HİLE VE DOLANDIRICILIĞIN ETKİLERİ (VAAZ) : Hile; birini aldatmak, yanıltmak için yapılan düzen, dolap, oyun, desise, entrika anlamına gelmektedir. Dolandırıcılık ise en genel anlamıyla aldatma amacı ile yapılan kasıtlı eylemdir. Dolandırıcılık, türlerine göre farklılık gösterebilmektedir. Türk Ceza Kanunu'nun 157. maddesine göre, "hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan bir kişi" dolandırıcılık suçunu işlemiş olur ve bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına çarptırılabilir. Nitelikli dolandırıcılık suçunun; (MADDE 158) a) Dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle, b) Kişinin içinde yararlanmak suretiyle, bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan c) Kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle, d) Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, siyasi parti, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanılması suretiyle, e) Kamu kurum ve kuruluşlarının zararına olarak, f) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle, g) Basın ve yayın araçlarının sağladığı kolaylıktan yararlanmak suretiyle, h) Tacir veya şirket yöneticisi olan ya da şirket adına hareket eden kişilerin ticari faaliyetleri sırasında; kooperatif yöneticilerinin kooperatifin faaliyeti kapsamında, i) Serbest meslek sahibi kişiler tarafından, mesleklerinden kendilerine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle, dolayı j) Banka veya diğer kredi kurumlarınca tahsis edilmemesi gereken bir kredinin açılmasını sağlamak maksadıyla, k) Sigorta bedelini almak maksadıyla, İşlenmesi halinde, iki yıldan yedi yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. 1/6 Hile ve Dolandırıcılığın Dini Boyutuna Gelince; İslam dini, insanların hayatlarını çalışarak kazanmalarına büyük önem verir. Bunun için İslam ‘da çalışıp kazanma tıpkı ilim öğrenmek gibi farz kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra kişinin, kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürebilmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi amacıyla meşru yoldan çalışıp kazanması da farz olarak kabul edilmiştir. Helal kazanç, ticari, ekonomik ve hizmet sahasında “meşru çerçevede” yapılan faaliyet sonunda elde edilen gelirdir. İslam dini “meşru çerçeve” içerisinde yapılan her türlü çalışmayı destekler; tembelliği, boş gezmeyi, dilenmeyi de yasaklar. İslam, kazanç yolları konusunda önemli bir ilke olan “meşruiyet” prensibini esas alarak hırsızlık, gasp, faiz, zina, kumar, rüşvet gibi kazanç yollarını yasaklamıştır. Yüce Allah insanları diğer varlıklardan farklı yaratmıştır. Yarattığı diğer canlılar gibi onunda rızkını hazırlamıştır. İnsanın ihtiyacı olan yeme, içme, barınma, giyinme gibi ihtiyaçlarını helal yoldan dürüst bir şekilde elde etmesini istemiştir. Hemen şunu ifade edelim ki insana yaraşan davranış biçimi haramdan uzak kalarak, helalinden kazanımlarla geçici olan şu dünyada hayatını sürdürmesidir.İslami kurallara baktığımız zaman helal dairesinin çok geniş olduğunu görürüz. Harama dalmak veya şüpheli şeylerle meşgul olmak mayınlı tarlada dolaşmaktan daha tehlikelidir. Mayın insanın dünyasını karartır, haram ise ahiretini yok eder. Yüce Allah (c.c.) Kur'an'da şöyle buyurmaktadır : ُ ٓو َْلٓتَت َّ ِبعُوآ ُخ وآم َّمآفِ ا َ ٓضٓ َح ََل اْل ٓت ِٓ ط َوا ِ ُاسٓ ُكل ِ يٓاْلَ ار ُ َّيَآٓاَيُّ َهآالن َ ط ِيبا ۘا َ ش اي َّ ال ٌ انٓاِنَّهُٓلَ ُك امٓ َعد ٌُّوٓ ُم ۪ب ﴾168﴿ٓين ِ ِۜ ط “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan gıdaların temiz ve helal olanından yeyin. Şeytanın peşine düşmeyin çünkü şeytan sizin için apaçık bir düşmandır. ” [1] (Bakara: 2/168) َ ٓوآم ان ٓوا اش ُك ُر ِ ه ٓ َوآّلِلِٓا اِنٓ ُك انت ُ امٓاِيَّا ٓهُٓت َ اعبُدُون ِ ُيَآٓاَيُّ َهآالَّذ۪ ينَ ٰٓا َمنُوآ ُكل َ ط ِيبَاتِٓ َم َ آرزَ اقنَا ُك ام ﴾172﴿ “Ey iman edenler size verdiğimiz rızıkların temizlerinden yeyin, eğer siz gerçekten Allah’a kulluk ediyorsanız O’na şükredin.” [2] (Bakara: 2/172) 2/6 Yine başka bir ayet-i kerime'de ise : َ ُيَآٓاَيُّ َهآالَّذ۪ ينَ ٰٓا َمن ٓع ان ِ َوآْلٓتَا ا ُكلُوآا َ ام َوالَ ُك امٓبَ اينَ ُك امٓبِ االب َ ٓارةا َ اط ِلٓا َِّْلٓاَ انٓتَ ُكونَ ٓتِ َج ﴾29﴿ٓ ......س ُك ِۜ آم ِ اض ٍ تَ َر َ ُٓو َْلٓتَ اقتُلُوآا َ انف َ ٓم ان ُك ام “Ey iman edenler! Aranıza karşılıklı rızaya dayalı alış veriş dışında, mallarınızı aranızda meşru olmayan yollarla ve batıl sebeplerle (Haksızlık yaparak) yemeyin ve haram ile nefsinizi mahvetmeyin.” [3] (Nisa:4/29) buyurmuştur. Maide suresinde ise : ِۜ ٓو َْلٓت َ اعتَد َ ٓوآْلٓت ُ َح ِر ُموا َ ُيَآٓاَيُّ َهآالَّ ۪ذينَ ٰٓا َمن ُوآآِ َّن ه ط ِيبَاتِٓ َمآا َ َح َّل ه ٓٓاّلِلَ َْٓل َ ٓاّلِلُٓلَ ُك ام ب ا ﴾87﴿ٓ َٓال ُم اعت َ ۪دين ُّ يُ ِح “Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın, haddi aşmayın, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.” [4] (Maide: 5/87) buyrulmaktadır. Ayet-i kerime'leri şöyle bir incelediğimizde temiz ve helal rızıktan bahsedilmektedir. Ayrıca helal ve meşru kazancın dürüst yollardan, niyetin düzgün olmasıyla dürüst bir şekilde temin edilmesi üzerinde durulmaktadır. Hile, aldatma, dolandırma, kumar, faizcilik, gasp ve tefecilik gibi içinde alın teri bulunmayan kazançlar batıldır. Batıl olduğu gibi temiz olmayan bir kazançtır ve haramdır. Haramlarla beslenen vücut cehennem için iyi bir yakıt olmaktan öte geçemez. Çeşitli desiselerle hile ve düzenbazlıklarla kazanılan kazançla beslenen, büyüyen insandan kendisi için, anne - babası, ailesi, toplumu, milleti ve devleti için ne beklenilebilir? Onun benliğinde ruhunda bedeninde hatta damarlarındaki kanda hile ve hırsızlık vardır. Böyle bir insan nasıl olur da kendisine hakim olabilir, kendisini nasıl koruyabilir, nasıl başkasına yararı dokunabilir. Halbuki esas amaç alın teri ile kazanılmayan para olmamalıdır. “Haram helal ver Allah’ım, Senin kulun yer Allah’ım” dememelidir. Bilinmelidir ki haramda hayır ve bereket yoktur. 3/6 İbrahim ETHEM Hazretleri “Midelerine girenlerin helal mi haram mı olduğunu araştıranlar iman bakımından yükselirler. Kazançlarının helalliğini düşünmeden dünyalık peşinde koşanlar ise önce midelerini bozarlar, sonra da huzurları kaçar, maddeden yükselemedikleri gibi alçalmaya devam ederler. Böylece yaptıkları ibadetlerin ve iyiliklerin hayrını göremezler. Huzurlu bir toplum oluşturmayı hedef alan İslam, Müslüman’ın Allah’ın nimetlerinden azami ölçüde yararlanmasını, başkalarına el açmamasını, kimseye muhtaç olmamasını, bakmakla yükümlü olduğu eşi, çocukları, anne, babası ve diğer yakınlarını kimseye muhtaç etmemsini istemiştir. Bununla beraber İslam Müslümanın malı ve kazancıyla insanları tahakkümü altına almayı değil, muhtaca yardım etmeyi, yoksula yedirmeyi, fakiri giydirmeyi emreder. Müslüman zekat ve sadaka verebilmek, hayırda yarışmak için zenginliği istemelidir. Ticaret, sanat, beden, ve beyin gücüyle insanlara faydalı üretim yapmak ve helal kazanmak mümkün olduğu gibi. Kumar, hırsızlık, gasp, rüşvet, faiz ve fuhuş gibi yasal ve ahlaki olmayan haram kazançlarda vardır. Günümüzde ne yazık ki ticarette, üretimte ve işçilikte çok farklı aldatma yolları vardır. Müşteri birinci kalite mal istediği halde satıcı ikinci kaliteyi birinci kalite diye verirse bu aldatmadır. Vergisini vermemek için iflas gösterme hiledir. Fakire yoksula zekat vermemek için mal sahibinin malını başkasının mülkiyetine geçirmesi hiledir haksızlıktır.[5] Ebu Hureyre’den rıvayet edildiğine göre “Rasulullah (s.a.v.) yiyecek satan bir adama uğradığında nasıl sattığını sordu. Satıcı nasıl sattığını haber verdi. Bunun üzerine Rasulullah’a “Elini yiyeceğin içerisine sok” diye vahyedildi. O da elini soktu bir de ne görsün o ıslaktı bunu üzerine hile yapan, aldatan bizden değildir.” buyurdu.[6] Görüldüğü gibi Allah Resulü ağır bir ifade kullanmıştır. Çünü Müslüman dürüsttür, aldatmaz, hile yapmaz, yaparsa Müslümanlığını tekrar gözden geçirmesi, düşünmesi gerekir. İnşaatçının çimentodan, demirden, çalıştırdığı işçinin emeğinden, fırıncının ekmeğin gramajından çalması, fabrikaların elektriği, suyu kaçak kullanması, yol ihalelerini alan firmaların yolların genişliğinden çalması, kullandığı malzemelerin kaliteli olmayışı, İslam’ın ortaya koyduğu helal rızık peşinden koşmak ve çocuklarını helal kazançla yetiştirme ilkesine aykırı olduğu gibi çoğu zamanda başkalarının mallarına ve canlarına da zarar gelmektedir. 4/6 Bir Müslüman’ın kazancı helal olmadıktan sonra içinde hile, aldatma, faiz, rüşvet vs. olunca, sonra bütün dünya onun olsa da hiçbir değeri yoktur. Allah’ın kıymet vermediğine hiç kimse değer veremez. Onun içindir ki ölçerken, tartarken doğruluktan ayrılmamamız, malımızı üretirken, satarken de müşteriye özelliklerini anlatmamız gerekir. Çünkü helal kazancın temeli doğruluktur, dürüstlüktür. Yüce Allah Kur’an’ı Kerimde bu hususta şöyle buyuruyor: ۘ ُاسٓيَ استَ اوف َ لٓ ِل ال ُم ٓ﴾ٓ َواِذَآ َكالُو ُه امٓاَ او2﴿ٓ َون ٌٓ َو اي ِ َّعلَىٓالن َ ٓ﴾ٓاَلَّذ۪ ينَٓٓاِذَآا اكتَالُوا1﴿ٓ َط ِفف۪ ي َۙن ِۜ َوزَ نُو ُه امٓيُ اخس ُِر ﴾3﴿ٓ َون “İnsanlardan kendileri bir şeyi ölçerek aldıkları zaman tam alan; ama onlara bir şeyi ölçüp tartarak verdiklerinde eksik tutan kimselerin, vay haline” [7] (Mutaffifin:83/1-3) Ateşe düşmekten nasıl korkuyorsak yalan, hile, dolandırıcılık, kumar, hırsızlık, haksızlık, gasp ve soygun gibi meşru olmayan yollardan kazanmaktan da o denli kaçmamız gerekir. İçinde kişinin alın teri bulunmayan, emeği olmayan kazanç onun değildir. Helal değildir. Haramdır, ateştir. Sonuç olarak; İnsanlar, yaşamak için çalışmak ve kazanmak zorundadır. Çalışarak kazanmak, hem ahlaki hem de insani bir görevdir. Çalışmadan geçinenler, mutlaka birilerinin sırtından geçiniyordur. Ya babası, ya oğlu yada devlet vs. İnsanların önemli bir kısmı, çalışma konusunda tembel, kazanma ve sahip olma konusunda ise hırslıdırlar. İşverenler, çok çalıştırıp az para verme, işçiler ise az çalışıp çok para alma gayreti içinde görünüyorlar. Bu durum ise çalışma barışını bozmakta ve gayr-i meşru yollara kapı aralamaktadır. Çalışmadan, yorulmadan para kazanmak isteyenlerin ilk baş vurduğu yol faizcilik ve tefeciliktir. Repo, faiz, ve tefecilik, üretmeden tüketme, milli sermayeden harcama ve gelecek nesillerin rızkını yeme açgözlülüğüdür. Faizcilik ve tefecilik yüzünden nice işyerleri kapanmış, ocaklar sönmüş ve bazıları bu yüzden intihar ederek hayatından bile olmuşlardır. Ülkemizde ve dünyada yedi yılda bir karşılaştığımız ekonomik krizlerin temelinde de bu vardır. 5/6 Allah’a ve ahiret gününe iman eden, ahirette hesap vereceğini bilen kimse kazançta helal yolu tercih etmelidir. İnsanlar onur ve şerefleri ile yaşarsalar benlikleri ve yaşamları değer kazanır. Helalı ve haramı gözetmeyen bir insan için yerin altı üstünden daha hayırlıdır. Hayatın her evresine değer kazandıran şeref, haysiyet ve vicdan para ile satın alınamaz. Sıradan kimseleri adam eden ve yücelten şeref ve haysiyet, tutarlı bir hayatla, helal kazançla, dürüstlükle, insaf ve vicdanla elde edilir. Eğer bir kimse İmansız ve vicdansız ise, “Haram-helal ver Allah’ım asi kulun yer Allah’ım” diyerek eline geçirdiğini cebine veya kasasına doldurur ama kazancında mazlumların alın teri, gözyaşı ve yürekler yakan ahı vardır. Şurası unutulmamalıdır ki bedeninde yada üzerinde haram bulunan kimsenin ibadeti yararsızdır. Dünya işleri karmaşık, kazancı bereketsiz, yaşamı mutsuzdur. Ahirette ise hesabı çetindir. Az da olsa helal ve temiz olanı yiyen ve kullananlar mutlu olabilirler ve mutluluğu hak edebilirler. Dersimizi Şairin şu sözü ile bitirelim: Kim ki kazanmaz bu dünyada ekmek parası Dostunun yüz karası düşmanın maskarası. 14.11.2013 Bahattin TAMA Bafra Müftülüğü Şube Müdürü Kaynaklar : [1].(Bakara: 2/168), [2].(Bakara: 2/172), [3].(Nisa:4/29), [4].(Maide: 5/87), [5].(İyi Müslüman iyi insan İ. Karagöz shf. 276), [6].(Suneni Ebu Davut Hadis no:52), [7].(Mutaffifin:83/1-3). 6/6