sümer hukuku - profdrabdullahdemir.net

advertisement
SÜMER HUKUKU
PROF.DR.ABDULLAH DEMİR
Genel Olarak Sümerler
 Medeniyetin başlangıcı Mezopotamya’da hayat M.Ö.
9000’li yıllara kadar gider. Mezopotamya’da köy
şeklinde ilk yerleşim yeri bu tarihte kurulmuştur.
 Mezopotamya’da ilk şehir devleti olan Ur şehri M.Ö.
3700’lerde kurulmuştur.
 M.Ö. 3500’lerde ise söz konusu şehirleri yerle bir eden
büyük tufan gerçekleşmiştir
 Sümerler Güney Mezopotamya'da, Basra Körfezi ile
Bağdat arasında, Fırat ve Dicle’nin verimli ovalarında
kurdukları şehir devletlerinde yaşamışlardı.
 Maden, taş ve ağaç bulunmayan bölge, iyi bir biçimde
organize edilen sulama kanallarıyla üretken, verimli ve
zengin bir ülke haline getirilmişti.
 Sümer uygarlığında kentler surlarla çevrilmişti.
Kentlerin çevresinde köyler bulunmaktaydı
 Kent içinde merkezde yüksekçe bir tepe üzerine
yerleştirilmiş bir tapınak vardı.
 Toplum soylular, sıradan vatandaşlar, yanaşmalar ve
kölelerden oluşmaktaydı.
 Halkın çoğunluğu çiftçiydi ve tarımla, hayvancılıkla
uğraşmaktaydı. Ayrıca yazıcı, gemici, balıkçı, tüccar,
mimar, duvarcı, marangoz ve çömlekçi gibi iş ve
meslekler bulunmaktaydı.
 Sümerler M.Ö. IV. bin yılın sonlarında (M.Ö. 3200-3000) çivi
yazısını geliştirdiler
 Çivi yazısı Yakındoğu'da iki bin yılı aşkın bir süre boyunca
Akad, Asur, Babil, Pers, Hitit ve Urartu gibi birçok toplum
tarafından kullanıldı.
 "Yaratılış" ve "Tufan" gibi tek tanrılı dinlerde de karşılaşılan
ilk dinsel anlatılar önce Sümerler ve sonrasında diğer
Mezopotamya toplumları tarafından kaydedilmiştir.
 Yazılı kanunlar, fal, büyü, matematik, tıp ve bunun gibi
konularla ilk ilgilenenler Sümerlerdir
Sümer Krallıkları
 I. Erken Sülaleler Dönemi veya Er Hanedanlar Dönemi:
M.Ö. 2900-2350
 II. Akkad egemenliği (M.Ö. 2350-2150) sonrası: Milattan
önce dört binlerde Arap Yarımadası’ndan gelen ve Kuzey
Mezopotamaya’ya yerleşen Sami asıllı Akkadlar zamanla
Sümer şehirlerinde egemen olmaya başlamışlardı.
 III. Ur Sülalesi: M.Ö. 2120-2000: İki asır kadar
Mezopotamya’da egemen olan Akkadlar zamanla güçlerini
kaybetmişler ve Sümerler Ur sülalesi ile yeniden egemenliği
ele geçirmişlerdi.
Devletin Tarihi Gelişimi
Site rejimi
 Yeryüzünde ilk devletin M.Ö. 3700’lü yıllarda Sümerler tarafından
kurulduğu tahmin edilmektedir.
 Sümerler, başlangıçta çeşitli kabileler, boy veya soy esasına
dayanan sosyal teşekküller halinde kendi varlıklarını devam
ettiriyorlardı
 Sonraları, bunlardan her birinin Dicle ve Fırat nehirlerinin
kenarlarında yerleşerek basit küçük siyasi teşekküller halinde
yaşadıkları görülmektedir
 Sümerlerin devlet sistemi site denilen merhalede durmamış,
siteler arasındaki birleşmeye dayanan daha geniş bir siyasi birlik
olarak bir Devlet ve bir imparatorluk vücuda getirmişlerdi
Sitelerin idari yapısı
 Tam bir bağımsızlığa sahip olan sitelerden her birinin
başında o sitede fiilen hakim olan “Ensi” veya“Patesi"
denilen bir yönetici bulunmaktadır
 Her sitede o sitenin mabuduna tahsis edilen ve sitelerin
teşekküllerinde önemli bir rol oynayan, sitenin en önemli
kurumu olarak karşılanan büyük bir mabet bulunmaktadır
 Her sitede o toprakların ilahı adına hareket eden patesi, site
mabudunun hizmetkarı, sitenin en büyük ruhani şahsiyeti,
site mabedinin baş rahibidir
Sitelerin birleşmesi
 Ekonomik sebeplerin etkisi ile veya sitelerden birinin
diğer siteleri kendi egemenliği altına alması ile büyük
devletler kurulmuştur.
 Bu şekilde site yöneticisi Patesilerin üstünde Lugal
denilen krallar ortaya çıkmıştır.
 Patesiler gibi Lugallar da hakiki hükümdar olarak
karşılanan mabudun vekilleri, naipleridir.
Hükümet şekli
 Sümer sitelerindeki hükümet şeklini otokratik ve
teokratik bir monarşi olarak vasıflandırabiliriz.
 Gerek Patesiler ve gerek Lugallar her şeyi yapmağa
kadir Tanrının vekilleri sıfatıyla hareket etmiştir.
 Sitelerin meclislerine iştirak edebilmek ancak belirli bir
zümre mensuplarına, “Amelular” denilen hür kişilere
tanınmıştır
 Sümer’de iktidar babadan büyük erkek çocuğa, o yoksa
kralın erkek kardeşine geçerdi.
 Yürütme hükümdarların akrabalarınca gerçekleştirilirdi.
 Sümerlerde hükümdarın memurları,valiler, krala
vazifelerinin yapılmasında yardımda bulunurlardı.
 Yine Sümerlerin idari teşkilatına feodaliteyi andıran bir
sistem bulunmaktaydı. Bu feodal monarşide büyük arazi
sahibi olan şefler kendi toprakları içinde düzeni sağlamakla
mükellefti.
Sümerlerde Hukuk
 Kanun ve adalet Sümer’lerde temel kavramlardı. Sümerler
güneşi adaletin sembolü kabul ediyor, güneşin karanlıkları
aydınlatması gibi adaletin de zulüm ve haksızlıkları ortadan
kaldıracağına inanıyorlardı. Onlara göre adalet bir lütuf ve
ihsan değil, insanların hakkı ve devletin de göreviydi. Bu
oldukça ileri bir adalet anlayışını ifade etmektedir.
 Sümerler toplumu düzenlemek için önemli kanunlar
hazırlamışlardı. Yazıyla tespit ettikleri kanunları aleni hale
getirmişlerdi. Buhusus kanunların aleniliği prensibinin daha
o dönemlerde kabul gören bir uygulama olduğunu
göstermektedir
Aile
 Sümerler aile müessesesine büyük bir önem vermiştir.
Koca, karı ve çocuklardan oluşan aile sağlam esaslara
dayanıyordu.
 Hukuki ehliyete sahip olan kadın, aile içinde, kendi
mülkiyetine dahil bir çok mallara malik olabilmekteydi.
 Ayrıca kadına, belirli hallerde kocasından ayrılma talebinde
bulunmak hakkının tanındığı da görülmektedir.
 Keza karı ve kocanın birbirlerinin borçlarından ortak
sorumlu tutulmakla birlikte, kocanın karısının malları
üzerinde onun rızası hilafına bir tasarrufta bulunamadığı
görülmektedir
 Sümer hukukuna göre koca karısını alacaklısına rehin
verebilmekte, sadık olmayan karısını satabilmekte ve hatta
onunla evlilik bağını ortadan kaldırma imkanına sahip
bulunmaktadır.
 Çocukların baba ve annelerine saygı ve itaati, baba ve annenin
çocuklarına şefkat ve sevgisi ailenin en önemli unsurlarından
birisidir
 Sümer hukuku her şeyden önce babaya, sonra anneye ve en
büyük çocuğa, diğer çocuklar üzerinde bir velayet hakkı
tanımıştır.
 Kocası ve yetişkin erkek evladı olmayan kadın, çocukları üzerinde
bir velayet hakkına sahip bulunmaktaydı.
Nişanlanma
 Sümer hukuku, evlenmeyle sonuçlanması şartıyla
evlenecek erkek ve kız arasında nişanlanmanın meydana
gelmesini kabul etmiştir.
 Nişanlanmanın meydana gelmesi için erkeğin babası oğlunu
evlendirmek istediği kızın babasına müracaat ederek kızını
oğluna istediğini bildirirdi.
 Kızın babası buna muvafakat ettiği takdirde, erkeğin babası
kıza “tirhatu” adında nişan hediyesi olarak para veya bazı
eşyalar verir ve buna karşılık kızın babası da müstakbel
damadına “şeriktu” denilen nişan hediyesi verirdi.
 Hediyelerin bu şekilde teatisinden sonra nişanlanma
tamamlanmış olurdu
 Nişanlı olan erkek, nişanlanmanın meydana
gelmesinden önce nişanlanacağı kıza gönderilen
tirhatu adındaki hediyeden vazgeçmek suretiyle nişanı
bozabilirdi.
 Keza kızın babası da kızına verilen tirhatu adındaki
nişan hediyesini iade etmek suretiyle nişanlanmayı
ortadan kaldırabilirdi
Evlenme
 Sümer hukuku, evlenmeyi, tek taraflı bir akit olarak
kabul etmiş ve bu akdi yazılı bir belgeye bağlamıştı.
 Evlenecek erkek, şahitler huzurunda evleneceği
kadının hak ve sorumluluklarını beyan eder; karısını
boşaması halinde ödeyeceği para miktarını ve karısına
karşı görevlerini yerine getireceğini taahhüt ederdi.
 Evlenme aktinin gereklerinden biri olarak erkek,
evleneceği kadına “nudunnu” denilen bir hediye
vermektedir
 Sümer Hukuku monogamiyi yani bir erkeğin ancak tek bir
kadınla evlenebilmesi esasını kabul etmiştir. Fakat bazı
istisnai hallerde erkeğin ikinci bir kadınla daha
evlenebilmesine izin verilmekteydi.
 Mesela, kadının daimi bir hastalığa yakalanması, çocuk
doğuramaması gibi hallerde, erkek ikinci bir kadınla
evlenebilirdi.
 Erkeğin bizzat kendisi de, karısının çocuk doğuramaması
veya karısının daimi bir hastalığa yakalanması halinde,
karısını terketmemek ve onu ölünceye kadar muhafaza
etmek şartıyla bir odalık alabilirdi.
Boşanma
 Sümer Hukukuna göre evlenme akdi esas itibariyle
feshi imkansız bir akiddir.
 Fakat evlenme akdine esas itibariyle feshi imkansız bir
özellik verilmesine rağmen, gerek erkeğe ve gerek
kadına boşanma talebinde bulunmak hakkının da
tanındığıgörülmektedir.
 Her şeyden önce, kadın, kocasının sadakatsizlik ve
evlilik halinin gereklerine uymaması dolayısıyla
boşanma talebinde bulunmak hakkına sahipti
 Erkek de belirli bazı hallerde boşanma talebinde
bulunabilmekteydi. Mesela, koca çocuk doğuramayan
karısından tazminat vermek şartıyla boşanabilirdi.
 Bundan başka bu tarzda bir boşanma halinde erkek
boşadığı karısına nişan sırasında verilen nişan hediyesinin
kıymetine denk bir tazminat verirdi.
 Kadın evlenme sırasında kocasından nudunnu adı altında
bir hediye almışsa o da kendisinde kalırdı.
 Eğer böyle bir hediye almamışsa erkek boşadığı karısına
yine tazminat özelliğinde olmak üzere belirli miktarda para
vermekle mükellef tutulurdu.
 Yalnız, bir erkeğin kendisinden çocuğu olan karısından ayrılması
halinde boşanmada koca kusurlu ise kadının ve çocuğun haklarını
koruyacak hükümler de belirlenmiştir.
 Her şeyden önce, bu gibi hallerde kocasından ayrılan kadın kendi
mülkiyetine dahil malları üzerinde mülkiyet hakkını devam ettirirdi.
 Yine bu gibi hallerde kadın boşandığı kocasının gayrimenkul
mallarından yararlanma hakkına sahiptir.
 Keza onun ölümü halinde de terekeden bir hisse alırdı.
 Boşanmaya kadının sebebiyet vermesi halinde ise kadın ailede kendi
mülkiyetine dahil mallar üzerindeki haklarını kaybettiği gibi erkek için
ayrıldığı karısına tazminat vermek mecburiyeti de sözkonusu
olmazdı
 Bir Sümer vatandaşı, ister çocuğu olsun ister olmasın
herhangi bir kişiyi evlat edinme hakkına sahipti.
 Her şeyden önce evlat edinen kişiye evlat edindiği çocukla
olan evlatlık bağını istediği zaman serbestçe ortadan
kaldırma hakkı tanınmıştı. Fakat evlat edinilen çocuk bu
hakka sahip değildi.
 Mesela, böyle bir çocuğun kendisini evlat edinen ailede
baba ile olan ilişkilerini ihlale teşebbüs etmesi halinde
zincire bağlanarak köle gibi satıldığı ve ana ile olan
ilişkilerini ihlal etmesi halinde de sokaklarda teşhir
edildikten sonra aileden kovulduğu görülmektedir
 Babanın ölümü halinde erkek çocuklara mirastan eşit
pay verilirdi.
 Kız çocukları ise nişanlanırken babalarından şeriktu
adında bir çeyiz aldıkları için babalarının terekesinden
pay alamazlardı
 Eğer baba çocuklarını evlendirmeden önce vefat
ederse bu takdirde miras ölenin bütün çocukları
arasında eşit taksim olunurdu.
 Ölen erkeğin odalığından çocukları ancak baba veya
dedeleri tarafından evlat olarak tanındıkları takdirde
meşru çocuklarıyla eşit pay alırlardı.
 Odalıktan doğan ve babaları tarafından tanınan kız
çocuklardan babaları hayattayken evlendirilmiş
olanlar babalarından çeyiz almaları durumunda miras
payı alamazlardı
 Bir erkek iki defa evlenmiş ve evlendiği her iki kadından da
çocukları olmuşsa bu çocuklar eşit olarak babalarına mirasçı
olurlardı.
 Erkeğin vefatı halinde karısı evlenirken kendisine kocası
tarafından nudunnu denilen bir hediye verilmişse kocasına
mirasçı olamazdı. Eğer böyle bir hediye verilmeden evlenme
gerçekleşmişse bu takdirde kadın çocuklarıyla birlikte eşit olarak
kocasına mirasçı olurdu.
 Keza çocuğu bulunan bir kadın dul kaldığı sürece ölen kocasının
evinde kalabilir ve kocasının bıraktığı gayri menkullerden
yararlanabilirdi.
 Kadın öldüğü zaman onun kendisine ait malları çocuklarına ve
çocukların bulunmaması halinde de babasına intikal ederdi
Mülkiyet
 Sümer Hukuku mülkiyet hakkına tecavüzü çok ağır cezalarla
cezalandırmıştı.
 Sosyal teşekküllerin de gayrimenkul sahibi olabileceklerini kabul
etmişti.
 Menkul ve gayrimenkul mallar üzerindeki mülkiyet hakkının
satım ve miras gibi çeşitli şekillerle başkasına intikal etmesi
mümkündü.
 Sümer hukuku toprak sahiplerine tasarrufları altındaki araziyi
işletme gibi bir mecburiyet de yüklemişti.
 Bu yükümlülüğü yerine getirmeyenler hakkında da para
ödenmesi, ellerinin kesilmesi, ölüm gibi cezalar kabul edilmişti
Akitler
 Akit ve sözleşmelerin geçerliliği bakımından bunların resmi
makamlar tarafından tescili ve kapsadıkları şartlara
tarafların riayet etmemesi halinde resmi makamların
müdahalesi gibi usullerin kabul edildiği görülmektedir.
 Sümer hukuku, özellikle arazinin kiralanması ile ilgili akitler
hakkında da önemli hükümleri ihtiva etmektedir
 Sümer hukuku gerek menkul ve gerek gayrimenkul malların
akde konu olabileceğini kabul etmişti. Bunlardan
gayrimenkullerin satışının mutlaka bir sözleşmeyle
yapılması gerekmekteydi
 Sümerlerde Ceza Hukuku
 Sümerlerde cezalandırma yetkisi Devletin elindeydi
 Sümerlerde şahıslara karşı işlenen suçlara verilecek cezalar
suça muhatap olanla suçlunun hür olup olmadığına göre
değişmekteydi.
 Kölelerin özgür fertlere karşı gerçekleştirdikleri suçların
cezası, aynı fiilleri işleyen özgür bir suçluya verilecek
cezadan daha ağır olurdu.
 Keza, suça muhatap olanların özgür kişiler olması da
suçlunun daha ağır cezalandırılmasını gerektirirdi.

 Sümer hukuku hırsızlık suçu hakkında ağır cezalar kabul
etmişti. Mesela, bir dini müesseseye veya hükümdara ait bir
şeyi çalan ve suçluya yataklık eden çaldığı malın otuz beş
mislini verir veya ölüme mahkûm edilirdi.
 Babasına ait kıymetli eşyaları onun oğlundan veya
efendisine ait malları onun kölesinden satın alan veya
bunları rehin olarak kabul eden kişi, hırsızlık veya hırsızlığa
yataklık suçlarına verilecek cezalarla cezalandırılırdı
 Çocuk çalmak veya çalana yataklık etmek ve köleleri
kaçırmak ölüm cezasını gerektirmekteydi
Sümerlerde Adli Teşkilat ve Yargı
Usulü
 Yargılama ya tek bir hakim ya da üç dört hakim
tarafından yapılırdı.
 Mahkemeler müracaat üzerine tarafların iddia ve
savunmalarını dinler, taraflarca sunulan delilleri
inceledikten sonra kararını verirdi.
 Mahkeme delilleri yeterli görmezse taraflara yemin
ettirebilirdi.
 Verilen karar kesin olup, bu karar üzerinde hakim veya
mahkeme tarafından hiç bir değişiklik yapılamazdı.
Download