271 TIBBİ ATIKLARIN OLUŞTURDUĞU SORUNLARIN ÇEVRE, SAĞLIK VE ETİK AÇIDAN İNCELENMESİ ÇOBANOĞLU, Nesrin-AYDOĞDU, İlke Bezen TÜRKİYE/ТУРЦИЯ ÖZET Çevre ve çevre sorunları son yıllarda gerek kuramsal gerekse uygulama düzeyinde en çok ele alınan konuların başında gelmektedir. Nüfusun yoğunlaşması ve teknolojinin çevreyi zarara uğratacak şekilde gelişmesiyle insanoğlu, belli bir denge içinde yürüttüğü çevre ile olan ilişkilerinin giderek bozulduğunun farkına varmıştır. Bu fark ediş ile birlikte çevre ve çevre sorunları birçok araştırmada yer almış ve tanımlanmıştır. Aynı zamanda bu sorunlara çözüm yolları da aranmaya başlanmıştır. Çevre, canlı varlıklar ve insan etkinlikleri üzerinde doğrudan ya da dolaylı etkiler yapabilen fiziksel, kimyasal, biyolojik ve sosyal etmenlerin hepsi olarak yer alırken; çevre sorunları da, çevredeki kirlenme ve tahribat sonucu oluşan, canlıların hayatını ve sağlığını etkileyen, tehdit eden sorunlar olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda varolan bu tanımların ötesinde vurgulanması gereken sorunların çözüm yolları ve bu çözüm yollarının ne kadar etkili olduğudur. Bununla birlikte insanların faaliyetleri ve “tüketim çılgınlığı” sonucunda oluşan/çıkan atıklar çevre sorunlarının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Atıklar üretildikleri andan bertaraf aşamasına kadar çevre ve insan ile doğrudan etkileşim içindedir. Özellikleri ve bileşenleri ile çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri bulunmaktadır. Atıklar içinde özelliklerinden dolayı tıbbi atıklar önemli bir yer oluşturmaktadır. Tıbbi atıklar, sağlık kuruluşlarından kaynaklanan enfekte ve biyolojik açıdan tehlikeli atıklar, enfekte olmayan evsel nitelikli katı atıklar ve tehlikeli atıklar olmak üzere üç grupta toplanır. Bunlardan enfekte ve biyolojik açıdan tehlikeli atıkların patojen taşıma ihtimali yüksek; evsel nitelikli atıkların patojen taşıma ihtimali düşüktür. İşte tıbbi atıkların bu özelliklerinden dolayı çevreye ve insan sağlığına zarar verecek şekilde doğrudan ya da dolaylı bir şekilde ortama verilmesi engellenmelidir. Bertarafı ise ayrı bir dikkat gerektiren bir konudur. Diğer atıklardan farklı olan tıbbi atıklarda bu konulara gereken önemin verilmemesi sonucunda çevre sorunlarının yanında sağlık ve etik açısından sorunların da oluşması kaçınılmazdır. Buradan yola çıkılarak bu makalede sağlık kuruluşlarından çıkan tıbbi atıkların meydana getirdiği sorunlar çevre, sağlık ve etik boyutlarıyla incelenmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Tıbbi atıklar, çevre sorunları, etik, sağlık. 272 ABSTRACT The Study of Health-Care Medical Wastes Problems from the Environment, Health, and Ethical Point of View Environment and environmental problems are the subject that deal with both theoretical and applied level, recently. Human realizes the deterioration of relationship with environment that continues at certain balance because of the fact that population growth and the development of technology which is harm to environment. With this realization, environment and environmental problems describe and take part in many researches. At the same time the solutions are started to look for, too. While environment takes part in research as all physical, chemical, biological and social impacts that make direct and indirect effects to the living things and activities of human, environmental problems describe the problems which effect the living things life and health, erupt from pollutions and destructions. Moreover, beyond the descriptions, the solutions and the effectiveness of these solutions must be emphasize. Wastes that are from human activities and “madness of consumption” are the main part of the problems. Wastes are directly at interaction with environment and human from their produced to disposal stage. They have adverse effects to environmental and human health with their characteristics and components. Medical wastes becomes an important part at the wastes because of their characteristics. Medical wastes gathers three groups which are infectious and biological hazardous wastes from health care establishments, non-infectious domestic wastes and hazardous waste. The probability including pathogen of these infectious and biological hazardous wastes are high; but the probability including pathogen of domestic wastes are low. So direct or indirect discharging of medical wastes that is harmful to environment and human health is impeded due to their characteristics. Disposal of them is a subject to take care. It is unavoidable to occur health and ethical problems beside the environmental problems due to the fact that these subjects are not important at the medical wastes which are different from other wastes. From the point of view we try to study the problems of health-care medical wastes environment, health and ethic dimensions. Key Words: Medical wastes, environmental problems, ethics, health. GİRİŞ Günümüzde “çevre” ve “çevre sorunları” sözcükleri hemen hemen her yerde karşımıza bir biçimde çıkmaktadır. Bir anlamda popüler kültürün bir parçası gibi görünen, belki de “romantik” insanların uğraşı olduğu düşünülen “çevre” konusu artık ilerleyen teknolojiyle birlikte disiplinlerarası bir bilim dalı olarak kendini ispat etmiştir. İnsanlık tarihinin başlangıcında hem nüfusun az olmasından hem de teknolojinin doğal kaynakları zarara uğratacak şekilde gelişmemiş olmasından dolayı insan-çevre ilişkileri bir denge içinde sürmekteydi. Ancak son on yıllarda bu düzen bozularak yaşamsal düzeyde 273 küresel sorunlar ortaya çıkarmıştır. Bu sorunlara neden olarak ta insanların dünyayı kontrol altına alma istekleri ve hırsları gösterilebilir. Bununla birlikte teknolojik gelişim insanlığın gönencini ve rahatlığını sağlamasının yanında onun sonuçlarının çevre sorunları oluşturduğu artık kaçınılmaz bir gerçektir. Örneğin, insanlar binlerce yıl ormanları, sadece yenilenebilir enerji ve odun hammaddesi üretim kaynağı olarak algıladılar. Ancak bunların oksijen üretimi, karbondioksit tüketimi, iklim üzerindeki olumlu etkileri, toprakları erozyondan koruması, sel afetlerini önlemesi gibi ekolojik işlevleri de olduğu gözardı edilmiştir. Bununda yanında ormanların bu ekolojik işlevlerinin, ürettikleri odun hammaddesi değerinin 2000 katı olabileceğine hiç ihtimal verilmemiştir. Dünyanın yaklaşık % 70’ini kaplayan, uçsuz bucaksız deniz ekosistemlerini parasız olarak arz edilen ulaşım yolu ve su ürünlerinin kaynağı olarak görülmüştür. Bunların kirlenebileceğini ve bundan doğan zararların sadece balıkçılığın çökmesi değil, dünyadaki oksijen üretiminin en başta gelen kaynağı olan bitkisel planktonların da ölümüne neden olabileceği hiç düşünülmemiştir. Büyük bir iyimserlik ve tek yönlü düşünme ile fabrika ve termik santral bacalarının bolluğunu, sanayileşme ve gönenç düzeyinin simgeleri olarak nitelendi. Ancak, bu bacaların zehir kustuğunu, yüzlerce km uzakta bulunan çevreye bile binlerce zararlı madde yayarak, tüm canlılar için ölüm saçtığı çok sonraları fark edilmiştir. (Çepel, 2003: 2) Bunlar gibi ikilem oluşturan örnekleri çoğaltmak mümkündür. Teknolojik gelişim ile birlikte insanların hayat standartlarında görülen artış ile faaliyetleri sonucunda ürettikleri atıklar orantılı olarak artmaktadır. Hayat standartlarındaki artışın sevindirici olmasının yanında nüfusun çoğalması üretilen atık miktarını etkilemektedir. Teknolojik gelişim atıkların içerikleri çevreye zarar verecek şekilde değiştirmektedir. Bu bağlamda atıklar çevre sorunlarının önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Atıklar üretildikleri andan bertaraf aşamasına kadar çevre ve insan ile doğrudan etkileşim içindedir. Özellikleri ve bileşenleri ile çevre ve insan sağlığına olumsuz etkileri bulunmaktadır. Bu makalede atık konusunun bir parçası olan tıbbi atıklar üzerinde durulacaktır. Tıbbi atıklar özelliklerinden dolayı önemli bir şekilde incelenmesi gereken atık türüdür. Sağlığı iyileştirmeye yarayan kurumların bir yandan sağlığa zarar veren atıklar çıkarması tıbbi atıklar konusunda en önemli ikilemlerdir. Ancak tıbbi atıklar gereken önemi görmediği için küresel, bölgesel ve yerel düzeyde çevre sorunlarına neden olmaktadır. Tıbbi atıkların oluşturduğu sorunlar çevre, sağlık ve etik boyutlarıyla incelenmeye çalışılacaktır. 1. Kavramlar 1.1. Çevre, Sağlık ve Çevre Sorunları Çevre genel bir tanımla insan faaliyetleri ve canlı varlıklar üzerinde hemen ya da süre içinde dolaylı ya da dolaysız bir etkide bulunabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve toplumsal etkenlerin belirli bir zamandaki toplamıdır. 274 (Keleş-Hamamcı, 1998: 25) Bununla birlikte kavramı belirgin kılmak için bu tanım, şu temel ögelerin altı çizilerek açıklanmıştır: insanla birlikte tüm canlı varlıklar, cansız varlıklar, canlı varlıkların eylemlerini etkileyen ya da etkileyebilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik, toplumsal nitelikteki tüm etkenler. Bu ögeler göz önünde tutulursa çevre, canlı ve cansız varlıkların karşılıklı etkileşimlerinin bütünüdür. Çevrenin canlı (biyotik) ögeleri nüfus türleri, yani insanlar, bitki örtüsü, hayvan topluluğu ve mikroorganizmalardan oluşur. Cansız (abiyotik) ögeler ise iklim, hava, su ve dünyanın yapısıdır. Cansız ögeler canlıları etkileyip, onların eylemlerini güçlendirirken, canlılar da cansızların konumlarını, yapılarını belirleyen etkilere sahip olmaktadırlar. Çevre; insanın diğer insanlarla olan karşılıklı ilişkilerini, insanların bu ilişkiler sürecinde birbirlerini etkilemesini, insanın kendi dışında kalan tüm canlı varlıklarla, yani bitki ve hayvan türleriyle olan karşılıklı ilişkilerini ve etkileşimini, insanın canlılar dünyası dışında kalan, ama canlıların yaşamlarını sürdürdükleri ortamdaki tüm cansızlarla, hava, su, toprak, yeraltı zenginlikleri ve iklimle olan karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler çerçevesindeki etkileşimini anlatır. (KeleşHamamcı, 1998: 26) Sağlığın tanımı sadece hastalık ve sakatlığın olmayışı değil, bedensel, ruhsal ve sosyal bakımlardan tam bir iyilik hâli içerisinde olmak biçiminde yapılmaktadır. Bununla birlikte insan sağlığı çevre ile genetik örüntüsü arasındaki etkileşimin bir ürünüdür. İnsan daha döllenme anından başlayarak birçok çevresel sorundan etkilenmektedir. (Güler, 2004) Çevre sorunları çeşitli insan faaliyetleri sonucu ile çevrenin zarar görmesi sonucunda ortaya çıkan sorunlardır. (Keleş-Hamamcı, 1998: 89) Hava, su ve toprakta meydana gelen ve insan ve diğer canlıların sağlığını olumsuz etkileyen kirlenmeler ve bozulmalardır. Su kirlenmesi, toprak kirliliği, hava kalitesinin bozulması, doğal bitki örtüsünün tahribi, hayvan varlığının ve türlerinin neslinin tükenmesi, atıklardan kaynaklı kirlenme, radyoaktif kirlenme, kültürel çevrenin kirlenmesi ve bozulması sayılabilir. (Keleş-Ertan, 2002: 24) 1.2. Etik ve Temel Etik Yaklaşımlar Etik, insan eylemlerine ilişkin değerler felsefesi olarak ortaya çıkmıştır. Etik, insan-insan ilişkilerinde açık uçlu sorulara “iyi-kötü” değerlendirmeleri ile yanıtlar bulmaya çalışır. Etik, ahlaki tutumların ardında yatan yargıları ele alarak, insan bütün davranış ve eylemlerinin temelini araştırır. Çoğu zaman birbirlerinin yerlerine de kullanıldığı görülen etik ile ahlak arasında yakın bir ilişki bulunmakla birlikte etik, ahlak ve toplumca belirlenen ahlaki ilkelerin niteliğini sorgulayan felsefedir. (Keleş-Ertan, 2002: 182). İyi ile kötü arasındaki ayrım, evrimsel süreçte mistisizme dayandırılarak Tann’nın ve onun yarattığı doğal düzeni temsil etmiş, daha sonra yerini, daha iyi bir dünya ve evrene sahip olma yolunda birey ve toplumsal davranış biçimlerini sorgulayan bir etik anlayışa bırakmıştır. Etik değerler, eskiden 275 metafizik kavramlarla temellendirilirken, günümüzde insanların daha iyi yaşamalarını ve dünyanın bir bütün olarak ileriye gitmesini sağlamaya yönelik kavramlarla temellendirilmelidir. Geçmişte değerler felsefesi dar bir mekânlda, dar bir zaman diliminde oluşan ikilemleri irdelerken, teknolojideki sınırsız ve hızlı gelişmenin yansımasıyla günümüzde, gelecek kuşaklar ve evren kavramları da ikilemlerde belirleyen olarak önem kazanmıştır. (Çobanoğlu, 2003: 40) Etik genel olarak her konuyla ilgili normların yapısına ilişkin düşünceler oluşturur, değerlendirmeler yapar. Bununla birlikte, sürdürülebilirliğin sağlanmasına yönelik etik yaklaşımlar çerçevesinde uygulamalı etik. insanların ekosistem ve insan sağlığı ile tekrar bütünleşmesini sağlayacak sürdürülebilir bir toplum oluşturmaya yönelik yönlendirici fikirler olarak karşımıza çıkmaktadır. (Albrecht, 2001: 244) Eylemler arasında karar mekanizması oluşturulurken 4 tane temel etik yaklaşım kullanılmaktadır. Bunlar: Kantiyen, Utiliteryan, Komüniteryan ve Liberal etik yaklaşımlardır. Kantiyen etik yaklaşımda araç-amaç ilişkisi eylemin niteliğini belirler. Eylemin sonucu ne olursa olsun saptanan amacın niteliği eylemin değerini belirler. Burada araç iyi ise iyi bir iş yapılmış demektir. İnsan eyleminin değerler açısından doğru ya da yanlış oluşu, onun sonuçlarının iyi ya da kötü oluşundan tümüyle bağımsızdır (Örs, 1997: 367). Kantiyen etik yaklaşımda vicdan çok önemlidir (Çobanoğlu, Demirbaş, 2003: 590). Utiliteryan etik yaklaşımda, çok fazla sayıda insana iyilik verecek eylem iyi eylem olarak değerlendirilir. Araç-amaç ilişkisi eylemin değerini belirlemez. Burada eylemden etkilenecek insanların sayısı ve eylemden etkilenme dereceleri önemlidir. Jeremy Bentham ve John Stuart Mill tarafından geliştirilmiştir. Önde gelen noktası insan eylemlerinin sonuçlarıdır (Örs, 1997: 366). Komuniteryan etik yaklaşımda toplumu oluşturan her kişi değerlidir. Eylem toplumu iyiye götürüyorsa iyi bir eylemdir. Eylemin değer ve sonuçlarını bu belirler. Liberal etik yaklaşım ise her kişinin gelişmişliği ve yetenekleri doğrultusunda iyiyi hak ettiğini vurgular. Kişinin özgür davranması ve kendi istenci doğrultusunda eylemde bulunması ve bu eylemin iyiye varması değerlidir. 1.3. Katı Atık ve Tıbbi Atık Katı atık genel olarak, ürünlerin işlenmesi ve tüketilmesi sırasında birincil amaçlarla kullanılmayacağı düşünülen maddeler ve üreticisi tarafından atılmak istenen, toplumun huzuru ile özellikle çevrenin korunması bakımından, düzenli bir şekilde bertaraf edilmesi gereken katı maddeler ve arıtma çamuru olarak tanımlanır. (Ansiklopedik Çevre Sözlüğü, 2001: 205) Bununla birlikte katı atık, evsel, ticari ve endüstriyel işlevler sonucu oluşan ve tüketicisi tarafından 276 artık işe yaramadığı gerekçesiyle atılan, ancak çevre ve insan sağlığı yanında diğer toplumsal zararları nedeniyle düzenli biçimde uzaklaştırılması gereken maddeler olarak tanımlanabilir. (Palabıyık-Altunbaş, 2004: 105) Katı atıklar kaynaklarına göre evsel katı atıklar, endüstriyel nitelikli katı atıklar, tıbbi katı atıklar ve özel katı atıklar olarak 4 sınıfta değerlendirilir. (Aydoğdu-Çobanoğlu, 2006: 17) Tıbbi Atık Yönetmeliği’ne göre tıbbi atık, evsel nitelikli atıklar, enfekte atık, patojen atık ve patolojik atık tanımları da şu şekilde yapılmaktadır. Ünitelerden kaynaklanan patolojik ve patolojik olmayan enfekte, kimyasal ve farmasötik atıklar ile kesici-delici malzemeler ve sıkıştırılmış kaplar tıbbi atıklardır. Ünitelerden atılan ancak enfekte olmamış mutfak atığı, bahçe atığı, büro atığı, ambalaj malzemeleri, şişe ve benzeri maddelerden oluşan atıklar evsel nitelikli atıklar; hastalık etkenleri bulaşmış veya bulaşması muhtemel her türlü, insan doku ve organları, idrar kapları, kan veya plasenta bulaşmış atıkları, bakteri kültürleri, intaniye ve acil servis atıkları, yemek atıkları, bakteri ve virüs tutucu hava filtreleri, gaita ve bunlara bulaşmış eşyalar, araştırma amacı ile kullanılan deney hayvanlarının leşleri ile karantinadaki hastaların atıkları enfekte atık; hastalık yapıcı etken taşıyan atıklar patojen atıklar; patojen olan veya olma riski taşıyan organlar, vücut parçaları, hayvan cesetleri, kan ve vücut sıvıları da patolojik atıklardır. (Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, 2005) 2. Tıbbi Atıkların Sınıflandırılması ve Bertarafı 2.1. Tıbbi Atıkların Sınıflandırılması Tıbbi atıkların oluşturduğu sorunlar ya da çevre sorunlarından önce tıbbi atıkların sınıflandırılmasını ve tıbbi atıkların yönetiminde önemli yer tutan bertaraf konusunu ele almakta fayda vardır. Çünkü tıbbi atıkların çevre, sağlık ve etik açısından ele alınmasında özellikle bu sınıflandırmanın etkili olduğu düşünülmektedir. Hastanelerden kaynaklanan atıklar genel olarak enfekte ve biyolojik açıdan tehlikeli atıklar; enfekte olmayan katı atıklar (evsel nitelikli atıklar) ve tehlikeli atıklar olmak üzere üç grupta toplanmaktadır. Bunlardan enfekte ve biyolojik açıdan tehlikeli atıkların patojen taşıma ihtimali yüksek; evsel nitelikli atıkların patojen taşıma ihtimali düşüktür. Tıbbi atıkların % 75 ve % 90’ı risk içermemektedir ve evsel atıklarla karıştırılabilir. % 10-25’lik grubu ise tehlikelidir ve sağlık riskleri içermektedir. Dünya Sağlık Sınıflandırmıştır Örgütü Tehlikeli Tıbbi Atıkları 9 Biçimde 1. Enfekte (Bulaşıcı) Atıklar: Etkili konsantrasyonda patojen (bakteri, virüs, parazit veya fungi) içeren atıklardır. Bu atıklar laboratuar çalışmalarından oluşan kültürlerden; bulaşıcı hastalığı olan hastaların ameliyatları ve otopsilerinden; bulaşıcı hastalığı olan hastaların kullandıkları eşyalardan; hemodiyaliz ünitelerindeki hastalarla temas etmiş ekipmanlardan; 277 laboratuardaki enfekte hayvanlardan ve enfekte insan ve hayvanlarla temas etmiş alet ve maddelerden kaynaklanır. 2. Patolojik Atık: Patolojik atık dokular, organlar, vücut parçaları, insan ceninleri (fetus) hayvan karkasları, kan ve vücut sıvılarından oluşur. Bu insan ve hayvan parçaları anatomik atık olarak da tanımlanabilir. Her ne kadar sağlıklı vücut parçalarını içerse de enfeksiyöz atıkların alt kategorisi olarak da düşünülebilir. 3. Kesici-Delici Materyaller: İğneler, şırıngalar, cerrahi bıçaklar (neşter), kırılmış camlar vb. 4. Farmasötik Atıklar: Kullanılmayan, geri gönderilmiş, kullanım süresi geçmiş ve kondamine olmuş ürünleri, ilaçları, aşıları ve kimyasalları içerir. Ayrıca ilaç şişeleri, kutuları, eldivenleri, maskeleri, bağlantı tüplerini de içermektedir. 5. Genotoksik Atık: Özel dikkat isteyen atıklardır. Hastane içinde ve bertarafta güvenlik problemleri meydana getirirler. Çok tehlikelidirler. Mutajenik, teratojenik veya kanserojenik özellikleri vardır. Bu bölümün baş maddesi olan sitotoksik ilaçlar, kimyasal ve radyoaktif maddeleri (kanser terapilerinde kullanılan) içerir. Sitotoksik ilaçlar; onkoloji, radyoterapi üniteleri ve nükleer tıp üniteleri gibi özel bölümlerde kullanılmaktadır. İlaçlar hazırlanırken kullanılan şırıngalar, iğneler; kullanılmamış ilaçlar, atılmış solüsyonlar ve ilaçları kullanan hastaların idrarları, dışkıları genotoksik atıklardır. 6. Kimyasal Atık: Teşhis ve deneysel çalışmalar sonucu atılan katı, sıvı ve gaz kimyasallar, temizlik, bina koruyucu malzemeler, dezenfeksiyon işlemleri sonucu oluşan atıklardır. Tehlikeli veya tehlikesiz olabilirler. 7. Yüksek Ağır Metal İçerikli Atıklar: Bu atıklar tehlikeli kimyasal atıkların alt kategorisidir ve yüksek toksik özelliğine sahiptir. Cıvalı atıklar klinik aletlerinin kırılmasıyla ortaya çıkar ama elektronik termometre, tansiyon aletlerinin gelişmesiyle miktarlarında azalma olmuştur. Diş hekimliğinde yüksek cıva konsantrasyonu olan atıklar çıkmaktadır. Kadmiyum atıkları ise eskimiş pillerden ortaya çıkar. Arsenik içeren ilaçlar, kimyasallar ise farmasötik atık olarak uzaklaştırılmaktadır. 8. Basınçlı Kaplar: Sağlık amaçlı kullanılan gazlar, basınçlı silindirlerde, kartuşlarda ve aerosol kutularında saklanmaktadır. Aerosol kutuları hariç çoğunluğu yeniden kullanılabilmektedir ama çoğunlukla elden çıkarmak, yok etmek gerekir. 9. Radyoaktif Atık: Laboratuarda vücut sıvıları ve dokuları üzerinde yapılan deneyler sonucu oluşan katı, sıvı ve gaz atıklar, vücut organlarının filmlerinin çekilmesiyle oluşan atıklar, tümör lokalizasyonu sonucu oluşan 278 atıklar ve terapi işlemleri sonucu oluşan atıklardır. (Prüss, Giroult, Rushbook, 1999: 2-8) Tıbbi atık üreten tesisler; hastaneler; tıp, diş hekimliği ve veteriner hekimlik eğitimi veren ve araştırma yapan kuruluşlar; kan ve kan ürünleri ile ilgili çalışma yapan tüm merkez ve istasyonlar; tıbbi tahlil laboratuarları; deney hayvanlarının kullanıldığı laboratuarlar; sağlık ocakları, atık çıkaran muayenehaneler ve poliklinikler, diş hekimliği klinikleri ve revirler; küçük ameliyat ve benzeri müdahalenin yapıldığı tıp ve veteriner muayenehaneleri; bulaşıcı hastalığı olanların tedavi oldukları veya diyaliz, aspiratör gibi aletlerin kullanıldığı klinikler; benzeri tıbbi atıkların oluşabileceği seyyar sağlık birimleri; eczane ve ilaç depoları ve benzer diğer kuruluşlardır. Tıbbi atıkların niteliği, miktarı ve bileşimi ülkeden ülkeye değiştiği gibi aynı ülke içinde bile farklılık göstermektedir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde tıbbi atık üretim miktarı gelişmiş ülkelere oranla daha azdır. Gelişmiş ülkelerde tıbbi kuruluşlardan her yıl yarım milyon ton atık üretimine yol açan hastaneler atık üretimine neden olan kuruluşların sadece % 2’sini oluştururken tıbbi atıkların %77’sini üretmektedir. Hekimlik uygulamalarının tek kullanımlık malzemeye bağımlı kalması oranında bu atık miktarı artmaktadır. Hastanelerde servislere göre atık özellikleri belirlenebilir. Enfekte olan katı atıkların yanı sıra büro atığı veren arşiv, yazı işleri ve idari servisler vardır. Ayrıca yemekhaneler ve kafeteryalarda büyük miktarda yiyecek kırıntıları ve yiyecek paketleriyle ilgili atık meydana gelir. Bu atıklar normal atık olup ayrı toplanması gerekir. Ayrı toplanmıyorsa hastanenin bütün atıklarının enfekte özellikte olduğu kabul edilir. Hastaneden çıkan atığın tipini ve miktarını belirlemek uygun bertaraf yönteminin belirlenmesi için temeldir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 11-18) 2.2. Tıbbi Atıkların Bertarafı Tıbbi atıkların oluşturduğu sorunlar bertaraf aşamalarında ve bertaraftan sonra da çıkan yeni atıklarla devam ettiği için tıbbi atıkların bertarafının üstünde durmakta fayda bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün yapmış olduğu çalışmaya göre bertarafa metotları şöyle sınıflanmaktadır. İnsenerasyon: Organik ve yanabilen atıkları yüksek sıcaklıkta yakarak inorganik, yanmayan maddelere dönüştüren metottur. En önemli sonuç atığın kütle ve ağırlığındaki azalmadır. Bu proses atıkların hem arıtma hem de bertaraf işlemini aynı anda yapması açısından avantajlıdır. Yeniden değerlendirilmeyen, yeniden kullanım olanağı olmayan atıklarda kullanılır. Yanma için gerekli oksijen havadan temin edilir. Atık, esasen karbon, hidrojen, oksijen, sülfür, klor ve inorganiklerle birlikte azot gibi bileşenlerden oluşur. (Prüss-GiroultRushbook, 1999: 77) Avantajlar: Atıkların tehlikeli bileşimleri ortadan kaldırılır ve steril edilmiş olur. Atıkların ağırlıkları ve hacmi orijinal boyutlarına kadar düşürülebilir. İşlem hızlı bir şekilde olur. Depolama ya da arıtma havuzları gibi uzun süreler 279 gerektirmez. Atıklar uzak bir bölgeye taşınmaksızın yerinde yakılabilirler. Çok iyi tasarlandıklarında kül kalıntıları bile steril olduğu için nihaî bir bertaraf şekli olabilir. Nispeten küçük bertaraf alanlarını gerektirir (depolama ve lagünlerde büyük). Kolayca durdurulabilir. Isı geri kazanma tekniklerinden dolayı işletme masrafları azaltılabilir ya da kullanım ve satımıyla masraflar dengelenebilir. Dezavantajları: İnsenerasyon işlemi, tıbbi atıkların bertarafında çok cazip olmasına karşın her zaman ve her yerde bertaraf için uygulanmayabilir. Yakma proseslerinden kaynaklanan metallerin kontrolü, ağır metal içeriği (Kurşun, Krom, Kadmiyum, Cıva, Nikel, Arsenik gibi) bulunduran inorganik atıklardan dolayı güç olabilir. Yüksek bir sermaye gerektirir (hava kirliliğini önleyici donanımların kullanılması gibi). Tecrübeli teknisyenler gerektirir. İlave yakıt (atıkları işletme sıcaklığına ulaştırmak ve bazı materyallerden dolayı yanma sıcaklığını kontrol etmek için) gereklidir. Küçük hastaneler için uygun değildir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 88) Kimyasal Dezenfeksiyon: Kimyasal dezenfeksiyon rutin bir şekilde medikal ekipmanlardaki ve zemin ve duvarlardaki mikroorganizmaların öldürülmesinde kullanılır ve son zamanlarda tıbbi atık bertarafında kullanıma yaygınlaşmıştır. Kimyasal atıkların içerdikleri patojenleri öldürmek ya da inaktif hale getirmek için onlara eklenirler. Bu bertaraf sterilizasyondan ziyade dezenfeksiyon olarak sonuçlanır. Kimyasal dezenfeksiyon kan, üre gibi sıvı atıkları, dışkı veya hastane kanalizasyonunu arıtmak için en uygun bir yöntemdir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 94) İnsan parçaları ve hayvan karkasları genellikle kimyasal olarak dezenfekte edilmez. Eğer alternatif kolaylıklar mevcut değilse parçalanırlar ve kimyasal dezenfeksiyon uygulanır. Kimyasal dezenfeksiyonun kullanımının planlanmasında bertaraf için ihtiyaçlar çok dikkatli bir şekilde düşünülmelidir. Yanlış bertaraf çok ciddi çevresel problemlere neden olabilir. Mikroorganizmaların dezenfektanlara dayanıklılığı en dayanıklıdan en dayanıksıza doğru şöyle sıralanır; bakteri sporları, mikrobakteri, hidrofilik virüsler, lipofilik virüsler, vejetatif fungi ve fungi sporları, vejetatif bakteriler. Dezenfeksiyon verimi standart mikrobiyolojik testlerde indikatör organizmaların hayatta kalma oranından tahmin edilir. Kimyasal dezenfeksiyon günümüzde endüstriyel ülkelerde sınırlansa da gelişmekte olan ülkeler için cazip bir arıtımdır. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 96) Islak ve Kuru Termal İyileştirme: Islak termal dezenfeksiyon parçalanmış enfekte atıkların yüksek sıcaklık, yüksek basınçlı buhara maruz kalmalarına dayanmaktadır. Belli sıcaklık ve etkileşim zamanı ile çeşitli mikroorganizma türlerinin aktivitelerini engeller. Otoklav, verimli bir ıslak termal dezenfeksiyon prosesidir. Özellikle hastanelerde yeniden kullanılabilir tıbbi cihazların sterilizasyonunda kullanılmaktadır. Sadece belirli miktardaki atıkların arıtımında uygundur. Mikrobiyal kültürlerle ve kesiciler gibi yüksek enfekte atıklarda tercih edilir. Bütün hastanelerde kullanılması tavsiye edilmektedir. 280 Vidalı besleme teknolojisi kuru termal dezenfeksiyon prosesidir. (Prüss-GiroultRushbook, 1999: 98) Mikrodalga Yayılımı: Birçok mikroorganizma 1750 MHz frekanslı ve 15.17 cm dalga boylu mikrodalgaların hareketiyle bozulur. Atıklar içeren sular hızlıca mikrodalga tarafından ısıtılır ve enfekte bileşikler ısı nakliyle bozulur. Mikrodalga prosesi birçok ülkede kullanılmaktadır ve çok popüler bir duruma gelmektedir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 104) Düzenli Depolama: Düzenli depolama; evsel, ticari ve bazı endüstriyel katı atıkların uygun bir arazide kontrollü, düzenli ve sağlık şartlarına uygun bir şekilde depolanması aktivitesidir. Düzenli depolama yönteminin günümüze kadar dünyada uygulanan en ekonomik ve çevresel açıdan kabul edilebilir yöntem olduğu çoğu kaynakta yer almaktadır. Depolama yöntemi, depolama alanlarında yer altı sularının, yüzeysel suların ve diğer çevresel kirliliklerin önlenmesi, depo gazı emisyonlarının kontrol edilmesi ve uygun işletme koşulları sağlanması durumunda bertaraf yöntemleri arasında, maliyetine nazaran daha fazla fayda sağlayan bir yöntemdir, çünkü depolama sahasında çöp bileşimi, nem muhtevası, tane büyüklüğü, kalorifik değeri vb. özelliklerine bakılmaksızın her türlü çöp depolanabilir. Ayrıca deponi sahası tamamen doldurulduğunda nihaî örtü tabakası ile kapatılarak rekreasyon amaçlı kullanılabilir. Bunların yanısıra, bu yöntemin henüz geliştirilmiş bir alternatifi yoktur ve katı atıklar için hangi bertaraf yöntemi kullanılırsa kullanılsın, bertaraf işlemi sonunda arta kalan katı atıklar düzenli depolama sahasına götürülmelidir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 105) Düzenli depolama yöntemi Batı Avrupa ve ABD’de yaygın olarak uygulanan bir katı atık bertaraf yöntemidir. Örneğin yapılan bir çalışmada endüstrileşmiş ülkelerde katı atıkların % 68.8’inin düzenli depolama yöntemi ile bertaraf edildiği tespit edilmiştir. Bunun yanısıra İtalya, Almanya, İngiltere ve Avusturya gibi çok gelişmiş ülkelerde ise bu oranın % 95-100’lere olduğu belirlenmiştir. Genel olarak düzenli depolama, katı atıkların titizlikle seçilmiş ve hazırlanmış bir alana sistemli olarak yayılıp üzerilerinin toprakla örtülmesinden ibarettir. Ayrıca uygun arazilerin bulunması şartıyla bu yöntem en ekonomik ve en kolay imha seçeneğidir. Depolama işlemi dinamik bir işlemdir. Yapısında sürekli olarak fiziksel, kimyasal ve biyolojik değişimler olmaktadır. Materyaller su yollarına ya da deponi dışındaki gaz yollarına göç edebilir. Kullanılan bariyerler ise göçü engellemekte fakat % 100 etkili olmamaktadır. Katı atıkların bertarafında sağladığı kolaylıklar nedeniyle düzenli depolamaya ilgi oldukça fazladır. Bu, dünya çapında uygulanan bir yöntemdir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ve arazinin uygun olduğu durumlarda tercih edilir. Önceki yıllarda düzensiz olarak bir çukura atılan veya yığınlar hâlinde bırakılan çöpler halk sağlığı açısından büyük sorunlar oluşturmuştur. Burada yaşayan insanlar hastalık, koku, gaz patlaması ve estetik çirkinliklerle karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca çöp yığınları iyi geçirgen bir ortam olduğundan yığından geçen yağmur suları, geçiş sırasında atıkların bileşimi suda çözünebilir 281 bileşikleri de beraberinde taşıyarak yüzeysel suları ve yer altı sularını da kirletmektedir. Bu zararların önlenmesi gerekliliği atıkların bertarafı için düzenli depolama yapılmasını gerektirir. Depolama yöntemi enfekte atıklar için sadece yakma tesisinden çıkan küller için tavsiye edilmektedir. Ancak günümüzde hâlen hastane atıklarının % 11 direkt olarak depolanmaktadır. Tıbbi atıklar, biyolojik tehlikeli atıklar içinde yer alındığından bertarafında da normal atıklardan farklı işlemler uygulanmalıdır. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 111) İnertizasyon: Çimento ve diğer maddeler ile atıkların karıştırılarak riskli toksik maddelerin yüzey ve yer altı sularına karışmasını minimuma indiren bir prosestir. Farmasötik ve yüksek metal içerikli yanma küllerinin bertarafı için uygundur. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 111) 3. Tıbbi Atıkların Oluşturduğu Sorunların Çevre, Sağlık ve Etik Boyutlarına Bakış Gerçekte insan ve çevresi, diye bahsedilirken iki ayrı şeyden söz ediliyormuş gibi görünse de aslında tek bir parça bulunmaktadır. İnsanın çevresi, bütün doğa ve hatta evren onun bedeninin bir uzantısıdır. (Ünder, 1996: 119) Bu bağlamda çevreye gelecek her bir zararın insanları etkileyeceği kesindir. Çevre konusunda ve giderek her alandaki bütün olumsuz gelişmelerin kaynağı olma noktasında görülmeye başlanan “her şeye karşın gelişme” anlayışı, yeryüzündeki biyolojik ve genetik zenginliği tehdit altına sokmaktadır. Çevre sorunlarının yaşamı tehdit eder noktaya geldiği yüzyılımızda, bireylerin çevre sorunlarının önemini kavraması ve önlemler alma bilincine erişmesi için bazı aşamalar bulunmaktadır. İlk olarak çevre sorununun olumsuzluklarının yaşanarak “sorunun boyutunun kavranması”, bir tür bilinçlenmedir. Çevre sorunlarının insan ve diğer canlı yaşamını doğrudan tehdit eder boyutlara ulaşması, toplumlarda sınırlı da olsa çevre bilincinin oluşması sonucunu doğurmuştur. Çevre sorunlarının boyutlarını ve etkilerini anlama sürecinde teknolojinin gelişiminin rolü büyük olmuştur. Doğal dengenin bozulmasının sonuçları ve çevre kirlenmesinin zararları, teknolojik gelişme ile birlikte daha iyi anlaşılma noktasına gelmiştir. Çevre kirliliği nedeniyle insan ölümleriyle sonuçlanan benzeri olaylar, çevre sorunlarının sonuçlarının olası etkilerini gözler önüne getirmiştir. Çevre sorunlarının etkilerini gidermeye dönük çabalar, insanları, sorunların kaynağını anlamaya ve bu doğrultuda önlem almaya yöneltmiştir. Sorunun yerelliğinin belirlenmesi olarak da tanımlanabilecek olan bu aşama, sorunun giderilmesi amacıyla oluşum nedenlerinin araştırılmasını içerir. Çevreyi eski hâline getirmek ve çevre sorununun ortaya çıkmasından sonra etkilerini gidermek üzere geliştirilen onarımcı politikalar bu aşamaya örnek olarak verilebilir. Onarımcı politikalar, çevre tahribatını ve etkilerini ortadan kaldırmak amacına yönelik uygulamaya konur. 282 Önleyici yaklaşım, kaynağının anlaşılmasından hemen sonra soruna kaynağında müdahale etmeyi temel alır. Önleyici politikalar çevre sorununu oluşmaya başlamadan önce, kaynağında gerekli önlemleri alarak ortadan kaldırmayı amaçlar. Temel amaç, çevre sorununu kaynağında yok etmek ve yeniden oluşmaması için gerekli önlemleri almaktır. (Ertan, 1998: 132-133) Çevre sorunlarının önemini kavramak, bilgilendirme ve bilinçlendirme konusu ise çevre duyarlığını kazanmak da etiğin çevre alanında duyumsanmasının ön koşuludur. Çevre sorunlarını önlemek, etkilerini gidermek üzere eyleme geçmek ve bu kararlılığı pratiğe yansıtmak, çevre etiğinin bireylerin vicdanı ve aklında yer etmesini gerektirir. İnsanın, çevreyi sürekli ve düzenli biçimde sömürdükten ve bunun zararlı sonuçları zaman içinde artık görmezlikten gelinemeyecek boyutlara ulaştıktan sonra çevreye karşı sorumluluk etiği özellikle kaçınılmaz olmuştur. Burada takınılacak tavır yalnızca insanların çıkarları ve ihtiyaçlarından hareketle belirlenemez. (Pieper, 1999: 93) Bütün etik yaklaşımlar insan merkezci yaklaşımı ifade etmektedirler. Ancak artan çevre sorunlarının çözümünde ve insan-çevre ilişkilerini düzenlemekte insan merkezci etik yaklaşımlar yetersiz kalmaktadır. Bunun sonucu olarak da canlımerkezci ve çevremerkezci etik yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Çevre etiği, insan-insan ilişkileri hakkında değil, insanın diğer canlılarla ve çevresiyle olan ilişkileri hakkındadır (Ünder, 1996: 63) Çevre etiğinden beklenen insanların ve gelecek kuşakların daha sağlıklı yaşayabilmesi, varlığını sürdürebilmesi için yapılması ya da yapılmaması gerekenleri söylemesidir. Çevre etiği; yaşayan insan, doğa ve henüz varolmayan gelecek nesiller arasındaki ilişkileri düzenlemeye çalışır. Bilgi ve ilgi eksikliği çevre felaketleriyle sonuçlanmaktadır. Çevre etiğinin doğuşu, insanların kendi hayatta kalabilme çabalarının bir sonucudur (Curi, 2000: 67-68). Bununla birlikte çevre etiği, devletlerin ve ülkelerin etkinlikleri olarak evrensel düzeyde, profesyonel düzeyde ve birey düzeyinde ele alınabilir. (Curi, 2000: 69). Atıkların oluşturduğu çevre bozulmaları ve kirlenmeler en acil çevre sorunlarından sayılabilir. Dünya üzerinde yaşayan insanların büyük bir çoğunluğu yaşamlarının bir anında çevre kirlenmesinden etkilenmişlerdir. Bununla birlikte çevre sorunlarıyla birlikte gelecek kuşaklara karşı olan yükümlülüklerden de söz edilmektedir. Çünkü kirlenmenin uzun yıllar kalabileceği bilinmektedir. Örneğin radyoaktif atıklar uzun zaman zehirli olarak kalmaktadır. Yani insan biyokimyası değişmediğine göre radyasyondan etkilenme insanlar için bir tehlike olmayı sürdürecektir. (Des Jardins, 2006: 159) Tıbbi atıklar, küresel düzenlemelerin yanında ulusal düzenlemelerde de karşımıza çıkmaktadır, özellikle taşınması ve bertafı konularında. Ancak yeterli uygulama ve yaptırımların eksikliğinden dolayı çoğunlukla sorun oluşturmaya devam etmektedirler. 283 Çevrenin insan sağlığı üzerinde oynadığı rol bilinen bir gerçektir. Çevre insan yaşamını sürdürmede ve bununla birlikte bu yaşamı sağlamada çok etkili olmaktadır. Çevre sorunları günümüzde küresel açıdan insan sağlığı ve tüm türlerin sağlığı açısından sonsuz tehlike oluşturmaktadır. Çevrede görülen olumsuz değişmeler sonucunda çevre, hastalıklar için zemin hazırlayabilmektedir. Örneğin iklim koşullarının solunum sistemi hastalıklarının artmasına yol açması. Bununla birlikte çevre doğrudan hastalık nedeni olabilir ya da çevre bir kısım hastalıkların yayılımını kolaylaştırabilir. Bazı hastalıkların gidişini ve sonucunu etkilediği görülmüştür. (Güler, 2004) Çevre kirletici etmenlerin insan vücudu ve organlar üzerindeki etkisinin bilinmesi, hekimlerin çevre kirlenmesiyle ilgili sağlık sorunlarının belirlenmesine yönelik katkılarını artıracaktır. Gelişmekte olan ülkelerde birçok hekim klasik çevre sağlığı konularını ikinci derecede ele almakta, çoğunda alınacak altyapı önlemleriyle bu sorunların ortadan kalkacağı, artık hekimin ve sağlık personelinin çevre sağlığı sorunlarıyla ilgisinin azalacağı düşünmektedir. Oysa çevresel etkilenim özgül olmayan yakınmalarla gelen birçok kişinin sağlık sorununun temelini oluşturmaktadır. Çevreye bağlı etkilenim ve sonuçlarının göz önüne alınmaması bu gibi hastaların yakınmalarının sadece “psikolojik” olduğu sonucuna varılmasına yol açmaktadır. Bununla birlikte klinik uygulamalarda hekimin yapacağı gözlem ve kuracağı bağlantılar gelecekte alınacak önlemler açısından yol gösterici olacaktır. Hekim ayrıntılı bir çevresel etkilenim öyküsü almak zorundadır. İş yeri hekimleri, iş yeri bazında özelleştiklerinde çoğu kez belirlenmiş ve bilinen bazı etkilenimlerde yoğunlaşmakta tehlikeli olabileceği bilinen maddelerin izin verilen değerleri aşıp aşmadığını izlemekle görevli bir kişi gibi davranmaktadır. Oysakişi ve grup özelinde farkına varılmayan birçok etkilenim olabilmektedir. Birçok kirletici etmenin birbiriyle etkileşimine bağlı önemli sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Hatta hekimin yazdığı ilaçların etkisi çevredeki “zararsız sanılan” kimyasal etkilenimiyle birleştiğinde yaşamsal tehlikeler doğurabilir. (Güler, 2004) Son zamanlarda yapılan çalışmalarla deri akciğer ve sindirim sisteminin insan vücudunun çevresel etkilenimine karşı oluşturduğu savunma mekanizmaları giderek daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. (Report of The UN Chernobly Forum, 2005: 6) Deri, doğrudan dış ortamla vücudun arasında yer alan en önemli koruyucu engellerden birisidir. Derideki her tabakanın söz konusu savunma mekanizmasında önemli rol oynadığı bilinmektedir. Deri üstderi ve dermis birlikle önemli ve karmaşık bir savunma hattı oluşturmaktadır. Her deri katmanında önemli boyutta değişik işlevlere sahip savunma hücreleri ve organcıkları bulunmaktadır. Derinin en üst tabakasını oluşturan boynuzsu tabaka belki de vücudumuzun çevresel kirleticilere karşı ilk savunma ve direnme engelini oluşturmaktadır. Derinin çevreden gelen kimyasallara karşı 284 metabolik özelliğinin bulunduğunun anlaşılması önemini bir kez daha arttırmıştır. Akciğerlerde gaz ve parçacık etkilenimine maruz kalan organlar olarak önemli koruyucu mekanizmalara sahiptir. Sindirim sistemi de çevredeki olumsuz etkilerden vücudu korumakta olan çok önemli bir savunma sistemi oluşturmaktadır. Sindirim sisteminin sağladığı savunma olanakları arasında salgılar, enzimler, mukus, mikroflora, epitel ve bağışıklık sistemi sayılabilir. Tıbbi atıklar özelliklerinden dolayı birçok uluslararası ve ulusal düzenlemede yer almaktadır. Tıbbi atıklar konusunda onları toplayan hastane personeli, sağlık çalışanları, hastalar, hasta yakınları, bertarafında çalışan belediye personeli ve halk bilgilendirilmesi çeşitli eğitimlerle sürdürülmektedir. (www.atsdr.cdc.gov) Tıbbi atıklar özelliklerinden ötürü çeşitli hastalıklara ve yaralanmalara yol açabilmektedirler. Ayrıca tıbbi atıklar bu özelliklerinden dolayı hem toplanma ve taşınmada hem de bertaraf etmede çeşitli zorluklar oluşturmaktadır. (Mohee, 2005: 576) Tıbbi atıklar enfekte ve genotoksik özellikler göstermektedir. Ayrıca toksik ve tehlikeli kimyasallar ve farmasötikler içermektedir. Radyoaktif özellik gösteren tıbbi atıklar da bulunmaktadır. Kesici delici tıbbi atıklar da yaralanmalara ve kazalara neden olabilmektedir. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 20) İlk başta tıbbi atıklardan sağlık çalışanlarının ve hastaların etkileneceği kuşkusuzdur. Ayrıca bu atıkları toplayan personel, bertarafında çalışan personel de risk altında olan gruplardır. Daha sonra bertarafı ile oluşan sorunlarda ve kirlilik durumunda halk da risk altında kalmaktadır. Enfekte atıkların mukoza membranları, sindirim yoluyla vücuda girmesiyle ve enfekte olmuş kesici delici materyaller tarafından yaralanmayla ilk akla gelenler HIV ve Hepatit B ve C virüslerinin oluşturduğu hastalıklar olmaktadır. Bunlar özellikle kan ile kirlenmiş malzemelerden ve atıklardan bulaşmaktadırlar. Bununla birlikte Escherichia coli bakterisi gibi bakterilerinde zarar vermese de yetersiz bertaraf metotları şartlarında yaşayabildiği görülmüştür. Solunum yolu hastalıkları, göz hastalıkları, genital hastalıklar, deri hastalıkları, Hepatit A, B ve C, AIDS, menenjit, çeşitli ateşli hastalıklara neden olduğu bilinmektedir. Kimyasal ve farmasötik içerikli atıklar, toksik, genotoksik, korozif, yanıcı, parlayıcı özellikler taşımaktadır. Bunlar tıbbi atıklar içerisinde az miktarda bulunurlar. Maruz kalan insanlarda zehirlenmelere, deri, göz ve mukoza tabakasında zararlara neden olmaktalar. En çok oluşan zarar yanmadır. Kimyasal ve farmasötik atıkların bertaraf aşamasında sulara karışmasıyla oluşan su kirliliği ekosistem üzerinde ters etki yaratmaktadır. Antibiyotikler, çeşitli ilaçlar, ağır metaller, antiseptikler ekosistem üzerinde geri dönüşü olmayan etkiler oluşturmaktadır. (Prüss-Giroult-Rushbook, 1999: 2427) 285 Tıbbi atıkların yakılmasıyla oluşan hava kirletici maddelerin de insan sağlığına olan etkileri büyüktür. Bunlar bronşit, astım, amfizem, kanser gibi hastalıklara neden olurlar. Hava kirletici maddelerde özellikle üzerinde durulması gereken durum atıkların yanmasıyla oluşan birçok ajanın birbiri üzerindeki eklenen etkileridir. (Lipscomb, 1994: 219) Atıkların yakılması yüksek oranda dezenfektan verimlilik sağlasa da sitozehirlilerin yetersiz imhası söz konusudur. Kimyasal dezenfeksiyon, atık hacim ve ağırlığında hafifleme oluşturmaktadır. Ancak kimyasal ve farmasötik atıklar için yeterli olmamaktadır. Islak ve termal yakma da anatomik, kimyasal, farmasötik ve buhar geçirmeyen atıklar için yetersizdir. İnertizasyon enfekte atıklar için tavsiye edilmezken, düzenli depolama da ancak kurallarına göre yapıldığında tıbbi atıklar için uygun bir bertaraf metodu sayılmaktadır. (Prüss-GiroultRushbook, 1999: 110) Ancak hala birçok ülkede tıbbi atıklar gelişigüzel atılmakta hatta evsel katı atıklarla depolanmaya çalışılmaktadır. (Da SilvaHoppe-Ravanello-Mello, 2005: 602) SONUÇ Teknolojik gelişim ve tüketim artışı bitmediği sürece dünya üzerinde üretilen atık miktarı da azalmayacaktır. Bunun yanında bir de hızla artan insan nüfusu düşünüldüğünde çıkan atıkların boyutlarının tehlikeli düzeylere varması kaçınılmazdır. İnsan varolduğu sürece sağlıklı yaşama adına elinden geleni yapacağı açıktır. Teknolojik gelişmenin nimetlerini bu yolda kullanırken çıkardığı atıklarda o oranda zararlı olacaktır. Hastane ve sağlık kuruluşlarından çıkan tıbbi atıkların hem her zaman gelişen teknoloji ile özellikleri değişecektir hem de artan insan sayısı ile birlikte miktarı artacaktır. Bu artışı dengelemek ve gelişen teknolojiyi daha az zarar verecek şekilde kullanmak insanların elindedir. Sorun ortaya çıkışından çözüm aşamalarına kadar ya da atık üretiminden bertarafına kadar çevreye ve insan sağlığına zarar veren bir yapıdadır. İnsanın kendisi için varolan sağlık kurumlarından çıkan bu tıbbi atıkların çevresine ve sağlığına zarar vermesini engellemesi gerekmektedir. Bu engellemeyi yapmak için her türlü bilginin yanında etik bilgisine sahip olmak ve bu duyarlılığı kazanmak hem şimdiki zamanlar hem de gelecek kuşaklar için vazgeçilmez bir gerçektir. KAYNAKÇA Albrecht, G., A., (2001), “Applied Ethics in Human and Ecosystem Health: The Potential of Ethics and an Ethic of Potentiality”, Ecosystem Health, 7 (4), 243-252. Ansiklopedik Çevre Sözlüğü, (2001), Ankara: Türkiye Çevre Vakfı Yayını: 205. Aydoğdu, İ. B.-Çobanoğlu, N., (2006), “Tıbbi Atıkların Yönetimi, Toplanması, Taşınması ve Bertarafında Yerel Yönetimler Tarafından Uyulacak 286 Esaslar”, I. Ulusal Yerel Yönetimlerde Sağlık Hizmetleri Kongresi, Bildiri Kitabı, İstanbul, 18. Curi, K., (2000), “Meslek Etiklerinde Yeni Bir Boyut: Çevre Etiği”, Tepe, H. (Ed.) Etik ve Meslek Etikleri, Ankara: Türkiye Felsefe Kurumu Yayınları. 67-69. Çepel, N. (2003), Ekolojik Sorunlar ve Çözümleri, Ankara: TÜBİTAK: 2. Çobanoğlu, N. (2003), “Genel Olarak Tıbbi Etik Alanından Araştırma ve Yayın Etiğine Giriş”, XVI. Ulusal Patoloji Kongresi Kongre Programı ve Bildiri Özet Kitabı, Konya. 40-45. Çobanoğlu, N.-Demirbaş, G., (2003), “Biyoetik Yaklaşımların Uygulamalı Etiğe Yansımaları”, Uluslararası Katılımla 3. Ulusal Tıp Etiği Kongresi Kongre Kitabı, Bursa, 589-595. Da Silva, C. E.-Hoppe, A. E.-Ravanello, M. M.-Mello, N., (2005), “Medical Wastes Management in the South of Brazil”, Waste Management, 25, 600605. Des Jardins, J. R., (2006), Çevre Etiği Çevre Felsefesine Giriş, (Çeviren: Keleş, R.) Ankara: İmge Kitabevi Yayınları: 159-160. Ertan, A. K., (1998), “Çevre Etiği”, Amme İdaresi Dergisi, 31(1), 125-139. Güler, Ç., (2004), Çevre-Sağlık İlişkisi, http://www.cevrehekim.org.tr/ cevresaglik.htm. “Health Effects of The Chernobyl Accident and Special Health Care Programmes”, (2005), Report of the UN Chernobyl Forum Expert Group “Health” (EGH). Working Draft. World Health Organization. 6. Keleş, R.-Hamamcı, C., (1998), Çevrebilim, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları: 25-26, 89. Keleş, R.-Ertan, B., (2002), Çevre Hukukuna Giriş, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları: 24. Lipscomb, M. F., (1994) “Environmental Diseases”, S. Robbins, V., Kumar, R., Cotran (ed.) Basic Pathology, W. B. Saunders Company. 219. “Managing Hazardous Materials Incidents”, (2001), www.atsdr.cdc.gov/ MHMI/mhmi-v1-p. pdf/ Mohee, R., (2005), “Medical Wastes Characterisation in Healthcare Institutions in Mauritius”, Waste Management. 25, 575-581. Örs, Y., (1997), “Etik Açısından Doğal Çevremiz”, İnsan-Çevre-Toplum, Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. 361-371. Palabıyık, H.-Altunbaş, D., (2004), “Kentsel Katı Atıklar ve Yönetimi”. M. Marın, U. Yıldırım (ed.) Çevre Sorunlarına Çağdaş Yaklaşımlar, Ekolojik, 287 Ekonomik, Politik ve Yönetsel Perspektifler, İstanbul: Beta Basım, Yayım, Dağıtım A.Ş. 105. Pieper, A., (1999), Etiğe Giriş, (Çeviren: Atayman, V.-Sezer, G.) İstanbul: Ayrıntı Yayınları. 93. Prüss, A.-Giroult, E.-Rushbook, P., (1999), Safe Management of Wastes from Health-care Activities. Geneva: World Health Organization: 2-8. Tıbbi Atıkların Kontrolü Yönetmeliği, (2005), http://mevzuat. basbakanlik.gov.tr/mevzuat/metinx.asp?mevzuatkod=7.5.9145. Ünder, H., (1996), Çevre Felsefesi, Ankara: Doruk Yayımcılık: 119. 288