Üstün Yeteneklilerin Haklarını Kim Koruyacak? Dünyaya gelen her çocuk, birbirinden farklı bilişsel yapı ve yeteneklere sahiptir. Yetenekleri ne düzeyde olursa olsun, her çocuğun tüm potansiyelini gerçekleştirecek şekilde gelişmesi önemli bir temel haktır. Bireylerin doğuştan sahip olduğu yeteneklerini geliştiren en önemli araç ise eğitimdir. Eğitim, dünyaya gelen her bireyin doğal bir hakkı ve ihtiyacı olarak kabul edilmektedir. Bu doğrultuda, yaşıtlarından öğrenme hızı ve kapasitesi yönünden farklılık gösteren üstün yetenekli çocukların doğuştan sahip oldukları yeteneklerine uygun eğitim alması gerekir. Anayasal bir hak olarak görülen eğitimde fırsat eşitliği, yasalarla teminat altına alınmıştır. Eğitimde eşitlik kavramı; farklı olanların farklılıklarını dikkate alan, onlara ilgi ve yetenekleri doğrultusunda eğitim verilmesini savunan bir anlayıştır. Bu nedenle üstün yetenekli öğrenciler için özel eğitim, eğitimde eşitlik ilkesini bozmamaktadır. Çünkü gerek sonradan kazanılan beceriler gerekse bireylerin doğuştan sahip olduğu bilişsel ve fiziksel farklılıklar gerçek hayatta mutlak eşitliğin bulunmadığını göstermektedir. Thomas Jefferson’ın ifade ettiği gibi “En büyük eşitsizlik, eşit olmayanlara eşitmiş gibi davranmaktır.” Bu anlayışa göre demokratik bir toplumda kamusal eşitlik, herkese aynı şeyi vermek değil, bireylerin farklı düzeyde ve yönde olan ihtiyaçlarını karşılayarak toplumun ortak bir paydada buluşmasını sağlamak demektir. Başka bir ifadeyle bireysel farklılıkları dikkate alan kamusal eğitim politikaları geliştirmek, demokrasinin gereği olduğu gibi sosyal devlet ilkesinin de bir zorunluluğudur. Geleneksel okulun amacı, herkese aynı eğitimi vermek ve belirli bir zaman dilimi içinde belirlenmiş olan standardı karşılayacak kazanımları kazandırmaktır. Fakat o yıl geliştirilecek becerileri önceden kazanmış olan veya çok hızlı öğrenen üstün yetenekli öğrenciler için farklılaştırılmış öğretim imkânları sunulmazsa, bu bireylerin eğitsel gereksinimleri gerçek anlamda karşılanmamış olur. Oysa üstün yetenekli çocuklar, kendi potansiyellerini geliştiren farklı eğitsel programlarla desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Günümüzde okul içinde zekâsı akranlarına göre az gelişmiş (zekâ bölümü 50 olan) bir öğrencinin özel bazı yardımlar yapılarak mevcudu az olan bir sınıfta yaşıtları ile eğitim ve öğretim alması yanında bireyselleştirilmiş eğitim programı düzenlenmektedir. Aynı şekilde zekâ/yetenek düzeyi yaşıtlarının çok üstünde (zekâ bölümü 150) olan üstün yetenekli bir öğrencinin de akranlarıyla normal bir sınıfta öğrenim görmesinin yanında farklılaştırılmış bir eğitim alması gerekir. Bu bağlamda üstün yetenekli öğrencilerin eğitsel ihtiyaçlarının karşılanması, sosyal bir olgu ve sosyal anlayış gereği olarak yerine getirilmesi gereken toplumsal bir görevdir. Demokrasiyle yönetilen ülkelerin birçoğunda olduğu gibi, Türkiye’de de eğitimde istisnai durumlar yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiş, “özel eğitim ihtiyacı olan bireyler” başlığı altında toplanmıştır. Fakat oldukça kapsayıcı olan bu tanım, engelli bireylerle birlikte üstün yeteneklileri de aynı yasal düzenleme içinde değerlendirmektedir. Bu durum bu özellikteki öğrencilerin eğitsel ihtiyaçlarının karşılanmasında bazı belirsizlikler ve yetersizliklere yol açmaktadır. Üstün yeteneklilere yönelik özel eğitsel hakların verilmesini engelleyen en büyük etken, anlayış eksikliğidir. Bu eksiklik yüzünden üstün yetenekli bireyler, bilişsel potansiyellerine uygun bir eğitim alamamakta ve bu durum her türlü ihmalin zeminini oluşturmaktadır. Dolayısıyla ülkemizde öncelikle üstün yeteneklilere bakış açısı değişmeli ve onların bir birey olarak gelişme hakkının bulunduğu kabul edilmelidir. Buna paralel olarak eğitim politikalarının belirlenmesinden sorumlu yetkililerin ve ülkeyi yöneten üst düzey yöneticilerin eğitimde bireysel farklılıklara saygı duyması ve üstün yeteneklilere özel haklar verilmesi gerekliliğine içtenlikle inanmaları gerekmektedir. Üstün Yeteneklilere Neden Özel Haklar Sunulmalıdır? Günümüz eğitim sisteminde uygulanan müfredat programları, normal öğrencilerin öğrenme kapasiteleri göz önünde bulundurularak hazırlandığı için programın kapsadığı alanlar ve konular üstün yetenekli öğrencilerin ihtiyaçlarına cevap verememektedir. Bu nedenle üstün yetenekli öğrenciler, normal sınıf ortamında bazı önlemler alınmadığı takdirde çeşitli olumsuzluklara neden olabilir. Bu olumsuzluklardan bazıları aşağıda belirtilmiştir: Üstün yetenekli öğrenciler evlerinde, okulda ve çevrelerinde fark edilmez ve desteklenmezse, bu özelliği çocuğa ağır bir yük getirebilir. Bu durum, sadece çocuk için değil, onunla ilişkisi olanlar için de bir problem oluşturabilir. Okulda yapılan çalışmalar ve verilen ödevler seviyelerine uygun olmazsa, okul onlar için sıkıcı bir hâle gelebilir. Üstün yetenekli bir öğrencinin okulda elde ettiği kolay başarı, çocukta etkili çalışma alışkanlıklarının gelişmesini engelleyebilir. Diğer öğrencilerinden fazla bilgiye sahip olmak, çok soru sormak, bildiklerini sözle anlatma isteği, bazen öğretmen ve arkadaşlarıyla olan ilişkilerini olumsuz yönde etkiyebilir. Üstün yetenekli öğrenciler genelde konuşmayı sevdikleri için, gerek ders dışında küme tartışmalarında, gerekse ders sırasında öğretmenin sınıf yönetimini zorlaştırabilir. Üstün yeteneklilere yönelik özel eğitimin bu kadar önem arz etmesinin nedenleri şunlardır: Üstün yetenekli bireyler, bir toplumda kıt bir beşeri kaynaktır. 21. yüzyılın bilgi ve yaratıcılığa dayalı rekabet dünyasında üstün yetenekliler kendi alanlarında iş, bilim, teknoloji, sanat ve hizmet sektörlerine, doğdukları ya da göç ettikleri ülkelere ve genel anlamda uygarlığa katkıda bulunabilecek değerli bir ekonomik kaynaktır. Üstün yetenekliler erken yaşta yönlendirildiklerinde gelişimleri hızlandırılabilir; dolayısıyla topluma katkıları arttırılabilir. Bu bireyler geleceğin araştırma uzmanları, bilim adamları, askeri liderleri ve yaratıcı sanatçıları olacağı için eğitimleriyle ilgili önlemler alınmadığı takdirde ülkelerin geleceği tehlikeye atılmış olacaktır. İlköğretim ve bir dereceye kadar ortaöğretim programları, orta seviyede yetenekleri bulunan çocukların gereksinmelerine göre düzenlenmiştir. Bu durum, üstün yeteneklilerin potansiyellerinin tümünü kullanmadan başarılı olmalarını sağlamaktadır. Bunun sonucu olarak, üstün yetenekli öğrencilerin edindikleri bilgi düzeyi bilişsel düzeyinin çok gerisine düşmekte ve öğrenci programa ilgisiz kalmaktadır. Kendi haline bırakılıp yönlendirilmediği, kendini gerçekleştirme ve üretme fırsatını bulamadığı zaman üstün yetenekliler, kendisine ve çevresine zarar verebilir. Çağdaş eğitim felsefesi, eğitimde fırsat eşitliği kavramını, her bireyin gelişim ve öğrenme özelliklerine uygun, çeşitlendirilmiş, zenginleştirilmiş ve farklılaştırılmış eğitim ortamlarını sunmak olarak tanımlamaktadır. Bu öğrencilere farklı eğitim uygulamak ve yeni yollar bulmak için harcanacak çaba, genel eğitime katkıda bulunacak ve genel eğitimin ilerlemesine yardımcı olacaktır. Gereğinde ve zamanında fark edilememek, ihtiyaçlarına uygun eğitim alamamak gibi nedenler yüzünden üstün yetenekli bireylerin ortalama yetenek yığını içinde kaybolması her toplum için telafisi mümkün olmayan bir eksikliktir. Bu olumsuz ihtimali önlemek için bu özellikteki çocukları en güvenilir yollardan erken tanılamak ve durumlarına uygun olan eğitim ortamı içinde yetiştirmek, devletin sosyal sorumluluklarından biridir. Yrd.Doç.Dr. Faruk Levent Bey İstanbul Dergisi, 2011, Sayı: 1