MAKRO EKONOMİ DERSİ SORULAR VE CEVAPLAR

advertisement
MAKRO EKONOMİ DERSİ SORULAR VE CEVAPLAR
1. Gelir akımını şematik olarak inceleyiniz.
Fertler
Tasarruf
Tüketim
Sermaye
Ücret,Faiz,Rant,Kar
Teşebbüs
Faiz,Rant,Tüketim,Vergi,Ücret
Transferler
Vergiler
Devlet
Devlet de gerçek kişiler ve teşebbüsler gibi ekonomik faaliyetlerde bulunur. Üretim yapar,
gelir elde eder, ödemelerde bulunur. Bu nedenle aynı zamanda bir tüketicidir. Devletin
ekonomik faaliyetlere katılması şekilde görüldüğü gibi devlet, kullandığı üretim faktörleri
karşılığında, bazen de karşılıksız (transfer ödemeleri) olarak gelir sağlayacaktır. Böylece
toplumda yaratılan gelir, üretilen mal ve hizmetlerin satın alınmasında kullanılacaktır.
Dolayısıyla devlet faaliyetlerinin de ekonomideki mal ve gelir akımına katılması sonucu gerek
yaratılan kaynaklar, gerek yapılan harcamalar gerekse elde edilen gelir yönünden
hesaplanacak milli gelir rakamları farklı olmaması gerekmektedir.
2. Üretim yönünden milli gelirin hesaplanması nedir? Sakıncalı yönlerini
sıralayınız.
Üretim yönünden mal ve hizmetlerin hesaplanması, mal ve hizmetlerin toplam değerinden
amortismanlar ve vasıtalı vergiler çıkartılır. Bu aynı zamanda milli gelirin envanterini tutma
ve toplamını almaktır. Bu yöntemin kendine göre bazı sakıncası vardır. En önemli sakıncası,
ilk üretim aşamasıyla, mamulün satışına kadar olan çeşitli aşamalarda, bir maddenin birkaç
kez hesaba katılması sakıncasıdır. Başka bir sakınca da, satışa çıkarılmayıp evde tüketilmek
üzere alıkonulan malların değerlerinin tespit edilememesidir. Diğer bir sakınca da, hizmetlerin
hesabında görülmektedir. Bir buğdayın değerini hesaplamak kolay olmakla beraber, dağınık
vaziyette olan hizmetlerin değerini hesaplamak zor olmaktadır. Bütün bu zorluklara rağmen
Türkiye’de bu yöntem uygulanmaktadır.
3. Gelirin dağılışı yönünden milli gelirin hesaplanmasını açıklayınız.
Bu yöntemde her üretim faktörünün milli gelirden almış oldukları payları bulunmak suretiyle
hesaplanır. Üretim faktörlerinden toprak, rant adı altında; emek ücret adı altında, sermaye
sahipleri faiz adı altında ve müteşebbis de kar adı altında milli gelirden pay almaktadır. İşte
bu payların toplamı milli geliri verir.
4. Üretim kaynaklarına göre milli gelirin hesabında hangi konulara dikkat etmek
gerekir?
a) Herşeyden önce verimli faaliyetler sonucu yaratılan mal ve hizmetler milli gelir hesabına
dahil edilmelidir. Yoksa elde edilmiş gelir parçasından bir kısmının, bir şahıstan diğerine
aktarılmış olması gelire dahil edilmez. Örneğin, bir fakire veya bir hayır cemiyetine
yapılan yardımlar, prodüktif faaliyetler sonucu elde edilmiş kazançlar olamayacağı için
milli gelir hesabına dahil edilmez.
b) Ev kadınlarının evlerinde yapmış olduğu işler verimli hizmetler olup milli gelir hesabına
dahil edilmesi gerekir. Fakat bu hizmetlerin para birimi ile ifadesi son derece zordur.
c) Vasıtalı vergiler milli gelir hesabına dahil edilmez. Zira vasıtalı vergiler bir malın satış
devri esnasında satış fiyatına dahil edilen vergi ve resimlerdir.
d) Bazı devlet hizmetleri vatandaşı tatmin eden prodüktif hizmetler gibi görünmez.
Dolayısıyla milli gelire dahil edilmemesi gerekir gibi görülmektedir. Milli savunma ve
emniyet teşkilatlarının vermiş olduğu hizmetler bu türden faaliyetlerdir. Ancak yurtiçi ve
yurtdışı güvenlik açısından hizmet verdikleri için milli gelir hesabına dahil edilmesi
gerekir.
e) Devletin çıkarmış olduğu iç borçlanma ile ilgili tahvil ve bunun gibi diğer borçlar için
verdiği faiz gelirlerini, milli gelir hesabına dahil etmemek gerekir. Zira, devlet genellikle
bu borçların faizlerini halktan toplamış olduğu vergilerle ödemektedir. Böyle bir ödeme
şekli benimsendiği sürece, bu tür faizleri milli gelir hesaplarına dahil etmemek gerekir.
f) Şirket karları milli gelir hesabına dahil edilir. Ancak, bu karlar reel bir artıştan veya
prodüktif bir hizmetten kaynaklanmıyorsa milli gelir hesabına dahil edilmez. Genellikle
fiyat artışlarının çok olduğu zamanlar bu karlar, reel artıştan çok, fiyat artışlarından
kaynaklanabilir. İşte fiyat artışlarından kaynaklanan şirket karlarının milli gelire dahil
edilmemesi gerekir.
g) Binalar, başkalarına kiralansa veya mal sahibinin kendisi otursa dahi kira ve bunun kadar
bir emsal değerin milli gelir hesaplarına dahil edilmesi gerekir. Mal sahipleri kiraya
vermese de evi kendisine devamlı veya periyodik bir satınalma gücü yarattığından milli
gelir hesaplarına dahil edilir.
h) Dış alım geliri, artı veya eksi olabilir. Şayet milli ekonomiden dışarıya ödemeler fazla ise,
fazla olan kısmı milli gelir hesabından düşmek gerekir. Aksine sonuç olumlu ise,
ekonomiye pozitif bir yatırım etkisini gösterir ve milli gelir hesabına dahil etmek gerekir.
5. Nominal milli gelir ile reel milli geliri tanımlayınız.
İktisadi refah millet veya cemiyet ekonomisinde kıt vasıtalarla elde edilen haz ve tatmin
hisleri toplamının para birimi ile ifade edilebilen tarafıdır. Milli gelir ise, millet ekonomisinin
bir devre zarfında yarattığı safi mecmu hasılayı ifade eder. Tanımlardan da anlaşılacağı üzere,
tüketicilere tatmin ve haz sağlayacak vasıtalar, millet ekonomisinde yaratılan gelir içinde
olacağına göre, milli gelirle iktisadi refah arasında çok yakın bir ilişki göze çarpmaktadır.
Milli gelir düzeyi arttıkça tüketicilerin de refah düzeyi artar. Zira geliri artan kişi ihtiyaçlarını
daha iyi karşılayabilecektir. Dolayısıyla haz ve tatmin hisleri toplamı daha çok artacaktır.
6. Tüketim kullanılabilir gelir ile tasarruf arasındaki ilişkiyi şekil yardımıyla
açıklayınız.
C,S
D
C’
A
C
0
S
S’
Y
250
Şekildeki O noktasından 45o açı ile çizim alanını tam ortasından ikiye bölen OD doğrusu
gelirin harcamaya eşit olduğu noktaların geometrik yerini gösterir. Doğrunun her noktasında
tüketim gelire eşittir. Tüketim harcamaları doğrusu (CC’) ise OD doğrusuna göre daha yatık
bir doğru olup gelir doğrusunu kestiği A noktasında bütün gelirin tüketildiği gelir düzeyini
gösterir. OCA üçgeni, CC’ eğrisinin OD eğrisinin üstünde kalan kısmı olup, gelirin üstünde
bir harcamanın yapıldığını göstermektedir. Bu durumda kişi ya borçlanmaya giderek veya
geçmişte biriktirdiği tasarruflarını yiyerek geçinmektedir. Ancak, CC’ eğrisi OD eğrisinin
altında seyrettiği noktadan yani 250 TL. gelirinden sonra harcaması gelirden küçük
olmaktadır. Şekle dikkat edilirse, bu gelir düzeyinden sonra tasarruf eğrisi yatay olan gelir
eğrisini kesmekte ve onun üstünde seyretmeye başlamaktadır.
7. Tasarruf hacmini etkileyen etkenleri sıralayınız.
Tasarruf hacmini etkileyen marjinal ve tüketim meyilleridir. Bunlar ne kadar düşük olursa,
tasarruf eğilimleri de o kadar yüksek olacağından tasarruf hacmi de bunlara bağlı olarak
değişebilecektir.
- Fert başına düşen milli gelirin alt seviyesi de önemli etkenlerden biridir. Bunların dışında
faiz oranları da önemli bir etkendir. Faiz oranları yükseldikçe tasarruflar artar. Tersi de
doğrudur. Ancak bu aynı yöndeki fonksiyonel ilişki özellikle enflasyonun büyük boyutlara
ulaşmadığı ülkelerde ve dönemlerde geçerli olur.
- Bir ülkede sosyal güvenlikle ilgili kuruluşların gelişmemesi de etkiler. Kişi hastalık,
yaşlılık, çocuklarının tahsili ve bunlara benzer durumlarda karşılaştığında güven içinde
olacağına inanırsa, tasarruf etme eğilimi azalır.
- Ekonomi ve sosyal istikrarsızlıklar da tasarruf hacmini etkiler. Özellikle bir ülkede önemli
tasarruf kaynaklarından biri de şirketlerdir. Şirketler beklenmedik durumlarda
karşılaştıklarında riski azaltmak için tasarruf ederler.
- Ayrıca hükümetin izlemiş olduğu mali politika da tasarruf hacmini etkiler. Devlet yeni
vergi alarak veya almakta olduğu vergi oranlarını arttırarak tasarruf hacmini etkiler.
8. Otonom yatırımlar ile uyarılmış yatırımları açıklayınız.
Tüketim seviyesine ve satış tutarına bağlı olmadan yapılan yatırımlara bağımsız veya otonom
yatırımlar denir. Bu tanıma göre, milli gelir seviyesinin ve bu seviyedeki değişikliklerin
otonom yatırımlar üzerinde etkisi yoktur. Örneğin, büyük bir barajın yapılması, ülkenin
gelişmemiş yörelerine yapılan yol, su, elektrik santralı v.b. gibi yatırımlar otonom
yatırımlardır. Otonom yatırımlarda müteşebbisin yatırım kararını, milli gelir düzeyinin
etkilemediği varsayılmaktadır. Uyarılmış yatırımlar ise milli gelirin bir fonksiyonu olarak
düşünülebilir. Çünkü bu yatırımlar talepteki artışı karşılamak için mevcut üretim kapasitesinin
arttırılmasını sağlamak amacıyla yapılan yatırımlardır. Örneğin, gelirdeki artış sonucu, yaz
tatili talebinin artması sonucu, turizm işletmelerinin kapasitelerini artırmak için yaptıkları
yatırım uyarılmış yatırımlardır.
9. Tasarruf paradoksu nedir?
Aynı gelir düzeyinde iken, kişilerin daha fazla tasarruf etmek istemelerinden dolayı, toplam
tasarrufların azalması olayına tasarruf paradoksu denir.
10. Enflasyonist ve deflasyonist açık nedir?
Ekonomide marjinal tasarruf eğilimin dolayısıyla hızlandıran katsayısının arttırıldığı
dönemlerde, tüketim ve yatırım harcamalarında önemli artışlar ortaya çıkabilir. Bu durum
karşısında toplam arz ile toplam talep arasında önemli dengesizlikler ortaya çıkabilir.
Toplam Harcamalar (C+I)
K’
C
A
G
C+I+I’
C+I
E
O
Milli Gelir (Y)
YO
K
Y1
Şekilde toplam harcamalar C+I iken milli gelir YO da dengeye gelmektedir. Tüketimdeki
artışlar sonucu C+I eğrisi C+I+I’ ne çıkmakla, birden bire toplam arza göre toplam talepte bir
artış meydana gelmektedir. Bunun yanı sıra, ekonomide gerek hammadde ve gerekse ara
malları temininde bir takım zorluklarla karşı karşıya kalınabilmektedir. Örneğin, döviz
yetersizliği sonucu görülen ithalat tıkanıklığı, sanayii işletmeleri için hammadde , yardımcı
madde ve makine ile yedek parça açısından darboğazlar meydana getirmektedir (şekildeki
KK’ eğrisi bu durumu yansıtmaktadır). Böyle durumlarda O ekonomide kullanılmayan işgücü
ve boş kapasite olsa bile, toplam arzın elastikiyeti oldukça küçüleceği için toplam talep,
üretimi değil fiyatları yükseltecektir. Dolayısıyla şekilde AG kadar bir enflasyonist açık veya
diğer bir anlatımla enflasyonist gelir fazlalığı yaratacaktır. Bu enflasyonist açığın şiddeti bir
yandan tüketim fonksiyonunun (C+I+I’) eğrisinin eğimine, diğer yandan ise toplam efektif
talebin yukarıya veya aşağıya kaymasına bağlı bulunmaktadır. Enflasyonist açık gelişmekte
olan ülkelerde sık sık olmaktadır. Deflasyon, ekonomik faaliyetlerin canlılığını kaybetmesi ve
sönük bir devreye girmesi demektir. Bu dönemde toplam harcamaların azalması deflasyonun
en önemli özelliklerinden biridir. Dolayısıyla bu dönemlerde enflasyonun aksine fiyatlarda
gerilemeler görülür. Toplam talebin toplam arzın tam çalışma düzeyinin altında kesmesi
sonucu meydana gelen boşluğa deflasyonist açık denir. Bu durumda toplam arz toplam
talepten GE kadar büyüktür. Böyle durumda üretilen mal ve hizmetlerin satılamaması,
ekonomik faaliyetleri yavaşlatacak ve bu durum giderek gelirin azalmasına, bunun sonucu
talebin daha da kısılmasına neden olacaktır. Bu süreç deflasyon olarak tanımlanmaktadır. Bu
süreci doğuran toplam arz ile toplam talep arasındaki boşluğa da deflasyonist açık denir.
Download