KIZIL ORDU HARP AKADEMİLERİ DERS KİTAPLARINDA YAZILAN

advertisement
KIZIL ORDU HARP AKADEMİLERİ DERS KİTAPLARINDA YAZILAN GERÇEK
“Türk askeri iktidarı ve Türk nüfusu tehcir edilenlere karşı nazik davrandı”
General Prof. Korsun, tehcir edilen Ermenilerin jandarmaların refakatinde mal varlıkları ve
hayvanlarıyla birlikte göçürüldüklerinin altını çiziyor. Ölenlerin önemli bir kısmının salgın
hastalıklar ve yokluk dolayısıyla hayatlarını kaybettiklerini belirtiyor. Korsun, Türk hükümeti
tarafından alınan bu önlemler sonucunda Rusların Ermenileri kullanma planlarının suya
düştüğünü net bir şekilde ifade ediyor.
MEHMET PERİNÇEK
İÜ AİİTE Ar. Gör.
General Prof. Dr. N. G. Korsun’un kaleme aldığı Kızıl Ordu Harp Akademileri’nde okutulan
ders kitapları, Ermeni tehciri, gönüllü birlikler ve I. Dünya Savaşı öncesinde Doğu
Anadolu’daki nüfus oranlarıyla ilgili önemli bilgiler ve yorumlar sunuyor. Gerek Çarlık
döneminde gerekse de devrim sonrasında askeri tarih üzerine önemli eserler vermiş olan
Korsun, I. Dünya Savaşı sırasında Kafkasya Cephesi’nde Çarlık subayı olarak görev yapıyor.
Bu bakımdan Ermeni Meselesi’ne dair olayların önemli tanıklarından biri olan Korsun, Ekim
Devrimi sonrasında Kızıl Ordu’ya katılıyor. Bir taraftan orduda görev alırken, yaşamının son
yıllarına kadar da Frunze İşçi Köylü Kızıl Ordusu Harp Akademisi’nde dersler veriyor,
özellikle Kafkas Cephesi üzerine birçok eser yazıyor. Korsun’un eserleri, o dönemde Frunze
Harp Akademisi’nde ders kitabı olarak okutuluyor.
“MÜSLÜMAN NÜFUS ERMENİLERE ORANLA 5 KAT FAZLAYDI”
1923 yılında basılan ve Akademi’de okutulan Askeri Coğrafya dersinin kitaplarından biri olan
“Türkiye” adlı eserinde N. G. Korsun, I. Dünya Savaşı öncesinde “Büyük Ermenistan” projesi
içinde kalan Türkiye topraklarındaki Ermeni nüfusunun oranlarını aktararak konuya açıklık
getiriyor. Korsun, Ermeni nüfusunun Van, Bitlis, Erzurum, Harput, Diyarbakır, Sivas,
Trabzon ve Adana vilayetlerinde toplam olarak yaklaşık 1.5 milyon olduğunu yazıyor. Bu
bölgedeki Türklerden ve Kürtlerden oluşan Müslüman nüfusun ise o dönemde Ermeni
nüfusundan 5 kat fazla olduğuna dikkat çekiyor. Korsun, I. Dünya Savaşı öncesinde Rus
topraklarına katılan ve Anadolu’daki Ermeni nüfusunun üçte ikisinin yaşadığı bölgede ise
Ermeni nüfusunun toplam nüfus içerisindeki payının yüzde 25’i bulduğunu belirtip, burada da
Müslümanların 3 kat daha fazla olduğunu vurguluyor.
“ÇARLIK RUSYASI MİLLİ BOĞAZLAŞMAYI ATEŞLEDİ”
SSCB Savunma Halk Komiserliği Devlet Askeri Yayınevi tarafından 1940 yılında basılan
“Alaşkart ve Hamadan Harekâtları/1915 Yılında Dünya Savaşı’nın Kafkasya Cephesi” adlı
eserinde General Prof. Dr. Korsun, I. Dünya Savaşı, gönüllü birliklerin oluşturulması, Ermeni
ayaklanmaları ve tehcir arasındaki bağı yerli yerine oturtarak Türk hükümetinin tehcir
sırasındaki tutumu konusunda da önemli noktalara işaret ediyor.
Korsun, I. Dünya Savaşı’na doğru Çarlık Rusyası’nın Türkiye’nin “mirasından” kendisine
düşen pay olarak Türkiye Ermenistanı diye adlandırılan bölgeyi gözüne kestirdiğini belirtiyor.
Rus kumandanlığının askeri harekâtlar açısından, İran’ın kuzeybatı bölgesini, Anadolu’yu ve
Irak’ı kontrol altında tutmak için, bu bölgeye özel önem verdiğinin altını çiziyor:
“Bu reformlarla (Ermeni reformları-MP) ilgili meselelerde Rusya, Ermenilerin resmi hamisi
gibi hareket etti. Bu politika, Ermeni halkının Rus feodal ve kapitalist sınıfları tarafından nihai
olarak köleleştirilmesi ve sömürülmesini adına yürütülüyordu. Savaşın başlamasıyla Çarlık
hükümeti, sözde ‘tarihi görevini’ gerçekleştirmek adına, aslında Boğazlarla İstanbul’u ve
Türkiye Ermenistanı’nı ele geçirmek için hemen taleplerini oluşturdu.”
Çarlık hükümetinin Türkiye Ermenistanı olarak adlandırılan bölgenin karışık milli-siyasal
yapısını çok ciddi olarak incelediğini belirten Korsun, Rus kumandanlığının Kafkas
ordularının Türkiye’ye düzenleyeceği saldırıda Ermenilere ve Süryanilere dayanmayı
planladığını yazıyor. Bu noktadan hareketle Çarlık rejiminin Müslümanlar ve Ermeniler
arasında milli boğazlaşmayı ateşlediğini vurguluyor.
Gerek Rus hükümetinin planlarının gerekse de Ermenilerin tutumunun Türk hükümeti
açısından tehlike arz ettiğini ifade eden Korsun, özellikle şu stratejik noktalara işaret ediyor:
“Rusların Ermenistan içlerine doğru istilası, Osmanlı Türkiyesi’nin ‘mirasından’ Çarlık
Rusyası’nın payına düşen bölge olarak taşıdığı askeri-siyasi anlam dışında, Osmanlı
devletinin temel bölgesi olan Anadolu’yu ve Ortadoğu’daki Alman-Türk harekâtları için
büyük önem taşıyan Almanlarla birlikte yapılan Bağdat demiryolunu tehdit ediyordu.
Bunlarla birlikte bu istila, Rusları Musul petrollerine yaklaştırıyordu. Ayrıca Rusların
Türkiye’nin içlerine doğru girmesi, genel olarak Transkafkasya’yı ve Ruslar tarafından işgal
edilmiş olan İran’ın kuzeybatı bölgelerini ve özellikle Bakû petrol bölgelerini ve Çiaturi
manganez yataklarını Türkiye’nin saldırılarından koruyordu.”
“İŞGALİ KOLAYLAŞTIRMAK İÇİN ERMENİ AYAKLANMALARI KIŞKIRTILDI”
I. Dünya Savaşı sırasında Genelkurmay Karargahı’nda ve Kafkasya Cephesi’nde görev yapan
N. G. Korsun, Rus Kafkas ordularının işgalini kolaylaştırmak amacıyla Rusların, Rus
kumandanlığı tarafından Kafkas Cephesi’ne gönderilmeyip yerlerinde kalan Ermenileri
ayaklanmak üzere kışkırttığını ve kullandığını ifade ediyor. 1915 Baharındaki Van
ayaklanmasını ve İçişleri Bakanlığı evrakındaki 15 Mayıs 1915 tarihli belgeyi buna örnek
gösteriyor:
“İçişleri Bakanlığı’nın bildirdiğine göre savaşın başında, özellikle de Sarıkamış çarpışmasının
ilk safhasında Ermeni nüfusu, tamamen yeni silahlarla silahlandırılmıştı. Hatta silahlandırma,
Transkafkasya’da Türk istilası tehlikesinin tamamen ortadan kalkmasından sonra da artan
tempoda devam etti. İçişleri Bakanlığı’nın bildirimine göre Ermeni gönüllü birliklerinin kendi
özel genelkurmayı vardı. Öyle ki, bildirimler şu adrese gidiyordu: ‘Tiflis, Ermeni
Genelkurmayı, Hatisov’a (şehrin başkanı).’ Bununla birlikte bu birliklerin oluşturulması ve
özel olarak himaye edilmeleri, Kafkasya’daki diğer halklarla Ermeniler arasında gerginliğin
doğmasına neden oldu.”
Bir süre sonra Çarlık Genelkurmayı’nın bile bu duruma müdahale etmek zorunda kaldığını
belirten Korsun, gerek bu eserinde gerekse de 1937 yılında yayımlanan “Sarıkamış
Harekatı/1914-1915 Yılında Dünya Savaşı’nın Kafkas Cephesi” adlı eserinde Ermeni gönüllü
birliklerinin Kafkas orduları altında Türkiye’ye karşı savaşta üstlendiği rolü askeri açıdan
ayrıntılı anlatıyor.
“MAL VARLIKLARI VE HAYVANLARIYLA BİRLİKTE TEHCİR EDİLDİLER”
Bu sürecin tehcire yol açtığını ortaya koyan Prof. Korsun, tehcir edilen Ermenilerin
jandarmaların refakatinde mal varlıkları ve hayvanlarıyla birlikte göçürüldüklerinin altını
çiziyor. Korsun, Türk askeri iktidarının ve Türk nüfusun tehcir edilenlere karşı nazik ve özenli
davrandığını özellikle vurguluyor. Ancak, bazı Kürt bölgelerinde saldırıların gerçekleştiğini
yazıyor. Ölümlerin önemli bir kısmının salgın hastalıklar ve yokluk dolayısıyla gerçekleştiğini
belirtiyor. Korsun, ayrıca, tehcirin Türk ordusuna da pahalıya mal olduğunu tespit ederken 3.
Türk Ordusu’nun Ermenilerden oluşan memurlarını, uzmanlarını ve işçilerini kaybettiğine
işaret ediyor. Korsun, Türk hükümeti tarafından alınan önlemler sonucunda Rusların
Ermenileri kullanma planlarının suya düştüğünü net bir şekilde ifade ediyor.
TAŞNAK-YUNAN BENZERLİĞİ
Diğer taraftan N. G. Korsun, 1940 yılında basılan “Yunan-Türk Savaşı 1919-1922” adlı
eserinde Taşnaksutyun iktidarındaki Ermenistan’ın Yunanistan’la birlikte Türkiye ve
Kafkasya’da İtilaf Devletleri’nin, özellikle de İngilizlerin, bir silahı ve ajanı görevi
gördüklerinin altını çizerek, Taşnakların Yunanlılardan bir farkı olmadığını vurguluyor ve
Türkiye’nin haklı savaşını açıkça kanıtlıyor.
Dönemin önemli tanıklarından ve Rusya’nın önemli askeri tarihçilerinden biri olan Korsun
tarafından ortaya konan, Kızıl Ordu Harp Akademileri’nde ders olarak okutulan bütün bu
tespitler, soykırım suçlamalarının asılsızlığını gözler önüne sermektedir. Ayrıca ileride
ayrıntılı olarak ele alacağımız gibi Çarlık ordularının ve Kızıl Ordu’nun arşiv belgeleriyle tam
bir uyum içerisindedir.
GELECEK SAYIDA: Sovyet Ermenistanı’nın önemli devlet adamlarından ve parti
yöneticilerinden A. F. Myasnikyan’ın gözüyle Ermeni Meselesi ve Taşnaklar.
KUTU:
N. G. KORSUN KİMDİR?
I. Dünya Savaşı’nın üst düzey subaylarından
8 Ocak 1877 tarihinde doğan General Prof. Dr. Nikolay Georgiyeviç Korsun, 1897 yılında
Konstantinov Topçu Okulu’nu, 1905 yılında ise Genelkurmay Akademisi’ni bitirdi. I. Dünya
Savaşı sırasında Genelkurmay Yüksek Karargâhı’nda görev yaptı (Mayıs 1915-Eylül 1916),
Kazak Alaylarının komutanlığını üstlendi (Ağustos1917’ye kadar), ardından Genelkurmay’ın
Genel Kumandanlığı’nda çalıştı (1917). 1918 yılından itibaren Kızıl Ordu’da Bütün Rusya
Genelkurmayı’nda ve Doğu Cephesi Birinci Ordusu’nda görev yaptı. 1922-1954 yılları
arasında M. V. Frunze Askeri Akademisi’nde öğretim üyesi olarak ders verdi, bilimsel
çalışmalarda bulundu. 1954 yılında emekliye ayrıldı. Üstün hizmetlerinden dolayı 2 kez Lenin
Nişanı’na, Kızıl Bayrak madalyasına ve 2 kez de Kızıl Yıldız madalyasına layık görüldü.
Askeri tarih alanında birçok eser verdi. 14 Kasım 1958’de hayatını kaybetti.
Foto I:
Korsun’un 1923 yılında basılan ve Harp Akademileri’nde okutulan Askeri Coğrafya dersinin
kitaplarından biri olan “Türkiye” adlı eseri.
Foto 2:
Korsun, “Alaşkart ve Hamadan Harekâtları/1915 Yılında Dünya Savaşı’nın Kafkasya
Cephesi” adlı eserinde tehcir konusundaki gerçekleri dile getiriyor.
Download