03-10 Y.ƒ. Sistem-8

advertisement
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Profilaksi
İftihar KÖKSAL
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi, İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı, TRABZON
Üriner sistem infeksiyonları (ÜSİ) bütün yaş
gruplarında görülmekle birlikte, yenidoğan dönemi
ve yaşlılık hariç, esas olarak kadınları etkilemektedir.
Buna paralel olarak yineleyen üriner sistem infeksiyonlarına daha çok kadınlarda rastlanmaktadır[1,2].
Geniş serili bir araştırmada ÜSİ tanısı alan hastaların
%67.5’inin kadın olduğu saptanmıştır. Kadınların
%40-50’si yaşamlarının bir döneminde ÜSİ geçirmektedir. Yineleyen ÜSİ ise kadınların %10-20’sini
etkilemektedir[3]. Yineleyen ÜSİ çoğu kez ekzojen
reinfeksiyon şeklinde meydana gelmekle birlikte, infeksiyonun kalıcı bir odağından da kaynaklanabilir
(relaps)[4]. Yineleyen ÜSİ ile ilgili bazı terimler Tablo
1’de görülmektedir[5].
doğru tanısı için mesane idrarında bakteri olduğunu
göstermek gereklidir. Üretral veya vajinal mikroorganizmalarla kontamine olmamış mesane idrarında
herhangi bir sayıda mikroorganizma olması ÜSİ tanısı için çok önemlidir. Yineleyen semptomatik
ÜSİ’li kadınlarda zaman zaman asemptomatik bakteriüri atakları görülebilmektedir. Mesane idrarında
bakteri olup olmadığını göstermek için en doğru uygulama, suprapubik iğne aspirasyonudur.
İlk ÜSİ’yi takiben 6 ay içinde kadınların yaklaşık
1/4’ünde ikinci ÜSİ, %3’ünde üçüncü ÜSİ gelişme
riski vardır[6].
Bakteriürinin tanısında iki önemli problem vardır: Biri semptomatik, akut olarak dizürik hastalar,
diğeri yineleyen ÜSİ’ye duyarlı asemptomatik hastalar. Semptomatik, akut olarak dizürik hastaların mesane idrarında her zaman bakteri bulunmayabilir ve-
Yineleyen ÜSİ’lerde semptomlar, özellikle dizüri
her zaman tek başına yeterli olmayabilir. ÜSİ’nin
Dolu mesaneden üretral kateterizasyon ile alınan
idrar örneği de uygun bir yöntemdir. Hastanın labialarını ayırarak idrar alınması ise en çok kullanılan
yöntem olmasına rağmen kontaminasyon riski bakımından uygun olmayan bir yöntemdir[7].
Tablo 1. Yineleyen üriner sistem infeksiyonlarında terminoloji
Bakteriüri:
Üretral veya vajinal mikroorganizmalarla kontamine olmamış mesane idrarında herhangi bir sayıda
mikroorganizma olması.
Rekürrens:
ÜSİ’nin yinelemesi
Relaps:
İlk ÜSİ’deki mikroorganizma ile infeksiyonun yinelemesi
Reinfeksiyon:
İlkinden farklı bir mikroorganizma ile üriner infeksiyonun yinelemesi
Flora 1998;3(1):3-10
3
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Proflaksi
Köksal İ.
ya az sayıda bakteri olabilir. Yapılan çalışmalarda
akut dizürik kadınların %21 ile %41’inde, antimikrobiyal tedavi olmadan 1 mL idrarda <105 bakteri saptanırken, %27’sinde bakteri sayısı <104/mL olarak
bulunmuştur[7]. Daha da öteye akut dizürik kadınların %34’ünde steril mesane idrarı tesbit edilmiştir[8].
Yineleyen ÜSİ’lerin ayırıcı tanısında, bakteriler dışında sistite neden olan diğer durumlar akılda tutulmalıdır. Örneğin interstisyel sistitler ve ilaca bağlı sistitler klinik olarak bakteriyel sistitleri taklit ederler[9,10].
Ancak her iki sistitte de mesane idrarında bakteri
yoktur ve idrar sterildir. Yineleyen ÜSİ’ler ile karışan
diğer bir durum piyüri ile seyreden infeksiyon dışı
tablolardır. İlaca bağlı sistitlerde, steril böbrek taşlarında, akut üriner sistem obstrüksiyonlarında, semptomatik mesane kanserlerinde ve renal infarktlarda
bakteriyel infeksiyon olmadan piyüri tesbit edilebilir.
Hastaların idrarlarından bakteri izole edilmesi de
her zaman yineleme lehine alınmamalıdır. Yineleyen
ÜSİ’li kadınların en az yarısında ve çocuklarda üretral ve vajinal kontaminasyona bağlı olarak yalancı
pozitiflik olabilir[7].
REİNFEKSİYON
Reinfeksiyon, başlangıçtaki bakterinin neden olduğu infeksiyon eradike edilmiş olmasına rağmen, ilkinden farklı bir bakteri ile ikinci bir ÜSİ gelişmesidir. E. coli’nin neden olduğu ÜSİ’den sonra bir Enterococcus faecalis infeksiyonunun görülmesi bu
duruma örnek olarak verilebilir. Relaps yani nüksde,
ilk patojen ile yeniden infeksiyon söz konusudur[5].
Yineleyen ÜSİ’ler önemli renal hasara sebep
olurlar. Özellikle henüz gelişme aşamasında olduklarından yenidoğanlarda ve küçük çocuklarda, üreteral
reflu da varsa piyelonefrit skarı meydana gelecektir.
Renal skar varlığına rağmen, beklenenin aksine farklı E. coli suşları ile yineleyen ÜSİ’ler meydana gelebilir. Diyabetik hastalarda ve hidronefrozlu gebe kadınlarda sanki aynı bakteri ile nüks gelişiyormuş gibi
gözükse de genellikle bunlar birbiri ile ilişkisiz infek-
siyonlardır. Ardışık infeksiyonların sebebi olarak
böbrekte bakteriyel persistans gerçekten nadir olup,
bunun bir kaç sebebi vardır. Yineleyen ÜSİ’lerin büyük çoğunluğu reinfeksiyon şeklinde gelişmektedir[7].
RELAPS
Üriner sistem infeksiyonunun tedavisinden sonra
relaps meydana geliyorsa, bunun muhtemel üç sebebi vardır; 1. Renal tutulum 2. Üriner sistemde taş gibi yapısal bir anomali 3. Kronik bakteriyel prostatit[11].
Yineleyen ÜSİ olan kadın hastaların kontrolü,
üriner sistem infeksiyonlarının tedavisi ve engellenmesi ile mümkündür. Nadir vakalarda, antimikrobiyal tedavi süresince, idrarın sterilitesinin devam etmesine rağmen üriner sistem içinde infekte edici organizma varlığını sürdürebilir. Hızlı reinfeksiyon relatif olarak nadir olduğu için ve birçok antibiyotiğin
son dozdan sonra en az 4 gün daha idrarla atılımı
devam ettiğinden, kadın hastalarda eğer tedavinin
sonlanmasından sonraki 10 gün içinde bakteriüri
tesbit edilirse, bu durumun üriner sistemdeki bakteriyel persistansa sekonder olabileceği düşünülmelidir. Erkek hastalarda ise mesanenin reinfeksiyonundan önce 6 ay kadar uzun bir süre bakteri prostat
içinde kalabilir[12]. Kadın hastaların üriner sistemindeki bakteriyel persistans sebepleri Tablo 2’de görülmektedir[7].
Tabloda da görüldüğü gibi en sık rastlanan sebep
infekte böbrek taşlarıdır. Bakteriler taşların girinti-çıkıntılarına yerleşerek kendilerini antimikrobiyal ajanların etkisinden koruyabilirler. Bakteriler taşın içinde
kalıcı olabildikleri gibi, Proteus mirabilis ve struvit
taşlarında olduğu gibi taşın primer sebebi de olabilirler. Veya steril kalsiyum oksalat taşlarında reinfeksiyonlara duyarlı kadınlarda sekonder infeksiyon sebebi olabilirler[13-14]. Bu her iki grup taş, ancak cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra reinfeksiyon kontrol altına alınabilir. Bu taşların tanısı her zaman kolay de-
Tablo 2. Bakteriyel persistans ve aynı organizmayla meydana gelen yineleyen ÜSİ’ye sebep olan ürolojik
anomaliler
• İnfekte böbrek taşları
• Tek kalikste papiller nekroz
• Vezikovajinal ve vezikointestinal fistüller
• Yabancı cisim
• Üreteral duplikasyon ve ektopik üreterler
• Medullanın kistik hastalığı
• Böbrek kalikslerinin infekte kistleri
• Tek taraflı, infekte, atrofik böbrekler
• İnfekte ürakal kistler, üretral divertikül
• Pelvik cerrahi sonrası paravezikal abseler
4
Flora 1998;3(1):3-10
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Proflaksi
ğildir. Özellikle struvit taşları az miktarda kalsiyum
içerdiklerinden radyolojik olarak saptanamayabilir
ve tomografi gibi ileri tekniklere gerek olabilir.
Vezikovajinal fistül ve vezikointestinal fistüller de
yineleyen ÜSİ sebepleri arasında yer alır. Hasta vezikointestinal fistüllerde regional ileitis tablosu ile
başvurabilir ve tanıda kargaşaya yol açabilir.
YİNELEYEN ÜSİ’LERİN NEDENLERİ
a) Enterobacteriaceae’ların vajinal kolonizasyonu: Rektal floradan köken olan Enterobacteriaceae’ların kadınların üretra ve vajen mukozasına kolonizasyonu yineleyen ÜSİ’lerin önemli bir nedenidir. Özellikle E. coli vajinal ve periüretral bölgeye kolonize olarak üretra aracılığı ile üriner sisteme
ulaşır. Stamey ve Sexton yaptıkları çalışmalarda,
ÜSİ’ye yatkın olan kadınların sık olarak Enterobacteriaceae taşıyıcısı olduklarını göstermişlerdir. Bu
kadınların epitel hücrelerinin sağlıklı kontrollere göre üropatojenik bakteriler için daha fazla reseptöre
sahip oldukları gösterilmiştir. P fimbria’lı E. coli’ler
bu reseptörlere kolayca tutunarak infeksiyonun başlamasına neden olurlar[15,16]. Çocuklarda yapılan çalışmalarda, ÜSİ’lere duyarlı olan çocukların, sağlıklı
kontrollere göre, kolonlarında bu üropatojenik E.
coli suşlarını daha sık taşıdıkları gösterilmiştir. P
fimbrialı E. coli taşıyıcılığı P kan grubu ile ilişkilidir[17].
Seksüel aktivitenin başlaması, diafram ve spermisid gibi kontraseptif yöntemlerin kullanılması, gecikmiş postkoit mikturasyon üropatojenlerin vajinal
kolonizasyonunu kolaylaştırmakta ve rekürrense neden olmaktadır[4,18]. Spermisidler E. coli’nin vajinal
kolonizasyon ve bakteriüri riskini arttırmaktadır[19].
Köksal İ.
fekal florada dirençli suşların gelişmesine ve bunu takiben bu dirençli suşlarla ÜSİ gelişmesine yol açacaktır. Kısa süreli tedavilerde, fekal floradaki değişim, reinfeksiyon relatif olarak sık olmadığından çok
önemli değildir ve antibiyotiklerin çoğu kesildikten
sonra, 6-10 hafta içinde fekal direnç kaybolur[4,7,22].
ÜSİ’de kullanılan ilaçların fekal floraya bu önemli etkisinden dolayı ilaç seçerken bu noktaya dikkat
edilmelidir. Örneğin sulfanamidler, ampisillin ve deriveleri, tetrasiklinler ve sefaleksin fekal florayı etkileyerek, Klebsiella, Candida albicans ve enterokok
kolonizasyonuna yol açabilirler[7]. Bir çalışmada
uzun süreli akne vulgaris tedavisinde düşük doz tetrasiklin alan hastaların %50’sinde çoğul dirençli E.
coli izole edilmiştir[7].
c) ÜSİ’ye biyolojik yatkınlık: ÜSİ geçiren kadınların, geçmişlerinde ÜSİ hikayesi olması, bu infeksiyonlara bazı kadınların biyolojik yatkınlığı olduğunu düşündürmektedir. Non-sekretuar ABO kan
grubu olanlar, P kan grubu antijeni olanlar, E. coli
antijenlerine immün cevapsızlığı olanlar gerçekten
de ÜSİ’ye diğer kadınlara göre daha duyarlıdır[19].
Son zamanlarda bazı araştırmacılar, ÜSİ’ye dirençte
inflamasyonun rolünü vurgulamışlardır. Eğer inflamatuar cevapta genetik defekt varsa ÜSİ’ye duyarlılığın artacağını iddia etmektedirler. İnflamatuar cevaptaki bu farklılıklar ÜSİ’ye duyarlılığın farklı olmasına yol açmaktadır[17,21].
YİNELEYEN ÜSİ’LERİN DOĞAL HİKAYESİ VE RİSK GRUPLARININ TANIMLANMASI
Menapozdan sonra kadınlarda östrojen eksikliğine bağlı olarak lokal pH’da artma meydana gelir.
Vajinal mikroflora değişerek asidik ortam yaratan
laktobasiller kaybolur ve E. coli başta olmak üzere
Enterobacteriaceae kolonizasyonu artar. Ayrıca, bu
kadınlarda mesane ve uterus prolapsusu nedeni ile
mesanede idrar kalmakta ve bu da infeksiyonun yinelemesine neden olmaktadır. Menapozdan sonra
ÜSİ’lerin sık gelişmesi bu nedenlerledir[4,15,20,21].
Obstrüksiyon olmadan, yineleyen ÜSİ gelişen
hastaların uzun süreli takiplerinde, renal hasarın devamını ve ilerlemesini göstermek her zaman mümkün değildir. Asscher uzun süreli takiplerle izlediği ve
toplam 901 ÜSİ’li hastadan oluşan sekiz çalışmasının sonuçlarını yorumladığında; renal değişikliğin ya
olmadığını veya minimal olduğunu göstermiştir. Çok
sayıda çalışmada renal yetmezlik ve nonobstrüktif
ÜSİ arasında bir ilişki olmadığı gösterilmiştir[7,23]. Yineleyen ÜSİ’li kadınların %99’unda, infeksiyon ister
mesaneye sınırlı kalsın ister böbreklere uzansın, esas
risk semptomatik morbidite ve rahatsızlıktır. İnfeksiyon genellikle mesaneye sınırlıdır.
b) Antibiyotiklerin fekal flora üzerine etkisi:
Her ne kadar, ÜSİ patogenezinde koliform ve diğer
Enterobacteriaceae’ların üretra ve vajen mukozasına tutunması önemli rol oynamakta ise de bu bakterilerin esas kaynağının kolon ve rektum olduğu unutulmamalıdır. Oral kullanılan antimikrobiyal ajanlar,
üriner sistemin yeni gelişecek reinfeksiyonlarının karakterini etkileyebilecektir. Çünkü oral antibiyotikler,
Çocuklukta yineleyen ÜSİ sık görülür. Yenidoğanların yaklaşık %25’inde infeksiyon yineler. Daha
büyük çocuklarda yineleme riski artar. İnfeksiyonun
yinelemesi, kızlarda erkeklerden daha sıktır. Kızlarda
yineleme riskinin en fazla olduğu dönem, ilk infeksiyondan sonraki 12 aydır. Bu periyotta kızların yaklaşık %50’sinde rekürrens meydana gelir. İkinci 12
aylık periyotta risk %27’ye, üçüncü periyotta ise
Flora 1998;3(1):3-10
5
Köksal İ.
%18’e düşer. Dördüncü yılın sonunda ise kızların sadece %5’inde yineleyen ÜSİ gelişecektir[24].
Bakteriüri, ancak bazı hastalarda ciddi morbidite
ve renal hasar bakımından risk oluşturur. Bu durumlar Tablo 3’de özetlenmiş olmakla birlikte, klinik olarak önemli olanların detaylı olarak incelenmesinde
fayda vardır;
1. Çocuklarda ciddi üreteral reflu ve
semptomatik ÜSİ: Semptomatik kızların yaklaşık
%4.5’inin, ilk bilinen ÜSİ’yi izleyen takiplerinde, İV
ürografi ile tesbit edilebilen renal hasara sahip oldukları görülür[7]. Newcastle, İngiltere’de yapılan epidemiyolojik çalışmalarda, 4-18 yaş arasındaki bakteriürik kızların %18’nin renal hasara sahip oldukları,
fakat artan yaşla birlikte skarın ciddiyetinde veya insidansında artış olmadığı tesbit edilmiştir[7]. Bunlar
ve diğer çalışmaların sonuçları, renal hasarın çoğunun 4 yaş altındaki çocuklarda meydana geldiğine
inandırmaktadır ve muhtemelen skarların çoğu ilk
infeksiyonda meydana gelmektedir. Bu nedenle, pediatrist ve aile doktoru erken çocuklukta tanı konulamayan ateş sebebi olarak ÜSİ’ye karşı duyarlı ve
şüpheci olmalıdır. Bu ilk infeksiyonun tesbit edilip tedavi edilmesi ilerdeki renal skara karşı koruyucu olacaktır[7,25].
2. Üreyi parçalayan bakterilerin neden olduğu infeksiyonlar: Nonobstrüktif yineleyen infeksiyonlar, 4 yaş üzeri kadın hastalarda en sık E. coli sebebi ile meydana gelmekle birlikte, bu bakterilerin semptomatik morbidite dışında problem yaratmaları nadirdir. Fakat P. mirabilis, üreaz aktivitesi ile
üreyi amonyak ve karbondioksite parçalar. Amonyak NH4+ haline gelerek, idrarın pH’sını artırır, CO2
Tablo 3. Bakteriürinin ciddi seyrettiği klinik durumlar
• 4 yaşın altındaki çocuklarda ciddi üreteral reflu ve
semptomatik ÜSİ
• Struvit taşı oluşturduklarından, üreaz aktivitesi olan
bakterilerin neden olduğu infeksiyonlar
• Sekonder infeksiyonlara duyarlı olduklarından konjenital üriner sistem anomalileri
• Akut veya kronik obstrüksiyonlar
• Renal papiller nekroz
• Diyabet
• Spinal kord yaralanmaları
• Gebelik
6
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Proflaksi
ve NH4+ kalsiyum, magnezyum, amonyum ve fosfat
tuzları ile çökerek dallanmış struvit böbrek taşlarının
oluşmasına yol açar. İdrarın kolayca steril hale getirilmesine rağmen bu yumuşak taşların iç tarafında P.
mirabilis kalmaya devam eder. P. mirabilis infeksiyonu ile birlikte struvit taşları, özellikle bu taşlar obstrüktif oldukları zaman ciddi renal hasara sebep olabilir. İnfeksiyon ancak, taş cerrahi olarak ortadan
kaldırıldığı zaman kontrol altına alınır. Eğer P. mirabilis infeksiyonu, antimikrobiyal tedavinin sonlandırılmasından sonra tekrarlıyorsa, doktor tek veya iki
böbrekte struvit taşı olabileceğini düşünmelidir[26].
3. Konjenital üriner sistem anomalilerinin
sekonder infeksiyonu: Konjenital anomaliye sahip ve yineleyen ÜSİ’ye biyolojik duyarlılığı olan her
kadında anomalinin sekonder infeksiyonu gelişebilir.
Bu anomali cerrahi olarak onarılmadıkça, aynı mikroorganizma ile infeksiyon yineleyecektir. Tablo
3’de belirtildiği gibi, bu anomaliler, üreteral duplikasyonlar, ektopik üreterler, mesane kistleri, renal kalikslerin kistleri, medüller piramidlerin kistik hastalıkları ve nadiren üretral divertiküller olabilir. Bu anomalilerin eksizyonundan sonra, hastalar normale dönerler ve nadiren infeksiyon yineler[7].
4. Üriner sistem obstrüksiyonu varlığında
infeksiyonlar: İnfeksiyon steril, obstrükte olmuş
üriner sistem içine yerleşebileceği gibi, akut obstrüksiyon, asemptomatik, renal bakteriürili non-obstrükte üriner sistem üzerine de yerleşebilir.
Üreteral taşların sistoskopik manüplasyonu sırasında infeksiyon oluşması sepsise ve papiller nekroza bile sebep olabileceği gibi, retrograd üreteropiyelogram için üreteral kateterizasyonu takiben
üreteral orifisde meydana gelen obstrüktif ödem,
eğer bakteriüri varsa ciddi ürosepsise neden olabilir[27].
5. Renal papiller nekroz: Her ne kadar renal
papiller nekroz gelişmesinde infeksiyonun rolü tartışmalı ise de, renal papiller nekrozisli 27 hastanın
18’inin ÜSİ olduğu Eknoyan ve arkadaşlarının çalışmalarında tartışılmıştır. Diyabet veya analjezik kullanımına bağlı renal papiller nekrozu olan hastalar
azotemik olabilirler ve akut üreteral obstrüksiyon
varlığında, acilen obstrüksiyonu ortadan kaldırmak
gerekebilir[28].
6. Diyabet: Akut klinik piyelonefritli diyabetikler renal papiller nekroz için predispozan hastalardır.
Diyabetiklerde ÜSİ insidansı diyabetik olmayanlardan üç kat daha fazladır. Bu nedenle de diyabetik
hastalar risk grubunda yer alırlar. Amfizematöz piye-
Flora 1998;3(1):3-10
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Proflaksi
Köksal İ.
Tedavide Temel Prensipler
lonefrit sadece diyabetiklerde meydana gelir ve %43
mortalite ile sonuçlanır. Diyabetiklerde E. coli ve
Candida infeksiyonları daha sıktır[27,29].
Öncelikle hasta, yineleyen ÜSİ nedeni ile başvurduğu hekim tarafından dikkatle değerlendirilmelidir.
Hekim, kültür yapmaktan ve hastayı uzun süre izlemekten kaçınmamalıdır[22]. İkinci olarak hastaya verilecek antibiyotikler iyi seçilmeli ve bir takım özelliklere sahip olmalıdır. Kullanılacak antibiyotik kolay
uygulanabilir (oral uygulama gibi), barsakta iyi emilen, idrar konsantrasyonu yüksek ve üriner patojenlere etkili olmalıdır. Barsak florasında dirençli bakteri popülasyonunun ortaya çıkmasına yol açmamalıdır ve kadın hastalarda vajinal ve perineal konsantrasyonları yüksek olmalıdır. Yarılanma ömrü uzun,
MIC değerleri düşük olmalıdır (trimetoprim ve kinolonlarda olduğu gibi)[22,32] (Tablo 5).
7. Gebelik: Gebeliğe bağlı anatomik ve fizyolojik değişiklikler, bakteriürik kadınlarda üçüncü trimesterde akut piyelonefrite duyarlılığın artmasına
sebep olur. Eğer kadın gebeliğinin ilk trimesterinde
bakteriüri için taranırsa ve bu bakteriüri tedavi edilmezse gebelik sırasında yaklaşık %28 akut piyelonefrit gelişecektir. Tedavi ile bu insidans %2’lere gerileyebilir. Gebelikte bakteriüri, asemptomatik bile
olsa, prematüre doğum ve perinatal mortalite riski
bakımından önemlidir. Yaptığımız taramalarda gebelikte asemptomatik bakteriüri oranı %6.8 olarak tesbit edilmiştir[30]. Gebelikte semptomatik ya da
asemptomatik tüm bakteriürik hastaların tedavisi,
anneyi akut piyelonefritten koruma ve morbidite bakımından önemlidir. Bu nedenle her gebe kadın ilk
trimesterde bakteriüri yönünden taranmalıdır[31].
Uzun süreli uygulamalarda antibiyotiklerin tek ve
azaltılmış dozlarda kullanılması yeterlidir. İlaçlar gece
yatmadan alınmalıdır. Böylece mesane idrarında gece boyunca yüksek konsantrasyon sağlanır[22,32].
YİNELEYEN ÜSİ’DE TEDAVİ
Yineleyen ÜSİ’yi önlemek, uygulanan proflaktik
ajanların uygulama süresi, hastanın kliniğine göre
belirlenmelidir. Profilaksi süresi 6 ay-1 yıla kadar
uzayabilir. Uzun süreli ve düşük dozlu profilaksilerde
yineleyen ÜSİ olan hastaların %75-80’inde başarı
sağlanır [22,33].
ÜSİ’lerin tedavisini planlarken öncelikle infeksiyonun relaps mı yoksa reinfeksiyon mu olduğunu ortaya koymak gerekir. Çünkü her birinin tedavi yaklaşımı farklılık gösterir. Yineleyen ÜSİ’lerde izlenmesi gereken yol Şekil 1’de, kullanılabilecek antibiyotikler ve dozları Tablo 4’de özetlenmiştir.
Yineleyen ÜSİ
Relaps
Reinfeksiyon
İnfeksiyon kaynağı veya
Sebep araştırılarak ortadan kaldırılır
ürolojik anomali araştırılır
2 haftalık tedavi
Relaps
1
Ultrason ve/veya İVP
Sık olmayan reinfeksiyon
Sık reinfeksiyon
(yılda 2 atağın altında)
(yılda 3 veya daha fazla atak)
Cerrahi gereksiz
Her atak yeni bir infeksiyon
4-6 hafta profilaksi
gibi tedavi edilir (3 günlük tedavi)
Koitusla
Koitusla
ilişkisiz
ilişkili
Relaps
6-12 ay profilaksi
Uzun süreli günlük
profilaksi
Postkoit
profilaksi
Şekil 1. Yineleyen üriner sistem infeksiyonlarında tedavi yaklaşımı
Flora 1998;3(1):3-10
7
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Proflaksi
Köksal İ.
Tablo 4. Yineleyen ÜSİ’lerin uzun süreli profilaksilerinde kullanılabilecek antibiyotikler ve dozları (oral ve
tek doz gece yatarken)
Antibiyotik
Erişkin Dozu
Çocuk Dozu
Trimetoprim-sulfametoksazol
40/200 mg
2 mg/kg Trimetoprim
Nitrofurantoin
50-100 mg
2 mg/kg
Sefaleksin
250 mg
Sefaklor
250 mg
Norfloksasin
200 mg
Ofloksasin
200 mg
Siprofloksasin
250 mg
Tablo 5. Yineleyen ÜSİ’lerin profilaksisinde kullanılacak antibiyotiklerin özellikleri
• Oral yoldan uzun süre kullanılabilmeli
• İyi tolere edilebilmeli ve yan etkileri az olmalı
• İdrar konsantrasyonu yüksek olmalı
• Üropatojenlere etkili olmalı
• Direnç gelişimi nadir olmalı
• Vajinal ve periüretral konsantrasyonu yeterli olmalı
• Kolon florasını etkilememeli
• Ucuz olmalı
Yineleyen ÜSİ’nin profilaktik tedavisinde nitrofurantoin, makrokristalin nitrofurantoin, trimetoprimsulfametoksazol, kinolonlar, 1. ve 2. kuşak sefalosporinler en çok kullanılan ilaçlardır[34].
Relapsların Tedavisi
ÜSİ tedavi edildikten sonra, eğer hastada relaps
meydana geliyorsa, renal tutulum, üriner sistemin
yapısal anomalileri (taş gibi) ve kronik bakteriyel
prostatit gibi muhtemel sebepler gözden geçirilmelidir.
Eğer relaps renal kaynaklı ise, uzun süreli tedaviye gerek olabilir. Kısa süreli tedavilerden sonra relaps gelişiyorsa tedavi süresi iki haftaya uzatılabilir.
İki haftalık tedaviden sonra relaps görülüyorsa tedavi süresinin 6 haftaya uzatılması yüksek oranda başarı sağlayacaktır.
İster taş olsun, ister daha önce bahsedilen yapısal anomaliler olsun cerrahi olarak düzeltilmedikleri
sürece sadece antibiyotik tedavisi ile infeksiyon ortadan kaldırılamaz. Üstelik obstrüksiyonlar bakteriyemiye kadar giden ciddi klinik tabloların gelişmesine
8
zemin oluştururlar. Bazı hastalarda ise anomalinin
cerrahi olarak onarılmasına rağmen relaps devam
edebilir. Bu hastalarda iki haftalık tedaviyi takiben relaps görülürse iki haftalık tedavi daha önerilir. Bunu
bir relaps daha izlerse 4-6 haftalık tedavi uygulanmalıdır. Erkeklerde, ilk başta kronik bakteriyel prostatit ekarte edilmelidir.
Altı haftalık tedaviden sonra relaps meydana gelirse, tedaviye 6 ay veya daha uzun süre devam edilebilir. Uzun süreli tedavilerde, amoksisilin (250
mgx3/gün), sefaleksin, trimetoprim-sulfametoksazol, norfloksasin, siprofloksasin gibi kinolonlar rutin
dozlarda ve nitrofurantoin bir hafta tam doz, sonra
yarı doz şeklinde kullanılabilir[4,32-34].
Kemoterapi süresince bakteriüri devam ediyorsa,
kullanılan antibiyotiğe direnç olduğu düşünülerek
ilaç değiştirilmelidir. Tedavi sonlandırıldıktan sonra
relaps meydana gelmişse, aynı veya farklı ilaçla tedavi yeniden düzenlenmelidir. Gerekiyorsa, bu ajan 612 ay daha kullanılmalıdır. Tedavi altındaki bütün
hastalar en az aylık kültürlerlerle takip edilmelidir.
Çocuklar, semptomatik hastalar ve renal hasar
gelişmesi için yüksek riskli hastalar böbrek fonksiyonlarını takip amacı ile uzun yıllar izlenmelidir. Tedavi altındaki hastalar ise ilaç yan etkileri bakımından takip edilmelidir.
Reinfeksiyonlarda Tedavi
Reinfeksiyonlarda tedavi planlanırken reinfeksiyonun sıklığı dikkate alınmalıdır. Sık olmayan reinfeksiyonlarda, yılda bir kaç ÜSİ atağı olabileceği gibi, 2-3 yılda bir ÜSİ gelişebilir. Sık reinfeksiyonlarda
ise bu sayı fazladır. Öyle ki bazen antimikrobiyal tedavi sonlandıktan hemen sonra yineler.
Sık olmayan reinfeksiyonlarda her atak yeni bir
infeksiyon gibi tedavi edilir ve uzun süreli profilaksi
Flora 1998;3(1):3-10
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Proflaksi
gereksizdir. Genellikle kısa süreli tedaviler yeterlidir.
Sık reinfeksiyonlar orta yaşlı ve yaşlı kadınlarda
daha sıktır ve genellikle alt üriner sisteme lokalizedir.
Bu gruptaki reinfeksiyonlar sadece semptomatik oldukları zaman tedavi edilmeli ve asemptomatik vakalar tedavi edilmemelidir. Bu yaşlarda ilerleyici böbrek hasarı son derece nadirdir ve ilaç toksisitesi
önemlidir.
Eğer semptomatik reinfeksiyon seksüel aktivite
ile ilişkili ise, ilişkiden hemen sonra idrar yapılması
infeksiyondan korunmaya yardımcı olacaktır. Seksüel ilişkiden hemen sonra tek dozluk kemoterapi son
derece etkili bir uygulamadır.
Sık semptomatik reinfeksiyon gelişen diğer hastalarda uzun süreli profilaksi uygulamak gerekebilir.
Vezikoüreteral reflusu olan küçük çocuklar, diğer çocuklar ve obstrüksiyonu olan erişkinlerdeki asemptomatik reinfeksiyonlar da ciddi sonuçları nedeni ile tedavi edilmelidir. Uzun süreli profilaksiler semptomatik atakların azalmasına neden olur. Hasta profilaksiden önce uygun bir antibiyotikle tedavi edilmelidir.
Uzun süreli profilaksilerde trimetoprim-sulfametoksazol, nitrofurantoin uygun seçeneklerdir. Çünkü
hem ucuz, hem de uzun süreli kullanımlarda direnç
sorunu yaratmayan ilaçlardır. Profilakside tam doz
antibiyotik gereksizdir. 50 mg nitrofurantoin, yarım
tablet (40 mg/200 mg) trimetoprim-sulfametoksazol
yeterlidir. İlaçlar özellikle gece alınmalıdır. Böylece
gece boyunca mesane idrarında maksimum konsantrasyon sağlanmakta ve bakterilerin üremesi engellenmektedir. Kinolonlar ve diğer antimikrobik
ilaçlarla da iyi sonuçlar alınmaktadır.
Uzun süreli profilaksilerde hastalar aylık veya daha sık aralarla idrar kültürü için takibe alınmalıdır.
Profilaksi aynı ilaçla hasta abakteriürik olana kadar
devam etmelidir. Eğer tedavi devam ederken bakteriüri devam ediyorsa direnç gelişmiş olabileceği düşünülmeli ve antibiyogram sonucuna göre tedavi uygun bir antibiyotiğe değiştirilmelidir. Altı ay süre ile
profilaksi uygulanması genellikle reinfeksiyon zincirinin kırılması için yeterlidir[4,7,33,34].
Reinfeksiyondan Korunma
Alınacak bazı önlemlerle reinfeksiyonlar engellenebilir veya geciktirilebilir. Bu önlemlerin başında yineleyen ÜSİ’nin tedavisinde kullanılan antibiyotiklerin fekal floraya etkisi gelmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi fekal florada dirençli bakterilerin yerleşmesine neden olmayacak antibiyotikler tercih edilmelidir. İkincil olarak kullanılan antibiyotiklerin süresine ve dozuna dikkat edilmeli ve gereksiz uygulama-
Flora 1998;3(1):3-10
Köksal İ.
lardan kaçınılmalıdır. Yapılan çalışmalarda verilecek
ilaçların gece boyunca mesane idrarında bakterilere
karşı bakterisidal etkisini korumasının tedavi bakımından son derece önemli olduğu vurgulanmaktadır. Bu nedenle proflaktik amaçla verilen antibiyotiklerin gece alınması önerilmektedir. Bu uygulama ile
fekal florada da direnç gelişmemektedir[7,32,34].
Tedavide Diğer Uygulamalar
Literatürde yineleyen ÜSİ’den klasik antibiyotik
profilaksilerinin dışında uygulanan yöntemler özetlenmiştir.
Menapoza girmiş kadınlarda intravajinal estriol
uygulamasının yineleyen ÜSİ’yi engellediği gösterilmiştir[20].
Kranberi suyunun (bataklıkta yetişen kızılcığa
benzer meyve) yineleyen sistitleri engellediği iddia
edilmektedir[35].
E. coli antijenleri ile hazırlanan aşının vajinal mukozaya uygulanmasının 25 hastada başarılı olduğu
öne sürülmektedir[36].
Çocuklarda kronik konstipasyonun önlenmesinin yineleyen ÜSİ’de korunmada önemli olduğu vurgulanmaktadır[37].
Uzun süreli proflaktik kullanım için ideal rejim
henüz bulunamamıştır. Bugün için yapılan uygulamalarda en büyük sorun, uzun süreli kullanımlarda
direnç tehditi, ilaç yan etkileri ve hasta uyumudur.
Gelecekte yineleyen ÜSİ’yi engelleyecek yeni bileşimlerin geliştirilmesi hayal değildir. Her zaman tedavinin tek başına yeterli olmayacağını, korunmanın
da çok önemli olduğunu hastalarımıza öğretmeliyiz.
KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
Svanborg C. Resistance to urinary tract infection. N Engl
J Med 1993;329:802-3.
Nicolle LE. Urinary tract infection in adult women. Curr
Opin Infect Dis 1994;7:3-8.
Kunin CM. Urinary tract infection in females. Clin Infect
Dis 1994;18:1-12.
Stamm WE, Hooton TM. Management of urinary tract
infections in adults. N Engl J Med 1993;329:1328-34.
Johnson CC. Definitions, classification, and clinical presentation of urinary tract infections. Med Clin N Am
1991;75:241-52.
Foxman B, Zhang L, Tallman P, et al. Virulence characteristics of Escherichia coli causing first urinary tract infection. J Infect Dis 1995;172:1536-41.
Stamey TA. Recurrent urinary tract infections in female
patients: An overview of management and treatment.
Rev Infect Dis 1987;9:195-208.
Stamm WE, Counts GW, Running KR, Fihn S, Turck M,
Holmes KK. Diagnosis of coliform infection in acutely
dysuric women. N Engl J Med 1982;307:463-8.
9
Yineleyen Üriner Sistem
İnfeksiyonları ve Proflaksi
Köksal İ.
9.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
10
Messing EM, Stamey TA. Interstitial cystitis. Early diagnosis, pathology, and treatment. Urology 1978;12:
381-92.
Bramble FJ, Morley R. Drug-induced cystitis: the need
for vigilance. Br J Urol 1997;79:3-7.
Ward TT, Jones SR. Genitourinary tract infections. In:
Reese RE, Betts RF (eds). A Practical Approach to Infectious Diseases. Third edition, Boston/Toronto/London:
Little, Brown and Company, 1991:357-89.
Meares EM. Prostatitis. Med Clin N Am 1991;75:40524.
Thompson RB, Stamey TA. Bacteriology infected stones. Urology 1973;2:627-33.
Shortliffe LM, Mc Neal JE, Wehner N, Stamey TA. Persistent urinary infections in a young woman with bilateral renal stones. J Urol 1984;131:1147-51.
Stamey TA, Sexton CC. The role of vaginal colonization
with Enterobacteriaceae in recurrent urinary infections.
J Urol 1975;113-214-7.
Hopkins WJ, Xing Y, Dahmer LA, Balish E, Uehling DT.
Western blot analysis of anti-Escherichia coli serum immunoglobulins in women susceptible to recurrent urinary
tract infections. J Infect Dis 1995;172:1612-6.
Svanborg C. Resistance to urinary tract infection. N Engl
J Med 1993;329:802-3.
Fihn SD, Latham RH, Roberts P, Running K, Stamm
WE. Association between diaphragm use and urinary
tract infection. JAMA 1985;254:240-5.
Hooton T, Scholes D, Hughes JP, et al. A prospective
study of risk factors for symptomatic urinary tract infection in young women. N Engl J Med 1996;335:468-74.
Raz R, Stam WE. A controlled trial of intravaginal estriol in postmenopausal women with recurrent urinary tract
infections. N Engl J Med 1993;329:753-6.
Tunçkanat F. Üriner sistem infeksiyonu patogenezinde
konakçı savunma mekanizmalarının rolü. Klimik Derg
1994;7:24-8.
Brumfitt W, Hamilton-Miller JMT. Prophylactic antibiotics for recurrent urinary tract infections. J Antimicrob
Chemother 1990;25:505-12.
Ronald AR, Pattullo ALS. The natural history of urinary
infection in adults. Med Clin N Am 1991;75:299-312.
Stull TL, LiPuma JJ. Epidemiology and natural history of
urinary tract infections in children. Med Clin N Am
1991;75:287-91.
Bailey RR. The management of grades l and ll (nondilating) vesicoureteral reflux. J Urol 1992;148:1693-5.
Silverman DE- Stamey TA. Management of infection stones: the Stanford experience. Medicine 1983;62:44-51.
27. Measley RE, Levison ME. Host defense mechanism in
the pathogenesis of urinary tract infection. Med Clin N
Am 1991;75:275-86.
28. Eknoyan G, Qunibi WY, Grissom RT, Tuma SN, Ayus
JC. Renal papillary necrosis: an update. Medicine
1982;61:55-73.
29. Williams DN, Knight AH, King, et al. The microbial flora of the vagina and its relationship to bacteriuria in diabetic and non-diabetic women. Br J Urol 1975;
47:453.
30. Çaylan R, Köksal İ, Aydın K ve ark. Gebelikte asemptomatik bakteriüri. Flora 1997;2:146-9.
31. Andriole VT, Patterson TF. Epidemiology, natural history, and management of urinary tract infections in pregnancy. Med Clin N Am 1991; 75: 359-73.
32. Kunin CM. Chemoprophylaxis and suppressive therapy
in the management of urinary tract infections. J Antimicrob Chemother 1994;33:51-62.
33. Brumfitt W, Hamilton-Miller JM. A comparative of low
dose cefaclor and macrocrystalline nitrofurantoin in the
prevention of recurrent urinary tract infection. Infection
1995;23:98-102.
34. Biering SF, Hoiby N, Nordenbo A, Ravnborg M, Bruun
B, Rahm V. Ciprofloxacin as prophylaxis for urinary
tract infection: prospective, randomized, cross-over, placebo controlled study in patients with spinal cord lesion.
J Urol 1994;151:105-8.
35. Nazarko L. Infection control. The therapeutic uses of
cranberry juice. Nurs Stand 1995;9:33-5.
36. Vehling DT, Hopkins WJ, Dahmer LA, Balish E. Phase I
clinical trial of vaginal mucosal immunization for recurrent urinary tract infection. J Urol 1994;152:2308-11.
37. Romanczuk W, Korczawski R. Chronic constipation: a
cause of recurrent urinary tract infections. Turk J Pediatr
1993;35:181-8.
Yazışma Adresi:
Doç. Dr. İftihar KÖKSAL
Karadeniz Teknik Ünviversitesi Tıp Fakültesi
İnfeksiyon Hastalıkları ve
Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı
61080 TRABZON
Makalenin Geliş Tarihi: 30.08.1997
Kabul Tarihi: 15.09.1997
Flora 1998;3(1):3-10
Download