TUM TEZ 15 - Başkent Üniversitesi

advertisement
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE KLİNİK MİKROBİYOLOJİ
ANABİLİM DALI
TOPLUM KÖKENLİ ÜRİNER SİSTEM İNFEKSİYONLARINDA
DİRENÇ PATERNİ ve
ÇOK İLACA DİRENÇLİ BAKTERİLER İÇİN
RİSK FAKTÖRLERİ
UZMANLIK TEZİ
Dr. Nuray TOPCUOĞLU
Tez Danışmanı: Prof. Dr. Hande ARSLAN
Ankara 2012
BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
ENFEKSİYON HASTALIKLARI VE KLİNİK MİKROBİYOLOJİ
ANABİLİM DALI
TOPLUM KÖKENLİ ÜRİNER SİSTEM İNFEKSİYONLARINDA
DİRENÇ PATERNİ ve
ÇOK İLACA DİRENÇLİ BAKTERİLER İÇİN
RİSK FAKTÖRLERİ
UZMANLIK TEZİ
Dr. Nuray TOPCUOĞLU
Ankara 2012
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimim süresince her türlü olanağı sağlayan ve çok değerli
katkılarda bulunan, eğitimim ve tezimin her aşamasında büyük emeği olan Enfeksiyon
Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı ve tez danışmanım Sayın
Prof. Dr. Hande Arslan’a, şükranlarımı sunarım. Eğitimimin tamamlanmasında, büyük
emekleri olan öğretim üyelerimiz, Sayın Prof. Dr. Funda Timurkaynak, Sayın Doç. Dr.
Özlem Kurt Azap, Sayın Uzm. Dr. Ayşegül Yeşilkaya’ya teşekkürü borç bilirim.
Birlikte çalıştığımız süre boyunca desteklerini esirgemeyen asistan arkadaşlarım,
infeksiyon kontrol hemşireleri, mikrobiyoloji laboratuvarı çalışanları ve tezimin
istatistiklerinde yardımcı olan Sayın Pervin Demir’e, eğitimim süresince yanımda olan
ve beni destekleyen sevgili eşim Fatih Topcuoğlu başta olmak üzere tüm aileme çok
teşekkür ederim.
i
ÖZET
TOPLUM KÖKENLİ ÜRİNER SİSTEM İNFEKSİYONLARINDA
DİRENÇ PATERNİ VE
ÇOK İLACA DİRENÇLİ BAKTERİLER İÇİN RİSK FAKTÖRLERİ
Üriner sistem infeksiyonları (ÜSİ) sık görülen infeksiyonlardır. Toplum kökenli
üriner sistem infeksiyonlarında tedavi genellikle ampirik olarak başlanmaktadır. Ancak
yıllar içinde giderek artan bakteriyel direnç oranları ampirik tedavide kullanılacak
antibiyotik seçeneklerini azaltmakta ve tedavi başarısızlığına neden olmaktadır.
Bu çalışmada, toplum kökenli ÜSİ etkenlerinde, direnç paterni ve çok ilaca
dirençli (ÇİD) bakteriler için risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlandı. Çalışmada
Haziran 2011-Mayıs 2012 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi
polikliniklerine başvuran, toplum kökenli üriner sistem infeksiyonu (ÜSİ) tanısı almış,
18 yaş üzeri 437 hasta değerlendirmeye alındı. Hastalar, altta yatan hastalıklar ve
komplike edici faktörler açısından sorgulandı. Kültürde üretilen üropatojenlerin
antibiyotik duyarlılıkları belirlendi. ÇİD tanımına uyan E.coli infeksiyonları için risk
faktörleri araştırıldı.
Çalışmaya alınan 437 hastanın idrarından izole edilen 332 E.coli suşunun
37’sinde (%11.1) ÇİD saptandı. Erkek hastalarda ÇİD izole edilme oranı kadın hastalara
göre 7.7 kat daha fazla bulundu. Cinsiyet dışında, ileri yaş, üriner kateter, nörolojik
hastalık, son üç ayda antibiyotik kullanımı ve son üç ayda aminoglikozid kullanımı
ÇİD izole edilme açısından risk faktörü olarak saptandı. ÇİD saptanan E.coli suşlarının
antibiyotik direnç oranları; amoksisilin klavulonat için ve trimetoprim-sülfametoksazol
(TMP-SMZ) için %100.0, siprofloksasin için %97.3, nitrofurantoin için %21.6,
amikasin için %16.2, fosfomisin için %5.4, olarak bulundu.
Toplum kökenli ÜSİ hastalarında ampirik tedavi başlanırken yerel direnç
oranlarının bilinmesi
yanında ÇİD etkenlerle gelişen infeksiyonlar da göz önünde
bulundurulmalıdır. Çalışmamızda saptanan risk faktörlerine sahip olan toplum kökenli
ÜSİ
hastalarında
infeksiyonlarda
kullanılabilecek
(üst
üriner
sistem
ampirik
seçenekler
infeksiyonları,
ii
fosfomisin
komplike
ÜSİ,
ve
ciddi
ürosepsis)
karbapenemler olarak görünmektedir. Çalışmamızda amikasin direnci amoksisilin
klavulonat, TMP-SMZ ve siprofloksasinden daha düşük bulunmuştur. Amikasinin
ampirik kullanımı, yan etkileri ve hastaların tıbbi özgeçmişleri göz önünde
bulundurularak opsiyonel olarak değerlendirilebilir.
Anahtar kelimeler: Toplum kökenli üriner sistem infeksiyonu, çok ilaca dirençli
bakteri
iii
ABSTRACT
THE RESISTANCE PATTERN OF
COMMUNITY–AQUARIED URINARY TRACT INFECTIONS AND
THE RISK FACTORS FOR MULTI-DRUG RESISTANCE BACTERIA
The urinary system infections are common infections. In community-acquired
urinary tract infections, treatment is usually started empirically. However over the
years, the increasing rates of bacterial resistance to antibiotics used in empirical
treatment reduced the options and lead to treatment failure. In this study, communityacquired urinary tract infection pathogens and their resistance patterns are evaluated.
Among uropathogen E.coli isolates multi-drug resistant (MDR) strains are isolated and
risk factors for multi-drug resistance are determined.
This study is condocted between June 2011 and May 2012 in with 437 adult
patients attending to our hospital with community-acquired urinary tract infections. The
patients were
asked
about the underlying
diseases and
the factors that couse
complication. The antibiotic sensitivity of uropathogens were
identified. The risk
factors were searched for MDR E.coli infections.
MDR was found in 37 (11.1%) of 332 E.coli strains isolated from 437 patients
urine. Men patients’ MDR isolation rates were found 7.7 fold higer than woman
patients. Beside sex, elderly age, urinary catheter, having neurologic disease, antibiotic
usage in last three months and aminoglycoside usage, were determined as risk factors in
terms of MDR isolation.
The antibiotic resistance rates of MDR E.coli strains were, 100.0% for
amoxicillin–clavulanate and TMP–SMX, 97.3% for ciprofloxacin, 21.6% for
nitrofurantoin, 16.2% for amikacin and 5.4% for fosfomycin.
At the beginning of the treatment of patients with community-acquired urinary
tract infections, the risk factors for the resistance should be known and the infections of
MDR uropathogens
should be considered besides the local resistance rates. The
ampirical choices for the patients who have the risks for MDR uropathogen E.coli
iv
infections are determined as fosfomycin for cystitis and carbapenems for serious
infections (the upper UTI, completed UTI and urosepsis) in this study.
In our study, amikacin resistance was found lower than amoxicillin clavulanate,
TMP–SMX and ciprofloxacin. The empirical usage of amikacin can be viewed as an
option considering side effects and the medical profiles of the patients.
Key words: Community-aquired urinary tract infections, multi-drug resistance bacteria
v
İÇİNDEKİLER
Sayfa No:
TEŞEKKÜR ………………………………………… ……………………….……… i
ÖZET ……………………………………………………………………...……….… ii
ABSTRACT ………………………………………………………...………..……… iv
İÇİNDEKİLER …………………………………………..………………...……..… vi
KISALTMALAR DİZİNİ …………………………………..……………………… viii
TABLOLAR DİZİNİ ………………………………………………….………...…… ix
1. GİRİŞ ve AMAÇ ......................................................................................................... 1
2. GENEL BİLGİLER.................................................................................................... 4
2.1. Toplum kökenli üriner sistem infeksiyonları ......................................................... 4
2.2. Toplum kökenli üriner sistem infeksiyonlarında sık kullanılan
antibiyotiklere
karşı direnç gelişme mekanizmaları ............................................................................. 6
2.2.1 Sulfonamid-Trimetoprim direnci ..................................................................... 6
2.2.2 Kinolon grubu antibiyotiklere direnç ............................................................... 7
2.2.3 Genişlemiş spektrumlu beta-laktamazlar (GSBL) ........................................... 8
2.2.4 Aminoglikozid grubu antibiyotiklere direnç.................................................. 10
2.3 Çok ilaca direnç (ÇİD) .......................................................................................... 11
3. GEREÇ ve YÖNTEM .............................................................................................. 13
3.1 Tanımlar ................................................................................................................ 13
3.2 Hastaların seçimi ve verilerinin toplanması.......................................................... 13
3.3 Mikrobiyolojik analiz ........................................................................................... 14
3.4 İstatistiksel analiz .................................................................................................. 15
4. BULGULAR .............................................................................................................. 17
4.1. Çalışmaya alınan hastaların özellikleri ................................................................ 17
4.2. ÜSİ etken dağılımları ........................................................................................... 17
4.3. Hastaların başvuru yakınmaları ........................................................................... 18
4.4. Hastaların son üç ayda antibiyotik kullanımı ...................................................... 18
vi
4.5. ÜSİ hastalarında altta yatan hastalıklar ............................................................... 19
4.6. Hastalarda ÜSİ gelişimi için saptanan olası risk faktörleri.................................. 19
4.7. Antibiyotik duyarlılıkları ..................................................................................... 20
4.8. Genişlemiş beta laktamaz enzimi (GSBL) taşıyan ve çok ilaca dirençli (ÇİD)
bakteriler ..................................................................................................................... 21
4.8.1. Çok ilaca dirençli bakterilerin antibiyotik duyarlılıkları .............................. 21
4.8.2. ÇİD bakteri izole edilen hastaların demografik özellikleri ........................... 21
Tablo 4.8.2.1 ÇİD bakteri izole edilen hastaların cinsiyet, yaş değişkenlerinin
karşılaştırılması ................................................................................................... 22
Tablo 4.8.2.2 ÇİD bakteri izole edilen hastaların cinsiyet, yaş değişkenlerinin
karşılaştırılması ................................................................................................... 23
4.8.3. ÇİD bakteri izole edilen hastaların başvuru yakınmaları.............................. 23
4.8.4. ÇİD bakteri izole edilen hastaların son 3 ayda antibiyotik kullanımı........... 23
4.8.5. ÇİD bakteri izole edilen hastalarda altta yatan hastalıklar ........................... 25
4.8.6. Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile komplike edici faktörlerin
karşılaştırılması ....................................................................................................... 26
4.8.7. Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile geçirilmiş ÜSİ öyküsünün
karşılaştırılması ....................................................................................................... 27
4.8.8. Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile geçirilmiş immünsupresyon
öyküsünün karşılaştırılması ................................................................................... 27
4.8.9. Çoklu ilaç dirençli bakterilerin antibiyotik duyarlılıkları ............................. 27
5. TARTIŞMA ............................................................................................................... 29
6. SONUÇ ve ÖNERİLER ........................................................................................... 37
7. KAYNAKLAR .......................................................................................................... 39
8. EK ............................................................................................................................... 47
vii
KISALTMALAR DİZİNİ
AAC
: Aminoglikozid asetilasyon
ANT
: Aminoglikozid adenilasyon
APH
: Aminoglikozid fosforilasyon
CLSI
: Clinical and Laboratory Standards Institute
ÇİD
: Çok ilaca direnç
DHFR
: Dihidrofolat redüktaz
DHPS
: Dihidropteroat sentetaz
DM
: Diabetes mellitus
EMB
: Eosin-Methylene-Blue
GBS
: Grup B Streptokok
GSBL
: Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz
IDSA
: Infectious Diseases Society of America
IRT
: İnhibitör dirençli beta-laktamazların
KNS
: Koagülaz negatif stafilokok
KOAH
: Kronik obstrüktif akciğer hastalığı
PYR
: Pyrrolidonyl arylamidase
QRDR
: Kinolon-direncini belirleyen bölge
TMP-SMZ
: Trimetoprim-sülfametoksazol
ÜSİ
: Üriner sistem infeksiyonları
viii
TABLOLAR ve ŞEKİL DİZİNİ
Tablo 4.1
ÜSİ saptanan hastaların demografik özelliklerinin dağılımı
Tablo 4.2
ÜSİ hastalarında etken dağılımı
Tablo 4.3
Hastaların başvuru yakınmalarının dağılımı
Tablo 4.4
Hastalar tarafından son üç ayda kullanılan antibiyotiklerin dağılımı
Tablo 4.5
ÜSİ saptanan hastaların altta yatan hastalıklarının dağılımı
Tablo 4.6
ÜSİ tanısı alan hastalarda olası risk faktörlerinin dağılımı
Tablo 4.7
E.coli antibiyotik direnç oranları
Tablo 4.8
E.coli bakterilerinde GSBL ve ÇİD oranları
Tablo 4.8.1
ÇİD E.coli’lerin beta-laktamlar hariç antibiyotik gruplarına direnç
oranları
Tablo 4.8.2.1 ÇİD bakteri izole edilen hastaların cinsiyet, yaş değişkenlerinin
karşılaştırılması
Tablo 4.8.2.2 ÇİD bakteri izole edilen hastaların cinsiyet, yaş değişkenlerinin
karşılaştırılması
Tablo 4.8.3
ÇİD bakteri izole edilen hastaların başvuru yakınmalarının dağılımı
Tablo 4.8.4.1 ÇİD bakteri izole edilmesi ile son üç ay antibiyotik kullanımının
karşılaştırılması
Tablo 4.8.4.2 ÇİD bakteri izole edilmesi ile son üç ayda kullanılan antibiyotik
gruplarının karşılaştırılması
Tablo 4.8.5
Hastalarda ÇİD bakteri varlığı ile altta yatan hastalıkların
karşılaştırılması
Tablo 4.8.6
Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile komplike edici faktörlerin
karşılaştırılması
Tablo 4.8.7.1 ÇİD varlığı ile son bir yılda ÜSİ geçirme öyküsünün karşılaştırılması
Tablo 4.8.8
ÇİD bakteri izole edilmesi ile geçirilmiş immünsupresyon varlığının
karşılaştırılması
Tablo 4.8.9.1 ÇİD E.coli’lerin antibiyotik direnç oranları
ix
1. GİRİŞ ve AMAÇ
Üriner sistem infeksiyonları (ÜSİ) sık görülen ve önemli mali yük getiren
infeksiyon hastalıklarından biridir. Dünyada yılda 150 milyon ÜSİ meydana geldiği ve
maliyetinin 6 milyar dolardan fazla olduğu tahmin edilmektedir (1). Amerika Birleşik
Devletleri’nde yapılan bir epidemiyolojik çalışmada bir yıllık ÜSİ insidansı yaklaşık 8
milyon vaka olarak tahmin edilmiştir (2). Toplum kökenli ÜSİ etkenleri arasında ilk
sırada Escherichia coli (E.coli) yer almaktadır.
İdrar kültürünün yaklaşık 48 saat gibi bir sürede sonuçlanması ve etiyolojinin
genel olarak tahmin edilebilir olması nedeniyle toplum kökenli ÜSİ tedavisinde
genellikle ampirik tedavi başlanmaktadır (3). Bu amaçla tüm dünyada yaygın olarak
standart rehberler kullanılmaktadır. Bu rehberlerde tedavide en sık önerilen
antibiyotikler, oral absorbsiyonu iyi olan, TMP-SMZ, siprofloksasin ve betalaktamlardır (4). Ancak yıllar içinde giderek artan bakteriyel direnç oranları ampirik
tedavide kullanılacak antibiyotik seçeneklerini azaltmakta ve tedavi başarısızlığına
neden olmaktadır.
Kuzey Amerika’da yapılan ve 2003-2004 yıllarını kapsayan çok merkezli bir
çalışmada toplum kökenli ÜSİ izolatlarından E.coli’de, ampisilin direnci %37.7,
siprofloksasin direnci %5.5, TMP-SMZ direnci %21.3 olarak saptanmış ve direnç
oranlarının geçmiş yıllara göre artış gösterdiği bildirilmiştir (5). ECO-SENS çalışması
olarak adlandırılan 16 Avrupa Ülkesi ve Kanada’da yapılan çalışmada toplum kökenli
komplike olmayan ÜSİ etkenleri antibiyotik direnci açısından değerlendirilmiş, E.coli
direnç oranları ampisilin için %29.8, siprofloksasin için %2.3 ve TMP-SMZ için %14.1
olarak bildirilmiştir (6). Maraki ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada da
Yunanistan’da 2005 ve 2010 yıllarında toplum kökenli ÜSİ etkenlerinin antibiyotik
duyarlılık oranları karşılaştırılmış ve E.coli direnç oranları sırasıyla ampisilin için
%36.4, %39.7, siprofloksasin için %4.1, %9.7 ve TMP-SMZ için %19.8, %23.4 olarak
bulunmuştur(7). Türkiye’de ise ülke genelini yansıtan çok merkezli bir çalışmada 2004
yılında beş aylık dönemde toplum kökenli ÜSİ’nda E.coli direnç oranları; siprofloksasin
için %26.3, ampisilin için %55.1, ve TMP-SMZ için %38.9 olarak saptanmıştır (8).
Aynı çalışmada siprofloksasin direnci için risk faktörleri; 50 yaş üzerinde olmak, kırsal
1
alanda yaşamak, komplike ÜSİ olması, etkenin GSBL pozitiflği ve siprofloksasin
kullanımı olarak belirlenmiştir.
Toplum kökenli ÜSİ tedavisini zora sokan bir diğer direnç sorunu da bakterilerin
genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) üretimidir ve kinolon ve TMP-SMZ’den
sonra bir diğer tedavi alternatifi olan beta-laktamların tedavide kullanımını
sınırlamaktadır. Toplum kökenli ÜSİ etkeni olarak ilk GSBL enzimi üreten E.coli suşu
1998 yılında İrlanda’da izole edilmiştir (9). O günden bu yana GSBL üreten E.coli’nin
etken olduğu toplum kökenli ÜSİ insidansı dünya çapında artmıştır (10,11). Toplum
kökenli ÜSİ tedavisi sıklıkla ampirik olarak başlandığından siprofloksasin gibi GSBL
üreten bakterilerle oluşan infeksiyonlar için risk faktörlerinin bilinmesi de tedavi
yaklaşımı açısından yardımcı olmaktadır. Bir çalışmada,
GSBL üreten bakterilerle
oluşan toplum kökenli ÜSİ için olası risk faktörleri; 65 yaş üstünde olmak, erkek olmak,
uzun süreli sağlık hizmeti alıyor olmak, yakın geçmişte antibakteriyel ajan kullanmış
olmak ve yakın geçmişte hastanede yatmış olmak olarak belirlenmiştir (12). Bir başka
çalışmada ise olası risk faktörleri olarak, son bir yıl içinde üçten fazla ÜSİ atağı
geçirmek, son üç ay içinde beta-laktam antibiyotik kullanmış olmak ve prostat hastalığı
belirtilmiştir (13). Yine aynı çalışmada GSBL üreten E.coli’lerin siprofloksasin, TMPSMZ, gentamisin ve amoksisilin-klavulonat direnç oranlarının GSBL üretmeyen
E.coli’lerden yüksek olduğu gösterilmiştir (13). Bu bilgilerden de anlaşılacağı gibi
GSBL varlığında toplum kökenli ÜSİ tedavi alternatifleri oldukça kısıtlanmaktadır.
İlk olarak 1990’lı yıllarda tüberküloz basilleri için tanımlanan çok ilaca direnç
kavramı, sonraki yıllarda diğer mikroorganizmalar için de tanımlanmıştır. Literatürde
kullanılan birçok “çok ilaca direnç” (ÇİD) tanımı vardır. Bunlardan biri üç ya da daha
fazla antibiyotik grubuna direnç gelişimidir (14). Dirençli bakterilerle gelişen
infeksiyonların tedavisi tüm dünyada sorun oluşturmaktadır. Toplum kökenli
ÜSİ’larında artan direnç sorunu ÇİD ÜSİ etkenlerini gündeme getirmiştir. Bu konuda
yapılan çalışmalar sınırlı olmakla birlikte Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir
çalışmada toplum kökenli ÜSİ hastalarında üç veya da daha fazla antibiyotik grubuna
dirençli E.coli oranı %6.9 olarak saptanmıştır (15). Ülkemizden Özyurt ve arkadaşları
tarafından yayımlanan tek çalışmada toplum kökenli ÜSİ hastalarında ÇİD E.coli oranı
%31.3 olarak bildirilmiştir (16).
2
Bu çalışmada; toplum kökenli ÜSİ etkenlerinde, direnç paterni ve GSBL
varlığında farklı iki antibiyotik grubuna direnç saptanan izolatlarla gelişen ÇİD bakteri
infeksiyonları için risk faktörlerinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
3
1.
GENEL BİLGİLER
2.1. Toplum kökenli üriner sistem infeksiyonları
Üriner sistem infeksiyonları (ÜSİ), asemptomatik bakteriüriden piyelonefrit ve
ürosepsise kadar değişen farklı klinik durumlarda ortaya çıkabilmektedir ve hekime en
sık başvurulan bakteriyel hastalıklardandır. ÜSİ toplum ve hastane kökenli
gelişebilmektedir. ÜSİ oluştuğu anatomik bölgeye göre alt ve üst ÜSİ, hastalarda
komplike edici faktörlerin varlığına göre komplike ve komplike olmayan ÜSİ olarak
sınıflandırılır. Komplike edici faktörler; üriner sistemin yapısal veya fonksiyonel
anomalileri, kalıcı üriner kateter, nefrolitiazis, geçirilmiş üriner sistem operasyonu,
erkek olmak, hastanede yatıyor olmak, çocuk olmak ve gebelik olarak kabul
edilmektedir (17). ÜSİ toplum ve hastane kökenli gelişebilmektedir. Toplum kökenli
ÜSİ genellikle komplike olmayan üriner sistem infeksiyonları şeklindedir. Komplike
olmayan ÜSİ, fonksiyonel ve yapısal olarak normal, gebe olmayan genç kadınlarda
görülen sistit ve piyelonefritlerdir. Bir çalışmada premenapozal kadınlarda sistit
insidansı 0.7/kişi/yıl olarak saptanmıştır (18). Dünyada yaklaşık 150 milyon/yıl ÜSİ
olgusu geliştiği ve tedavi maliyetinin 150 milyar Amerikan Doları’nı bulduğu tahmin
edilmektedir (19). Amerika Birleşik Devletlerinde 2007 yılında ÜSİ nedeniyle 8.6
milyon ayaktan hasta başvurduğu ve bu hastaların %84’ünün kadın olduğu bildirilmiştir
(2). Türkiye’de yapılan bir çalışmada birinci basamak sağlık kuruluşuna başvuran
hastaların %17.8’inin ÜSİ tanısı aldığı bildirilmiştir (20).
Komplike olmayan ÜSİ etkeni %75-%95 oranında E.coli’dir, diğer etkenler
Klebsiella pneumoniae (K. pneumoniae) başta olmak üzere diğer Enterobacteriaceae
üyeleri ve Staphylococcus saprophyticus, Enterococcus faecalis
ve Streptococcus
agalactiae gibi gram pozitif bakterilerdir (19). Türkiye’de, 2007 yılında ulusal bir
kongrede yapılan sunumda; 2003-2006 yılları arasında yayımlanan literatür taramasında
etken dağılımının %32-%90 E.coli, %3-%17 Klebsiella spp., %1-%8 Enterobacter spp.,
%1-%7 Proteus spp., %1-4 Pseudomonas spp., %1-%2 Acinetobacter spp. olarak
saptandığı belirtilmiştir (21).
Toplum kökenli ÜSİ sık karşılaşılan bir sağlık sorunudur. Bu nedenle tanı ve
tedavi maliyetini azaltmak, tedaviye uyumu arttırmak için tüm dünyada yaygın olarak
standart rehberler kullanılmaktadır. Ancak üropatojenlerden E.coli suşlarında giderek
4
artan direnç oranları nedeniyle tedavi seçenekleri azalmakta, daha önceki direnç verileri
ile hazırlanmış olan rehberlerin geçerliliği kısıtlanmaktadır. Kullanılan rehberlerle ilgili
önemli bir diğer konu da rehberin, bölgenin sürveyans verilerini göz önüne alarak
çözümler üretmesi zorunluluğudur.
1940’lı yıllarda penisilinin kullanıma girmesiyle insanlar ve mikroorganizmalar
arasında başlayan savaş devam etmektedir. Mikroorganizmalar kendilerini yok etmek
için kullanılan antibiyotiklere karşı er ya da geç karşı koyma gücü yani direnç
kazanmaktadır. Antibiyotiklerin uygunsuz ve gelişigüzel kullanımı ile gerek toplum
kökenli gerekse hastane kökenli infeksiyonların tedavisinde önemli sorunlar
yaşanmaktadır. Direnç sorunu daha yoğun olarak hastanede yatan hastalarda ortaya
çıksa da gün geçtikçe toplum kökenli infeksiyonlarda da dirençli bakteriler ile
karşılaşılmaktadır.
Yaygın olarak kullanılan rehberlerden biri olan Amerika İnfeksiyon Hastalıkları
Derneği’nin
(Infectious
Diseases
Society
of
America-IDSA)
üriner
sistem
infeksiyonları tedavi rehberinde; sistitin ampirik tedavisinde direnç prevelansının
%20’den düşük olduğu yerlerde TMP-SMZ’ün, hastaneye yatış gerektirmeyen akut
piyelonefrit tedavisinde ise direnç prevelansının %10’dan düşük olduğu yerlerde
kinolonların kullanılabileceği belirtilmektedir (4).
Benzer şekilde Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından 2003 yılında
yayımlanan ve halen kullanılan Birinci Basamağa Yönelik Tanı ve Tedavi Rehberi’nde
toplum kökenli komplike olmayan ÜSİ tanısının semptom ve piüri varlığı ile konulması,
tedavide ilk seçenek olarak TMP-SMZ, ikinci seçenek olarak da kinolonların
kullanılması önerilmiştir (22).
Ancak son yıllarda ülkemizde yapılan çalışmalarda ÜSİ etkenlerinden E.coli’de,
TMP-SMZ direncinin yüksek olduğu
ve kinolon direncinin de gittikçe arttığı
gösterilmiştir. TMP-SMZ ve siprofloksasine direnç oranları Arslan ve ark. tarafından
yapılan çalışmada sırasıyla %38.9, %26.3, Kurutepe ve ark. tarafından yapılan
çalışmada %41.5, %24.5, Pullukçu ve ark. tarafından yapılan çalışmada %44.6, %30.2,
Yılmaz ve ark. tarafından yapılan çalışmada %45.6, %41.1 olarak bildirilmiştir (8, 23,
24, 25). Bu veriler ışığında ülkemizde bu iki ajanın özellikle toplum kökenli ÜSİ ciddi
5
olgularında ve komplike edici faktörlerin varlığında ampirik tedavide kullanılması
oldukça zor görünmektedir.
Toplum kökenli ÜSİ tedavisinde güçlüğe neden olan bir diğer sorun ise GSBL
enzimi üreten bakterilerle gelişen infeksiyonlardır. Bu durum, direnç oranları nedeniyle
TMP-SMZ ve siprofloksasin kullanılamadığı durumlarda ampirik tedavide seçenekleri
daha da sınırlamaktadır. Azap ve ark. tarafından yapılan çalışmada toplum kökenli
üropatojenlerden E.coli’de GSBL oranı komplike olmayan ÜSİ hastalarında %6.3,
komplike ÜSİ hastalarında %17.4 olarak saptanmıştır (13). Kurtaran ve ark. tarafından
2011 yılında yayımlanan bir çalışmada ise toplum kökenli ÜSİ izolatlarından E.coli’de
GSBL oranı %22.3 olarak bildirilmektedir (26).
2.2 Toplum Kökenli Üriner Sistem İnfeksiyonlarında Sık Kullanılan
Antibiyotiklere Karşı Direnç Gelişme Mekanizmaları
2.2.1 Trimetoprim- Sülfametoksazol Direnci
Bakterilerde folik asit metabolizması, protein ve nükleik asit sentezi için
gereklidir. Sulfonamidler bu metabolik yolda dihidropteroat sentetaz (DHPS) enzimini
inhibe etmektedir. Trimetoprim ise dihidrofolat redüktaz (DHFR) enzimini inhibe
ederek bu metabolik yolda tetrahidrofolik asit sentezini engellemektedir.
Sulfonamidlere direnç kromozom veya plazmidlerce kodlanabilmektedir.
Kromozomal dhps genlerindeki mutasyonlar birçok türde bildirilmiştir. Gram negatif
bakterilerde en sık gözlenen mekanizma, bakterinin sulfonamidlerin düşük afinite
gösterdiği değişik bir DHPS enzimi sentezlemesidir (sul1, sul2). Sulfonamidlere direnç
oluşturan genler çoğunlukla plazmidlerde bulunan integronlarda yer almaktadır.
Trimetoprime direnç kromozom ya da plazmid kontrolünde gelişebilir.
DHFR'nin aşırı sentezine ya da permeabilitede azalmaya yol açan kromozomal
mutasyonlar oluşabilmesine karşın bunlar klinikte nadirdir. Trimetoprime karşı
kazanılan dirençte en sık gözlenen mekanizma, plazmid veya transpozonlarda bulunan
DHFR
genleri
tarafından
yeni,
trimetoprime
sentezlenmesidir.
6
dirençli
bir
DHFR
enzimi
Toplum kökenli ÜSİ’nun ampirik tedavisinde, rehberlerde en sık önerilen
antibiyotiklerden biri TMP-SMZ. Ancak tedavi seçeneklerinde bölgesel direnç
prevelansının göz önünde bulundurulması bir zorunluluktur. Ülkemizde yapılan değişik
çalışmalarda ÜSİ etkenlerinde E.coli’de TMP-SMZ
direnç oranları %26 ile %72
arasında değişmektedir (27). Bu veriler günümüzde ampirik tedavide TMP-SMZ
seçeneğini ortadan kaldırmaktadır.
2.2.2
Kinolon Grubu Antibiyotiklere Direnç
Kinolonlar bakterilerde DNA replikasyonu
için gerekli olan
iki tip
topoizomeraz; DNA giraz ve topoizomeraz IV ile etkileşime girerek DNA sentezini
durdurmaktadır. DNA giraz, iki GyrA ve iki GyrB alt biriminden oluşan tetramerik bir
enzimdir; topoizomeraz IV de ParC ve ParE alt birimlerinden oluşmaktadır. Gram
negatif bakterilerde birincil hedef DNA giraz iken gram pozitif bakterilerde
topoizomeraz IV'dür. Buna karşın bazı florokinolonlar için (örneğin sparfloksasin) gram
pozitif bakterilerde de birincil hedef DNA girazdır.
Kinolon grubu antibiyotiklere direnç hedef enzimlerdeki mutasyonlara,
geçirgenlikte azalmaya veya antibiyotiğin aktif atımına bağlı olabilmektedir. Bunların
tümü kromozomal mutasyonlar sonucu olmaktadır. Klinikte en sık gözlenen
florokinolon
direnci
topoizomeraz
enzimlerindeki
değişikliklere
bağlıdır.
Bu
değişiklikler söz konusu enzimleri kodlayan genlerde oluşan spontan nokta
mutasyonları ile oluşmaktadır. Kinolonlara direnç mekanizmalarının en çok çalışıldığı
bakterilerden biri E.coli'dir. E.coli'de GyrA ve ParC'de direnç ile ilişkili mutasyonlar
daha sık olarak enzimin amino ucundaki bir bölgede oluşmaktadır. Bu bölgeye
"kinolon-direncini belirleyen bölge" (QRDR) denilmektedir (28).
Plazmid aracılı kinolon direncinin varlığı ilk kez 1998 yılında Martinez ve ark.
tarafından siprofloksasine dirençli K.pneumoniae suşunda gösterilmiştir (29). 218
aminoasitten oluşan bir proteini kodlayan ve qnr ismi verilen yeni bir gen bulunmuştur.
Bu genin ürünü olan Qnr proteininin DNA girazı kinolon inhibisyonundan koruduğu
gösterilmiştir. Qnr proteini tek başına düşük düzey kinolon direncine neden olmasına
rağmen, kromozomal farklı mekanizmaların birlikteliği ile yüksek düzey kinolon
direncine de yol açabilmektedir (30).
7
Toplum kökenli ÜSİ tedavisinde bir diğer seçenek kinolonlardır. Son yıllarda
ülkemizde yapılan çalışmalarda E.coli’de, kinolon direncinin gittikçe arttığı
gösterilmiştir. Siprofloksasine direnç oranları Arslan ve ark. (8) tarafından yapılan
çalışmada %26.3, Kurutepe ve ark. (23) tarafından yapılan çalışmada %24.5, Pullukçu
ve ark. (24) tarafından yapılan çalışmada %30.2, Yılmaz ve ark. (25) tarafından yapılan
çalışmada %41.1 olarak bildirilmiştir. Bu, dünya literatürü ile karşılaştırıldığında
oldukça yüksek bir direnç oranıdır. Kuzey Amerika’da yapılan çok merkezli bir
çalışmada toplum kökenli ÜSİ izolatlarından E.coli’de, siprofloksasin direnci %5.5 (5),
ECO-SENS çalışması olarak adlandırılan 16 Avrupa ülkesi ve Kanada’da yapılan
toplum
kökenli
komplike
olmayan
ÜSİ
etkenlerinde
antibiyotik
direncinin
değerlendirildiği çalışmada E.coli’de siprofloksasin direnci %2.3 olarak bildirilmiştir
(6). Bu durumda ülkemizde özellikle toplum kökenli ciddi ÜSİ (üst üriner sistem
infeksiyonları, komplike ÜSİ, ürosepsis) tedavisinde ampirik kinolon kullanımı oldukça
sıkıntılı bir durumdur.
2.2.3 Genişlemiş spektrumlu beta-laktamazlar (GSBL)
GSBL üreten bakterilerle meydana gelen infeksiyonlar, tüm dünyada ve
ülkemizde mortalite ve morbiditeye neden olan önemli sorunlardan biridir. GSBL
enzimi; beta-laktam grubu antibiyotiklerin çoğunu hidrolize ederek tedavide etkisiz
olmalarına
yol
açmaktadır.
GSBL’lerin
ortaya
çıkışından
üçüncü
kuşak
sefalosporinlerin ve diğer antibiyotiklerin hatalı ve yoğun olarak kullanımı sorumlu
tutulmaktadır (31). GSBL’ler; oksiimino-sefalosporinleri hidroliz edebilen, aktif
bölgelerinde serin içeren ve klavulanik asit, sulbaktam, tazobaktam gibi beta-laktamaz
inhibitörleri ile inhibe olan enzimlerdir. GSBL enzimi bakterilerde penisilinler,
aztreonam ve sefalosporinlere karşı direnç kazandırırken, sefamisin ve karbapenemler
GSBL enzimi ile hidrolize olmamaktadır (32).
GSBL’ler Ambler sınıflamasında grup A’da, Bush ve arkadaşları tarafından
yapılan sınıflamada ise grup 2be’de yer almaktadır. GSBL’lerin çoğu, gendeki seçilmiş
bir bölgede birkaç nokta mutasyonuyla karakterize TEM ve SHV enzim türevleridir
(33). Bunların dışında CTX-M tipi enzimler ve OXA’lar ile henüz gruplandırılamayan
enzimler de mevcuttur.
8
İlk GSBL üreten bakteriler 1983 yılında izole edilmiştir (34). 1990’lı yıllarda
ağırlıklı olarak etkeni Klebsiella pneumoniae olan nozokomiyal salgınlar bildirilmiştir
(35). Ülkemizde GSBL’ler 1992 yılında bildirilmeye başlanmıştır (36).
Bu enzimler çoğunlukla büyük plazmidler aracılığı ile bakteri türleri ve suşları
arasında yayılabilmektedir ve genellikle Klebsiella spp. ve E.coli’de saptanmakla
birlikte Salmonella spp. ve Shigella flexneri de dahil, bir çok enterik bakteride
raporlanmıştır (37).
Dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalarda elde edilen veriler toplum
kökenli GSBL üreten bakterilerin neden olduğu infeksiyonların önemine dikkat
çekmektedir (38). Toplum kökenli GSBL üreten ilk izolat 1998 yılında yaşlı bir
hastanın idrarından izole edilen E. coli’dir. Bu hastanın yakın zamanda hastanede yatış
öyküsü olmamasına karşın çok sayıda antibiyotik kullanım öyküsü mevcuttur (38).
Daha sonraki yıllarda birçok ülkeden gittikçe artan sayıda GSBL üreten bakterilerle
meydana gelen üriner sistem infeksiyonları (39, 40, 41) ve bakteriyemiler (12, 41, 42)
bildirilmiştir.
GSBL üreten mikroorganizmalar birçok infeksiyonun etkeni olmakla birlikte
toplum kökenli infeksiyonlardan en sık üriner sistem infeksiyonlarında etken olarak
saptanmaktadır (43). Ülkemizden yapılan çok merkezli bir çalışmada; toplum kökenli
komplike olmayan üriner sistem infeksiyonuna neden olan E. coli izolatlarının %5’inde
ve komplike üriner sistem infeksiyonu izolatlarının %15’inde GSBL pozitifliği
saptanmıştır (8).
Son yıllarda yapılan çalışmalarda, toplum kökenli infeksiyonlarda GSBL
üretiminin en sık E. coli’de olduğu gösterilmiştir ve bu infeksiyonlardan izole edilen
E.coli’lerde CTX-M tipi enzim sıklığı giderek artmaktadır (35). Bu infeksiyonların
tedavisindeki güçlükler nedeniyle toplum kökenli GSBL üreten bakterilerin neden
olduğu
infeksiyonlar
için
risk
faktörlerinin
ve epidemiyolojisinin
daha iyi
anlaşılabilmesi için birçok çalışmanın yapılmasına ihtiyaç vardır.
Beta-laktam/beta-laktamaz inhibitörlerinin GSBL salgılayan bakterilere etkili
olduğu in-vivo ve in-vitro çalışmalarda gösterilmiştir (44). Ancak bakterilerde eş
zamanlı olarak yüksek oranda beta-laktamaz yapımının olması veya diğer betalaktamazların; özellikle de inhibitör dirençli beta-laktamazların (IRT) veya porin
9
defektinin beraber olması gibi durumlarda bu bakterilerle gelişen infeksiyonlarda betalaktamaz inhibitörlü antibiyotikler de etkisiz olabilirler.
GSBL enzimi bakterilerde penisilinler, aztreonam ve sefalosporinlere karşı
direnç kazandırırken, bu suşlar aynı zamanda aminoglikozidler, TMP-SMZ ve
kinolonlara da dirençli olabilmektedir (37, 45). Antimikrobiyal ilaçlara karşı geniş bir
direnç spektrumuna neden olan GSBL üretimi, hem tedavide kullanılabilecek
antibiyotiklerin sayısını sınırlamakta hem de bu ilaçların etkilerinin azalmasına neden
olmaktadır.
Bu
nedenlerle
GSBL
üreten
bakterilerle
meydana
gelen
ÜSİ
infeksiyonlarının tedavisinde çok fazla seçenek bulunmamaktadır.
2.2.4
Aminoglikozid Grubu Antibiyotiklere Direnç
Toplum kökenli ÜSİ tedavisinde bir diğer seçenek aminoglikozidlerdir.
Aminoglikozidler ribozomların 30s alt birimine bağlanarak protein sentezini inhibe
etmekte, ayrıca hücre duvarındaki polisakkaritleri birbirine bağlayan Mg+2 ve Ca+2
iyonlarının yerine geçerek, hücre duvarı geçirgenliğinin bozulmasına yol açmaktadır.
Aminoglikozidlere karşı direnç ribozomal hedeflerde değişiklik, antibiyotiğin hücreden
atımı veya enzimatik yolla oluşabilmektedir. Ancak aminoglikozid direncinde en
önemli mekanizma, bu antibiyotiklerin amino ya da hidroksil gruplarının enzimatik
olarak değiştirilmesidir. Değişim sonucu aminoglikozid molekülü ribozomlara iyi
bağlanamadığından bakteri aminoglikozide direnç göstermektedir. Aminoglikozid
molekülünü değiştiren üç enzim ailesi tanımlanmıştır; aminoglikozidleri asetilleyen
enzimler aminoglikozid asetilasyon (AAC); adenilleyen enzimler aminoglikozid
adenilasyon (ANT); fosforile eden enzimler ise aminoglikozid fosforilasyon (APH)
enzimleri olarak isimlendirilmektedir. Bu enzimlerin birçoğu plazmid üzerindeki
genlerle kodlanmaktadır ve bu genler çoğu zaman transpozonlarla taşınabilmektedir.
Aminoglikozid antibiyotiklere karşı gelişen ribozomal direnç ise, bu antibiyotiklerin
bakteri hücresindeki hedefleri olan ribozomların metilasyonu sonucu ribozomun
afinitesindeki azalma ile ortaya çıkmaktadır.
Türkiye’nin 13 ayrı şehrindeki 15 merkezden gelen izolatlarla yapılan çalışmada sistit olgularında gentamisin direnci %8 (8), yine ülkemizde dört ayrı coğrafi
bölgeden gelen izolatlarla yapılan bir diğer prospektif çalışmada gentamisin direnci
10
%14.2 olarak bildirilmiştir (13). Bu direnç oranları TMP-SMZ ve kinolonlarla
kıyaslandığında daha düşüktür.
2.3 Çok ilaca direnç (ÇİD)
Bakterilerde antibiyotiklere karşı direnç dört mekanizma ile gelişebilmektedir;
hücredeki antibiyotik miktarının azalması (dış membran veya iç membran
geçirgenliğinde azalma, ya da aktif atım pompası yoluyla), antibiyotiğin hedefinde
oluşan değişiklik (mutasyon veya enzimatik değişiklik), bakteri tarafından sentezlenen
enzimle ilacın inaktive edilmesi, antibiyotikten etkilenmeyen farklı bir metabolik yol
kullanılması (28). Bazı mikroorganizmalar bir kaç mekanizmayı barındırarak çok ilaca
dirençli olma potansiyeli taşırlar. Gram negatif bakterilerde ÇİD gelişimi genellikle dış
membran geçirgenliğinde azalmayla başlar, daha sonraki buna birçok antibiyotik
grubunu taşıyan ÇİD’e neden olan aktif atım pompasının aşırı sentezi eklenir (46).
Bakteriler farklı antibiyotiklere direnç oluşturan taşınabilir genetik materyallerin
transferi yoluyla da çoklu ilaca direnç geliştirebilirler (47). Örneğin GSBL direncinin
bakteriler arasında transfer edilmesini sağlayan büyük plazmidler diğer antibiyotik
grupları için de direnç genleri taşıyabilirler. Bu nedenle GSBL üreten bakterilerde
aminoglikozid ve TMP-SMX direnci de görülebilmektedir (48).
Ülkemizde yapılan çok merkezli bir çalışmada toplum kökenli ÜSİ’nda E.coli
direnç oranları siprofloksasin için %26.3, ampisilin için %55.1 ve TMP-SMZ için
%38.9 saptanmıştır, üstelik bu çalışmada siprofloksasin dirençli suşlarda GSBL
pozitifliği oranı %71 olarak bulunmuştur (8). Yine ülkemizden yayımlanan bir
derlemede 2002-2007 yılları arasında ayaktan ÜSİ hastalarında üropatojen E.coli’nin
antibiyotik duyarlılıkları değerlendirilmiş ve TMP-SMZ direnci %45.4, siprofloksasin
direnci %24.1, gentamisin direnci %16.6 ve GSBL oranı %13.1 olarak bildirilmiştir
(49). Bu iki çalışma göz önüne alındığında bile izole edilen bu suşların büyük oranda
ÇİD bakterilerden oluştuğu çıkarımı yapılabilir.
Antibiyotik direnci önemli bir halk sağlığı sorunudur. Yukarıda bahsedilen
veriler günlük pratiğimize yansımaktadır ve çok ilaca dirençli bakterilerin ortaya
çıkması hem hastane, hem toplumdan kazanılan infeksiyonların tedavisinde büyük bir
problem oluşturmaktadır.
11
Üç veya daha fazla grup antibiyotiğe direnç olarak tanımlanan çok ilaca direnç
kavramının literatüre girmesinden sonra değişik ülkelerden ÜSİ etkenlerinde ÇİD ile
ilgili çalışmalar yayımlanmıştır. Sahm ve arkadaşları tarafından 2000 yılında ABD’de
yapılan bir çalışmada poliklinik ÜSİ hastalarında ÇİD E.coli oranı %6.9 olarak
saptanmıştır (15). Moniri ve arkadaşlarının 2003 yılında yayımlanan bir çalışmasında
ise toplum kökenli ÜSİ hastalarında ÇİD E.coli oranı kadınlarda %10.4, erkeklerde
%13.2 olarak bildirilmiştir (50). Santo ve arkadaşları tarafından 2007 yılında
Brezilya’da yapılan bir çalışmada poliklinik ÜSİ hastalarında ÇİD E.coli oranı %22.0
olarak saptanmıştır (51). Ülkemizden Özyurt ve arkadaşları tarafından yayımlanan tek
çalışmada
toplum kökenli ÜSİ hastalarında
ÇİD E.coli oranı %31.3 olarak
bildirilmiştir (16).
Günümüzde toplum kökenli ÜSİ tedavisinde antibakteriyel direnç önemli bir
sorundur. Yerel direnç oranlarının ve direnç için risk faktörlerinin bilinmesi ampirik
başlanan toplum kökenli ÜSİ tedavisinde yol gösterici olacaktır.
12
3.
GEREÇ ve YÖNTEM
3.1.
Üriner
Tanımlar
sistem
infeksiyonu
(ÜSİ):
Üriner
sistem
infeksiyonuna
ait
semptomlardan (idrarda yanma, sık idrara çıkma, suprapubik ağrı, yan ağrısı, yüksek
ateş, idrarda kan gelmesi, bulantı kusma) en az birine sahip hastalarda, ≥10⁵ koloni
oluşturan birim/mililitre (kob/ml) bakteriüri varlığının saptanması.
Toplum kökenli ÜSİ: Son üç ayda hastaneye yatmamış olan hastalarda
saptanan üriner sistem infeksiyonu.
Komplike ÜSİ: Komplike edici faktörlerden (erkek olmak, böbrek yetmezliği
hastası olmak, üriner kateteri bulunmak, nefrolitiazisi olmak, üriner sistem operasyonu
geçirmek, renal transplantasyon olmak, gebelik) en az birine sahip olan hastalarda
saptanan ÜSİ komplike üriner sistem infeksiyonu.
Çok ilaca direnç: Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) enzimi pozitif
olan, aynı zamanda karbapenemler hariç beta laktam antibiyotikler grubu dışında iki
veya daha fazla antibiyotik grubuna daha dirençli olan bakteriler.
3.2 Hastaların seçimi ve verilerinin toplanması
Bu çalışmada Haziran 2011-Mayıs 2012 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi
Ankara Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda, idrar kültüründe ≥10⁵ kob/ml
bakteri üremesi olan 18 yaş üzeri poliklinik hastaları değerlendirmeye alındı. Bu
hastalara telefonla ulaşılarak çalışma anlatıldı ve çalışmaya katılmak üzere sözlü onam
alındıktan sonra telefonda
ekteki form (Form 1) dolduruldu. Bu formda, hastalar
semptomlar (idrarda yanma, sık idrara çıkma, yan ağrısı, ateş, bulantı kusma,
suprapubik ağrı ve/veya hassasiyet) açısından irdelendi. Semptom varlığı ve bakteriüri
varlığı ile ÜSİ tanısı alan hastalar son üç ayda hastaneye yatış öyküsü olup olmadığı
açısından değerlendirildi. Son üç ayda hastaneye yatış öyküsü olan hastalar çalışma dışı
bırakıldı. Son üç ayda hastaneye yatmamış olan ve ÜSİ tanısı alan hastalar toplum
kökenli ÜSİ hastaları olarak kabul edilerek demografik özellikler (cinsiyet, yaş), son 3
ayda antibiyotik kullanım öyküsü, son 1 yılda ÜSİ geçirme öyküsü, altta yatan
hastalıklar (diabetes mellitus, nörolojik hastalık, kronik karaciğer hastalığı, kronik
13
obstrüktif akciğer hastalığı, kronik böbrek hastalığı, malignite), ÜSİ gelişimi açısından
komplike edici risk faktörleri (geçirilmiş ÜSİ, üriner kateter varlığı, nefrolitiazis,
transplantasyon, üriner sistem operasyonu geçirme, gebelik, immünsupresyon)
açısından sorgulandı. İki hafta içerisinde fenotipik olarak (antibiyotik duyarlılık paterni)
identik bulunan bir suş ile tekrarlayan ÜSİ gelişen hastalar ilk atakları ile çalışmaya
alındı. Farklı bir bakteri ile ya da aynı bakterinin farklı bir izolatı (antibiyotik duyarlılık
paternine göre) ile infeksiyon gelişen hastalar çalışmaya dahil edildi.
Kültürde üretilen üropatojenlerden E.coli suşlarının antibiyotik duyarlılıkları
belirlendi. Bu duyarlılık paternine göre çok ilaca dirençli (ÇİD) saptanan suşlarla
gelişen ÜSİ için risk faktörleri irdelendi.
3.3 Mikrobiyolojik analiz
İdrar örneklerinden öze yardımıyla 0.01 ml alınarak Kanlı Agar ve EosinMethylene-Blue (EMB) agar plaklara ekim yapıldı. Plaklar 37°C’de, normal hava
ortamında, 18 saat inkübe edildi. İnkübasyon sonucunda üreme olan plaklarda üreyen
bakteri miktarı kob/ml şeklinde belirlendi. Anlamlı bakteriüri için sınır değer 10⁵
kob/ml olarak kabul edildi (52).
Anlamlı üreme saptanan plak besiyerilerindeki kolonilerin identifikasyonu için
önce makroskopik morfolojileri değerlendirildi. Daha sonra kolonilerden alınan
örnekler Gram yöntemiyle boyandı. Gram negatif bakteriler için konvansiyonel
identifikasyon yöntemleri (üç şeker, üre, sitrat, metil kırmızısı, indol, lizin, ornitin,
hareket besiyeri, oksidaz testi, katalaz testi) kullanıldı. Bu yöntemlerin yeterli olmadığı
durumlarda otomatize identifikasyon yöntemleri (BBL, Crystal Enteric/NF 4.0
identification kits, Becton Dickinson® ) kullanıldı.
Gram pozitif kok morfolojisinde olanlara katalaz testi uygulandı; katalaz pozitif
olanlar stafilokok kabul edildi. Bu bakterilere tüpte plazma koagülaz testi yapılarak
koagülaz pozitif olanlar Staphylococcus aureus; koagülaz negatif olanlar, koagülaz
negatif stafilokok (KNS) olarak tanımlandı. 0.5 McFarland koagülaz negatif kok
süspansiyonu Mueller-Hinton agar plaklara yayılarak 5 µg Novobiocin diski yerleştirildi
ve 35°C’de 18 saat inkübe edildi. İnkübasyon sonrasında inhibisyon zon çapı 16
mm’nin altında olanlar Staphylococcus saprophyticus olarak adlandırıldı. Gram pozitif
14
koklardan katalaz testi negatif olanlara Pyrrolidonyl arylamidase (PYR) testi uygulandı
ve PYR pozitif olanlar enterokok olarak belirlendi. Enterokok ve katalaz negatif olan
diğer gram pozitif kokların identifikasyonu için otomatize identifikasyon yöntemleri
(BBL, Crystal Gram positive identification kits, Becton Dickinson®) kullanıldı.
İzole edilen üropatojen E.coli suşlarının antibiyotik duyarlılıkları Clinical and
Laboratory Standards Institute (CLSI) kurallarına uygun olarak Kirby-Bauer disk
difüzyon yöntemi ile belirlendi.
Genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) enzimi taşıyan E.coli’lerin tespiti
için CLSI önerilerine uygun olarak seftazidim/seftazidim klavulanik asit ve sefotaksim/
sefotaksim klavulanik asit fenotipik doğrulama testi uygulandı. Testin uygulama şekline
göre;
seftazidim
(30µg)/seftazidim
klavulanik
asit
(30µg/10µg)
ve
sefotaksim(30µg)/sefotaksim klavulanik asit (30µg/10µg) içeren diskler 0.5 McFarland
yoğunluğundaki bakteri süspansiyonunun yayıldığı Mueller-Hinton Agar plaklarına
25mm aralıkla yerleştirildi. Plaklar, 35°C’de 18 saat inkübe edildi. İnkübasyon sonrası
klavulanik asit içeren ve içermeyen disklerin etrafında oluşan inhibisyon zon çapları
ölçülerek karşılaştırıldı. Kombinasyon diskleri etrafındaki zon çapı klavulanik asit
içermeyen disk etrafındaki zon çapına göre ≥5mm daha geniş olarak saptandığında,
E.coli suşu GSBL enzimi üretimi açısından pozitif kabul edildi. Kontrol suşu olarak
E.coli ATCC 25922 (GSBL negatif) ve K.pneumoniae ATCC 700603 (GSBL pozitif)
standart suşları kullanıldı.
3.4 İstatistiksel analiz
İstatistiksel analiz ve hesaplamalar için MS–Excel 2007 ve SPSS for Windows
Ver. 15.0 (SPSS Inc., Chicago, ILL, USA) programları kullanıldı. İstatistiksel
anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak kabul edildi.
E.coli üreyen grupta; istatistiksel analizlerde ölçümle elde edilen yaş değişkeninin
normal dağılıma uygunluğu grafiksel olarak Shapiro–Wilks testi ile değerlendirildi ve yaş
değişkeninin normal dağılıma uymadığı görüldü. Bu nedenle, yaş ve idrar yolu
enfeksiyonu geçirme sayısı değişkenleri için ortanca (Çeyreklikler Arası Genişlik–ÇAG,
Interquartile Range–IQR) tanımlayıcı istatistiği kullanıldı. Kategorik değişkenlerin;
demografik özellikler (cinsiyet, yaş grubu), başvuru yakınmaları (idrarda yanma, sık idrara
15
çıkma, suprapubik ağrı, yan ağrısı, yüksek ateş, idrarda kan gelmesi, bulantı kusma),
komplike edici faktörler (immünsupresyon, üriner sistem operasyonu, nefrolitiazis, üriner
kateter, gebelik, transplantasyon), son bir yılda geçirilmiş ÜSİ, son üç ayda antibiyotik
kullanımı, antibiyotik dirençlerinin gösteriminde sayı ve yüzde değerleri verildi.
Yaş değişkeni ve ÜSİ geçirme sayısını, ÇİD olan ve olmayan gruplar arasında
karşılaştırmak için Mann–Whitney U testi kullanıldı. Kategorik değişkenler ile ÇİD varlığı
arasındaki ilişkiler Pearson Ki-kare testi ile araştırıldı. Karaciğer yetmezliği, ile ÇİD
varlığı arasındaki ilişki Ki–kare en çok olabilirlik (Likelihood) testi ile incelendi. Ki–kare
testinde gözelerdeki beklenen denek sayısının %25’ inin 5 değerinden küçük olduğu
değişkenler (nörolojik hastalık, kronik obstrüktif akciğer hastalığı, böbrek yetmezliği,
malignite, üriner kateter, taş, transplantasyon, üriner sistem operasyonu, gebelik) için Kikare Fisher’s exact test sonucu alındı.
ÇİD tanımlanan hastaların antibiyotik gruplarına olan dirençleri sayı ve yüzde
olarak verildi.
ÇİD varlığı üzerinde risk faktörü olduğu belirlenen değişkenler için Odds ratio
(OR) değerleri ve OR değeri için %95 güven aralıkları % 95 Confidence Interval- %95 CI)
hesaplandı.
16
4. BULGULAR
4.1.Çalışmaya alınan hastaların özellikleri
Çalışmaya alınan 437 hastanın cinsiyetleri incelendiğinde 346 hastanın (%79.2)
kadın, 91 hastanın (%20.8) erkek olduğu görüldü. Yaş ortalaması kadınlarda 53.5,
erkeklerde 66.8 olarak saptandı. ÜSİ hastalarının yaşa göre dağılımı Tablo 4.1’de
verilmektedir.
Tablo 4.1. ÜSİ saptanan hastaların demografik özelliklerinin dağılımı
Hasta sayısı
Hastaların yaşları
n=437 (%)
Kadın
50 <
150 (43.4)
50 ≥
196 (56.7)
Erkek
50 <
12 (13.2)
50 ≥
4.2.
79 (86.8)
ÜSİ etken dağılımları
Üriner sistem infeksiyonuna (ÜSİ) neden olan etkenlerin dağılımları
incelendiğinde ilk sırada E.coli 332 (%76.0) saptandı. Diğer etkenlerin dağılım oranları
Tablo 4.2’de gösterilmektedir.
Tablo 4.2. ÜSİ hastalarında etken dağılımı
Etkenler
Hasta sayısı
n=437 (%)
E.coli
Klebsiella spp.
Enterococcus spp.
Enterobacter spp.
KNS
Proteus spp.
Grup B streptokok
Pseudomonas spp.
S.aureus
332 (76.0)
42 (9.6)
30 (6.9)
8 (1.8)
7 (1.6)
6 (1.4)
6 (1.4)
4 (0.9)
2 (0.5)
17
4.3.
Hastaların başvuru yakınmaları
Hastaların, hastaneye başvuru yakınmaları incelendiğinde, en sık yakınmanın
idrarda yanma olduğu saptandı. 241 hastanın (%55.2) idrarda yanma şikayeti ile
başvurduğu görüldü. Diğer başvuru yakınmaları ve dağılımı Tablo 4.3’de verilmektedir.
Tablo 4.3. Hastaların başvuru yakınmalarının dağılımı
Yakınmalar
Hasta Sayısı
n=437 (%)
İdrarda yanma
Sık idrara çıkma
Suprapubik ağrı
Yan ağrısı
Yüksek ateş
İdrarda kan gelmesi
Bulantı kusma
4.4.
241 (55.2)
124 (28.4)
64 (14.7)
44 (10.1)
29 (6.6)
29 (6.6)
11 (2.5)
Hastaların son üç ayda antibiyotik kullanımı
Hastaların son üç ayda antibiyotik kullanımına bakıldığında 82 hastanın
(%18.8) son 3 ayda 97 antibiyotik kullanmış olduğu saptandı. 13 hastanın birden fazla
antibiyotik kullandığı belirlendi. Hastalar tarafından son üç ayda kullanılan
antibiyotikler ve dağılım oranları Tablo 4.4’de verilmektedir.
Tablo 4.4. Hastalar tarafından son üç ayda kullanılan antibiyotiklerin dağılımı
Kullanılan antibiyotikler
Antibiyotik sayısı
n= 97(%)
Amoksisilin klavulonat
Siprofloksasin
Ampisilin
Sefolosporin
Gentamisin
Moksifloksasin
Fosfomisin
Nitrofrontain
Trimetoprim sulfametoksazol
Amikasin
Levofloksasin
Amoksisilin
9 (9.3)
34 (35.1)
3 (3.1)
21 (21.7)
3 (3.1)
4 (4.1)
7 (7.2)
4 (4.1)
4 (4.1)
2 (2.1)
4 (4.1)
2 (2.1)
18
4.5.
ÜSİ hastalarında altta yatan hastalıklar
Çalışmaya alınan ÜSİ hastaları, altta yatan hastalıklar açısından incelendiğinde
150 (% 34.3) hastada yandaş hastalığın eşlik ettiği saptandı. ÜSİ hastalarında saptanan
yandaş hastalıklar ve dağılım oranları, Tablo 4.5’te gösterildiği şekildedir.
Tablo 4.5. ÜSİ saptanan hastaların altta yatan hastalıklarının dağılımı
Hastalıklar
Hasta Sayısı
n=437 (%)
Diabetes mellitus (DM)
68 (%15.6)
Malignite
47 (%10.8)
Nörolojik hastalık
32 (%7.3)
Böbrek yetmezliği
18 (%4.1)
Kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH)
11 (%2.5)
Karaciğer yetmezliği
4 (%0.9)
4.6. Üriner sistem infeksiyonu hastalarında komplike edici faktörler
Hastalar faktörler açısından irdelendiğinde immunsüpresif ilaç kullanımı ilk
sırayı almaktaydı. İrdelenen diğer komplike edici faktörler ve dağılımı Tablo 4.6’da
verilmektedir.
Tablo 4.6. ÜSİ tanısı alan hastalarda olası risk faktörlerinin dağılımı
Hasta sayısı
Komplike edici faktörler
n=437
İmmünsupresyon
78 (17.9)
Üriner sistem operasyonu
50 (11.4)
Nefrolitiazis
43 (9.8)
Üriner kateter
31 (7.1)
Gebelik
25 (5.7)
Transplantasyon
16 (3.7)
4.7.
Üriner sistem infeksiyonu hastalarında geçirilmiş ÜSİ
Üriner sistem infeksiyonu saptanan hastalarda son bir yılda ÜSİ geçirme sıklığı
%21.1 (92 hasta) olarak saptandı.
19
4.8.
Antibiyotik duyarlılıkları
Komplike ve komplike olmayan ÜSİ hasta gruplarından izole edilen E.coli
antibiyotik direnç paterni ayrı ayrı değerlendirildi. Komplike ÜSİ hastalarından izole
edilen E.coli suşlarında imipenem ve mereopenem’e, komplike olmayan ÜSİ
hastalarından izole edilen E.coli suşlarında ise ertapenem, imipenem, mereopenem ve
fosfomisine direnç saptanmadı. Antibiyotik direnç oranları Tablo 4.7’de verilmektedir.
Tablo 4.8 E.coli antibiyotik direnç oranları
Komplike ÜSİ
Nonkomplike ÜSİ
n=165 (%)
n=167 (%)
6 (3.6)
1 (0.6)
Amoksisilin klavulonat
58 (35.2)
37 (22.2)
Ampisilin
109 (66.1)
92 (55.1)
Ampisilin sulbaktam
58 (35.2)
37 (22.2)
Aztreonam
42 (25.5)
21 (12.6)
Ertapenem
1 (0.6)
0
Gentamisin
29 (17.6)
17 (10.2)
0
0
0
0
Nitrofurantoin
14 (8.5)
3 (1.8)
Norfloksasin
70 (42.4)
32 (19.2)
Sefazolin
55 (33.3)
33 (19.2)
Sefepim
45 (27.3)
21 (12.6)
Sefoksitin
1 (0.6)
0
Seftazidim
44 (26.7)
21 (12.6)
Seftriakson
46 (27.9)
22 (13.2)
Sefroksim aksetil
54 (32.7)
34 (20.4)
Siprofloksasin
72 (43.6)
32 (19.2)
Trimetoprim sulfametoksazol
83 (50.3)
59 (35.3)
Fosfomisin
2 (1.2)
0
Piperasilin tazobaktam
10 (6.1)
9 (5.4)
Antibiyotikler
Amikasin
İmipenem
Meropenem
20
4.9.
Genişlemiş beta laktamaz enzimi (GSBL) taşıyan ve çok ilaca
dirençli (ÇİD) bakteriler
Üropatojenlerden E.coli’de saptanan GSBL pozitifliği ve ÇİD oranları Tablo
4.8’de gösterilmektedir.
Tablo 4.9 E.coli bakterilerinde GSBL ve ÇİD oranları
Hasta sayısı
n=332 (%)
GSBL pozitifliği
ÇİD
67 (20.2)
37 (11.1)
4.9.1. Çok ilaca dirençli bakterilerin antibiyotik duyarlılıkları
Çok ilaca dirençli E.coli suşlarının beta-laktam antibiyotikler dışında antibiyotik
gruplarına direnç oranları Tablo 4.8.1’de gösterilmektedir.
Tablo 4.9.1 ÇİD E.coli’lerin beta-laktamlar hariç antibiyotik gruplarına direnç oranları
Antibiyotik grupları
Hasta sayısı
n=37(%)
Kinolon + trimetoprim sulfametoksazol
36 (97.3)
Aminoglikozid + kinolon
25 (67.6)
Aminoglikozid + trimetoprim sulfametoksazol
Kinolon + trimetoprim sulfametoksazol +AG
25 (67.6)
25 (67.6)
4.9.2. ÇİD bakteri izole edilen hastaların demografik özellikleri
Yaş ortancası 57.0 (ÇAG=35.0) yıl olarak elde edildi. Hastaların yaş ortalamasının
55.28±20.04 yıl olduğu görüldü. ÇİD bakteri izole edilen hastaların yaş ortancası 64.0
(ÇAG=26.0) yıl iken, ÇİD olmayan bakteri izole edilen hastaların yaş ortancası 56.0
(ÇAG=35.0) yıl olarak elde edildi. İki grubun yaş ortancaları karşılaştırıldığında
istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık olduğu belirlendi (Z = 2.522; p=0.012). ÇİD bakteri
izole edilen hastaların yaş ortancasının daha yüksek olduğu sonucuna varıldı.
21
Kadınların 21’inde (%7.7), erkeklerin ise 16’sında (%27.6) izole edilen bakterilerde
ÇİD varlığı görüldü. Cinsiyet ile ÇİD’li suş ile infekte olma olasılığı arasında istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki olduğu belirlendi (χ2=19.185; p<0.001). Erkeklerde ÇİD bakteri
izole edilme sıklığı daha yüksek bulundu (Tablo 4.8.2.1).
ÇİD bakteri izole edilme
üzerinde etkili olabilecek diğer tüm faktörlerin sabit tutulduğu varsayıldığında (yaş vb)
erkek hastalarda ÇİD bakteri izole edilme riski kadın hastalara göre daha fazla olduğu
görüldü (OR= 4.59 %95 CI: 2.22; 9.50).
Hastalarda yaş ve ÇİD bakteri varlığı arasındaki ilişki incelendiğinde istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur (χ2=6.442; p=0.011). Yaş arttıkça ÇİD bakteri izole
edilme riski artmaktadır. 50 yaş üzeri olanlarda ÇİD bakteri izole edilme riski 50 yaş ve
altında olan hastalara göre (OR=2.78 %95 CI: 1.229; 6.283) daha fazla olduğu
görülmüştür.
Tablo 4.9.2.1 ÇİD bakteri izole edilen hastaların cinsiyet, yaş değişkenlerinin
karşılaştırılması
Hastaların özellikleri
Hasta Sayısı
χ2
p
19.185
<0.001
6.442
0.011
n=437 (%)
Cinsiyet
Kadın
21 (7.7)
Erkek
16 (27.6)
Yaş
50<
8 (5.9)
50≥
29 (14.8)
Kadın ve erkek hastalarda ÇİD bakteri izole edilme oranları yaşa göre
gruplandırıldığında, kadın hastalarda 50 yaş ve üzeri olanlarda ÇİD bakteri izole edilme
riski 50 yaş altında olan hastalara göre OR=1.805 kat fazladır ancak bu risk artışı
istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır (χ2=1.550; p=0.213).
Benzer şeklide erkek
hastalarda da 50 yaş üzeri olan hastalarda ÇİD bakteri izole edilme riski 50 yaş ve altında
olan hastalara göre fazla olduğu görülmüştür (OR=3.529 ) ancak bu risk artışı istatistiksel
olarak anlamlı değildir (p=0.420) (Tablo 4.8.2.2).
22
Tablo 4.9.2.2 ÇİD bakteri izole edilen hastaların cinsiyet, yaş değişkenlerinin
karşılaştırılması
ÇİD
Değişkenler
Kadın
Erkek
Yok
Var
50 yaş ve altı
50 yaş üzeri
n (%)
120 (94.5)
133 (90.5)
n (%)
7 (5.5)
14 (9.5)
50 yaş ve altı
50 yaş üzeri
8 (88.9)
34 (69.4)
1 (11.1)
15 (30.6)
χ2
p
1.550
0.213
*
0.420
*: Ki-kare Fisher’s exact test sonucudur.
4.9.3. ÇİD bakteri izole edilen hastaların başvuru yakınmaları
İdrar kültüründe ÇİD bakteri izole edilen hastaların başvuru yakınmaları
irdelendiğinde 26 hastanın (%70.3) idrarda yanma yakınması ile başvurduğu saptandı.
Diğer yakınmalar ve dağılımları Tablo 4.8.3’de verilmektedir.
Tablo 4.9.3 ÇİD bakteri izole edilen hastaların başvuru yakınmalarının dağılımı
Yakınmalar
Hasta Sayısı
n=37 (%)
İdrarda yanma
26 (70.3)
Sık idrara çıkma
10 (27.0)
Yan ağrısı
İdrarda kan gelmesi
6 (16.2)
Yüksek ateş
4 (10.8)
Suprapubik ağrı
4 (10.8)
Bulantı kusma
1 (2.7)
5 (13.5)
4.9.4. ÇİD bakteri izole edilen hastaların son 3 ayda antibiyotik
kullanımı
Son üç ayda antibiyotik kullanımı ile hastalardan ÇİD bakteri izole edilmesi
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu (χ2= 32.364; p< 0.001). Son üç
ayda antibiyotik kullanan hastalarda ÇİD izole edilme oranının daha fazla olduğu
görüldü (Tablo 4.8.4.1). Son üç ayda antibiyotik kullanan hastalarda ÇİD izole edilme
23
riski son üç ayda antibiyotik kullanmayan hastalara göre daha fazla bulundu (OR= 6.71
%95 CI: 3.26; 13.81).
Tablo 4.9.4.1 ÇİD bakteri izole edilmesi ile son üç ay antibiyotik kullanımının
karşılaştırılması
ÇİD bakteri
Yok
Var
n (%)
n (%)
Son üç ay antibiyotik kullanımı
Yok
Var
251 (93.7)
44 (68.8)
17 (6.3)
20 (31.3)
χ2
p
32.364 < 0.001
Son üç ayda kullanılan antibiyotik grupları ile ÇİD bakteri izole edilmesi
arasındaki ilişkiler incelendiğinde sadece aminoglikozid kullanımı ile ÇİD bakteri
varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (χ2=11.688;
p≤0.001). Aminoglikozid kullanan hastaların 5 (%100.0)’ inde ÇİD bakteri varlığı
görülmüştür. ÇİD bakteri izole edilmesi ile son üç ayda kullanılan antibiyotik
gruplarının karşılaştırılması Tablo 4.8.4.2’de gösterilmektedir.
Tablo 4.9.4.2 ÇİD bakteri izole edilmesi ile son üç ayda kullanılan antibiyotik
gruplarının karşılaştırılması
ÇİD
Antibiyotik grupları
Aminoglikozid
Yok
Var
Amoksisilin-Klavulonat
Yok
Var
Kinolon
Yok
Var
Penisilin
Yok
Var
Sefalosporin
Yok
Var
TMP-SMX
Yok
Var
Yok
n (%)
Var
n (%)
χ2
p
52 (71.2)
0 (0.0)
21 (28.8)
5 (100.0)
11.688
0.001
46 (64.8)
6 (85.7)
25 (35.2)
1 (14.3)
1.433
0.231
28 (60.9)
24 (75.0)
18 (39.1)
8 (25.0)
1.696
0.193
51 (67.1)
1 (50.0)
25 (32.9)
1 (50.0)
0.242
0.623
39 (67.2)
13 (65.0)
19 (32.8)
7 (35.0)
0.034
0.855
50 (65.8)
2 (100.0)
26 (34.2)
0 (0.0)
1.648
0.199
24
4.9.5. ÇİD bakteri izole edilen hastalarda altta yatan hastalıklar
Nörolojik hastalığı olan hastalardan izole edilen suşların %33.3’ünde ÇİD
varlığı mevcut iken, nörolojik hastalığı olmayan hastalardan izole edilen suşların
%9.6’sında ÇİD vardır. Nörolojik hastalığın varlığı ile izole edilen bakterilerde ÇİD
varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişkinin var olduğu görüldü (p=0.004).
ÇİD bakteri ile infekte olma riskinin nörolojik hastalığı olanlarda olmayanlara göre
daha fazla olduğu belirlendi (OR=4.68 kat %95 CI=1.75; 12.51). Altta yatan
hastalıklardan DM, karaciğer yetmezliği, KOAH, böbrek yetmezliği, malignite ve diğer
hastalıklar ile izole edilen bakterilerde ÇİD varlığı arasında anlamlı bir ilişkinin
olmadığı saptandı (Tablo 4.8.5).
Tablo 4.9.5 Hastalarda ÇİD bakteri varlığı ile altta yatan hastalıkların
karşılaştırılması
ÇİD bakteri
Hastalılar
Yok
n (%)
Var
n (%)
255 (89.8)
40 (83.3)
χ2
p
29 (10.2)
8 (16.7)
1.728
0.189
281 (90.4)
14 (66.7)
30 (9.6)
7 (33.3)
*
0.004
294 (89.1)
1 (50.0)
36 (10.9)
1 (50.0)
1.871
0.171
288 (88.9)
7 (87.5)
36 (11.1)
1 (12.5)
*
1.000
284 (89.3)
11 (78.6)
34 (10.7)
3 (21.4)
*
0.196
272 (88.9)
23 (88.5)
34 (11.1)
3 (11.5)
*
1.000
294 (88.8)
1 (100.0)
37 (11.2)
0 (0.0)
0.237
0.627
DM
Yok
Var
Nörolojik Hastalık
Yok
Var
Karaciğer yetmezliği
Yok
Var
KOAH
Yok
Var
Böbrek yetmezliği
Yok
Var
Malignite
Yok
Var
Diğer
Yok
Var
* : Ki-kare Fisher’s exact test sonucudur.
25
4.9.6. Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile komplike edici
faktörlerin karşılaştırılması
Hastalarda, ÜSİ için komplike edici faktörlerden taş, transplantasyon, gebelik
hikayelerinin olması ile ÇİD bakteri izole edilmesi arasında istatistiksel olarak anlamlı
bir ilişki görülmedi. Üriner kateterinin olması ile ÇİD bakteri varlığı arasındaki ilişki
incelendiğinde istatistiksel olarak bir anlamlılık olduğu görüldü (p= 0.030). Üriner
kateteri olan hastaların ÇİD bakteri ile infekte olma açısından üriner kateteri olmayan
hastalara göre (OR=3.69 % 95 CI: 1.22; 11.13) daha fazla risk altında olduğu sonucuna
varıldı. Üriner sistem operasyonu geçirmiş olan hastaların %29.7’ sinde ve üriner
sistem operasyonu geçirmemiş olan hastaların %8.8’ inde ÇİD bakteri ile infekte olma
durumuna rastlandı. ÇİD bakteri varlığı ile üriner sistem operasyonu varlığı arasındaki
ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p≤0.001). Üriner sistem operasyonu geçiren
hastalarda geçirmeyenlere göre ÇİD bakteri ile infekte olma riski (OR= 4.38 %95 CI:
1.94; 9.86) daha fazla olduğu sonucuna varıldı (Tablo 4.8.6).
Tablo 4.9.6 Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile komplike edici faktörlerin
karşılaştırılması
ÇİD bakteri
Komplike edici
faktörler
Üriner Kateter
Yok
Var
Transplantasyon
Yok
Var
Üriner Sistem
Operasyonu
Yok
Var
Gebelik
Yok
Var
Yok
Var
n (%)
n (%)
χ2
p
283 (89.8)
12 (70.6)
32 (10.2)
5 (29.4)
*
0.030
286 (89.1)
9 (81.8)
35 (10.9)
2 (18.2)
*
0.352
269 (91.2)
26 (70.3)
26 (8.8)
11 (29.7)
*
0.001
275 (88.1)
20 (100.0)
37 (11.9)
0 (0.0)
*
0.145
* : Ki-kare Fisher’s exact test sonucudur.
26
4.9.7. Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile geçirilmiş ÜSİ
öyküsünün karşılaştırılması
Son bir yılda ÜSİ geçiren hastaların %30.4’ ünde ÇİD bakteri saptanırken, son bir
yılda ÜSİ geçirmeyen hastaların % 3.8’inde ÇİD bakteri saptandı. Son bir yılda ÜSİ
geçirme durumu ile ÇİD bakteri varlığı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
saptanmıştır (χ2= 47.823; p< 0.001). Son bir yılda ÜSİ geçiren hastalarda ÇİD bakteri izole
edilme riski daha yüksektir. Son bir yılda ÜSİ geçiren hastalarında ÇİD bakteri var olma
riski (OR= 11.23 %95 CI: 5.04; 25.00) daha fazla olduğu görülmüştür.
Tablo 4.9.7.1 ÇİD varlığı ile son bir yılda ÜSİ geçirme öyküsünün karşılaştırılması
ÇİD
Yok
n (%)
231 (96.3)
64 (69.6)
Son bir yılda geçirilmiş ÜSİ
Yok
Var
Var
n (%)
9 (3.8)
28 (30.4)
χ2
p
47.823
< 0.001
4.9.8. Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile immünsupresyon
öyküsünün karşılaştırılması
Hastalarda ÇİD bakteri izole edilmesi ile immünsupresyon varlığı arasındaki
ilişki incelendiğinde istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki görülmedi (Tablo 4.8.8).
Tablo 4.9.8 ÇİD bakteri izole edilmesi ile immünsupresyon varlığının karşılaştırılması
ÇİD bakteri
İmmünsupresyon
Yok
Var
Yok
Var
250 (88.7)
45 (90.0)
32 (11.3)
5 (10.0)
0.078
0.780
4.9.9. Çoklu ilaç dirençli bakterilerin antibiyotik duyarlılıkları
ÇİD saptanan 37 E.coli suşunun antibiyotik duyarlılık oranlarına bakıldığında; 6
suşun (%16.22) amikasine, 37 suşun (%100) amoksisilin klavulonata, 36 suşun
(%97.30) siprofloksasine, 37 suşun (%100) trimetoprim sülfametoksazole, 2 suşun
(%5.41) fosfomisine, dirençli olduğu görüldü. İmipenem ve meropenem dirençli ÇİD
27
E.coli suşu saptanmadı. Diğer antibiyotikler ve direnç oranları Tablo 4.8.9.1’de
verilmektedir.
Tablo 4.9.9.1 ÇİD E.coli’lerin antibiyotik direnç oranları
Antibiyotikler
Sayı
n=37 (%)
6 (16.2)
37 (100)
37 (100)
34 (91.9)
1 (2.7)
21 (56.8)
0
0
8 (21.6)
36 (97.3)
37 (100)
37 (100)
1 (2.7)
37 (100)
37 (97.3)
36 (100)
37 (100)
2 (5.4)
7 (18.9)
Amikasin
Amoksisilin klavulonat
Ampisilin
Aztreonam
Ertapenem
Gentamisin
İmipenem
Meropenem
Nitrofurantoin
Norfloksasin
Sefazolin
Sefepim
Sefoksitin
Seftriakson
Sefroksim
Siprofloksasin
Trimetoprim sulfametoksazol
Fosfomisin
Piperasilin tazobaktam
28
5. TARTIŞMA
Çok sık karşılaşılan bir sağlık sorunu olan toplum kökenli ÜSİ’nda etiyolojinin
hemen tamamının önceden tahmin edilebilir olması ve idrar kültürünün yaklaşık 48 saat
gibi bir sürede sonuçlanması nedeniyle genellikle ampirik tedavi başlanmaktadır. Tüm
dünyada ÜSİ’nda tanı ve tedavi maliyetini azaltmak, tedavi uyumunu arttırmak için
standart rehberler kullanılmaktadır. Ancak üropatojen E.coli suşlarında giderek artan
direnç oranları nedeniyle tedavi seçenekleri azalmakta, daha önceki direnç verileri ile
hazırlanmış olan rehberlerin geçerliliği kısıtlanmaktadır. Rehberlerin geçerliliğini
arttırmak için bir diğer konu, bölgesel sürveyans verilerini ve direnç gelişimi için risk
faktörlerini göz önüne alarak çözümler üretmesi zorunluluğudur.
Bu çalışmada, toplum kökenli ÜSİ etkenlerinde ülkemiz için çok büyük bir
sorun olan ve tedavi alternatiflerini kısıtlayan GSBL üreten E.coli suşlarında gözlenen
ÇİD paterni ve bunların risk faktörleri irdelenmiştir.
Çalışmamızda toplum kökenli ÜSİ tanısı almış 437 hasta ve bu hastalardan izole
edilen üropatojenler irdelendi. Hastaların cinsiyet dağılımına bakıldığında, 346 (%79.1)
hastanın kadın, 91 (%20.8) hastanın erkek olduğu görüldü. Çalışmaya alınan hastaların
cinsiyet dağılımı ülkemizde ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan çalışmalardaki
bulgularla benzer bulundu (2, 8, 53,54).
Hasta yaşlarının cinsiyete göre dağılımına bakıldığında, kadın hastalardan 150
(%43.4) hastanın 50 yaş ve altı, 196 (%56.7) hastanın 50 yaş üzeri olduğu, erkek
hastalardan ise 12 (%13.2) hastanın 50 yaş ve altı ve 79 (%86.8) hastanın 50 yaş üzeri
olduğu saptandı. Yaş dağılımı irdelendiğinde hem erkeklerde hem de kadınlarda 50 yaş
üzeri hasta sayısı, 50 yaş ve altındakilerden fazla idi. Erkeklerde ÜSİ için yaş dağılımı
diğer çalışmalarla benzer bulunurken kadınlarda farklı olarak 50 yaş üzerindeki hasta
sayısı daha fazla bulundu (55). Bunun nedeninin, toplumda yaş ortalamasının artışıyla
veya hastanemize başvuran hasta profiliyle ilgili olabileceği düşünüldü.
Çalışmamızda toplum kökenli ÜSİ’larında etken dağılımına bakıldığında en sık
izole edilen patojenin literatürle uyumlu olarak E.coli (332, %76) olduğu bulundu.
Avrupa ülkelerinde yapılan çok merkezli bir çalışmada izole edilen etkenlerde ilk
sıraları E.coli’nin ardından Klebsiella spp., Proteus spp. ve Staphylococcus
29
saprophyticus (S.saprophyticus) alırken ülkemizde sık izole edilen etkenler E.coli,
Klebsiella spp, Enterococcus spp. şeklinde sıralanmaktadır (6,24, 56). Çalışmamızda
ÜSİ etkenlerinin dağılımları incelendiğinde ülkemizde yapılan çalışmalara benzer
olarak ilk sırada E.coli, ikinci sırada Klebsiella spp. 42 (%9.6) ve üçüncü sırada
Enterococcus spp. 30 (%6.9) saptandı. Diğer üropatojenler sırasıyla Enterobacter spp.,
Koagülaz Negatif Stafilokok (KNS), Proteus spp., Grup B Streptokok (GBS),
Pseudomonas
spp.,
S.aureus,
olarak
belirlendi.
Çalışmamızda
etken
olarak
S.saprophyticus saptanmadı.
Başvuru anındaki semptom ve bulgular değerlendirildiğinde, çalışmamızda
hastaların en sık başvuru yakınması 241 (%55.15) hastada dizüri olarak saptandı. Diğer
yakınmalar ve oranları sırasıyla; sık idrara çıkma 124 (%28.4), suprapubik ağrı 64
(%14.7), yan ağrısı 44 (%10.1), bulantı kusma 11 (%2.5), hematüri 29 (%6.6) ve
yüksek ateş 29 (%6.6) olarak bulundu. Hummers–Pradier ve arkadaşları tarafından
kadınlarda yapılan bir çalışmada ÜSİ’nda semptomlar sıklık sırasına göre sık idrara
çıkma %55, dizüri %52, yan ağrısı %17, suprapubik ağrı şeklinde raporlanmıştı (57).
Bazı hastalıklar ve komplike edici risk faktörleri ÜSİ gelişme olasılığını
arttırmaktadır. Üriner sistem infeksiyonu hastaları birçok çalışmada, yandaş hastalıklar
ve ÜSİ gelişimi için komplike edici olası risk faktörleri açısından irdelenmiştir
(25,58,59,60). Çalışmamızda hastalar, altta yatan hastalıklar açısından incelendiğinde,
%15.6’sının DM, %10.8’sının malignite, %7.3’sinin nörolojik hastalık, %4.1’sinin
böbrek yetmezliği, %2.5’sinin KOAH, %0.9’sinin karaciğer yetmezliği olgusu olduğu
görüldü. Ürolojik girişim veya cerrahi, üriner kateter, taş, nörojenik mesane, böbrek
nakli ve özellikle kadınlarda geçirilmiş ÜSİ için risk faktörleridir (61). Çalışmamızda
hastalar literatürde belirtilen olası risk faktörleri açısından irdelendiğinde, %36.4
hastanın daha önce ÜSİ geçirmiş olduğu, %17.9 hastanın immünsuprese olduğu, %11.4
hastanın üriner sistem operasyonu geçirdiği, %9.8 hastanın böbrek taşının olduğu, %7.1
hastanın üriner kateterize olduğu, %3.7 hastanın renal transplantasyon olduğu ve %5.7
hastanın gebe olduğu belirlendi.
Khawcharoenporn ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada toplum kökenli
ÜSİ hastalarının %13’ünde yandaş hastalık olarak DM bulunmuş ve olası risk
faktörlerinden transplantasyon oranı %3, geçirilmiş ÜSİ oranı ise %34 olarak
30
saptanmıştı (58). Matsumoto ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada ayaktan
ÜSİ
hastalarında DM
%22,
herhangi
bir
maligniteye
sahip
olma %10.9,
immünsupresyon %3.3 olarak belirtilmişti (59). Martinez ve arkadaşları tarafından
yapılan bir çalışmada ise toplum kökenli ÜSİ hastalarında DM %9.1, immünsupresyon
%5.7, tekrarlayan ÜSİ %11.4, üriner kateterizasyon %5.6, ürolitiazis %9.6 ve gebelik
ise %3 olarak raporlanmıştı (60). Ülkemizden Kurtaran ve arkadaşları tarafından
yapılan bir çalışmada da ÜSİ hastalarında DM görülme sıklığı %26, ürolitiazis %17.8,
gebelik ise %6.8 olarak raporlanmıştı (25). Literatürde diabetes mellitus’u olan
hastalarda semptomatik ÜSİ sıklığının DM’u olmayan hastalara göre daha fazla olduğu
vurgulanmaktadır (62). Çalışmamızda da hastalarda DM oranı diğer çalışmalarla benzer
şekilde yüksek bulundu. İmmünsuprese hastaların oranının diğer çalışmalardan daha
yüksek bulunma nedeni hastanemizin üçüncü basamak bir sağlık kuruluşu olması, aynı
zamanda transplantasyon merkezi olması olabilir.
Toplum kökenli ÜSİ infeksiyonlarında, etiyolojinin hemen tamamının önceden
tahmin edilebilir olması ve idrar kültürünün yaklaşık 48 saat gibi bir sürede
sonuçlanması nedeniyle genellikle ampirik tedavi başlanmaktadır. Tedavide emilimi ve
idrara geçişi iyi oral antibiyotikler tercih edilmektedir. Tüm dünyada ÜSİ’nda tanı ve
tedavi maliyetini azaltmak, tedavi uyumunu arttırmak için standart rehberler
kullanılmaktadır. Ancak ülkemizde sık kullanılan ve rehberlerde önerilen antibiyotikler
olan TMP-SMZ ve kinolonlara direnç, bu antibiyotiklerin kullanımlarını kısıtlayacak
boyutlara ulaşmıştır.
Çalışmamızda izole edilen etkenlerin direnç paterni incelendiğinde komplike ve
komplike olmayan hastalardan izole edilen suşlarda direnç oranları sırasıyla; TMP-SMZ
için %50.3, %35.3, siprofloksasin için %43.6, %19.2, seftriakson için %27.9, %13.2,
gentamisin için %17.6, %10.2, nitrofurantoin için %8.5, %1.8, fosfomisin için %1.2,
%0.0, amikasin için %3.6, %0.6 olarak bulundu.
Ülkemizden yapılan çok merkezli bir çalışmada komplike ve komplike olmayan
hastalarda direnç oranları sırasıyla; TMP-SMZ için %42, %36, siprofloksasin için %38,
%17, seftriakson için %17, %6, gentamisin için %14, %8 saptanmıştır (8). Yine
ülkemizden bir diğer çalışmada komplike ve komplike olmayan hastalarda direnç
oranları sırasıyla; TMP-SMZ için %50, %35, siprofloksasin için %41, %22, seftriakson
31
için %18, %9, gentamisin için %19, %10 olarak bildirilmiştir (13). Yılmaz ve
arkadaşları tarafından 2009 yılında yapılan bir çalışmada ise kadın ve erkek hastalarda
direnç oranları sırasıyla; TMP-SMZ için %42.1, %57.3, siprofloksasin için %42.1,
%63.3 olarak raporlanmıştır (24). Çalışmamızda saptanan verilerde de diğer
çalışmalardakine benzer şekilde komplike ÜSİ hastalarında direnç oranları komplike
olmayan ÜSİ hastalarına göre daha yüksek bulunmuştur. Tüm bu oranlar TMP-SMZ,
kinolonlar, seftriakson ve gentamisinin toplum kökenli ÜSİ tedavisinde ampirik olarak
kullanılmalarının güç olduğunu göstermektedir.
Ampirik tedavide beta laktam/beta laktamaz tedavisi diğer bir seçenek olarak
düşünülebilir. Ancak çalışmamızda üropatojenlerde oral kullanılacak seçenekler olan
amoksisilin klavulonat ve ampisilin sulbaktamdan her ikisi için direnç oranı, komplike
hastalarda %35.2, komplike olmayan hastalarda %22.2 olarak belirlendi.
Ülkemiz verilerinin irdelendiği 2007 yılında yapılan bir sunumda toplum kökenli
ÜSİ etkenlerinde amoksisilin klavulonat direnç oranları %11 ile %58 arasında
bildirilmiştir (20). Bu veriler ülkemizde toplum kökenli ÜSİ ampirik tedavisinde oral
beta laktam/beta laktamaz tedavisinin çok uygun bir seçenek olmayacağını
düşündürmektedir.
Toplum kökenli ÜSİ tedavisini güçleştiren diğer bir sorun da bakterilerin
genişlemiş spektrumlu beta-laktamaz (GSBL) üretimidir. Dünyanın çeşitli bölgelerinde
yapılan çalışmalarda elde edilen veriler toplum kökenli GSBL üreten bakterilerin neden
olduğu
infeksiyonların
önemine
dikkat
çekmektedir
(37).
GSBL
üreten
mikroorganizmalar birçok infeksiyonun etkeni olmakla birlikte toplum kökenli
infeksiyonlardan en sık üriner sistem infeksiyonlarında etken olarak saptanmaktadır
(43). GSBL üreten bakterilerle infeksiyon gelişimi kinolon ve TMP-SMZ’den sonra bir
diğer tedavi alternatifi olan beta-laktamların tedavide kullanımını sınırlamaktadır.
Antimikrobiyal ilaçlara karşı geniş bir direnç spektrumuna neden olan GSBL üretimi,
hem tedavide kullanılabilecek antibiyotiklerin sayısını sınırlamakta hem de bu ilaçların
etkilerinin azalmasına neden olmaktadır. Bu nedenlerle GSBL üreten bakterilerle
meydana gelen ÜSİ infeksiyonlarının tedavisinde çok fazla seçenek bulunmamaktadır.
Çalışmamızda E.coli’de GSBL pozitifliği %20.2 olarak saptandı.
Latin Amerika’dan yapılan bir çalışmada, toplum kaynaklı ÜSİ'nda GSBL
32
üreten E.coli oranı %29.5 olarak saptanmıştır (2). Yunanistan’da 2005-2007 yılları ile
2008-2010 yılları arasında toplum kökenli ÜSİ etkenlerindeki direnç oranlarının
karşılaştırıldığı bir çalışmada E.coli’de GSBL oranlarını sırasıyla %1.7 ve %3.5 olarak
bildirilmiş ve artışa dikkat çekilmiştir (7). Ülkemizden 2005 yılında yayımlanan çok
merkezli bir çalışmada E.coli’de GSBL oranları; toplum kökenli komplike olmayan ÜSİ
hastalarında %5 ve komplike ÜSİ hastalarında %15 olarak saptanmıştır (8). Yine
ülkemizde toplum kökenli ÜSİ etkenlerinde izole edilen GSBL üreten E.coli oranları
Kocaoğlu ve ark. tarafından yapılan çalışmada %3.4, Azap ve ark. ve ark. tarafından
yapılan çalışmada %10.9, Yumuk ve ark. tarafından yapılan çalışmada %21, Yılmaz ve
arkadaşları tarafından yapılan çalışmada %20.2 olarak belirtilmiştir (63, 13, 64, 25). Bu
veriler ülkemizde toplum kökenli infeksiyonların ampirik tedavilerinde GSBL üreten
etkenleri mutlaka göz önünde bulundurmamız gerektiğini göstermektedir. Tüm bu
veriler ışığında ve çalışmamızda belirlenen direnç oranlarına göre toplum kökenli ÜSİ
hastalarında ampirik tedavide kullanılabilecek seçenekler nitrofurantoin, fosfomisin ve
amikasin olabilir.
GSBL enzimi, bakterilerde penisilinler, aztreonam ve sefalosporinlere karşı
direnç kazandırırken, bu suşlar aynı zamanda aminoglikozidler, TMP-SMZ ve
kinolonlara da dirençli olabilmektedir (37, 45). GSBL direncinin bakteriler arasında
transfer edilmesini sağlayan büyük plazmidler diğer antibiyotik grupları için de direnç
genleri taşıyabilirler. Örneğin, GSBL üreten bakterilerde aminoglikozid ve TMP-SMX
direnci de görülebilmektedir (48). Sonuç olarak tüm bunlar çok ilaca dirençli
bakterilerle gelişen infeksiyonlarla karşı karşıya kalmamıza neden olmakta ve tedavi
seçeneklerini azaltarak, daha önceki direnç verileri ile hazırlanmış olan rehberlerin
geçerliliği kısıtlanmaktadır. Çok ilaca dirençli bakterilerin ortaya çıkması hem hastane,
hem
toplumdan
kazanılan
infeksiyonların
tedavisinde
büyük
bir
problem
oluşturmaktadır. Üç veya daha fazla grup antibiyotiğe direnç olarak tanımlanan “çok
ilaca direnç” (ÇİD) kavramının literatüre girmesinden sonra değişik ülkelerden ÜSİ
etkenlerinde ÇİD ile ilgili sınırlı sayıda çalışmalar yayımlanmıştır.
Çalışmamızda üropatojenlerden E.coli’de ÇİD oranı %11.1 olarak saptanmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde 2000 yılında yapılan bir çalışmada poliklinik ÜSİ
hastalarında ÇİD E.coli oranı %6.9 olarak saptanmıştır (15). İran’dan 2003 yılında
yayımlanan bir çalışmasında, toplum kökenli ÜSİ hastalarında ÇİD E.coli oranı
33
kadınlarda %10.4, erkeklerde %13.2 olarak bildirilmiştir (50). Brezilya’da 2007 yılında
yapılan bir çalışmada poliklinik ÜSİ hastalarında ÇİD E.coli oranı %22.0 olarak
saptanmıştır (51). Ülkemizde toplum kökenli ÜSİ etkenlerinde ÇİD konulu yapılan tek
çalışmada ise E.coli’de ÇİD oranı %31.3 olarak bildirilmiştir (16). Bu çalışmalarda
direnç gelişen antibiyotik gruplarının farklı olması ÇİD oranlarını etkilemektedir.
Bizim çalışmamızda GSBL varlığında gelişen ÇİD tanımı oranı relatif olarak düşük
göstermiş olabilir.
Verilerimiz toplum kökenli infeksiyonlarda tedavi başlanırken ÇİD etkenlerin
göz önünde bulundurulması gerektiğini göstermektedir. ÇİD bakterilerle gelişen toplum
kökenli infeksiyonlar dünyada ve ülkemizde tedavi konusunda klinisyenlerin işlerini
zorlaştırmaktadır. İnfeksiyonlarda direnç için risk faktörlerinin bilinmesi antibiyotik
seçimi açısından yardımcı olacaktır. Çalışmamızda ÇİD bakteri izole edilme oranı erkek
hastalarda (%21.6), kadın hastalardan (%7.7) daha fazla saptandı ve bu fark istatistiksel
olarak anlamlı bulundu. Ayrıca çalışmamızda; ÇİD bakteri izole edilme oranı 50 yaş
üzeri hastalarda riskinin 50 yaşın altında olan hastalara göre daha fazla olduğu görüldü.
Wright ve arkadaşları tarafından 2000 yılında ABD’den yayımlanan bir çalışmada
üropatojenlerden E.coli’de ÇİD oranı erkek hastalarda %43, kadın hastalarda %23
olarak saptanmıştır (65). Yine aynı çalışmada, üropatojenlerde ÇİD izole edilmesi ile
hastaların yaşları arasında anlamlı ilişki bulunmuştur; 65 yaş ve üzerinde olan hastalar
için ÇİD bakteri izole edilme oranı %25.4 bulunmuş ve risk 2.6 kat daha fazla
saptanmıştır (65).
Çalışmamızda üriner kateteri olan hastalarda ÇİD bakteri izole edilme riski
üriner kateteri olmayan hastalara göre 3.7 kat fazla, son üç ayda antibiyotik kullanan
hastalarda ÇİD bakteri izole edilme riski antibiyotik kullanmayan hastalara göre 6.7 kat
fazla ve nörolojik hastalığı olan hastalarda ÇİD bakteri izole edilme riski 4.7 kat fazla
bulundu. Yine çalışmamızda üriner kateteri olan hastaların %29.4’ünde, son üç ayda
antibiyotik kullanan hastaların %31.3’ünde ve nörolojik hastalığı olan hastaların
%33.3’ünde ÇİD bakteri izole edildi.
2000 yılında ABD’den yayımlanan bir çalışmada, üriner kateter, son üç ayda
antibiyotik kullanımı ve nörolojik hastalık üropatojenlerde ÇİD bakteri izole edilmesi
açısından risk faktörü olarak bulunmuştur. Üriner kateteri olan hastalarda ÇİD bakteri
34
izole edilme (%29.7) riski üriner kateteri olmayan hastalara göre 4.4 kat fazla; son üç
ayda antibiyotik kullanan hastalarda ÇİD bakteri izole edilme (%59.3) riski antibiyotik
kullanmayan hastalara göre 5.4 kat daha fazla; nörolojik hastalığı olan hastalarda ÇİD
bakteri izole edilme (%22) riski 3.3 kat fazla saptanmıştır (65).
Çalışmamızda son bir yılda ÜSİ geçiren hastalarda üropatojen olarak ÇİD E.coli
izole edilme riski
son
bir yılda ÜSİ geçirmeyen hastalara göre 11.2 kat fazla
bulundu. ÇİD E.coli izole edilme oranı son bir yılda geçirilmiş ÜSİ öyküsü olan
hastalarda
%30.3, son bir yılda geçirilmiş ÜSİ öyküsü olmayan hastalarda %3.8
saptandı. ABD’den yayımlanan bir çalışmada üropatojenlerde ÇİD izole edilmesi ile
tekrarlayan ÜSİ öyküsü arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır (65).
Çalışmamızda ayrıca toplum kökenli ÜSİ hastalarında üropatojen olarak ÇİD
E.coli izole edilme riskini arttıran bir diğer faktör, son üç ayda aminoglikozid kullanımı
olarak bulundu.
Üriner sistem infeksiyonu etkenlerinden ÇİD E.coli izolatlarında direnç profili
değerlendirildiğinde, çalışmamızda ÇİD E.coli izolatlarında tüm suşlar TMP-SMZ’e
dirençli idi, kinolon direnci ise %97.3 olarak saptandı. ABD’de yapılan bir çalışmada
ÇİD E.coli’de TMP-SMZ direnci %92.8, siprofloksasin direnci %38.8, nitrofurontain
direnci %7.7 saptanmıştır (15). İran’dan yapılan bir çalışmada toplum kökenli ÜSİ
etkenlerinden ÇİD E.coli’de TMP-SMZ direnci %91.7, siprofloksasin direnci %51.2,
Nitrofurontain direnci %45.8, gentamisin direnci %75 olarak bildirilmiştir (50).
Her iki çalışmada TMP-SMZ direnci %90’ın üzerinde olup bizim çalışmamızda
bulunan değer iki çalışmada saptanan sonuçtan daha yüksek idi. Bu yüksekliğin nedeni,
ÇİD tanımındaki farklılıktan veya karşılaştırılan iki çalışmanın (2000 ve 2003 yılları),
çalışmamızdan daha eski tarihlerde yapılmış olmasından kaynaklanıyor olabilir.
Çalışmamızda toplum kökenli ÜSİ etkenlerinden ÇİD E.coli izolatlarında
gentamisin direnci
%56.8
bulundu. Moniri tarafından yapılan çalışmada toplum
kökenli ÜSİ etkenlerinden ÇİD E.coli izolatlarında gentamisin direnci %75 olarak
bildirilmişti (50). Çalışmamızda ÇİD E.coli izolatlarında nitrofurantoin direnci
çalışmamıza %21.6 bulundu. Üriner sistem infeksiyonu etkenlerinden ÇİD E.coli
izolatlarında nitrofurantoin direnci Sahm ve ark. tarafından yapılan çalışmada %7.7,
Moniri ve arkadaşları tarafından yapılan çalışmada %45.8 olarak saptanmıştı (15, 50).
35
Çalışmamızda saptanan ÇİD E.coli izolatlarında diğer bazı antibiyotikler için
direnç oranları , amoksisilin klavulonat için %100, amikasin için %16.2, fosfomisin
direnci %5.4 olarak bulundu. Bu bulgulara göre ülkemiz için ÇİD için risk taşıyan
hastalarda trimetoprim sulfametoksazol, amoksisilin klavulonat ve kinolonlar tedavi için
uygun seçenekler olarak görülmemektedir. Amikasin ve piperasilin-tazobaktam direnci
sırayla %16.2 ve 18.9 idi. Saptanan ÇİD izolatlarda direnç oranlarının düşük saptandığı
antibiyotikler karbapenemler, ve fosfomisin olarak bulundu. Fosfomisin direnci %5.4,
olarak saptanırken 1 suş ertapenem dirençli olarak belirlendi. Tüm izolatlar imipenem
ve meropeneme duyarlı idi.
Toplum kökenli ÜSİ hastalarında ampirik tedavi başlanırken yerel direnç
oranlarının ve direnç için risk faktörlerinin bilinmesi yanında ÇİD etkenlerle gelişen
infeksiyonlar göz önünde bulundurulmalıdır. ÇİD bakteri infeksiyonları tedavi
seçeneklerini sınırlamaktadır. Bu nedenle ÇİD bakterilerle gelişebilecek infeksiyonlar
açısından risk faktörlerinin öngörülmesi toplum kökenli ÜSİ hastalarında ampirik
tedavide yol gösterici olacaktır. Bizim çalışmamızda, ÇİD E.coli ile gelişen toplum
kökenli ÜSİ için risk faktörleri erkek cinsiyet, ileri yaş, üriner kateter, nörolojik
hastalık, son üç ayda antibiyotik kullanımı ve son üç ayda aminoglikozid kullanımı
olarak bulunmuştur ve bu grup hastada kullanılabilecek ampirik seçenekler amikasin ve
ciddi infeksiyonlarda (üst ÜSİ, komplike ÜSİ, ürosepsis) karbapenemler olarak
görünmektedir. Amikasinin ampirik kullanımı, yan etkileri ve hastaların tıbbi
özgeçmişleri göz önünde bulundurularak opsiyonel olarak değerlendirilebilir.
36
6.
SONUÇ ve ÖNERİLER
Haziran 2011–Mayıs 2012 tarihleri arasında Başkent Üniversitesi Ankara
Hastanesi Mikrobiyoloji Laboratuvarı’nda, idrar kültüründe ≥10⁵ kob/ml bakteri
üremesi olan 18 yaş üzeri ÜSİ tanısı alan ve son üç ayda hastane yatış öyküsü olmayan
437 poliklinik hastası değerlendirmeye alındı. Hastalar demografik özellikler (cinsiyet,
yaş), son 3 ayda antibiyotik kullanım öyküsü, son 1 yılda ÜSİ geçirme öyküsü, altta
yatan hastalıklar (diabetes mellitus, nörolojik hastalık, kronik karaciğer hastalığı, kronik
obstrüktif akciğer hastalığı, kronik böbrek hastalığı, malignite), ÜSİ gelişimi açısından
komplike edici faktörler (üriner kateter varlığı, nefrolitiazis, transplantasyon, üriner
sistem operasyonu geçirme, gebelik, immünsupresyon) açısından sorgulandı. Hastaların
idrar kültüründe üretilen üropatojenlerin antibiyotik duyarlılıkları belirlendi.
Hastalar altta yatan hastalıklar açısından incelendiğinde en sık eşlik eden
hastalık DM olarak bulundu. Yine hastalar literatürde belirtilen olası risk faktörleri
açısından irdelendiğinde 159 hastanın (%36.38) daha önce ÜSİ geçirmiş olduğu, 78
hastanın (%17.85) immünsuprese olduğu, 50 hastanın (%11.44) üriner sistem
operasyonu geçirdiği, 43 hastanın (%9.84) böbrek taşının olduğu, 31 hastanın (%7.09)
üriner kateterize olduğu, 25 hastanın (%5.72) gebe olduğu, 16 hastanın (%3.66) renal
transplantasyon hastası olduğu belirlendi.
Çalışmamızda toplum kökenli ÜSİ etkenlerinden E.coli’de komplike ve
komplike olmayan hastalarda direnç oranları sırayla, TMP-SMZ için %50.3, %35.3,
siprofloksasin için %43.6, %19.2, amoksisilin klavulonat için %35.2, %22.2, gentamisin
için %17.6, %10.2 olarak bulundu, GSBL pozitifliği %20.2 olarak saptandı.
Çalışmamızda belirlenen direnç oranlarına göre toplum kökenli ÜSİ hastalarında
ampirik tedavide kullanılabilecek seçenekler nitrofurantoin, fosfomisin ve amikasin
olabilir.
Çalışmamızda idrar kültürlerinde izole edilen, GSBL üreten E.coli suşlarından
karbapenemler hariç beta laktam antibiyotikler grubu dışında iki veya daha fazla
antibiyotik grubuna daha dirençli olanlar çok ilaca dirençli (ÇİD) bakteri olarak
tanımlandı. Saptanan 332 E.coli suşunun 37’sinde (%11.1) ÇİD saptandı. Erkek
hastalarda ÇİD izole edilme oranı kadın hastalara göre 7.7 kat daha fazla bulundu.
Cinsiyet dışında, ileri yaş, üriner kateter, nörolojik hastalık, son üç ayda antibiyotik
37
kullanımı ve son üç ayda aminoglikozid kullanımı ÇİD izole edilme açısından risk
faktörü olarak saptandı.
ÇİD saptanan 37 E.coli suşunun antibiyotik direnç oranları; amoksisilin
klavulonat için ve TMP-SMZ için %100.0, siprofloksasin için %97.3, nitrofurantoin
için %21.6, amikasin için %16.2, fosfomisin için %5.4, olarak bulundu. İmipenem ve
meropenem dirençli ÇİD E.coli suşu saptanmadı.
Toplum kökenli ÜSİ hastalarında ampirik tedavi başlanırken yerel direnç
oranlarının ve direnç için risk faktörlerinin bilinmesi yanında ÇİD etkenlerle gelişen
infeksiyonlar göz önünde bulundurulmalıdır. Çalışmamızda saptanan risk faktörlerine
sahip olan hastalarda kullanılabilecek ampirik seçenekler çok sınırlı görünmektedir. Bu
seçenekler fosfomisin
ve ciddi infeksiyonlarda (üst üriner sistem infeksiyonları,
komplike ÜSİ, ürosepsis) karbapenemler olabilir. Çalışmamızda amikasin direnci
amoksisilin klavulonat, TMP-SMZ ve siprofloksasinden daha düşük bulunmuştur.
Amikasinin ampirik kullanımı, yan etkileri ve hastaların tıbbi özgeçmişleri göz önünde
bulundurularak opsiyonel olarak değerlendirilebilir.
38
7. EK
Form 1: ÜRİNER SİSTEM İNFEKSİYONU TAKİP FORMU
FORM NO:
TARİH:
HASTA ADI:
PROTOKOL:
YAŞ:
CİNSİYET:
Yakınması:
İdrarda yanma (
)
Suprapubik ağrı (
Sık idrara çıkma (
)
)
Ateş (
Bulantı-kusma (
)
Yan ağrısı (
İdrarda kan gelmesi (
)
)
)
Diğer:
Son 1 ayda hastaneye yatış var mı?
Evet: ( )
Hayır:( )
Son 3 ayda hastaneye yatış var mı?
Evet: ( )
Hayır:( )
Evet ise kaç gün önce:
Son 3 ayda antibiyotik kullandı mı?
Evet: ( )
Hayır:( )
Hangi tanı nedeniyle hangi antibiyotik?
Son 1 yılda idrar yolu infeksiyonu geçirdi mi?
Evet: ( )
Hayır:( )
Altta yatan hastalıklar:
DM (
) Nörolojik hastalıklar (
Böbrek yetmezliği (
)
) Karaciğer Yetmezliği (
Malignite (
) KOAH (
)
Transplantasyon (
)
)
İdrar yolu infeksiyonu açısından risk faktörleri:
Geçirilmiş İYE (
)
Üriner kateter (
Üriner sistem operasyonu (
)
)
Gebelik (
39
Taş (
)
)
İmmünsupresyon (
)
8. KAYNAKLAR
1. Stamm WE., Norrby RS. Urinary Tract Infections: Disease Panorama and
Challenges. J Infect Dis 2001; 183(Suppl 1): 1-4
2. Bours PHA., Polak R., Hoepelman AIM., Delgado E., Jarquin A., Matute AJ.
Increasing resistance in community-acquired urinary tract infections in Latin
America, five years after the implementation of national therapeutic guidelines.
Int J Infect Dis 2010; 14: 770–4
3. Falagas
ME.,
Polemis
M.,
Alexiou
VG.,
Marini-Mastrogiannaki
A.,
Kremastinou J., Vatopoulos AC. Antimicrobial resistance of Esherichia coli
urinary isolates from primary care patients in Greece. Med Sci Monit, 2008;
14(2): 75-9
4. Gupta K., Hooton TM., Naber KG., Wullt B., Colgan R., Miller LG., Moran GJ.,
Nicolle LE., Raz R., Schaeffer AJ., Soper DE. International clinical practice
guidelines for the treatment of acute uncomplicated cystitis and pyelonephritis in
women: A 2010 update by the Infectious Diseases Society of America and the
European Society for Microbiology and Infectious Diseases. Clin Infect Dis
2011; 52(5): 103-120.
5. Zhanel GG., Hisanaga TL., Laing NM., DeCorby MR., Nichol KA., Palatnick
LP., Johnson J., Noreddin A., Harding GKM., Nicole LE., Hoban DJ. Antibiotic
resistance in outpatient urinary isolates: Final results from the North American
Urinary Tract Infection Collaborative Alliance (NAUTICA). Int J Antimicrob
Agents 2005; 26: 380-8
6. Kahlmeter G. Prevalence and antimicrobial susceptibility of pathogens in
uncomplicated cystitis in Europe. The ECO-SENS study Int J Antimicrob
Agents 2003; 22: 49-52
7. Maraki S., Mantadakis E., Michailidis L., Samonis G. Changing antibiotic
susceptibilities of communityacquired uropathogens in Greece, 2005-2010. J
Microbiol Immunol Infect 2012 Jul 11
40
8. Arslan H., Azap ÖK., Ergönül Ö., Timurkaynak F. Risk factors for ciprofloxacin
resistance among Escherichia coli strains isolated from community-acquired
urinary tract infections in Turkey. J Antimicrob Chemother 2005; 56: 914-8
9. Cormican M., Morris D., Corbett-Feeeney G., Flynn J. Extended Spectrum BetaLactamase Production and Fluorquinolone Resistance in Pathogens Associated
with Community Acquired Urinary Tract Infection. Diagn Microbiol Infect Dis
1998;32:317–9
10. Rodriguez-Bano J, Alcala JC., Cisneros JM., Gril F, Oliver A, Horcajada JP.,
Tortola T, Mirelis B, Navarro G., Cuenca M., Esteve M, Pena C, Llanos AC.,
Canton R., Pascual A. Community Infections Caused by Extended-Spectrum βLactamase–Producing Escherichia coli Arch Intern Med 2008; 168 (17) Sep 22
11. Apisarnthanarak A., Kiratisin P., Mundy LM. Predictors of Mortality From
Community-Onset Bloodstream Infections Due to Extended-Spectrum β -
Lactamase–Producing Escherichia coli and Klebsiella pneumoniae. Infect
Control Hosp Epidemiol 2008; 29(7): 671-4
12. Ben-Ami R., Rodrıguez-Bano J., Arslan A., Pitout JDD., Quentin C., Calbo ES.,
Azap ÖK, Arpin C., Pascual A., Livermore DM., Garau J., Carmeli Y. A
multinational survey of risk factors for infection with extended-spectrum blactamase–producing enterobacteriaceae in nonhospitalized patients. Clin Infect
Dis 2009; 49: 682–90
13. Azap ÖK., Arslan H., Şerefhanoğlu K., Çolakoğlu Ş, ErdoğanH., Timurkaynak
F., Senger SS. Risk factors for extended-spectrum β-lactamase positivity in
uropathogenic Escherichia coli isolated from community-acquired urinary tract
infections. Clin Microbiol Infect 2010; 16: 147-51
14. Magiorakos AP., Srinivasan A., Carey RB., Carmeli Y., Falagas ME., Giske
CG., Harbarth S., Hindler JF., Kahlmeter G, Olsson-Liljequist B., Paterson DL.,
Rice LB., Stelling J., Struelens MJ., Vatopoulos A., Weber JT., Monnet DL.
Multidrug-resistant, extensively drug-resistant and pandrug-resistant bacteria: an
41
international expert proposal for interim Standard definitions for acquired
resistance Clin Microbiol Infect 2012; 18: 268-81
15. Sahm DF., Thornsberry C., Mayfield DC., Jones ME., Karlowsky JA.
Multidrug-Resistant Urinary Tract Isolates of Escherichia coli: Prevalence and
Patient Demographics in the United States in 2000. J Antimicrob Chemother
2001; 45: 1402-6
16. Özyurt M., Haznedaroğlu T., Şahiner F., Öncül O., Ceylan S., Ardıç N.,
Erdemoğlu A. Özgün çalışma İstanbul’da bir araştırma hastanesinde 2004-2006
yılları arasında izole edilen toplumdan kazanılmış üropatojen escherıchıa colı
izolatlarının antibiyotik direnç profilleri. Mikrobiyol Bül 2008; 42: 231-43
17. Sobel JD., Kaye D. Urinary ttact infections in Principles and practice of
infections diseases. Mandell GL., Bennett GL., Dolin R. Churchill Livingstone
Elsevier; 2010 (69): 957-83
18. Jackson SL., Boyko EJ., Delia Scholes D., Abraham L, Gupta K, Fihn SD.
Predictors of Urinary Tract Infection after Menopause: A Prospective Study. Am
J Med. 2004; 117: 903-11
19. Hooton TM. Uncomplicated Urinary Tract Infection. N Engl J Med 2012; 366:
1028-37.
20. Canbaz S., Peksen Y., Sunter AT., Leblebicioğlu H., Sunbul M. Antibiotic
prescribing and urinary tract infection. Int J Antimicrob Agents 2002; 20:
407-11
21. Arslan H. Toplum kökenli infeksiyonların sağaltımına akılcı yaklaşımlar: Üriner
sistem infeksiyonları. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları
Kongresi 2007
22. T.C. Sağlık Bakanlığı birinci basamağa yönelik tanı ve tedavi rehberleri 2003;
205-8
42
23. Kurutepe S., Sürücüoğlu S., Sezgin C., Gazi H., Gülay M., Özbakkaloğlu B.
Increasing antimicrobial resistance in E. coli isolates from community-acqired
urinary tract infections during 1998-2003 in Manisa, Turkey. Jpn J Infect Dis
2005; 58: 159-61
24. Pullukçu H., Taşbakan MI., Aydemir Ş., Sipahi OR., Turhan A., Özinel MA.,
Ulusoy S. İdrar Kültürlerinden soyutlanan bakteriler ve çeşitli antibiyotiklere in-
vitro duyarlılıklarının değerlendirilmesi. ANKEM derg 2006; 20 (1): 26-30
25. Yılmaz N., Agus N., Yurtsever SG., Pullukçu H., Gülay Z., Coşkuner A., Köse
Ş., Aydemir Ş., Gülenç N., Özgenç O. Prevalence and antimicrobial
susceptibility of Escherichia coli in outpatient urinary isolates in Izmir,Turkey
Med Sci Monit, 2009; 15(11): 61-5
26. Kurtaran B., Candevir A., Taşova Y., Kibar F., İnal AS., Kömür S., Aksu HSZ.
Antibiotic resistance in community-acquired urinary tract infections: Prevalence
and risk factors. Med Sci Monit, 2010; 16(5): CR246-251
27. Arslan H. Komplike olmayan üriner sistem infeksiyonları: Rehberler yol
gösterebiliyor mu? ANKEM Derg 2012; 26(Ek 2):158-162
28. Gür D: Bakterilerde antibiyotiklere karşı direnç. Enfeksiyon Hastalıkları ve
Mikrobiyolojisi. cilt 1, 3. Wilke Topçu A, Söyletir G, Doğanay M. İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevleri; 2008: 243-256
29. Martinez-Martinez L., Pascual A., Jacoby GA. Quinolone resistance from a
transferable plasmid. Lancet 1998; 351: 797–99
30. Martinez-Martinez L., Cano ME., Rodriguez-Martinez JM., Calvo J. Plasmidmediated quinolone resistance. Expert Rev Anti Infect Ther. 2008; 6(5): 685-711
31. PfallerMA., Segreti J. Overview of the epidemiological profile and laboratory
detection of extended-spectrum β-lactamases Clin Infect Dis 2006; 42:153–63
43
32. Stürenburg E., Mack D. Extended-spectrum b-lactamases: implications for the
clinical microbiology laboratory, therapy, and infection control. J Infect 2003;
47: 273–95
33. Black JA., Moland ES., Thomson KS. AmpC disk test for detection of plasmidmediated AmpC β-lactamases in Enterobacteriaceae lacking chromosomal
AmpC β-lactamases. J Clin Microbiol. 2005; 43(7): 3110-3
34. Jacoby
GA,
Medeiros
AA:
More
extended-spectrum
beta-lactamases.
Antimicrob Agents Chemother 1991; 35: 1697-1704
35. Coque TM., Baquero F., Canton R. Increasing prevalence of ESBL producing
enterobacteriaceae in Europe. Eurosurveıllance 2008; vol.13: Issure 47 1-9
36. Gür D. Β-Laktamazlar Hacettepe Tıp Dergisi 2002; 33(2): 102 - 109
37. Gür D. Toplum kökenli infeksiyonlarda direnç sorunu. ANKEM derg 2006; 20:
274-7
38. Pitout FDD., Nordmann P., Laupland KB., Poirel L. Emergence of
Enterobacteriaceae producing extended-spectrum b-lactamases (ESBLs) in the
community. J Antimicrob Chemother 2005; 56: 52-9
39. Rodriguez-Bano J., Navarro MD., Romero L., Martinez-Martinez L., Muniain
MA., Perea EJ., Perez-Cano R., Pascual A. Epidemiology and Clinical Features
of Infections Caused by Extended-Spectrum Beta-Lactamase-Producing
Escherichia coli in Nonhospitalized Patients. J Clin Microbiol 2004; 42(3):
1089-94
40. Colodner R., Rock W., Chazan B., Keller N., Guy N., Sakran W., Raz R. Risk
Factors for the Development of Extended-Spectrum Beta-Lactamase-Producing
Bacteria in Nonhospitalized Patients. Eur J Clin Microbiol Infect Dis 2004; 23:
163–7
44
41. Pitout JDD., Hanson ND., Church DL., Laupland KB. Population-Based
Laboratory Surveillance for Escherichia coli–Producing Extended-Spectrum βLactamases: Importance of Community Isolates with blaCTX-M Genes. Clin
Infec Dis 2004; 38: 1736–41
42. Borer A., Gilad J., Menashe G., Peled N., Riesenberg K., Schlaeffer F.
Extended-spectrum beta-lactamase-producing Enterobacteriaceae strains in
community-acquired bacteremia in Southern Israel. Med Sci Monit, 2002; 8(1):
44-7
43. Cornaglia G., Garau J., Livermore, DM. European Society of Clinical
Microbiology and Infectious Diseases. 2008; 14 (Suppl. 1), 1–2
44. Amyes SGB., Miles RS. Extended-spectrum beta-lactamases: the role of
inhibitors in therapy. J Antimicrob Chemother 1998; 42: 415-7
45. Rodriquez-Bano J., Paterson DL. A change in the epidemiology of ınfections
due to extended-spectrum β-lactamase–producing organisms Clin Infect Dis
2006; 42:935–7
46. Piddock LJV. Clinically Relevant Chromosomally Encoded Multidrug
Resistance Efflux Pumps in Bacteria. Clin Microbiol Rev, 2006; S: 382–402
47. Bennett PM. Plasmid encoded antibiotic resistance: acquisition and transfer of
antibiotic resistance genes in bacteria. British Journal Pharmacology 2008;
153:347-57
48. Pitout
JDD.
Infections
with
extended-spectrum
β-lactamase-producing
Enterobacteriaceae changing epidemiology and drug treatment choices. Drugs
2010; 70 (3): 313-333
49. Taşbakan MI., Pullukcu H., Sipahi OR., Yamazhan T., Arda B., Ulusoy S. A
pooled analysis of the resistance patterns of Escherichia coli strains isolated
from urine cultures in Turkey: a comparison of the periods 1997-2001 and 20022007 Türk J Med Sci 2011; 41 (3): 557-564
45
50. Moniri R., Khorshidi A., Akbari H. Emergence of multidrug resistant strains of
Escherichia coli ısolated from urinary tract ınfections. Iranian J Publ Health,
2003; 32(4): 42-6
51. Santo E., Salvador MM., Marin JM. Multidrug-Resistant Urinary Tract Isolates
of Escherichia coli from Ribeirão Preto, São Paulo, Brazil. Braz J Infect Dis
2007; 11(6): 575-8
52. Wilson ML, Gaido L. Laboratory diagnosis of urinary tract infections in adult
patiens. 2004 Medical Microbiology 38;1150-8
53. Magliano E., Grazioli V., Deflorio L., Leuci AI., Mattina R., Romano P.,
Cocuzza CE. Gender and Age-Dependent Etiology of Community-Acquired
Urinary Tract Infections. Scientific World Journal 2012; 1-6
54. Yıldırım M., Şahin İ., Öksüz Ş., Özdemir D., Güçlü E., Acar S., Şencan İ.
Üropatojen Escherıchıa colı suşlarında bazı oral antibiyotiklere direnç ve
dirençle ilişkili risk faktörleri. ANKEM Derg 2009;23(1):1-7
55. Yıldırım M., Şahin İ., Gülcan A., Özdemir D., Küçükbayrak A., Uzun H., Kaya
D. Toplum kökenli üriner sistem enfeksiyonu olan çocuk ve yetişkin hastalardan
izole edilen üropatojenler ve antimikrobik duyarlılıkları. Turkiye Klinikleri J
Med Sci 2010; 30(2): 533-8
56. Dağlar D., Demirbakan H., Yıldırım Ç., Öztürk F., Özcan A., Sipen N., Öğünç
D., Çolak D. İdrar örneklerinden izole edilen bakteriler ve antibiyotiklere
duyarlılıkları. Türk Mikrobiyol Cem Derg (2005) 35:189-194
57. Hummers-Pradier E., Ohse AM., Koch M., Heizmann WR., Kochen MM.
Management of urinary tract infections in female general practice patients. Fam
Pract 2005; 71-7
58. Khawcharoenporn T., Vasoo S., Ward E., Singh K. High rates of quinolone
resistance among urinary tract infections in the ED. Am J Emerg Med. 2012;
30(1): 68-74
46
59. Matsumoto T., HamasunaR., Ishikawa K., Takahashi S., Yasuda M., Hayami H.,
Tanaka K., Kiyota H., Muratani T., Monden K., Arakawa S., Yamamoto S.
Nationwide survey of antibacterial activity against clinical isolates from urinary
tract infections in Japan (2008). Int J Antimicrob Agents 2011; 37:210-8
60. Martinez MA., Inglada L., Ochoa C., Villagrasa JR. Assessment of antibiotic
prescription in acute urinary tract infections in adults. J Infect. 2007; 54: 235-44
61. Mamıkoğlu L., İnan D., İdrar yolu enfeksiyonları, Enfeksiyon Hastalıkları ve
Mikrobiyolojisi. cilt 1, 110. Wilke Topçu A, Söyletir G, Doğanay M. İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevleri; 2008:1487-99
62. Geerlings SE. Urinary tract infections in patients with diabetes mellitus:
epidemiology, pathogenesis and treatment Int J Antimicrob Agents 2008; 31:
54–57
63. Koçoğlu E.Karabay O. İnce NK., Özkardeş F., Yıldırım R. Toplum kökenli
üriner sistem infeksiyonlarından izole edilen Escherichia coli suşlarında
genişlemiş beta-laktamaz ve bazı antibiyotiklere direnç sıklığının araştırılması.
ANKEM Derg 2007;21(1):5-9
64. Yumuk Z., Afacan G., Nicolas-Chanoine MH., Sotto A., Lavigne JP. Turkey: a
further country concerned by community-acquired Escherichia coli clone
O25-ST131 producing CTX-M-15. J Antimicrob Chemother 2008; 62: 284–288
65. Wright SW., Wrenn KD., Haynes M., Haas DW.Prevalence and risk factors for
multidrug resistant uropathogens in ED patiens. Am J Emerg Med 2000; 18
(2): 143-6
47
Download