Mart Ayı Değerler Eğitimi FAALİYETİMİZ: HAKSIZ KAZANÇTAN UZAK DURMAK KAZANÇTA HELAL VE HARAM BİLİNCİ: Helal kazancın önemi, Müslüman’ca yaşamak isteyen kişiler için kaçınılmaz oluşu ve haram kazancın dünyevi ve uhrevi olarak zararları ilgili âyet ve hadisler çoktur. Haramdan ve haram kazançtan korunmak için başvurulabilecek tedbirler üzerinde durulmalıdır. Bu arada helal kazanç duyarlılığına sahip örnek şahsiyetlerin helal ve haram konusundaki tavır ve davranışları örnek alınır. Kazanılmış haram servetin tevbesi’nin nasıl olacağı âlimler tarafından belirtilmiştir. Kur’an-i Kerim pek çok ayetinde Rabbimiz’e karşı olan kulluk borcumuzu nasıl ödememiz gerektiği konusunda bize örnekler verir; bunun için emir ve yasaklar koyar. Bu ayetlerin önemli bir kısmı, aynı zamanda toplum hayatının düzenlenmesi, yani bir sosyal düzenin kurulması ile ilgilidir. İçki, kumar, faiz gibi kötülüklerden kaçınmak, insanların can ve mal özgürlüklerini korumak, kimsenin hakkını yememek, haksız kazançtan uzak durmak, haksız yere can almamak gibi emir ve yasaklar, toplumsal yapının muhafazasını ve rasyonel bir temele oturtulmasını hedefler. I. KONUNUN PLANI A. Helal Ve Haram Konusunda Genel Prensipler Şunlardır: 1.Helal ve Haram kılma yetkisi Allah’a aittir. 2.Harama götüren şeyler de haramdır. 3.Haram konusunda hile yapmak haramdır. 4.Haram olan şeyler her mekânda ve zamanda haramdır. 5.Haramdan ve harama yol açan vasıtalardan kaçınmak gerektiği gibi, haram şüphesi taşıyan işlerden ve kazançlardan da uzak durmak tavsiye edilmiştir 6. Zaruretler kendi miktarınca haramları mübah kılar. 7."Eşyada asıl olan mübahlıktır" kuralına göre belirli sayıdaki haramların dışında kalan şeyler mübah (helâl)tır. B. Helal Kazancın Önemi: C. Meşru Bir Emek Karşılığı Elde Edilen Kazanç En Helal Kazançtır. D. Haramlara İhtiyaç Duymayacağımız Kadar Helaller Vardır. E. Helal Kazanç Duyarlılığının Azalması Toplumsal Bir Felakettir. F. Haram Kazanç Yollarından Kaçınmak; 1.Müşteriyi aldatmamak 2.Malın kusur ve ayıbını müşteriye söylemek 3.Ölçü ve tartıda adil olmak 4.Karaborsacılık yapmamak 5.Emeğin/çalışanın hakkını yememek 6.Kamu malını zimmetine geçirmemek 7.Yetim malı yememek 8.Rüşvet alıp-vermemek 9.Kısaca haksız kazanç ihtiva eden kumar, faiz, şans oyunları ve benzeri meşru emek, üretim ve hizmete dayanmayan her türlü iş ve icraatlardan sakınmak G. Haram Kazancın Zararları; 1.Haram kazanç duaların ve sadakaların kabul olmasını engeller. 2. Toplumda rantiye sınıfının oluşmasına sebebiyet verir. 3.Üreten değil, tüketen bir toplum yapısı ortaya çıkarır. 4. Emeğin hakkı gasp edilir. 5. Sosyal ve ekonomik problemler artar. 6. Uzun vadede ülke ekonomisi dışa bağımlı hale gelir H. Harama Düşmemek İçin; 1. Takva zırhına bürünmek 2. Şüpheli şeylerden sakınmak 3. Allah’ın koyduğu sınırları ihlal etmemek 4. Kanaat sahibi olmak 5. Lüks ve gösteriş tüketimine kapılmamak 6. Bu konuda toplum olarak örgün ve yaygın eğitime önem vermek 7. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı yaygınlaştırmak I. Haram Olarak Kazanılmış Servetin Tövbesi; 1-Hak sahiplerine haklarını ödemek 2. Allah’tan af ve mağfiret dilemek 3. Aynı günaha tekrar dönmemek 4. Helal kazanç elde etmek için çalışmak İ.Helal Kazanç Duyarlılığına Sahip Örnek Şahsiyetler III. KONUNUN ÖZET SUNUMU İslâm dini insanoğluna dünya ve ahiret mutluluğunu kazandıracak prensiplerle doludur. İslam’da çalışma ve helâl kazanç, tıpkı ilim gibi farz telakki edilmiş, kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek maksadıyla meşru yoldan çalışıp kazanması, ibadet ölçüsünde kutsal ve değerli bir davranış olarak kabul edilmiştir. İslam, kazanç elde etme konusunda önemli bir ilke olan meşruiyet prensibini esas alarak; hırsızlık, gasp, faiz, kumar, rüşvet ve şans oyunları; kamu mallarını zimmete geçirmek, her türlü yolsuzluk, hileli alışveriş, müşteriye birinci kalite diye ikinci kalite mal vermek, eksik tartıp ölçmek, malı fâhiş fiyatla satmak, işçi ve memurun görevini ihmal ve terk etmesi, işverenin çalışanlara hak ettiği ücretlerini, devlete vergisini, fakire zekatını vermemesi ve kalitesiz mal üretip pahalıya satarak servet elde etmesi gibi her türlü gayrı meşru kazancı yasaklamıştır. İslâmi prensiplerle bağdaşan tüm ekonomik faaliyetlere katılma hakkını İslâmiyet insanlara tanımıştır. Ancak, ticari faaliyetlerin dürüst, yararlı ve güven içerisinde yürütülmesini sağlamak amacıyla, bu faaliyetlere ilişkin bazı kurallar da getirmiştir. Bunlar iş adamı ve ticaret erbabı tarafından benimsenip tatbik edildiği takdirde, piyasada görülen birçok bozukluk ve aksaklıklar kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Çünkü İslâm’da ticaret, ahlâkî değerlerle içiçedir. Kişinin yücelmesini ve daha uygar bir şahsiyete dönüşmesini sağlayan bu değerler bir kenara itilirse; o takdirde piyasada tanık olunan rüşvet, yolsuzluk, haksız kazanç, borcunu ödememe, vb... kötülük ve çirkinlikleri sadece yasal tedbirlerle ve cezalarla önlemek mümkün olmaz. Bu bakımdan Kur’an-ı Kerim’de geçmiş milletlerin çöküş ve yıkılış nedenleri arasında sayılan ticari ahlaksızlık ve haksızlıklardan sakınmalı, haksız kazanca tenezzül ve tevessül etmemeli, ticari ve ekonomik hayatta ahlâkî prensiplere riâyet edilmelidir..Helâl ve meşru işlerde çalışmalı, helalinden kazanmalı, haram gıdalarla beslenmemeli ve çoluk çocuğa da harama yedirmekten sakınmalıdır. Bu husus, hem ibadetlerimizin kabulü hem de sosyal hayatımızın güven ve huzuru için önemlidir. KONUYLA İLGİLİ BAZI ÂYETLER: YÜCE ALLAH NİSA SÛRESİNİN 29 ÂYETİNDE: ّ س ُكمْ ِإ َّن اللَ كَانَ بِ ُك ْم ٍ َارةً عَن ت َ َر ِ َ“ يَا أَيُّهَا الَّذِينَآ َمنُواْ الَ تَأ ْ ُكلُواْ أَم َْوالَ ُك ْم بَ ْينَ ُك ْم بِ ْالب َ ُاض ِ ّمن ُك ْم َوالَ تَ ْقتُلُواْ أَنف َ اط ِل إِالَّ أَنتَكُونَ تِج َر ِحيمًا “Ey İman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Karşılıklı rızaya dayalı ticaretle yiyin” buyurmak suretiyle, haksız kazancın haram olduğunu bildirmiştir. Yine aynı surenin 10 ayetinde ise, “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir” buyrularak yetim malı yemenin de ne kadar büyük bir günah ve haram olduğuna dikkat çekilmektedir. ٌّوِدَا ي ِم طاك ُلها انِ ِ ا َّشا َّنا ايهييَّ َِيلَيِ يبا ي ط ْياايلُِِاِط يد االي يًَبلياَّ َ يًلي االَ ِ يْط ل ا ِِ ِْ يُِ لا ِ َ يلب لَماَّ ِْاُِاِط ِ يا ن طَ يْ ل “Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helal ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşman HELAL KAZANÇ İLE İLGİLİ YAZILAR Allah-u Teala, bize armağan ettiği bu dünyanın üzerinde ve derinliklerinde her kese yetecek kadar nimetler ihsan etmiştir. Her ferdin ve canlının, nimetlerle donatılmış bu sofradan nasibini almaya ve aramaya hakkı vardır. Bu nasibi arayan ve kovalayan her kes Allah’ın takdir ettiği oranda rızkına nail olur ki bu rızkı Allah-u Teala her canlıya vermeyi üstüne almıştır. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur: “Yerde rızkı Allah'a ait olmayan hiçbir debelenen yoktur” (Hud, 11/6) Allah’ın yeryüzündeki halifesi konumunda olan insan, bilgi, kültür, çalışma, emek… eylemi sonucunda sözü edilen bu rızkı kaynaklardan çıkararak kazanma yoluna gitmelidir. İslam’da emek sarf edilerek mal kazanma, kişinin kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi maksadıyla meşru yoldan çalışıp kazanması ibadet ve kutsal bir davranış olarak nitelendirilmiştir. İslam dininde, aslı ve tabii kazanç yolu emektir, alın teridir. Sevgili Peygamberimiz emeğin kutsallığına işaret eden veciz bir sözünde şöyle buyurmaktadır: “Hiç kimse elinin emeğinden daha hayırlı bir şey yemiş değildir.” (Buhari, Bûyû, 15) Emeğe ve alın terine büyük önem verip teşvik eden Resul-u Ekrem efendimiz bu emeği veren insanı da Allah’ın sevdiği kullar arasında göstermiştir. Söz konusu bu hadis de buna işaret etmektedir: “Bir defasında Resulullah Tebük dönüşünde Sa’d b. Muaz ile karşılaşıp tokalaşmış, ellerinin nasırlanmış olduğunu görünce bunun sebebini sorumuş, o da “çoluk çocuğumun nafakasını temin için hurma bahçemde çalışıyorum.” Cevabını verince Hz. Peygamber Sa’d b. Muaz’ın elini öpmüş ve “İşte bu eller Allah’ın sevdiği ellerdir.” Buyurmuştur. İslam helal lokma kazanma uğruna verilen emeği, akıtılan alın terini kutsal olarak kabul etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de: “İnsan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39) buyrulmuştur. Bu ayette esasen ahirette her kesin dünyada yaptığının karşılığını göreceğini ifade etmekte ise de aynı kuralın dünyevi çalışmalar hakkında da geçerli olduğu sonucu çıkarmak zor olmasa gerek. Allah’ın bizden istediği ve rızasına uygun olan kazanç ta budur ki Peygamber efendimiz; “Muhakkak sizden birinizin sırtında odun toplaması, her hangi bir kimseden dilenmesinden hayırlıdır.” (Buhari, Bûyû, 15) demek suretiyle buna işaret etmektedir. Dinimiz emeği, çalışmayı, alın teri akıtmayı kutsal kabul ettiği gibi bunu aynı zamanda ibadet olarak kabul etmiştir. Sevgili Peygamberimizden nakledilen bu hadis-i şerif İslam’ın ve de İslam peygamberinin emeğe, alın terine, helal lokma ve kazancına ne kadar önem verdiğini, tembelliği, gücü olduğu halde başkalarına muhtaç bir şekilde el açıp dilenmeyi, tasvip etmediğini en çarpıcı örneklerinden bir tanesidir. “Ensardan biri Peygambere gelip kendisinden dilendi. Peygamber efendimiz o kişiye: “Evinde bir şey yok mudur? Diye sordu. Adam: “Evet bir hasır ve bir de su kabımız vardır.” dedi. Resulullah: “Git onları bana getir.” Dedi. Onları getirince iki dirheme satmış. Dirhemleri de adama vererek dedi ki: “Bir dirhemle çocuklarına yiyecek al, diğer dirhemle de bir balta satın al ve bana getir.” Adam baltayı getirince peygamber baltaya bir sap taktıktan sonra adama: “Al götür onunla odun kes sat, geçimini sağla, seni on beş güne kadar görmeyeyim.” Buyurdu. Adam da gidip odunculuk yapmaya başladı ve peygamberin yanına on dirhem kazanmış olarak döndü. Peygamber efendimiz adama “Bu senin için, yüzünde dilencilik lekesi olduğu halde yanımıza gelmekten daha iyidir.” (İbn Mace, Ticaret, 25) buyurdular. İslam, çalışmaya, emeğe, alın terine dayanan kazanıma bir çerçeve koymuş onu da Hz. Peygamber şu hadisinde ifade etmektedir. “Helalinden kazanan kimse Allah’ın sevgili kuludur.” (Acluni, Keşfü’l-Hafa, I, 349) Yani Hz. Peygamberin ifadesi ile bu çerçeve helal kazanç ile doldurulacak, haram kazanç ve lokmadan uzak durulacaktır. Çünkü İslam dini, çalışmaya olduğu kadar, helal ve meşru yoldan gelir temin etmeye de büyük önem vermektedir. Nasıl ki mal mülk sahibi olmanın tek yolu çalışmaksa aynı şekilde helal kazancın yegane yolu da yine helal yoldan çalışmaktır. Gerek Kur’an ayetlerinde gerekse Sevgili Peygamberimizin hadislerinde, inanan insanlar, helal yoldan ve alın teri ile kazanmaları teşvik edilmiş, helal ve temiz olan şeylerden yiyip-içmeleri ilgili ayet ve hadislerde şöyle tavsiye edilmiştir: “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yeyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır.” (Bakara, 2/168) “Ey inananlar, Allâh'ın size helâl kıldığı güzel ve temiz şeyleri harâm etmeyin, sınırı aşmayın. Çünkü Allâh, sınırı aşanları sevmez. Allah'ın size helâl ve temiz olarak verdiği rızıklardan yeyin ve kendisine iman etmiş olduğunuz Allah'tan korkun.” (Maide, 5/87-88) Görüldüğü gibi ayetlerde, Allah’ın yaratmış olduğu rızıkların helal ve temiz olanlarından yenilip içilmesi, haram yoldan kazanıp yenilmesi ve şeytana uyulması yasaklanmıştır. Hz. Peygamber de Zekeriya’nın marangoz olduğuna, Davud’un da el emeğiyle geçindiğine değindikten sonra alın teri helal yoldan rızık temin etmenin kıymetine işaretle şöyle buyurmuştur: “Hiç kimse el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir lokma yememiştir.” (Buhari, Bûyû, 15) İslam dini meşru çerçevede kalmak koşulu ile rızkın peşine gitmeyi emrettiği gibi emelsiz kazanç demek olan faiz, haksız kazanç temin etmenin başlıca yolları olan hırsızlık, gasp, rüşvet, ölçü ve tartıda hile, kumar haram kılınmış, zina gibi doğrudan haram işleyerek veya içki satımı gibi haramın işlenmesine yardımcı olunarak gelir elde edilmesi yasaklanmış, bu yollardan elde edilen gelir de değersiz ve hukuken korumasız mal kabul edilmiştir. İslam Peygamberi: “İki günü birbirine eşit olan hüsrandadır.” Diyerek İslam’ın çalışmaya, emeğe, kazanmaya verdiği değeri ortaya koymuştur. Biz müminlere düşen Hz. Peygamberin yolundan giderek hem dünyamız hem de ahiretimiz için emek sarf ederek, alın teri akıtarak, kimseye muhtaç olmamak için rızkımızı aramamızdır. Ama bu rızkımızı ararken daima Allah’ın bildirdiği emir ve yasakları düşünerek helal ve meşru olan kazancı elde etmemiz gerekir. RIZK İLE İLGİLİ BİR HİKAYE... Adam, ormanda dolaşırken, çalıların arasında bir tilki görmüş. Ama bu tilkinin dört ayağı da sakatmış. Adam, bu tilki böyle nasıl yaşıyor, merak etmiş. İzlemeye başlamış. Birden çalıların arasından ağzında bir tavukla bir aslan çıkmış gelmiş. Aslan tavuğun yarısını tilkiye vermiş, diğer yarısını kendi yemiş ve çekip gitmiş. Adam bu mucize karşısında donmuş kalmış. “Allah’ım” demiş, “Sen kullarını nasıl koruyup kolluyorsun. Ben de sana teslim oluyor ve kendimi sana bırakıyorum.” Ve gitmiş bir ağacın altına oturmuş, beklemeye başlamış. Bir gün geçmiş, iki gün geçmiş hiçbir şey olmamış. Adam açlıktan ölecek. Ellerini açmış, göğe seslenmiş “Allahım beni görmüyor musun?” Gökten bir ses gelmiş: “Görüyorum da şaşırıyorum, neden sakat tilkiyi taklit ettin de, o yiğit aslanı taklit etmedin?” KONU İLE ALAKALI RESİMLER