VEDA HUTBESİ VE PEYGAMBERİMİZ (SAV)

advertisement
VEDA HUTBESİ
VE
PEYGAMBERİMİZ
(S.A.V.)’İN KADIN
HAKLARI İLE İLGİLİ
MESAJLARI
Veda hutbesi hicretin
10. yılında
Peygamberimiz(s.a.v.)
’in hac farizasını ifâ
için Mekke’ye gelip
Vedâ Haccı esnasında
kadın-erkek 140 000
kişiye irâd ettiği
hutbedir.
Veda hutbesi temel bir
kanun olarak insanın
hak ve vazifelerini
özetlemektedir.
Peygamberimiz(s.a.v.)
’in bu hutbeyi irâd
ettikten üç ay sonra
vefat ettiğini
düşündüğümüzde bu
hutbenin O’nun bir
vasiyyeti olduğunu
görürüz.
Veda
hutbesi
yalnız
Müslümanlara
okunmuş
sıradan bir hutbe olmayıp
bütün insanları kapsayan
tarihî bir hutbe ve bir insan
hakları
evrensel
beyannamesidir.
Hutbede 7-8 yerde geçen ve
paragraf başlarını oluşturan
Ey nâs: Ey insanlar! kelimesi
bu
hutbenin
veya
bu
beyannamenin
evrensellik
yönünü yani bütün insanlara
şâmil olma özelliğini ortaya
koyar.
Bu hutbe İslâm’ın temel konularına temas
etmesi,
cahiliyet
âdetlerinin
ortadan
kaldırılması, eşitlik, hürriyet, kan davaları,
fâiz, emânet, özellikle insan hakları, âile
hukuku içinde yer alan karı-koca hakları,
vasiyet, nesep, zina, borç ve kefâlet gibi
hukukî meselelere yer vermesi açısından
önem taşır.
• Peygamberimiz (s.a.v.), İslâm'ın
özeti olarak sunduğu vedâ
hutbesiyle; câhiliye devrine ait
bütün kötü adet ve gelenekleri
yıkmıştır. Temel hak ve vazifelerle
ilgili hükümleri bildirmiştir.
• Bütün insanların Âdem'in çocukları
olduğunu ifade ile, evrensel insan
kardeşliğini ortaya koymuştur.
Irk, renk ve sınıf
üstünlüğünü
reddederek, tüm
insanlığa rehber
olacak örnek bir
eşitlik anlayışını
tarihe
kaydetmiştir.
• Zinânın ve aile hayatına zarar verecek her
şeyin yasaklandığını haber vermiştir. Aile
hayatında erkek ve kadının birbirlerine
karşı hak ve vazifelerinin bulunduğunu,
kadınlara iyilik ve şefkatle muamele
edilmesi gerektiğini açıklamıştır.
• Ekonomik ve sosyal hayatı felce
uğratan fâizin haram kılındığını, her
türlü kan davasının kaldırıldığını
ilân etmişti
Vasiyet, borç ve kefâlet, takvim
düzeni hakkındaki hükümlerle
birlikte; nesebin öz babadan
başkasına nispet edilmesinin
kötülüğünü ifade etmiştir.
• Herkesin can, mal ve haysiyetinin her türlü
tecâvüzden korunduğunu, her türlü
haksızlığın yasaklandığını ve cezaların
şahsî olduğunu belirtmiştir.
• Kısaca, önemli dinî kuralları, temel hak ve
görevleri, duygusal, etkili ve veciz bir
şekilde orada bulunan insanlara
öğütleyerek, kendilerine emanet olarak
bıraktığı Kur'ân ve sünnete sarıldıkları
müddetçe sapıklığa düşmeyeceklerini
müjdelemiştir. En sonunda orada hazır
bulunanların, dinlediklerini başkalarına
aktarmalarını taleb etmiştir.
KUR’AN VE SÜNNET’TE KADIN
HAKLARI
Kur'ân-ı Kerîm’de gerek yaratılış
gerekse hak ve sorumluluklar
yönünden erkekle kadın eşit
konumdadır.
Akıl melekesiyle donatılan her iki
cins de Allah’ın emir ve yasaklarına
uyup kulluk görevini yerine
getirmekten sorumlu tutulmaktadır
‫و َّْال ُم ْسلماتَّ‬
‫ْال ُم ْسلم َّ‬
‫ين‬
‫ِنَّ‬
‫و ْال ُمؤْ منينَّ و ْال ُم َّْؤمناتَّ‬
‫و ْالقانتينَّ و ْالقانتاتَّ والصادَّقينَّ‬
‫والصادقاتَّ والصَّابرينَّ‬
‫و ْالخَّاشعينَّ‬
‫والصابراتَّ‬
‫و ْالخاشعاتَّ و ْال ُمتَّصِّققينَّ‬
‫وَّالصائمينَّ‬
‫و ْال ُمتصِّققاتَّ‬
‫والصائماتَّ و ْالحافظينَّ‬
‫فُ ُروج ُه َّْم و ْالحافظَّاتَّ والذاكرَّينَّ‬
‫اّللَّ كثيراَّ‬
‫اّللُ ل َُّهم م ْغفرةَّ وأ ْجراَّ عَّظيماَّ‬
‫والذاكراتَّ أعَِّّ َّ‬
“Müslüman erkeklerle müslüman kadınlara, mü’min
erkeklerle mü’min kadınlara, ibadete devam eden
erkeklerle ibadete devam eden kadınlara, sadık
erkeklerle sadık kadınlara, sabırlı erkeklerle sabırlı
kadınlara, Allah dan hakkıyla korkan erkeklerle Allah
dan hakkıyla korkan kadınlara, sadaka veren
erkeklerle sadaka veren kadınlara, oruç tutan
erkeklerle oruç tutan kadınlara, iffetlerini koruyan
erkeklerle iffetlerim koruyan kadınlara, Allah’ı çok
anan erkeklerle Allah’ı çok anan kadınlara, şüphesiz ki
Allah, onların hepsine bir mağfiret ve büyük bir
mükâfat hazırlamıştır”.
(Ahzap,35)
Kur’an-ı
Kerim
doğal
olarak
aralarında
bazı
fizyolojik
ve
psikolojik
farklılıklar
bulanan
kadın ile erkeği değişik rolleri
yönüyle de birbirini tamamlayan
varlıklar olarak kabul eder.
‫ض ُه ْم‬
ُ ‫ات َب ْع‬
ُ ‫وَاْل ُم ْؤ ِمُنو َن َواْل ُم ْؤ ِمَن‬
ِ
ِ
ِ
ِ
‫ن‬
‫ن‬
ْ
‫نَ ِر‬
‫ن‬
‫م‬
‫ل‬
‫ا‬
‫ن‬
‫ي‬
َ
‫و‬
‫وف‬
‫و‬
‫ر‬
‫ه‬
‫ع‬
‫م‬
‫ل‬
‫ا‬
‫ب‬
‫و‬
‫ر‬
‫م‬
‫أ‬
‫ي‬
‫ض‬
‫ع‬
‫ب‬
‫اء‬
‫ي‬
‫ل‬
ْ
ْ
ْ
ٍ
َ
َ
َُ
َ ْ َ ََ
ُْ َ
ُ ُ َ ْ َ َ ‫أَ ْو‬
ِ ‫الزََا َة وي‬
ِ ‫وي‬
‫ن‬
‫ن‬
‫ن‬
َّ
‫للا‬
‫و‬
‫يع‬
‫ِط‬
‫و‬
‫ت‬
‫ؤ‬
‫ي‬
‫و‬
‫ة‬
‫ال‬
‫الص‬
‫و‬
‫يم‬
‫ق‬
َّ
َ
َ
ْ
َ
َ
ُ
َ
َُ
ُ َُ
َّ
ُ َُ
ِ ‫ورسوَله أُوَل ِـئك سيرحمهم للا ِإ َّن للا َ ِز ٌيز ح‬
,‫يم‬
َ
َ َّ
ٌ َ
ُ ّ ُ ُ ُ َ َْ َ َ ْ ُ ُ َ َ
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da
birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği
emreder, kötülükten alıkorlar,
namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı
verirler, Allah ve Resûlüne itaat
ederler. İşte onlara Allah rahmet
edecektir. Şüphesiz Allah azîzdir,
hikmet sahibidir.( Tevbe,71)
ُ‫ا أَيُّ َها النَّاسُ ِإنَّا َخلَ ْقنَاكم ِمن ذَكَرُ َُوأنثَى َو َجعَ ْلنَاك ْمُ شعوبًا َُوقَبَائِ َل‬
ُ‫ع ِليمُ َخ ِبير‬
َُّ ‫ن‬
َُّ ‫اّللِ أَتْقَاك ُْم ِإ‬
َُّ َ‫ن أ َ ْك َر َمك ُْم ِعن ُد‬
َُّ ‫ارفوا ِإ‬
َ َ‫اّلل‬
َ َ‫ِلتَع‬
"Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve
bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız
için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık.
Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim)
olanınız, takvaca en ileride olanınızdır.
Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.’’
(Hucurat Suresi, 13)
“Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi
ve bu konuda Allah'ın koyduğu ölçülere
hassasiyetle uymayı tavsiye ederim. Siz
kadınları, Allah'ın emâneti olarak aldınız.
Onları, Allah adına söz vererek helâl edindiniz.
Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da
sizin üzerinizde hakları vardır… Sizin kadınlar
üzerindeki hakkınız: Namusunuzu korumaları,
hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça
evinize almamalarıdır… Kadınların sizin
üzerinizdeki hakları: Uygun şekilde onların
rızıklarını ve giyimlerini temin etmenizdir.”
• “Müminlerin iman bakımından en
mükemmel olanları, ahlâkı en güzel
olanları ve eşine en yumuşak
davrananlarıdır.“
(Nesâî, es-Sünenü’lKübra)
• “Sizin hayırlınız, eşi ve aile fertlerine
hayırlı olanınızdır. Ben sizin, eşi ve
aile fertlerine en hayırlı olanınızım.“
(İbn Hıbbân,Nikâh, IX, 484)
• “Kadınlara yediğinizden yedirin,
giydiğinizden giydirin, onlara
vurmayın ve onları kötülemeyin."
• “Sizin hayırlınız
kadınlarına/eşlerine en hayırlı
olanlarınızdır." (Tirmizî, Rada, 11)
Hz. Ömer: "Doğrusu biz
Câhiliye devrinde
kadınlara önem
vermezdik, nihayet
Allah İslâm'ın gelişiyle
kadınlar hakkında
âyetler indirmiş ve bir
çok hak tanımıştır"
İLİM ÖĞRENMEK
Peygamberimiz ilim tahsili
konusunda kadın-erkek
ayırımı gözetmemiş Kur’an’ı
kadın erkek ayırt etmeden
bütün insanlara tebliğ
etmiştir. İnen ayetleri
erkeklere olduğu gibi
kadınlara da okuyup
anlatmıştır.Kadınlar da
Kur’an’ı öğrenmişler ve
okumuşlardır.
• Hz. Ayşe validemiz hukuk alanında yüksek
bilgiye sahip olmuş ve daha sonraki
devrelerde, hattâ en âlim erkek hukukçular
tarafından bile, hukuki bilgisinden istifâde
edilmek üzere devamlı ziyaret edilip istişârî
mütâlâalarına müracaat olunmuştur. Aynı
şekilde Hz. Ayşe "şiir", "tıp", "Arap tarihi"
ve Arabistan kabîlelerinin "ensâb"
şecereleri vs. üzerinde de üstünlük
sağlamıştır."
• (Muhammed Hamidullah, İslâm
Peygamberi, terc. Salih Tuğ, İstanbul
1990, c.II, s.772-773)
• Peygamberimizin amcası Hz. Abbas'ın
hanımı olan Ümmü-l Fadl da devrinin ilim
sahibi kadınlarındandı. Hz. Abbas'ın
Müslüman oluşunda, zeki ve bilgili bir
kadın olan Ümmü-l Fadl'ın büyük etkisi
olmuştur.
• Peygamberimiz (s.a.v.) kadınların okuma
yazma öğrenmelerini ister ve buna teşvik
buyururlardı. Okuma yazma bilen zeki ve
tecrübeli bir kadın olan Şifa Hatun'dan,
kendi eşi Hafsa'ya yazı yazmayı
öğretmesini istemiştir.
Peygamberimiz kadınların görüşlerine önem
vermiş, onlarla istişare etmiştir.
•
İlk vahiy aldığı zaman, içinde bulunduğu sıkıntılı durumu
hanımı Hz. Hatice ile istişare etmiştir. Eşi de hem kendisini
teselli etmiş, hem de onu amcazadesi Varaka b. Nevfel’e
götürmüştür.
•
Hudeybiye barış antlaşmasından sonra arkadaşlarına
kurbanlarını kesme-lerini ve tıraş olmalarını söylemiş, ancak
onlar antlaşmanın aleyhlerine olduğunu düşünerek kurbanlarını
kesmezler. Bu duruma üzülen Peygamberimiz konuyu eşi Ümmü
Seleme’ye anlatır. Ümmü Seleme; “Ey Allah’n Elçisi! Sen çıkıp
kurbanını kes, başını tıraş et. Onların hepsi sana uyacaktır" der.
Peygamberimiz de Ümmü Seleme’nin tavsiyesini yerine
getirir.Sahabe Peygamberimize uyup kurbanlarını keserler.
Peygamberimizin, dinî ve dünyevî en ciddi konularda eşleriyle
istişare etmesi, kadınlara ve onların görüşlerine verdiği önemi
ifade eder.
•
• Aile hayatında kadının da sorumluluğunun
olduğunu ve söz hakkının bulunduğunu
bildirmiş ve bu hususu şöyle dile
getirmiştir: “Kadın, eşinin evinin ve
çocuklarının yöneticisidir.Hepiniz
yöneticisiniz ve hepiniz
yönettiklerinizden
sorumlusunuz" (Müslim, İmâre, 20)
EVLENME VE YUVA KURMA HAKKI
Evlendirilirken fikri bile sorulmayan kadın, erkeğin kölesi gibiydi.
Bir mal gibi kiralanıyor, bir meta gibi alınıp satılıyordu.
Kadının şahsiyetine hiç değer vermeyen bu tatbikatı İslâm ortadan
kaldırdı. Resûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Dul kadın, kendine
velîsinden daha fazla sahip ve maliktir. Binaenaleyh, onun bu
mevzûdaki (evlilik) kanaati alınmadan nikah yapılamaz. Evlenmemiş
bir kızın da izni sorulmadan nikah kıyılamaz. Fikri sorulduğu zaman
onun susması da izni sayılır."( Sahihi Müslim. Nikah, 66,67.)
İslam'da evlenecek olan tarafların birbirlerini görmeleri, meşru
şartlarda konuşmaları onların hakkıdır. Kadın da evlenirken bağımsız
tercihini kullanır ve kimse kadını istemediği bir istikamete zorlayamaz.
BOŞANMA HAKKI
İslam dini cahiliyye devrinin keyfî bir şekilde kullandığı "boşama"
âdetini, kadına karşı yapılan bir zulüm, bir haksızlık olmaktan çıkardı,
kayıt ve şartlara bağladı.
"Onlardan hoşlanmıyorsanız sabredin, hoşlanmadığınız bir şeyi, Allah
çok hayırlı kılmış olabilir."( Nisa: 19.) diyerek erkekleri daha itidalli
davranmaya davet etti. Yine:
Peygamberimiz (s.a.v.): "Evleniniz, fakat boşanmayınız; çünkü Allah
zevkine düşkün erkeklerle, zevkine düşkün kadınları sevmez."( Feyzu'l Kadir, c.3. sh.: 242.) buyurarak, boşanmanın gerektiğinde bir ilaç gibi
kullanılmasını öğütlemiştir. Ayrıca erkeğe verilen boşama selâhiyetinin
zevcenin aleyhine kullanılmasını önlemek için İslâm hukukunda tedbirler
alınmış, boşamayı keyfîlikten kurtarmak için ciddî şartlar konmuştur.
MÜLK EDİNME VE ÇALIŞMA HAKKI
َّ ‫يبَّ قممَّاَّا ْكتسب‬
‫ْن‬
ٌ ‫يبَّ قمماَّا ْكتسبُواَّْوَّللنقسا َّنص‬
ٌ ‫لرجالَّنص‬
‫• قِِ ق‬
• "Erkeklere kazandıklarından bir pay,
kadınlara da kazandıklarından bir pay
vardır.
( Nisâ: 32.)
İslam'da kadın, dilediği şekilde mülk
edinip, mülkünde istediği gibi tasarruf
eder. Hz. Hatice, Mekke'nin en zengin
hanımlarından biriydi. Cahiliye devrinde
bile Tahire (temiz kadın) ve Tacire (kadın
tüccar)
lakaplarıyla
anılırdı.
İslam'ın
zuhurundan sonra da İslam'ı canıyla
olduğu kadar malıyla da desteklemiştir.
.
Mekkeli Müslümanlardan olan ve Resulullah'a beyat
eden, ilk muhacirlerden Şifa Hatun'a Hz. Ömer, çarşı
ve pazarları kontrol vazifesi vermiştir.
Asrı Saadet’te 9 doktor vardır; bunların 5’i erkek,
4’ü hanımdır.
Asrı Saadette 12 hanım sahabiyi hemşirelik
mesleğinde görüyoruz.
• Tüccar hanım sahabî sayısı 11
• Kadın âlimlerinin sayısı 8
• Sahabe’nin içerisinde şair olan
hanım sayısı 11
• Hatibe olan hanım sayısı 13’dür.
• Meslekleri ile bildiğimiz sahabe
hanım sayısı 72’dir.
MİRAS HAKKI
• İslâm öncesi dönemde kadınlar
mirastan pay alamadıkları gibi
kendileri miras olarak
bırakılırlardı,İslam dini kadına
miras hakkı tanımış ve anne, nine,
eş, kız çocuğu, kız kardeş olma
durumuna göre alacakları pay ayrı
ayrı belirlenmiştir .
• İstisnaları olmakla birlikte kadının miras payı aynı
konumdaki erkeğin hissesinin yarısı kadardır. İlk
bakışta kadının aleyhine olan bir hüküm gibi
görünen bu düzenleme, İslâm hukukunun erkeğe
yüklediği malî yükümlülük ve kocanın aile içindeki
sorumluluğuyla birlikte değerlendirildiğinde daha
farklı bir sonuca varılmaktadır. Ailenin geçim
yükümlülüğünün tamamıyla kocaya ait olduğu,
evlenme sırasında kocanın mehir adıyla kadına bir
ödemede bulunduğu, ceza hukukunda ortaya çıkan
"âkile" gibi sosyal yardımlaşma uygulamalarına
sadece erkeklerin katıldığı göz önüne alındığında iki
cinse düşen net payın bir anlamda eşitlendiği
görülür.
ŞAHİTLİK
• Kadının şahitliği meselesinde akla şöyle bir
soru gelebilir: Islam hukukunda bir
erkeğin yanında tek kadının şahitliği niçin
yeterli görülmemiştir.? Bu soruyu şu
sorular da izler: Erkekle beraber şahitlik
edecek kadının yanında bir kadın daha
bulunması niçin gerekli görülmüştür.?
Insan olmakta kadın erkeğe eşit değil
midir? Kur’anda: “Biz insanoğlunu şerefli
kıldık” (1) buyurulmuştur. Bu özellikte
kadın ve erkek ortak değil midir? Şahitlikte
bu ayrıcalık nedendir?
• Prof. Zuhaylî; kadınla erkek
arasında şahitlik konusundaki
farkın, onun psikolojik ve biyolojik
yapısından kaynaklandığını
söylüyor ve şunları ilave ediyor: “
Islam kadına “analık” gibi saygın
bir görev vermiş ve anayı babadan
üç kat üstün görmüştür.
• Hz. Peygamberin huzuruna gelen bir adam
Resulullah’a soruyor: “ Ey Allah’ın Resülü!
Kendisine iyi davranmama en çok hak
sahibi olan kimdir?” diye soruyor. Hz.
Peygamber: “ Annendir” buyuruyor. Adam
aynı soruyor üç kere tekrarlıyor. Allah’ın
Resülü, her defasında aynı cevabı veriyor.
Ancak dördüncüsünde: “ Babandır”
buyuruyor.(14) Eğer Islamda kadını
erkeğin yarısına denk tutmak gibi bir
anlayış olsaydı Hz. Peygamberin cevabı bu
anlayışın hatalı olduğunu göstermeye
yetmiyor mu?.
• Erkek, ne ölçüde düşünce ve
düşüncesini açıklama hürriyetine
sahipse, kadın da aynı hürriyete aynı
nisbette sahiptir. Asr–ı Saadet’te kadın,
meselelerini ve evinde eşiyle arasında baş
gösteren problemleri çok rahat Peygamber
Efendimize aktarabilmiştir.
• Hz. Ömer'in halîfe sıfatıyla
kadınların mehirlerine kısıtlama
getiren bir hutbe iradı sırasında bir
kadının Nisa sûresinin yirminci
âyetini okuyarak, Hz. Ömer'e itiraz
etmiş .Bunun üzerine Halîfe Ömer
(r.a.), verdiği hüküm ve görüşten
dönerek, hakkını arayan kadiını
doğrulamıştır.
Peygamberimiz, kadınların verdiği emanı ve
himayeyi kabul ederek onlara hukukî bir statü
kazandırmıştır. Mesela Ümmü Hânî adındaki
Müslüman kadın, Mekke’nin Fethi esnasında
bir adama eman vermiş ve onu himayesine
almış, Hz. Peygamber (s.a.s.) de bunu kabul
etmiştir. (Buhârî, IV, 67)
• Müslüman olan milletler, daha
önceki kültürlerinin etkisinden
kurtulamadıkları için
kültürlerindeki kadın aleyhtarı
gelenek ve görenekleri İslam dinine
sokmaktan kendilerini
alamamışlardır. Bu gelenek ve
görenekler daha çok uydurma
hadisler kanalıyla İslâm a sokulmak
istenmiştir.
Şurasını hiç bir zaman hatırdan çıkarmamak
gerekir ki, Hz. Muhammed (a.s.) in sözleri
asla Kur’an-ı Kerîm’e ters düşmez.
Bu itibarla Kur’an’a ters düşen bir
rivayetle karşılaştığımızda onun uydurma
olduğu hususunda en ufak bir kuşkumuz
dahi olmamalıdır. Yine iyice bilinmelidir
ki çeşitli mezhep ve fırkalar tarafından
görüşlerini desteklemek üzere birçok
hadis uydurulmuştur.
KADINLARLA İLGİLİ UYDURMA
HADİSLER
"Üç şey uğursuzluk getirir: Ev, kadın ve at"
" Kadınlara okuma- yazma öğretmeyin “
" Kadınlarla istişare edin, onlara danışın
ve onların söylediklerinin zıddını yapın“
" Kadınlar olmasaydı Allah'a hakkıyla
ibadet edilirdi".
• Peygamberimiz, “Kadınlarla iyi
geçinin."(Nisa, 19)ayet-i kerimesinin
gereğini hakkıyla yerine getirmiş, ashabını
da bu yönde eğitmiş, Müslümanlara da
gerekli tavsiyelerde bulunmuştur.
• O, âlemlere rahmet(Enbiya, 107)ve
müminlere model
olarak (Ahzâb,21)gönderilmiştir.
• Peygamberimiz (s.a.v.); insanlık âleminin
olmazsa olmazı konumunda olan kadına
gereken değeri ve önemi vermiş, kadını onurlu
bir kul, salih bir insan, kendisi ile cennetin
kazanıldığı bir anne (Süyûtî, Câmi’u’s-Sağîr, I,
42, No: 3657),güven ve huzura erildiği bir
eş (Rum, 21),adaletile davranılması gereken
bir evlât (Müslim, Hibât,13)olarak görmüştür.
Kadınların itilmesine,aşağılanmasına,
haklarının gasbedilmesine,sözlü ve fiili şiddet
uygulanmasına şiddetle karşı çıkmıştır.
Kadınlara iyi davrananları insanların en
hayırlısı olarak zikretmiştir.
TEŞEKKÜR EDERİM
NEVİN ERTEM
SAKARYA İL MÜFTÜLÜĞÜ
DİN HİZMETLERİ UZMANI
Download