İslamiyeti kabul ettiler. Selçuk Bey’in Mikail, Arslan, Yusuf ve Musa isimli 4 oğlu bulunuyordu. Selçuk Bey’in ölümü üzerine yerine Arslan Yabgu geçti. Arslan Yabgu döneminde Selçukluların güçlenmesi Karahanlı - Gazneli ittifakının oluşmasına neden oldu. Bu ittifak nedeni ile Arslan Yabgu Gazneli Mahmut tarafından tuzağa düşürülerek ölünce yerine Tuğrul ve Çağrı Beyler geçti. Tuğrul ve Çağrı Beyler komutasındaki Selçuklu kuvvetleri Horasan’a girip Merv, Nişabur, Serahs bölgelerini ele geçirdiler. Sultan Mesut, Selçukluları böylece siyasi bir güç olarak tanıdı. 1038 Serahs Savaşı ile Gazneliler ağır bir yenilgiye uğradı. 1040 Dandanakan Savaşı ile üstünlük tamamen Selçukluların eline geçti. Bu zaferden sonra Çağrı Bey kardeşi Tuğrul Bey’i Selçuklu Sultanı olarak ilan etti. Merv başkent ilan edildi. Kısa sürede devletin sınırları genişledi ve Anadolu’ya düzenli akınlar yapılmaya başlandı. Tuğrul Bey milletine yeni yurt olarak Anadolu’yu göstermiş akınlarla Bizans baskı altında tutulmaya başlanmıştı. Anadolu’ya yapılan akınlardan dolayı Bizans ile Selçuklular arasında büyük bir savaş yaşandı. Bu Selçuklular ile Bizans arasında yapılan ilk önemli savaştır. Bu zaferden sonra yapılan antlaşma ile Bizans, İstanbul’daki caminin onarılmasını, bu camide Abbasi Halifesi ve Tuğrul Bey adına hutbe okutulmasını kabul etti. Bu olay Tuğrul Bey’in otoritesini ve etkinliğini artırdı. Tuğrul Bey, 1055 yılında Abbasi Halifeliğini baskı altında tutan Şii Büveyhoğullarını Bağdat’tan temizledi. Halifeliğe karşı yapılan Fatımi saldırılarını bertaraf ederek Halifeliği tekrar güçlendirdi. Bu hizmetlerinden dolayı Abbasi halifesi Tuğrul Bey’i iki altın kılıçla kuşattı ve ona «Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı» ünvanını verdi. Bu İslam aleminin dünyevi hakimiyetinin resmen Türk hükümdarına verilmesi anlamına geliyordu. Artık halifeye bağlı bütün İslam dünyasının siyasi kudretini Türkler temsil ediyordu. Çağrı Bey 1060’da Tuğrul Bey ise 1063’te vefat etti. Tuğrul Bey’in oğlu olmadığı için Çağrı Bey’in oğlu Alp Arslan Selçuklu sultanı oldu. Başa geçer geçmez Nizamülmülk’ü vezir olarak tayin etti. Diğer rakiplerini bertaraf ederek Batı’ya seferlere başladı. Doğu Anadolu’nun Kuzey ucunda ki Ani Kalesi 1064’te fethedilerek Kars’a girildi. Burası Hristiyan aleminin en kutsal yerlerinden biriydi. Bu fetihler İslam dünyasında büyük sevinçle karşılandı ve Halife Alp Arslan’a «fetihler babası» anlamına gelen « Ebul Feth» ünvanını verdi. Türklerin Anadolu’ya düzenledikleri akınları durdurmak isteyen Romanos Diogenes 200.000 kişilik bir ordu ile İstanbul’dan yola çıkarak yolu üzerindeki yerleri yakıp yıktı. Bu haberi alan Sultan Alp Arslan 50.000 kişilik bir ordu ile Ahlat’ a ulaştı. Kan dökülmemesi için yapılan barış teklifi yapıldı fakat Bizans kabul etmedi. İki ordu Malazgirt Ovası’nda karşı karşıya geldi. ALP ARSLAN -Kumandanlarım, askerlerim! Biz ne kadar az olursak olalım, onlar ne kadar çok olursa olsunlar, daha fazla bekleyemeyiz. Bütün Müslümanların minberlerde bizim için dua ettiği şu saatlerde kendimi düşman üzerine atmak istiyorum. Ya muzaffer olur gayeme ulaşırım, ya şehit olur cennete girerim. Büyük bir inançla söylenen bu heyecanlı sözlere askerler hep bir ağızdan: ASKERLER -Ey Yüce Sultan! Her zaman senin emrinde ve seninle olacağız, nereye gidersen oraya gideceğiz, diye haykırdılar. Sultanın üzerinde beyaz bir elbise vardı. Düşmana hücum etmeden önce son söz olarak askerlerine şunları söyledi: ALP ARSLAN-İşte şehitlik kefenim, savaş meydanında ölürsem beni bu elbise ile gömersiniz. Cuma günü sabah başlayan savaş akşamüzeri sona erdi. Savaş çok şiddetli sürmüş, düşman askerlerinin pek çoğu ile Romanos Diogenes esir edilmiştir. Türk tarihinin en büyük savaşlarından biri olan Malazgirt Meydan Muharebesi Türklerin kesin galibiyeti ile sonuçlanmıştır. Turan taktiği sayesinde sayıca az olan Türk kuvvetleri 4 katı büyüklüğünde ki düşmanı kesin bir yenilgiye uğratmıştır. Tarih boyunca ilk defa bir Bizans İmparatoru Müslüman Türk bir sultanın eline esir düşmüştür. Malazgirt Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun kapılara Türklere açılmış, bütünüyle bir Türk toprağına dönüştürülmüştü. İslam dünyası üzerindeki Bizans baskısı tamamen kalktı. Hristiyanlığın Ortodoksluk mezhebine bağlı olan Doğu Roma ilk defa Papalık’tan yardım isteyerek Haçlı Seferlerinin başlamasına sebep oldu. Türkmen boyları Doğu Anadolu’daki Bizans kalelerini hızla ele geçirdi. Anadolu’da ilk Türk devletleri kurulmaya başlandı. Sultan Alp Arslan vefat etmeden evvel şu sözleri söyledi; « Gençliğimde bana, Rabbimin önünde daima alçak gönüllü olmam, gücüm nedeniyle böbürlenmemem, düşmanımı küçümsememem öğretilmişti.» Sonrada mezarına şu sözlerin kazınmasını emretti; «Alp Arslan’ın şanının göklere vardığını gören siz insanlar, onu toprağın altında görebilmek için Merv’e geliniz.» Alp Arslan oğlu Melikşah’a büyük bir imparatorluk ve çok seçkin bir devlet adamını miras olarak bırakmıştır. Melikşah İznik’e kadar olan Anadolu topraklarını ele geçirdi. Kafkasya, Kudüs, Şam’da hakimiyet sağladı. Melikşah bu şekilde devleti en geniş sınırlarına ulaştırmıştır. Bu dönemde devletin istikrarının bozulmasında «Batınılik» hareketleri etkili olmuştur. Hasan Sabbah’ın görüşleri etrafında şekillendi. Küçük yaşlarda din bilginleri edindi, önemli medreselerde gök bilim ve matematik öğrenimi gördü. Birlikte eğitim aldığı kişiler arasında Ömer Hayyam ve Nizamülmülk gibi önemli şahıslarda bulunuyordu. Sonraları çalışmalarını Batınilik üzerine yoğunlaştıran Hasan Sabbah bütün yetkileri özel olarak Tanrı’dan aldığını etkileyici bir şekilde anlattı. Kendine bağladığı insanlar aracılığı ile büyük bir güç oluşturarak fedaileri aracılığıyla aralarında Nizamülmülk gibi önemli şahısların bulunduğu pek çok devlet adamını öldürttü. Melikşah ondan bu faaliyetlere son vermesini istediysede müspet bir cevap alamayınca üzerine ordu yolladı fakat kuşatma sırasında kendisi vefat edince Alamut Kalesi alınamadı. 1256’da Hülagü Han Alamut Kalesi’ni yıkınca faaliyetleride ortadan kaldırılmış oldu. Batınilik Kuran ayetlerinin gizli anlamları olduğunu ileri sürüyordu. Batıniler Büyük Selçukluları dağıtarak Şii Fatımileri İslam dünyasının lideri yapmak için terör faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Melikşah’ın ölümünden sonra yaşanan Fetret Devri Sultan Sencer’in tahta çıkmasıyla sonra ermiştir. Bu dönemde Karahitaylarla yapılan Katvan Savaşı (1141) kaybedildi ve Büyük Selçuklular için yıkılış süreci başladı. Sultan Sencer isyan eden Oğuzların isyanını bastıramadı, Oğuzlar Sultan Sencer’i esir alarak pek çok şehri yağmaladılar. Sultan Sencer’in vefatıyla Büyük Selçuklular yıkıldı. Veraset uygulamasından dolayı yaşanan taht kavgaları, İç karışıklıkların yaşanması, Göçebe Oğuzların küstürülmesi, Batınilerin zararlı faaliyetleri, Haçlı Seferleri’nin olumsuz etkileri, Atabeylerin bağımsız hareketleri, Katvan Savaşı’nın kaybedilmesi, Abbasi Halifesi’nin siyasi yetkilerine tekrar sahip olmak istemesi. BAĞLI DEVLETLER ATABEYLİKLER IRAK VE HORASAN SELÇUKLULARI SALGURLULAR (FARS ATABEYLİĞİ) KİRMAN SELÇUKLULARI İLDENİZOĞULLARI (AZERBAYCAN ATABEYLİĞİ) SURİYE SELÇUKLULARI BEG-TEGİNOĞULLARI (ERBİL ATABEYLİĞİ) TÜRKİYE SELÇUKLULARI BÖRİLİLER (ŞAM ATABEYLİĞİ) ZENGİLER (MUSUL-HALEP ATABEYLİĞİ) Türk devlet geleneğinin esasını oluşturan Selçuklu devlet teşkilatı Karahanlı, Samanlı, Gazneli ve Abbasi devletlerinin teşkilatlarından geniş ölçüde faydalanmıştır. Hükümdar, devletin tek hakimidir. Sultan merkezde oturur, ülke toprakları hanedan mensuplarınca yönetilirdi. Merkeze bağlı beylik ve atabeylikler bulunuyordu. Atabey sultan çocuklarının eğitimiyle ilgilenen kişilere verilen bir ünvandır. Türk devletlerinde hutbe okutmak, para bastırmak, tuğ, sancak, otağ denilen hükümdarlık çadırı bağımsızlık sembolü olarak kullanılmıştır. Selçuklularla birlikte İslam dünyasına giren ve kendisinden sonraki devletleri de etkileyen kurumlardan biridir. Şehzadeler küçük yaşlarda eyaletlere melik olarak gönderilir, kendilerini iyi bir devlet adamı olarak yetiştirmeleri için onlara birer atabey tayin edilirdi. Atabeyler şehzadelerin yetişmelerinde ne derece faydalı olmuşlarsa, onları sultanlığa ya da hakimiyetlerini genişletmeye kışkırtarak o derece de zararlı olmuşlardır. Atabeyler devletin zayıflamasıyla birlikte kendi hakimiyetleri altında bölgesel hükümetler kurmaları devletin parçalanmasında ve çöküşünde etkili oldu. Büyük Divan denilen «divan-ı saltanat»ta devletin genel işleri görüşülüp yürütülürdü. Selçuklularda bu divanlardan başka devletin mali, askeri, adli ve diğer işlerine bakan divanlarda bulunuyordu. Selçuklu ordusu dönemin en büyük askeri kuvvetlerinden biriydi. Selçuklularda kurulan ordu teşkilatı kendisinden sonra kurulan Türk devletlerinde bazı değişikliklerle uygulanmaya devam etmiştir. Sarayda sultanın ailesi bulunuyordu. Saray teşkilatı önceden Oğuz töresinde göre yapılıyorken sonraları İslami usullere göre yapıldı. Emir-i Alem : Sultanın bayrağını, saltanat sancaklarını taşır ve muhafaza eder. Emir-i Candar : Saray muhafızlarının başı olup, emrindeki hassa birlikleriyle sarayın ve sultanın güvenliğini sağlar. Hacibül Hüccab : Sarayda, sultanla divanlar arasındaki irtibatı sağlardı. Emir-i Çeşnigir : Sultanın yemeklerini hazırlayan ve sofra hizmetlerini yapan çeşnigirlerin amiriydi. Şerabdar-ı Has : Sultanın şerbetlerini hazırlamakla, haftanın belirli günlerinde toplanan mecliste ve yemeklerde hizmetle görevliydi. Serhenk : Törenlerde ve sultanın seyahatlerinde yol düzenini sağlardı. Emir-i Ahur : Sultanın atlarının ve saraydaki diğer hayvanların bakımını yaptırırdı. Emir-i Silahdar : Merasimlerde sultanın silahlarını taşırdı ve silahhanedeki muhafızların amiriydi. Emir-i Meclis : Sultanın ziyafetlerini hazırlatıp teşrifatçılık yapardı. Büyük Selçuklularda hukuk şer’i ve örf’i olmak üzere ikiye ayrılırdı. Şer’i hukuk temelini İslam hukukundan alırdı. Şer’i davalara kadıların başkanlık ettiği mahkemeler bakardı. Örf’i hukuk ise devlet kurumlarının çalışmasını düzenleyen ve temelini eski Türk geleneğinden alan hukuk kurallarıydı. Örf’i hukuk davalarına bakan mahkemelerin başı ise emiri dad idi. Yüksek bir mahkeme olan Divan-ı Mezalim’e ise sultan başkanlık eder ordu komutanlarının davalarına bakılırdı. Selçuklularda halk sosyal sınıflara ayrılmamıştı. Hanedan ve devlet ileri gelenlerinin önemli yetkileri olmasına rağmen halkın kanun karşısında hak ve görevleri bulunuyordu. Köylü hür olup, toprağın has ve ya ıkta oluşuna göre devletin himayesinde çalışıp vergisini veriridi. Mülk topraklar ise veraset yolu ile çocuklara geçerdi. HAS ARAZİ • GELİRİ HÜKÜMDARA AİT TOPRAKLARDIR. IKTA ARAZİ • DEVLET İLERİ GELENLERİNE AİT OLAN TOPRAKLARDIR. IKTA SAHİPLERİ GEÇİMLERİNİ TOPRAKTAN ELDE ETTİĞİ GELİRLERLE SAĞLARLARDI. MÜLK ARAZİ • ŞAHISLARA AİT ARAZİLERDİR.MİRAS BIRAKILABİLİR SATILABİLİR TOPRAKLARDIR. VAKIF ARAZİ • GELİRLERİ İLMİ VEYA SOSYAL KURUMLARIN KURULMASI, MASRAFLARININ KARŞILANMASI İÇİN AYRILAN TOPRAKLARDIR. İkta sistemi, İslam devletlerinde bir kişinin mülkiyetinde olmayıp, mülkiyeti devlete, kullanım hakkı ikta sahibi denilen şahıslara ait olan toprakların vergilerinin veya gelirlerinin asker veya sivil erkana hizmet ve maaşlarına karşılık verilmesi olarak tanımlanır. Daha sonra Osmanlılarda tımar sistemi adıyla devam ettirilmiştir. 1- Bütçeden para ayırmadan asker yetiştirmiş. 2- Ülkedeki otorite güçlendirilmiş. 3- Osmanlı Devleti tarım arazilerinin sürekli işlenmesini sağlamışlardır. 4- Devletin maaş yükü azalmıştır. 5- Toprak gelirleriyle memur maaşları karşılanmış ve ıktalarda savaşa hazır askerler yetiştirilmiştir. 6- Üretim kontrol altına alınarak artırılmıştır. 7- Taşrada devlet otoritesi sağlanmıştır. 8- Göçebe Türkmenlerin yerleşik hayata geçmesi sağlanmıştır. NİZAMİYE MEDRESELERİ : İlk Selçuklu medresesi Tuğrul Bey (1040-1063) tarafından 1046 yılında Nişabur'da kurulmuştur. Başlıca Selçuklu medreseleri Nizamülmülk (1063-1092) tarafından kurulmuştur. Nizamülmülk'ün kurmuş olduğu bu devlet teşkilatı, kendisinden sonra gelen İslâmTürk devletleri için bir örnek olmuştur. Gazali, bu medreselerde müderrislik yapmıştır. Nizamiye Medreselerinin Başlıca Amaçları 1) Din adamı yetiştirmek, 2) Yoksul ve yetenekli öğrencileri okutup topluma kazandırmak, 3) İmparatorluğun yönetimi için memur yetiştirmek ve 4) Devlet adamlarını eğitmektir. 5) Bilginleri bir görev ve maaşla medreselere bağlayıp denetim altında tutmaktır. Nizamiye medreseleri, "eğitimde şans ve fırsat eşitliği" gerçekleştirmeye çalışmıştır. Devlet, medreseleri "yatılı ve burslu" bir eğitim kuruluşu haline getirmekle öğretimde imkân ve fırsat eşitliğini sağlama çalışmalarına girişmiş oluyordu. Ayrıca “öğrenci statüsü”nde bazı yenilikler getirmiştir. Bu yenilikler, medrese öğrencilerinin büyük bir kısmının yatılı olması ve medrese vakfından burs alabilmeleridir. Türkiye tarihi Malazgirt Meydan Muharebesi ile başlar. Alp Arslan zaferden sonra komutanlarına Anadolu’nun fethedilmesi emrini vermiştir. Fethedilen toprakların fethedene verilmesi Anadolu’nun fethini hızlandırmış, Anadolu’da feodal bir yapının ortaya çıkmasında etkili olmuştur. Anadolu’da kurulan ilk beylik Saltuklulardır. En güçlü Türk beyliği Danişmentlilerdir. İlk denizci Türk beyliği Çaka beyliğidir. Anadolu’da Türk nüfusunun artmasını sağladılar. Anadolu’nun Türk yurdu haline gelmesini sağladılar. İslam kültür medeniyetini geliştirdiler. Bizans ve Haçlı saldırılarına karşı Türk-İslam dünyasını korudular. Danişmentoğlu Ahmet Gazi tarafından Sivas merkezli kuruldu. Anadolu Türk siyasi birliğinin kurulmasında Türkiye Selçuklularını en çok uğraştıran beyliktir. Anadolu’daki ilk medrese Danişmentliler tarafından Tokat Niksar’da açılan Yağıbasan Medreseleridir. Danişmentoğlu Ahmet Gazi kendi adına para bastırmıştır. Ebul Kasım Saltuk tarafından Erzurum’da kuruldu. Danişmentlilerle birlikte Haçlılara karşı başarılı mücadeleler verdiler. Türkiye Selçuklular hükümdarı Rükneddin Süleymanşah yıktı. Mengücek Gazi tarafından Erzincan merkez olarak kuruldu. Alaeddin Keykubat tarafından yıkıldı. Artuk Gazi tarafından Elazığ, Diyarbakır ve Mardin civarında kuruldu. Batman ırmağı üzerinde ki Malabadi Köprüsü günümüze ulaşan en önemli eserlerindendir. Anadolu’da kurulan ilk denizci Türk beyliğidir. Çaka Bey tarafından kurulmuştur. Çaka Bey ilk Türk donanmasını kuran ilk deniz komutanı olan Türk beyidir. (1077-1308) SÜLEYMAN ŞAH DÖNEMİ Türkiye Selçukluları, Selçuklu soyundan gelen Kutalmış’ın oğlu Süleyman Şah tarafından kuruldu. Bizans’taki iç karışıklıkları fırsat bilerek Batı’ya doğru ilerleyişini sürdürdü, sınırlarını Marmara kıyılarına kadar genişletti. Bizans İmparatoru Aleks Komnen ile antlaşma imzalayarak batı sınırlarını güvence altına aldı. Daha sonra yönünü güneye çevirerek Tarsus, Adana, Antakya ve Antep’i fethetti. Süleyman Şah vefat edince devlet 6 yıllık fetret devrine girdi, bu süre içinde devleti Ebu’l Kasım yönetti. LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASINA GÖRE SÜLEYMAN ŞAH’IN MEZARININ BULUNDUĞU CABER KALESİ TÜRK TOPRAĞI KABUL EDİLDİĞİ İÇİN BURANIN KORUYUCULUĞUNUDA TÜRK ASKERLERİ YAPMAKTADIR. Süleyman Şah’ın vefatından sonra Kılıç Arslan kardeşi Kulan Arslan ile yaşadığı taht mücadelesini kazandı, Fetret Devri’ne son vererek Selçuklu tahtına oturdu. Çaka Bey’in kızı ile evlenip onun donanma gücü ile Bizans’ı baskı altında tutmak istedi fakat Bizans’ın entrikaları sonucunda Çaka Bey’i öldürterek topraklarını ele geçirdi. Malatya’ya düzenlediği kuşatmayı Haçlı Seferi başladığı haberi gelince kaldırarak Batı Anadolu’ya yöneldi. İznik’i Haçlılara kaptırdığı için başkentini Konya’ya taşıdı. Danişmentlilerle yaptığı savaşı kazanarak Malatya’yı ele geçirdi. Malatya’dan sonra Büyük Selçukluların elindeki Musul’a saldırdı, Bu durum Büyük Selçuklu Devleti’nin tepkisine neden oldu yapılan savaşta yenilen Kılıç Arslan atıyla Habur Irmağı’nı geçerken boğularak vefat etti. I. Kılıç Arslan vefat edince Danişment Bey’i Emir Gazi’nin desteği ile tahta çıktı. Hükümdarlığının ilk yılları Danişmentlilerin etkisinde geçti. Danişment Beyliği’ndeki taht kavgalarından yararlanarak Ankara, Çankırı, Kastamonu’yu ele geçirdi. Böylece bu beyliğin Anadolu’daki hakimiyetine son verdi. Ayrıca II. Haçlı ordusunu yenerek Türk-İslam dünyasındaki saygınlığını artırdı. Sultan Mesut, 40 yıla yakın saltanatı süresince izlediği sabırlı ve dikkatli siyaset ile Selçuklu Devleti’ni yıkılmaktan kurtarmıştır. Bizans ve Haçlı ordularını mağlup ederek Türkler için Anadolu’yu daha emniyetli bir vatan haline getirdi. Batılı kaynaklar onun zamanında Anadolu’ya Turkia ismini verdiler. XI.-XII. Yüzyıllar arasında Hristiyan Avrupalıların Müslümanlar üzerine yapmış olduğu seferlerdir. Bu seferlerin; dini, ekonomik, siyasi ve sosyal nedenleri bulunmaktadır. Hristiyanların kutsal yerleri, özellikle Kudüs’ü Müslümanlardan geri almak istemesi. Fransa’da ortaya çıkan Kluni tarikatının Hristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtması. Papa ve din adamlarının nüfuzlarını artımak istemesi. Türkler karşısında zor durumda kalan Bizans’ın Avrupa’dan yardım istemesi. Avrupalıların Türkleri Anadolu’dan Suriye’den Filistin ve Akdeniz’den uzaklaştırmak istemesi. Senyör ve şövalyelerin macera arzuları. Avrupalıların doğudan gelen ticaret yollarına hakim olmak istemeleri. Avrupa’da toprak sahibi olamayan soyluların toprak elde etmek istemesi. Avrupalıların doğunun zenginliklerine sahip olmak istemesi. Piyer Lermit komutasındaki düzensiz Haçlı birlikleri İznik yakınlarında Türkiye Selçuklu orduları tarafından imha edildi. Avrupalılar bu yenilgiden sonra düzenli bir ordu ile tekrar Batı Anadolu’ya geldiler. Türkiye Selçuklu hükümdarı I. Kılıç Arslan Danişmentlilerden aldığı destekle Haçlıları durdurmaya çalıştı fakat tam başarı sağlayamadı. Çete savaşları ile Haçlıların geçeceği yollardaki yiyecek içecek kaynaklarını yok ederek yıpratma taktiği uyguladılar. Buna rağmen Haçlılar İznik, Antakya, Urfa ve Kudüs’ü ele geçirdi. Musul Atabeyi İmameddin Zengi Urfa Haçlı Kontluğu’na son verip Urfa’yı geri alması üzerine düzenlendi. Alman İmparatoru III. Konrad ve Fransa Kralı VII. Lui ordularıyla bu sefere katıldılar. Türkiye Selçuklu İmparatoru I. Mesut Haçlı ordularını durdurmayı başardı. II. Haçlı Seferi’ne ilk defa kral ve imparatorlarda katılmıştır. Eyyubi hükümdarı Selahaddin Eyyubi’nin 1187’de Hıttın Savaşı’nda Kudüs Krallığı’nı yenerek Kudüs’ü Haçlılardan geri alması üzerine düzenlendi. Alman İmparatoru Frederik Barbaros, Fransa Kralı Filip Ogüst ve İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard komutasındaki Haçlı orduları kara ve deniz yoluyla Kudüs’e ulaşmak amacıyla Avrupa’dan yola çıktı. Başarılı olamayan Haçlı orduları Avrupa’ya geri döndüler. Eyyubilerin Filistin’deki Yafa’yı ve çevresindeki bazı yerleri ele geçirmesi üzerine düzenlendi. Haçlılar bu seferi amacından saptırarak Bizans üzerine yürüdüler. İstanbul’u yağmalayarak Bizans tahtında değişikliğe gittiler. Bizans halkı bu durum kabullenmeyerek ayaklandı. Bunun üzerine Haçlılar imparatoru öldürerek İstanbul’da bir Latin imparatorluğu kurdular. Bizans imparatorluğu hanedanından olanlar kaçarak bir kısmı İznik’e bir kısmı ise Trabzon’a gittiler. İznik’e gidenler İznik Rum İmparatorluğu’nu kurdular. Trabzon’a gidenler Trabzon Rum İmparatorluğu’nu kurdular. İznik Rum İmparatorluğu’na İstanbul’u Latinlerden geri alan Bizans, Trabzon Rum İmparatorluğu’na ise 1461’de Fatih Sultan Mehmet son verdi. Avrupa’da Katolik kilisesine ve din adamlarına olan güven azaldı. Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasındaki ayrılıklar derinleşti. Skolastik düşünce zayıfladı. Skolastik Düşünce: Tüm doğa olaylarının İncil ile açıklanabileceği başka hiçbir şeye gerek olmadığının savunulduğu Katolik kilisesinin taassubu sonucu doğan düşüncedir. Katolik kilisesine koşulsuz bağlılık bildirilmiş, bilimsel çalışmaların yapılması engellenmiştir. Haçlı Seferleri sonucunda Türk-İslam kültürünün etkisiyle skolastik düşünce sarsılmıştır. Seferler sırasında birçok senyör ve şövalyelerin ölmesi üzerine feodalite rejimi zayıfladı. FEODALİTE: Kavimler Göçünden sonra yoksul ve savunmasız halkın (vassal) güçlü kişilerin (süzeren) yanına sığınması sonucu ortaya çıkmıştır. Merkezi krallıkların güçlü olmadığı sistemde halk sınıflara ayrılmıştı adaletsizlik bulunuyordu. Avrupa’da merkezi krallıklar güçlendi. Türklerin batıya doğru ilerleyişi bir süreliğine durdu. Haçlılarla yapılan savaşlar Türk-İslam dünyasını Moğollara karşı savunmasız bıraktı. Türklerin Haçlılara karşı elde ettiği başarılar İslam dünyasındaki saygınlığını artırdı. Akdeniz ticareti önem kazandı. Marsilya, Venedik gibi Akdeniz’e kıyısı olan limanlar önem kazandı. Ticaretle uğraşan burjuva sınıfı güçlendi. Avrupa’daki halkın refah seviyesi yükseldi. Anadolu, Suriye, Filistin’deki birçok yer Haçlılar tarafından tahrip edildi. Avrupalılar pusula, barut, kağıt yapımını Müslümanlardan öğrendi. İslam medeniyetini yakından tanıdılar. Avrupalılar Türk-İslam şehirlerindeki köprü, kemer, kervansaray yapım tekniklerini öğrendiler. Avrupalılar dokuma, cam, deri sanatını öğrendiler. II. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ Tahta geçer geçmez otoritesini güçlendirdi. Ankara, Darende, Kayseri, Tokat, Niksar, Sivas şehirlerini ele geçirdi. MİRYOKEFALON (YURT TUTAN) SAVAŞI (1176) Türkiye Selçuklularının Batı Anadolu’ya doğru fetihlerde bulunması, Bizans’ın Türkleri Anadolu’dan atmak istemesi, Türkiye Selçuklularının gücünden Bizans’ın rahatsızlık duyması nedeniyle savaş kaçınılmaz olmuştu. Bizans İmparatoru Manuel Komnen ordusu ile saldırıya geçti. Bizans ordusu Denizli yakınlarındaki Miryokefalon (Kumandanlı)’da Türkiye Selçukluları tarafından yenilgiye uğratıldı. SONUÇLARI: Bizans’ın Anadolu’daki üstünlüğü tamamen sona erdi. Anadolu kesin olarak Türk yurdu haline geldi. Bizans’ın Anadolu’yu Türklerden geri alma ümitleri sona erdi. Bizans saldırıdan savunmaya geçti. Anadolu’da Haçlı Seferleriyle Bizans’a geçen üstünlük yeniden Türklerin eline geçti. Bizans vergiye bağlandı. II. Kılıç Arslan’ın vefatından sonra Türkiye Selçukluları tahtına çıktı. Trabzon Rum İmparatorluğunu yenerek kapanmış olan Karadeniz ticaret yolunu açtı. Antalya’yı ele geçirdi ve önemli bir ticaret merkezi haline getirmek için Venediklilerle bir ticaret antlaşması yaptı. Antalya’da bir donanma kurarak denizcilik faaliyetlerinde bulundu. I. Gıyaseddin Keyhüsrev’den sonra tahta geçti. Sinop’u ele geçirerek devletin sınırlarını Karadeniz’e ulaştırdı. Sinop’a ticaretle uğraşan Türkleri yerleştirerek önemli bir ithalat ve ihracat limanı haline getirdi. Trabzon Rum İmparatorluğu ve Ermenileri vergiye bağladı. Ticareti geliştirmek amacıyla Kıbrıs Krallığı ve Venedik ile ticaret antlaşması imzaladı. Tahta çıktığında Moğollar istila hareketlerine başlamıştı. Moğol tehlikesine karşı Konya, Sivas, Kayseri gibi şehirlerin surları ve kaleleri yeniden yaptırıldı, Eyyubiler ve Moğollarla iyi ilişkiler kurulmaya çalışıldı. Rumların elinde bulunan Alanya Kalesi’ni fethetti. Kırım’daki Suğdak limanını fethetti. Harzemşah hükümdarı Celaleddin Harzemşah’ın Ahlat’ı alıp yağmalaması, Celaleddin Harzemşah’ın Türkiye Selçuklularına karşı Erzurum Meliki ile işbirliği yapması nedeni ile iki ordu Erzurum yakınlarında karşı karşıya geldi. Bu savaşın sonucunda Erzurum alındı ve Harzemşahlar yıkılışa sürüklendi. I. Alaeddin Keykubat’tan sonra yerine büyük oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev geçti. Yeterli tecrübeye sahip olamaması nedeniyle vezirliğe getirdiği Saadettin Köpek’in etkisinde kaldı. Bu durum devletin yıkılış sürecine girmesine neden oldu. II. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde Moğol baskısından kaçan çok sayıda Türkmen, Türkiye Selçuklularına sığındı. Türkiye Selçukluları bu Türkmenleri Güneydoğu Anadolu bölgesine yerleştirdi. Bölgeye yerleşen Türkmenlerin ekonomik sıkıntılar çekmesi ve Türkiye Selçuklu yönetiminden memnun olmamasını fırsat bilen Baba İshak kendisini peygamber olarak ilan etti ve Türkmenleri de devlete karşı ayaklandırdı. Baba İshak isyanı güçlükle bastırılmıştır, bu durum Türkiye Selçuklularının eski gücünü yitirdiğinin göstergesidir. Bunu gören Moğollar batıya doğru ilerleyişlerini hızlandırdılar. Moğollar Baba İsyan’ında Türkiye Selçuklularının güçsüz olduğunu anlayınca Baycu Noyan komutasında bir orduyu Anadolu’ya gönderdi. II. Gıyaseddin Keyhüsrev Moğol ordusunu Sivas yakınlarındaki Kösedağ’da karşıladı. II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in savaş alanını terk etmesinden dolayı Türkiye Selçukluları kaybetti. Anadolu Moğollar tarafından yağmalandı. Türkiye Selçukluları Moğollara bağlandı. Ticaret yolları Moğollar tarafından tahrip edildi. Türkmenlerin Moğollardan kaçarak Batı Anadolu’ya yerleşmesi bölgenin Türkleşmesini sağladı. Türkiye Selçukluları dağılma dönemine girdi. Anadolu’da bağımsız Türk beylikleri kuruldu. Savaştan sonra Memluklerden yardım istendi. Memluk sultanı Baybars Anadolu’ya gelerek Moğolları yenilgiye uğrattı. Sultan Baybars’ın Anadolu’yu terk etmesinden sonra Moğollar bu yenilginin öcünü almak için 200.000 Türk’ü katletti. Türkiye Selçukluları son hükümdar olan II. Mesut’un vefat etmesiyle birlikte tamamen yıkıldı. Anadolu’da Ahi Evran tarafından, Konya ve Kırşehir’de esnaf birlikleri olarak yapılanan sosyo kültürel bir teşkilatlanmadır. Ahilik teşkilatı ile esnaflar arasında dayanışma sağlanmıştır. Üyelerinin dini, ahlaki ve diğer alanlardaki bilgileri artırılmıştır. Kaliteli üretimin yapılması sağlanmış ve fiyatların yükselmesi önlenmiştir. Devlet ile halkın bütünleşmesi sağlanmıştır. Mesleki eğitimin verilmesi sağlanarak çırak, kalfa ve usta yetiştirmişlerdir. AHİLER; Üretimi ihtiyaca göre ayarlamışlardır. Kolayca iş değiştiremezler. Kalitesiz ve bozuk mal üretemezler. Piyasadaki malların fiyatlarını ayarlayıp adaleti sağlarlar.