tiroid bezi hastalıkları ve diş hekimliğine etkisi

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi
Tıp Fakültesi
İç Hastalıkları Anabilim Dalı
TİROİD BEZİ HASTALIKLARI VE DİŞ HEKİMLİĞİNE ETKİSİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi B. Kutay TEZCAN
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. Füsun SAYGILI
İZMİR 2010
İçindekiler
GİRİŞ VE AMAÇ ............................................................................................ 1 1. TİROİD BEZİ VE HORMONLARI .......................................................... 2 1.1. EMBRİOLOJİSİ ................................................................................. 2 1.2. ANATOMİSİ ...................................................................................... 3 1.3. FİZYOLOJİSİ .................................................................................... 4 1.3.1. TİROİD HORMONLARININ YAPIMI VE SALINMASI ................. 4 1.3.2. TİROİD HORMONLARININ KANDA TAŞINMASI ...................... 5 1.3.3. TROİD HORMONLARININ METABOLİZMASI ........................... 6 1.3.4. TİROİD HORMONLARININ BÜYÜMEYE ETKİSİ ...................... 7 1.3.5. TİROİD HORMONLARININ ÖZGÜN VÜCUT
MEKANİZMALARINA ETKİLERİ ............................................................. 8 2. TİROİD BEZİ HASTALIKLARI ............................................................. 15 3. TİROİD BEZİ HASTALIKLARININ DİŞHEKİMLİĞİNE ETKİSİ ............. 21 3.1. HİPOTİROİDİLİ HASTALARDA DİŞHEKİMİNİN YAKLAŞIMI ......... 21 3.2. HİPERTİROİDİLİ HASTALARDA DİŞHEKİMİNİN YAKLAŞIMI ....... 23
4.
SONUÇ VE ÖZET………………………………………………………..…26
5. KAYNAKLAR ....................................................................................... 28 6.
ÖZGEÇMİŞ….……………………………………………………………...29
0
GİRİŞ VE AMAÇ
Tiroid
bezi
normal
fonksiyonların
devamı
için
gerekli
doku
metabolizmasını düzenler. Vücut metabolizması hızı üzerine etkisi olan 2
önemli hormonu salgılar; tiroksin ve trioiditiroinin. Tiroid sekresyonunun tam
olarak ortadan kalkması, genellikle metabolizma hızını % 40 kadar altına
düşürür. Çok aşırı tiroid salgısı ise bazal metabolizma hızını normalin % 60100’ü kadar arttırır. Ayrıca büyüme ve gelişme için gereklidir, ancak hayatın
devamlılığı için şart değildir. Tiroid bezinden salgılanan hormonların birçok
doku, organ ve sistemin işleyişine etkileri vardır. Bunlar; karbonhidrat, yağ,
vitamin metabolizması, bazal metabolizma, kardiyovasküler sistem, solunum
sistemi, gastrointestinal sistem… gibi
Bu çalışmada tiroid bezinin özgün vücut metabolizmalarına olan
etkilerini, tiroid bezi hastalıklarını ve bu hastalıklarda bir diş hekiminin tedavi
öncesi, tedavi sırası ve tedavi sonrasında nelere dikkat etmesi gerektiği,
komplikasyon oluşmaması için ne gibi önlemler alması gerektiğini ve oluşan
komplikasyonların nasıl tedavi edilebileceği incelemeye çalışılacaktır.
1
1. TİROİD BEZİ VE HORMONLARI
1.1. EMBRİOLOJİSİ
Tiroid primordium’u ilk olarak embriyonun 17. gününde embriyo 3,5-4
mm boyunda iken farinks’in ventral duvarında belirgin bir kıvrım şekline
foramen caceum’da belirmeye başlar. Bu dönemde embriyonun 2 somiti
vardır. Embriyo 14 mm uzunluğuna ulaştığında iki lop, iki hücre dizisinde
oluşan ince bir örtü şeklindedir. Embriyo 23 mm olduğunda normal anatomik
görüntüsü oluşur ve iki lob birbirine bir isthmus ile bağlanmıştır. Embriyo 58
mm olduğunda foliküller oluşmuştur.
Tiroid bezi foramen caecum'dan oluşur ve tiroglossal kanaldan(ductus
thyroglossus) inerek embriyonel hayatın 7. haftasında normal pozisyonuna
yerleşir. Bu primordial tiroid aşağı doğru inerken kendisine parafoliküler C
hücreleri gibi mezoderm kökenli dokularda katılmaya başlar. Bu parafoliküler
C hücreleri daha sonra kalsitonin salgılayacaklardır. Kanal 10. haftada
kapanır ve kaybolur.
Fetal gelişmenin 3. ayı sona ererken kolloid ihtiva eden foliküller
görülmeye
başlar.
Yaklaşık
14-16.
haftalarda
hormonal
fonksiyon
göstermeye başlar.
Overler içinde tiroid dokusunun bulunmasına struma overi denir. Bu
gelişim anomalisinden çok bit teratomadır. Over teratomları içinde %2-3
sıklıkla görülür. Bunların %5-6 sında hipertiroidizm görülür. Bazen gelişimini
tamamlamamış çocuklarda ya da erişkinlerde tiroid dokusu olarak yalnızca
sublingual tiroide rastlanır. Yine ektopik olarak trakea veya özefagusta da
görülebilir.
2
1.2. ANATOMİSİ
Tiroid bezi bütün omurgalılarda bulunur embriyolojik olarak farinksten
kaynağını alır. Normal Tiroid bezi hyoid kemik ve larinks kıkırdakları önünde,
birbirine çoğu kez ortada yer alan bir isthmusla bağlanan iki lobdan oluşur.
Bazen buna ilave olarak promidal lob denen tiroglossal kanala doğru bir
lobda bulunur ki bu %4-6 görülür.
Normal tiroid dokusunun ağırlığı yeni doğanda 1,5 gr yetişkinde
yaklaşık 15-35 gramdır. Tiroid bezi endokrin bezlerin en büyüğüdür.
Trakeanın ön dış yan yüzeyine gevşek bağ dokusu aracılığı ile bağlanır.
Tiroid ince fibröz yapıda bir kapsülle çevrilidir ve bu kapsül doku içerisine
dallar göndererek pseudolobül teşekkülüne neden olur. Kanlanmasını A.
Tiroidea inferior ile A.tiroidea süperior’dan sağlanır. Endokrin faaliyeti gereği
bu organın dakikada almakta olduğu kan miktarı her gr doku için yaklaşık 4-6
ml'dir. (1) Bu normal bir dokunun aldığı kandan 50 kat daha fazladır.
Mikroskobik olarak tiroid protein benzeri bir kolloid ile dolu olan çok sayıda
folikülden yapılmıştır. Foliküller 700  çapındadır, nükleusları küre şeklinde
ve hücrenin1/3 büyüklüğündedir. Bu foliküllerin çeperi kapiller bakımdan
zengin bir bazal membran üzerine dizili tek tabaka silindirik epitelden ibarettir.
20-40 kadar folikül bir araya gelerek bağ dokusu tarafından sınırları
belirlenen lobuluslar teşkil eder. Her bir lobulusun kendine ait özel bir arteri
mevcuttur.
3
1.3. FİZYOLOJİSİ
1.3.1. TİROİD HORMONLARININ YAPIMI VE SALINMASI
Tiroid
bezinin
başlıca
hormonları
thyroxine
(tiroksin)
ve
triiodothyronine’dir (trilyodotironin). Tiroksin 4. Trilyodotironin 3 iyot taşıyan
amin asididirler. İyot, iyon halinde iyodid (indirgenmiş formda) (I-), okside
olmuş formda iyot (I2), ya da organik bileşik halinde iyot olarak besinlerle
alınır. Organik ve element halindeki iyot, sindirim ve emilim esnasında
iyodid’e indirgenir ve kan plazmasında organik olmayan iyodid (I-) halinde
bulunur. İyodine edilmiş tironinler bağırsak mukozasından değişikliğe
uğramadan
emilirler;
fakat
iyodütirozinler
genellikle
emilimden
önce
deiyodine edilirler. Röntgen filmi çekimlerinde kontrast maddesi olarak
kullanılan iyodine edilmiş aromatik bileşikler de değişikliğe uğramadan
bağırsaklardan emilir. (1)
Tiroid bezi hücreleri iyodidi (iyon halindeki iyodu) aktif transport yoluyla
dolaşım kanından hücre içine alırlar. Bez içinde, kan plazmasında ya da
serumda bulunandan çok daha fazla iyodid bulunur. Diğer bir deyişle, tiroid
bezi hücreleri iyodid akümüle ederler. Bezdeki ve serumdaki serbest iyodid
oranı (T / S oranı) 25 – 50 / 1 arasında değişir. İyodid aktif transportu TSH
(tiroid stimüle edici hormon)
(Tirotropin) tarafından hızlandırılır. Bazı
maddeler, örneğin perklorat ve tiyosiyanat gibi anyonlar, aktif transportu
önlerler. İyodid hücreye girince bir enzim sistemi ile (peroksidaz ile)
oksitlenerek iyot haline dönüştürülür (21-  I2 + 2e-). İyot şekillenir
şekillenmez tirozin tarafından tutulur ve mono – ve diyodotirozinler meydana
gelirler. İyodine edilmiş iki tirozin molekülünün oksidatif olarak birleştirilmeleri
4
ile tiroksin ve trilyodotironin meydana getirilir. İyodidi (I-) iyoda (I2) çeviren
peroksidaz enzimi ve iyodine edilmiş iki tirozin molekülünü birbirine bağlayan
enzim sistemi, thiouracil (tiyourasil) ve carbimazole (karbimazol) gibi antitiroid
ilaçlar tarafından inhibe edilirler.
Tiroglobulin
bir
glukoproteindir
ve
tiroid
hücreleri
tarafından
sentezlenerek kolloid içine salınır. Kolloid içinde tirozin amin asidinden
iyodine ve kondanse edilmek suretiyle tiroksin (T4) ve trilyodotironin (T3)
sentezlenir. Sentezlenen hormonlar salınıncaya kadar tiroglobuline bağlı
olarak bulunurlar. Salınacakları zaman kolloid pinositozis yoluyla bez
hücrelerinin kolloide bakan uçlarındaki “reabsorption lacunae” içine alınır;
peptid bağı lizozom enzimleri tarafından hidrolize edilir ve serbest kalan
hormonlar, tiroksin ve trilyodotironin, kan kılcal damarlarına verilirler. Her iki
hormon bezde ve kan plazmasında bulunurlar. Trilyodotironin tiroksinden
daha etkilidir ve asıl hücre düzeyinde aktif hormonun bu bileşik olduğu
sanılmaktadır. TSH tiroid bezinde iyodid aktif transportu, hormon sentezi,
kolloid pinositozisi ve kana hormon salgılanması olaylarını hızlandırır.
Memeli hayvanlarda tiroid bezi folikülleri arasında parafolikül hücreleri
ya da C hücresi denilen hücreler vardır. Bu hücreler balıklarda, amfibiya,
reptiliya ve kuşlarda tiroid bezinden ayrı olarak bulunurlar. Memelilerde ise
tiroid bezi içinde, foliküller arasında bulunurlar. C hücreleri calcitonin
(kalsitonin) hormonu salgılayan hücrelerdirler.
1.3.2. TİROİD HORMONLARININ KANDA TAŞINMASI
T3 ve T4 kana salgılandıklarında serbest kalan çok küçük bir miktarın
dışında bir glukoprotein olan tiroksin bağlayan globülin (TBG) ve daha az
5
oranda (1 / 4 kadarı) tiroksin bağlayan prealbumin (TBPA) ile bağlanarak
taşınır. Taşıyıcı proteinlerin hormonlara affinitesi yüksek olduğundan,
plazmadaki serbest hormon miktarı çok azdır. Affinite tiroksine karşı,
tiriiodotironinin 10 katı kadardır. Ayrıca tiroksinin plazma konsantrasyonu da
daha fazla olduğundan, proteine bağlı T4, proteine bağlı T3 miktarının 20 katı
kadar yüksek bulunur. Plazmada hormon miktarı araştırılırken proteine bağlı
iyot (PBI) araştırılır. Dolaşım kanında hormon bileşimindeki iyodun dışında
çok az (önemsiz) miktarda proteine bağlı iyot vardır. Ancak gebelikte olduğu
gibi, plazma protein düzeyinin arttığı durumlarda PBI da artar. Fakat herhangi
bir hipertiroidi belirtisi ortaya çıkmaz. Bu nedenle hormon düzeyleri T3 ve T4
için ayrı ayrı radyoimmunolojik testlerle daha kesin olarak belirlenir.
Kandaki serbest T3 ve T4 hipofiz ön lobuna inhibe edici etki yaparak
TSH
salgılanmasını azaltır. Bazı maddeler, örneğin salisilât, hormonların
prealbumine (TBPA )
bağlanmasını
azaltarak
aktif
hormon
miktarını
yükseltirler.
1.3.3. TROİD HORMONLARININ METABOLİZMASI
Bezden kana verilen tiroid hormonlarının % 90 kadarını tiroksin, % 10
kadarını tiriodotironin oluşturur. Fakat dokularda örneğin, kaslarda T4’ün
yavaş deiyodizasyon ile T3’e çevrildiği görülür. Böylece dokular hizasında
günlük hormon salgısı 90 g tiroksin, 60 g triiodotironin olarak belirlenir. T3,
T4 den daha güçlü bir metabolizma stimülanı olmakla beraber, miktarlar
arasındaki fark, etkileri bakımından bir denge oluşturur. Eritrositler de tiroksini
tuttuğu için, hipertiroidili hasta plazmasındaki T4 büyük bir hızla eritrositlere
alınır. Hipotiroidili hastalarda ise eritrositlerin tiroksin tutma oranı azalır. (2)
6
T3 ve T4 hormonlarının bir kısmı deaminasyon ve dekarboksilasyon ile
tetraiodo asetik aside (TETRAC) dönüşür. TETRAC bazal metabolizmayı
arttırıcı, kan kolesterol düzeyini düşürücü etkiye sahiptir.
Tiroid hormonlarının dokularda serbestlemesi çok yavaş olmaktadır.
Tiroksinin bağlayıcı proteinden ayrılması daha uzun süre içinde (yarı
miktarının serbestlemesi için 6 gün gereklidir) olur. Triiodotironin proteine
affinitesi daha az olduğundan yarı miktarının serbest hale geçmesi daha
kolaydır (1,5 günde).
T3 ve T4 salgılandıktan sonra etkileri çabuk kaybolmayan hormonlardır.
Hücre içine alındıktan sonra da bir intrasellüler proteine bağlandıklarından,
yavaş yavaş tüketilirler. Böylece etkileri haftalarca sürer.
Yüksek dozda tiroksin enjeksiyonundan sonra ilk iki üç gün içinde
etkisi görülmez. Daha sonra yavaş yavaş hastada bazal metabolizmanın
yükselmeye başlayarak, 10 gün içinde maksimum değeri bulduğu izlenir.
Yarılanma süresi 15 gün olmakla beraber etkisi haftalarca sürer. Tiroid
hormonlarının vücuda verildikten sonra uzun bir latent peryod görülmesi, hem
hormonların etki mekanizmaları, hem de bağlı oldukları proteinden çok yavaş
serbestlemelerinden ileri gelir. Latent dönem T3 de 6 – 12 saat T4 de 8 – 10
gün kadardır. Hormonlar karaciğerde sülfat ya da glukuronat ile bağlanarak
safra ile atılırlar.
1.3.4. TİROİD HORMONLARININ BÜYÜMEYE ETKİSİ
Tiroid hormonlarının büyümeye hem genel hem de özgün etkileri vardır.
İnsanda tiroid hormonunun büyümeye etkisi gelişme çağındaki çocuklarda
7
görülmektedir. Hipotiroidi durumlarında büyüme, önemli ölçüde geri kalır.
Hipertiroidide ise sıklıkla aşırı iskelet büyümesi boyun uzamasına yol açar.
Bununla beraber büyüme sırasında epifizler erken yaşta kapandığı için
erişkin dönemde boy kısa kalabilir. (2)
Tiroid hormonunun önemli bir etkisi, fötal yaşamda ve postnatal
dönemin ilk birkaç yılında beynin büyüme ve gelişmesini sağlamasıdır. Eğer
fötustral yeteri kadar tiroid hormonu salgılanmazsa, beynin büyümesi ve
gelişmesi hem doğumdan önce hem de doğumdan sonra geri kalır.
Doğumdan sonra birkaç gün ya da hafta içinde özel tiroid tedavisi
uygulanmazsa, çocuk ömür boyu mental yetersizlik içinde kalır.
Tiroid hormonunun büyümeyi hızlandıran etkisi belki de protein
sentezini artırmasına bağlıdır. Öte yandan, tiroid hormonunun aşırı miktarı,
sentezden daha hızlı bir protein katabolizmasına yol açar. Böylece protein
depoları mobilize olur ve aminoasitler ekstrasellüler sıvıya serbestler.
1.3.5. TİROİD HORMONLARININ ÖZGÜN VÜCUT
MEKANİZMALARINA ETKİLERİ
1.3.5.1. Karbonhidrat Metabolizmasına Etki
Tiroid hormonu karbonhidrat metabolizmasının her aşamasını stimüle
eder, glikozun hücreler tarafından hızla alınmasını sağlar, glikolizi ve
glikoneojenezi artırır, gastrointestinal kanaldan glikoz absorpsiyonunu
hızlandırır ve hatta insülin sekresyonunu artırarak bu yolla da karbonhidrat
metabolizmasını etkiler. Bütün bu etkileri tiroid hormonunun enzimleri
artırmasına bağlanabilir. (3)
8
1.3.5.2. Yağ Metabolizmasına Etki
Aslında yağ metabolizması da tiroid hormonlarının etkisinde her
yönüyle artmaktadır. Bununla beraber, yağlar, uzun – süreli enerji deposunu
oluşturdukları için vücudun yağ depoları öteki doku elementlerinden çok daha
büyük hızla boşalır; özellikle yağ dokusundan mobilize olan lipidler plazmada
serbest yağ asitlerinin konsantrasyonunu yükseltir. Tiroid hormonları aynı
zamanda yağ asitlerinin hücreler tarafından oksidasyonunu da çok artırır.
1.3.5.3. Kan ve Karaciğer Yağlarına Etkisi
Tiroid hormonlarının artması, serbest yağ asitlerini artırmakla beraber,
kanda kolesterol, fosfolipid ve trigliseridlerin miktarını azaltır. Öte yandan,
tiroid hormon sekresyonunun azalması, kolesterol, fosfolipid ve trigliseridlerin
konsantrasyonunu yükseltir ve hemen daima karaciğerde aşırı yağ birikimine
neden olur. Uzun süren hipotiroidi durumunda, dolaşım kanında lipidlerin
artmasına sıklıkla ağır arteriyoskleroz da eşlik eder.
1.3.5.4. Vitamin Metabolizmasına Etki
Tiroid hormonu birçok farklı enzimin miktarını artırdığı ve vitaminler de
bazı enzim ve koenzimlerin önemli bölümleri oldukları için, tiroid hormonları
vitamin
gereksinimini
de
artırır.
Bu
nedenle,
aşırı
tiroid
hormon
sekresyonunda, aynı zamanda alınan vitamin miktarı da artmamışsa, rölatif
bir vitamin yetersizliği görülür.
9
1.3.5.5. Bazal Metabolizma Hızına Etki
Tiroid hormon vücut hücrelerinin çoğunda metabolizmayı artırdığı için
aşırı miktarda hormon bazen bazal metabolizmayı normalin yüzde 60 – 100’ü
kadar yükseltebilir. Öte yandan tiroid hormon üretimi olmadığı zaman, bazal
metabolizma hemen hemen normalin yarısına iner; yani bazal metabolizma
hızı –30 ile –45 olabilir. Günlük tiroid hormonu donanımı ile bazal
metabolizma hızı arasındaki oranı göstermektedir. Bazal metabolizmanın çok
yükselmesi için aşırı miktarda hormon gerekmektedir. (3)
1.3.5.6. Vücut Ağırlığına Etki
Tiroid hormonu üretiminin çok fazla yükselmesi, hemen daima vücut
ağırlığının azalmasına yol açar, üretim çok azaldığı zaman da vücut ağırlığı
artar; fakat bu etkiler her zaman ortaya çıkmaz, çünkü tiroid hormonu iştahı
artırır ve bu metabolizma hızındaki değişmeye karşı gelir.
1.3.5.7. Kardiyovasküler Sisteme Etkiler. Kan Akımı ve Kalp
Debisi
Doku metabolizmasının yükselmesi, oksijenin normalden daha fazla
kullanılmasına neden olduğu gibi, metabolik son ürünlerin de artmasına yol
açar. Bu etkiler vücut dokularının çoğunda vazodilatasyon yaratarak bu yolla
kan akımını artırır. Bu koşullarda ısının kaybı gerektiği için özellikle deri kan
akımı çok yükselir.
Kan akımının artması sonucu aşırı tiroid hormon sekresyonunda bazen
kalp debisi de yüzde 50 ya da daha fazla bir artış gösterir.
10
1.3.5.8. Kalp Hızı
Tiroid hormonu etkisinde kalp frekansı, basitçe kalp debisinin
yükselmesinden beklenen değerden çok daha fazla artmaktadır. Bu nedenle,
tiroid hormonu belki, kalbin uyarılmasına direkt olarak etkili olmakta ve bu
yolla kalbi hızlandırmaktadır. Bu etki özellikle önemlidir, çünkü kalp frekansı,
hastanın aşırı ya da yetersiz tiroid sekresyonunu belirlemede klinisyen için
çok duyarlı bir bulgudur.
1.3.5.9. Kalbin Vurum Gücü
Tiroid hormon üretiminin artmasıyla enzim aktivitesinin yükselmesi, eğer
tiroid hormon sekresyonundaki artış hafifse, kalbin gerim gücünü de artırır.
Bu hafif artış egzersizde kalp gücünün artışına benzer. Bununla beraber,
tiroid hormon sekresyonu belirgin olarak yükselirse, aşırı sekresyonu belirgin
olarak yükselirse, aşırı protein katabolizmasına bağlı olarak kalbin vurum
gücü de düşer. Gerçekten bazı ağır tirotoksik hastalar, kalp debisinin
yükselmesi sonucu kalp yükünün artması ve miyokard yetersizliğine bağlı
sekonder bir kalp dekompansasyonu ile ölmektedir. (3)
1.3.5.10.
Kan Hacmi
Tiroid hormonu, kan hacminde hafif bir artışa neden olur. Bu etki, en
azından kısmen, çok miktarda kanın dolaşım sisteminde toplanmasına yol
açan vazodilatasyona bağlıdır.
11
1.3.5.11.
Arter Basıncı
Ortalama arteriyel basınç genellikle değişmez. Bununla beraber, vurum
hacmi yükseldiği ve kalp vurumları arasında dokulardan geçen kan akımı
arttığı için, sistolik basıncın 10 – 20 mmHg yükselmesi, diyastolik basıncın
ise buna karşılık düşmesi sonucu nabız basıncı yükselir.
1.3.5.12.
Solunuma Etkisi
Metabolizmanın yükselmesi, oksijen tüketimini ve karbon dioksid
oluşumunu artırır; bu etkiler solunumun frekans ve derinliğini artıran tüm
mekanizmaları aktive eder.
1.3.5.13.
Gastrointestinal Kanala Etkisi
İştahın ve besin alımının artmasına ek olarak tiroid hormonları,
gastrointestinal sistemde hem sindirim sekresyonlarını hem de motiliteyi
artırır.
Sıklıkla
diyare
görülür.
Tiroid
hormonlarının
eksikliğinde
ise
konsipasyon olur.
1.3.5.14.
Merkezi Sinir Sistemine Etkisi
Tiroid hormonlar genel olarak serebrasyonu hızlandırır fakat aynı
zamanda disosiyasyon da yapar; öte yandan tiroid hormonlarının eksikliğinde
bu fonksiyon azalır. Hipertiroidili şahıslarda ileri derecede sinirlilik ve
anksiyete kompleksleri, aşırı endişe ya da paranoya gibi birçok psikonörotik
eğilimler gelişir.
12
1.3.5.15.
Kasların Fonksiyonuna Etki
Tiroid hormonlardaki hafif artış genellikle kaslarda sert kasılmalara
neden olur fakat aşırı hormon salgılanması katabolizmanın fazlalaşmasıyla
kaslarda zayıflık yapar. Öte yandan, tiroid hormonları bulunmadığı zaman
kaslarda aşırı bir tembellik ve kasılmadan sonra yavaş gevşeme görülür.
1.3.5.16.
Kas Tremoru
Hipertiroidinin en karakteristik bulgularından biri çok ince bir kas
tremorudur. Bu, Parkinson hastalığı ya da titremedeki kaba tremor değildir.
Saniyede 10 – 15 frekanslı çok ince bir tremordur. Tremor, gerilmiş
parmaklar üzerine bir tabaka kâğıt koyarak ve kâğıdın vibrasyon derecesi
izlenerek görülebilir. Bu tremorun, kas tonusunu kontrol eden medulla
spinalis alanlarındaki nöron sinapslarında, duyarlığın artmasından ileri geldiği
sanılmaktadır. Tremor, tiroid hormonunu merkezi sinir sistemindeki etkisini
göstermesi bakımından önemlidir.
1.3.5.17.
Uykuya Etki
Tiroid hormonlarının kas ve merkezi sinir sistemi üzerinde yıpratıcı
etkisi nedeniyle hipertiroidili şahıs, sürekli yorgunluk hisseder; fakat tiroid
hormonunu sinapslardaki uyarıcı etkisinden dolayı uyuması çok güçleşir. Öte
yandan, aşırı uyku hali hipotiroidi için karakteristik bulgudur. 3)
1.3.5.18.
Tiroid
Diğer Endokrin Bezler Üzerine Etki
hormonun
artması,
diğer
endokrin
bezlerin
çoğunun
sekresyonunu artırır, fakat aynı zamanda dokuların bu hormonlara
13
gereksinimini de yükseltir. Örneğin tiroid hormon sekresyonunun artması,
vücudun her yerinde glikoz metabolizmasını da artırır ve pankreastan buna
uyan bir insülin sekresyonu olur. Aynı zamanda, tiroid hormonu, kemik
yapımı ile ilgili birçok metabolik aktiviteyi artırır ve sonuçta paratiroid hormon
gereksinimi de çoğalır. Son olarak, tiroid hormon karaciğerde böbreküstü
bezi glikokortikoidlerinin inaktivasyonunu hızlandırır. Bu hipofiz ön bezinden
ACTH
salgılanmasını
artırarak,
böbreküstü
bezinden
glikokortikoid
sekresyonunu stimüle eder. (3)
1.3.5.19.
Tiroid Hormonunun Seksüel Fonksiyonlara Etkisi
Seksüel fonksiyonların normal olabilmesi için tiroid sekresyonun
yaklaşık normal düzeyde olması gerekir ne fazla ne de eksik. İnsanda tiroid
hormonun eksikliği libidonun tamamen kaybına yol açar. Öte yandan aşırı
hormon sekresyonu da sıklıkla impotans yapmaktadır. Kadında tiroid
hormonu eksikliği menoroji ve polimenore yani sırasıyla aşırı ve sık sık
menstural kanamalara neden olur. Hormon eksikliği bazı kadınlarda düzensiz
periyotların ortaya çıkmasına, hatta bazen amenoreye yol açmaktadır.
Hipotiroidili kadın ve erkekte libido çok azalır. Hipertiroidili kadınla genellikle
kanamanın çok azaldığı oligomenore ve bazen de amenore görülür.
Tiroid
noktalarına
hormonunun
kadar
gonadlar
üzerine
bilinmemektedir.
Fakat
spesifik
belki
fonksiyonu
de
ince
gonadların
metabolizmasına direkt etkisi ve seksüel fonksiyonları kontrol eden ön hipofiz
hormonlarına inhibitör etkisi söz konusudur.
14
2. TİROİD BEZİ HASTALIKLARI
Endokrin hastalıklar içinde önemli bir yer tutan tiroid hastalıklarını
başlıca üç kısımda inceleyebiliriz.
2.1 Hiperfonksiyonlu tiroid hastalıkları
 Eksoftalmik guatr (Basedow-Graves hastalığı)
 Toksik nodüller guatr
 Hipertiroidi
2.2 Hipofonksiyonlu tiroid hastalıkları
 Miksödem
 Kretenizm
 Hipotiroidi
2.3 Normofonksiyonlu tiroid hastalıkları
 Basit guatr
 Tiroiditler
 Tiroid tümörleri
2.1 HİPERFONKSİYONLU TİROİD HASTALIKLARI:HİPERTİROİDİZM
Kanda oluşan tiroid hormonlarının fazlalığı ve aşırı miktarlardaki bu
hormonların hücresel düzeydeki toksik etkileri sonucu ortaya çıkan klinik ve
biyokimyasal tabloya tirotoksikoz, bu tirotoksikoz tablosunun oluşumu tiroid
bezinin aşırı çalışması sonucunda gelişmiş ise buna da hipertiroidizm denir.
Hipertiroidizm sonucu ortaya çıkan tirotoksikozis’in eksoftalmi ile
seyreden şekline eksoftalmik guatr denir
Hipertiroidi oldukça sık rastlanır. Hastalık 20-40 yaşları arasındaki
kişileri seçer. Kadınlarda erkeklerden fazla görülür.
15
Hastalık genel olarak sessiz başlar ve yavaş yavaş ilerlerler. Bazen de
bir stresten sonra birdenbire ortaya çıkabilir.(4)
Hastalığın bazı ailelerde sıklıkla çıkması hastalığın oluşumunda genetik
bir faktörün varlığını düşündürmektedir. (2)
Klinik bulgular:
Hipertiroidinin kardinal semptomlarından birisi hastanın kısa süre
içerisinde zayıflamasıdır. Yorgunluk, kas kuvvetinde azalma hastalığın
belirtilerindendir. Şikayetler başlangıçta çok belirgin olmayabilir. Sadece bir iş
yaparken hastanın zaman zaman dinlenme ihtiyacı duyması dikkat çekicidir.
Bu hastaların daha sonra giderek huy değiştirdikleri, sakin hastanın giderek
huzursuz, tedirgin, sinirli, en küçük davranışta parlayıp sinirlendiği bunun
yanı sıra aşırı terlediği, göğsünde çarpıntı ve nefes nefese kaldığı gözlenir.
Bazen sadece hanım hastalarda, mens bozukluklarının ortaya çıktığı ve bu
şikayetle doktora gittikleri görülür.
Tremor hastalığın oldukça önemli belirtilerindendir. Tremor, ince tremor
şeklinde olup saniyede 5-8 arasındadır. İnce ve vertikal olması ile diğer
tremorlardan kolayca ayrılır.
Hastaların çoğunda guatr bulunur. Guatr genellikle diffüz olarak büyür,
kıvamı yumuşaktır.
Dolaşım sisteminde taşikardi, nabız basınç artması, sistolik bir
hipertansiyon, aritmik bir nabız (genellikle arteriyel fibrilasyona bağlı olarak)
ve bazen de kalp yetmezliklerine rastlanır.
Laboratuar bulgularına gelince; Hastalarda hafif bir lökopeni ve nisbi
lenfositozis görülür. Bazen hafif bir anemi saptanır. Bazal metabolizmada
16
artma, kolesterollerinde düşme, hiperglisemi ve glikozüri yanı sıra T3 ve T4
hormon düzeylerinde hipertiroidizmin şiddetine bağlı olarak artma saptanır.
Tedavide amaç artmış hormon aktivitesini ötiroidi durumuna getirmektir. Bu
amaçla antitiroidal ilaçlarla sedatifler tedaviye eklenir. Hastalara ayrıca kalori
ve vitamini fazla, karbonhidrat, protein ve kalsiyumdan zengin bir diyet
uygulanır.
2.2.HİPOFONKSİYONLU TİROİD HASTALIKLARI:HİPOTİROİDİZM
Dolaşımdaki tiroid hormonunun azlığı sonucunda ortaya çıkan tabloya
hipotiroidi adı verilir. Kusur tiroid bezinde veya hipofizde bulunabilir.
Hipotiroidi yapan neden tiroid bezinde ise primer hipotiroidizmden, hipofiz
bezinde ise sekonder hipotiroidden söz edilir.
Hipotiroidi her iki cinste de görülebilen bir hastalıktır. Kadınlarda
erkeklere oranla 10 misli daha fazla görülür. Hipotiroidizm yalnız miksödem
tablosu ile ortaya çıkmaz miksödem hipotiroidizmin en ağır şeklidir ve cilt ile
cilt altı dokusunun aşırı kalınlaşma ile kendini gösterir. Hipotiroidik bir hasta
miksödemli bir hale gelmeden farklı klinik dönemlerden geçer. (2)
Fötal veya neonatal hayatta husule gelen tiroid yetmezliği kretenizme
neden olur. Endemik olarak bazı bölgelerde fazla görülür. O zaman endemik
kretenizmden söz edilir. Neonatal veya endemik kretenizm, intrauterin ve
postnatal devrede 1) yetersiz iyot alınımı neticesinde olarak ya da 2) tiroid
glandının embriyonel teşekkül kusuru neticesinde meydana gelir.
Hayatın daha ileri devrelerinde tiroid yetmezliği Juvenil ve erişkin
miksödem’e sebebiyet verir. Hastalık çocuklukta başlar. Doğumda mevcut
17
değildir. Bilinmeyen nedenlerle ilk yaşlarda tiroidin harabiyeti bu hale neden
olmaktadır.
Erişkin miksödem, tiroidin;

Ameliyatla çıkarılması

Radyoaktif iyot ile harap edilmesi sonucunda

Kronik tiroidit sonucunda da oluşabilir.
Sekonder hipotiroidizm ise

Hipofiz ön lob yetmezliğinde,

Tirotropin yetmezliği sonucunda meydana gelebilmektedir
Klinik bulgular: Tiroid hormonları değişik organ ve dokular üzerinde
yapmış olduğu etkileri ile klinik bulgu verirler. Bu bulgular oldukça fazla
çeşitlilik gösterir. (2)
Hipotiroidli hastaların derileri kuru ve soğuktur. Cilt sarı ve şiş
görünümlüdür. Şişme özellikle yüzde, göz çevresinde, el ve ayaklarda
belirgindir. Saçlar kuru olup çabuk dökülür. Hastalar iştahsız ve az
yemelerine rağmen kilo alırlar. Bir yandan metabolizmanın düşmesi, diğer
yandan da artan mukopolisakkaritlerin suyu vücutta tutması sonucunda olur.
Metabolizmanın düşmesi, hareketlerin yavaşlaması, uyku halinin
görülmesi, genel ödemin artması, hastaların hareketlerinin ağırlaşmasına
apatik bir hal kazanmasına neden olur. Bu devrede hastalık tespit edilerek
tedaviye başlanırsa hastaların normal gelişimlerini tamamladıkları görülür.
Laboratuar bulgularına gelince; miksödem tanısında genellikle klinik gözlem
yeterlidir. Ancak hafif hipotiroidizmli hastalarda klinik yönden tanı koymak
oldukça güçtür. Tiroid hormonlarının kandaki düzeylerini ölçmek kesin tanı
için gereklidir. Sadece t3 ve T4 hormon düzeyini bilmek de her zaman yeterli
18
değildir. TSH tayini yaptırmak da hipotiroidin primer mi sekonder mi olup
olmadığı hakkında bilgi verecektir. (4)
Tedavi ve korunak: Hipotiroidin tedavisinde temel ilke eksik tiroid hormon
düzeyinin normal seviyelere çıkartılmasıdır. Bu amaçla da eskiden tiroid
ekstreleri kullanılmaktaydı. Bugün ise yarı sentetik ve sentetik T4 hormonları
kullanılmaktadır.
Hipotiroidizmin endemik olduğu yöreler başta olmak üzere, günlük
yaşamında iyotlu tuz kullanmak hastalıktan korunmada önemli bir korunma
yoludur.
2.3 NORMAFONKSİYONLU TİROİD HASTALIKLARI: GUATRLAR
Tiroid bezinin normalden büyük oluşuna guatr denir. Birçok nedenle
guatr oluşur. Guatrları etkenlerine göre sıralamak gerekirse;
 Basit guatr
 Endemik guatr
 Otoimmun tiroidit
 Guatrojenlerin meydana getirdiği guatr
 Subakut tiroidit
 Akut tiroidit (4)
Guatr çeşitleri içinde üzerinde en çok durulması gereken guatr basit
guatrdır. Basit guatrlarda tiroid bezi büyümüştür. Ancak fonksiyonlarında
bozuma yoktur. Klinik yönden de hastanın bir şikayeti yoktur. Hekime sadece
tiroidinin büyüdüğünü ifade ederek gelirler. Hastalık kadınlarda erkeklere
oranla çok daha sık ortaya çıkar. Aynı ailede birden fazla kişide görülebilir.
19
Tiroid bezinin hangi nedenle büyüdüğü kesin olarak bilinmemektedir. Tiroid
normalden daha az hormon yapınca negatif feedback mekanizmasının
işlemesiyle TSH fazla salgılanmaya başlar. Bu da tiroid bezinin bir yandan
fonksiyonunu arttırırken diğer yandan da tiroid bezinin hiperplaziye
uğramasına neden olur. Böylece tiroid bezi de daha da fazla büyümüş
olacaktır. Büyümüş ve kitlesi artmış olan tiroid bezi de bu ölçüde hormon
salgılayarak kana verir. Tiroid hormonlarının kandaki düzeyi normale
dönünce
TSH'da
düşük
düzeye
iner.
Bu
olayın
zaman
içerisinde
tekrarlamasıyla tiroid bezi giderek büyür. Çoğu kez de bu büyüme diffüzdür.
(5) Ancak zamanla tiroid dokusu içinde nodüller oluşarak önceleri
mikronodüller bir guatr şeklini daha sonra da giderek makronodüller olması
ile multinodüler bir guatr şeklini alır.
Basit guatr henüz diffüz halde iken, başlangıç döneminde tedavi edilirse
tiroid bezi küçülebilir.
Bazı yörelerde o yörenin büyük bir kısmında guatr rastlanır. Toplumun
%10’undan fazlasında guatr görülüyorsa o zaman endemik guatrdan söz
edilir. Endemik guatrın oluşunda değişik nedenler ileri sürülmüş olmasına
rağmen kesin bir neden ortaya konamamıştır. İyot eksikliği bu nedenlerin
başında gelir. İkincil neden olarak da suların kirliliği, sertliği ve guatrojen
maddelerin varlığı düşünülmektedir.
Tedavi: Basit guatr’ın tedavisinde seçkin ilaç L-tiroksin’dir. Bu ilaç en az 1-2
yıl kullanılmalıdır. Tedaviye erken başlamak sonucun o ölçüde yararlı
olmasını sağlayacaktır. (6)
İlaç tedavisine cevap vermeyen veya trakea’ya bası yapan vakalarda
ise seçilecek tedavi yöntemi cerrahi olacaktır. Opere olan vakalar
20
operasyondan sonra da ömür boyu tiroid hormonu almalıdırlar. Aksi durumda
hipotiroidi gelişecektir. (5)
3. TİROİD BEZİ HASTALIKLARININ DİŞHEKİMLİĞİNE ETKİSİ
3.1. HİPOTİROİDİLİ HASTALARDA DİŞHEKİMİNİN YAKLAŞIMI
3.1.1. Dental İşlemler Sırasında Oluşabilecek Problemler:

Tedavi edilmemiş hastalarda (ötiroidi haline getirilmemiş)
travma, cerrahi uygulamalar, enfeksiyon gibi durumlarda
hipotiroid koması meydana gelebilir. (4)

Tedavi edilmemiş hipotiroidili hastalar narkotik, barbitüral ve
trankilizanlara karşı çok duyarlıdırlar. Dikkat edilmelidirler.
3.1.2. Medikal Komplikasyonların Önlenmesi:

Medikal değerlendirmede hipotiroidi açısından şüpheli görülen
hastalar tıbbi ve laboratuar olarak incelemeye alınmalıdır. (T3
ve T4 düzeyleri öğrenilmelidir).

Tedavi görmemiş hipotiroidili hastalarda narkotik, barbitürat ve
tranklizanların başlangıç safhaları iyi bir şekilde öğrenilmelidir.

Miksödem komasının başlangıç belirtileri ve seyri iyi bir şekilde
öğrenilmelidir (vücut ısısında azalma, bradikardi, hipotansiyon,
epilepsi nöbetleri gibi).

Miksödem komasından şüphe ediliyorsa süratle tedaviye
geçilmelidir.

Acil tıbbi yardım sağlanmalı,
21

Yüksek
dozda
hidrokortizon
(100-300
mg.
I.V.)
başlanmalıdır.

Tri ve tetraidotironin verilmelidir.
3.1.3. Dental Girişim Endikasyonları:

Yeterli medikal şartlar altında (ötiroidi), endike olan her tür
dental tedavi uygulanabilir.

Hastalığın şiddetli mental gerilikle seyreden konjenital formunu
(Kretenizm) gösteren hastalarda, dental girişimler sırasında bir
yardımcıya gerek vardır.
3.1.4. Oral Komplikasyonlar:

Dilde büyüme

Dişlerde gelişme ve sürme gecikmeleri

Maloklüzyon
3.1.5. Açık Dental Bakım:


Tedavi görmüş, ötiroidili hastalarda herhangi bir sorun çıkmaz.

Ağrı için analjezik,

Enfeksiyonlardan korunmak için antibiyotarapi yeterlidir.
Tedavi görmemiş hipotiroidili hastalarda ise;


Non-narkotik analjeziklerle ağrı kontrolü yapılır.
Hastalığın ileri formunu gösteren hastalarda hipotiroidi
komasının gelişmesinden korkulur. Bunun için cerrahi
uygulamalardan kaçınılır. Akut oral enfeksiyonlar sınırlı ölçüde
tedavi edilir.
22
3.2. HİPERTİROİDİLİ HASTALARDA DİŞHEKİMİNİN YAKLAŞIMI
3.2.1. Dental işlemler sırasında oluşabilecek problemler

Hiç tedavi edilmemiş ya da tamamiyle iyileştirilmiş hipertiroidili
hastalarda aşağıdaki şu etkiler tiroid fırtınası (Tirotoksik kriz) adı
verilen ağır, acil klinik tablonun oluşmasına neden olabilirler;





Enfeksiyon
Travma
Cerrahi uygulama
Stres (5)
Hiç tedavi olmamış ya da yeterli tedavi yapılmamış hipertiroidili
hastalar, adrenalin ve diğer pressör aminlere karşı çok duyarlı
olabilirler.
Bu
kaçınılmalıdır.
yüzden
Ancak
bu
medikal
tip
ilaçların
önlemlerin
kullanımından
iyi
bir
şekilde
sağlandığı ortamlarda bu maddeler kullanılabilirler.
3.2.2. Medikal komplikasyonların önlenmesi

Hipertiroidili hastaların anamnez ve muayene bulguları dikkate
alınmalı ve incelenmelidir.

Hasta medikal yönden değerlendirilmeli ve tedavi olanakları
oluşturulmalıdır.

Hipertiroidi medikal tedavi ile ötiroidi haline getirilebilecek ise,
medikal
tedavi
yapıp
tiroid
fonksiyonları
ötiroidi
haline
getirilmelidir. (6)

Yeterli medikal şartlar sağlanana kadar bu hastalarda dental
tedaviden kaçınılmalıdır.
23

Tirotoksik krizle karşılaşmamak için oral enfeksiyonlar, enerjik bir
antibiyotarapi ile kontrol altına alınmalıdır.

Tedavi edilmemiş ya da yeterli tedavi görmemiş hastalarda
adrenalin benzeri pressör amin kullanımından kaçınılmalıdır.

Tirotoksik kriz henüz erken evredeyken mutlaka tanınmalıdır.

Şiddetli tirotoksikozis semptomları (çarpıntı, terleme,
huzursuzluk, ajitasyon, tremor v.s) aranmalıdır. (5)

Hastanın ateşine bakılmalıdır.

Karın ağrısının olup olmadığı sorulmalıdır.

Psikoz gelişimi irdelenmelidir.

Öncelikle acil tıbbi tedavi işlemleri uygulanmalıdır.

Medikal yardım hızla yapılmalıdır.

Soğuk havlular tatbik ederek hasta serin tutulmalıdır.

Damar yolu açık tutulmalıdır. (Bu amaçla %5 dextrose
ringerli veya %5 dextrose serum fizyolojikte serumlardan
birisi damar yolu ile verilmelidir.) (6)

100-300 mg. I.V. (İntravenöz) Hidrokortizon veya 100250mg
I.V.
Prednisolon
(Prednol
250mg.
Flakon)
verilmelidir.

Vital bulgular gözlem altında tutulmalıdır. (Tansiyon,
nabız, solunum, kardiyak bulgular, serebral bulgular).

Eğer gerekirse kardiyopulmoner resüsitasyona derhal
başlanmalıdır.
24
3.2.3. Dental girişim endikasyonları

Çok iyi medikal şartlar oluşturarak hastaya endike olan dental
tedaviler uygulanabilir.

Akut enfeksiyon olasılığı varsa hastanın hekimine danışılarak
gereken önlemler alınmalıdır.
3.2.4. Oral komplikasyonları

Osteoporoz oluşabilir.

Hastanın periodontal sorunları varsa, hastalık ilerleyebilir.

Kariesler artabilir.

Süt dişler erken kaybedilebilir.

Erken çene gelişimi olabilir.
3.2.5. Acil dental bakım

Hipertiroidili bir hastada konservatif tedaviler söz konusu
olduğunda;


Enfeksiyondan korumak için antibiyotik verilmeli,

Ağrıya karşı analjezikler önerilmelidir ve

Hastanın hekimine danışılmalıdır.
Hasta çok iyi medikal şartlar altında ise acil dental tedaviler
yapılmalıdır. Akut bir enfeksiyon söz konusu ise hastanın
hekimine danışılmalıdır. (6)
25
4. SONUÇ VE ÖZET
Tiroid bezinin salgıladığı hormonların insan vücudunun ilerleyişinde her
hormon gibi önemli etkileri bulunmaktadır. Bu bezlerdeki her hangi bir
patolojik olayla bezden salgılanan hormon düzeyinde değişiklikler, insan
vücudu üzerine etkileri göstermektedir. Sonuçları ölümle sonuçlanabilecek bu
düzensizliklerin sebepleri, etki yerleri, etki dereceleri ve tedaviler konusunda
birçok bilimsel araştırma yapılmış ve olumu sonuçlar alınmıştır. Günümüze
kadar tiroid bezi patolojileri hakkında yapılan çalışmalar incelendiğinde
birçoğunun oral ve dental bulgular verdiği gözlenmiş. Tedavi edilmemiş
hipotiroidili hastaların dental tedavileri sırasında narkotik, barbitürat ve
trankilizanlara karşı çok duyarlıdırlar. Dikkat edilmelidirler. Aynı zamanda bu
hastalarda dilde büyüme, dişlerde gelişme ve sürme gecikmesi ve
maloklüzyon gözlenebilir. Bir diş hekimi bu gibi durumları hastasında
gözlemlediğinde hastayı bir endokrinoloji kliniği sevk edip kişinin hastalığını
fark etmesini ve gerekli tedaviyi almasını sağlayabilir. Aynı zamanda
hastalığın
ileri
formunu
gösteren
hastalarda
hipotiroidi
komasının
gelişmesinden korkulur. Bunun için cerrahi uygulamalardan kaçınılır. Akut
oral enfeksiyonlar sınırlı ölçüde tedavi edilir.
Hiç tedavi edilmemiş ya da tamamıyla iyileştirilmiş hipertiroidili
hastalarda dental tedavileri sırasında aşağıdaki şu etkiler tiroid fırtınası
(Tirotoksik kriz) adı verilen ağır, acil klinik tablonun oluşmasına neden
olabilirler; Enfeksiyon, travma, cerrahi uygulama, stres (5). Hiç tedavi
olmamış ya da yeterli tedavi yapılmamış hipertiroidili hastalar, adrenalin ve
diğer pressör aminlere karşı çok duyarlı olabilirler. Bu yüzden bu tip ilaçların
26
kullanımından kaçınılmalıdır. Ancak medikal önlemlerin iyi bir şekilde
sağlandığı ortamlarda bu maddeler kullanılabilirler. Ayrıca bu hastalarda
gözlenebilecek oral bulgular arasında osteoporoz, karieslerde artma, süt
dişler erken kaybedilebilir, erken çene gelişimi olabilir. Hipertiroidili hastalar
çok iyi medikal şartlar altında ise acil dental tedaviler yapılmalıdır. Akut bir
enfeksiyon söz konusu ise hastanın hekimi ile konsültasyon yapılmalıdır.
Yukarıda da bahsedildiği gibi diş hekimleri tanı aşamasında hastanın
sistemik durumunu da göz önüne alarak, bu patolojiler hakkında, teşhis ve
tedavileri hakkında bilgi sahibi olmalı ve hastayı gerekli tedavisini
yaptırabileceği hekim ve sağlık kuruluşlarına yönlendirmelidir.
Ayrıca bu tür hastalarda yapılacak dental uygulamalar ve oluşabilecek
komplikasyonlara karşı son derece titiz davranmalı, her hangi bir olumsuzluk
durumunda hastaya acil müdahalede kullanılacak ilaçları bulundurmalıdır.
27
5. KAYNAKLAR
1. Gündoğdu A.S; İç Hastalıkları; Cilt 2; Erol Ç(Ed): Nobel Tıp Kitapevi; 2008;
3703-3735
2. ÖZGEN G; Ege Üniv. İç Hastalıkları Ders Notları; İzmir Güven Kitapevi;
2008; 35-43
3. Molvalılar S; İç Hastalıkları; Cilt 1; Büyüköztürk K (Ed.); Nobel Tıp Kitapevi;
2007; 365-382
4. Terci A; İç Hastalıkları; Ege Üniversitesi Yayınları; 2001; 193-206
5. Urgancıoğlu İ; Tiroid Hastalıkları; İç Hastalıkları; Korkmaz Ofset; Bursa;
1986; 15-19
6. Öztürk A; Keskin A.; Diş Hekimliğinde Tıbbi Sorunlar; Ankara Üniv. Diş
Hekimliği Fak; 2000; 101-103
28
6. ÖZGEÇMİŞ
1984 yılında Burdur’un Bucak ilçesinde doğdum. İlköğrenimimi Bucak
Atatürk İlköğretim Okulu’nda, ortaokul ve lise öğrenimimi Bucak Anadolu
Lisesi’nde tamamladım. 2002 yılında Ege üniversitesi Diş Hekimliği
Fakültesini kazandım.
29
Download